Professional Documents
Culture Documents
An emprical study on the financing model for capital intensive clean energy technology
investments
KÜRESEL ĐKLĐM DEĞĐŞĐMĐNĐN FĐNANSAL UYGULAMALARI
Sermaye yoğun temiz enerji teknoloji yatıırmları için geliştirilmiş finansal modelin deneysel
çalışması
Selva Tor
Aralık, 2009
Abstract:
Kyoto Protokol has created a wide spread of opportunities in delivering necessary funds to clean
energy technologies and to their investment financing needs. However, challenges prevents to be more
creative in creating workable financial instruments to finance the invstments those are which is
believed to reduce GHG emissions within the targeted framework.
This study proposes a rather new point of view in creating a new financing tool for capital intensive
clean technology projects with a specific focus on Renewable Energy Invesments.
Key Words: Climate Change, Clean Energy Technologies, Project Financing, Carbon Credits
1. GĐRĐŞ
Đklim Değişikliği ve Kyoto Protokolü
Dünyamızı tehdit eden en büyük çevre sorunlarından birisi olarak adlandırılan küresel ısınma ve
iklim değişikliği olgusu, en başta fosil yakıt kullanımı, sanayileşme, enerji üretimi, ormansızlaşma
ve diğer insan etkinlikleri sonucunda ortaya çıkmış, ekonomik büyüme ve nüfus artışı bu süreci
daha da hızlandırmıştır. Küresel yüzey sıcaklıklarında 19.yüzyılın sonlarında başlayan ısınma, son
yıllarda daha da belirginleşerek, hemen her yıl bir önceki yıla göre daha sıcak olmak üzere, küresel
sıcaklık rekorları kırılmış ve ortalama hava sıcaklıkları geçen yüzyılda 0.4 ile 0.8 C° arasında (0.6
± 0.2 c°) artmıştır.
Yukarıda özetlenen gelişmeler ışığında dünya genelinde bir çevre bilincinin ortaya çıkması ve
çevresel bozulmanın canlı yaşamı üzerinde ciddi tehditler oluşturmaya başladığının anlaşılmasıyla
birlikte, özellikle uluslararası alanda önemli adımlar atılmaya başlanmıştır. Bu sürecin
başlamasındaki ilk adımı, 1988 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı ve Dünya Meteoroloji
Örgütü’nün desteğiyle kurulan “Hükümetlerarası Đklim Değişikliği Paneli (IPCC)” oluşturmaktadır.
Oluşturulan bu panel, insan kaynaklı iklim değişikliği riskinin anlaşılması konusuna ilişkin
bilimsel, teknik ve sosyo-ekonomik bilgilerin değerlendirilmesi amacına yöneliktir. Panel, 1990,
1996 ve 2001 yıllarında üç tane geniş çaplı değerlendirme raporu yayınlamıştır. Bu değerlendirme
raporlarının yanında, özel raporlar da hazırlamakta ve teknik çalışmalar da yapmaktadır.
Hükümetlerarası Đklim Değişikliği Paneli’nin yapmış olduğu tüm bu çalışmalar, uluslararası
politika ve iklim değişikliği hakkındaki müzakerelerde yol gösterici rehberler olarak
kullanılmaktadır.
1
Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi UNFCCC
Küresel ısınmanın, gelecekte çok ciddi sonuçlar doğuracağının anlaşılması ve bu ısınmanın büyük
ölçüde insanoğlunun kendi faaliyetleri sonucu oluştuğunun anlaşılması üzerine, hükümetler ani
önlemler alınması konusunda harekete geçme ihtiyacı hissetmişlerdir. Bu bağlamda, Birleşmiş
Milletler himayesi altında uluslararası görüşmeler başlamış ve 1992 Rio Zirvesi’yle önemli bir
adım atılmıştır. Haziran 1992’de Rio de Janeiro’da, bu çabalar sonucu Birleşmiş Milletler Çevre ve
Kalkınma Konferansı’nda “Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)” imzaya açılmıştır.
Sözleşmenin amacı, atmosferde tehlikeli bir boyuta varan insan kaynaklı sera gazı
konsantrasyonunun iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önlemek ve belli bir düzeyde
tutulmasını sağlamak olarak tanımlanmıştır. Bu amaca ulaşmak için gelişmiş ülkeler 2000 yılındaki
sera gazı salınımlarını 1990 yılı seviyesine indirmek ve gelişme yolundaki ülkelere teknolojik ve
mali kaynak sağlamakla yükümlü kılınmışlardır.
