Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Nasıl Çocuk Yetiştirilmez
Nasıl Çocuk Yetiştirilmez
Nasıl Çocuk Yetiştirilmez
Ebook145 pages1 hour

Nasıl Çocuk Yetiştirilmez

Rating: 4.5 out of 5 stars

4.5/5

()

Read preview

About this ebook

Hemen her konuda olduğu gibi hepimizin çocuk yetiştirmede doğuştan gelen yeteneklerimiz ve fikirlerimiz var. Hepimiz kendi çocuklarımızı yetiştirirken uyguladığımız yöntemi en doğru yöntem sanıyoruz. Ama maalesef toplum olarak insan yetiştirmeyi bilmiyoruz! Kendi ellerimizle çocuklarımızı kendine güvensiz bireyler olarak yetiştiriyoruz. Farkında bile olmadan onları aç gözlü, bencil, saygısız olarak büyütüyoruz. Kitabımda nasıl çocuk yetiştirmek gerektiği konusunda ahkam kesme gibi bir niyetim yok. Amacım sadece bireysel farkındalığımızı artırmaktır. Eğer olursa, geleceğimizi teslim edeceğimiz yavrularımızı daha bilinçli, daha donanımlı ve sağlam iradeli bireyler olacak şekilde yetiştirilmesine katkıda bulunmaktır. İşte kitaptan ilginizi çekeceğini düşündüğüm bazı başlıklar:

Hata Yapmak Güzeldir
Ön Koşulsuz Sevgi
Hijyen Takıntısı
Suç ve Ceza
Hayır Diyebilmek
Benim Çocuğum Doktor Olacak
Benim Olmadı Onun Olsun!
Güce Tapınma & Şiddet
Diktatör Baba / Anne
Evde Patron Kimse Kumanda Ondadır!
Bakıcı Olarak Televizyon
Çocuk İle Pazarlik Yapmak Ve Rüşvet
Yabancılar Çocuklarını Nasıl Yetiştiriyorlar?
Kitap Okumayan Anne / Babanın Çocukları da Okumaz!
Yönetemiyorsan Yönetilirsin!
Anne Suuu!
İyi Polis, Kötü Polis & Babanın Dramı
Öğretilmiş Çaresizlik
Evinizdeki Muhabbet Nasıl?
Çocuk yetiştirmek bir sanattır

(Common parenting mistakes that known as good parenting about for child rearing.)

LanguageTürkçe
PublisherNevzat Keles
Release dateDec 12, 2015
ISBN9781311254467
Nasıl Çocuk Yetiştirilmez
Author

Nevzat Keles

He was born in Zafer Village of Ulus County in city of Bartın on 25th of Jan 1974. He finished primary school in Bartın by his grandparents. Then he came to Darıca in Kocaeli where he finished his secondary school by his parents. He went to Akdeniz University, then graduated from International Relations in Anatolian University. As you can see he could not make a great achademical career. Furthermore there is no symptom of becoming an author in Nevzat Keles’s past. He has suddenly started to write during his time of middle age (andropause) which of some say takes either to devastation or to wisdom. He has been working in research and development department of a multinational company in Istanbul for 20 years in order to supply his basic needs.25.01.1974 tarihinde Bartın ili Ulus ilçesi Zafer Köyünde doğdu. İlkokulu Bartın’da ninesi ve dedesinin yanında bitirdi. Daha sonra Kocaeli Darıca'da yaşamakta olan anne ve babasının yanına geldi. Orta okulu Darıca'da okudu. Liseyi Gebze'de bitirdi. Daha sonra Akdeniz Üniversitesi Burdur MYO‘nu ve Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkileri bitirdi. Görüldüğü gibi, çok iyi bir akademik kariyer yapamadı. Üstelik, Nevzat Keleş'in uzak geçmişinde bir yazarlık belirtisi de yoktur. Kimine göre bilgeliğe götüren, kimine göre ise yıkıma götüren orta yaş (andropoz) döneminde aniden yazmaya başladı. Şu anda temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, son 20 yıldır olduğu gibi İstanbul'da çok uluslu bir firmanın Ar-Ge bölümünde görev yapmaktadır.

