Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Beşinci Mevsim
Beşinci Mevsim
Beşinci Mevsim
Ebook126 pages2 hours

Beşinci Mevsim

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Bu kitap gazeteci Veysel Ayhan'ın 2009 yılından itibaren editoryal kadrosunda yer aldığı Zaman Gazetesi ve Yeni Hayat Gazetesinde yayınlanan makalelerinden derlenmiştir. Yazar bu kitapta güncel siyasetten uzak konulara yer vermiştir. Kitapta aktüaliteden uzak ama herkesin hayatında önceliği olan konuları bulacaksınız.

LanguageTürkçe
Publisher7/24 Kitap
Release dateFeb 21, 2019
ISBN9780463760260
Beşinci Mevsim

Read more from Veysel Ayhan

Related to Beşinci Mevsim

Related ebooks

Reviews for Beşinci Mevsim

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Beşinci Mevsim - Veysel Ayhan

    Önsöz yerine

    "O’nun kelâmına dayanmayan ve O’nun nurunun ziyasıyla aydınlanmayan en nâdide yazı âbidelerinin, en şahane sanat eserlerinin, en beliğ beyanların, en göz kamaştırıcı tasavvurların ihtiva ettikleri dilrubâ keyfiyetler dahi tamamen izafîdirler ve O’na ait güzelliklerin birer yansıması, birer aks- i sadâsı olmaları itibarıyla herhangi bir kıymeti haiz olsalar da kat’iyen, zatî ve kendilerinden bir değer ifade ettikleri söylenemez.

    Ne var ki, bunun böyle olması, hiçbir zaman bizim şevkimizi kırmamalı ve çalışma azmimizi de felç etmemelidir; etmemelidir ve biz, her şeye rağmen hep düşünmeli, söylemeli, plânlamalı, plânladıklarımızı gerçekleştirmeye çalışmalı ve bütün bunları yaparken de bazen yanlışlıklar yapabileceğimizi, çok defa hata ve kusurlara girebileceğimizi kat’iyen hatırdan çıkarmamalıyız. Evet, insan olarak elbette ki, bazı yanlışlıklarımız olacak; bunları anladığımızda hemen tashihe gidecek, eksiklerimizi telafi etmeye çalışacak ve tespitlerimiz isabetli olsa da olmasa da, Hak katında beşerî idrak ve içtihada açık sahanın hakkını vermeye çalışacağız...

    İşte bu perişan mütalaaya da bu mülâhaza ile bakılmalıdır."

    M. Fethullah Gülen/ Beyan- 1

    - Beyan müellifinin fevkalade bir tevazu ile kendi eserleri için yaptığı değerlendirme bu kitabın tam bir ifadesi-

    Nerden bilecektiniz tavus renk kargaları

    kelebek boyalı yarasaları

    ankaca dolaşan gulyabanileri…

    Rabb'imize teşekkürlerimizi arz ederken…

    Biz zannetmiştik ki hep esenlik içinde yaşayacak, ‘Hiç korkuyla sarsılmayacağız. Mal ve mülkümüz sürekli artacak, eksilmeyecek’, hep terfi edecek sonra da güle oynaya cennete gideceğiz. 2/155

    Biz zannetmiştik ki ‘ciddi imtihanlara maruz kalmadan yaşayacak ne kadar sabırlı olduğumuz sınanmayacak’, gayretli olanlar tembellerden ayırt edilmeden salına salına haşir meydanını aşacağız. 47/31

    Biz zannetmiştik ki ‘bizden önce gelenlerin yaşadıkları sıkıntıları yaşamayacak, yeryüzü bütün genişliğiyle bize daralmayacak, dua dua yalvarıp ‘Allah’ım nusret ne zaman?’ der hale gelmeyeceğiz. 2/214

    Zannetmiştik ki Hazreti Yusuf hep Kur’an’da on ikinci cüzde kalacak, çıkıp Yusufî imtihanlar olarak bugüne gelmeyecek. Kardeşlerimizden ihanet görmeyecek, kuyulara atılmayacak, medrese- i Yusufiye’lere düşmeyeceğiz. Hz. Musa, yıllarca kendisi ile yol gidenlerin dünya karşısında çözülüp dağılmayacaklarını zannediyordu. Dağılıp geri döndüklerini görünce ‘Yâ Rabbi! Nasıl oluyor da bir insan Seni bilip öğrendikten sonra geriye dönebiliyor’ der. Cenab- ı Allah, ‘Yâ Musa! Onlar gerçekten Beni bilenler değil, gelirken yoldan dönenlerdir.’ cevabını almıştı.

