Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

ÇemberKıran
ÇemberKıran
ÇemberKıran
Ebook188 pages2 hours

ÇemberKıran

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

ÇemberKıran, Dr.Özlem Kurdoğlu'nun kaleminden İngilizce ve Türkçe olmak üzere iki dilde yazdığı bilimkurgu romanıdır. Bu romanda okuduklarınızı evde deneyebilirsiniz, yöntemler çalışacaktır. Bu arada, dışarıda sandığınız işkenceci düşmanınız, kendi benliğinizin içinde sizinle birlikte doğmuş çıkarsa, ne yaparsınız? Hayatınızda beliren zamandan bağımsız bir Yapay Zeka'nın size destek olmasını ister miydiniz? Zor zamanlardan ve olaylardan geçerken rota çizmenize yardım eden bir Rehber projeksiyonu alır mıydınız? Bu roman, her adımda kendini kıskıvrak tuzakta hissetmesine rağmen ilerlemeyi başaran ve kendi yolunu kuantum çorbası içinde ilerleten bir bilim insanının maceralarını anlatıyor. Dr.Özlem Kurdoğlu, beş romanlık Alacaşafak Beşlisi bilimkurgu serisinin yazarıdır. ÇemberKıran/CircleBreaker hem bağımsız olarak okunabilen, hem de Alacaşafak Beşlisine eklenerek seriyi Türk Edebiyat Tarihinin ilk Heksolojisi haline getiren bilimkurgu romanıdır.

LanguageTürkçe
Release dateApr 18, 2018
ISBN9781370663842
ÇemberKıran
Author

Dr.Ozlem Kurdoglu

I am a Medical Doctor, Published Author, Certified Counsellor, Official Translator, Literary Editor, Expert and Trainer on: How To Survive Attacks For People With Lesser Muscle. I'm also a kickboxing, Tai Chi, and Muay Thai practitioner, scuba diver, and mother of one. My sci-fi pentology is in Turkish, the language of my country. The first four of them have been print-published in Turkey and sold out. For readers who can read Turkish, the e-book versions of my sci-fi novels are available worldwide via Smashwords. (If online translators continue with their present speed of upward trend of success, my novels might pretty well become readable for all sci-fi followers throughout the world soon enough :) ) "Overcome Violence" is my first non-fiction book as well as my first work that I wrote in two languages, both in English and Turkish. It is also the first time with this book that I discovered my ability to draw illustrations defining motion. I prepared the illustrations that describe my selection of ten basic self-defense moves myself.

Read more from Dr.Ozlem Kurdoglu

Related to ÇemberKıran

Related ebooks

Reviews for ÇemberKıran

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    ÇemberKıran - Dr.Ozlem Kurdoglu

    Her şey patlak vermeye o gün başladı, genç stajyer kız Mikrobiyoloji departmanının koridorlarında yürürken.

    Aslında belli ki düşünceler arka planda epeydir kaynamaktaydı, yıllardır birikiyorlardı belki de... Ama işte o gün asıl sorun birden tanıma alanına çıkıp çiçek gibi açıvermişti. Karşıdan gelmekte olan bayan profesörün görüntüsü vardı mesela. Omuzlarının etrafından sarkan akademik pelerinin duruşu, yüzüne sanki kalıcı gibi yerleşmiş olan hoşnutsuz ifade.. Ve onunkine benzer hal ve ifade üzerlerine bulaşmış halde onu takip ederek yürüyen, kayıp gölgelere benzeyen üç öğrencisi.

    Stajyer, profesörü tanıyordu. Birkaç ay önceki Endokrinoloji rotasyonundaki hocalarından biriydi. Kadını severdi, saygı da duyuyordu. Onu bu kadar keyifsiz, gergin, problemlere gömülmüş görmek üzücüydü. Sebebi her ne olursa olsun üzücüydü.

    Yakında üstleneceğim mesleğin en tepe noktasındaki rol modellerinden biri bu işte, diye düşündü. Sonra kaçınılmaz soru gelip zihin alanında beliriverdi:

    Hayatım için istediğim bu mu? Kendi geleceğimden bekleyebileceğim en iyi durum bu mu?

