You are on page 1of 3

DEPRESYON KADERİNİZ DEĞİL!

Odamda geciken danışanımı bekliyordum. İçeri orta yaşlarda, zayıf,uzun boyluca


bir hanım girdi. Sessizce elindeki formu masama bıraktı ve oturdu. Ben formu
okurken derin bir nefes aldı, verdiği nefes bende sanki konuşsam da sesimi
duymayacak kadar derin bir boşluğa düştüğü hissini uyandırdı. ‘ Bize geliş
sebebiniz nedir?’ diyerek yere sabitlenmiş bakışlarını yakalamaya çalıştım. O ise
hiç oralı olmadan monoton bir sesle konuşmaya başladı. Son 6 aydır geceleri
uyuyamamaktan şikayet ediyordu. Sabahları ise istemediği halde erkenden hala
yaşıyor olmanın verdiği hüzünle uyanıyordu. Bütün gününü evin bir odasında
geçiriyordu nerdeyse. Elini yüzünü yıkamak hatta tuvalete gitmek bile ona büyük
bir iş gibi geliyordu. Konuşurken ne söyleceğini unutuyor sanki kelimeler ağzından
çıkar çıkmaz bir kara deliğe düşer gibi zihninden uçup gidiyordu. Ne yapacağını,
ne söyleyeceğini aklında tutmak büyük bir beceriydi onun için artık… ‘Dipsiz bir
kuyudayım sanki, kimse sesimi duymuyor!’ diyordu ve Aile Eğitim Merkezi’ne
geldiğinde neredeyse artık o kuyudan kurtulmak için çırpınmaktan da vazgeçmek
üzereydi … ‘ Ne zamandan beri bu sıkıntıları yaşıyorsunuz?’ dediğimde şaşkın bir
ifadeyle yüzüme baktı ve ‘Eşim öldüğünden beri. ’ dedi kısık bir sesle. ‘Eşinizin
vefatı sizi çok üzmüş sanırım?’ dedim ve göz kontağı kurmasını sağlamak için
gözlerimi gözlerine sabitlemeye çalıştım. ‘ Yooo, aslında yıllar boyunca Onun
hayatımdan çıkması için dua ettim ama…’ dedi ve sustu. Şaşırmıştım ve ben
sormaya devam ettikçe hayat hikayesini yavaş yavaş anlatmaya başladı. Ayşe
Hanımın eşi bir alkol bağımlısıydı ve 20 yıl boyunca hem kendine hem de 3
çocuğuna her türlü eziyeti yapmıştı. İyi bir kazancı olmasına rağmen bütün
parasını içki ve kumar için harcayıp ailesinin neredeyse yoksulluk sınırında
yaşamasına sebep olmuş, gece yarıları geldiği evde çocuklarının gözü önünde Ayşe
Hanımı sudan sebepler yüzünden yoruluncaya kadar dövmüş, kimi zaman da
çocuklarla beraber gece yarısı onları sakağa atmıştı.Ayşe Hanım boşan(a)mamıştı,
çocuklarını babalarının şerrinden koruyarak meslek edinmelerini sağlayıp
evlendirmek ve böylece o evden kurtulmalarını sağlamak hayattaki tek amacı
olmuştu. İki kızını evlendirmişti ve sonunda üçüncü çocuğunu, oğlunu, da şehir
dışında kazandığı okula gönderip evden uzaklaştırmıştı.Bütün eziyetleri artık
sessizce ve yalnızca çekmeye başladığı o zor günlerden birinde eşinin trafik
kazasında öldüğü haberini almıştı.Haberi duyduğunda donup kalmıştı. Ne
sevinebilmiş ne de üzülebilmişti. Bugün eşinin vefatının üzerinden 6 ay geçmişti.
Artık dayak, hakaret, kavga ve gürültü yoktu hayatında. Kocasından da iyi bir mal
varlığı kalmıştı. Hep hayallerini kurduğu günler gelmişti ama o mutsuzdu, hem de
çok…Peki neden, ne olmuştu da Ayşe Hanım bu hale gelmişti?
Ayşe Hanım’ın yaşadığı durum klinik anlamda Depresyon olarak
değerlendirilmektedir. Depresyon, en belirleyici olarak hayata dair ilgi-istek
kaybı ve gelecekten ümit kesme duygu durumu ile kendini gösteren, geceler boyu
devam edebilen uyku sorunları, iştah düzensizlikleri, halsizlik, hafıza ve dikkatte
gerileme, davranışlarda yavaşlık, kas ve adale ağrıları ve kendini içe kapatma ve
sosyal olarak geri çekilme durumlarının gözlendiği bir duygudurum bozukluğudur
Depresyon dünyada ve ülkemizde en sık rastlanılan ve intihar teşebbüslerinin
görüldüğü bir duygu durum bozukluğu olması sebebiyle halk sağlığını dünya
ölçeğinde tehdit eden en önemli sorunlardan biridir. Türkiye’ de nüfusun
ortalama % 12 si bu bozukluktan etkilenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün
araştırmaları 2020 yılında depresif bozuklukların, kalp hastalıklarından sonra,
hayatı ikinci derecede olumsuz etkileyen bir hastalık olacağını göstermektedir.
Süt bebekliği döneminde dahi görülebilen bu durum, ergenlik öncesinde
kadınlarda ve erkeklerde aynı oranda görülürken, ergenlik sonrasında kadınlarda
2 kat daha sık rastlanmaktadır. Doğum sonrasında her 10 anneden biri
Postpartum (Doğum sonrası) Depresyon yaşamaktadır.
Bizler, Aile Eğitim Merkezimizde sıklıkla Depresif Bozukluk’tan şikayet eden
vatandaşlarımızla görüşüyoruz. Depresyonun aile, iş ve sosyal yaşamlarında birçok
sıkıntıya sebep olarak onların yaşam kalitelerini ne denli düşürdüğüne şahit
oluyoruz. Onlarla belirli aralıklarla yaptığımız görüşmelerde, bu durumdan nasıl
kurtulacakları üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalara gelmeden önce
depresyona girmemek için ne yapmalı üzerine yazmak istiyorum.
Dünyada, ruh sağlığı alanında önleyici müdahaleler özellikle de depresif
bozukluklar için gittikçe daha fazla önem kazanmaktadır çünkü araştırmalar bir
kere depresyon geçirmenin ikinci depresif atak ihtimalini 2 kat arttırdığını
göstermektedir. Konuyu, Ayşe Hanım üzerinden ele alırsak, Ayşe Hanım’ın
kendine ait bir yaşam alanı oluştur(a)mamış olması eşinin vefatından sonra
düştüğü boşluğun en önemli sebebidir. O ana kadar savunma üzerine kurduğu
yaşam felsefesi artık savunma pozisyonu oluşmadığında yerini anlamsızlığa ve
boşluğa bırakmıştır. Ayşe Hanım, o güne kadar kendini öylesine terk etmiştir ki
kendisiyle baş başa kaldığında hayata tutunacak hiçbir istek ya da sebep
bulamamıştır.Yaşamını tek bir eksen (aile) üzerine kurması hem bu alandaki
sarsıntılardan fazlaca etkilenmesine sebep olmuş hem de bu alan dışında var olma
ihtimalini sıfırlamıştır.Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz ki kişilerin aktif
olarak sosyal yaşamın içinde olmaları (akrabalık-komşuluk ilişkileri,eğitim
çalışmaları, gönüllü faaliyetler, vs.) ve kişisel gelişim çalışmalarında bulunmaları
yani kişinin yani sevdiği, hoşlandığı ve ürettiğini hissettiği bir ya da birkaç alanda
faaliyet göstererek gündelik hayatını zenginleştirmesi onları depresyondan
koruyacak önemli bir kalkan vazifesi görmektedir.Bu durumda kişi, yaşamının bir
alanında sorunlar yaşansa bile diğer alanlarda kendini destekleyecek ve ruhsal
anlamda pozitif enerji ile besleyecek bir ortam içinde bulunursa, ciddi anlamda
ruh sağlığı problemleri karşısında daha dirençli ve güçlü olur. Bu anlamda
KEÇMEK’ ler özellikle ev hanımları için çok değerli imkân ve fırsat sağlamaktadır.

