Gümüş Kemikler

Coşkun Hepyonar, 1964 yılının ocak ayında, Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. Televizyon illetinin insanlığı henüz etkisi altına almadığı, plastik denilen maddenin hayatımıza girmediği, çocukların oyuncaklarını ağaçtan yontarak kendi elleriyle yaptığı zamanlarda büyümüş, çevresindeki diğer çocuklara göre biraz fazlaca ve tuhaf çalışan hayal gücünün dürtüsüyle yaptığı işler büyüklerince bazen yaka silkilerek, bazen de peşi sıra kovalanarak değerlendirilmiştir. Akşamları hava kararınca hiçbir zaman kendi rızasıyla eve girmemiştir. Her daim, sokaktan yakalanılarak içeri sokulması icap etmiştir. Annesinin, inşallah ektiğini biçersin, şeklindeki duası zaman içinde yukarıdan kabul gördüğünden şimdilerde, en küçük kızını eve sokmak için kement kullanmayı öğrenmeye çalışmaktadır. Edebiyat konusundaki yeteneği yine o çağlarda kendini belli etse de, yazdığı kompozisyonları ve şiirleri bazen sınıfın, bazen de koca okulun karşısına, İstiklal Marşı öncesinde çıkıp okuması istendiğinden, esasında kalabalık karşısına çıkmaktan son derece çekinen bu şahsiyet, bilinçli olarak bu yeteneğini gizlemiştir. Olgunluk çağına kadar sürekli olarak okumuş, bir süre sonra okuduklarından bazılarını, şurası şöyle olsaydı daha iyi olurdu, diyerek eleştirmeye başlamış, fakat bazı müstesna şahsiyetlerin yaptığı gibi yazılanı ve yazanı kötülemeyi iş edinmek yerine, ben daha iyisini yazabilirim, diyerek yeteneğinin üzerine örttüğü taşları kaldırıp, sonunda yazmaya başlamıştır. Bu kararı almasında, kendisi her ne kadar bir öğretmen olsa da, yazdıklarını İstiklal Marşı öncesinde koca bir okul önünde okuma tehlikesinin ortadan kalkması da etkili olmuştur. Lakin heyhattır ki edebiyat, başkalarınca okunduğu sürece değer kazanmaktadır ve yine heyhattır ki, çocukluğundan beri sıkı bir Mr. Spock hayranı olan Coşkun Hepyonar, bilimkurgu tarzında yazmaktadır. Bizim insanlarımız tarafından iyi bir bilimkurgu yazılamayacağı kanısının yaygın olduğu ve yazanı, yazılanı teşvik edip şans tanımak yerine burun kıvırma alışkanlığının bulunduğu bu ülkede sesini duyurmaya çalışmış, yayınevlerinden aldığı olumsuz cevaplar karşısında yılmamış ve ait olduğu tarzda yazmaya devam etmiştir. Sonrasında, Türk edebiyatının ilk bilimkurgu antolojisi olan Gelecek Öyküler adlı kitapta, Her Şeyi Bilen Adam, adlı öyküsüyle yer almıştır. Bu öykü, daha sonra, Türk Bilişim Derneği tarafından yapılan bilimkurgu öykü yarışmasında ikincilik ödülü almıştır. İkinci olarak Türk Bilimkurgu Öyküleri adlı bir başka antolojiye, Geçmiş Olsun, adlı öyküsü ile katılmıştır. Daha sonra ise roman tarzına geçiş yapmıştır. İlk romanı, Uzun Yürüyüş adlı bir bilimkurgu üçlemesinin birinci kitabı olan, Gümüş Kemikler’dir.