You are on page 1of 649

Kayp Zamann zinde EK AMI GEN KIZLARIN GLGESNDE Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de dodu.

Btn yaamn etkileyecek astm krizlerinin ilkini 1881'de geirdi. 1890'da Hukuk Fakltesi'ne ve Siyasal Bilgiler Okulu'na kaydoldu. Ayn yl Maupassantla tant. Arkadalaryla birlikte he Banquet dergisini kurdu; burada edebiyat eletirileri yaymlad. 1893'te, Swann'n Bir Ak'nn "eskizi" olabilecek nitelikte bir metin yazd. 1894'te Dreyfus olay balad. Marcel Proust, Dreyfus yanllar arasnda yer ald. 1895'te felsefe lisans diplomasn ald. 1898'te Dreyfus olay byd. Ayn yl Zola'nn "J'accuse" adl ak mektubu L'Aurore gazetesinde yaymland. Proust 1908'de byk yaptn (Kayp Zamann zinde) yazmaya koyuldu. 1914'te Guermantes Taraf'n Grassefye hazrlamaya balad. 30 Kasm 1918'de iek Am Gen Kzlarn Glgesinde yaymland. 10 Aralk 1919'da bu kitap Goncourt dl ald. 30 Nisan 1921'de Guermantes Taraf II ile Sodom ve Gomorra yaymland. Ayn yl Proust Gallimard'a Sodom ve Gomorra II ile Sodom ve Gomorra III'n elyazmalarn verdi. 1922'de Mahpus ile Albertine Kayp (Sodom ve Gomorra III) daktiloya ekilmeye baland. Proust, Ekim ay banda bir bronit krizi geirdi, bunu zatrree izledi. Yazar, 18 Kasm 1922'de ld. Roza Hakmen 1956'da zmir'de dodu. 1974'te zmir Amerikan Kz Koleji'ni, 1979'da ODT Ekonomi Blm'n

bitirdi. Balca evirileri: Ernest Hemingway, anlar Kimin in alyor, Mario Vargas Llosa, Kent ve Kpekler; Nina Berberova, Elik Eden: Soneka Antonovskaya; Juan Benet, Madrid'de Sonbahar; Oscar Wilde, De Profundi's; Marguerite Duras, Mavi Gzler Siyah Salar; Anthony Burgess, Bir Elin Sesi Var; Carson McCullers, Yelkovansz Saat; Tama Janowitz, New York Kleleri; Mircea Eliade, Matmazel Christina; Anne Rice, Vampirle Konuma; Miguel de Cervantes Saavedra, Don Quijote; Marcel Proust, iek Am Gen Kzlarn Glgesinde, Guermantes Taraf, Sodom ve Gomorra, Swann'larn Taraf, Mahpus, Albertine Kayp.

Marcel Proust'un YKY'deki teki kitaplar: Kayp Zamann zinde: Swann'larn Taraf (1999) Guermantes Taraf (1997) Sodom ve Gomorra (1997) Mahpus (2001) Albertine Kayp (2001) Yakalanan Zaman (kacak)

MARCEL PROUST Kayp Zamann izinde iek Am Gen Kzlarn Glgesinde EVREN: ROZA HAKMEN ROMAN Yap Kredi Yaynlar - 731 Edebiyat -168 Kayp Zamann zinde - iek Am Gen Kzlarn Glgesinde Marcel Proust zgn ad: A la recherche du temps perdu - A l'ombre des jeunes filles en fleurs eviren: Roza Hakmen iir evirileri: Ahmet Gntan Redaksiyon: Bahadr Glmez Genel Tasarm: Faruk Ulay Kapak Tasannu: Nahide Dikel Bask: efik Matbaas 1. Bask: stanbul, Ekim 1996 9. Bask: stanbul, Mays 2001 ISBN 975-363-525-7 Yap Kredi Kltr Sanat Yaynclk Ticaret ve Sanayi A.. 1996 ditions Gallimard, 1954 Yap Kredi Kltr Sanat Yaynclk Ticaret ve Sanayi A.. Yap Kredi Kltr Merkezi stiklal Caddesi No. 285 Beyolu 80050 stanbul Telefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (0 212) 293 07 23 http://www.yapikrediyayinlari.com http://www.shop.superonline.com/yky e-posta: ykkultur@ykykultur.com.tr

BRNC BLM

Mme Swann'n evresinde

Karakterlerde farkl yneliler. - Norpois Markisi. - Bergotte. Bir sreliine Gilberte'i gremeyiim; bir ayrln sebep olduu ilk hafif keder glgesi ve unututa dzensiz gelimeler. M. de Norpois'y ilk kez akam yemeine davet etmek sz konusu olduunda, annem Profesr Cottard'n seyahatte olmasna ve kendisinin de Swann'la btn ilikisini kestiine hayflanmt; hem profesr, hem de Swann, hi phe yok, eski bykelinin ilgisini ekerlerdi. Babam buna cevaben, Cottard gibi sekin bir davetlinin, nl bir bilginin, hibir yemekte uygunsuz kamayacan, ama en ufak bir ilikisiyle bile bbrlenen, gsteri merakls Swann'n baya bir numarac olduunu ve Norpois Markisi'nin onu zaten kendi deyimiyle "farfara" bulacandan kukusu olmadn sylemiti. Babamn bu cevabn birka kelimeyle aklamak gerekiyor; kimileri Cottard' olduka vasat bir adam, Swann' da, kibarlk, tevazu ve lllkte snr tanmayan zarafette bir kii olarak hatrlayabilirler. Annemle babamn bu eski dostu, "Swann'n olu" ve "Jockey Kulb yesi Swann" kimliklerine yeni (ama sonuncu olmayacak) bir kimlik eklemiti: "Odette'in kocas" kimliini. teden beri sahip olduu yetenek, heves ve gayretliliini bu kadnn basit ihtiraslarna uydurmu ve kendisiyle birlikte yeni konumunu paylaacak olan eine uygun, eski konumunun ok daha aasnda bir mevki edinme gayretine

girimiti. te bu yeni konumunda Swann, bambaka bir insan olmutu. Kendi arkadalaryla, onlar eiyle tanma istei belirtmedike Odette'i zorla kabul ettirmek istemediinden, tek bana grmeyi srdrd halde, karsyla birlikte, yeni insanlarn ortasnda ikinci bir hayata baladna gre, bu yeni evredeki kiilerin seviyesini ve dolaysyla onlar misafir etmekten duyabilecei izzetinefis tatminini lmek iin, kstas olarak, evlenmeden nceki evresinin parlak kiilerini deil de, Odette'in eski ilikilerini semesi, yine anlalabilecek bir eydi. Ama grgsz memurlarla, bakanlk balolarn ssleyen km kadnlarla iliki kurmak istediini bile bile de olsa, bir zamanlar, hatta bugn bile, Twickenham veya Buckingham Saray'ndan gelen bir daveti incelikle gizleyen Swann'n, bir zel kalem mdr yardmcsnn karsnn Mme Swann'a yapt ziyareti bara ara duyurmas, ok artcyd. Bunu aklamak iin, Swann'n zarafetindeki sadeliin, aslnda kibirin incelmi bir eklinden baka bir ey olmad, annemle babamn bu eski dostunun da, kimi Yahudiler gibi, en naif zppelikten, en i kabalktan en ince nezakete kadar, rknn getii btn aamalar tek tek temsil ettii sylenebilir belki. Ama asl sebep, genel olarak btn insanlk iin geerli olan sebep, uydu: Erdemlerimiz, zgr, deiken, kullanm daimi ekilde bize ait eyler deillerdir; zihnimizde erdemlerimiz, karlatmzda kendilerini harekete geirmeyi grev bildiimiz olaylara yle smsk balanmtr ki, karmza farkl nitelikte bir olay ktnda, gafil avlanr ve bu erdemlerimizi kullanabileceimizi aklmza bile getirmeyiz. Swann, bu yeni ilikilerini evkle, gururla sralarken, tpk hayatlarnn sonunda mutfak veya bahe ilerine merak salan, mtevaz, cmert byk sanatlar gibiydi; yarattklar

aheserler konusundaki eletirileri rahatlkla kabul eden bu sanatlar, eletirilmesine tahamml edemedikleri yemekleri veya tarhlar vldnde, safa bir haz sergilerler; veya, resimlerinden birini hibir karlk beklemeden hediye edebildikleri halde, dominoda be kuru kaybetseler suratlar aslr. Profesr Cottard'a gelince, onu ok daha ileride, Raspeliere atosu'nda, Patronie'nin yannda uzun uzun tekrar greceiz. Kendisiyle ilgili olarak imdilik unu belirtmek yeterli: Swann'da- ki deiiklik, yine de artc olabilir; nk ben Gilberte'in babasn Champs-Elysees'de grdmde bu deiim olmutu ve ben bunun farknda deildim; zaten karlatmzda benimle konumad iin, benim karmda siyasi ilikilerini sayp dkemezdi (geri bunu yapm olsayd bile, kibirini hemen fark edemeyebilirdim; nk bir kiiyle ilgili, eskiye dayanan fikirlerimiz, gzlerimizi de, kulaklarmz da tkar; annem, yeenlerinden birinin, dudaklarna ruj srdn, adeta ruj bir svda eriyip grnmez olmu gibi, yl boyunca hi fark etmemiti; sonunda bir gn, bir nebzelik bir fazlalk, veya bir baka etken, ardoyma denilen ol guya yol am, fark edilmemi olan btn rujlar billurlam ve annem, bu ani renk arl karsnda, Combray'de det olduu zere, bunun bir rezalet olduunu ifade edip yeeniyle neredeyse btn ilikisini kesmiti). Cottard', Swann'n Verdurin'lere ilk gidilerinde grdmz dnem ise, aksine, ok geride kalmt; bilindii gibi yksek mevkiler, resm unvanlar, yllar getike edinilir. Ayrca, aptalca kelime oyunlar yapan, cahil bir kimse de, genel kltrn asla yerini tutamayaca bir yetenee sahip olabilir; mesela byk bir strateji uzmannn veya klinik hekiminin yetenei gibi.

Gerekten de, meslektalar Cottard', zaman iinde Avrupa apnda n yapm mtevaz bir pratisyen olarak grmyorlard sadece. Gen doktorlarn en aklllar, hastalanacak olurlarsa, canlarn teslim edecekleri tek hekimin Cottard olduunu belirtirlerdi -en azndan birka yl boyunca belirtmilerdi; nk zaten deiim ihtiyacndan domu olan moda, deiir. phesiz bu doktorlar, karlkl Nietzsche'den, Wagner'den sz edebilecekleri daha kltrl, daha sanatkr statlarla grmeyi tercih ediyorlard. Mme Cottard'n, bir gn faklte dekan olarak grmeyi umduu kocasnn i arkadalarn ve rencilerini arlad davetlerde, mzik alnd srada Profesr Cottard mzii dinlemek yerine, yandaki salonda iskambil oynamay tercih ederdi. Ama herkes Cottard'n tehislerinde gsterdii srat, titizlik ve isabeti verdi. Profesr Cottard'n, babam gibi bir insanda uyandrd genel izlenim konusunda son olarak da unu belirtelim: Hayatmzn ikinci blmnde aa vurduumuz mizacmz, ounlukla yle olsa bile, her zaman balangtaki mizacmzn gelimi veya solmu, glenmi veya yumuam ekli deildir; bazen de tamamen zt bir miza, adeta tersyz edilmi bir giysidir. Cottard, ekingen tavr, ar utangal ve sevecenliiyle, genlii boyunca, kendisine hayran olan Verdurin'lerin evi hari her yerde, srekli alaylara maruz kalmt. Kendisine buz gibi bir tavr taknmay tleyen, acaba hangi hayrsever dostuydu? Edinmi olduu nemli mevki, bu tavr taknmasn kolaylatrd. Dnmeden kendi haline dnd Verdurin'lerin evi dnda her yerde, souk, bilerek suskun, konumas gerektiinde kestirip atan, tatsz bir eyler sylemeyi ihmal etmeyen bir adam haline geldi. Bu yeni tutumunu, kendisini daha nce grmediklerinden, bir

karlatrma yapma durumunda olmayan hastalar karsnda deneme frsat buldu; bu hastalar, onun doutan sert bir adam olmadn renseler, ok arrlard. zellikle soukkanllk konusunda gayret gsteriyordu; hastanede grev bandayken, klinik efinden en gen doktor adayna kadar herkesi gldren kelime oyunlarn yaptnda bile, sakal ve byklarn kestirdiinden beri zaten tannmaz hale gelmi olan yznde, asla tek bir kas dahi oynamazd. Son olarak, Norpois Markisi'nin kim olduunu da belirtelim. Kendisi savatan nce ortaeli, On Alt Mays'ta da bykeli olmutu; buna ramen, o tarihten sonra, birok kiiyi hayrete drerek, ok sayda zel heyette Fransa'y temsil etmekle grevlendirilmi, hatta Msr'a, Svey Kanal inaatnn mali denetimcisi olarak gidip, mali konulardaki stn becerisi sayesinde nemli hizmetler vermiti; kendisini bu grevlere atayan hkmetler, sradan bir gerici burjuvann hizmet etmeyi reddedecei, M. de Norpois'ya, gemii, ilikileri ve fikirleri yznden pheyle bakmalar beklenebilecek, radikal hkmetlerdi. Ne var ki bu hkmetlerde yer alan ileri grl bakanlar, byle bir atama yapmakla, Fransa'nn yce karlar sz konusu olduunda ne kadar geni fikirli davranabildiklerini gsterdiklerinin, Journal des Debats'nn bile kendilerinden devlet adam olarak sz etmesini hak ederek politikaclar arasndan syrldklarnn ve nihayet, soylu, bir ismin prestijinden ve beklenmedik bir seimin uyandrd dramatik ilgiden yararlandklarnn farkndaydlar. unu da biliyorlard ki, M. de Norpois'ya bavurduklar takdirde, markinin siyasal bir ihanette bulunmasndan korkmadan btn bu avantajlar bir arada elde etmeleri mmknd; markinin soyluluu, siyasal balln tehlikeye atan deil, garantileyen

bir etkendi. Cumhuriyet hkmeti bu konuda yanlmyordu gerekten de. Bir soylular kesimi vardr ki, ismini, ocukluundan balayarak, hi kimsenin elinden alamayaca kiisel bir avantaj olarak grmeyi renmitir (benzerleri veya daha soylu olanlar, bu ismin deerini olduka kesin biimde bilirler); bu kesim, birok burjuvann, kayda deer bir sonu alamadan, sadece kabul grm fikirler beyan etmek, sadece kabul gren kiilerle grmek yolunda gsterdii abay gstermesi gerekmediini, nk bu abann kendisine bir ey kazandrmayacan bilir. Buna karlk, hemen altnda yer ald prens veya dk ailelerinin gznde kendini yceltme kaygs tayan bu soylular kesimi, bunu baarabilmek iin ismine iermedii bir eyi, soylulukta eit olduu durumda stn gelmesini salayacak olan eyi eklemesi gerektiini bilir; yani, bir siyasi nfuz, edebiyat veya sanatta hret ya da byk bir servet. Burjuvalarn rabet ettii faydasz ky soylusundan, herhangi bir minnet uyandrmayacan bildii bir prensin ksr dostluundan esirgedii emei, mason bile olsalar, bykelilie gelmesini salayabilecek, seimlerde kendisine destek olabilecek politikaclara, sanat ve bilim alanlarna "nfuz etmesini" kolaylatracak, arl olan sanat ve bilginlere, k sacas kendisine yeni bir hret kazandrabilecek veya krl bir evlilikte baar salayabilecek herkese, bol bol harcamaktan ekinmez. Ancak, M. de Norpois'nn en nemli zellii, uzun diplomatlk meslei srasnda, "hkmet anlay" denilen, gerekten de btn hkmetlerin ve zellikle de, btn hkmetlerde bykeliliklerin anlay olan, menfi, greneki, tutucu anlayn iine ilemi olmasyd. Muhalefetlerin az ok devrimci, en azndan yakksz tutumlarna kar tiksintisi,

korkusu ve kmsemesi, diplomatlktan geliyordu. Tarzlardaki farklln hibir anlam ifade etmedii, hem halktan, hem yksek sosyeteden kimi cahiller hari, insanlar yaklatran ey, fikirlerin ortak oluu deil, anlaylarn akraba oluudur. Legouv tarznda, klasik taraftar bir akademisyen, Claudel'in Boileau'ya vgsnden ziyade, Maxime Du Camp veya Mzires'in Victor Hugo'ya vgsn alklamak eilimindedir. Ortak bir milliyetilik, Barrs'i, kendisiyle M. Georges Berry arasnda pek fark gzetmeyen semenlerine yaklatrmaya yeter de, kendisiyle ayn siyasi grleri paylaan, ama farkl bir anlaya sahip olan Akademi yesi meslektalarna yaklatrmaya yetmez; bunlar sadk kralclar olarak, kendileri gibi kraln dnn bekleyen Maurras ve Lon Daudet'den ok daha yakn bulduklar M. Ribot ve M. Deschanel gibi rakiplerini bile, Barrs'e tercih ederler. Hem meslek alkanlnn getirdii ihtiyatllk ve lllkle, hem de, iki lkeyi yaklatrmak iin gsterdikleri on yllk abay bir konumada, bir protokolde - grnrde sradan, ama kendi nazarlarnda btn bir dnyay kapsayan basit bir sfatla zetleyen kiilerin gznde, kelimeler daha fazla deer, daha fazla nans tad iin az konuan M. de Norpois, Komisyon'da ok souk bir kii olarak biliniyor, yannda yer alan babamsa, eski bykelinin kendisine gsterdii dostluk sebebiyle, herkes tarafndan tebrik ediliyordu. Bu dostluk herkesten ok da babam artyordu. Genellikle pek sevimli saylmayan babam, yakn evresi dnda fazla aranmayan bir kii olmaya alkt ve bunu aka itiraf ederdi. Diplomatn gsterdii yaknlkta, tamamen kiisel bir gr asnn rol oynadnn bilincindeydi; hepimiz yaknlklarmz belirlerken bu gr asnn iine gireriz ve burada, birok kiinin

gznde bo, havai ve deersiz olan bir kiinin itenlii ve neesi, canmz skan, bizi rahatsz eden bir kiinin btn zihinsel yeteneklerinden, duyarllndan daha iyi bir referanstr. "De Norpois beni yine yemee davet etti; inanlr gibi deil; herkes hayretler iinde kald; Komisyon'da hi kimseyle zel ilikisi yok. Eminim yine '70 savayla ilgili ok ilgin eyler anlatacaktr." Babam, M. de Norpois'nn, Prusya'nn byyen gc ve savaa ynelik niyetleri konusunda belki de imparatoru uyaran tek kii olduunu ve zeksyla Bismarck'n zel takdirini kazandn biliyordu. Daha bu yaknlarda, Opera'da Kral Theodosius onuruna dzenlenen galada, kraln M. de Norpois'yla uzun uzun sohbet ettiine, gazeteler dikkat ekmiti. "Kraln bu ziyaretinin gerekten nemli olup olmadn renmem lazm," diyordu d politikayla yakndan ilgilenen babam. "stat Norpois ok ketumdur, bilirim, ama bana hemen alveriyor." Anneme gelince, belki de bykelinin zeks, aslnda annemi en ok cezbeden tarzda bir zek deildi. unu da belirtmem gerekir ki, M. de Norpois'nn konumas, belli bir meslee, belli bir snfa ve belli bir zamana - o meslek ve o snf iin pekala yrrlkten kalkmam saylabilecek bir zamana zg bir dilin eskimi ifadelerinin eksiksiz ve canl bir tutanayd; o kadar ki, duymu olduum konumalarn kelimesi kelimesine ezberlemediime bazen piman oluyorum. Bu ekilde, kolaylkla yle bir modas gemilik etkisi yakalayabilirdim ki, inanlmaz apkalarn nereden bulduu sorulduunda, "Ben apkalarm bulmam, saklarm," diye cevap veren Palais-Royal oyuncusunu aratmazd. Uzun szn ksas, sanrm annem M. de Norpois'y biraz "demode" buluyor, davran biiminde bunun tatsz olduunu katiyen

dnmemekle birlikte, fikirlerine olmasa da - nk M. de Norpois'nn fikirleri son derece moderndi - ifadelerine yansmasndan pek de holanmyordu. Ne var ki, babama bylesine allmadk bir sevgi gsteren diplomattan hayranlkla sz etmesinin, kocasna zarif bir iltifat olacan seziyordu. Babamn M. de Norpois'yla ilgili olumlu dncelerini pekitirerek, dolaysyla kendisiyle ilgili olumlu dnceler edinmeye de sevk ederek, einin hayatn kolaylatrma grevini yerine getirdiini dnyordu; tpk yemeklerin zenli, servisin grltsz olmasna dikkat ettiinde yapt gibi. Babama yalan sylemeyi beceremediinden, bykeliyi itenlikle vebilmek iin, kendi kendine onu takdir etme idmanlar yapyordu. Zaten iyi yrekli tavrn, biraz eskimi terbiyesini (o kadar resm bir terbiyesi vard ki, uzun boyuyla dimdik yrrken yanndan geen bir arabann iinde annemi grdnde, apkasn karp selam vermeden nce, daha yeni yakt purosunu hemen frlatr atard), kendisinden mmkn olduunca az sz ettii, dinleyenin houna gidip gitmeyeceine daima dikkat ettii ll konumalarn, yazlan mektuplara annda cevap vermek konusunda gsterdii artc titizlii, doal olarak beeniyordu. Babam, M. de Norpois'ya henz bir mektup gndermiken, bir zarfn zerinde onun yazsn grp tanynca, ilk tepkisi, talihsiz bir tesadfle, mektuplarn aktn dnmek olurdu; adeta postanede, M. de Norpois iin fazladan, lks mektup toplama saatleri var gibiydi. Annem bykelinin btn meguliyetine ramen bu kadar dakik, onca nemli kiiyle temasna ramen bu kadar sevecen ve kibar olmasna hayretler eder, "ramen"lerin daima gizli "nk"ler olduunu aklndan geirmez, (tpk ihtiyarlarn yalarna gre

artc, krallarn gayet sade, tarallarn her eyden haberdar olduu gibi) M. de Norpois'nn, hem onca meguliyeti olup hem de dzenli cevap yazmasnn, hem yksek sosyetede beenilip hem de bize nazik davranmasnn, ayn alkanla bal olduunu dnmezdi. Ayrca, fazla alakgnll olan btn insanlar gibi annemin de hatas, kendisini ilgilendiren eyleri bakalarndan aada ve dolaysyla dnda tutmasndan kaynaklanyordu. Babamn dostunun, her gn ok sayda mektup yazd iin bize de vakit geirmeden yazd ve annemin ok takdir ettii cevab, annemin nazarnda "aslnda benzer birok mektuptan oluan kabark yndan ayryd; ayn ekilde, bizim evde yedii bir akam yemeinin, M. de Norpois iin sosyal yaantsnn saysz olayndan biri olduunu dnmyor, bykelinin eskiden, diplomatl srasnda edindii alkanlkla, darda yenilen akam yemeklerini grevinin bir paras saydn, gsterdii yerleik incelikten, bize geldiinde zel olarak vazgemesini beklemenin, hakszlk olacan hayaline getirmiyordu. Benim hl Champs-lyses'de oyun oynadm bir yl, M. de Norpois'nn evimizde yedii ilk akam yemei hl hatrmdadr; nk ayn gn leden sonra, Berma'y Phaidra matinesinde nihayet izleyebilecektim; ayrca M. de Norpois'yla sohbet ederken, Gilberte Swann ve ailesine ilikin her eyin bende uyandrd duygularn, ayn ailenin baka herhangi bir kiiye hissettirdiklerinden ne kadar farkl olduunu birdenbire ve yepyeni bir ekilde yine ayn gn kavramtm. Gilberte'in kendisini gremeyeceimi nceden haber verdii ylba tatili yaklarken iine dtm umutsuzlu u annem fark etmi olacak ki, bir gn, beni neelendirmek iin,

"Berma'y seyretmeyi hl ok istiyorsan, bence baban gitmene izin verebilir; bykannen gtrr seni," dedi. O gne kadar, bykannemi dehete drerek "lzumsuz" dedii bir ey iin vakit kaybetmeme, hastalanma ihtimalini gze almama kar kan babam, M. de Norpois kendisine Berma'y seyretmeme izin vermesi gerektiini, bunun bir delikanl iin unutulmayacak bir an olacan syledii iindir ki, bykelinin tavsiye ettii bu program, parlak bir meslek hayatnda baary temin eden deerli reeteler btnnn kk bir paras olarak grme eilimindeydi. Kendince Berma'y seyretmenin bana salayaca faydadan salm uruna vazgemekle byk bir fedakrlk yapm olan bykannem, M. de Norpois'nn tek bir szyle salmn gz ard edilebilmesine aryordu. Bana tavsiye edilen ak hava, erken yatma dzenine bir rasyonalistin yenilmez umutlaryla balandndan, dzeni bozacak olan bu olay bir felaket gibi grp zlyor, incinmi bir ses tonuyla, babama, "Ne kadar ihtiyatszsnz," diyordu. Babamsa fkeyle cevap veriyordu: "Ne, imdi de siz mi istemiyorsunuz gitmesini! Bu kadar da biraz fazla; byle bir eyin onun iin faydal olacan srekli syleyen sizdiniz." M. de Norpois, benim iin ok daha nemli bir konuda da babamn niyetlerini deitirmiti. Babam teden beri benim diplomat olmam isterdi; bense, bir sre bakanla bal kalacak olsam da, bir gn Gilberte'in yaamad bakentlere bykeli olarak gnderilmem ihtimalini, dnmeye bile tahamml edemiyordum. Ben, bir zamanlar dnp sonra, Guermantes tarafndaki gezintilerim srasnda vazgetiim edeb projelerime dnmeyi tercih ederdim. Fakat babam diplomatlktan ok daha dk seviyede kabul ettii, hatta

meslek adn vermeyi bile reddettii edebiyat ura olarak sememe srekli kar kmt. Fikrini deitiren, yeni nesil diplomatlardan pek holanmayan M. de Norpois'nn bir gn, yazarlarn diplomatlar kadar saygnlk kazanabilecei, ayn derecede nfuzlu ve daha bamsz olabilecekleri konusunda verdii teminat olmutu. "Dorusu hi aklma gelmezdi, stat Norpois senin edebiyat olmana hi de kar deil," demiti babam. Babam, kendisi de epeyce nfuzlu bir kii olduundan, her eyin ayarlanabileceim dnerek, zm nemli kiilerle sohbette bulmutu: "Bir akam Komisyon knda M. de Norpois'y eve yemee getiririm. statla biraz sohbet eder, kendini gsterirsin. Ona okutabilecein, gzel bir eyler yaz; Revue des Deux Mondes'un mdryle yakn dosttur; bu ii ayarlar, seni dergiye sokar, eski kurttur o. Ayrca dediine gre gnmzde diplomatlk bir felaketmi!" Gilberte'ten ayr kalmamann bana verecei mutluluk, M. de Norpois'ya okutabileceim gzel bir eyler yazmak konusunda bana evk vermi, ama beceri vermemiti. Giri niteliinde birka sayfa yazdktan sonra skntdan kalem elimden dt; asla bu melekeyi kazanamayacam, yeteneim olmadn, M. de Norpois'nn yaklaan ziyaretinin bana verebilecei hep Paris'te kalma frsatn bile deerlendiremeyeceimi dnp, sinirimden alyordum. Kederimi hafifleten tek ey, Berma'y grmeme izin verileceini dnmekti. Ama tpk frtnay sadece en iddetli olduu sahillerde grmeyi arzu ettiim gibi, byk oyuncuyu da sadece Swann'n dorua ktn syledii klasik rollerden birinde seyretmek istiyordum. Zira kimi tabiat veya sanat izlenimlerini edinmeyi, deerli bir keif yapma umuduyla

istiyorsak, bunlarn yerine, Gzel'in kesin deeri konusunda bizi yanltabilecek, daha silik izlenimlerin ruhumuza girmesine izin vermekte biraz tereddt ederiz. Andromakhe'de, Marianne'n Kalbi'nde, Phaidra'da Berma, hayal gcmn ok arzulad, benzersiz eylerdi. Mstakbel ayracakm Efendim... bir ayrlk sizi bizden abucak

msralarn bir gn Berma'dan duyacak olsam, bir gondolun beni Sta. Maria dei Frari'de Tiziano'ya veya San Giorgio dei Schiavoni' de Carpaccio'larn dibine gtrecei gnk kadar kendimden geerdim. Bu msralar, basl, basit siyah-beyaz ekilleriyle biliyordum, ama onlar nihayet o altn sesin atmosferine, ltsna brnm halde grebileceimi dndke, kalbim bir seyahatin balangcndaym gibi arpyordu. Venedik'te bir Carpaccio, Phaidra'da Berma, byleriyle benim iin o kadar canl, yani o kadar blnmez hale gelen resim ve tiyatro sanat aheserleriydiler ki, gidip Louvre'un bir salonunda Carpaccio'nun eserlerini grsem, Berma'y adn hi duymadm bir oyunda izlesem, binlerce ryamn o olaanst, esiz znesi karsnda nihayet gzlerimin ak olmasnn verecei, tadna doyulmaz aknl hissedemezdim. stelik, Berma'nn oyunundan, asaletin, strabn kimi ynleri konusunda bana nemli aklamalarda bulunmasn beklediimden, bana yle geliyordu ki, vasat ve baya bir doku zerine doruyu ve gzeli ileyeceine, sanat, oyunculuunu gerekten deerli bir eser zerine

oturtsa, oyunculuunda yce olan, gerek olan ne varsa, daha da gerek ve yce olacaktr. Son olarak da, Berma'y yeni bir oyunda izlersem, sanatn, slubunu deerlendirmek benim iin kolay olmayacakt; nk nceden bilmediim bir metinle, bana metnin bir paras gibi gelecek olan tonlama ve jestlerin oyuna kazandrdklar arasnda bir ayrm yapamayacaktm; oysa ezbere bildiim eski eserler, benim gzmde zel olarak ayrlm, hazrlanm, usuz bucaksz alanlar gibiydi; Berma'nn, ilhamnn kesintisiz bulularyla, fresklerle kaplar gibi donataca bu alanlarda, icatlarn rahat rahat takdir edebilirdim. Ne yazk ki, Berma yllardr byk sahnelerden ayrlm, yldz olduu bir bulvar tiyatrosuna servetler kazandrmaktayd; artk klasikleri oynamyordu; afileri ne kadar incelesem de, o srada tutulan yazarlar tarafndan, zel olarak Berma iin kaleme alnm yepyeni oyunlar dnda bir ey bulamyordum. Bir sabah, tiyatro stununda ylba haftasnn matinelerini ararken ilk defa - program sonunda, herhalde nemsiz bir n oyundan sonrayd; benim bilmediim bir olayn btn ayrntlarn ierdii iin ad bana karanlk gelmiti - Mme Berma'nn rol ald, Phaidra'nn iki perdesinin ilanm grdm. Daha sonraki matinelerde de Kibar Fahieler ve Marianne'n Kalbi vard; Phaidra gibi bu isimler de benim iin saydamd; eserleri o kadar iyi tanyordum ki, sadece kla doluydular; bir sanat glmsemesiyle, batan aa aydnlatlmlard. Gazetelerde, bu temsillerin programnn ardndan, seyircilerin karsna yeniden eski rollerinden birkanda kma kararm bizzat Mme Berma'nn verdiini okuyunca, oyunlar kendisine bir asalet katyormu gibi geldi bana. Demek ki sanat, baz rollerin, ilk temsilin yeniliini ve tekrarlarn baarsn aan, daha uzun

mrl bir nem tadn biliyordu; bu oyunlar, kendi yorumuyla oynandnda, mzelik aheserler gibi gryordu; bu rollerde kendisini takdir etmi neslin veya izlememi olan neslin karsna bu aheserleri tekrar karmann eitici olabileceini dnyordu. Bir gece hoa vakit geirtmek dnda bir amalar olmayan oyunlarn arasnda, ad dier oyunlardan uzun olmayan Phaidra'y, ayn harflerle bastrarak, bu ekilde ilan etmesi, yemek daveti veren bir hanmn, sofraya geildii srada sizi misafirleriyle tantrrken, davetli olmaktan baka sfatlar olmayan isimlerin arasnda, ayn ses tonuyla, "M. Anatole France" demesi gibiydi. Doktorum - seyahati kesinlikle yasaklayan doktor annemle babama beni tiyatroya gndermemelerini tavsiye etti; tekrar hastalanabilirmiim, stelik uzun sreli olabilirmi, o zaman da zevk duymaktan ziyade strap ekermiim. Byle bir temsilden beklediim, sadece, sonraki strabn yok edebilecei bir zevk olsayd, hastalanma korkusu beni durdurabilirdi. Oysa benim - tpk ok arzuladm Balbec ve Venedik yolculuklar gibi - bu matineden beklediim, zevkten bambaka bir eydi; benim yaadm dnyadan daha gerek bir dnyaya ait gerekleri gstermesini bekliyordum; bu gereklere bir kez ulatktan sonra, benim bo hayatmn nemsiz olaylar, bedenime ac verseler bile, onlar elimden alamazd. Temsil srasnda alacam zevk, olsa olsa, bu gerekleri alglamak iin gerekli bir biim olabilirdi benim gzmde; bu yzden de, tek isteim, ngrlen rahatszlmn oyun bitmeden ba lamamas, alacam zevki bozmamasyd. Doktorun ziyaretinden sonra Phaidra'ya gitmeme izin vermekten vazgeen annemle babama yalvarp duruyordum.

Mstakbel bir ayrlk sizi bizden abucak ayracakm... diye balayan tirad srekli kendi kendime tekrarlyor, bulabildiim btn deiik tonlamalar deniyordum ki, Berma'nn bulaca tonlamann ne kadar umulmadk olduunu daha iyi lebileyim. Berma'nn oyununun bana ifa edecei ilahi Gzellik, Kudslakdes gibi, bir perdeyle benden gizlenmiti; bu perdenin ardnda, ona her an yeni bir zellik ekliyor, bunun iin de Bergotte'un - Gilberte'in bulduu brordeki - szlerinden hatrladklarmdan yola kyordum: "esnek asalet, ile hrkas, sert solgunluk, Troizen ve Kleve prensesi, Miken dram, Delphoi simgesi, gne mitosu." O ilahi Gzellik, gece gndz, hep kl bir sunan zerinde, zihnimin derinliklerindeki tahtnda oturmaktayd; u anda grnmez eklinin ykseldii yerde, rts alm Tanra'nn erdemlerinin zihnimde sonsuza dek yer alp almayacana, kat ve ciddiyetten uzak annemle babam karar vereceklerdi. Gzlerimi bu anlalmaz hayale dikiyor, sabahtan akama, ailemin karma kard engellerle mcadele ediyordum. Ne var ki, engeller ykldnda, matine tam da bitiminde babamn M. de Norpois'y yemee getirecei Komisyon toplantsyla ayn gne denk geldii halde, annem, "Bak, seni zmek istemiyoruz; eer bu kadar zevk alacan dnyorsan, gitmen gerekir," dediinde, o ana kadar yasaklanm olan tiyatro matinesi artk bir tek benim kararma kalnca, o za man, artk imknszlyla uramama gerek kalmadndan, ilk defa, istenir olup olmadn, annemle babamn yasandan baka baz sebeplerle vazgemem gerekip gerekmediini sordum kendi kendime. Her eyden nce, annemle babamn zalimliinden nefret etmi, izin verdiklerindeyse yle

sevmitim ki onlar, benim yzmden zleceklerini dnmek beni de zyor, bu zntnn iinde hayatn amac artk gerek deil, sevgiymi gibi grnyor, bu hayatin iyi veya kt olmas, annemle babamn mutlu mu mutsuz mu olduklarna balym gibi geliyordu bana. "Siz zlecek- seniz gitmemeyi tercih ederim," dedim anneme. Annem, aksine, onun zlebilecei dncesini kafamdan atmaya alyor, byle bir art dncenin Phaidra'dan alacam zevki karacan, babamla zaten bunu dnerek yasa kaldrma kararn verdiklerini sylyordu. Bu sefer de, byle bir zevk alma mecburiyeti bana ok ar geliyordu. Ayrca dndmde hastalanrsam, tatil bittiinde, Gilberte dner dnmez ChampsElysees'ye gidebilecek kadar hzl iyileir miydim? Btn bu gerekelerin karsna, hangisinin ar basacana karar verebilmek iin, Berma'nn rtnn ardndaki grnmez erdemlerinin hayalini karyordum. Terazinin bir kefesine "annemin zldn hissetmek ve Champs-Elysees'ye gidememe ihtimali"ni, teki kefesine de, "sert solgunluk ve gne mitosu"nu koyuyordum; ama bu kelimelerin kendileri sonunda zihnimde kararyor, artk bir anlam ifade etmiyor, btn arln kaybediyordu. Kararszlm giderek yle ac veriyordu ki, o srada tiyatroya gitmeye karar versem, srf bu kararszl noktalamak, ondan temelli kurtulmak iin verirdim. Bilge Tanra'ya deil, rtsnn altnda gizlice onun yerine konulan, yz ve ismi olmayan amansz Tanr'ya gtrlmeyi kabul etsem, srf strabm uzatmamak iin ederdim, zihinsel bir fayda umarak, erdemin cazibesine boyun eerek deil. Ama her ey anszn deiti; Berma'y izleme arzumu kamlayan yeni bir olay, bu "matine"yi sabrszlkla, mutlulukla beklememi salad: Tiyatro afilerinin asld di-

rein nne, ksa bir sre ncesine kadar zulm olan, gnlk ayakta dikilme ilemi doldurmaya gittiimde, ilk defa astklar, henz kurumam, ayrntl Phaidra afiini grdm (doruyu sylemek gerekirse, oyuncu kadrosunun geri kalan, karar vermemi salayabilecek hibir yeni cazibe sunmuyordu bana). Fakat afi, birinden dierine kararszlk iinde gidip geldiim iki karardan birine daha somut ve - afi okuduum gnn deil, temsilin olaca gnn tarihini ve hatta perdenin alaca saati tadndan - ok yakn,' gerekleme yolunda bir ekil kazandryordu; o kadar ki, o gnde, tam o saatte,' yerimde oturmu Berma'y izlemeye hazr olacan dnnce direin nnde sevinle zpladm. Annemle babam gecikirler, bykannemle benim iin iyi yerler bulamazlar korkusuyla hemen eve kotum; kafamda "sert solgunluk" ve "gne mitosu"nun yerini alan u sihirli kelimelerle arplmtm: "Hanmlarn salonun n ksmnda apkayla oturmas yasaktr; kaplar saat ikide kapanr." Heyhat! O ilk matine, byk bir hayal krklyd. Babam, Komisyon'a giderken bykannemle beni de tiyatroya brakmay teklif etti. Evden ayrlrken anneme, "Akam gzel bir yemek olsun; de Norpoisy getireceimi hatrlyorsun, deil mi?" dedi. Annem unutmamt. Franoise bir gn ncesinden beri yaratcln heyecanyla yerinde duramyordu; gerekten yetenekli olduu mutfak sanatna kendini vermek onu mutlu ediyordu; yeni bir misafirin geleceini renince zaten heveslenmiti; sadece kendisince bilinen yntemlerle jleli dana yapmas gerekeceini biliyordu. Eserinin imalatnda kullanlacak malzemenin esas deerine byk nem verdiinden, bizzat Halles'e gidip en gzel fileto, incik, dana paas paralarn seiyordu; tpk Michelangelo'nun sekiz ayn

Carrara dalarnda, II. Julius'un ant iin en mkemmel mermer bloklarn semekle geirdii gibi. Franoise bu gidi gelilerinde o kadar ateli bir aba harcyordu ki, alev alev yzn gren annem, yal hizmetkrmzn, Medici apeli mimarnn Pietrasanta ta ocaklarnda hastaland gibi, srmenaja uramasndan korkuyordu. Franoise bir gn ncesinden, ekmek iiyle kaplanm, pembe mermere benzeyen, kendi deyiiyle Nv York jambonunu, ekmek frnna gnderip piirtmiti. Lisan olduundan daha yoksul zannettii, kendi kulana da pek gvenmedii iin, herhalde York jambonu adn ilk duyduunda - bir kelime hazinesinde hem York, hem de New York kelimelerinin bulunmasnn marnlamayacak bir bolluk olduunu dnerek - yanl duyduuna, aslnda nceden bildii ismin sylendiine kanaat getirmiti. O zamandan beri de, York kelimesinin nne, kulanda veya bir etikette okuduysa gznde, onun Nv diye telaffuz ettii New gelirdi. Ve btn iyi niyetiyle bulak kza derdi ki: "Gidip Olida'dan jambon aln bana. Hanmefendi tembih etti, Nv York jambonu olacak." Franoise o gn byk sanatlarn tutkulu gvenine sahipti; benimse payma, aratrcnn zalim huzursuzluu dyordu. Berma'y izlemeden nceki dakikalar zevkliydi phesiz. Tiyatronun nndeki kk meydanda, iki saat sonra, sokak lambalar yannca, dallar tek tek aydnlanan plak kestane aalarnn maden yansmalarla parlayaca meydanda, bilet kontrolrlerinin nndeki dakikalar zevkliydi; bu grevlilerin seimi, ilerlemesi, kaderi, byk sanatnn elindeydi; bana art arda, hepsi de geici, ad olup kendi olmayan birtakm mdrlerin, silik bir biimde gelip gittii bu kuruluta, iktidar elinde tek bana bulunduran, Berma'yd.

Kontrolrler, yzmze bakmadan biletlerimizi istediler; Mme Berma'nn btn talimatlarnn yeni personele iyice aktarlp aktarlmadnn telandaydlar; alklarn katiyen Mme Berma'y alklamayacaklar, o sahnede deilken pencerelerin hep ak olaca, sonra da btn kaplarn smsk kapatlaca, yaknna, sahneden toz kalkmasn nlemek iin grnmeyecek ekilde bir scak su kab yerletirilecei iyice anlalm myd acaba? Gerekten de birka dakika sonra, uzun yeleli iki atn ektii arabas, tiyatronun nnde duracak, Berma krklere brnm olarak arabadan inecek, selamlara somurtkan bir tavrla karlk verip zel hizmetilerinden birini, dostlarna ayrlm sahne n locas, salonun ss, localarn durumu, grevli kzlarn klk kyafeti hakknda bilgi almaya gnderecekti; Berma iin tiyatro ve seyirciler, iine girecei, daha dtaki bir ikinci giysi, yeteneinin geecei az ok iletken bir ortamd sadece. Mutluluum ieri girdikten sonra, salonda da devam etti; uzun sre, ocuka hayallerimde canlandrdmn aksine, herkes iin bir tek sahne olduunu rendiimden beri, tpk bir kalabaln ortasnda olduu gibi, dier seyircilerin, insann iyi grmesini engelleyeceini dnyordum. Ama aksine, adeta her tr algnn simgesi olan bir dzenleme sayesinde, her seyircinin kendisini salonun merkezinde sandn anladm. Bylece, bir olay kafamda aklk kazand: Franoise' bir keresinde bir melodram seyretmeye gndermilerdi; yeri nc balkondayd; dndnde, en iyi yerin kendisininki olduunu, yerini uzak bulmak bir yana, perdenin esrarengiz, canl yaknlndan rktn sylemiti. Kapal perdenin ardndan gelen, civciv kmak zereyken yumurtann kabuunun iinden gelen seslere benzeyen, belli belirsiz sesleri duyunca, mutluluum

daha da artt. Sesler giderek oald ve birdenbire, bizim baklarmzn nfuz edemedii, ama bizi grebilen o dnyadan, pheye yer brakmayacak ekilde bizlere hitap etti: Mars gezegeninden gelmi bir iaret kadar heyecan verici buyurgan uyar iitildi. Perde kalktktan sonra sahnede olduka sradan bir yaz masasyla bir mine grnce, sahneye kacak olan kiilerin, bir gece davetinde grdm gibi rollerini yapmaya gelmi oyuncular deil de, kendi evlerinde gndelik hayatlarn yaayan insanlar olacan anladm; ben onlarn hayatna onlar beni grmeden, zorla girmitim; mutluluum devam ediyordu. Sonra ksa bir huzursuzlukla kesintiye urad: Oyun balamak zereyken, tam ben kulak kesilmiken, sahneye iki adam kt; ok fkeli olmalydlar ki, binden fazla seyircinin bulunduu bu salonda, her szleri tek tek seilecek kadar yksek sesle konuuyorlard; oysa kk bir caf' de, kavga eden iki kiinin ne dediini anlamak iin garsona sormak gerekir. Ama ayn anda, seyircilerin hi itiraz etmeden adamlar dinlediini, mutlak bir sessizlie gmlm olduklarn, sonra bu sessizlii tek tk kahkahalarn bozmaya baladn grnce, bu iki kstahn oyuncu olduklarn ve n oyun denen ksa oyunun balam olduunu anladm. Bu oyunu izleyen ara o kadar uzun srd ki, yerlerine dnm olan seyirciler sabrszlanyor, ayaklarn yere vuruyorlard. Bu beni korkutmutu; bir dava raporunda, yce gnll bir adamn, kendi karlarna aykr da olsa, masum bir insann lehine tanklk etmeye geleceini okuduumda, ya ona yeterince kibar davranmazlarsa, ya yeterince minnet gstermezlerse, ya cmerte dllendirmezlerse, o da buna dayanamayarak hakszlktan yana tavr alrsa diye korkardm hep; imdi de dehay erdemle bir tutuyor ve ayn ekilde,

Berma'nn da bu kadar terbiyesiz bir seyirci topluluunun irkin davranlarna kzp, honutsuzluunu ve kmsemesini, kt oynayarak ifade etmesinden korkuyordum; oysa ben aksine, Berma'nn bu seyirci topluluunun iinde, hkmlerine deer verdii baz mehur kiileri grp tanyarak memnun olmasn isterdim. Be nim orada yaamay umduum krlgan, deerli duyguyu fkele riyle paralayacak olan bu tepinen, kaba seyircilere yalvaran gzlerle bakyordum. Nihayet, son zevkli anlarm da, Phaidra'nn ilk sahnelerinde yaadm. Phaidra, ikinci perdenin balangcnda sahnede grnmez; buna ramen, perde kalktktan sonra, onun arkasndaki, yldz oyuncunun rol ald btn oyunlarda sahneyi boydan boya ikiye blen, krmz kadifeden ikinci perde de yana doru aldnda, arkadan, bana anlatld ekliyle Berma'nn grntsne ve sesine sahip bir kadn oyuncu sahneye kt. Rol datmnda bir deiiklik yapm olmallard; Theseus'un kars roln incelemeye verdiim onca emek boa gitmiti. Fakat ilk replik, dier bir kadn oyuncuya aitti. lk oyuncuyu Berma sanmakla yanlmtm herhalde; nk ikinci kadn Berma'ya daha da ok benziyor, Berma'nn slubunu daha ok hatrlatyordu. Zaten her ikisinin de szlerine soylu jestler elik ediyordu - gzel toniklerini dalgalandran bu jestleri aka seiyor, metinle ilikilerini anlyordum -; kh tutkulu, kh alayl, dahiyane tonlamalar, evde anlamna pek dikkat etmeden okumu olduum bir msrada ne demek istendiini anlamam salyordu. Fakat anszn, tapman krmz perdesinin aralnda, sanki bir erevenin iinde dururmu gibi bir kadn belirdi. Birka dakikadr hayranlkla izlemekte olduum iki kadnn, izlemeye geldiim oyuncuyla hibir benzerlikleri ol-

madn derhal anladm; bunu, hissettiim korkudan - bir pencere ap rahatsz ederler, bir program hrdatp bir kelimesinde sesi bozarlar, arkadalarn alklayarak, onu yeterince alklamayarak keyfini karrlar diye duyduum endie, Berma'nn duyabileceinden ok daha fazlayd - ve Berma'dan ok daha mutlak bir ekilde, o andan balayarak salonu, seyircileri, oyuncular, oyunu, hatta kendi bedenimi, sadece akustik bir ortam, bu sesin tonlamalarna ne kadar uygun olduundan baka bir nem tamayan bir ortam olarak deerlendirmemden anladm. Ama ayn anda btn zevkim de kamt; gzlerimi, kulaklarm, zihnimi Berma'ya ne kadar diksem de, ona hayran olmam iin bana sunaca sebeplerden bir kk krnty bile karmamaya alsam da, tek bir ey yakalayamyordum. Hatta dier oyuncularda fark ettiim zekice tonlamalar, gzel jestleri bile onun slubunda, oyununda seemiyordum. Onu dinlerken, sanki Phaidra'y okur gibiydim veya bu duyduklarm sanki Phaidra kendisi sylyormu gibiydi; Berma'nn yetenei, duyduklarma hibir ey katmam gibiydi. Sanatnn her tonlamasn, her yz ifadesini durdurup karmda uzun sre kprtsz tutabilmeyi isterdim (her birini younlatrabilmek, gzelliini kefedebilmek iin); en azndan unu yapmaya alyordum: Zihnimi hzlandrp her msradan nce dikkatimi topluyor, younlatryor, her kelimenin, her jestin sresinin bir ksmn hazrla sarf etmemeye, bu dikkatim sayesinde de her birine, nmde uzun saatler varmasna derinlemesine nfuz edebilmeye abalyordum. Ama bu ne kadar ksa bir sreydi! Kulam daha bir sesi yeni duymuken onun yerini bir bakas alyordu. Bir sahnede, Berma, denizi temsil eden dekorun nnde, kolu yznn hizasna kalkm, zel bir

aydnlatmayla, yeilimsi bir n ortasnda, bir an kprtsz kald; o anda salon alka bouldu; ama ite oyuncu yer deitirmiti bile; incelemeyi istediim tablo deimiti. Bykanneme iyi gremediimi syledim; drbnn verdi bana. Ne var ki, bir eyin gerekliine inandmzda, onu grebilmek iin yapay bir vasta kullanmak, yaknmzda hissetmekle bir deildir. Byten camda grdm, sanki Berma deil de, onun suretiymi gibi geliyordu bana. Drbn elimden braktm; ama belki de gzmn alglad grnt, mesafe yznden kld iin, geree tekinden daha yakn deildi; iki Berma'dan hangisi gerek Berma'yd? Hippolytos'a ifaatna gelince, bu pasaja ok umut balamtm; onun kadar gzel olmayan birok blmde dier oyuncularn ustaca ifadelerinden de belliydi ki, Berma, benim evde okurken hayal etmeye altmdan, daha artc tonlamalar bulacakt mutlaka. Ama o, Oinone veya Arikia'nn bulabilecei tonlamalara bile ulamad; btn tirad tekdze bir ezginin rendesinden geiriverdi; oysa tirad, pek akll olmayan bir tra jedi oyuncusunun, hatta lise rencisinin bile vurgulamay ihmal etmeyecei kadar belirgin ztlklarla doluydu. Zaten pasaj yle bir hzla geti ki, son msraya geldiinde, zihnim, ilk msralara bilerek ykledii tekdzeliin bilincine ancak varabilmiti. Nihayet, ilk hayranlk duygusu iimde patlad; buna yol aan, seyircilerin lgnca alklaryd. Ben de kendi alklarm katarak bu alk uzatmaya alyordum ki, Berma minnettar kalp kendini asn, ben de onu en iyi oyunlarndan birinde grm olaym. in ilgin yan u ki, seyircilerin zincirden boanrcasna cotuu o an, sonradan rendiimize gre, Berma'nn en gzel bulularndan biriymi. Zannederim baz

akn gerekler, kalabaln duyarl olduu birtakm nlar yayyorlar etraflarna. te bu yzden, rnein bir olay meydana geldiinde, bir ordu snrda tehlike altnda kaldnda, yenildiinde veya galip geldiinde, gelen olduka kark haberlerden, kltrl bir insan pek fazla bir sonu karamazken, ayn haberler kalabalkta onu artan bir heyecan yaratr; uzmanlardan asker durumun asln rendikten sonra kalabaln heyecannn, byk olaylar evreleyen ve yzlerce kilometreden grlebilen o "aura"nn halk tarafndan alglan olduunu anlar. Zafer kazanldn ya sava bittikten sonra gecikmeli olarak, ya da kapcnn sevincinden derhal reniriz. Berma'nn oyununun dahiyane bir yann ya kendisini izledikten bir hafta sonra eletirilerde, ya da annda, parterde patlayan alkta kefederiz. Ama kalabaln bu ani kavray yzlerce yanl kavraya kartndan, alklar ounlukla yanl yerde patlyordu; ayrca zaten daha nceki alklarla da kendiliinden, ister istemez ykseliyorlard; tpk frtnada denizin bir kere kartktan sonra, rzgr artmasa bile kabarmaya devam etmesi gibi. Ne olursa olsun, ben alkladka, Berma daha iyi oynam gibi geliyordu bana. "Kadncaz en azndan kendini paralyor," diyordu, yanmdaki olduka baya kadn; "kendine vurdu mu actyor, kouyor, oyuncu diye buna derim ben." Berma'nn stnlnn bu kantlarn bulmak - Mona Lisa'nn veya Cellini'nin Perseus'unun stnln, bir kylnn, "Hakikaten ok gzel yapm! Batan aa som altn! Ne iilik!" diye haykr nasl aklamazsa, bu kantlarn da Berma'nn stnln aklamadn her ne kadar seziyorsam da - beni mutlu etmiti; halkn bu heyecannn ucuz arabn sarholukla paylatm. Buna ramen, perde indiinde,

o kadar arzulam olduum hazzn daha byk olmamasndan dolay bir hayal krklna uradm; ama ayn zamanda da, bu hazz uzatma ihtiyacn hissediyor, salondan karak, birka saat boyunca benim de hayatm olan bu tiyatro hayatn temelli terk etmek istemiyordum. Doru eve gittiimde, Phaidra'y seyretme iznini borlu olduum Berma hayranndan, M. de Norpois'dan, sanat hakknda ok ey renmeyi umuyor olmasaydm, tiyatrodan, srgne gider gibi, paralanrcasna ayrlacaktm. M. de Norpois'ya yemekten nce tantrldm; babam beni zel olarak bu i iin alma odasna ard. Ben ieri girdiimde bykeli ayaa kalkt, elini uzatt, uzun boyuyla eildi ve mavi gzlerini dikkatle bana dikti. Fransa'y temsil ettii gnlerde, kendisine tantrlan yabanclar, (nl arkclar dahil), nemli saylacak kiiler olduundan ve daha sonra, Paris veya Petersburg'da onlardan bahsedildiinde, kendileriyle Mnih'te veya Sofya'da geirdii geceyi gayet iyi hatrladn syleyebileceini bildiinden, onlarla tanmaktan duyduu memnuniyeti nezaketiyle ifade etme alkanln edinmiti. Ama bunun da tesinde, bakent hayatnda, hem ilgin yabanc ahsiyetlerle, hem de yerli halkn detleriyle temas halinde olmann, kiiye tarih, corafya, deiik uluslarn gelenekleri ve Avrupa'daki dnce akm hakknda kitaplarda bulunmayan, derinlemesine bir bilgi kazandrdna kani olduu iin, her yeni tant insan karsnda keskin gzlem yeteneini kullanr, ne tr bir kimseyle kar karya olduunu hemen anlard. Hkmet uzun sredir onu yurtdnda bir makama getirmemiti, ama kendisine yeni biri tantrld anda, gzleri, sanki bakanlk emrine alnd kendilerine bildirilmemi gibi, yararl gzlemlerine balard; bu arada

btn tavrlaryla, tantrlan kiinin adnn kendisine yabanc olmadn gstermeye alrd. Bu yzden, bir yandan iyi niyetle, engin tecrbesinin bilincinde bir adamn saygn edasyla benimle konuuyor, bir yandan da, sanki egzotik bir det, eitici bir ant veya turnede yldz bir sanatymm gibi, keskin bir merakla ve bir yarar salamak amacyla beni incelemeyi ihmal etmiyordu. Bylece karmda hem bilge Mentoln arbal nezaketini, hem de gen Anakharsis'in alkan merakn sergiliyordu. Revue des Deux Mondes konusunda bana kesinlikle hibir teklifte bulunmad, ancak, hayatmla, eitimimle, zevklerimle ilgili eitli sorular sordu bana; hayatmda ilk kez, zevklerimden, onlara gre hareket etmem mantkl olurmu gibi sz edildiini duyuyordum; ben o zamana kadar, zevklere kar gelmeyi grev sanyordum. Zevklerim beni edebiyata sevk ettiinden, o da beni edebiyattan caydrmaya almad; aksine, edebiyattan saygyla sz etti bana; Roma veya Dresden'de ok gzel anlar paylatnz, hayatn mecburiyetleri yznden pek ender grebildiinizden yakndnz, sekin evreden, saygn ve ho birinden sz eder gibi. Neredeyse apknca bir edayla glmserken, edebiyatn, kendisinden daha ansl, daha zgr olacak olan bana geirtecei gzel dakikalara imrenir gibiydi. Ama kulland ifadeler bile, Edebiyat' bana, benim Combray'de hayal ettiimden son derece farkl gsteriyordu; o zaman kendisinden vazgemekte sandmdan da hakl olduumu anladm. O ana kadar, sadece yazma yeteneimin olmadn fark edebilmitim; imdi M. de Norpois, yazma isteimi de yok ediyordu. Benim hayal ettiim eyi ona aklamak istedim; heyecandan tir tir titriyordum; btn szlerimin, hissedip de

daha nce ifadelendirmeyi denemediim eylerin, mmkn olan en samimi karl olmasn istiyordum; yani szlerimde sarahatten eser yoktu. M. de Norpois, belki meslek alkanlyla, belki fikir danlan, konumann hkimiyetini elinde tutacan bildii iin karsndakinin istedii gibi comasna, didinmesine, yorulmasna hi ses karmayan btn nemli ahslarn edindii sknet gerei, belki de (kendisince, uzun favorilerine ramen Grek stilindeki) portresinin deerli zelliklerini ne karmak iin, kendisine bir ey anlatld srada, yznde mutlak bir kprtszlkla karsndakini dinliyordu; bir heykel galerisinde, antik - ve sar - bir bstn karsnda konumaktan hi fark yoktu. Bykelinin anszn, ekicini indiren bir ak artrmac ya da Delphoi'li bir khin gibi verdii cevap, kendisinde yarattnz izlenim veya ileri srecei gr hakknda yznde hibir ipucu olmadndan, insan daha da ok etkiliyordu. "Bakn," dedi birdenbire, dava hkme balanmasna, bir an bile zerimden kalkmayan kprtsz gzler karsnda kem km etmeme izin verdikten sonra, "bir dostumun, mutatis mutandis,1 size benzeyen bir olu var." (ikimizin ortak eilimlerinden sz ederken setii ses tonu, sanki bu ortak eilim edebiyata deil de, romatizmayaym, kendisi de bunun ldrc olmadn bana kantlamak istermi gibi, gven vericiydi.) "O da, babas btn artlar kendisi iin hazrlam olduu halde, dileri bakanlndan ayrld ve kim ne der diye hi dnmeden oturup yazmaya balad. u anda hi de piman olunacak durumda deil. lk almas iki yl nce yaynland (tabii kendisi yaa sizden epeyce byk); Victoria
1

gerekli deiiklikler yaplm olarak.

Nyanza Gl'nn bat sahilinde Sonsuzluk duygusuna ilikin bir eser. Bu yl da o kadar nemli olmayan, ama kvrak, hatta yer yer keskin bir dille kaleme ald, Bulgar ordusunda makineli tfek konulu bir kitap yaynland; bu iki eseri sayesinde mkemmel bir isim yapt. Ksa srede epey yol ald; yolun ortasnda duracak adam da deildir. Ayrca unu da biliyorum ki, Manevi Bilimler Akademisi'nde, adayl dnlmeden, konumalarda ismi iki kez, gayet olumlu bir ekilde gemi. Ksacas, henz zirveye eritiini syleyemesek de, bileinin gcyle gayet gzel bir mevki elde etti; sadece telallar n, yazar msveddelerinin, ou dzenbaz olan numaraclarn kazanmad baars da, abalarnn mkfat oldu." Beni imdiden, birka yl sonra Akademi yeliini elde etmi olarak gren babamn memnuniyeti, M. de Norpois'nn, bir an hareketinin sonularn tartar gibi duraksadktan sonra, bana kartn uzatarak syledii u szlerle dorua vard: "Ona sizi benim gnderdiimi syleyip grn kendisiyle; size yararl tler verebilir." Bu szler bende muazzam bir sknt yaratt; sanki M. de Norpois, ertesi gn mio olarak bir yelkenli gemiye bindirileceimi haber vermiti. Leonie Hala fazla kalabalk eden birok eya ve mobilyann yan sra, hemen btn nakit servetini de bana miras brakm, bylece, bana olan, yaarken hi farkna varmadm sevgisini, ldkten sonra aa vurmutu. Rtme kadar bu serveti benim adma ynetmekle ykml olan babam, eitli yatrmlar konusunda M. de Norpois'ya akl dant. Bykeli, en salam bulduu, dk kazanl tahvilleri nerdi; zellikle de ngiliz devlet tahvilleri ve %4'lk Rus tahvillerini. "Bu birinci snf tahvillerin," dedi M. de Norpois, "geliri pek yksek olmasa

bile, en azndan sermayenin dtn asla grmeyeceiniz gvencesi vardr." Babam neler satn aldn ksaca syledi. M. de Norpois'nn yznde belli belirsiz bir tebrik tebessm belirdi; btn kapitalistler gibi o da, serveti imrenilecek bir ey telakki ediyor, ama sahip olunan servet konusunda, varla yok aras bir mutabakat iaretinden baka bir iltifatta bulunmamay incelik sayyordu; te yandan, kendisi muazzam zengin olduundan, bakalarnn daha dk gelirlerini hatr saylr bulurmu gibi yapmay grg icab sayyor, bu arada kendi servetinin stnln de nee ve huzur iinde aklndan geirmeden etmiyordu. Buna karlk, babam, portfynn "ok salam, ok zarif, ok ince bir zevkle tanzim edilmi" olduu konusunda, hi tereddtsz tebrik etti. Sanki menkul ky metlerin birbirleriyle aralarndaki ilikiye, hatta kendilerine, estetik deere benzer bir ey atfeder gibiydi. Babam bu menkul kymetlerin olduka yeni ve pek tannmayan birinden sz ettiinde, M. de Norpois, kendinizden baka kimsenin bilmediini sandnz kitaplar okumu olan birinin tavryla, "Evet, ben de bir sre borsa cetvelinde takip etmitim onu, ilginti," dedi, bir dergideki son roman blm blm, tefrika halinde okumu olan bir abonenin geriye dnp bylenmi glmsemesiyle. "Yaknda piyasaya kacak olan hisse senetlerine para yatrmanz tavsiye ederim dorusu. Cazip fiyatlarla piyasaya srldnden, ilgin." Babam birtakm eski tahvillerin, benzer hisse senetleriyle kolayca kartrlabilecek adlarn hatrlayamadndan, bir ekmeceyi ap tahvillerin kendilerini gsterdi bykeliye. Tahvillerin grntsne hayran olmutum; bir zamanlar kartrdm eski romantik kitaplar gibi katedral oklaryla, alegorik resimlerle sslenmilerdi. Ayn zamana ait olan her ey birbirine benzer;

bir dnemin iirlerini resimleyen sanatlar, mali kurulularn da istihdam ettii sanatlardr. Notre-Dame de Paris ve Grard de Nerval'in eserlerinin kimi fasikllerini, Combray'deki bakkaln vitrininde asl halleriyle en ok artran ey, nehir tanralarnn tad iekli, dikdrtgen erevesinin iindeki, nama muharrer Sular idaresi hisse senedidir. Babamn efkati, benimki trnden zeklara kar duyduu kmsemeyi epeyce yumuattndan, sonuta, yaptm her eyle ilgili duygusu, kr krne bir hogryd. Bu yzden, hi tereddt etmeden, bir zamanlar Combray'de bir gezintiden dndmde yazm olduum ksa bir mensur iiri bulup getirmemi syledi. yle bir cokuyla yazmtm ki onu, bu cokunun, okuyan kiiye de mutlaka geeceini dnyordum. Ama M. de Norpois'ya ulamam olacak ki, tek kelime bile sylemedi geri verirken. Babamn meguliyetlerine kar son derece saygl olan annem, ekingen bir tavrla gelip yemek servisi iin izin istedi. Karmamas gereken bir konumay blmekten korkuyordu. Gerekten de babam srekli markiye, Komisyon'un gelecek oturumunda desteklemeye karar verdikleri yararl baz nlemleri hatrlatyordu; bunu da, mesleki alkanlklarndan kaynaklanan ve bakasnn giremeyecei, dolaysyla yanlarnda zr dileyerek deindikleri ortak anlar olan iki meslektan -tpk iki kolejli gibi- farkl bir ortamda bulunduklar zaman paylatklar zel tavrla yapyordu. Ne var ki, M. de Norpois, yz kaslarn kullanmada kazand o harikulade bamszlk sayesinde, duymuyormu gibi grnp dinlemeyi becerebiliyordu. Babam sonunda tedirgin oluyor, "Komisyon'un grn sormay dnmtm..." diyordu M. de Norpois'ya, uzun

gerekelerden sonra. O zaman, henz icra sras gelmemi bir algcnn kprtszlm o ana kadar korumu olan aristokrat virtzn ehresinden, yarm kalm olan cmle, sakin, tiz bir tonda, sadece tamamlar gibi, ama daha farkl bir tnda kyordu: "Bu yzden de, gayet tabii hi tereddtsz, Komisyon'u toplantya aracaksnz; zaten yeleri ahsen tanyorsunuz, hareket etmeleri de zor deil." Kendi bana ele alndnda, pek olaanst bir cmle saylmazd muhakkak. Ama ondan nce gelen kprtszlk sayesinde, Mozart'n bir konertosunda, o ana kadar sessiz kalm olan piyanonun, duyduumuz viyolonsele tam istenen anda verdii cevabn cmlecikleri gibi, billursu bir belirginlikle, neredeyse fesata, umulmadk bir artclkta sivriliyordu. "Syle bakalm, matineden memnun kaldn m?" dedi babam, sofraya getiimiz srada. Kendimi gstermem iin bana imkn veriyor, hayranlmn beni M. de Norpois'ya beendireceini dnyordu. "Bugn leden sonra Berma'y seyretmeye gitti; hatrlarsnz, sizinle konumutuk daha nce," dedi diplomata dnerek; bir Komisyon oturumundan sz edermi gibi, gemie ilikin, teknik ve esrarengiz ima tonunda. "Bylenmi olmalsnz; hele onu ilk grnzse. Babanz bu kk kaaman salnza aksi tesir yapabileceinden endieliydi; zannederim biraz zayf, biraz hassassnz. Ama ben onu yattrdm. Tiyatrolar artk, fazla geriye gitmeye gerek yok, yirmi yl ncesinin tiyatrolar deil. Koltuklar rahat saylabilir, havalandrma yaplyor; yine de Almanya ve ngiltere'ye yetimek iin daha ok ey yapmamz lazm; daha birok konuda olduu gibi bu konuda da bizden ok daha ilerideler. Ben Mme Berma'y Phaidra'da izlemedim,

ama harikulade olduunu duydum. Siz de hayran kaldnz herhalde, deil mi?" Benden bin kat daha zeki olan M. de Norpois, benim Berma'nn oyunundan karamadm geree vkf olsa gerekti; bana bu gerei aklard. Sorusuna cevap verirken, bu gerein ne olduunu bana sylemesini rica edecektim kendisinden; o da bylece sanaty grme arzumu hakl karacakt. ok ksa bir zamanm vard; bunu iyi kullanp sorularm can alc noktalara yneltmeliydim. Peki, ama bunlar nelerdi? Btn dikkatimi karmakark izlenimlerime younlatrm, kendimi M. de Norpois'ya beendirmek gibi bir dnceden tamamen uzak, ondan arzuladm gerei renme abasndaydm; arayp bulamadm kelimelerin yerine beylik ifadeler kullanmaya almyordum; bir eyler kekeledim; sonunda, Berma'nn fevkaladeliini aklamaya kendisini kkrtmak iin, hayal krklna uradm ifade ettim. "Ama nasl olur?" diye haykrd babam. Anlayszlm itiraf ediimin M. de Norpois zerinde yaratabilecei tatsz izlenime can sklmt. "Zevk almadn nasl sylersin? Bykannen anlatt; Berma'y tek kelimesini bile karmadan dinlemisin; gzlerin falta gibiymi; salonda senin gibi bir tek kii daha yokmu." "Tabii, niye o kadar fevkalade olduunu anlayabilmek iin can kulayla dinliyordum. Muhakkak ok iyi oynuyor..." "ok iyi oynuyorsa daha ne istiyorsun?" "Mme Berma'nn baarsnda kesinlikle pay olan eylerden biri de," dedi M. de Norpois, onu konumann dnda brakmamak iin anneme dnp ev sahibesine kar nezaket grevini zenle yerine getirerek, "rollerinin seimindeki mkemmel

zevkidir; bu sayede tam ve hakiki bir baar kazanyor. Vasat rollerde oynad pek enderdir. te baknz, Phaidra rolne girimi. Zaten bu zevki, kyafetlerinde, oyununda da ortaya koyuyor. ngiltere ve Amerika'da sk sk baarl turneler yapt halde, John Bull'un2 demeyeceim, nk en azndan Victoria a ngiltere'sine hakszlk etmi olurum, ama Sam Amca'nn bayal ona bulamad. Asla ar gzalc renkler, abartl haykrlar gremezsiniz onda. Hele o ok gzel kulland - neredeyse bir mzisyen gibi ald diyeceim - ve hayran olunacak ekilde oynad sesi!" ' Berma'nn oyununa ilgim, temsil bittiinden beri giderek artyordu; nk artk gerein basksna ve snrlarna tabi deildi; ama bu ilgiye baz aklamalar bulma ihtiyac iindeydim. Ayrca, bu ilgi, Berma oynad srece, hayatn blnmezlii iinde gzlerime, kulaklarma sunduu her eye, eit younlukta ynelmiti; hibir eyi ayrmam, sememiti; bu yzden de, sanatnn sadeliine, ince zevkine yaplan bu vglerde kendine mantkl bir gereke bulmu olmaktan honuttu; kendine mal etme gcyle bu vgleri kendine ekti ve sarho bir adamn, komusunun, bir duygulanma gerekesi bulduu hareketlerine sarl gibi, drt elle sarld onlara. "Doru," diyordum kendi kendime, "sesi ne kadar gzel, barp arma yok, kostmleri ne kadar sade, Phaidra ne kadar zekice bir seim! Yo hayr, hayal krklna uramadm." Havulu souk dana eti, mutfamzn Michelangelo'su tarafndan, saydam kuvars ktlelerine benzer, jleden dev kristaller zerine yatrlm olarak, boy gsterdi.

ngiliz ulusu veya tipik bir ngiliz.

"Hanmefendi, birinci snf bir abanz varm," dedi M. de Norpois. "Kolay bulunur bir ey deil. Ben yurtdnda baz hizmetkrlar tutmak zorunda kaldm iin, mkemmel bir aba bulmann ne kadar g olduunu biliyorum. Gerek bir ziyafet bu bize sunduunuz." Gerekten de Franoise, nihayet nemli bir davetli onuruna, kendisine yakr zorlukta bir yemei baarma hrsyla coarak, biz bize olduumuzda artk girimedii zahmetlere girmi ve Combray'deki benzersiz slubuna ulamt. "te bunu bir restoranda bulamazsnz, en iyilerinde bile: Jlesi tutkal kokmayan, eti havucun kokusunu alm, kzde pimi dana eti, harikulade! Rica ederim, tekrar gelmeme msaade ediniz," dedi, biraz daha jle istediini iaretle belirterek. "Sofracbanz bu sefer de bambaka bir yemekte snamak benim iin ok ilgin olacak; mesela bf strogonofla kar karya grmek isterdim kendisini." M. de Norpois, yemein lezzetine kendisinin de bir katks olsun diye bize, hariciyedeki arkadalarna sk sk ziyafet ektii hikyelerinden bazlarn sundu; kh uzun ve anlalmaz imgelerle dolu cmleleriyle tannan bir politikacnn sylemi olduu gln bir cmleyi, kh ifade yeteneiyle sivrilmi bir diplomatn ksa ve zl cmlesini aktaryordu. Ama doruyu sylemek gerekirse, onun iin bu iki tr cmleyi ayran lt, benim edebiyatta uyguladm lte hi mi hi benzemiyordu. Kk farkllklardan ounu kavrayamyordum; onun kahkahalarla aktard szler, ok parlak bulduu szlerden ok farkl gelmiyordu bana. Benim sevdiim eserler hakknda, "Siz bunu anlyor musunuz yani? Ben, itiraf ederim anlamyorum, srrn zm deilim,"

diyecek trden insanlardand; ama ben de kendisine aynen karlk verebilirdim: nn bir cevapta, bir konumada bulduu espri veya samal, belagat veya tumturakll ben kavrayamyordum; niin unun kt, bunun iyi olduu konusunda anlalabilir hibir sebep olmamas, benim iin bu tr edebiyat daha da esrarengiz klyor, en karanlk edebiyat tr haline getiriyordu. Anlayabildiim tek ey, herkesin dnd eyi sylemenin, politikada apszlk deil, stnlk belirtisi olduuydu. M. de Norpois btn gazetelerde karmza kan birtakm ifadeleri etkileyici bir vurguyla kullandnda, srf onun kullanmyla, bir hkm, stelik de tartmalara yol aacak bir hkm haline geldiklerini hissediyordu karsndaki. Annem yermantar-ananas salatasna ok gveniyordu. Ancak bykeli, keskin gzlemci bakyla bir an salatay taradktan sonra, diplomatik bir suskunluk iinde yedi ve dncesini bize bildirmedi. Annem biraz daha almas iin srar edince M. de Norpois ald ama beklenen iltifatn yerine, "taat ediyorum hanmefendi, tam bir ferman bu, farkndaym," demekle yetindi. "Gazetelerde, Kral Theodosius'la uzun bir grmeniz olduunu okuduk," dedi babam. "Gerekten de, ender rastlanr bir yz hafzas olan kral, salonun n ksmnda beni fark edince kendisini Bavyera saraynda birok kereler grm olduumu hatrlama nezaketini gsterdi; o sralarda Dou'daki hkmdarln hayalinden geirmiyordu (biliyorsunuz oraya bir Avrupa kongresi tarafndan getirildi; hatta bu hkmdarl, armalar bakmndan Avrupa'nn en asil soyu olan soyuna tam denk bulmadndan, kabul etmeden nce epey tereddt geirmiti).

Bir yaver yanma gelip Majestelerini selamlamaya gitmemi syledi; tabiatyla, bu emri derhal yerine getirdim." "Ziyaretin sonularndan memnun kaldnz m?" "Son derece! Bu kadar gen bir hkmdarn, zellikle bylesine nazik artlarda, bu darboazdan nasl kurtulaca konusunda bir kayg, doal olarak vard. Ben, kendi adma, kraln siyasi kavray gcne tam bir gven duyuyordum. Ama itiraf etmeliyim ki beklentilerimi at. Cumhurbakanl Saray'nda yapt ve gayet yetkili bir kaynaktan rendiime gre batan sona kendisinin kaleme alm olduu al konumas, her yerde uyandrd ilgiye kesinlikle yakr nitelikteydi. Tek kelimeyle usta iiydi; biraz ataka olduunu kabul ediyorum, ama bu cesareti neticede kesinlikle doruland. Diplomatik geleneklerin kimi faydalar vardr tabii, ama bu gelenekler, bu rnekte, onun ve bizim lkelerimizi, nefes almann mmkn olmad bir havaszlk ortamnda yaatmak gibi bir sonu vermiti. Eh, bu durumda da, havay temizlemenin bir yolu - gayet tabii tavsiye edilmesi mmkn olmayan, fakat Kral Theodosius'un gze alabilecei bir yolu camlar krmaktr. stelik bunu, herkesi byleyen bir letafetle ve anne tarafndan kltrl bir hkmdarlar soyundan geldiini aka gsteren isabette ifadelerle yapt. Hi phe yok ki, lkesiyle Fransa'y balayan 'akrabalklardan sz ettiinde, bu terim her ne kadar eliliklerin kelime daarcnda pek bulunmasa da, kesinlikle son derece ba arlyd. Grdnz gibi, edebiyatn zarar yoktur, diplomaside, hatta tahtta bile," diye ekledi bana hitaben. "Evet, kabul ediyorum, mesele uzun sre nce belirlenmi, iki g arasndaki ilikiler mkemmel duruma gelmiti. Ama yine de bunun sylenmesi gerekiyordu. Sz bekleniyordu, hayran

olunacak bir seim yapld, ne kadar etkili olduunu grdnz. Ben kendi adma hararetle alklyorum." "Yllardr bu yaknlamay hazrlamakta olan dostunuz M. de Vaugoubert memnun kalm olmal." "stelik de Majesteleri, deti olduu zre, srarla bir srpriz olarak saklamt bunu. Zaten bata dileri bakan olmak zere herkes iin srpriz oldu; duyduuma gre bakan bu srprizden pek holanmam. Kendisine bu konuyu aan birisine, gayet ak seik bir biimde, yakndaki kiilerin duyabilecei kadar yksek bir sesle, yle cevap vermi: 'Bana ne danld, ne de haber verildi.' Bylece bu olayda hibir sorumluluk kabul etmediini aka belirtmi. tiraf etmek gerekir ki, mesele epey patrt kard," deyip hain bir tebessmle ekledi: "Asgari abay yasalarn yasas kabul eden meslektalarmn rahatnn bozulmadn syleyemem dorusu. Vaugoubert'e gelince, biliyorsunuz, Fransa'yla yaknlama politikas yznden ar eletirilere maruz kalmt; ok duygulu, altn kalpli bir insan olduundan, herhalde ok da zlmt. Rahatlkla teminat veririm bu konuda; benden ok daha gen olduu halde, kendisiyle ok grp konutum, dostluumuz yllar ncesine dayanr, kendisini iyi tanrm. Kim olsa tanrd zaten, prl prl bir kalbi vardr. Hatta eletirilebilecek tek kusuru budur; bir diplomatn kalbinin onunki kadar saydam olmas gerekmez. Buna ramen, kendisini Roma'ya gndermekten sz ediyorlar; nemli bir terfi, ama epeyce byk lokma. Aramzda kalsn, bence Vaugoubert hrstan tamamen yoksun olmakla birlikte, bu ie ok sevinecektir, bu beladan hi de kurtulmak istemiyor. Orada harikalar yaratabilir; Papalk Konseyi'nin aday; ben kendi adma, kendisini btn sanatkrlyla Farnese Saray ve

Carracci'lerin galerisi dekorunda rahatlkla hayal edebiliyorum. En azndan kimse kendisinden nefret edemez gibi grnyor; fakat Kral Theodosius'un evresinde, Wilhelm Caddesi'nin3 neredeyse emrinde diyebileceimiz, btn tavsiyelerini uysallkla yerine getiren bir perde arkas topluluk var ki, Vaugoubert'in bana bir i amak iin ne mmknse denedi. Vaugoubert yalnzca kulis entrikalaryla deil, kiralk gazeteci msveddelerinin hakaretleriyle de kar karya kald; daha sonra bunlar, btn satlm gazeteciler gibi korkak olduklarndan, ilk aman dileyenler oldular; ama bu arada, temsilcimiz aleyhine rezil, aptalca iftiralar ileri srmekten de geri kalmadlar. Bir aydan uzun bir sre boyunca, Vaugoubert'in dmanlar, kafa derisi dans yaparak etrafnda dndler," dedi M. de Norpois, etkileyici bir tavrla. "Ama tehlikeden haberi olan insan, iki kiiye bedeldir; o, bu hakaretleri elinin tersiyle geri pskrtt," diye ekledi, daha da iddetli bir vurguyla; yrtc baklar, yemee bir an ara vermemize sebep oldu. "Gzel bir Arap atasz vardr: 't rr, kervan yrr,' derler." M. de Norpois, bu ataszn orta ya attktan sonra, zerimizdeki etkisini lmek iin durup bir bak t. Etkisi glyd; bilinen bir ataszyd; o yl, deerli kiilerin nezdinde bir baka atasznn, "rzgr eken frtna bier," deyiinin yerini almt; onun dinlendirilmesi gerekiyordu, nk "pir akna almak" kadar dayankl ve uzun mrl deildi. Zira bu sekin kimselerin kltr, genellikle yllk, mnavebeli bir kltrd. phesiz, M. de Norpois'nn Revue'deki makalelerine baaryla serpitirdii bu tr alntlar, yazlarnn salam ve bilgili grnmesi iin art
3

Berlin'de Alman Dileri Bakanl binasnn bulunduu cadde.

deildi. Alntlarla sslenmi olmasalar bile M. de Norpois'nn sras gelince yle yazmas yeterliydi (kendisi de bunu yapmay ihmal etmezdi): "Saint-James4 kabinesi tehlikeyi hissetmekte gecikmedi" ya da "ift bal monarinin bencilce fakat becerikli siyasetini tedirgin baklarla izleyen Pont-auxChantres'da5 heyecan doruktayd" veya "Montecitorio'dan6 bir panik l ykseldi" yahut da, "Tamamen Ballplatz7 tarzndaki bu ezeli ikili oyun..." Cahil okur, bu terimlerden, meslekten diplomat derhal tanr ve selamlard. Bundan da te, st dzeyde bir kltre sahip olduunu syleten ey, alntlarn hesapl kullanmyd, ki bunun da kusursuz rnei, o dnemde hl, "Baron Louis'nin sk sk syledii gibi, bana iyi politika verin, size iyi maliye vereyim," idi. ("Japonlarn dedii gibi, zafer, iki rakipten, acya tekinden onbe dakika fazla katlanmay bilenindir" henz Dou'dan ithal edilmemiti.) Bu fevkalade kltrl nam, kaytszlk maskesi ardna gizlenmi gerek bir entrika dehasyla birleince, M. de Norpois'nn Manevi Bilimler Akademisi'ne girmesini salamt. Hatta baz insanlar, ngiltere'yle bir anlamaya varmamzn ancak Rusya'yla ittifak salamlatrarak mmkn olduunu belirtmek istediinde, tereddtsz yazm olduu u szlerden sonra, Fransz Akademisi'nde de yeri olduunu dnmlerdi: "Dileri bakanl aklndan karmasn, bu konuda eksik olan btn corafya kitaplarnda artk retilsin, bilemeyen renci bakalorya snavnda kesinlikle geirilmesin: Btn yollar
4 5

Londra'da Dileri Bakanl. Petersburg'daki Rusya Dileri Bakanl.

6 Roma'da 1870'e kadar adalet saray, 1871'den sonra millet meclisi binas olarak kullanlan saray 7 Viyana'da Dileri Bakanl'nn bulunduu meydan.

Roma'ya karsa, Paris'ten Londra'ya giden her yol da Petersburg'dan gemek zorundadr." "Ksacas," diye devam etti M. de Norpois, babama hitaben, "Vaugoubert bu olayla kendi beklentisini de aan, gayet gzel bir baar elde etti. Kibarca bir al konumas bekliyordu (son yllardaki bulutlardan sonra, bu zaten ok gzeldi), ama daha fazlasn ummuyordu. Hazr bulunanlar arasndan birok kii, bu konumay okumakla, yaratt etkiyi anlamann mmkn olmayacan srarla belirtti; konuma sanatnda byk bir ustala sahip olan kral, mkemmel telaffuzuyla, btn niyetlerin, inceliklerin altn izerek konumay yapm. Bu konuda olduka ilgin bir olay dinledim; Kral Theodosius'un btn kalpleri fetheden ocuksu iyi niyetini bir defa daha gzler nne seriyor. Bana anlatldna gre, netice itibaryla konumann en nemli yenilii olan ve grrsnz, daha uzun bir sre eliliklerde yorumlara konu olacak 'akrabalk' kelimesine geldii anda, Majesteleri abalarnn, hatta en byk hayalinin hak ettii mkfat, ksacas eriebilecei en yksek mevkiyi elde edecek olan bykelimizin sevincini tahmin ederek, hafife Vaugoubert'e dnm ve Oettingen'lerin o byleyici bakn zerinden ayrmadan o gayet iyi setii, gerek bir keif olan 'akrabalklar' kelimesini, kasten ve iin iyzn bilerek kullandn herkesin anlayaca bir tonda telaffuz etmi. Vaugoubert heyecann zaptetmekte glk ekmi; kendisine bir lde hak verdiimi itiraf etmeliyim. Hatta, kesinlikle gvenilir bir dostum kulama fsldad, yemekten sonra, Majesteleri dzenledii toplantda Vaugoubert'e yaklam ve alak sesle, 'rencinizden memnun musunuz, sevgili Marki?' demi. Kesin olan bir ey var ki," diye toparlad M. de Norpois, "iki

lke arasndaki, II. Theodosius'un renkli ifadesiyle 'akrabalklar' daha da pekitirmek konusunda byle bir konuma, yirmi yllk mzakerelerden daha ok yarar salamtr. zerinde durulan, bir kelime aslnda, ama baknz ne byk skse yapt; btn Avrupa basn onu yazyor, uyan drd ilgiye, getirdii yeni sese baknz. Zaten kraln tarz bu. Her gn byle bir mcevher bulduunu syleyecek kadar ileri gitmeyeceim. Ama hazrlad konumalarda, daha da nemlisi, irticalen konuurken, saknmadan syledii bir szle kendisini belli etmedii - neredeyse imzasn atmad diyecektim - ok enderdir. Bu konuda taraf tutmakla sulanmam mmkn deil, nk ben bu tarz yeniliklere kesinlikle dmanmdr. Yirmi rnekten on dokuzunda tehlikelidirler." "Evet, Alman imparatorunun son telgrafndan holanmam olacanz dnmtm," dedi babam. M. de Norpois, "Ah! Hi sormayn!" der gibi gzlerini havaya dikti. "Her eyden nce, nankrce bir davran. Sutan da te, bir hata, stelik de zrva diyebileceim bir aptallk! Zaten bir dur diyen olmazsa, Bismarck' kovan adam, yava yava Bismarck'n btn politikasndan da vazgeebilir pekl; bu da, bilinmezlie dalmak olur." "Eim belki gelecek yaz kendisini spanya'ya gtreceinizi syledi beyefendi; onun adna ok sevindim." "Evet, ok cazip, beni ok sevindiren bir proje. Bu seyahate sizinle birlikte kmay ok isterim dostum. Ya siz hanmefendi, tatilde ne yapacanz dndnz m?" "Belki olumla Balbec'e gideceiz, bilmiyorum."

"Ya! Balbec hotur; birka yl nce uramtm. ok sevimli villalar yapmaya balamlar; hounuza gideceini sanyorum. Ama sorabilir miyim, niin Balbec'i setiniz?" "Olum o yredeki baz kiliseleri, zellikle Balbec Kilisesi'ni grmeyi ok arzu ediyor. Yolculuun, daha ok da orada kalmzn yorgunluu saln bozar diye korkuyordum biraz. Ama rendiime gre, durumunun gerektirdii konfor ve koullarda yaamasn salayacak mkemmel bir otel yaplm ksa bir sre nce. 'Ta! Bu bilgiyi, kulakard etmeyecek bir hanma muhakkak vermem gerekiyor." "Balbec Kilisesi harikulade bir kilise, deil mi beyefendi?" diye sordum; Balbec'in gzelliklerinden birinin, sevimli villalar olduunu renmenin zntsn yenerek. "Fena saylmaz, ama gerek birer ilenmi mcevher olan Reims Katedrali'yle, Chartres Katedrali'yle ve benim favorim olan, esiz Paris Sainte-Chapelle Kilisesi'yle kyaslanamaz." "Ama Balbec Kilisesi'nin bir blm Romanesk deil midir?" "Gerekten de Romanesk'tir, ki bu da zaten son derece souk bir sluptur ve ta dantel gibi ileyen gotik mimarlarn zarafetini, hayalgcn hibir bakmdan mjdelemez. Balbec Kilisesi, yaknndaysanz, grlmeye deer, olduka ilgintir; yamurlu bir gnde yapacak ey bulamazsanz, oraya girebilirsiniz; Tourville'in mezarn grrsnz." "Dn Dileri'nin yemeine gittiniz mi? Ben gidemedim," dedi babam. "Hayr," dedi M. de Norpois glmseyerek, "itiraf etmem gerekir ki ok farkl bir davet uruna gidemedim. Bahsini

duymu olabileceiniz bir hanmn yemek davetine katldm; gzel Madame Swann'n." Annem, belli etmemekle birlikte, irkildi; babamdan daha sratli bir duyarll olduundan, babamn biraz sonra cann skacak bir ey karsnda, onun adna telalanrd. Babamn skntlarn nce annem alglard; tpk Fransa'yla ilgili birtakm kt haberlerin, bizden nce yurtdnda duyulmas gibi. Annem yine de, Swann'larn ne tr misafirleri olabileceini merak ettiinden, M. de Norpois'ya orada kimlerle karlatn sordu. "Tanrm... Bana yle geliyor ki, oras daha ziyade beylerin gittii bir ev. Birka evli erkek de vard, ama karlar o gece rahatsz olduklarndan gelememilerdi," diye cevap verdi bykeli, saflkla perdelenmi bir incelikle. Etrafna ynelttii baklarn tatll ve arball, bu baklardaki fesatl yumuatrm gibi yapp, ustaca abartyordu. "Gerei tam olarak yanstmak iin," diye ekledi, "unu da eklemem gerekiyor: Oraya giden kadnlar da var, ama... nasl sylesem... Swann'n," (Svan diye telaffuz ediyordu) "tabakasndan ziyade, cumhuriyeti sosyeteden kadnlar. Kim bilir? Belki bir gn politik veya edeb bir salon olur. Zaten onlar bu durumdan memnun grnyorlar. Hatta bence Swann memnuniyetini biraz fazla gsteriyor. Karsnn gelecek hafta evlerine davetli olduu, stelik yaknlndan hi de gurur duyulmayacak kiileri sayarken yle bir densizlik, zevksizlik, neredeyse grgszlk sergiledi ki, onun gibi zeki bir adamda, bu beni ok artt. Sanki iftihar edilecek bir eymi gibi ikide birde, 'Bir tek bo gecemiz yok diyordu; tam bir sonradan grme gibi; hlbuki yle deil. nk Swann'n ok sayda erkek, hatta hanm arkada vard; fazla ileri gitmek, bobo-

azlk etmi olmak istemem ama, unu diyebilirim ki, hanm arkadalarnn hepsi, hatta ou olmasa bile, bir tanesi var ki ok da soylu bir hanmdr - Madame Swann'la ilikiye girme fikrine tamamen kar kmayabilirdi; o durumda da, muhtemelen koyun gibi onun izinden gidenler olurdu. Ama duyduuma gre, Swann'n bu yolda bir giriimi olmam. Ne, bir kestaneli puding daha m? Bu Lucullus'a yarar ziyafetten sonra kendimi toparlamam iin Karlsbad'da bir kr fazla olmayacak dorusu. Belki Swann, stesinden gelinecek ok fazla direnile karlaacan dnmtr. Evliliinin ho karlanmad kesin. Kadnn servetinden bahedildi; ki o da koca bir martaval. Her neyse, btn bunlar ho grnmedi. Ayrca, Swann'n son derece zengin, fevkalade bir evlilik yapm bir halas vardr; kocas, mali bakmdan en gl kimselerden biridir. Bu hanm Mme Swann' evine kabul etmeyi reddetmekle kalmayp, dostlar ve tandklar da ayn eyi yapsn diye enikonu bir kampanya yrtt. Paris'in kalburst kiilerinden herhangi birinin Madame Swann'a bir saygszlk ettiini sylemek istemiyorum... Katiyen! Zaten kocas o durumda delloyu kabul etmeyecek adam deildi. Her ey bir yana, iin en garip taraf, Swann'n, o kadar fazla sayda, stelik de son derece sekin insan tand halde, en hafifinden ok kark diyebileceimiz bir evre iin byle aba gstermesi. Ben Swann' ok eskiden tanyan biri olarak, itiraf etmeliyim ki, byle kibar, en sekin evrelerde aranan bir adamn, ulatrma bakanl zel kalem mdrne, ziyaretinden tr hararetle teekkr ettiini, izin verirlerse Madame Swann'n, eini ziyaret etmek istediini syleyiini grnce, hem ok ardm, hem de ok gldm. Swann bu evrede kendini kaybolmu gibi hissediyor olsa gerek; bu onun alk olduu bir dnya deil

akas. Bununla birlikte, Swann'n mutsuz olduunu sanmyorum. Evlenmelerinden nceki yllarda, kadnn olduka irkin antaj manevralarna bavurduu da doru; Swann ne zaman bir isteini yerine getirmese, kzn babasndan uzaklatryordu. Btn inceliine ramen bir o kadar da saf olan zavall Swann ise, her defasnda kznn karlmasn bir tesadf sanyor, gerei grmek istemiyordu. Zaten kadn srekli kavga karp huysuzluk ettiinden, amacna ulap Swann'la evlendii gn, artk hibir eyin kadn durduramayacan, hayatlarnn bir cehennem olacan sanyordu herkes. Gelin grn ki, tam tersi oldu. Swann'n karsndan sz edii ok akaya alnyor, hatta alay konusu oluyor. Tabii ki, hi kimse Swann'n ne olduunu (Molire'in kulland kelimeyi bilirsiniz)8 aa yukar bilse de, gidip bunu cmle leme ilan etmesini beklemiyordu; buna ramen karsnn mkemmel bir e olduunu sylemesi mbalaal bulunuyor. Hlbuki zannedildii kadar yanl bir tespit deil bu. Btn kocalarn tercih etmeyecei bir tarz olsa da, Mme Swann'n kocasn kendi tarznda sevdii inkr edilemez; zaten, sz aramzda, bu kadn ok uzun zamandr tanyan ve hi de aptal olmayan Swann'n, ne yaptn bilmediine de inanmyorum. Kadnn uar olmadn sylemiyorum; tahmin edebileceiniz gibi hi durmayan fesat dillere baklrsa, Swann da ondan geri kalmyormu. Ama kadn Swann'n kendisi iin yaptklarna minnet duyuyor ve herkesin korktuunun aksine, bir melek kadar yumuam gibi grnyor." Bu deiiklik, belki de M. de Norpois'nn sand kadar tuhaf deildi. Odette, Swann'n bir gn gelip kendisiyle
8

Molire'in oyunu: Le Cocu Imaginaire (Hayal Boynuzlu).

evleneceini dnmemiti; ne zaman saygdeer bir adamn metresiyle evlendiini artniyetle Swann'a haber verecek olsa, Swann'n buz gibi bir sessizlie brndn, dorudan sorgulayp, "Sence ok iyi etmemi mi, ona genliini adam bir kadn iin byle bir ey yapmas ok ho deil mi?" diye sorduunda da, Swann'n ters ters, "Ben kt demiyorum, herkes istediini yapar," diye cevapladn grmt. Hatta Swann'n fkelendii zamanlar syledii gibi onu bsbtn terk edebileceini bile dnyordu. Ksa bir sre nce, heykeltra bir kadnn, "Erkeklerden her ey beklenir, hepsi o kadar adi ki," dediini duymu ve bu karamsar zdeyiin derinliinden ok etkilenerek kendisine mal etmiti; "Ne de olsa, hibir ey imknsz deildir; bende bu ans olduktan sonra," der gibi, ylgn bir tavrla, olur olmaz tekrarlayp duruyordu. Ve bylece, Odette'in hayatn o zamana kadar ynlendirmi olan, "Seven erkee her ey yaplr, hepsi o kadar salak ki," zdeyiinin, yznde, "Korkmayn, krp dkmez," dermi gibi bir gz krpyla ifade bulan iyimser zdeyiin pabucu dama atlmt. Bu arada Odette arkadalarnn, mesela kendisinin Swann'la beraberliinden daha ksa bir beraberlikten sonra, stelik ocuksuz olarak evlenmi olan, artk nispeten sayg gren, Cumhurbakanl Saray'ndaki balolara davet edilen bir arkadann, Swann'n tutumuyla ilgili neler dndn de kendisine dert ediyordu. M. de Norpois'dan daha derinlemesine muayene yapan biri, Odette'i hrnlatran eyin bu kk dme duygusu, bu utan olduunu, sergiledii ekilmez kiiliin asl kiilii olmadn, aresiz bir hastalk olmadn phesiz tehis edebilir, sonucu, yani yeni bir dzenin, evlilik dzeninin, bu can skc, gndelik, ama kesinlikle organik olmayan tatszlklara neredeyse sihirli

bir ekilde, sratle son vereceini kolaylkla kestirebilirdi. Hemen hemen herkes bu evlilie at; asl artc olan budur. phesiz, ak denilen olgunun btnyle znel yapsn ve akn, fazladan bir kii, bu dnyada ayn ismi tayan kiiden ayr, zelliklerinin ounu bizden alm bir kii yaratmak anlamna geldiini, ok az insan kavramtr. Yine pek az insan, kendilerinin grd varlkla ayn olmayan bir varln, bizim iin zamanla dev boyutlara ulamasn doal kabul edebilir. Bununla birlikte, Odette rneinde, yle grnyor ki, unu fark etmek mmknd: Pek tabii, Swann'n zeksn hibir zaman tam olarak anlamad halde, hi deilse btn almalarnn balklarn ve btn ayrntlarn bilirdi; o kadar ki, Vermeer ismi, Odette iin terzisinin ismi kadar bildikti. Swann'n baz kiilik zelliklerini, dier btn insanlarn grmezden geldii veya alay ettii, sadece bir metresin, bir kz kardein, aslna sadk ve sevilen suretini hayalinde tad zelliklerini, ok iyi tanrd. Bu zelliklere, hatta deitirmeyi en ok istediklerimize bile yle sk skya balyzdr ki, bir kadn zamanla bu zelliklerimize kar, bizim kendi alkanlmza, anne babamzn alkanlna benzer hogrl, dosta akac bir alkanlk kesbettii iin, eski ilikilerde, aile sevgisinin tatllna ve gcne yakn bir eyler bulunur. Bir insanla aramzdaki balar, o insan bizim bir kusurumuzu yarglamak iin bizimle ayn gr asn benimsedii zaman kutsallam olur. Swann'n bu tuhaf zelliklerinden bazlar vard ki, kiiliiyle olduu kadar zeksyla da ilikiliydi; buna ramen, kkleri yine de kiiliinde olduundan, Odette'in bunlar fark etmesi daha kolay olmutu. Swann yazarlk yaptnda, incelemeleri

yaynlandnda, bu zelliklerin, mektuplarnda ve konumasnda olduu gibi fark edilmediinden yaknrd Odette. Swann'a, onlara daha ok yer vermesini tavsiye ederdi. Odette'in bunu istemesinin sebebi, onun Swann'da en ok beendii zelliklerin bunlar olmasyd; ama bu zellikleri de Swann'a daha ait olduklar iin beendiinden, belki de yazlarnda bu zellikleri bulmak istemekte haksz saylmazd. Belki de, btn bunlara ek olarak, Swann'n daha canl eserlerle nihayet parlak bir baar kazanabileceini, bylece kendisinin de, Verdurin'lerde her eyden ok deer vermeyi rendii bir eyi yapma, yani bir salon sahibi olma imkn bulacan dnyordu. Bu tr bir evlilii gln bulan, kendileriyle ilgili olarak, "Mlle de Montmorency'yle evlenirsem M. de Guermantes ne dnr, Braut ne der?" diye dnen, bu tr sosyal idealleri olan insanlarn arasnda, yirmi yl nce Swann'n kendisi de vard; o Swann ki, Jockey Kulb'ne girebilmek iin kendini paralam, o sralarda, aaal bir evlilik yaparak konumunu salamlatracan, Paris'in en gzde erkeklerinden biri haline geleceini dnmt. Ne var ki, byle bir evlilik erevesinde sz konusu kiinin kafasnda kurduu hayaller, tm hayaller gibi, solup tamamen silinmemek iin, dardan beslenmeye muhtatr. En byk hayaliniz, size hakaret etmi olan adam kk drmektir. Ama lke deitirir ve bir daha adn bile duymazsanz, dmannz sonunda gznzdeki btn nemi kaybedecektir. nsan, Jockey Kulb'ne veya Fransz Enstits'ne girmek istemesine sebep olan kiilerin hibirisini yirmi yldr grmyorsa, bu topluluklardan birinin veya dierinin yesi olma ihtimali kendisini katiyen

heveslendirmez. te yandan, uzun bir iliki, tpk bir inziva, bir hastalk, bir din deitirme gibi, eski hayallerin yerine yenilerini koyar. Swann Odette'le evlendiinde, sosyete heveslerinden vazgemek durumunda kalmad; nk Odette, kendisini ok uzun zaman nce bu heveslerden manevi anlamda koparmt. Zaten yle olmasayd deeri iyice artard. Kltc evlilikler, az ok cazip bir durumdan, ok zel bir mutluluk uruna fedakrlk yapmak anlamna geldiinden, genellikle en deerli evliliklerdir (gerekten de, kltc evlilikten para evlilii anlalmamaldr; nk kadnn veya erkein satlm olduu, istisnasz btn evli iftler, eninde sonunda kabul grrler; kabuln sebebi gelenekler, ok sayda rnee gvenmek, insanlar arasnda ayrm yapmay istememek de olsa). Ayrca belki de Swann, yozluundan olmasa da sanatlndan tr, tpk Mendel'cilerin yapt gibi ya da mitolojide anlatld gibi bir melez tr yaratmaktan, kendisini baka soydan bir canlyla, bir arides veya bir yosmayla iftletirmekten, saraya damat olmaktan veya kendisine hi yakmayan bir evlilik yapmaktan, ne olursa olsun bir haz duyacakt. Odette'le evlenme ihtimalini her dndnde, kendisini (stelik snopluu yznden deil) kayglandran bir tek kii olmutu yeryznde; o da Guermantes Desi'ydi. Odette ise aksine Guermantes Desi'ne hi aldrmyor, byle usuz bucaksz bir gkler lemi ierisinde gezineceine, sadece kendisinin bir stnde yer alan insanlar dnyordu. Ama Swann dncelere dald saatlerde, Odette'i kars olarak grd zaman, mutlaka, onu ve zellikle de kzn, kaynpederinin lmyle ksa zamanda Guermantes Desi unvann alan Laumes Prensesi'ne gtrecei an zihninde canlandryordu. Onlar baka kimseye tantrmak istemiyor,

ama desin kendisiyle ilgili Odette'e, Odette'in Mme de Guermantes'a neler syleyeceini, Guermantes Desi'nin Gilberte'e gsterecei sevgiyi, kzn martarak kendisini nasl gururlandracam kurduunda, hatta kelimelere dktnde, duygulanyordu. Tantrlma sahnesini kendi kendine canlandrrken, hayal edilen ayrntlarda, tpk tutarn keyf olarak belirledikleri bir piyangoyu kazansalar, nasl harcayacaklarn dnen kiilerin titizliiyle davranyordu. Kararlarmza elik eden hayallerin bu kararlar tevik ettii lde, denebilir ki, Swann'n Odette'le evlenmesindeki ama, onu ve Gilberte'i, baka kimse yokken, hatta gerekirse kimsenin haberi olmadan, Guermantes Desi'ne tantrmakt. leride, Swann'n kars ve kz adna arzulad, sosyeteye ilikin tek hevesinin nasl yasaklandn, stelik Swann'n, lrken, desin onlar asla tanmayacan dnmesine sebep olacak kadar mutlak bir biimde veto edildiini greceiz. Aksine, Swann'n lmnden sonra Guermantes Desi'nin Odette ve Gilberte'le iliki kurduunu da greceiz. Belki bu konuda gelecei fazla karanlk grmese, istedii kaynamann, kendisinin hazr bulunmayaca, zevkini karamayaca bir zamanda olabilecei ihtimalini sakl tutsa - bu kadar kk bir eye bunca nem vermesine ramen - aklllk etmi olurdu. Eninde sonunda mmkn olan hemen hemen btn sonulan, dolaysyla en imknsz sandmz sonular da douran nedensellik, bazen ar bir ileyitir; onu hzlandrmak isterken engelleyen arzumuz, hatta varlmz tarafndan daha da yavalatlan bu ileyi, ancak arzumuz, bazen de hayatmz tkendiinde tamamlanr. Swann bunu kendi tecrbesinden bilmiyor muydu? lk grdnde holanmam olsa da tutkuyla sevdii ve artk sevmezken, Swann'n iindeki, btn

hayatn Odette'le geirmeyi o kadar isteyen, umutsuzlua den varlk lmken evlendii Odette'le evlilii, daha hayattayken, lmden sonra gelen bir mutluluk, adeta lmnden sonra olacaklarn bir nbelirtisi deil miydi? Ben Paris Kontu'ndan sz atm, Swann'n dostu olup olmadn sordum; nk konumann Swann'dan baka bir konuya gemesinden korkuyordum. "Evet, yle gerekten," diye cevap verdi M. de Norpois bana dnerek. Muazzam alma gcnn ve zmleme yeteneinin, kendi hayati ortamlarym gibi, iinde rahata yzdkleri mavi baklarn, benim naiz ahsma dikmiti. "Tanr biliyor," diye ekledi, tekrar babama dnerek, "prensle - her ne kadar resm bir mevki deilse de - konumumun zorlatraca kiisel bir ilikim olmamakla birlikte, kendisine duyduum saygy gururla ifade ederim; bu saygnn snrlarn amadan size olduka ilgin bir olay anlatacam: Drt yl kadar nce, prens, Orta Avrupa lkelerinin birinde, kk bir tren istasyonunda Mme Swann' grm. Tabii, yaknlarndan hibiri, (yakk almayaca iin) Mme Swann' nasl bulduunu Monsenyr'e sorma cretini gstermemi. Ama konuma srasnda tesadfen ad getiinde, prens, neredeyse gzle grlmez diyebileceimiz, ama yanlgya yer vermeyen iaretlerle, izleniminin netice itibaryla hi de olumsuz olmadn gstermekte bir saknca bulmam." "Ama Paris Kontu'na tantrlmas mmkn olmamtr herhalde, deil mi?" diye sordu babam. "Dorusu bilemiyorum; prenslerin ne yapaca belli olmaz," diye cevap verdi M. de Norpois. "En an ve eref sahibi olanlar, onlara borlu olunan her eyi almay en iyi bilenleri, bazen ayn zamanda kamuoyunun hkmlerini (en hakl

olanlarn bile) en az gz nne alanlardr; yeter ki birtakm ballklar dllendirmek sz konusu olsun. Paris Kontu'nun ise, aslnda ok zeki bir ocuk olan Swann'n sadakatini daima byk bir tevecchle kabul ettii, su gtrmez bir gerek." "Sayn bykeli, sizin izleniminiz ne oldu?" diye sordu annem, hem nezaket icab, hem de meraktan. M. de Norpois, szlerinin her zamanki lllyle elien bir eski uzman evkiyle cevap verdi: "Bence fevkalade!" Bir kadnn yaratt gl bir izlenimi itiraf etmenin (neeli bir ifadeyle yapld srece) konuma yeteneinin zellikle beenilen bir ekline girdiini bildii iin, kk bir kahkaha att ve birka saniye sren bu gl, yal diplomatn mavi gzlerini yaartt, burnunun, incecik krmz liflerle damar damar olmu kanatlarn titretti. "Byleyici bir hanm!" "Acaba bu yemekte Bergotte adnda bir yazar da bulunuyor muydu efendim?" diye ekinerek sordum, konumay Swann'lar konusundan uzaklatrmamaya alarak. "Evet, Bergotte oradayd," dedi M. de Norpois, ban kibarca bana doru eerek. Sanki babama nezaket gstermek istediinden, ona ait olan her eye, o yataki insanlardan bu kadar kibarlk grmeye alkn olmayan, benim yamdaki bir ocuun sorularna bile, gerekten nem verir gibiydi. "Kendisini tanyor musunuz?" diye sordu, Bismarck'n, kavrayna hayran olduu duru baklarn bana dikerek. "Olum kendisini tanmyor, fakat ok beeniyor," dedi annem. "Aman Tanrm!" dedi M. de Norpois. (Kendi zekm konusunda, genellikle beni kvrandran phelerden ok daha

ciddi pheler uyandrmaktayd iimde; nk benim kendimden kat kat, binlerce kat stn grdm, yeryznde en yce bulduum eyin, onun beenilerinin en alt basamanda yer aldn gryordum.) "Ben bu gre katlmyorum. Bergotte benim kavalc diye tanmlayacam biri; bununla birlikte, kaval gzel aldn kabul etmek gerekir, epeyce zentili ve yapmack olduu halde. Ama sonu olarak bir kavalc; bu da pek fazla bir ey saylmaz. Salam bir kurgusu olmayan kitaplarnda at diyebileceimiz eyi katiyen bulamazsnz. Hareket yoktur - varsa da azdr - ama daha da nemlisi, belli bir dzeye ulaamamtr. Kitaplar temelden yanltr; hatta temelden yoksundur. Hayatn giderek artan karmaklnn okumaya neredeyse zaman brakmad bu ada, Avrupa haritasnn kkl deiikliklere urad, belki de daha byk deiikliklerin arifesinde olduu gnmzde, her yerde onca tehditkr ve yeni sorunun kt bir zamanda, kabul edersiniz ki, bir yazardan, salt biimin deerleri zerine bo Bizans tartmalaryla bize her an, hem ieriden, hem de dardan ifte barbar istilasna urayabileceimizi unutturan bir zekdan daha fazla ey beklemeye hakkmz var. Bu beyefendilerin Sanat in Sanat dedikleri pek kutsal akma kfr etmi olduumu biliyorum; ama amzda, kelimeleri ahenkli bir biimde dzenlemekten daha acil iler var yaplacak. Bergotte'un tarz bazen gayet hotur, inkr etmiyorum; ama btn olarak baktmzda olduka zorlama, deersiz ve pek cesur olmayan bir yazar. imdi sizin Bergotte'a olan son derece abartl hayranlnz gz nne alnca, biraz nce bana gsterdiiniz birka satr daha iyi anlyorum; kendiniz de bunun ocuka bir karalamadan baka bir ey olmadn aka sylediinize gre," (gerekten sylemitim,

ama hi de yle dnmyordum) "zerine bir snger ekmesem, hakszlk etmi olurum. Affetmek, bilhassa genlik gnahlarn affetmek, bykln anndandr. Ne de olsa, vicdannda ayn gnah tayan, sizden baka kiiler de var; zamannda kendisini air sanm tek kii siz deilsiniz. Ba na gsterdiiniz yazda, Bergotte'un kt etkisi grlyor. Sizin satrlarnzda, onun stn niteliklerinin hibirinin olmadn sylemem eminim sizi artmayacaktr; nk Bergotte, sizin bu yata daha temel kavramlarna bile sahip olamayacanz, esasen tamamen yzeysel, belirli bir slubu yaratma sanatnda, esiz bir ustalk kazanmtr. Ne var ki kusur imdiden ayn kusur: tumturakl kelimeleri art arda dizip ancak ondan sonra muhtevayla ilgilenme terslii. Eee ters binmek yani. Bergotte'un kitaplarnda bile, btn o biimsel etrefillikler, yoz aydn incelikleri bana pek bo ve anlamsz geliyor. Bir yazar ho birka havai fiek patlatt diye hemen aheser damgas yaptrp ortal velveleye veriyorlar. aheserler o kadar sk rastlanan eyler deillerdir! Bergotte'un baarlar arasnda, deyim yerindeyse daarcnda, ilhamn kanatland bir roman, ktphanenizin sevilen bir kesine yerletireceiniz bir kitap yoktur. Ben onun byle bir tek eserini grmedim. Buna ramen eserin, yazarndan kat kat stn olduunu da belirtmem gerekir. Yazarlar sadece kitaplarndan tanmak gerektiini ileri sren zeki kiiyi hakl karan bir rnektir Bergotte! Kendi kitaplarna bu kadar aykr, bu kadar kendini beenmi, bu kadar kasnt, bu kadar terbiyeden mahrum bir kimse olamaz! Konumas kh baya, kh kitap gibi; stelik kendi kitaplarndan biri deil, skc bir kitap gibi - Bergotte'un kitaplar en azndan skc deildir. Son derece dank, anlalmaz bir zihin, babalarmzn Apollon khini dedikleri

trden, stelik syledii eyleri, ifade ekliyle daha da tatszlatran bir adam. Lomnie miydi, Sainte-Beuve myd, hatrlamyorum, Vigny'nin ayn kusurunun insan bktrdn anlatr. Ama Bergotte, baz sayfalar antolojilere alnmay hak eden Cinq Mars' da yazmad, Krmz Mhr" de." Kendisine takdim ettiim yaz hakknda M. de Norpois'nn syledikleri beni ykmt; te yandan, bir yaz yazmaya, hatta sadece ciddi dncelere kendimi vermeye altmda karlatm zorluklar dnyordum; zihinsel adan bir sfr olduumu ve edebiyatn bana gre olmadn bir kere daha hissettim. phesiz, vaktiyle Combray'de birtakm pek basit duygularla veya Bergotte'u okuyarak, bana ok deerli gibi grnen bir hayal lemine dalmtm. Ama bu lemi, mensur iirim yanstyordu; hi phe yok ki, M. de Norpois benim sr f bsbtn yanltc, bo bir hayal yznden gzel bulduum eyi, derhal kavrayp kefetmiti; bykelinin yutaca bir ey deildi. Aksine, (dardan, nesnellikle, en yetkili, en zeki uzman tarafndan deerlendirildiinde) ne aalk bir durumda olduumu gstermiti bana. Kendimi yklm, km hissediyordum; zihnim, kendisine salanan kabn boyutlarndan baka boyutu olmayan bir sv gibi, bir zamanlar dehann usuz bucaksz hacmini doldurabilecek ekilde genlemiken, imdi bzlm, M. de Norpois'nn onu bir anda kapatp snrlad dar niteliksizliin iine hapsolmutu. "Kar karya getirilmemiz," diye ekledi babama dnerek, "Bergotte'a da, bana da, epeyce hrn olmaktan baka pek bir seenek brakmad (aslnda bu, ilgin olmann da bir yoludur). Bergotte bundan birka yl nce, benim orada bykelilik yaptm dnemde, bir Viyana ziyareti yapmt; kendisini bana Metternich Prensesi tantrd; gelip kaydoldu; davet

edilmek istiyordu. Ben yurtdnda, Bergotte'un netice itibaryla, bir lde - doruyu sylemek gerekirse pek kk bir lde - ereflendirdii Fransa'y temsil ettiimden, zel hayatyla ilgili, hi de parlak olmayan dncelerimi gz ard edebilirdim. Ne var ki Bergotte tek bana seyahat etmiyordu; stelik hanm arkadann da davet edilmesi konusunda srarlyd. Baka insanlara oranla ar mutaassp olduumu dnmyorum; ayrca, bekr olduumdan, evli bir aile babasna kyasla bykeliliin kaplarn biraz daha serbeste aabilirdim belki. Bununla birlikte, itiraf etmem gerekir ki, namussuzluun da kabul edemeyeceim bir derecesi vardr; bu namussuzluu iyice iren klan bir ey daha var; o da, sancl kuruntularn, hastalkl pimanlklarn bitmez tkenmez ve laf aramzda biraz bayltc zmlemeleriyle, ufack gnahlar iin skc ahlak dersleriyle (ki bunlarn da bedeli bellidir) dolu kitaplarnda, fazlasyla maneviyat, hatta ak syleyelim, ahlak kesilen Bergotte'un, zel hayatnda bu kadar dncesizlik, edepsizlik sergilemesi. Her neyse, kendisine bir karlk vermekten kandm; prenses tekrar rica etti, fakat yine bir sonu alamad. Bu sebeple, beyefendinin tarafndan pek iyi bir gzle grldm sanmyorum; Swann'n, benimle birlikte onu da davet etme nezaketini ne dereceye kadar takdir ettiini bilemiyorum. Eer davet edilmeyi kendisi istemediyse tabii. Hi belli olmaz; nk adam aslnda hasta bir tip. Hatta bu onun yegne mazereti." "Acaba Mme Swann'n kz da var myd bu yemekte?" diye sordum M. de Norpois'ya. Bu soruyu sormak iin, salona getiimiz bir andan yararlandm; sofrada, kprtsz ve aydnln ortasnda, heyecanm gizlemem mmkn olmazd.