UNFCCC iki ek liste içermektedir. Teknoloji transferi ve mali yükümlülükleri yerine getirecek
ülkeleri içeren Ek-II listesi (Annex 2), 1992 yılında OECD’ye üye olan ülkeler ile AB’den
oluşmaktadır. Ek-I listesi (Annex 1) ise Ek-II listelerine ilave olarak pazar ekonomisine geçiş
sürecindeki ülkelerden oluşmaktadır. UNFCCC tarafından alınan karar gereği, her yıl tüm tarafların
söz sahibi olduğu “Taraflar Konferansı (COP)” düzenlenmesi kararlaştırılmıştır.
Kyoto Protokolü
Kyoto Protokolü olarak anılan III. Taraflar Konferansı (COP3), 1997’de Japonya’nın Kyoto
şehrinde düzenlenmiş ve daha detaylı bir şekilde iklim değişikliğine yol açan seragazı
salınımlarının azaltılmasına yönelik yükümlülükler ve uygulanabilecek mekanizmalar belirtilmiştir.
Kyoto Protokolü Haziran 2008 itibariyle yeryüzündeki 182 ülkeyi ve sera gazı salınımlarının
%55'inden fazlasını kapsamaktadır.
Sanayi devrimi sonrasında hızla artan karbondioksit salımı küresel ısınmanın birincil nedeni olarak
belirlenmiştir. Hükümetlerarası Đklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, atmosferdeki
karbondioksit seviyesi sanayi devrimi öncesi 280 ppm³ iken 2005 yılında 379 ppm³ seviyesine
çıkmıştır. Yine Panel’e göre emisyonda en büyük payı sanayi faaliyetleri ve enerji üretimi
almaktadır. Dolayısıyla emisyonların azaltımında en büyük yükümlülük sanayileşmiş ülkelere
düşmektedir.
Kyoto Protokolü’nün en önemli maddesinde, Ek I’e dahil olan ülkelerin seragazı salımlarını, 2008-
2012 yılı bütçe döneminde, 1990 seviyesinin %5 altına indirmeleri öngörülmüştür. Belirtilen bu
hedef, Birleşmiş Milletler Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi bağlamında, iklim değişikliğini
önlemeye yönelik, atılan ilk esaslı adım olarak görülmektedir. Kyoto Protokolü’ne göre bu hedefe
ulaşırken, bazı ülke veya blokların emisyon azaltımı hedefleri farklılık göstermektedir.
2
Kopenhag 2009 toplantısı ve 2012 sonrası Karbon Piyasalarının durumu
Karbon finansmanı, diğer bir ifade ile, EK I ülkelerindeki karbon salımı yapan endüstrilerin
dengeleme (“carbon offsetting”) ihtiyacının ortaya çıkardığı finansal kaynağın sürdürülebilir
olması, ancak bu ülkelerin gelecekte salınım limitlerinin artan oranda azaltılması halinde mümkün
olabilmektedir. Bu politik kararlılık, daha önce Kyoto Protokolü çerçevesinde 2008-2012 yılları
arasında, protokole taraf olan ülkeler tarafından 1990 salınım verilerine kıyasala 2012 itiarı ile %8
ila %10 mertebesinde azaltımı zorunlu kılmıştır. Dolayısı ile 2005 yılında aktif olarak faaliyete
geçen küresel karbon borsalarında oluşan karbon fiyatlamalarına bağlı olarak, yeşil teknolojilere
yapılan yatırımlar bu anlamda mali kaynak yaratabilmiş ve desteklenebilmiştir. 2012 sonrası için
oluşturulacak yeni hedeflerin, hükümetler arasında 7-18 Aralık tarihlerinde Danimarka’nın başkenti
Kopenhag’dagerçekleştirilecek olan Küresel Đklim zirvesi bünyesinde gerçekleştirilecek
müzakereler sonucunda belirlenecektir.