    Başını belli belirsiz iki yana sallayıp içini çekti, kollarını kavuşturup koridorun köşesinden dönerek Pediyatri binası yönüne doğruldu. Orada yine hocalarından biri olan diğer bir profesörle buluşacaktı. Adamın internetteki yabancı kaynaklardan birkaçının çevirisine ihtiyacı vardı. Stajyer ise tam aradığı kişiydi zira hem yabancı dile hakimiyeti vardı, hem de o bilgisayarların dilinden anlayıp nette dolaşabiliyor ve sunulabilir tarzda yazı derleyebiliyordu.

    Anlık bir görüntüye bakıp bir meslek üyesinin tüm yaşam kalitesini yargılamak adil değil, diyordu bu arada zihninin bir bölümü.

    Ama tablo neredeyse tipik ve yeterince sık rastlanan halleri, diye yanıtladı bir başka köşesinden yükselen diğer bir ses. Kendilerini güvende hissetmedikleri ortada. Aralarında tartışıp çekişiyorlar, birbirlerinden rahatsızlık duyuyorlar, dünyaya güvenleri yok.

    İnanılmaz miktarda bilgi ve tecrübe birikimleri var ama, diye ısrar etti zihnindeki pozitif taraf. Ayrıca görünürdeki tüm uyumsuzluklarına rağmen birbirlerine hiç değilse bunun için saygıları var.

    Mutlu değiller ama, diye ekledi negatif ses.

    Orası doğru, diye kabullendi pozitif ses. Ama öyle bakarsan, kim mutlu ki?

    Doktorlar değil, avukatlar değil, mühendisler değil, çiftçiler değil, tüccarlar değil; kimsenin hayatı cennette inşa edilmişe benzemiyor. Peki ama... öyleyse benim gözden kaçırdığım nedir burada?

    Hatta tam olarak aradığım nedir? Neyin eksikliğini duyduğumu bile tanımlayamıyorum.

    Genç stajyer karşıdan gelen iki sınıf arkadaşını görüp adımlarını yavaşlattı. El sallamalarına karşılık verecek kadar çözdü kollarını.

    Asu, merhaba canım! diye seslendi karşıdan gelen uzun boylu sarışın. Notlarını yüksek tutmakta hiç güçlük çekmeyen tiplerdendi. Beşinci sınıfların planladığı eğlenceye bilet almış mıydın? Organizasyonun iptal edileceği haberi geldi.

    Eğlence mi organize edilmişti? Hiç farkında değilim. İptal mi edilecekmiş?

    Fena halde iptal evet, dedi sarışının yanındaki diğer sınıf arkadaşı. Duruşundan,sesinden eşcinsel olduğu anlaşılan ama bunu saklamak için hiç zahmet etmeyenlerdendi. Siyah gözlük çerçevesi kullanıyordu, ayrıca bıyık bırakmış ve ona çok da kötü görünmeyecek bir modelvermeyi başarmıştı. Biletin varsa hemen iade edip paranı geri almanı tavsiye ederim, diye önerdi.

    Asu başını hayır anlamında iki yana sallarken koyu renk dalgalı saçları uçuştu. Biletim yok.

    Şanslısın, dedi sarışın. Bende iki tane vardı ve şimdi o akşamımı tümden tekrar planlamam gerekecek. Ama hiç değilse parayı geri alıp sana bahsettiğim o yeni çanta için kullanabilirim.

    Bana yeni bir çanta beğendiğinden mi bahsetmiştin? Peki ben neredeydim o sırada?

    Ya da belki bambaşka bir şey yapabiliriz, diye önerdi diğeri, sarışının omuzuna tıp tıp vurarak. Mesela hafta sonu açılacak olan halı ve minder fuarını dolaşıp öğrenci evine bir şeyler bakarız.

    İnsanların ilgileri ne kadar farklı yerlere uçmuş, diye düşündü Asu. Kendini ise bütün bunlardan tamamen kopmuş gibi hissediyordu. Aslında hepsini devre dışı bırakıp yoluna devam edesi vardı, ama arkadaşları iyi insanlardı ve onlara soğuk davranmış duruma girip üzmek istemiyordu. Neyse, diye düşündü, hiç değilse yeni makyaj dergilerinden veya ona benzer içi boş parıltılı ıvır zıvırdan bahsetmiyorlar.