M. de Norpois, bir an hatrlamaya alr gibi durdu, sonra cevap verdi: "Evet, on drt, on be yalarnda bir gen kz, deil mi? Tabii, yemekten nce, ev sahibimizin kz sfatyla tantrldn hatrlyorum. Kendisini pek az grdm belirtmeliyim; erkenden yatmaya gitti. Belki de arkadalarna gidiyordu, pek hatrlamyorum. Grdm kadaryla Swann ailesiyle yakndan alakadarsnz." "Mile Swann'la Champs-Elysees'de, birlikte oyun oynuyoruz, ok zarif bir kzdr." "Anlald, imdi anlald! Gerekten, ben de kendisini ok ho buldum. Buna ramen, itiraf etmeliyim ki, annesine hibir zaman yetiebileceini sanmyorum; umarm bunu sylemekle, fazla gl bir duygunuzu incitmi olmuyorum." "Ben Mile Swann'n yzn daha ok beeniyorum, ama annesine de hayranm; srf kendisini geerken grrm umuduyla Boulogne Orman'na gezintiye gidiyorum." "Ya! Bunu mutlaka syleyeceim onlara, ok holarna gidecektir." M. de Norpois bu szleri sylerken, birka saniye boyunca, benim Swann'dan zeki bir adam, babasndan erefli bir sarraf, evinden gzel bir ev olarak sz ettiimi duyup, ayn derecede zeki baka bir adamdan, ayn derecede erefli baka sarraflardan ve ayn derecede gzel bir baka evden de ayn hevesle sz edeceimi dnen btn insanlarla ayn durumdayd; yani, bir deliyle sohbet eden akl banda bir adamn, karsndakinin deli olduunu henz fark etmemi olduu an. M. de Norpois, gzel kadnlar seyretme zevkinin son derece doal olduunu, birisi bize bu gzel kadnlarn birinden cokuyla sz ettiinde hemen onu k yerine koyup

bu konuda akalamann, onu desteklemeye sz vermenin, terbiye icab olduunu biliyordu. Ama benden Gilberte'e ve annesine sz edeceini syleyince (bylece, bir esintinin akkanln, daha dorusu Minerva'ya hatlarn veren ihtiyarn zelliini edinmi bir Olympos tanrs gibi, grnmez olarak bizzat Mme Swann'n salonuna girerek ilgisini ekme, zihnini megul etme, benim hayranlm karsnda minnetini kabartma, ona nemli bir kiinin arkada olarak grnme, gelecekte kendisi tarafndan davet edilmeye layk biri izlenimi yaratma ve ailesinin zel hayatna dhil olma imkn elde edecektim), Mme Swann nezdinde phesiz sahip olduu nfuzu benim lehime kullanacak olan bu nemli ahsa kar iimde yle bir sevgi canland ki, uzun sre suda kalm izlenimi uyandran, yumuak, beyaz, krk ellerini pmemek iin kendimi zor tuttum. Benden baka kimsenin fark etmediini sandm, belli belirsiz bir hareket yapar gibi oldum. nsann, szlerinin ve hareketlerinin bakalarna hangi lde grndn tam olarak hesaplayabilmesi aslnda zordur; kendi nemimizi gzmzde bytmek korkusuyla, bakalarnn doumdan lme anlarnn yaylmak zorunda olduu alan bytp dev boyutlara getiririz ve konumalarmzn, tavrlarmzn ayrntlarnn, sohbet ettiimiz kiilerin bilincine nfuz edemediini, hele hafzada hi yer etmediini zannederiz. Sulular da zaten bu tr bir varsayma gre hareket ettikleri iindir ki, syledikleri bir kelimeyi sonradan hafife deitirirler, bunun bir baka benzer kelimeyle karlatrlmayacam dnrler. Ama insanln binlerce yllk tarihiyle ilgili olarak bile, tefrika yazarnn her eyin unutulmaya aday olduunu ileri sren felsefesi, her eyin korunacan ngren zt bir felsefe kadar doru olmayabilir

pekala. Ayn gazetede, ahlak bamakale yazar, bir olaydan, bir aheserden, hele "hret ann yaayan bir arkcdan bize, "On yl sonra btn bunlar kim hatrlayacak?" diye sz ederken, nc sayfada, Yaztlar Akademisi raporunda, genellikle, firavunlar dnemine ait, gnmze eksiksiz gelmi, daha nemsiz bir olaydan, pek deeri olmayan bir iirden sz edilmez mi? Belki ksack insan mr iin ayn ey geerli deildir. Bununla birlikte, birka yl sonra, M. de Norpois'nn misafir olduu bir evde, kendisi bana orada rastlayabileceim en salam destek olarak grnmt, nk babamn arkadayd, hogrlyd, hepimizin iyiliim isteme eilimindeydi, zaten meslekten ve soydan gelen bir alkanlkla ketumdu; ama bykeli gittikten sonra, bir keresinde, yllar nce bir gece, benim "ellerini pmek zere olduum bir an" grdnden dem vurduunu anlattlar. Bunu duyunca kulaklarma kadar kzarmakla kalmadm, hem M. de Norpois'nn benden sz edi eklinin, hem de, daha nemlisi, anlarn terkibinin benim tahmin edebileceimden ne kadar farkl olduunu grp afalladm. Bu "dedikodu", insan diman oluturan dalgnlk ve uyankln, hatrlama ve unutuun beklenmedik oranlar konusunda beni aydnlatt. Duyduum olaanst aknlk, Maspero'nun bir kitabnda, Asurbanipal'in sa'dan on asr nce, srek avna davet ettii avclarn tam listesinin bilindiini ilk okuduum gn duyduum aknln aynsyd. "Ah, beyefendi!" dedim M. de Norpois'ya, Gilberte'le annesine hayranlm bildireceini syleyince, "Byle bir eyi yaparsanz, Mme Swann'a benden bahsederseniz, mr boyu size minnettar kalrm, hayatm size ait olur. Ama unu

belirtmek isterim ki, Mme Swann' tanmyorum, kendisine hi takdim edilmedim." Bu son szleri, drstlk adna, olmayan bir ilikiyle vnyormu gibi grnmemek iin eklemitim. Ama daha bu szleri telaffuz ederken, artk gereksiz olduklarn hissetmekteydim; nk ben insan donduracak bir hararetle teekkr etmeye baladmdan beri, bykelinin yznden geen tereddt ve memnuniyetsizlik ifadesini ve gzlerindeki dikey, dar al, yanlamasna (bir cismin perspektif iziminde cismin bir yznn uzaklaan kenarna benzer) bak grmtm; insann i konumalarndaki grnmez muhatabna ynelik, tam ona dier muhatabn, o ana kadar konuulan zatn (bu rnekte ben) duymamas gereken bir ey syledii andaki bak. Derhal farkna vardm ki, sylemi olduum, iimi kaplayan minnet dolu sevginin yannda pek zayf kalan, M. de Norpois'y duygulandracan ve kendisine pek az zahmet, bana ise mthi bir mutluluk verecek bir mdahalede bulunmaya kesin karar vermesini salayacan zannettiim szlerim, belki de (bana ktlk etmek isteyen kiilerin bulaca btn eytanca szler arasnda) onu bu mdahaleden vazgeirecek tek szlerdi. Gerekten de, nasl ki gelip geenlere bakp bayalklar konusunda anlatmz, benzer zannedebileceimiz izlenimlerimizi karlkl, ho bir biimde aktardmz bir yabanc, anszn, cebini yoklayarak, kaytszca,"Ne yazk ki tabancam yanmda deil, yoksa bir tanesini bile sa brakmazdm," dediinde, onu bizden ayran marazi uurumu grverirsek, M. de Norpois da bu szleri duyunca, Mme Swann'a tavsiye edilip evinde arlanmaktan daha basit, daha kolay bir ey olmadn bildiinden ve benim iin bunun, aksine ok deerli, dolaysyla phesiz ok zor

olduunu grdnden, ifade etmi olduum, ilk bakta normal isteimin ardnda baka bir dnce, pheli bir maksat, gemi bir hata gizlendiini ve herhalde bu yzden de, kimsenin o gne kadar tarafmdan Mme Swann'a bir haber iletmeyi stlenmek istemediini, Mme Swann'n byle bir eyden holanmayacann kesin olarak bilindiini dnd. Bu haberi hibir zaman iletmeyeceini de anladm; Mme Swann' yllar boyunca her gn grebilir ve benden bir kez olsun sz etmeyebilirdi. Bununla birlikte, birka gn sonra, benim merak ettiim bir bilgiyi ald ve babam araclyla bana iletti. Ama kimin iin sorduunu sylemeyi, gereksiz bulmutu. Dolaysyla Mme Swann benim M. de Norpois'y tandm ve kendisini ziyaret etmeyi ne kadar istediimi renmeyecekti; bu belki de, benim sandm kadar byk bir felaket deildi. nk bu gereklerin ikincisini renmesi, birincinin etkisini herhalde pek artrmazd; birincinin etkisi de zaten pheliydi. Odette'in kafasnda kendi hayat ve kendi evi, esrarengiz bir heyecan uyandrmadndan, kendisini tanyan, evine giden bir kii, bana grnd gibi efsanevi bir varlk olarak grnmyordu ona; oysa ben bir tan zerine M. de Norpois'y tandm yazabilsem, ta Swann'larn penceresine atardm. Byle bir mesajn, bu kadar kabaca iletilse bile, evin hanmnn gznde bana kazandraca prestijin, yarataca olumsuz izlenimden ok daha gl olacandan emindim. Ama M. de Norpois'nn stlenmedii grevin zaten yarar da olmayacan, hatta ve hatta Swann'larn nezdinde benim iin zararl olabileceini fark edebilseydim bile, bykeli gnll olsa, kendisini bu grevden azletmez, sonular ne kadar korkun olursa olsun, admn ve ahsmn, bir an bu sayede

Gilberte'in yannda, bilinmeyen evinin ve hayatnn iinde yer almasnn hazzndan vazgemezdim. M. de Norpois gittikten sonra, babam akam gazetesine bir gz att; ben yine Berma'y dnyordum. Onu dinlerken duyduum zevk, umduumun ok altnda olduu iin, tamamlanmas gerekiyordu; kendisini besleyebilecek olan her eyi derhal zmsyordu; mesela M. de Norpois'nn Berma'da bulduu meziyetleri dimam, zerine su dklen kupkuru bir ayr gibi bir yudumda iivermiti. Babam bana gazeteyi uzatp u ksa yazy gsterdi: "Phaidra'nn, aralarnda sanat ve eletiri dnyasnn nde gelen isimlerinin de bulunduu, cokulu bir seyirci topluluu karsndaki temsili, Phaidra roln oynayan Mme Berma iin, saygn sanat hayat boyunca kazand en parlak baarlardan biri oldu. Gerek bir tiyatro olay denebilecek bu temsil zerinde, daha sonra uzun boylu duracaz; imdilik unu belirtmekle yetinelim: En yetkili azlarn hepsi, Racine'in en gzel, en ince ilenmi rollerinden biri olan Phaidra rolnn, byle bir yorumla tamamen yenilendiinde ve bu yorumun, sanatn, amzda ahit olma erefine erdiimiz en saf, en yce tezahr olduu konusunda hemfikirler." Dimam bu yeni, "sanatn en saf, en yce tezahr" fikrini kavrad anda, bu kavram tiyatroda duyduum eksik zevke yaklat, eksiinin bir ksmn tamamlad ve ikisinin birlemesi yle heyecan verici bir ey oluturdu ki, kendi kendime haykrdm: "Ne byk bir sanat!" phesiz, tam anlamyla samimi olmadm dnlebilir. Fakat bir de ok saydaki yazar dnelim: Bu yazarlar, yazm olduklar bir yazdan honut kalmamken, Chateaubriand'n dehasna dair bir vg okurlar veya eit dzeye gelmeyi istedikleri bir byk sanaty hatrlarlar

(diyelim ki Beethoven'in, yazlarnda ifade etmek istedikleri hzne benzer bir hzn yanstan bir ezgisini mrldanrlar) ve bu deha fikriyle yle dolup taarlar ki, tekrar kendi eserlerini dndklerinde, birazn da ona eklerler; artk onu ilk grdkleri ekliyle alglamamaktadrlar; eserlerine kar duyduklar iman gcyle "Nihayet!" demekten kendilerini alamazlar; sonutaki tatminlerini belirleyen btnn iinde, hi de kendilerinin yazmad, kendi eserlerine kattklar Chateaubriand'n harikulade sayfalarnn ansnn da bulunduunu fark etmezler. hanetten baka bir ey grmedii bir metresin akna inanan onca erkei hatrlayalm; deimeli olarak bazen anlalmaz bir lmszlk bekleyen (kaybettikleri ve hl sevdikleri bir kadn dnen avunmaz kocalar, gelecekte eriecekleri an dnen sanatlar gibi), bazen de, zeklar, lmlerinden sonra cezasn ekecekleri hatalarn ortaya kardnda ise, aksine, gven verici bir hilik uman onca insan hatrlayalm. Her gnn sknt iinde geirdikleri bir seyahatin btnnn gzelliiyle kendinden geen turistleri de dnelim. Ve sonra syleyelim: Dn celerin zihnimizde yaad ortak hayat ierisinde, aralarnda bizi en mutlu eden bir tanesi var mdr ki, nce gidip tam bir parazit gibi, baka bir komu dnceden, yoksun olduu gcn byk blmn almam olsun? Annem, babamn artk benim iin diplomatl dnmemesinden pek memnun kalm gibi grnmyordu. Zannediyorum annem her eyden nce kurall bir yaayn sinirlerimin kaprislerini disiplin altna almasyla ilgilendiinden, asl zld, diplomatlktan vazgemem deil, kendimi edebiyata vermemdi. "Brak canm," dedi babam, "insann her eyden nce, yapt eyden zevk almas lazm.

Artk ocuk deil. Ne istediini biliyor artk; bundan sonra deimesi zayf ihtimal; hayatta kendisini neyin mutlu edeceini anlayabilecek durumda." Babamn szlerinin bahettii zgrlk sayesinde hayatta mutlu veya mutsuz olacam belli olmutu; ama o gece bu szler beni epey zd. Babamn umulmadk ltuflar her defasnda, sakalnn stndeki krmz yanaklarn pmek iin teden beri yle bir istek uyandrrd ki iimde, bu istee srf onun houna gitmez korkusuyla boyun emezdim. Bu sefer, tpk kendisinden ayr tutmad iin ona fazla deeri yokmu gibi gelen tahayyllerinin, bir editr bir kt semeye, belki de bu tahayyller iin fazla gzel harfler kullanmaya mecbur ettiini grnce korkuya kaplan bir yazar gibi, yazma isteimin, babamn bu uurda bunca iyiliini hak edecek kadar nemli olup olmadn soruyordum kendi kendime. Ama babam zellikle zevklerimin artk deimeyeceini sylemekle, hayatm mutlu klacak olan eyden sz etmekle, bana korkun ac veren iki phe sokmaktayd iime. Birincisi, ben her gn kendimi henz el dememi, ancak ertesi sabah balayacak olan hayatmn eiinde sayarken, hayatmn aslnda balam olduu, daha da nemlisi, bundan sonraki ksmnn, ncekinden pek farkl olmayacayd. Aslnda birinci phenin bir baka ekli olan ikinci phe ise, Zaman'n dnda yer almadm, onun yasalarna tabi olduum phesiydi; tpk Combray'de, hasr ardama ekilip hayatlarn okuduum zaman bu sebeple beni hzne boan roman kahramanlar gibi. Dnyann dndn teorik olarak biliriz, ama aslnda fark etmeyiz; zerine bastmz toprak hareketsiz gibidir, biz de rahat rahat yaayp gideriz. Hayatta Zaman iin de ayn ey geerlidir, Romanclar Zaman'n geip gitmesini anlalr

klabilmek iin, yelkovanlarn dnn delice hzlandrarak okura iki dakikada on, yirmi, otuz yl geirtmek zorundadrlar. Bir sayfann banda umutlarla dolu halde braktmz , bir sonraki sayfann sonunda seksenlik, dknler yurdunun avlusunda gnlk gezintisini g bela tamamlayan, sylenen szlere zar zor cevap veren, gemii unutmu bir ihtiyar olarak buluruz. Babam benimle ilgili olarak, "Artk ocuk deil, zevkleri deimez artk, vs...." demekle, anszn Zaman iinde kendimi gstermiti bana; duyduum hzn, henz o bunak ihtiyar deilmiim de, yazarn kitabn sonunda, zellikle zalim olan kaytsz bir tonda, "Kyden giderek daha nadir ayrlr oldu. Sonunda temelli kye yerleti, vs..." diye anlatt roman kahramanlarndan biriymiim gibi bir hznd. Bu arada babam, misafirimizle ilgili yapabileceimiz eletirilerin nne gemek maksadyla, anneme dedi ki: "stat Norpois'nn sizin deyiminizle biraz 'beylik' olduunu itiraf etmek zorundaym. Paris Kontu'na soru sormann 'yakk almayacan' sylediinde glmeye balayacaksnz diye korktum." "Yok canm," diye cevap verdi annem, "bu kadar deerli ve bu yataki bir insann, safln byle korumu olmas benim ok houma gidiyor; temeldeki drstl ve iyi eitimi kantlayan bir ey." "Gayet tabii! stelik bu saflna ramen kibar ve zekidir; kendisini Komisyon'da buradakinden ok farkl bir halinde grdm iin biliyorum," dedi babam heyecanla, annemin de M. de Norpois'y takdir ettiini grmekten mutluydu; bykelinin, zannettiinden de stn bir kii olduuna annemi ikna etmek istiyordu; nk muziplik kmserken ne

kadar byk zevk alrsa, iten bir sevgi de, ayn zevkle gklere karr. "Nasl demiti... 'prenslerin ne yapaca belli olmaz...' " "Evet, aynen yle. Benim de dikkatimi ekmiti; ok ho. Derin bir hayat tecrbesi olduu belli." "Swann'larn yemek davetine gidip orada sonu olarak dzgn kimselere, memurlara rastlam olmas inanlr gibi deil. Mme Swann btn o insanlar nereden bulmu acaba?" "Farknda msn, nasl muzipe bir yorum yapt, 'daha ziyade erkeklerin gittii bir ev diye?" kisi de, M. de Norpois'nn bu cmleyi nasl sylediini bulmaya, taklit etmeye alyorlard; Bressant'n veya Thiron'un Macerac Kadn'daki veya Monsieur Poirier'nin Damad'ndaki bir tonlamasn taklit etmeye alr gibi. Ama bykelinin szleri arasnda en ok holanlan, Franoise'n uzun yllar sonra bile hatrladnda "glmekten azn toparlayamad", kendisi iin sarf edilmi, "birinci snf aba" szleriydi; annem, geit treninden sonra konuk hkmdarn tebriklerini ileten bir sava bakam gibi, yemekten sonra gidip Franoise'a bu szleri aktarmt. Ben zaten annemden nce mutfaktaydm. nk bar fakat zalim olan Franoise'dan, ldrmesi gereken tavana fazla ac ektirmeyeceine dair sz almtm ve henz bu lmle ilgili haberleri dinlememitim. Franoise olayn gayet iyi ve ok hzl getii konusunda teminat verdi. "Hi byle hayvan grmedim; tek kelime etmeden ld, sanki dilsiz sanrsnz." Hayvanlarn diliyle bir ainalm olmad iin, tavanlarn belki de tavuklar gibi barmadn syledim. Franoise cehaletime sinirlenerek, "Grrsnz bakalm, tavanlar da tavuklar kadar baryor muymu," dedi. "Hatta tavanlarn sesi daha da yksektir." Franoise, M. de Norpois'nn iltifatlarn, sanatyla

ilgili szleri dinleyen bir sanatnn gururlu sadeliiyle, sevinli ve - anlk da olsa - zeki bakyla kabul etti. Annem onu bir zamanlar, oralarda nasl yemek yapldn grsn diye, birtakm byk restoranlara gndermiti. O akam Franoise'n en nl restoranlardan kt birer meyhane gibi sz etmesinden duyduum zevk, tpk bir zamanlar, tiyatro sanatlarnn meziyetlerinin nleriyle orantl olmadn rendiim zaman duyduum zevkti. "Bykelinin dediine gre," dedi annem Franoise'a, "sizin souk dana etiniz ve sufleniz hibir yerde yokmu." Franoise mtevaz ve geree saygl bir tavrla bu szlerin doruluunu kabul etti; zaten bykeli sfatndan da etkilenmemiti; M. de Norpois'dan sz edildiinde, kendisini "aba" kabul eden birine borlu olduu nezaketle, "Benim gibi bir ihtiyarck," diyordu. M. de Norpois eve geldiinde onu grmeyi ok istemiti, ama annemin kap arkalarnda, pencerelerde durulmasndan hi holanmadn bildiinden ve gzetlerse annemin ya dier hizmetilerden ya da kapclardan bunu reneceini,-dndnden (Franoise srekli her yerde "kskanlklar" ve "dedikodular" grr, bunlar kafasnda, baka baz insanlarn zihninde Cizvit veya Yahudi entrikalarnn tuttuu daimi ve uursuz yeri igal ederdi), "sonra hanmefendiden zr dilemek zorunda kalmamak iin" mutfak penceresinden bakmakla yetinmiti. M. de Norpois'nn bir anlk grnnden de, ikisinin tek bir ortak zellii bile olmad halde, dinlii yznden "sanki Monsieur Legrandin" sanmt. "Peki ama," dedi annem, "nasl oluyor da hi kimse jleyi sizin (cannz istedii zaman) yaptnz kadar gzel yapamyor?" "Neden ileri gidiyor, bilmem ki," diye cevap verdi Franoise (ileri gelmek fiiliyle ileri gitmek fiili arasnda belirgin bir fark gzetmezdi). Aslnda syledii ksmen doruydu; tpk

kyafet konusunda ok k bir hanm, an konusunda byk bir an sanats gibi, o da jlelerinin veya kremalarnn stnlnn srrn aklamay beceremezdi (ayrca istemezdi de). Nasl k hanmn ve an sanatsnn aklamalar bizim iin fazla bir anlam ifade etmezse, amzn yemek tarifleri de yleydi. Byk restoranlarn alarndan sz ederek, "pek alelacele piiriyorlar onlar," diye cevap verdi; "bir de her eyi birlikte piirmiyorlar. Etin snger gibi olmas lazm; o zaman btn suyu emer. Yine de u caf'lerden birinde yemek piirmekten biraz anlyorlar gibi gelmiti bana. Tam benim jlem gibiydi demiyorum, ama ar pimiti; sufleler de baya kremalyd." "Henry'de mi?" diye sordu, bize katlm olan babam; Gaillon Meydan'ndaki bu restoran ok beenir, belirli gnlerde orada arkadalaryla yemekli toplantlara katlrd. "Yo hayr!" dedi Franoise, derin bir kmsemeyi gizleyen bir tatllkla. "Benim dediim kk bir restoran. O Henry denen yer gzel tabii, ama restoran deil oras... orbac!" "Weber mi?" "Ah, deil beyefendi, ben iyi bir restorandan bahsediyordum. Weber, Royale Soka'ndadr, restoran deildir, biracdr. Servis var m orada, bilemiyorum. Zannedersem masa rts bile yok orada; ylece masann stne koyuyorlar, kolaylarna nasl geliyorsa." "Cirro mu?" Franoise glmsedi. "A, orada herhalde yemek piiyordur; sosyete hanmlar gidiyor en ok." (Franoise'n lugatnda sosyete, kibar fahieler lemi demekti). "yle ya, genlere bu lazm." Franoise'n btn o saflyla, nl alar iin, en kskan ve en kendini beenmi oyuncudan daha feci bir "dost" olduunu fark ediyorduk. Bununla birlikte, sanatyla ilgili bir adalet duygusuna sahip ve geleneklere saygl olduunu da u szlerinden anladk: "Yok, benim dediim restoranda gayet gzel, lezzetli, sade yemekler piiyordu.

Hl da olduka derli toplu bir yer. ok i yapyordu. Ah, o metelikler gkten yayordu sanki!" (Tutumlu Franoise paray metelikle sayard, kumarda servet kaybedenler gibi altnla deil.) "Hanmefendi bilir mutlaka, sa tarafta, byk bulvarlarn9 stnde, biraz geride..." Gurur ve saflkla kark bir hakkaniyetle szn ettii restoran... Caf Anglais'ydi. Ylba gn geldiinde, nce annemle birlikte aile ziyaretlerine gittim; annem ben yorulmayaym diye ziyaretlerimizi nceden (babamn izdii bir gzerghn yardmyla), akrabalk derecesine gre deil de, semtlerine gre ayrmt. Ama ncelik sebebi evinin bizim eve yaknl olan, olduka uzak bir akrabamzn salonuna adm attmz anda, annem en alngan amcamn en yakn arkadan, elinde kestane ekerleriyle grnce korkuya kapld; arkada amcama, ziyaretlerimize kendisiyle balamadmz yetitirecekti. Amcam gcenecekti mutlaka; Madeleine'den Saint-Augustin'e uramadan onun oturduu Jardin des Plantes'a gidip, oradan Ecole-de-Medecine Soka'na dnmemiz onun iin ok doal olurdu. Ziyaretler tamamlandktan sonra (o gn akam yemeini onun evinde yiyeceimiz iin, bykannem ayrca bir ziyareti art komuyordu), hemen koup Champs-Elysees'ye, Gilberte'e yazdm mektubu brakmaya, ekercimize gittim; Swann'larn evinden birisi, haftada birka kere ball, baharatl avdar rei almak iin oraya urard, mektubum ona verilecekti. Arkadamn beni yle zd gn, ona ylbanda bu mektubu gndermeye karar vermitim; mektupta, biten ylla
9

Paris'te Madeleine ve Bastille Meydanlar arasndaki bulvarlar.

birlikte eski arkadalmzn da yok olduunu, krgnlklarm, hayal krklklarm unuttuumu ve ylba gnnden balayarak kuracamz yeni arkadaln, hibir eyin ykamayaca kadar salam olacan sylyor, bu harikulade arkadaln gzelliini olduu gibi koruyabilmek iin Gilberte'in iyi niyetle gayret edeceini ve benim de yapmaya sz verdiim gibi, ona zarar verebilecek en ufak bir tehlike ba gsterdiinde beni derhal, geciktirmeden uyaracan umduumu belirtiyordum. Eve dnerken Franoise beni Royale Soka'nn kesinde, bir sokak sergisinin nnde durdurup kendi ylba tebrikleri iin IX. Pius'un ve Raspail'n fotoraflarn ald; ben de kendime Berma'nn bir fotorafn aldm. Sanatnn saysz kiide uyandrd hayranlk, kendilerine cevap vermek zere sahip olduu bu yeg ne ehresine bir zavalllk katyordu; deimeyen ve biraz ereti yz, baz insanlarn yedei olmayan, biricik giysisi gibiydi; bu yzde daima st dudan yukarsndaki kk kvrm, kalarn kalkn ve hep ayn olan birka baka fiziksel zellii sergilemek zorundayd, ki bunlarn kaderi de sonuta, bir yana, bir darbeye balyd. Zaten bu yz kendi bana bana gzel gelmezdi; ama katlanmak zorunda kald ve "kartpostal albm"nn iinden, cilveli, tatl bakyla, sahte bir saflktaki tebessmyle adeta hl ard onca pc dnnce, bu yz pme fikri ve dolaysyla istei douyordu iimde. Berma, Phaidra rolnn maskesi altnda itiraf ettii arzular, gerekte de birok gen erkee duyuyor olmalyd; her ey, gzelliine gzellik katan, genliini uzatan an, prestiji bile, bu arzularn tatminini mthi kolaylatryor olmalyd. Akam oluyordu; Berma'nn ylba mnasebetiyle verecei temsilin afiinin asl olduu direin nnde durdum. Nemli ve lk bir

rzgr esmekteydi. Bildiim bir havayd bu; ylbann dier gnlerden farkl olmad hissine, nsezisine kapldm; Yaradl'taymasna, henz bir gemi yokmuasna, Gilberte yznden bazen uradm hayal krklklar, gelecek iin karlabilecek btn ipularyla birlikte yok olmuasna, el dememi bir talihle Gilberte'le yeniden tanabileceim yeni bir dnyann ilk gn deildi bu; eski dnyadan bir tek ey, Gilberte'in beni sevmesi arzusu hari, hibir iz tamayan o yeni dnyann eiinde deildim. Anladm ki, eer kalbim, kendisini doyurmam olan, evresindeki evrenin yenilenmesini istiyorsa, demek ki o, kalbim, deimemiti; Gilberte'in kalbinin de daha fazla deimi olmas iin bir sebep bulunmadn dndm. Bu yeni arkadaln, eskisiyle ayn olduunu hissettim; tpk yllara yetiemeyen, onlar deitiremeyen arzumuzun, kendilerinden habersiz, farkl bir isim takt yeni yllarn, dierlerinden bir uurumla ayrlmad gibi. Bu yl ne kadar Gilberte'e adasam da, tabiatn kr kanunlarnn zerine bir din yerletirilmesi gibi, ylban, hakkndaki zel fikrimle damgalamaya alsam da, nafileydi; kendisine ylba dendiini onun bilmediini ve alacakaranlkla birlikte, benim iin yeni olmayan bir ekilde sona erdiini hissediyordum; afilerin asld direin etrafnda esen tatl rzgrda, eski gnlerin ebed ve ortak maddesini, bildik nemini, habersiz akkanln tanm, ortaya kn hissetmitim. Eve dndm. Yal insanlarn ylba gnn yaamtm; yallar o gn genlerden farkldr; artk yeni yl tebrii almadklar iin deil, artk yeni yla inanmadklar iin. eitli ylba tebrikleri almtm, ama aralarnda beni mutlu edebilecek tek tebrik, Gilberte'ten birka satr yoktu. Halbuki

aslnda gentim henz; nk Gilberte'e bir ylba tebrii yazabilmi, akmn yalnz hlyalarn ona aktararak onda da benzer hlyalar uyandrmay ummutum. Yalanm insanlarn hznl yan, etkisizliklerini renmi olduklar bu tr mektuplar, yazmay bile dnmemeleridir. Yattktan sonra, bu bayram akamnda her zamankine gre daha ge saate kadar sren sokak sesleri beni uyutmad. Geceyi zevk iinde bitirecek olan btn insanlar, ilann grdm bu akamki temsilin sonunda herhalde gidip Berma'y alan sevgiliyi, belki de sefihler gruhunu dnyordum. Bu dncenin, bu uykusuz gecede bende yaratt arpnty yattrmak iin, Berma'nn belki ak dnmediini bile ileri sremiyordum kendi kendime; nk uzun uzun alt, sahnede seslendirdii msralar, her an kendisine akn nefasetini hatrlatyordu; zaten bunun kendisi de o kadar farkndayd ki, akn gayet iyi bilinen heyecanlarn - yeni bir iddet ve beklenmedik bir yumuaklkla donatlm biimde her biri bu heyecanlar kendi adna tatm olduklar halde, akn bir hayranlk iinde bulunan seyircilere gsteriyordu. Yzne bir kez daha bakmak iin, snm olan mumu tekrar yaktm. Bu yzn, Berma'ya insanst, belirsiz baz zevkler vermelerini ve aynlarm ondan almalarn engelleyemediim o erkekler tarafndan phesiz u anda okanmakta olduu dncesi, bende ehvetten ok zulm hatrlatan bir heyecan yaratyor, av borusunun, Byk Perhiz'in nc perembesinde ve baka bayram gecelerinde, ikili bir kk kahveden duyulan ve iirsel olmad iin, "akam, ormanlarn derinliinde" olduundan daha hznl olan av borusunun sesiyle iddetlenen bir zlem uyandryordu. O anda ihtiyacm

olan ey, Gilberte'ten birka satr deildi belki de. steklerimiz hep i ie getiinden, hayat karmaasnda bir mutluluun, onu gerektiren arzuyla tam olarak akt pek enderdir. Havann gzel olduu gnlerde yine Champs-Elysees'ye gidiyordum; getiim sokaklardaki zarif, pembe evler, Suluboya! Ressamlar Sergileri ok rabette olduundan, hareketli ve hafif bir gkyzyle kuatlmt. Byle havalarda, Gabriel'in yapt saraylarn, bana, yaknndaki konaklardan daha gzel, hatta baka bir dneme aitmi gibi grndn sylesem yalan olur. Endstri Saray'nn olmasa bile, hi deilse Trocadero Saray'nn slubunu daha stn buluyor, daha eski sanyordum. Huzursuz bir uykuya dalm olan yeniyetmeliim, gezindii semtin tamamn ayn ryayla sarmalyordu; Royale Soka'nda XVIII. yzyldan kalma bir bina olabileceim hi dnmemitim; ayn ekilde, XIV. Louis dneminin aheserleri olan Saint-Martin ve Saint-Denis kaplarnn, bu pis semtlerin en yeni binalaryla ayn dnemde yaplm olmadn rensem, ok arrdm. Gabriel'in saraylarndan biri, bir tek kere beni durdurup uzun uzun baktrmt; o da, hava kararm olduundan, ay yla gerekd bir grnme brnm olan stunlarnn, kartondan kesilmi gibi durmas ve Orpheus Cehennemde operetinden bir dekoru hatrlatarak bende ilk kez bir gzellik izlenimi uyandrmas yzndendi. Bu arada Gilberte hl Champs-lyses'ye gelmiyordu. Hlbuki onu grmeye ihtiyacm vard; nk yzn bile hatrlayamyordum artk. Sevdiimiz kiiye bakmzdaki aray, kayg ve talep, ertesi gn iin bir randevu umudunu bize verecek veya ldrecek olan sz bekleyiimiz, bu sz syleninceye kadar, ayn anda olmasa bile birbirini takip eden

sevin ve umutsuzluk hayallerimiz, btn bunlar, sevilen varlk karsndaki dikkatimizi fazlasyla titrek bir hale getirdii iin, sevdiimizin net bir suretini elde edemeyiz. Belki de buna ek olarak, btn duyularn bir arada harekete getii, baklarn tesindeki eyi sadece gzlerle renmeye alan bu faaliyet, canl bir insann normal olarak, sevmediimiz zaman hareketsiz kldmz bin ekline, btn tatlarna ve hareketlerine kar fazla hogrldr. Sevilen model ise, aksine kprdar; onun fotoraflar hep bozuktur. Gilberte'in yz hatlarn gerekten karamyordum artk; hatlarn benim iin ap sergiledii ilahi anlar hari: sadece glmsemesini hatrlyordum. Hatrlamak iin gsterdiim her trl gayrete ramen, bu sevgili yz tekrar gremiyor, atlkarncann bandaki adamn, ekerci kadnn, hafzama kesin bir dorulukla izilmi gereksiz ve gz alc ehrelerini bulmak beni sinirlendiriyordu; ayn ekilde, kaybettikleri bir yaknlarn asla uykularnda grmeyen kiiler, ryalarnda srekli olarak, uyankken tanm olmann bile fazla geldii, saysz ekilmez insanla karlatka, ileden karlar. Aclarnn nesnesini gzlerinde canlandramamann yetersizlii iinde, neredeyse ac ekmemekle sularlar kendilerini. Ben de, Gilberte'in yz hatlarn hatrlayamadka, onu unuttuuma, artk sevmediime inanmaya balyordum. Nihayet, hemen her gn oynamaya gelir oldu yeniden; karma ertesi gn iin kendisinden istenecek, sorulacak yeni eyler karyor, bu anlamda sevgimi her gn yeni bir sevgi haline getiriyordu. Ancak, her leden sonra saat ikiye doru akma ait meselenin ortaya kn bir kere daha ve ani bir biimde deitiren bir ey oldu. M. Swann kzma yazdm mektubu mu bulmutu, yoksa Gilberte teden beri var olan bir durumu ben daha tedbirli olaym diye, zerinden ok zaman

getikten sonra m itiraf ediyordu? Ben kendisine babasyla annesine ne kadar hayran olduumu anlatyordum ki, yapacaklarndan, alverilerinden, ziyaretlerinden sz edilirken taknd dalgn, tereddtlerle dolu, esrarengiz havaya brnd ve birdenbire, "Biliyor musunuz, sizden pek hazzetmiyorlar!" deyip bir su perisinin kayganlyla - Gilberte yleydi - kahkahaya bouldu. Szleriyle uyumsuz gl, ounlukla, tpk mzik gibi, bir baka dzlemde, grnmez bir yzey izerdi adeta. M. Swann ve Mme Swann, Gilberte'e benimle oyun oynamay yasaklamyorlarm, ama Gilberte'e sorulursa, bu iin hi balamam olmasn tercih ederlermi. Benim kendisiyle ilikime olumlu bir gzle bakmyorlar, beni pek ahlakl bulmuyorlar ve kzlar zerinde ancak kt bir etki yaratabileceimi dnyorlarm. Swann'n beni benzettii bu tr utanmaz genleri ben gzmde, sevdikleri gen kzn anne babasndan nefret eden, yzlerine kar onlara dalkavukluk eden, ama kzlaryla birlikteyken onlarla alay eden, kz onlara itaatsizlik etmeye iten ve bir kere gnln fethedince de, onlar kzlarn grmekten bile meneden kiiler olarak canlandryordum. fkelenen kalbim, en alak kimselerin bile kendilerine asla yaktrmayaca bu zelliklerin karsna, Swann'a besledii duygular karyordu; bu duygular, aksine, yle sevgi doluydu ki, Swann'n, bunlar tasavvur edebilse, hakkmdaki yargsndan, hatal bir mahkeme kararymasna piman olacandan emindim! Ona ilikin btn duygularm, uzun bir mektupla aktarmaya cesaret edebildim ve mektubu Gilberte'e vererek babasna iletmesini rica ettim. Gilberte raz oldu. Heyhat! Demek ki Swann, beni sandmdan da byk bir sahtekr olarak gryormu; benim on alt sayfada mthi bir drstlkle dile getirdiimi zannettiim duygular, demek

pheyle karlamt: M. de Norpois'ya sylediim szler kadar ateli ve samimi olan mektubum, szlerim gibi baarsz olmutu. Ertesi gn, Gilberte beni kenara ekip sk defne aalarnn arkasndaki dar, aal bir yola gtrd ve ikimiz birer sandalyeye oturduktan sonra, geri getirmi olduu mektubumu babasnn okuduunu ve omuz silkerek, "Btn bunlarn bir anlam yok; aksine benim ne kadar hakl olduumu gsteriyor," dediini anlatt. Ben, arzularmn ne kadar temiz, ruhumun ne kadar iyi niyetli olduunu bildiimden, szlerimin Swann'n abes hatasna hi dokunmadan gemi olmasna gvenmitim. nk o srada bunun bir hata olduundan kesinlikle emindim. Cmert duygularmn kimi reddedilemez zelliklerini yle bir dorulukla tarif ettiimi dnyordum ki, Swann'n bunlara dayanarak hislerimi derhal kavram olmamas, gelip benden zr dileyerek yanldn itiraf etmemesi iin, kendisinin bu asil duygular hi yaamam olmas gerekiyordu; bu yzden de herhalde bakalarnda bu duygular anlamas imknszd. Oysa belki de Swann, cmertliin ou kez, henz adlandrp snflandrmadmz bencilce duygularn iimizdeki yansmas olduunu biliyordu sadece. Belki kendisine ifade ettiim sevgide, Gilberte'e olan akmn basit bir sonucunu - ve cokulu bir tasdikini - gryor, dolaysyla, hareketlerimin ister istemez - ona olan ikinci dereceden hayranlm deil - bu ak tarafndan ynlendirileceini dnyordu. Onun tahminlerine katlmam imknszd; nk akm kendimden soyutlamay, onu dier aklarn ounluuna katmay ve sonularn deneysel olarak hesaplamay baaramamtm; umutsuzluk iindeydim. Franoise beni arnca, Gilberte'in

yanndan bir sre ayrlmak zorunda kaldm. Eski Paris'in artk kullanlmayan giri vergisi brolarna epeyce benzeyen, yeil kafesli kk bir kulbeye kadar Franoise'a elik etmem gerekiyordu; ksa bir sre nce buras ngiltere'de lavabo, Fransa'da ise cahilce bir ngiliz hayranlyla water-closet diye adlandrlan ilevi yklenmiti. Franoise' beklediim giriin rutubetli ve eski duvarlarndan yaylan serin havasz yer kokusu, Gilberte'in az nce aktard Swann'n szlerinin bende yaratt kayglar annda hafifletti ve iimi bir sevinle doldurdu; elimizde tutamadmz, sahip olamadmz, bizi sallantda brakan bildik sevinlerle ayn trden bir sevin deildi bu; aksine, srtm dayayabileceim, enfes, dingin, kalc bir gereklikle donanm, aklanamaz, kesin ve gvenilir bir sevinti. Bir zamanlar Guermantes tarafna yaptm gezintilerdeki gibi, beni ele geiren bu izlenimin bysn kavramaya almak, kprtsz durup, beni, fazladan verdii zevkin tadna varmaya deil, srrn aklamad geree dalmaya davet eden bu eskimi kokuyu sorguya ekmek isterdim. Ama oray ileten, yanaklar pudral, kzl peruklu yal hanm benimle konumaya balad. Franoise onu "tam kendi zevkine gre" buluyordu. Kz, Franoise'n "iyi aile ocuu" dedii bir delikanlyla evlenmiti; yani Saint-Simon iin bir dk, "halkn en alt tabakasndan km" bir adamdan ne kadar farklysa, Franoise iin bir iiden o kadar farkl birisiyle. Yal kadn herhalde bu iten nce baz skntlar ekmiti. Ama Franoise onun markiz olduu ve Saint-Ferreol ailesinden geldii konusunda srarlyd. Markiz bana serin yerde durmamam tledi ve hatta benim iin tuvaletlerden birini aarak, "Girmek istemez misiniz? Bakn, tertemiz, sizden para almam," dedi. Belki Gouache'ta alan kzlarn sipari

vermeye gittiimiz zaman, tezghn zerinde, camdan kapaklarn altnda duran ve heyhat, annemin almama izin vermedii ekerlemelerden ikram ettikleri gibi, bir ikramd sadece; belki de, annemin "jardiniyer"lerini doldurttuu, bana gz szerek bir gl veren yal ieki kadn gibi, pek o kadar masum deildi. Ne olursa olsun, "markiz" gen olanlardan holanyorduysa, insanlarn sfenksler gibi meldii bu tatan kutularn, bir yeralt mezarlnn kapan andran kapsn gen olanlara aarken, cmertliiyle onlar yoldan karmay ummaktan ziyade, insann sevdiine kar bo yere msrif davranmaktan ald zevkin peinde olmalyd; nk yal bir park bekisinden baka herhangi bir ziyaretisine rastladm, hi olmad. Birka dakika sonra, "markiz"in yanndan Franoise'la birlikte ayrldm; sonra da Franoise' brakp Gilberte'in yanma dndm. Onu sk defnelerin ardnda, bir sandalyenin zerinde fark ettim hemen. Arkadalar grmesin diye saklanyordu; saklamba oynuyorlard. Gidip yanna oturdum. Banda yass, neredeyse gzlerine kadar inen bir bere vard; beresi yznden baklar, onu Combray'de ilk grdmdeki gibi "gizli", hlyal ve sinsi grnyordu. Babasyla yz yze konumann mmkn olup olamayacan sordum ona. Gilberte bunu babasna teklif ettiini, ama babasnn gereksiz bulduunu syledi. "Alm," diye ekledi, "mektubunuz bende kalmasn; madem beni bulamadlar, tekilerin yanma gidelim." Swann tam o srada, bence samimiyetine inanmamas son derece mantksz olan mektubumu daha ben geri bile almamken gelseydi, belki kendisinin hakl olduunu grrd. nk sandalyenin zerine kayklm, bana mektubu almam

syleyen ama uzatmayan Gilberte'in vcudu beni yle cezbetti ki, ona yaklap yle dedim: "Hadi bakalm, mektubu almama engel olmaya aln, hangimiz daha kuvvetliymi, grelim." Gilberte mektubu arkasna saklad; belki ya hl yle gerektirdiinden, belki de annesi kendini genletirmek iin onu daha uzun sre ocuk gstermek istediinden, iki kuyruk halinde rd salarn omuzlarndan kaldrp ellerimi ensesine gtrdm. Boumaya baladk. Ben onu ekmeye altka o direniyordu; harcad gle elmack kemikleri krmz, yuvarlak birer kiraz gibi alev alev olmutu; gdklyormuum gibi glyordu; bacaklarmn arasnda smsk tutuyordum onu, trmanrken bir alya yapm gibi. Tam bu jimnastiin ortasnda, kaslarm altrmann ve oyunun iddetinin hzlandrd nefeslerimde pek bir deiiklik olmadan, yorgunluktan birka damla ter dkm gibi, tadna varabilecek kadar bile oyalanamadan, doyuma ulatm; derhal mektubu aldm. Bunun zerine Gilberte tatllkla dedi ki: "sterseniz biraz daha bouabiliriz aslnda." Belki oyunumun, itiraf ettiimden farkl bir amac olduunu belli belirsiz sezmi, ama bu amaca ulatm fark edememiti. Bense fark etmi olmasndan korkuyordum (bir saniye sonra namusu zedelenmiesine kaslmas, bu korkumda yanlmadm dndrmt bana); tek amacma ulatktan sonra, onun yannda kprtsz oturmaktan baka bir ey istemediimi zannetmesin diye, biraz daha boumay kabul ettim. Eve dndmde, kafesli kulbenin neredeyse is kokan serinliinin bana yaklatrd, ama grmeme, tanmama izin vermedii, o ana kadar gizli kalm olan grnty birdenbire

grdm, hatrladm. Bu resim, Adolphe Amcamn Combray'deki kk odasnn, gerekten ayn rutubet kokusuna sahip odasnn grntsyd. Ama bu kadar nemsiz bir grnty hatrlamann niin bana byle bir mutluluk verdiini anlamadm; sebebini aratrmay da daha sonraya braktm. Bu arada, M. de Norpois'nn km semesini gerekten hak ettiimi dnyordum: O gne kadar, kendisinin "kavalc" dedii birini btn yazarlara tercih etmitim; gerek cokunluu ise, bana nemli bir fikir deil, bir kf kokusu yaatmt. Bir sredir, baz ailelerde, bir misafir telaffuz edecek olursa, Champs-Elysees ad, anneler tarafndan dmanca bir tavrla karlanyordu; artk kendisine gvenemeyecekleri kadar fazla sayda hatal tehisini grdkleri iddiasyla, nl bir doktora gsterdikleri tavrla. Bu parkn ocuklara iyi gelmedii ileri srlyordu; birden fazla boaz hastal, birden fazla kzamk ve birok atelenme vakas atfediliyordu parka. Beni parka gndermeye devam eden annemin sevgisinden aka phe etmeseler de, birtakm arkadalar, en azndan krlne zlyordu. Sinir hastalar, belki de, yaygn kanaatin aksine, kendilerini en az dinleyenlerdir; telalanmakla hata ettiklerini daha sonra anladklar o kadar ok ey duymulardr ki kendilerinde, sonunda hibirisine nem vermez olurlar. Sinir sistemleri o kadar ok kere, srf kar yaacakken, ya da tanlacakken, ciddi bir hastalk alarm verir gibi "mdat!" lklar atmtr ki, bu uyarlara artk aldr etmeme alkanln edinirler; tpk savan iddeti iinde ayn uyarlara kulak asmadndan, lmek zere olduu halde, birka gn daha, salkl bir insann hayatn srdrebilen bir asker gibi. Bir sabah, zihnimden,

kandolamm uzak tuttuum gibi hep uzak tuttuum, daimi i dolammla ilgili rahatszlklar tayarak, neeyle yemek salonuna kotum; annemle babam sofrada yerlerini almlard her zamanki gibi kendi kendime, menin insann snmas gerektii deil, rnein azarlanm olduu anlamna, a olmamann da, yemek yememek gerektii deil, yamur yaaca anlamna gelebileceini syledikten sonra - sofraya oturdum; itah ac bir pirzoladan ilk lokmay aldm anda, bir bulant, bir badnmesi, yutmama engel oldu; balam olan, kaytszlmn soukluu tarafndan gizlenen, belirtileri geciktirilen, ama yiyecek durumda olmadm besini inatla reddeden bir hastaln, ateli tepkisiydi bu. Hemen o saniye, hasta olduumu fark ederlerse sokaa kmam yasaklayacaklar dncesi, korunma igdsnn bir yaralya g vermesi gibi, odama kadar zar zor srklenecek ve 40 derece ateim olduunu grdkten sonra da Champs lyses'ye gitmek zere hazrlanacak kadar g verdi bana. Glmseyen zihnim, kendisini sarmalayan bitkin ve geirgen bedeni ap, Gilberte'le esir almaca oynamann o tatl zevkine kavuuyor, onu istiyordu; bir saat sonra da, ayakta zor durarak, ama onun yannda mutlu, bu zevki tadacak kadar gcm vard hl. Franoise dnte benim "biraz rahatszlandm", herhalde "terleyip tm" olduumu bildirdi; derhal arlan doktor, ak- cierimdeki kanamaya elik eden ve muhtemelen bir "saman alevinden teye gemeyecek olan ani yksek atein "sertliini" ve "iddetini", daha "sinsi" ve "gizli" hareketlere "tercih ettiini" belirtti. Zaten epeydir nefes tkanmasndan ikyetiydim; doktorumuz da, nefes almam kolaylatrsn diye verilen kafeinin yansra, bir krizin yaklatn hissettiim

zaman, imdiden beni alkolik olarak can verirken gren bykannem hi tasvip etmedii halde, bira, ampanya vey a konyak imemi tavsiye etmiti. Alkoln verecei "keyif" hali iinde krizin boulacan sylyordu. ounlukla, bykannem bana alkol verilmesine msaade etsin diye, nefes tkanklm gizlememek, neredeyse sergilemek zorunda kalr dm. Zaten bir krizin yaklatn hissettiim anda, varaca boyutlar konusunda hibir zaman emin olamadm iin, ekeceim acdan ok daha fazla korktuum bykannemin znts huzursuz ederdi beni. Ama ayn anda vcudum, belki acmn srrn tek bana saklayamayacak kadar zayf olduundan, belki de ok yakndaki hastalktan haberdar olunmad iin, benden kendisi iin imknsz veya tehlikeli olabilecek bir aba istenir diye korktuundan, bende bykanneme rahatszlklarm fizyolojik diyebileceim bir titizlikle, ayrntl biimde haber verme ihtiyac doururdu. Kendimde henz tanyamadm tatsz bir belirti sezdiimde, bykannemi haberdar etmedike vcudum tehlikede demekti. Bykannem nem vermiyormu gibi yaparsa, vcudum srar etmemi isterdi. Bazen fazla ileri giderdim; o zaman, artk duygularna her an eskisi gibi hkim olamayan o sevgili yzde, bir merhamet ifadesi, acl bir kaslma belirirdi. ektii strabn grnts kalbimi paralard; pcklerim bu strab dindirebilirmi, sevgim bykanneme benim mutluluum kadar sevin verebilirmi gibi, kendimi onun kollarna atardm. te yandan, bykannemin hissettiim rahatszl bildii gvencesiyle kuruntularm yatm olduundan, vcudum, bykannemin iini rahatlatmama itiraz etmezdi. Rahatszlmn kesinlikle nemli olmadn, katiyen acnacak bir durumum bulunmadn, mutlu

olduumdan emin olabileceini iddia ederdim. Vcudum, tam hak ettii miktarda merhamet grmek istemiti; sa tarafnda bir ar olduu bilindii srece, benim bu arnn bir dert olmadn, benim iin mutlulua engel tekil etmediini beyan etmemde bir saknca grmyordu; nk vcudum felsefede iddial deildi; felsefe onun yetki alan dndayd. Nekahet dneminde, hemen her gn bir nefes tkanmas krizi geirdim. Bykannem bir akam beni olduka iyi bir durumda brakmken, gece ok ge saatte odama girdi ve zor nefes aldm fark edince yz allak bullak olarak, "Aman Tanrm, azap ekiyorsun!"diye haykrd. Derhal yanmdan ayrld; sokak kapsnn sesini duydum; birazdan, evde bittii iin gidip satn ald konyakla geri geldi. Az sonra, kendimi iyi hissetmeye baladm. Biraz kzarm olan bykannem utanm gibiydi; gzlerindeyse bir bezginlik ve ylgnlk ifadesi vard. "Ben en iyisi seni yalnz brakaym da rahatlamann biraz faydasn gr," dedi birden yanmdan kalkarak. Yine de ptm onu; serin yanaklarnda hissettiim slakln, biraz nce dardan getirdii gece havasnn rutubeti olup olmadn anlayamadm. Ertesi gn odama ancak akam olduunda geldi; bir yere gitmesi gerektiini sylemilerdi bana. Bana kar epeyce kaytsz davrandn dndm ve ona sitem etmemek iin kendimi zor tuttum. Hl devam eden nefes tkanklm, uzun zaman nce durmu olan kanamaya balamak artk imknsz olduundan, annemle babam beni muayene etmek zere Profesr Cottard' ardlar. Bu tr vakalarda, arlan doktorun bilgili olmas yeterli deildir. drt deiik hastala ait olabilecek belirtilerle kar karya kaldnda, az ok benzer

grnmlerine ramen, muhtemelen hangisiyle yz yze olduuna karar veren, sonunda doktorun ngrs, sezgisidir. Bu esrarengiz yetenek, zihnin dier alanlarnda da stnle iaret etmez; resmin en ktsnden, mziin en ktsnden holanan, hibir zihinsel merak olmayan, gayet baya bir insan, pekl bu yetenee sahip olabilir. Benim rneimde, somut olarak gzlenebilen eylerin sebebi sinirsel spazmlar da olabilirdi, verem balangc da, astm da, gda zehirlenmesine bal soluk darlyla birlikte bbrek yetersizlii de, kronik bronit de, bu nedenlerin birkann birlemesiyle olumu karmak bir durum da olabilirdi. Oysa sinirsel spazmlarn tedavisi aldrszlk, veremin tedavisiyse titiz bir bakm ve zel bir beslenme gerektiriyordu; te yandan bu ar beslenme, astm gibi uzun sreli, nedeni karmak bir hastalkta zararl, gda zehirlenmesine bal soluk darl durumundaysa tehlikeli olabilirdi; bu tr soluk darlnn gerektirdii beslenme ise, bir veremli iin zararlyd. Fakat Cottard'n kararszl ksa srd; talimatlar sertti: "Kuvvetli, i sktrc mshiller, uzun bir sre hep st, sadece st. Et yok, alkol yok." Annem sesini ykseltemeden, glenmem gerektiini, zaten yeterince sinirli olduumu, kuvvetli mshille bu perhizin beni mahvedeceini syledi. Cottard'n, treni karmaktan korkarmasna telal gzlerinde, kendisini doal yumuakballna kaptrm olma kaygs okunuyordu. Souk bir yz ifadesi taknmay akl edip etmediini hatrlamaya alyordu; tpk kravatn balamay unutmu mu diye bakmak iin bir ayna arar gibi. Kararsz kalnca, ne olur ne olmaz diye telafi etmek isteyip kabaca cevap verdi: "Verdiim reeteleri tekrarlamak detim deildir. Bana bir kalem verin. St, bol bl st. nce nbetleri ve uykusuzluu ortadan kaldralm, sonra biraz orba, daha sonra

biraz pre yiyebilirsiniz, ama imdilik st, hep st. Greceksiniz ortalk stliman olacak!" (rencileri, ne zaman bir kalp veya karacier hastasna st rejimi verecek olsa yapt bu espriyi gayet iyi bilirlerdi.) "Sonra yava yava normal hayatnza dneceksiniz. Ama ksrk ve nefes darl balad anda mutlaka mshil, barsak temizlii, yatak, st." Annemin son itirazlarn buz gibi bir tavrla, cevap vermeden dinledi ve bu perhizin gerekelerini aklamaya tenezzl etmeden gidince, annemle babam perhizin benim hastalnla bir ilgisi olmadna, bo yere zayf deceime karar verip uygulamadlar. taatsizliklerini tabii ki profesrden gizlemeye alyorlard; tedbir olsun diye, onunla karlaabilecekleri evlerin hepsinden uzak duruyorlard. Sonra, durumum arlanca, Cottard'n talimatlarn harfiyen uygulamaya karar verdiler; gnn sonunda, hrltlarm, ksrm kesilmiti, rahat nefes alyordum. O zaman anladk ki, Cottard, daha sonra syledii gibi beni epeyce astml ve zellikle de "kak" bulduu halde, o anda zehirlenmenin ar bastn ve karacierimi temizlemek, bbreklerimi ykamak suretiyle bronlarmdaki tkankl aabileceini, beni nefesime, uykuma, gcme kavuturabileceini fark etmiti. Bylece o budalann byk bir klinik hekimi olduunu anladk. Sonunda ayaa kalkabildim. Ama beni bir daha Champs-Elysees'ye gndermeyeceklerini sylyorlard. Gereke olarak havann kt olmasn gsteriyorlard; ben, bir daha Mile Swann' gremeyeyim diye bu mazereti kullandklarn dnyordum; srekli olarak Gilberte'in adn telaffuz etmeye zorluyordum kendimi; maluplarn, bir daha gremeyecekleri vatanlarn unutmamak iin anadillerini korumaya altklar gibi. Annem arasra elini alnmda gezdirip diyordu ki:

"Ne o, kk ocuklar artk dertlerini annelerine anlatmyorlar m?" Franoise her gn yanma geldiinde, "Beyefendi, bu yznzn hali ne byle?" diyordu. "Aynaya bakmadnz herhalde, l gibisiniz!" Geri hafif bir nezlem olsa da Franoise ayn cenaze havasna brnrd. Bu merhameti, benim salk durumumdan ok, kendi "snfna" balyd. O srada, Franoise'n bu karamsarlnn zc m, doyurucu mu olduunu kavrayamyordum. Geici olarak, toplumsal ve mesleki olduunda karar kldm. Bir gn, postacnn geldii saatte, annem yatamn zerine bir mektup brakt. Mektubu dalgn dalgn atm; naslsa, beni mutlu edebilecek tek imzay, Gilberte'in imzasn tayor olamazd; onunla Champs-Elysees dnda bir ilikim yoktu. Buna ramen, etraf Per viam rectarri10 yazsyla evrili miferli bir valyeyi temsil eden gm bir mhr tayan kdn altnda, iri bir elyazsyla yazlm, t harflerinin izgileri yukardan izildii ve stteki satrn altna denk geldii iin neredeyse btn kelimelerin alt izilmi gibi grnen mektubun sonunda grdm imza, Gilberte'in imzasyd. Ama bana gnderilmi bir mektupta imknsz olduunu bildiim bu grnt, ardndan inan gelmedii iin, be ni sevindirmedi. Bir sre, sadece etrafmdaki her eyin gerekliini bozdu. Geree benzer bir yn olmayan bu imza, yatamla, minemle, duvarmla, badndrc bir hzda ke kapmaca oynuyordu. Attan dm gibi, her eyin sallandn gryordum; acaba benim bildiim hayattan
10

Doru yollardan.

tamamen farkl, onunla elien, ama aslnda gerek olan bir hayat m var diye dnyordum; sanki birdenbire bana gsterilen bu hayat, kyamette yarg gnn canlandran heykeltralarn, br dnyann eiindeki dirilmi llerin grnnde sabitletirdikleri tereddtle doldurmutu beni. "Sevgili arkadam," diye balyordu mektup, "ok hastalandnz ve artk Champs-Elysees'ye gitmediinizi duydum. Ben de, ok fazla hastalanan olduu iin artk gitmiyorum. Ama arkadalarm her pazartesi ve cuma, bizim eve akamst kahvaltsna geliyorlar. Annem, siz de iyileir iyilemez gelirseniz ok memnun olacamz size sylememi istedi; Champs-Elysees'deki gzel sohbetlerimize bizim evde devam edebiliriz. Hoa kaim sevgili arkadam, umarm annenizle babanz sk sk aya gelmenize izin verir. Btn dostluumla, Gilberte." Bu szleri okurken, sinir sistemim, byk bir mutlulukla kar karya olduum haberini hayran olunacak bir sratle alglamaktayd. Ama ruhumun, yani kendimin, sonuta asl ilgilinin, henz haberi yoktu bundan. Mutluluk, Gilberte araclyla mutluluk, srekli hayalini kurduum bir eydi; tamamen dncede olan bir eydi, Leonardo'nun resimle ilgili olarak dedii gibi, cosa mentole11 idi. Harflerle kapl bir sayfa; dnce bunu derhal zmleyemez. Ama mektubu bitirir bitirmez, onu dnmeye baladm; bir tahayyl konusu haline geldi; o da cosa mentale oldu; imdiden yle seviyordum ki onu, her be dakikada bir tekrar okuyor, pyordum. O zaman mutluluumu tattm.

11

zihinsel bir ey

Hayat, seven insanlarn daima bekleyebilecei mucizelerle doludur. Benim yaadm mucizenin, annem tarafndan yapay olarak yaratlm olmas mmkndr; belki de bir sredir yaama isteimi tamamen kaybettiimi gren annem, Gilberte'e haber gnderip bana yazmasn rica etmiti; tpk ilk deniz banyolarmda, nefesim kesildii iin hi houma gitmeyen dalmann zevkini bana tattrabilmek iin, benim denizin dibinde kendim buldum zannettiim harikulade istiridye kabuklarndan kutular, mercan dallarn gizlice yzme hocama verdii zamanki gibi. Zaten hayatta ve hayatn elien durumlarndaki btn aka ilikin olaylarda, en iyisi, anlamaya almamaktr; nk naslsa, acmasz ve beklenmedik olduklarndan, mantk kurallarndan ok sihirli kurallara gre belirlenir gibidirler. Mltimilyoner, buna ramen ok da ekici olan bir erkek, birlikte yaad yoksul ve sevimsiz kadn tarafndan kapya konulduunda, o umutsuz acyla, parann btn gcn imdada arp dnyann nfuzunu harekete geirir, yine de kabul edilmezse, metresinin yenilmez inad karsnda, mantkl bir aklama arayacana, Kadehin kendisini gnlnden vurup ldrmek istediine inansa, daha iyi eder. klarn mcadele etmek zorunda olduklar, strabn kkrtt muhayyileleriyle bo yere tahmin etmeye altklar bu engellerin kayna, bazen, kendilerini kabul etmeyen kadnn kiiliindeki bir tuhaflk olabilir; kadnn budalal olabilir; n tanmad kimselerin kadn etkilemesi, ona baz korkular alamas olabilir; kadnn o srada hayattan, ne nn, ne de servetinin kendisine verebilecei trden baz zevkler beklemesi de olabilir. Sebep ne olursa olsun, k, kadnn kurnazlyla gizledii, akn arptt kendi saduyusunun ise, doru olarak tahmin etmesine imkn

vermedii engellerin niteliini anlayabilecek konumda deildir. Bu engeller, doktorun sonuta etkisiz hale getirdii, ama kaynan bulamad tmrler gibidir; tmrler gibi srlar zlmez ama geicidirler. Yalnz, genellikle aktan daha uzun srerler. Ak kar gtmeyen bir tutku olmad iin de, artk sevmeyen k, eskiden sevdii yoksul ve hafifmerep kadnn, metresi olmay srdrmeye niin yllar boyunca, inatla kar koyduunu renmeye almaz. Ne var ki, genellikle felaketlerin sebebini gzlerden gizleyen muamma, ak sz konusu olduunda, ayn ekilde, (Gilberte'in mektubunun bana getirmi olduu mutluluk gibi) ani birtakm mutlu zmleri de kuatr. Mutlu ya da en azndan yle grnen zmlerdir bunlar; nk isteklerinin yerine getirilmesi ounlukla acnn yerinin deimesinden baka ie yaramayan trden bir duygu sz konusu olduu zaman, gerekten mutlu olan bir zm yoktur denebilir. Bununla birlikte, bazen bir mola verilir ve insan bir sre iyiletii yanlgsna kaplr. Franoise'n, altnda Gilberte'in adn, noktasz bir i harfinin zerine doru eilmi ssl G'si A'ya benzedii ve son hecesi dantel gibi ilenmi bir parafla sonsuza kadar uzatlm olduu iin, okuyamamakta srar ettii bu mektupla ilgili olarak, ifade ettii, beni o kadar sevindiren yz seksen derecelik dne mutlaka mantkl bir aklama aramak gerekirse, bunu ksmen, aksine Swann'larn gznde beni temelli mahvedeceini sandm bir olaya borlu olduum dnlebilir belki. Ksa bir sre nce, Bloch beni ziyarete gelmiti; o srada, perhizini uyguladmdan beri tekrar ardmz Profesr Cottard odamdayd. Muayene bittii ve Cottard, annemle babam yemee alkoyduklarndan, sadece bir misafir olarak yanmda

bulunduu iin, Bloch'un girmesine izin verildi. Hep beraber sohbet ederken, Bloch, bir nceki gn birlikte akam yemei yedii, Mme Swann'n yakn arkada olan bir hanmdan, Mme Swann'n beni ok sevdiini duyduunu anlatt; kendisine kesinlikle yanldn sylemek isterdim; tpk M. de Norpois'ya bildirdiim gibi, ayn kuruntularla, Mme Swann beni yalancnn teki zanneder korkusuyla, kendisini tanmadm, hi konumadm aka belirtmek isterdim. Ama Bloch'un yanln dzeltmeye cesaret edemedim; nk kastl olduunu, Mme Swann'n sylemi olmas imknsz bir eyi uyduruyorsa, onun bir hanm arkadayla ayn yemekte bulunduunu - bunu, aslnda yle olmad halde, vnlecek bir ey sandndan - duyurmak iin yaptn anlamtm. Benim Mme Swann' tanmadm ve tanmak istediimi rendiinde M. de Norpois kendisine benden sz etmekten titizlikle kand halde, Mme Swann'n doktoru olan Cottard, Bloch'un sylediklerinden, Mme Swann'n beni yakndan tanyp beendii sonucunu kararak, kendisini grdnde, benim ok sevdii, pek ho bir ocuk olduumu syleme nin, bana hibir yarar salamayacan, kendisi iinse bir art puan olabileceini dnd; bu iki sebep, ilk frsatta Odette'e benden sz etmeye karar vermesini salad. Mme Swann'n kulland parfmn merdivenlere tat, ama Gilberte'in hayatnn yayd kendine has, strap veren, byleyici kokunun ok daha ar bast daireyi, o srada tandm, iyiliksever bir Eumenides'e dnm olan zalim kapc, yukar kabilir miyim diye her soruumda, ricam kabul ettiini, dosta bir tavrla kasketini havaya kaldrarak belirtmeyi det edindi. Dardan baknca bana ait olmayan hazinelerle benim arama parlak, mesafeli, yzeysel, bana bizzat

Swann'n bak gibi gelen bir bak yerletiren pencereleri, ilkbaharn sonunda, btn bir leden sonray Gilberte'le birlikte, odasnda geirdikten sonra, ieri biraz hava girsin diye kendi ellerimle atm oldu; hatta annesinin kabul gnyse, Gilberte'le yan yana durup pencereden sarkar, gelen misafirleri seyrederdik; arabadan inerken kafalarn kaldran misafirler, genellikle beni evin hanmnn bir yeeni sanp el sallarlard. Byle anlarda Gilberte'in sa rgleri yanama dokunurdu. Bu baak grnml sa rgleri, incelikleriyle bana ayn anda hem doal hem doast gibi gelir, sanatkrca kvrmlarnn kalnl da, Cennet'in imleri kullanlarak yaratlm, esiz bir eser gibi grnrd. Bu rglerin minnack bir parasna, ereve olarak sunmayacam bir tek cennet tarh var myd? Ama bu rglerin gerek bir tutamna sahip olmay hi ummadma gre, bari fotorafna sahip olabilseydim; Da Vinci'nin kk iek izimlerinin fotorafndan ok daha deerli olurdu! Byle bir fotorafa sahip olabilmek iin, Swann'larn arkadalarna, hatta fotoraflara dalkavukluk ettim; sonuta bunlar bana istediim eyi kazandrmad gibi, son derece skc insanlarla, asla kurtulamayacam ilikiler kurmama sebep oldu. Onca zaman Gilberte'i grmemi engelleyen annesiyle babas, imdi - onlarla karlama ihtimalinin, bir zamanlar Versailles'da kraln grnvermesinden ok daha muazzam ve arzulanr ekilde kol gezdii karanlk sofada, genellikle Kutsal Kitap'taki amdan gibi yedi kollu, devasa portmantoya arptktan sonra, arp, odun sandnn stne oturmu, uzun gri eteklikli ua karanlkta Mme Swann zannederek selamladktan sonra -ben geldiimde oradan geiyor olurlarsa, kzm gibi grnmek bir yana, glmseyerek elimi skyorlar,

"Naslsnz?" diyorlard. (Her ikisi de l harfini drerek "nassnz" diye telaffuz ediyorlard. Tabii ki ben de eve dndmde hi durmadan, evkle harf drme temrinleri yapyordum.) "Gilberte geldiinizi biliyor mu? yleyse hoa kaln." stelik, Gilberte'in kz arkadalarn davet ettii, onca zaman, bana ikimizin arasna ekilmi duvarlardan en almaz gibi gelen akamst kahvaltlar, imdi onunla bir araya gelme frsat olmulard; bana bu aylar (henz yeni saylabilecek bir arkada olduum iin) yazl olarak, her defasnda farkl bir mektup kd kullanarak haber veriyordu. Bir seferinde mavi kabartma bir kani ve altnda nlem iaretiyle biten komik bir ngilizce ibareyle sslenmi bir kt kullanyordu; bir baka seferinde, bir apa mhryle veya kdn stn boydan boya kaplayan bir dikdrtgen halinde ar uzatlm G.S. markasyla sslenmi bir kt; baz ktlarysa, "Gilberte" damgas tayordu: kh bir keye, ak, siyah bir emsiyenin altna, enlemesine, arkadamn imzasn taklit eden altn yaldzl harflerle yazlp bir parafla son bularak, kh btn harflerin i ie majskller halinde bir arada bulunduu, bir tekini bile semeye imkn olmadan, inli apkas biiminde bir markaya sktrlm olarak. Sonunda, Gilberte'in mektup kd dizisi, kalabalk olmakla birlikte snrsz olmadndan, birka haf ta sonra, ilk mektubunu yazd, kararm gm rengi bir madalyon ierisinde, miferli valyenin altnda Per viam rectam yazsnn okunduu mhr tayan kt kt tekrar karma. Ben o srada, her kdn, u deil, bu gn seilmi olmasnn, belirli kurallara bal olduunu sanyordum; oysa imdi, Gilberte'in daha ziyade, nceki mektuplarda hangi ktlar kullandn hatrlamaya zen gsterip mektuplat kiilere,

en azndan zahmete deer bulduklarna, ayn kd mmkn olan en uzun aralklarda gndermeye altn dnyorum. Gilberte'in bu aylara davet ettii kz arkadalarndan bazlar, ders saatlerinin farkl oluu yznden, daha tekiler yeni gelirken gitmek zorunda olduklarndan, ta merdivenin bandayken, sofadan gelen uultu halindeki sesleri duyardm; katlmak zere olduum grkemli trenin heyecan iinde, bu uultu, daha Gilberte'in oturduu kata gelmeden, nceki hayatla aramdaki btn balar birdenbire koparr, ierinin scana girdikten sonra atkm karmam gerektiini ve eve ge kalmamak iin saate bakmay hatrmdan silip gtrrd. O dnemde, Odette'in yllarca hayalini kurduu ve yaknda terk edecei II. Henri slubundaki kira evlerinde yaygn olan, batan aa ahap bu merdiven, bizim evde karl olmayan, "Asansrn inilerde kullanlmas yasaktr" szlerinin okunduu ibaresiyle, bana yle muhteem grnrd ki, ben de bunun, M. Swann'n ok uzaktan getirttii eski bir merdiven olduunu syledim annemle babama. yle bir doruluk ydm ki, yanl olduunu bilsem bile, bu bilgiyi kendilerine vermek konusunda tereddt etmezdim; nk ancak bu ekilde, Swann'larn merdiveninin haysiyetine benim kadar sayg gsterebilirlerdi. Ayn ekilde, byk bir hekimin dehasn kavrayamayacak bir cahilin nnde, hekimin nezleyi tedavi etmeyi bilmediini itiraf etmemenin, isabetli olaca dnlr. Ama benim hi gzlem yeteneim olmadndan, genellikle gzmn nndeki eylerin adn da, trn de bilmediimden, sadece Swann'larn yaknnda iseler, olaanst olmalar gerektiini anladmdan, bu merdivenin sanatsal deerini ve uzaklardan geldiini annemle babama bildirirken, sylediimin yalan olduu bilincini tamyordum.

Bilincini tamyordum ama, ihtimal olarak kafamdan gemi olacak ki, babam szm kesip, "O evleri biliyorum; bir tanesini grdm, hepsi birbirinin ayn; Swann birka katta birden oturuyor, tek fark o; Berlier yapt o evleri," dediinde, kpkrmz kesildiimi hissettim. Babam ayrca, o dairelerden birini tutmay dndn, ama evi kullansz, girii de fazla karanlk bulduu iin vazgetiini syledi. Sylemesine syledi ama, ben zihnimin, Swann'larn itibar ve kendi mutluluum uruna, gerekli fedakrlklar yapmak zorunda olduunu igdyle sezerek, isel bir gcn buyruuyla, duyduklarma ramen, tpk bir sofunun, Renan'n sa'nn Hayat adl eserini kendinden uzak tuttuu gibi, Swann'larn evinin, bizim de oturabileceimiz herhangi bir ev olduu yolundaki ykc dnceyi ebediyen kendimden uzaklatrdm. Bu arada, ay davetinin olduu gnlerde, merdiveni adm adm trmanarak, dnce ve bellekten yoksun halde, en ilkel reflekslerin elinde basit bir oyuncak olarak, Mme Swann'n parfmnn kendini hissettirmeye balad blgeye gelirdim. Daha o anda, terifatn gerektirdii, Swann'larn zel, damasko tarznda dokunmu, desenli, kk gri peeteleriyle ptifur tabaklarndan mteekkil bir dairenin ortasndaki ikolatal pastann ihtiamn grr gibi olurdum. Ama bu deimez ve dzenli btnlk, Kant'n nedensel dnyas gibi, son bir zgr eyleme balyd sanki. Hepimiz Gilberte'in kk salonunda olduumuz srada, Gilberte anszn saatine bakar ve derdi ki: "Eh, ben le yemeini yiyeli epey oldu; akam yemei de saat sekizde; canm bir eyler yemek istiyor dorusu. Ne dersiniz?" Sonra bizi yemek salonuna alrd; buras, Rembrandt'n resmettii bir Asya tapmann ii gibi lotu; muhteem olduu

kadar kalender ve bildik grnen, mimari bir pasta, sanki sradan bir gnde, her ihtimale kar oradaym gibi, ortada dikili dururdu; olur da Gilberte'in aklna eser, can ikolatadan mazgallarn koparmak, Darius'un saraynn burlar gibi frnda pimi, pas rengi, sarp yamal surlarn ykmak ister diye. Daha da gzeli, Gilberte bu Ninive pastasnn ykmna girimek iin, sadece kendi aln yoklamyordu; ayrca benim alk durumumu soruyor, km anttan kocaman, cilal, doulu zevkiyle, kpkrmz meyvelerle blmlenmi bir duvar parasn, benim iin karp alyordu. Bizim ailede akam yemeinin saat kata yendiini bile soruyordu; sanki ben hl onu bilebilirmiim gibi; sanki bana hkmeden heyecan, bo belleimde, felce uram midemde, itahszlk veya alk duyumu, akam yemei veya aile kavram brakm gibi. Ne yazk ki, midemdeki fel geiciydi. Farkna varmadan aldm pastalar, bir an gelecek, sindirmek gerekecekti. Ama daha o ana ok vard. Bu arada Gilberte "aym" hazrlyordu. Durmadan ay iiyordum; oysa bir fincan bile, yirmi drt saat uyumam engelliyordu. Annem de, "Ne tatsz durum, bu ocuk ne zaman Swann'lara gitse hasta dnyor," demeyi alkanlk haline getirmiti. Ama ben Swann'larn evindeyken, itiim eyin ay olduunu biliyor muydum acaba? Bilseydim de ierdim; nk imdiki zaman fark etme yeteneine bir an iin kavutuumu farzetsek bile, bu, gemii hatrlayabileceim ve gelecei ngrebileceim anlamna gelmezdi. Hayalgcm, yatmay aklmdan geirebileceim, uyku ihtiyac duyabileceim kadar uzaktaki bir zamana gidemiyordu. Gilberte'in arkadalarnn hepsi, bir karar vermenin imknsz olduu bu sarholuk haline gmlmyorlard. Bazlar ay reddediyordu! O zaman Gilberte, o dnemde ok

yaygn olan bir ifadeyi kullanp, "aym hi skse yapmad belli ki!" diye haykrrd. Tren duygusunu iyice yok etmek iin, masann etrafndaki sandalyelerin dzenini bozar, "Dn alay gibiyiz; Tanrm, bu hizmetkrlar ne kadar aptal," derdi. Ters konmu, X biiminde bir tabureye yanlamasna oturup bir eyler kemirirdi. "Gn" genellikle Gilberte'in aylaryla akan Mme Swann, bir misafirini uurladktan sonra, zerinde bazen lacivert kadifeden, ounlukla beyaz dantellerle kapl siyah satenden bir elbiseyle, koarak yanmza uradnda, sanki Gilberte annesinden izin almadan bunca ptifuru elinin altnda bulundurabilirmi gibi, akn bir edayla, "O yediiniz ey lezzetli grnyor, sizin pasta yediinizi grnce karnm ackt," derdi. "yleyse bizim misafirimiz olun anne," diye cevap verirdi Gilberte. "Olmaz gzelim, misafirlerim ne der? Daha Mme Trombert, Mme Cottard ve Mme Bontemps buradalar; bilirsin, sevgili Mme Bontemps'n ziyaretleri pek ksa srmez, hem daha yeni geldi. Ben yanlarna dnmezsem kadncazlar ne dnr? Baka kimse gelmezse, onlar gidince tekrar gelip sizinle sohbet ederim; benim daha ok houma gider aslnda. Biraz dinlenmeyi hak ettim sanyorum; krk be misafir geldi; krk ikisi Grme'un resminden sz etti! Bir gn gelip aynz Gilberte'le isenize," derdi bana. "Sizin sevdiiniz gibi, kk 'stdyonuzda' itiiniz ekilde hazrlar Gilberte," diye eklerdi misafirlerine koarken; sanki bu ve benim bu esrarengiz dnyada bulmay beklediim alkanlklarm, bildiim eylermi gibi; ay nasl itiimle ilgili olarak, hi ay iip imediimi bilmediim gibi, bir "stdyom" olup olmadndan da emin deildim. "Ne zaman geleceksiniz? Yarn m? Size

Colombin'dekileri aratmayacak tostlar yaparz. Olmaz m? Sizi yaramaz," derdi; nk kendisi de bir salon oluturmaya baladndan beri, Mme Verdurin'in tavrlarn, krtkan, despot ses tonunu benimsemiti. Zaten tostlar da bana Colombin kadar yabanc olduu iin, bu son vaatle beni heveslendirmesi imknszd. Mme Swann bana yal nurse'mz12 vdnde, ilk anda kimden sz ettiini anlamam olmam, olduka tuhaf karlanabilir; nk herkes belki artk Combray'de bile - byle konuuyor. ngilizce bilmiyordum; ama az sonra bu kelimenin Franoise' tanmladn anladm. Ben Champs-Elyses'de Franoise'n kimbilir ne tatsz bir izlenim braktn dnp kayglanrken, Mme Swann'dan rendim ki, kendisinin de kocasnn da bana yaknlk beslemesinin sebebi, Gilberte'in nurse'm hakknda anlattklarym. "Size ne kadar bal olduu, ne kadar iyi kalpli olduu belli." (O anda, Franoise'la ilgili fikrimi tamamen deitirdim. Dolaysyla, muamba yamurluk ve sorgu sahibi bir mrebbiye, artk bana o ka dar gerekli bir ey gibi gelmemeye balad.) Sonunda, Mme Swann'n Mme Blatin'le ilgili azndan kard birka kelimeden, iyi yrekliliini teslim ettii, ama ziyaretlerinden korktuu bu hanmla kiisel bir ilikinin, zannettiim kadar yararl olmayacan, Swann'larn evindeki itibarm kesinlikle artrmayacan anladm. O ana kadar kapal olan caddeleri hi beklemediim halde nmde alm olan periler lkesini, sayg ve sevin rpertileriyle kefetmeye balamtm, ama sadece Gilberte'in arkada olarak. Benim kabul edildiim kralln kendisi, daha
12

dad.

da esrarengiz bir baka diyarn iindeydi; burada Swann ve kars, doast yaantlarn srdryor, sofada aksi ynlerden gelip karlatmz zamanlar benimle el sktktan sonra, oraya yneliyorlard. Ama ksa bir sre sonra, tapman kalbine de girdim. Mesela Gilberte yokken, M. Swann veya Mme Swann evde oluyordu. Kimin geldiini soruyorlar, benim geldiimi renince biraz yanlarna gitmemi rica ediyorlar, u veya bu konuda, kzlar zerindeki etkimi u veya bu ynde kullanmam istiyorlard. Daha ksa bir sre nce Swann'a yazdm, cevap vermeye tenezzl bile etmedii o eksiksiz, inandrc mektubumu hatrlyordum. Zihnin, dncenin ve kalbin, en ufak bir deiiklii gerekletiremeyen, sonradan hayatn, biz nasl olduunu bile anlayamadan, kolayca hallediverdii meselelerin bir tekini bile zemeyen gszlne aryordum. Gilberte'in, zerinde mkemmel bir etkisi olmak gibi bir yetenee sahip arkada sfatyla yeni konumum, imdi benim birtakm ayrcalklardan yararlanmam salyordu; sanki hep birinci seildiim bir kolejde, bir kraln oluyla arkadalk ediyordum da, bu tesadf sayesinde saraya gidip geliyor, taht salonunda huzura kyordum. Swann, sonsuz bir iyi yreklilikle, sanki ok erefli, yce ilerle ar megul deilmiesine beni alma odasna alyor, bir saat boyunca, heyecanm yznden tek kelimesini bile anlayamadm konumalarna kem km ederek, ksa ve anlalmaz cesaret hamleleriyle blnen utanga suskunluklarla karlk vermeme ses karmyordu. lgileneceimi tahmin ettii sanat eserleri, kitaplar gsteriyordu bana; ne var ki, Louvre ve Ulusal Ktphane'de bulunan eserlerin hepsinden kat kat gzel olduklarndan zaten nceden de phe etmediim bu eserlere bakmak, benim iin imknszd. O srada ua gelip benden

saatimi, kravat inemi, pabularm ve kendisini vrisim tayin ettiimi belirten bir belge imzalamam istese, memnun olurdum; en nl destanlar gibi yazar bilinmeyen, ama yine onlar gibi, Wolf un teorisinin aksine, kesinlikle bir yazar (her yl rastladmz, "bir yze isim yaptrmak" trnden bulular yapan, ama kendi isimlerini aklamayan yaratc ve mtevaz, zeki insanlardan birisi) olan, o gzel halk deyiiyle syleyecek olursam: ne yaptm bilmez haldeydim. Olsa olsa, ziyaret uzadnda, o sihirli odada yaanan saatlerin, nasl hibir eyin gereklememesiyle, baarl bir sonuca varlmamasyla sonulandna hayret ediyordum. Ama hayal krklm, gsterilen aheserlerin yetersizliinden de kaynaklanmyordu, dalgn baklarm bir an olsun onlara yneltmemin imknszlndan da. nk Swann'n alma odasnda olmay benim gzmde mucizevi klan, nesnelerin zndeki gzellik deildi; yllardr o meknda bulduum ve hl da bu mekna damgasn vuran o zel, hznl ve haz veren duygunun isterse dnyann en irkin eyleri olsunlar - bu nesnelere yapm olmasyd. Ayn ekilde, Mme Swann beni birka dakikalna odasnda kabul ettii zaman bende uyanan, kendi bayalma ve majestelerinin iyi yrekliliine ilikin duygularda da, saysz aynann, gm fralarn, kendi dostlar olan en byk sanatlar tarafndan yontulup boyanm Padova'l Aziz Antonio sunaklarnn hi rol yoktu; gzel ve gsterili yaratn, birinci, ikinci ve nc oda hizmetilerinin glmseyerek harikulade kyafetleri hazrladklar odasna, hanmefendinin benimle bir ey konumak istedii emri, bana ksa pantolonlu uak tarafndan haykrarak bildirildiinde, deerli esanslarn banyodan srekli yaylan ho kokularyla dolu, kvrml bir koridordan geerek giderdim.

Mme Swann misafirlerinin yanma dndkten sonra da, ko nutuunu, gldn iitirdik; nk karsnda iki kii bile olsa, btn "arkada"lara kafa tutmas gerekmi gibi, sesini ykseltir, laflar savururdu; "patronie"nin kk kabilede, "sohbeti ynetirken" hep yapt gibi. Bakalarndan en son rendiimiz ifadeler, en azndan bir sre boyunca, kullanmaktan en ok holandmz ifadeler olduu iin, Mme Swann kimi zaman, kocasnn tantrmak zorunda kald sekin kiilerden rendii ifadeleri (bir kiiyi niteleyen sfattan nceki tanmlk veya iaret sfatn atma zentisini onlardan renmiti); kimi zaman da daha baya kiilerden rendii ifadeleri (rnein hanm arkadalarndan birinin en sevdii ifade: "Felaket bir ey!") seer, bunlar, "kk kabile"de edindii bir alkanlkla, anlatmaktan holand btn hikyelerde kullanmaya alrd. Ardndan da genellikle, "Bu hikyeyi ok seviyorum, kabul edin, yle byle bir hikye deil!" derdi; bunu da, kocas araclyla, tanmad Guermantes'lardan almt. Mme Swann yemek salonunu terk ettikten sonra, eve yeni gelmi olan kocas da bizim yanmza bir urard. "Annen yalnz m, biliyor musun Gilberte?" "Deil, hl misafirleri var baba." "Hl m? Saat yedi! Korkun bir ey. Zavall kadn, perian halde olmal. Feci bir ey. Biare!" (Bizim evde biare daima i uzatlarak, bare diye telaffuz edilirdi; oysa M. Swann ve Mme Swann ksa tutuyorlard.) "Dnsenize, saat ikiden beri!" derdi bana dnerek. "Camille dedi ki saat drtle be arasnda tam on iki kii gelmi. Ne on ikisi, sanyorum on drt dedi. Yo, on iki. Neyse, hatrlamyorum. Eve gelirken, gn olduu hi aklmdan gememiti; kapnn nnde bunca arabay grnce evde dn var sandm. Ben alma odamda

olduum srece de kapnn zili susmak bilmedi; yemin ederim bam ard. Yannda hl ok kii var m?" "Hayr, sadece iki misafiri var." "Kim, biliyor musun?" "Mme Cottard'la Mme Bontemps." "Ya! Bayndrlk bakanl zel kalem mdrnn kars." "Kocasnn bir bakanlkta altn biliyorum, ama ne olarak altn tam bilmiyorum," derdi Gilberte, ocuka bir tavrla. "Kk budala, iki yandaym gibi konuuyorsun. Ne diyorsun sen, bakanlkta alyor olur mu? Adam zel kalem mdr, btn iin bandaki adam; stelik, benim kafam nerede, yemin ederim senin kadar dalgnm ben de, yalnz zel kalem mdr deil, koordinatr de." "Ben ne bileyim, zel kalem mdr olmak ok mu nemli bir ey?" diye cevap verirdi Gilberte. Annesiyle babasnn bbrlendii her eye kar kaytszln aa vurmak iin hibir frsat karmazd (aslnda, fazla nemsemiyormu gibi grnerek, bylesine nemli bir ilikiyi daha da aaal hale getirdiini dnyor da olabilirdi). "ok mu nemli de ne demek!" diye haykrrd Swann. O beni phede brakabilecek bu tevazuya, daha ak bir dili tercih ediyordu. "Bakandan sonraki kii demek resmen! Hatta bakandan da nemli; nk her ii yapan o. Zaten son derece yetenekli, ok yksek seviyeli, istisnai bir adamm. Liyakat nian var. ok ho bir adam, stelik ok da yakkl." Zaten kars da, "byleyici" bir yaratk olduu iin, herkese ramen evlenmiti onunla. Ender rastlanr, zarif bir btnlk oluturmaya yetecek zelliklere sahipti: sar, ipek gibi bir sakal, gzel yz hatlar, genizden bir ses, ar bir nefes kokusu ve cam bir gz.