2. KARBON EKONOMĐSĐ
Karbon Piyasaları
Temiz Kalkınma Mekanizması, gelişmiş ülkelerin (BM Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin,
UNFCCC Ek 1 ülkeleri) Kyoto Protokolü altındaki sera gazı (GHG) salımlarını azaltma hedeflerine
mümkün olan en az maliyetle ulaşmalarını sağlamak ve geçiş dönemindeki ve gelişmekte olan
ülkelerde[1] sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmak için oluşturuldu. Sera gazı salımı yapan
Ek 1 ülkeleri, ya kendi salımlarını azaltarak ya da başka bir yerden gerektiği kadar Salım Azaltım
Birimi (ERU) satın alarak, salımlarının izin verilen sınırlar dahilinde olduğunu sağlamakla
yükümlüler. “Kirleten öder” ilkesinin bu uygulaması, sera gazı salımı yapan ülkelere, küresel
karbon dengesindeki ağırlıklarını en aza indirgemek ve daha düşük karbon izi olan ülkelere de
durumlarını sabit tutmak için finansal bir teşvik oluşturuyor.
Temiz Kalkınma Mekanizması ve Ortak Uygulama, gelişmekte olan ve geçiş döneminde olan
ülkelerde uygulanan “temiz kalkınma” projelerine sponsor olarak Ek 1 ülkelerinin ve şirketlerinin
Kyoto’nun yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlıyor. Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve
atık yönetimindeki iyileşmeleri teşvik etme yoluyla sera gazı salımlarını azaltmanın yanı sıra, bu
projeler kalkınma için fazladan maddi kaynak da sağlayabiliyor.
3
Proje fonlarına ek olarak, bu finans kendini, Belgelendirilmiş Salım Azaltımları’nın (CER)
satışından elde edilen gelir (CDM projelerinden) ve Ortak Uygulama projelerinden gelen Salım
Azaltım Birimleri gibi değişik şekillerde gösterebiliyor. Alım yapan ülke CER ve ERUları sayarak
kendi ulusal salım azaltım hedefiyle karşılaştırabiliyor. 2005 yılında oluşturulan AB Salım Ticareti
Programı’ndan (EU ETS) bu yana, Belgelendirilmiş Salım Azaltımları da ayrıca AB şirketleri
tarafından ETS yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla satın alınabiliyor ve (her ne kadar
bazı sınırlamalar olsa da) kullanılabiliyor.
Finansal varlık olark kabul edilen CER sertifikalarının bugün karbon borsalarında veya tezgah üstü
piyaslarda kolaylıkla alım satımı yapılabilen bir emtiadır
CER’lar 2000 yılından beri mevcut olsa da, CER piyasasının hızlı gelişimi Kyoto Protokolü’nün
2005 yılında yürürlüğe girmesiyle başladı. Yaklaşık 5.5 milyar dolar değerindeki sertifika
(çoğunlukla Belgelendirilmiş Salım Azaltımları) 2006’da on doların biraz üstünde bir fiyatla
yaklaşık 508 milyon ton karbon diyoksite eşdeğer (tCO2e) bir hacimle işlem gördü. Bu rakamlar
2005’in hacmine yüzde 36’lık bir artış olarak yansıdı ve 2004’ün hacmini de ikiye katladı.
PointCarbon’a göre, Temiz Kalkınma Mekanizması piyasası 2007 yılında 947 milyon tCO2e ve 12
milyar euroluk bir sermayeye ulaştı[2]. Nisan 2008’de CDM Yönetim Kurulu tarafından çoğu
Latin Amerika ve Asya-Pasifik bölgelerinden olmak üzere 1000’inci proje kaydedildi.
Yüksek karbon yoğunluğu, birçok Bağımsız Devletler Topluluğu ve Doğu Avrupa ülkesinin ayırt
edici özelliğidir ve dünyanın en çok sera gazı salımı yapan yirmi ekonomisinin altısı bu
ülkelerdendir Gayrısafi yurtiçi hasılanın dolar başına düşen yüksek sera gazı salımları, bu ülkelerde
uygulanan CDM ve Ortak Uygulama projelerinin öneminin potansiyel maliyet etkinliğinin altını
çizmekte ve bu durum da sera gazı salımlarında yatırılan dolar başına büyük ölçüde düşüşler
getirebilimektedir. Bunun gibi “yeşil yatırımlar” arz eksikliği çeken ülkeler için sermaye ve enerji-
verimli teknolojiler sunabilmektedir.