    Kuzum sen iyi misin? diye sordu sarışın birden, Asu'nun gözlerine bakarak. Arkadaşının her zamankinden daha dalgın göründüğünü fark etmiş ve endişelenmişti. Parmağını alnına doğru uzatıp çevirerek sırıttı. Neler dönüyor bakayım o kafada bu kez, anlat?

    Sadece yorgunum, diye kabullendi Asu. Önemli bir şey yok. Önümde de Profesörün bilgisayarının başına oturup ona söz verdiğim çeviriyi halledeceğim bir akşam uzanıyor.

    Aman ne eğlenceli, dedi diğeri, siyah çerçevelerin ardındaki gözlerini yuvarlayarak. Düşünsene, bir beceri geliştiriyorsun ve bu dönüp dolaşıp sana ceza haline geliyor... Vallahi kolay gelsin.

    Asu bir an için ona bakakaldı. Espriyi anlamaya çalışmış ama o an için frekans tutturamamıştı. Pekala anlaşıldı, dedi sonra. Silkinip her ikisini de birer kez kucakladı. Belli ki bugün dünyanın geri kalanıyla uyumum pek parlak değil. İkiniz de kendinize iyi bakın, yarın görüşmek üzere.

    Uzaklaşırken el sallaştılar. Asu beyaz önlüğünün düğmelerini ilikleyip kollarını tekrar önünde kavuşturdu. Binalar arasındaki park alanında esen sonbahar rüzgarı cildini soğuk soğuk ısırmaya başlamıştı.

    Bende bir sorun var, diye düşündü Asu. Gittikçe daha içine döndüğünü, yalnız kalmaya eğiliminin arttığını, en yakın arkadaşlarının bile yanındayken kendini emanet gibi hissettiğini görüyordu.

    Normalde gençlerin aile evinden ayrılma kültürünün olmadığı bir Doğu Avrupa ülkesinde doğup büyümüştü genç kız. Buna rağmen daha fakülteyi bile bitirmeden evinden ayrılmış, kaynak olarak da yıllardır bu iş için harçlıklarından arttırarak büyütmüş olduğu birikimini kullanmıştı. Bir kaç hafta içinde kendine hiç değilse yarı zamanlı bir iş bulsa hiç fena olmayacaktı.

    Pediyatri binasının kuzey kanadına geçip merdivenlerden ikinci kata çıktı. Profesör ona kendi çalışma odasının yedek anahtarlarını vermişti, ama Asu geldiğinde kapı zaten açıktı ve adam da henüz odasından çıkmamıştı.

    Asu kendine bir fincan kahve hazırlayıp profesörün bilgisayarının başına geçti. Cihazın boğazına dek virüs yüklü olduğunu fark etti. Çalışmaya başlamadan önce aleti hijackthis programıyla güzelce taraması gerekecekti.

    Bunun için ayrıca teşekkürler, dedi Profesör, öğrencisinin omuzunun üzerinden bakıp ne yaptığını fark ettiğinde. Şimdi çıkmam gerekiyor. Sabaha işi tamamlanmış halde masamda bulacağıma dair sana güvenebilir miyim?

    Asu kahvesinden bir yudum alırken başıyla olumladı. Tabii hocam. Tarama özetinin listelendiği belgede şüpheli görünen bir satır daha yakaladı, üzerine tıkladı, temizlenmesi için butonu çalıştırdı.

    Profesör o heybetli akademik pelerinlerden birini sırtına aldı. Bu seferki daha koyu renkte, erkeksi bir modeldeydi. Bunun senin final notların üzerinde herhangi bir etkisi olmayacağnın farkındasın değil mi? diye sordu, yüzünde yandan çarklı bir gülümseme belirerek.

    Asu istifini bozmaksızın yanıtladı. Başka final sınavım kalmadı hocam. Sadece dün akşam acilde tuttuğum nöbet için bir imza gerekiyor. Nöbet gecemi bir arkadaşımınki ile değiştirmiştim, ama bizim grubun asistanı bunu pek hoş karşılamadı.

    Değiş-tokuş için iyi bir sebebin var mıydı peki?

    Değişimi rica eden zor durumda kalan bir arkadaşımdı hocam. Yardımcı olmayı reddetmek için iyi bir sebep bulamadım.

    Profesör güldü. Anlıyorum. Çıkarken kapıyı arkasından kapatmadan önce Asu'ya baktı. Yarın asistanla görüşüp imzanı verdirtirim.