"Size unu syleyeyim," derdi Swann bana hitaben, "bu insanlarn u andaki hkmette yer almalar beni ok elendiriyor; nk Bontemps'lar, Bontemps-Chenut slalesi, gerici, kilise yanls, dar fikirli burjuvazinin tipik rneidirler. Zavall bykbabanz, ihtiyar Chenut'y, gyaben de olsa, gayet iyi tanrd; o dnemde epeyce zengin sayld ve BrauChenut Baronu olduu halde, arabaclara tek metelikten fazla bahi vermezdi. Servetin tamam, Union Gnrale'in iflas srasnda batt; siz daha ok gensiniz, o zamanlar grmediniz; yle ya, iyi kt toparlanld." "Yeeni bizim okuldayd, benden epeyce kk bir snfta; mehur 'Albertine'. Eminim ok fast13 olacak, ama bu arada, tuhaf bir tarz var." "Benim kzm olaanst, herkesi tanyor." "Tanmyorum. Sadece geerken gryordum, Albertine aa, Albertine yukar, seslenirlerdi. Ama Mme Bontemps' tanyorum, o da houma gitmiyor." "ok yanlyorsun; gayet sevimli, gzel ve zeki bir hanm. stelik gayet esprilidir de. Gidip kendisine bir merhaba diyeyim, kocas savaa gireceimizi dnyor mu, Kral Theodosius'a gvenebilir miyiz diye soraym. in btn girdisini ktsn bildiine gre, bunu da biliyordur, deil mi?" Swann bir zamanlar bu ekilde konumazd; ama hepimiz yle saf prensesler grmzdr ki, aradan on yl geip bir uakla katktan sonra, tekrar insanlarla grmek isterler, evlerine pek istekli gelinmediini grnce de, kendiliinden sevimsiz ihtiyarlarn dilini benimseyerek, gzde bir desten sz edildiinde, "Kendisi dn bendeydi," veya "evreye ok
13

hzl.

kapandm," derler. te bu yzden, gelenekleri de gzlemlemek gereksizdir; nk psikoloji kurallarndan karlmalar mmkndr. Az sayda insann ziyaret ettii kiilerin bu kk kusuru, Swann'larda da vard; biraz dikkat ekici kimselerin ziyareti, daveti, hatta nazik bir sz, onlar iin, reklamn yapmak isteyecekleri bir olayd. Odette biraz gsterili bir yemek dav eti verdiinde, aksilik bu ya, Verdurin'ler Londra'da bulunacak olsa, haberin, ortak bir dostlar araclyla, telgrafla Man' ap kendilerine iletilmesi salanrd. Odette'in ald gnl okayc mektup ve telgraflar bile Swann'lar kendilerine saklayamazlard. Dostlarna anlatrlar, elden ele gezdirirlerdi. Swann'larn salonu bu bakmdan, telgraflarn duvara asld, kaplca kentlerindeki otellere benzerdi. Eski Swann' benim gibi sadece sosyete dnda deil, yksek sosyetenin iinde, prensesler ve desler haricinde ancak son derece esprili ve ekici kiilerin kabul edildii, skc veya baya bulunan nemli kiilerin veto edildii Guermantes'lar evresinde tanm olan insanlar, eski Swann'n artk ilikilerinden sz ederken ll olmamakla kalmayp, bu ilikilerin seiminde titizlik de gstermediini fark edince, afallayabilirlerdi. Mme Bontemps btn o basitliiyle, fesatlyla, nasl oluyor da Swann' ileden karmyordu? Swann nasl onu sevimli bulduunu ilan edebiliyordu? Guermantes evresinden kalan hatrasnn, onu engellemesi gerekir gibi geliyordu; oysa aslnda yardmc oluyordu. Pek tabii, sosyete evrelerinin drtte nn aksine, Guermantes'larda bir zevk, hatta ince bir zevk mevcuttu, ama snobizm de vard; dolaysyla zevkin kullanmnda anlk

kesintiler, ihtimal dhilindeydi. Klik iin vazgeilmez olmayan bir ahs, biraz kasnt, cumhuriyeti bir dileri bakan, geveze bir akademisyen sz konusu olduunda, zevk, sonuna kadar bu ahsn aleyhine kullanlrd; Swann, bir bykelilikte bu tr davetlilerle akam yemeine katld diye Mme de Guermantes'a acrd; k bir adam, yani" Guermantes evresinden, hibir ie yaramayan, ama Guermantes'larn ruhuna sahip, srden birisi, bylelerine bin kere tercih edilirdi. Yalnz bir grandes, kral soyundan bir prenses, sk sk Guermantes'larda akam yemeklerine katlrd; o zaman, hi hakk olmad, ruhunu kavramad halde, o da kendisini bu srnn bir paras olarak bulurdu. Ne var ki, grandesi aralarna aldklar andan itibaren sosyete mensuplarnn saflyla, onu sevimli bulmaya gayret ederlerdi (nk sevimli bulduklar iin aralarna aldklarn ileri srmeleri mmkn deildi). Prenses gittikten sonra, Swann Mme de Guermantes'n imdadna yetiir, "Aslnda iyi bir kadn, hatta esprili bir yan bile var. Tamam, Saf Akln Eletirisini derinlemesine incelediini sanmyorum, ama sevimsiz de deil," derdi. "Kesinlikle ayn fikirdeyim," diye cevap verirdi des. "stelik bu gece biraz ekindi; greceksiniz, ok ho da olabiliyor." "Yirmi tane kitaptan alnt yapan Mme XJ ondan ok daha skc." (Geveze akademisyenin kars olan bu hanm, aslnda mstesna bir insand.) "Ne diyorsunuz, kyaslama kabul etmez." Swann, byle eyler syleme, samimiyetle syleme melekesini desin evinde edinmi ve kaybetmemiti; imdi de, kendi kabul ettii kiilerle ilgili olarak kullanyordu. Mklpesentlere zg bir tiksintiyle deil, olumlu bir yaklamla incelendiinde her insanda grlebilecek iyi zelliklerini ayrt etmeye, sevmeye gayret gsteriyordu; Mme Bontemps'n meziyetlerini ne karyordu;

prensesler iltimasla kabul edilmese, prensesler iin bile gerekten esprili ve ekici olmalar art gzetilse, Guermantes'larn evresinden kovulmas gereken Parma Prensesi'yle ilgili olarak da, bir zamanlar ayn eyi yapmt. Zaten bir zamanlar ahit olduumuz gibi, Swann sosyetedeki konumunu, belirli koullarda daha ok iine gelen bir konumla deitirmekten holanrd (imdi sadece daha kalc bir ekilde uyguluyordu bu eilimini). Zaten, insanla konumunun bir btn oluturduunu zannedenler, ilk bakta blnmez grnen bir eyi, alglarnda ayrtrmay beceremeyen kiilerdir. Ayn kii, hayatnn birbirini izleyen dnemlerinde, toplumun deiik katmanlarnda, giderek ykselmesi art olmayan evrelerde bulunur; hayatmzn farkl bir annda ne zaman belirli bir evreyle iliki kursak veya ilikilerimizi tazelesek, zerimize titrendiini hissetsek, doal olarak insani kkler salp o evreye balanrz. Mme Bontemps'la ilgili olarak, ayrca sanyorum ki Swann, kendisinden byle srarla sz ettiinde, bu hanmn karsn grmeye geldiini annemle babamn reneceini dnerek de seviniyordu. Doruyu sylemek gerekirse, bizim evde Mme Swann'n yava yava tant insanlarn isimleri, hayranlktan ok merak uyandryordu. Mme Trombert'in ad getiinde annem yle diyordu: "Ya, ite yeni bir nefer; ardndan yenilerini de srkler!" Mme Swann'n, yeni ilikiler kazanmadaki biraz kestirme, hzl ve iddetli tarzn bir smrge savama benzeterek ekliyordu: "Artk Trombert'ler boyun ediine gre, dier kabileler de yaknda teslim olurlar." Annem sokakta Mme Swann'la karlatnda, eve dnnce yle derdi bize:

"Mme Swann' savaa hazr durumda grdm; herhalde krl bir saldr iin Masausetler'e, Seylanllara veya Trombert'lere gidiyordu." Bu biraz kark ve yapay evreye genellikle epey zorlukla, olduka farkl dnyalardan getirilmi insanlardan bir yenisini orada grdm anneme her sylediimde, derhal kaynan tahmin eder, pahalya mal olmu bir ganimetten sz eder gibi, "Filancalara yaplan bir seferden getirilmi," derdi. Mme Cottard'a gelince, babam, Mme Swann'n bu klktan uzak burjuvay kazanmakta herhangi bir yarar bulmasna aryor, "Profesrn konumuna ramen, anlamadm itiraf etmek zorundaym," diyordu. Annem ise, aksine, ok iyi anlyordu; bir kadn, eskiden yaad evreden farkl bir evreye girdiinde, eski arkadalarn, onlarn yerini alm olan, nispeten daha parlak ilikilerden haberdar edemezse, zevkinin nemli bir lde azalacan biliyordu. Onun iin, bir ahidin bu yeni ve esiz dnyaya girmesine izin verilir ve o da, bir iein iinde vzldayan, uar bcek gibi, sonradan yapt ziyaretlerde frsat ktka, haberi, ald heves ve hayranlk tohumunu yayar, en azndan yayaca umulur. Tam da bu grevi yerine getirmek iin bulunmu olan Mme Cottard, babasnn olaylara bakn baz ynleriyle alm olan anne min, "Yabanc, git Sparta'ya syle!" adn verdii, zel davetli kategorisine dhildi. Zaten - yllarca sonra renilen bir baka sebebin haricinde - bu iyi niyetli, ihtiyatl, mtevaz arkadan "gn"lerine davet ederken, Mme Swann'n, evine bir hain veya bir rakip sokmu olmaktan korkmasna gerek yoktu. Bu alkan iinin, sorgucunu ve kartvizit czdann kuandnda, bir tek le sonrasnda, akl almaz sayda burjuva ieini ziyaret edebileceini biliyordu. Datma

gcn bildii iin, olaslk hesabna dayanarak, byk bir ihtimalle, Verdurin'lerin filanca gediklisinin, Paris valisinin kendisine kartvizit braktn iki gn sonra reneceini veya bizzat M. Verdurin'in, at yarlar dernek bakan M. Le Hault de Pressagny'nin, kendisini ve Swann', Kral Theodosius'un galasna gtrm olduunu duyacan dnmekte haklyd. Verdurin'leri, sadece, kendisi iin yceltici olan bu iki olaydan haberdar farzediyordu; nk an ve hreti gzmzde canlandrrken, peinde koarken, az sayda niteliini somutlatrrz; kusurlu zihnimiz, hretin bizim iin birdenbire - ana hatlaryla - brneceini umduumuz btn ekillerini ayn anda hayal edemez. Zaten Mme Swann, sadece "resm sosyete" denilen evrede bir sonu elde edebilmiti. k kadnlar onun evine gitmiyordu. Onlar karan, nl cumhuriyetilerin varl deildi. Benim ocukluumda, muhafazakr evreye ait olan her ey sosyetik saylrd; kkl bir salona bir cumhuriyetinin kabul edilmesi mmkn deildi. Byle bir evrede yaayan insanlar, bir "oportnist"i, hele hele bir "radikal"i davet etme imknszlnn, gazya lambalar ve atl dolmular gibi ebediyen devam edeceini dnrlerdi. Ama toplum, zaman zaman dnen kaleidoskoplar gibi, deimez sanlan unsurlar farkl zamanlarda farkl ekillerde yerletirir ve deiik bir grnt oluturur. Ben daha ilk komnyon ayinimden gemeden nceki yllarda, kurulu dzene uygun dnce yapsna sahip hanmlar, ziyaretlerinde k bir Yahudi kadnla karlama aknln yaarlard. Kaleidoskopun bu yeni dzenlemeleri, bir filozofun, ltlerin deimesi diye adlandraca eyden kaynaklanr. Ben Mme Swann'n evine gitmeye baladktan az sonraki bir dnemde, Dreyfus Davas

yeni bir deiim getirdi ve kaleidoskopun kk, renkli baklavalar bir kez daha altst oldu. Yahudi olan her ey, k hanm bile, alald, tannmam baz milliyetiler ykselip onlarn yerini ald. Paris'in en aaal salonu, adamakll Katolik bir Avusturya prensinin salonu oldu. Dreyfus Da vas yerine Almanya'yla bir sava olsayd, kaleidoskop baka bir yne dnecekti. Yahudiler herkesi artarak vatansever olduklarn gsterip durumlarn koruyacaklard; kimse de artk Avusturya prensinin evine gitmek, hatta evvelce gitmi olduunu itiraf etmek istemeyecekti. Bununla beraber, toplum ne zaman geici olarak hareketsiz kalsa, o toplumda yaayanlar, bir daha hibir deiiklik olmayacan sanrlar; tpk telefonun icadm grdkleri halde uaa inanmak istememeleri gibi. Bu arada, basnn filozoflar, bir nceki dnemi karalarlar; bir nceki dnemde yaanan trden, onlara yozlamann varabilecei son snr gibi gelen zevkleri aalamakla kalmayp, sanatlarn ve filozoflarn, artk onlarn gznde hibir deer tamayan eserlerine bile - sanki bu eserler, sosyetenin havailiinin birbirini izleyen tarzlarna sk skya balym gibi - glge drrler. Deimeyen tek ey, her defasnda, "Fransa'da bir eyler deimi" gibi grnmesidir. Benim Mme Swann'n evine gittiim srada Dreyfus olay henz patlak vermemiti; birtakm soylu Yahudiler son derece glydler. Bunlarn arasnda en glleri ise, Sir Rufus Israels idi; kars Lady Israels, Swann'n halasyd. Yeeninin yakn dostlar kadar k insanlarla ahsi ilikisi yoktu; te yandan Swann, byk bir ihtimalle mirass olduu halde, halasn pek sevmediinden, hibir zaman fazla arayp sormamt. Ama halas, Swann'n yksek sosyetedeki konumunu bilen tek akrabasyd; dierleri, bu konuda, bizim de uzun mddet paylatmz bir cehalet

iindeydiler. Bir ailede, aile fertlerinden biri yksek sosyeteye g ettiinde - bu kendisine benzeri grlmemi bir olay gibi gelir, ama on yl sonra geriye baktnda, birlikte yetitii birok delikanlnn ayn eyi bir baka biimde, farkl sebeplerle yapm olduunu grr - kendi etrafna bir bilinmezlik alan izer; iinde bulunan herkesin en kk ayrntlaryla grebildii bu terra incognito14, iine girmeyen, varln aklna bile getirmeden, yanbanda yaayan insanlar iin, kapkaranlk, mutlak bir hiliktir. Swann'n grt insanlar konusunda hibir Havas Ajans kuzinlerine bilgi vermediinden, (tabii ki evliliinden nceki dnemde) aile yemeklerinde, yukardan bakan glmsemelerle, pazar gnn "Kuzen Charles" ziyaret ederek, "erdemli" bir ekilde deerlendirdiklerini anlarlard birbirlerine; onu biraz kskan, yoksul bir akraba zannettiklerinden, Balzac'n romannn adyla oynayarak espri olsun diye "Aptal Kuzen" diye sz ederlerdi. Lady Rufus Israels ise, kskand dostluklarn Swann'dan esirgemeyen insanlarn kimler olduklarn gayet iyi bilirdi. Kocasnn, aa yukar Rothschild'ler ayarndaki ailesi, nesillerden beri, Orlans prenslerinin ilerini yrtyordu. Son derece zengin olan Lady Israels byk nfuz sahibiydi ve bu nfuzunu da, tandklarndan hibirinin Odette'i evine kabul etmemesi iin kullanmt. Sadece bir tanesi, gizlice ona kar gelmiti. O da Marsantes Kontesi'ydi. Fakat ne talihsizliktir ki, Odette, Mme de Marsantes' ziyarete gittiinde, Lady Israels de neredeyse ayn anda kapdan ieri girmiti. Mme de Marsantes diken stndeydi. Aslnda her istediklerini rahatlkla yapabilecek kimselerin kalleliiyle, Odette'le tek kelime bile
14

kefedilmemi topraklar.

konumam, Odette de o gnden sonra, zaten kabul edilmekten hi holanmayaca bu dnyaya yapt baskn daha ileri gtrme cesaretini bulamamt. Saint-Germain muhitinin bu mutlak ilgisizliine karlk Odette hl ayn cahil yosma olmaya devam ediyordu; o, en ufack ecere ayrntlarnda kesin bilgi sahibi olan, gerek hayatn kendilerinden esirgedii aristokratik ilikilere olan susuzluklarn, eski hatratlar okuyarak kandran burjuvalardan ok farklyd. te yandan Swann da, phesiz, eski metresinin btn zelliklerini sevimli veya zararsz bulan k olmaya devam ediyordu; nk birok kere, karsnn, yksek sosyeteye ilikin, gnah saylabilecek laflar savurduuna, Swann'nsa, (bir efkat kalntsyla, saygs olmadndan veya karsn gelitirme konusundaki tembelliiyle), hatasn dzeltmeye almadna ahit olmutum. Belki de ayrca, bizi Combray'de onca zaman kandran sadeliinin bir tezahryd bu; ayn sadelik sebebiyle, imdi de, ok parlak kiilerle, kendi bana da olsa, iliki kurmay srdren Swann, karsnn salonundaki konumalarda bunlara nem veriliyormu gibi bir hava yaratlmasndan holanmyordu. Zaten Swann'n hayatnn arlk merkezi yer deitirmi olduundan, eskisi kadar nemli deillerdi onun gznde. Ne olursa olsun, Odette'in yksek sosyete konusundaki cehaleti yle koyuydu ki, konuma srasnda Guermantes Desi'nden sonra kuzini Guermantes Prensesi'nin ad geecek olsa, "A, onlar prens mi, demek rtbeleri ykselmi," derdi. Birisi Chartres Dk'nden sz ederken "Prens" diyecek olsa, Odette dzeltirdi: "Dk; kendisi Chartres Dk'dr, prens deil." Paris Kontu'nun olu, Orlans Dk iin, "Ne tuhaf, olu babasndan byk," der,

sonra da, ngiliz hayranlyla eklerdi: "Bu Royalty'ler15 insann kafasn kartryor." Zaten Swann, Odette'le ilgili olarak, yalnz eitiminin boluklar karsnda deil, zeksnn ktl karsnda da krd. stelik, Odette ne zaman aptalca bir hikye anlatacak olsa, Swann karsn, herhalde eski hazznn izlerini de tayan bir kibarlk, bir nee, neredeyse bir hayranlkla dinlerdi; te yandan, ayn konuma iinde Swann'n syledii zekice, hatta derin szleri, Odette genellikle ilgilenmeden, aceleyle, sabrszlkla dinler, bazen de serte kar kard. Sekinliin bayala bu ekilde kle oluunun, birok evlilikte kural olduu sonucuna varmak iin, tam tersini dnmek yeterlidir: Nice stn nitelikli kadn vardr ki, bir dangalan kendilerini bylemesine, en ince szlerini acmaszca knamasna izin verirler ve onun en yavan aklabanlklar karsnda, sevginin sonsuz hogrsyle kendilerinden geerler. O dnemde Odette'in Saint-Germain muhitine girmesini engelleyen sebeplere dnecek olursak, unu sylemek gerekir ki, sosyete kaleidoskopunun yapt son dnn nedeni de, bir dizi skandaln ortaya kyd. Eylerine tam bir gvenle gidilen baz kadnlarn, fahie ve ngiliz casusu olduklar anlalmt. Bir sre, insanlardan, her eyden nce arbal, oturakl olmalar beklendi, en azndan yle zannedildi. Odette, vazgeilen eylerin hepsini eksiksiz bir biimde temsil ediyordu; te yandan, koparlan ilikiler derhal batan kurulmutu (nk bir gnde deimeyen insanolu, yeni bir dzende, eski dzenin devamn arar); ancak, kanmaya, buhrandan nceki evre olmadna inanmaya izin verecek, farkl bir grnmde.
15

saltanat

Odette, bu evrenin "deifre olmu" hanmlarna fazlasyla benziyordu. Yksek sosyetenin mensuplar ok miyoptur; tandklar Yahudi hanmlarla btn ilikilerini kestikleri bir anda, bu boluu nasl dolduracaklarn dnrken, adeta frtnal bir geceden yararlanarak birden ortaya km, yeni bir hanm fark ederler; o da Yahudi'dir; ama yenilii sayesinde, ncekiler gibi, nefret etmeleri gerektiini zannettikleri eylerle balantl deildir zihinlerinde. Tanr'sna sayg gsterilmesini beklemez. Onu benimserler. Ben Odette'in evine gitmeye baladm dnemde, mesele Yahudi dmanl deildi. Ama o, bir sre kendisinden saknlmas gereken eye benziyordu. Swann ise, eskiden kalma, dolaysyla hepsi en yksek sosyeteye mensup dostlarnn bazlarn, sk sk ziyaret ediyordu. Bununla birlikte, biraz nce gidip grd insanlardan bize sz ettiinde, fark ediyordum ki, eskiden tand kiiler arasnda seim yaparken, koleksiyoncu ynn besleyen yar sanatsal, yar tarihsel zevk, kendisini ynlendirmekteydi. Genellikle filanca dkn, soylu hanmla, Liszt'in metresi olduu veya Balzac bir romann bykannesine ithaf ettii iin ilgilendiini (tpk bir deseni, Chateaubriand tasvir etmise satn ald gibi) fark edince, yle bir pheye kapldm: Combray'de Swann' sosyeteyle ilikisi olmayan bir burjuva zannetme hatasndan kurtulup bir baka hataya, onu Paris'in en k erkeklerinden biri zannetme hatasna dmtk. Paris Kontu'nun arkada olmann, hibir anlam yoktur. "Prenslerin dostu" olan byle insanlardan niceleri vardr ki, biraz kapal bir salona kabul edilmezler. Prensler prens olduklarn bilirler, snop deillerdir ve zaten kendi soylarndan olmayanlardan o kadar stn zannederler ki

kendilerini, byk soylularla burjuvalar, kendilerinden aada, aa yukar ayn seviyede grrler. Zaten Swann, varolduu ekliyle sosyetede, gemiin kaydettii ve hl okunabilen isimlere bal kalarak, sadece bir aydn, bir sanat zevki peinde komuyordu; birbirine benzemeyen uradan buradan toplanm insanlar bir kmede bir araya getirip adeta sosyal buketler oluturmaktan, olduka baya bir zevk alyordu. Bu elenceli (ya da Swann'n yle bulduu) sosyoloji deneyleri, karsnn btn hanm arkadalar zerinde ayn etkiyi - en azndan sabit bir ekilde uyandrmyordu. "Cottard'larla Vendme Desi'ni bir arada davet etmeyi dnyorum," diyordu glerek Mme Bontemps'a; bir sosta, karanfil tanesi yerine Cayenne biberi kullanmaya niyetlenen, deney yapmak isteyen bir gurmenin, aznn tadn bilen edasyla. Oysa Cottard'lara gerekten de ho gelecek olan bu proje, Mme Bontemps' ileden karmaktan baka ie yaramyordu. Swann'lar ksa bir sre nce kendisini Vendme Desi'yle tantrmlar, o da bunu, doal olduu kadar, ho da bulmutu. Ald zevkin en tatl yanlarndan biri de, Cottard'lara bunu anlatp kendine vnme pay karmas olmutu. Ama nasl ki yeni nian alan kimseler, o andan itibaren nian emesinin kapatlmasn isterlerse, Mme Bontemps da, kendisinden sonra, kendi evresinden hi kimsenin prensese tantrlmamasn arzu ederdi. Basit bir estetik garabet yaratma uruna, kendilerine Vendme Desi'nden sz ederek Cottard'lara satt alm bir anda sfrlayan Swann'n gayritabii zevkine iinden lanetler yadryordu. Sadece kendilerine bahedildi diye bbrlendii bu zevki, imdi profesrle karsnn da paylaacan kocasna bildirmeye nasl cesaret edebilecekti? Hi deilse Cottard'lar,

ciddi olarak deil, elence olsun diye davet edildiklerini bilselerdi! Bontemps'lar da geri ayn sebeple davet edilmiti, ama iki tane nemsiz kadnn her ikisini de, sadece kendisinin ciddi olarak sevildiine inandran o sonsuz apknl aristokrasiden renmi olan Swann, Vendme De si'nden, Mme Bontemps'a, birlikte yemek yemesi kesinlikle uygun bir kii gibi sz etmiti. Birka hafta sonra, Mme Swann, "Evet, Prenses'le Cottard'lan birlikte davet etmeyi dnyoruz," dedi. "Kocam bu terkipten elenceli bir ey kabilecei kansnda." Odette, "kk yuva"dan, Mme Verdurin'in ok sevdii kimi alkanlklar, rnein btn mritler duyabilsin diye avaz avaz barma alkanln korumutu, ama buna karlk, denizin ayn ekim gcnden etkilenii gibi, gzle grlr biimde yaklamadan, uzaktan ve onun haberi olmadan, ekim gcne maruz kald Guermantes evresinde sevilen - "terkip" gibi - birtakm ifadeleri de kullanrd. "Evet, Cottard'lar ve Vendme Desi; sizce de komik olmaz m?" diye sordu Swann. "Bence ok kt olur, sizin de banza dert aar, atele oynanmaz," diye cevap verdi Mme Bontemps fkeyle. Daha sonra, kendisi ve kocas da, Agrigento Prensi'yle birlikte, bu yemee davet edildi; Mme Bontemps ve Cottard, konutuklar kiilere gre, daveti iki farkl yorumla anlattlar. Kimilerine, Mme Bontemps da, Cottard da ayr ayr, yemekte baka kimler olduu sorulduunda, kaytszca, "Agrigento Prensi'nden baka kimse yoktu; sadece yaknlar arasnda bir yemekti," diyorlard. Baz kiilerinse, daha fazla bilgi sahibi olmas tehlikesi mevcuttu. (Hatta bir keresinde biri Cottard'a, "Bontemps'lar da orada deil miydi?" diye sormu, Cottard da kzararak, "Onlar unutmuum," diye cevap verip bu patavatsz, temelli fesat dilliler kategorisine sokmutu.) Bu

kiiler iin Bontemps'larla Cottard'lar, birbirlerinden habersiz, erevesi tpatp ayn, sadece karlkl isimleri farkl bir kalp benimsemilerdi. Cottard yle diyordu: "Bir tek ev sahipler i, Vendme Dk ve Desi," (bu noktada gururla glmsyordu) "Profesr Cottard ve ei, bir de, dorusu sebebini hi anlayamadm ama, dam stnde saksaan misali, M. Bontemps ve ei vard." Mme Bontemps da tpatp ayn pasaj geiyordu; yalnz, Vendme Desi'yle Agrigento Prensi arasnda, abartl bir memnuniyetle saylanlar M. Bontemps ve ei, son olarak saylan, kendi kendilerini davet ettirmekle itham edilen, yersiz kaan ulsuzlar da, Cottard'lard. Swann ziyaretlerinden genellikle akam yemeinden epeyce ksa bir sre nce dnerdi. Bir zamanlar kendisini ylesine mutsuz hissettii akamn saat altsnda, artk Odette'in kimbilir ne yaptn merak etmiyor, evinde misafir mi var, dar m kt diye kayglanmyordu. Yllar nce bir gn, Odette'in Forcheville'e yazd bir mektubu zarfn arkasndan okumaya altn arasra hatrlyordu. Ama bu an houna gitmiyor, hissettii utanc demektense, "Ne fark eder?" anlamna gelen, hatta gerekirse bir kafa sallayyla tamamlanan bir dudak bkn tercih ediyordu. Bir zamanlar sk sk taklp kald varsaymn, Odette'in aslnda masum olan hayatnn sadece kendi kskanlnn kuruntularyla lekelendii yolundaki (ak hastal devam ettii srece, aclarn hayal gstererek hafiflettiinden, netice itibaryla hayrl olan) varsaymn doru olmadn, kskanlnn hakl ktn, Odette kendisini sandndan fazla sevmi olsa bile, sandndan fazla aldattn da dnyordu tabii ki. Bir zamanlar, o strap ektii gnlerde, kendi kendine yemin etmiti: Odette'i artk sevmediinde, onu kzdrmaktan veya

ok fazla sevdiini dndrmekten korkmadnda, ilk yapaca ey, srf gerei renme akyla, tarih bir konu olarak, zili ald, pencereleri tklatt ve ieri alnmad, Odette'in, Forcheville'e, gelenin amcas olduunu yazd gn, Forcheville'le yatp yatmadn aydnla kavuturmak olacakt. Ama gn na karmak iin sadece kskanlnn bitmesini bekledii bu son derece ilgin mesele, kskanl son bulduunda, Swann'n gznde ilginliini bsbtn kaybetmiti. Mamafih, hemen o anda deil. La Prouse Soka'ndaki kk evin kapsn o le sonrasnda bo yere ald gnn, kendisinde uyandrmaya devam ettii kskanl, Odette'le ilgili olarak yaamyordu artk. Merkezi, bulama kayna belirli insanlardan ok belirli yerlerde, belirli evlerde olan hastalklara biraz benzer bir ekilde, sanki kskanlnn nesnesi de, Odette'ten ok, Swann'n, Odette'in evinin btn girilerini yumruklad, uzak gemiteki o gn, o saatti. Sanki o gn, o saat, tek balarna, Swann'n bir zamanlar sahip olduu ve artk baka koullarda bulamad k kiiliinin son birka krntsn sabitlemilerdi. Uzun zamandr, Odette'in kendisini aldatm olmas, hl aldatyor olmas ihtimallerine aldrmyordu. Buna ramen, birka yl boyunca, Odette'in eski hizmetilerini aramaya devam etmiti; ok eskilerde kalm olan o gn, saat altda, Odette'in Forcheville'le yatp yatmadna dair sancl merak, ylesine inatla devam etmiti. Sonra bu merak da kaybolmu, bununla birlikte aratrmalar son bulmamt. Artk kendisini ilgilendirmeyen bir eyi renme gayreti devam ediyordu; nk ar bir kntye urayan eski benlii, artk ortadan kalkm olan kayglar dorultusunda, hl istemd almaktayd; oysa Swann, bir zamanlar kurtulabileceini

tasavvur bile edemedii dayanlmaz i skntsn imdi zihninde canlandrmaktan acizdi; o zamanlar, hayatnn batan sona engellerle kapl yolunu dzletirebilecek tek eyin, sevdii kadnn lm olduunu dnrd (o lm ki, bu kitapta, daha ileride, zalim bir tecrbenin gsterecei gibi, 'kskanln aclarn katiyen hafifletmez). Ne var ki, Swann'n tek arzusu, gnn birinde bu aclarnn kaynan, yani Odette'in hayatndaki olaylar aydnlatmak deildi; bir kenarda da, artk Odette'i sevmeyecei, dolaysyla korkmayaca zaman, bu aclarn intikamn alma arzusu duruyordu. Bu ikinci arzusunu gerekletirme frsat nne kmt; nk Swann bir baka kadn seviyordu. Bu kadn, kendisini kskanmas iin gerekeler yaratmyor, ama Swann'da kskanlk uyandryordu; nk Swann sevme tarzn yenileyemiyordu artk, Odette'te denedii tarzdan, imdi bir baka kadnlayken de yararlanyordu. Swann'n kskanlnn yeniden yeermesi iin, bu kadnn sadakatsiz olmas gerekmiyordu; herhangi bir sebeple Swann'dan uzak olmas, mesela bir gece elencesine gitmi olmas ve elenmi gibi grnmesi yeterliydi, iinde o eski sknty uyandrmaya bu kadar yetiyordu; aknn ackl, zt bir tmr olan bu i sknts, tpk ele geirme ihtiyac (bu gen kadnn, kendisine ilikin gerek duygularn, gndzlerinin gizli arzusunu, kalbinin srrn ele geirme ihtiyac) gibi, Swann' kadnn gereinden uzaklatryordu; nk bu i sknts, Swann'la sevdii kadn arasna, eski phelerden yklmaz bir duvar ryordu; kayna Odette veya belki de Odette'ten nceki bir bakas olan bu pheler, yalanm n, bugnk metresini, ancak ve ancak, keyf bir biimde yeni akn tabi kld eski ve kolektif, "onu kskandran kadn" hayaleti araclyla

tanmasna izin veriyordu. Oysa Swann bu kskanl, kendisini hayal ihanetlere inandrmakla suluyordu sk sk; ama o zaman da, Odette'in de ayn mantktan, hem de haksz yere yararlandn hatrlyordu. Bunun zerine, sevdii gen kadnn, kendisiyle birlikte olmad saatlerde yapt her ey, ona gre masumiyetini kaybediyordu. Ama bir zamanlar, eer bir gn, kars olabileceini aklna getirmedii kadn sevmekten vazgeecek olursa, onca zaman krlan onurunun intikamn almak iin, nihayet samimi olan ilgisizliini ona amanszca sergileyeceine ant imi olduu halde, imdi hibir tehlike olmadan gerekletirebilecei bu misilleme (nerisi derhal kabul edilip eskiden o kadar ihtiya duyduu Odette'le ba baa konumalarndan mahrum olsa, kendisi iin ne fark ederdi?) artk ilgisini ekmiyordu; akla birlikte, aknn bittiini gsterme arzusu da sona ermiti. Odette yznden ac ektii srada, bir gn baka bir kadna tutulduunu ona gsterebilmeye can atan Swann, imdi bunu yapabilecekken, kars bu yeni aktan phelenmesin diye bin trl tedbir alyordu. Eskiden Gilberte'in beni brakp eve daha erken dnmesini zntyle seyretmeme sebep olan bu aylara gitmekle kalmyor, artk annesiyle birlikte gezintiye veya bir matineye gittiklerinde, eskiden Champs-lyses'ye gelmesini engelleyerek beni ondan mahrum eden, imenliin kenarnda ya da atlkarncann nnde tek bama kalmama yol aan bu gezmelere ben de katlyordum. M. Swann ve kars beni de kabul ediyorlard programlarna; landonlarnda benim de bir yerim vard; hatta tiyatroya m, Gilberte' in bir arkadann evinde dans dersine mi, Mme Swann'n bir hanm arkadann

evinde sosyetik bir toplantya m (Mme Swann buna "kk bir meeting" diyordu), yoksa Saint-Denis mezarlarn grmeye mi gitmeyi tercih ederim diye, bana soruluyordu. Swann'larla kacam gnler, Mme Swann'n lunch dedii le yemeine, onlara giderdim; yemek daveti saat yarmda olduu ve bizim evde o dnemde on biri eyrek gee le yemei yendii iin, ben bizimkiler sofradan kalktktan sonra, her saatte epeyce tenha olan, ama zellikle herkesin evinde olduu o saatte iyice tenhalaan o lks semte doru yola kardm. Hava yal olmad srece, kn bile, hatta yerler buzlu da olsa, arasra Charvet'den alnm harikulade kravatmn dmn skarak, cilal ayakkablarm kirletmemeye dikkat ederek, caddeleri bir batan bir baa dolar, on ikiyi yirmi yedi gemesini beklerdim. Uzaktan, Swann'larn kk bahesinde plak aalar kra gibi ldatan gnei fark ederdim. Doruyu sylemek gerekirse, o kk bahede sadece iki aa vard. O aykr saatte, grnt yeni bir grnt oluyordu. Tabiatn verdii ve alkanln bozulmasyla, hatta alkla krklenen bu zevklere, Mme Swann'da le yemeinin heyecan veren beklentisi eklenir, bu zevkleri azaltmaz, ama onlara egemen olduundan, kleletirir, dnyevi aksesuarlar haline getirirdi; yle ki, genellikle bu saatte fark etmediim gzel havay, souu, k n kefettiim duygusuna kaplyorsam, bu, adeta kremal yumurtaya bir eit giriti, o esrarengiz tapnan, iinde aksine onca scaklk, gzel koku ve iek bulunan Mme Swann'n evinin svasna eklenmi bir vernik, pembe ve tertemiz bir cila gibiydi. Saat yarm olunca, nihayet, kocaman bir Noel ayakkabs gibi, bana tabiatst zevkler bahedecekmi gibi grnen bu eve girmeye karar verirdim. (Aslnda Noel kelimesi, Mme

Swann'a ve Gilberte'e yabancyd; onlar bu kelimenin yerine Christmas' koymulard; varsa yoksa Christmas pudingi, Christmas'ta aldklar hediyeler, - beni acdan ldrtan Christmas seyahatleri. Kendi evimizde bile, Noel diyecek olsam, kleceimi zannediyor, artk hep Christmas diyordum; babamsa bunu son derece gln buluyordu.) eride nce sadece niformal bir uakla karlardm; beni eitli byk salonlardan geirip kck, bo bir salona alrd; pencerelerinin mavi le sonrasn hayal ettirmeye balam olurdu kk salon. Tek bama, orkidelerin, gllerin ve menekelerin arasnda kalrdm; iekler - sizinle birlikte bekleyen, ama sizi tanmayan insanlar gibi - canl varlk zelliklerinin daha da etkileyici kld sessizliklerini korurlar, kristal bir vitrinin arkasna zenle yerletirilmi, tehlikeli yakutlarn arasra beyaz mermerden kabna dken, akkor halindeki kmrn ateiyle, titreyerek snrlard. Kapnn aldn iitince, aceleyle oturduum yerden kalkardm; ama gelen sadece bir baka uak, sonra bir ncs olurdu; bo yere heyecan yaratan gidi gelilerinin vard basit sonu, atee biraz kmr veya vazolara su eklemekti. Onlar gider, sonunda Mme Swann'n aaca kap kapannca, yalnz kalrdm. Hi phe yok ki, atein Klingsor'un laboratuvarndaki gibi, adeta dnmlere urad bu kk bekleme salonu yerine, byl bir maarada olsam, bu kadar akn olmazdm. Bir ayak sesi daha yanklanr, yine bir uak olsa gerek diye ayaa kalkmazdm; M. Swann girerdi ieri. "Aa! Siz yalnz msnz? Ne yaparsnz, sevgili karm saat denilen eyi hibir zaman renemedi. Bire on var. Her gn bir az daha gecikiyor. Grrsnz, acele etmeden, vaktinden nce dnd zannyla gelecektir."

Swann'da sinirsel rahatszlklar hi gemedii ve artk biraz gln olduu iin, Boulogne Orman'ndan bu kadar ge dnen, terzisinde kendini kaybeden, le yemeine asla yetiemeyen bir kars olmas, kendisini midesi asndan endielendirir, ama izzetinefsini okard. Yeni satn ald eyleri bana gsterir, nemini aklard; ama bu saatte hl a olmaya alkn olmaym, heyecanmla birleerek zihnimi kartrp hibir ey dnemez hale getirdiinden, konuabildiim halde, anlamam mmkn olmazd. Zaten Swann'n sahip olduu eserlerin, onun evinde bulunmas, yemekten nceki esiz saatin bir paras olmalar, benim iin yeterliydi. Mona Lisa orada olsa, bana Mme Swann'n bir sabahlndan veya banyo tuzu ielerinden daha ok zevk vermezdi. Beklemeye devam ederdim; tek bama veya Swann ve genellikle bize katlan Gilberte'le birlikte. Mme Swann'n onca muhteem girile hazrlanm olan gelii, mthi bir ey olmalym gibi gelirdi bana. En ufak trtlara kulak kabartrdm. Ama insan hibir zaman bir katedrali, frtnada bir dalgay, bir dansnn srayn, bekledii kadar yksek bulmaz; tiyatroda kralienin son sahnede grnmesini hazrlayan ve ayn zamanda etkisini azaltan figranlar alayna benzeyen o niformal uaklardan sonra, samurdan, ksa bir paltoyla, souktan kzarm burnunun zerine kadar inen tlyle gizlice ieri giren Mme Swann, bekleyiim srasnda hayalimi dolduran vaatleri yerine getirmezdi. Ama eer sabah evinde geirmise, salona geldiinde zerinde ak renk, krepdinden uzun bir sabahlk olurdu; ki bu da bana btn elbiselerden daha k grnrd.

Swann'lar bazen btn leden sonray evde geirmeye karar verirlerdi. O zaman, le yemeini ok ge yediimiz iin, ksa bir sre sonra, bana baka gnlerden farkl olmas gerekirmi gibi gelen gnn gneinin, kk bahenin duvarnda alaldn fark ederdim. Hizmetkrlar istedikleri kadar her boyda, her ekilde lambalar getirip, adeta esrarengiz bir ayin iin dizer gibi, her birini bir konsolun, bir yuvarlak sehpann, bir "ke raf"nn veya kk bir masann zerindeki kutsal sunaklarda yaksalar da, konumalardan olaanst hibir ey kmaz, oradan hayal krkl iinde ayrlrdm; tpk ocukluumuzdan beri ou kez gece yars ayininden kmz gibi. Ama bu hayal krkl sadece maneviydi diyebilirim; Gilberte'in, henz yanmza gelmemiken birazdan girecei, saatler boyunca szlerini, dikkatli ve glmser baklarn, onu Combray'de ilk grdm haliyle, bana yneltecei bu evde, sevinten uardm. Olsa olsa, Gilberte'in sk sk ieriden bir merdivenle klan byk odalarda kayboluunu grmek, beni biraz kskandrrd. Ben salonda oturmak zorunda kalr, bir kadn oyuncunun, n sralardaki koltuunda endieyle oturup kuliste, sanatlarn fuayesinde neler olup bittiini hayal eden sevdals gibi, Swann'a evin bu teki ksmyla ilgili, ustaca rtlm sorular sorar, ancak sesimde- ki kaygy tamamen yok edemezdim. Swann, Gilberte'in gittii odann amar odas olduunu syleyip oray bana gstermeyi teklif etti ve Gilberte'in oraya her gitmesi gerektiinde, beni de gtrmeye onu zorlayacana sz verdi. Bu son szleri ve bende yarattklar gevemeyle, Swann benim iin, sevdiimiz kadn bize ylesine uzak gsteren o korkun i mesafelerden birini, aniden ortadan kaldrm oldu. O anda Swann'a duyduum sevgi,

Gilberte'e olan sevgimden bile daha derinmi gibi geldi bana. nk kznn efendisi olarak, onu bana veriyordu; oysa Gilberte bazen kendisini bana vermiyordu; Swann araclyla, dolayl olarak sahip olduum nfuza, Gilberte zerinde dorudan sahip deildim. Ksacas, Gilberte'i seviyordum ve bu yzden de onu bu kayg olmadan, f sevdiimiz kiinin yannda olduumuzda sevme duygusunu yok eden o "daha fazla bir eyler" arzusu olmadan gremiyordum.| Zaten genellikle evde kalmaz, gezmeye giderdik. Mme Swann bazen giyinmeden nce piyanonun bana geerdi. Krepdin sabahlnn pembe, beyaz, ou kez de canl renkli kollarndan kan gzel elleri, gzlerinde var olan, kalbinde olmayan o hznle, piyanoya uzanrd. te byle gnlerden birinde, Vinteuil'n sonatnn, Swann'n o ok sevdii cmleciin bulunduu blmn ald bana. lk kez dinlediimiz, biraz karmak bir mzikten, ounlukla hibir ey anlamayz. Buna ramen, daha sonra iki kere bu sonat bana aldklarnda, onu gayet iyi bildiim duygusuna kapldm. Bu yzden, "ilk kez duymak" ifadesi yanl deildir. lk dinleyite gerekten zannettiimiz gibi hibir eyi ayrt edememi olsaydk, ikinci, nc dinleyiler de birer ilk olurdu ve onuncu dinleyite daha fazla bir eyler anlamamz iin bir sebep olmazd. Muhtemelen ilk dinleyite eksik olan, kavray deil, bellektir. nk belleimiz, dinlediimiz srada karlamas gereken izlenimlerin karmaklyla kyaslandnda, kcktr; uyurken binlerce ey dnp annda unutan bir insann bellei kadar, yar yarya bunam, sylenen sz bir saniye sonra hatrlamayan bir insann bellei kadar ksa srelidir. Belleimiz, bu ok saydaki izlenimin hatrasn bize derhal karp vermekten acizdir. Ama bu hatra

belleimizde yava yava biimlenir; iki kere duyduumuz eserlerle ilgili olarak, uyumadan nce birka kere okuduu, renmediini sand bir dersi, ertesi sabah ezbere tekrarlayan bir kolejli gibiyizdir. Ne var ki, ben o gne kadar bu sonat hi duymamtm; Swann'la karsnn belirgin bir cmle olarak grd eyi ben aka alglamaktan ok uzaktm; tpk bir ismi hatrlamaya altmzda, yerinde sadece bir boluk bulduumuz ve bir saat sonra bu boluktan biz hi dnmeden, kendi kendine, bir tek hamleyle, daha nce bo yere aradmz hecelerin fkrmas gibi. Gerekten ender rastlanr nitelikteki eserleri hemen belleimize kaydedemeyiimiz gibi, bu eserlerin her birinde de, nce al gladmz blmler, o kadar dhiyane olmayanlardr; ayn eyi Vinteuil'n sonatnda da yaadm. yle ki, Mme Swann sonatn en nl cmlesini aldktan sonra, eserin bana baka bir ey vaat etmediini dnmek (bu yzden uzun sre, sonat bir daha duymaya almadm), dtm tek yanlg deildi (fotorafndan kubbelerinin eklini rendii iin, Venedik'teki San Marco Bazilikas'n grnce armayacan zanneden insanlar kadar aptaldm). Daha da nemlisi, batan sona dinlediimde bile, sonat, uzaklk ya da sis yznden ancak birka solgun izgisini grebildiimiz bir ant gibi, neredeyse bir btn olarak grnmezliini korudu benim iin. te bu yzden, bu tr eserlerin ve zaman iinde gerekleen her eyin anlalmas, beraberinde bir hzn getirir. Vinteuil'n sonatnda en gizli olan ey benim iin artk grnr olduunda, en bata setiim, tercih ettiim ey, duyarllmn etki alan dndaki alkanlk tarafndan srklenerek benden kamaya balamt bile. Bu sonatn bana verdiklerini ancak ayr ayr zamanlarda sevebildiim iin, hibir zaman tamamn ele ge-

iremedim; hayata benziyordu bu sonat. Ne var ki, hayat kadar aldatc olmayan bu byk aheserler, bize nce en iyi taraflarn vermekle ie balamazlar. Vinteuil'n sonatnda, en nce kefedilen gzellikler, ayn zamanda en abuk bklanlardr; kukusuz ayn sebepten tr: daha nce bildiklerimizden en az farkl olanlar bunlar olduklar iin. Ancak, bu gzellikler uzaklatktan sonra, dimamza karklktan baka bir ey sunamayacak kadar yeni olan slubunun bizim iin anlalmaz kld, el dememiliini koruduu bir cmle kalr seveceimiz; o zaman, her gn farkna varmadan nnden getiimiz, bekleyen, srf gzelliinin gcyle grnmez olup bilinmezliini korumu olan cmle, en son gelir bize. Ama en son terk edeceimiz de odur. stelik ona olan sevgimiz, dierlerinden uzun srecektir; nk onu sevmemiz daha fazla zamanmz almtr. Zaten, biraz derin bir eseri bir bireyin kavramas iin gereken zaman benim iin bu sonat konusunda olduu gibi - gerekten yeni olan bir aheseri kitlelerin sevebilmesi iin gemesi gereken yllarn, hatta bazen asrlarn, kk bir rnei, adeta simgesidir. Bu yzden de dhiler, halkn kavrayszlndan kurtulmak iin, adalarnn yeterli mesafeden yoksun olduu gerekesiyle, gelecek kuaklar iin yazlm eserlerin, ancak gelecek kuaklar tarafndan okunmas lazm geldiini dnebilirler; tpk baz resimlerin, fazla yakndan bakldnda yanl deerlendirildii gibi. Ama aslnda yanl hkmlerden kanmak iin alnan btn korkaka nlemler faydaszdr, nk yanl hkmler kanlmazdr. Bir deha rnnn derhal takdir edilmesi zordur; nk onu yazan kii olaanddr, ona benzeyen pek az insan vardr. Eserin kendisi, onu anlayabilecek ender dimalar zenginletirerek gelitirecek,

saysn artracaktr. Beethoven'in drtlleri (XII., XIII., XIV., ve XV. drtller), elli yllk bir aba sonucu, Beethoven drtlleri dinleyicisini yaratm, oaltmtr; bylece, btn aheserler gibi, sanatlarn deerinde olmasa bile, en azndan toplumda bir gelime salamtr; bu toplum, bugn byk lde, aheserin ortaya kt anda kolay kolay bulunamayan elerden, yani onu sevebilecek insanlardan olumaktadr. Gelecek kuaklar dediimiz ey, eserin gelecekteki kuaklardr. Eserin, (basitletirmek iin, ayn ada, paralel biimde, kendisinden baka dehalarn da yararlanaca bir kitleyi gelecee hazrlayabilecek teki dehalar hesaba katmazsak) kendi gelecek kuaklarn kendisi yaratmas gerekir. Yani eser bir kenarda tutulmu, sadece gelecek kuaklar tarafndan tannm olsayd, bunlar bu eser iin bir gelecek kuak deil, sadece elli yl sonra yaam bir adalar topluluu olurdu. Bu yzden de sanatnn, eserinin yolunu izlemesini istiyorsa eer, yeterince derinlii olan bir yere, uzak gelecee, eserini frlatmas gerekir - ki Vinteuil'n de yapt buydu. Bununla birlikte, bu ilerideki zaman, yani aheserlerin asl ufkunu hesaba katmamak, hkm verecek durumda olmayanlarn ha- tasysa, hesaba katmak da bazen, hkm verebilecek kiilerin tehlikeli bir kuruntusudur. Hi phesiz, ufuk izgisindeki her eyi ayn ekle sokan yanlsamaya benzer bir yanlsamayla, resim veya mzikte bugne kadar gerekletirilmi olan devrimlerin yine de belirli kurallar gzettiini, hemen nmzde olanlarn, izlenimciliin, disonans araynn, in gamnn zel kullanmnn, kbizmin, ftrizmin, ncekilerden son derece farkl olduunu dnmek, kolaydr. Bunun sebebi, nceki dnemi dnrken, uzun bir zmleme srecinin bu dnemi bizim gzmzde,

kukusuz eitlilii olan, ama Hugo'yla Moliere'in yan yana bulunduu, netice itibaryla homojen bir alana dntrdn hesaba katmaymzdr. Gelecek zaman ve getirecei deiimleri hesaba katmazsak, yeniyetmeliimiz srasnda baklm, olgunluk dnemimize ait yldz falmzn, ne arpc tutarszlklarla dolu olacan dnmemiz, yeterlidir. Ne var ki, btn yldz fallar doru deildir; bir sanat eserinin gzellik btnlne zaman esini katma zorunluluu, hkmmze, rastlantya bal, dolaysyla da gerek nemden yoksun bir ey katar, tpk btn kehanetlerde olduu gibi. Kehanetin gereklememesi, kesinlikle khinin zeksnn ktlna iaret etmez; nk mmkn olan eyleri mevcut klmak veya klmamak, dehann yetkisi dhilinde olmayabilir. Deha sahibi biri olup, trenlerin, uaklarn gelecekteki baarsna inanmam olabiliriz; insan ruhundan ok anlasak bile, daha vasat kimselerin, ihanetlerini ngrm olduu bir metresin veya dostun riyakrlna inanmam da olabiliriz. Sonat anlamasam da, Mme Swann'n alma hayran oldum; piyano al, sabahl gibi, merdivenlerinin kokusu gibi, paltolar gibi, kasmpatlar gibi, akim yetenei inceleyebilecei bir dnyadan ok daha stn bir dnyada, kiisel ve esrarengiz bir btnn parasym gibi geliyordu bana. "Vinteuil'n bu sonat ok gzel, deil mi?" dedi Swan n. "Hani aalarn altnda gecenin indii, kemann arpejlerinin serinlii yadrd o an. Kabul etmeniz gerekir, harikulade; ay nn btn duraanl mevcut, zaten bu da meselenin z. Karmn grd trden bir n tedavisinin, kaslar etkilemesinde alacak bir ey yok; ay da yapraklarn

kprdamasna engel olmuyor mu? Bu cmlecikte bu kadar gzel tasvir edilmi olan da bu; Boulogne Orman'nn felce uram hali. Deniz kenarnda ok daha arpcdr bu; nk geri kalan hibir ey kprdamadndan, doal olarak ok rahat iitilen dalgalarn gsz cevaplar vardr. Paris'te ise tam tersi olur; olsa olsa, antlarn zerindeki garip ltlar, adeta renksiz ve tehlikesiz bir yangnla aydnlanm gkyzn, sezilen muazzam ve deiken olguyu fark edebiliriz. Ama Vinteuil'n cmleciinde, keza sonatn tamamnda, yle deildir; Boulogne Orman'ndayzdr; gruppetto'd16, 'Neredeyse gazete okunacak kadar aydnlk,' diyen bir sesi ak seik iitiriz." Swann'n bu szleri, daha sonra sonat yanl anlamama yol aabilirdi; nk mzik, iinde bulmamz nerilen eyi kesin olarak ayklayabileceimiz kadar mutlak deildir. Ama Swann'n baka szlerinden, bu gece aalarnn, Paris evresindeki nice restoranda, birok gece o cmlecii dinlerken altnda oturmu olduu sk yaprakl aalardan baka bir ey olmadn anladm. O cmlecikte defalarca arad derin anlam yerine, bulduu, cmleciin evresine dizilmi, dolanm, izilmi bu yapraklard (bu cmlecik Swann'a yapraklarn derunu, ruhu gibi geldii iin, onu duyduka yapraklar tekrar grme istei duyuyordu); bir zamanlar hummal ve kederli olduu iin tadna varamad ve cmleciin (tpk bir hastann yiyemedii gzel yemekler gibi), daha sonras iin Swann'a ayrd, btn bir ilkbahard. Boulogne Orman'nda baz gecelerin Swann'a hissettirdii ve Vinteuil'n sonatnn, hakknda bilgi verebilecei gzellikler konusunda, Odette'e bir ey soramazd; oysa o gecelerde Odette de cmlecik gibi kendisine elik
16

bir ana notay ssleyen drt kk nota.

etmiti. Ama Odette o srada sadece yanndayd (Vinteuil'n motifi gibi iinde deildi); dolaysyla, hibirimiz iin da vurulmas mmkn olmayan (en azndan ben, uzun sre bu kuraln istisnas olmadn sanmtm) eyi grmyordu Odette bin kat daha anlayl olsa da gremezdi. "Aslnda sesin, su gibi, ayna gibi, yanstma yeteneinin olmas ok gzel bir ey, deil mi?" dedi Swann. "unu da belirtmek isterim ki, Vinteuil'n cmlecii, sadece, benim o dnemde dikkat etmediim eyleri gsteriyor bana. O zamanki dertlerimi, aklarm hi hatrlatmyor; dei toku yapt." "Charles, btn bu syledikleriniz benim amdan pek ho deil gibi geliyor bana." "Ho deil mi! Kadnlar harikulade varlklar! Ben sadece bu delikanlya unu sylemek istiyordum: Mziin gsterdii ey - en azndan bana gsterdii ey - kesinlikle 'Kendiliinden irade' ve 'Sonsuzluun sentezi' deil, mesela Acclimatation Park'ndaki Palmiye Seras'nda, stnde redingotuyla, stat Verdurin'dir. Bu cmlecik beni binlerce kez, bu salondan hi kmadan, Armenonville'e yemee gtrmtr. Dorusu bu, oraya Mme de Cambremerle gitmekten ok daha elencelidir." Mme Swann glmeye balad. "Bu hanmn Charles'a delicesine k olduu sylenir," diye aklad bana, biraz nce Vermeer'den sz ederken kulland ses tonuyla. Vermeer'i tandna ben ok armtm, o da yle cevap vermiti: "unu belirtmem gerekir ki, beyefendi bana kur yapt srada bu ressamla ok ilgileniyordu. Deil mi sevgili Charles?" Aslnda koltuklar kabaran Swann, "Mme de Cambremer hakknda ileri geri konumayn," dedi. "Ama ben sadece duyduumu sylyorum. Ayrca ok zeki bir kadnm, ben tanmyorum. Ben ok

pushing17 buluyorum; zeki bir kadndan hi beklemediim bir ey. Ama size tutkun olduunu herkes sylyor, bunda krlacak bir ey yok." Swann'n bir sar-dilsize yakr suskunluu, hem bir eit dorulama, hem de kendini beenmilik ifadesiydi. "Madem aldm ey size Acclimatation Park'n hatrlatyor," dedi Mme Swann, akacktan alnm gibi yaparak, "birazdan gezmeye oraya gidebiliriz, kk bey isterse. Hem hava gzel, hem de siz sevdiiniz izlenimlerinize kavuursunuz. Sz Acclimatation Park'ndan almken, biliyor musunuz, bu delikanl, benim aksine bucak bucak katm birisini bizim ok sevdiimizi sanyordu; Mme Blatin'i! Bizimle dost geinmesini bizim amzdan onur krc buluyorum. Dnsenize, hi kimse hakknda asla kt bir sz sylemeyen iyi yrekli Doktor Cottard bile iren olduunu ak ak sylyor." "Ne korkun ey! Tek zellii Savonarola'ya ok benzemesi. Fra Bartolomeo'nun yapt Savonarola portresinin ayns." Swann'n bu, resimde benzerlikler bulma tutkusu, savunulabilir bir eydi; nk kiisel ifade dediimiz ey bile - sevdiimiz ve kiinin kendine has gerekliine inanmak istediimiz zaman, byk bir elemle fark ettiimiz gibi - genel bir eydir ve farkl dnemlerde kendisine rastlamak mmkndr. Ama Swann' dinlesek, zaten Benozzo Gozzoli'nin Medici'leri katmasyla tarihe son derece aykr olan Mneccim Krallarn Geii, ok daha byk bir aykrlk gsterirdi; nk o zaman Gozzoli'nin deil, Swann'n ada olan, yani sadece sa'nn doumundan on be asr sonra deil,
17

saldrgan.

ressamn kendisinden de drt asr sonra yaam olan bir yn insann portresini de ierirdi. Swann'a gre, bu tren alaynda eksik olan bir tek nemli Parisli yoktu; tpk Sardou'nun bir oyununda, nl hekimlerin, politikaclarn, avukatlarn, Paris'in btn ileri gelenlerinin, yazara ve baoyuncuya sevgi gsterisinde bulunmak iin, biraz da modaya uyarak, elence olsun diye her gece srayla gelip birer birer sahnede yer aldklar gibi. "Peki ama Mme Blatin'in Acclimatation Park'yla ne ilgisi var?" "Olmaz m!" "Ne yani, maymunlar gibi ak mavi bir poposu olduunu mu dnyorsunuz?" "Charles, ne kadar mnasebetsizsiniz! Hayr, ben Seylanl'nn syledii laf kastediyordum. Anlatsanza, ok ho bir hikye." "ok sama aslnda. Bilirsiniz, Mme Biatin herkesle sevimli sand, daha ziyade stnlk taslayan bir edayla konuur." "Thames kysndaki sevgili komularmzn dedii gibi, patronizing," diye araya girdi Odette. "Geenlerde Mme Biatin, siyahilerin bulunduu Acclimatation Park'na gitmi; sanyorum Seylanllar; etnografya konusunda benden ok daha bilgili olan karm yle dedi." "Charles, alay etmeyin benimle." "Kesinlikle alay etmiyorum. Her neyse, bu siyahilerin birine, 'Gnaydn, zenci!' demi." "Felket bir ey!" "Her neyse, bu kelime siyahinin houna gitmemi. 'Ben zenci/ demi fkeyle Mme Biatin'e, 'ama sen deve!'" "ok glyorum bu hikyeye! Baylyorum. 'yle byle deil.' Mme Blatin'i gzmn nne getiriyorum da, 'Ben zenci, ama sen deve!'" Aralarndan birinin Mme Blatin'e "deve" dedii bu Seylanllar grmek iin byk bir istek sergiledim. Seylanllar beni hi ilgilendirmiyordu. Ama Acclimatation Park'na gidip dnerken Mme Swann' ka kere hayranlkla izlediim Akasyalar

Yolu'ndan geeceimizi, Mme Swann' selamladm grememi olan Coquelin'in melez arkadann, beni bir faytonda onun yannda otururken grebileceini dnyordum. Hazrlanmak zere salondan ayrlm olan Gilberte'in yanmzda olmad dakikalarda, M. Swann ve Mme Swann, kzlarnn ender rastlanr faziletlerini bana anlatmaktan holanrlard; annesinin anlatt gibi, Gilberte'in yalnz arkadalarna deil, hizmetkrlara ve yoksullara da, incelikli, uzun uzun dnlm bir ilgi gsterdiini, onlar sevindirmek istediini, krmaktan korktuunu fark ediyordum; genellikle kendisini skntya sokan kk eylerle aa kyordu bu. Champs-lyses'deki ekercimiz iin bir nak ilemi, bir gn bile geciktirmeden, kendi elleriyle teslim edebilmek iin, karda sokaa kmt. "Nasl bir kalbi olduunu hi bilemezsiniz, gizler nk," derdi babas. Bu gen yana ramen, annesiyle babasndan ok daha mantkl grnrd. Swann karsnn nemli arkadalarndan sz ettiinde, Gilberte ban evirip susar, ama knarm gibi de grnmezdi; nk onun gznde babasna en kk bir eletiri bile yneltilemezdi. Bir gn Gilberte'e Mile Vinteuil'den sz ettiimde, yle demiti bana: "Kendisiyle asla tanmayacam; sebebi de, babasna iyi davranmam olmas; duyduuma gre babasn ok zm. Bu herhalde sizin iin de ayn ekilde anlalmaz bir ey; eminim siz de benim gibi, babanz ldkten sonra yaamaya devam edemezsiniz; zaten doal olan da bu. nsan ezelden beri sevdii birini nasl unutur?"

Bir keresinde, babasna her zamankinden de sevecen davrandnda, Swann uzaklatktan sonra ben bunu syleyince, yle cevap vermiti: "Evet, zavall babacm, babasnn lm yldnm bu yaknda. Neler hissettiini siz anlayabilirsiniz; sizinle bu konularda ayn hisleri paylayoruz. Ben de bu yzden her zamanki gibi yaramaz olmamaya alyorum." "Ama babanz sizi yaramaz bulmuyor, mkemmel buluyor." "Zavall babacm, ar iyi kalpli de ondan." Annesiyle babas, bana Gilberte'in faziletlerini methetmekle kalmyorlard - o Gilberte ki, onu daha hi grmemiken bile, bir kilisenin nnde, bir Ile-de-France manzarasnda bana grnverirdi; daha sonra ise bende artk hayaller deil, anlar uyandrarak, Meseglise tarafna giderken getiim dik patikada, pembe dikenli itin nnde dururdu daima. Bir ocuun zevklerini merak eden aile ahbabnn kaytsz ses tonuyla konumaya abalayarak, Mme Swann'a Gilberte'in, arkadalarndan hangilerini en ok sevdiini sorduumda, bana yle cevap verdi: "Gilberte eminim srlarn benden ok size ayordur; siz onun gzdesisiniz; ngilizlerin deyiiyle, crack sizsiniz." Hi phe yok ki, gerekliin katland ve onca zamandr hayal ettiimiz eyin zerine tam oturduu byle mkemmel tesadflerde, gerek, hlyamz bizden tamamen gizler, onunla i ie girip karr; birbirine eit iki eklin, st ste konduunda, artk tek ekil olmas gibi. Oysa sevincimize anlamn tam olarak kazandrabilmek iin, aksine, arzumuzun her noktasnn, dokunduumuz anda bile - gerekten o olduundan emin olabilmek iin - elle tutulamaz oluunun bysn korumak isteriz. Dncemiz, yenisiyle kyaslamamza imkn verecek

ekilde eski durumu yeniden tasarlamaktan acizdir; nk artk istediini yapma imkn elinden alnmtr: Edindiimiz bilgi, beklenmedik o ilk dakikalarn hatras, duyduumuz szler, bilincimizin giriini tkamaktadr; hayalimizin klarndan ok, hafzamzn klarna hkmederler; geleceimizin serbest kalm biiminden ok, artk onlardan bamsz gremediimiz gemiimizi etkilerler. Yllar boyunca, Mme Swann'n evine gitmenin, asla ulaamayacam, bo bir hayal olduuna inanmtm; evinde on be dakika geirdikten sonra, artk hayal ve belirsiz grnen, kendisini tanmadm zamanlard; bir baka ihtimalin gereklemesiyle ortadan kalkan bir ihtimal gibi. Biraz nce yediim Amerikan usul stakozun en uzak gemiime kadar alabildiine uzanan bklmez nlarna rastlamadan zihnimde tek hareket yapamazken, yemek salonunu hl kavranmas imknsz bir yer gibi hayal etmem mmkn myd? Swann da kendi asndan benzer bir oluumu grm olmalyd; nk beni kabul ettii bu ev, yalnz benim hayalimin dourduu ideal ev deil, onunla bir bakasnn, Swann'n benim hlyalarm kadar yaratc olan kskan aknn, defalarca tasvir ettii bir baka evin karm, akmas olarak dnlebilirdi. Odette'in kendisini Forcheville'le birlikte, evine, portakal suyu imeye gtrd gece, kendisine ylesine anlalmaz gelen, Odette'le paylaaca evdi bu; le yemei yediimiz salonda Swann iin eriyip giden, o beklenmedik cennetti; imdi bir izzetinefis tatminiyle kark hafif bir sabrszlkla telaffuz ettii, "Hanmefendi hazr m?" szlerini kendi uaklarna syleyebileceini, bir zamanlar heyecanlanmadan hayal edemedii cennetti. phesiz Swann gibi ben de mutluluumu tadamyordum; Gilberte, "Kim derdi ki hi konumadan esir

almaca oynayn seyrettiiniz kk kz, evine her gn severek gittiiniz yakn arkadanz olacak?" diye haykrdnda, benim dardan baknca grmek zorunda olduum, ama iimde hissetmediim bir deiimden sz ediyordu; nk bu deiim, benim ayn anda dnmeyi, birbirinden ayr tutmay beceremediim iki durumdan oluuyordu. Bununla birlikte, bu ev, Swann tarafndan tutkuyla arzulanm olduuna gre - benim iin btn esrarengizliini kaybetmemi olmasndan yola karsam - onun iin holuunu bir bakma koruyor olmalyd. ok uzun zaman boyunca, Swann'larn hayatn sarmaladn farzettiim benzersiz byy, evlerine girmekle tamamen o evden kovmu saylmazdm; sadece geri ekilmek zorunda brakmtm; benim gibi bir yabanc, bir parya tarafndan bask altna alnmt bu by; imdi Mlle Swann, harikulade, dman ve dehete dm bir koltuu, kibarca bu yabancya sunuyordu oturmas iin; ama anlarmda, hep o byyle evrili olduumu hl fark ederim. Acaba bunun sebebi, Swann'larn beni le yemeine, sonra da hep birlikte gezmeye davet ettikleri gnlerde - tek bama beklediim srada - kafama kazlm olan fikri, Mme Swann'n, kocasnn veya Gilberte'in ieri girecei fikrini baklarmla halya, berjerlere, konsollara, paravanlara, tablolara naketmi olmam mdr? Bu eyalarn o zamandan beri hafzamda Swann'larn yanbanda yaam olmas ve sonunda onlardan bir eyler alm olmas mdr? Acaba, Swann'larn hayatlarn bu eyalarn arasnda geirdiini bildiim iin, fazlasyla uzun bir sre boyunca dnda tutulduum zel hayatlar, alkanlklar, beni de aralarna alma ltf gsterildikten sonra bile bana yabanc grnmesin diye, bu

eyalar o zel hayat ve alkanlklarn simgesi haline mi getirmitim? Ne olursa olsun, gerek u ki, Swann'n (karsnn zevkine bir itiraz katiyen iermeyen bir eletiri olarak) son derece uyumsuz bulduu - Odette'i tand ev gibi yar sera, yar atlye anlayyla denmi olduu halde, Odette'in, artk bu karmaann iindeki birok in eyasn biraz "rk", epeyce de "sudan" bularak XVI. Louis slubu eski ipeklerle kapl kk mobilyalarla ve elbette Swann'n Orlans Rhtm'ndaki konaktan getirdii aheserlerle deitirmeye balad - bu salonu ne zaman dnsem, bu kark salon, hatralarmda aksine, bir balantya, bir btnle, bir byye sahiptir, hem de gemiten bize intikal etmi en el dememi dzenlemelerin, tek kiinin damgasn tayan en canl uyumlarn sahip olamad kadar; nk grdmz birtakm eylere, ancak biz, kendilerine ait bir varlklar olduu inancyla, bir ruh kazandrabiliriz, onlar bu verdiimiz ruhu korurlar ve iimizde gelitirirler. Swann'larn, ruh iin beden neyse, hayatlarnn gndelik zaman iin ayn ey olan bu evde geirdikleri saatlerle, dier insanlarn saatlerinden farkl olan ve Swann'larn hayatnn zelliini ifade eden saatlerle ilgili btn dncelerim, mobilyalarn yerleimine, hallarn kalnlna, pencerelerin ynne, hizmetkrlarn servisine - her yerde ayn derecede artc ve tanmsz olarak - dalm, bunlarla i ie girmiti. le yemeinden sonra, salonun geni, gneli penceresinin nnde kahvemizi imeye gittiimizde, Mme Swann'n bir yandan kahveme ka eker istediimi sorarak bana doru ittii ipek tabureden, bir zamanlar - pembe dikenlerin altnda, sonra da sk defnelerin yannda - Gilberte adnda hissettiim, o ac veren byyle birlikte, annesiyle babasnn bana gsterdii dmanlk da yaylrd; bu kk

eya o dmanl o kadar iyi tanm ve paylam gibiydi ki, ayaklarm savunmasz demesinin zerine zorla koymaya layk deilmiim, alaklk ediyormuum gibi gelirdi bana. Bununla da kalmaz, taburenin kendine ait ruhu, onu gizlice, leden sonra saat ikinin na balard; oturduumuz pencere nnde her yer- dekinden farkl olan bu n, ayaklarmzn dibine yadrd altn sellerinin arasndan, mavimsi kanepeler ve buulu kanavie ilemeler, sihirli adalar gibi belirirdi. Hatta minenin zerinde asl Rubens tablosu bile, M. Swann'n backl ayakkablaryla, benim benzerini giymeyi ok istediim, imdiyse Odette'in, ben onlarla kma erefini kendilerine bahettiimde daha k olsun diye kocasna yenilemesini syledii pelerinli paltosuyla ayn trden, neredeyse ayn gte bir byye sahipti. kmadan nce, Mme Swann da giyinmeye giderdi; ben hibir "sokak" elbisesinin, Mme Swann'n le yemeinde zerinde olan, imdi karaca toz pembe, kiraz rengi, Tiepolo pembesi, beyaz, mor, yeil, krmz, sar, dz veya desenli, krepdin veya ipek, harikulade sabahlkla katiyen rekabet edemeyeceini syleyip itiraz ettiim halde. Ben sokaa byle kmas gerektiini sylediimde, cehaletimle alay ederek veya iltifatmdan holanarak, glerdi. Sadece sabahlkla rahat ettiini syleyip bu kadar ok sabahl olduu iin zr diler, bizden ayrlp o muhteem, btn kyafetleri glgede brakan tuvaletlerinden birini giymeye giderdi; bazen beni arr, giymesini istediim kyafeti bana setirirdi. Acclimatation Park'nda, arabadan indiimizde Mme Swann'n yannda yrmek, iimi mthi bir gururla doldururdu. O, kaytsz yryyle paltosunu dalgalandrrken, kendisine ynelttiim hayran baklarma

uzun uzun, cilveyle glmseyerek karlk verirdi. imdi Gilberte'in kz veya erkek, baka bir arkadayla karlatmzda, uzaktan selamlatmzda, eskiden o kadar imrendiim, Gilberte'in ailesini tanyan, hayatnn dier blmne, Champs-lyses'de gemeyen ksmna dhil olmu arkadalarndan biri olarak seyredilen, bendim. Boulogne Orman'nn veya Acclimatation Park'nn yollarnda, Swann'n bazen fark etmedii, karsnn gsterdii soylu hanm arkadalarndan biriyle karlar, selamlardk sk sk. "Charles, Madame de Montmorency'yi grmediniz mi?" szleri zerine, Swann, hem eskilere dayanan bir yaknln ifadesi olan dosta bir glmsemeyle, hem de kendine has zarafetiyle apkasn kararak gayet kibarca selam verirdi. Bazen soylu hanm durur, bir saknca dourmayacan, daha sonra yararlanmaya allmayacan bildii bir nezaket gsterisinde bulunurdu memnuniyetle; nk Swann karsn ll davranmaya altrmt. Ayrca yksek sosyeteye has btn davranlar da benimsemi olduundan, karlalan hanm ne kadar k ve soylu olursa olsun, Mme Swann as la ondan geri kalmazd; kocasnn karlat hanm arkadan yannda bir an durduunda Gilberte'le beni yle bir doallkla tantrr, kibarlnda yle bir serbestiyet ve sknet olurdu ki, Swann'n karsnn m, karlalan aristokratn m daha soylu olduunu kestirmek pek kolay olmazd. Seylanllar grmeye gittiimiz gn, dnte, bize doru gelen, ona elik ediyormu gibi grnen iki hanmn izledii, koyu renk bir paltoya brnm, banda, enesinin altndan balanm kk bir apkas olan, yal ama hl gzel bir hanm grdk. "A, ite sizin ilginizi ekecek birisi!" dedi Swann bana. U adm temize kadar gelmi olan yal hanm, insan okayan bir tatllkla bize

glmsyordu. Swann apkasn kard; Mme Swann saygyla eilerek selam verdi; elini pmek isteyince, bir Winterhalter portresine benzeyen hanm onu kendine ekip pt. "Hadi, siz de apkanz takn bakaym," dedi Swann'a, biraz aksi, kaln bir sesle, yakn bir dost edasyla. "Sizi Altes'e tantracam," dedi Mme Swann bana dnerek. Swann beni biraz kenara ekti; bu arada Mme Swann, Altes'le gzel havadan, Acclimatation Park'na yeni gelmi olan hayvanlardan sz ediyordu. "Prenses Mathilde bu," dedi Swann bana. "Bildiiniz gibi Flaubert'in, Sainte-Beuve'n, Dumas'nn arkada. Dnsenize, I. Napolon'un yeeni! III. Napolon ve Rus ar kendisine evlenme teklif etmilerdi. lgin, deil mi? Gelin kendisiyle biraz konuun. Yalnz umarm bir saat ayakta bekletmez bizi." "Taine'e rastladm, Prenses hazretlerinin kendisiyle bozutuunu syledi," dedi Swann, "Eeklik etti," dedi prenses sert bir sesle. "mparator hakknda yazd makalenin ardndan, 'veda etmek zere' notu bulunan bir kartvizit braktm kendisine." Sonralar Pfalz elektrnn kz olan Orlans Desi'nin mektuplar aldnda hissedilen aknl yaamaktaydm. Prenses Mathilde, bu son derece Fransz duygularn, coarak, eski Almanya'ya zg, phesiz kendisine Wrttembergli annesinden gemi olan drste bir sertlikle dile getiriyordu. Biraz kaba ve neredeyse erkeksi akyreklilii, glmsedii anda bir talyan gevekliiyle yumuuyordu. Btn bunlar, ylesine tipik bir kinci mparatorluk slubu kyafete brnmt ki, prenses bu kyafeti, hi kukusuz sevmi olduu modalara ballndan giymi olduu halde, tarih bir renk hatas ilemek istememi, kendisinden, baka bir a hatrlatmasn bekleyenlerin beklentisini karlamaya niyetlenmi gibi grnyordu.

Swann'a fsltyla, Prenses'e Musset'yi tanyp tanmadn sormasn rica ettim. "Pek az tandm beyefendi," diye cevap verdi, kzm gibi bir tavr taknarak; zaten Swann'a da akacktan beyefendi diyordu, kendisiyle son derece ili dlyd aslnda. "Kendisini bir kere yemee davet ettim. Davet yedideydi. Yedi buukta hl ortada yoktu, biz de sofraya oturduk. Sekizde geldi, bana selam verdi, oturdu, azn hi amad, yemeini bitirip gitti, sesini bile duymadm. Zil zurna sarhotu. Bunun zerine tekrar grmeyi pek istemedim." Swann'la ben biraz kenarda duruyorduk. "Umarm bu kk toplant fazla uzamaz," dedi Swann bana; "tabanlarm aryor. Karm da konumay niye uzatyor bilmem. Sonra kendisi ikyet edecek yorgunluktan; ben de byle ayakta dikilmeye tahamml edemiyorum artk." Mme Swann bu srada Mme Bontemps'dan alm olduu bilgileri aktarmakta, nihayet kabaln anlayan hkmetin, ar Nikolay'n iki gn sonra Invalides'e yapaca ziyarette, tribnlerde yer almas iin prensese davetiye gndermeye karar verdiini sylemekteydi. Ama yle grnmese bile, zellikle sanatlardan, edebiyatlardan oluan evresine ramen, aslnda her harekete gemesi gerektiinde Napolon'un yeeni sfatn korumu olan Prenses, yle cevap verdi: "Evet hanmefendi, davetiyeyi bu sabah aldm ve bakana geri gnderdim; u saatte eline gemi olmas gerekir. Invalides'e gitmek iin davetiyeye ihtiyacm olmadn bildirdim kendisine. Hkmet oraya gitmemi istiyorsa, gideceim yer tribnler deil, mparatorun lhtinin bulunduu mezarlmzdr. Onun iin de davetiyeye ihtiyacm yok. Kendi anahtarm var. stediim gibi girer karm. Hkmetin gitmemi isteyip istemediini bana bildirmesi yeterlidir. Ama gidersem oraya giderim, yoksa hi

gitmem." O srada, gen bir adam Mme Swann'la beni selamlad, durmayp, tantn bilmediim Mme Swann'a iyi gnler dileyerek geti: Bloch'tu bu. Benim sorum zerine, Mme Swann, kendisine onu Mme Bontemps'n tantrdn, bakanlk zel kaleminde grevli olduunu syledi; ben bunu bilmiyordum. Zaten Mme Swann da kendisini pek fazla grmemi olsa gerekti - ya da belki pek "k" bulmad Bloch adn telaffuz etmek istememiti - nk adnn M. Moreul olduunu syledi. Ad konusunda yanldn, adnn kesinlikle Bloch olduunu syledim. Prenses eteinin uzun kuyruunu dzeltti; Mme Swann hayranlkla seyrediyordu. "Bu krk Rus imparatoru gndermiti bana," dedi Prenses. "Biraz nce kendisini grmeye gitmitim, palto haline getirdiimi grsn diye giydim." "Prens Louis Rus ordusuna yazlm, Prenses hazretleri, yanndan gideceine zlm olsa gerek," dedi Mme Swann; kocasnn sabrszlk iaretlerini grmyordu. "ok lazmd! Kendisine syledim, ailenden bir asker km olmas mazeret deil, dedim," diye cevaplad Prenses; sert ve sade bir ekilde I. Napolon'a antrmada bulunarak. Swann artk yerinde duramyordu. "Altes, sizin sfatnz ben stlenip izin isteyeceim; karm son zamanlarda ok rahatszland da, uzun sre hareketsiz kalmasn istemiyorum." Mme Swann tekrar eilerek selam verdi; prenses hepimize, adeta gemiten, genliinin ltuflarndan, Compigne gecelerinden bulup kard, biraz nceki ask yzne tertemiz, yumuack yaylan harikulade bir tebessm bahetti ve sonra, tercmanlar, ocuk bakclar, hastabakclar gibi, sohbetimizi nemsiz cmleler ve gereksiz aklamalarla sslemekle yetinmi olan iki nedimesiyle birlikte uzaklat. "Bu hafta bir gn evine gidip adnz yazdrn," dedi Mme Swann bana dnerek."ngilizlerin

deyiiyle bu royalty'lere kartvizit braklmaz, ama adnz kaydettirirseniz, davet eder sizi." K mevsiminin bu son gnlerinde, bazen, gezintiye balamadan nce, o sralar alan kk sergilerden birine girerdik; serginin ald galerilerin sahipleri, nemli bir koleksiyoncu olan Swann' zel bir saygyla selamlarlard. Havann hl souk olduu bu gnlerde, ilerlemi bir bahar mevsiminin ve yakc bir gnein, pembe Alpille'lere morumsu yansmalar katt, Byk Kanal'a zmrtn koyu effafln verdii bu salonlar, Gney Fransa ve Venedik'e gitme arzusunu tekrar canlandrrd iimde. Hava ktyse, konsere veya tiyatroya, ardndan da bir "ay salonuna", akamst kahvaltsna giderdik. Mme Swann bana, komu masalarda oturanlarn, hatta servis yapan garsonlarn anlamasn istemedii bir ey sylemek istediinde, ngilizce sylerdi; sanki ngilizce, sadece ikimizin bildii bir lisanm gibi. Hlbuki herkes ngilizce biliyordu, bir tek ben henz renmemitim; Mme Swann ay ien veya ay getiren insanlar hakknda benim tek kelimesini anlamadm, sz konusu ahsn ise karmad, krc olduunu tahmin ettiim yorumlar yapmaktan vazgesin diye, ngilizce bilmediimi kendisine sylemek zorunda kalrdm. Bir keresinde, bir tiyatro matinesiyle ilgili olarak, Gilberte bende derin bir aknlk yaratt. Bana daha nce szn ettii, bykbabasnn lm yldnmyd. Gilberte'le ben, Gilberte'in mrebbiyesiyle birlikte, bir operadan paralar dinlemeye gidecektik; Gilberte bu dinletiye gitmek niyetiyle giyinmiti; her zamanki gibi, ben istediim, annesiyle babasnn da houna gittii srece, kendisi iin fark etmeyeceini syleyerek yapacamz her eye kar taknd kaytsz tavr

taknmt. le yemeinden nce, annesi bizi bir kenara ekip, bizim o gn konsere gitmemize babasnn cannn skldn syledi Gilberte'e. Ben bunu son derece doal buldum. Gilberte soukkanlln korudu, ama gizleyemedii bir fkeyle yz bembeyaz oldu ve tek kelime sylemedi. M. Swann dndnde, kars onu salonun br ucuna gtrp kulana bir ey syledi. Babas Gilberte'i arp yandaki odaya gtr d. Grleyen sesler duyuldu. O kadar uysal, mfik, uslu olan Gilberte'in, byle bir gnde, bu kadar nemsiz bir ey yznden babasnn isteine kar koymasna inanamyordum. Sonunda Swann odadan karken dedi ki: "Sylediklerimi duydun. Ne istiyorsan onu yap." Gilberte'in yz yemek boyunca gergindi; yemekten sonra onun odasna gittik. Sonra birdenbire, hi tereddt etmeden, daha nce de hibir tereddde kaplmamasna haykrd: "Saat iki olmu! Konser iki buukta balyor, biliyorsunuz." Mrebbiyesine acele etmesini syledi. "Ama babanz zlmeyecek mi?" dedim. "Hayr, kesinlikle." "Ama lm yldnm sebebiyle tuhaf karlanmasndan korkuyordu." "Bakalarnn ne dndnden bana ne? Duygulara ilikin konularda bakalaryla ilgilenmek bence ok abes. nsan kendisi iin hisseder, elalem iin deil. Mademoiselle'in pek fazla elencesi yok, bu konsere gideceine ok seviniyor; bakalarn memnun etmek iin onu bu zevkten mahrum edecek deilim." Bunlar syleyip apkasn ald. "Ama Gilberte," dedim, kolunu tutarak, "bakalarn memnun etmek iin deil, babanz memnun etmek iin."

"tiraz etmeyeceksiniz umarm," diye tersleyerek serte kolunu ekti. Swann'lar, beni kendileriyle birlikte Acclimatation Park'na ya da konsere gtrmekten daha byk bir ltuf gsterip, Bergotte'la dostluklarnn bile dnda tutmuyorlard; benim gzmde sahip olduklar cazibenin temelinde de bu dostluk yatmaktayd; daha Gilberte'i tanmadan nce bile, onun, bu olaanst ihtiyarla samimiyeti sayesinde, benim iin mthi heyecan verici bir arkada olacan dnyordum; ne var ki, kmseneceimden emin olduum iin, Bergotte'la birlikte, yazarm sevdii kentlere yapt ziyaretlere beni de gtrecei umudunu hi mi hi tamyordum. Bir gn, Mme Swann nemli bir le yemei davetine beni de ard. Dier davetlilerin kimler olacan bilmiyordum. Gittiimde, holdeki bir olay keyfimi kard, ne yapacam ardm. Mme Swann, bir mevsim boyunca klk kabul edilen/sonra tutunamayp ksa srede vazgeilen detleri benimsemeyi hi ihmal etmez di (yllar nce, kendine ait bir hansom cab18 edindii ve yemek davetiyelerinin zerine, az ok nemli bir ahsiyetle to meet19 diye bastrd gibi). Genellikle bu detlerin esrarengiz bir yn olmaz ve renilmeleri gerekmezdi. te bu ekilde, o yllarn, ngiltere'den ithal edilmi basit bir icadn da benimseyen Odette, kocasna, Charles Swann adnn nnde "Mr" ibaresinin bulunduu kartvizitler bastrtmt. Kendisine yaptm ilk ziyaretten sonra, Mme Swann evime bu kartlardan birini brakmt. Daha nce hi kimse bana kartvizit brakmamt; yle gurur duydum, heyecanlandm, minnettar oldum ki,
18 19 Arabacs arkada oturan, iki tekerlekli, tek atl araba. Tanmak zere.

btn param harcayp muhteem bir kamelya sepeti smarlayarak Mme Swann'a gnderdim. Babama, gidip Mme Swann'a bir kartvizit braksn diye yalvardm; ama nce, hi vakit geirmeden, adnn banda "Mr" yazl bir kart bastrmas gerekiyordu. Babam ricalarmn ikisini de yerine getirmedi; birka gn boyunca ok zldm, sonra da babamn hakl olabileceini dndm. Ne var ki, bu "Mr" kullanm, gereksiz olsa da, ak seikti. Bu yemek davetinin olduu gn karma kan, ama anlam aklanmayan det ise byle deildi. Tam holden salona geeceim anda, uak elime, zerinde adm yazl, uzun ince bir zarf verdi. aknlk iinde uaa teekkr ettim; bir yandan da zarfa bakyordum. Zarf ne yapacam bilemiyordum; tpk bir yabancnn, in yemeklerinde davetlilere verilen kk aletleri ne yapacan bilemedii gibi. Zarfn kapal olduunu grnce, derhal aarak patavatszlk etmekten korkup bilgi bir tavrla cebime soktum. Mme Swann birka gn nce, "yakn dostlarla" yenilecek le yemeine katlmak zere bir davetiye gndermiti bana. Buna ramen, davette on alt kii vard; aralarnda Bergotte'un bulunduundan kesinlikle haberim yoktu. Mme Swann davetlilerden birouna beni tanttktan sonra, birdenbire, benim ismimin ardndan, tpk onu syledii ekilde (ve sanki ikimiz, birbirimizi tanmaktan ayn derecede memnun olacak tek davetlilermiiz gibi) ak sal byk ozann adn syleyiverdi. Bergotte ad, zerime boaltlm bir tabancann sesi gibi beni yerimden sratt, ama abucak toparlanp selam verdim. Karmda, bir silahn patlamasnn ardndan bir gvercinin uuuyla birlikte, dumann iinde redingotuyla sapasalam beliren hokkabazlar misali, selamma karlk veren, gen, kaba grnml, ksa boylu, tknaz, miyop, salyangoz biimi,

krmz burunlu, siyah kei sakall bir adamd. Kahrolmutum; tuz buz olan, ardnda bir iz bile kalmam yorgun ihtiyar deildi sadece, ayn zamanda muazzam eserinin gzelliiydi; zel olarak bu eser iin, adeta bir tapmak gibi ina etmi olduum, gc tkenmi, kutsal organizmada barnabilmiti o eser, ama karmdaki yass burunlu, siyah kei sakall, ksa boylu adamn bodur, damarlarla, kemiklerle, sinir dmleriyle dolu bedeninde ona hibir yer yoktu. Benim, kitaplarnn effaf gzelliini ar ar, zenle, damla damla damtarak bir sarkt gibi biimlendirmi olduum Bergotte, salyangoz burundan ve siyah kei sakaldan vazgeilemedii anda, birdenbire hibir ie yaramaz hale gelivermiti - tpk verilerini tam olarak okumadmz, sonucun belli bir rakam olmas gerektiini hesaba katmadmz bir probleme bulduumuz zmn, hibir ie yaramad gibi. Burun ve kei sakal, kanlmaz ve son derece rahatsz edici unsurlard; ben Bergotte'un ahsiyetini tepeden trnaa batan kurmaya altka, bu zellikler hi durmadan, etkin ve kendinden memnun bir kiilii iaret ediyor, retiyor, salglyordu sanki; bu da oyunun kurallarna aykryd; nk bu kiiliin, yumuak, ilahi bir bilgeliin hkim olduu, gayet iyi bildiim kitaplarna damgasn vurmu olan trden bir zekyla hibir ilikisi yoktu. Kitaplarndan yola karak asla bu salyangoz burna varamazdm; ama aldrsz, kendi bana, keyfince hareket eder gibi grnen bu burundan yola ktmda da, Bergotte'un eserinden tamamen farkl bir yne doru ilerliyordum; grne baklrsa, bir aceleci mhendis zihniyetine, selam verdiinizde, daha nasl olduunu sormadan "Teekkrler, ya siz?" demeyi kibarlk zanneden, tantmza ok memnun olduunuzu belirttiinizde, deerli zamanlarn

gereksiz nezaket szleriyle kaybetmelerini nleyen, kibar, zekice ve modern zannettikleri bir ksaltmayla, "Aynen," diye cevap veren kiilerin zihniyetine varacaktm. Hi phesiz, isimler keyf ressamlardr; bize insanlarn ve lkelerin o kadar kendilerine benzemeyen taslaklarn izerler ki, ou kez karmzda hayal edilmi dnya yerine grnr dnyay bulduumuzda donar kalrz (aslnda duyularmzn benzetme yetenei de hayalgcmznkinden pek fazla olmadndan, grnr dnya da gerek dnya deildir; yle ki, gerekliin elde edebileceimiz nihayet yaklak resimleri, grlen dnyadan, en az grnen dnyann hayal edilenden farkl olduu kadar farkldr). Ancak, Bergotte konusunda, ncesinde yer edinen ismin yaratt sknt, bildiim eserin yaratt skntnn yannda hi kalrd; kei sakall adam, adeta bir balona balar gibi, ykselebilecek gc olup olmadn bilmeden, esere balamak zorundaydm. Buna ramen, o ok sevdiim kitaplar gerekten bu adam yazm gibi grnyordu; nk Mme Swann, kitaplarndan birini benim ne kadar ok sevdiimi kendisine sylemeyi grev bildiinde, bunu dier davetlilerden birine deil de, kendisine bildirmi olmasndan tr hibir aknlk belirtisi gstermedi, bir yanlgyla kar karyaym gibi grnmedi. Btn bu davetliler onuruna giymi olduu redingotu, biraz sonra yenecek yemek iin sabrszlanan vcuduyla doldurarak, dikkati baka nemli gereklere ynelmi halde, sanki mazideki hayatnn gemi gitmi bir olay sz konusuymu, yllar nce bir kyafet balosunda giymi olduu Guise Dk kostmnden laf alm gibi glmsedi kitaplarn dnnce; o anda kitaplar benim gzmde, kei sakall adamn, deeri olmayan bir elencesi dzeyine dtler (ve derken Gzellik, dnya

ve hayatn btn deerini de beraberlerinde srklediler). Kendi kendime, mutlaka kitaplarna kendini vermi olacan, ama inci istiridyesi katmanlaryla evrili bir adada yaam olsa, bu kez de baarl bir inci taciri olacan dnyordum. Eseri artk bana o kadar kanlmaz gelmiyordu. Bunun zerine, acaba zgnlk, her byk yazarn, sadece kendisine ait bir kralla hkmeden bir tanr olduunu gerekten kantlar m sorusu geliyordu aklma; yoksa btn bunlarn iinde biraz aldatmaca m vard; acaba eserler arasndaki fark, deiik kiilikler arasndaki, ze ilikin kkl bir farkn ifadesinden ziyade, almann sonucu muydu? Bu arada sofraya gemitik. Tabamn kenarnda, sap yaldzl kda sanl bir karanfil buldum. Holde elime verilen, tamamen unutmu olduum zarf kadar rahatsz etmedi beni. Benim iin bu det de, teki kadar yeni olduu halde, btn erkek davetlilerin, tabaklarnn yanndaki karanfilleri alp redingotlarnn yakasna taktklarn grnce, daha anlalr hale geldi. Ben de doal bir hava taknarak onlarn yaptn yaptm; din inanlara bal olmayan bir kimsenin kilisede, ayini bilmedii halde, herkes ayaa kalknca kalkmas, herkes diz ktkten biraz sonra diz kmesi gibi. Yine bilmediim ve bunun kadar geici olmayan bir baka det ise, beni daha ok rahatsz etti. Tabamn yan tarafnda, daha kk bir taban iinde siyahms bir madde vard; bunun havyar olduunu bilmiyordum. Bunu ne yapmam gerektiini de bilmi yordum, ama yememeye kararlydm. Bergotte pek uzamda oturmuyordu; konumalarn rahatlkla duyabiliyordum. O zaman M. de Norpois'nn izlenimini anladm. Gerekten de tuhaf bir sesi vard; sesin maddi zelliklerini en ok deitiren ey, dnce iermesidir;

yan yana gelen seslilerin ahengi, dudak sessizlerinin enerjisi, bundan etkilenir. Konuma slubu da yle. Bergotte'un tarz, yazdaki slubundan tamamen farkl gibi geliyordu bana; hatta syledii eyler bile, eserlerini dolduranlardan deiikti. Ne var ki, ses bir maskeden kar; bu maskenin altndaki ses, slupta aka grm olduumuz ehreyi balangta bize tantmaya yetmez. Bergotte'un, M. de Norpois'dan bakasna yapmack ve tatsz gelmeyen bir ekilde konumaya koyulduu sohbetin kimi blmlerinde, ancak uzun bir sre sonra, kitaplarnn o iirsel ve mzikal tarzdaki blmleriyle tam bir tutarlk fark edebildim. Bergotte bu anlarda, sylediklerinde, cmlelerin anlamndan bamsz bir plastik gzellik buluyordu; insanlarn konumas ruhla ilikili olduu, ama slup gibi ruhu ifade etmedii iin, Bergotte neredeyse yanl konuur gibiydi; baz kelimeleri ilahi okur gibi telaffuz ediyor, eer bu kelimelerin altnda tek bir imgenin peinden kouyorsa, hi aralksz, tek bir sesmiesine, yorucu bir tekdzelikle, pepee diziyordu. yle ki, iddial, tumturakl, tekdze konumas, szlerindeki estetik deerin iareti, kitaplarndaki imgelerin tutarlln ve ahengi yaratan gcn, szl ifadedeki etkisiydi. Balangta bunu fark etmem iyice zor olmutu; nk bu anlarda syledikleri, tam da Bergotte'a has olduu iin, Bergotte'a ait deilmi gibiydi. Birok ke yazarnn sahip kt "Bergotte tarz"nda bulunmayan, zl fikirler bolluuydu; Bergotte'tan okuduumuz bir sayfann, asla, gazete ve kitaplardaki yazlarn "Bergotte'vari" imgeler ve fikirlerle ssleyen bu yavan taklitilerin herhangi birinin yazabilecei bir ey olmamasnn bir baka yn de, bu benzemezlikti muhtemelen; konumada bu, bulank bir ekilde, isli camn ardndaki bir grnt gibi seilebiliyordu. sluptaki bu fark, "esas

Bergotte"un, her eyden nce deerli ve gerek bir cevher oluundan kaynaklanyordu; her nesnenin znde sakl olan bu cevheri, bu byk yazar, dehas sayesinde ekip karyordu; byk ozann amac da zaten Bergotte'luk yapmak deil, bu cevheri karmakt. Dorusunu sylemek gerekirse, Bergotte olduu iin, istemese de Bergotte'luk yapyordu; bu balamda, eserindeki her yeni gzellik, bir nesnede sakl olan, kendisinin ekip karm olduu kk miktardaki Bergotte'luktu. Ama buradan yola karak, bu gzelliklerin her biri, dierleriyle trde ve tannabilir olduu halde, yine de kendisini gn na karan keif gibi, kendine has, zeldi; her biri yeni, dolaysyla Bergotte tarz denilen eyden farklyd; bu tarz ise, zaten Bergotte tarafndan bulunmu ve kaleme alnm Bergotte'luklarn basit bir senteziydi ve bunlar, dehadan yoksun kimselerin, Bergotte'un baka bir yerde kefedecei eyi tahmin etmelerine kesinlikle imkn tanmyordu. Btn byk yazarlar iin bu byledir; cmlelerinin gzellii, henz tanmadmz bir kadnn gzellii gibi, nceden kestirilemez; yazarn dnd ve henz ifade etmedii bir d nesneye kendisine deil - ynelik olduu iin, bir icattr. Gnmzn bir an yazar, pek de yle grnmeden Saint-Simon'luk yapmak istiyorsa, pekala Villars'n portresinin ilk satrn yazabilir: "Olduka uzun boylu, esmer bir adamd... ehresi canl, ak, kk"; ama "ve gerekten biraz deli" diye balayan ikinci satr bulmasn, hangi determinizm salayacaktr kendisine? Hakiki eitlilik, gerek ve beklenmedik unsurlarn bolluunda, zaten dopdolu gibi grnen bahar alsndan, btn beklentilere ramen fkran mavi ieklerle dolu daldadr; oysa eitliliin sadece biimsel taklidi (slubun dier btn zellikleri iin ayn mantk yrtlebilir), boluk ve

tekdzelikten baka bir ey deildir, yani eitlilie en zt eydir ve taklitilerde eitlilik yanlgs yaratmas, eitlilii hatrlatmas, ancak ustalardaki eitlilii anlamam olan kiilerin nezdinde mmkndr. Bergotte'un konuma slubuyla alma ve hareket halindeki dncesi arasnda, kulan ilk anda bulup karamad hayati balar vard, oysa konuan, szmona Bergotte'un amatr bir seslendiricisi olsayd, bu ifade tarz, hi phesiz byleyici olurdu; ayn ekilde, Bergotte bu dncesini istedii gereklie uygulad iindir ki, dilinde yapc, fazla besleyici olan, onun sadece "grnmlerin bitmez tkenmez seli"nden, "gzelliin esrarengiz rperileri"nden sz etmesini bekleyenleri hayal krklna uratan bir ey vard. Ksacas, yazdklarnn daima artc ve yeni olma zellii, konumasna, her meseleyi byk bir incelikle, bilinen ynlerini bir kenara brakarak ilemek eklinde yansd iin, meseleye nemsiz bir ynnden yaklayormu, yanlg iindeymi, elikili dnceler ileri sryormu izlenimi veriyor, hem bu yzden, hem de herkes, kendi fikirleriyle eit derecede kark olan fikirlere ak seik dedii iin, genellikle Bergotte'un fikirleri kark grnyordu. Zaten alm olduumuz, bize gerein ta kendisi gibi gelen kalptan vazgeilmesi, her yeniliin art olduu iin, her yeni konuma, her zgn resim ve mzik gibi, mutlaka karmakark ve yorucu gelecektir bizlere. Yeni bir konuma, alk olmadmz ifade biimlerine dayandndan, btn konuma istiarelerden ibaretmi gibi gelir bize; bu da insan bktrr ve samimiyetsizlik izlenimi uyandrr. (Aslnda, dilin eski kalplar da bir zamanlar, yani dinleyen kii bu imgelerin tasvir ettii dnyay henz tanmazken, takip edilmesi zor imgelerdi. Ama uzun

zamandr bu dnya gerek dnya olarak tasarlandndan, ona dayanlr.) Bu yzden, Bergotte, bugn bize gayet basit grnen bir ifadeyle, Cottard'n dengesini arayan bir frldak olduunu sylediinde, Brichot'yla ilgili olarak, "sa modeline Mme Swann'dan fazla emek harcyor, nk hem profiliyle, hem de hretiyle ilgili endieleri olduundan, salarnn her an kendisine hem bir filozof, hem de bir aslan havas vermesi gerekiyor" dediinde, dinleyenler abuk yoruluyor, daha allm bir aklama, ayaklarnn yere salam basmas iin daha somut bir eyler istiyorlard. Gzmn nndeki maskeden kan tannmaz szleri, hayran olduum yazara mal etmem gerekiyordu; bu szler, kitaplarna bir bulmacann paralar gibi girip yerleemezdi; baka bir dzlemdeydiler ve dntrlmeleri gerekiyordu. te bu dnm sayesinde, bir gn Bergotte'tan duyduum cmleleri kendi kendime tekrarlarken, yazdaki slubunun btn atsn buldum; bana son derece deiik gibi gelmi olan szl ifadesinde bu atnn deiik unsurlarn tanyp adlandrabildim. Bu kadar nemli olmayan bir baka adan bakldnda, konumasnda ska yer alan ve biraz vurgulayarak syledii kimi kelimeleri, kimi sfatlar zel bir biimde, biraz fazla titizlikle ve younlukla telaffuz etmesi, btn hecelerini belirginletirip sonuncuya bir ezgi katmas (mesela daima "yz" yerine kulland "ehre" kelimesine, byle anlarda, ak olan avcundan fkrm gibi bol bol , h v e r katmas), yazlarnda bu sevdii kelimeleri, bir eit kenar boluunun ardna getirmek suretiyle ne kard ve lde hata yapmamak iin, btn hece uzunluklarnn hakkn vermek zorunda kalacamz ekilde cmlenin toplam hece says iinde dzenledii o olaanst blmlerle, tam olarak akyordu.

Bununla birlikte, kimi baka yazarlarn kitaplarnda olduu gibi Bergotte'un kitaplarnda da, yazl cmlede genellikle kelimelerin grnn deitiren , dilinde bulmak mmkn deildi. Herhalde bunun sebebi, bu n ok derinlerden gelmesi ve konuma yoluyla bakalarna ak olduumuzdan, bir lde kendimize kapal olduumuz zamanlarda, nlarn kelimelerimize kadar gndermemesidir. Kitaplarnda bu adan, konumasna kyasla daha fazla tonlama, daha fazla vurgu vard; z benliinin ayrlmaz bir paras olduu iin, phesiz yazarn kendisinin kavramad, slubun gzelliinden bamsz bir vurguydu bu. Bergotte' un, kitaplarnda tamamen doal olduu blmlerde, ounlukla son derece nemsiz olan kelimelere ahenk veren, bu vurguydu. Bu vurguya dair metinde hibir iaret, hibir belirti yoktur; buna ramen kendiliinden cmlelere eklenir; cmleler baka trl okunamaz. Bu, yazarn sahip olduu en uucu, buna ramen en derin eydir ve mizacna tanklk edecek olan, ifade ettii btn sertliklere ramen yumuak, btn tensel hazlara ramen duygusal olup olmadn syleyecek olan da odur. Bergotte'un konumasnda silik izler halinde bulunan baz zellikler, sadece ona ait deildi; daha sonra, erkek ve kz kardelerini tandmda, bu zellikleri onlarda ok daha belirgin halde buldum. Neeli cmlelerin son kelimelerinde bir sertlik, bir boukluk, hznl cmlelerin sonunda da bir zayflk, bir bitkinlikti bu. stad ocukken tanm olan Swann'n sylediine gre, ailevi denebilecek bu tonlamalar, birbirini izleyen iddetli nee lklar ve ar hzn mrltlar, o zamanlar, kardeleri kadar kendisinde de belirginmi; hepsinin birlikte oyun oynadklar odada, kh sar edici, kh baygn konserlerinde, onun da pay dierlerinden az deilmi.

Ne kadar kendine has olursa olsun, insanlardan kan btn bu grlt geicidir ve onlardan sonraya kalmaz. Fakat Bergotte ailesinin telaffuzu iin durum byle olmad. Bir sanatnn, kularn cvldamasn dinleyerek nasl bir mzik icat edebildiini anlamak, Usta arkclar'da bile ok zordur, buna ramen Bergotte, nee altlar halinde tekrarlanan veya elemli i ekiler halinde szlen kelimelerin uzatln yazsna aktarm, yerletirmitir. Kitaplarnda yle cmle sonlar vardr ki, seslerin ylm, bir trl bitmeyen, orkestra efi batonunu indirinceye kadar son kadansn birok kez tekrarlayan bir opera uvertrnn son akorlarnda olduu gibi, uzar gider; ite bu akorlarda, daha sonralar, Bergotte ailesinin dilindeki bakr nefeslilerin mzikal karln bulmutum. Bergotte'a gelince, bu zelliini kitaplarna aktard andan itibaren, farkna varmadan, konumasnda kullanmaz olmutu. Yazmaya balad gnden sonra, hele hele benim tandm dnemde, sesi bakr nefeslilerini temelli kaybetmiti. Bu gen Bergotte'lar - gelecein yazar ve kardeleri phesiz dier genlerden stn deillerdi, aksine; onlardan daha ince, daha esprili genler, Bergotte'lar epeyce grltc, hatta biraz baya, evin yar kasntl, yan aptal tarzn yanstan akalarn da can skc bulurlard. Ne var ki deha, hatta byk bir yetenek, zihinsel eler ve sosyal gelime bakmndan bakalarna stnlkten ziyade, bunlar dntrme, aktarma melekesinden kaynaklanr. Bir svy bir elektrik lambasyla stabilmek iin gereken ey, en gl lamba deil, akm deitirilip k yerine s verebilen bir lambadr. Havalarda gezebilmek iin en gl otomobile sahip olmak gerekmez; yerde ilerlemesini durdurup izledii hatta dik bir izgide, yatay hzn dikey kuvvete dntrebilecek bir otomobile ihtiya

vardr. Ayn ekilde, dhice eserler reten kiiler, en sekin evrede yaayan, en parlak konuma biimine, en geni kltre sahip kiiler deil, birdenbire kendileri iin yaamay keserek kiiliklerini bir aynaya, sosyal ve hatta bir bakma zihinsel adan sradan bir hayat da olsa, hayatlarn yanstacak bir aynaya dntrecek gce sahip olanlardr; nk deha, yanstlan grnmn zndeki deere deil, yanstma gcne baldr. Gen Bergotte, okurlarna, ocukluunu geirdii zevksiz salonu ve orada erkek kardeleriyle yapt pek de ho olmayan sohbetleri gsterebildii anda, ailenin daha esprili, daha sekin ahbaplarnn stne kmt; onlar muhteem Rolls-Royce'laryla evlerine dnerken, Bergotte'larn bayaln biraz kmsyorlard belki; ama o, nihayet "havalanan" mtevaz aracyla zerlerinden uarak ilerliyordu. Artk konumasnda aile fertleriyle ortak zellikler yerine, ann kimi yazarlaryla baka baz ortak zellikler bulunuyordu. Kendisim inkr etmeye balayan, hibir zihinsel akrabalklar olmadn ileri sren daha gen yazarlar, onun durmadan tekrarlad zarflar, edatlar kullanarak, cmleleri ayn ekilde kurarak, nceki kuan akc ve kolay diline karlk onunla ayn durgun, yavalatlm tonu benimseyerek, istemeden bu akrabal sergiliyorlard. Belki bu genler - yle olanlarn greceiz - Bergotte'la tanmamlard. Ne var ki, Bergotte'un bu genlere bulam olan dnme biimi, onlarda, zihinsel zgnlkle - ayrca yorumlanmas gerekli zorunlu bir ilikisi olan szdizimi ve anlatm deiikliklerini gelitirmiti. Yazma eklini kimseye borlu olmayan Bergotte, konumasn eski bir arkadandan almt; etkisinde kald bu mkemmel hatibi konuurken istemeden taklit ediyordu; ancak arkada kendisi kadar yetenekli olmadndan, hibir zaman

gerekten stn deerde kitaplar yazamamt. Yani konuma biiminin zgnlnden teye gemesek, Bergotte mez, ikinci elden yazar damgas yerdi; oysa sylei alannda arkadandan etkilendii halde, yazar olarak zgn ve yaratc olmutu. phesiz Bergotte yine, soyutlamalara, beylik kalplara fazlaca dkn olan kendisinden nceki kuaktan farkllamak iin, bir kitap hakknda olumlu bir ey sylemek istediinde vd, ne kard ey, mutlaka grnt yaratan bir sahne, mantkl bir anlam olmayan bir tablo olurdu. "A, tabii!" derdi. "Gzeldir! Turuncu all bir kk kz vardr! ok gzeldir!" Ya da: "A, evet, bir yerinde asker bir birlik, bir kentten geer, evet, ok gzeldir!" slup konusunda pek modern dnmezdi (ayrca kesinlikle lkesine kapanmt; Tolstoy'dan, George Eliot'tan, Ibsen ve Dostoyevski'den nefret ederdi); nk bir slubu methetmek istediinde daima kulland kelime, "tatl" idi. "Yo, ben yine de Atala'daki Chateaubriand' Rance'dekine tercih ederim, daha tatl geliyor bana." Bu kelimeyi, stn midesine dokunduu konusunda srar eden bir hastaya, "Nasl olur, st tatldr," diye cevap veren bir doktor gibi sylerdi. Gerekten de Bergotte'un slubunda, antik ada kimi hatiplerin, bu tr etkilerin aranmad ada dillerimize olan alkanlmzla, bizlerin pek kavrayamayaca vgler kazanmalarna sebep olan ahenge benzer bir ahenk vard. Bergotte'a kendi yazdklaryla ilgili bir hayranlk ifade edildiinde ise, mahcup bir tebessmle, "Olduka doru olduunu sanyorum, gerei yanstyor, faydal olabilir, "derdi, ama srf tevazudan; elbisesinin veya kznn harikulade olduu sylenen bir kadnn, birincisine "Olduka kullanl," ikincisine, "yi huyludur," demesi gibi. Ama Bergotte'un yapc

gds ok kkl olduundan, faydal ve geree uygun bir ey ina ettiinin tek kantnn, eserinin nce kendisine, sonra bakalarna verdii zevk olduunu bilmemesi, mmkn deildi. Ancak, yllar sonra, yetenei tkendiinde, ne zaman memnun kalmad bir ey yazsa, aslnda silmesi gerektii halde silmeyip yaynlayabilmek iin, bu kez kendi kendine, "Her eye ramen olduka doru, lkem iin faydasz sa ylmaz," diyecekti. Bir zamanlar alakgnlllnn kurnazlyla hayranlar karsnda mrldand cmleyi sonunda, yreinin gizliliinde, gururunun endieleriyle mrldanacakt. lk eserlerinin deeri konusunda, Bergotte iin yersiz mazeretler vazifesi gren kelimeler, son eserlerinin niteliksizlii konusunda, yetersiz bir teselli olacakt. Bergotte'un zevkinin sert bir yan, sadece ve sadece "ok tatl" diyebilecei eyler yazma istei vard ki, yllar boyunca ksr, yapmack, bo eyleri ince ince ileyen bir sanat olarak tannmasna yol amt; oysa aksine, bu onun stnlnn srryd; nk alkanlk, insann kiiliini belirledii gibi, yazarn slubunu da belirler. Nasl ki insan sk sk hazza, tembellie, ac ekme korkusuna boyun emek suretiyle, sonunda hibir slahata imkn tanmayan kiiliin zemini zerine ahlakszlnn eklini ve faziletinin snrn, kendi kendine izerse, birok kez dncesinin ifadesinde belirli bir lezzete ulamakla yetinmi olan yazar da, bylece yeteneinin snrlarn temelli izmi olur. Daha sonra yazarla adam arasnda onca tutarllk bulduum halde, ilk anda, Mme Swann'n evinde, karmdakinin Bergotte olduuna, o harikulade kitaplarn yazar olduuna inanamamakta, belki de tamamen haksz saylmazdm; nk kendisi de buna (kelimenin gerek

anlamnda) "inanm" deildi. nanm olamazd; nk (snop olmad halde) yksek sosyeteden insanlara, kendisinden ok daha aa dzeydeki edebiyatlara, gazetecilere, byk bir yaknlk gsterirdi. Kukusuz artk bakalarnn beenisinden, deha sahibi olduunu renmiti; dehann yannda ise, toplum iindeki konumun, resm mevkilerin hi deeri yoktur. Deha sahibi olduunu renmiti ama buna inanmyordu; nk yakn bir gelecekte Akademi yesi olabilmek iin vasat birtakm yazarlara sayg duyuyormu gibi yapyordu; oysa Akademi'nin, Saint- Germain muhitinin, nasl nedensellik ilkesiyle ve Tanr kavramyla bir ilgisi yoksa, Bergotte'un kitaplarnn yazar olan tanrsal katkyla da ilgisi yoktur. Bunu da biliyordu; bir kleptomann, hrszln kt olduunu bo yere bildii gibi. Kei sakall, salyangoz burunlu adam, atal hrsz bir centilmen kurnazlyla, bekledii Akademi yelii koltuu uruna, seimlerde ok sayda oyu olan falanca dese yaklayordu; ama byle bir amacn peine dmeyi ahlakszlk olarak deerlendirebilecek herhangi bir kiinin de oyununu fark etmeyecei ekilde yaklamaya alyordu. Ancak yar yarya baarl olabiliyordu; gerek Bergotte'un szlerine, bencil, hrsl, kendini gstermek iin falanca nfuzlu, asil veya zengin kiiden sz etmekten baka bir ey dnmeyen Bergotte'un szleri karyordu; o ki, kitaplarnda, gerekten kendisi olduunda, yoksullarn, bir pnarnki kadar berrak olan bysn, gayet gzel gstermiti. M. de Norpois'nn deindii dier ahlakszlklara, yani para konusunda bir namussuzluun da olduu sylenen, yar ensest saylan aka gelince, son romanlarndaki anlayla, kahramanlara en kk sevinlerini bile zehir eden, hatta okurlara da, en tatl hayat bile dayanlmaz gsteren bir

daralma duygusu alayan titiz ve ac veren bir iyilik kaygsyla dolu olan romanlarndaki anlayla sarsc ekilde elimekle birlikte, bu ahlakszlklar, Bergotte'a hakkyla atfedildiklerini farzetsek bile, edebiyatnn yalanc olduunu, bunca duyarlln soytarlk olduunu kantlamazd. Nasl ki hastalk biliminde, grnrde benzer olan birtakm durumlarn kimi tansiyon, salg, vs. fazlasna, kimi de yetersizliine balysa, ayn ekilde ahlakszlk da, ar duyarllktan veya duyarllk eksikliinden olabilir. Belki de ahlak problemi, ancak gerekten ahlaksz olan hayatlar iin, btn bunaltclyla var olabilir. Sanat bu probleme zel hayat erevesinde deil, onun iin gerek hayat olan hayat erevesinde bir zm, genel, edeb bir zm getirir. Nasl ki Kilise Babalar'nn ou, iyi olduklar halde insanln gnahlarn tanmakla ie balamlar ve bu yoldan azizlie ulamlarsa, ou kez byk sanatlar da, kt olduklar halde, btn insanla bir ahlak kural tasarlayabilmek iin ahlakszlklarndan yararlanrlar. Yazarlar genellikle eletirilerinde, yaadklar evrenin ahlakszlklarna (veya sadece zaaflarna ve glnlklerine), kzlarnn tutarsz szlerine, havai ve uygunsuz hayatna, karlarnn ihanetlerine veya kendi hatalarna saldrm, ama te yandan evlilik hayatlarn veya yuvalarnda hkim olan irkin havay deitirmemilerdir. Ne var ki bu tezat bir zamanlar, Bergotte'un zamanndaki kadar arpc deildi; nk bir yandan toplum yozlatka ahlak kavram giderek geliiyordu, te yandan da, halk artk yazarlarn zel hayatndan, eskiden olmad kadar haberdard. Baz geceler, tiyatroda, Combray'de kendisine ylesine hayranlk duyduum yazar gsterirdi herkes birbirine; locasnda kimlerin olduu bile, son eserinde savunduu tezin son derece gln veya dokunakl bir

yorumu, kstaha bir yalanlamas gibi grnrd. Bergotte'un iyilii ya da ktl konusunda unun bunun syledikleri bana fazla bilgi vermedi. Baz yaknlar, duygusuzluuna ilikin kantlar gsteriyorlar, bir yabanc, derin duyarllnn (gizli kalmas istendii belli, dolaysyla da duygulandrc) bir rneini anlatyordu. Karsna zalimlik etmi. te yandan, geceyi geirmek zere gittii bir handa, kendini suya atmaya teebbs eden yoksul bir kadnn banda, btn gece nbet beklemi, ayrlmas gerekince de, hancya, o zavally kovmasn, ilgilensin diye ok para brakm. Belki de Bergotte'un iinde byk yazar, kei sakall adam pahasna gelitike, zel hayat, hayal ettii hayatlarn denizinde iyice boulmu ve artk somut grevlerle kendini ykml grmeyen yazar, bunun yerine teki hayatlar hayal etme grevini koymutu. Ama ayn zamanda, bakalarnn duygularn, kendisine aitmiesine baaryla hayal ettii iin, tesadfen bir zavallyla, en azndan geici bir iliki kurmas gerektiinde, kendi bak asyla deil, ac ekmekte olan kiinin bak asyla iliki kuruyordu; bu konumdayken, bakalarnn aclar karsnda kendi kk karlarn dnmeye devam eden insanlarn szlerini duysa, dehete derdi. Bu yzden de, etrafnda hakl kinler ve unutulmaz minnettarlklar yaratmt. Her eyden nemlisi, aslnda sadece birtakm imgeleri ve (bir kutunun dibindeki minyatr gibi) kelimelerin altnda bu imgeleri oluturup izmeyi seven bir adamd. Kendisine gnderilen son derece deersiz bir ey iin, eer birka imgeyi ilemesine frsat veriyorsa, minnetini hararetle ifade eder, te yandan pahal bir armaana bir teekkr etmezdi. Bir mahkeme huzurunda kendisini savunmak zorunda kalsayd,

kelimelerini, istemeyerek de olsa, hkimin zerinde brakacaklar etkiye gre deil, hkimin kesinlikle fark etmeyecei imgelere gre seerdi. Bergotte'u Gilberte'lerin evinde ilk grdm gn, ksa bir sre nce Berma'y Phaidra'da izlediimi anlattm kendisine. Bana, Berma'nn, kolu omuz hizasnda havaya kalkk durduu sahnede - en ok alk alan sahnelerden biri - belki de hi grmedii kimi aheserlerdeki ok soylu sanatla, Olympia'daki bir stun balnn zerinde ayn hareketi yapan bir Hesperid'i, ayrca antik Erekhteion'un gzel bakirelerini artrmay baardn syledi. "Bir ilham olabilir, yine de mzelere gittiini sanyorum. Bunun 'izini srmek' ilgin olabilir." (z srmek, Bergotte'un hep kulland ve kendisiyle hi tanmam olan, bir eit uzaktan telkinle onun gibi konuan kimi genlerin benimsedii ifadelerden biriydi.) "Karyatidleri mi kastediyorsunuz?" diye sordu Swann. "Yo, hayr," dedi Bergotte, "tutkusunu Oinone'ye itiraf ettii, Kerameikos'taki mezartanda Hegesos'un el hareketini taklit ettii sahne dnda, canlandrd ok daha eski bir sanat. Ben eski Erekhteion'un korelerini kastediyordum; kabul ediyorum ki Racine'in sanatna bundan uzak bir ey olamaz, ama Phaidra'da zaten o kadar ok ey var ki... bu da onlardan biri... Tabii ki VI. yzyln kk Phaidra's ok gzel; dimdik kolu, san mermer grnts veren kvrm, evet, her eye ramen btn bunlar bulmu olmas ok gzel. Bu sene 'antik' olarak adlandrlan birok kitaptan ok daha antik bir eyler var orada." Bergotte'un kitaplarndan birinde, bu eskia heykellerine nl bir atf olduu iin, o srada syledii szler benim iin

gayet akt ve Berma'nn oyunuyla ilgilenmem iin yeni bir sebep tekil ediyordu. Onu hafzamda tekrar o sahnede, kolunu omuz hizasna kaldrd haliyle grmeye alyor ve yle diyordum kendi kendime: "te Olympia'daki Hesperid; ite Akropolis'in harikulade dua eden kadn heykellerinin kz kardei; soylu sanat bu ite." Ama bu dncelerin, benim gzmde Berma'nn hareketini gzelletirebilmesi iin, Bergotte'un bu fikirleri bana temsilden nce sunmu olmas gerekirdi. O zaman, oyuncunun bu hareketi gerekten karmda durduu srada, olan ey henz gereklikle doluyken, bundan arkaik heykel fikrini karmaya alabilirdim. Ama benim o sahnedeki Berma'dan hatrladm, artk deitirilmesi imknsz, zayf bir anyd; kazlmas mmkn olan, gerekten yeni bir eylerin karlabilecei, imdiki zamana ait temellerden yoksun bir imge, geriye dnp, dorulanmaya, nesnel tasdike artk ak olmayan bir yorumun yaplamayaca bir imge gibiydi. Mme Swann, konumaya katlmak amacyla, Gilberte'in, Bergotte'un Phaidra'yla ilgili yazsn bana vermeyi hatrlayp hatrlamadn sordu. "O kadar akn bir kzm var ki," diye ekledi. Bergotte tevazuyla glmseyerek o birka sayfann bir nemi olmadn syledi. "Yok canm, harika bir kitapk, bir tract," dedi Mme Swann, hem iyi bir ev sahibesi olduunu gstermek, hem bror okuduunu dndrtmek iin, hem de sadece Bergotte'a iltifat etmekten deil, yazd eyler arasnda bir seim yapmaktan, onu ynetmekten holand iin. Doruyu sylemek gerekirse, aslnda tahmin etmedii bir baka ekilde ona ilham veriyordu da. Mme Swann'n salonunun klk derecesiyle Bergotte'un eserinin bir yn arasnda yle bir iliki vardr ki, her biri, bugnn ihtiyarlarnn gznde, dierinin bir yorumu olabilir.