Buna rağmen, geçiş halindeki ekonomiler, karbon finansı çekebilen CDM ve JI projeleri
hazırlayarak ve uygulayarak sera gazı salımlarının azaltım potansiyellerini sermayeleştirmede çok
yavaş kalmış durumdadır ve bunun sonucu olarak da, dünya karbon piyasasındaki payları son
derece önemsiz kalmaktadır. Nisan 2008’e kadar CDM Yönetim Kurulu’na kaydı yapılan bin
projeden sadece sekizi Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerindendi(Ermenistan, Gürcistan ve
Moldova), ve bölgedeki ülkelerden sadece birinin (Ukrayna) Ortak Uygulama projesi
belgelendirilmişti. Güneydoğu Avrupa ve Orta Asya’dan hiçbir CDM ve JI projesi
belgelendirilmedi.
4
En Karbon-Yoğun Geçiş Ekonomileri
Özbekistan 3,081 2
Sırbistan 2,265 5
Kazakistan 1,872 8
Ukrayna 1,380 11
Türkmenistan 1,376 12
Rusya 1,302 15
Kaynak: Đklim Analiz Göstergeleri Aracı 2008, http://cait.wri.org
Bölgede sadece bir avuç ülke (Ermenistan, Bulgaristan, Moldova, Romanya, Rusya, Ukrayna) belli
ölçüde bir karbon-pazarı deneyimine sahip ve CDM ve JI projeleri geliştirmeye başladı. Bu
projelerin birçoğu “toplanmaya hazır olgun meyveler” gibi: yüksek ve maliyet-etkin sera gazı
salımı azaltımı potansiyeline sahip ve geliştirmesi ve uygulaması kolay projeler. Ancak, geniş
ölçülü kalkınma etkileri (gelir ve istihdam yaratımı bakımından) genelde minimal düzeyde.
Karbon finans gelirleri nadiren tek başlarına, temel projeleri ekonomik bakımdan çekici kılmaya
yetiyor. Güçlü kalkınma etkileri olan ama GHG salım azaltımı nispeten az ya da belirsiz olan enerji
verimliliği, yenilenebilir enerji ve biyo-sekestrasyon projelerinde de durum böyle oluyor. Buna
karşılık, çöp gazı veya gaz sızıntılı borulardaki sera gazı salımlarını azaltan “borunun sonu”
projelerinin ise hiçbir doğrudan kalkınma yararı yok. Ama daha düşük fiyata oldukça büyük GHG
azaltımı yapabildikleri için, bu projeler alıcılar için son derece çekici olabiliyor. Sırada beklemekte
olan bölgesel CDM[3]projelerinin incelenmesi, CDM gelirlerinin sadece bir proje üstünde
belirleyici bir finansal etkiye sahip olacağını ortaya çıkardı (Ermenistan’daki çimento üretimi). Bu
inceleme ayrıca proje kârlılığındaki artışın özellikle en çok kalkınma etkisi olan CDM projeleri için
(örn. Ermenistan’da küçük hidro santrali, Kıbrıs’da rüzgar enerjisi ya da Moldova’daki
ağaçlandırma) marjinal olduğunu da ortaya koydu (% 1-2). Dolayısıyla, iklim değişikliğinin
etkilerini azaltma projelerinin belirgin etkilerinin olabilmesi için, karbon finansın, resmi kalkınma
yardımı, devlet bütçe desteği ve özel fonlar dahil olmak üzere diğer fon kaynaklarıyla
birleştirilmesi gerekiyor.
Karbon piyasasına katılmak için, JI veya CDM projeleri gerçekleştirmek isteyen ülkeler tarafından
belirlenmiş bir ulusal kurumun (DNA) ve ulusal politika ve düzenleyici çerçevelerin oluşturulmuş
olması gerekiyor. Ne yazık ki, belirlenmiş ulusal kurumlar yaratmadaki ilerleme ve Doğu Avrupa
ve Bağımsız Devletler Topluluğu’ndaki karbon projelerini değerlendirmek ve onaylamak için
5
gereken kurumsal kapasite diğer bölgelere oranla geride kalmış durumda. Bölgedeki potansiyel 14
CDM ev sahibi ülkeden (Ermenistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek, Gürcistan,
Makedonya, Moldova, Karadağ, Kazakistan, Kırgızistan, Sırbistan, Tacikistan, Türkmenistan ve
Özbekistan) sadece sekizi UNFCCC Sekreteryası’na belirlenmiş ulusal kurumlarının irtibat
noktasını bildirdi.