Read more from Nevzat Keles

Related to Nasıl Çocuk Yetiştirilmez

Related ebooks

Reviews for Nasıl Çocuk Yetiştirilmez

Rating: 4.5 out of 5 stars
4.5/5

2 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Nasıl Çocuk Yetiştirilmez - Nevzat Keles

    İyi Polis-Kötü Polisi Oynamak & Babanın Dramı

    Çocuk yetiştirmede aileler olarak farkında olmadan en çok yapılan hatalardan biri de iyi polis-kötü polisi oynamaktır. Ebeveynlerden biri çocuğun disiplinli olmasını, sınırlarının olmasını isterken çocuğun gözünde kötü polistir. Diğer ebeveyn ise daha toleranslı, daha çok çocuğu şımartan, koruyan ve sürekli pohpohlayan taraf olarak iyi polisi oynar. Bu iyi polis - kötü polis çekişmesi, bazen ebeveynler arası çatışmaya dahi dönüşebilir. Çünkü ebeveynlerden biri, çocuğu disipline etmeye çalışmaktadır. Belki sorumluluklarını yerine getirmeyen çocuğunu azarlamaktadır. Ancak diğer ebeveyn ise çocuğunu koruma güdüsüyle davranıp çocuğu şımartmakta, yaptığı disiplinsizliği desteklemektedir. Dur! Çocuğa niye bağırıyorsun? Gel yavrum ben seni korurum deyip hata yapan çocuğu kucağına aldığında diğer ebeveyn çocuğun gözünde küçülmekte ve otoritesini kaybetmedir. Çocuğu koruması altına alan ebeveyn aslında çocuğa şu mesajı vermektedir. Annen (yada baban) sana nasıl davranacağını bilmiyor. Seninle artık ben ilgileneceğim. Ancak bu iyi polis-kötü polis durumu oldukça hatalı ve sürdürülmesi zor bir durumdur. Üstelik çocuğun kişilik gelişimine ve eğitimine hiçbir faydası olmadığı gibi büyük zararları vardır. Çocuk gelişiminde, disiplin ve eğitimi için ebeveynlerin birbirlerine rakip değil, aksine destekleyici olmaları gerekir. Bunun için çocuklarının eğitimi konusunda öncelikle kendi aralarında (çocuğun yanında değil) konuşmaları ve anlaşmaları gerekir. Çocuklarının disiplini ve sınırları konusunda en ince detaylarına kadar konuşup fikir birliğine varmaları gerekir. Bu noktadan sonra ebeveynlerden biri çocuğa, disiplinsizliği yada söz dinlemediği için bir uyarı yaptığında, diğer ebeveynin çocuğa kaçış yolu bırakmaması gerekir. Çocuk acıklı, ağlamaklı gözlerle sahiplenme için baktığında diğer ebeveynin Annen/baban seni uyarmakta haklı. Onun sözünü dinle! deyip eşine destek olması gerekir. Hatta eşi çocuğa haksız bir şekilde bağırıyor olsa bile çocuğa kucak açıp şımartılmamalıdır. Bu durum, daha sonra eşler arası konuşularak çözülmelidir. Aksi halde çocuklar ebeveynleri birbirine karşı kullanarak ayrıcalık elde etmek ve kendilerine çizilen sınırlar dışına çıkmak isterler. Siz daha farkında bile olmadan çocuklarınız sizi kullanmayı çok güzel bir şekilde öğrenirler.