Ben ekinmeden izlenimlerimi anlatyordum. Bergotte ounu yerinde bulmuyor, ama konumama izin veriyor du. Phaidra'nn kolunu kaldrd andaki yeil klandrmay sevdiimi syledim ona. "Ya! Byk bir sanat olan dekoratrn ok houna gidecek bu; kendisine anlatacam, o kla ok gurur duyuyor. tiraf etmem gerekir ki, ben pek sevmiyorum; btn sahneyi tire bir tabloya dntryor; kk Phaidra bunun ortasnda, adeta akvaryumun dibinde bir mercan dal gibi kalyor. Dramn kozmik yann ortaya kardn syleyebilirsiniz. Bu doru bakn. Her eye ramen, Neptn'n lkesinde geen bir oyunda daha uygun derdi. Evet, oyunda Neptn'n intikam da yok deil, biliyorum. Ben de Port-Royal'den baka ey dnlmesin demiyorum, ama nihayet, Racine'in anlatt, denizkestanelerinin ak deil. Her neyse, arkadam bu kullanmak istemi, her eye ramen etkileyici ve aslnda olduka da gzel. Evet, ksacas siz anlam, sevmisiniz; aslnda bu konuda ayn eyi dnyoruz, deil mi? Yapt ey biraz garip, ama sonuta ok akllca, yle deil mi?" Bergotte'un gr bu ekilde benimkine ters olduu zaman bile, M. de Norpois'nn grleri gibi beni susturmuyor, herhangi bir cevap vermemi imknsz klmyordu kesinlikle. Bu, Bergotte'un fikirlerinin bykelininkilerden daha geersiz olduunu kantlamaz, aksine. Salam bir dnce, gcnn birazn, itiraz edene iletir. Zihinlerin evrensel geerliliinden yararlanarak hatasn ortaya kard kiinin zihnine yerleir, eklenir; ortasna yerletii fikirlerin de yardmyla zihin bu fikri tamamlar, dzeltir; sonuta, varlan hkm, bir bakma, tartmakta olan iki kiinin ortak eseridir. Oysa gerek anlamda fikir olmayan fikirlerle, hibir eye dayanmayan fikirlerle, yani, zihnimizde

bir dayanak, benzer bir dal bulamayan fikirlerle karlatmzda, tam bir bolukla kar karya olduumuz iin, verecek hibir cevap bulamayz. M. de Norpois'nn (sanat konusundaki) argmanlar, gereklik iermedikleri iin, tartmaya kapalyd. Bergotte benim itirazlarm bir kenara itmeyince, M. de Norpois'nn fikirlerimi hor grdn itiraf ettim kendisine. "Yal aakakann tekidir o," diye cevap verdi; "her nne konan yem sandndan, gagalam sizi." "Nasl olur? Siz Norpois'y tanyor musunuz?" dedi Swann. "Ay, ok skc adamdr!" diye sze girdi kars; Mme Swann hem Bergotte'un dncelerine ok gvenirdi, hem de M. de Norpois'nn kendisi hakknda kt konumu olmasndan endielenmi olmalyd. "Yemekten sonra kendisiyle sohbet etmek istedim," diye devam etti szne, "ama yandan m, sindirim sisteminden mi bilemiyorum, pek miskin buldum. Uyarc bir ilaca ihtiyac vard sanki!" "Evet, gerekten de," dedi Bergotte, "gmleini kolal, beyaz yeleini ikin tutan samalklar stoku, gece bitmeden tkenmesin diye mecburen sk sk susuyor." "Bence Bergotte da, karm da ok kat," dedi, evde saduyulu adam roln benimsemi olan Swann. "Norpois'nn sizin iin fazla ilgin olamayacan kabul ediyorum; ama bir baka adan bakldnda," (Swann "hayat"n gzelliklerini toplamaktan holanrd) "olduka ilgin bir adam; 'k' olarak ilgin." Gilberte'in duyamayacandan emin olmak iin kontrol ettikten sonra ekledi: "Roma'da eli olduu srada, Paris'te lgnca k olduu bir metresi vard; onu iki saatliine grebilmek iin haftada iki defa Paris'e gidip gelirdi. Gerekten de ok zeki ve o zamanlar ok gzel bir kadnd, imdi dul. Sonra da birok baka metresi olmutur. Ben Roma'da

bulunmak zorundayken sevdiim kadn Paris'te otursa, delirirdim herhalde. Sinirli erkeklerin mutlaka, yaygn deyile 'kendinden dk seviyede' bir kadn sevmeleri gerekir ki, sevdikleri kadn kar yznden kendilerine balansn." O srada Swann benim bu ilkeyi kendisiyle Odette'e uygulayabileceimi fark etti. stn kiiler bile, sizinle birlikte hayata tepeden bakarm gibi grndk leri anda, izzetinefislerini hesaplktan kurtaramadklar iin, Swann'da bana kar bir husumet olutu. Ama bunu bir tek baklarndaki tedirginlikten anlamak mmknd. O srada bana hibir ey sylemedi. Buna pek fazla armamak gerekir. Uydurma olmakla birlikte, z Paris yaantsnda her gn tekrarlanan bir hikyeye gre, Racine XIV. Louis'nin yannda Scarron'a deindiinde, dnyann en gl kral o gece aire hibir ey sylememi. Ertesi gn air gzden dm. Ne var ki, her kuram, tam olarak ifade edilmeyi gerektirdiinden, Swann bir an sinirlenip monoklnn camn temizledikten sonra, ileride, hatramda kehanet kabilinden bir uyar niteliine brnecek olan, ne var ki benim hesaba katmay beceremediim u szlerle, dncesini tamamlad: "Bununla birlikte, bu tr aklarn bir de tehlikesi vardr: Kadnn bamll erkein kskanln bir an iin yattrr, fakat hemen ardndan, daha talepkr hale getirir. Bundan sonra da, metresini, daha sk gzetim altnda tutabilmek iin, gece gndz k altnda bulundurulan mahkmlar gibi yaatr. Sonu genellikle felakettir." Ben tekrar M. de Norpois konusuna dndm. "Bykeliye sakn gvenmeyin, stelik ok fesat dillidir," dedi Mme Swann. Hem sesinin tonu, hem de Swann'n karsna knar gibi, daha fazla konumasn nlemek ister gibi bakmas, M. de

Norpois'nn Mme Swann hakknda kt szler sylemi olduunu belirtiyordu bana kalrsa. Bu srada, daha nce iki kere, kmak zere gidip hazrlanmas kendisinden rica edildii halde, Gilberte annesiyle babasnn arasnda durmu bizi dinliyordu; sevecen bir tavrla babasnn omzuna yaslanmt. lk bakta, esmer Mme Swann'a, bu kzl sal, altn tenli gen kzdan daha zt bir grnt olamazm gibi geliyordu. Ama insan hemen ardndan, annesinin ifadesini, hareketlerini ve birok hattn mesela nesillerdir kalemiyle yontup duran grnmez heykeltran ani ve kesin kararyla noktalanm burun Gilberte'te fark ediyordu; baka bir sanatta karlatrma yapacak olursak, Gilberte, Mme Swann'n, yine tam kendisine benzemeyen bir portresi gibiydi; sanki ressam, bir renki kaprisiyle, modeline, sa ve yz makyaj deitirilerek gidilen bir davete hazrlanmasna poz verdirtmiti. Yalnzca kzl bir peruk takmakla kalmayp btn koyu zerreler de teninden atlm olduundan, esmer tllerinden arnm olan yz daha plak, sadece iindeki bir gnein gnderdii nlarla rtlm gibi grnd iin, bu makyaj yzeysel deil, iseldi; Gilberte sanki efsanevi bir hayvan simgeliyor veya mitolojik bir maske tayor gibiydi, Kzl teni, babasnn teniydi; o kadar ki, sanki Gilberte yaratldnda tabiat, azar azar Mme Swann' tekrar yaratma problemiyle kar karya kalm, malzeme olarak da M. Swann'n teninden baka bir ey bulamamt. Ve tabiat bu malzemeyi mkemmelen kullanmt; aacn damar ve budaklarn akta brakmaya zen gsteren usta bir marangoz gibi. Gilberte'in ehresinde, Odette'in burnunun kusursuz bir kopyas olan burnunun kenarnda, cildi hafife kabararak M. Swann'n yzndeki iki

beni aynen almt. Gilberte, Mme Swann'n yannda, onun yeni retilmi bir tr gibiydi; eflatun bir leylan yannda beyaz bir leylak gibi. Bununla birlikte, bu iki benzerlik arasndaki snr izgisini ok keskin olarak dnmemek gerekir. Baz anlarda, Gilberte glerken, annesinin yznde babasnn yanann oval izgisi belirirdi, sanki ikisinin karm nasl olur diye bakmak iin bu iki yz st ste konmu gibi; bu ovallik, bir embriyonun biimlendii gibi belirirdi: Yanlamasna uzar, ier, bir saniye sonra gzden kaybolurdu. Gilberte'in gzlerinde, babasnn iyi yrekli, samimi bak vard; bana akik bilyeyi verip, "Dostluumuzun hatras olarak saklayn bunu," dediinde gzlerindeki bak, bu bakt ite. Ama kendisine ne yaptna dair bir soru sorulduunda bu gzlerde beliren kayg, kararszlk, riya ve hzn, bir zamanlar, Swann nereye gittiini sorduunda Odette' in, n umutsuzlua dren, imdiyse meraksz ve tedbirli bir koca olarak derhal konuyu deitirmesine sebep olan, yalan bir cevap verdii srada gzlerinde okunan bakn aynsyd. Champs-lyses'de, Gilberte'in yznde bu bak grp endielendiim ok olmutu. Ama ou kez bu endie yersizdi. nk annesinin tamamen fiziksel bir devam olan bu bakn, Gilberte'te hibir karl yoktu. Bir zamanlar Odette'in gznde, o gn klarndan birini kabul ettiini veya bir randevuya yetimek zere acele ettiini ak etme korkusuyla beliren hareketi, Gilberte'in gzbebekleri, kursa gittiinde veya derse yetiecei zaman yapyordu. M. Swann'la Mme Swann'n mizalar, bu Siren'in bedeninde ite bu ekilde srayla, st ste dalgalanr, geri ekilir, hkimiyet kurard. Hi phesiz, her ocuun hem annesine, hem babasna benzediini gayet iyi biliriz. Buna ramen, ocuun kaltmla

edindii meziyetlerle kusurlarn dalm o kadar tuhaf bir biimde gerekleir ki, anne veya babada birbirinden ayrlmaz gibi grnen iki meziyetten ancak birisi ocukta grlr; stelik ocuun dier taraftan ald, bu meziyetle badaamaz zannedilen bir kusurla bir aradadr. Manevi bir meziyetin, aykr bir fiziksel kusurda cisim bulmas bile, anne babaya benzerliin sk rastlanan kurallarndan biridir. ki kz kardeten biri, babasnn alml boyu bosuyla annesinin kt aklna sahiptir; tekiyse babasnn zeksn, annesinin grnmyle sunar dnyaya; annesinin iri burnu, i gbei ve hatta sesi, harikulade bir grnmde tandmz meziyetlerin klflar olmulardr. yle ki, iki kz kardeten her biri iin, annesine ve ya babasna dierinden daha ok benzediini syleyebiliriz hakl olarak. Evet, Gilberte tek ocuktu, ama en azndan iki tane Gilberte vard. Biri annesinin, biri babasnn olmak zere iki mizac, Gilberte'te birbirine karmakla kalmyor, onu ele geirmek iin ekiiyorlard; bu da gerei tam olarak yanstmadndan, bir nc Gilberte'in, bu arada dier ikisinin kurban olarak ac ektii izlenimini uyandrabilir. Oysa Gilberte, bu mizalardan srayla kh biri, kh tekiydi; belirli bir anda sadece bir tanesiydi; yani daha kt olduunda, bundan tr ac ekmiyordu, nk iyi Gilberte o srada mevcut olmadndan, bu dknln farkna varamyordu. Bylece kt mizac, pek soylu olmayan zevkleri tatmakta serbest kalyordu. br Gilberte, babasnn yreiyle konutuunda, ak, geni fikirliydi; insan onunla gzel, hayrl bir ie girimek isterdi; bunu kendisine syler, ama tam bir sonuca varacakken, bir de bakard ki, annesinin yrei Gilberte'i ele geirmi bile. Cevap veren o olur, o zaman da karsndaki - neredeyse bir ahs deiiklii karsndaki

aknlkla - Gilberte'in, o srada neyse o olduu iin, holanarak ifade ettii hesap bir dnceyle, sinsi bir glle karlap hayal krklna urar, sinirlenirdi. Bazen iki Gilberte arasndaki fark o kadar byk olurdu ki, insan kendi kendine, ne yapp da byle deimesine sebep olduunu sorard bo yere. Kendi teklif ettii randevuya gelmeyip ardndan zr dilememekle kalmaz, kararn deitirmesinin sebebi ne olursa olsun, o kadar farkl kard ki karnza, kabahatli olduunu hissettiini ve aklama yapmaktan kanmak istediini gsteren keyifsizlii olmasa, kizlerin temelindeki gibi bir benzerliin kurban olduunuzu, tatllkla size grmeyi teklif etmi olan kiinin karsnda bulunmadnz zannederdiniz. "Haydi git, bekleteceksin bizi," dedi annesi. "Babacmn yannda ok mutluyum, biraz daha kalmak istiyorum," dedi Gilberte, ban babasnn kolunun altna sokarak. Babas efkatle parmaklarn kznn kzl salarnda gezdirdi. Swann, uzun mddet akn yanlgs iinde yaam, birok kadna saladklar refahn, bu kadnlarn mutluluunu artrmakla birlikte, kendilerine kar bir minnet, bir sevecenlik dourmadn grm, ancak ocuklarnda, kendi isimlerinde cisimlemi, ldkten sonra da onlar yaatacak bir sevgiyi hisseden erkeklerdendi. Charles Swann artk bu dnyada yokken, hl rahmetli babasn seven bir Mlle Swann veya gen kzlk soyad Swann olan bir Mme X bulunacakt. Hatta Swann bu sevginin ar olduunu da dnyor olacak ki, Gilberte'e, "ok iyi bir kzsn sen," diye cevap verirken, sesi, bizden sonra yaamaya devam edecek olan bir kiinin ar tutkulu sevgisinin, ilerisi iin uyandrd endieyle yumuamt.

Duygularn gizlemek iin, Berma konusundaki soh betimize katld. Bana dnp kaytszca, skntyla, bir ekilde sylediklerinin dnda kalmak ister gibi, Berma'nn Oinone'ye, "Biliyordun!" derken, ne byk bir zek ve beklenmedik bir doruluk sergilediine dikkatimi ekti. Haklyd; hi deilse bu tonlamann gerekten anlalr bir deeri vard ve Berma'ya hayran olmak iin rtlmez sebepler bulma isteimi tatmin etmesi gerekirdi. Ancak, zaten anlalrl sebebiyle tatmin edici deildi. Bu tonlama o kadar ustalklyd, o kadar belirgin bir amac ve anlam vard ki, sanki kendi bana var olmutu ve her zeki oyuncu onu benimseyebilir gibiydi. Gzel bir fikirdi, ama herhangi birisi ayn btnlkle onu kurabilir, ayn ekilde sahip olabilirdi. Onu bulmu olan Berma'yd; ama bakasndan alnsa da pek farkl olmayacak bir ey iin, bir bakas da yeniden yaratabileceine gre, znde ahsa bal olmayan bir ey iin,"bulmak" kelimesi kullanlabilir miydi? "Tanrm, sizin varlnz konumann dzeyini nasl da ykseltiyor!" dedi Swann, Bergotte'un nezdinde kendini affettirmek ister gibi. Swann, Guermantes evresinde, byk sanatlar srf sevdikleri yemekleri yedirmek, holandklar oyunlar oynatmak veya ehir dnda sevdikleri sporlar yaptrmak iin, yakn birer dost gibi misafir etme alkanln edinmiti. "Bana enikonu sanattan sz ediyormuuz gibi geliyor," diye ekledi. "ok gzel, benim ok houma gidiyor," dedi Mme Swann bana minnet dolu bir bak frlatarak; hem iyiliinden, hem de daha entelektel konumalar yapma yolundaki eski hevesini hl tadndan. Bergotte daha sonra bakalaryla, zellikle de Gilberte'le konutu. Bergotte'a btn hissettiklerimi, kendimi artan bir serbestlikle anlatmtm; bu serbestliimin sebebi, yllar boyunca (saatlerce sren

yalnzlklarm ve okumalarm srasnda, Bergotte benim iin, kendimin en iyi yanyken) kendisiyle samimi, ak ve gvenli olma alkanln edinmi olduumdan, ilk kez konutuum bir insann karsndaymm gibi ekinmeyiimdi. Bununla birlikte, yine ayn nedenden tr, onda uyandrdm izlenim konusunda son derece endieliydim; o gne ait olmayan, Combray'deki bahemizde kitaplarn okumaya baladm, artk geride kalm zamanlara ait fikirlerimi kmsemi olduunu farzediyordum. Oysa bir yandan Bergotte' un eseriyle yaknlamamn, te yandan tiyatroda sebebini bilmeden hayal krklna uraymn samimi olduunu, kendimi dncelerime tam olarak brakmamn sonucu olduunu hesaba katarak, beni alp gtren bu iki sezgisel hareketin birbirinden pek farkl olmayacan, ayn yasalara boyun emeleri gerektiini de dnmeliydim belki; Bergotte'un, kitaplarnda ok sevdiim dnce yapsnn, benim hayal krklma ve bunu ifade edemeyiime tamamen yabanc ve dman olamayacan belki aklmdan geirmeliydim. nk zekm, herhalde tekti; hatta belki de dnyada herkesin ortaklaa paylat bir tek zek vard; herkes, kendi bedeninin derinliinden bu tek zekya yneltiyordu baklarn; herkesin kendi yeri olduu halde, sahnenin tek olduu tiyatrodaki gibi. Hi phesiz, benim zmeye almak istediim fikirler, Ber gotte'un genellikle kitaplarnda derinlemesine inceledii fikirler deildi. Ama eer onun ve benim elimizin altnda bulunan zek tek idiyse, ben fikirlerimi ifade ettiim zaman onlar hatrlyor, seviyor, glmsyor olmalyd; nk ben yle sanmasam da, krplarak kitaplarna gemi olan, benim, hayalimde btn zihinsel evrenimi dayandrdm zeksnn bambaka bir blm, iindeki gzn nnde duruyor olmalyd hl. Nasl

ki en byk yrek tecrbesine sahip olan rahipler, kendi ilemedikleri gnahlar en kolay affedebilen kiilerse, en byk zek tecrbesine sahip dhi de, kendi eserlerinin temelini oluturan fikirlere en zt dnceleri en kolay anlayabilen kiidir. Kendi kendime btn bunlar dnm olmalydm, ama aslnda bunda pek holanlacak bir taraf da yoktur; nk yce zihinlerin tevecchnn doal sonucu, vasat zihinlerin anlayszl ve dmanldr; halbuki byk bir yazarn, icabnda kitaplarnda bulabileceimiz sevecenliinin bize verdii mutluluk, zeks yznden semediimiz, ama sevmekten de kendimizi alamadmz bir kadnn dmanlnn verdii acdan ok daha kktr. Btn bunlar kendi kendime sylemeliydim, ama sylemiyordum; Bergotte'a aptal grndmden emindim; o srada Gilberte kulama eilip u szleri fsldad: "Mutluluktan uuyorum; sevgili arkadam Bergotte'un gnln fethettiniz. Anneme sizi mthi zeki bulduunu sylemi." "Nereye gidiyoruz?" diye sordum Gilberte'e. "Nereye isterseniz; biliyorsunuz, benim iin fark etmez." Ne var ki, bykbabasnn lm yldnmndeki olaydan sonra, kendi kendime, acaba Gilberte'in kiilii benim sandmdan farkl m diye dnmtm; ne yaplacana ilikin bu kaytszl, bu uysall, bu skneti, bu srekli ve yumuak itaati, aksine gururu yznden gstermek istemedii, ancak tesadfen engellenirse ani bir direnile ortaya koyduu, son derece tutkulu arzular m gizlemekteydi yoksa? Bergotte bizimle ayn semtte oturduundan, birlikte dndk; arabada bana salmdan sz etti: "Dostlarmz bir rahatszlnz olduunu sylediler bana. zldm. Yine de

ok fazla zlmedim; nk gryorum ki zihinsel zevkleriniz var; herhalde bu hazlar tatm olan herkes gibi, sizin iin de asl nemli olan, bunlar." Heyhat! Bu syledikleri, benim iin ne kadar geersizdi; ben, ne kadar yce olursa olsun, her trl dnce karsnda duygusuzdum; sadece gezip tozduum zaman, huzur iindeyken mutluydum; hayatta arzuladm eyin tamamen maddi olduunu, zekdan ne kadar kolayca vazgeebileceimi hissediyordum. Az ok derin ve kalc, farkl kaynaklardan gelen zevkleri ayrt edemediim iin, Bergotte'a cevap verdiim srada, Guermantes Desi'yle senli benli olacam, ChampsElysees'nin eski giri vergisi brosunda duyduum, bana Combray'yi hatrlatan serinlii sk sk hissedeceim bir hayat istediimi dndm. Oysa Bergotte'a itiraf etmeye cesaret edemediim bu idealimdeki hayatta, zihinsel zevklerin hi yeri yoktu. "Hayr beyefendi, benim iin zihinsel zevkler pek nemli deil, aradm onlar deil, hatta bu zevkleri tadp tatmadm bile bilmiyorum." "Gerekten yle mi dnyorsunuz?" dedi. "Yo, bakn, her eye ramen, en ok bunu seviyor olmaksnz, ben yle tahmin ediyorum, benim fikrim bu." Tabii ki beni ikna edemiyordu; buna ramen daha mutlu hissediyordum kendimi, eskisi kadar skm deildim. M. de Norpois'nn bana syledikleri yznden, tahayyl, heyecan ve kendime gven anlarmn, tamamen znel ve gereklikten yoksun olduunu dnmtm. Oysa, durumum hakknda bilgi sahibi gibi grnen Bergotte'a gre, nemsenmemesi gereken belirtiler, aksine, phelerim ve kendimden honutsuzluumdu. zellikle M. de Norpois hakknda

syledikleri, kesin zannettiim bir hkmn etkisini byk lde azaltyordu. "yi baklyor mu size?" diye sordu Bergotte. "Salnzla kim ilgileniyor?" Cottard'n beni muayene ettiini, herhalde tekrar onun geleceini syledim. "Ama size lazm olan o deil!" diye cevap verdi. "Kendisini hekim olarak tanmyorum. Fakat Mme Swann'n evinde grdm. Aptaln teki. Aptal oluunun iyi hekim olmasna engel tekil etmediini farzetsek bile - ki buna da inanmakta zorluk ekiyorum - sanatlar iin, zeki insanlar iin iyi bir hekim olmasna engel tekil eder. Sizin gibi insanlarn uygun hekimlere, hatta neredeyse zel perhizlere, zel ilalara ihtiyac vardr. Cottard cannz skacaktr; can sknts da uygulad tedavinin etkili olmasn engelleyecektir. Ayrca size uygulanacak tedavi, herhangi bir kimseye uygulanacak tedaviyle ayn olamaz. Zeki insanlarn rahatszlklarnn drtte , zeklarndan kaynaklanr. En azndan bu rahatszl bilen bir hekime ihtiyalar vardr. Cot tard sizi nasl tedavi etsin? Soslar sindirmenin gln, midenin rahatszln tahmin edebilmi, ama Shakespeare okunduunu dnememi... Bu yzden hesaplan sizin rneinizde geerli deil, denge bozulmu, hep ayn frldak ortadaki. Midenizde bir ikinlik olduu tehisini koyacaktr; sizi muayene etmesine de gerek yok, nk nceden gznde hazr bulunuyor zaten. Siz de grebilirsiniz, nk gzlne yansyor." Bu konuma biimi beni ok yoruyordu; saduyunun aptallyla kendi kendime yle diyordum: "M. de Norpois'nn beyaz yeleinin altnda samalklar gizli olmad gibi, Profesr Cottard'n gzlnde de mide ikinlii yansmas yok." Bergotte szlerine devam etti: "Ben size Doktor du Boulbon'u tavsiye edeceim, gayet zeki bir

adamdr." "Eserlerinizin en byk hayranlarndandr," diye cevap verdim. Bergotte'un da bunu bildiini grdm ve karde zihinlerin kolaylkla birbirini bulduu, gerek "bilinmedik dostlar"n pek az olduu sonucuna vardm. Bergotte'un Cottard hakknda syledikleri, dndklerime tamamen zt olmakla birlikte, beni sarsmt. Doktorumu can skc bulmak beni hi mi hi kayglandrmyordu; kendisinden beklediim, yasalarn benim kavrayamadm bir yntem sayesinde, i organlarm dinleyerek, salm konusunda tartlmaz bir kehanette bulunmasyd. D gerekliklere ulamann kendi iinde kaytsz bir yolu olarak grdm zekm, benim de tamamlayabileceim bir zeknn yardmyla anlamaya almas deildi benim istediim. Zeki insanlarn, aptallarnkinden farkl bir bakma ihtiyac olmasn byk bir pheyle karlyordum; aptallarn bakmna tabi olmaya razydm. "yi bir hekime asl ihtiyac olan, dostumuz Swann," dedi Bergotte. Hasta m diye sorduumda da yle cevap verdi: "Eh, ne de olsa, bir yosmayla evlenmi bir adam; kendi karsn kabul etmek istemeyen kadnlardan, onunla yatm olan erkeklerden, her gn elli tane hakareti sineye ekiyor. Gzle grlr bir ey, az yamuluyor bu yzden. Bir gn dikkat edin, balon, eve geldiinde ieride kim var diye kalar nasl havalanyor." Bergotte'un, uzun zamandr misafir olarak kendisini arlayan dostlarndan bir yabancya byle kt niyetle sz etmesi, benim iin, Swann'larn evinde daima neredeyse efkatli denebilecek bir ses tonuyla konumas kadar artcyd. Hi phe siz, Bergotte'un Swann'a bol bol bahettii iltifatlar, mesela bykhalam gibi bir insann, bizlerden herhangi biri iin azna almas mmkn deildi. Bykhalam, sevdii insanlara bile tatsz eyler sylemekten holanrd. Ne var ki, arkalarndan,

onlarn duymamas gereken bir tek laf da etmezdi. Dnyaya bizim Combray'deki evremiz kadar az benzeyen bir ey olamazd. Swann'larn evresi yine de dnyaya, o deiken dalgalara doru bir ilerleme saylrd. Ak deniz olmamakla birlikte, hi deilse bir lagnd. "Btn bunlar ikimizin arasnda kalsn," dedi Bergotte, bizim evin kapsnn nnde benden ayrlrken. Birka yl sonra olsa, "Ben asla laf tamam," diye cevap verirdim. Yksek sosyeteye mensup insanlarn cmlesidir bu; dedikoducuya, her defasnda bu cmleyle yalandan teminat verilir. Hatta o gn bile Bergotte'a syleyebileceim bir cmleydi bu; nk insan her sylediini kendi icat etmez, zellikle de sosyal bir rol yerine getirdii anlarda. Ne var ki henz bu cmleyi bilmiyordum. te yandan, benzer bir durumda bykhalamn syleyecei cmle u olurdu: "Madem bakasna aktarlmasn istemiyorsunuz, niye sylyorsunuz?" Bu, geimsiz insanlarn, "huysuz"larn cevabdr. Ben yle deildim; sessizce boyun edim. Benim gzmde saygdeer birer ahsiyet olan edebiyatlar, yllar boyunca eitli dolaplar evirdikten sonra, Bergotte'la kapal ve edeb olmaktan kurtulamayan, alma odasnn dna asla tamayan bir iliki kurabiliyorlard ancak; oysa ben, birdenbire, hi telaa dmeden, byk yazarn dostlar arasnda yerimi alvermitim; herkesle birlikte kuyrua girip kt bir yer bulacana, bakalarna kapal bir koridordan geip en iyi yere oturan biri gibiydim. Swann'n bu koridoru bana am olmasnn sebebi, herhalde, nasl ki bir kral ocuklarnn arkadalarn doal olarak kraliyet locasna, kraliyet yatma davet ederse, Gilberte'in anne babasnn da, kzlarnn arkadalarn, sahip olduklar deerli eylerin ve aralarnda bulunan daha da deerli dostluklarn ortasnda

kabul etmeleriydi. Ama ben o dnemde, belki de hakl olarak, Swann'n bu yaknlklar, dolayl biimde annemle babama hitaben gsterdiini dnyordum. Bir zamanlar Combray'de, benim Bergotte'a olan dknlm grnce, annemle babama beni evine yemee gtrmeyi teklif ettiini, onlarnsa benim "kmak" iin ok kk ve fazla sinirli olduumu syleyerek geri evirdiini duyar gibi olmutum. phesiz, annemle babam belirli insanlarn gznde, zellikle bana en harikulade grnen insanlarn gznde, benim gzmdekinden ok farkl bir eyi temsil ediyorlard; yle ki, tpk bir zamanlar pembeli hanmn babama, babamn bunlara pek de layk olmadn gsteren bir tavrla karlad vgler yadrdnda olduu gibi, annemle babamn bana ne paha biilmez bir ltuf balandm anlamalarn, bu ltf bana veya onlara, deerinin farknda deilmiesine balayan cmert ve kibar Swann'a, bir zamanlar kendisine ok benzetildiini duyduum, Luini'nin freskindeki kemerli burunlu, sarn, sevimli mneccim kral hatrlatan Swann'a minnettarlklarn ifade etmelerini isterdim. Ne yazk ki, Swann'n bana balam olduu, benim de eve girer girmez, daha pardsm karmadan annemle babama bildirdiim, onlarn kalbinde de benim kalbimde uyandrd duygu ve heyecan uyandrr ve Swann'lara byk, kesin sonu verecek bir "nezaket" gstermelerine sebep olur diye umduum ltuf, annemle babam tarafndan pek takdirle karlanmad. "Swann seni Bergotte'la m tantrd? Fevkalade bir tanma, mthi bir iliki!" diye haykrd babam alayla. "Bir bu eksikti!" Heyhat, M. de Norpois'dan hi holanmadn da ekleyince, yle devam etti:

"Tabii! Riyakr ve kt niyetli bir adam olduunun ak bir gstergesi bu. Zavall olum, zaten pek mantkl saylmazdn; iyice saptmana sebep olacak bir evreye dtne ok zlyorum." Annemle babam, Swann'lara gidip gelmemden zaten pek holanmyorlard. Bergotte'la tantrlmam, onlara ilk hatann, gsterdikleri zaafn, bykbabamn "ihtiyatszlk" diye adlandraca eyin, zararl ama doal bir sonucu gibi geldi. M. de Norpois'y takdir etmeyen bu sapkn adamn beni son derece zeki bulduunu sylersem, fkelerini iyice bileyeceimi hissettim. Babam bir insann, mesela arkadalarmdan birinin o anda benini olduum gibi - kt bir yolda olduunu dnd zaman, bu kii babamn beenmedii birinin takdirini kazanmsa, bu beeniyi kendi olumsuz tehisinin tasdiki olarak alglard. Hastal daha da vahim grrd. "yledir mutlaka, hepsi birbirine baldr bunlarn!" diye haykrdn duyar gibi oluyordum. Bu szlerin, sakin hayatma bir anda girivereceini ilan ettii deiikliklerin belirsizlii ve akl almaz bykl, beni korkutuyordu. Ama Bergotte'un benim hakkmda sylediklerini anlatmadm srece hibir ey annemle babamn izlenimini deitiremeyecei iin, bu izlenimin biraz daha kt olmas fazla bir nem tamyordu. Zaten annemle babam yle byk bir hakszlk ediyorlarm, yle byk bir yanlg iin- delermi gibi geliyordu ki bana, onlara daha doru bir gr ka bul ettirme umudunu, hatta neredeyse arzusunu bile tamyordum iimde. Bununla birlikte, tam kelimeler azmdan kt anda, zeki insanlar aptal bulan, namuslu kimselerin kmsedii, vglerini imrenilir bulacam iin beni ktle tevik edecek birinin houna gitmi olmamn, onlar nasl korkutacan

hissederek, barda taracak damlay alak sesle, biraz utanarak atabildim ortaya: "Swann'lara beni son derece zeki bulduunu sylemi." Zehirlenmi bir kpein, yuttuu zehirin panzehiri olduunu bilmeden kendini otlarn zerine atvermesi gibi, ben de hi tahmin etmediim halde, annemle babamn Bergotte'a ilikin nyargsn alt edebilecek olan yegne szleri sylemitim; yle bir nyargyd ki bu, ileri srebileceim en inandrc itirazlar, Bergotte'a yadrabileceim btn vgler, karsnda etkisiz kalrd. O anda durum tamamen ekil deitirdi. "Ya... Demek seni zeki bulduunu sylemi?" dedi annem. "Yetenekli bir adam olduu iin memnun oldum buna." "Ne? yle mi demi?" dedi babam. "Edeb deerini kesinlikle inkr etmiyorum, herkes nnde saygyla eiliyor zaten; yalnz stat Norpois'nn st kapal szlerle deindii, pek erefli olmayan hayat srmesi ho deil," diye ekledi. Biraz nce telaffuz ettiim sihirli kelimelerin stn kuvveti karsnda, Bergotte'un ahlak bozukluunun da, yargsnn yanllndan daha uzun sre dayanamayacann farknda deildi. "Canm!" diye sze girdi annem. Doru olduuna dair hibir delil yok ki. nsanlar neler syler. Ayrca M. de Norpois ok ho bir insan, ama her zaman da pek iyi niyetli deil, zellikle kendisiyle ayn safta olmayan insanlara kar." "Doru, benim de dikkatimi ekmiti," diye cevap verdi babam. "Hem madem sevgili olumu beenmi, Bergotte kolaylkla affedilebilir," diye devam etti annem; bir yandan da salarm okuyor, hlyal gzlerle bana bakyordu.

Aslnda annem, arkadalarm gelecei zaman Gilberte'i de akamst kahvaltsna davet edebileceimi sylemek iin Bergotte'un bu hkmn beklememiti. Ama ben bu daveti yapmaya iki sebepten tr cesaret edemiyordum. Birincisi, Gilberte'in evinde aydan baka bir ey ikram edilmemesiydi. Bizim evdeyse, aksine, annem ayn yan sra kakao da olmas konusunda srarlyd. Gilberte'in bunu baya bulmasndan ve bu yzden bizi mthi aalamasndan korkuyordum. kinci sebep, asla ortadan kaldrmay baaramadm bir protokol sorunuydu. Ben Mme Swann'n evine gittiimde, "Anneniz nasllar?" diye sorard bana. Gilberte geldiinde o da ayn eyi yapacak m diye birka kere annemin azn aramtm; bu bana XIV. Louis'nin sarayndaki "Monsenyr" meselesinden daha nemli bir husus gibi geliyordu. Ama annem lafn bile iitmek istemiyordu. "Hayr efendim, ben Mme Swann' tanmyorum ki." "Ama o da seni tanmyor." "Olabilir, ama her eyi tpatp ayn ekilde yapmak zorunda deiliz. Ben de Gilberte'e Mme Swann'n sana gstermedii baka inceliklerde bulunurum." Ben yine de ikna olmayp Gilberte'i armamay tercih ettim. Annemle babamn yanndan ayrlp stm deitirmeye gittiimde, ceplerimi boaltrken, birden Swann'larn uann beni salona almadan nce elime verdii zarf buldum. Artk yalnzdm. Zarf atm; iindeki kartn zerinde, sofraya geerken kolumu uzatp elik etmem gereken hanmn ad yazlyd. Aa yukar bu sralarda, Bloch btn dnya grm allak bullak etti, bana yeni mutluluk kaplar at (bunlar aslnda

ileride mutsuzluk kaplar olacakt); Meseglise tarafna yaptm gezintiler zamannda sandmn aksine, kadnlarn tek isteinin, ak yapmak olduu konusunda bana teminat verdi. Bunun yan- sra, deerini ok daha sonra anladm bir yardmda daha bulundu; beni ilk kez randevu evine gtren o oldu. Sahip olunabilecek ok sayda gzel kadn bulunduunu sylemiti. Ama; randevu evleri, benim bu kadnlara yaktrdm belirsiz yzn yerine, belirli yzler koymama imkn verdi. Yani mutluluun gzellie sahip olmann ulalmaz eyler olmadklarn, bunlardan temelli vazgemekle gereksiz bir ey yaptmz "mjdeledii" iin, Bloch'a minnet borluydum; bize bu dnyada uzun bir mr, baka bir dnyaya getiimizde de bu dnyadan tamamen ayr olmama umudu veren falanca hekim veya falanca iyimser filozofa minnet borlu olduumuz gibi. Buna karlk, birka yl sonra sk sk gittiim randevu evleri, bana mutluluk numuneleri sunarak, kadnlarn gzelliine, kendimizin icat edemeyecei, sadece eski gzelliklerin zeti olmayan, gerekten ilahi, yani kendiliimizden bulamayacamz tek armaan olan, zekmzn btn mantkl yaratlarnn, karsnda iflas ettii, olsa olsa gereklikten isteyebileceimiz unsuru, yani "kiisel bir by" ekleme imknn salayarak, daha yakn bir tarihte ortaya km, ama benzer bir ilevi olan dier baz velinimetlerin yannda yer almay hak ettiler benim gzmde: resimli sanat tarihi kitaplar, senfoni konserleri ve "Sanat Kentleri"ne ilikin incelemeler - bunlardan nce, Mantegna'nn, Wagner'in, Siena'nn cazibesini, baka ressamlardan, baka mzisyenlerden, baka kentlerden yola karak, souk souk hayal ederdik. Ne var ki, Bloch'un beni gtrd, kendisinin aslnda uzun zamandr gitmedii ev, fazlasyla dk seviyede,

alanlarsa fazlasyla vasat ve epeyce sabit olduundan, orada eski meraklarm gidermem veya yenilerini edinmem mmkn deildi. Bu evin patronu olan kadn, sorulan kadnlarn hibirini tanmaz, hep istenmeyecek kadnlar teklif ederdi. zellikle bir tanesini methederdi bana; vaatlerle dolu bir tebessmle (zor bulunur, ok makbul bir eymi gibi), "Bir Yahudi! Hounuza gitmez mi?" derdi. (Herhalde bu sebeple Rachel diyordu ona.) Bulac olduunu umduu, neredeyse bir haz hrltsyla noktalanan, aptalca, sahte bir cokunlukla eklerdi: "Dnsenize delikanl, bir Yahudi, bence ldrtc bir ey olmal! Ah!" O beni grmeden grdm bu Rachel, esmerdi; gzel deildi, ama akll grnyordu ve kendisine tantrlan, onunla konumaya balayan kavalyelere, dilini dudaklarnda gezdirmeyi de ihmal etmeyerek, haddini bilmez bir edayla glmsyordu. nce, zayf yzn evreleyen siyah kvrck salar, ini mrekkebiyle yaplm bir izimdeki taramalar gibi dzensizdi. Her defasnda stn zeksn ve eitimini methederek onu bana zel bir srarla teklif eden patrona sz veriyordum: Bir gn zel olarak, benim "Rachel ne zaman ki Tanr'nn" adn taktm Rachel'le tanmak zere gelecektim mutlaka. Ama ilk gece Rachel'in giderken patrona yle dediini duymutum: "yleyse anlatk, yarn boum; biri karsa bana haber ver meyi unutmayn." Bu szleri, onu bir ahs olarak grmemi engellemiti; nk kendisini derhal genel bir kadnlar snfna, ortak bir alkanlkla, geceleri oraya gelip bir iki Louis altn kazanlabilir mi diye bakan kadnlar snfna sokmutum. O sadece cmlenin biimini deitirip "bana ihtiyacnz olursa" veya "birine ihtiyacnz olursa" diyordu.

Halevy'nin operasn bilmeyen patron, niin "Rachel ne zaman ki Tanr'nn" demeyi det edindiimden habersizdi. Ama bir espriyi anlamamak katiyen glnln azaltmad iin, her defasnda iten kahkahalarla glerek bana yle diyordu: "Syleyin bakalm, bu gece de mi birletiremeyeceim sizi 'Rachel ne zaman ki Tanr'nn' ile? yle diyordunuz, deil mi? 'Rachel ne zaman ki Tanr'nn!' Ah, mthi bir bulu! Sizi nianlayacam. Grrsnz, piman olmayacaksnz!" Bir keresinde, neredeyse karar verir gibi oldum, ama Rachel "ok youndu", bir baka defasnda da, "kuafr"n ellerindeydi - bu, kadnlara, salarn zp ya dktkten sonra taramaktan baka bir ey yapmayan, yal bir beydi. Sonunda, fazlasyla mtevaz, szmona ii, ama hep isiz baz gedikli kadnlar gelip bana bitki ay ikram ettikleri, ksmen ya da tamamen plak olularnn - konuulan konularn ciddiyetine ramen - ok ho bir sadelik katt, uzun sohbetler yaptklar halde, beklemekten skldm. Zaten o eve gitmekten de vazgetim sonunda; nk evi ileten ve mobilyaya ihtiyac olan kadna beslediim iyi duygular gster mek iin, Leonie Hala'mdan miras kalan birka mobilyay - en nemlisi byk bir kanepeyi - kendisine verdim. Eyalar hi grmyordum; nk evimizde yer olmad iin annemle babam onlar eve alamamlard, bir depoda yl duruyorlard. Ama onlar o evde, bu kadnlarn kullanmnda grdm anda, halamn Combray'deki odasnda soluduumuz erdemlerin hepsi, btn savunmaszlklaryla kendilerim maruz braktm zalim temasn altnda ikence eker halde, karma ktlar. Bir lye tecavz edil mesine izin versem, bundan fazla ac ekmezdim. Bir daha o k a dinin evine gitmedim; nk mobilyalar sanki yayormu, bana

yalvaryormu gibi grnyorlard gzme; bir ran masalndaki, grnrde cansz, ama ilerine ikence eken ve kurtarlmak iin yalvaran ruhlarn hapsolduu eyalar gibi. Ayrca, hafzamz genellikle hatralarmz bize tarih srasna gre deil, blmlerin sralannn ters evrildii bir akis gibi sunduundan, ok daha sonra hatrladm ki, yllar nce, akn hazlarn ilk defa bu kanepenin zerinde, beni yerin dibine geiren, Lonie Hala'nn ayakta olduu bir saatten yararlanmak gibi olduka tehlikeli bir tavsiyede bulunan kk bir kuzinimle tatmtm. Eyalarn epeyce bir blmn, zellikle Lonie Hala'nn harikulade, eski bir gm sofra takmn da, annemle babamn itirazlarna ramen, daha fazla param olsun, Mme Swann'a daha ok iek gnderebileyim diye sattm; Mme Swann, dev orkide sepetlerini aldnda, "Saygdeer babanzn yerinde olsam, size bir akl hocas tutardm," derdi. Bir gn zellikle o gm sofra takmna acyacam, baz zevkleri, belki de deerini tamamen kaybedecek olan, Gilberte'in anne babasna kibarlklar yapmaktan daha stn tutacam nereden bilebilirdim? Bykeliliklere girmemeye de, ayn ekilde, Gilberte uruna, ondan ayrlmamak iin karar vermitim. Kesin kararlar daima, sreklilik arzedemeyen ruh halleri yznden verilir. Kayna Gilberte'te bulunan, annesiyle babasn, evini ldatan, beni geri kalan her eye kaytsz klan bu garip cevherin aa kabileceini, baka bir varla tanabileceini hayal bile etmiyordum. Cevher gerekten ayn cevherdi, ama buna ramen zerimdeki etkileri bambaka olacakt. nk bir hastalk deimese de ilerler; yllar sonra, kalbin direnci azaldnda, tadna doyum olmayan bir zehiri ayn ekilde kaldrmak mmkn deildir.

Bu arada annemle babam, Bergotte'un bende bulduu zeknn, dikkate deer bir almayla ortaya kmasn istiyorlard. Swann'lar tanmadm dnemde, Gilberte'i serbeste grememenin yaratt huzursuzluun, almam engellediini sanyordum. Ama evlerinin kaps bana aldnda, daha alma masama oturur oturmaz kalkp onlara kouyordum. Onlardan ayrlp kendi evime dndmde ise, sadece grnrde tek bama kalm olu yordum; dncem, saatler boyunca farkna varmadan kendimi kaptrdm kelime selinin akntsna kar ilerleyemiyordu. Tek bamayken de, Swann'larn houna gidebilecek szler uydurmaya devam ediyor, oyunu daha ilgin hale getirmek iin, o srada karmda bulunmayan oyun arkadalarmn yerine de ben geiyor, kendi kendime, parlak esprilerimin tam yerine oturaca ekilde seilmi sorular soruyordum. Bylesi bir talim, sessiz olmakla birlikte, bir tefekkr deil, karlkl konuma, yalnzlm ise, szlerimin kendi ahsm deil, hayal muhataplar tarafndan ynetildii, doru olduunu dndm dnceler yerine zahmetsizce, dardan ieriye dnmeden aklma geliveren dnceler gelitirmekten, tamamen edilgen, hazmszlk yznden arlam bir insann kprtsz oturmaktan ald zevke benzeyen bir haz duyduum, zihinsel bir salon hayatyd. Kesin olarak almaya koyulmak konusunda bu kadar kararl olmasaydm, belki hemen balamak iin bir aba gsterirdim. Ama kararm ok kesin olduu ve yirmi drt saatten ksa bir srede, henz iinde bulunmadmdan her eyin gayet gzel yerletii ertesi gnn bo erevesi iinde, erdemli kararlarm kolayca gerekleecei iin, balamak iin keyfimin yerinde olmad bir akam sememek daha

doruydu; fakat maalesef bunu izleyen gnler de, bu balang iin daha uygun grnmeyecekti. Yine de mantklydm. Yllarca beklemi olan birisinin gnlk bir gecikmeye katlanamamas, ocukluk olurdu. ki gn sonra birka sayfa yazm olacamdan emin olduum iin artk annemle babama kararmla ilgili tek kelime sylemiyordum; birka saat sabredip bykannemi, eline balam bir alma vererek avutmay, ikna etmeyi tercih ediyordum. Ne yazk ki, ertesi gn, heyecanla beklediim o usuz bucaksz, benim dmdaki gn deildi. Gn sona erdiinde, tembelliim ve birtakm d engellere kar yorucu mcadelem, yirmi drt saat daha srm oluyordu sadece. Birka gnn sonunda planlarm hl gereklemeyince, derhal gerekleeceine dair artk o kadar umudum, dolaysyla her eyi bu plann gereklemesine baml klacak cesaretim de kalmamt; artk ertesi sabah ie balanm olduunu grme yolunda kesin bir hayalim olmadndan, erken yatmak zorunda deildim; yine geceleri uyank geirmeye baladm. Tekrar bir hamle yapabilmem iin birka gn dinlenmem gerekiyordu. Bykannem bir tek kere, yumuak bir ses tonuyla, hayal krklna uram gibi, "E, almann artk laf bile edilmiyor mu?" diye sitem etme cesaretini gsterdiinde, ona gcendim; geri dn olmayan bir karar verdiimi anlayamamt, adaletsizlii beni sinirlendirdii, ie de bu sinirin etkisiyle balamak istemediim iin, kararmn gereklemesini bir mddet, belki uzun bir mddet daha ertelemi oluyordu; bu konuda hibir phem yoktu. Bykannem, pheciliinin fark etmeden bir hevesi krdn hissetti. zr diledi, bana sarlp, "Afedersin, bundan byle tek laf etmeyeceim," dedi. Cesaretim krlmasn diye de,

kendimi iyi hissettiimde, almann da kendiliinden geleceini syledi. Zaten, diye dnyordum kendi kendime, hayatm Swann'larn evinde geirmekle, Bergotte'un yaptn yapm olmuyor muyum? Annemle babam, tembel olduum halde, byk bir yazarla ayn salonda bulunduuma gre, yeteneime neredeyse en uygun hayat srdm dnyorlard.Oysa insann bu yetenei kendi iinden, kendi bana yaratmak yerine bakalarndan almas imknszdr; salk kurallarnn hepsini ineyip en kt arlklar yapt halde, srf bir hekimle sk sk yemee karak salkl olamayaca gibi. Beni de, annemle babam da kskacna alm olan yanlgya tamamen aldanan kii ise, Mme Swann'd. Kendisine gelemeyeceimi, evde kalp almam gerektiini sylediimde, numara yaptm, szlerimin biraz sama, biraz kasntl olduunu dnrm gibi bir tavrla cevap veriyordu: "Ama Bergotte pekala gelebiliyor. Yoksa onun yazdklarn beenmiyor musunuz? Yaknda daha da gzel yazacak; nk gazete yazlar daha keskin, daha youn; kitaplarnda sz biraz uzatyor. Bundan byle Le Figaro'da leader article'20 yazmasn saladm. Tamamen the right man in the right place21 olacak." Sonra ekliyordu: "Haydi gelin, ne yapmanz gerektiini herkesten ok o syleyebilir size." Gnll bir askeri albayyla birlikte davet edermiesine, mesleim asndan yararn dnerek, sanki aheserler
20 21

bamakale. doru yerde doru kii.

"ilikiler sayesinde" yaratlrm gibi beni davet ediyor, ertesi gn evindeki akam yemeine Bergotte'la birlikte mutlaka katlmam tembihliyordu. Bylece, Gilberte'i istediim gibi, huzur iinde olmasa da hayranlkla grebildiim bu tatl hayata, Swann'lardan da, bizimkilerden de, yani farkl zamanlarda engelleyecekmi gibi grnen iki taraftan da, artk hibir itiraz gelmiyordu. Zaten akta hibir zaman huzur olamaz; nk elde edilen ey daima daha fazlasn istemek iin bir hareket noktasdr. Gilberte'in evine gidemediim srece, gzlerimi o eriilmez mutluluktan ayramazken, orada beni bekleyen yeni huzursuzluk sebeplerini tahayyl bile edemezdim. Gilberte'in annesiyle babasnn direnci krldktan, problem nihayet zldkten sonra, her defasnda farkl deikenlerle yeni bir problem kyordu ortaya. Bu balamda gerekten de her gn yeni bir dostluk balyordu. Her akam eve dndmde, Gilberte'e syleyeceim ok nemli eyler olduunu fark ediyordum; dostluumuz bunlara balyd ve bunlar hep farkl eylerdi. Ama nihayet mutluydum ve artk mutluluumu tehdit eden bir ey yoktu. Ne yazk ki bu tehdit, hibir tehlike sezmediim bir yerden, Gilberte'le kendimden gelecekti. Oysa mutluluk sandm eyin, beni rahatlatacana, aksine kvrandrmas gerekirdi. Mutluluk akta anormal bir durumdur; grnr de ok basit, her an ortaya kabilecek bir aksakla, bu aksakln kendi bana iermedii bir arlk ykleyiverir. O byk mutluluun sebebi, kalpte deiken, durmadan tutmaya altmz, yer deitirmediinde neredeyse fark edilmez olan bir eyin varldr. Aslnda, akta, sevincin etkisiz hale getirdii, gizli bir gce indirgedii, erteledii, ama - iste-

diimizi elde etmesek, uzun sredir zaten olaca gibi - her an ekilmez olabilecek, daimi bir strap mevcuttur. Gilberte'in, ziyaretlerimi seyrekletirmek istediini birok kez hissettim. Evet, kendisini grmeyi ok istediim zaman, kzlar zerinde fevkalade bir etkim olduuna giderek daha fazla inanan annesiyle babasna kendimi davet ettirmem yeterliydi. Onlar sayesinde akmn her trl tehlikeden uzak olduunu dnyordum; onlar benden yana olduktan sonra, rahat edebilirdim, naslsa Gilberte'in zerinde mutlak bir hkimiyetleri vard. Ne yazk ki, kz istemedii halde babas bir ekilde beni ardnda, Gilberte'in engelleyemedii birtakm sabrsz hareketlerinden yola karak, acaba, mutluluumun koruyucusu sandm ey, aksine srmemesi iin gizli bir sebep mi diye dndm kendi kendime. Gilberte'i grmeye son gidiimde yamur yayordu; Gilberte pek az tandndan beni yannda gtremeyecei birilerinin evine, dans dersine davetliydi. Hava rutubetli olduu iin her zamankinden fazla kafein almtm. Belki hava kt olduu iin, belki de bu elencenin dzenlendii eve ilikin bir nyargs olduundan, Mme Swann tam kz kacakken, son derece sert bir ekilde "Gilberte!" diye seslendi ve benim onu grmeye geldiimi, benimle kalmas gerektiini belirtmek zere beni iaret etti. Bu "Gilberte", bana kar iyi niyetle telaffuz edilmi, daha dorusu haykrlmt, ama Gilberte'in, stn karrken omuzlarn silkmesinden anladm ki, arkadam yava yava benden ayran ve belki o ana ka dar durdurulmas hl mmkn olan sreci, annesi istemeyerek hzlandrmt. "nsan her gn dansa gitmek zorunda deildir," dedi Odette kzma, kukusuz bir zamanlar Swann'dan renmi olduu bir arballkla. Sonra tekrar Odette oldu ve

kzyla ngilizce konumaya koyuldu. O anda, sanki bir duvar, Gilberte'in hayatnn bir blmn benden saklam, fesat bir cin, arkadam benden uzaklatrm gibi oldu. Bildiimiz bir dilde, seslerin donukluunun yerini, fikirlerin effafl almtr. Oysa bilmediimiz bir dil, sevdiimiz kiinin, iinde bizi aldatabilecei, kapal bir saraydr; biz darda, aczimizle umutsuzca kaslm halde, hibir eyi gremez, engelleyemeyiz. Bir ay nce olsa glmseyip geeceim, arada duyduum baz Franszca zel isimlerin ayrca endielerimi artrd ve ynlendirdii, iki adm temde, kprtsz iki insan arasnda geen bu ngilizce konuma, bir karma olay kadar zalimdi, ylesine terk edilmi, bir bama braklmtm. Sonunda Mme Swann bizi yalnz brakt. O gn, belki elenceye katlmasn istemeden engelleyen bana olan hncndan, belki ben de fkelendiini tahmin edip her zamankine gre tedbir olarak daha souk olduumdan, Gilberte'in needen iz tamayan, plak, allak bullak olmu yz, btn leden sonra boyunca, benim yzmden kat lamad pas-de-quatre22 dansna hznl bir zlemle dolup taar, bata ben olmak zere, kendisinde boston dansna kar duygusal bir eilim yaratan gl sebepleri anlamayan btn yaratklara meydan okur gibiydi. Arasra benimle, o gnk hava, yamurun iddetlenmesi, saatin ilerlemesiyle ilgili, sessizlikler ve tek heceli cevaplarla dolu bir sohbeti srdrmekle yetindi; bu srada ben, dostlua ve mutlulua hasredebileceimiz anlar, aresizce bir fke iinde mahvetmekte inat ediyordum. Btn szlerimizi noktalayan
22

ngiltere'den Fransa'ya XIX. yy. sonlarnda gelmi, iftler halinde yaplan bir dans.

elikili anlamszlk, konumalara ar bir sertlik katyordu; aslnda bunda bir teselli buluyordum; nk Gilberte'in, szlerimin sradanlna, ses tonumun kaytszlna kanmasn engelliyordu. "Geen gn saat biraz geri kalyordu galiba," deyiim nafileydi; Gilberte tabii ki bunu, "Ne kadar kat yreklisiniz!" diye tercme ediyordu. O yamurlu gn boyunca, hibir aydnla yer brakmayan bu szleri uzatmakta ne kadar inat etsem de, soukluumun aslnda, taknmaya altm donukluk kadar sert bir ey olmadn, gnlerin ksaldn kere tekrarladktan sonra drdnc bir kere sylemeye cesaret etsem, gzyalarna boulmamak iin kendimi zor tutacam, Gilberte'in de muhtemelen hissettiini biliyordum. Gilberte byle olduu zaman, bir tebessm gzlerini doldurup yzn aydnlatmad zaman, hznl gzlerinde, somurtkan hatlarnda ne kadar zc bir tekdzelik okunduunu anlatmak mmkn deildir. O anlarda neredeyse irkin denebilecek yz, iyice ekilmi denizin, sabit ve snrl bir ufka kstrlm, hi deimeyen yansmalarla insan bktrd o skc sahillere benzerdi. Sonunda, saatlerdir beklediim mutlu deiimin Gilberte tarafndan gerekletirilmediini grnce, ona kabalk ettiini syledim. "Asl kabalk eden sizsiniz," diye cevap verdi. "Ben mi!" Kendi kendime ne yaptm sordum, bir cevap bulamaynca, kendisine sordum. "Tabii, siz kendinizi kibar buluyorsunuz!" dedi uzun uzun glerek. O zaman, dncesinin eriil mesi daha imknsz olan katmanna, glyle tanmlanan dzlemine ulaamamann, beni niin zdn hissettim. Bu gln anlam uydu sanki: "Yo hayr, btn bu sylediklerinizi yutmuyorum; bana lgnca k olduunuzu biliyorum, ama bana vz geliyor; nk umurumda deilsiniz."

Yine de kendi kendime, gln aslnda o kadar belirgin bir dil olmadn, doru anladmdan emin olamayacam sylyordum. Ayrca, Gilberte'in szleri sevecendi. "Ama hangi konuda kabalk ettim?" diye sordum. "Syleyin, her istediinizi yapacam." "Hayr, bir faydas olmaz, aklayamam." Bir an, onu sevmediimi zanneder diye korktum; bu benim iin bir baka znt kayna oldu; daha hafif deildi, ama farkl bir diyalektik gerektiriyordu. "Beni ne kadar zdnz bilseniz, sylerdiniz." Ne var ki, akmdan phe duymu olsa, sevinecei bu zntm, aksine onu sinirlendirdi. O zaman, hatam anladm ve szlerini artk hesaba katmamaya karar vererek, sylediklerine inanmadan, "Sizi gerekten seviyordum, bir gn gelecek, bunu anlayacaksnz," demesine izin verdim. (O gn, sulularn, masumiyetlerinin anlalacan iddia ettikleri ve esrarengiz sebepler yznden, asla sorguya ekildikleri gn olmayan gnd.) Onu bir daha hi grmemeye aniden karar verecek cesareti bulabildim, ama kendisine bildirmedim, nk naslsa inanmazd. Sevdiimiz bir insann bize verdii keder, o insanla ilgili olmayan kayglarn, meguliyetlerin, sevinlerin ortasnda yer alsa da, dikkatimizi bunlardan ancak zaman zaman ayrp kederimize yneltsek bile, ac olabilir. Ama bu keder - bu durumda olduu gibi - o insan grme mutluluuyla dolup tatmz bir anda domusa, o ana kadar gneli, durgun ve sakin olan ruhumuzda meydana gelen ani knt, iimizde yle zorlu bir frtna yaratr ki, sonuna kadar karsnda mcadele edebileceimizden emin olamayz| Kalbimde esen frtna o kadar iddetliydi ki, eve allak bullak, yaralanm halde dnerken, ancak geri dner, herhangi bir bahaneyle tekrar Gilberte'in yanma gidersem yeniden nefes almaya

balayabileceimi hissediyordum. Ama o zaman da, "Yine o! Belli ki her eyi yapabilirim; her defasnda geri dnecek, hem de yanmdan ne kadar mutsuz ayrlmsa o kadar uysal dnecek," diye dnecekti. Ne var ki dncem, kar konulmaz biimde beni tekrar Gilberte'e doru ynlendiriyordu; bu deiik yneliler, iimdeki pusulann fr dnleri, eve vardmda da devam etti ve Gilberte'e yazdm elikili mektup msveddelerinde ifade buldu. Genellikle hayatta birok defa kar karya kaldmz, kiiliimiz, mizacmz - aklarmz ve neredeyse sevdiimiz kadnlar, hatalarna varncaya kadar yaratan mizacmz deimedii halde her defasnda, yani her yata ayn ekilde karlamadmz o zor dnemlerden birinden geecektim. Byle zamanlarda, hayatmz blnr ve adeta bir terazinin iki kefesine paylatrlr. Bir kefede, kendisini anlayamadmz halde sevdiimiz, vazgeilmez olduunu sanp bize srt evirmesin diye biraz kenara ekilmenin uygun olacan dndmz kiide honutsuzluk uyandrmama, ona fazla mtevaz grnmeme istei vardr; dier tarafta (snrlanm olmayan, ksmi olmayan) bir ac vardr; bu ac ise, aksine, ancak sz konusu kadnn houna gitmekten, onsuz yapabileceimize kendisini inandrmaktan vazgeip ona dnersek dindirilebilir. Gururun bulunduu kefeden, yala birlikte ypranmasna izin verme zaafm gsterdiimiz azck bir miktar iradeyi alp, kederin bulunduu kefeye sonradan edindiimiz ve ilerlemesine izin verdiimiz fiziksel bir acy eklediimizde grrz ki, yirmi yanda galip gelen cesurca karara karlk, elli yanda, fazla arlam olan, kar arl yetersiz kalan dier kefe, belimizi bker. stelik, durumlar tekrarlanmakla

birlikte, deiirler de; genliin birok baka grevle megul ve kendi kendine daha baml olduu iin bilmedii alkanl da katarak, ak daha karmak hale getirmek gibi uursuz bir iltimas kendimize gememiz de, hayatmzn ortasnda veya sonunda, ihtimal dahilindedir. Gilberte'e yeni yazdm bir mektupta, fkemi btn idde tiyle gstermi, bununla birlikte, tesadfen yazlm ss vererek, arkadamn barmak iin tutunabilecei birka kelimelik bir can simidi atmay da ihmal etmemitim. Bir saniye sonra, rzgr dnmt; bu kez kederli birtakm ifadelerin hazz uruna, tatl szler yazyordum kendisine; mesela kullanan iin son derece hisli, okuyacak olan iinse, gayet skc "bir daha asla"lar ki, ya yalan olduunu dnp "beni istiyorsanz hemen bu gece" diye tercme edecekti, ya da inanacak ve hayatta, tutkun olmadmz kiiler sz konusu olduunda, bizim iin hi fark etmeyen kesin ayrlklardan birinin habercisi olarak alglayacakt. Ne var ki, sevdiimiz srece, ileride dneceimiz, "artk sevmeyen" kiiye layk davranlar gstermemiz mmkn olmadna gre, bize kar kaytsz olduunu bilsek bile, gzel bir ryayla bizi uyutsun, byk bir kederimizi avutsun diye hayallerimizde srekli bizi severmiesine konuturduumuz bir kadnn ruh halini, tam olarak nasl tahmin edebiliriz? Sevdiimiz bir kadnn dnceleri, hareketleri karsndaki aknlmz, tabiat olaylar karsnda (bilim oluturulup bilinmeze bir para k tutmadan nce) ilk fizikilerin, hatta daha da kts, zihninde nedensellik ilkesi olmayan, bir olayla bir dieri arasnda ba kuramayan, dnyay bir rya gibi belirsiz gren bir insann aknlna benzer. Tabii ki bu tutarszlklardan syrlmaya, sebepler bulmaya alyordum. Hatta "nesnel" olmaya, bunun

iin de, Gilberte'in benim gzmdeki nemiyle, yalnz benim onun gzndeki deil, onun da benden bakalarnn gzndeki nemi arasndaki orantszl gzden karmamaya alyordum; bu orantszl hesaba katmayacak olsam, arkadamn kk bir kibarln tutkulu bir itiraf, kendi taknacam gln ve alaltc bir tutumu da, gze girmemi salayacak sade ve zarif bir hareket zannedebilirdim. te yandan, tam tersine bir arla dmekten de korkuyordum; bu durumda da, Gilberte'in bir randevuya gecikmesini, keyifsizken yapt bir hareketi, aresi olmayan bir dmanlk olarak yorumlayabilirdim. kisi de ayn derecede saptrc olan bu iki bak as arasnda, bana doru grnty salayacak olan ay bulmaya alyordum; bunun iin yapmam gereken hesaplar, strabmdan biraz olsun uzaklamam salyordu. Sonunda, belki hesaplarn sonucuna boyun eerek, belki de hesaplara kendi isteimi syleterek, ertesi gn Swann'lara gitmeye karar verdim; mutluydum, ama mutluluum, kmak istemedikleri bir yolculuk yznden uzun sre kvrandktan sonra, gara kadar gidip oradan eve dnerek bavullarn aan insanlarn mutluluuna benziyordu. Kararszlk ektiimiz srada, srf mmkn olan bir kararn dncesi bile (karar vermemeye niyetlenip bu dnceyi atllatrmamsak), gerekletirilen hareketten doacak duygular btn hatlaryla, en kk ayrntsna kadar, canl bir tohum gibi gelitirdii iin, Gilberte'le artk grmemeyi tasarlamakla, son derece sama bir ekilde, bu tasary uygulam kadar kendime eziyet etmi olduumu dndm; madem sonunda onu tekrar grecektim, bunca kararszlktan, sancl boyun eiten tasarruf edebilirdim. Ama arkadalk ilikisini yeniden canlandrma giriimi, Swann'larn evine gitme sresiyle snrland; sebebi, beni ok

seven uan Gilberte'in ktn sylemesi deil (bunun doru olduunu ayn akam, kendisiyle karlam olan kiilerden rendim), syleyi ekliydi: "Beyefendi, kk hanm kt; Beyefendi yalan sylemediimden emin olabilir. Eer Beyefendi bilgi almak isterse, oda hizmetisini artabilirim. Beyefendi'nin hi phesi olmasn ki, kendisini memnun etmek iin her eyi yaparm; kk hanm evde olsayd, Beyefendi'yi derhal onun yanma gtrrdm." Bir nem tayabilecek tek trden szler, yani irade d olan bu szler, nceden hazrlanm bir konumann gizleyecei, kuku gtrmez gerei, hi deilse genel hatlaryla tanmladklarndan, Gilberte'in evresinde, onun iin can skc biri olduum izleniminin hkim olduunu kantlyordu. Bu szler uan azndan kt anda, bende bir nefret uyandrd; bu nefretin nesnesi olarak da, Gilberte yerine ua semeyi tercih ettim. Arkadama duyabileceim btn fkeli duygular, uak zerinde toplad; bu szler sayesinde o duygulardan kurtulan akm, tek bana ayakta kald, ama bu szler ayn zamanda, Gilberte'i bir mddet grmeye almamam gerektiini de gstermiti. zr dilemek iin mutlaka bir mektup yazacakt bana. Buna ramen, onsuz yaayabileceimi gsterebilmek iin, hemen dnmeyecektim kendisine. Zaten mektubunu aldktan sonra Gilberte'le grmek, bir sreliine, daha kolay vazgeebileceim bir ey olacakt; nk istediim an ona kavuabileceimden emin olacaktm. Bu kastl uzaklamaya daha az zlerek katlanabilmem iin gerekli olan, kalbimin, acaba temelli mi bozutuk, Gilberte nianland m, uzaklara m gitti, karld m gibi korkun phelerden kurtulmasyd; Bunu izleyen gnler, Gilberte'siz geirmek zorunda kaldm o eski ylba haftasnn gnlerine benziyordu. Ne var ki, o hafta

bittiinde arkadamn Champs-Elysees'ye dneceinden, onu tekrar eskisi gibi greceimden emindim; stelik ylba tatili sresince Champs-Elysees'ye gitmenin anlam olmayaca da, ayn derecede kesindi. yle ki, artk mazide kalm o kederli hafta boyunca, zntme sknetle tahamml etmitim; nk bu zntnn iinde ne korku vard, ne de umut. imdiyse aksine, acm dayanlmaz klan, neredeyse korku kadar, umuttu. O akam Gilberte'ten bir mektup almaynca, ihmalkrlna, meguliyetlerine vermitim; sabah postasnda mektubunu bulacamdan phem yoktu. Mektubu her gn arpntlar iinde bekliyordum; sadece Gilberte'ten baka kiilerden mektup bulduumda veya hi mektup bulmadmda da, bekleyii, bir knt hali izliyordu; hi mektup olmamas daha kt deildi, nk baka birinin dostluunun kantlar, Gilberte'in ilgisizliinin kantlarn benim iin daha zalim klyordu. Ardndan tekrar, leden sonra postasn beklemeye koyuluyordum. Posta saatlerinin haricinde bile, mektubunu belki elden gnderir diye evden kmaya cesaret edemiyordum. Sonunda, artk ne postacnn, ne de Swann'larn bir uann kapy alabilecei saat geliyor, teskin olma umudunu ertesi sabaha ertelemek gerekiyordu; bylece, strabmn srmeyeceini dndmden, adeta onu durmadan tazelemek zorunda kalyordum. Keder belki ayn kederdi, ama eskisi gibi balangtaki bir duyguyu tekdze bir biimde uzatmak yerine, gn iinde birok kere tekrar balyor, o kadar sk yenilenen bir duyguyla al yapyordu ki, sonunda - tamamen fiziksel, anlk olan - bu duygu sabitleiyordu; yle ki, bekleyiin yaratt huzursuzluk daha yatmaya vakit bulamadan, yeni bir bekleme sebebi ortaya

kt iin, bir saat boyunca bile ok zor tahamml edilebilecek yrek daralmasndan, gnde bir dakika bile kurtulduum olmuyordu. Yani ektiim strap, o eski ylbana gre ok daha zalimdi; nk bu sefer, bu strabn dpedz, olduu gibi kabullenilmesi yerine, her an biteceini grme umudu vard iimde. Yine de sonunda bu kabullenme noktasna vardm; o zaman, kesin olmas gerektiini anladm ve Gilberte'ten temelli vazgetim; hem kendi akm uruna, hem de her eyden nemlisi, beni bir kmsemeyle hatrlamasn istemediim iin. Hatta, tavrm bir ak ksknl zannetmesin diye, daha sonralar, bana randevu verdiinde genellikle kabul ediyor, son anda gelemeyeceimi bildiren bir not yazyor, ama ok zldm de srarla belirtiyordum; tpk grmek istemediim birine yapacam gibi. Gilberte'i ilgisiz olduuma inandrmakta, genellikle kaytsz olduumuz kiilere sakladmz bu esef ifadelerinin, sadece sevdiimiz karsnda takndmz ilgisiz tavrdan ok daha etkili olacan dnyordum. Szlerden daha etkili olan davranlarn srekli tekrarlanmasyla, onu grmekten holanmadm kantladm zaman, belki o beni grmekten holanmaya balard. Heyhat! Nafileydi; onunla hi grmeyerek onda beni grme arzusu uyandrmaya almak, onu temelli kaybetmek demekti; nk her ey bir yana, bu arzu uyanmaya baladnda, devam etmesini istiyorsam, hemen boyun ememem gerekecekti; zaten bu arada en acmasz saatler geip gitmi olacakt; asl o anda vazgeilmezdi benim iin; yaknda, benimle grmekle dindirecei strap o kadar azalm olacakt ki, o andaki gibi, artk bu strab noktalamak iin bir teslim olma, barp tekrar grme gds olmaktan kacakt; bu konuda kendisini

uyarabilmeyi isterdim. Daha sonra, Gilberte'in bana olan sevgisi yeterince glenip ben ona olan sevgimi rahata itiraf edebileceim zaman geldiinde ise, benim sevgim bu kadar uzun sren bir yoklua direnememi ve artk bitmi olacakt; Gilberte'e kar kaytsz olacaktm. Bunu biliyor fakat ona syleyemiyordum; onunla uzunca bir sre grmediim takdirde sevgimin tkeneceini ileri srersem, srf hemen beni yanma arsn diye yle sylediimi zannedecekti. Bu arada, kendimi bu ayrla mahkm etmemi kolaylatran bir ey vard; o da (aksini sylesem de, onu grmeme bir engelin, salk durumumun deil, kendi irademin mani olduunu iyice anlasn diye), Gilberte'in evde olmayacan, bir arkadayla kacan, akam yemeine dnmeyeceini nceden bildiim zamanlarda, mutlaka gidip Mme Swann' ziyaret etmemdi (Mme Swann benim iin yine kzm byk zorluklarla grdm, Gilberte'in Chamyps-Elysees'ye gelmedii gnler, Akasyalar Yolu'nda gezmeye gittiim zamanlardaki Mme Swann olmutu). Bylece Gilberte'le ilgili bir eyler dinleyebiliyor, onun da daha sonra benimle ilgili bir eyler duyacandan ve onunla ilgilenmediimi anlayacandan emin oluyordum. Istrap eken herkes gibi ben de, bu ackl durumumun daha da beter olabileceini dnyordum. nk Gilberte'in oturduu eve rahata girip kabildiim iin, her ne kadar bu imkn kullanmamaya kararl olsam da, eer aclarm ar iddetlenirse, bu straba bir son verebileceimi srekli hatrlatyordum kendi kendime. Sadece gn gnne mutsuzdum. Hatta bu bile abartl saylr. Saatte ka kere (ama artk kslmzn ilk haftalarnda, Swann'larn evine tekrar gitmeye balamadan nce beni kskacna alan o skntl bekleyi olmadan) Gilberte'in bir gn mutlaka bana

gnderecei, belki kendi eliyle getirecei mektubu, kendi kendime ezberden okuyordum! Bu hayal mutluluun srekli gzmn nnde olmas, gerek mutluluun yok olmasna tahamml etmemi kolaylatryordu. Tpk "kayp'lar konusunda olduu gibi, bizi sevmeyen kadnlar konusunda da, artk umulacak bir ey olmadn bilmek, beklemeye devam etmeyi engellemez. Pusuda, kulamz kirite yaarz; tehlikeli bir keif yolculuu iin denize alm ve ldne uzun zaman nce kanaat getirilmi evlatlarn anneleri, her an oullarnn bir mucizeyle kurtulmu olarak, salkl bir halde kapdan gireceini hayal ederler. Bu bekleyi, hatrann gcne ve organlarn dayankllna bal olarak, ya yllar atlatp sonunda oullarnn geri gelmeyeceine tahamml etmelerini, yava yava unutup yaamaya devam etmelerini salar, ya da lmelerine sebep olur. te yandan, kederimin akma faydas olduu dncesiyle biraz teselli buluyordum. Gilberte'i grmeden Mme Swann'a yaptm her ziyaret, benim iin zulmd, ama Gilberte'in benim hakkmdaki dncesini de bir o kadar dzelttiini hissediyordum. Zaten Mme Swann'a her gidiimde nce kznn evde bulunmayacandan emin olmaya gayret gsteriyorsam, sebebi belki onunla ks kalma kararm kadar, vazgeme isteimle birleen ve Gilberte'in ar zalim yann benden gizleyen barma umuduydu (insan ruhunda pek az istek, devaml surette mutlaktr; ruhun, farkl hatralarn beklenmedik aknyla glenen yasalarndan biri, kesikliktir)! Bu umudun niin bo bir hayal olduunu pekala biliyordum. Birazdan belki bir yabanc btn servetini bana brakr diye dnp kuru ekmeine daha az gzya katan bir fakir gibiydim. Hepimiz, gerei dayanlr klmak iin, kimi kk

lgnlklar iimizde srdrmek zorundayzdr. Benim durumumda, Gilberte'le karlamadm srece - ayrlk daha baaryla gerekletii gibi - umudum da tertemiz kalyordu. Annesinin evinde Gilberte'le karlasak, belki yle tamiri mmkn olmayan szler sarfederdik ki birbirimize, kslmz kesinlik kazanabilir, umudum tamamen krlabilir ve te yandan yeni bir kayg ortaya kp akm uyandrabilir, tevekkl zorlatrabilirdi. Daha ok uzun zaman evvel, kzyla dargnlmzdan ok nceleri, Mme Swann yle demiti bana: "Gilberte'i ziyaret etmeniz ok ho, ama arasra beni de grmeye gelmenizi isterim; Choufleury'me23 gelmeyin ama, ok kalabalk olur, sklrsnz; dier gnler beni biraz ge saatte bulabilirsiniz." Dolaysyla, onu grmeye gitmekle, eskiden dile getirmi olduu bir isteini uzun zaman sonra yerine getirir gibiydim. ok ge saatte, hava karardktan sonra, neredeyse bizimkiler sofraya otururken, Gilberte'i grmeyeceimi, ama sadece onu dneceimi bildiim bir ziyaret yapmaya gidiyordum Mme Swann'a. O zamanlar imdikinden daha karanlk olan, merkezdeki caddelerde bile elektriin bulunmad, evlerdeyse pek az bulunduu Paris'in, uzak saylan bu semtinde, zemin kattaki veya (Mme Swann'n genellikle misafirlerini kabul ettii salon gibi) ok alak bir asma kattaki salonun lambalar, soka aydnlatmaya yeter, sokaktan geenlerin, balarn evirip bakmalarna, kapnn nndeki birka gzel koumlu kupa arabasnn varln, bu lambalarn na ve onun hem grnr, hem rtl kaynana yormalarna sebep olurdu.
Offenbach'n bir operetinin kahraman. Operetin konusu, baarsz bir davettir.
23

Yoldan geen, bu kupa arabalarndan birinin harekete getiini grd zaman, bu esrarengiz kaynakta bir deiiklik olduunu dnr, bir heyecan duyard; hlbuki hareketin sebebi, hayvanlar r diye korkan arabacnn, ara sra onlar bir aa bir yukar yrtmesiydi sadece; atlarn kauuk tekerleklerin sessiz fonunda belirginleen admlar, bu gidi gelileri daha da etkileyici klard. O yllarda, sokaktan geenlerin, sokak hangi sokak olursa olsun, daire kaldrmdan ok fazla yksekte deilse, genellikle gzne ilien "k bahesi"ne, artk ancak P.J. Stahl'n hediyelik kitaplarndaki gravrlerde rastlanabilir; gnmzn XVI. Louis salonlarndaki tek tk ss ieklerinin (uzun boyunlu, bir iek daha sdrlamayacak kristal bir vazoda tek bir gl veya Japon sseni) aksine, o zamanlar evlerdeki bitki bolluuna ve dzenlenilerinde hibir stilizasyon bulunmamasna baklacak olursa, yle grnyor ki, bu k baheleri, ev hanmlarnda, souk, l bir dekorasyon kaygsna deil, canl, zevkli bir botanik tutkusuna cevap veriyordu. O zamanlarn konaklarnda, ylba sabah - ocuklar hava aydnlanncaya kadar sabredemediinden - yanan lambann altna yerletirilmi minik, tanr seralar daha geni apta hatrlatrd; bu seralar, dier ylba hediyelerinin arasnda, en gzel hediye olarak durur, yetitirilebilecek bitkiler, kn plakln teselli ederdi. K baheleri, bu seralardan da ok, onlarn yan banda duran bir baka ylba hediyesinin, gzel bir kitabn iindeki sera resmine benzerlerdi; bu hediye ocuklara deil de eserin kahraman Mile Lili'ye verildii halde, onlar yle bylerdi ki, o zamann ocuklar, imdi, yalanmaya yz tutmuken, o gzel yllarda, kn en gzel mevsim olduunu geirirler akllarndan. Nihayet, bu k

bahesinin en dibinde, sokaktan baknca kl pencereyi, bu izilmi veya gerek ocuk seralarnn camlarna benzeten eitli trlerden aalarn ardnda, sokaktan geenin parmak ucunda ykselirse genellikle grecei ey, oturmakta olan bir kadnn karsnda ayakta durmu, yakasnda bir gardenya veya bir karanfille, redingotlu bir erkekti; salonun - o sralar yeni ithal edilmi olan - semaverden belki bugn hl kan, ama alld iin kimsenin artk fark etmedii buharlarla kehribar rengine brnm havasnda erkek de, kadn da, bir topazn iindeki ilemeler gibi buulu grnrd. Mme Swann bu "ay"a ok nem verirdi; bir erkee, "Beni her gn biraz ge saatte evde bulabilirsiniz, aya beklerim," derken, hem orijinal, hem de byleyici olduunu dnrd; hafif bir ngiliz aksanyla telaffuz ettii bu szlere zarif ve tatl bir tebessm elik eder, muhatab ise, szlerini sayg uyandran, dikkat gerektiren, nemli, zel bir eymi gibi, ciddiyetle selamlayarak, tek kelimesini karmadan dinlerdi. Yukarda belirtilen sebepler haricinde, Mme Swann'n salonunda ieklerin sadece bir ss olmamasnn bir sebebi de, dneme deil, ksmen, Odette'in bir zamanlar srm olduu hayata balyd. Eski Odette gibi mehur bir yosma, byk lde klar iin, yani evinde yaar; bu da onu kendisi iin yaamaya sevk edebilir. Namuslu bir kadnda grlen ve tabii ki onun iin de bir nem tayabilecek olan eyler, ne olursa olsun, yosma iin en byk nem tayan eylerdir. Yosmann gnnn doruk noktas, insanlar iin giyindii deil, bir erkek iin soyunduu andr. Yosmann, sabahlkla da, gecelikle de, gece elbisesi giymikenki kadar k olmas gerekir. Dier kadnlar mcevherlerini gsterirler; yosma, incileriyle i ie yaar. Bu tr bir hayat, gizli, yani neredeyse menfaatten uzak bir lks zorunlu klar ve

sonunda zevk haline getirir. Mme Swann bunu ieklere de yanstrd. Koltuunun yannda daima, olduu gibi Parma menekeleriyle veya yapraklar suya salm papatyalarla dolu, dev bir kristal kse olurdu; bu iekler, ieriye giren kiinin gznde, sevilen, yarda kesilmi bir faaliyetin gstergesi, Mme Swann'n kendi bana, kendi zevki iin itii bir fincan ay gibiydi; hatta daha mahrem, daha esrarengiz bir faaliyeti akla getirirlerdi; yle ki, o salm iekleri grnce, insann iinden, sanki Odette'in nnde ak duran, biraz nce okuduu, dolaysyla belki de o anda dnd eyi ifa edebilecek bir kitabn balna bakm gibi, zr dilemek geerdi. stelik iekler kitaptan farkl olarak, canlydlar; insan ekinir, Mme Swann' ziyaret etmek zere ieri girerken onu yalnz bulamayaca, onunla birlikte ieri girerken salonu bo bulamayaca hissine kaplrd; nk Odette'in misafirleri iin hazrlanmam, adeta Odette tarafndan orada unutulmu bu iekler, salonda, esrarl ve ev sahibesinin hayatnn bilinmeyen saatlerine ait bir yer tutard; sanki bu ieklerle Odette arasnda, insann blmekten korktuu zel sohbetler olmu, olmaya da devam edecekmi gibiydi; gzlerinizi Parma menekelerinin solmu, sulanm, dalm moruna diker, bu sohbetlerin srrn bo yere zmeye alrdnz. Ekim sonundan itibaren, Odette o dnemde hl five o'clock tea24 diye adlandrlan ay iin, eve belli bir saatte dnmeye alyordu; Mme Verdurin bir salon oluturabildiyse, kendisini daima ayn saatte evinde bulmak mmkn olduu iin bunu baarabildi, dendiini duymutu (tekrarlamaktan da holanrd). Odette de bir salon sahibi olmay hayal ediyordu; ayn trden, ama daha
24 be ay.

serbest, kendi deyiiyle senza rigore25 bir salon. Kendisini bir tr Lespinasse gibi gryor, kendi kk topluluklarnn Deffand'ndan, en ho erkekleri, zellikle Swann' almak suretiyle rakip bir salon kurduunu dnyordu; kendisini deilse de, gemii bilmeyen yeni gelenleri inandrmay baard sylenen yorumuna gre, Odette topluluktan ayrldnda Swann onu izlemiti. Ama ok sevdiimiz baz rolleri herkesin karsnda o kadar ok oynar, kendi kendimize de o kadar tekrarlarz ki, kant olarak, neredeyse tamamen unutulmu bir gerekten ok bu hayal rollere daha byk bir kolaylkla bavururuz. Mme Swann', darya hi kmam olduu gnlerde, ilk kar kadar beyaz, krepdin bir sabahlk iinde, bazen de, pembe veya beyaz bir iek dalma benzeyen, gnmzde, ok haksz ekilde, ka hi uygun bulunmaya cak, uzun, ipek muslin, plili bir elbise iinde bulurdunuz. Bu ince kumalar ve bu tatl renkler, kadna - o zamanlarn perdeli kaplarla rtl, dnemin yksek sosyete romanclarnn bulduu en zarif tabirle "yumuack kapitone" salonlarnn mthi scanda - ka ramen, yan banda, ak kiraz pembesi plaklklaryla, tpk bahardaki gibi durabilen gllerin, soua dayanksz, narin havasn verirdi. Seslerin hallar tarafndan yutulmas, derinlere gmlmesi sebebiyle, imdikinin aksine ieri girdiinizi duymayan evin hanm, neredeyse siz nne gelinceye kadar okumasna devam ederdi; bu da, o srada bile modas gemi olan bu elbiseleri imdi hatrladmzda bulduumuz o hayalperest havay, anszn yakalanm bir srrn bysn andran cazibeyi artrrd; o dnemde belki bir tek Mme Swann'n henz vazgemedii bu
25

kuralc olmayan.

elbiseler, onlar giyen kiinin bir roman kahraman olmas gerektiim dndrr bizlere; nk oumuz onlar sadece Henry Greville'in romanlarnda grmzdr. Odette'in salonunda artk, k banda, Swann'n bir zamanlar onun evinde katiyen gremeyecei, kocaman, rengrenk kasmpatlar oluyordu. Ertesi gn "Arkadan beni ziyarete geldi," diyecei Gilberte'in annesi olarak, gzmde tekrar eski esrarengiz iirselliine brnen Mme Swann'a yaptm bu hznl ziyaretler srasnda, o kasmpatlarna duyduum hayranln sebebi, herhalde, koltuklarn XV. Louis ipei gibi uuk pembe, krepdin sabahlk gibi kar beyaz veya semaver gibi metalik krmz olan bu ieklerin, salonun kendi dekoru kadar zengin ve ince, ama canl ve ancak birka gn srecek bir renklilikte, ek bir dekor oluturmasyd. Ama beni asl duygulandran, bu kasmpatlarnn geicilii deil, batan gnein, kasm akamnn sisinde btn ihtiamyla beliren ayn pembe ve bakr tonlarna oranla, kalclyd; Mme Swann'n evine girmeden nce grdm bu renkler, gkyznde silindikten sonra, alev alev tutumu ieklerde yaamaya devam ederdi. Byk bir renki tarafndan, bir insann evini sslemek zere atmosferin ve gnein deikenliinden koparlp alnm alevlere benzeyen bu kasmpatlar, derin hznme ramen, ay saati boyunca, kasm aynn, mahrem ve esrarl ihtiamlarn yan bamda ldattklar, ksa mrl zevklerini, agzllkle tatmaya davet ederlerdi beni. Heyhat, bu ihtiama dinlediim konumalarla ulamam imknszd; aralarnda pek bir benzerlik yoktu. Mme Swann, Mme Cottard'n karsnda bile, saat ge de olsa, sevecen, tatl bir tavr taknr, "Yok canm, henz ge deil, saate bakmayn; saatin bir yere gittii yok; ne iiniz var bu kadar acele?"

diyerek, kartvizit czdann elinden brakmayan profesrn karsna, bir kk turta daha ikram ederdi. Mme Bontemps, Mme Swann'a, "nsan bu evden bir trl gidemiyor," derken, kendi duygularnn ifade edildiini duymann aknlyla Mme Cottard haykrrd: "Ben de azck aklmla iimden daima ayn eyi geiririm!" Mme Swann kendilerini tantrdnda, Jockey Kulb'nden beyefendilerin, byle bir eref karsnda ezilmi gibi takdirle, ararak selamladklar bu sevimsiz kk burjuva, Odette'in sekin arkadalarnn karsnda ekingen davranr, kendi ifadesiyle "mdafaa"ya geerdi; nk en basit konularda bile asil bir dil kullanrd. Mme Swann, Mme Cottard'a, "Sizden hi beklemezdim, arambadr beni atlatyorsunuz," derdi. "Haklsnz Odette, sizi asrlardr grmyorum. Grdnz gibi suumu kabul ediyorum, ama unu da sylemem gerekir ki," derdi Mme Cottard, utanga, dalgn bir tavrla (hekim kars olmakla birlikte, romatizmadan veya bbrek sancsndan, ancak dolambal imalarla sz etmeye cesaret edebilirdi), "benim de ufak tefek skntlarm oldu. Herkesin olduu gibi. Ayrca bir de erkek personel konusunda bir kriz yaad m. Otoriteye ar dkn deilimdir ama, ibret olsun diye sofracbam kovmak zorunda kaldm; zaten sanyorum daha yksek kazanl bir i aryordu kendisine. Ne var ki onun gidii, neredeyse btn ekibin istifasna yol ayordu. Oda hizmetim de kalmak istemiyordu; Homeros'a yarar sahneler yaand. Her eye ramen dmeni elden brakmadm; bana gerek bir ders oldu diyebilirim. Sizi bu hizmetkr konularyla skyorum ama, personelde deiiklik yapmak zorunda kalmann ne belal bir ey olduunu siz de benim kadar

bilirsiniz. Gzel kznz gremeyecek miyiz?" diye sorard. "Hayr, gzel kzm bir arkadana akam yemeine gitti," diye cevap verirdi Mme Swann. Sonra bana dnp devam ederdi: "Zannediyorum yarn kendisini grmeye gelin diye size yazmt. Ya sizin baby'ler nasl?" diye sorard profesrn karma. Ben rahat bir nefes alrdm. Mme Swann'n, Gilberte'i istediim zaman grebileceimi kantlayan bu szleri, orada bulmay umduum, o dnemde Mme Swann'a yaptm ziyaretleri benim iin ok gerekli klan huzuru verirdi nihayet. "Hayr, bu akam kendisine cevap yazacam. Zaten Gilberte'le benim, artk grmemiz mmkn deil," derdim, ayrlmz esrarengiz bir sebebe atfedercesine; bu da bir ak yanlgsna daha ok kaplmam salar, benim Gilberte'ten, onun da benden sevecenlikle sz ediimizle de beslenirdi. "Biliyorsunuz, size olan sevgisi sonsuzdur," derdi Mme Swann bana. "Gerekten gelmek istemez misiniz yarn?" Birdenbire, bir sevin ykselirdi iimde; "Aslnda neden olmasn, madem ki bizzat annesi teklif ediyor?" derdim kendi kendime. Ama hemen ardndan znt kaplard yine iimi. Gilberte'in, beni grnce, son zamanlardaki kaytszlmn numara olduunu dnmesinden korkar, ayrl uzatmay tercih ederdim. Bir kenarda bu konumalar yapld srada, Mme Bontemps, devlet adamlarnn karlarnn skclndan ikyet ederdi; nk herkesi can skc ve gln bulurmu, kocasnn mevkiine zlrm gibi davranrd: "Demek siz arka arkaya elli doktor karsn misafir edebiliyorsunuz," derdi, kendisinin tersine, herkese kar iyi niyetle ve btn sorumluluklara kar saygyla dolu olan Mme Cottard'a. "Ah, siz gerek bir azizesiniz! Benim bakanlk

evresinde mecburiyetlerim var tabii. Gelin grn ki, elimde deil, o memur hanmlarna taklmadan edemiyorum. Yeenim Albertine de tpk benim gibi. Daha bu yanda bir cretli, grseniz... Geen hafta, gnmde, maliye bakanl mstearnn kars, yemek piirmekten anlamadn sylyordu. Yeenim en tatl tebessmyle, 'Ama hanmefendi, bilmeniz gerekirdi, babanz a yamayd,' dedi." "Ah, bu hikyeye baylyorum, mthi bence!" derdi Mme Swann. "Ama hi deilse doktorun muayene gnleri iin, sizin kendi ieklerinizle, kitaplarnzla, sevdiiniz eylerle bir kk yuvanz olmas lazm," diye t verirdi Mme Cottard'a. "Aynen byle, pat diye suratna syledi, pat diye. Bana da nceden hi belli etmemiti, kk eytan, tilki gibi kurnaz bir kz. Siz ne talihliymisiniz ki, kendinizi tutabiliyorsunuz; dncelerini gizlemeyi becerebilen insanlara ok gpta ediyorum." "Benim gizlememe gerek olmuyor hanmefendi; ben pek zor beenen bir insan deilimdir," diye tatllkla cevap verirdi Mme Cottard. "Bir kere, benim sizin gibi hakkm yok beenmemeye," diye eklerken, sesi biraz ykselirdi; hayranlk uyandran, kocasnn mesleinde ykselmesine yardmc olan o nazik iltifatlarndan, ustaca vglerinden birini ne zaman konumaya sokacak olsa, vurgulamak iin biraz yksek sesle sylerdi. "Ayrca, profesre faydal olabilecek her eyi ben seve seve yapyorum." "Ama hanmefendi, yapabilmek var bir de. Herhalde sinirli deilsiniz siz. Ben savunma bakannn karsnn mimiklerini grdm anda, onu taklit etmeye koyuluyorum. nsann byle bir mizac olmas korkun bir ey."