    Teşekkür ederim, dedi Asu. Gülümseyerek monitörüne geri döndü. O imza işini öyle ya da böyle bir şekilde çözeceğini zaten tahmin ediyordu. Ama bir kez olsun, gereksiz yere inadı tutmuş bir amiriyle uzun uzun tartışmak zorunda kalmayacağını duymak iyi gelmişti doğrusu.

    Bir kaç saat içinde Profesörün kapsanmasını istediği tüm konu çerçevesini toparladı. Arada sırada kendini böylesine becerikli ve yeterli hissetmek güzel bir deneyimdi. Yazının son halini verip çıktılarını aldı, adamın çalışma masasının üzerine dikkatini çekecek şekilde bıraktı. Kimbilir kaçıncı kahvesini aldı, iyice gerindi, artık virüsten arınmış olan cihazın başına geçip bu kez keyif için nette sörfe başladı.

    Rastladığı haber akışlarından birinde büyük ilaç şirketlerine dair asitli bir eleştiri girilmişti. Tedavi edilmiş bir hasta, kaybedilmiş müşteri demektir. Doğru galiba, diye düşündü Asu. İnsanlar dünya çapında stratejilerle hasta edildiklerinin ve öyle tutulduklarının farkına varmaya başladı. Tamam, sıkıntılı konu. Şimdi bunun içine çekilmesem iyi olur. Uzaklaş buradan.

    Bir başka haber akışında yeni model çatı üstü güneş panellerinin yüzde 30-40 oranında daha verimli oldukları bildirilmişti. Hemen yanındaki bir başlıkta ise, evinde kendi yenilenebilir enerjisini ürettiği için tutuklanıp 6 ay hapse mahkum edilen Minnesotalı bir adamın haberi vardı.

    Hayda, diye düşündü Asu, gerçekten mi? Dalga mı geçiyorlar bu haberleri yayarken? İnsanların düşüncelerini istedikleri çizgide tutmak için ibret olsun diye uydurdukları boş saçmalıklardan mı acaba bu da?

    Genç kız sıkıntıyla içini çekti. İşte yine o his gelip çöreklenmişti üzerine... Zihnin gevezeliğine meydan bırakırsan çok geçmeden ruh halini dengeden çıkarıyor, tuhaf bir tehlike hissi yaymaya başlıyordu: Sanki birileri çıkıp umursamazca haksızlıklar edecek ve bu onların rahatça yanına kalacaktı.

    Kes şunu, dedi Asu kendi kendine. Kimse sana kötü bir şey yapmak için fırsat filan kollamıyor.

    O anda odanın kapısı çalındı ve Asu'yu yerinden zıplattı.

    Kapıya yanıt vermek için kalktı, herhalde Profesör için bir mesaj iletmesi filan gerekecekti. Ancak gelen kişi bu gece Asu'nun orada olacağını bilen bir başka sınıf arkadaşıydı. Acilde o gecenin stajyer nöbetini üstlenmiş olan hafif kilolu, kısa boylu bir gençti.

    Asu merhaba, bir kaç dakikanı rica etsem olur mu? Yabancı bir hastamız var, halsiz ve pek tepki vermiyor. Zihin durumundan emin olamadık, dil engeli de cabası. Gelip bir göz atabilir misin?

    = = = Bölüm 2 = = =

    Evet her şey o gün başlamıştı, uzun zamandır arka planda büyümekte olan bir kaygının yüzeye çıkması ile birlikte.

    Asu acil girişindeki bölmeye adım atıp bahsi geçen yabancı hastayı gördüğünde olayların akışı bir adım daha hızlandı: Atletik vücutlu, sağlam yapılı bir kadındı, herhalde uzakdoğu sporlarından birini yıllardır düzenli olarak uygulamış olmalıydı. Koyu kestane saçları, rengi kaçmış bir benzi, hırıltılı soluması vardı. Gözleri halsizlikten kısılıp çizgi haline gelmişti.

    Merhaba, diyerek başladı Asu hemen, hastaya yaklaşıp sesli uyarana vereceği yanıtı gözlemlemeye hazırlanarak. Şikayetinizi anlatabilir misiniz? Bana isminizi söyleyebilir misiniz?