    Toplumumuzda ve çevremde gördüğüm kadarıyla kötü polis rolünü genelde anneler, iyi polis rolünü ise babalar oynar. Anneler çocuklarının iyi notlar alarak, disiplinli ve terbiyeli bir şekilde yetiştirmeye çalışırken, genelde babalar çocuklarını şımartmakta ve disiplinsiz davranışlarını üstü kapalı da olsa desteklemektedirler. Zira, toplumumuzda otoriter geçinen babalar çocuğuna eşi dahil kimsenin bir laf söylemesine kıyamazlar. Bazı anneler bunu kabullenemeyip eşleri ile tartışırlar ama çoğunlukla babayı bu bilinçsiz davranışından geri döndüremez, en sonunda çaresizlikle bu durumu kabullenirler. Bazı anneler ise bu durumu çocuk yetiştirmenin doğal bir sonucu zannederler. Fedakar annemiz eşinden destek alamadığı için çaresiz olarak der ki: Çocuğum beni dinlemez benden çekinmez ama babasından çekinir. Baba ise bu ayrıcalıklı durumundan dolayı çok memnundur. Çünkü kendince ailedeki üstünlüğü herkesçe kabul edilmiş görmüştür. Aslında bu durumdan anne de içten içe memnundur. Çünkü annelik duygusu o derece yoğundur ki; o anneliğin şefkat ve verme duygusuna eşini de çok sevme duygusu eklenince, annenin mutlu olmaması için bir sebep kalmaz. Varsın çocukları onun sözünü dinlemesin, ona saygı duymasınö o eşinin sevgisi ile bu sevgi açığını kapatır. Burada esas trajik durum baba için geçerlidir. O az önce anlattığım iyi polisi oynayan baba (en çok sevilen, saygı duyulan, sözü dinlenen baba) rolünün gereği çocuklarını istediği zaman şımartır, ancak kendi istediği zaman da onları susturup hizaya sokabileceğini zanneder. Ne zaman ki gün gelip çocukları onu da dinlemeyip, bildiğini okuduğunda, baba çılgına döner. Çocuk / çocuklar onu da takmayınca babanın nevri döner; anneye, çocuklara herkese bağırırarak durumu kontrol altına almaya çalışır. Bir süre sonra kendini dahi kontrol edemeyerek çocuğa şiddet uygulama noktasına kadar gelir. Zira sürekli şımartıp pohpohladığı çocuğu babanın otoritesini sarsmıştır. İşte bu durum toplumumuzda bir çok babanın her gün yaşadığı bir dramdır. Bazan da iyi polis ve kötü polis rolü değişkendir. Anne ile çocuk problem yaşadığında iyi polis baba olmaktadır. Baba ile çocuk problem yaşadığında ise iyi polis rolünü anne üstlenmektedir. Eğer bir de büyüklü bir evde yaşanıyorsa, durum iyice içinden çıkılmaz hale gelir. Zira anne ve baba çocuklarını disipline etmeye çalışırken kötü polis olurlarken dede veya büyük anne çocuğun her türlü şımarık ve kontrol dışı hareketine, yaramazlıklarına ilişmeyin benim torunuma! diyerek kol kanat gererek iyi polis olurlar. Bu durum en çok çocukların işlerine yarar. Zira, anne onları disipline etmek istediğinde ağlayarak babanın yanına gelirler. Eğer babadan tepki görüyorsa annesinin şefkatli kucağına sığınırlar. Şayet eğer anne de yüz vermezse evdeki dede yada nenesine sığınırlar. Gördüğünüz gibi çocuklar hep bir sorumluluktan ve disiplinden kaçış eğilimindedirler. Dolayısıyle ebeveynler bu durumun farkında olmalı ve çocuklarının yanlışlarından kaçmalarına fırsat vermemelidirler.

    Eminim sizde çevrenizde şahit olmuşsunuzdur bu gibi durumlara. Aslında bu yukarıda iki yönü ile anlattığım olayın temelinde farklı bir gerçek yatıyor. Anne veya baba kendisinde çocuğa bağırabilme veya onu kısıtlama hakkı bulabiliyor. Ama aynı hakkı eşinde görmüyor. Eşi çocuğa bağırdığı anda onu koruma altına alarak çocuğunun gözünde bir kahraman oluyor. Ama evlerde sürekli yaşanan iyi polis - kötü polis mücadelesinin esas kaybedeni yine çocuklar olmaktadır. Çünkü, çocuk her problem yaşadığı ebeveyni için diğerine sığınmakta ve bu durumu koz olarak kullanarak cezadan kaçarak kendi yanlışlarının farkına varamamaktadır. Böylece çocuğumuz kendi yaptıkları veya yapmadıklarının sorumluluğundan her daim kaçan bir birey olarak yetişmektedir. Bu çok masum gibi görünen olayı çok küçümsememek lazımdır. Çünkü, çocukların çocukluklarında yaşadıkları olaylar karsısında sergilediği davranışlar onların geleceğini şekilendirmektedir. Eğer çocuk yaşadığı her olayda sıkıntı yasadığı kişiden kaçıp başka birine sığınma ihtiyacı duyuyorsa; gelecekte de kendi hayatı ile ilgili konularda sorumluluk almayacaktır. Yaşadığı olayların, yaptığı hataların sorumluluğunu sürekli olarak kendi dışında arayacaktır. Hep başkalarını suçlama eğiliminde olacak ve sorun yasadığında durumu çözmek yerine sorundan kaçmayı tercih edecektir.