"Ah, evet," derdi Mme Cttard, "tiki varm, ben de duydum, kocamn da ok yksek mevkide bir tand var, eh tabii, beyler de kendi aralarnda konuurken..." "Bir rnek daha vereyim hanmefendi; protokol bakan kamburdur mesela; hi amaz, evime geldiinin beinci dakikasnda, gider kamburuna dokunurum. Kocam benim yzmden kendisini grevden alacaklarn sylyor. Ne yapalm, bakanln can cehenneme! Evet, bakanln can cehenneme! Bunu mektup ktlarmn stne yazdrmak isterdim dorusu. Eminim sylediklerim sizi dehete dryordur; nk siz iyi kalplisiniz; oysa ben itiraf edeyim ki, kk fesatlklara baylrm. Onlar da olmasa bu hayat pek tekdze olurdu." Srekli olarak bakanlktan, Olympos'tan sz eder gibi sz e- derdi. Mme Swann, konuyu deitirmek iin Mme Cottard'a dnerdi: "Bugn ok gzelsiniz. Redfern'in eseri mi?" "Hayr, biliyorsunuz ben Raudnitz'in hayranymdr. Zaten dikmedi, dzeltti." "Ama ok k olmu dorusu!" "Ne kadar tahmin edersiniz? ...Hayr, ilk rakam deitirin." "nanlr ey deil, bedava. Bana misli demilerdi." "te tarih de byle yazlyor," sonucunu karrd doktorun kars. Sonra Mme Swann'n hediyesi olan bir fular gsterirdi: "Baknz Odette. Tandnz m?" Bir perdenin aralndan, akacktan, rahatsz etmekten kor- karm gibi, saygl, trensel bir edayla bir ba uzanrd; Swann'd bu. "Odette, Agrigento Prensi alma odamda, gelip size sayglarn sunabilir mi diye soruyor. Ne cevap vereyim?" "ok memnun olurum, tabii," derdi Odette, honut bir tavrla,

ama sknetini koruyarak; teden beri, yosmalk dneminde bile hep k erkekleri misafir etmi olduundan, Odette iin sakin olmak ok kolayd bu durumda; Swann izin verildiini bildirmek zere gider, sonra, bu arada Mme Verdurin ieri girmemise, prensle birlikte karsnn yanma dnerdi. Swann Odette'le evlenirken, artk kk kabileyle grmemesini rica etmiti kendisinden (bunu istemesi iin epeyce sebep vard; olmasa bile ayn eyi yapard; nk nankrlk yasasnn istisnas yoktur ve btn arabulucularn veya kar gzetmeyilerinin basiretsizliini ortaya karr). Odette'e, Mme Verdurin'le ylda iki kere grme izni vermiti sadece; yllar boyunca Odette'e ve hatta Swann'a evin sevgili ocuklar muamelesi yapm olan Patronie'ye kar yaplan hakarete gcenen kimi mritlere, bu da byk bir arlk gibi geliyordu. nk kk toplulukta, baz geceleri atlatp gizlice Odette'in bir davetine katlan, grldkleri takdirde de, Bergotte'u grme merakn bahane olarak hazr bulunduran hainler bulunmakla birlikte (geri Patronie Bergotte'un Swann'lara gidip gelmediini, yeteneksiz olduunu ileri srerdi ama yine de Bergotte'u, kendi ok sevdii deyiiyle cezbetmeye alrd), "arlar" da vard. nsanlar, birisini kzdrmak iin benimsemelerinden holanacamz ar tutumdan genellikle caydran belirli grg kurallarndan habersiz olan bu arlar, Mme Verdurin'in, Odette'le ilikisini tmden kesmesini bo yere arzulamlar, Odette'i glerek, "Paralanmadan sonra Patronie'ye ok ender gidiyoruz. Kocam bekrken daha kolayd gene, ama bir evlilikte her zaman o kadar kolay olmuyor... Dorusunu isterseniz Monsieur Swann, Mme Verdurin'den pek hazzetmiyor, srekli gidip gelsem houna gitmeyecek. Ben de sadk bir e olarak..."

deme zevkinden mahrum edememilerdi. Swann akam davetlerinde karsyla birlikte Verdurin'lere gidiyor, fakat Mme Verdurin Odette'i ziyarete geldiinde orada bulunmamaya alyordu. Bu yzden, eer Patronie salondaysa, Agrigento Prensi ieri tek bana girerdi. Odette de zaten bir tek prensi tantr, Mme Verdurin'in bilinmeyen birtakm isimleri duymamasn, tanmad birok ehre grp kendisini nemli soylularn arasnda zannetmesini tercih ederdi; bu hesab o kadar baarl olurdu ki, akamna Mme Verdurin kocasna tiksintiyle, "Ne ho bir evre! Gericilerin kaymak tabakas olduu gibi oradayd!" derdi. Odette de Mme Verdurin konusunda tam ters bir yanlg iindeydi. Patronie'nin salonu, ileride greceimiz ekline brnmeye henz balamamt bile. Mme Verdurin, yeni kazanlm tek tk parlak unsurlarn bir gruh iinde boulaca kalabalk davetlerden kanlan, cezbedilebilmi on tane doru kiinin yaratc gcnn, yetmi kere on kiiyi daha ekmesini beklemenin tercih edildii kuluka dneminde bile deildi daha. Odette'in fazla gecikmeden yapaca gibi, Mme Verdurin de aslnda "yksek sosyetemi hedefliyordu, ama saldr alanlar henz o kadar snrlyd, Odette'in ayn hedefe ulamak iin fethetme ihtimali olan alanlardan o kadar uzakt ki, Odette, Patronie'nin kafasnda gelitirdii stratejik planlardan tamamen habersizdi. Bu yzden de, Odette'e Mme Verdurin'den bir snop olarak sz edildiinde, tamamen iyi niyetle glmeye balar ve "Tam tersine. Bir kere Mme Verdurin kimseyi tanmaz, gerekli artlara sahip deil. Ayrca hakkn da vermek gerekir, o bu durumdan memnun. Onun sevdii, kendi aramba toplantlar, hosohbet insanlardr," derdi. Gizliden gizliye (byle bir okulda yetimi biri olarak renmi

olduunu ummakla birlikte) Mme Verdurin'in baz becerilerine gpta ederdi; bunlar, Patronie'nin byk nem verdii, ama aslnda olmayan incelikle ilemekten, boluu yontmaktan ibaret olan, akas, Hilik Sanatlar'yd: bir ev hanm iin, "bir araya getirme", "gruplandrma", "deerlendirme", "silikleme" ve "bala" ilevi grme sanat. Ne olursa olsun, Mme Swann'n hanm arkadalar, genellikle sadece kendi salonunda dnlen bir kadn Odette'in evinde grmekten etkilenirlerdi; gzlerinde, blnmez bir davetli kadrosuyla evrelenmi halde canlandrdklar Patronie'yi, Odette'in beyaz krklerle kapl salonunda, bir o kadar yumuak, dalgkuu tynden krkne sarnm halde, salonun ortasnda kendi bana bir salon gibi grdklerinde, hayallerindeki kk topluluu, bu kez misafir rolndeki Mme Verdurin'in ahsnda ifade bulmu, zetlenmi, tek bir koltua skm halde grm gibi olurlard. Hanmlarn en ekingen olanlar, ll bir ekilde ekilmek isterler, yeni ayaa kalkm bir hastay fazla yormamann daha akllca olacam bakalarna ima etmeye alr gibi, oul konuarak, "Odette, bize msaade," derlerdi. Patronie'nin ismiyle hitap ettii Mme Cottard'a zenirlerdi. Mritlerinden birinin, kendisini izleyeceine orada kalmas fikrine tahamml olmayan Mme Verdurin, giderken, "Sizi karaym m?" derdi Mme Cottard'a. "Hanmefendi beni gtrmeyi teklif etme ltfunda bulunmutu," diye cevap verirdi Mme Cottard; daha nl birisi uruna, Mme Bontemps'n eritlerle ssl arabasyla kendisini brakma teklifini kabul etmi olduunu, unutmu gibi grnmek istemezdi. "Dorusu beni arabalarnda gtrmeyi teklif eden arkadalara ok minnettarm. Kendi arabam olmadndan,

benim iin mthi bir imkn." "stelik," derdi Patronie, (fazla konumaya cesaret edemezdi; nk Mme Bontemps' biraz tanyordu ve aramba toplantlarna davet etmiti), "Mme de Crcy'nin evi sizin eve pek yakn saylmaz. Aman Tanrm! Mme Swann demeye hayat boyu alamayacam." Kk kabilenin fazla zeki olmayan yeleri iin, Mme Swann demeye alamyormu gibi yapmak, bir espriydi. "Madame de Crcy demeye o kadar almm ki, gene aryordum az kalsn." Sadece Mme Verdurin, Odette'le konuurken az kalsnla yetinmez, mahsus arrd. "Odette, bu cra semtte oturmaya korkmuyor musunuz? Ben olsam akam eve dnerken rahat edemezdim. stelik ok da rutubetli. Kocanzn egzamasna hi iyi gelmiyor olmal. Yoksa fare de mi var?" "Yok canm, daha neler!" "yi, iyi, bana yle demilerdi de. Doru olmadna ok sevindim; nk benim fareden dm patlar, bir daha evinize gelemezdim. Hoa kaln ekerim, yaknda grrz; biliyorsunuz, sizi grmek beni ok mutlu ediyor. Kasmpatlarn dzenlemeyi bilmiyorsunuz," derdi giderken, onu uurlamak zere kalkm olan Mme Swann'a. "Bunlar Japon iekleri, Japonlar gibi dzenlemek gerekiyor o yzden." "Madame Verdurin'in her sz benim iin Tanr kelam gibidir, ama bu konuda kendisine katlmyorum. Gzel kasmpatlarn arayp bulmakta stnze yok Odette," derdi Mme Cottard, Patronie kapy kapattktan sonra. "Sevgili Mme Verdu rin bakalarnn ieklerine her zaman pek iyi gzle bakmaz," diye cevap verirdi Mme Swann alak sesle. "Hangi iekiyi kullanyorsunuz Odette?" diye sorard Mme Cottard, Patronie'ye ynelik eletiriler fazla uzamasn diye. "Lematre mi? Dorusunu isterseniz, geen gn Lematre'in dkknnn nnde iri, pembe bir al grdm, bir lgnlk yaptm." Ama

terbiyesi msaade etmediinden, fiyat konusunda kesin bilgi vermeyip, aslnda kolay parlayan bir insan olmayan profesrn, isyan ettiini, kendisine parann deerini bilmediini sylediini anlatmakla yetindi. "Hayr, benim tek yetkili iekim Debac'tr." "Benim de," derdi Mme Cottard, "ama dorusunu sylemek gerekirse, Lachaume'la kendisine ihanet ettiim oluyor." "Ya, demek onu Lachaume'la aldatyorsunuz, syleyeceim bunu kendisine!" diye cevap verirdi Odette; kendini kk kabileye oranla daha rahat hissettii kendi evinde, espri yapmaya, konumay ynlendirmeye gayret ederdi. "Ayrca Lachaume gerekten ok pahal oldu; fiyatlar ok yksek, ben fiyatlarn mnasebetsiz buluyorum!" diye haykrrd glerek. Bu srada, Verdurin'lere gitmek istemediini yz kere belirtmi olan Mme Bontemps, aramba toplantlarna davet edildiine baylm, en fazla ka kere gidebileceini hesaplamaktayd. Mme Verdurin'in, hibir toplantnn karlmamasn tercih ettiini bilmiyordu; te yandan, bir ev hanm tarafndan bir "dizi"ye arldnda, her zaman hoa gitmeyi bilen insanlar gibi, bo vakti ve dar kma istei varsa davet edildii eve gitmeyi alkanlk haline getirmemi, az aranlan insanlardand; bu tr insanlar ise, yokluklarnn fark edileceini umarak, rnein birinci ve nc geceden kendilerini mahrum eder, ikinci ve drdnc gecelerde boy gsterirler; nc gecenin zellikle parlak geecei yolunda bir haber almamlarsa bu sray bozmazlar, "geen defa maalesef mazeretleri olduunu" ileri srerler. te bu insanlardan biri olan Mme Bontemps, paskalyadan nce ka aramba olduunu, zorlu- yormu gibi grnmeden bir fazla arambay nasl araya sktrabileceini hesaplyordu. Birlikte

dnecei Mme Cottard'n kendisine baz bilgiler vereceini umuyordu. "Aa, Madame Bontemps, bakyorum kalkyorsunuz, byle kama belirtisi gstermeniz ok kt bir ey. Geen perembe gelmeyiinizi telafi etmek zorundasnz... Hadi, birazck daha oturun. Herhalde yemekten nce bir ziyaret daha yapacak deilsiniz. Gerekten cannz ekmiyor mu?" diye eklerdi Mme Swann, bir pasta taba uzatarak. "Biliyor musunuz, u ufaklar hi fena deil. Pek matah grnmyorlar ama bir tadn, nasl bulacaksnz bakalm." "Aksine ok lezzetli grnyor," diye cevap verirdi Mme Cottard; "zaten sizde yiyecek sknts asla ekilmez. malatn sormama hi gerek yok, her eyi Rebattet'den getirttiinizi biliyorum. Dorusunu isterseniz ben daha eklektik hareket ediyorum. Ptifurlar ve her tr ekerleme iin genellikle Bourbonneux'ye bavuruyorum. Ama dondurma denen eyi hi bilmediklerini kabul ediyorum. Dondurmann her trls, Bavyera kremas konusunda Rebattet tek isim. Kocamn deyiiyle, nec plus ultra.26" "Ama bunlar evde yapld. Sahi almaz msnz?" "Sonra akam yemei yiyemem," diye cevap verirdi. Mme Bontemps, "ama birazck daha oturaym; biliyor musunuz, sizin gibi akll bir kadnla sohbet etmek ok houma gidiyor." "Beni mnasebetsiz bulacaksnz Odette, ama Mme Trombert'in apkas hakknda ne dndnz merak ediyorum. Byk apkalarn moda olduunu biliyorum elbette. Yine de bu biraz abartl deil miydi? stelik geen gn bana geldiinde takt apkann yannda bugnk minicik kalrd." "Yok canm, hi akll deilimdir ben," derdi Odette, bylesinin
26

en stn

doru olduunu dnerek. "Aslnda safn tekiyimdir; kim ne dese inanrm, olmadk eyi dert edinirim." Bylece, bir yandan kendine ait bir hayat sren ve karsn aldatan Swann gibi bir erkekle evlendii iin, balangta ok ac ekmi olduunu ima ederdi. Bu arada "hi akll deilimdir" szlerini duyan Agrigento Prensi itiraz etmeyi grev bilirdi, ancak hazrcevap deildi. "Daha neler!" diye haykrrd Mme Bontemps. "Siz mi akll deilsiniz!" "Gerekten, ben de kendi kendime, 'Doru mu duydum acaba?' diyordum," derdi prens, bu frsat karmayarak. "Kulaklarm beni yanltm olmal." "Yok canm, doru sylyorum, inann," derdi Odette, "ben aslnda her eye aran, nyarglarla dolu, kendi kesinde yaayan, zellikle de ok cahil bir kk burjuvaymdr." Sonra Charlus Baronu'ndan haber sorard: "Sevgili baronu grdnz m?" "Siz mi cahilsiniz!" diye haykrrd Mme Bontemps. "O zaman giyim kuam dnda tek laf etmeyi bilmeyen btn o bakan hanmlarna, resm sosyeteye ne demeli? Size bir rnek vereyim hanmefendi: Daha bir hafta nce, eitim bakannn karsna Lohengrin'den sz ettim. Ne dedi biliyor musunuz? 'Lohengrin mi? Aa, evet, Folies-Bergere'in son revs, herkes glmekten katlyormu diye duydum.' te hanmefendi, ne yaparsnz, insan byle eyler duyunca tepesi atyor. Kadna bir tokat atmak geti iimden. Bende de biraz tuhaflk vardr. Siz syleyin beyefendi," derdi bana dnerek, "hakl deil miyim?" "Biliyor musunuz," derdi Mme Cottard, "insan byle damdan der gibi, hi hazrlksz imtihana ekilince biraz ters cevap vermesi hogrlebilir. Ben bu konuda tecrbeliyim; Mme Verdurin'in detidir, ba grtlamza dayayverir." "Mme Verdurin'den sz almken," derdi Mme Bontemps Mme Cottard'a, "aramba gn evinde kimler olacak, biliyor

musunuz?.. Aa, imdi hatrladm, gelecek arambaya szmz vard. Bir sonraki aramba, akam yemeini bizimle yemeye ne dersiniz? Sonra da birlikte Madame Verdurin'e gideriz. Tek bama gitmeye ekini- yorum, bilmem neden, o kadn beni hep korkutmutur." "Ben size sebebini syleyeyim," diye cevap verirdi Mme Cottard; "Mme Verdurin'in sizi korkutan yan, sesidir. Ne yaparsnz, herkesin Madame Swann kadar gzel bir sesi olamaz. Ama Patronie'nin de dedii gibi, temas kuruldu mu, buzlar hemen zlverir. Aslnda ok misafirperverdir. Yine de sizi gayet iyi anlyorum; yabanc bir evrede ilk kez bulunmak pek ho bir duygu deildir." "Akam yemeine siz de katlabilirsiniz," derdi Mme Bontemps Mme Swann'a. "Yemekten sonra hep birlikte Verdurin yaparz; isterse Patronie bana dik dik bakp bir daha davet etmesin, biz yine de mz bir arada sohbet ederiz; benim en ok houma gidecek olan bu." Ne var ki bu szler gerei pek yanstmasa gerekti, nk Mme Bontemps sormaya devam ederdi: "Bir sonraki aramba kimler olur dersiniz? Neler yaplr? ok kalabalk olmasa bari..." "Ben katiyen gidemem," derdi Odette. "Biz son aramba yle bir urarz. O zamana kadar beklemeye razysanz..." Fakat Mme Bontemps bu erteleme teklifini pek cazip bulmam gibiydi. Bir salonun manevi deeriyle kl, genellikle doru orantl deil de, ters orantl olsa bile, Swann'n Mme Bontemps' sevimli bulduuna baklrsa, yle grnyor ki, insann gzden dtn kabul etmesi, holanmaya raz olduu kiilerin hem zeklar, hem de baka zellikleri konusunda mklpesentlikten vazgemesi sonucunu dourmaktadr. Eer bu doruysa, insanlarn da, tpk halklar gibi, bamszlklarn kaybedince, kltrlerinin ve hatta

dillerinin de ortadan kaybolmas gerekir. Bu hogrnn et kilerinden biri de insann, belirli bir yatan itibaren, kendi dnme biimini ve temayllerini ifade eden, kendisini bu ynde tevik eden szleri beenme eilimini, daha da artrmasdr; bu ya, byk bir sanatnn, kendisini ven, dinleyen, retisinin lafzndan baka ortak noktas bulunmayan rencilerinin dostluunu, zgn dehalarn dostluuna tercih ettii yatr; bir ak uruna yaayan stn nitelikli bir erkek veya kadnn, bir toplulukta, belki dk nitelikli, ama iltifata hasredilmi bir hayat anlayabileceini ve takdir edebileceini bir cmleyle gsteren, bylece n veya metresin haz eilimini ho bir biimde gdklayan kiiyi, en zeki bulduu yatr; ayn ekilde Swann'n da, Odette'in kocas sfatyla, Mme Bontemps'n, sadece desleri misafir etmenin abes olduunu sylemesinden holand (bir zamanlar Verdurin'lerde varaca sonucun aksine, buradan Mme Bontemps'n iyi kalpli, esprili ve zppelikten uzak bir kadn olduu sonucunu kard), ona bilmedii ve hem iltifattan, hem elenceden holand iin abucak kavrayverdii hikyeler anlatp glmekten "krd" yat. "Demek doktor bey sizin gibi iek dkn deil, yle mi?" diye sorard Mme Swann Mme Cottard'a. "Ah, bilirsiniz, kocam ok arbal bir kimsedir; her konuda lldr. Her eye ramen bir tutkusu var." Mme Bontemps, gzlerinde fesat, neeli ve merakl bir ltyla sorard: "Nedir bu tutkusu hanmefendi?" Mme Cottard sadelikle cevap verirdi: "Kitap okumak." "Ah, bir koca iin ok gvenlikli bir tutku!" diye haykrrd Mme Bontemps, eytanca bir kahkahay bastrarak. "Doktor bir kitaba gmld m kendinden geer!" "Dorusu bu sizi pek korkutmuyor olmal hanmefendi..." "Korkutmaz olur

mu! Gzleri iin endieleniyorum. Gidip kendisini ayn ekilde bulacam Odette; bir ey olursa, nce gelip sizin kapnz alacam. Aklma gelmiken, haberiniz var m, Madame Verdurin'in yeni satn ald konak elektrikle aydnlatlacakm? Kendi zel polisimden deil, bir baka kaynaktan rendim; elektrikinin kendisi, Mild syledi. Grdnz gibi tam kaynak da gsteriyorum! Odalarda bile birer elektrik lambas ve szecek birer abajur bulunacakm. ok ho bir lks tabii. Zaten gnmzde insanlar, dnyada en son yenilik neyse onu istiyorlar mutlaka. Bir arkadamn grmcesi, evine telefon taktrm! Evinden dar kmadan bir dkkna sipari verebiliyor! tiraf etmeliyim ki, bir gn gidip aletin nnde konuma izni almak iin resmen entrika evirdim. Telefon bana ok cazip geliyor, ama kendi evimden ziyade bir arkadamn evinde. Evimde telefon olmas houma gitmez gibi geliyor bana. lk heyecan getikten sonra tam bir ba belas olsa gerek. Haydi Odette, ben kayorum; Madame Bontemps' da alkoymayn, beni o gtrecek; mutlaka gitmem gerekiyor; sayenizde kocamdan ge dneceim eve, pek ho dorusu!" Benim de, kasmpatlarnn parlak klf altnda gizlendiini dndm k-zevklerini tatmadan, eve dnmem gerekirdi. O zevkler boy gstermedii halde Mme Swann'n baka bir ey daha beklermi gibi bir hali de olmazd. "Kapatyoruz!" der gibi, hizmetilerin ay gtrmesine izin verirdi. Son olarak da bana, "Demek gerekten gidiyorsunuz? Peki yleyse, good bye!" derdi. Kalsam da bu bilinmedik zevkleri tatmayacam, beni bu zevklerden mahrum eden eyin sadece hznm olmadm hissederdim. Yoksa bu zevkler, daima hzla ayrlk anna varan saatlerin ilek yolunda deil de, benim bilmediim, sapmam

1 t

gereken bir kestirme yol zerinde mi bulunuyordu? En azndan ziyaretim amacna ulamt; Gilberte, kendisi evde yokken annesini grmeye geldiimi ve Mme Cottard'n tekrar tekrar syledii gibi, "Mme Verdurin'in gnln ilk bakta, birdenbire fethettiimi" renecekti. ("Herhalde yldzlarnz baryor," diye ekliyordu doktorun kars; Mme Verdurin'in birine bu kadar yaknlk gsterdiine daha nce hi ahit olmamt.) Gilberte, kendisinden gerektii gibi, sevecenlikle sz ettiimi, ama birbirimizi grmeden yaamaktan aciz olmadm renecekti; son zamanlarda benimle ilgili skntsnn bu olduunu dnyordum. Mme Swann'a, artk Gilberte'le bir arada bulunamayacam sylemitim. Bunu, sanki onu hayat boyu bir daha grmemeye karar vermi gibi sylemitim. Gilberte'e gndereceim mektup da ayn dorultuda kaleme alnacakt. Ama kendi kendime, cesaret toplamak iin koyduum hedef, birka gnlk, ksa ve son bir gayretti. "Bu, reddettiim son grme teklifi olacak; bundan sonrakini kabul edeceim," diyordum kendi kendime. Ayrl gerekletirmeyi biraz kolaylatrabilmek iin, kesin bir ayrlk olarak canlandrmyordum kafamda. Ama yle olacan hissediyordum pekala. O sene ylba zellikle sancl geti benim iin. phesiz insan mutsuzken, btn zel gnler, yldnmleri yledir. Ne var ki, eer mutsuzluun sebebi, sevilen bir yakn kaybetmi olmaksa, ekilen ac, gemile daha canl bir karlatrmadan ibarettir. Benim durumumda, kelimelere dklmemi bir umut da ekleniyordu buna; Gilberte'in ilk adm atmay bana brakm, benim bu adm atmadm grnce de, u mektubu yazmak iin ylba bahanesini beklemi olmas umudu: "Ne oluyor? Size delice m; gelin yz yze, aka konualm;

sizi grmeden yaamam mmkn deil." Yln son gnlerinden itibaren, byle bir mektup muhtemel gelmeye balad bana. Belki deildi, ama yle olsun diye duyduumuz arzu, ihtiya, buna inanmamz iin yeterlidir. Asker vurulmadan nce, hrsz yakalanmadan nce, genelde insan da lmeden nce, srekli uzatlabilecek bir mhletin, kendisine balanacana inanr. nsanlar - ve bazen halklar - tehlikeden deil, tehlike korkusundan, aslnda tehlike inancndan koruyan bir nazarlktr bu; baz durumlarda, yiitlie gerek olmad halde tehlikeye meydan okumalarna yol aar. Bir barmaya, bir mektuba bel balayan ayakta tutan da, bu trden ve bu kadar temelsiz bir gvendir. Bu mektubu beklememem iin, onu istemekten vazgemem yeterliydi. Hl sevdiimiz kiinin, bize kar ne kadar kaytsz olduunu bildiimiz halde, ona kaytszlna ilikin de olsa - bir dizi dnce, bu dnceleri ifade etme arzusu ve karmak bir ruhsal hayat atfederiz; kendimizi de bunlarn ortasnda, belki srekli bir nefretin, ama ayn zamanda srekli bir dikkatin nesnesi olarak grrz. Oysa Gilberte'in iinde olup bitenleri hayal edebilmem iin, daha sonraki yllarda, Gilberte'in dikkatinin, suskunluunun, sevecenliinin veya soukluunun farkna varmayacam, benim iin artk var olmayan sorunlara zm aramann aklmdan gemeyecei geemeyecei, gelecek ylba gnlerindeki hislerimi daha o ylbanda, nceden sezebilmem gerekirdi. Sevdiimiz zaman, ak o kadar byktr ki, bir btn olarak iimize smaz; sevdiimiz insana doru yaylr, onda kendisini durduran, balang noktasna geri dnmeye zorlayan bir yzey bulur; ite karmzdakinin hisleri dediimiz ey, kendi sevgimizin arpp geri dndr; bizi

giditen daha fazla etkilemesinin, bylemesinin sebebiyse, kendimizden ktn fark etmeyiimizdir. 1 Ocak gn saat balar bir bir ald, Gilberte'in mektubu gelmedi. Ge atlm veya o srada postadaki ylma yznden gecikmi baz yeniyl tebrikleri de aldm iin, 3 ve 4 Ocak'ta, giderek daha az da olsa, beklemeye devam ediyordum. Daha sonraki gnlerde ok aladm. phesiz bunun sebebi, Gilberte'ten vazgetiimde zannettiim kadar samimi olmadmdan, kendisinden bir yeniyl tebrii gelecei umudunu beslemi olmamd. Yeni bir umut edinmeye vakit bulamadan bu umudum tkenince, elinde yedei olmadan morfin ampuln boaltan bir hasta gibi ac ekmeye baladm. Ama belki de bu iki aklama birbirini dlamyor; nk bazen bir tek his, ztlklardan meydana gelir - nihayet bir mektup alacam umudu, Gilberte'in hayalini bana yaklatrm, ona yakn olma beklentisinin, onun grntsnn, bana kar davranlarnn, bende bir zamanlar uyandrd heyecanlar canlandrmt iimde. Ani bir barma ihtimali, boyutlarn kavrayamadmz eyi, tevekkl yok etmiti. Nevrozlu hastalar, mektup veya gazete okumadan yatarlarsa yava yava sakinleecekleri konusunda kendilerine teminat veren kiilere inanamazlar. Bu dzenin, sinirlerini azdrmaktan baka bir ie yaramayacan dnrler. Ayn ekilde klar da, zt bir durumun ortasndan baktklar, henz denemeye balamadklar iin, vazgemenin iyiletirici gcne inanamazlar. Kalp arpntlarmn ar iddetlenmesi yznden bana verilen kafein azaltlnca, arpntlarm kesildi. O zaman, Gilberte'le bozutuumuzda hissettiim, her tekrarlannda,

arkadam ar- tk grmeyiimin veya grrsem ayn keyifsiz halde greceim dncesinin yaratt acya baladm i daralmas, biraz da kafeine mi balyd acaba diye dndm. Ne var ki, hayal gcmn o srada yanl yorumlad aclarmn temelinde bu ila yatyor idiyse de, (bunda alacak bir ey yoktur; klarn en zalim manevi aclarnn sebebi ou kez, birlikte yaadklar kadna kesbettikleri fiziksel alkanlktr) iildikten ok uzun sre sonra Tristan' Isolde'ye hl balayan ak iksirine benziyordu. nk kafe inin azaltlmasnn neredeyse annda yaratt fiziksel iyileme, zehrin iilmesinin, yaratm olmasa bile iddetlendirdii kederin gelimesini durdurmad. Ne var ki, ocak aynn ortasna yaklatmzda, bir ylba tebrii umutlarm sndkten, hayal krklnn ardndan gelen yeni ac da yattktan sonra, ylba ncesi kederim yeniden balad. Bu kederin belki de en zalim yan, onu bizzat benim, bilerek, isteyerek, acmaszca, sabrla yaratm olmamd. nem verdiim tek eyi, Gilberte'le ilikimi imknsz hale getirmeye uraan bendim; arkadamla ayrlm uzatmakla, yava yava, onda deil, nihayet ayn sonuca varacak ekilde, kendimde bir ilgisizlik yaratmaktaydm. Gilberte'i seven benliimi, ar ar, acmaszca ldrmeye drt elle sarlmtm; sadece o srada yaptklarm konusunda deil, bunun gelecekteki sonular konusunda da keskin bir gre sahiptim; yalnz bir sre sonra Gilberte'i artk sevmeyeceimi deil, kendisinin de piman olacan ve o zaman beni grmek iin yapaca giriimlerin, bugnkler kadar bouna olacan da biliyordum; imdiki gibi kendisini fazla seveceim iin deil, mutlaka bir baka kadn seveceim ve onu arzulamakla, onu beklemekle geireceim uzun saatlerin bir saniyesini bile, artk

bana hibir ey ifade etmeyecek olan Gilberte'e ayramayacam iin, bouna olacakt. phesiz, o anda (resmen bir aklama istemedii, aka akn ilan etmedii takdirde, kendisini bir daha grmemeye kararl olduuma, bunlara da artk ihtimal kalmadna gre) Gilberte'i kaybetmitim ve daha da ok seviyordum (btn leden sonralarn m keyfimce Gilberte'le geirdiim, arkadalmz hibir eyin tehdit etmediini sandm nceki yla oranla, onun benim iin neler ifade ettiini ok daha fazla hissediyordum); hi kuku yok ki, o anda, bir gn ayn duygular bir bakasna besleyeceim dncesi, benim iin ok iticiydi; nk bu dnce, Gilberte'in yansra, akm ve strabm da elimden alyordu; alayarak Gilberte'in ne olduunu kavramaya altm ve zel olarak Gilberte'e ait ol madklarn, er ge, u veya bu kadnn payna deceklerini kabullenmek zorunda olduum akm ve strabm. Buradan yola karsak - en azndan o zaman yle dnyordum insanlardan daima kopuuzdur; sevdiimiz zaman, bu akn o insann ismini tamadn, gelecekte bir bakasna ynelebileceini, hatta gemite de ona deil, bakasna ynelmi olabileceini hissederiz; sevmediimiz zaman ise, akn elikisini filozofa, olduu gibi kabul edebiliyorsak, rahat rahat sz edebildiimiz bu ak o srada hissetmediimizden, dolaysyla bilmediimizdendir; nk bu konulardaki bilgi kesintilidir ve hissin fiziki varlndan daha uzun mrl deildir. Artk Gilberte'i sevmeyeceim, hayalimde henz ak seik canlandramasam da, strabmn yardmyla tahmin ettiim bu gelecein yava yava oluaca konusunda, Gilberte'i uyarmaya vakit vard kukusuz; eer kendisi, Gilberte yardmma komaz ve gelecekteki

kaytszlm daha filizlenmeden, kaynanda kurutmazsa, bu gelecek, pek yaknda olmasa bile, kanlmazd. Gilberte'e u szleri yazma veya gidip syleme noktasna, ka kere geldim: "Dikkat edin, kesin kararm verdim; bu, attm sonuncu admdr. Sizi sonuncu grm olacak bu. Yaknda artk sizi sevmeyeceim!" Ama ne faydas olacakt? Benim, kendimi bu konuda sulu hissetmeden, Gilberte haricinde her eye kar gsterdiim kaytszl o bana gsteriyor diye Gilberte'e ne hakla sitem edebilirdim? Sonuncu grm! Bana bu muazzam bir ey gibi grnyordu; nk Gilberte'i seviyordum. Gilberte'in gzndeyse herhalde pek etkileyici olmazd; tpk bir arkadamzn, yurtdna gmeden nce bizi ziyaret etmek istediini belirten mektubu gibi; nmzde bizi bekleyen zevkler olduu iin, bizi seven skc kadnlarn ziyaretlerini reddettiimiz gibi, bu sonuncu ziyareti de reddederiz. Gn iinde sahip olduumuz zamann miktar esnektir; bizim hissettiimiz tutkular bu zaman geniletir, hissettirdiimiz tutkular daraltr, alkanlksa doldurur. Zaten Gilberte'le konusam da beni iitmeyecekti. Konuurken daima, dinleyenin kulaklarmz, zihnimiz olduunu dnrz. Szlerim Gilberte'e, ancak yollarndan saparak varabileceklerdi; arkadama ulamak iin bir kataraktn oynar perdesini amak zorundaymlar gibi, vardklarnda tannmaz olacak, gln bir ses karacak, hibir anlam tamayacaklard. Kelimelere yklediimiz gerek, kendine dorudan bir yol amaz; kar koyulmaz bir aklkla donatlm deildir. Ayn nitelikte bir gerein bu kelime lerde oluabilmesi iin, epeyce vakit gemesi gerekir. O zaman, btn itirazlara ve delillere ramen, kar retinin mridini hain kabul etmi olan siyasi rakip, nefret ettii inanc paylamaya

balar; ancak, bo yere bu inanc yaymaya alm olan mrit, artk balln kaybetmitir. O zaman, hayranlarnn yksek sesle okuduklar, onlarn gznde, mkemmeliyetinin kantlarn kendi iinde tayan, ama dinleyenlere sama veya vasat gelen aheseri, bu dinleyenler de aheser ilan edecekler, ne var ki artk ok ge olduundan, yazarn haberi olmayacaktr. Ayn ekilde akta da, engeller, umutsuzlua drdkleri erkek tarafndan, ne yaparsa yapsn, dardan yklamaz; ancak o artk bu engellerle ilgilenmediinde, birdenbire, bir baka taraftan gelen, sevmeyen kadnn iinde etkisini gsteren bir ileyiin sonucunda, bir zamanlar nafile yklenilen bu engeller yklacak, ama bir yarar olmayacaktr. Gilberte'e gidip gelecekteki kaytszlm ve bunu nlemenin yolunu haber verseydim, bundan, ona olan akmn ve ihtiyacmn, zannettiinden de fazla olduu sonucunu karacak, beni grmekten duyduu sknt artacakt. Aslnda u da dorudur ki, ben bu akn sonunu, ite bu akn yardmyla, onun iimde yaratt, o srekli birbi rini izleyen tutarsz ruh halleri sayesinde, Gilberte'ten ok daha iyi kestirebiliyordum. Yine de, aradan yeterince zaman getikten sonra byle bir uyary Gilberte'e yazl veya szl olarak iletebilirdim belki; evet, o zaman Gilberte benim iin eskisi kadar vazgeilmez olmaktan kard, ama benim iin vazgeilmez olmadn da kendisine kantlam olurdum. Ne yazk ki baz insanlar iyi veya kt niyetle, kendisine, benim ricam zerine konuuyorlarm hissini verecek ekilde, benden sz ettiler. Cottard'n, hatta annemin, hatta ve hatta M. de Norpois'nn, beceriksizce szlerle, benim yaptm btn fedakrl boa kardn, sanki artk kenarda durmaktan vazgemiim gibi bir izlenim yaratarak ekimserliimin

meyvelerini berbat ettiini her reniimde, ifte bir sknt duyuyordum. Bir kere, zahmetli ve verimli feragatim, can skc bir ekilde, benim haberim olmadan kesintiye uratld, dolaysyla geersiz klnd iin, her defasnda batan balamak zorunda kalyordu. stne stlk, artk beni arballkla bir kenara ekilmi olarak deil, onun tenezzl etmedii bir grme koparmak iin gizli gizli dolaplar evirir halde dnen Gilberte'i grsem de, o kadar zevk almazdm. nsanlarn ou kez bir zarar verme veya yarar salama niyeti bile gtmeden, yok yere, srf konumu olmak iin, bazen biz onlarn yannda kendimizi alamayp konumu olduumuz iin ve (bizim gibi) boboaz olduklarndan yaptklar ve sras geldiinde bize onca acya mal olan bo gevezeliklerine lanet ediyordum. Evet, akmzn tahrip olmasnda, o uursuz vazifenin yerine getirilmesinde onlarn oynad rol, biri ar. iyilikten, dieri de ktlkten, tam dzelecei anda her eyi bozmay det edinmi iki kiinin rolyle kyaslanamayacak kadar azdr. Ancak, bu iki kiiye, mnasebetsiz Cottard'lara kzdmz gibi kzmayz; nk bunlarn ikincisi sevdiimiz kiidir, birincisiyse kendimiz. Bununla birlikte, Mme Swann, hemen her ziyaretimde beni kzyla aya davet edip dorudan Gilberte'e cevap vermemi sylediinden, Gilberte'e sk sk yazyordum; bu mektuplarmda, bana yle geliyordu ki, onu ikna edebilecek cmleleri semiyor, sadece oluk oluk akan gzyalarma en yumuak yata amaya alyordum. nk zlem de arzu gibi kendini zmlemeye deil, tatmin etmeye alr; insan sevmeye balad zaman vaktini aknn ne olduunu renmeye deil, ertesi gnk randevu imknlarn hazrlamaya harcar. Vazgetiinde de kederini tanmaya deil,

bu kederin sebebi olan kiiye, kederinin en efkatli ifadesini sunmaya alr. Syleme ihtiyacn duyduu ve karsndakinin anlamayaca eyleri syler; sadece kendisi iin konuur. "Mmkn olamayacan zannetmitim. Heyhat, o kadar zor olmadn gryorum," diye yazyordum. "Sizi herhalde bir daha grmeyeceim," de diyordum; bunu sylerken, Gilberte'in sahte zannedebilecei bir soukluktan kanmaya devam ediyordum; bu szler, yazarken beni alatyordu; nk inanmay isteyeceim eyi deil, gerekte olacaklar ifade ettiklerini hissediyordum. Bir dahaki randevu teklifine de bu seferki gibi boyun ememe cesaretini bulacak ve reddede reddede, yava yava, onu bir daha grmemi olmann sayesinde, artk grmek istemeyeceim noktaya gelecektim. Alyordum, ama onun yannda olma mutluluunu, bir gn gzne ho grnme ihtimali uruna feda edecek cesareti buluyor, bunun zevkini tanyordum; ne yazk ki o gn geldiinde, ona ho grnmek benim umurumda olmayacakt. Pek de muhtemel olmayan bir varsaym bile, u anda da, kendisine yaptm son ziyarette iddia ettii gibi beni sevdii, benim bklm bir kiinin yannda duyulan sknt sandm eyin, aslnda kskanlkla kark bir alnganlk, benimkine benzer sahte bir kaytszlk olduu varsaym bile, kararmn acmaszln azaltyordu. Bana yle geliyordu ki, birka yl sonra, artk birbirimizi unuttuumuzda, geriye dnp o srada yazmakta olduum mektubun kesinlikle samimi olmadn ona sylediimde, yle cevap verecekti bana: "Nasl olur, siz beni seviyor muydunuz? Benim o mektubu nasl beklediimi, grmeyi nasl istediimi, o mektubun beni nasl alattn bir bilseydiniz!" Annesine yaptm ziyaretten eve dner dnmez yazmaya baladm mektubu kaleme alrken, belki

tam da bu yanl anlalmay gerekletirmekte olduum dncesi, iinde barndrd hznle ve Gilberte'in beni sevdiini hayal etmenin zevkiyle, mektubuma devam etmeye itiyordu beni. Mme Swann'n "ay" sona erdiinde, kendisinden ayrldm srada, ben kzma yazacaklarm dnyorduysam, Mme Cottard giderken bambaka trden dnceler geiriyordu kafasndan. "Kk tefti"ini yapm, salonda dikkatini eken yeni eyalar, son "alm"lar konusunda Mme Swann' kutlamay ihmal etmemiti. Ayrca bu salonda, tek tk de olsa, Odette'in La Prouse Soka'ndaki eski evinden kimi eyalar, zellikle deerli maddelerden yaplm hayvanlarn, fetilerini grebilirdi. Ne var ki Mme Swann, ok sayg duyduu bir dostundan "sakil" kelimesini renince - bu kelime kendisine yeni ufuklar amt; nk birka yl nce "k" bulduu eyleri belirtiyordu tam olarak - btn bu eyalar, srayla emekliye ayrlmlard; tpk kasmpatlarna dayanak vazifesi gren yaldzl kafes, ok sayda Giroux ekerlii ve tal mektup kd gibi (Swann'la tanmadan ok nceleri, zevk sahibi bir erkein vazgemesini tledii, minelerin zerine serpilmi kartondan Louis altnlar ba ekmiti). Zaten Mme Swann'n bir mddet sonra sahip olduu beyaz salonlara taban tabana zt, duvarlar hl koyu renklere boyanm odalarn sanatlara zg dankl atlyelerinkini andran karklnda Uzakdou, XVIII. yzyln istilas karsnda giderek gerilemekteydi; ben daha "rahat" edeyim diye Mme Swann'n arkama yd, doluturduu yastklarn zerinde, eskisi gibi in ejderhalar deil, XV. Louis buketleri bulunuyordu. Kendisine en sk rastladmz ve "Evet, buray ok seviyorum, epey vakit

geiriyorum burada; dmanca, atafatl eyalar arasnda yaamam mmkn deil; burada alyorum," diye sz ettii odada (almasnn ne olduunu belirtmezdi; belki bir resimdi, belki bir kitap; bir eyler yapmaktan holanan, bo oturmay sevmeyen kadnlar yazmay zevk edinmekteydiler), Saksonya porselenleriyle evrili olurdu (ismini ngiliz telaffuzuyla syledii bu tr porselenleri ok seviyor, her ey iin, "ok ho, Saksonya porseleni ieklerine benziyor," diyordu). Bir zamanlar porselenden garip heykellerinin ve byk vazolarnn zerine titrediinden ok daha fazla zen gsteriyordu bu porselenlere; cahil hizmetkrlar onlara dokunurken d patlyor, kendisine yaattklar korkunun acsn fkeyle kar tyordu; son derece kibar ve yumuak bir efendi olan Swann da, karsnn bu davranndan rahatsz olmayp onun yannda yer alyordu. Zaten birtakm bayalklar aka grmek, sevgiyi hibir ekilde azaltmaz; aksine, sevgi bu bayalklar sevimli gsterir. Odette artk yaknlarn Japon sabahlklarndan ziyade, ak renk, kpms ipek Watteau sabahlklar iinde arlyordu; gsndeki iekli kpkleri okarcasna, yle bir rahatlkla, teni tazelenmiesine, derin nefes alarak sabahlnn iinde salnr, sereserpe yaylr, oynard ki, bu sabahlklar bir ereve gibi dekoratif grmekten ok, tfr ve footing27 gibi, grnmnn gerekleri ve vcut bakmnn incelikleri iin art kabul ediyormu hissini verirdi. Ekmekten vazgemenin kendisi iin sanat ve temizlikten vazgemekten ok daha kolay olduunu, Mona Lisa'nn yanmasna, tand "ziyadesiyle" insann yanmasndan ok daha fazla zleceini sylerdi sk sk. Bu teorileri
27 yry.

arkadalarna tutarsz grnr, ama onlarn nezdinde stn nitelikli bir kadn saylmasn ve Belika ortaelisinin haftada bir kere kendisim ziyaret etmesini salard; yle ki, Mme Swann'n gnei olduu kk evrende yer alan herkes, onun baka yerlerde, mesela Verdurin'lerde aptal yerine konduunu rense, ok arrd. Mme Swann, hzl kavray nedeniyle, erkeklerin dostluunu kadnlarnkine tercih ederdi. Ancak, kadnlar eletirdiinde, daima bir yosma olarak eletirir, erkeklerin nezdinde kendilerini zararl karacak kusurlarna dikkat ekerdi: kaln bilekler, bozuk bir cilt, imla hatalar, tyl bacaklar, kt bir koku, izilmi kalar. Bir zamanlar kendisine hogr ve nezaket gstermi kadnlara ise, zellikle mutsuz olanlara, daha sevecen davranrd. Onlar ustalkla savunur, "Kendisine hakszlk ediliyor, ok kibar bir kadndr, emin olun derdi. Mme Cottard da, Mme de Crecy'yle arkadalk etmi olan dier herkes de, kendisini uzun zamandr grmemi olsa, Odette'in yalnzca salonunun deniini deil, kendisini de tanmakta glk ekerdi. Yllar ncesine gre o kadar gen grnyordu ki! phesiz bunun sebebi bir yandan imanlam olmas, daha salkl olduundan, daha huzurlu> daha din, daha dinlenmi grnmesi, te yandan da, modaya uyarak dzletirdii salarnn, pembe bir pudrayla canllk kazandrd yzne bir genilik katmasyd; eskiden fazlasyla kk grnen gzleri ve profili, imdi yaygnlk kazanm gibiydi. Odette'teki deiikliin bir baka sebebi de, mrnn ortasna geldiinde, nihayet kendine ait bir grnm, deimez bir "kiilik", bir "gzellik tr" kefetmi ya da icat etmi ve bu sabit grnm, lmsz bir genlik gibi, balantsz yz hatlarna uygulam olmasyd - o yz hatlar ki, onca zaman

boyunca, tenin tesadf ve gsz kaprislerine terk edilmi, en ufak bir yorgunlukta, bir an iin, yllar gemiesine geici bir ihtiyarla brnerek, ruh haline ve ifadesine gre, iyi kt dank, gndelik, ekilsiz ve sevimli bir ehre izmilerdi. Swann'n odasnda, karsnn imdi ekilen, elbisesi ve apkas nasl olursa olsun, ayn esrarl ve muzaffer ifadenin, mutlu siluetini ve ehresini ortaya kard o gzel fotoraflar yerine, Odette' in henz bulmad genliiyle gzelliinin eksik olduu, eski tip, basit bir fotoraf dururdu. Ancak Swann, farkl bir anlaya sadk kalarak veya geri dnerek, dalgn bakl, yorgun hatl, yrmekle durmak arasnda asl kalm ince uzun, gen kadnda, daha Botticelli tarz bir zarafet buluyordu phesiz. Aslnda karsnda hl bir Botticelli grmekten holanyordu. Kocasnn tersine, kendisinde beenmedii, bir ressamn gznde belki onun "kiilii" olan, ama kendisinin bir kadn olarak kusur diye grd zellikleri ortaya karmaya deil, gidermeye, gizlemeye alan Odette ise, bu ressamn adn bile iitmek istemiyordu. Swann, "kran lahisi Madonnas"nn earbnn tpatp ayns olduu iin, mavili pembeli, harikulade bir dou ii earp almt. Ama Mme Swann kullanmak istemiyordu. Yalnz bir keresinde, kocasnn kendisi iin, "lkbahar"daki Flora'y rnek alarak, papatyalarla, peygamberiekleriyle, unutmabenilerle, aniekleriyle kapl bir tuvalet smarlamasna izin vermiti. Baz akamlar, Mme Swann yorgunken, Swann usulca karsnn ellerine dikkatimi ekerdi: Mme Swann'n farknda olmadan, dalgnlkla yapt el hareketi, Madonna'nn, kutsal kitaba "Magnificat" kelimesini yazmak zere, melein uzatt hokkaya kalemini batrrkenki ilek, biraz skntl hareketinin

aynsyd. Ama hemen ardndan eklerdi: "Sakn kendisine sylemeyin; renirse hemen vazgeer." Swann'n, Botticelli'ye zg hznl ahengi yakalamaya alt bu irade d geveme anlarnn haricinde, Odette'in vcudu artk tek bir siluet arzediyordu; btn bedenini evreleyen bir "izgi", eski modalarn engebeli yollarn, suni girilerini, klarn, kafeslerini, karmak dankln terk etmi, kadnn konturu- nu takip ediyordu; ama ayn zamanda, vcut yapsnn, ideal izginin urasnda burasnda gereksiz kvrmlarla yanld yerlerde, cretli bir izgiyle tabiatn sapmalarn dzeltmeyi, uzun kesitlerle hem tenin, hem de kumalarn kusurlarn gidermeyi beceriyordu. Korkun "kala yastklar" ve beli frfrl korsajlar ortadan kalkmt; beli geen ve balenlerle sertletirilmi bu frfrl korsajlar, onca zaman boyunca Odette'e bir takma gbek eklemi, herhangi bir bireyselliin birbirine balamad, uyumsuz paralardan olumu havas vermiti. "Saak"larn dey izgisi ve krmalarn erisi, yerlerini bedenin, denizkznn denizi dalgalandrd gibi ipei titretiren, eskimi modalarn sonu gelmez karmaasndan, bulutsu sarmalamasndan artk syrlarak dzenli ve yaayan bir ekil olarak ortaya ktktan sonra, ince pamukluya insanca bir grnm veren bedenin, bklmesine brakmlard. Fakat Mme Swann yine de bu eski modalarn bazlarndan bir kalnty, yenilerin arasnda korumak istemi ve bunu becermiti. Baz alamadm akamlar, Gilberte'in arkadalaryla tiyatroda olduunu kesin olarak bildiimde, haber vermeden annesiyle babasn ziyarete gider, Mme Swann' genellikle k bir sabahlk iinde bulurdum; artk moda olmadklar iin adeta zel bir anlam tayan o gzel, koyu tonlardaki, krmz veya turuncu eteini,

eski zamanlarn volanlarn hatrlatan, siyah dantelden, ajurlu, geni bir bant, verevine boydan boya keserdi. lkbaharn henz souk gnlerinden birinde, benim Gilberte'le bozumamdan nce, Acclimatation Park'na gittiimizde, yrdke ne kadar sndna bal olarak az veya ok aralad ceketinin iindeki gmlein testere kenarl frfr, birka yl nce giydii, kenarlar hafif trtkl olanlarn tercih ettii yeleklerin, arasra grnen devrik kenarlarna benziyordu; enesinin altnda, balant yeri grnmeyecek ekilde balanm - sadk kald, ama tonlarn iyice yumuatarak (krmz pembe olmutu, lacivert de eflatun) neredeyse son yenilik olan gvercin boynu rengindeki taftalara benzettii "ekose" fular, ister istemez, artk kullanlmayan apka kurdelelerini hatrlatyordu. Ksa da olsa, bir mddet byle dayanabilirse, kyafetlerini anlamaya alan genler, "Mme Swann btn bir dnemi temsil eder," diyeceklerdi. Farkl biimleri st ste koyan, gizli bir gelenein glendirdii gzel bir slupta olduu gibi, Mme Swann'n giyiminde de, bu belirsiz yelek veya toka armlar, bazen annda gemlenmi bir cepken eilimi, hatta enseye inen uzun apka kurdelelerine uzak, kapal bir ima, somut biimin ardnda, daha eski baka biimlerin tamamlanmam benzerliini dolatrr, terzisi veya apkacs tarafndan fiilen uygulanm olmayan bu eski biimler, srekli akla gelir ve Mme Swann' bir tr asaletle sarmalarlard - belki bu ssler, gereksizlikleri yznden, yarar dnda bir amac karlarm gibi grndnden, belki gemi yllarn saklanm kalnts sebebiyle, belki de bu kadna has bir giyim zellii, en farkl kyafetlerine bile ayn aile havasn verdii iin. Sadece vcudunun rahatl iin veya sslenmek iin giyinmedii hissedilirdi; kyafeti kendisini, bir uygarln nazik, canl ark gibi sarard.

Genellikle ay davetlerini annesinin kabul gnnde veren Gilberte'in evde olmad istisnai durumlarda, yani Mme Swann'n "Choufleury"sine gidebildiim zamanlarda, onu gzel bir elbise iinde bulurdum; bazlar tafta, bazlar fay, kadife, krepdin, saten veya ipekli olan bu elbiseler, genellikle evde giydii sabahlklar gibi bol olmayp, sokak kyafetleri gibi tasarlanm olduundan, evinde geirdii o aylak leden sonraya bir zindelik, bir faaliyet katard. Hi phesiz, bu elbiselerin kesiminin cretli sadelii, vcuduna ve adeta gnlere gre deien renkteki kollaryla ayn renkteki hareketlerine, ok uygundu; sanki birden lacivert kadifede bir kararllk, beyaz taftada bir uysallk belirmiti; kolun ne uzannda, ar bir ihtiyat ve kibarlk, gze grnsn diye, siyah krepdinin, byk fedakrlklarn tebessmyle parlayan grnmne brnm gibiydi adeta. Ama ayn zamanda, pratik bir yarar, bir varolu sebebi bulunmayan "ss"lerle karmaklatrlmas, bu canl elbiselere, Mme Swann'n hi deilse gzlerinin etrafndaki halkalarda, parmak kemiklerinde hl var olan hzne uyan bir kaytszlk, bir dalgnlk, bir gizlilik katyordu. ok saydaki safir uurlarn, mineden drt yaprakl yoncalarn, gm ve altn madalyonlarn, trkuvaz nazarlklarn, ince zincirli yakutlarn, kestane biimli topazlarn altnda, elbisenin kendisinde, eski varln bir robada srdren yle bir renkli desen, hibir eyi iliklemeyen ve zlmesi imknsz bir dizi minik saten dme, zarif bir hatrlatmann titizliiyle, lllyle hoa gitmeye alan bir suta olurdu ki, btn bunlar, tpk mcevherler gibi - aksi takdirde aklanmalar mmkn olmazd - bir niyeti belirtirmi, bir sevginin teminatym, bir srr saklarm, bir batl inanca cevap verirmi, bir iyilemenin, bir dilein, bir

akn veya bir bahis oyununun hatrasn korurmu izlenimi yaratrlard. Bazen de, korsajnn lacivert kadifesindeki bir II. Henri yrtmac havas, siyah saten elbisede, kh kollarda, omuz yaknnda, 1830'larn kabark omuzlarn, kh etein alt ksmnda, XV. Louis "kafes"lerini hatrlatan hafif bir kabarklk, elbiseye belli belirsiz bir kostm havas verir, imdiki hayatn gerisinde, adeta gemiin seilemeyen, bulank bir hatrasn ima ederek, Mme Swann'n kiiliinde tarihteki kimi kadn kahramanlarn veya roman kahramanlarnn ekiciliini yaatrd. Kendisine bunu belirttiimde, "Ben birok hanm arkadam gibi golf oynamyorum," derdi. "Onlar gibi sveter giymek iin hibir mazeretim yok." Mme Swann, salonun karklnda, bir misafirini uurlamaktan dnerken veya bir baka misafire ikram etmek iin pasta taban alrken yanmdan getii esnada beni biraz kenara eker, konuurdu: "Gilberte zellikle sylememi istedi; yarndan sonra le yemeine davetlisiniz. Sizi greceimden emin olmadm iin, gelmeseydiniz yazacaktm size." Direnmeye devam ediyordum. Bu direni giderek daha az dokunuyordu bana; nk insan kendine zarar veren zehri ne kadar severse sevsin, bir mecburiyet yznden bir sredir mahrum kalmsa, ne zamandr tadamad ve nihayet kavutuu huzura, heyecan ve azaplarn bitmi olmas na mutlaka bir deer verir. Sevdiimiz kiiyi bir daha hi grmek istemediimizi sylerken tam anlamyla samimi deilizdir, ama grmek istediimizi sylesek de daha samimi olmayz. Hi phesiz, ayrla, ksa olacan umarak, kavuacamz gn dnerek katlanabiliriz ancak; te yandan, ok yakndaki, srekli ertelenen bir birlemeyi her gn hayal etmenin, kskanla yol aabilecek bir grmeden daha az sancl

olduunu da sezeriz; yle ki, sevdiimiz kiiyi greceimiz haberi, bizde pek ho olmayan bir sarsnt yaratr. Artk gnden gne geciktirdiimiz ey, ayrln sebep olduu dayanlmaz i daralmasnn sona ermesi deil, k olmayan heyecanlarn korkulan tekrardr. Gerekte bizi sevmeyen kiinin, tek bamzayken, aksine bize ilan- ak ettii, hayallerle keyfimizce tamamladmz tatl hatralar, gerek bir grmeye kat kat tercih ederiz. Azar azar, arzularmzn birounu iine katarak istediimiz kadar tatl klabileceimiz bu hatralar, artk keyfimizin istedii kelimelerle konuturamayacamz, yeni soukluklarna, beklenmedik iddetlerine maruz kalacamz bir varlkla yz yze geleceimiz, geciktirilmi grmeye, bin kat tercih ederiz. Hepimiz, artk sevmediimiz zaman, biliriz ki, unutmak, hatta bulank hatralar bile, mutsuz ak kadar strap vermez. te, kendime itiraf etmesem de, tercih ettiim, bu sezdiim unutuun huzur veren dinginliiydi. Byle bir ruhsal kopu ve uzaklama krnn zahmetli yan, bir baka sebeple de giderek azalr; o da, iyiletirmeyi hedefledii, ak denen sabit fikri zayflatmasdr. Bendeki henz epeyce kuvvetli olduundan, Gilberte'in gznde btn itibarma kavumay istiyordum; bana yle geliyordu ki, kastl dargnlm sayesinde itibarmn giderek artmas gerekirdi; yle ki, onu grmediim, birbirini takip eden, kesintiye ve (bir mnasebetsiz ilerime karmad srece) zamanamna uramayan, bu sakin ve hznl gnlerin her biri, kaybedilmi deil, kazanlm bir gnd. Belki bo yere kazanlmt; nk yaknda iyilemi olacaktm. Alkanln bir biimi olan feragat, baz glerin srekli artmasna imkn tanr. Gilberte'le bozutuumuz ilk akam, kederime kar koyacak gcm sfra yaknken, o gnden bugne, hesapsz derecede artmt. Yalnz,

her eyin uzamas eilimi arasra ani igdlerle kesilir; bunlara kendimizi brakmakta pek tereddt etmeyiz, nk ka gn, ka ay mahrum kalabildiimizi, daha da kalabileceimizi biliriz. Genellikle de, tam tasarruflarmz biriktirdiimiz kumbara dolmak zereyken, bir hamlede boaltverir, tedavinin sonucunu beklemeden, stelik de almken, kesiveririz. Bir gn, Mme Swann, Gilberte'in beni grnce ne kadar sevinecei konusunda her zamanki szlerini sylerken, ne zamandr kendimi mahrum ettiim mutluluu, adeta elimle tutabileceim kadar yaknma getirdiinde, bu mutluluu tatmann hl mmkn olduunu anladm ve allak bullak oldum; ertesi gn zor bekledim; Gilberte'e akam yemeinden nce srpriz bir ziyaret yapmaya karar vermitim. Btn bir gn boyunca sabredebilmemi kolaylatran, yaptm pland. Her eyin unutulaca, Gilberte'le baracamz andan itibaren, onu hep sevgili olarak grmek istiyordum. Her gn benden en gzel iekleri alacakt. Eer Mme Swann, fazla sert bir anne gibi davranmaya hakk olmad halde, her gn iek gndermeme izin vermezse, daha deerli ve daha seyrek hediyeler bulacaktm. Annemle babam pahal eyler satn alabilecek kadar para vermiyorlard bana. Lonie Hala'mdan bana miras kalm olan, annemin her gn Franoise'n gelip "Paraland," diyecei ve tuz buz olaca kehanetinde bulunduu, in porseleni byk antika vazoyu dndm. Bu artlarda, vazoyu satmak, Gilberte'i gnlmce sevindirebilmek iin satmak, daha akllca deil miydi? Karlnda rahatlkla bin frank alabilirim gibi geliyordu bana. Vazoyu paketledim; alkanlk, daha nce onu grmemi engellemiti; ondan ayrlmann hi deilse bir yarar oldu: gerekten tanm oldum. Swann'lara gitmeden nce vazoyu

yanma aldm; arabacya evin adresini verip ChampsElyses'den gemesini syledim; parkn kesinde, babamn sahibini tand, in eyalar satan byk bir dkkn vard. Adam benim akn baklarm karsnda, porselen vazoya derhal bin deil, on bin frank teklif etti. Paray kendimden geerek aldm; btn bir yl boyunca her gn, Gil berte'i leylaklara, gllere boabilecektim. Dkkndan kp tekrar arabaya bindiimde, Swann'lar Boulogne Orman'na yakn oturduklarndan, arabac doal olarak her zamanki yolu izlemek yerine, Champs-Elyses Caddesi'nden aa inmeye balad. Berri Soka'nn kesini henz gemiti ki, alacakaranlkta, Swann'larn evinin ok yaknnda, fakat ters ynde ilerleyerek evden uzaklaan Gilberte'i seer gibi oldum; ar fakat kararl admlarla yryor, yanndaki, yzn seemediim delikanlyla sohbet ediyordu. Arabay durdurmak isteyip yerimden doruldum, sonra tereddde dtm. ki gen biraz uzaklamlard; ar gezintilerini resmeden iki yumuak, paralel izgi, parkn glgesine doru, giderek siliniyordu. Biraz sonra Gilberte'in evinin nne geldim. Beni Mme Swann karlad; "Ah! Gilberte ok zlecek," dedi bana; "evde olmamas ne byk aksilik. leden sonra derste scaktan ok bunalm; kz arkadalarndan biriyle biraz hava almak istediini syledi." "Champs-lyses Caddesi'nde grr gibi oldum onu." "O olduunu sanmam. Siz yine de babasna sylemeyin; bu saatte kmasndan holanmyor. Good evening." Mme Swann'dan ayrldm; arabacya ayn yoldan geri dnmesini syledim, ama gezinen iki genci bulamadm. Nereye gitmilerdi? Akam vakti, sr verir gibi bir edayla birbirlerine neler sylyorlard?

Eve dndm; imdi bir daha grmemeye kararl olduum Gilberte'e saysz kk hediye almama imkn tanyabilecek, bu beklenmedik on bin frank, umutsuzlukla elimde tutuyordum. Hi phesiz, in eyalar dkknndaki mola, bundan byle arkadam hep benden memnun ve mteekkir greceim umudunu yaratarak, beni sevindirmiti. te yandan, o molay vermeseydim, araba Champs-Elyses Caddesi'nden gemeseydi, Gilberte'l o delikanlya rastlamayacaktm. te bu ekilde, bir tek olayn iki zt ko lu vardr ve yol at mutsuzluk, yaratt mutluluu sfrlar. ok sk olan bir eyin tam tersi gelmiti bama. Bir mutluluu ar zu ederiz, ama ona ulamann maddi imknlarna sahip deilizdir. La Bruyre, "Byk bir servet sahibi olmadan sevmek, ackl bir eydir," der. Yaplacak tek ey, o mutlulua kavuma arzusunu azar azar yok etmeye almaktr. Oysa ben aksine, maddi imkn elde etmitim, ama ayn anda, mantki bir zorunluluktan olmasa bile, hi deilse bu ilk baarnn tesadfi bir sonucu olarak, mutluluk benden alnmt. Zaten yle grnyor ki, daima alnmak zorundadr. Evet, genellikle o mutluluu mmkn klacak eyi ele geirdiimiz anda, ayn akamda olmaz bu. ounlukla, bir mddet abalamaya, ummaya devam ederiz. Ama mutluluk hibir zaman gerekleemez. artlar amay baarrsak, tabiat dtaki mcadeleyi iimize tar ve yava yava kalbimizi deitirerek sahip olaca eyden bakasn arzulamasna sebep olur. Eer bahtmzdaki deiiklik ok hzl olup da kalbimiz deimeye vakit bulamamsa, tabiat bu yzden bizi yenmekten umudunu kesmez; galibiyeti, evet biraz daha gecikmi, daha inceden, ama ayn derecede kesin olur. O zaman, mutluluk, tam biz ele geirecekken, son anda elimizden alnr; daha dorusu, tabiat

eytanca bir kurnazlkla, bizzat bu ele geirii mutluluun yok edilmesine alet eder. Olaylara ve hayata ilikin her eyde baarszla urayan tabiat, son bir imknszlk, psikolojik olarak mutluluun imknszln yaratr. Mutluluk olgusu gereklemez veya son derece ac tepkilere yol aar. On bin frank elimde sktm. Ama artk hibir iime yaramyordu. Zaten hepsini; Gilberte'e her gn iek gndererek harcayabileceimden ok daha hzl harcadm; nk akam olduunda iimi yle bir mutsuzluk kaplyordu ki, evde oturamyor, sevmediim kadnlarn kucanda alamaya gidiyordum. Gilberte'in houna gidecek herhangi bir ey yapmay ise, artk istemiyordum; artk Gilberte'in evine tekrar gitmek bana sadece azap verebilirdi. Gilberte'i grmek bile, bir gn nce beni ok mutlu edebilecekken - yeterli olmazd artk. nk onunla birlikte olmadm her an, endie iinde kvranrdm. Bir kadn bize ektirdii her yeni strapla, ou kez farknda olmadan, zerimizdeki gcn artrr, ama ayn zamanda kendisinden beklentilerimizi de oaltr. Kadn, bize yapt her ktlkle giderek daha fazla kstrr bizi, zincirlerimizi artrr; ama ayn zamanda, iimiz rahat edecek ekilde kendisini balamamz iin gerekli olduunu dndmz zincir miktarn da iki katma karr. Daha bir gn nce, Gilberte'in cann skacan dnmesem, seyrek grmeler talep etmekle yetinirdim; oysa artk bu benim iin yeterli olamazd; baka birok art koardm imdi. nk akta, savan tap tersine, yenildike daha ar, durmadan daha zor artlar koarz| her eye ramen art koabile cek durumdaysak eer. Gilberte'in karsnda benim durumum ise, bu deildi. Bu yzden, ilk balarda annesini de ziyaretten kandm. Gilberte'in beni sevmediini, bunu epeydir zaten

bildiimi, istersem kendisini grebileceimi, istemezsem de zamanla unutacam kendi kendime syleyip duruyordum. Ne var ki, bu fikirlerin, kimi hastalklara tesir etmeyen bir ila misali, arasra gzmn nnde beliren iki paralel izgiye, kk admlarla Champs-Elyses Caddesi'ne gmlen Gilberte ve delikanlnn siluetlerine kar hibir etki gc yoktu. Bu yeni bir sancyd; zamanla o da tkenecekti; gnn birinde, zararl btn zelliklerinden tamamen arnm halde aklma gelecek olan bir resimdi; az miktarda kullanlnca bir tehlikesi olmayan ldrc zehirler gibi, patlar diye korkmadan sigaramz yakabildiimiz bir nebze dinamit gibi. Bu arada, Gilberte'in alacakaranlktaki gezintisini hep ayn ekilde gzmde canlandran salksz gce kar, yiite mcadele eden bir baka g vard iimde; hafzann tekrarlanan saldrlarna kar koyabilmek iin, hayalgcm ters ynde yararl almalar yapyordu. Bu iki gten birincisi, tabii ki baha ChampsElyses Caddesi'nde gezinti yapan bu iki kiiyi gstermeye devam ediyor, gemiten ekip kard baka tatsz grntler de sunuyordu: mesela, annesi benim yanmda kalmasn sylerken Gilberte'in omuz silkii. Ama ikinci g, umutlarmn zemini zerine, aslnda son derece kstl olan bu zavall gemiten ok daha ho tasarlanm bir gelecek iliyordu. Gilberte'i bir dakika somurtkan gryorsam, kimbilir ka dakika, barmamz, hatta belki nianlanmamz iin neler yapacan tasarlyordum! unu da kabul etmek gerekir ki, hayalgcm, gelecee doru ynelttii bu gc, her eye ramen gemiten alyordu. Gilberte'in omuz silkmi olmasnn sknts getike, bysnn hatras, bana dnmesini istememe sebep olan hatra da silinecekti. Ama gemiin lmesine daha ok vard. Nefret ettiimi zannettiim insan

hl seviyordum. Ne zaman samn eklini, yzmn rengini beenseler, Gilberte'in orada olmasn istiyordum. Birok kiinin o dnemde beni misafir etmek istemesi canm skyor, evlerine gitmeyi reddediyordum. Bir keresinde, Bontemps'larn ve neredeyse ocuk saylabilecek bir gen kz olan yeenleri Albertine'in de bulunaca resm bir yemek davetine, babamla birlikte gitmedim diye, evde kyamet koptu. (Hayatmzn deiik dnemleri bu ekilde birbirinin stne biner. Bir gn geldiinde gzmzde hibir nem tamayacak olan, ama bugn sevdiimiz ey uruna, yarn seveceimiz, ama bugn bizim iin nemi olmayan bir eyi grmeyi reddeder, burun kvrrz; belki onu daha nce grmeye raz olsaydk, daha nce sevecek, bylece bugnk straplarmza son verecektik; ancak onlarn da yerini baka straplar alacakt. Benim straplarmsa, srekli deiiyordu. Kendi iimde, genellikle Gilberte'e ilikin filanca umut veya korkuya bal olarak, bir gn bir duygu, ertesi gn bir baka duygu bulmak, beni artyordu. Bunlar, benim iimdeki Gilberte'e ilikindi. teki Gilberte'in, yani gerek Gilberte'in, belki de benim iimdekinden tamamen farkl olduunu, ona atfettiim pimanlklardan haberi bile olmadn kendi kendime dnm olmalym; herhalde beni, hem benim onu dndmden, hem de ben hayali Gilberte'imle ba baayken, benimle ilgili gerek arzularn tahmin etmeye alrken, onu hep byle, ilgisi bana evrili olarak tasavvur ederken, ona kendimi dn- drttmden ok daha az dnyordu. Kederin, hafiflemekle birlikte devam ettii dnemlerde, srekli o insan dnmenin verdii kederle, kimi hatralarn, sylenen irkin bir cmlenin, bir mektupta kullanlan bir fiilin canlandrd kederi, birbirinden ayrmak gerekir. Kederin

deiik biimlerini tasvir etmeyi, ilerideki bir ak vesile ederek, daha sonraya brakmak kaydyla, imdilik, bu iki tr kederden ikincisinin, birincisinden ok daha zalim olduunu sylemekle yetinelim. Bunun sebebi, o insanla ilgili, iimizde hl yaayan kavramn, kendisine mutlaka taktmz tala gzellemesi ve umudun olaan sevinlerinin deilse bile, en azndan, srekli bir elemin sknetinin, bu kavrama damgasn vurmasdr. (Zaten, unu da unutmamak gerekir ki, bize strap ektiren bir insann hayali, bir ak acsn arlatran, uzatan, iyilemesine engel olan eylerin arasnda pek kk bir yer tutar; tpk baz hastalklarda, hastaln sebebinin, ardndan gelen yksek atele, tedavi sresinin uzunluuyla orantsz olmas gibi.) Sevdiimiz insanla ilgili dncelerimize, genellikle iyimser bir bakn parltlar yansr; oysa sz edilen hatralar, irkin szler, dmanca mektuplar (Gilberte'ten byle bir tek mektup almtm) konusunda durum farkldr; sanki o insann kendisi, aslnda son derece kstl olan bu krntlarda bulunmaktadr ve bir btn olarak kendisi hakknda sahip olduumuz genel kavramda olduundan ok daha gldr. nk o mektubu, sevdiimiz kiinin hayali gibi, zlemin hznl skneti iinde hayranlkla seyretmemiizdir; beklenmedik bir mutsuzluun bizi hapsettii korkun yrek darlna gmlm halde grmzdr. Bu tr kederlerin oluumu farkldr; bu tr kederler bize dardan gelir ve en zalim azaplar yolundan geerek kalbimize varrlar. Arkadamzn, bizim eski ve aslna uygun zannettiimiz hayalini, aslnda kendimiz, birok kere batan kurmuuzdur. Halbuki o zalim hatra, bu onarlm hayalle ayn dneme ait deildir; o, korkun bir gemiin ender ahitlerinden biridir. Ama bu gemi var olmaya devam ettiinden, sadece bizim iimizde, harikulade bir altn ala,

herkesin barm olaca bir cennetle yer deitirmi olduundan, bu mektuplar geree bir hatrlatmadr ve bize verdikleri ani acyla, her gnk bekleyiimizin lgnca umutlar iinde, gerekten ne kadar uzaklam olduumuzu bize hissettirmeleri gerekir. Bu gerein, bazen yle olsa da, hep ayn kalmas gerekmez. Hayatmzda birok kadn vardr ki, bir daha grmeyi hi istememiizdir; onlar da doal olarak, bu istenmeyen suskunluumuza, ayn ekilde suskunlukla karlk vermilerdir. Ne var ki, bu kadnlar sevmediimiz iin, onlardan uzakta geirdiimiz yllar da saymamzdr; ayrln ne kadar etkili olduu zerine fikir yrtrken, mantmz rtecek olan bu rnei gz ard ederiz; tpk nsezilere inanan birinin, sezgilerinin doru kmad btn durumlar gz ard etmesi gibi. Bununla birlikte, uzaklamak etkili de olabilir. O srada deerimizi bilmeyen gnlde, sonunda bizi grme arzusu, hevesi uyanabilir. Yalnz, bunun iin zaman gerekir. Oysa zamana ilikin taleplerimiz, en az kalbin deimek iin kotuu artlar kadar lszdr. Bir kere, zaman en zor verebileceimiz eydir; nk strabmz acmaszdr ve bitsin diye acele ederiz. Ayrca, teki kalbin deimesi iin gereken zaman, bizim kalbimiz de kullanacak ve o da deiecektir; yle ki, hedefimiz artk ulalabilir bir hale geldiinde, bizim iin bir hedef olmaktan kacaktr. Zaten bu hedefin ulalabilir hale gelecei, her mutluluun, artk bizim iin mutluluk olmaktan ktktan sonra, mutlaka elde edilecei dncesinin, doru bir yan vardr, ama tamamen doru da deildir. Bu dnce, artk ilgimiz kaybolduu, ilgisizletiimiz zaman bizim iin geerlilik kazanr. te yandan, bu ilgisizliin kendisi, eski talepkrlmz ortadan kaldrd iin, geriye bakp bu

mutluluun, eskiden olsa bizi byleyeceini dnmemize yol aar; oysa belki o eski dnemde, bize ok noksan gelecek olan bir mutluluktur bu. nsan pek ilgilenmedii bir konuda ne fazla titizdir, ne de iyi hkm verebilir. Artk sevmediimiz bir insann bizim ilgisizliimiz karsnda iyice ar grnen sevecenlii, belki de akmz karsnda hi de yeterli olmayacakt. O tatl szleri, grme teklifini, eskiden olsa bizde yarataca zevk balamnda dnrz; hemen ardndan gelmesini isteyeceimiz ve belki o agzllkle gereklemesini engelleyeceimiz btn dier zevkleri dnmeyiz. Yani gecikmi olan, artk tadna varamayacamz bir zamanda, sevgimiz bitmiken gelen mutluluk, bir zamanlar eksiklii yznden onca azap ektiimiz mutlulukla tpatp ayn olmayabilir. Buna karar verebilecek bir tek kii vardr, o da, o eski zamandaki benliimizdir; halbuki bu benlik artk yoktur; phesiz geri gelecek olsa, mutluluk da, ayn mutluluk olsun olmasn, kaybolup giderdi. O an geldiinde artk arzulamyor olacam bir ryann, gecikmi olarak gereklemesini beklediim srada, Gilberte'i pek tanmadm zamanlarda yaptm gibi, benden zr diledii, benden baka kimseyi sevmemi olduunu itiraf ettii ve bana evlenme teklif ettii konumalar, mektuplar uydura uydura, sonunda srekli batan yaratlan bir dizi tatl hayal, zihnimde, Gilberte ve delikanlnn, artk hibir eyle beslenmeyen grntsnden daha fazla yer kaplamaya balad. Belki o srada Mme Swann'a tekrar gitmeye balardm, ama grdm bir rya bunu engelledi: Aslnda dost saymadm bir arkadam, bana kar son derece riyakrca davranyor ve o da benim ayn eyi yaptm dnyordu. Bu ryann bende yaratt strapla birdenbire uyandm ve strabmn

dinmediini grnce, ryam tekrar dndm, uykuda gr dm arkadamn kim olduunu ve karamadm spanyolca ismini hatrlamaya altm. Ayn anda hem Yusuf, hem firavun olarak, ryam yorumlamaya koyuldum. Ryalarn ounda, insanlarn grnne aldanmamak gerektiini biliyordum;, bunlar klk deitirmi olabilirler, bakalarnn yzn tayor olabilirler; katedrallerdeki, cahil arkeologlar tarafndan birletirilmi, birinin ba dierinin vcudu zerinde duran, sfatlar ve isimleri birbirine karm, sakat azizler gibi. Ryalardaki insanlarn isimleri bizi yanltabilir. Sevdiimiz insan ryada, sadece hissettiimiz acnn iddetinden tanyabiliriz. Ben hissettiim acdan, uykumda delikanl klna brnm olan, son zamandaki riyakrl beni hl zen kiinin, Gilberte olduunu anladm. O zaman hatrladm ki, onu son grdmde, annesinin, dans matinesine gitmesine izin vermedii gn, Gilberte benim ona kar iyi niyetime, tuhaf bir ekilde glerek, belki gerekten, belki yalandan, inanmamakta srar etmiti. Bu hatra bir bakasn artrd. Swann da ok uzun zaman nce, samimiyetime de, Gilberte'e iyi bir arkada olacama da inanmak istememiti. Kendisine yazdm mektubun yarar olmam, Gilberte mektubu geri getirmi ve ayn anlalmaz glle bana vermiti. Hemen vermemiti mektubu; defne aalarnn arkasndaki sahneyi batan sona hatrladm, insan mutsuz olduu andan itibaren ahlak olur. Gilberte'in imdi bana olan sevgisizliini, o gnk davranm yznden hayatin bana vermi olduu bir ceza olarak grmeye baladm. Yolda kardan karya geerken arabalara dikkat ediyoruz, tehlikeden kanyoruz diye, cezalardan kandmz zannederiz. Oysa iimizde de tehlikeler vardr. Kaza

hayalimizden bile gemeyecek bir ynden, iten, kalbimizden gelir. Gilberte'in syledii, "sterseniz boumaya devam edelim," szleri, irendirdi beni. Onu bu haliyle, belki kendi evinde, amar odasnda, Champs-Elyses Caddesi'nde yannda grdm delikanlyla birlikte hayal ediyordum. Bir sre nce kendimi kaygszca mutluluk iinde yzer zannetmekle ne kadar mantksz davrandysam, imdi, mutlu olmaktan vazgemiken, en azndan sakinletiime, sknetimi srdrebileceime inanmam da o kadar samayd. Kalbimizde bir bakasnn hayali srekli olarak bulunuyorsa, her an paralanabilecek olan tek ey, mutluluumuz deildir; bu mutluluk yok olup gittikten, biz strap ektikten sonra, ardndan, strabmz dindirmeyi baardmzda, ayn mutluluk kadar yanltc ve geici olan ey, sknettir. Ben sknetime sonunda kavutum tekrar; nk ruhsal durumumuzu, arzularmz deitirerek, bir rya sayesinde zihnimize giren ey de, yava yava dalr; kalclk ve sreklilik, hibir eye balanmamtr, acya bile. Zaten, ak acs ekenler, baz hastalar iin de sylendii gibi, kendi kendilerinin hekimidirler. Tek teselli, straplarna sebep olan kiiden gelebilecei ve bu strap o kiiden yayld iin, sonunda ilac bu strapta bulurlar. Bu ilac, strabn kendisi, belirli bir noktada kendilerine sunar; nk ilerinde evirip evirdike, bu strap, zlenen kiinin bir baka yann gsterir onlara; bazen yle iren bir yandr ki bu, onu bir daha grmek bile istemezler, nk ondan holanabilmek iin, ac ektirmeleri gereklidir; bazen de yle tatl bir yandr ki, sevgiliye atfedilen holuktan onun adna eref duyulur, bir umut karlr. Ne var ki, iimde tekrar ortaya kan strap sonunda dindii halde, Mme Swann'a ok nadir olarak gitme

istei duydum. nk seven ve terk edilen kiinin, iinde yaad beklenti duygusu - itiraf edilmemi bir beklenti de olsa - kendi kendine deiir ve grnrde tpatp ayn da olsa, ilk halini, tamamen zt, ikinci bir hal izler. Birincisi, bizi altst eden sancl olaylarn devam, yansmasdr. Olabilecek eylerin beklentisi, korkuyla karktr; nk o srada, sevdiimiz kiinin tarafndan yeni bir ey gelmedike, kendimiz harekete gemek isteriz ve belki de btn yollarn nn kesecek olan bir giriimin, ne kadar baarl olacan pek bilemeyiz. Fakat ksa bir sre sonra, biz farkna bile varmadan, devam eden beklentimiz, daha nce de grdmz gibi, artk yaadmz gemiin hatras tarafndan deil, hayal bir gelecein umudu tarafndan belirlenir ve o andan itibaren, neredeyse zevkli bir hale gelir. stelik beklentinin ilk hali, ksa da olsa bir mddet devam ettiinden, bekleyi halinde yaamaya altrmtr bizi. Son grmelerimizde hissettiimiz ac hl iimizde yaamaktadr, ama uyumutur artk. Onu yenilemeye pek hevesli deilizdir; stelik imdi ne isteyeceimizi de pek kestiremeyiz. Sevdiimiz kadnn biraz daha fazlasna sahip olmak, zaten sahip olmadmz eyi bizim iin da ha gerekli hale getirmekten baka ie yaramayacak ve ihtiyalarmz tatminlerimizden kaynakland iin, her eye ramen, stesinden gelinemez bir ey olarak kalacaktr. Nihayet, son bir sebep de buna eklenince, Mme Swann'a yaptm ziyaretleri bir sre sonra tamamen kestim. Daha ge ortaya kan bu sebep, henz Gilberte'i unutmu olmam deil, daha abuk unutma gayretiydi. phesiz, iddetli strabm sona erdiinden beri Mme Swann'a yaptm ziyaretler, balangta benim iin ok deerli olan ilevlerini tekrar yklenmiler, kald kadaryla zntme kar bir

sakinletirici, bir elence olmulard. Ama sakinletirici olarak etkili olmalarnn sebebi, yani bu ziyaretlerle Gilberte'in hatrasnn i ie gemi olmas, elence asndan bir mahzurdu. Elence, ancak Gilberte'in varlnn artk beslemedii bir hissin karsna, onunla mcadele edebilecek, Gilberte'in hibir ekilde yer almad dnceler, ilgi alanlar, tutkular kard takdirde benim iin faydal olabilirdi. Sevdiimiz insann darda kald bu bilin halleri, bu durumda yle bir yer kaplar ki, balangta ne kadar kk bir yer olursa olsun, btn ruhu kaplayan aktan krplmtr. Bir yandan, artk bir hatradan baka bir ey olmayan his azalrken, bir yandan da bu dnceleri beslemeye, geniletmeye almaldr ki, zihne yeni sokulan unsurlar, ruhun gi derek daha byk bir blmn, bu hissin elinden alsnlar, koparsnlar ve sonunda tamamn ele geirsinler. Bir ak ldrmenin tek yolunun bu olduunu fark ediyordum ve bu ie giriecek kadar, aclarn en zalimine, yani, ne kadar zaman alrsa alsn, baaracan kesin olarak bilmenin dourduu acy gze alacak kadar gen ve cesurdum. Artk Gilberte'e yazdm mektuplarda, grmeyi reddetmemin sebebi, tamamen uydurma, esrarengiz bir yanl anlalmaya bir atft; aramzdaki bu anlamazlk konusunda Gilberte'in benden bir aklama isteyeceini ummutum balangta. Oysa aslnda, hayattaki en nemsiz ilikilerde bile, karanlk, yalan, sulayc bir cmlenin kasten, itiraz etsin diye yazldn bilen ve bylece olaylarn hkimiyetini ve inisiyatifini elinde bulundurduuna - ve bulunduracana - fazlasyla sevinen bir muhatap, aklama istemez. Akn son derece belagatli, kaytszln ise meraksz olduu daha duygusal ilikilerde, durum haydi haydi byledir. Gilberte bu anlamazl pheyle karlamayp

anlamaya almaynca, benim iin her mektubumda deindiim, gerek bir ey haline geldi. Byle haksz konumlarda, soukluk taslamada, insan sebata azmettiren bir by vardr. Gilberte, "Kalplerimiz ayrlmad ki, konuup anlaalm," diye cevap verir umuduyla, "Kalplerimiz ayrldndan beri," diye yaza yaza, sonunda yle olduuna inandrmtm kendimi. Sonunda, "Deien bir ey yok ki, o his her zamankinden gl," diyebilmek isteiyle, srekli, "Hayat bizim iin deimi olabilir, hissettiimiz eyi silemeyecektir," diye tekrarlaya tekrarlaya, hayatn gerekten deitii artk var olmayan bir hissin hatrasn saklayacamz fikriyle yayordum; kimi sinir hastalarnn, bir rahatszlk geirirmi gibi yapa yapa, rahatszlktan temelli kurtulamamas gibi. Artk Gilberte'e ne zaman mektup yazmam gerekse, bu hayal, cevaplarnda bu konuya deinmeyerek onun da zmnen kabul ettii, varln aramzda srdrecek olan deiiklie deiniyordum. Sonra Gilberte bu yalanc suskunluktan vazgeti. O da benim bak am benimsedi; resm davetlerde misafir devlet bakannn, ev sahiplii yapan devlet bakanyla hemen hemen ayn ifadeleri tekrarlayarak bir al konumas yapmas gibi, Gilberte'e, "Hayat bizi ayrm ola bilir, ama birbirimizi tandmz zamann hatras hep yaayacak," diye her yazdmda, Gilberte, "Hayat bizi ayrm olabilir, ama bizim iin daima deerini koruyacak olan gzel anlar bize unutturamayacak," diye cevap vermeyi ihmal etmiyordu ("hayat"n bizi niin ayrdn, ne gibi bir deiiklik olduunu sylememiz ise, epeyce zor olurdu). Artk pek fazla ac ekmiyordum. Bununla birlikte, bir gn ona yazdm bir mektupta, Champs-Elysees'deki yal ekerci kadnn ldn rendiimi haber verip, "Sizi zm olacan dndm;

bende ok hatralar uyandrd," diye yaznca, gzyalarm tutamadm; gemi zaman kullandm fark etmitim; hi istemediim halde canl, en azndan tekrar canlanabilir olarak dnmekten vazgeemediim aktan, neredeyse unutulmu bir lden sz eder gibi sz ediyordum. Artk grmek istemeyen iki arkada arasndaki bu mektuplamadan daha efkatli bir ey olamazd. Gilberte'in mektuplar, benim nemsemediim kiilere yazdm mektuplarn inceliine ve yzeysel sevgi ifadelerine sahiptiler; ondan geldiinde, bu ifadeler bana ok tatl grnyordu. Zaten grmeyi her reddediim, bir ncekinden biraz daha az ac veriyordu bana. Gilberte'in benim gzmdeki nemi azaldka, durmadan tekrarlanan ac hatralarm, artk Floransa'y, Venedik'i dnmekten aldm hazz yok edecek gc bulamyorlard. Byle anlarda, bir daha grmeyeceim, neredeyse unutmu olduum bir gen kzdan ayrlmama uruna diplomatlktan vazgetiime, yerleik bir hayat kurduuma piman oluyordum. Hayatmz bir insana gre kurarz; artk onu hayatmza kabul edebileceimiz an geldiinde, o insan gelmez, sonra bizim iin lr ve biz de sadece onun iin hazrlanm olan eyin iine hapsolup yaarz. Venedik, annemle babamn gznde fazla uzak, benim iin fazla hummal bir yerdi, ama en azndan Balbec'e gidip yerlemek kolayd. Ne var ki, bunu yapmak iin de Paris'ten ayrlmak, ne kadar seyrek olsa da, sayesinde arasra Mme Swann'dan kzyla ilgili bir eyler duyduum ziyaretlerden, vazgemek gerekiyordu. Ayrca bu ziyaretlerde Gilberte'ten tamamen bamsz birtakm zevkler bulmaya da balamtm.

Bahar yaklarken, souklar geri geldiinde, Buz Azizleri yortular28 ve Kutsal Hafta'nn karla kark saanaklar srasnda, Mme Swann', evini ok souk bulduu iin krkler iinde misafir arlarken gryordum ounlukla; yen elleriyle omuzlarnn iinde kaybolduu, eve geldiinde karmad, ikisi de erminden, bembeyaz, parlak, dev manonuyla yakas, atein ssnn da, ilerleyen mevsimin de eritmeyi baaramad, ktan kalan sonuncu ve dierlerinden daha inat kar paralarn andryorlard. Bu buz gibi, ama ieklenmeye balam haftalarn tam gereini, yaknda artk gitmeyeceim bu salonda bana telkin eden, daha badndrc, baka beyazlklard: mesela, uzun plak dallarnn tepesinde, mjdeci melekler kadar beyaz, limon kokulu, paral ama birleik kreleriyle, n-Raffaellocularn izgi izgi allarn andran kartopu ieklerinin beyazl. Tansonville kknn sahibesi, nisann buzlu da olsa ieksiz olmadn ve ilk scaklara kadar dnyay sadece yamurun altnda plak evler olarak hayal eden ehir insanlarnn zannettii gibi, k, bahar ve yaz mevsimlerinin, birbirlerinden smsk blmelerle ayrlmadn bilirdi. Mme Swann'n, Combray'deki bahvann gnderdii ieklerle yetindiini, "daimi" iekisi araclyla, yetersiz bir armn boluklarn, erken gelen Akdeniz mevsimlerinden alman borlarn yardmyla kapatmadn iddia edecek deilim; o srada buna aldrdm da yoktu. Mme Swann'n manonunun karlarnn yanbanda, (belki ev sahibesinin kafasndaki ilevleri, Bergotte'un tavsiyelerine uyarak, eyalarla ve kyafetiyle
28

azizin, snn genellikle dt 11-13 Mays dnemine denk gelen yortu gnleri.

birlikte "beyaz majr senfoni" oluturmaktan teye gitmeyen) kartopu ieklerinin bana, Kutsal Cuma harikasnn, insan biraz daha akll olsa, her yl ahit olunabilecek bir doal mucize olduunu hatrlatmalar, adlarn bilmediim baka trden ieklerin, eki, badndrc, Combray'deki gezintilerim srasnda birok kez beni durdurmu olan kokusunun da yardmyla, Mme Swann'n salonunu, Tansonville' deki dik patika kadar bakir, tek bir yaprak olmadan, saf iekli, gerek kokularla dolu klmalar, benim krlar zlemem iin yeterliydi. Ne var ki, o patikay hatrlamak benim iin henz ar bir eydi. Bu hatra, Gilberte'e olan akmdan geriye kalan kk paray besleyebilirdi. Bu yzden, Mme Swann'a yaptm bu ziyaretler srasnda artk hi ac ekmediim halde, ziyaretlerimi daha da seyrekletirdim ve kendisiyle mmkn olduu kadar az grmeye baladm. Hl Paris'ten ayrlmadm iin, en fazla onunla birlikte baz gezintiler yapma izni veriyordum kendime. Havalar nihayet dzelmi ve snmt. Mme Swann'n le yemeinden nce bir saatliine kp, Bois Caddesi'nde, Etoile'in ve o zamanlar, insanlarn sadece ismen bildikleri zenginleri seyretmeye gelmelerinden tr "Meteliksizler Kulb" adm verdikleri yerin yaknnda, kk bir yry yaptn bildiimden, pazar gnleri - hafta iinde o saatlerde serbest deildim - le yemeini bizimkilerden ok sonra, biri eyrek gee yemek ve ncesinde gezintiye kmak iin annemle babamdan izin aldm. Gilberte'in, bir kz arkadann kr evinde geirdii o mays ay boyunca hibir pazar bu gezintiyi karmadm. lene doru Zafer Tak'na varrdm. Caddenin banda nbet tutar, Mme Swann'n, evinden kp birka metre yryerek geldii kk sokan kesinden gzm ayrmazdm. Gezintiye km

olanlarn ounun le yemei iin evlerine dndkleri bir saat olduundan, kalanlar az sayda ve ou k kimseler olurdu. Anszn, aalkl yolun kumlar zerinde, ancak le vakti alan en gzel iek gibi, gecikmi, ar ve salkl bir halde, Mme Swann belirirdi - etrafnda alan, her defasnda farkl elbisesini, ben en ok mor renkte hatrlarm - sonra, elbisesinin salan yapraklar gibi yere dklen kvrmlaryla ayn tondaki uzun, ipekli emsiyesini, sapn havaya dikerek aar, iein almas tamamlanrd. evresinde maiyeti eksik olmazd: Swann'la birlikte, sabah kendisini evinde ziyarete gitmi veya sokakta karlat, kulpten drt be erkek; bu siyah veya gri, uysal topluluk, Odette'in evresinde neredeyse sabit bir ereve gibi hareket ederek, gzlerinde bir derinlik olan tek kiiye, bu kadna, sanki btn bu erkeklerin arasndan, bir pencereden, nne bakyormu havas verir, onu tatl renklerinin plaklnda, narin ve korkusuz, adeta baka trden, bilinmeyen bir rktan, sayesinde kalabalk maiyetini tek bana dengeledii, neredeyse sava gcyle donanm bir varlk gibi ortaya karrd. Glmseyerek, gzel havadan, henz rahatszlk vermeyen gneten memnun, eserini tamamlam, baka bir eye aldrmayan bir yaratcnn gvenli ve dingin edasyla - gelip geen sradan insanlar takdir etmese de - btn kadnlarnkinden daha k olduundan kuku duymad kyafetini kendisi ve dostlar iin, doallkla, ar bir dikkat gstermeden, ama tamamen ilgisiz de kalmadan tard; korsajndaki, eteindeki kk kurdelelerin, varlndan haberdar olduu yaratklar gibi, nnde hafife dalgalanmalarna ses karmaz, admlarn izledikleri srece, kendi ritmleriyle oyuna dalmalarna hogryle izin verir ve hatta, ou kez geldiinde hl amam olduu mor

emsiyesine, arasra, bir Parma menekesi demetine bakarcasna mesut ve tatl baklar frlatrd; bu baknda, dostlarndan evirip cansz bir nesneye ynelttiinde bile, hl bir tebessm okunurdu. Bu ekilde, kyafetiyle belirledii ve koruduu klk mesafesine, Mme Swann'n en arkadaa konutuu erkeklerin, gerekli bir hareket alan olarak sayg gsterilerinde, cahillere zg bir hrmet, kendi cehaletlerinin bir itiraf da yok deildi; bu konuda, bu hanm arkadalarn tam yetkili buluyorlard; grmesi gereken zel bakm ko nusunda bir hasta veya ocuklarnn eitimi konusunda bir anne gibi. Mme Swann, kendisini evreleyen ve gelip geenleri grmezmi gibi hareket eden maiyetiyle olduu kadar, byle ge bir saatte ortaya kyla da, uzun bir sabah geirdii ve birazdan le yemei iin dnecei evini akla getirirdi; kendi bahesinde gezinir gibi, kk admlarla yapt gezintisinin aylak skneti, evinin yaknlna iaret eder gibiydi; adeta bu evin serin, lo glgelerine brnmt. Yine de, btn bunlar bile, onu grmenin bende uyandrd ak hava ve scak duygusunu artrmaktan baka bir ie yaramyordu. Zaten, Mme Swann'n derin bir bilgi sahibi olduu tren ve ayin kurallar gerei, kyafetinin mevsime ve saate, zel ve zorunlu bir ilikiyle bal olduundan hi phe duymadm iin, yumuak hasr apkasnn iekleri, elbisesinin kk kurdeleleri, bahelerdeki, ormanlardaki ieklerden bile byk bir doallkla, mays ayndan domu gibi gelirlerdi bana; mevsimin yeni huzursuzluunu anlamak iin, gzlerimi daha yakn, yuvarlak, yumuak, hareketli ve mavi bir gkyzn andran ak, gergin emsiyesinden daha yukarlara evirmezdim. Bu egemen kurallar ve dolaysyla Mme Swann, btn ihtiamlarn, sabahn, baharn ve gnein emrine

sunarlard tevazuyla; sabah, bahar ve gne, ne kadar vlse azd benim gzmde; nk bu kadar k bir kadn, onlar gz ard etmemi, onlar yznden, daha ak renk, daha ince bir kumatan, yakasndaki, kollarndaki aklkla boyundaki, bileklerdeki nemi dndren bir elbise semi, ksacas, onlar iin hibir zahmetten kanmamt; tpk herkesin, avam tabakann bile tand soylu bir hanmn, kye gidip sradan insanlar grmeye neeyle gnl indirdiinde, zellikle o gn iin bir kr kyafetine brnmeyi ihmal etmemesi gibi. Mme Swann gelir gelmez kendisini selamlardm; o da beni durdurur, glmseyerek, "Good moming," derdi. Birlikte birka adm yrrdk. Giyimini belirleyen bu kutsal yasalarn hepsine, kendisi iin, barahibesi olduu stn bir bilgiye itaat eder gibi boyun ediini anlardm; nk havay fazla scak bulup nn amayacan dnd ceketini atnda veya tamamen karp tutaym diye bana verdiinde, bluzunda, ans eseri gizli kalm binlerce ayrnt kefederdim; tpk dinleyenlerin kulana hibir zaman ulamayaca halde bestecinin binbir zenle yaratt orkestra blmleri gibi; ya da kolumun zerinde katl duran ceketin koluna uzun uzun, zevk veya kibarlk iin bakar, harikulade bir ayrnt, ok tatl tonda bir erit, normal olarak gzlerden sakl, ama d blmler kadar incelikle yerletirilmi mor bir pamuklu saten grrdm; tpk bir katedralin seksen kadem ykseklikteki bir korkuluunun arkasna gizlenmi, ana giriteki alak kabartmalar kadar mkemmel, bir sanat yolculuu srasnda tesadfen btn kenti tepeden seyredebilmek iin iki kulenin arasna kp havada gezininceye kadar kimsenin grmedii gotik heykeller gibi.

Mme Swann'n Bois Caddesi'nde, kendi bahesinin yolundaymasna gezindii izlenimini -footing alkanlndan haberi olmayanlarn gznde - glendiren bir baka ey de, yaya gelmi olmas, arkasnda kendisini izleyen bir arabas olmamasyd; oysa herkes Mme Swann' mays ayndan itibaren, Paris'in en bakml hayvanlarnn ektii, en k niformal hizmetkrlarn eliinde, sekiz yayl, st ak, dev bir faytona bir tanra gibi rahata, ihtiamla kurulmu halde geerken grmeye alkt. Mme Swann yrrken, zellikle scan yavalatt yryyle, bir meraka boyun emi, protokol kurallarna zarif bir aykrlkta bulunmu izle nimi yaratrd; tpk bir galada, kimseye danmadan, bir eletiri getirmeye cesaret edemeyen maiyetinin, biraz dehetin de kart hayran baklar altnda locasndan kan ve birka dakika boyunca dier seyircilere kararak fuayeyi ziyaret eden bir hkmdar gibi. Kalabalk da, Mme Swann'la arasnda, kendisine en almaz engel gibi grnen bir zenginlik engelinin varln hissederdi. Saint-Germain muhitinin de kendi engelleri vardr, ama "meteliksizler"in gznde ve hayalinde bu kadar canl deillerdir. Bu insanlar, daha sade, bir kk burjuvayla kartrlmas daha kolay, halktan o kadar uzaklamam bir soylu hanm karsnda, bir Mme Swann'n karsnda duyduklar eitsizlik, hatta aalk hissine kaplmazlar. phesiz bu tr kadnlarn kendileri, evrelerindeki ihtiam karsnda onlar gibi sarslmaz, dikkat bile etmezler, ama bunun sebebi, bu ihtiama alm olmalar, yani sonuta tamamen doal, tamamen gerekli kabul etmeleri, dier insanlar, bu lks alkanln az veya ok edinmi olmalarna gre yarglamalardr; yle ki (kendi brndkleri, bakalarnda grdkleri ihtiam, tamamen maddi, saptanmas

kolay, elde etmesi uzun vadeli ve telafisi zor olduundan) bu kadnlar, yoldan geen birini en alt tabakaya yerletirdiinde, onun kendilerini en st tabakaya yerletirdii ekilde, yani ilk bakta, tartmasz ve grerek yaparlar bunu. O dnemde, aristokrasiye karm, Lady Israels gibi kadnlarn ve Mme Swann gibi ileride onlarla grecek olan kadnlarn oluturduu, gnln elmeye alt Saint-Germain muhitinin altnda, ama Saint-Germain muhiti haricinde olanlarn stnde yer alan toplumsal snf, zenginler evresinden syrlm olup hl zenginliin kendisi olan, ama sanatsal bir amaca, dnceye itaat eden, esnek bir zenginlik haline, iirsel bir ekilde biimlendirilmi, glmsemeyi bilen, ilenebilir gm haline gelmi bu ara toplumsal snf, belki de artk yoktur, en azndan ayn zelliklere, ayn byye sahip deildir. Zaten bu snfta yer alan kadnlar, saltanatlarnn ilk artna bugn sahip deillerdir; nk yllarla, hemen hepsinin gzellii yok olmutur. Oysa Mme Swann'n ihtiamla, glmseyerek, iyilikle Bois Caddesi'nde ilerlerken, Hypatia gibi, ar admlarnn altnda dnyalarn kaydn grmesinde, soylu zenginliinin olduu kadar, mrnn olgun ve hl lezzetli yaz mevsiminin muhteem zirvesinde oluunun da pay vard. Geenlerden baz genler kendisine kaygyla bakar, onunla uzak ilikilerinin (stelik Swann'la bir kere tantrldklarndan, kendilerini tanmayacandan korkarak), Mme Swann'a selam vermek iin yeterli saylp saylmayaca konusunda tereddt ederlerdi. Ancak muhtemel sonularn dncesiyle korkudan titreyerek karar verirler, bu cesurca kkrtc ve kutsal bir eye hakaret, bir kastn dokunulmaz stnlne saldr niteliindeki hareketleri, acaba fela ketlere yol aacak m, bir tanrnn cezasn zerine ekecek mi diye

merak ederlerdi. Oysa yol at tek ey, selam veren kk ahslarn, bir saatin mekanizmas gibi harekete gemesi olurdu; bunlar, Odette'in evresindeki insanlardan bakas deildi; en bata Swann, gleryzl, Saint-Germain muhitinde renilmi, ama o zamanlarda gsterecei kaytszlktan yoksun bir zarafetle, yeil deri astarl silindir apkasn karrd. Bu kaytszln yerini (bir lde Odette'in nyarglaryla dolduundan), hem bylesine kt giyimli birinin selamna karlk verme mecburiyetinin sknts, hem de karsnn bu kadar ok insan tanmasnn verdii tatmin almt; bu karmak duyguyu, yanndaki arkadalarna, "Biri daha! Dorusu merak ediyorum, Odette bu kadar insan nereden buluyor!" diye ifade ederdi. Bu arada, derhal uzaklam olan, ama kalbi hl arpan telal gence bir ba hareketiyle cevap vermi olan Mme Swann bana dner, "Bitti mi yani?" derdi. "Bir daha asla Gilberte'i grmeye gelmeyecek misiniz? Neyse ki ben ayr tutuluyorum, beni de bsbtn terk etmiyorsunuz. Sizi grmek houma gidiyor, ama kzmn zerindeki etkiniz de houma gidiyordu. Onun da ok zldn sanyorum. Her neyse, size bask yapmak istemem; belli olmaz, belki beni de grmekten vazgeersiniz!" "Odette, Sagan iyi gnler diliyor," diye karsnn dikkatini ekerdi Swann. Gerekten de prens, tpk tiyatroda, sirkte veya eski bir resimdeki zafer ifadesi gibi, atn evirerek, Odette'e tiyatrovari ve adeta simgesel, hararetli bir selam verirdi; (prensin annesinin veya kz kardeinin gremeyecei bir kadnda vcut bulmu bile olsa) kadn karsnda saygyla eilen byk senyrn valyece kibarl, bu selamda abartl ifadesini buluyordu. Zaten emsiyesinin glgesinin sv saydaml ve kl cilas ardnda tannan Mme Swann, her an,

gecikmi son atllar tarafndan selamlanrd; caddenin beyaz gneinde drtnala giderken filme alnm hissi uyandran bu salon erkeklerinin, halk arasnda nl olan adlar - Antoine de Castellane, Adalbert de Montmorency ve daha niceleri - Mme Swann iin, tandk dost adlaryd. iirsel duyumlarn hatrasnn ortalama mr, kalp aclarnnkine oranla ok daha uzun olduundan, o srada Gilberte yznden duyduum kederler oktan yok olup gittii halde, ne zaman bir mays gnnde, on ikiyi eyrek geeyle bir arasndaki dakikalar, bir tr gne saatinde okumaya kalksam, Mme Swann'la, emsiyesinin altnda, morsalkmlardan bir ardan yansmas altndaymz gibi sohbet ediim gzmde canlandnda duyduum haz, yaamaya hep devam etti.

KNC BLM

Memleket simleri:
Memleket (Balbec'te ilk kal, deniz kysnda gen kzlar.)