    Ve biz de zannetmiştik ki Hz. Musa’nın kavmiyle imtihanı o güne mahsus kalacak. Coğrafya coğrafya Firavunlar hortlamayacak, sâhirler, gözbağcılar, illüzyonistler meydan meydan, manşet manşet halkı iğfal etmeyecek... Üstüne üstlük hikmetini anlayamadığımız Hızırî imtihanlar art arda sökün edip bizi bizle sınamayacak.

    Biz zannetmiştik ki, Ashab- ı Kehf yaşandığı asra takılıp kalmış tarihsel bir hadise. Taşlanmayacağız, kovulmayacağız, haksız yere sürgünlere gönderilmeyeceğiz.

    ZANLARIMIZDA BOĞULUP GİTMEDEN

    Biz bu zanlarımızda boğulup gitmeden Rabb’imizin rahmeti sağanak sağanak bizi sahabinin yanı başına götürdü.

    Evini, ailesini bırakıp dünyanın dört bir yanına gidenler ve gittikleri yerde elli türlü çileyi tesbih tesbih çekenler varken biz dünyaya saplanmış, çürümeye durmuştuk ki Allah cebr- i lutfîsiyle bize de yollarını açtı. Sürgünler ‘mukaddes göç’e dönüştü. Baktık önümüzde Bediüzzaman Hazretleri vakur, başı dik, sepeti elinde bir sürgünden başka sürgüne gidiyor.

    Gördük ki bir devrin gariplerine sahip çıkan Habeşistan’ın ‘aziz melik’i Necaşi’nin huzurundayız. Yüzlerce ülkeden on binlerce muhacir olarak. Önümüzde Cafer b. Ebu Talip, sağımızda Mus’ab b. Umeyr, solumuzda Abdurrahman b. Avf... Ve gurbetimize iftihar edip Rabb’imize hamdettik.

    Üç yıl süren linç boykotu. Şi’b- i Ebû Tâlib’teyiz. Hâşim ve Muttaliboğullarının ‘köklerini kazıma’ boykotu. Bir baktık, biz de o boykot yıllarındayız. ‘Su bile vermeyin’ emri. Kız almama, kız vermeme. Varsa ‘boşan!’ diye baskı. Nerede görürseniz dışlayın, işten atın, olmazsa sürün. Okullarını kapatın, çocuklarınızı alın.

    Kız kardeşimiz burs için kapı kapı geziyor, hakaretlerle o kapıdan bu kapıya kovuluyor. İnkisar içinde iki büklüm. Hüzünle hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Dünyanın tüm servetini bulup infaka vesile olsa belki şu mahzuniyeti ve gözyaşları kadar kabûle karin olmazdı. Istırabı onu amudî yükseltiyor, boykot yıllarının hüzün yumağı Hatice validemizin dizinin dibine götürüyor.

    Az ötede boykot yıllarının fakir, aç ve garip müslümanlarını ve ölüm tehlikelerini umursamadan onlara yardım edenleri görüyoruz. Servet ve zenginliklerini infak edip bitirenleri görüyoruz. Gerekirse her şeyinden vazgeçmenin canlı örnekleri karşımızda. Elimizdekilerden, hizmete veremediklerimizden utanıyor ama bu azize kardeşlerimizle teselli olup iftihar ediyoruz.