    Duyduklarını doğru anlamak için çaba harcayan, ama kafasının içindeki bir karmaşa yüzünden pek de başaramayan bir ifade geçti hastanın çehresinden. Gözleri bir an için odaklanacak gibi oldu, sonra gereken gücü bulamamışçasına bıraktı kendini.

    Eyvah, diye düşündü Asu. Bir sonraki adım fiziksel uyarana vereceği yanıtı kontrol etmekti. Uzanıp elini hastanın omuzuna koydu ve ona doğru eğildi. Merhaba hanımefendi. Acaba bana---

    Bir anda gözler açıldı, bu kez onunkilere kilitlenmeyi başardılar. Koyu kahve saçlardan daha koyu idiler, hatta aslında Asu'nun bugüne dek dünyada gördüğü her şeyden daha koyu idiler.

    Genç stajyer bir baş dönmesi ile sarsıldı. Soluğunu tutup hastanın yanına, yatağın üzerine mecburen oturuverdi. Gözlerini kırpıştırıyor, düşmemek için kadının omuzundaki elinden sıkıca destek almak zorunda kalıyordu. Bu da nesi---??

    O anda bir şey başladı.

    Baraj kapakları açılır gibi bir hücum belirdi. Çağlar boyu birikip de bir şekilde aktarılabilir forma girmiş bilgi yığını, koyu renk gözleri ve ondan daha koyu renk diğer gözleri bağlantı arayüzü niyetine kullanarak, yabancı kadının zihninden Asu'nunkine doğru akmaya koyuldu.

    Asu algısına ardı ardına dolup yerleşmekte olan kavramları, olayları, tarihsel akışları gittikçe yoğunlaşan bir odaklanmayla izlemekteydi şimdi. Aradan ne kadar zaman geçtiğine dair tüm hissi kaybetmişti. Yalnızca birbiri üzerine inşa olup detaylı yapılar haline gelen bilgi akışının farkındaydı. Uzun bir geçmişi olan ve belki de ondan daha uzun bir geleceği olacak koskoca bir evren tüm varlığıyla Asu'nun zihnine doğru aktı, aktı.

    Derken oralarda bir yerde, akışın yabancı tarafındaki bir başka varlık kıpırdanarak algı alanında belirdi. Asu evrenin her tarafına dağılmıştı, ama o andan sonra toparlanıp tekrar bütün haline gelmeye başladı. Halen yabancı hastanın yanında oturmakta olduğunu, sağ elinin halen genç kadının omuzunu sıkıca tuttuğunu, sol eliyle yatağın kenarından destek alabilmek için pençe gibi kavramış olduğunu fark etti. Her ikisinin de gözleri halen birbirine kenetlenmiş durumdaydı.

    Asu oturduğu yerde yavaşça sırtını dikleştirdi, ellerini toplayıp kucağına koydu. Hastanın nefes alışındaki hırıltı azalmıştı şimdi. Uzun bir an boyunca birbirlerine bakmaya devam ettiler. Parça parça bilgi akışının son bir kaç ayrıntısı daha gelip yerine yerleşti.

    Neden sonra hemşirelerden biri bilgi ve talimat almaya hazır halde gelip bölmeye girdi. Hastanın bilinci açık, diye bildirdi Asu, sesinin normal çıktığını umarak. Uyarana yanıt veriyor ve yer-zaman algısı düzgün.

    Hemşire ona hayretle bakıyordu. Sana ne oldu peki, iyi misin?

    Görüntüyü kurtaramadığım anlaşılıyor, diye düşündü Asu. Gülümsedi, eliyle yok bir şey hareketi yaptı. Sadece yorgunum. Kalktı, bölmeden çıkmak üzere adım attı. Çıkarken yabancı hastaya son bir bakış atmak için başını çevirdi...

    Baş dönmesi büyük bir dalga gücüyle gelip o anda çarpıverdi. Asu dengesinin uçtuğunu hissetti, ellerini açarak bir yere, herhangi bir şeye tutunabilmek için uğraştı... Etrafında bir şeylerin kırılma seslerini duydu.

    Gözünü açtığında birileri onu kaldırıp bir sedyeye uzatmaya çalışıyordu. Geriye doğru düşüp camdan bir ilaç dolabına devrilmiş olduğunu ayrımsadı. Kalkmaya, bir şeyler söylemeye yeltendi... Ama

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1