M. de Charlus ve Robert de Saint-Loup'nun ilk karakalem izimleri. - Bloch'un evinde akam yemei. - Rivebelle'deki akam yemekleri. - Albertine ortaya kar. ki yl sonra, bykannemle Balbec'e gittiimde, Gilberte konusunda neredeyse tam bir ilgisizlie ulamtm. Yeni bir ehrenin bysne kapldmda, talya'nn gotik katedrallerini, saraylarn ve bahelerini, bir baka gen kzn yardmyla tanmay umduumda, akmzn, belirli bir insana olan akmzn, belki de pek gerek bir ey olmadn dnyordum hznle; nk tatl veya ac tahayyllerin armlar, bir sre boyunca bu ak bir kadna balasa ve hatta bu akn, zorunlu bir biimde o kadndan esinlendiini dndrse bile, kendi isteimizle veya farknda olmadan bu armlardan uzaklatmzda, bu ak, sanki aksine doallkla, sadece bizim iimizden kaynaklanrcasna yeniden doar ve bir baka kadna ait olur. Bununla birlikte, Balbec seyahatinin balangcnda ve oradaki ilk gnlerimde,

ilgisizliimde kesintiler olmaktayd hl. Pek kronolojik olmayan hayatmzda, gnlerin birbirini izleyiinde tarihe aykrlklar grlr sk sk; ben de sk sk, dnden, evvelki gnden gerilere gidip, Gilberte'i sevdiim o eski gnlerde yayordum. Byle zamanlarda, artk Gilberte'i grmemek, birden strap veriyordu bana; tpk o eski gnlerdeki gibi. Artk yerini bir baka benlie neredeyse tamamen brakm olan eski benliim, Gilberte'i sevmi olan benliim, bu zamanlarda tekrar ortaya kyordu; ounlukla da bu benliimi geri getiren, nemli bir ey deil, ufack bir ey oluyordu. Mesela, Normandiya yolculuumun banda, Balbec'te, mendirekte yanmdan geen bir yabancnn, "Ulatrma bakanl zel kalem mdrnn ailesi," dediini duydum. Bu szlerin, (bu ailenin hayatmda oynayaca rol o srada bilmediime gre) benim iin hibir anlam olmamas gerekirdi, oysa keskin bir ac hissettim; uzun zamandr byk lde ortadan kalkm olan benliimin, Gilberte'ten ayr olmaktan tr duyduu acyd bu. Gilberte'in babasyla "ulatrma bakanl zel kalem mdrnn ailesi" hakknda, benim yanmda yapm olduu bir konumay, o gne kadar hi hatrlamamtm. Oysa aka ilikin anlar, hafzann genel yasalarndan bamsz deildirler; hafzann kurallar da, alkanln daha genel yasalarna tabidirler. Alkanlk her eyi zayflatt iin, bir insan bize en iyi hatrlatan ey; aslnda unuttuumuz eydir. nemsiz olduu iin unutulmu ve bu sayede btn gcn koruyabilmitir nk). te bu yzden, hafzamzn en gl ksm bizim dmzda, isentili bir rzgrda, bir odann rutubet kokusunda veya yanmaya balayan bir atein ilk andaki kokusundadr; kendi benliimize ait, zekmzn ie yaramaz diye kmsedii eyi, gemiin son ve en gl kalntsn, btn gzyalarmz

dinmi gibi grnrken hl bizi alatabilen eyi bulduumuz her yerdedir. Bizim dmzda m? Daha dorusu iimizdedir, ama bizim kendi baklarmzdan gizlenmi, iyi kt devam eden bir unutua gmlmtr. Ancak bu unutu sayesindedir ki, arasra eski benliimizi bulur, olaylar karsnda o eski benlik gibi tavr alr, artk kendimiz deil, o insan olduumuz iin ve imdi bizim ilgisiz kaldmz eyi o insan sevdii iin, yeniden ac ekeriz. Gnlk hafzann parlak aydnlnda, gemiin hayalleri yava yava solar, silinir, sonunda geriye bir ey kalmaz; onlar bir daha bulmamz mmkn deildir artk. Daha dorusu, baz kelimeler (mesela "ulatrma bakanl zel kalem mdr" gibi) zenle unutua gmlm olmasayd, bu hayalleri bulmamz mmkn olmazd; tpk bir nshas Ulusal Ktphane'ye teslim edilmeyen bir kitabn bulunmasnn imknsz olabilecei gibi. Ama bu strap ve Gilberte'e olan akmn canlanmas, bir ryadaki kadar srd sadece; nk Balbec'te, bunlar srdrecek olan eski Alkanlk yoktu artk. Alkanln bu etkileri elikili gibi grnebilir; bunun sebebi, birok deiik yasaya tabi olmasdr. Paris'te, Alkanlk sayesinde, Gilberte'e kar giderek daha ilgisiz olmutum. Alkanlklardaki bir deiiklik, yani Alkanln anlk olarak kesintiye uramas, Alkanln baard ii Balbec'e gidiimle tamamlad. Alkanlk, bir yandan zayflatr, bir yandan salamlatrr, bir yandan paralanmaya yol aar, bir yandan da sonsuza dek srdrr. Yllardr her gn, ruhsal durumumu, bir n ceki gnk ruhsal durumuma gre iyi kt ayarlyordum. Balbec'te yeni bir yatak, sabahlan bu yatan baucuna getirilen, Paris'tekinden farkl kahvalt, Gilberte'e olan akm besleyen dnceleri ayakta tutamayacakt; (her ne kadar ender de olsa)

baz durumlarda, yerleiklik, gnleri hareketsizletirdiinden, zaman kazanmann en iyi yolu, yer deitirmektir. Balbec'e seyahatim, iyiletiini ancak o zaman anlayabilen bir hastann sokaa ilk k gibiydi. Bugn bu seyahat herhalde otomobille yaplr ve daha ho olduu sanlr. Hatta bu ekilde yaplan seyahatin bir bakma daha gerek de olduu dnlr; nk bu sayede, arazinin deiimlerini daha yakndan, adeta ili dl olarak izlemek mmkndr. Ne var ki seyahatin asl zevki, yolda inebilmek, yorulunca durmak deildir; yola kla var arasndaki fark, mmkn olduunca hissedilmez deil, mmkn olduunca keskin klmaktr; bu fark bir btn olarak, bozulmadan, hayalimizdeki haliyle hissetmektir; hayalgcmz bizi yaadmz yerden gitmek istediimiz yere bir hamlede gtrdnde, bir mesafeyi katetmesinden ok, dnyann iki farkl kiiliini birletirdii, bizi bir isimden bir bakasna gtrd iin bize mucizevi gelen hamlenin karl, neredeyse ehrin bir paras olmayan, ama ismini bir ilan tahtasnda tadklar gibi, ehrin kimliinin zn de ieren garlardaki, o zel yerlerdeki esrarengiz ilemdir (oysa otomobil gezintilerinde istenen yerde inildiinden, var diye bir ey kalmamtr). amzn hastal, her alanda, nesneleri, mutlaka gerekte bulunduklar ereve iinde gstermek ve bu ekilde, zn, onlarn gereklikten yaltm olan zihinsel edimi yok etmektir. Tablolar imdi, ayn dneme ait mobilyalarn, biblolarn, rtlerin arasnda "sergilenmekte"; dnk cahil ev sahibesinin imdi gnlerini arivlerde, ktphanelerde geirerek evinde baaryla oluturduu bu yavan dekorun ortasnda, bir yandan yemek yerken seyrettiimiz aheser, bize bir mzenin

salonunda hissedeceimiz badndrc mutluluu vermez; bunu hissedebileceimiz tek yer olan mze salonu, plaklyla, her tr zellikten yoksun oluuyla, sanatnn, eserini yaratmak iin kendini soyutlad i meknlar ok daha iyi simgeler. Ne yazk ki uzak bir var noktasna doru yola klan o harikulade yerler, garlar, ayn zamanda trajik yerlerdir; nk henz sadece dncemizde var olan memleketi iinde yaayacamz memleket haline getirecek olan mucizenin gerekletii yerler buralardr, ama ayn sebepten tr, bekleme salonundan ktmzda, daha biraz nce terk ettiimiz bildik odamza biraz sonra kavumaktan da vazgememiz gerekir. Bizi mucizeye gtrecek olan pis kokulu maaraya, o koca caml blmelerden birine girmeye bir kez karar verdikten sonra, yatmaya evimize dnmekten umudumuzu tamamen kesmemiz arttr. Balbec trenine binmek zere gittiim Saint-Lazare garnda, karn deilmi ehrin tepesinde grnen gkyz, felaketlere gebe, tehditkr, gz kamatran, muazzam bir gkyzyd; Mantegna ve Veronese'nin neredeyse Paris'e zg bir modernlikteki baz gkyz manzaralarna benzeyen bu gn altnda, ancak korkun ve muhteem bir olay meydana gelebilirdi: O da bir tren yolculuu veya armh'n dikilmesi olurdu. ran slubundaki Balbec Kilisesi'ni, kar frtnasnn ortasnda hayal ederek, Paris'teki yatama gmlm halde seyretmekle yetindiim srece, vcudum bu seyahate hibir itirazda bulunmamt. tirazlar, ancak vcudum, kendisinin de bu olaya katlacan ve vardmz gece, hi tanmad "odam"a gtrleceini anladnda balad. Yola kmzdan bir gn nce annemin bizimle gelmeyeceini renince,

vcudum daha da ok isyan etti; babamn, M. de Norpois'yla spanya'ya gitmeden nce bakanlkta ii km, Paris yaknnda bir ev kiralamay tercih etmiti. te yandan, Balbec'i grmek iin bir bedel demek zorunda olmam, Balbec'i grme isteimi azaltmyordu; aksine bunun bedeli olan rahatszlk, benim nazarmda, Balbec'te bulmay umduum izlenimin gerekliinin adeta bir simgesi, gvencesiydi; gece dnp kendi yatamda uyumama engel olmadan gidip grebileceim, edeer olduu iddia edilen hibir manzara, hibir "panorama", bu izlenimin yerini alamazd. Bu benim, seven insanlarla zevk alan insanlarn ayn kiiler olmadn ilk hissediim deildi. Yola kacamz gnn sabah benim ne kadar zgn olduuma arp, "Emin olun benim bir hafta vaktim olsa, serin bir deniz kenarna gitmek iin nazlanmazdm. At yarlarn, yelken yarlarn greceksiniz, ne kadar gzel!" diyen doktorum kadar ben de Balbec'e gitmeyi arzuladm dnyordum. Ben kendi adma, daha Berma'y izlemeye gitmeden nce renmitim ki, ben neyi seversem seveyim, mutlaka sancl bir kovalamann sonunda ulaa bilecektim ona ve bu kovalama srasnda, zevk peinde komak yerine, hedefe ulamak uruna nce zevki feda etmek zorunda kalacaktm. Bykannem doal olarak seyahatimize biraz farkl bakyordu; hl eskisi gibi bana verilen hediyelere sanatsal bir zellik kazandrmak istediinden, bu yolculuun ksmen eski bir "tecrbe" sini bana sunabilmek iin, Mme de Svign'nin Chaulnes ve Pont-Audemer'den geerek Paris'ten Lorienfa giderken izledii yolu, bizim de bir ksmn trenle, bir ksmn arabayla takip edebileceimizi dnmt. Ama babamn itiraz zerine, bykannem bu projeden vazgemek zorunda

kalmt; nk babam, bykannem bir yolculuu azami entelektel fayday salamak amacyla dzenlediinde ne kadar ok tren karlacan, bagaj kaybedileceini, boaz ars ekileceini ve kurallara kar gelineceini tahmin edebiliyordu. Bykannemi sevindiren en azndan bir ey vard; o da, tam sahile gideceimiz srada, sevgili Svign'sinin "lanet olas bir araba dolusu misafir" dedii eyin bize mani olma tehlikesinin asla bagstermeyeceini bilmekti; nk Legrandin bize kz kardei iin tavsiye mektubu vermediinden, Balbec'te hibir tandmz olmayacakt. (Legrandin'in bu ihmali Cline ve Victoire Teyzelerim tarafndan ayn ekilde takdir grmemiti; gen kzken tandklar, o gne kadar, bu eski samimiyetlerini gstermek iin daima "Rene de Cambremer" diye sz ettikleri, hediyeleri hl odalar ve konumalar ssleyen, ama bugnk geree uymayan bu kadnla ilgili olarak, uradmz hakaretin intikamn almak amacyla, bykteyzelerim o gnden sonra yal Mme Legrandin'in yannda asla kznn adn azlarna almadlar ve yanndan ayrldktan sonra "Malum ahsa hi deinmedim, herhalde anlamlardr," gibi cmlelerle birbirlerini tebrik etmekle yetindiler.) Sonu olarak, Paris'ten on yirmi iki treniyle yola kacaktk; fazlasyla uzun zamandr tren tarifesinde arayp bulmay zevk haline getirdiim bu tren, her defasnda bana yolculuun heyecann, neredeyse mutlu yanlgsn yaattndan, onu tanr gibiydim. Bir mutluluun hayalimizdeki izimi, kendisine ilikin bilgilerimizin doruluundan ok, bizde uyandrd arzularn nitelii tarafndan belirlendii iin, bu mutluluu ayrntl ekilde tandm sanyordum; tren vagonunda gnn sonuna doru,

hava serinlemeye baladnda zel bir haz duyacamdan, belli bir istasyona yaklatmzda filanca hisse kaplacamdan hi phem yoktu; o kadar ki, bu tren, hayalimde daima ayn ehirlerin, yol ald leden sonra saatlerinin na brnm suretlerini canlandrr, bana btn dier trenlerden farklym gibi gelirdi; sonunda, hi grmediimiz, ama dostluunu kazandmz hayal etmekten holandmz bir kiiyi nasl zihnimizde canlandrrsak, yolda tanacam, SaintL Katedrali'nin nnde vedalaacam, sonra gn- batmna doru uzaklaacak olan sanat, sarn yolcu, zihnimde belirgin ve deimez bir ehre edinmiti. Bykannem "dmdz" Balbec'e gitmeyi kabullenemediin- den, yolda bir arkadana urayp onunla bir gn geirmeye karar vermiti; ben rahatszlk vermemek iin o akam arkadann evinden ayrlacak, bylece ertesi gn Balbec Kilisesi'ni grmeye de vakit bulacaktm; kilisenin Balbec-Sahil'den epeyce uzakta olduunu renmitik; deniz banyolar krme baladktan sonra kiliseyi grmeye gidemeyebilirdim. Ayrca, seyahatimin byleyici hedefini, yeni bir odaya gireceim, orada yaamay kabulleneceim o zalim ilk gecenin ncesine almak, bana belki daha az ac veren bir eydi. Ama nce, eski odamdan ayrlmam gerekmiti; annem ayn gn Saint-Cloud'ya yerlemeyi planlam, bizi gara braktktan sonra dorudan oraya gitmek zere btn hazrlklarn tamamlam veya tamamlar gibi yapmt; bylece tekrar eve uramas gerekmeyecekti; annem, benim Balbec'e gitmek yerine kendisiyle birlikte eve dnmek isteyeceimden endie ediyordu. Hatta kiralanm olan evde yaplacak ilerin ok, vaktininse kstl olduu bahanesiyle, aslnda ben bu tr vedalamalarn acmaszlna maruz kalmayaym diye, bizimle

birlikte trenin kalkmasn beklememeye karar vermiti; kalk anndan nce, kesin bir balaycl olmayan gidi gelilerle, hazrlklarla gizlenen ayrlk, o anda birden katlanlmaz bir strap gibi grnr, oysa artk kanlmaz olmu, o muazzam, yce ve iktidarsz bilin annda younlamtr. Annemin bensiz, amac ben olmayan, ayr bir hayat yaayabil- meinin mmkn olduunu ilk kez hissediyordum. Belki de benim salksz, sinirli yapmn, hayatn biraz zorlatrdn, bunalttn dnd babamla birlikte, benden ayr yaayacakt. Bu ayrln beni ok zmesinin bir sebebi daha vard: Annem iin bu ayrln, herhalde benim ona yaattm art arda hayal krklklarnn sonu anlamna geldiini, bana belli etmedii bu hayal krklklarndan sonra, birlikte tatil yapmann zorluunu anladn dnyordum; belki ayn zamanda, imdiden kabullenmeye balad, gelecekteki hayatnn ilk denemesiydi; babamla ikisi, yllar getike, beni daha az grecekleri bir hayat yaayacaklard; bu hayatta, (bunu kbuslarmda bile asla grmemitim henz) annem bana biraz yabanc, benim olmayacam bir eve girip kapcya benden mektup olup olmadn sorarken greceimiz bir hanm olacakt. Elimden bavulumu almay teklif eden grevliye zor cevap verebildim. Annem, beni teselli etmek iin kendisine en etkili gibi grnen yntemleri deniyordu. Kederimi grmezden gelmenin anlamsz olacan dnerek efkatle alaya alyordu: "Balbec Kilisesi onu byle somurtarak grmeye gittiini bilse, ne der? Ruskin'in anlatt bylenmi yolcu bu mu? Haberin olsun, senin orada beklenen baary gsterip gstermediini de bileceim; uzakta da olsa, ben 'kk

kurt'umun yannda olacam. Yarn annenden bir mektup alacaksn." "Seni Madame de Sevigne pozunda grr gibiyim kzm," dedi bykannem, "gznn nnde bir harita, bir an bile bizden ayrlmayacaksn." Annem beni oyalamaya alyor, akam yemeinde ne yiyeceimi soruyor, Franoise'a hayranlkla bakp yeni zannettii apkasyla paltosuna iltifat ediyordu; oysa her ikisi de, bir zamanlar bykhalamn zerinde ilk grdnde, biri tepesindeki dev kula, teki de korkun, kalabalk desenleri ve siyah kehribarlaryla, annemi dehete drmt. Franoise bu kullanlmayan paltoyu tersyz edip tatl tonda dz renk bir uha olan i yzn da getirmiti. Kua gelince, uzun zaman nce krlm ve skartaya ayrlmt. Nasl ki bazen, en bilinli sanatlarn ulamaya alt incelikleri, artc ekilde bir halk arksnda, bir ky evinin cephesinde, kapnn stnde, tam gerekli yerde aan beyaz veya kkrt sars bir glde bulursak, ayn ekilde, Chardin'in veya Whistlen bir portresinde byleyici bulacamz bir kadife fiyongu, kurdeleyi, Franoise yanlmaz ve naif bir zevkle apkaya takarak ok sevimli hale getirmiti. Yal hizmetkrmzn yzne genellikle asalet katan tevazu ve drstlk, ihtiyatl, ama bayalktan uzak, "konumunun gereini ve yerini bilen" bir kadn olarak, kendini gstermeye alrm izlenimi yaratmadan bizim yanmzda grlmeye yakacak ekilde, yolculuk erefine giydii kyafetlere de damgasn vurmutu; biraz uzak bir gemie dnecek olursak, Franoise, paltosunun soluk kiraz krmzs uhasyla, krk yakasnn yumuak tyleriyle, Anne de Bretagne'n dua kitaplarndaki, eski ustalardan biri tarafndan

yaplm resimlerini, her eyin mkemmel bir biimde yerletirildii, btnlk hissi her tarafa eit olarak dald ndan, kyafetin zengin ve gemie ait tuhaflnn, gzlerle, dudaklarla, ellerle ayn dindar arball ifade ettii o resimleri dndryordu. Franoise'la ilgili olarak dnceden sz etmek mmkn deildi. Franoise hibir ey bilmezdi; mutlak anlamda bilmez, yani kalbin dorudan ulaabildii nadir gerekler haricinde hibir eyi anlamazd. Dncelerin o muazzam lemi onun iin yoktu. Ama baklarnn duruluu, burnunun, dudaklarnn narin izgileri karsnda, onca eitimli insanda eksik olan, varl, ok byk bir kibarla, sekin bir diman soylu ilgisizliine iaret eden btn bu belirtiler karsnda insan, sanki btn insani kavramlara yabanc olduu bilinen bir kpein zeki ve iyi yrekli bak karsnda yine de hissedebilecei bir aknl yaard; hatta acaba mtevaz kardelerimizin, kyllerin arasnda da, geri zekllar leminin stn bireylerine benzer insanlar var mdr diye merak ederdi; bu stn bireyler, daha dorusu, kaderin hakszlna urayp geri zekllar arasnda yaamaya mahkm edilmi, ktan mahrum braklm olan, ama aslnda, sekin mizalara, kendiliinden, znde, tahsilli insanlarn oundan daha fazla benzeyen bu insanlar, kutsal ailenin dalm, kaybolmu, uurunu kaybetmi yeleri, daha yksek zeklarn byyememi akrabalar gibidirler ve (hibir eye ynelmedii halde baklarnda var olan prltdan da ke sin olarak anlald gibi) yetenekli olmak iin tek eksikleri bilgidir. Gzyalarm zor tuttuumu gren annem, "Regulus'un nemli olaylardaki detini biliyorsun..." diyordu. "Hem annene ayp ediyorsun. Bykannen gibi Madame de Sevigne'den

alnt yapacam ben de: 'Senin gstermediin btn metaneti benim gstermem gerekecek.'" Sonra, bakalarna duyulan sevginin bencilce aclardan insan uzaklatrdn hatrlayp beni sevindirmeye alyor, Saint-Cloud'ya yolculuunun iyi geeceini, beklettii faytondan memnun olduunu, arabacy terbiyeli, arabay rahat bulduunu sylyordu. Bu ayrntlara glmsememek iin kendimi zorluyor, onaylayp memnun olmu gibi bam eiyordum. Ama btn bunlar, annemden ayrl daha gerek bir ekilde gzmde canlandrmaktan baka bir ie yaramyor, tatil iin ald yuvarlak hasr apkas ve bu scakta bu uzun yolu katedecei iin giydii ince elbisesiyle, imdiden baka birisine dnm, iinde kendisini gremeyeceim "Montretout" villasna ait olan anneme, sanki benden uzaklam gibi, kalbim skarak bakyordum. Seyahatin yol aabilecei nefes tkankl krizlerini nlemek iin, doktor yola karken biraz fazla miktarda bira veya konyak imemi tavsiye etmiti; bylece, sinir sisteminin duyarlln geici olarak azaltan, doktorun "keyif" hali dedii durumda olacaktm. Doktorun dediini yapp yapmayacamdan henz emin deildim, ama en azndan, yapmaya karar verirsem, bu karar vermeye hakkm ve yeterli saduyum olduunu bykannem kabul etsin istiyordum. Bu yzden de, sanki bir tek, alkol nerede, bfede mi, bar vagonunda m ieceim konusunda karar veremiyor- muum gibi konuuyordum. Ama bykannemin yznde bunu dnmek bile istemezmi gibi knayan bir ifade belirince, "Nasl olur!" diye haykrdm, aniden gidip imeye karar vererek; eylemin szle bildirilmesi itirazla karlatna gre, zgrlm kantlamak iin eylemin gerekletirilmesi

gerekmekteydi. "Nasl olur! Ne kadar hasta olduumu, doktorun ne dediini biliyorsun; bana verdiin nasihate bak!" Rahatszlm bykanneme sylediimde yle zgn, yle merhametli bir ifadeyle, "Madem ki iyi gelecek, hemen git bira veya bir iki bul," dedi ki, kollarna atlp onu pcklere bodum. Sonra gidip trenin barnda ar miktarda itim; nk aksi takdirde fazlasyla iddetli bir nbet geireceimi hissediyor ve bunun bykannemi en ok zecek ey olacan biliyordum. lk istasyonda kendi vagonumuza dndmde, bykanneme, Balbec'e gittiimiz iin ok mutlu olduumu, her eyin iyi geeceini hissettiimi, aslnda annemden ayr olmaya abucak alacam, trenin ok gzel, bardaki adamla grevlilerin ok sevimli olduunu, hatta onlar tekrar grebilmek iin ayn seyahati sk sk yapmak istediimi syledim. Ne var ki bykannem btn bu iyi haberlere benim kadar sevinmemi gibiydi. Bana bakmamaya alarak ce vap verdi: "Biraz uyumaya alsan iyi olur belki." Sonra gzlerini pencereye evirdi; indirmi olduumuz perde camn tamamm rtmediinden, gne, ovalarda le uykusuna dalm olan lk ve durgun aydnln aynsn, (demiryolu irketinin vagona, ok yksee asm olduu, isimlerini okuyamadm yerlerin manzaralarndan ok daha ikna edici bir "doayla i ie hayat" reklam gibi) kapnn cilal meesine, koltuun demesine yanstabiliyordu. Gzlerimi kapal zanneden bykannemin, arasra, iri benekli tlnn ardndan bana ksa bir bak frlatp gzlerini evirdiini, sonra tekrar baktn gryordum; kendisine zor gelen bir harekete almaya kendini zorlayan biri gibiydi. Bunun zerine onunla konuuyor, ama konumamdan ho lanmadn gryordum. Oysa kendi sesim ve ayn ekilde

vcudumun en hissedilmez, en iindeki hareketleri, bana haz veriyordu. Bu yzden de onlar srdrmeye alyor, ses tonumda yaptm her deiiklii kelimeler zerinde uzun uzun durduruyor, baklarmn her birini, yneldii yerde beeniyor, orada normalden daha uzun sre tutuyordum. "Hadi dinlen biraz," dedi bykannem. "Uyuyamyorsan bir eyler oku." Bana Mme de Sevigne'nin bir kitabn uzatt, atm; bykannem de Madame de Beausergent'n Hatrat'na gmld. Yannda bu hanmlarn her ikisinin de birer eseri olmadan asla seyahat etmezdi. En sevdii iki yazard bunlar. Ben o anda bam pek oynatmak istemediim, bulunduum konumda kalmaktan byk bir zevk aldm iin, Mme de Sevigne'nin kitabn amadan elimde tutuyor, pencerenin mavi storuna diktiim bakm kitaba evirmiyordum. Ne var ki, bu storu seyretmek bana olaanst bir eymi gibi geliyordu; o srada birisi bu seyrimi blmeye kalksa, cevap verme zahmetine katlanmazdm. Storun mavi rengi, belki gzelliiyle deil ama, youn canllyla, doduum andan, ikimi bitirdiim, ikinin etkisini gstermeye balad ana kadar gzmn nnden gelip gemi btn renkleri silip gtrmt sanki; doutan kr bir insan ileri yanda ameliyat olup nihayet renkleri grdnde, daha nce iinde yaad karanl, gemie dnd zaman nasl grrse, storun mavisinin yannda dier renklerin hepsi benim iin o kadar donuk ve anlamszd. Yal bir grevli gelip biletlerimizi sordu. Uzun ceketinin metal dmelerindeki gm yansmalar beni bylyordu. Bizim yanmzda oturmasn sylemek istedim kendisine. Ama o baka bir vagona geti; ben de zlemle demiryolcularn hayatn dndm; btn hayatlar trende getiinden, onlarn bu yal grevliyi grmedikleri tek bir gn olmasa gerekti.

Mavi storu seyretmekten, azmn hafif aralk olduunu hissetmekten aldm zevk nihayet azalmaya balad. Hareketlendim, biraz kprdadm; bykannemin verdii kitab atm ve rasgele setiim sayfalara dikkatimi verebildim. Okurken, Mme de Sevigne'ye hayranlmn arttn hissediyordum. O dneme ve salon hayatna ait, tamamen biimsel birtakm zelliklere aldanmamak gerekir; bunlara aldanan baz insanlar, "Muhabereyi kesmeyelim azizim" veya "Bu kont bana pek nktedan gibi geldi" ya da "Biilmi otlar evirerek kurutmak dnyann en gzel eyi" demekle evigne olduklarn zannederler. te Mme de Simiane da, srf u yazdklaryla bykannesine benzediini zanneder: "M. de la Boulie'nin salna diyecek yok beyefendi; tam lm haberini dinleyecek durumda." "Ah! Aziz marki, mektubunuz nasl houma gitti! Cevap yazmamak imknsz." "Zannederim bana bir cevap borlusunuz beyefendi; ben de size bergamot aacndan ttn tabakalar. Sekizini borcumdan dn, gerisi de gelecek; yeryznde hi bu kadar fazlas olmamt. Herhalde size kendini beendirmek iin olacak." Kanalla, limonlarla ilgili mektuplar da ayn tarzdadr, onlar Mme de Sevigne'nin mektuplar zanneder. Oysa Mme de Sevigne'ye, kendi iinden, yaknlarna, tabiata olan sevgisinden varm olan bykannem, apayr bir eyi, mektuplardaki esas gzellikleri sevmeyi retmiti bana. Ksa bir sre sonra, bu gzellikler beni daha da ok sarsacakt; nk Mme de Sevigne, Balbec'te tanacam bir ressamla, dnyaya bakm derinden etkileyen Elstir'le ayn trden, byk bir sanatyd. Balbec'te farkna vardm ki, Mme de Sevigne de olaylar bize Elstir gibi, sebeplerinden yola karak aklamak yerine, alglarmzn

srasna gre sunar. Ama daha o leden sonra, o vagonda, ay nn grnd u mektubu tekrar okuduumda: "Bu tahrike kar koyamadm, hi gerekmeyen bartlerimi takp ceketlerimi giydim, havann odamdaki kadar lk olduu aalk yola gittim; orada binlerce samalk, siyah beyaz keiler, ok sayda gri ve beyaz rahibe, saa sola atlm amarlar, dimdik aalara yapp gizlenen adamlar buldum...", sonralar Mme de Sevigne'nin Mektuplar'nn Dostoyevski taraf diyeceim eye baylmtm (Mme de Sevigne'nin manzaralar tasvir edii, Dostoyevski'nin karakterleri tasvir edii gibi deil midir?) O akam, bykannemi arkadana gtrp birka saat yanlarnda kaldktan sonra tek bama trene bindiimde, hi deilse nmdeki gece zor grnmyordu; nk o geceyi, uyuukluu beni uyank tutacak olan bir odann hapsinde geirmek zorunda deildim; tren yol alrken her yanm eviren sknet verici hareketler bana arkadalk ediyordu; uykum gelmezse onlarla sohbet edebilirdim; bana ninni gibi gelen seslerini, Combray'deki an sesleri gibi, kh bir ritme, kh bir bakasna gre birletiriyordum (keyfime gre, nce eit aralkl drt tane on altlk nota, ardndan, bir drtlk notann zerine hzla devrilen bir on altlk nota iitiyordum); bu hareketler, uykusuzluuma uyguladklar zt basnlarla beni dengede tutuyorlar, bylece uykusuzluumun merkezka kuvvetini sfrlyorlard; kprtszlm ve biraz sonra da uykum, bu basnlar tarafndan tanmaya baladlar; yle i ac bir duyguydu ki bu, bir anlna denizde uyuyan, o geveklik iinde dalgalar ve akntlar tarafndan gezdirilen bir bala, veya bir tek frtnay destek alp kanatlarn am bir kartala dnebilseydim, tabiatn ve hayatn ortasnda byk glerin

bamda nbet tutmas sayesinde, ayn duyguyla dinlendiimi fark ederdim. Gne doular, tpk kat yumurtalar, resimli dergiler, iskambil oyunlar ve ilerleyemeden didinip duran kayklarn olduu nehirler gibi, uzun tren yolculuklarnn ayrlmaz bir parasdrlar. nceki dakikalarda zihnimi dolduran dnceleri tek tek sayarak uyuyup uyumadm anlamaya altm (ve zaten bu soruyu sormama sebep olan kararszlnm da olumlu bir cevap olduu) bir anda, pencerenin camnda, kk, karanlktaki bir korunun zerinde, yer yer yrtlm bulutlar grdm; yumuack tylerinin pembesi sabitti, canszd, bir daha hi deimeyecek gibiydi; tpk ayn pembeyi zmsemi bir ku kanadnn tylerini boyayan, veya ressamn keyfi uyarnca bir pastel resimde yerini alm olan pembe gibiydi. Ama tersine bu rengin, bir atalet ve bir kapris deil de, gereklilik ve hayat olduunu hissediyordum. Birazdan, bu pembenin ardnda k kmeleri birikti. Pembe canland, gkyz nar pembesine buland; gzlerimi cama yaptrp daha iyi grmeye alyordum; nk bunun, tabiatn zndeki hayatla balantl olduunu hissediyordum. Ne var ki, demiryolunun yn deiip tren dnnce, penceredeki sabah manzaras, yerini, gecenin ortasnda, ay mavisi damlaryla, gecenin stl sedefi bulam teknesiyle, hl yldzlarla kapl gkyznn altndaki bir kye brakt. Pembe gkyz eridini kaybettiime zlrken, tekrar grnd, ama bu sefer karki pencerede ve krmzyd; demiryolunun ikinci bir dnemecinde oray terk etti; gzel, lal rengi ve deiken sabahmn kesintili, karlkl paralarn yaklatrp bititirmek, tam bir grnt,

devaml bir tablo elde edebilmek iin bir pencereden tekine koup duruyordum. Manzara engebeli, sarp bir hal ald; tren, iki da arasndaki kk bir garda durdu. Koyan dibinde, akarsuyun kenarnda, pencerelerin hizasnda akan suya gmlm bir tek beki kulbesi grnyordu. Bir topran rn olan ve o topran kendine has bysn zerinde toplayan bir insan varsa eer, bu insan, Meseglise tarafnda, Roussainville korularnda tek bama dolatm sralarda karma kmasn o kadar istediim kyl kzndan da ok, bu kulbeden karken grdm uzun boylu kz olmalyd; doan gnein eik nlaryla aydnlanan patikadan, gara doru, elinde bir st gmyle geliyordu. Dnyann geri kalann gizleyen yksek dalarn arasndaki bu vadide, ksack bir sre duran bu frenlerdeki insanlardan baka kimseyi grmyor olmalyd bu kz. Vagonlar boyunca yryerek, uyanm olan tek tk yolculara stl kahve satyordu. Sabahn yansmalaryla kzarm olan yz, gkyznden daha pembeydi. Bu kzn karsnda, gzelliin ve mutluluun bilincine her varmzda iimizde canlanan yaama arzusunu hissettim. Gzellikle mutluluun bireysel olduunu daima unutur ve zihnimizde onlarn yerine, holanm olduumuz eitli yzlerin, tatm olduumuz zevklerin bir tr ortalamasn alarak oluturduumuz bir kalp koyarz; bunlar solgun, donuk baz soyut imgeler olmaktan teye gidemezler, nk gzellik ve mutlulua has olan zellie, o gne kadar tanm olduklarmzdan farkl, yeni bir ey olma zelliine sahip deildirler. Hayat hakknda ktmser bir hkm verir ve doru bir hkm olduuna inanrz, nk mutluluk ve gzellii de hesaba kattmz kansndayzdr; oysa onlar

hesaba katmam, ikisinden de bir nebze olsun iz tamayan sentezler koymuuzdur onlarn yerine. te bu yzden, bir aydna yeni bir "gzel kitap"tan sz edildiinde, skntyla esnemeye balar, nk okuduu btn gzel kitaplarn bir tr bileimini hayal eder; oysa gzel bir kitap zeldir, tahmin edilemezdir, kendinden nceki aheserlerin toplamndan olumaz, bu toplam tamamen zmsemi olmak, bu yeni aheserin zn bulmaya katiyen yetmez; nk o zaten bu toplamn dndadr. Biraz nceki bkkn aydn, bu yeni eserle tanr tanmaz, tasvir ettii gereklie ilgi duyar. Ayn ekilde, bu gzel kz, zihnimin tek bamayken izdii gzellik kalplarndan farkl olduundan, orackta, hemen belirli bir mutluluun hazzn tattrd bana (mutluluun hazzn tatmann tek yoludur bu ve her zaman kendine hastr); onun yannda yaamakla gerekleecek bir mutluluktu bu. Ama burada da, byk lde Alkanln anlk kesintisi i bandayd. St kz, canl hazlar tatmaya hazr olan benliimin, bir btn olarak karsnda durmasndan faydalanyordu. Genellikle benliimiz asgariye indirilmi durumda yaarz; melekelerimizin ou, ne yaplacan bilen ve onlara ihtiyac olmayan alkanla gvendiklerinden, uykudadrlar. Ama o yolculuk sabah, hayatmn rutininin kesintiye uram olmas, yer ve saatteki deiiklik, melekelerimin varln vazgeilmez klmt. Erkenci olmayan, yerleik alkanlm ortalkta grnmediinden, btn melekelerim koup onun yerini almt; en aalndan en soylusuna, nefes almaktan, itahtan, kan dolamndan duyarlla ve hayal gcne, hepsi dalgalar gibi hep birlikte allmadk bir dzeye ykselerek gayretkelik iinde birbirleriyle yarmaktaydlar. Bu yerlerin vahi bys, beni bu kzn dier kadnlara benzemediine

inandrarak onun bysn artryor muydu bilmem; ama kz, o yerlerin bysn artryordu. Hayatmn her saatini onunla geirebilseydim, dereye, inee, trene giderken ona elik ederek hep yannda olabilseydim, beni tandn hissetseydim, dncelerinde bir yerim olsayd, hayat bana ok gzel gelirdi. Bu kz bana ky hayatnn, gnn ilk saatlerinin gzelliklerini retirdi. Bana stl kahve vermesi iin iaret ettim kendisine. Beni fark etmesini istiyordum. Grmedi, seslendim. Upuzun boyunun tepesinde yz yle yaldzl ve pembeydi ki, kl bir vitrayn ardndan grnr gibiydi. Geri dnd; giderek byyen yznden gzlerimi ayramyordum; giderek yaklaan, yan banza kadar gelen, kendine yakndan baklmasna izin veren, altn ve krmzsyla gzlerinizi kamatran bir gne gibiydi. Delici baklarm bana dikti, ama grevliler kaplar kapatt iin, tren yola koyuldu; onun gardan kp patikaya yrdn grdm; artk ortalk apaydnlkt; afaktan uzaklayordum. Cokunluum ister bu kzdan kaynaklanm, ister aksine, onun yannda bulunmaktan aldm zevkin byk blmn oluturmu olsun, her durumda, kz bu cokunlukla o kadar i ieydi ki, onu tekrar grme isteim, her eyden nce, bu heyecann tamamen snp gitmesine izin vermemek, bilmeden de olsa o heyecana katlm olan varlktan temelli ayrlmamak gibi manevi bir istekti. Sebebi de bu heyecan halinin houma gitmesi deildi sadece. Her eyden ok, (bir telin daha fazla gerilmesinin, bir sinirin daha hzl titremesinin farkl bir ses veya farkl bir renk yaratmas gibi,) bu heyecann grdklerime baka bir renk katmas, beni bilinmeyen ve ok daha ilgin bir dnyaya oyuncu olarak sokmasyd; tren hzlanrken hl grebildiim bu gzel kz, benim bildiim hayattan baka bir hayatn paras

gibiydi; benim bildiim hayattan bir eritle ayrlmt, orada nesnelerin uyandrd duyumlar farklyd ve o srada o hayattan uzaklamak, kendimden temelli vazgemek gibiydi. Hi deilse bu hayata bal olduumu hissetmenin zevkini tadabilmek iin, bu kk istasyonun yannda yaamam yeterliydi; o zaman her sabah gelip bu kyl kzndan stl kahve alabilirdim. Fakat heyhat! Her an hzlanarak gitmekte olduum teki hayatta, o, hibir zaman olmayacakt; nmdeki hayat kabul etmeye boyun eiyorsam, bir gn ayn trene binip ayn garda durma planlar yaptm iin eiyordum; bu projenin bir yarar da, zihnimizin karc, etkin, pratik, mekanik, tembel, merkezka mizacn beslemesiydi; nk zihnimiz, yaadmz ho bir duyguyu kendi kendine, genel ve tarafsz bir ekilde derinletirmek iin gereken abadan kamaya her an hazrdr. te yandan, bu duyguyu dnmeye devam etmek de istediimizden, zihnimiz onu gelecekte hayal etmeyi yeler, bu duyguyu tekrar yaratabilecek olan koullar ustalkla hazrlar; bu ise, duygunun z hakknda bize bir bilgi vermez, ama onu kendi iimizde tekrar yaratma zahmetinden bizi kurtarr ve tekrar dardan bize gelmesini ummamza imkn verir. Vezelay, Chartres, Bourges, Beauvais gibi baz ehir isimleri, ehrin en byk kilisesini de tanmlayan birer ksaltma gibidir. Bu isimlerin bu dar anlamn o kadar sk kullanrz ki, sonunda - henz tanmadmz bir ehir sz konusuysa - bu dar anlam, ismi bir btn olarak ekillendirir; o andan itibaren, bu isme ehir fikrini (hi grmediimiz ehrin fikrini) de sokmak istediimiz zaman, ismin dar anlam, bir kalp gibi, ayn oymalar ehrin tamamna uygular ve ayn tarzda adeta byk bir katedral karr ortaya. Oysa Balbec ismini bir tren

istasyonunda, bfenin zerinde, mavi bir tabelada beyaz harflerle, neredeyse ran slubunda yazl olarak grdm. Gar ve gara alan bulvar hzla getim, sadece kiliseyi ve denizi grmek istediimden, kumsal sordum; ne demek istediimi anlamyorlard. Eski Balbec, Balbec-Kasaba, yani benim bulunduum yer, ne sahildi, ne de liman. Evet, birka metre temdeki kilisenin bir vitraynda tasvir edilen efsaneye gre, balklar, mucizeler yaratan sa'y denizde bulmulard; nefin ve kulelerin talan, gerekten de dalgalarn dvd falezlerden karlmt. Ama benim bu yzden vitraylarn dibine kadar uzandn zannettiim deniz, yirmi kilometre mesafede, Balbec-Sahil'deydi; kubbenin yanndaki an kulesi, tepesinde saanaklarn biriktii, kularn dnd sarp bir Normandiya falezi olduunu okuduum iin, hep kabaran dalgalarn son kpkleriyle ykandm hayal ettiim an kulesi, iki tramvay hattnn kavandaki bir meydanda ykselmekteydi; karsndaki Cafe'nin zerinde, yaldzl harflerle yazlm "Bilardo" kelimesi okunmaktayd; an kulesi, atlarna hibir gemi direi karmayan evlerin arasnda, tek bana ykseliyordu. Kilise de, - ilgi alanma Cafe'yle, yol sorduum adamla ve dneceim garla birlikte girerek - geri kalan her eyle bir btn oluturuyor, bir tesadf hissi veriyordu; gkyzndeki yumuak ve ikin kubbesi, adeta evlerin bacalarn kaplayan n, pembe, yaldzl, azda eriyiverecek kabuunu olgunlatrd bir meyve, bu leden sonrann bir rnyd sanki. Ama Trocadero Mzesi'nde kopyalarn grdm, derin giri sundurmasnn nnde, adeta beni arlamak zere Madonna'nn iki tarafna sralanm bekleyen Havarileri tanynca, artk heykellerin ebed anlamndan baka bir ey dnmek istemedim. yi yrekli,

yass, yumuak ehreleri ve kambur srtlaryla, gzel bir gnde Aleluya diye ilahi syleyerek, hogeldin der gibi ilerliyorlard sanki. Ama ifadelerinin, bir lnnki kadar sabit olduu, etraflarnda dnmedike deimedii fark ediliyordu. Kendi kendime, "te buras, Balbec Kilisesi bu," diyordum. "Kilisenin ann bilir gibi grnen bu meydan, dnya yznde Balbec Kilisesi'ne sahip tek meydan. Bugne kadar grdklerim, sadece bu kilisenin fotoraflan ve sundurmann mehur Havarilerinin, Madonna'snn dkme kalplaryd. Oysa bu, kilisenin kendisi, heykelin kendisi, tek olan asllar: bu ok daha byk bir ey." Belki bir yandan da daha kk bir eydi. Nasl ki gen bir erkek, snav veya dello gn sorulan soruyu veya att mermiyi, gsteremediine hayfland bilgi veya cesaret birikimiyle kyasladnda, pek kk bulursa, sundurmann Madonna'sn, grdm rprodksiyonlarn tesine tam, resimleri tehdit edebilecek deiimlerin eriemeyecei, onlar yok olsa da el demeden kalaca, idealliini, evrensel deerini koruduu bir yere yerletirmi olan zihnim de, binlerce kez yonttuu heykeli, imdi kendi tatan grnmne indirgenmi olarak karsnda bulunca armta; kolumu uzatsam erieceim bir mesafede, bir seim afiiyle bastonumun ucunun rakip olduu bir yer igal etmekteydi; meydana aklyd, anayolun bitiminden ayrlmas, Cafe'nin ve tramvay durann baklarndan kamas imknszd; batan gnein nlarnn yars ehresine vuruyordu - yaknda, birka saat sonra, sokak lambasnn aydnl vuracakt -, dier yars da Tasarruf Sand brosuna vuruyordu; o da, bir kredi kuruluunun ubesiyle birlikte, pastane mutfann kokularna teslim olmu, Ayrnt'nn zorbalna boyun emiti; o kadar ki, bu tan

zerine ismimi yazmak istesem, o ana kadar genel bir mevcudiyet ve elle tutulmaz bir gzellik atfettiim mehur Madonna, Balbec Madonna's, asl (ki maalesef tek anlamna da geliyordu) olan, komu evlerle ayn ise bulanm bedeninden tebeirimin izlerini, admn harflerini skp atamayacak, oraya kendisini seyretmeye gelmi btn hayranlarna gsterecekti; onca zaman grmeyi arzuladm bu lmsz sa nat eseri de, kilisenin kendisi de, boyunu lebileceim, krklarn sayabileceim, tatan bir ihtiyarca dnmt. Vakit ilerliyordu, hep birlikte Balbec-Sahil'e gitmek zere bykannem ve Franoise'la buluacam gara dnmem gerekiyordu. Balbec hakknda okuduklarm, Swann'n sylediklerini hatrlyordum: "Harikuladedir, Siena kadar gzeldir." Hayal krklm gndelik kayglara, iinde bulunduum tatsz ruh haline, yorgunluuma, bakmay bilmeyiime yklyor, benim iin henz el dememi baka ehirler olduunu dnerek avunmaya alyordum; belki yaknda, bir inci yamurunun ortasna dalar gibi, Ouimperle'nin29 serin rltlarna dalacak, Pont-Aven' sarmalayan yeil-pembe yansmalarn iinden geecektim; ama Balbec'e girdiim anda, adeta smsk kapal tutulmas gereken bir ismi, hafife aralamtm; be nim tedbirsizce atm gedikten yararlanan bir tramvay, bir cafe, meydandan geenler ve Tasarruf Sand brosu, o gne kadar o isimde yaayan btn imgeleri kovmular, dtan gelen bir basnla, skm gaz kuvvetiyle, kar konulmaz biimde itilerek hecelerin iine tkmlard; zerlerine tekrar kapanan hecelerin iinde imdi ran slubundaki kilisenin sundurmasn erevelemekteydiler ve artk hep orada kalacaklard.
29

perte: inci.

Bizi Balbec-Sahil'e gtrecek olan kk mahalli trende bykannemi buldum, ama yalnz buldum; nk bykannem btn hazrlklar nceden tamamlansn diye Franoise' nden gndermeyi akl etmi, fakat yanl bilgi verdiinden, yanl yne doru yola karmt; Franoise o anda, hi aklndan bile gemedii halde, hzla Nantes'a doru yol almaktayd ve belki de Bordeaux'da uyanacakt. Batan gnein geici yla ve leden sonrann devam eden scayla dolu vagona girip (ne yazk ki k, scan b ykannemi ne kadar yorduunu yznde aka grmeme izin veriyordu) oturduum anda, bykannem sordu: "Ee, Balbec nasld?" Hissettiimi tahmin ettii mthi mutluluun umuduyla, glmsemesi yle aydnlanmt ki, hayal krklm bir anda itiraf etme cesaretini bulamadm. Zaten zihnimin bulmaya alt izlenim, vcudumun almak zorunda kalaca yer yaklatka, giderek daha az megul etmekteydi beni. Bir saatten fazla srecek olan bu yolun sonunda, Balbec'teki otelin mdrn hayal etmeye alyordum; u anda kendisi iin ben mevcut deildim; onunla tanrken, yanmda, mutlaka indirim isteyecek olan bykannemin yerine, daha saygn birisinin olmasn isterdim. Mdrn gzmde canlanan hayali kesinlikle kurumlu/ama izgileri ok belirsizdi. Kk tren ikide birde Balbec-Sahil'den nceki istasyonlardan birinde duruyordu; bu istasyonlarn isimleri (Incarville, Marcouville, Doville, Pont--Couleuvre, Arambouville, Saint-Mars-le- Vieux, Hermonville, Maineville) bile bana tuhaf geliyordu, halbuki bir kitapta okusam, Gombray'ye yakn baz yerlerle bir balant kurardm. Ama bir mzisyenin kulanda, somut olarak ok sayda ayn notadan

oluan iki motif, armoni ve orkestralama tonlar farklysa, hibir benzerlik tamayabilir. Ayn ekilde, bu kumdan, ar havadar, bo alanlardan ve tuzdan olumu, hazin, ville (Kent) kelimesinin stnden kap gittii isimler, bana tekileri, Roussainville ve Martinville isimlerini katiyen dndrmyordu; bu isimleriyse, "salon"da, sofrada bykhalamdan o kadar sk duymutum ki, kendilerine has, esrarengiz bir by edinmilerdi; bunun iine belki reellerin tad, minedeki odunlarn, Bergotte'un bir kitabnn sayfalarnn kokusu, karki evin kumta rengi de karmt; bunlar bugn bile, hafzamn derinliklerinden bir hava kabarc gibi ykselip aa ktklarnda, yzeye varmak iin amak zorunda olduklar birbirinden farkl ortamlarn, katmanlarn iinde bile zelliklerini korurlar. Uzaktaki denize bir kum tepesinin stnden bakan veya i yeil, yeni gelinen bir otel odasndaki kanepe gibi ekilsiz tepelerin eteinde imdiden geceye hazrlanan, birka villa, tenis sahas ve bazen, bayra iddetlenen rzgrda aklayan bir de gazinodan oluan bu ii oyulmu, kaygl, kk istasyonlar, bana ilk defa insanlarn gsteriyor, ama allm d grnmleriyle gsteriyor - beyaz kasketli tenisiler, hemen orada, lgn aalaryla gllerinin yannda oturan istasyon efi, bask hasr apkasyla benim hi tanmayacam bir hayatn gndelik akn betimleyerek, oyalanan tazsn arp lambas yanan villasna giren bir hanm - ve bu tuhaf bir biimde olaan, kmsercesine tandk grntlerle, yabanc baklarm, tedirgin kalbimi acmaszca yaralyordu. Balbec Grand-Htel'in lobisinde mermer taklidi, devasa merdivenin karsnda strabm iyice artt; bykannem, aralarnda

yaayacamz yabanclarn dmanln, kmsemesini artrmak gibi bir kaygs olmadan, mdrle "artlar" tartyordu; mdr, yz ve sesi (birinde ok sayda bann, tekinde uzaklardaki kklerinden ve kozmopolit ocukluundan kaynaklanan deiik aksanlarn brakt) yara izleriyle dolu, sosyetik smokinli, "dolmu" geldiinde genellikle soylu beyleri pinti, otel hrszlarn soylu beyefendi zanneden, insan sarraf bakl, hacyatmaz gibi bir adamd! Herhalde kendi maann ayda be yz frank bulmadn unutarak be yz frank, daha dorusu kendi deyiiyle "yirmi be Louis altnn "hatr saylr" bulan insanlar mthi aalyor, onlar, Grand-Hotel'e layk olmayan bir paryalar soyuna ait kiiler olarak gryordu. Evet, bu lks otelde bile, ar bir cret demedikleri halde mdrden sayg gren kiiler vard; yalnz, bunlarn yoksulluktan deil, cimrilikten paraya kyamadklarna mdrn inanm olmas gerekiyordu. Cimrilik, itibar katiyen azaltmazd; nk cimrilik bir kt huydur ve dolaysyla btn sosyal konumlarda kendisine rastlanabilir. Mdrn dikkat ettii tek ey, sosyal konumdu, daha dorusu, onun nazarnda sosyal konumun yksek olduunu gsteren, mesela lobiye girerken apkasn karmamak, golf pantolon, beli oturan ceket giymek, maroken bir tabakadan krmz ve altn eritli bir puro karmak (maalesef bu avantajlardan hibirisine sahip deildim) gibi belirtilerdi. Ticari konumalarn, seme ama ters anlaml deyimlerle sslyordu. Mdrn kendisini banda apkasyla, bir yandan slk alarak dinlemesine hi aldrmayan bykannem, yapay bir tonlamayla, "Pekala, fiyatlarnz nasl?... Ya! Benim kk btem iin ar yksek," derken, ben bir kanepede oturmu

bekliyor, hibir alkanlm olmayan bu meknda fazla strap ekmemek iin benliimin derinliklerine smyor, ebed dncelerde kaybolmaya alyor, vcudumun yaralandklarnda ie kapanarak l taklidi yapan hayvanlarnki gibi duyarszlam olan - yzeyinde kendimden, canl hibir ey brakmamaya gayret ediyordum; ayn anda, mdrn saygyla selamlayp peindeki kk kpekle akalat k hanmn, tyl apkasyla ieri girip "mektup var m" diye soran gen zppenin, sahte mermerden basamaklar trmanp kendi yuvalarna giden btn bu insanlarn alkn tavrlarn grmek, mutlak yabanclm daha da hissedilir hale getiriyordu. Bu srada, belki de "resepsiyon" sanatnda pek beceri kazanmam, "resepsiyon efi" unvann tayan beyler, bana serte, Minos, Aiakos ve Rhadamanthys'in baklaryla baktlar (plak ruhumu, hibir eyin kendisini korumad bir bilinmezlie savurur gibi, bu baklara frlattm); biraz tede, kapal bir cameknn ardnda, bir okuma salonunda oturan insanlar vard; bu salonu tarif edebilmek iin, orada rahat rahat okumaya hakk olan sekinlerin mutluluunu mu, bu tr duygular konusundaki kaytszlyla bana o salona girmemi emredecek olsa, bykannemin bende yarataca deheti mi dndme bal.olarak, Dante'nin srasyla Cennet'e ve Cehennem'e atfettii renkleri kullanmam gerekirdi. Yalnzlk duygum birazdan daha da artt. Bykanneme iyi olmadm itiraf etmi, kanmca Paris'e dnmek zorunda kalacamz sylemitim; o da itiraz etmeden, dnsek de, kalsak da lazm olacak ufak tefek alveriler iin darya kmt (daha sonra hepsinin bana alnm eyler olduunu rendim; ihtiya duyabileceim kimi eyalar Franoise'n

yanndayd nk); ben de bu srada dar kp kalabalk yznden bir ev ii kadar scak olan sokaklarda, bir aa bir yukar yrdm; berber dkkn ve Duguay-Trouin heykelinin karsnda, mdavimlerin dondurma ald pastane akt hl. Heykel bana aa yukar, bir cerrahn bekleme odasnda bir "resimli dergi"yi kartrrken, derginin ortasnda bu heykelin resmini gren hastaya verdii kadar bir zevk verdi. Dnyada benden bu kadar farkl insanlar olmasna hayret etmekteydim; nk ehirdeki bu gezintiyi otel mdr bana bir elence olarak tavsiye etmiti; ayrca otelin, abartl da olsa, koca bir mteri topluluunun zevklerine hitap eden brorne baklr sa, aslnda bir ikence mekn demek olan yeni bir yaama mekn, baz insanlara "zevk ve mutluluk merkezi" gibi gelebiliyordu. unu da kabul etmek gerekir ki, bror bu mterileri Balbec Grand-Hotel'e getirtmek iin "leziz sofras" ve "Casino'nun bahelerinin periler lemini andran grnts"nn yan sra, "Moda Hazretleri'nin ziyaretleri"ne de bavuruyordu; "Majestelerine kar gelen herkes, grg sahibi hi kimsenin maruz kalmak istemeyecei 'rk' damgasn yer mutlaka" deniyordu. Bykanneme olan ihtiyacm, onu hayal krklna uratm olduum endiesiyle daha da artmt. Cesareti krlm olmalyd; bu yorgunlua katlanamadma gre hibir seyahatin bana yaramayacan dnyordu herhalde. Dnp onu otelde beklemeye karar verdim; mdrn kendisi gelip bir dmeye bast: Henz tanmadm, "lift" (asansrc) adn verdikleri (ve otelin en yksek noktasna, bir Normandiya kilisesinin kubbe fenerinin olaca yere, cameknnn ardndaki bir fotoraf veya zel blmesindeki bir orgcu gibi yerlemi olan) bir ahsiyet, evcil, alkan ve tutsak bir sincabn

evikliiyle bana doru inmeye koyuldu. Sonra yine bir stun boyunca kayarak, bu ticari tapnan kubbesine doru beni peinden srkledi. Bir katta, dar bir merdivenin iki yannda, elinde bir yastkla bir oda hizmetisinin getii karanlk koridorlar, yelpaze gibi alyordu. Hizmetinin alacakaranlkta seilmeyen ehresine, en tutkulu hayallerimin maskesini yaptryor, ama bana evrili gzlerinde kendi hiliimin dehetini okuyordum. Bu bitmez tkenmez k srasnda, her katta birer tane olan tuvalet pencerelerinin oluturduu tek bir dikey sra camdan baka bir yerden k almayan, bu iirsellikten uzak alacakaranln srrn sessizlik iinde gemenin lmcl skntsn databilmek iin, seyahatimin sorumlusu ve esaretime yolda olan, algsnn dmelerini ekmeye, tularna basmaya devam eden gen orgcuyla konumaya baladm. Bu kadar yer kapladm, ona bunca zahmet verdiim iin zr diledim; sanatnn icrasnda kendisine rahatszlk verip vermediimi sordum; virtoza iltifat etmek amacyla, sanat konusunda bir merak sergilemekle kalmayp hayranlm da itiraf ettim. Ama o hi cevap vermedi; belki szlerime ardndan, belki dikkatini iine verdiinden, belki terbiye icab, belki kulaklar ar iittiinden, belki bulunduu yere saygsndan, belki tehlike korkusuyla, belki zihin tembelliinden, belki de mdrn talimatlar uyarnca. Dmzdaki eylerin gerekliini bize belki de en ok hissettiren ey, nemsiz biri bile olsa, bir insann, biz tanmadan nce ve tandktan sonra, bize gre konumunda meydana gelen deiikliktir. Ben akamzeri Balbec'ten o kk trene binen kiiydim hl, ayn ruhu tayordum. Ama bu ruhun iinde,

saat altda, mdr, oteli ve personelini hayal etme imknszlyla birlikte varacam ann belirsiz ve korkulu beklentisinin de bulunduu yerde, imdi, kozmopolit mdrn (aslnda Monaco vatandalna gemiti, ama kendi deyimiyle "Rumen kknden" idi - daima yanl olduunu fark etmedii, sekin sand ifadeler kullanrd) yzndeki ban izleri, asansrcy armak iin yapt hareket, asansrc- nn kendisi, Grand-Hotel denen bu Pandora kutusundan km bir dizi kukla bulunmaktayd; inkr edilmeleri, yerlerinden oynatlmalar imknszd ve gereklemi olan her ey gibi ksrlatrcydlar. Ama hi deilse benim karmadm bu deiiklik, (olan ey kendi bana ne kadar nemsiz de olsa) benim dmda bir eylerin olduunu kantlyordu; gezisinin banda gne nndeyken, gnei arkasnda grnce saatler gemi olduunu fark eden bir yolcu gibiydim. Yorgunluktan lyordum, ateim vard, yatmak istiyordum, ama ihtiyacm olan eyalarn hibiri yoktu. Hi deilse yataa birazck uzanmak isterdim, ama ne faydas olacakt? Her birimiz iin, maddi bedenimiz olmasa bile bedenimizin bilinci olan duyumlar btnn, o yatakta dinlendirmem mmkn deildi; evresindeki yabanc eyalar, alglarn srekli nbette, savunmada tutmaya bedenimi mecbur etmek suretiyle grmemi, iitmemi, btn duyularm (bacaklarm uzatsam bile), Kardinal La Balue'nn ne ayakta durabildii, ne de oturabildii kafeste olduu kadar kstl ve rahatsz bir konumda tutacakt. Bir odaya eyalar dikkatimiz yerletirir, alkanlmzsa onlar kaldrp bize yer aar. Balbec'teki odamda (sadece ismen benimdi) bana yer yoktu; beni tanmayan eyalarla doluydu; onlara frlattm gvensiz bak bana iade ettiler ve varlma hi aldrmadan, kendi

varlklarnn gndelik dzenini bozduumu gsterdiler. Duvar saati - evdeki saatimi sadece haftada birka saniye, ancak derin bir tefekkrden ktmda duyduum halde - bir saniye bile ara vermeden, bilinmeyen bir dilde konuuyor, herhalde benim iin krc olacak eyler sylyordu; nk ar mor perdeler, sylediklerini cevap vermeden, ama nc bir kiinin grntsnn kendilerini rahatsz ettiini belirtmek iin omuz silken insanlarn tavryla dinliyorlard. Perdeler bu yksek tavanl odaya neredeyse tarih, Guise Dk'nn katline ve daha sonra da Cook acentasnn bir rehberi eliindeki turistlerin ziyaretine uygun -ama uyumama kesinlikle uygun olmayanbir hava veriyordu. Duvarlar boyunca uzanan, kk, caml kitaplklarn varl, ama onlardan da ok, oday enlemesine kesen byk, ayakl bir ayna, beni yle tedirgin ediyordu ki, o ayna gitmeden benim gevememin sz konusu olamayacam hissediyordum. Paris'teki odamn eyalarnn, benim kendi organlarmn birer ilavesi, kendi benliimin genilemesi olduklar iin, tpk kendi gzbebeklerim gibi, rahatsz etmedii baklarm, durmadan otelin en tepesinde yer alan, bykannemin benim iin semi olduu bu belvedere'nin ar yksek tavanna eviriyordum; grme ve iitmenin gerekletii blgeden de daha mahrem olan koku alma blgesinde bile, vetiver kokusu neredeyse benliimin iine giriyor, saldrsn son siperlerime kadar ilerletiyordu; binbir zahmetle, gereksiz ve aralksz karlklarla, telal burun ekileriyle saldrya direniyordum. Artk bir dnyam, bir odam olmadna gre, etrafm eviren dmanlarca tehdit edilen, kemiklerine kadar yksek atein istilasndaki vcudumdan baka vcudum olmadna gre, yalnzdm, lmek istiyordum. O srada bykannem ieri girdi ve iine

kapanm kalbimin nnde, yaylabilecei sonsuz meknlar ald. Bykannem, evde birimiz hasta olduunda daima giydii pamuklu sabahl giymiti (daha rahat ettii iin giydiini sylerdi; nk her yaptna bencilce bir drt atfederdi); bize bakmak, gece bamzda beklemek iin giydii sabahlkt bu, hizmetkr, nbeti gmlei, rahibe cppesiydi. Ne var ki, rahibelerin bakm, iyi yreklilii, onlara verdiimiz deer ve borlu olduumuz minnet, onlar iin bir bakas olduumuz izlenimini, yalnzlk duygumuzu artrr, kendi dncelerimizin, kendi yaama isteimizin ykn kendimize saklarz; oysa bykannemle birlikte olduumda bilirdim ki, iimde ne kadar byk bir keder olursa olsun, daha da muazzam bir merhamet tarafndan kucaklanacaktr; bilirdim ki, bana ait olan her ey, kayglarm, iradem, bykannemde, benim hayatm koruma ve gelitirme isteinden (bendekinden daha baka ekilde gl olan isteinden) destek bulacakt; dncelerim, hibir sapmaya uramadan onda devam ederdi, nk benim zihnimden onunkine, ortam deitirmeden, ahs deitirmeden geerdi. Ayna karsnda kravatn balamaya alan, ama kravatn grd ucunun, elini gtrd tarafta olmadn anlamayan bir insan veya yerde bir bcein dans eden glgesini kovalayan bir kpek gibi, ruhlar dorudan gremediimiz bu dnyada, bedenin grnne aldanarak kendimi bykannemin kollarna attm ve sanki bu yolla bana at muazzam kalbe ulaabilirmiim gibi, dudaklarm yzne yaptrdm. Azm bu ekilde yanaklarna, alnna yapmken, o kadar saaltc, besleyici bir eyler ekip alyordum ki ondan, st emen bir bebein kprtszln, ciddiyetini, sakin oburluunu sergiliyordum.

Sonra hi bkmadan, bykannemin diri, sakin, gzel bir bulut gibi ekillenmi, ardnda efkatin ldad hissedilen geni yzn seyretmeye koyuldum. Bykannemin duyularn, birazn bile olsa hl almaya devam eden ne varsa, bu anlamda hl onun denebilecek ne varsa, bu efkatle yle yceliyor, kutsallayordu ki, avularmla neredeyse kr dmemi gzel salarn okarken, iyi yreini okarmm gibi saygl, temkinli, yumuaktm. Beni bir skntdan kurtaracak her skntdan yle bir zevk alyordu, be nim yorgun uzuvlarmn bir anlk hareketsizliinde, sknetinde yle bir tat buluyordu ki, yatmama, ayakkablarm karmama yardm etmek istediini grnce, ona engel olmak, kendim soyunmak iin bir hamle yaptmda, ceketimin ve botlarmn ilk d melerine giden ellerimi yalvaran bir bakla durdurdu. "Ltfen," dedi. "Bykanneni bu zevkten mahrum etme. Ayrca bir eye ihtiyacn olursa duvara vurmaya sakn ekinme; yatam seninkiyle srt srta, aradaki blme ok ince. imdi yatnca hemen dene bakalm, rahat duyulacak m." Gerekten de o gece duvara kere vurdum - bir hafta sonra, rahatszlandmda, birka gn boyunca her sabah tekrarladm bu vuruu; nk bykannem erkenden st vermek istiyordu bana. Ben de onun uyandn duyduum zaman - beklemesin ve sonra hemen tekrar uyuyabilsin diye ekingen, hafif ama belirgin kk vuruu gze alyordum; nk yanlm olmam ve onun uyuyor olmas durumunda uykusunu blmekten ekinmeme ramen, ilkinde seemedii, benim de tekrarlamaya cesaret edemeyeceim bir iareti beklemeye devam etmesini de istemiyordum. Daha ben vurularm yeni tamamlamken, farkl tonda, sakin bir otoriteyle ykl vuru iitiyordum; daha anlalr olsun diye

bir daha tekrarlanyordu; yle diyordu adeta: "Telalanma, duydum; birazdan oradaym" ve ksa bir sre sonra bykannem geliyordu. Beni duymam ya da bir komunun vurduunu zannetmi olmasndan korktuumu sylyordum kendisine; glyor ve yle diyordu: "Benim zavall 'kk kurt'umun vurularn bakasyla kartracam ha! Bykannen bin vuru arasndan tanr onlar. Dnyada bu kadar akn, bu kadar hummal, beni uyandrma korkusuyla anlalmama korkusu arasnda kalm bir vuru daha var mdr sanyorsun? Kck bir trtsndan bile hemen anlalr benim kk farem, bir tanedir o, zavallck. Bir sredir karar veremediini, yatakta kprdadn, oyunlar yaptn duyuyordum zaten." Bykannem panjurlar aralard; otelin kntl ek blmnde, gne imdiden damlarn zerine yerlemi olurdu; iine erken balayan, henz uykudaki ehri uyandrmamak iin sessizce alan, ehrin kprtszlnda daha da evik grnen erkenci bir kiremit ustas gibi. Bykannem bana saati, havann nasl olacan, pencereye kadar zahmet etmeme gerek olmadn, denizin zerinde sis olduunu, frnn alp almadn, sesi duyulan arabann ne arabas olduunu sylerdi; btn bunlar, gnn ilk ayininin bandaki, kimsenin katlmad dua, nemsiz bir n oyundu; sadece ikimize ait olan bu kk hayat parasn gn iinde Franoise'n veya yabanclarn yannda zevkle hatrlar, sabah altda nasl koyu bir sis olduundan sz ederken, edinilmi bir bilginin deil, sadece bana gsterilen bir sevgi belirtisinin gururuyla konuurdum. Bu tatl sabah dakikalar, bir senfoni gibi, benim vuruumun ritmik diyalouyla alr, sevgi ve neenin nfuz ettii ince blme bir ahenk kazanp maddeden

syrlr, melekler gibi ark syleyerek vurula karlk verirdi; heyecanla beklenen bu vurular iki kere tekrarlanr, bir mjde sevinci ve mzikal sadakatle, bykannemin ruhunun tamamn ve gelecei vaadini bana iletmeyi bilirdi. Ama otele vardmz o ilk gece, bykannem yanmdan ayrldktan sonra, Paris'te evden kmadan nce olduu gibi strap ekmeye baladm. Belki de duyduum - birok insann duyduu - yabanc bir odada yatma korkusu, imdiki hayatmzn en iyi yann oluturan eylerin, kendilerinin olmad bir gelecek dncesini kafamzda kabullenmemize umutsuzca itiraz edilerinin en mtevaz, karanlk, organik, neredeyse bilinsiz eklidir; annemle babamn bir gn lecekleri, hayatn mecburiyetlerinin beni Gilberte'ten uzakta yaamak veya sadece arkadalarm artk grmeyeceim bir lkeye temelli yerlemek zorunda brakabilecekleri dncesinin bana ka kere yaatt dehetin temelinde bu itiraz vard; kendi lmm veya Bergotte'un kitaplarnda insanlara vaat ettii trden, hatralarm, kusurlarm, kiiliimi yanmda gtremeyeceim bir "sonraki hayat" dnmekte zorlanmamn temelinde de ayn itiraz vard; hatralarm, kusurlarm ve kiiliim, var olmama fikrini kabullenemiyorlar, benim iin ne hilik istiyorlard, ne de kendilerinin olmad bir ebediyet. Paris'te, fazlaca strap ektiim bir gn, Swann bana, "Okyanusya'daki harikulade adalara gitmelisiniz; emin olun bir daha dnemezsiniz," dediinde, "Ama o zaman kznz bir daha gremem, onun hi grmedii eylerin ve insanlarn arasnda yaarm," diye cevap vermek isterdim. Oysa mantm yle diyordu: "Ne fark eder ki, madem zlmeyeceksin? M. Swann bir daha dnmeyeceini sylerken, dnmek

istemeyeceini sylemeye alyor; dnmek istemeyeceine gre, demek ki orada mutlu olacaksn." Mantm, alkanln imdi bana bu yabanc oday sevdirme, aynann yerini, perdelerin tonunu deitirme, saati durdurma grevini stlenecek olan alkanln - balangta holanmadmz arkadalar bize sevdirme, yzlere baka bir ekil verme, busesin tnsn sevimli klma, kalplerin eilimini deitirme grevlerini de yerine getirdiini biliyordu. Tabii ki meknlarla ve insanlarla yeni dostluklar, eski dostluklarn unutuluu zerine rlr; ama mantm da zaten, hatrasn saklamayacam insanlardan temelli ayr olacam bir hayat fikrine korkmadan bakabileceimi dnyor, unutma vaadini kalbime bir teselli olarak sunuyordu, ama bu vaat aksine kalbimin umutsuzluunu kudurtmaktan baka ie yaramyordu. Ayrlk gerekletiinde, alkanln ar kesici etkilerinden kalbimiz de yararlanacaktr, ama o zamana kadar strap ekecektir. Bugn bize en ok mutluluk veren eyin, sevdiklerimizle grp konuma imknnn elimizden alnaca bir gelecek korkusunu datmayan, aksine artran bir ey daha vardr: bize u anda daha da zalim gelen bir azabn, bu mahrumiyetin acsna eklenecei dncesi. Bu azap, acmz bir ac olarak hissetmemek, ona ilgisiz kalmaktr; nk o zaman, benliimiz deiecektir; artk evremizde bulamayacamz ey, sadece ailemizin, sevgilimizin, dostlarmzn bys olmayacakta; onlara olan sevgimiz, bugn ok nemli bir yer kaplad kalbimizden yle k knden koparlm olacaktr ki, dncesi bizi bugn dehete dren, onlardan ayr bu hayat houmuza gidecektir belki; yani benliimiz iin gerek bir lm olacaktr bu; evet, lmn ardndan dirili gelecektir, ama farkl bir benlikle; lme

mahkm eski benliimizin unsurlarysa, bu yeni benlii sevecek kadar kendilerini aamazlar. rken, itiraz eden unsurlar - bir odann boyutlarna, atmosferine anlalmaz balanlar gibi en silik olanlar bile - bunlardr ite; onlarn isyannda, lme kar direniin - hayatmzn btn sresine yaylan, benliimizden her an, l dokularnn zerinde yeni hcrelerin oalaca paralar koparan paral ve kesintisiz lme kar, umutsuz, gndelik ve uzun direniin - gizli, ksmi, elle tutulur ve gerek bir eklini grmek gerekir. Benimki gibi sinirli bir bnyede (yani arac grevi yapan sinirlerin ilevlerini yerine getirmedikleri, benliin kaybolup gidecek olan en mtevaz unsurlarnn bile ikyetlerinin yolunu kesmedikleri, aksine bu belirgin, yorucu, saysz ve sancl ikyetlerin bilince ulamasna izin verdikleri bnyelerde), bu yabanc ve ar yksek tavann altnda duyduum kaygl tela, tandk ve alak bir tavana olan ve iimde hl yaayan dostluun itirazndan baka bir ey deildi. phesiz bu dostluk kaybolup gidecek, yerini bir bakas alm olacakt (o zaman lm ve sonra yeni bir hayat, Alkanlk ad altnda ifte grevlerini yerine getirmi olacaklard); ama bu dostluk, lnceye kadar, her gece strap ekecekti; bilhassa o ilk gece, kendisine yer olmayan, imdiden gereklemi bir gelecekle yz yze geldiinde, isyan etti; kendilerini yaralayan eyden uzaklaamayan baklarm eriilmez tavana her yneldiinde, ackl lklaryla beni kvrandryordu. Oysa ertesi sabah! Bir hizmetkr gelip beni uyandrd, scak su getirdi; sabah tuvaletimi yaptm, bavulumda ihtiyacm olan eyalar nafile arayp onlarn yerine hibir iime yaramayacak eyleri darmadan ektiim srada, le yemeinin ve gezintinin keyfini dnmek, pencerede ve

btn kitaplk camlarnda, tpk bir gemi kamarasnn lombozlarndaki gibi, plak, glgesiz, ama ince ve hareketli bir izginin ayrd, yars tamamen glgede kalan denizi grmek, birbiri ardndan tramplenden atlar gibi zplayan dalgalar seyretmek ne mthi bir mutluluktu! Elimde otelin ad yazl, sert, kolal havluyla kurulanmak iin nafile abalar gsterirken, ikide bir pencereye dnyor, bu gz kamatrc, dalk, muazzam karmaaya tekrar bir gz atyordum; yer yer parlatlm, yarsaydam zmrt tandan, doruklar karl dalgalar, sakin bir iddetle, aslans bir ka atla gnein ehresiz bir tebessm katt yamalarnn kmesine izin veriyorlard. Ondan sonra her sabah yine bu pencereye kotum; gece iinde uyuduumuz yolcu arabasnn penceresine, grmeyi arzu ettiimiz bir da sras biz uyuduumuz srada yaklam m, uzaklam m diye bakmak iin kouu- muz gibi - burada baktm denizin tepeleri, dans ederek bize doru gelmeden nce, bazen o kadar uzaklarlar ki, ou kez ilk kvrmlarn ancak ok uzakta, uzun, kumlu bir ovann, ardnda, saydam, buulu, mavimsi bir ufukta, Toscana'l primitiflerin tablolarnda, fonda grnen buzullar gibi gryordum. Bazen de stnde gnein gld yeil dalgalar, Alplerdeki ayrlarn, (gnein saa sola yayld, bir dev gibi yamalardan aa neeyle zplayarak indii dalarda) topran neminden ziyade n svms hareketliliiyle korunan yeili kadar tatl bir yeil renkteki dalgalar, hemen yan bamda oluyordu. Zaten kumsal ve dalgalarn, dnyann geri kalannn ortasnda, geirmek, biriktirmek zere at bu gedikte, denizin ini klarna yer deitirten, onlar yerletiren, bilhassa geldii ve gzmzn izledii yne gre, ktr. Iktaki deiiklik, en az fiilen katedilmi uzun bir yol

kadar, bir meknn konumunu deitirir, bize ulama arzusunu da verdii yeni hedefler karr nmze. Sabahlar gne otelin arkasndan vurduunda, kumsal, denizin ilk da sralar hizasna kadar aydnlattnda, sanki bana denizin bir baka yamacn gsteriyor, nlarnn izledii dolambal yolda, saatlerin servenlerle dolu manzarasnda en gzel yerlerden geerek yaplacak, kprtsz ve deiken bir yolculua davet ediyordu beni. Daha o ilk sabahtan itibaren, gne bana denizin, isimleri hibir corafya haritasnda gemeyen, uzak, mavi tepelerini glmseyen parmayla iaret eder, sonunda bu doruklarn, larn altl, karmakark yzeyinde yapt harikulade gezintiden serseme dnerek rzgrdan kap odama snrd; yaplmam yataa sereserpe yaylr, zenginliklerini slak lavaboya, ak bavula tek tek saar ve ihtiamyla, yersiz lksyle, dzensizlii iyice artrrd. Heyhat! Bir saat sonra, byk yemek salonunda - le yemei yerken, birazdan tabaklarmzda klklarnn bir ty gibi kvrk, bir kithara gibi nlayan sorgular kalacak olan iki dilbalnn zerine, bir limonun deri matarasndan birka altn damlasn yaydmz srada - bu deniz rzgrnn diriltici soluunu hissedememek, bykanneme ikence gibi geldi; nk saydam fakat kapal pencere, bir camekn gibi bizi sahilden ayryor, fakat tamamn grmemize de izin veriyordu; gkyz bir btn olarak yle giriyordu ki bu ere venin iine, gn mavisi pencerenin rengiymi, beyaz bulutlar da camdaki kusurlarm gibi grnyordu. Baudelaire'in szn ettii "dalgakrann zerinde oturmu" veya "ss odas"na gmlm olduuma inanarak, acaba onun "denizin zerinde parlayan gne"i - altn yaldzl, titrek bir izgi gibi basit ve yzeysel olan akam parltsna hi benzemeyen - u anda

denizi bir topaz gibi yakan gne mi diye dnyordum; bu gne denizi mayalandryor, bira gibi sarn ve stms, st gibi kpkl yapyor, ara sra, sada solda, bir tanrnn gkyznde bir aynay oynatarak keyfince yer deitirttii iri mavi glgeler geziniyordu. Ne yazk ki Balbec'teki, havuz suyu gibi yeil bir gnele dolu, birka metre tesine, kabarm denizin ve i n, adeta cennetin nndeki gibi zmrt ve altndan, yklmaz, hareketli bir siper diktii, plak yemek salonu, Combray'deki, kar evlere bakan "salon"dan sade ce grn itibaryla ayrlmyordu. Combray'de herkes bizi tand iin kimseye aldrmazdm. Sayfiye hayatnda komularmz tanmayz. Bense, bakalarnn houna gitmeyi, onlara sahip olmay arzulamaktan vazgeemeyecek kadar gentim ve ar duyarl kalmtm. Sosyetik bir adamn, yemek salonundaki insanlara kar gsterecei soylu kaytszla sahip deildim; mendirekte yryen genlerle, gen kzlarla geziler yapamayacam dndke zlyordum; ama sosyete kalplarna dudak bken, benim salmdan baka hibir eyle ilgilenmeyen bykannem, beni de gezilerinde aralarna almalarn kendilerinden rica edip beni kk drseydi, daha ok zlrdm. Bu genleri, bilinmedik bir villaya dnerlerken veya ellerinde raketleri tenis sahasna gitmek zere karlarken, nallar kalbimi ineyen atlara binerlerken, tutkulu bir merakla seyrediyordum; sosyal orantlarn deitii sahilin kr edici nda, onlarn btn hareketlerini, onca geiren geni cameknn saydamlnda takip ediyordum. Ama camekn rzgr kesiyordu; bu da bykannem nazarnda bir kusurdu; benim bir saatliine ak havann yararlarndan mahrum olmam dncesine tahamml edemeyip gizlice bir pencere at ve bir anda, menler ve gazetelerle birlikte yemek yemekte

olan herkesin tlleriyle kasketlerini uurdu; kendisi ise, aalayc, salar balar dalm, fkeli turistleri aleyhimizde birletiren, benim tecrit edilmilik ve hzn duygumu artran svglerin ortasnda, ilahi esintiye yaslanm, sakin, glmseyerek, Azize Blandine gibi durmaktayd. Bu turistlerin bir kesimi, Fransa'nn bu blgesindeki balca kentlerin ileri gelenlerinden oluuyordu - bu da, Balbec'te, bu tr lks otellerin genelde sradan, zengin ve kozmopolit olan mteri topluluuna, olduka belirgin bir yresel nitelik katyordu -; Caen'l bir mahkeme bakan, Cherbourg'lu bir baro bakan, Le Mans'l bir noter, yl iinde avclar veya dama oyunundaki piyonlar gibi daldklar ayr ayr noktalardan hareket ederek tatillerde bu otelde toplanrlard. Hep ayn odalar tutarlar ve aristokrasi hrsyla dolu eleriyle birlikte kk bir topluluk olutururlard; bu gruba katlm olan Parisli mehur bir avukat ve mehur bir hekim, tatilin son gn tekilere yle derlerdi: "Doru ya! Siz bizimle ayn trene binmiyorsunuz, siz imtiyazlsnz, le yemeine evinize varm olacaksnz." "Biz mi imtiyazlyz? Siz bakentte, Paris'te, byk ehirde oturuyorsunuz, bense yz bin nfuslu zavall bir il merkezinde; geri son sayma gre yz iki bin, ama iki milyon be yz bini bulan sizin yannzda nedir ki? Siz asfalta ve Paris sosyetesinin aaasna dnyorsunuz." Paris'i, r'yi kyller gibi yuvarlayarak, ama haset etmeden telaffuz ederlerdi; nk bunlar, kendi illerinin beyinleriydiler ve bakalar gibi onlar da Paris'e gidebilirlerdi - Caen'l mahkeme bakanna, yargtay yelii birok kez teklif edilmiti - ama onlar, memleket, tannmamlk veya eref akna, ya da gerici olduklarndan ve atolarla komuluk ilikilerinin tad

uruna, kendi ehirlerinde kalmay tercih etmilerdi. Zaten ou da dorudan il merkezine dnmyordu. Balbec Krfezi, dnyann ortasnda kendi bana kk bir dnya, deiik gnlerle birbirini izleyen aylarn halka halinde bir araya topland bir mevsimler sepetiydi; o kadar ki, Rivebelle'in grnd gnlerde - frtna iaretiydi bu Balbec'te hava kapkarayken Rivebelle'de evlerin atsnda gne grlebiliyor, Balbec'e souklar geldikten sonra, teki kyda daha iki ay scaklarn devam edeceinden emin olunabiliyordu; ite bu yzden, Grand-Htel'in mdavimlerinden tatili ge balayanlar veya uzun srenler, yamurlarla sisler baladnda, sonbahar yaklarken, bavullarn bir kaya ykletip kar kyya geerek Rivebelle veya Costedoda yaz mevsimine tekrar kavuurlard. Balbec otelinin bu kk topluluu, her yeni gelene kukuyla bakar ve grubun btn yeleri, onunla ilgilenmiyormu havasnda, dostlar efgarsona, hakknda sorular sorarlard. nk her yl sezon banda gelip masalarn onlara ayran, ayn efgarsondu: Aim; bu yl, karsnn bebek beklediini bilen hanmlar, yemeklerden sonra, her biri bir parasn rerek, bebein giy si takmlarn hazrlyorlard; bir yandan da ellerinde sapl gzlkleri, bykannemle beni kmseyerek szyorlard; nk biz kat yumurtal salata yiyorduk, oysa bu, baya kabul edilen, Alenon'da sekin evrelerde yaplmayan bir eydi. Majesteleri diye anlan ve gerekten de kendini Okyanusya'da sadece birka vahinin yaad bir adacn kral ilan etmi olan bir Fransz'a kar, kmser, alayl bir tavr takmyorlard. Majesteleri otelde gzel metresiyle birlikte kalyordu; denize giderken ocuklar yoluna kp "Yaasn kralie!" diye barrlard; nk kralie saa sola elli santimlik

bozuk paralar yadrrd. Mahkeme bakanyla baro bakan, kadn grmezden gelir, arkadalarndan biri bakacak olsa, kadnn bir ii paras olduu konusunda kendisini uyarmay grev bilirlerdi. "Ama Ostende'de kraliyet kamarasnda kalyorlarm." "Tabii! Yirmi franka kiralanyor. sterseniz siz de kalrsnz. Ayrca unu kesin olarak biliyorum ki, kendisi kraln huzuruna kmak istemi, kral da haber gnderip bu soytar hkmdarla tanmak durumunda olmadn bildirmi." "Gerekten ok ilgin! Ne insanlar var!" Btn bunlar herhalde doruydu, ama noter, mahkeme bakan ve baro bakannn, karnaval dedikleri bir geit karsnda bu kadar aksilemelerinin, fkelerini yksek sesle dile getirmelerinin bir sebebi de, kalabaln byke bir blmnn gznde, kendilerinin, paralarn cmerte etrafa saan bu kral ve kralieyi tanmayan burjuvalardan baka bir ey olmadklarn hissetmenin verdii skntyd; onlarn bu fkesinin farknda olan efgarson, gerek olmasalar da cmert olan hkmdarlara gleryz gstermek zorunda olduu halde, bir yandan siparilerini alrken, uzaktan eski mterilerine anlaml anlaml gz krpard. Belki temelde yine ayn skntnn etkisiyle, yanllkla daha az "k" zannedilmenin ve daha k olduklarn anlatamamann skntsyla, gen bir zppeye "Cici Bey" adn takmlard; byk bir sanayicinin olu olan bu veremli, gnn gn eden gen, her gn baka bir ceket ve ya kasnda bir orkideyle, le yemeinde ampanya ier, solgun, kaytsz, dudanda aldrsz bir tebessm, Casino'ya gider, bakara masasna, noterin mahkeme bakanna bilgi bir tavrla sylediine gre, "kaybedecek durumda olmad" muazzam

meblalar brakrd; mahkeme bakannn kars, bu "dekadan" gencin ailesini kahrettiini "salam kaynaklardan" renmiti. te yandan, baro bakan ve arkadalarnn, btn hizmetilerini yannda tayor diye zengin ve soylu bir yal hanma ynelik alaylarnn sonu gelmezdi. Noterin karsyla mahkeme bakannn kars, yal hanm yemek saatinde, yemek salonunda ne zaman grseler, sapl gzlkleriyle kstaha, byk bir titizlikle, kukuyla, adeta ismi gsterili, grn pheli bir yemei, sistemli bir gzleme tabi tuttuktan sonra, olumsuz hkm verip mesafeli bir tavrla, yznde irenmi gibi bir ifadeyle uzaklatrr gibi incelerlerdi. Herhalde bu davranlarnn tek amac, eer sahip olmadklar baz eyler varsa - yal hanmn kimi imtiyazlar gibi, onunla ilikide olmak gibi - bunlara olamadklarndan deil, istemediklerinden sahip olmadklarn gstermekti. Ama sonunda kendileri de buna inanmlard; bu kadnlarda her trl arzunun, hayatn tanmadmz ekillerine kar merakn ve yeni insanlarn houna gitme umudunun yerini, sahte bir kmseme, suni bir nee almt; bunun kt sonucu, honutsuzlua memnuniyet adn vermeleri ve srekli kendi kendilerine yalan sylemeleriydi: ite mutsuz olmalar iin yeterli iki koul. Ne var ki, byk ihtimalle, bu oteldeki herkes, farkl biimlerde de olsa, bu kadnlar gibi davranyor, bilinmedik bir hayata karmann harikulade heyecann, izzetinefsine deilse de, en azndan kimi grg kurallarna veya zihinsel alkanlklara feda ediyordu. phesiz, yal hanmn kendini tecrit ettii kk evren, noterin karsyla mahkeme bakannn karsnn fkeyle kkrdadklar topluluk gibi keskin bir hasetle zehirlenmemiti. Aksine, zarif, eskimi, ama bir o kadar suni bir parfmle ilalanmt. nk aslnda,

yal hanm herhalde yeni insanlarn esrarengiz yaknln kendine ekmekte, balamakta, (bunun iin nce kendini yenilemesi gerekirdi) sadece kendi evresinden insanlarla grmenin, bu evre olabilecek en iyi evre olduu iin, bakalarnn cahilce kmsemelerinin gz ard edilebileceini kendine hatrlatmann zevkinde bulunmayan bir by bulurdu. Belki de Balbec Grand-Hotel'e herhangi biri gibi gelecek olsa, siyah yn elbisesi ve demode bonesiyle, elence dknlerini gldreceini, sallanan koltuklarnda "u sefalete bakn!" diye mrldanmalarna sebep olacan ya da daha kts, mahkeme bakan gibi akaklarna kr dm, yz hl gen, gzleri, yal hanmn sevdii gibi prltl, deerli bir adamn, einin sapl gzlnn byten merceine bu tuhaf manzaray iaret edeceini hissediyordu; ve belki - suya ilk dal gibi - ksa olacan bildiimiz, ama yine de korktuumuz o ilk dakikann bilinsiz korkusundan tr, yal hanm nden bir hizmetkrn gnderip oteli ahsiyetinden ve alkanlklarndan haberdar ediyor, otel mdrnn nezaket gsterilerini kestirip atarak, gururdan ok ekingenlik sebebiyle, hzla odasna ekiliyordu; burada pencerelerdeki perdelerin yerini alm olan kendi perdeleri, paravanlar ve fotoraflar, yal hanmla almas gereken d dnya arasna, alkanlklarndan bir duvar ryordu; yle ki, seyahat eden, kendisinden ziyade, iinden kmad yuvasyd. Sonra da, otel personeli ve esnafla arama hizmetkrlarn koyduktan, bu yeni insanlkla temas onlara braktktan, etrafnda alt atmosferi srdrmelerini saladktan, denize girenlerle arasna da nyarglarn koyduktan sonra, kendi arkadalarnn evlerine kabul etmeyecei insanlarn kendisinden holanmamasna aldrmadan, yine kendi

dnyasnda yaamaya devam ediyordu: arkadalaryla mektuplaarak, hatrlayarak, konumunun, davranlarnn niteliinin ve nezaketinin gcnn tam bilinciyle. Her gn, st ak arabasyla gezintiye kmak zere aa indiinde, arkasnda eyalarn tayan hizmetisi ve nden giden niformal ua, bir eliliin, ait olduu lkenin bayraklaryla donatlm kapsnda, yabanc toprakta dokunulmazlk imtiyaznn gvencesi olan nbetiler gibiydiler. Bizim otele vardmz ilk gn, yal hanm odasndan ancak leden sonrann ilerlemi bir saatinde kt; bu yzden, le yemeinde, otel mdrnn, bizi yeni geldiimiz iin, kk rtbeli bir askerin, acemi erleri giydirmek zere terzi onbaya gtrmesi gibi, kendi korumas altnda gtrd yemek salonunda, yal hanm gremedik; buna karlk, salonda yerimizi aldktan birka dakika sonra, otele akam dnecekleri sanldndan masalar bize verilen M. de Stermaria ve Mile de Stermaria'y grdk; bunlar, Bretanya'nn pek tannmam, ama ok kkl bir ailesine mensup bir ky soylusuyla kzyd. Balbec'e sadece yrede tandklar kimi ato sahipleriyle grmeye geldiklerinden, darda kabul edilen davetler, iadei ziyaretler derken, otelin yemek salonunda asgari vakit geirmekteydiler. Kurumlu tavrlar onlar her tr insanca yaknlktan, evrelerinde oturan yabanclara ilgiden koruyordu; M. de Stermaria'nn bu insanlarn arasndaki souk, aceleci, mesafeli, kaba, ineleyici ve kt niyetli tutumu, bir tren bfesinde, hi grmedii, bir daha grmeyecei yolcularla, souk tavuunu ve vagondaki yerini onlara kar savunmaktan baka iliki kurmayan bir insann tavryd. Biz tam yemee balyorduk ki, M. de Stermaria'nn emriyle gelip bizi kaldr dlar; kendisi biraz nce gelmi ve bizden herhangi bir zr

dilemeden, yksek sesle efgarsondan byle bir hatann tekrarlanmamasn rica etmi, "tanmad insanlarn", masasna oturmalarndan holanmadn belirtmiti. Hi phe yok ki, (Odeon'da oynad birka rolden ok klyla, zeksyla ve gzel Alman porseleni koleksiyonuyla n yapm olan) bir kadn oyuncu, uruna kendini yetitirdii gen ve ok zengin ve iki parlak aristokrattan oluan topluluu hayatta srden ayrlmaya, mutlaka birlikte seyahat etmeye, Balbec'te le yemeklerini ok ge saatte, herkes bitirdikten sonra yemeye, gndzlerini salonlarnda kt oynayarak geirmeye iten duyguda, herhangi bir kt niyet yoktu; baz nkteli konuma biimlerine, gzel yemeklerin inceliklerine olan meraklar, onlar hep birlikte yaamaya, birlikte yemeye sevk ediyordu; bu konularda bilgisiz kimselerle ortak bir hayata tahamml etmeleri imknszd. Bir sofrada, bir oyun masasnda bile, her biri, karsnda oturan davetli veya oyuncuda, Paris'te birok evde gerek birer Ortaa veya Rnesans eseriymiler gibi bbrlenilen deersiz eyalar tanmasna imkn veren belirli bir grgnn ve her konuda iyiyle kty ayrmaya yarayan ortak ltlerin, askda, kullanlmadan bulunduunu bilme ihtiyacn duyard. phesiz byle zamanlarda, bu arkadalarn, nerede olurlarsa olsunlar, iine gmlmeyi istedikleri zel yaama biimi, sadece, sessizlik iinde sren yemein veya oyunun ortasnda syleniveren artc, gln bir nlemle veya gen oyuncunun yemek ya da poker partisi iin giymi olduu yeni ve gzel bir elbiseyle ortaya kyordu. Ama bu yaama biimi, onlar byle ok iyi bildikleri alkanlklarla sarmalayarak, kendilerini evredeki hayatn muammasna kar korumaya yetiyordu. Uzun le sonralarnda karlarndaki deniz, zengin bir bekrn

giyinme odasnda asl, ho renkteki bir perdeden farkszd; oyunculardan biri, ancak iki el arasnda, yapacak baka bir ey olmadndan gzlerini denize evirir, havann gzellii veya saatle ilgili bir yorum yapar, ikindi kahvaltsnn kendilerini beklediini dierlerine hatrlatrd. Akam yemeklerini otelde, elektrik lambalarndan fkran k selleriyle dev ve harikulade bir akvaryuma dnm olan byk yemek salonunda yemezlerdi; Balbec'in ii nfusu, balklar ve kk burjuva aileleri, karanlkta grnmeden, salonun cameknna yapr, bu insanlarn altn alkantlar iinde ar ar sallanan lks hayatn grmeye alrlard; yoksullarn gznde bu hayat, balklarn, garip yumuakalarn hayat kadar olaanstyd (aradaki cam blmenin, harika hayvanlarn lenini daima koruyup korumayaca, gecenin karanlnda agzllkle onlar seyreden sradan insanlarn gelip onlar akvaryumlarndan toplayarak yiyip yemeyecekleri, nemli bir toplumsal sorundur). Bu arada, belki gecenin karanlna karm, suskun kalabaln iinde, bir yazar, bir "insan balkbilimi" merakls, yal dii canavarlarn, yuttuklar besinin zerine kapanan enelerini izleyerek, onlar soylarna, doutan gelen zelliklerine ve ayn zamanda, rnein ocukluundan beri Saint-Germain muhitinin tatl sularnda yaad iin, byk bir tuzlu su balnn azna sahip olan yal bir Srp hanmn, salatay bir La Rochefoucauld edasyla yemesine sebep olan, edinilmi kiilik zelliklerine gre snflandrmaktan holanyordu. Bu saatte, ge kalm olan kadn bekleyen smokinli erkei grrdk; kadn birazdan, her defasnda yeni bir elbise ve nn zevkine gre seilmi bir earpla, bulunduu kattan ard asansrden, bir oyuncak kutusundan kar gibi

kard. Ve drd birden, Balbec'e dikilmi uluslararas otel olgusunun burada iyi bir mutfaktan ok lksn yeermesine sebep olduunu dndklerinden, akam yemei iin bir arabaya doluup otelden iki kilometre kadar uzakta, isim yapm kk bir restorana giderlerdi; orada ayla, mennn ierii ve yemeklerin yapm konusunda bitmek bilmeyen konumalara giriirlerdi. Balbec'ten balayan, iki yanna elma aalar sralanm yol, onlarn nazarnda kk k restorana varmak iin katedilmesi gereken mesafeden baka bir ey deildi - gecenin karanlnda, Paris'teki evlerinden Caf Anglais'ye veya Tour d'Argent'a gitmek iin amalar gereken mesafeden pek farkl grnmezdi. Gittikleri restoranda, zengin gencin arkadalar bu kadar k giyimli bir metresi olduu iin kendisine gpta ederler, metresin earbysa, kk topluluun nnde, ho kokulu, yumuak bir yelken gibi alr, ama ayn zamanda onu dnyadan ayrrd. Btn bu insanlara benzemekten ok uzak oluum, huzurum asndan byk bir mahzurdu. Aralarndan birounu kendime dert ediyordum; aln ie gk, nyarglarnn ve eitiminin atgzlkleri arasndan kaak baklar frlatan adamn, yrenin byk soylusunun beni fark etmesini isterdim; Legrandin'in enitesinden bakas olmayan bu adam, arasra Balbec'e ziyarete gelir ve pazar gnleri, karsyla kendisinin verdii haftalk garden partiyle, otel nfusunun bir blmn boaltrd; nk aralarndan bir iki tanesi partiye davetli olur, dierleri de, davetli olmadklar anlalmasn diye, uzak bir yere gezi yapmak iin o gn seerlerdi. Legrandin'in enitesi, ilk gn otelde ok kt karlanmta; Cte d'Azur'den yeni gelmi olan personel, henz onun kim olduunu bilmiyordu nk. Beyaz flanel

giymedii gibi, lks otellerdeki hayat bilmediinden, eski Fransz terbiyesiyle, hanmlarn bulunduu lobiye girmeden, daha kapdayken apkasn karm, bunu gren otel mdr de, adamn son derece mtevaz kkenli, kendi deyiiyle "dkn kesimden" bir adam olduuna hkmedip, selamna karlk kendi apkasna dokunmaya bile gerek grmemiti. Saygdeer insanlarn kasntl bayaln sergileyen bu yeni gelene, sadece noterin kars ilgi duymu ve Le Mans yksek sosyetesini avucunun ii gibi bilen bir insann, yanlmaz saduyusuna ve tartmasz yetkisine olan gveniyle, son derece kibar, gayet iyi eitim grm ve kendisi grmedii srece grlmesi mmkn deil diye damgalad, Balbec'te rastlanan insanlarn hepsinden aka farkl bir adam olduunun anlaldn bildirmiti. Legrandin'in enitesine ilikin bu olumlu hkm, belki gz korkutucu hibir zellii olmayan birinin donuk grnmnden kaynaklanyordu, belki de kilise bakcs tavrl bu ifti-soyluda, kendi kilise yandalnn gizli iaretlerini bulmu olmasndan. Her gn otelin nnde ata binen genlerin, son moda eyalar satan bir dkknn, babamn asla tanmay kabul etmeyecei, ad karanlk ilere karm sahibinin oullar olduklarn renmem nafileydi; "sayfiye hayat", onlar benim gzmde, at stndeki yar-tanr heykellerine dntryordu; umabileceim en iyi ey, bana, otelin yemek salonundan olsa olsa kumda oturmak zere ayrlan bu zavall olana, baklarn asla evirmemeleriydi. Okyanusya'da ssz bir adann kral olmu maceracnn, hatta kstah grnnn ardnda rkek ve sevecen bir ruhun gizlendiini ve belki de sevgi hazinelerini bir tek benden esirgemeyeceini dnmekten holandm gen veremlinin bile bana yaknlk duymasn isterdim. Zaten

(seyahatlerdeki ilikiler konusunda genellikle sylenenin aksine), arasra gidilen bir deniz kenarnda belirli kiilerle birlikte grlmek, insana gerek sosyete hayatnda karl olmayan bir katsay eklediinden, Paris hayatnda, deniz kenar dostluklar kadar mesafeli tutulan deil, zenle gelitirilen hibir ey yoktur. Btn bu geici veya yerel" nem tayan kiilerin, benim hakkmda ne dndklerini kendime dert ediyordum; kendimi insanlarn yerine koyma ve onlarn dnce biimini canlandrma huyum yznden, bu kiileri gerek mevkilerine, mesela Paris'te sahip olacaklar, epeyce dk seviyeye deil, bulunduklarn zannettikleri ve dorusu, ortak bir l olmadndan, grece bir stnlk, bir ilginlik kazandklar Balbec'te, gerekten de bulunduklar seviyeye oturtuyordum. Maalesef bu insanlarn arasnda horgrs bana en ok ac veren, M. de Stermaria'yd. nk kzn, solgun, neredeyse mavimsi, gzel yzn, uzun boyunu tayndaki, yryndeki kendine has eday ieri girer girmez fark etmitim ve bu da bana doal olarak soyluluunu, aristokrat eitimini hatrlatmt; stelik adn da biliyordum - dhi bestecilerin yaratt, nceden operann gftelerine gz attklarndan hayalglerini doru ynlendirmi olan dinleyicilere alevin prltsn, nehrin uultusunu ve krlarn sknetini harikulade bir ekilde tasvir eden o zengin anlatml temalar gibi. "Soy", Mile de Stermaria'nn gzelliklerine bunlarn kayna dncesini de eklediinden, onlar daha anlalr, daha btnsel klyordu. Ayn zamanda, eriilmesi ok g olduklarn da ilan ettiinden, yksek bir fiyatn, houmuza giden bir eyann deerini artrmas gibi, daha arzulanr da klyordu. Soyunun

kkleriyse, seilmi usarelerden oluan bu tene, egzotik bir meyvenin, mehur bir zm bann lezzetini katyordu. Bir tesadf, bykannemle benim btn otel mterilerinin gzndeki itibarmz aniden ykseltecek bir frsat birdenbire nmze kard. Oteldeki ilk gnmzde, yal hanm odasndan aaya indii, nden giden niformal ua ve unuttuu kitab ve battaniyesiyle peinden koan hizmetisi sayesinde ruhlar etkiledii, herkeste, en ok da M. de Stermaria'da, aka grlen bir merak ve sayg uyandrd srada, otel mdr bykanneme eildi ve bir ltuf olarak (ran ah'n veya Kralie Ranavalo'yu, doal olarak byk hkmdarla bir ilikisi bulunmayan, ama onu bu kadar yakndan grm olduuna sevinebilecek, silik, sradan bir seyirciye gsterir gibi), kulana, "Villeparisis Markizi" diye fsldad; ayn anda bykannemi farkeden yal hanm, baklarndaki sevinli aknl gizleyemedi. Hi kimseyi tanmadm bir dnyada, Mlle de Stermaria'ya yaklaabilmek iin her trl imkndan mahrumken, perilerin en gls ufak tefek bir ihtiyarck klnda aniden karma ksa, ancak bu kadar sevinebileceim dnlebilir. Hi kimse derken, pratik anlamda hi kimse demek istiyorum. Estetik anlamda, insan tipleri fazlasyla snrl olduundan, nereye gidersek gidelim, tandk insanlar grmenin sevincini, stelik onlar Swann gibi eski ustalarn tablolarnda aramak zorunda kalmadan, sk sk yaarz. Bu ekilde, Balbec'teki ilk gnmzden beri Legrandin'e, Swann'larn kapcsna ve Mme Swann'n kendisine rastladm oluyordu; birincisi bir garsona, ikincisi bir daha grmediim yabanc bir yolcuya, ncs de bir cankurtarana dnmt. Kimi fiziksel ve ruhsal zellikler, bir tr

mknatslanmayla birbirlerini yle ekerler ve ayrlmaz biimde btnleirler ki, tabiat bu ekilde bir insan yeni bir bedene soktuunda, fazla bozmadan yapar. Garsona dnm olan Legrandin'in boyu bosu, burnunun profili ve enesinin bir ksm hi deimemiti; Mme Swann, erkek cinsiyetinde ve cankurtaran konumunda, yalnz her zamanki grnmn deil, konuma biimini de koruyordu. Ne var ki, Swann'n bir zamanlar Yetro'nun kz klnda onu bulduu Musa'nn Hayat freskinde bana ne kadar faydas olabilirse, belinde krmz kemeriyle, en x ufak dalgada denize girmeyi yasaklayan bayra dikerken de (cankurtaranlar nadiren yzme bildiklerinden ihtiyatldrlar) o kadar faydas olurdu. Oysa bu Mme de Villeparisis, gerek Mme de Villeparisis'ydi; gcn elinden alan bir byye kurban gitmemiti; aksine, by marifetiyle bana g verebilir, gcm yz katna karabilirdi; bu sayede, beni Mile de Stermaria'dan (en azndan Balbec'te) ayran sonsuz toplumsal mesafeleri, bir masal kuunun kanatlarnda havalanrmasna, birka saniyede aabilirdim. Ne yazk ki, herkesten fazla kendi dnyasna kapanarak yaayan biri varsa, o da bykannemdi. O, varln bile fark etmedii, Balbec'ten adlarn renmeden ayrlaca insanlarn fikrine benim nem verdiimi, onlarn kiiliklerine ilgi duyduumu bilse, deil beni kmsemek, anlamazd bile; bu insanlar, bykannemi Mme de Villeparisis'yle konuurken grm olsalar, ok houma gideceini, nk markizin otelde bir itibar olduunu ve onunla dostluumuzun M. de Stermaria'nn gznde bize deer kazandracan hissettiimi, bykanneme itiraf edecek cesaretim yoktu. Aslnda bykannemin arkada benim gzmde katiyen aristokrat bir insan temsil etmiyordu; daha kckken evde iittiim is-

mine kulaklarm fazla alm olduundan, zihnim bu isim zerinde hi durmamt; unvan da, bu isme, pek sk rastlanmayan bir ad gibi, tuhaf bir zellik katyordu sadece; tpk sokak isimlerinde olduu, Lord-Byron Soka'nda, avam ve baya Rochechouart Soka'nda ve Gramont Soka'nda, Leonce-Reynaud Soka'na veya Hippolyte-Lebas Soka'na kyasla daha fazla asalet bulmadmz gibi. Mme de Villeparisis de, kendisi gibi cumhurbakan olan M. Carnot'dan, Franoise'n IX. Pius'unkiyle birlikte fotorafn ald Raspail'dan ayr tutmadm kuzeni Mac-Mahon da, bana ayr bir dnyann insanlarn hatrlatmazlard. Bykannemin prensiplerine gre, seyahatte insanlarla iliki kurulmazd, deniz kenarna insanlarla grmek iin gidilmezdi, Paris'te bu i iin yeterince zaman vard; insanlar, tamam ak havada, dalgalarn karsnda geirilmesi gereken deerli vaktin bir blmnn kibarlklarla, beylik konumalarla kaybolmasna yol aard; bu fikrin herkes tarafndan paylaldn ve tesadfn ayn otelde bir araya getirdii iki eski dosta birbirini tanmazdan gelme hakkn verdiini dnmeyi uygun bulan bykannem, otel mdrnn fsldad ismi duyunca ban evirmekle yetindi ve Mme de Villeparisis'yi grmemi gibi yapt; o da bunun zerine bykannemin karlamak istemediini anlayp gzlerini bolua evirdi. Mme de Villeparisis uzaklat; bense, bir geminin yaklar gibi olup durmadan yanndan getii bir kazazede misali, yalnzlmla ba baa kaldm. Mme de Villeparisis de yemeklerini salonda yiyordu, ama salonun br ucunda. Otelde kalan, otele ziyarete gelen insanlarn hibirini tanmyordu, M. de Cambremei bile; M. de Cambremefin karsyla birlikte baro bakannn davetini kabul

ederek le yemeine geldii gn, Mme de Villeparisis'yle selamlamadn grdm; baro bakanysa, bir soyluyu sofrasnda arlama erefinin verdii sarholukla, her gnk dostlarndan uzak duruyor, bu tarih olaya, yaklamaya davet gibi yorumlanamayacak kadar ll bir imada bulunarak, uzaktan gz krpmakla yetiniyordu. O akam, mahkeme bakannn kars baro bakanna, "Eh, dorusu gpta edilecek durumdasnz, ekbir oldunuz," dedi. "Ekbir mi? Niye?" diye sordu baro bakan, sevincini abartl bir hayretle gizleyerek. "Misafirlerim yznden mi?" dedi, rol yapmay daha fazla srdremeyeceini hissederek. "Canm, le yemeinde dostlarn arlamak iin ekbir mi olmak lazm? Onlarn da bir yerde yemek yemeleri gerekiyor!" "yle demeyin, ekbirsiniz tabii! Misafirleriniz De Cambremelerdi, yle deil mi? Tandm kendilerini. Hanm markiz. stelik gerek anlamda. Anne tarafndan deil." "Yo, ok sade bir hanm aslnda, ok sevimli, hi sahtelii yok. Siz de gelirsiniz diye dnmtm, iaret edip duruyordum... sizi tantrrdm!" dedi baro bakan, bu cmlenin arln hafif bir alayla gidererek; Asuerus'un Estere, "lkemin yarsn size mi vermem gerekiyor?" deyii gibi. "Yok canm, biz mtevaz menekeler gibi saklanrz." "Ama hata ettiniz, syledim ya," dedi baro bakan; naslsa tehlike getiinden cesaret bulmutu. "Yemezlerdi sizi. Ufak bir bezik partisi evirelim mi, ne dersiniz?" "Tabii, memnuniyetle, biz teklif etmeye ekmiyorduk; siz artk markizlerle gryorsunuz ne de olsa." "Yapmayn, o kadar olaanst bir taraflar yok. Bakn, yarn akam yemeine onlara davetliyiz. Benim yerime gitmek

ister misiniz? Samimi sylyorum. Akas ben burada kalmay tercih ederim." "Olmaz, olmaz! Sonra beni gerici diye grevden alrlar," diye atld mahkeme bakan, kendi akasna glmekten gzleri yaararak. Sonra notere dnp ekledi: "Ama siz de Feternee davet ediliyorsunuz." "Canm ben pazarlar gidiyorum, bir kapdan girip tekinden kyoruz. Ama baro bakanna geldikleri gibi le yemeine gelmiyorlar bana." M. de Stermaria'nm o gn Balbec'te olmamasna baro bakan ok hayflanyordu. efgarsona kurnazca dedi ki: "Aim, M. de Stermaria'ya, bu salonda yemek yiyen tek soylunun o olmadn syleyebilirsiniz artk. Bu len bizimle yemek yiyen beyefendiyi grdnz, deil mi? Ufak bykl, asker tavrl... te o, Cambremer Markisi'ydi." "Ya, sahi mi? Belli oluyordu zaten!" "Soyluluk unvan bir tek onda yok ya. Buyursun grsn! Bu soylularn burunlarnn biraz srtlmesi fena olmaz. Aslnda, isterseniz bir ey demeyin Aim, ben laf olsun diye sylyorum; zaten tanyorlar." Baro bakannn, bir arkadann davasnda savunma avukatl yaptn bilen M. de Stermaria, ertesi gn gidip kendisi tant bakanla. "Ortak dostlarmz, De Cambremer'ler de bizi bir araya getirmek istiyorlard, ama gnlerimiz uyumam galiba, emin deilim," dedi baro bakan; birok yalanc gibi o da, nemsiz bir ayrntnn aratrlmayacan zannediyordu; Joysa nemsiz bir ayrnt bile (onunla elien mtevaz gerek tesadfen ortaya karsa) bir kiilii aa vurmaya, kukunun temelli yerlemesine yeter.}

Ben her zamanki gibi Mlle de Stermaria'y seyrediyordum; babas baro bakanyla konumak zere uzaklam olduundan, ona her zamankinden daha serbeste bakabiliyordum. Davranlarndaki kendine has rahatlk ve gzellik (mesela dirseklerini masaya dayayp bardan iki eliyle havaya kaldr) kadar, ksack bir bakndaki soukluk, sesinin, ahsi tonlamalarnn gizleyemedii ve bykannemi dehete dren, temelden, aileden gelen katl, bir bak veya tonlamasyla kendi fikrini ifade eder etmez harekete geen bir eit irsi emniyet freni, btn bunlar, kendisini seyreden insann aklna, ona bu insan yaknl yetersizliini, duyarllk eksikliini, adeta kumanda her an hissedilen darl aktarm olan soyu getiriyordu. Ama hzla donuklaan gzbebeklerinden geen anlk bir baktan, tensel zevklerin baskn olduu, bir tek eyin ekiciliine, ister bir komedyen olsun, ister cambaz, kendisine bu zevkleri tattrabilecek olan her tr insann bysne boyun een, belki de o insan uruna bir gn kocasn terk edecek olan en soylu kadnn bile baknda fark edilen, neredeyse mtevaz tatllktan, solgun yanaklarna yaylan, Vivonne rmann beyaz perilerinin yreine rengini veren nar pembesine benzer ehvetli ve canl pembe renkten yola karak, yle hissediyordum ki, onun Bretanya'da srd bu iirsel hayatn tadn kendisinde aramama kolaylkla izin verirdi; kendisi, belki alkanlktan, belki doutan gelen asaletinden, belki yoksullua veya ailesinin cimriliine olan nefretinden dolay, bu hayata fazla deer vermiyor gibiydi, ama buna ramen, bu hayat bedeninde barndryordu. Kendisine atalarndan geen ve ifadesine bir korkaklk katan zayf iradesi, direnmesini salayacak gc ona veremeyebilirdi. Her yemekte banda

grdm, biraz demode ve iddial bir ty de olan gri ftr apkas, ona olan efkatimi iyice artryordu; teninin gmi ve pembe tonlaryla uyum salad iin deil, onu yoksul zannetmeme sebep olarak bana yaklatrd iin. Babasnn varl yznden kurallara gre davranmaya mecburdu, ama grd insanlar alglaynda, snflandrnda imdiden babasndan farkl ilkelerden hareket ettiinden, belki bana baknca dk sosyal seviyemi deil, cinsiyetimi ve yam gryordu. M. de Stermaria bir gn tek bana otelden ayrlsayd, bilhassa Mme de Villeparisis masamza oturarak kendisine hakkmzda olumlu, kzna yaklamam kolaylatracak bir fikir vermi olsayd, belki karlkl birka kelime edebilir, bir program yapabilir, arkadalmz ilerletebilirdik. Sonra onun romanlardaki atolar hatrlatan atosunda, annesi babas olmadan, yalnz geirecei bir ay boyunca, belki akamn alacakaranlnda, dalgalarn dvd mee aalarnn altnda, fundalarn pembe iekleri karanlk sularn zerinde tatl tatl ldarken, ikimiz tek bamza gezinirdik. Mile de Stermaria'nn her gnk hayatn barndrd ve onun gzlerinin hafzasnda yer ald iin bana mthi byleyici gelen aday, ikimiz birlikte dolardk. nk bana yle geliyordu ki, kendisine ancak orada, onu saysz hatrayla sarmalayan bu yerlerden getiim zaman gerekten sahip olabilirdim - onu saran, arzunun skp atmak istedii bu rty, tabiatn kadnla baz insanlar arama ger mesinin sebebi (tpk herkes iin, onlarla hazzn doruu arasna reme eylemini, bcekler iin de, nektarn nne tamalar gereken iektozunu koymas gibi), bu insanlar kadna btnyle sahip olma yanlgsyla kandrmak, bylece, nce kadnn yaad, hayalgcne tensel hazdan daha fazla yarar

olan, buna ramen, tensel haz olmadan, tek bana bu insanlar cezbetmeye de yetmeyen manzaralar ele geirmeye zorlamakt. Ama ksa bir sre sonra baklarm Mile de Stermaria'dan uzaklatrmak zorunda kaldm; nk babas, herhalde nemli bir ahsiyetle tanmann, kendi bana yeterli, derhal konumay da daha sonra ilikiyi de gerektirmeyen bir tokalama ve delici bakla amacna ulaan, tuhaf ve ksa bir eylem olduunu dnerek, baro bakannn yanndan ayrlm, kznn yanma dnmekteydi bile; karsna otururken, ok deerli bir kazan salam gibi ellerini ovuturuyordu. Baro bakanna gelince, bu grmenin ilk heyecan getikten sonra, dier gnlerde yapt gibi arasra efgarsona laf atmaktayd: "Ben kral deilim Aim; siz kraln yanna gidin... Bakan bey, bu kk alabalklar lezzetli grnyor, Aim'den isteyelim. Aim, u ufak balklar ok iyi grnd bana; onlardan getirin bize Aim, hem de bol bol." Aim'nin adn durmadan tekrarlard; bu yzden, yemee birini davet ettiinde, misafiri "Bakyorum burada durumunuz ok iyi," der, baz insanlarn, birlikte olduklar kiileri taklit etmenin espri ve klk olduunu zannetmelerine sebep olan, hem ekingenlii, hem bayal, hem de aptall barndran bir dnceyle, kendisi de srekli "Aim" diye tekrarlamay grev bilirdi. Misafir bu ismi srekli telaffuz eder, ama bir yandan glmsemeyi de ihmal etmezdi; nk ayn anda hem efgarsonla iyi ilikiler iinde olduunu, hem de ona kar stnln sergilemek isterdi. efgarson da ismi her sylendiinde duygulanm, gururlu bir ifadeyle glmser, eref duyduunu ve espriyi anladn gsterirdi.