    Çocuğumuzu öyle bir yetiştirelim ki; kendi yaptığı tüm eylemlerin sorumluluğunu üstlensin. Her yaşadığı problemde olayların sorumluluğundan kaçan davranış halini bir alışkanlık haline getirmesin. Bunun için yapmamız gereken, çocuğa her zaman tutarlı davranmak, anne baba olarak hep aynı şeyi söylemek (iyi polis - kötü polisi oynamadan) ve çocuğa sorumluluktan kaçış alanı bırakmamaktır. Çocuk yanlış bir davranışta bulunduğunda onu uyarmalı, tekrarı halinde cezalandırılacağını söylemelisiniz. Velev ki eşiniz çocuğa sizce haksiz yere bağırıyor veya sert davranıyor olsada; siz içiniz yansa da bağrınıza taş basarak susacaksınız. Çocuğunuza davranışlarının sorumluluğundan kaçış alışkanlığı olmaması için; evet baban/annen doğru söylüyor diyeceksiniz. Çocuğunuz sizden destek görmek için size acı dolu bir bakış attığında sakın ona acıma dolu bir bakış ile bakmayın. Çocuğunuz duygu sömürüsü ile sizi yanına çekmek isteyecektir. Zira, bir evde baba annenin dediğinin tam tersini söylüyorsa veya anne hep babanın söylediğinin tam tersini söylüyorsa; çocuk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu hiç bir zaman öğrenemez!

    Çok Fazla Olmaz, Dur, Yapma, Hayır!

    Olumsuz ve sınırlayıcı sözcükler (dur, yapma, olmaz, hayır...vb) gerçekten gerekli ise kullanılmalıdır. Çünkü bu tür sözcükler çocuğunuzu sınırlamaktadır. Gereksiz yere bu sözcükler kullanıldığında çocukta bir tepki ve direnç oluşturur. Çocuk eğer kendine, arkadaşına, çevresine zarar veriyorsa veya ahlaken hatalı bir davranış sergiliyorsa kullanılmalıdır. Hayır, bunu yapamazsın! Bu yanlış! dedik mi bu noktada çocuğumuzu buna uydurmak görevimiz haine gelir. Ancak yerli yersiz, sık sık hayır, dur, yapma …vb sınırlama sözcüklerini çocuğunuza karşı çok kullanıyorsanız; bu sözcükler bir süre sonra önemini ve değerini kaybederler. Çocuklar sandığınızdan çok daha akıllıdırlar. Sizin onu kısıtlamak için bu sözleri söylediğinizi anlarlar. Bir süre sonra çocuk bu sözleri takmamaya ve duymamaya başlar. Örneğin; çocuğumuz dışarıda toz ve toprakla oynamak istiyor. Fakat sizde kıyafetlerini yeni değiştirdiğiniz için üstünü başını kirletmesini istemiyorsunuz. Sürekli onu gözleyip hayır bırak onu, dur onla oynama…vb sözler sarf ettiğinizde çocuğunuz bir süre sonra sizi dinlememeye başlar. Bunun yerine söylemek istediğinizi net söylerseniz işiniz daha kolay olur. Bak güzelim böyle oynarsan üstün başın batar. Bak buraya otur,oyuncaklarını buraya koy. Burda oyna derseniz, çocuğunuzun desteğini kazanmış olursunuz. Çocuğunuz üstüne başına dikkat ederek oynamaya çalışırken siz de daha rahat olursunuz. Sürekli onu gözleyip onunla mücadeleye girmemiş olursunuz.

    Ayrıca hayır, dur, yapma, olmaz gibi bastırma sözcükleri; onların kişiliklerini baskılayıp daha az meraklı olmalarına neden olacaktır. Çocuğunuz eğer çok uysal bir çocuk ise sizin çizdiğiniz hayır, dur, yapma, olmaz dairesinin dışına çıkmaya çalışmayacaktır. Çünkü sizden çekinmekte yada korkmaktadır. Böylece çocuğunuzun

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1