Ancak, bu bildirim, tam anlamıyla işlevsel bir DNA yaratıldığı anlamına gelmiyor. Bu sekiz
ülkeden sadece Moldova, proje kriterleri ve onay işlemleri neredeyse düzgün olan tam deneyimli
bir DNA sistemi oluşturmuş durumda. Ermenistan, Gürcistan ve Özbekistan’da ulusal CDM onay
işlemlerinin taslağı çıkarılmış durumda ve hükümet onayı bekliyor. Kazakistan ise konsolide bir
proje teslim kılavuzu hazırladı ve iki JI/CDM projesi onayladı ancak henüz proje incelemek için
kurumsal çerçevesinde mutabık kalmadı ve daha da önemlisi Kyoto Protokolü altındaki statüsüne
henüz karar vermedi. Bağımsız Devletler Topluluğu bölgesinde en geride kalan ülke Tacikistan ve
hala Kyoto Protokolü’nü onaylamaya çalışıyor. Sırbistan ve Bosna Hersek ise Avrupa’da Kyoto
Protokolü’nü onaylayan (2007 yılında) son ülkelerdi ve henüz DNA ve bununla bağlantılı
düzenlemelerini oluşturmadılar.
Kyoto Protokolü taraflarca imzalanarak devreye girmesinden sonra oluşturulan Avrupa Birliği
Emisyon Ticaret Yapısı (“ABETY”) ( European Union, Emission Trading Scheme “EUETS”) ile
birlikte 2005’lerin başından itibaren gelişmeye başlayan Karbon piyasaları, beklentilerin çok
üzerinde bir ticaret hacmine ulaştı. Yakın tarihte yayınlanan bir çok çalışma son dört yılda
meydana ticaret hacmindeki artışın ana tetikleyicilerini birkaç maddede sçyle sıralıyorlar.
1. AB ETY altında yer alan ve salınım kotalarına sahip olan büyük şirketlerde karbon ticaretine dönük
olarak meydana gelen offset dengeleme ihtiyacı
2. AB politkalarının sera gazı slaınımlarının azaltılması konusunda gösterdiği kararlı tutum
3. Piyasaların, Kyoto karbon kredileirni yasal ve meşru bir değişim aracı olarak kabul etmesi
4. Piyasaların gelişimi ile ilgili olarak düzenleyici kuurmların sıkı bir mevzuat altyapısını uygulamada
gösterdikleri kararlılık
5. Piyasaya ilk olarak giren aracı kurum ve spekülatorlerin opportunist yaklaşımları
6. Kabul edilebilir hukuki ve muhsabe kurallarının gelişimi
7. Henüz fazlasıyla ispat edilmemiş bir piyasada hesablanabilir işletme riski almaya yatkın piyasa
önderlerinin yatırım kararları
Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, karbon piyaslarının oluşumu sürecinde yaşanan sıkıntılar
zaman zaman piyasanın geleceğine ilişkin endişe oluştursa da, şu anda aktif olarak büyümeye
devam eden küresel karbon finansman sisteminin temel unsurları, uzun vadeli perspektifte bu yeni
ekonominin daha da canlanacağı ve gelecekte, küresel finans sistemi içerisinde önemli bir pay
alacağına olan inancı hala korumaktadır.
Bugün itibarı ile karbon piyasaları daha çok odaklandığı kıta Avrupa’sında işlem gören karbon
varlıklarının oluşturduğu yaklaşık 1 tilyon Eur mertebesinde bir finansal ağ meydana getirmektedir.
6
2005 yılına kadar daha çok Dünya Bankası tarafından yapılan karbon finansman işlemleri, hem
kurumsal bazda hem de varlık bazında çeşitlilik göstererek genişlemektedir.
Halihazırda, finansal kurumların, yatırım bankalarının, hedge fonlarının, risk ve doğrudan sermaye
finansmanı şirketleri ile özellikle orta ve büyük çaplı enerji ve altyapı finansmanı sağlayan
bankaların dahil olması ile birlikte, küresel karbon piyasalarına finansal enstürman ve bu
enstrümanlara kaynak aktaran veya aracı konumda olan yeni finansal kurumların girmeye
başladığını da gözlemlemekteyiz.
Kyoto protokolü, imzalandığı günlerde hükümetler arası bir müzakere edilmiş bir politika
aracıyken aradan geçen yıllar içinde karbon piyaslarının da ortaya çıkmasını sağlayacak, yeni bir
pazar ekonomisi yapısına dönüşmüştür.