Grand-Hotel'in genellikle azna kadar dolu, dev salonundaki yemekler benim iin daima rktc olmakla birlikte, yalnz bu otelin deil, Fransa'nn drt bir yanma dalm daha yedi, sekiz lks otelin sahibi (ya da ortaklar tarafndan seilmi genel mdr, emin deilim), oteller arasnda mekik dokuyarak her birinde birer hafta geirdii srada, birka gnlne otele geldiinde, daha da korkun hale gelirdi. O zaman, her akam, neredeyse yemein balad srada, yemek salonunun giriinde bu ufak tefek, beyaz sal, krmz burunlu, olaanst soukkanl ve kibar, Monte Carlo'da olduu kadar Londra'da da Avrupa'nn sayl otelcilerinden biri olarak tannd sylenen adam grnrd. Bir akam, yemein banda dar km dnyordum ki, nnden geerken bana selam verdi, herhalde onun misafiri olduumu gstermek iin; ama tavrnda yle bir soukluk vard ki, sebebinin, kim olduunu hi unutmayan birinin ihtiyatll m, yoksa nemsiz bir mteriye kar kmseme mi olduunu anlayamadm. Buna karlk, ok nemli mterilerin karsnda genel mdr ayn souklukla, ama daha fazla eilerek selam verir, sanki bir cenazede merhumun babasnn veya kutsanm ekmekle arabn karsn- daym gibi terbiyeli bir saygyla gzkapaklarn aa indirirdi. Bu nadir ve buz gibi selamlarn haricinde hi hareket etmezdi; yznden frlayacakm gibi grnen akmak akmak gzlerinin her eyi grdn, her eyi dzenlediini, "Grand-Hotel'de akam yemei"nin, btnnn uyumu kadar ayrntlarnn mkemmeliyetini de saladn kantlamak ister gibiydi. Muhakkak ki, kendisini bir ynetmenden, bir orkestra efinden de stn, gerek bir bakomutan gibi hissediyordu. Azami younluktaki bir gzlemin, her eyin hazr olduundan, hibir

hatann, peinden felakete yol amayacandan kuku duymamas ve nihayet sorumluluklarn stlenmesi iin yeterli olduu dncesiyle, yalnzca her trl hareketten deil, ileyiin tamamm kapsayan ve yneten dikkatiyle talam gzlerini oynatmaktan bile kanrd. Kamn hareketlerinin bile gznden kamadn hissederdim; orbann hemen ardndan gizlice ortadan kaybolsa bile, biraz nceki teftii, o yemekte zaten itahm kesmi olurdu. Sradan biri gibi, herkesle ayn saatte, yemek salonunda katld le yemeklerinde, kendi itahnn yerinde olduu grlrd. Onun masasnn bir tek zellii vard: O yemeini yedii sre boyunca, teki, her zamanki mdr, masasnn yannda ayakta durarak onunla sohbet ederdi. Genel mdrn ast olduundan, onu pohpohlamak ister, kendisinden ok korkard. Benim korkumsa, bu le yemeklerinde azalrd; nk mterilerin arasnda kaybolan genel mdr, askerlerin de olduu bir restoranda, onlarla ilgilenmiyormu gibi davranan bir generalin kibarln sergilerdi. Yine de, komileriyle evrelenmi olan kap grevlisi, "Yarn sabah Dinard'a gidiyor. Oradan Biarritz'e geecek, ardndan da Cannes'a," diye haber verdiinde, rahat bir nefes alrdm. Oteldeki hayatm, hem hi kimseyle ilikim olmad iin hznl, hem de Franoise ok sayda iliki kurmu olduundan, rahatszd. Bu ilikilerin bize birok kolaylk salad zannedilebilir. Halbuki tam aksi oldu. Proleterlerin Franoise'dan tandk muamelesi grmeleri biraz zor ve ona kar ar nazik olmalar artyla mmknd; buna karlk, bir kere bunu baardlar m, Franoise'n gz baka kimseyi grmezdi. Franoise'n eskiden kalma kurallarna gre, efendilerinin arkadalarna kar hibir mecburiyeti yoktu;

bykannemi grmeye gelen bir hanm, acelesi varsa, bandan savabilirdi. Ama kendi ilikilerinde, yani btn zorluklara ramen dostlua kabul ettii ender halktan kiilerle, son derece ince ve mutlak bir protokol, btn hareketlerini ynetirdi. Franoise, kahveciyle ve Belikal bir hanma elbiseler diken, ufak tefek bir hizmetiyle arkada olduundan beri, bykannemin eyalarn hazrlamak zere hemen le yemeinden sonra deil, ancak bir saat sonra yukar kyordu; nk ya kahveci bir kahve, bir bitki ay imeye davet ediyor ya da hizmeti, kendisi diki dikerken gelip seyretsin diye aryordu; davetlerini reddetmesi imknszd, ok aypt. Zaten arasra yanlarnda birka gn geirdii yabanclarn yannda bym olan ksz kk hizmetiye, zel bir ilgi gsterilmesi gerekiyordu. Hizmetinin durumu Franoise'da hem merhamet, hem de iyi niyetli bir kmseme uyandryordu. Bir ailesi, babasndan kalan ve kardeinin birka inek besledii, kk bir evi olan Franoise, yeri yurdu olmayan birini kendine eit olarak gremezdi. Kadncaz 15 Austos'ta velinimetlerini grmeye gideceini umuyor, Franoise da srekli, "Glmek tutuyor. 15 Austos'ta evime gitmeyi umuyorum diyor. Evime demez mi! Kendi memleketi bile deil, sokakta onu bulmu insanlarn evi, gerekten kendi eviymi gibi sylyor. Zavallck! nsann kendi evi diye bir ey bilmemesi ne ac ey kimbilir," diye tekrarlamaktan kendini alamyordu. Yine de, Franoise sadece mterilerin yanlarnda getirdii, akam yemeklerini birlikte, hizmetkrlara ayrlm yemekhanede yedii ve gzel dantel bonesi, ince profili sebebiyle kendisini belki soylu, artlar yznden veya ballndan dolay bykannemin hizmetine girmek zorunda kalm bir hanmefendi zanneden hizmetilerle arkadalk

kurmu olsa, yani sadece otelde almayan kimselerle tanm olsa, durum o kadar vahim olmazd; nk onlarn, Franoise'la tanma- salar da zaten bize bir faydalar dokunmayacandan, Franoise bize bir fayda salamalarna engel olamazd. Ne var ki o, iki servisi yapan bir garsonla, mutfakta alan bir adamla ve bir kat hizmetisiyle de arkada olmutu. Bunun gnlk hayatmzdaki sonucu, otele ilk geldii gn, henz kimseyi tanmazken, en ufak bir ey iin yerli yersiz, benim ve bykannemin cesaret edemeyecei saatlerde zili alp hizmetiyi aran, en ufak bir itirazda buluna cak olsak, paray kendisi demi gibi, "O kadar para dyoruz," diyen Franoise'n, imdi, mutfakta alan biriyle dost olduundan beri, biz bu dostluun rahatmz asndan faydal olacan zannederken, bykannemin ya da benim ayaklarmz yecek olsa, ok normal bir saatte bile zili almaya cesaret edememesiydi; frnlar tekrar yakmalar gerekecei iin ho karlanmayacan veya hizmetilerin akam yemeini bleceinden, canlarn skacan ileri sryordu. Szlerine, belirsizliine ramen aka anla lan ve bizi kesinlikle sulayan bir ifadeyle son veriyordu: "Bilmem artk..." Biz de, ardndan ok daha ar, "Pes dorusu!" gelir korkusuyla, srar edemiyorduk. Sonu olarak, Franoise suyu stan kiiyle arkada oldu diye biz artk scak su getirtemiyorduk. Nihayet biz de, bykanneme ramen, ama onun araclyla bir ilikiye girdik; bykannemle Mme de Villeparisis, bir sabah bir kapda karlatlar ve konumak zorunda kaldlar; ama konumadan nce, tpk Moliere'in baz sahnelerinde, uzun bir sredir birbirlerinden birka adm tede her biri kendi monolounu srdren, henz birbirlerini

grmedikleri farzedilen iki oyuncunun birdenbire birbirlerini grmeleri, gzlerine inanamamalar, birbirlerinin szlerini kesmeleri, nihayet (diyalou koro izleyerek) ayn anda konumalar ve birbirlerinin kollarna atlmalar gibi, karlkl aknlk ve tereddt belirtileri gsterdiler, geri ekilip phe ifade eden hareketler yaptlar ve sonunda, nezaket ve sevin gsterilerinde bulundular. Mme de Villeparisis kibarlndan, bir iki dakika sonra bykannemden ayrlmak istedi; oysa bykannem aksine, le yemeine kadar kendisini alkoymak istiyordu; nk mektuplarn bizden daha erken bir saatte alabilmek, gzel zgaralar yiyebilmek iin ne yaptn renmek niyetindeydi (ok obur olan Mme de Villeparisis, otelin yemeklerini hi beenmiyordu; bykannem, her zamanki gibi Mme de Sevigne'den alnt yaparak, yemeklerin "alktan ldrecek kadar muhteem" olduunu ileri sryordu). Markiz her gn, yemek salonunda, kendisine ser vis yaplncaya kadar gelip yanmzda birka dakika oturmay det edindi; yerimizden kalkmamza, herhangi bir ekilde rahatsz olmamza asla izin vermiyordu. Yemeimiz bittikten sonra, sofradaki baklarn buruuk peetelerin yannda srnd o pislik annda onunla sohbet ederek oyalanyorduk. Ben kendi adma, Balbec'i sevebilmek iin, yeryznn en u noktasnda olduum fikrini koruyabileyim diye, mmkn olduunca uzaklara bakmaya, denizden baka bir ey grmemeye, denizde Baudelaire'in tasvir ettii grnmleri bulmaya gayret ediyor, baklarm soframza sadece belirli zamanlarda eviriyordum: dev bir baln, baklarla atallarn aksine, Kimmerler zamanndan, hayatn denizlerde kaynamaya balad ilkel alardan kalm olan, mavi ve pembe sinirli, saysz omurdan oluan bedeni, tabiat

tarafndan mimari bir plana gre, denizin ok renkli bir katedrali gibi ina edilmi bir deniz canavarnn sofrada yer ald gnlerde. Nasl ki bir berber, zel bir ihtimamla hizmet ettii bir subayn kapdan giren bir mteriyi tanyp ene almaya baladn grd zaman ikisinin ayn evrenin insanlar olduunu anlayp sevinirse, kendi messesesinde, bir berber salonunun basit, sradan hizmetlerine ek olarak sosyal, hatt aristokratik zevklerin de karlandn bildiinden, sabun tasn almaya giderken nasl ki glmsemekten kendini alamazsa, ayn ekilde Aim de, bizim Mme de Villeparisis'nin eski dostlar olduumuzu grnce, az alkalama kselerimizi getirmeye giderken, yeri gelince ekilmeyi bilen bir ev sahibesi gibi, vnl bir tevazuyla, bilinli bir arballkla glmsyordu. Kendi sofrasnda gerekleen niann saadetini bozmadan gzeten, mutlu ve duygulanm bir babaya da benzetilebilirdi. Zaten Aim'nin mutlu olmas iin soyluluk unvan olan birinin adnn telaffuz edilmesi yeterliydi; Franoise ise aksine, "Filanca Kontu" lafn iittii an yz kararr, konumasn ksa keserdi; bunun sebebi, soylular Aim'den az deil, fazla sevmesiydi. Ayrca Franoise'n, bakalarnda kusurlarn en by olarak grd bir meziyeti vard: kibirliydi. Aim'nin mensup olduu sevimli, saf insanlar soyundan deildi. Bunlar, kendilerine az ok ilgin, ama duyulmam, gazetede yer almam bir olay anlatldnda ok holarna gider, bunu da gsterirler. Franoise ise arm grnmek istemezdi. Hayatnda adn hi duymad Aridk Rudolf un, herkesin zannettii gibi l olmadn, yaadn syleseler, Franoise uzun zamandr bunu biliyormu gibi, "Evet," derdi. Zaten tevazuyla efendilerim diye hitap ettii,

neredeyse tamamen hkimiyeti altnda olduu bizlerin azndan bile, bir soylunun adn duyduunda, fkesini zor bastrmasndan da anlaldna gre, Franoise'n ailesi, kyde hali vakti yerinde, bamsz, itibar sadece soylular tarafndan sarslan bir aile olmalyd; bu soylularn evindeyse aksine, bir Aim ocukluundan beri hizmetkrlk yapar, hatta bazen hayrna orada yetitirilmi olurdu. te bu yzden, Franoise'n nazarnda Mme de Villeparisis soylu olduu iin kendini affettirmek zorundayd. Ne var ki bu da, en azndan Fransa'da, soylu beylerin ve soylu hanmlarn balca yetenei, tek iidir. Franoise, hizmetilerin, efendilerinin baka insanlarla ilikileri konusunda (hayvanlarn hayat konusunda insanlarn yapt gibi) srekli ksmi gzlemlerde bulunma ve zaman zaman hatal sonular karma eilimine itaat eder, ikide birde, bize "saygda kusur" edildiini ileri srerdi; zaten bu sonuca kolayca varmasna, bize olan ar sevgisi kadar, ters davranmaktan ald zevk de sebep olurdu. Ama Mme de Villeparisis'nin hem bize, hem de kendisine saysz incelikte bulunduunu, hibir hataya yer brakmayacak ekilde saptaynca, Franoise markiz olmasn mazur grd ve markiz olduu iin kendisine minnet duymaya devam ederek, btn tandklarmz arasnda en ok onu sevdi. Ayrca, tandmz hi kimse, Mme de Villeparisis kadar srekli nezaket gsterme gayreti iinde deildi. Bykannem ne zaman Mme de Villeparisis'nin okuduu kitab fark edecek, markizin bir arkadann gnderdii meyveleri beendiini syleyecek olsa, bir saat sonra, bir hizmetkr, kitab veya meyveleri odamza getirirdi. Sonra kendisiyle karlatmzda, teekkrlerimize cevaben, armaanna zel bir fayday bahane ederek, "Bir aheser saylmaz, ama gazeteler

o kadar ge geliyor ki, okuyacak bir ey lazm mutlaka," veya "Deniz kenarnda gvenilir meyve bulundurmak iyi oluyor," demekle yetinirdi. "Bana yle geliyor ki siz hi istiridye yemiyorsunuz," dedi Mme de Villeparisis (o saatte zaten var olan mide bulantm daha da artrd; nk istiridyelerin canl eti beni, denizanalarnn yapkanlnn Balbec sahilini kararttndan daha fazla irendiriyordu); "bu sahilin istiridyeleri ok lezzetlidir! Hizmetime syleyeyim de, sizin mektuplarnz da benimkilerle birlikte alsn. Ne, kznz her gn m mektup yazyor? Ne buluyorsunuz birbirinize anlatacak?' " Bykannem sustu, phesiz cevap vermeye tenezzl etmediinden; o ki, hislerini anneme Mme de Sevigne'nin u szleriyle ifade ederdi: "Daha bir mektubu alr almaz, birazdan bir tane daha gelsin istiyorum; mektupsuz kalmak, soluksuz kalmaktan farksz benim iin. Neler hissettiimi anlayabilecek tynette insan ok azdr." Bykannemin, bu szlerin vard sonucu Mme de Villeparisis'ye uygulamasndan korkuyordum: "Bu az sayda insan aryorum, dierlerinden kayorum." Bykannem mecburen Mme de Villeparisis'nin bir gn nce bize gnderdii meyveleri methetmeye balad. Gerekten meyveler o kadar gzeldi ki, otel mdr kendi tatl tabaklarnn aalanmasnn yaratt kskanla ramen, bana, "Ben de sizin gibiyim, meyveyi her tr tatlya yek tuta rm," demiti. Bykannem arkadana, oteldeki meyveler genellikle ok kt olduundan, gnderdii meyvelerin daha da makbule getiini syledi. "Ben Mme de Sevigne gibi, canmz kt bir meyve istese, Paris'ten getirtmek zorunda kalacamz syleyemeyeceim," diye ekledi. "Doru ya, siz Mme de Sevigne'yi okuyorsunuz. Sizi ilk gnden beri elinizde

onun Mektuplaryla gryorum." (Mme de Villeparisis, kapdaki karlamadan nce bykannemi otelde hi grmediini unutmutu.) "Sizce kzn srekli merak etmesi biraz abartl deil mi? O kadar ok sylyor ki, samimi olmas imknsz. Doallktan uzak." Bykannem tartmay gereksiz buldu ve sevdii eylerden, anlayamayacak birine sz etmek zorunda kalmamak iin, Mme de Beausergert'n Hatrat'n, antasn zerine koymak suretiyle gizledi. Mme de Villeparisis, Franoise' banda gzel bir bone, etrafta sayg uyandrarak, hizmetkrlarn yemekhanesine indii (Franoise'n "leleyin" dedii) srada grd zaman, durdurup bizi sorard. Franoise da markizin sesini taklit ederek, sylediklerini kelimesi kelimesine aktardn zannedip aslnda Platon'un Sokrates'i, Aziz Yuhanna'nn sa'y arptt kadar arptarak, gnderdii haberi bize iletirdi: "Dedi ki: ok selam ediyormu dersiniz." Franoise haliyle bu ilgiden ok etkileniyordu. Olsa olsa, belki bykannem Mme de Villeparisis'nin bir zamanlar ok gzel olduunu sylediinde ona inanmyor, zengin insanlar birbirini tuttuu iin, snfsal bir menfaat gderek yalan sylediini dnyor olabilirdi. Kabul etmek gerekir ki, bu harap olmu gzellikten geriye kalan silik izden yola karak bataki gzellii canlandrabilmek iin, Franoise'dan daha sanat olmak gerekirdi. nk yal bir kadnn eskiden ne kadar gzel olabileceini anlamak iin, her izgisini sadece grmek deil, tercme etmek gerekir. "Unutmayaym da soraym, Guermantes'larla bir akrabal yok muydu, ben mi yanlyorum acaba?" dedi bykannem; bu beni ok kzdrd. Benliime, biri aalk ve utan verici deneyim kapsndan, tekiyse hayalgcnn altn kapsndan girmi iki ismin ortak bir kk olduuna nasl inanabilirdim?

Birka gnden beri, birka haftalna civarda sayfiyede olan, uzun boylu, kzl sal, gzel, biraz iri burunlu Lksemburg Prensesi'ni, atafatl arabas ve uaklaryla geerken, sk sk gryorduk. st ak arabas otelin nnde durmu, niformal bir uak gelip otel mdryle konumu, sonra arabaya dnp (krfezin kendisi gibi bir sepetin iinde eitli mevsimleri bir araya getiren) harikulade meyvelerle ve zerine kurunkalemle birka kelime yazlm bir kartla geri dnmt: "Lksemburg Prensesi". Bu meyveler, o anda denizin yuvarlakl.gibi prl prl, yusyuvarlak, tire erikler, kurumu saplarndan sarkan, gneli bir sonbahar gnne benzeyen saydam zmler, olaanst, koyu mavi armutlar, bu otelde kimliini gizleyerek kalan hangi hkmdar soyundan yolcuya gidiyor olabilirdi? Prensesin ziyaret etmek istedii kii, bykannemin arkada olamazd herhalde. Oysa ertesi akam Mme de Villeparisis bize taze, yaldzl zm salkmn ve yine tandmz eriklerle armutlar gnderdi; yalnz, erikler, akam yemei saatindeki deniz gibi morarmt, armutlarn koyu mavisinde de birka pembe bulut gezmiyordu. Birka gn sonra, sabah sahilde verilen senfoni konserinden karken Mme de Villeparisis'yle karlatk. Konserde dinlediim eserlerin (Lohengrin'in preld, Tannhauser'n uvertr, vs.) en yce gerekleri ifade ettiine inandmdan, onlara ulaabilmek iin elimden geldiince ykselmeye alyor, onlar anlayabilmek iin, iimde en iyi, en derin ne varsa ekip karyor, onlara teslim ediyordum. Konserden kp otele doru giderken, bykannemle ben mendirekte biraz oyalanp Mme de Villeparisis'yle birka kelime konumutuk; markiz otelde bizim iin croque-monsieur ve kremal yumurta siparii verdiini sylyordu; o srada,

uzaktan bize doru Lksemburg Prensesi'nin gelmekte olduunu grdm; bir emsiyeye hafife yaslanm, uzun, fevkalade gzel endamna o hafif eimi vermi, Ampir Dnemi'nde gzel olan ve dk omuzlar, dik srtlar, ukur kalalar, uzatlm bacaklaryla, bedenlerini, adeta ortasndan geen sert, eik, grnmez bir daim ats etrafnda, bir fular gibi gevek bir ekilde dalgalandrmay bilen kadnlarn o ok sevdii kvrm izdirmiti. Her gn, aa yukar herkesin deniz banyosundan sonra le yemei iin dnd saatte, sahilde gezintiye kyor, kendisi bir buukta yemek yedii iin, bo, yanan mendirei herkes terk ettikten ok sonra villasna dnyordu. Mme de Villeparisis bykannemi kendisine takdim etti, beni de tantrmak istedi, ama soyadm hatrlayamadndan bana sormas gerekti. Belki de zaten bilmiyordu, ya da, bykannemin kzn kiminle evlendirdiini yllar nce unutmutu. Soyadm, Mme de Villeparisis'yi etkilemi gibiydi. Bu arada Lksemburg Prensesi bizimle el skm, markizle sohbet etmekteydi; arasra tatl baklarn bykannemle bana eviriyor, dadsnn yanndaki bir bebee glmser gibi, bir pcn de belli, belirsiz iziyle tebessm ediyordu. Hatta, bizimkinden daha stn bir evrede yer alyormu gibi grnmeme arzusuyla, herhalde mesafeyi yanl hesaplam olacakt ki, bir ayarlama hatas yznden, baklar iyilikle dolup tamaktayd; birazdan, Acclimatation Park'nda bir kafesten kafasn ona uzatan iki sevimli hayvan okarcasna bizi okayacam grr gibiydim. Hayvanlar ve Boulogne Orman fikri kafamda hemen somutluk kazand. Mendirek bu saatte, pasta, ekerleme, rek satan seyyar, rtkan satclarla dolu olurdu. yi niyetini bize gstermek iin ne yapacan bilemeyen prenses, rdeklere atlan cinsten tek bir avdar

ekmei kalm olan, ilk grd satcy durdurdu. Ekmei alp bana, "Bykanneniz iin," dedi. Buna ramen ekmei bana uzatt ve kibarca glmseyerek, "Siz kendi elinizle verin," dedi; bu ekilde, benimle hayvanlar arasnda bir arac olmazsa mutluluumun tamamlanacan dnmt. Baka satclar yaklat; prenses ne satyorlarsa alarak ceplerimi sicimlerle balanm paketlerle, kt helvalarla, babatatllaryla, arpa ekerleriyle dolduruyordu. Bana, "Siz de yiyin, bykannenize de verin," diyerek, satclarn parasn, kendisini izleyen ve btn plaj hayrete dren krmz saten giysili kk zenciye detiyordu. Sonra Mme de Villeparisis'yle vedalat ve bize de arkada gibi muamele etmek, samimi davranmak, bizim seviyemize inmek niyetiyle elini uzatt. Ama bu sefer seviyemizi canl varlklar hiyerarisinde o kadar alakta konumlamam olacak ki, prenses bizimle eit olduunu bykanneme, bir ocua byk muamelesi yaparak veda ettiimizde glmseyiimiz gibi, tatl, ana bir tebessmle gsterdi. Harika bir evrimsel gelime sonucu by kannem artk rdek veya antilop deil, Mme Swann'n deyimiyle, bir baby idi. Prenses nihayet mzden ayrld ve kapal tuttuu mavi desenli beyaz emsiyesine, denee dolanm bir ylan gibi dolanan harikulade endamn kvrp bkerek gneli mendirekte gezintisine devam etti. Tantm ilk prensesti; ilk diyorum, nk Prenses Mathilde tavrlar bakmndan katiyen prenses deildi. kincisiyse, daha sonra greceimiz gibi, iyi niyetiyle beni ayn derecede artacakt. Hkmdarlarla burjuvalar arasnda iyi niyetli araclar olan byk soylularn kibarlnn bir eklini, ertesi gn, Mme de Villeparisis'nin u szleriyle rendim: "Sizi ok ho bulmu. Son derece saduyulu, onurlu bir

hanmdr. Baka birok hkmdar ve prenses gibi deildir. Gerekten kymetli bir insandr." Mme de Villeparisis, kendinden emin bir tavrla, bunu bize syleyebilmekten byk bir memnuniyet duyarak ekledi: "Sanyorum sizi tekrar grmekten byk zevk duyacaktr." Ama o sabah, Lksemburg Prensesi'nden ayrlrken, Mme de Villeparisis beni daha fazla artan, kibarlkla ilgisi olmayan bir ey sylemiti. "Siz bakanlk zel kalem mdrnn olu musunuz?" diye sordu. "Demek yle! Babanz ok ho bir beymi. u anda inanlmaz bir yolculuk yapyor." Birka gn nce, annemden gelen bir mektupta, babamla arkada M. de Norpois'nn, bagajlarn kaybettikleri haberini almtk. "Bagajlar bulunmu, daha dorusu zaten kaybolmamlar aslnda," dedi Mme de Villeparisis; nasl olduunu bilmiyorduk ama yolculuun ayrntlar konusunda bizden ok daha bilgilenmi grnyordu. "Zannederim babanz dn tarihini erkene, gelecek haftaya alacak; herhalde Algeciras'a gitmekten vazgeecek nk. Ama Toledo'ya fazladan bir gn ayrmak istiyormu, Tiziano'nun, adn hatrlamadm bir rencisinin hayranym, onun en nemli eserleri de Toledo'da grlebiliyormu ancak." Mme de Villeparisis'ye, tand insan kalabalnn yzeysel, minnack, bulank alkantsn, epeyce uzak bir mesafeden seyrettiren homojen drbnn, babam grd noktasna, inanlmaz derecede byten bir cam parasnn hangi tesadfle kartn, babamn btn ho ynlerini, onu dnmeye zorlayan artlar, gmrk sorunlarn, El Greco'ya olan hayranln markizin bylesine belirgin ve en kk

ayrntsna kadar grmesini saladn, grnde bir lek deiiklii yapmak suretiyle, Gustave Moreau'nun zayf bir lmlnn yannda resmederek insanst boyutlar kazandrd Jpiter gibi, dier minik insanlarn arasnda bir tek bu adam m byle iri gsterdiini merak ediyordum. Bykannem, yemek servisimizin yapldn cameknn ardndan iaret etmelerini beklerken, otelin nnde birka dakika daha hava alabilelim diye, Mme de Villeparisis'yle vedalat. Bir patrt duyduk. Vahilerin kralnn metresi denizden km, le yemei iin dnmekteydi. "Gerekten bir bela, Fransa'dan kamak lazm artk!" diye fkeyle haykrd, o srada gemekte olan baro bakan. Bu arada noterin kars, falta gibi alm gzlerini sahte kralieye dikmiti. "Mme Blandais'nin bu insanlara byle bakmas beni nasl sinirlendiriyor, anlatamam size," dedi baro bakan, mahkeme bakanna. "iimden bir tokat atmak geiyor. Zaten tek istedii onunla ilgilenilmesi, bu ekilde nem vermi olunuyor bu aalk kadna. Kocasna syleyin, karsna gln olduunu bildirsin; bu soytarlarla ilgileneceklerse ben artk onlarla kmayacam." Lksemburg Prensesi'nin ziyaretine gelince, arabas otelin nnde durup meyve brakt gn, prenses noterin, baro bakannn ve mahkeme bakannn elerinden oluan grubun gznden kamamt; zaten bir sredir, bunca itibar gren Mme de Villeparisis acaba bir arlatan deil de gerek bir markiz mi diye merak ediyorlard; hanmlarn hepsi, bu itibara layk olmadn renmeye can atyordu. Mme de Villeparisis lobiden getiinde, her yerde usulszlk kokusu alan mahkeme bakannn kars, burnunu elindeki iten kaldrp

ona yle bir bak frlatrd ki, arkadalar kahkahaya boulurdu. "Dorusunu isterseniz," derdi gururla, "ben daima en kt ihtimale inanrm balangta. Nfus ktlarn, noter belgelerini grmeden bir kadnn gerekten evli olduuna inanmam. Zaten hi merak etmeyin, kk bir aratrma yapacam." Hanmlar her gn glerek, koa koa gelirlerdi. "Haberleri almaya geldik." Ancak, Lksemburg Prensesi'nin ziyaretinin akam, mahkeme bakannn kars konuya parmak bast. "Yeni haberler var." "Ah! u Mme Poncin bir harika! Hi bylesini grmedim... anlatsanza, ne oldu?" "Anlatyorum: Sar sal, yz bir kar kalnlnda allkla kapl bir kadn, bu tip hanmlara zg, bir fersah teden fahie arabasym diye baran bir arabayla, leden sonra szmona markizi grmeye geldi." "Vay vay vay! Eyvahlar olsun! Gryor musunuz?! Ama bu bizim grdmz kadn; hatrladnz m, bakan bey? Biz de pek kt bulmutuk, ama markizi grmeye geldiini bilmiyordum. Zenci uakl bir kadn deil mi?" "Ta kendisi." "Hah! imdi anlald. Adn renemediniz mi?" "rendim, yanlm gibi yapp kartna baktm; takma isim olarak Lksemburg Prensesi'ni kullanyor! phelenmekte

haklymm! Burada bu Ange Baronesi30 klkl kadnla burun buruna olmak pek ho dorusu." Baro bakan, mahkeme bakanna Mathurin Rgnier'den, Macette rneini gsterdi. Bu yanl anlamann, bir vodvilin ikinci perdesinde ortaya kp son perdede ortadan kalkanlar gibi geici olduu zannedilmesin. ngiltere Kral'nn ve Avusturya mparatoru'nun yeeni Lksemburg Prensesi, ne zaman Mme de Villeparisis'yi araba gezintisine gtrmek zere almaya gelse, ikisi de kaplca kentlerinde sk sk rastlanlan trden ahlaksz kadnlar olarak grldler her defasnda. Burjuvazinin byk blmnn nazarnda, Saint-Germain muhiti erkeklerinin drtte , sefih birer kumarbazdr (gerekte de byle olanlar vardr) ve dolaysyla kimsenin evine kabul et medii kimselerdir. Burjuvazi bu dncesinde ar namusludur; nk Saint-Germain muhiti erkeklerinin kusurlar, burjuvazinin asla kabul edilmeyecei yerlere kabul edilmelerine katiyen engel olmaz. Onlarsa, burjuvazinin bunu bildiinden yle emindirler ki, sahte bir sadelik taknarak, zellikle "zor durumdaki" arkadalarn yalandan ktleyerek, yanl anlamay pekitirirler. Diyelim ki bir yksek sosyet e mensubu, byk servetinden tr en nemli mali kurulularn bakamdr ve bu sebeple, kk burjuvaziyle iliki iindedir; nihayet byk burjuva olmaya layk bir soylu gren burjuvazi, bu zengin soylunun, sevecenliine bakp hi kim seyle ilikisi olmadna kanaat getirdii kumarbaz ve mflis markiyle grmediine yemin edebilir. Sonra da, dev irket'in
30

Alexandre Dumas'nn Kibar Fahieler oyununun kahramanlarndan Suzanne'n kendine takt isim.

ynetim kurulu bakan olan dk, olunu kumarbaz ama Fransa'nn en kkl soyadn tayan markinin kzyla evlendirince (tpk bir hkmdarn, olunu, grevini srdrmekte olan cumhurbakannn deil de, devrik bir kraln kzyla evlendirmeyi tercih etmesi gibi), bir trl inanamaz. Yani her iki evrenin de dierini gr, yanl- amaya dayaldr; tpk Balbec Krfezi'nin bir ucunda yer alan bir kyde bulunanlarn, dier utaki sahili grmeleri gibi: Marcouville L'Orgueilleuse, Rivebelle'den baknca biraz grnr, ama bunun kendisi zaten yanltcdr; nk Rivebelle'dekiler Marcouville'den grndklerini sanrlar, oysa Marcouville'den baknca, Rivebelle'in gzelliklerinin byk blm grnmez. Ateim ok ykseldii iin ardmz Balbec'li doktor, ar scaklarda btn gn gnein alnnda deniz kenarnda durmamam gerektiini syleyip birka reete yazd; bykannem reeteleri gzle grlr bir saygyla alnca, hibirini yaptrmamaya kesin kararl olduunu derhal anladm; yine de, ilalarn haricindeki tavsiyelere uydu ve Mme de Villeparisis'nin bizi arasra arabayla gezdirme teklifini kabul etti. le yemei saatine kadar, kendi odamdan bykanneminkine gidip geliyordum. Bykannemin odas benimki gibi dorudan denize deil, mendirein bir kesine, bir avluya ve krlara olmak zere ayr manzaraya bakyordu; ayrca benimkinden farkl denmiti; telkri ilemeli koltuklarn pembe iekleri, odaya girince duyulan ho, taze kokunun kaynaydlar sanki. Bu saatte farkl ynlerden ve adeta farkl saatlerden gelen nlar, duvarn kelerine arpp krlr, konsolun zerine, sahilin bir aksinin yanbana, patikann iekleri gibi alacal bir alta yerletirir, her an uup gitmeye

hazr bir aydnln kapanm, titreen, lk kanatlarn duvara asar, gnein bir ba gibi yapraklarla ssledii kk avluya bakan pencerenin nndeki tara zevki halnn bir blmn bir kvet gibi str, adeta koltuklarn iekli ipeini yaprak yaprak yolarak, eritlerini kopararak mobilyalarn oluturduu dekoru daha byleyici, daha karmak hale getirirdi; bu saatte, gezintiye kmak zere giyinmeden nce uradm bu oda, dardaki n renklerini ayrtran bir prizma, tadacam gnn badndrc usarelerinin paraland, dald ve tek tek grnd bir kovan, gm nlarn ve gl yapraklarnn oynamasna dnm bir umut bahesi gibiydi. Ama yaptm ilk i, o sabah hangi Deniz'in kyda bir Nereid gibi oynadn grmek iin, sabrszlkla perdelerimi amakt. nk bu Deniz'lerin hibiri, bir gnden fazla kalmazd. Ertesi gn bir bakas, bazen bir gn ncekine benzer bir Deniz gelirdi. Ama ayn Deniz'i iki kere grdm olmad. Bazlar yle ender rastlanr bir gzellikteydiler ki, onlar grdmde dtm aknlk, duyduum zevki iyice artrrd. Hangi imtiyaz sayesinde, niye baka gnler deil de o gn bilemiyorum, bir sabah pencereyi hafife araladmda, akn baklarm Glaukonome'yle karlat; superisinin ar ar soluk alan tembel gzellii, buulu bir zmrtn saydamlna sahipti ve ben bu zmrtn iinde, ona renk veren, bir younluu olan maddelerin akn gryordum. Grnmez bir sisin gevettii bir tebessmle, gnei oynatmaktayd; bu sis, yarsaydam yzeyinin etrafnda, - heykeltran kenarlarn yontmaya tenezzl etmedii ktlenin zerinde ekillendirdii kabartma tanralar misali - zetlenmi gibi ve daha arpc grnmesine yol aan, ayrlm, bo bir aland sadece. Bu

haliyle, esiz rengiyle, bizi bu bozuk toprak yollarda yapacamz gezintiye davet ediyordu; Mme de Villeparisis'nin st ak arabasnda, gn boyunca oturduumuz yerden onun gevek salntsnn serinliini hissedecek, ama hi ulaamayacaktk. Mme de Villeparisis, Saint-Mars-le-Vtu'ye, Quetteholme kayalklarna veya olduka yava bir araba iin uzak saylan ve bir btn gn gerektiren baka bir yere gitmeye vaktimiz olsun diye, arabay erkenden hazrlatrd. Ben, yapacamz uzun gezinin sevinciyle, yeni duyduum bir melodiyi mrldanp volta atarak Mme de Villeparisis'nin hazrlanmasn beklerdim. Gnlerden pazarsa, otelin nndeki tek araba onun arabas olmazd; ok sayda kiralk fayton, yalnzca Mme de Cambremer'e, Fterne atosu'na davetli olanlar deil, cezal ocuklar gibi otelde kalacaklarna pazar gnlerinin Balbec'te ok skc olduunu ileri srerek hemen le yemeinden sonra yakndaki bir plaja gizlenmek veya bir yeri ziyaret etmek zere otelden ayrlanlar beklerdi. Hatta ou kez Mme Blandais'ye Cambremer'lere gidip gitmedii sorulduunda, kesin bir tavrla, "Hayr, Bec elaleleri'ne gittik," diye cevap verirdi; sanki gnn Fterne'de geirmemi olmasnn tek sebebi buymu gibi. Baro bakan iyilik olsun diye, "Size gpta ediyorum, sizinle seve seve yer deiirdim, bir baka ilgin olmal oras," derdi. Arabalarn yannda, benim beklediim sundurmann nnde, salarndaki renklerin artc uyumuyla olduu kadar tenindeki bitkisellikle de gze arpan gen bir komi, nadir grlen trden bir aak gibi, dikilip dururdu, ieride, Romanesk kiliselerin nar- teksine, yani henz vaftiz edilmemilerin girebildii blmne tekabl eden, otelde

kalmayanlarn girebildii lobide, "dar hizmetindeki" kominin arkadalar, ondan daha fazla almaz, ama hi deilse baz hareketler yaparlard. Muhtemelen sabahlar temizlie yardm ediyorlard. Ama leden sonralar, bir ie yaramadklar halde figranlara ek olarak sahnede kalan koro yeleri gibi, ylece dururlard sadece. Genel mdr (benim ok korktuum), ertesi yl bu komilerin saysnda hatr saylr bir art yapmak niye tindeydi, nk "geni dnyordu". Bu karar, otel mdrn ok zyordu, nk o, btn bu ocuklarn, "yolkesen"den baka bir ey olmad kansndayd; bununla, yolu tkadklarn ve hibir ie yaramadklarn kastediyordu. Hi deilse le yemeiyle akam yemei arasndaki, mterilerin klaryla girileri arasndaki hareket boluunu dolduruyorlard; tpk Mme de Maintenon'un gen rencilerinin, Yahudi gen kz kostmleriyle, Ester veya Yehoyada'nn sahneyi her terk ediinde, iki perde arasn doldurmalar gibi. Ama ben markizin inmesini beklerken biraz temde duran, esiz renk tonlar sergileyen, dardaki uzun boylu, narin kominin kprtszlna bir de hzn ekleniyordu; nk aabeyleri otelden ayrlp daha parlak geleceklere atlmlard; o da bu yabanc diyarda kendini yalnz hissediyordu. Mme de Villeparisis sonunda inerdi. Markizin arabasyla ilgilenip binmesine yardmc olmak belki kominin grevleri arasndayd. Ama o, kendi hizmetkrlarn yanlarnda getiren insanlarn onlardan hizmet aldklarn ve otellerde genellikle az bahi verdiklerini, eski Saint- Germain muhiti soylularnn da ayn ekilde davrandklarn bili yordu. Mme de Villeparisis bu kategorilerin her ikisine de dahildi. Aa grnml komi, bundan, markizden beklenecek bir ey olmad sonucunu karr, markiz ve eyalarn arabaya

yerletirmeyi kendi uayla hizmetisine brakp aabeylerinin gpta edilecek kaderini hznle hayal eder, bitkisel kprtszln bozmazd. Yola kardk; tren istasyonunun etrafn dolanp dndkten biraz sonra, bir kr yoluna girerdik; bu yol, sevimli bahelerin arasnda bir dnemeteki balangcndan, bizim baka bir yola saptmz, iki yannda srl tarlalar uzanan kavaa kadar, ksa srede benim iin Combray'deki yollar kadar tandk oldu. Tarlalarn ortasnda, tek tk elma aalar grlrd; evet, iekleri dklm, sadece diiorganlardan oluan bir demet kalm olurdu zerlerinde, ama bu grnt beni bylemeye yeterdi; nk geni yzeyleri, bir dn treninin sonunda yola serilen hal gibi, daha ok ksa bir sre nce, kzaran ieklerin beyaz satenden eteiyle sprlm olan o benzersiz yapraklar tanrdm. Ertesi yl mays aynda, Paris'te, kimbilir ka kez, iekiden bir elma dal aldm oldu; btn geceyi ieklerinin karsnda geirirdim; yaprak tomurcuklarna da kpn serpitiren youn esansn yayld bu ieklerin beyaz talarnn arasna, sanki ieki bana bir ltufta bulunarak, yaratclk merakyla ve dahiyane bir ztlkla, iki tarafa da fazladan birer pembe gonca eklemi, ok da yaktrm olurdu; ieklere bakar, onlar lambann altnda tutar - o kadar uzun sre seyrederdim ki, afak iekleri, herhalde Balbec'te de ayn saatte olduu gibi kzarttnda, hl seyrediyor olurdum - ve bu iekleri hayalgcm araclyla tekrar o kr yoluna gtrmeye, oaltmaya, desenini ezbere bildiim o bahelerin hazr tuvali zerine, hazr erevesi iine yaymaya alrdm; bu baheleri bir kez daha, baharn bu tuvalleri dehann

harikulade ilham bolluuyla renklendirdii anda seyretmeyi o kadar istiyordum ki, bir gn mutlaka grecektim. Arabaya binmeden nce, aradm, "parlayan gne"le birlikte grmeyi umduum deniz manzarasn zihnimde izmi olurdum; Balbec'te denizi fazlasyla paralanm olarak, yzclerden, kabinlerden, yatlardan oluan, hayalimin kabul etmedii baya lekelerin arasndan gryordum sadece. Ama Mme de Villeparisis'nin arabas bir yokuun tepesine vardnda, aa yapraklarnn arasndan denizi grrdm; o zaman, o mesafeden, denizi adeta tabiatn ve tarihin dna karm olan ada ayrntlar ortadan kaybolurdu; dalgalara bakp bunlarn Leconte de Lisle'in, Oresteia'da, kahraman Ellas'n gr sal savalarnn, "afakta havalanan etobur kular gibi iner, kalkar onlarn altl denize arpan yz bin krei" diye boumalarn tasvir ettii dalgalarn ayns olduunu dnmeye kendimi zorlayabilirdim. Buna karlk, artk denize yeterince yakn olmadmdan, deniz artk canl deil, donuk grnrd; gkyz kadar hafif, yalnzca ondan daha koyu grnd bu yapraklarn ardnda, bir resmin renkleri gibi uzanan renklerinin altnda, artk bir kuvvet hissetmezdim. Benim kiliselerden holandm gren Mme de Villeparisis, bir defasnda birini, bir defasnda da bir bakasn grmeye gideceimizi vaat ediyordu; "zellikle de yal sarmaklarnn arkasna gizlenmi Carqueville Kilisesi'ni," derken yapt el hareketiyle, grnmez, zarif yapraklarn ardnda, olmayan cepheyi sevgiyle sarmalar gibiydi. Mme de Villeparisis ounlukla bu betimleyici el hareketini yaparken tarih bir antn bysn, zelliini tanmlamak iin ok isabetli bir kelime kullanrd; teknik terimlerden daima kanr,

ama szn ettii eyleri ok iyi bildiini gizleyemezdi. Babasnn atolarndan biri, markizin iinde byd ato, Balbec evresindekilerle ayn slupta kiliselerin bulunduu bir yrede olduundan, bu mimari slubu sevmemesinin ayp olacan, zaten atonun da Rnesans mimarisinin en gzel rnei olduunu aklarken, bundan tr zr dilemek ister gibiydi. Ama bu ato ayn zamanda gerek bir mze olduundan, orada Chopin'le Liszt piyano alm, Lamartine iirler okumu, btn bir asrn btn tannm sanatlar aile albmne yazlar, notalar kaydetmi, taslaklar izmi olduundan, Mme de Villeparisis, belki incelikten, grgllkten, gerek bir tevazudan, belki de felsefeye yatkn bir dima olmadndan, btn sanatlar konusundaki bilgisini sadece bu maddi kaynakla aklyor ve sonuta, resim, mzik, edebiyat ve felsefeyi, snflandrlm, nl bir tarih antta, son derece aristokrat biimde yetitirilmi bir gen kzn mlkiyetindeki bir ey gibi alglyormu izlenimi yaratyordu. Onun nazarnda, insann miras yoluyla edindii tablolardan baka tablo yoktu sanki. Boynundaki uzun, elbisesini de geen fular bykannemin beenmesi markizi memnun etti. Bu fular, bykninelerinden birinin Tiziano tarafndan yaplm, hep ailede kalm olan portresinde grlen fulard. Bir resmin gerek olduundan bu ekilde emin olunabilirdi. Karun gibi zengin adamlarn, kimbilir ne ekilde satn aldklar tablolarn szn bile iitmek istemezdi; sahte olduklarna batan inanr ve katiyen grmek istemezdi. Kendisinin de suluboya iek resimleri yaptn biliyorduk; onlardan vgyle sz edildiini duymu olan bykannem, bu konuyu at. Mme de Villeparisis tevazuyla konuyu deitirdi, ama iltifatlara alkn, olduka mehur bir sanatdan daha byk bir aknlk ya da

memnuniyet gstermedi. ok ho bir megale olduunu sylemekle yetindi; frann yaratt iekler ok gzel olmasa bile, en azndan onlar resmetmek, insann sahici ieklerin arasnda yaamasn salyordu; bunlarn gzelliinden ise, hele insan, taklit edebilmek iin yakndan bakmak zorunda olduunda, bkmak mmkn deildi. Ama Mme de Villeparisis Balbec'te gzlerini dinlendirmek iin almalarna ara veriyordu. Bykannemle ben, markizin, burjuvazinin byk kesiminden bile ok daha "liberal" olduunu grdke aryorduk. Cizvitlerin kovulmasnn byk bir fkeyle karlanmasna aryor, bunun teden beri, krallk dneminde bile, spanya'da bile yapldn sylyordu. Cumhuriyeti savunuyor, kilise aleyhtarln ancak u lde eletiriyordu: "Bana gre, ayine gitmek istemiyorsam zorla gtrlmek ne kadar ktyse, istiyorsam menedilmek de o kadar kt olurdu." Hatta arada u tr szler de ediyordu: "Ah! Bugnk soylular ne ki!" "Benim gzmde almayan adam bir hitir" - belki sadece kendi aznda bu szlerin ne kadar ilgin, ho ve unutulmaz olduunu hissettii iin. Titiz ve utanga tarafszlmzn, zeksndan tr fikirlerini tutuculukla sulamaya yanamad kiilerden birinin azndan, sk sk, aka ifade edilmi, ilerici fikirler duya duya, - bunlar yine de sosyalizme kadar varmyordu; sosyalizm, Mme de Villeparisis'nin en tiksindii eydi bykannemle ben, bu sevimli dostumuzun, her alanda doruluun ls ve canl rnei olduuna inanmtk neredeyse. Tiziano'lar, atosunun kolonad, Louis-Philippe'in konuma yetenei hakkndaki hkmlerinin her kelimesine gveniyorduk. Ama - tpk Msr resmi, Etrsk yaztlar konu-

sunda sorgulandklarnda insan hayran brakan, ama ada eserler hakknda son derece beylik szler syleyen, Baudelaire zerine aptalca incelemelerinde ortaya kan ve dier almalarnda da bulunmas gereken niteliksizlik, uzmanlk alanlarndaki eserlerinde grlmediine gre, acaba bu uzmanlk alanlarnn nemi mi abartlm diye insan dndren bilginler gibi - Mme de Villeparisis, ben kendisine, hepsi bir zamanlar ailesi tarafndan arlanm, kendisi tarafndan ayakst grlm olan Chateaubriand, Balzac ve Victor Hugo hakknda sorular sorduka, benim hayranlma glyor, biraz nce byk soylularla, siyaset adamlaryla ilgili eyler anlatt gibi, onlarla da ilgili ilgin ayrntlar anlatyor du; bu yazarlar serte eletiriyordu; nk onlar, kendisine gerek deerler olduklar retilen tevazudan, kendini glgede tutma zelliinden, yerinde bir ifadeyle yetinip dayatmayan, her eyden ok tumturaklln glnlnden kaman yaln sanattan, isabetten, yarglarda lllkten ve sadelik meziyetlerinden yoksundular; belki de bu zellikler sayesinde gerekten bir salonda, bir akademide, bir bakanlar kurulunda, bir Balzac'a, bir Hugo'ya, bir Vigny'ye kar stnlk salam olan Mole, Fontanes, Vitrolles, Bersot, Pasquier, Lebrun, Salvandy veya Daru gibi kiileri onlara hi tereddtsz tercih ettii belliydi. "Hayran gibi grndnz Stendhal'in romanlar iin de ayn ey sz konusu. Kendisi byle konutuunuzu duysa ok arrd. Onu M. Merimee'nin evinde - o hi deilse yetenekli bir adamd - gren babam, Beyle'in (Stendhal'in ad Beyle'di) korkun baya, ama yemek davetlerinde esprili ve kitaplaryla bbrlenmeyen bir adam olduunu sylerdi. Zaten M. de Balzac'n ar vglerine nasl omuz silkerek karlk verdiini

siz de biliyorsunuz. Hi deilse bu bakmdan grgl bir adamd." Mme de Villeparisis, btn bu byk adamlarn elyazmalarna sahipti ve ailesinin onlarla zel ilikilerine dayanarak, onlar hakkndaki hkmlerinin, benim gibi onlar grememi genlerin yarglarna kyasla daha doru olduunu dnr gibiydi. "Bu konuda konumaya hakkm olduunu sanyorum, nk babam ziyarete gelirlerdi; gerekten zeki bir adam olan M. de Sainte-Beuve'n de dedii gibi, bu kiilerle ilgili olarak, onlar yakndan grm olan, deerlerini daha doru lebilmi olan insanlara inanmak gerekir." Bazen, srl tarlalar arasndaki bir bayr trmanrken, krlara bir gereklik kazandran, kimi eski ustalarn tablolarn imzalarken kullandklar deerli iekik gibi bir zgnlk iareti konduran, Combray'dekilere benzer birka mtereddit peygamberiei, arabamz takip ederdi. Atlarmz ksa srede aray aard, ama birka adm sonra, bizi beklerken nmzdeki imenlerin zerine mavi yldzn saplam bir bakasn grrdk; biroklar, gelip yolun kenarna dikilecek kadar cesaret bulur, uzak hatralarm ve evcil iekler, tam bir neblz olutururdu. Tekrar yamatan aa inerdik; o srada, yaya, bisikletle veya arabayla bayr trmanan yaratklardan biriyle - gzel bir gnn iekleridir bunlar, ama krlardaki iekler gibi deillerdir; nk her biri, bakasnda olmayan ve iimizde uyandrd arzuyu benzerleriyle tatmin etmemizi engelleyecek olan bir eye sahiptir -, ineini gden veya bir yk arabasna uzanm bir ifti kzyla, gezintiye km bir esnaf kzyla, bir landonun koltuunda, annesiyle babasnn karsnda oturan

k bir kk hanmla karlardk. Hi phe yok ki Bloch, kollarma alacam bir kyl kznn gemesini arzuladm Meseglise tarafndaki gezintilerimde tek bama gezdirdiim hayallerimin, benim dmda bir karl olmayan, bo birer hlya olmadn, kyl olsun, soylu olsun, rastladmz btn kzlarn, benzer istekleri kabul etmeye hazr olduklarn syledii gn, hayatmda yeni bir a am, hayatn gzmdeki deerini deitirmiti. imdi hasta olduum ve yalnz kamadm iin, onlarla hibir zaman ak yapamasam bile, yine de mutluydum; tpk hapishanede veya hastanede domu, uzun zaman boyunca insan vcudunun sadece kuru ekmek ve ilac sindirebileceini zannetmi, sonra birdenbire eftalilerin, kayslarn, zmlerin, birer kr ss deil, ok lezzetli ve sindirilebilir besinler olduklarn renmi bir ocuk gibiydim. Gardiyan veya hastabakcs bu gzel meyveleri toplamasna izin vermese de, her eye ramen dnya bu ocua daha iyi, hayat daha tatl grnr. nk bir arzu, dmzdaki gerein ona uyduunu bildiimiz zaman, bizim iin gerekletirilmesi mmkn olmasa bile, daha gzel grnr gzmze, ona daha byk bir gvenle yaslanrz. Kendimizi - bu arzuyu ahsen gerekletirmemize mani olan tesadfi, zel, kk engeli bir an iin zihnimizden uzaklatrmak artyla - bu arzuyu tatmin ederken hayal edebildiimiz bir hayat da, daha byk bir mutlulukla dnrz. Yanaklarnn plebileceini rendiim gnden beri, geen gzel kzlarn ruhunu merak etmeye balamtm. Dnya bana daha ilgin grnmt. Mme de Villeparisis'nin arabas hzla giderdi. Bize doru gelen kz grmeye ancak vaktim olurdu; buna ramen insanlarn gzellii nesnelerinki gibi olmad ve bu gzelliin

tek, bilinli ve iradeli bir varln gzellii olduunu hissettiimiz iin - kzn dalgn baklarnn derinliinde, ahsiyeti, belirsiz ruhu, benim bilmediim iradesi, alacak ekilde kltlm, ama eksiksiz, minik bir suret halinde belirdii anda, diiorganlar iin hazrlanm iektozlarnn esrarengiz bir kopyas gibi, onlar kadar belirsiz, onlar kadar minik bir arzu tohumunun iimden fkrdn hissederdim: zihni benim ahsm fark etmeden, bir bakasna gitme isteine ben mani olmadan, hayallerinde bir yer edinmeden, kalbini fethetmeden bu kzn geip gitmesine izin vermeme arzusuydu bu. Bu arada arabamz uzaklar, gzel kz gerilerde kalm ve benimle ilgili olarak, bir insan oluturan kavramlardan hibirine sahip olmadndan, beni yle bir grm olan gzleri, imdiden unutmu olurdu. Acaba onu ancak yle bir grverdiim iin mi bu kadar gzel bulmutum? Belki de. Her eyden nce, bir kadnn yannda kalmann imknszl, onu bir baka gn bulamama ihtimali, birdenbire, bir lkeyi ziyaret etmemize engel olan hastaln veya yoksulluun o lkeye kazandrd, sa kmamza imkn olmayan savan, mrmzn geriye kalan o tatl gnlerine kazandrd byy kazandrr ona. yle ki, alkanlk denen ey olmasayd, hayatn, her an lme tehdidiyle kar karya olan kiilere - yani btn insanlara - harikulade grnmesi gerekirdi. Ayrca, hayalgcmz, sahip olamayacamz eyin arzusuyla havalanm olsa bile, hz, geen kzn gzelliklerinin genellikle geiin sratiyle dorudan ilikili olduu bu karlamalarda, tam olarak alglanm bir gereklik tarafndan kesilmez. Yeter ki akam olsun ve araba hzl gitsin, krlarda, ehirlerde, bizi srkleyen hz ve onu sarmalayan alacakaranlk tarafndan, mermerden antik bir heykel gibi paralanm bir tek kadn

gvdesi yoktur ki, yolun her dnemecinden, her dkknn iinden, kalbimize Gzelliin oklarn frlatmasn; o Gzellik ki, bazen bu dnyada zlemin kkrtt hayal- gcmzn, yoldan geen paral ve uucu bir kadna ekledii tamamlayc blmden baka bir ey deil mi acaba diye soracak noktaya geliriz. Arabadan inip karlatmz kzla konusam, belki teninde arabadan fark edemediim bir kusur, beni hayal krklna uratacakt. (O zaman, onun hayatna girmek iin her trl aba, birden imknszlard gzmde. nk gzellik, mehule aldn grr gibi olduumuz yolun, irkinlik tarafndan tkanmasyla daralan bir varsaymlar dizisidir. Belki kzn bir tek sz, bir tebessm, yznn, bedeninin ifadesini okumama yardmc olacak, beklenmedik bir anahtar, bir ifre verecekti bana ve yz de, bedeni de o anda sradanlaacakt. Olabilir, nk hayatta karlatm en arzulanr kzlar, uydurduum binlerce bahaneye ramen yanndan ayrlamadm ciddi birisiyle birlikte olduum srada grdm kzlardr; Balbec'e ilk gidiimden birka yl sonra, Paris'te babamn bir arkadayla beraber, arabayla gezerken, karanlkta hzl hzl yryen bir kadn grdm; muhtemelen yaayacamz tek hayat olan bu hayatta payma den mutluluu grg kurallar yznden karmann sama olduunu dndm ve zr dilemeden arabadan atlayp bu tanmadm kadnn peine dtm; bir kavakta kaybettim, baka bir sokakta buldum onu ve sonunda, nefesim tkanm bir halde, bir sokak lambasnn altnda, her yerde karlamaktan kandm yal Mme Verdurin'le yz yze geldim; mutlu bir aknlkla haykrd: "Ah! Bana selam vermek iin komu olmanz ne byk incelik!"

O ilk yl, Balbec'te bu karlamalar srasnda bykannemle Mme de Villeparisis'ye bamn ok ardn, tek bama, yryerek dnsem daha iyi olacan sylyordum srarla. nmeme katiyen izin vermiyorlard. Ben de, (isimsiz ve hareketli olduundan, bulunmas tarih bir anttan ok daha zor olan) gzel kz, yakndan greceime ant itiim btn gzel kzlar koleksiyonuma katyordum. Bununla birlikte, aralarndan birini, onu istediim gibi tanyabileceimi sandm koullarda, tekrar grdm. Bir iftlikten otele ilave krema siparileri getiren bir st kzd bu. Onun da beni hatrladn dndm; gerekten de bana dikkatle bakmaktayd, ama belki de benim ilgime ardndan tr bakyordu. Ertesi gn, btn sabah dinlenerek geirmitim ki, lene doru Franoise gelip perdeleri at ve otele benim adma braklm bir mektup verdi elime. Balbec'te kimseyi tanmyordum. Mektubun st kzdan geldiinden emindim. Heyhat! Bergotte' tand; geerken urayp beni grmek istemi, uyuduumu renince ok ho bir not brakmt; asansrc ocuun notu iine koyduu zarf, ben st kz tarafndan yazlm zannetmitim. Mthi bir hayal krklna uramtm; Bergotte'tan bir mektup almann daha zor, daha gurur okayc olduu dncesi, mektubun st kzdan olmamasn telafi etmiyor, beni katiyen avutmuyordu. Sadece Mme de Villeparisis'nin arabasndan grdm kzlar gibi, o kz da bir daha bulamadm. Btn bu kzlar grp kaybetmek, iinde yaadm huzursuzluu artryordu; bize arzularmz gemlemeyi tleyen filozoflarda bir bilgelik buluyordum (eer ki insanlara olan arzuyu kastediyorlarsa; nk bilinli bir bilinmeze uygulandndan, ardnda sknt brakabilecek tek arzu budur. Felsefenin servet arzusunu

kastettiini farzetmek abes olur). Yine de bu bilgelii eksik bulma eilimindeydim; nk bu karlamalarn, dnyay btn kr yollarnda, ayn anda hem benzersiz, hem sradan ieklerin bittii dnyay, gnn hayata yeni bir tat veren bu kac hazinelerinden, gezintinin beklenmedik frsatlarndan, sadece, belki her zaman tekrarlanmayacak olan nemsiz koullar sebebiyle yararlanmadm bu dnyay - daha gzel grmeme sebep olduunu dnyordum. Ama belki de daha zgr olacam bir gn, baka yollarda benzer kzlar bulabileceimi ummakla, gzel bulduumuz bir kadnla birlikte yaama arzusunun mutlak bireyselliini bozmu oluyordum zaten ve srf bu arzuyu yapaylatrarak yaratmann mmkn olduunu kabul etmekle, bir hayal olduunu zmnen anlam oluyordum. . Mme de Villeparisis bizi Carqueville'e, szn ettii, kk bir tepenin zerinden btn ky ve kyn ortasndan geen, ortaadan kalma kk kprsyle nehri gren, sarmaklarla kapl kiliseyi grmeye gtrd gn, bykannem benim bu eseri tek bama seyretmekten holanacam dnerek arkadana akamst ayna pastaneye gitmeyi teklif etti; net bir biimde grebildiimiz meydanda bulunan pastane, yaldzl boyasyla, btnyle eski olan bir nesnenin, ayr bir paras gibiydi. Onlarla pastanede bulumam kararlatrld. Beni nnde braktklar yeil ktle iinde bir kilise grmek iin, kilise kavramn daha dikkatlice incelememe yol aan bir aba gstermem gerekti; gerekten de bir rencinin bir cmleyi, eviri veya yorumlama yoluyla alkn olduu ifadelerden kurtarmak zorunda kald zaman, anlamn daha iyi kavramas gibi, genellikle kendi kendilerini tantan an kulelerinin karsndayken hi ihtiya duymadm bu kilise

kavramna, burada srekli bavurmak zorundaydm: kh sarmak tutamlarnn oluturduu bir kubbenin, aslnda sivri kemerli bir vitrayn kubbesi olduunu, kh yapraklarn yapt kntnn, bir stun balnn kabartmalarndan ileri geldiini unutmamak iin. Ama o srada hafif bir rzgr esiyor, bir aydnlk gibi yaylan, titrek anaforlarn batan baa dolat hareketli sundurmay hldatyordu; yapraklar, dalgalanarak birbirlerine arpyor ve rperen bitkisel cephe, beraberinde dalgal, okanan, oynak stunlar srklyordu. Kiliseden ayrlrken, eski kprnn orada kyn kzlarn grdm; herhalde gnlerden pazar olduu iin giyinip sslenmiler, geen olanlara sesleniyorlard. Aralarnda uzun boylu bir tanesi vard ki, tekiler kadar iyi giyimli deildi, ama onlarn zerinde bir nfuzu var gibiydi - nk szlerine ltfen cevap vermekteydi - dierlerinden daha arbal, daha kararl grnyordu; kprnn korkuluunun zerine yar oturmu, bacaklarn aa sarktmt, nnde herhalde biraz nce avlad balklarla dolu kk bir kova duruyordu. Esmer bir teni, tatl gzleri, ama evresini kmseyen bir bak, ince, sevimli bir burnu vard. Baklarm teninde geziniyordu; dudaklarm da isterlerse baklarm izlediklerini dnebilirlerdi. Ama ben onun sadece bedenine deil, bu bedende yaayan kiiye de dokunmak istiyordum; ona dokunmann tek yolu ise, dikkatini ekmek, iine girmenin tek yolu, onda bir dnce uyandrmakt. Gzel balk kzn iindeki bu insan, henz bana kapal gibiydi; baklarnn aynasnda kendi suretimin kaak aksini grdmde bile, o insana ulatmdan emin deildim; aynadaki aksin izledii krlma endeksi bana tamamen yabancyd, sanki bir geyiin gr alanna girmi gibiydim.

Ama tpk dudaklarmn onun- kilerin zerinde haz duymasnn yetmeyecei, onun dudaklarna da haz vermesini isteyeceim gibi, ayn ekilde, bu insann iine girip oraya tutunacak olan ben fikrinin de, bana onun sadece dikkatini deil, hayranln, arzusunu da getirmesini, onu bir daha greceim gne kadar, hatram saklamaya zorlamasn istiyor dum. Bu arada, Mme de Villeparisis'nin arabasnn beni bekleyecei meydan birka adm tede gryordum. ok ksa bir zamanm vard; benim ylece durduumu gren kzlarn glmeye baladklarn hissediyordum. Cebimde be frank vard. Paray cebimden kardm, gzel kza yaptracam ii aklamadan nce, beni dinleme ihtimalini artrmak iin, paray bir an gzlerinin nnde tuttum: "Siz galiba buralsnz," dedim balk kza, "bana bir iyilik yapabilir misiniz acaba? Bir araba beni bir pastanenin nnde bekleyecekti, meydandaym ama yerini bilmiyorum. Oraya gitmek gerekiyor; en iyisi, arabay kartrmamak iin, Villeparisis Markizi'nin arabas m diye sorarsnz. Zaten grrsnz, iki atl bir araba." Beni nemli biri gibi grsn diye bilmesini istediim buydu. Ama "markiz" ve "iki atl" szlerini syler sylemez, birden yattm. Balk kzn beni hatrlayacan ve onu bir daha grememe korkusuyla birlikte, grme arzumun bir blmnn de uup gittiini hissettim. Bana yle geliyordu ki, grnmez dudaklarla bedenine dokunmu ve houna gitmitim. Zihnini zorla ele geirmemle, ona manen sahip olmamla birlikte, adeta maddeten sahip olmuum gibi, esrarengizlii kalmamt... Hudimesnil'e indik; birdenbire, iim Combray'den beri pek sk hissetmediim derin bir mutlulukla, kimi an kulelerinin,

mesela Martmville'inkilerin bana vermi olduu hisse benzer bir mutlulukla doldu. Ama bu sefer bu mutluluk eksik kald. Bir saniye nce, izlemekte olduumuz inili kl yolun arkasnda aa grmtm; herhalde aalkl bir yolun balangcndaydlar, oluturduklar deseni daha nce de grmtm; ait olduklar mekn karamyordum, ama bir zamanlar benim iin bildik bir yer olduunu hissediyordum; zihnim bu ekilde ok gerideki bir ylla o an arasnda sendeleyince, Balbec civar sallanmaya balad; acaba bu gezinti batan aa kurgu mu, Balbec sadece hayalimde gitmi olduum bir yer mi, Mme de Villeparisis bir roman kahraman m, yal aa da, okumakta olduumuz, gerekten kendimi oraya gitmiiz zannettiimiz bir ortam tarif eden kitaptan bamz kaldrdmzda karlatmz gereklik mi, diye dndm kendi kendime. aaca bakyor, iyice grebiliyordum, ama nasl ki fazlasyla uzaktaki bir nesneye kolumuzu uzattmzda, parmaklarmz ancak arasra klfna belli belirsiz dokunur, bir trl yakalayamazsa, zihnim de, aalarn, ulaamad bir eyi gizlediklerini seziyordu. Bu durumda, biraz dinlenir, sonra daha gl bir hamleyle kolumuzu ne uzatp daha ileriye erimeye alrz. Ama zihnimin ayn ekilde toparlanabilmesi, g kazanabilmesi iin, tek bama olmam gerekirdi. Guermantes tarafndaki gezintiler srasnda annemle babamdan uzaklatm gibi ayrlabilmeyi yle isterdim ki! Hatta bunu yapmam gerekirmi gibi geliyordu bana. Bu tr zevkleri tanyordum; evet, bu tr zevkler bir aba gerektirir, ama onlar dan vazgemeye yol aan tembelliin verdii tat, bu zevklerin yannda son derece vasat kalr. Nesnesi ancak sezilebilen, kendim yaratmak zorunda olduum bu zevki ok ender olarak

yayordum, ama her defasnda, bana yle geliyordu ki, bu arada olup biten eylerin hibir nemi yoktu ve sadece bu zevkin gerekliine balanarak, nihayet sahici bir hayata balayabilecektim. Mme de Villeparisis'ye fark ettirmeden gzlerimi kapatabilmek iin bir an elimle rttm. Hibir ey dnmeden durdum, sonra toparlanm, glenmi dimamla aalarn ynnde, daha dorusu kendi iimde aalar uzaktan grdm ynde, ileriye doru bir hamle yaptm. Yine aalarn arkasnda ayn bildik, ama belirsiz nesnenin varln sezdim, fakat kendime ekemedim. Bu arada, araba ilerledike aa giderek yaklayordu. Onlar daha nce acaba nerede seyretmitim? Combray civarnda, aalk bir yolun byle balad herhangi bir yer yoktu. Bana hatrlattklar mekna, birka yl nce bykannemle kaplcalara gittiimiz Almanya krlarnda da yer yoktu. Acaba hayatimin ok geride kalm yllarndan geliyorlard da, onun iin etraflarndaki manzara hafzamdan tamamen kaybolmu muydu; hi okumadmz sandmz bir eserde birdenbire karmza ktklarnda heyecanlandmz tandk sayfalar gibi, ocukluumun ilk yllarnn unutulmu kitabndan bir tek onlar m su yznde kalabilmiti? Yoksa aksine ryada grlen ve en azndan benim iin hi deimeyen tuhaf grnmleri, gndz ki abamn - Guermantes tarafnda sk sk olduu gibi, bir yerin grnmnn arkasnda gizlendiini sezdiim srra ulaabilmek veya Balbec gibi grmeyi arzuladm, grdm gnden itibaren de, bana tamamen yzeysel gelen bir yere o srr tekrar kazandrmak iin gsterdiim abann - uykumda nesnellemesinden baka bir ey olmayan manzaralara m aittiler? Bir nceki gece grdm bir ryadan kp gelmi, ama hzla silindii iin bana ok daha uzaklardan gelmi hissi

veren, yepyeni bir grnt olabilir miydi bu? Yoksa onlar daha nce hi grmemitim de, Guermantes tarafnda grdm bir aa gibi, bir ot tutam gibi, uzak bir gemi kadar karanlk ve kavranmas g bir anlam m gizleniyordu arkalarnda; beni bir dnceyi derinletirmeye tevik ettikleri iin, onlarda bir hatray bulmam gerektiini mi sanyordum? Veya hibir dnce bile iermiyorlard da, gzlerimde bir yorgunluk, bazen uzayda ift grdmz gibi zamanda ift mi gsteriyordu onlar bana? Bilmiyordum. Bu arada gide rek yaklayorlard; belki efsanevi bir hayal, kehanetlerde bulunan cadlarn veya Norn'larn dansyd. Ben daha ok gemiin hayaletleri, ocukluumun sevgili arkadalar, ortak anlarmza seslenen kayp dostlar olduklarn dndm. Birer hayalet gibi, kendilerini yanmda gtrmemi, onlar hayata geri dndrmemi istiyorlard. Saf ve tutkulu hareketlerinde, konuma yeteneini kaybetmi, ne istediini syleyemeyeceini hisseden, bizim de tahmin edemediimiz, sevdiimiz bir insann aresiz zlemini gryordum. Birazdan, bir kavakta, araba onlar terk etti. Araba beni, tek gerek olduuna inandm, beni gerekten mutlu edebilecek eyden uzaa srklyordu; hayatm gibi. Aalarn kollarn umutsuzca sallayarak uzaklatklarn grdm; sanki bana haykryorlard: Bizden bugn renemediini asla renemeyeceksin. Trmanp sana ulamaya altmz bu yolun tekrar dibine dmemize izin verirsen, benliinin sana getirmekte olduumuz bir paras, olduu gibi, temelli hilie gmlp gidecek. Gerekten de, daha sonra, bu hissettiim trden bir zevki ve huzursuzluu tekrar yaadysam ve bir akam - ok ge, ama temelli - ona balandysam da, bu aalarn bana ne vermek istediklerini,

onlar nerede grm olduumu hi renemedim. Araba bir baka yola sapp aalara srtm dndmde, onlar artk grmez olduumda, Mme de Villeparisis neden dalp gittiimi sorarken, sanki bir dostumu kaybetmi gibi, kendi kendimden uzaklam gibi, bir lye ihanet etmi gibi, bir tanry reddet mi gibi kederliydim. I Artk dnmemiz gerekiyordu. Bykanneminkinden daha souk olmakla birlikte, belirli bir tabiat duygusuna sahip olan, mzelerin ve aristokrat evlerinin dnda bile, kimi eski eylerdeki sade ve arbal gzellii grebilen Mme de Villeparisis, arabacya, pek kullanlmayan, ama bize olaanst gelen yal karaaalarn dikili olduu eski Balbec yolundan gitmesini sylyordu. Bu eski yolu rendikten sonra, deiiklik olsun diye, eer giderken oradan gememisek, Chantereine ve Hanteloup ormanlarndan geen baka bir yoldan dnyorduk. Yanbamzdaki aalarda karlkl konuan saysz kuun grnmez oluu, gzlerimizi kapattmz zaman duyduumuz dinlenme hissini yaratyordu. Prometheus'un kayasna mhland gibi arabann koltuuna mhlanm, Okeanos kzlarn dinliyordum. Bu kulardan birini, bir yapraktan dierinin altna geerken tesadfen grdmde, grnrde onunla bu arklar arasnda pek balant olmadndan, bu srayan, akn, baksz kk vcutta, arklarn kaynan grmyordum. Bu yol, Fransa'da rastlanan bu tr birok yol gibi, epeyce dik bir yoku halinde ykseliyor, sonra uzun bir mesafe boyunca alalyordu. O srada, bu yolun benim iin zel bir bys yoktu; sadece dndmz iin memnundum. Ama daha sonra, hafzamda bir yol balangc olarak kald ve benim

iin bir sevin kayna haline geldi; ileride, bir gezi veya seyahat srasnda geeceim benzer btn yollar, derhal, kesintiye uramadan buradan balayacak ve onun sayesinde, dorudan kalbime alabileceklerdi. nk araba veya otomobil, Mme de Villeparisis'yle getiimiz yolun devam gibi grnen bu yollardan birine girdii anda, o andaki bilin cimin, adeta en yakn gemiime dayanr gibi (aradaki btn sene ler birden yok olarak) derhal dayanaca ey, Balbec yresindeki gezintiler srasnda yapraklarn gzel kokusunu soluduumuz, sisin kalkt, nmzdeki kyn tesinde, aalarn arasnda batan gnei, ormanlk, uzak, o gece varlamayacak bir sonraki belde gibi grdmz o akamzerlerinde yaadm duygular olacakt. Bu duygular, imdi baka bir lkede, benzer bir yolda hissettiim duygulara eklenerek, rahat nefes alma, merak, geveklik, itah, nee gibi ikisine ortak, ikincil duyumlarla evrelenip dier btn duyumlar dlayarak pekiecek, zel bir tr zevk, neredeyse bir hayat tarz kvamna gelecekti; aslnda nadiren bulabildiim bu ortamda, hatralarn uyan, maddeten alglanan gerekliin ortasna hatr saylr boyutlarda, hatrlanm, dnlm, kavranamayan bir gereklik oturtuyor, iinden getiim bu diyarlarn ortasn da, bana estetik bir duygudan ok, geici ama cokulu bir arzu, o andan itibaren temelli orada yaama arzusu veriyordu. Kimbilir ka kere, srf bir yaprak kokusu duydum diye, bir arabada Mme de Villeparisis'nin karsnda oturmak, arabasndan ona selam veren Lksemburg Prensesi'yle karlamak, akam yemeine Grand-Hotel'e dnmek, bana, ne o ann ne gelecein bize geri veremeyecei, hayatta ancak bir

defa tadlan, o kelimelere smaz mutluluklardan biri gibi grnmtr! ou kez biz dnmeden hava kararm olurdu. ekinerek, Mme de Villeparisis'ye gkyzndeki ay gsterip Chateaubriand'n, Vigny'nin veya Victor Hugo'nun gzel bir ifadesini aktarrdm: "Hznn o eski srrn yayyordu", "pnarlarnn bandaki Diana gibi alayan" veya "Karanlk, ulu ve grkemli bir dn karanlyd." "Sizce bu gzel mi?" diye sorard Mme de Villeparisis. "Sizin deyiminizle 'dahiyane' mi? Size unu syleyeyim ki, bu beyefendilerin dostlarnn, yeteneklerini teslim etmekle birlikte, hi ekinmeden akaya aldklar eylerin imdi bylesine ciddiye alnmas beni ok artyor. O zaman dhi sfat imdiki gibi bol keseden datlmazd; imdi bir yazara sadece yetenei olduu sylendiinde bunu hakaret kabul ediyor. M. de Chateaubriand'n ay zerine nl bir cmlesini sylediniz. Sebepsiz yere kar kmadm greceksiniz. M. de Chateaubriand babam olduka sk ziyaret ederdi. Aslnda yalnz olduumuz zamanlarda hotu; nk o zamanlar sade ve elendirici olurdu; ama baka misafirler de varsa, mutlaka gsteri yapar, gln duruma derdi; babamn yannda, istifasn kraln suratna frlattn, papay seen kardinaller meclisini ynettiini ileri srer, kendisini tekrar greve alsn diye krala yalvarmasn babamdan rica ettiini, papann seimi konusunda en sama tahminlerde bulunuunu babamn iittiini unuturdu. Bu mehur kardinaller meclisi konusunda, M. de Chateaubriand'dan bambaka bir adam olan M. de Blacas'y dinlemek gerekirdi. Ay hakkndaki cmlelerine gelince, bunlar evde espri haline gelmiti. atonun etrafnda ne zaman ay olsa, yeni bir misafir varsa, yemekten sonra M.

de Chateaubriand'la birlikte hava almaya kmas tavsiye edilirdi kendisine. Dndklerinde, babam misafiri bir kenara ekmeyi ihmal etmezdi: 'M. de Chateaubriand'n belagatine tank oldunuz umarm.' 'Ah, evet.' 'Size ay ndan sz etti.' 'Evet, nereden biliyorsunuz?' 'Durun bakaym, yle demedi mi?' (Mehur cmleyi sylerdi.) 'Evet, ama nasl olur?' 'Hatta Roma krlarnda ay ndan da sz etti.' 'Siz sihirbazsnz!' Babam sihirbaz deildi, ama M. de Chateaubriand her zaman ayn hazr pasajdan yararlanmakla yetinirdi." Vigny'nin adn duyunca glmeye balad. "Kendisini, 'Ben Kont Alfred de Vigny diye tantrd. nsan konttur veya deildir, bunun hibir nemi yoktur." Belki yine de biraz nemi olduunu dnyordu ki, ardndan ekledi: "Bir kere, kont olduundan emin deilim; olsa da, msralarnda 'asaletinin tolgas'ndan sz eden bu beyefendi, pek parlak bir soydan olmasa gerekti. Ne ince bir zevk, okur asndan ne kadar ilgin! Tpk basit bir Parisli burjuva olan Musset'nin, tumturakl bir ifadeyle, 'Miferimin armas, altn atmaca' dedii gibi. Gerek bir byk soylu, asla byle eyler sylemez. Hi deilse Musset air olarak yetenekliydi. Ama M. de Vigny'den Cinq-Mars dnda hibir ey okuyamadm, skntdan kitap elimden dt her defasnda. M. de Vigny'de bulunmayan btn espri ve sezgiye sahip olan M. Mol, onu Akademi'ye kabul etmekle aznn payn ok gzel verdi. Nasl olur, yapt konumay bilmiyor musunuz? Bir fesatlk ve kstahlk aheseridir." Yeenlerinin hayran olmalarn aknlkla karlad Balzac', "kabul edilmedii", hakknda binlerce akl almaz ey anlatt bir evreyi szmona tasvir ettii iin knyordu.

Victor Hugo'ya gelince, babas M. de Bouillon'un, romantik genler arasnda arkadalar olduunu ve onlar sayesinde Hernani'nin ilk temsiline gidebildiini, ama sonuna kadar tahamml edemediini anlatyordu; byk air sfatn ancak bir pazarlk sonucunda, sosyalistlerin tehlikeli sayklamalarna gsterdii menfaate dayal hogrnn karl olarak alabilmi olan bu yetenekli ama abartl yazarn msralarn o kadar gln bulmutu M. de Bouillon. Oteli uzaktan grrdk; ilk gece vardmzda o kadar dmanca olan klar imdi koruyucu ve yumuak, yuvann mjdecisiydiler. Araba kapya yaklatnda, kap grevlisi, komiler, asansrc ocuk, saygda kusur etmeyerek, saflkla, geciktiimiz iin belli belirsiz bir endieyle, bizi beklemek zere basamaklara ylm olurlard; artk tandk olduklarndan, hayatmz boyunca, bizim de deitiimiz gibi birok kez deien, ama bir sreliine alkanlklarmzn aynas ilevi grdkleri srada bizi sadakatle, dosta yansttklarn hissetmekten holandmz insanlardandlar. Bu insanlar uzun sredir grmediimiz dostlarmza tercih ederiz; nk onlar, o andaki benliimizi, bu dostlarmzdan daha fazla ierirler. Bir tek "dar hizmetindeki" komi, btn gn gnein altnda kaldndan, gecenin sert havasna maruz kalmasn diye ieri sokulmu olurdu; gzyalar gibi dklen turuncu salar, yanaklarnn tuhaf pembelikteki parlts ve smsk sarld ynllerle, cameknl lobinin ortasnda, soua kar korunan bir sera bitkisini hatrlatrd. Gereinden ok daha fazla sayda hizmetkrn yardmyla arabadan inerdik; bu sahneyi nemli gryorlar ve rol almak zorunda hissediyorlard kendilerini. Ben ackm olurdum. Bu yzden, genellikle yemei geciktirmemek iin, artk gerekten benim

olan, ar mor perdelerini ve alak kitaplklarn grmenin, eyalarn da insanlar gibi bana yanstt benliimle ba baa kalmak anlamna geldii odama kmazdm; hep birlikte lobide, efgarsonun gelip yemee geebileceimizi sylemesini beklerdik. Bizim iin bu da Mme de Villeparisis'yi dinleme frsatyd. "Nezaketinizi suiistimal ediyoruz," derdi bykannem. "Ne mnasebet, ben ok memnunum, benim iin zevk," diye cevap verirdi arkada, tatl bir tebessmle ve her zamanki sadeliiyle elien, inili kl, ark syler gibi bir tonda. Gerekten de, byle zamanlarda doal deildi; ald eitimi ve soylu bir hanmn, burjuvalara onlarla birlikte olmaktan mutluluk duyduunu, kibirli olmadn gstermek iin taknmas gereken aristokrata tavrlar hatrlard. Markizin nezaketindeki tek kusur, nezaket gsterilerindeki arlkt; nk bu nezaket gsterilerinde, kimi burjuvalar belirli gnlerde mutlaka gcendireceini daima dnen ve onlara gsterdii nezaketin muhasebe defterinde, alacak hanesine katkda bulunacak, ileride onlar armayaca yemei veya daveti bor hanesine yazmasna izin verecek olan her frsattan, agzllkle yararlanan bir Saint-Germain muhiti soylusunun profesyonel alkanln grmek mmknd. te bu ekilde, bir zamanlar zerinde temelli etki brakm olan kastnn ayrc zellii, imdi artlarn ve insanlarn farkl olduunu, Pa ris'te, bizi evinde sk sk grmek isteyeceini bilmediinden, Mme de Villeparisis'yi, hummal bir cokuyla, sanki nezaket gstermek iin kendisine verilen mhlet ksaym gibi, Balbec'te olduumuz sre iinde, gnderilen gllerle kavunlarn, dn verilen kitaplarn, araba gezintilerinin, szl sevgi ifadelerinin saysn artrmaya sevkediyordu. Bu yzden de - sahilin gz

kamatrc parlakl, odalarn rengrenk alevlenii ve denizalt ltlar kadar, hatta tccar oullarn Makedonyal skender gibi tanrlatran binicilik dersleri kadar - Mme de Villeparisis'nin gndelik incelikleri ve bykannemin bunlar bir anlk, yaza has bir rahatlkla kabul edii, hafzamda sayfiye hayatnn zellikleri olarak yer etmitir. "Mantolarnz verin de yukar karsnlar." Bykannem mantolar otel mdrne uzatr, bense, mdr bana kar kibar davrand iin, kendisini rahatsz ediyormu gibi grnen bu saygszla zlrdm. "Zannederim beyefendi incindi," derdi markiz. "Herhalde allarnz alamayacak kadar soylu gryor kendisini. Nemours Dk'n hatrlyorum da, ben daha kcktm, Bouillon Kona'nn en st katnda oturan babama, kolunun altnda koca bir mektup ve gazete paketiyle gelmiti. Prensi mavi frakyla kapnn eiinde grr gibiyim; gzel ahap ilemeli bir kapyd; sanyorum Bagard yapyordu o ilemeleri; bilirsiniz, hani marangozlarn bazen bir buketi balayan kurdeleleri andran minik fiyonk biimindeki dmlerle ve ieklerle ekillendirdii incecik, yumuack kabartmalar. 'Alm Cyrus,' dedi babama, 'kapcnz bunu size vermemi syledi. Dedi ki: Madem sayn kontu grmeye gidiyorsunuz, ben merdivenleri kmayaym bari, ama dikkat edin sicimi bozmayn.' Eyalarnz verdiinize gre oturun, gelin, yle buyrun," derdi bykanneme, elinden tutarak. "Ah, bir mahzuru yoksa o koltukta oturmayaym! ki kii iin ok ufak, ama tek bama benim iin de ok byk, rahat edemem." "Bana uzun sre kullandm bir koltuu hatrlattnz; bunun aynsyd, ama sonunda elde tutamadm, nk zavall

Praslin Desi'nin anneme hediyesiydi. Aslnda dnyann en sade kadn olan annemin, baka bir adan kalma, benim pek iyi anlayamadm fikirleri vard hl; annem balangta, basit bir Mile Sebastiani olduu gerekesiyle, Mme de Praslin'e takdim edilmeyi istememiti; Mme de Praslin ise, des olduundan, takdim edilmenin kendisine dmedii kansndayd. Aslnda," diye ekliyordu Mme de Villeparisis, bu tr nanslar anlamadn unutarak, "sadece Mme de Choiseul olsayd bile, iddias haksz saylmazd. Choiseul'ler son derece soyludurlar; kral iman Louis'nin kz kardelerinden birinin soyundan gelmilerdir, Bassigny'de gerek hkmdarlardlar. Kabul etmem gerekir ki, evlilikler ve n bakmndan biz stn geliriz, ama kkllk bakmndan eit saylrz. Bu ncelik meselesi yznden komik olaylar yaanmt; mesela bu soylu hanmlardan biri, takdim edilmeye ancak bir saatte raz olduundan, bir le yemei, bir saat ge balamt. Buna ramen sonunda yakn arkada olmular, des anneme bu tr bir koltuk hediye etmiti; sizin gibi herkes bu koltua oturmay reddediyordu. Bir gn annem konan avlusunda bir araba sesi duymu. Kk bir hizmetkra kim olduunu sormu. 'Sayn La Rochefoucauld Desi, saygdeer Kontes.' Ta, peki, kabul edeceim kendisini.' Aradan bir eyrek saat geip kimse grnmeyince sormu: 'Ee, hani sayn La Rochefoucauld Desi?' 'Merdivende, nefes nefese, saygdeer Kontes,' diye cevap vermi, kyden yeni gelmi olan kk hizmetkr; annemin, hizmetkrlarm kyden getirtmek gibi ok iyi bir deti vard. ounun doumunu grmt. Evinizde namuslu insanlar bulundurmak istiyorsanz, yolu budur. Ayrca en gzel lkstr. Gerekten de, La Rochefoucauld Desi, ok iri olduundan, merdiveni zor kyormu; o kadar iriymi ki, ieri

girdiinde annem bir an onu nereye oturtacan dnp telalanm. O anda Mme de Praslin'in hediye ettii koltuk gzne ilimi. 'Buyrun, oturun ltfen,' demi annem, koltuu uzatarak. Des koltuu tamamen doldurmu. Aslnda bu... heybetine ramen, olduka ho bir kadnd. Dostlarmzdan biri, 'Bir yere girdiinde hl bir tesir brakyor,' dediinde annem, 'Bilhassa ktnda brakyor,' diye cevap vermiti; annem bugnk llere gre fazla dobra dobra konuurdu. Mme de La Rochefoucauld'nun evinde, onun yannda bile, iri cssesi konusunda ekinmeden akalalrd; ilk glen kendisi olurdu zaten. Annem bir gn desi ziyarete gittiinde, kapda kendisini M. de La Rochefoucauld karlam; annem dipte bir pencere nnde oturan karsn gremeyince, 'Yalnz msnz?' diye sormu. 'Mme de La Rochefoucauld yok mu? Gremiyorum kendisini.' 'Ne kadar naziksiniz!' diye cevap vermi dk; hayatmda tandm en saduyudan yoksun kimselerden biriydi dk, ama esprili bir yan da vard." Akam yemeinden sonra, bykannemle birlikte yukar ktktan sonra, bykanneme, Mme de Villeparisis'nin bizi byleyen meziyetlerinin, inceliinin, lllnn, kendini geri planda tutmasnn, belki de fazla deeri olmadn sylyordum; nk bu meziyetlere en yksek seviyede sahip olanlar, Mole'ler, Lomenie'lerdi; bu meziyetlerin yokluu, gnlk ilikileri tatszlatrsa bile, saduyudan yoksun, kolayca alaya alnabilecek kendini beenmilerin birer Chateaubriand, Vigny, Balzac olmalarn nleyememiti; aslnda bunlar Bloch gibi adamlard... Ama bykannem Bloch adn duyunca itiraz ediyordu. Bana Mme de Villeparisis'yi methediyordu. Akta her insann tercihlerini, trn karlarnn belirledii, doacak ocuun normal bir vcut yapsna sahip olabilmesi iin,

iman erkekleri zayf kadnlara, zayflar da imanlara ynelttii sylenir; ayn ekilde, sinirli yapm ve hzne, ie kapanmaya kar hastalkl eilimim tarafndan tehdit edilen mutluluumun talepleri de, karanlk bir biimde, bykannemin, yalnz Mme de Villeparisis'ye deil, beni oyalayabilecek, yattrabilecek bir muhite zg olan arballk ve saduyu meziyetlerini, birinci sraya oturtmasna sebep oluyordu - bu muhit, bir Doudan'n, bir M. de Remusat'nn yansra, bir Beausergent'n, bir Joubert'in, bir Sevigne'nin dimalarnn yeerdii evreye benziyordu; bu dimalar, hayata daha ziyade mutluluk ve onur katarlar, bunlara zt inceliklerse, bir Baudelaire'i, bir Poe'yu, bir Verlaine'i, bir Rimbaud'yu yle straplara ve yle bir de gtrmt ki, bykannemin torunu iin istedii ey bu deildi. Bykannemin szn kesip ona sarlyor, Mme de Villeparisis'nin syledii, soyunu, itiraf ettiinden daha fazla nemsediini belli eden bir cmleyi fark edip fark etmediini soruyordum. zlenimlerimi bu ekilde bykannemin yargsna sunardm; nk bir insana gsterilmesi gereken saygnn derecesini, bykannem bana sylemeden, asla bilemezdim. Her akam, onun haricindeki btn bu var olmayan insanlara bakarak izdiim taslaklar, bykanneme gtrrdm. Bir keresinde ona, "Sensiz yaamam ben," dedim. "Ama olmaz ki!" diye cevap verdi, endieyle. "Hayatta biraz daha kat yrekli olmamz lazm. Yoksa ben seyahate ksam, halin ne olacak? Ben senin, aksine ok mantkl, ok mutlu olman isterim." "Birka gnlne gidecek olsan, mantkl olmay becerebilirim, ama saatleri sayarm." "Peki ama birka aylna gitsem..." (bunun dncesi bile yreimi sktryordu) "ya da birka yllna... hatta..." ikimiz de susuyorduk. Birbirimize

bakmaya cesaret edemiyorduk. Yine de ben, kendi skntmdan ok onun skmas yznden strap ekiyordum. Bu yzden pencereye yaklatm ve gzlerimi kararak, ak seik konutum: "Beni bilirsin, alkanlklarn insanymdr. En sevdiim insanlardan ayrldktan hemen sonraki ilk gnlerde, mutsuz olurum. Ama onlar hep ayn ekilde sevmeye devam ettiim halde, alrm, hayatm sakinleir, yatr; onlardan aylarca, yllarca ayr kalmaya dayanabilirim..." Susmak ve pencereden dar bakmak zorunda kaldm. Bykannem bir sreliine odadan kt. Ama ertesi gn, son derece kaytsz bir tonda, buna ramen bykannemin szlerime dikkat etmesini de salayacak ekilde, felsefeden sz etmeye koyuldum; bilimin son keiflerinden sonra, maddeciliin rtlm gibi grnmesini, ruhlarn ebediyetinin ve ileride birlemelerinin daha byk bir ihtimal kabul edilmesini ilgin bulduumu syledim. Mme de Villeparisis, yaknda bizi bu kadar sk gremeyeceini nceden haber verdi. Saumur svari okulu snavlarna hazrlanan, o srada yaknda, Doncieres'deki kararghta bulunan gen bir yeeni, birka haftalk iznini onun yannda geirecek, markiz zamannn byk blmn yeenine hasredecekti. Gezintilerimiz srasnda bize yeeninin mthi zeksn, zellikle de iyi kalpliliini methetmiti; daha imdiden, bana kan kaynayacan, en sevdii dostu olacam kuruyordum; o gelmeden nce, teyzesi bykanneme, yeeninin maalesef kt bir kadna delice k olup penesine dtn, kadnn yeenini asla brakmayacan anlattnda, bu tr aklarn kanlmaz biimde delirme, cinayet ve intiharla sonulandndan emin olduum iin, daha kendisini

grmeden kalbimde byle byk bir yer tutan dostluumuza ne kadar ksa bir mhlet tanndn dnerek, dostluumuza ve onu bekleyen felaketlere, ar hastalandn ve gnlerinin sayl olduunu yeni rendiimiz aziz bir yaknmza alar gibi aladm. Havann ok scak olduu bir leden sonra, otelin lolua gmlm yemek salonundaydm; nk salon ktan korunsun diye, gnein sarartt, aralklarndan denizin mavisinin kprat perdeler ekilmiti; birden, kydan yola alan orta kemerden, uzun boylu, ince, boynu akta, ba dik ve gururlu, delici bakl bir gen adamn getiini grdm; sarn teni ve altn salar, gnein btn nlarn emmi gibiydi. Bir erkein giymeye cret edebileceini asla dnemeyeceim, yumuak, beyazms bir kumatan yaplm giysisinin inceliiyle yemek salonunun serinlii kadar darnn scak, gneli havasn da dndrerek, hzla yrmekteydi. Bir tanesinden bir monokln srekli dt gzleri, denizin rengindeydi. Herkes o geerken merakla bakyordu: gen Saint Loup-en-Bray Markisi klyla nlyd. Ksa bir sre nce, bir delloda gen Uzes Dk'ne ahitlik ettiinde giydii kostm btn gazeteler anlatmt. Sanki salarnn, gzlerinin, teninin, vcudunu taynn o son derece kendine has, onu bir kalabaln ortasnda, deersiz bir maddenin iine gml, gk mavisi, ltl, deerli bir opal damar gibi gsteriverecek zelliinin, baka insanlarnkinden farkl bir hayata tekabl etmesi gerekirmi gibiydi. Dolaysyla, Mme de Villeparisis'nin ikyet ettii ilikiden nce, yksek sosyetenin en gzel kadnlarnn kendisini paylaamad srada, mesela bir deniz kenarnda, kur yapt nl dilberin yanndaki varl, yalnzca o kadnn zerine btn dikkatleri toplamakla

kalmaz, baklar, kadn kadar kendi zerine de ekerdi. kl, gen "aslan" densizlii ve bilhassa olaanst gzellii yznden, onu biraz kadns bulanlar da vard, ama bu yzden eletirilmezdi; nk ne kadar erkek olduu ve kadnlar tutkuyla sevdii bilinirdi. Mme de Villeparisis'nin, bize szn ettii yeeniydi bu. Onunla birka hafta boyunca greceimi dnp seviniyordum; bana kalbini aacandan emindim. Oteli boydan boya hzla geti; nnde bir kelebek gibi uuan monoklnn peinden koar gibiydi. Deniz kenarndan geliyordu; lobinin pencerelerinin yar ykseklii seviyesindeki denizin oluturduu fon zerinde, ayakta bir figr olarak belirmiti; baz portrelerde ressamn, gerek hayata tamamen riayet ederek, herhangi bir hile yapmadan, ancak modellerine bir polo veya golf sahasnn imenlii, bir kou meydan, bir yatn gvertesi gibi uygun bir ereve seerek, primitiflerin, insan eklini bir peyzajn n plannda gsterdikleri tablolarnn ada karln yaratmaya abalamas gibi. ki atl bir araba, kendisini kapnn nnde beklemekteydi; Mme de Villeparisis'nin yeeni, gneli yolda uuarak elenen monokluyla, byk bir piyanistin, ikinci snf bir virtoza stnln gsterebilmesi imknsz sanlan, en basit bir sslemede bile ortaya koymay baard zarafet ve ustalkla, arabacnn yanna oturdu; dizginleri arabacnn elinden ald ve bir yandan otel mdrnn vermi olduu mektubu aarak, atlar harekete geirdi. Ondan sonraki gnlerde, onunla darda veya otelde her karlatmda - yksek yakasyla, kol hareketlerini daima arlk merkezi gibi grnen kaak ve oynak monoklnn etrafnda dengeleyerek - bize yaklama abas gstermediini farkettiimde, bize selam vermediini grdmde, yle hayal

krklna uradm ki; stelik teyzesinin dostlar olduumuzu bilmiyor olamazd! Mme de Villeparisis'nin, ondan nce de M. de Norpois'nn bana gstermi olduu yaknl hatrlaynca, belki de onlarn akadan soylu olduklarn, aristokrasiyi yneten yasalarn gizli bir maddesi uyarnca, belki kadnlarn ve baz diplomatlarn, soylu olmayanlarla ilikilerinde, benim anlayamadm bir sebeple, gen bir markinin, aksine, acmaszca sergilemek zorunda olduu kibri tamamaya haklar olduunu dnyordum. Zekm bana bunun aksi ni syleyebilirdi. Ama iinde bulunduum gln - katiyen nankr olmayan, gayet verimli - ya dneminin zellii, o yata zekya danlmamas ve insanlarn en kk zelliklerinin, kiiliklerinin ayrlmaz birer paras gibi grnmesidir. Her yanmz canavarlar ve tanrlarla evrilidir; huzur nedir bilmeyiz. O zaman yaptmz neredeyse tek bir hareket yoktur ki, daha sonra piman olmayalm. Ama aslnda zlmemiz gereken ey, aksine, bize o hareketleri yaptran doalla artk sahip olmaymzdr. Daha sonraki yalarda her eyi daha pratik adan, toplumun geri kalanyla tam bir uyum iinde grrz, ama bir eyler rendiimiz tek ya, ilkgenliktir. M. de Saint-Loup'da sezdiim bu kstahlk ve iaret ettii doal sertlik, yaramzdan her geiinde tavr tarafndan onaylanyordu: vcudu hep elik gibi dimdik, ba hep havada, baklar hep soukkanl, hatta merhametsiz ve bakalarnn haklarna, (teyzenizi tanmasalar bile) beslenen, benim bir yal hanm karsnda, bir sokak lambasnn karsnda olduumdan biraz farkl olmam salayan belli belirsiz saygdan tamamen yoksundu. Bu buz gibi tavrlar, daha birka gn nce, bana olan sevgisini belirtmek zere yazdn hayal ettiim sevimli mektuplardan ok uzakt; kendini unutulmaz bir nutukla

meclisi ve halk cotururken kafasnda canlandran hayalperestin, kendi bana, kendi hesabna, yksek sesle bu ekilde dlere daldktan sonra, hayal alklar dindiinde, eski haline dndndeki vasat, silik durumu, meclisin ve halkn heyecanndan ne kadar uzaksa, o kadar uzakt. Mme de Villeparisis, kukusuz gururlu ve sert bir mizac aa vuran bu d grnmn bizde uyandrd kt izlenimi silmek iin, kkyeeninin (yeenlerinden birinin oluydu ve benden biraz daha bykt) snrsz iyi yrekliliinden bize tekrar sz ettiinde, sosyetede, kendi evrelerinden parlak ahsiyetlere kar gnl okayc olsalar da yrei kupkuru olan insanlara, geree hi aldrmadan, nasl gnl zenginlikleri atfedildiine ardm. Gen markinin mizacnn benim gzmde kesinlemi olan temel zelliklerine dolayl bir onay da, Mme de Villeparisis'den geldi; bir gn ikisine o kadar dar bir yolda rastladm ki, beni yeenine tantrmak zorunda kald. Kendisine bir isim sylendiini iitmiyor gibiydi, yznde tek bir kas oynamad; en ufak bir insanca yaknlk ltsnn olmad gzlerinde sadece abartl bir duygusuzluk ve boluk okunuyordu; bu da olmasa, gzlerinin cansz aynalardan bir fark kalmayacakt. Sonra, sanki hakkmda bilgi almak istermi gibi sert baklarn bana dikti ve selamma karlk vermeden nce, iradi bir eylemden ok bir kas refleksine balym gibi grnen ani bir hareketle, kendisiyle arama mmkn olan en fazla mesafeyi, kolunun btn uzunluunu koyarak elini uzatt. Ertesi gn bana kartvizitini verdiinde, en azndan bir dellonun sz konusu olduunu sandm. Ama bana sadece edebiyattan sz etti ve uzun bir sohbetten sonra, beni her gn birka saat grmeyi ok arzuladn bildirdi. Bu ziyaret srasnda zihinsel olan eylere ok youn bir merak sergile -

mekle kalmam, bana bir gn nceki selamyla hi badamayan bir yaknlk da gstermiti. Bu selam her tanmasnda tekrarladn grdkten sonra, bunun aslnda ailesinin bir blmne zg, basit bir sosyete alkanl olduunu anladm; olunun son derece iyi yetimi olmasna byk zen gsteren annesi, onun bedenini bu selama altrmt; gzel giysilerini, gzel salarn dnmedii gibi, bu selamlar da dnmeden veriyordu; bunun, benim balangta onlara yklediim ahlaki anlamla hi ilgisi yoktu, bu tamamen renilmi bir eydi; buna benzer bir baka alkanl da, tand insanlarn ailesine derhal kendini takdim ettirme detiydi; bu kendisinde o kadar igdsel bir hal almt ki, grtmzn ertesi gn, bana rastladnda stme atlp merhaba bile demeden, yanmda olan bykanneme kendisini tantrmam rica etti; sanki bu istei, bir darbeyi savuturur, yzne kaynar su sradnda gzlerini kapar gibi, bir saniye bile gecikilse tehlikeli olacak bir durumda alnan bir nlem gibi, bir savunma igdsnden kaynaklanmasna bir tela iindeydi. lk eytan kovma ayinleri tamamlandktan sonra, bu aalayc insann, cad klndaki bir peri kznn ilk grnmnden syrlp byleyici bir zarafete brnmesi gibi, hayatmda rastladm en sevimli, en kibar delikanlya dntn grdm. "Saint-Loup konusunda yine yanlmm," dedim kendi kendime. "Bata bo bir hayale kaplmtm, ondan kurtulup bir baka yanlgya dtm; meer asalete dkn ve bunu gizlemeye alan byk bir soyluymu." Saint-Loup'nun o ince terbiyesi, sevimlilii, gerekten de ksa bir sre sonra baka bir insan, ama benim tahmin ettiimden epeyce farkl bir insan karacakt karma.