    Biraz ilerleyince Ebu Leheb’i görüyoruz. Panayır panayır geziyor. Efendimiz (sav)’in tebliğ için gideceği yere daha O gitmeden gidiyor, Efendimiz (sav) tebliğ ettikten sonra bir daha gidiyor. Aleyhinde konuşuyor. ‘Ey ahali!.. Bu, yeğenimdir; yalan söylüyor. Ondan uzak durun!’ diyor. Yoluna dikenler, taşlar koyuyor, evine saldırıyor. Ebu Cehil’i görüyoruz. Topluyor yandaşlarını sokak sokak ve ‘köşe köşe’ mevzilenip hakaretler yağdırıyorlar. Kainat’ın İftihar Tablosu’na (sav) ümmi diyorlar, Ebu Talib’in yetimi diyorlar, daha neler neler diyorlar. Efendimiz (sav) ‘selam’ diyor geçiyor, duyduğu hakaretlere.

    Sonra havada uçuşan hakaretlerin hortlayıp bugüne geldiğini hayretle görüyoruz. Efendimiz’e (sav) ‘ümmi’ hakareti evriliyor ‘ilkokul mezunu’ halinde bugüne geliyor. ‘Yalancı peygamber, alim müsveddesi, sahte şeyh, kan emici vampir...’ Yutkunuyor, burkuluyoruz. Küfrün cahiliyede bile tevessül etmediği bir düşük mahalle ağzı ki sokakta emsali yok. Alışık olmadığımız aşağılamalar. Hazmedemiyoruz ama sözlerin muhatabı ‘Girdik reh- i sevdaya, cünunuz, bize namus lazım değil’ şiirinin kahramanı. Sabretti, sabrediyoruz. Efendimiz’in (sav) çektiklerini ve sabrını hakka’l yakin anlama yolu bu demek ki! Demek ki hor görülme ve aşağılanma, garip olmanın şeref madalyası. Ve en büyüğüyle Efendimiz’in (sav) göğsünde.

    BAHARI ZEHİRLİ SARMAŞIKLARDAN ARINDIRMAK

    Geleceğin kutlu baharı zehirli sarmaşıklardan, aylandozlardan, süne ve kımıl zararlılarından ayıklanmalıydı. Genetiği bozulan tohumlar, hormonla patlamış tarlalar. Kader hükmünü icra etti. Belki yüzde bir, belki yüzde üç... Ayıklandı, ayıklanıyor.

    Allah rızası değil konjonktürel endişelerle veya menfaat beklentisiyle hayırseverlik yapanlar, himmet edenler. Kirli mecralardan edinilmiş kazançlarıyla cennet nehirleri saffetindeki himmeti telvis edenler. Şahsi gurur ve kibirlerinin heykelini dikmek için Hizmet’ten parsel bakanlar. Güneşi tanıdıktan sonra ateşböceklerinin peşine takılıp eşrara alkış tutanlar. Kutsi kaynaklardan beslenmedikleri için neo- haricilerin ve purolu lejyonerlerin kara propaganda yalanlarına kendilerini kaptıranlar...

    Allah’a hamdederiz. Elendiler, eleniyorlar. Masumane korkularla ayrılıp giden ama geri dönecekleri ümidini beslediklerimiz ayrı bir fasıl.

    Ve belki bir ikbal yolu bulurum diye el öpmeye kalkan, kapı aşındıran siyaset eyyamcıları. Kitlesel hırsızlıklara, rüşvetlere ve komisyon havuzlarına kör kalıp Yezidî zulümlere ses çıkarmayıp haramilerin saltanatına payanda olanlar... Rant tarlalarına çöken çekirge sürülerine devekuşu olanlar...

    Allah’a hamdederiz.

    Haslar, hamlardan ayrıldı.

    Allah rızasını dünya malına ve makamlarına satmayanlar.

    Alın teriyle kazandığı helal kazancını en zor zamanda verip, boykot yıllarında servetini bitiren sahabenin ardında saf tutanlar.

    Burs verecek param yok diye kermes için sabahlara kadar mantı açan, hatta benim de katkım olsun diye başkalarının evine temizliğe gidip o parayla himmet taahhüdünü yerine getirenler.

    Binbir hastalığın kol gezdiği en ücra coğrafyalara gidip çamurlu suları zemzem niyetine içip Nam- ı Celili dünyanın her

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1