Bu zaman içinde, karbon ekonomisinin gerekli kıldığı mali ve sermaye piyasaları, gelişmiş yapılar
ortaya çıkararak, alıcı ve satıcıların buluştuğu borsa yapılanmaları meydana getirmiştir. Đkinci
piyasalar şekillenirken, likidite derinleşmiş ve temel parametreler politik olmaktan çok ekonomik
olarak belirlenmeye başlanırken, artık karbon varlıkları bilançolarda, ve mali analizlerde yerini
almaya başlamıştır.
Bu süreç devam ederken, karbon azaltım veya salınım kota değerlerinin varlık tanımları daha çok
“emtia” tanımı içinde yer almaya meyl ederek, hem ilgili enerji emtia borsalarında hem de yeni
kurulan karbon borsalarında “emtia ticareti” fonksiyonu içinde ele alınmış, finanse edilmiş, taahüt
aracı olarak kullanılmış ve rehin edilmiştir.
Ancak bu evrimin en önemli destekleyici unsurunun, sera gazı salınım azaltımlarına bir ekonomik
değer atfedilmesi olduğunun önemsenmesi gerekir. Ancak, salınımların tek başına bir ekonomik
mal olmadığı ve fakat onlara bir ekonomik değer atfeden mekanizmanın, Kyoto sürecine dahil olan
ülkelerdeki düzenleyeci otoritelerin salınım politikalarının varlığına ve kararlılıkla devamına bağlı
olduğunu belirtmek gerekir.
Dolayısı ile, nihai olarak karbon değerinin oluşması ve bir finansal varlık olarak ekonomik anlamda
bir gelecek vaadebilmesi için, piyasa kuralları çerçevesinde sera gazı azaltımlarının düşürülmesini
sağlayacak olan politik ve sosyal yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve sürdürüebilir kılınması bir
zorunluluktur.
Bu nedenle, Aralık 2009 da Kopenhag’ta yapılacak olan Küresel Đklim Zirvesi’nin, bu çalışmanın
odağını oluştran karbon finansman yöntemlerinin gelecekte de başarılı sonuçlar ortaya
çıkarmasının garantisi de olacak kararlar içermesi beklenmektedir.
7
Karbon Değerini belirleyen önemli piyasa trendleri
Piyasa Alım Sinyali ( Bullish Signals) Piyasa Satış Sinyali (Bearish signals)
Kışların tahminden soğuk, Yazların tahminden sıcak geçmesi Kışların tahminden sıcak, Yazların tahmindn soğuk geçmesi
Doğal gaz veya petrol ile elektrik fiyatlarındaki artışa bağlı Doğal gaz veya petrol ile elektrik fiyatlarındaki azalışa bağlı
olarak Spark ve Dark 1spreadlerindeki genişleme. olarak “Spark” ve “Dark” 1spreadlerindeki daralma.
Ulusal emisyon düzenleyicilerinin sıkı emisyon kota politikası Ulusal emisyon düzenleyicilerinin gevşek emisyon kota
politikası
Đlgili düzenleyici mevzuata bağlı olarak karbon kredi arzında ABETY’na uyumlu Karbon kredilerinin arzında gevşek
sıkı politikaların uygulanması politikaların uygulanması
2012 sonrası için artırılması sera gazı salınım azaltım hedefleri Kyoto kararlarının 2012 sonrası için uygulanması konusunda
daha yumşak politikaların uygulanması ve salınım kotalrının
gevşetilmesi.
Amerika Birleşik Devletlerinin mevcut kota altı ticaret ABD’nin mevcut Küresel Karbon Piyaslarına uzak durmaya
sistemine dahil olması ve sera gazı azaltım hedeflerinin devam etmesi.
beklentilerin üzerinde oluşması
Bazı donörler iklim değişikliğinin etkilerini azaltma ve uyum sağlama projeleri için oldukça
önemli fonlar sağlamaya hazırlanıyor olsalar da, problemlerle ve hali hazırda mevcut olan özel
sektör karbon finansıyla karşılaştırıldığında bu donör fonları küçük kalıyor. Ancak bu donörler,
gelişmekte olan ülkelere karbon finansın kapılarını açarsa etkileri büyütülebilir. Bu “pazar yapıcı”
rolünü oynamak, hükümetlere, karbon finansı çekici kılmanın yanı sıra karbon finans projelerinin
en yüksek kalitede olmasını sağlamak için gereken politika ve kurumsal çerçeveleri oluşturmada
yardım etmek anlamına geliyor.