Peki, zamanında tedbir alınmadı ve kişi artık depresyona girdiyse ne yapmalı?


Depresyon, beyinde sürekli karamsar ve olumsuz düşünceleri oluşturan bir süreç
başlatır. Aynı tür negatif düşünceler zihinde tekrarlanılır. Bu durum kişinin yaşam
enerjisini düşürür ve olumsuz duyguların açığa çıkmasına sebep olur. Negatif
duygular ise vücudumuzdaki fizyolojik işleyişi olumsuz yönde etkiler ve ortaya
olumsuz davranışlar çıkar. Bizler, Keçiören Aile Eğitim Merkezinde yaptığımız
özel çalışmalarla danışanlarımıza olumsuz düşünce ve duygulardan arınarak bu
negatif işleyişi pozitife taşımanın yollarını öğretip, bu becerileri gündelik
hayatlarına taşımaları noktasında destek veriyoruz. Bu süreçte, birçok
danışanımız hayatlarını yaşamaktan keyif olacakları bir noktaya taşıyabiliyorlar.
Merkezimizde yapılan görüşmeler sonucunda danışanlarımızın edindikleri bilgi ve
beceriler hem kendilerini hem de ailelerini daha mutlu ve sağlıklı bir geleceğe
taşımak adına önemli bir adım olmaktadır.
Şunu asla unutmamalıyız; şikâyet ederek hayatımızı değiştiremeyiz. Hayatı
değiştirmek önce kendimizi değiştirmekle başlar! Keçiören Aile Eğitim
Merkezi’nde bizler değişim ve gelişim adına her zaman size destek olmaya
hazırız!

You might also like