Karbon finans her şeyin çözümü değil, kavram olarak hala bir çocuk sayılır ve sadece geleneksel
proje finansmanına fazladan bir gelir akışı sağlayabiliyor. Mevcut pazar fiyatlarında, karbon gelir
akışının kalkınmaya dayalı CDM projelerini – özellikle de güçlü kalkınma etkileri olan ama küçük
(veya riskli) karbon yararları olan enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve biyo-sekestrasyon
alanlarında – çekici yatırımlara dönüştürmesi pek olası görünmüyor. Ancak zamanla, - karbonun
fiyatı yükselip, karbon pazarlarının risk yönetimi geliştikçe – bu tür bir kalkınma finansının
öneminin artması da muhtemel. Stern Đncelemesi’ne[7] göre, karbon pazarları gelişmekte olan
ülkeler için – fiyatlar yerine oturduğunda - en az yıllık 25-30 milyar dolar kadar bir gelir getirebilir.
1
The spark spread is the theoretical gross margin of a gas-fired power plant from selling a unit of electricity, having bought the fuel
required to produce this unit of electricity. All other costs (operation and maintenance, capital and other financial costs) must be
covered from the spark spread.
The term dark spread refers to the similarly defined difference between cash streams (spread) for coal-fired power plants. These
indicators of power plant economics are useful for tracing energy markets. For operating or investment decisions published "spread"
data are not applicable. Local market conditions, actual plant efficiencies and other plant costs have to be considered.
8
3. Temiz teknoloji yatıırmlarında kullanılan Karbon Finansman teknikleri
Bu çalışmanın
manın ana konusunu teşkil
kil eden temiz teknolojilerin özellikle enerji üretiminde kullanımını
teşvik
vik edebilen karbon varlıklarının uzun vadeli satın almalar yoluyla finansmanına katkı
yaratabileceğii konusuna odaklanmıştır.
odaklanmı tır. Amacımız, deneysel olarak, bu modelin, özellikle yüksek
maliyetli ve aynı zamanda
manda iklim değişimine
de ters katkı yaratan yeşil
il enerji teknolojilerinin karbon
finansman yoluyla gerçekleştirilmesinde
tirilmesinde katkıyı incelemektir.
incelem
Đşlemin Yapısı
Buna göre, Proje Sahibi, karbon salınım azaltımı yapan projesini özsermaye ve borçlanma ile
finanse ediyor, yatırım tamamlandıktan
tamamlandı sonra her yıl için gerçekleştireceğii salınım azaltımı kadar
bir sertifikayı alıcılara satarak, projenin finansal geri ödemelerini gerçekleştiriyor.
gerçekle tiriyor. Bu noktada latı
çizilmesi gereken, CDM süreclerinin yatırım sona ermeden tamamlanması ve projenin
sertifkalarının
fkalarının UNFCCC protokolüne uygun olarak ihraç edilebilmesini sağlaması
sa laması gerekiyor.
9
Yukarıdaki şekilde
ekilde de ifade edildiği
edildi üzere, burada Proje sahibi, yatırımını özermaye/borclanma
oranı 30/70 olmak üzere, kendi finansal kaabiliyeti ile çözmekte, ve borç geri ödemeleri ile
projeden beklediği karlılığıı karşılayacak olan proje nakit akışına,
akı ına, karbon sertifika gelirlerini bir ek
gelir kalemi olarak değerlendirmektedir.
erlendirmektedir.
10
Yenilenebilir enerji teknolojilerin finansman sorunu
Yenilenebilir enerji yatırımlarının önemli bir birleşeni olan teknolojinin finansmanı, konvansiyonel
enerji yatırımlarına nazaran daha maliyetli ve nispeten finansman yükü konvansiyonel sistemlere
göre daha yüksek teknolojik yatırımlardır. Buna mukabil, 2008 Kasım şiddeti iyice artan mali kriz,
bankacılık sektöründe bir likidite problemi neden olmasaydı, belki bu gün hala, karbon gelirlerinin
projeler finanse edildikten sonra nakit akışına katkı yaratmasının öneminden daha çok
bahsedebilecektik.
Ancak, 2008 ile beraber, kredi piyasasında yaşanan gelişmeler ve meydana gelen ve hala etkisini
sürdürüen likidite kısıtı, bu projelerin belirli kriterleri yerine getiremeyenler dışında finansmanına
imkan vermemektedir.
Bu kriterler daha önce bahsedilen dört farklı kategorideki risklerin ülke, operator, finansman oranı
ve teknoloji seçimi bazında, yönetilemeyecek olduğu düşünülen bankalar tarafından hali hazırda
finanse edilmekte zorlanılıyor.
Özellikle 50MW ila 100MW arasında orta büyüklükteki yenilenebilir enerji projelerinin
odaklandığı Rüzgar Enerji santral yatırımları için sadece Türkiye’de değil aynı zamanda ve
özellikle krizn etkisinin yüksek oranda göründüğü ve hissedildiği ülkelerde ( Romanya, Ukrayna
v.s.) finanse edilmeyi bekleyen binlerce MW yatırmı oldugunu söyleyebiliriz. Bu ise binlerce
milyar EUR tutacak yatırımlar demektir. Diğer bir çalışmada özellikle gelişmekte olan
piyasalardaki artan CO2 emisyon azaltım yatırımlarının yılda 20-30 milyar ABD Dolarına
ulaşabileceği öngörülüyor, (Stern, 2008).
Dolayısı ile ironik biçimde, havadaki sera gazlarının seviyesini indirmek için örneğin kirli enerji
teknolojilerinin alternatifi yenilenebilir enerji yatırımlara yatırım yapmak gerekli ise, o halde, bu
yatırımların hayata geçmesi için finanse edilmesinin de mümkün kılınması gerekiyor. Burada
bankacılık piyasasının zaten kısıtlı olan kiditie darlamasından bağımsız olarak, farklı mali
enstüemanların da devreye girmesini sağlayarak oluşturulabilecek bir yatırım finansman aracı
geliştirmenin ve bunun saglıklı işlemesi için gerekli olan düzenlemelerin temin etmenin özellikle
enerji üretiminde alteratif teknolojilerin kullnaımının daha hızlı bir oranda artışının sağlanabileceği
görülür.
Aksi durumda, en iyi ihtimalle mevcut kredi piyasasından sağlanabilecek olan kredi/sermaye oranı
30/70 dahi olsa, bu kaynakların toplamdaki proje portfoyünün ihtiyac duyacağı finansmana
yetmeyeceği açıktır.
11
4. Karbon Finansmanı’nda yeni bir yaklaşım: “Karbon Varlıklarına Dayandırılmış
Finansman”( “Carbon Asset-based Financing”)
Karbon varlıklarına dayandırılmış finansman, proje için bir nakit akışı katkısı değil, yatırım
döneminin bir üçüncü fon kaynağıdır.
Eğer herhangi bir yatıırm, UNFCCC protokollerine uygun olarak karbon azaltımı sağladığı teknik
ve resmi olarak belgelenebilirse, proje henüz yatırım sürecinde ve finasman aryışı içindeyken
devreye girebilecek Karbon varlıklarına dayandırılmış finasnman yöntemi, yaptığımız deneysel
çalışmada toplam yatırımın %15’ine kadar oranda üçüncü ve geri ödemesiz bir kaynak
oluşturmasına imkan verebilmiştir.
TY = 39,000,000 + 91,000,000
12
Karbon Varlıklarına dayandırılmış Finansman Yöntemleri ile finanse edilmesi halinde;
Öncelikle bu santral projesinin ne kadar karbon azaltım sertifikasına sahip olduğunu hesaplayalım.
MW başına Yıllık Co2 indirgeme Co2ton 262,000
miktarı
Bu halde;
13
Karbon varlığına dayandırılmış Finansman Süreci
1 On
Kon
Finan 2 262000
trol
CO2Ton e CER
sal potansiyeli
Proje irketi
100 MW Rüzagar Enerji
Kuru onaylan yor
Santral
(PDD)
m 2
Toplam Yat r m. 130
Milyon EUR
ERPA Karbon
Val na Toplam
dayand r lm Kre
Finansman di
Y ll k 91 mil
262000 Öz Kaynak EUR
ton %10
5 karbonu 13 million
n 10 y l
GM Gara boyunca
serbe nti sat n
st alma
taahüdün
3
5
4
Proje
Proje irketinin
Ortakl
Kredi verenbanka
nezdinde açt ar
Escrow hesap a
26 milyon EUR
Finansman
Kreditor Sürecinin 5 Kredi
tamamlanmas anla ma
bankalar ve s
14