Bir aristokrat, aalayc bir sporcu gibi grnen bu delikanl, sadece zihinsel eylere, zellikle teyzesine gln gelen yeniliki edebiyat ve sanat gsterilerine deer veriyor, ilgi duyuyordu; te yandan, kendi deyiiyle "sosyalist sylevler" iine ilemiti, kendi kastn mthi hakir gryor ve Nietzsche'yle Proudhon okuyarak saatler geiriyordu. Hemen hayran olan, bir kitaba kapanan, sadece yce dncelerle ilgilenen "entelektel"lerdendi. Hatt Saint-Loup'nun bu ok soyut ve benim olaan kayglarmdan tamamen farkl eilimini ortaya koyuu, bana duygulandrc gelmekle birlikte biraz canm skyordu. Diyebilirim ki, babasnn kim olduunu rendiimde, mazide kalm bir dnemin benzersiz zarafetini ahsnda zetlemi olan mehur Marsantes Kontu hakknda anekdotlarla dolu hatratlar yeni okuduum gnlerde, kafam hlyalarla, M. de Marsantes'n yaad hayata ilikin ayrntlar renme isteiyle dolup taarken, Robert de Saint-Loup'nun, babasnn olu olmakla yetineceine, babasnn hayat olan modas gemi roman konusunda bana rehberlik edebilecekken, Nietzsche ve Proudhon hayranlna varm olmas, beni ldrtyordu. Babas hayatta olsa, benim bu zntm paylamazd. Zeki, sosyete erkei hayatnn snrlarn am bir adamd. Olunu tanyacak kadar mr olmam, ama onun kendisinden daha stn olmasn istemiti. yle zannediyorum ki, ailenin geri kalannn aksine, babas olsa Saint-Loup'yu takdir eder, olunun, arbal dnceler uruna kendi basit elencelerine srt evirmesine sevinir ve hibir ey sylemeden, asil ruhuna yakan alakgnlllyle, Robert'in kendisinden ne kadar stn olduunu takdir edebilmek iin, olunun en sevdii yazarlar gizlice okurdu.

Zaten, ok ak fikirli bir insan olan M. de M arsantes, kendisinden bu kadar farkl bir evlad grse takdir edecei halde, saygnln belirli sanat ve yaama biimlerine bal olduunu zanneden Robert de Saint-Loup'nun, btn hayatn avlanmaya ve at yarlarna hasretmi, Wagner dinleyince esneyip Offenbach'a baylm bir babay sevgiyle, ama biraz kmseyerek hatrlamas, olduka ac bir eydi. Saint-Loup, entelektel deerin, belirli bir estetik kalba balanmayla hibir ilikisi olmadn anlayabilecek kadar zeki deildi; M. de Marsantes'n entelektelliine besledii kmseme, Boieldieu'ye en karmak mziin, Labiche'e en sembolist edebiyatn savunucusu olan birer evladn duyabilecei kmsemeye biraz benziyordu. "Babam ok az tandm," derdi Robert. "Harikulade bir adamm. Onun talihsizlii, iren bir ada yaamasyd. Saint-Germain muhitinde domu ve Gzel Helena dneminde yaam olmak, felakete srkler bir hayat. Belki 'Nibelungen Halkas'na hayran bir kk burjuva olsa, bambaka bir ey kard. Hatta edebiyat sevdiini sylerler. Ama bilemeyiz, nk onun edebiyattan anlad, artk zamanamna uram eserlerden ibaretti." Bana gelince, benim Saint-Loup'yu biraz fazla ciddi bulmama karlk, o benim daha ciddi olmayma akl erdiremiyordu. Her eyi, sadece ierdii zeknn arlyla lt, kendisinin bo bulduu baz eylerin bana yaatt hayal sarholuunu fark etmedii iin, benim - kendisinden ok daha stn bulduu benim - bunlarla ilgilenebilmeme ayordu. Saint-Loup daha ilk gnlerden bykannemin gnln fethetti; sadece her ikimize de srekli inceliklerde bulunma gayretiyle deil, her konuda gsterdii doall, bu inceliinde de sergilemesiyle. Doallk ise - phesiz insan sanatnn

ardnda doay hissettirdiinden - bykannemin en deer verdii meziyetti: hem Combray'deki bahede olduu gibi, fazla dzenli tarhlardan holanmad bahelerde, hem iine konulan besinlerin zor tannd o sanat eseri pastalardan nefret ettii mutfakta, hem de fazla ssl psl, fazla adal olmasndan holanmad piyano yorumlarnda - hatta Rubinstein'n kaydrmal notalarna, yanl notalarna zel bir sevgisi vard. Bykannem, Saint-Loup'nun "zppelik" ten, "sahtelik"ten iz tamayan, katlktan uzak, kolasz, yumuak bir zarafetteki kyafetlerinde bile bu doall bulmaktan holanyordu. Bu zengin delikanly, lks iinde "para kokmadan", kendine nemli havalar vermeden, kaytszca ve serbeste yaad iin, daha da ok beeniyordu; hatta Saint-Loup'nun, genellikle ocukluktan sonra, o yaa zg kimi fizyo lojik zelliklerle birlikte yok olan bir zelliini korumu olmasnda, duygularnn yzne yansmasna engel olamaynda bile, bu doalln bysn buluyordu. Mesela Saint-Loup'nun, arzulad ve umut etmedii bir ey, bir iltifat bile olsa, kendisinde yle ani, yle alevli, yle uucu, yle genileyen bir haz yaratrd ki, onu bastrmak, gizlemek, Saint-Loup iin imknszd; bir zevk arplmas, kanlmaz biimde ehresine hkim olurdu; yanaklarnn an ince cildine canl bir krmzlk yaylr, gzleri bir aknlk ve sevin yanstrd; bykannemse, bu zarif akyreklilik ve masumiyet grnmne son derece duyarlyd; bu grnm Saint Loup'da, en azndan onunla arkada olduum srada aldatc da deildi. Ama tandm bir baka kiide, ki bu tr insanlarn says hayli kabarktr, bu geici kzarmann fizyolojik samimiyeti, manevi ikiyzll katiyen dlamyordu; birok durumda, bu pembeliin kantlad tek ey, en alaka

dalavereleri evirebilecek mizataki bir insann, hazz, karsnda eli kolu balanacak, bakalarna itiraf etmek zorunda kalacak kadar iddetle hissettiidir. Ama bykannem, Saint- Loup'nun doallnn zellikle bir ifadesine baylyordu; o da, bana olan sevgisini dolambalara hi gerek duymadan itiraf etmesiydi; Saint-Loup'nun yaknln ifade etmek iin kulland kelimeler, bykannemin deyiiyle, kendisinin katiyen akl edemeyecei, son derece yerinde ve gerekten sevgi dolu, altna "Sevigne ve Beausergent" imzas atlabilecek kelimelerdi; benim kusurlarm konusunda - bunlar bykannemi elendiren bir incelikle bulup karmt akalamaktan ekinmiyor, ama bunu bykannem gibi efkatle yapyordu; meziyetlerimi ise, aksine, yatlarnn genellikle sayesinde kendilerini bir ey sandklan ihtiyatllktan, soukluktan habersiz bir evkle, kendinden geerek methediyordu. En ufak bir rahatszlmn bile nne gemek iin, ben fark etmeden hava serinlemise bacaklarnn stne bir rt daha eklerken, benim biraz hznl veya keyifsiz olduumu hissetmise, bir ey sylemeden gece daha ge saate kadar yanmda otururken yle bir ihtimam gsteriyordu ki, bykannem, belki biraz katlamann daha iyi gelecei salm asndan bunu neredeyse ar buluyor, ama SaintLoup'nun bana besledii sevginin gstergesi olarak, derinden etkileniyordu. Saint-Loup'yla mr boyu yakn arkada olacamz konusunda ok ksa srede anlatk; Saint-Loup, bizim dmzda, nemli ve enfes bir eyden sz eder gibi "dostluumuz" diyordu; ksa bir sre sonra - metresine olan ak bir yana hayatnn en byk mutluluu diye sz etmeye balad dostluumuzdan. Bu szler bana bir hzn veriyordu; cevap

verirken zor durumda kalyordum, nk onunla birlikte olmak, sohbet etmek - phesiz baka herhangi biriyle de yle olurdu -, aksine yalnzken hissedebildiim mutluluu vermiyordu bana. Yalnzken bazen, bana harikulade bir huzur veren duygulardan birinin iimden fkrdn hissederdim. Ama biriyle birlikte olduum anda, bir arkadamla konutuum anda, zihnim yz seksen derecelik bir dn yapar, dncelerini kendime deil, muhatabma yneltirdi; dncelerimse, bu ters yn izlediklerinde, bana hibir zevk vermiyordu. Saint-Loup'nun yanndan ayrldktan sonra, kelimelerin yardmyla, onunla geirdiim kark dakikalar bir dzene sokardm; kendi kendime iyi bir dosta sahip olduumu, iyi dostlarn zor bulunduunu sylerdim; elde edilmesi zor zenginliklerle evrili olduumu hissetmek, doal olarak yaadm zevke, benliimin derinliinde, karanlkta gizlenen bir eyi iimden gn na karmann zevkine tamamen zt bir duygu yaatrd bana. Robert de Saint-Loup'yla iki saat sohbet etmisem, sylediklerimi hayranlkla karlamsa, yalnz kalmadm, nihayet almaya hazr olmadm iin bir pimanlk, bir znt, bir bkknlk duyardm. Ama insann sadece kendisi iin zeki olmadn, en byk dhilerin bi le takdir edilmeyi istediklerini,' arkadamn kafasnda kendim hakknda parlak bir izlenim oluturmakla geirdiim saatleri boa harcanm sayamayacam dnr, buna sevinmem gerektiine kendimi kolayca ikna eder ve bu mutluluun asla elimden alnmamasn, onu hi hissetmemi olduum iin, daha da evkle dilerdim. Kaybetmekten en ok korktuumuz zenginlikler, kalbimiz tarafndan ele geirilmedikleri iin, dmzda kalm olanlardr. Dostluun faziletlerini birok insandan daha iyi temsil edebileceimi dnrdm (nk

dostlarmn iyilii, benim iin daima, bakalarnn bal olduu, benimse nem vermediim kiisel karlardan nde gelecekti); ama benim ruhumla bakalarnn ruhlar arasnda - her birimizin kendi ruhlar arasnda olduu gibi - var olan farkllklar artrmak yerine, ortadan kaldracak bir duygu araclyla mutluluu tatmam mmkn deildi. Buna karlk, zihnim zaman zaman Saint-Loup'da, kendisinden daha genel bir varl, iindeki bir ruh gibi uzuvlarn hareket ettiren, davranlarn ve faaliyetlerini dzenleyen "soylu"yu seerdi; ite byle anlarda onun yannda olsam da, yalnzdm; tpk ahengini kavrayabildiim bir manzara karsnda olduum gibi. Saint-Loup, dncemin derinletirmek istedii bir nesne olurdu sadece. Robert'de daima, kendisinin tam da olmak istemedii bu gemiten kalan yal varl, bu aristokrat bulmak, bende byk bir mutluluk yaratyordu; ama dostluun deil, zeknn getirdii bir mutluluk. Kibarlna o sonsuz zarafeti veren manevi ve fiziksel eviklikte, arabasn bykanneme sunuunda ve onu arabaya bindiriindeki rahatlkta, benim tmemden korkup kendi mantosunu omuzlarma atmak zere koltuktan atlarkenki ustalnda, salt entelektel olma iddiasndaki bu delikanlya nesillerdir byk avclar yetitirmi olan atalarndan miras kalm esneklii hissediyordum; atalarnn zenginlie kar kmseyici tavrn seziyordum - Robert'in, srf dostlarna daha ok ikramda bulunabilmesine imkn tand iin ayn zamanda sevdii zenginlie kar bu kmseyici tavr, zenginliin salad lksleri, rahatlkla dostlarnn emrine sunmasna yol ayordu -; ama zellikle hissettiim, bu byk soylularn "bakalarndan stn" olduklarna dair gvenleri veya yanlglaryd ve bu sayede, Saint-Loup'ya "bakalaryla eit" olduumuzu

gstermek iin duyduumuz arzuyu miras brakmamlard; halktan birinin en samimi nezaketini bile, kaskat, tutuk klarak irkinletiren o fazla hevesli grnme korkusu, Saint-Loup'nun gerekten tanmad bir duyguydu. Bazen arkadam byle bir sanat eseri gibi seyretmekten, yani benliinin btn paralarnn, bal olduklar, ama onun bilmedii, dolaysyla kendine ait meziyetlere, o kadar nem verdii kiisel zek ve ahlak deerine hibir katks olmayan bir genel fikir tarafndan uyumla ynetildiini dnmekten zevk aldm iin kendimi ayplardm. Oysa bu genel fikir, bir lde kiisel meziyetlerinin artyd. Saint-Loup'nun iddial, klksz gen rencilerle grp arkadalk etmesine sebep olan zihinsel faaliyet ve sosyalist zlemlerin, Saint-Loup'da, soylu olduu iindir ki, onlarda olmayan, gerekten saf ve kar gtmeyen bir yan vard. Kendisini cahil ve bencil bir kastn mirass olarak grdnden, samimi olarak bu aristokrat kkenini affettirmeye alrd; oysa soyu, aksine, bu renciler iin cazipti ve onunla, souk ve hatta kstah tavrlar taknmalarna ramen, grmelerinin sebebiydi. Bu ekilde, yle insanlara yaknlamaya alrd ki, Combray sosyolojisine sadk olan annemle babam, bu insanlara srt evirmediini grseler, afallayp kalrlard. Bir gn, Saint-Loup'yla ben, kumun zerinde otururken, yaknmzdaki bir adrdan, Balbec'i istila eden Yahudi srlerine lanetler yadrldn iittik. "Bir Yahudiye rastlamadan iki adm atmann imkn yok," diyordu bir ses. "Prensip olarak Yahudi ulusuna kar kararl bir dmanlm yok, ama buras kaynyor. Duyduumuz tek laf: 'Biliyorsun Avram? Yakov'u grdm.' nsan kendini Aboukir Soka'nda sanyor." Yahudilere bu ekilde atp tutan adam sonunda

adrdan kt; kafamz kaldrp bu Yahudi dmanna baktk. Arkadam Bloch'tu. Saint-Loup benden derhal, Bloch'un eref dln kazand liseleraras yarmada, daha sonra da bir halk niversitesinde karlam olduklarn Bloch'a hatrlatmam rica etti. Arasra, insanlar incitme korkusunun Robert'de yaratt rahatszlkta Cizvit'lerin derslerini bulmak beni glmsetirdi; entelektel arkadalarndan biri ne zaman sosyetede gln karlanacak bir hata yapsa, Saint-Loup kendisi aslnda hi nem vermedii halde, fark edilmi olsa arkadann kzaracan hissederdi. Ve kzaran, sanki kabahatli kendisiymi gibi, Robert olurdu; Bloch'un, otele kendisini grmeye geleceine sz verirken syledii u szler zerine kzard gibi: "O byk kervansaraylarn sahte klnn ortasnda beklemeye tahamml edemem, ingeneler bayltr beni; onun iin layft'a sylersiniz, onlar susturup derhal size haber versin." Ben ahsen Bloch'un otele gelmesini pek istemiyordum. Balbec'te maalesef tek bana deil, orada ok sayda akraba ve arkadalar bulunan kz kardeleriyle birlikteydi. Bu Yahudi kolonisi, ho olmaktan ziyade ilginti. Balbec'te de, corafya derslerinde retildiine gre, baz lkelerde, rnein Rusya ve Romanya'da olduu gibi, Yahudi nfus, mesela Paris'te sahip olduu itibara sahip deildi ve toplumla o derecede kaynamamt. Bloch'un kuzinleri, amcalar veya dier erkek ve dii din kardeleri, hep bir arada bulunarak, baka hibir unsuru aralarna katmayarak Casino'ya, bazlar "balo"ya, bazlar bakaraya gittiklerinde, kendi iinde homojen ve dier insanlardan tamamen farkl bir kortej olutururlard; dier insanlar, geerken onlara bakar, onlarla her yl Balbec'te

karlar ve asla selamlamazlard; bunlar ister Cambremei'lerin muhiti olsun, ister mahkeme bakannn kabilesi, ister byk ve kk burjuvalar, fark etmezdi; hatta Parisli basit baz hububatlarn gzel, gururlu, alayc ve Reims heykelleri kadar Fransz olan kzlar bile, "sayfiye" modalarna uyma kayglarn, daima sanki karides avndan yeni dnm veya tango yapyormu gibi grnmeye kadar vardran bu terbiyesiz gen kzlar srsne karmay istemezlerdi. Erkeklere gelince, smokinlerinin ve cilal ayakkablarnn parlaklna ramen, tiplerindeki arlk, ncil'i veya Binbir Gece Masallar'n resimlemeleri gerektiinde, olayn getii lkeyi dnp Aziz Petrus'u veya Ali Baba'y tpatp Balbec'in en iman bakara oyuncusunun ehresiyle resmeden kimi ressamlarn "akllca" diye tanmlanan zenini hatrlatrd. Bloch bana kz kardelerini tantrd; hepsi aabeylerine hayrandlar, ona tapyorlar, en ufak bir esprisine kahkahalarla glyorlard; Bloch onlar kabaca susturuyordu. Muhtemelen bu evre, her evre kadar, belki hepsinden de fazla holuk, meziyet ve fazilet barndryordu iinde. Ama bunlar anlayabilmek iin, o evrenin iine girmek gerekiyordu. Oysa bu evre bundan holanmyordu; bunu Yahudi dmanlnn bir kant olarak yorumluyor ve zaten kimsenin yarmay aklndan geirmedii, smsk kapal bir cephe oluturuyordu. Layft konusuna gelince, bunun beni hi artmamas gerekirdi; nk birka gn nce Bloch Balbec'e niin geldiimi merak etmi (kendisinin orada bulunmasysa ona ok doal geliyordu) "ho birileriyle tanma umuduyla" m geldiimi sormutu; ben bu seyahatin, Venedik'i grme arzum kadar derin olmasa da, teden beri istediim bir ey olduunu sylediimde, "Tab," demiti, "gzel hanmlarla erbet imek

iin; ama Lord John Ruskin'in Stones of Venays'm okur gibi yaparak; zavall bir geveze, dnyann en can skc adamlarndan biri." Belli ki Bloch ngiltere'de erkek cinsiyetinden olan herkesin lord olduunu zannetmekle kalmyor, i harfinin her zaman ay diye telaffuz edildiini sanyordu. Saint- Loup ise, bu telaffuz hatasn hi ciddiye almyordu; nk kendisinin sahip olduu ve kmsedii, neredeyse sosyetik kavramlarn, Bloch'ta olmadn dnyordu. Ama Bloch bir gn, doru telaffuzun Veris olduunu, Ruskin'in lord olmadn renip geriye bakarak Robert'in kendisini gln bulduunu zanneder korkusu, Saint-Loup'da, sanki her yanndan taan hogrden yoksunmu gibi bir sululuk yaratt ve Bloch bir gn hatasn rendiinde phesiz yzne yaylacak olan krmzl ona nceden hissettirip ters dndrerek kendi yzne yaylmasna sebep oldu. nk Bloch'un bu hataya kendisinden daha fazla nem vereceini dnyordu. Daha sonra bir gn bizzat Bloch da bunu kantlad: Benim lift dediimi duyduunda szm kesip, "Aa, lift deniyor demek," dedi ve sert, kibirli bir tonda ekledi: "Aslnda hi nemli deil tabii." Bir refleksi andran bu cmle, izzetinefis sahibi btn insanlarn, en ciddi durumlarda da, en kk olaylarda da, aynen kullandklar bir cmledir; her durumda, bu rnekte de olduu gibi, nemsiz diye ilan edilen eyin aslnda o kiiye ne kadar nemli geldiini aa vurur; bazen trajik bir cmledir bu; biraz gururlu her insann, bel balad son umut da elinden alndnda, ricas reddedildiinde, dudaklarndan frlayan ilk cmledir ve o zaman ok acdr: "Ya! Neyse, hi nemli deil, baka bir aresini bulurum." Bavurmak mecburiyetinde kalmas hi nemli olmayan bu baka are, bazen intihardr.

Sonra Bloch ok ho eyler syledi bana. Bana kar ok kibar olmay istedii akt. Buna ramen yle bir soru sordu: "Saint- Loup-en-Bray'le, soylular seviyesine ykselme hevesiyle mi arkadalk ediyorsun? stelik ok da tali soylular, ama sen hep byle safsndr. Enikonu snopluk buhran geiriyorsun herhalde. Syle, snop musun? ylesin, deil mi?" Kibar davranma istei birdenbire deimi deildi. Fakat grgszlk gibi bir kusuru vard; doal olarak fark etmedii, bu yzden de bakalarn rahatsz edebileceini hi dnmedii bir kusurdu bu. nsanolunun, herkeste ayn olan faziletlerinin skl, herkeste farkl olan kusurlarn bolluundan daha olaanst deildir. phesiz "dnyada en yaygn olan ey", saduyu deil, iyi kalpliliktir. yiliin en uzak, en cra kelerde bile, kendi kendine yeerdiini grp arrz; tpk cra bir vadide, dnyann dier btn gelinciklerine benzer, yalnz bir gelinciin, onlar hi grmeden, arasra krmz baln titretiren rzgrdan baka hibir eyi tanmadan yetimesi gibi. Bu iyi kalplilik, menfaat tarafndan felce uratld iin kullanlmasa bile, yine de mevcuttur ve bencilce bir drtnn engel olmad her frsatta, mesela bir roman veya gazete okunduu srada, hayatta aslnda katil de olsalar, tefrika merakllar gibi yufka yrekli olan kiilerin kalbinde bile alr, zayfa, haklya ve ezilmie ynelir. Ama kusurlarn eitlilii de, en az faziletlerin benzerlii kadar hayran olunmaya deerdir. En mkemmel insann, ok artc veya tahamml edilmez bir kusuru olur. Son derece zeki, her eyi seviyeli bir bak asndan gren, kimse hakknda kt bir sz sylemeyen bir kadn, son derece nemli mektuplarnz, kendisine rahatlkla teslim edebileceinizi kendi syledii halde, cebinde

unutur, ok nemli bir randevuyu karmanza sebep olur ve bir zr bile dilemeden glmser; nk saatten hibir zaman haberi olmamas, onun iin bir gurur kaynadr. Adamn biri o kadar ince, o kadar kibar, o kadar dnce lidir ki, size kendinizle ilgili olarak, sadece sizi mutlu edecek eyler syler, ama saklad, kalbine gmd, orada katlaan bambaka eyler olduunu hissedersiniz; sizi grmekten yle byk bir zevk duyar ki, yannzdan ayrlaca yerde sizi yorgunluktan bitkin drmeyi tercih eder. Bir bakas, daha samimidir, ama samimiyetini yle ileri gtrr ki, rahatszlandnz iin kendisini ziyaret edemediinizi syleyip zr dilediinizde, tiyatroya giderken grldnz ve ok salkl bir haliniz olduunu size bildirmeyi grev bilir; ya da kendisi iin yaptnz bir mracaatn tam anlamyla yararl olmadn, zaten ayr kiinin de yardm teklif ettiini, dolaysyla size pek kk bir minnet borcu olduunu mutlaka bilmenizi ister. Her iki durumda da, bir nceki arkadanz olsa, tiyatroya gittiinizi veya baka insanlarn da kendisine ayn yardm yapabileceklerini bilmiyormu gibi yapard. Bu sonuncu arkada ise, sizi en ok kzdracak olan eyi birine syleme veya ifa etme ihtiyac duyar, kendi akszllne hayrandr ve stne basa basa, "Ben byleyimdir," der. Baz insanlar, ar meraklaryla cannz skarlar, bazlar da mutlak merakszlklaryla; bunlara en sansasyonel olaylardan sz edersiniz, haberleri bile yoktur; kimileri, onlarla deil, sizinle ilgiliyse, bir mektubunuza aylarca cevap vermezler veya size bir ey sormaya geleceklerini sylerler; siz, geldiinde evde olmama korkusuyla dar kmaya cesaret edemez, beklersiniz, gelmezler, sizi haftalarca bekletirler; nk kesinlikle cevap gerektirmeyen mektuplarna sizden bir cevap gelmeyince sizi

kzdrdklarn zannetmilerdir. Kimileri de, sizin arzunuza deil kendi arzularna kulak verip, kendileri neeliyse, sizi grmek istiyorlarsa, sizin ne kadar acil bir iiniz olursa olsun, tek kelime etmenize izin vermeden konuurlar; ama hava durumu veya kendi keyifsizlikleri yznden yorgunsalar, tek kelime alamazsnz azlarndan, abalarnza bir l kprtszlyla kar koyarlar ve sylediklerinize, hi duymuyormuasna, tek hecelik cevaplar vermek zahmetine bile katlanmazlar. Her arkadamzn yle kendine has kusurlar vardr ki, onu sevmeye devam edebilmek iin, yeteneini, iyiliini, sevecenliini dnerek - kusurlarn kendimize unutturmaya, daha dorusu, btn iyi niyetimizi gsterip dikkate almamaya mecburuzdur. Ne yazk ki, ar kadamzn kusurunu grmemek konusundaki hogrl inadmz, onun kendi krl veya bakalarna atfettii krlk yznden bu kusuruna saplanp kalma inadnn yannda hi kalr. nk o bu kusuru grmez ya da grlmediini zanneder. Hoa gitmeme ihtimali, zellikle neyin fark edilip neyin fark edilmediini deerlendirmenin zorluundan kaynakland iin, insan hi deilse tedbir olarak, katiyen kendisinden sz etmemelidir; nk bu, bakalarnn fikirleriyle kendi fikirlerimizin asla uyumayacandan emin olabileceimiz bir konudur. D grn sradan bir eve girip ieride hazineler, hrszlk aletleri veya cesetler bulsak nasl arrsak, bakalarnn gerek hayatn, grnr dnyann ardndaki gerek dnyay kefettiimizde de, eer herkesin bize syledikleri sayesinde oluturduumuz, kendimiz hakkndaki izlenim yerine, biz yokken hakkmzda sylediklerinden, bizim ve hayatmz hakknda bambaka bir izlenime sahip olduklarn renirsek, ayn derecede arrz.

Yani kendimizden her sz ettiimizde, grnrde kibarca, riyakrca bir tasdikle dinlenen zararsz, ihtiyatl kelimelerimizin, ya en fkeli, ya da en neeli, her durum da en olumsuz yorumlara yol atndan emin olabiliriz. En azn dan, kendimiz hakkndaki fikirlerimizle szlerimiz arasndaki orantszln karmzdakini rahatsz etme tehlikesi vardr; bu orantszlk genellikle insanlarn kendileri hakknda sylediklerini son derece gln klar, tpk sahte mzik merakllarnn, sevdikleri bir melodiyi mrldanma ihtiyac duyup, krk dkk mrltlarnn yetersizliini telafi etmek iin cokulu bir yz ifadesi ve iittiklerimizin hakl karamad bir hayranlk takndklar zaman glnlemeleri gibi. Kendinden ve kusurlarndan sz etme alkanlna, bu kt huya, onunla bir btn tekil eden bir bakasn eklemek gerekir: bakalarnn tam da kendi kusurlarmza benzeyen kusurlarn aa karma huyu. Sz edilenler, hep bu kusurlardr; adeta kendinden sz etmenin dolambal bir yoludur bu ve kendini aklamann zevkiyle birlikte itirafn zevkini de iinde barndrr. Zaten dikkatimiz, daima bize zg olan eylere evrildiinden, bakalarnda her eyden nce bunlar fark ederiz sanki. Bir miyop, bir dieri hakknda, "Gzlerini zor ayor," der; bir ve remli, en salkl adamn cierinin salamlndan phe eder; pis bir adam, srekli bakalarnn ykanmadndan dem vurur; kt kokan biri, bakalarnn koktuunu iddia eder; aldatlan bir koca, her tarafta aldatlan kocalar, hafif bir kadn, hafif kadnlar, bir snop, snoplar grr. Ayrca her kt huy da, her meslek gibi, sergilemekten holanlan zel bir bilgi gerektirir ve gelitirir. Ecinsel, ecinsellerin izini srer; yksek sosyeteye davet edilmi terzi, daha sizinle sohbete balamadan giysinizin kuman takdir eder, parmaklar kuma yoklamak isteiyle

yanp tutuur; bir di hekimiyle birka dakika konutuktan sonra kendiniz hakkndaki gerek fikrini sorarsanz, size rk dilerinizin saysn syler. Hibir ey, onun nazarnda daha nemli, onun rk dilerini fark etmi olan sizin nazarnzda da daha gln olamaz. stelik bakalarnn kr olduunu, kendimizden sz ederken dnmekle kalmayp, yleymiler gibi davranrz. Her birimizin, kendi kusurunu gizleyen veya grnmez olacam vaat eden zel bir tanrs vardr; bu tanr, ykanmayan insanlarn gzlerini ve burun deliklerini, kulaklarndaki kir tabakasna, koltukaltlarndaki ter kokusuna kapatr, hem kulaklarn, hem de koltukaltlarn hi ekinmeden ortalkta gezdirebilecekleri, kimsenin bir ey fark etmeyecei konusunda kendilerini ikna eder. Sahte inci takanlar veya hediye edenler de, gerek zannedileceklerini dnrler. Bloch, terbiyesiz, sinirli ve snoptu; pek sekin bir aileye mensup olmad iin de, denizin en dibindeki katmanlar gibi, yalnz yzeydeki Hristiyanlarn deil, kendi kastndan stn olan, her biri bir altndakini kmseyip ezen, st ste binmi katmanlar halindeki Yahudi kastlarnn kendi zerindeki sonsuz basksna tahamml ediyordu. Bloch'un bir Yahudi ailesinden bir sttekine trmanarak yzeye, ak havaya ulamas iin binlerce yl gerekirdi. Kendine baka taraftan bir k aramas, daha akllca olurdu. Bloch bana herhalde snobizm buhran geirdiimi syleyip snop olduumu itiraf etmemi istediinde, "Snop olsaydm seninle grmezdim," diye cevap verebilirdim. Pek nazik olmadn sylemekle yetindim. O zaman zr dilemek istedi; ama tam da terbiyesiz bir kimsenin tarznda, bunu frsat bilip, szlerini geri alrken daha da ar szler ederek. Artk beni her

grdnde, "Afedersin," diyordu, "seni zdm, cann sktm, yok yere ktlk ettim. Halbuki bilemezsin - genelde insan, zelde de arkadan yle garip bir hayvan ki - sana bu kadar acmaszca taklan ben, seni ne kadar seviyorum. O kadar ki, seni dndmde ou kez gzyalarm tutamyorum." Bu szlerin ardndan bir de hkrk geldi. Bloch'ta beni irkin tavrlarndan da fazla artan ey, konuma seviyesindeki ini klard. En tutulan yazarlardan, "Zavall bir aptal, tam bir geri zekl," diye sz eden bu mklpesent delikanl, zaman zaman, hi komik olmayan anekdotlar byk bir neeyle anlatr, son derece sradan bir adam, "gerekten ok ilgin biri" diye nitelerdi. nsanlarn zeksn, deerini, ilginliini deerlendirirken kulland bu ifte terazi, babas M. Bloch'u tanyncaya kadar beni artmaya devam etti. Babasyla tanma erefine ereceimizi hi dnmyordum; nk gen Bloch beni Saint-Loup'ya, SaintLoup'yu da bana ktlemiti. Robert'e bilhassa, benim (teden beri) son derece snop olduumu sylemi. "Evet, evet, M. Legrandin'le tanyor diye pek memnun," demi. Kelimeleri bu ekilde vurgulamak, Bloch iin hem alay, hem de edebiyat gstergesiydi. Legrandin ismini daha nce hi duymam olan Saint-Loup arm: "Peki ama kim bu?" "Aa, ok iyi biridir," diye cevap vermi Bloch, glerek ve rm gibi ellerini ceketinin ceplerine sokarak; o anda hayalinde seyrettii olaanst tara soylusunun zgn grntsnn yannda, Barbey d'Aurevilly'ninkilerin birer hi olduundan p he duymadan. M. Legrandin'i tasvir edemeyiini telafi etmek iin, L harflerini artrr, bu ismin, en iyi cins bir arapm gibi tadn karrd. Ama bu znel hazlardan, bakalarnn haberi

olmazd. Saint-Loup'ya beni ktledii gibi, onu da bana ktlemekten geri kalmad. Her ikimiz de, bu dedikodularn ayrntlarn hemen ertesi gn renmitik; ikimiz gidip birbirimize anlatmamtk; byle bir ey ikimize de ok ayp gibi gelirdi, ama Bloch'a o kadar doal, neredeyse kanlmaz geliyordu ki, o tedirginlikle ve ikimize de zaten reneceimiz bir eyi sylemi olacandan hi phe duymadndan, daha nce davranmay tercih etti ve Saint-Loup'yu bir kenara ekip onu mahsus, kendisine aktarlsn diye ktledii- ni itiraf etti; onu sevdiine, onun iin hayatn vereceine, "yeminlerin bekisi Kronos olu Zeus" adna yemin etti ve gznden akan bir damla ya sildi. Ayn gn beni yalnz grebilecei bir durum ayarlad; itirafn yapt ve belirli bir trdeki sosyete ilikilerinin benim iin zararl olduunu, benim "bundan iyisine layk olduumu" dndnden, benim iyiliim iin byle hareket ettiini bildirdi. Sonra, bir sarho sevecenliiyle sarholuu sadece sinirsel olduu halde - elimi tuttu ve "nan bana," dedi, "dn seni, Combray'yi, sana olan sonsuz sevgimi, senin unutup gittiin, snftaki bir leden sonray dnp btn gece hkrmadysam, kara Ker u an gelip beni alsn, insanlarn tiksindii Hades'in kaplarndan ieri atsn. Evet, btn gece, yemin ederim. Lakin heyhat! Ben insan ruhunu tanrm, biliyorum, bana inanmayacaksn." Gerekten de inanmyordum; o anda, konutuka uydurulduunu hissettiim bu kelimelere, "Ker adna" ettii yemin de fazla bir arlk katmyordu; nk Bloch'un Yunan dinine ball sadece edebydi. Zaten duygulanmaya balad ve yanl bir eye duygulanlmasn istedii anda, doruyu sylediine karsndakini inandrmak gibi bir amatan ziyade, yalan sylemenin isterik hazz uruna, "Yemin ederim," derdi. Bana

sylediklerine inanmyordum, ama ona kzmyordum da; anneme ve bykanneme ektiim iin, ok daha ciddi sular ilemi kimselere kar bile hn besleyemez, asla kimseye hkm giydirmezdim. Ayrca Bloch bsbtn kt bir insan da deildi, ok byk incelikler yapt da olurdu. Combray soyu, bykannem ve annem gibi tamamen saf insanlarn kt soy, tkenmi gibi grndnden beri, iki tr insan arasnda seim yapmak zorundaym: Srf sesinin tonundan, sizin hayatnzla katiyen ilgilenmedii derhal anlalan, drst, duyarsz, vefal hdkler ve bir de baka cins insan ki, yannzda olduu srece sizi anlar, candan sever, duygulanr, hatta alar, birka saat sonra hakknzda acmasz bir espri yaparak cn alr, ama hep geri gelir ve hep ayn ekilde anlayl, sevimli ve geici olarak sizinle btnlemitir; sanyorum bu ikisi arasnda, ahlaki deerini olmasa da en azndan arkadaln tercih ettiim, ikinci tr insanlardr. "Seni dndmde nasl strap ektiimi mmkn deil tahmin edemezsin," diye devam etti Bloch. "Aslnda bu benim ara- sra ortaya kan, olduka Yahudi bir yanmdr," diy e ekledi alayla, mikroskopta sonsuz kklkte bir miktar "Yahudi kan"n ler gibi gzbebeklerini ksarak; hepsi Hristiyan olan atalar arasnda Samuel Bernard' veya daha da geriye giderek, Levy'lerin atas olduu iddia edilen Meryem Ana'y da sayabilecek byk bir Fransz soylusunun syleyebilecei (ama sylemeyecei) bir edayla. "Duygularmn Yahudi kkenime bal olabilecek, zaten pek de fazla yer tutmayan blmn bu ekilde saptamak houma gidiyor." Bu cmleyi sylemesinin sebebi, soyuyla ilgili gerei aklamann ona hem esprili, hem de cesurca gelmesiydi; bu frsattan is-

tifade ederek, borlarn demeye karar veren, ama sadece yarsn deme cesareti bulabilen cimriler gibi, sz konusu gerei tuhaf bir biimde yumuatma yoluna gidiyordu. Gerei syleme cesaretini gsterip bir yandan da nemli miktarda, bu gerei arptan yalan kartrmaktan ibaret olan bu hile tr, sanldndan daha yaygndr; bunu alkanlk haline getirmemi olan kiilerin bile, hayatndaki baz buhranlar, zellikle bir ak ilikisinin sz konusu olduu buhranlar, bu hileye bavurmalarna frsat verir. Bloch'un, Saint-Loup'ya beni, bana da Saint-Loup'yu byle gizlice ekitirmeleri, bir yemek davetiyle sonuland. Balangta bu giriimin Saint-Loup'yu tek bana davet etmeye ynelik olmadndan emin deilim. Geree ok uygun olmas, byle bir giriimi muhtemel klmakla birlikte, baaryla sonulanmam olacak ki, Bloch bir gn, hem bana, hem SaintLoup'ya, "Sevgili stadm ve siz, Ares'in, atlar dize getiren sevgili Saint-Loup-en-Bray svarisi, sizlere Amphitrite'nin kpklerle nlayan sahilinde, kadrgalar sratli Menie'lerin tentelerinin yaknnda rastladma gre, ikiniz birlikte hafta ii bir gn, altn kalpli, saygdeer babamn davetlisi olarak, akam yemeine gelir miydiniz?" Bize bu daveti yapmasnn sebebi, kendisini aristokrat evrelere sokacan umduu SaintLoup'yla dostluunu ilerletmek istemesiydi. Ben kendi adma byle bir ey istesem, Bloch'a bu, korkun bir snobizmin gstergesi, onun bakyla kiiliimin, en azndan o gne kadar temel izgisi olarak grmedii bir yanma son derece uygun bir istek gibi gelirdi; ama ayn eyi kendisi istediinde, bunu, belki edeb anlamda yararlanabilecei baz toplumsal yolculuklar yapmay arzu eden zeksnn takdire deer meraknn bir kant olarak gryordu. Baba Bloch, olu bir arkadan yemee

getireceini syleyip alayl, kendinden memnun bir tonda, arkadann ismini ve unvann, "Saint-Loup-en-Bray Markisi" diye bildirdiinde, iddetli bir sarsnt geirmiti. "Saint-Loupen-Bray Markisi ha! Vay be!" diye haykrmt; bu nlem onun lugatnda sosyal saygnn en gl ifadesiydi. Byle ilikiler kurmay baarm olan oluna, "nanlr gibi deil. Bu harika ocuk benim olum mu?" anlamna gelen hayran bir bak frlatm ve arkadam, aylk harlna elli frank zam yaplm kadar sevindirmiti. nk Bloch evinde rahat deildi ve Leconte de Lisle, Heredia ve dier "bohem"lere hayran olduu iin, babasnn kendisini yoldan km gibi grdn hissediyordu. Halbuki babas Svey Kanal yneticilii yapm olan (vay be!) Saint-Loup-en-Bray'ye iliki, "tartmasz" bir sonutu. Bunun zerine, bozulur korkusuyla stereoskopu Paris'te braktklarna iyice piman oldular. Stereoskopu kullanma becerisine, en azndan hakkna, sadece baba Bloch sahipti. Zaten bunu nadiren, nceden planlayarak, bir davet ve fazladan erkek hizmetkrlar olduu gnlerde yapard. Dolaysyla bu stereoskop seanslar, katlanlar iin adeta bir imtiyaz, seilmi kiilere gsterilen bir ltuf, dzenleyen ev sahibi iinse, yetenein salad itibara benzer bir prestij kaynayd; resimleri eken de, aleti icat eden de, bizzat M. Bloch olsayd, ancak bu kadar prestiji olurdu. Aile iinde, "Dn Salomon'lara davetli deil miydiniz?" diye sorulurdu. "Hayr, seilmiler arasnda deildim! Ne vard?" "Byk tantana, stereoskop, btn takm taklavatyla." "Ya! Stereoskopa zldm dorusu, Salomon harika gsteriyormu diyorlar." "Ne yapalm," dedi M. Bloch oluna, "her eyi bir anda ver memek lazm, bylece heveslenecei bir ey kalr sonraya."

Baba efkatiyle, olunu duygulandrmak iin aleti getirtmeyi dnmemi deildi. Ama "somut zaman" yeterli deildi, daha dorusu, yeterli olmayaca sanlmt; oysa yemek davetini ertelemek zorunda kaldk; nk Saint-Loup, Mme de Villeparisis'nin yannda iki gn geirmek zere gelecek olan daysn beklemeye mecbur olduundan, bir yere ayrlmad. Spora, zellikle de uzun yrylere ok dkn olan bu day, tatile gittii atodan Balbec'e kadar olan yolun byk blmn yaya, geceleri bir iftlikte kalarak geleceinden, Balbec'e var saati olduka belirsizdi. Hibir yere kprdamaya cesaret edemeyen Saint-Loup, her gn metresine ektii telgraf bile o gn telgraf brosunun bulunduu Incarville'e gtrmemi benden rica etti. Beklenen daynn ad Palamede'di, atalar olan Sicilya prenslerinden kendisine miras kalmt bu isim. Daha sonralar, tarih kitaplar okurken bir podest veya piskopos kimliinde ayn ad, hep ailede kalm ve babadan oula geerek Vatikan hkmetinden arkadamn daysna kadar gelmi olan bu gzel Rnesans madalyas biroklarna gre gerek bir antika - karma ktnda duyduum zevk, paralar olmad iin bir madalya veya resim koleksiyonu yapamadklarndan, eski isimleri (eski bir kartpostal, kubak bir manzara, bir tabela veya lke rehberi kadar belgesel ve renkli yer isimleri; o gzel Franszca bitimlerinde, atalarmzn Latince ve Saksonca kelimeleri kalc biimde kesmelerine sebep olan, daha sonra dilbilgisi kitaplarnn yce kanun koyucular haline gelen zelliklerin, lisann noksanlarnn, etnik kabalktaki tonlamann, yanl telaffuzun yankland, iitildii vaftiz isimleri) toplayan ve sonu olarak, eski zamanlarn mziini eski aletlerle almak iin viyola da gambalar ve viyola d'amoreler edinenler gibi, bu

eski ahenk koleksiyonlar sayesinde kendi kendilerine konserler veren kiilere mahsus zevkti. Saint- Loup'nun bana sylediine gre, en kapal aristokrat evrede bile, Palamde Days yanma yaklalmas zellikle zor, aalayc, asaletine dkn bir insan olarak tannrm ve aabeyinin kars ve birka sekin insanla birlikte, lahlar denilen topluluu oluturur- mu. O evrede bile, kstahl yznden kendisinden yle korkulurmu ki, bir zamanlar, onunla tanmak isteyen kimi sosyete mensuplarnn, kendi aabeyine mracaat edip reddedildikleri olmu. "Olmaz, sizi kardeim Palamde'le tantrmam istemeyin benden. Karm da, hepimiz de seferber olsak, gene beceremeyiz. Ya da kabalk etmesi ihtimaliyle kar karya kalabilirsiniz, bunu da istemem." Jockey Kulb'nde, birka arkadayla birlikte, kendisine tantrlmasna asla izin vermeyecei iki yz yelik bir liste belirlemi. Paris Kontu'nun evresinde, kl ve gururu yznden "Prens" lakabyla tamnrm. Saint-Loup bana daysnn ok eskide kalm genliini anlatt. Kendisi gibi yakkl iki arkadayla - "U Gzeller" denirmi onlara - ortak bir garsoniyeri varm, her gn oraya kadnlar gtrrm. "Bir gn, u anda Saint-Germain muhitinin en gzde simalarndan biri olan - Balzac olsa yle derdi -, fakat epeyce tatsz bir balang dneminde tuhaf zevkler sergilemi bir adam, bu garsoniyere gitmek iin daymdan izin istemi. Ama gelir gelmez, kadnlara deil, Palamde Day'ma ilan- ak etmeye koyulmu. Daym anlamazlktan gelmi, bir bahaneyle iki arkadan dar karm, dnmler, suluyu tutup soymular, kan aktncaya kadar dvmler ve sfrn altnda on derece soukta, tekmeyle dar atmlar; orada yar l

bulunmu, hatta bir adli soruturma balatlm, adamcaz zor kurtulmu. Daym imdi asla byle acmaszca bir ey yapmaz; sosyete iinde o kadar kibirli olduu halde, nankrlkle dllendirilmeyi gze alarak sevdii, koruduu ne kadar ok halktan insan olduunu tahmin edemezsin. Bir otelde kendisine hizmet etmi olan bir garsona Paris'te i bulur, bir kylnn meslek renmesini salar. Sosyetik yannn tersine, bu onun olduka sevimli bir yandr." Saint-Loup'nun da aralarnda yer ald sosyete genleri, u tr ifadelerin kabilecei bir ykseklikte yer alyorlard: "Onda asl sevimli olan", "olduka sevimli bir yan"; bu olduka sahte tohumlar, ok ksa zamanda olaylara yle bir bak as dourur ki, kii hie saylr, "halk" ise her eydir; netice itibaryla halk gururunun tam tersidir bu. "Genliinde btn sosyetenin tonunu nasl belirlediini, szn dinlettiini kimse anlamazm. Kendisi her durumda kendine en ho, en rahat gelen eyi yaparm, ama annda snoplar tarafndan taklit edilirmi. Tiyatroda susayp locasna iecek bir ey getirtse, ertesi hafta her locann arkasndaki kk salonlar ieceklerle dolarm. ok yamurlu bir yaz, biraz romatizmas olduu iin, yumuak ama scak tutan, sadece battaniye yapmnda kullanlan bir vikunya ynlsnden, mavi-turuncu izgilerine dokunmadan, bir pards yaptrm. nl terzilere mterilerinden annda mavi, saakl, uzun tyl pards siparileri yamaya balam. Bir gnn geirmekte olduu bir atoda, herhangi bir sebeple akam yemeinde resmiyeti kaldrmak isteyip yannda resm elbise getirmese, sofraya leden sonra giydii ceketle otursa, sayfiyede akam yemeinde gndelik ceket giymek moda olurmu. Bir pastay yerken kak yerine atal veya kendi icad olan, kuyumcuya smarlayp yaptrd baka bir alet veya parmaklarn

kullanacak olsa, artk baka trl yemek ayp saylrm. Bir ara can Beethoven'in baz drtllerini tekrar dinlemek istemi (nk btn tuhaf fikirlerine ramen, hi de aptal deildir ve ok yeteneklidir) ve her hafta kendisi ve birka arkada iin sanatlar getirtip aldrm. O yl en byk klk, oda mziinin dinlendii, kalabalk olmayan davetler vermek olmu. Zaten hayatta pek skldn sanmyorum. O yakkllyla kim- bilir ka kadnla beraber olmutur! Aslnda bu kadnlarn kimler olduklarn da syleyemem, nk daym ok ketumdur. Ama zavall yengemi epeyce aldattn biliyorum. Buna ramen karsn el stnde tutard, kars ona tapard, daym yllar boyunca ardndan alad. Paris'te olduu zamanlar, hl hemen hemen her gn mezarla gider." Robert'in bir yandan daysn beklerken (bouna beklemi meer) bir yandan bana onu bu ekilde anlattnn ertesi gn, sabah, otele dnerken Casino'nun nnden tek bama geiyordum ki, fazla uzamda olmayan birinin bana baktn hissettim. Bam evirdim, krk yalarnda, ok uzun boylu, olduka iri, simsiyah bykl bir adam grdm; bir yandan bastonuyla sinirli sinirli pantolonuna vuruyor, bir yandan dikkatle alm gzlerle beni seyrediyordu. Gzleri arasra mthi bir hzla hareket ederek drt bir yan taryordu; bu bak, tanmadklar birinin karsnda, herhangi bir sebeple, bakalarnn kaplmayaca fikirlere kaplan insanlarda, mesela delilerde veya casuslarda grlrd sadece. Bana son bir kez, kamadan nce son bir el ate eder gibi, hem cesurca, hem ihtiyatl, hem hzl, hem de derin bir bak frlatt ve etrafna bir gz gezdirdikten sonra, birden dalgn ve kurumlu bir tavr ta knp ani bir hareketle btn bedenini evirerek bir afii incelemeye koyuldu; bir yandan da bir ark mrldanarak

yakasndaki gl dzeltiyordu. Cebinden bir not defteri kard, grne baklrsa ilan edilen gsterinin adn not etti, iki kere saatini karp bakt, siyah hasr apkasn gzlerinin zerine indirip birinin gelip gelmediine bakar gibi elini de siper etti; beklemekten bktmz gsterdiini zannettiimiz, ama gerekten beklerken asla yapmadmz memnuniyetsizlik hareketini yapt ve sonra, apkasn geriye atp alabros kesilmi, ama iki yanda uzunca, kvrck peremler braklm salarn ortaya kard; scaktan ikyeti olan deil, scaktan ikyeti olduklarm gstermek isteyen insanlar gibi oflad. Aklma adamn bir otel hrsz olabilecei geldi; belki daha nceki gnlerde bykannemle beni grmt, bir dolap evirmek zereydi ve beni gzetlerken yakalandn fark etmiti; beni kandrmak iin, belki bu yeni tavryla sadece dalgnlk ve ilgisizlik ifade etmekti niyeti, ama tavrnda yle saldrgan bir mbalaa vard ki, amac, en az benim kaplm olacam pheyi datmak kadar, bilmeden kendisine yaptm bir hareketin intikamn almakm, bende, beni grmedii izleniminden ziyade, onun dikkatini ekemeyecek kadar nemsiz bir nesne olduum izlenimini uyandrmakm gibi grnyordu. Bir kabaday edasyla vcudunu geriye atp kaslyor, dudaklarn ekitiriyor, byklarn svazlyor, baklarna bir kaytszlk, bir sertlik, neredeyse bir hakaret katyordu. O kadar ki, ifadesinin tuhafl, onu kh bir hrsz, kh bir deli zannetmeme sebep oluyordu. Bununla birlikte, son derece zenli olan kyafeti, Balbec'te grdm herkesinkinden ok daha ciddi, ok daha sade ve yazlklarn plaj kyafetlerinin parlak ve i beyazl karsnda sk sk aalanan ceketim asndan gven vericiydi. O srada bykannem beni almaya geldi; birlikte bir tur attk; bir saat

sonra, bykannem birka dakikalna otele uradnda, ben darda onu beklerken, otelden Mme de Villeparisis ve Robert de Saint-Loup'yla birlikte, Casino'nun nnde gzlerini bana dikip bakm olan yabancnn ktn grdm. Baklar, onu ilk grdm andaki gibi zerimden imek hzyla geti ve sanki beni grmemi gibi biraz daha alakta, gzlerinin nnde sabitlendi, yumuad, dardaki hibir eyi gremez, ierideki hibir eyi okuyamazm gibi yapan ntr baka, bn yuvarlaklyla aralad kirpikleri kendi etrafnda hissetmenin mutluluundan baka bir ey ifade etmeyen baka, baz ikiyzllerin sofu ve kendinden gemi bakma, kimi budalalarn kendinden memnun bakma dnt. Kyafetini deitirmi olduunu fark ettim. zerindeki kyafet daha da koyu renkti; phesiz gerek klk, sahtesine nazaran, sadelie daha yakndr; ama baka bir ey vard: biraz daha yakndan bakldnda, giysilerinde renge yer vermeyen bu adam renge kaytsz kald iin deil, her nedense, rengi kendine yasaklad iin bu giysilerde neredeyse hi renk olmad hissediliyordu. Giysilerin ifade ettii lllk, obur olmamaktan deil, bir perhize uymaktan gelen llle benziyordu. Pantolonunun kumandaki incecik koyu yeil izgi, oraplarn izgileriyle yle zarif bir uyum oluturuyordu ki, dier her yerde bastrlm, bir tek bu istisnada msamaha gsterilmi belirgin bir zevki aa karyordu; kravatn zerindeki krmz bir leke, cret edilmesi mmkn olmayan bir serbestiyet kadar belirsizdi. "Naslsnz, size yeenim Guermantes Baronu'nu tantraym," dedi Mme de Villeparisis bana; bu srada yabanc, bana bakmadan, anlalmaz bir ekilde, "Memnun oldum," diye homurdanp kibarlna zoraki bir hava vermek iin, "h, h,

h," diye ekledi; kk parman, iaret parma ve baparmayla birletirip hi yzksz orta ve yzk parmaklarn bana uzatt; set eldiveninin iindeki parmaklarn sktm; sonra, baklarn bana hi yneltmeden, tekrar Mme de Villeparisis'ye dnd. "Tanrm, bunuyor muyum yoksa?" dedi glerek Mme de Villeparisis. "Seni Guermantes Baronu diye tantryorum. Size Charlus Baronu'nu tantraym. Aslnda o kadar byk bir hata saylmaz diye ekledi, "her eye ramen, bir Guermantes'sm." Bu arada bykannem de kyordu, birlikte biraz yrdk. Saint-Loup'nun days beni ne tek bir kelimeyle, ne de tek bir bakla ereflendirdi. Yabanclara dikkatle, uzun uzun bakt halde (bu ksa gezinti srasnda iki kere, yanmzdan geen silik, son derece mtevaz kiileri korkun ve derin baklaryla yle bir yoklad), kendimden yola karsam, tand insanlara hi bakmyordu - dostlarn mesleki gzetiminin dnda tutan, gizli grevde bir polis gibiydi. Bykannem, Mme de Villeparisis ve onu, aralarnda konusunlar diye brakp Saint-Loup'yla arkada kaldm. "Sylesenize, doru mu duydum? Madame de Villeparisis daynza bir Guermantes olduunu syledi." "Evet, tabii, Palamede de Guermantes'tr kendisi." "Yani Combray yaknnda atosu olan, Brabant'l Genoveva'nn soyundan geldiklerini ileri sren Guermantes'lardan m?" "Tabii canm; armalar konusunda uzman olan dayma sorsanz, size daha sonra Passavant olan sava naramzn, eskiden Combraysis olduunu syler," dedi ve gld; neredeyse sadece hkmdar soylarnn ve byk ete reislerinin imtiyaz

olan bu narayla vnrm gibi grnmek istemedii iin. "atonun u andaki sahibinin kardeidir." Bylelikle Guermantes'larla akraba, stelik ok yakn akraba olan Mme de Villeparisis, benim iin ok uzun zaman boyunca, kkken bana tepesi bir kanaryayla tutturulmu bir kutu ikolata veren hanm olarak kalmt; o zamanlar, sanki Meseglise tarafna hapsedilmi kadar Guermantes tarafndan uzak, benim gzmde Combray'nin gzlksnden daha silik, daha dk seviyede olduu halde, imdi birden inanlmaz bir ykseklie frlamt; sahip olduumuz baka baz nesnelerin, en az bu kadar beklenmedik dlerine benzer bir gelimeydi bu; bunlarn her ikisi de, ilkgenliimize ve ilkgenliimizin bir parasnn devam edebildii dnemlerimize, Ovidius'un bakalamlar kadar ok sayda deiim getirir. "O atoda eski Guermantes derebeylerinin hepsinin bstleri bulunuyor, deil mi?" "Evet, mthi bir grntdr," dedi Saint-Loup alayla. "Aramzda kalsn ama, ben bu tr eylerin hepsini biraz gln buluyorum. Ama Guermantes atosu'nda bundan epeyce daha ilgin bir ey var, o da yengemin Carrire tarafndan yaplm ok etkileyici bir portresi. Bir Whistler kadar, bir Velzquez kadar gzel," diye ekledi Saint-Loup; yeni mritlere has heyecan yznden leklerde yanld olurdu. "Gustave Moreau'nun da insan coturan baz resimleri var. Yengem, dostunuz Madame de Villeparisis'nin yeenidir; onun tarafndan yetitirildi ve kuzeni, ayn zamanda Mme de Villeparisis'nin yeeni olan u andaki Guermantes Dk'yle evlendi." "Peki daynz kim yleyse?"

"Unvan Charlus Baronu'dur. Normal olarak, bykamcam ldnde Palamde Day'mn Laumes Prensi unvann almas gerekirdi. Bu unvan, Guermantes Dk olmadan nce aabeyi tayordu; bu ailede gmlek deitirir gibi unvan deitirilir. Ama daymn btn bu meseleler hakknda kendine zg fikirleri vardr. talya'da dkln, spanya'da soyluluun biraz suiistimal edildiini dnd iin de, drt be prens unvan arasnda seim yapabilecekken, protesto mahiyetinde Charlus Baronu unvann korudu; grnrde sadelikle, ama aslnda gururla. 'imdi herkes prens' dedi; 'insann ayrt edici bir zellii olmas lazm; ben tannmadan seyahat etmek istediim zaman alacam prens unvann.' Ona sorarsanz, Charlus Baronluu, var olan en eski unvandr; aslnda maliknelerinin bulunduu Ile-de-France'n ilk baronluu olduu halde, kendilerine btn Fransa'nn ilk baronlar diyen Montmorency'lerden eski olduunu kantlamak iin daym size saatler boyunca aklamada bulunur, hem de zevkle; nk ok zeki, ok yetenekli bir insan olmakla beraber, bunu hl geerli bir konuma konusu sanyor," dedi Saint-Loup glmseyerek. "Ama ben onun gibi deilim, bana ecere konusunu amayn; bundan daha can skc, daha l bir konu dnemiyorum, hayat gerekten ok ksa." Biraz nce Casino'nun orada zerimde hissettiim sert bakta, imdi Tansonville'de, Mme Swann Gilberte'i ard anda zerimde hissettiim bak tanyordum. "Daynz M. de Charlus'n ok sayda metresi olduunu sylyordunuz; bunlarn arasnda Madame Swann da yok muydu?" "Hayr, katiyen! Kendisi Swann'n yakn arkadadr, daima ona destek olmutur. Ama karsnn olduunu kimse

dnmedi. Byle bir kanya sahip olduunuzu sosyetede syleseniz, byk aknlk yaratrdnz." Byle bir kanya sahip olmadm sylesem, Combray'de ok daha byk aknlk yaratacam belirtmeye cesaret edemedim. Bykannem M. de Charlus'e bayld. phesiz M. de Charlus soy ve sosyal mevki meselelerine ar nem veriyordu ve bykannem de bunu fark etmiti, ama genellikle gizli bir kskanl ve kendi istediimiz, elde edemediimiz bir avantajdan, bakasnn yararlandn grmenin sinirini de barndran bir sertlikle alglamamt bunu. Bykannem aksine kaderinden memnun olduu ve katiyen daha parlak bir evrede yaama zlemi duymad iin, M. de Charlus'n kk kusurlarn gzlemlerken sadece akln kullandndan, Saint-Loup'nun daysndan, tarafsz, glmser, neredeyse scak bir iyi niyetle, menfaat gtmeyen gzlemimizin nesnesini, bize verdii zevkten dolay dllendirdiimiz tevecchle sz ediyordu; stelik bu sefer nesne, meru olmasa da en azndan renkli iddialar sayesinde, bykannemin genellikle grme frsatn bulduu insanlar arasnda derhal sivrilen bir ahsiyetti. Ama bykannemin, M. de Charlus'n aristokrat nyarglarn byle kolaylkla affedivermesinin asl sebebi, Saint-Loup'nun alay ettii onca sosyete mensubunun aksine, M. de Charlus'n, ok keskin olduu tahmin edilen zeks ve duyarllyd. M. de Charlus, bu nyargdan yeeni gibi daha stn meziyetler uruna vazgememi, daha ziyade nyargsn onlarla uzlatrmt. Nemours Dkleri'nin ve Lamballe Prensleri'nin torunu sfatyla arivlere, mobilyalara, hallara, atalar iin Raffaello, Velazquez, Boucher tarafndan yaplm portrelere sahip olan, srf aile hatralarn taraa, hakl olarak bir mze ve

esiz bir ktphaneyi "ziyaret ettiini" syleyebilecek olan M. de Charlus, aristokrasinin mirasn, yeeninin drd yerden eski seviyesine tekrar karyordu. Belki buna ek olarak, Saint-Loup kadar ideolog olmad, daha az kelimeyle yetindii ve insanlar daha gereki biimde gzledii iin, saygnn onlarn nazarndaki temel unsurlarndan birini ihmal etmek istemiyordu; bu unsur hayalgcne menfaatten uzak bir mutluluk salad gibi, karma ynelik faaliyetinde de ou kez gl etkiye sahip bir katk maddesi oluyordu. Bu tr insanlarla, ilerindeki ideale itaat edip srf onu gerekletirebilmek uruna bu avantajlardan vazgeen, bu bakmdan, ustalklarndan vazgeen ressam ve yazarlara, adalaan sanat uluslara, evrensel silahszlanma giriiminde bulunan sava uluslara, demokratikleen ve sert yasalar yrrlkten kaldran mutlak ynetimlere benzeyen insanlar arasndaki tartma, hl devam etmektedir; ideal peindekiler, ou kez hakikat tarafndan dllendirilmezler; kimileri yeteneini kaybeder, kimileri de asrlardr sren hkimiyetlerini; barseverlik bazen savalar artrr, hogr de su orann. Saint-Loup'nun itenlik ve zgrleme yolundaki abalarnn ok soylu olduu inkr edilemezdi; buna karlk, grnrdeki sonucuna bakp M. de Charlus'te byle bir aba olmamasna sevinmemek de mmkn deildi; o, Guermantes maliknesindeki ahap ilerinin byk blmn evine getirtmi, yeeni gibi modern tarz mobilyalarla, Lebourg'lar ve Guillaumin'lerle deitirmemiti. te yandan, unu da kabul etmek gerekir ki, M. de Charlus'n ideali gayet suniydi ve ideal kelimesiyle bu sfat badatrlabilirse, sanatsal olduu kadar sosyetikti. Atalar iki asr nce krallk devrinin btn anna, ihtiamna karm olan, son derece gzel ve az bulunur

derecede kltrl kimi kadnlarda M. de Charlus yle bir kibarlk bulurdu ki, sadece onlarla birlikte olmaktan holanrd; phesiz kendilerine yeminlerle ilan ettii hayranl samimiydi, ama isimlerinin artrd ok sayda tarih ve sanatsal an da bu hayranln iinde nemli bir yer kaplyordu; bir aydnn, Horatius'un, belki etkilenmeden okuyaca gnmz iirleri kadar deerli olmayan bir "od"unu okumaktan duyduu hazzn kaynanda, antik a hatralarnn da olmas gibi. M. de Charlus iin bu kadnlarn her biri, gzel bir burjuvayla kyaslandnda, bir yolu veya dn canlandran ada bir tabloyla kyaslandnda, tarihini bildiimiz eski tablolar gibiydi; bu tablolar sipari etmi olan papa veya kraldan balayarak, ba, sat, gasp veya miras yoluyla elde etmi kiilerin her biri, bize bir olay, en azndan tarih nem tayan bir evlilii, dolaysyla, renmi olduumuz bilgileri hatrlatr, onlara yeni bir yarar kazandrr, hafzamzn veya bilgi daarcmzn zenginlik duygusunu artrr. M. de Charlus, kendisininkine benzer bir nyargnn, bu birka soylu hanmn kendileri kadar soylu olmayan kadnlarla iliki kurmalarn engellemesinden memnundu; bu sayede el dememi soyluluklaryla hayranlna sunulmu olan bu hanmlar, pembe mermerden dz stunlaryla desteklenen, zamann en ufak bir deiiklik yapmad XVIII. yzyl cepheleri gibiydiler. M. de Charlus, bu kadnlarn gerek ruh ve yrek asaletim yceltir, yapt bu kelime oyunuyla kendini kandrrd; bu yozlam kavramn, aristokrasi, gnl ycelii ve sanat karmnn aldatmacas, bu cinasta yatyordu, ama cazibesi de oradayd; bu cazibe, bykannem gibi insanlar asndan tehlikeliydi; nk bykannem, sadece ka kuaktr soylu olduuyla ilgilenen ve gerisine aldrmayan bir soylunun daha

kaba, ama daha saf nyargsn fazlasyla gln bulaca halde, bir ey karsna manevi stnlk grnmnde kt zaman savunmasz kalrd; o kadar ki, prensler onun gznde, bir La Bruyre, bir Fnelon tarafndan eitildikleri iin, btn insanlardan daha imrenilecek durumdaydlar. U Guermantes'lar bizden Grand-Hotel'in nnde ayrldlar; le yemeine Lksemburg Prensesi'ne gidiyorlard. Bykannem Mme de Villeparisis'ye, Saint-Loup da bykanneme veda ederken, o ana kadar benimle tek kelime konumam olan M. de Charlus birka adm geri gelip yanmda durdu, "Bu akam yemekten sonra aym teyzem Mme de Villeparisis'nin dairesinde ieceim," dedi. "Umarm muhterem bykannenizle birlikte sizi de aramzda grme zevkini bana balarsnz." Sonra markizin yanna dnd. Gnlerden pazar olduu halde, otelin nnde mevsim banda olduundan fazla fayton yoktu. Bilhassa noterin kars, her defasnda bir araba kiralayp Cambremer'lere gitmemeyi pek masrafl bulduundan, odasnda kalmay tercih ediyordu. "Madame Blandais rahatsz m?" diye soruyorlard notere. "Bugn kendisini hi grmedik." "Biraz ba aryor, bu scak, bu frtna yznden. En ufak bir eyden etkileniyor; ama bu akam herhalde grrsnz. Ben inmesini tavsiye ettim. Bence iyi gelir." Ben M. de Charlus'n bizi bu ekilde teyzesine davet etmekle - nceden ona haber verdiinden phe etmiyordumsabah gezintisi srasnda bana gsterdii kabal tamir etmek istediini dnmtm. Ama Mme de Villeparisis'nin salonuna girdiimde yeenini selamlayabilmek iin etrafnda nafile dnp durdum; tiz bir sesle ailesinden biri hakknda epeyce karalayc bir hikye anlatmakta olan M. de Charlus'le

bir trl gz gze gelemiyordum; kendisini varlmdan haberdar etmek zere epeyce yksek sesle iyi akamlar dilemeye karar verdim, ama beni fark etmi olduunu anladm; nk daha benim azmdan tek kelime kmadan, tam eildiim anda, iki parman, skaym diye uzatm olduunu grdm; baklarn bana evirmedii gibi, konumasna da ara vermemiti. Anlalan beni grp belli etmemiti; o zaman fark ettim ki asla muhatab zerinde sabitlenmeyen baklar, srekli olarak drt bir yanda geziyordu; rkm hayvanlarn, bir yandan azlar laf yapp kaak mallarn sergilerken, bir yandan hi balarn evirmeden ufukta polisin ortaya kabilecei eitli noktalar gz hapsinde bulunduran seyyar satclarn gzleri gibi. Bu arada, geldiimize sevinen Mme de Villeparisis'nin, ziyaretimizi beklemiyormu gibi grnmesine biraz armtm; M. de Charlus'n bykanneme sylediklerini duyunca daha da ok ardm: "Aa, bizi ziyarete gelmeniz ne kadar iyi fikir, yle deil mi teyzeciim?" phesiz markizin biz girdiimizdeki aknln fark etmiti ve tonu belirlemeye, "la" sesini vermeye alkn bir adam olarak, bu aknl sevince evirmek iin kendisinin sevindiini, geliimizin yaratmas gereken duygunun sevin olduunu belirtmesinin yeterli olacan dnyordu. Hesab doruydu; yeenini ok sayan ve ne kadar zor beendiini bilen Mme de Villeparisis, birden bykannemde yeni meziyetler kefetmi gibiydi; ona srekli ikramda bulunuyordu. Ama ben M. de Charlus'n, daha bu sabah yapt gayet ksa, ama grnrde ok bilinli, dnlm daveti birka saat iinde unutmu olmasna, tamamen kendisine ait bir fikre, bykanneme aitmi gibi "iyi fikir" demesine akl erdiremiyordum. Bir insann niyetiyle ilgili gerei kendisine sorarak renemeyeceimizi

ve muhtemelen fark edilmeden geecek bir yanl anlalmann, safa bir srardan daha zararsz olduunu kavradm yaa kadar kaybetmediim bir doruluk akyla, "Ama beyefendi," dedim, "hatrlyorsunuz deil mi, bu akam gelmemizi siz istemitiniz benden?" M. de Charlus'n sorumu iittiini ele veren tek bir hareket, tek bir ses olmad. Bunun zerine, muhatabnn vermemeye kararl olduu baz bilgileri elde edebilmek iin iyi niyetle, ylmadan, nafile uraan diplomatlar ya da aralan alm genler gibi, sorumu tekrarladm. M. de Charlus yine bir karlk vermedi. ok ykseklerden ahsiyetleri ve eitimleri yarglayan kiilere mahsus bir tebessmn, dudaklarnda hafife gezindiini grr gibi oldum. Kendisi herhangi bir aklamada bulunmaya yanamad iin, ben kendi kendime bir aklama bulmaya altm, ama birok aklama arasnda tereddt etmekten teye varamadm; bunlarn hibiri de doru olmayabilirdi. Belki sabah sylediklerini hatrlamyordu ya da belki ben yanl anlamtm... Daha byk ihtimalle, gururu sebebiyle, kmsedii insanlarla iliki kurmak ister gibi grnmeyi arzulamyor, gelilerinin sebebini onlarn zerine atmay tercih ediyordu. Ama eer bizi kmsyorduysa, gelmemizi, daha dorusu bykannemin gelmesini niye istemiti? (O gece boyunca ikimizden sadece bykannemle konutu, bana ise tek kelime etmedi.) Hem bykannemle, hem de Mme de Villeparisis'yle byk bir coku iinde konuuyor, bir locann dibinde saklanr gibi adeta onlarn arkasna gizleniyor, arasra delici gzlerinin aratrc baklarn evirip, sanki yzm zlmesi zor bir el- yazmasym gibi ciddiyetle, kaygyla yzme bakmakla yetiniyordu.

phesiz bu gzler olmasa, M. de Charlus'n yz birok yakkl erkeinkine benzerdi. Daha sonra Saint-Loup dier Guermantes'lardan sz ederken, "Onlar Palamede Daym gibi tepeden trnaa byk soylu havas tamazlar kesinlikle," diyerek soyluluk ve aristokrat kibarl havasnn katiyen esrarengiz ve yeni olmadn, benim zorlanmadan, zel bir ey hissetmeden tanyabildiim unsurlardan olutuunu doruladnda, hayallerimden birinin dalp yok olduunu hissedecektim. Ama M. de Charlus, ince bir pudra tabakasnn hafif bir tiyatro surat grnm verdii bu yzn ifadesini istedii kadar smsk kapatsn, gzler, tkayamad tek atlak, tek mazgal delii gibiydi ve bu delikten, bulunduumuz konuma gre, adeta ierideki, zerinde tam bir hkimiyet kurmadan onu iinde tayan kiiye bile gven vermeyen, dengesi her an bozulabilecek, her an patlamak zere olan bir fzenin yansmasn, birden zerinizde hissediyordunuz; bu gzlerin ihtiyatl, srekli huzursuz ifadesi ve gzlerin evresinde, iyice aa inmi mor halkalarla birlikte btn ehrede beliren yorgunluk, bu yz ne kadar dzgn ve alml olsa da, tannmak istemeyen, klk deitirmi, tehlike altnda gl bir insan veya sadece tehlikeli ama trajik bir adam akla getiriyordu. Dier insanlarn ilerinde barndrmad ve sabah kendisini Casino'nun orada grdmde M. de Charlus'n bakn benim iin bir bilmece haline getiren srm ne olduunu tahmin edebilmek isterdim. Oysa o bakn imdi, ailesi hakknda edindiim bilgilerden sonra, bir hrszn bak olduuna da, konumalarndan yola karak bir delinin bak olduuna da inanmam mmkn deildi. Bykanneme kar gayet kibar olduu halde bana kar bu kadar souk olmas, belki kiisel bir nefretten kaynaklanmyordu; nk genelde,

kusurlarndan hep byk bir hogryle sz ettii kadnlara kar ne kadar iyi niyetliyse, erkeklere, zellikle genlere kar, kimi kadn dmanlarnn kadnlara olan nefretini hatrlatan iddetli bir nefreti vard. Aileden veya Saint-Loup'nun yakn dostlarndan iki "jigolo"dan Saint-Loup tesadfen sz ettiinde, M. de Charlus, her zamanki soukluuyla elien, neredeyse yrtc bir ifadeyle, "Aalk herifler," dedi. Bugnn genlerinde zellikle ar kadns olmay eletirdiini anladm. "Hepsi tam birer kadn," diyordu, hor- gryle. Ama bir erkein srmesini istedii, asla yeterince enerjik ve erkeksi bulmad hayatn yannda hangi hayat kadns gibi grnmezdi ki? (M. de Charlus yryerek yapt yolculuklarda, saatlerce yrdkten sonra stnden alevler fkrr halde, buz gibi nehirlere atard kendini.) Bir erkein tek bir yzk takmasna tahamml yoktu. Ama bu erkeksilik taraftarl, en ince duyarllklara sahip olmasn engellemiyordu. Mme de Villeparisis, bykanneme Mme de Sevigne'nin kalm olduu bir atoyu anlatmasn yeeninden rica edip bu arada o can skc Mme de Grignan'dan ayr olmann strabnda biraz edebiyat bulduunu da eklediinde, yle cevap verdi: "Aksine hibir ey bana bu kadar gerek gelmiyor. Zaten o dnem, bu tr duygularn iyice anlald bir dnemdi. La Fontaine'in, ryasnda biraz zgn grd arkadana koan Mnomotapa yerlisi, dier gvercinin yokluundan daha kt bir ey olmadn anlayan gvercin, belki size Mme de Sevigne'nin kzyla yalnz kalaca an iple ekmesi kadar abartl geliyordur teyzeciim. Kzndan ayrlrken syledii szler ne kadar gzeldir: 'Bu ayrlk ruhuma vcut ars gibi

hissettiim bir ac veriyor. Ayryken insan saatler konusunda ok cmerttir. stedii bir zamann iinde ilerler.' " Bykannem, Mektuplardan tpk kendisinin sz edecei ekilde sz edilmesine baylmt. Bir erkein bu mektuplar bu kadar iyi anlayabilmesine aryordu. M. de Charlus'te kadnca bir hassasiyet ve incelikler buluyordu. Daha sonra bykannemle ikimiz yalnz kalp kendisinden sz ettiimizde, herhalde bir kadn, annesi veya sonralar, ocuklar olduysa kz tarafndan derin bir biimde etkilendiini dndk. Ben SaintLoup'nun metresinin, grne gre onda brakm olduu, birlikte yaadklar kadnlarn erkekleri ne kadar incelttiini fark etmemi salayan etkiye dayanarak, "Bir metres," diye dndm. "Herhalde kzyla bir araya geldiinde bu sefer de konuacak ey bulamyordu," diye cevap verdi Mme de Villeparisis. "Bulmaz olur mu; belki kendisinin 'ikimizden baka kimsenin fark etmedii hafiflikte' dedii eylerdi, ama olsun. Ne olursa olsun, kznn yaknndayd. La Bruyre bunun her ey demek olduunu syler: 'Sevdiimiz insann yannda olunca, konumak, hi konumamak, hepsi birdir.' Hakl; tek mutluluk budur," diye ekledi M. de Charlus hznl bir sesle; "fakat maalesef hayat yle kt dzenlenmitir ki, bu mutluluu da ok ender tadarz; Mme de Svign netice itibaryla bakalar kadar acnacak durumda deildi. Hayatnn byk bir blmn sevdiinin yannda geirdi." "Unutma ki burada bir ak deil, kz sz konusuydu." "Ama hayatta nemli olan, neyin sevildii deil, sevmektir," dedi M. de Charlus, yetkili, tartmaya mahal vermeyen bir tavrla, neredeyse kestirip atarak. "Mme de

Svign'nin kzna olan hisleri, Racine'in Andromakhe veya Phaidra'da anlatt tutkuya benzetilmeye, gen Svign'nin metresleriyle olan sradan ilikilerinden ok daha fazla layktr. Bir mistiin tanrsna olan sevgisi de yle. Akn etrafna ektiimiz ar dar snrlar, tamamen hayat hakkndaki muazzam cehaletimizden kaynaklanr." "Andromakhe ve Phaidra'y ok mu seviyorsun?" diye sordu Saint-Loup daysna, hafife kmser bir tonda. "Racine'in her trajedisinde, Monsieur Victor Hugo'nun btn dramlarndan daha fazla gerek vardr," diye cevap verdi M. de Charlus. "Dnya gerekten korkun," dedi Saint-Loup kulama. "Racine'i Victor'a tercih etmek, aka bir yana, muazzam bir ey!" Daysnn szleri onu gerekten zmt, ama "aka bir yana" ve bilhassa "muazzam" demenin zevki, onun iin bir teselliydi. M. de Charlus, sevdiinden uzakta yaamann znts konusundaki bu fikirleriyle (bu fikirler, bykannemin bana, Mme de Villeparisis'nin yeeninin, baz eserleri teyzesinden daha iyi kavradn ve daha da nemlisi, kendisini kulp insanlarnn oundan ok daha yksek bir seviyeye getiren bir yan olduunu sylemesine yol aacakt), erkeklerin gerekten nadir olarak sergiledii bir duygu inceliini ortaya koymakla kalmyordu; ara seslerin gelitirilmemi olduu, ark sylerken bir delikanlyla bir kadnn karlkl det yapt hissini uyandran kimi kontralto seslere benzeyen sesi bile, bu ince dnceleri ifade ettii anlarda, tiz notalarda beklenmedik bir yumuaklk kazanyor ve sanki efkat saan bir nianllar, kz kardeler korosu ieriyordu. Ancak, M. de Charlus'n kadnsln her trlsne olan nefretiyle, sesinde ba-

rndrmaktan byk rahatszlk duyaca gen kzlar srs, duygu paralarnn yorumlanmas ve perde deiimiyle snrlanmyordu. M. de Charlus konuurken, bu koronun yatl rencilere veya yosmalara zg tiz, canl gllerinin, dedikoducu, kurnaz bir fesatlkla insanlar nian ald duyuluyordu. Marie-Antoinette'in de kalm olduu, bahesi Le Ntre tarafndan tasarlanm, ailesine ait bir malikneyi imdi zengin maliyeci Israel'lerin satn alm olduunu anlatt. "Bu insanlarn soyad olan Isral, bir zel isimden ok, cinse dein, etnik bir terim gibi geliyor bana. Kimbilir, belki de bu tr insanlarn soyad yoktur, sadece dhil olduklar toplulukla adlandrlyorlardr. Hi nemi yok tabii! Guermantes'larn maliknesiyken Israel'lerin mlkiyetine gemesi!!!" diye haykrd. "Blois atosunun bir odasn gezdirirken, bekinin bana syledii szleri hatrlatyor: 'Mary Stuart burada dua edermi; imdi ben sprgelerimi koyuyorum buraya.' Doal olarak, erefi lekelenmi olan bu maliknenin bahsini bile duymak istemiyorum, tpk kocasn terk eden yengem Clara de Chimay'nin adn duymak istemediim gibi. Ama maliknenin henz bozulmamken ekilmi bir fotorafn saklyorum; ayn ekilde, prensesin, iri gzlerinin kuzenimden baka kimseyi grmedii zamanki bir fotorafn da saklyorum. Fotoraf, gerein bir kopyas olmaktan kp bize artk mevcut olmayan eyleri gsterdiinde, yoksun olduu haysiyeti bir lde kazanm oluyor. Size bir fotorafn verebilirim, madem bu tr mimariyle ilgileniyorsunuz," dedi bykanneme. O srada, cebindeki ilemeli mendilin renkli eritlerinin cebin dna tatn fark edip ok sklgan, ama hi de masum olmayan bir kadnn, gereksiz bir utangalkla mstehcen kabul ettii

cazibesini gizlerkenki rkek yz ifadesiyle, mendili aceleyle cebine soktu. "Dnsenize," diye devam etti, "adamlar ilk i olarak Le Ntre'un bahesini yktlar; Poussin'in bir tablosunu paralamak kadar byk bir su. Bu Israel'ler bu yzden hapiste olmalydlar. Geri," diye ekledi glmseyerek, bir an durakladktan sonra, "herhalde baka birok sebeple de hapiste olmalar gerekirdi ya... Her neyse, bu binalarn nnde bir ngiliz bahesinin nasl grndn tahmin edersiniz." "Ama ev Petit Trianon'la ayn slupta dedi Mme de Villeparisis, "Marie-Antoinette oraya pekala bir ngiliz bahesi yaptrmt." "Her eye ramen Gabriel'in cephesinin gzelliini bozan bir bahe," diye cevap verdi M. de Charlus. "Tabii ki imdi Le Hameau'yu ykmak vahet olurdu. Ama zamann ruhu ne olursa olsun, yine de bu konuda Mme Israel'in bir kaprisinin, kralienin hatras kadar saygn olduunu sanmyorum." Bu arada bykannem, Saint-Loup'nun srarna ramen odama kp yataym diye bana iaret etmiti; Saint-Loup M. de Charlus'n yannda, geceleri uyumadan nce sk sk kapldm hzne deinerek beni mthi utandrmt; days herhalde bunu hi mi hi erkeke bulmamta. Birka dakika daha oyalanp gittim; biraz sonra, odamn kaps alndnda kim diye sorup M. de Charlus'n sert sesini duyunca epeyce ardm: "Ben Charlus. Girebilir miyim beyefendi?" eri girip kapy kapattktan sonra, "Beyefendi," dedi, ayn sert tonda, "yeenim demin uyumadan nce bir sknt hissettiinizi, ayrca Bergotte'un kitaplarna da hayran olduunuzu sylyordu. Bavulumda herhalde bilmediiniz bir kitab vard; mutlu

olmadnz bu dakikalar geirmenize yardmc olur diye getirdim." M. de Charlus'e duygulanarak teekkr ettim ve Saint-Loup'nun gece yaklarken rahatszlandm konusunda syledikleri, beni kendisinin gznde olduumdan da aptal duruma drr diye aksine, korkmu olduumu syledim. "Yok canm," dedi, sesi yumuayarak. "Belki ahsi bir deeriniz yoktur, bilemem, o kadar az insanda olan bir ey ki! Ama hi deilse bir sre iin, genliiniz var, bu da daima cazip bir eydir. Zaten en byk aptallk, insann kendi hissetmedii duygular gln bulmas, ayplamasdr beyefendi. Ben geceyi severim, siz geceden korktuunuzu sylyorsunuz; ben gl kokusunu severim, bir dostum var, gl kokusu ateini ykseltir. Sanyor musunuz ki bu yzden benden daha deersiz olduunu dnyorum? Ben her eyi anlamaya alrm, herhangi bir eyi mahkm etmekten de kanrm. Her neyse, siz yine de fazla ikyet etmeyin; bu zntlerin ac vermediini syleyecek deilim, bakalarnn anlayamayaca eyler iin insann ne kadar azap ekebileceini bilirim. Ama hi deilse sevginizi bykannenize yneltmekle doru hareket etmisiniz. Onu ok gryorsunuz. Ayrca sakncasz bir sevgi, yani karlk gren bir sevgi demek istiyorum. Ayn eyi syleyemeyeceimiz o kadar ok durum vardr ki!" Odada bir aa bir yukar yryor, kh bir eyaya bakyor, kh bir bakasn eline alyordu. Bana syleyecei bir ey varm ve nasl ifade edeceini bilemiyormu duygusuna kaplmtm. "Yanmda Bergotte'un bir kitab daha var, onu da vereyim size," diye ekledi ve zile bast. Birka saniye sonra bir komi gel -

di. "efgarsonu gnderin bana. Burada verilen ii akllca yapabilecek baka kimse yok," dedi M. de Charlus kibirli bir tavrla. "Monsieur Aim'yi mi beyefendi?" diye sordu komi. "Adn bilmiyorum; durun bakaym, evet, hatrladm, Aim diye seslenildiini duymutum. abuk olun, acelem var." "Hemen gelir beyefendi, biraz nce aada grdm kendisini," dedi komi, her eyden haberdar grnmek isteiyle. Aradan epey bir zaman geti. Komi geri geldi. "Beyefendi, Monsieur Aim yatm. Ama ben istediinizi yapabilirim." "Olmaz, uyandrverin kendisini." "Mmkn deil beyefendi, burada yatmyor." "yleyse bizi rahat brakn." Komi gittikten sonra, "ok naziksiniz beyefendi," dedim; "Bergotte'un bir kitab bana yeter." "Aslnda bence de yle." M. de Charlus yrmekteydi. Birka dakika byle geti; sonra, birka saniyelik bir duraksamann ardndan birok kez hamle yaptktan sonra, kendi etrafnda dnd ve tekrar kam gibi bir sesle, "yi geceler beyefendi," deyip gitti. O akam ifade ettii btn yce duygulardan sonra, M. de Charlus'n Balbec'teki son gn olan ertesi gn, sabah plajda ben denize girmek zere ilerlerken, bykannemin beni denizden kar kmaz beklediini haber vermek zere yanma yaklaan baronun ensemi imdikleyerek baya bir samimiyet ve glle syledii szler beni ok artt: "Ama yal bykanne kimin umurunda, deil mi? Seni edepsiz!" "Olur mu beyefendi, ben bykannemi ok severim!" "Beyefendi," dedi buz gibi bir tavrla, bir adm gerileyerek, "henz gensiniz, bundan yararlanp iki eyi renseniz iyi olur: Birincisi, bir ey ima ediyormusunuz duygusunu yaratmamak iin, fazlasyla doal olan duygular ifade

etmekten kanmak; ikincisi de, size sylenen eyin anlamn iyice kavramadan hurra diye cevap vermeye kalkmamak. Bu nlemi bir dakika nce alm olsaydnz, sarlar gibi yerli yersiz konuur grnmekten kanr ve mayonuzun zerindeki apa naklarnn glnlne bir yenisini eklememi olurdunuz. Size verdiim Bergotte'a ihtiyacm var. Bir saat iinde o gln isimli, salksz efgarsonla kitab bana gnderin; herhalde bu saatte uyumuyordur. Size dn gece genliin cazibesinden sz etmekle fazla erken davrandm bana fark ettirmi oldunuz; genliin aknlna, dncesizliine, anlayszlna dikkatinizi ekseymiim, size daha ok faydas olurmu. Bu ksa duun salnza deniz banyonuz kadar iyi geleceini umarm beyefendi. yle hareketsiz durmayn ama, trsnz. yi gnler beyefendi." Herhalde bu szlerinden pimanlk duymu olacak ki, bir sre sonra, bana dn verdii, benim de "darda" olan Aime'yle deil, asansrcyle yolladm kitab - kapana gmlm deri levhann zerinde bir unutmabeni dal kabartmas bulunan, maroken bir cilt iinde - bana gnderdi. M. de Charlus gittikten sonra, Robert'le ben nihayet Bloch'lara akam yemeine gidebildik. Bu kk davet srasnda anladm ki, arkadamzn glmekte hi zorlanmad, aslnda pek komik olmayan hikyeler baba Bloch'un hikyeleriydi ve "son derece ilgin bir adam" da, daima, babasnn bu ekilde tarif ettii bir arkadayd. Hepimizin, ocukluumuzda hayran olduumuz birtakm insanlar vardr: ailenin geri kalanndan daha esprili bir baba, bizim gzmzde, aklad metafizikten payn alm olan bir retmen, (Bloch'un benim iin olduu gibi) biz hl

sevdiimiz srada Musset'nin Tanr Umudu'nu aalayan, biz stat Leconte'a veya Claudel'e geldiimizde sadece Saint-Blaise parknda, La Zuecca'da, Razydnz halinizden, ok memnundunuz msralaryla coan, bir de u msralar ekleyen: yidir Padova, gzel yerdir, Ne byk hukuk doktorlar vardr orada... Ama ben asl msr bulamacn severim... ...Siyah peleriniyle geerken O Pelerinli31 ve btn "Geceler"den bir tek u msralar hatrlayan: Le Havre'da, Atlantik'le yz yze; Venedik'te, korkun Lido'da; Soluk renkli Adriyatik'in solup gittii yerde, Bir mezarda, imenlerin ortasnda; bizden daha ileride bir arkadamz. Kr krne hayran olduumuz kiilerin yle eylerini kaydeder, hayranlkla aktarrz ki, bunlardan ok daha stn olan birok eyi, srf deerine gre yargladmzda, serte reddederiz; tpk bir yazarn, gerek olduklar gerekesiyle romannda kulland "vecizeler"in ve kiilerin, canl bir btnln iinde, aksine durgun, vasat blmler oluturmas gibi. Saint-Simon'un, phesiz kendine hayran olmadan
31 Sicilya'nn Catania ilinde siyah ipek pelerin yosmalarn giysisiydi ve yosmalar da bu zel tr pelerinin adyla anlrd.

yazd portreleri, hayranla deerdir; oysa tand zeki insanlarn ok ho diye anlatt esprileri ya snk kalm, ya anlalmaz olmutur. Mme Cornuel veya XIV. Louis'den son derece incelikli, renkli diye naklettii szleri, kendisi uydurmaya tenezzl etmezdi; ayn eyi baka birok insanda gzlemek mmkndr; ierdii eitli yorumlardan, imdilik bir tanesini hatrlamamz yeterli: insann, "gzlem" yapt zamanki zihinsel seviyesi, yaratrkenki seviyesinden ok daha alaktadr. Yani arkadam Bloch'un iinde, olundan krk yl geride, tuhaf anekdotlar anlatan, bunlara somut, gerek M. Bloch kadar glen bir baba Bloch bulunmaktayd; nk baba Bloch'un, dinleyenler hikyesinin iyice tadna varabilsin diye her hikyenin son kelimesini iki kere tekrarladktan sonra patlatt kahkahaya, sofrada babasnn hikyelerini selamlamay ihmal etmeyen arkadamn grltl kahkahas elik ediyordu. te bu yzden, gen Bloch, son derece zekice szler syledikten sonra, ailesinden ald miras ortaya koyarak, baba Bloch'un (tpk redingotu gibi) sadece olunun, gzn kamatrma zahmetine deecek birini - bir hocasn, birincilik dllerini silip spren bir arkadan, o gece SaintLoup ve beni - getirdii nemli gnlere saklad vecizelerden bazlarm, belki otuzuncu defa, anlatrd bize. Mesela: "RusJapon Sava'nda, hangi kesin sebeplerle Japonlarn yenileceini, Ruslarn galip geleceini kantlarla destekleyerek, bilgelikle tahmin etmi, byk bir sava uzman" veya: "Siyaset evrelerinde byk bir maliyeci, mali evrelerde de byk bir siyaseti olarak tannan ok deerli bir adamdr." Bunlar, biri Rothschild Baronu'na, dieri Sir Rufus Israel'e ait iki hikyeyle yer deitirebiliyordu; bu ahsiyetlerden, M. Bloch'un

kendilerini bizzat tand izlenimini uyandrabilecek, iki anlama gelebilecek ekilde sz edilirdi. Ben de ayn tuzaa dtm ve baba Bloch'un Bergotte'tan sz edi ekline bakp, onun da eski dostlarndan biri olduunu zannettim. Oysa M. Bloch btn mehurlar "tanmadan", tiyatroda veya sokakta uzaktan grerek tanrd sadece. Ayrca, kendi ehresinin, adnn, ahsiyetinin de onlara yabanc olmadn ve onu grdklerinde ou kez selam verme arzularn bastrmak zorunda kaldklarn hayal ederdi. Sosyete mensuplar, yetenekli, zgn kimselerle tansalar, yemee davet etseler de, bu onlar daha iyi anladklar anlamna gelmez. Ama sosyetede bir sre bulunduktan sonra, bu evre insanlarnn aptall, mehurlarn sadece "tanmadan" tannd silik evrelerde yaamay fazlasyla istememize, orada fazlasyla zek bulunduunu zannetmemize yol aar. Bunun farkna, Bergotte'tan sz ederken varacaktm. Evde hayran olunan tek kii M. Bloch deildi. Arkadam kz kardeleri tarafndan daha da ok beeniliyor, kafasn tabana gmerek, homurdanr gibi srekli tersledii kz kardelerinin, glmekten gzlerinden ya geliyordu. Zaten kzlar da Bloch'un lisann benimsemiler, gayet gzel renmilerdi; sanki mecburi lisan buydu, zeki insanlar bir tek bu dili kullanabilirdi. Biz eve gittiimizde, en byk abla, kz kardelerinden birine, "Git ihtiyatl babamzla saygdeer annemize haber ver," dedi. "Kancklar," dedi Bloch kzlara, "size Doncieres'den, atlaryla mehur cilal tatan evler diyarna, birka gnlne gelmi olan, mzra sratli svari SaintLoup'yu takdim ederim." Bloch kltrl olduu kadar baya da olduu iin, sylevi genellikle Homeros'a pek yakmayacak bir espriyle son bulurdu: "Gzel tokal pepos'larmz biraz ka-

patn bakalm, ne bu tantana? Karnzda babam yok ya!" Bunun zerine, Bloch kz kardeler bir kahkaha tufan iinde glmekten yarlrlard. Arkadam Bloch'a, Bergotte okumam tavsiye etmekle bana ne byk mutluluklar yaatm olduunu, Bergotte'un kitaplarna bayldm syledim. Bergotte'u sadece uzaktan tanyan, hayatn sadece parter dedikodularndan bilen baba Bloch, Bergotte'un eserlerini de ayn derecede dolayl bir ekilde, grnrde edeb hkmler araclyla reniyordu. Bolua selam verilen, yanlg iinde hkme varlan yarm yamalaklarn dnyasnda yayordu. Bu dnyada, yetersizlik ve yanlg, gveni azaltmaz; aksine artrr. ok az sayda insan parlak ilikilere, derin bilgilere sahip olabildiinden, bunlardan yoksun olanlar, izzetinefsin saaltc bir mucizesiyle, kendilerini en imtiyazl durumda zannederler; nk toplumun basamaklarnn yle bir perspektifi vardr ki, her kademedekiler kendilerini en iyi konumda grrler ve tanmadan adlandrp iftira ettikleri, anlamadan yarglayp kmsedikleri en soylu insanlar, kendilerinden daha ayrcalksz, daha ksmetsiz, daha acnacak durumda bulurlar. Pek parlak olmayan kiisel stnlklerin izzetinefis tarafndan oaltlmasnn, her insana, ihtiyac olan, bakalarnnkinden daha yksek bir mutluluk dozunu salamaya yetmeyecei durumlarda bile, aradaki fark kapatacak bir istek mevcuttur. stek aalayc cmlelerle ifade ediliyorsa, "Onunla tanmak istemiyorum," cmlesinin, "Onunla tanmam imknsz," diye tercme edilmesi gerekir. Zihinsel anlam budur. Ama duygusal anlam, gerekten, "Onunla tanmak istemiyorum"dur. Bunun doru olmadn biliriz, yine de yalan deildir sylediimiz; yle hissettiimiz iin yle

syleriz; bu da mesafeyi aradan kaldrmaya, yani mutluluu salamaya yeter. Benmerkezcilik bu ekilde her insann dnyay, kral olan kendisinin altnda, basamaklar halinde grmesine izin verdiinden, M. Bloch sabah kakaosunu ierken daha yeni at gazetede bir makalenin altnda Bergotte imzasn grd zaman acmasz bir kral olma lksn kendine tanr, Bergotte'a ltfen, ksa bir celse balar, kararn aklar ve kaynar kakaosundan ald her yudumda, "Bu Bergotte'u artk okumak mmkn deil. Hem kaba, hem skc. Gazeteye abone olduuna piman ediyor insan. Bir yn dolamba! Laf kalabal!" diye tekrarlamann huzurlu zevkini yaard. Sonra bir tereyal ekmek dilimi daha alrd. Baba Bloch'un bu hayal nfuzu aslnda kendi alg snrlarnn biraz dna da tamt. Bir kere, ocuklar onu stn bir insan olarak gryorlard. ocuklar daima anne babalarn ya azmsama, ya da yceltme eilimindedirler; iyi bir evlat iin, ona hayran olmas iin mevcut btn nesnel nedenlerden bamsz olarak, babas daima babalarn en iyisidir. stelik, bu nedenler M. Bloch'ta kesinlikle mevcuttu: tahsilli, dnceli, ailesine dkn bir adamd. Aile evresinde sevilmesinin bir sebebi de, sosyetede insanlar esasen gln bir lye ve yanl ama sabit kurallara gre, dier k insanlarn tamamyla kyaslanarak deerlendirildii halde, burjuva yaantsnda yemeklerin ve davetlerin, ho ve elenceli bulunan, sosyetede iki akam bile tutunamayacak kiilerin etrafnda dnmesiydi. Bununla birlikte, aristokrasinin suni unvanlarnn bulunmad bu evrede, onlarn yerine daha da anlamsz unvanlar konur. te bu yzden, aile ve hatta uzak akraba evresinde, M. Bloch, by ve burnunun st ksm benzedii

ileri srlerek, "Aumale Dk'nn ikizi" diye anlrd. (Komiler muhitinde de, kasketini ters takp ceketini iyice skarak kendisine yabanc bir subay havas verdiini zanneden bir tanesi, arkadalarnn gznde bir ahsiyet saylmaz m?) Aradaki benzerlik son derece belirsizdi, ama adeta bir unvan gibiydi, "Prens Murat m? Hangisi? Napoli Kraliesi mi?" der gibi, "Bloch mu? Hangisi? Aumale Dk m?" denirdi. Bu ve birtakm baka ufak gstergeler, akraba evresinde kendisine szmona bir stnlk kazandrmaya yetiyordu. Bir araba sahibi olacak kadar ileri gitmeyen M. Bloch, baz gnler irket'ten iki atl, ak bir fayton kiralar ve Boulogne Orman'nda, iki parma akanda, iki parma enesinin altnda, kayklm vaziyette gezinirdi; kendisini tanmayan insanlar bu yzden yapmack bulsa da, ailede herkes Salomon Amca'nn klkta Gramont-Caderousse'a ta kardna kaniydi. ldkleri zaman, bir bulvar restorannda gazetenin yaz ileri mdryle ayn masay paylat iin Le Radical gazetesinin sosyete stununda "Parislilerin yakndan tand bir sima" diye tanmlanan insanlardand. M. Bloch, SaintLoup'yla bana, Bergotte'u niye selamlamadn Bergotte'un gayet iyi bildiini, bu yzden onu tiyatroda veya kulpte grnce hemen gzlerini kardn syledi. Saint-Loup, bu kulbn, eskiden babasnn bakanlk yapm olduu Jockey Kulb olamayacan dnp kzard. te yandan, olduka kapal bir kulp olsa gerekti; nk M. Bloch, bugn olsa Bergotte'un kabul edilmeyeceini sylemiti. Bu yzden, SaintLoup, "karsndakini azmsama" korkusu iinde, sz konusu kulbn Royale Soka Kulb olup olmadn sordu; SaintLoup'nun ailesi tarafndan "alaltc" bulunan bu kulbe baz Yahudilerin kabul edildiini biliyordu. "Hayr," dedi M. Bloch,

umursamaz, gururlu ve utanm gibi bir tavrla, "kk, ama ok daha ho bir kulp, Ganaches Kulb. Gsteriin hi ho karlanmad bir kulptr." "Bakan Sir Rufus Isral deil mi?" diye sordu gen Bloch; babasna erefli bir yalan uydurma frsat tanmaktayd; Saint-Loup'nun gznde bu maliyecinin kendi gzndeki gibi bir itibar olmadn hi bilmiyordu. Gerekte Ganaches Kulb'ne Sir Rufus Israel deil, yannda alanlardan biri yeydi. Ama patronuyla aras ok iyi olduundan, byk maliyecinin kartvizitlerini yannda tar, M. Bloch Sir Rufus'n yneticisi olduu bir hatta seyahat edecei zaman kendisine bir kart verirdi; baba Bloch bunu, "Kulbe urayp Sir Rufus'ten referans alacam," diye ifade ederdi. Kartvizit kendisine kondktrlerin gzn kamatrma imkn verirdi. Bloch kz kardeler, Bergotte'la daha ok ilgilendiler; Ganaches konusunu bir yana brakp Bergotte'a dnmek iin, en kkleri, dnyann en ciddi ifadesiyle aabeyine sordu (yetenekli insanlar tanmlamak iin aabeyinin kulland ifadelerden bakas bulunmadn zannediyordu): "Bu Bergotte sahiden olaanst bir tip mi? Byk herifler kategorisinden, Villiers ve Catulle gibi tiplerden mi?" "Kendisiyle birok genel provada karlatm," dedi M. Nissim Bernard. "Sakar bir adam, Schlemihl gibi bir tip." Chamisso'nun masalna bu ekilde bir atf yaplmasnn bir zarar yoktu, ama Schlemihl sfat, aile arasnda kullanm M. Bloch'un ok houna giden ama yabanclarn yannda kullanlmasn baya ve yersiz bulduu yar-Alman, yar-Yahudi lehenin bir parasyd. Bu yzden .karsnn amcasna sert bir bak frlatt. "Bergotte yeteneklidir," dedi Bloch. "Ya!" dedi kz kardei ciddiyetle, bu koullarda hogrlebileceini sylemek ister gibi. Baba Bloch, kmser bir tavrla, "Btn yazarlar

yeteneklidir," dedi. Olu ataln havaya kaldrp gzlerini eytanca bir alayla ksarak, "Hatta duyduuma gre Akademi'ye bavuracakm," dedi. "Hadi canm! Yeterli bilgisi yok," diye cevap verdi baba Bloch; Akademi'yi olu ve kzlar gibi kmsemiyordu grne baklrsa. "O apta bir adam deil." "Zaten Akademi bir salondur, Bergotte'un itibarysa sfrdr," dedi Mme Bloch'un, mirasna konulaca umulan amcas; zararsz, tatl bir adamd; Bernard soyad belki kendi bana bykbabamn tehis yeteneini harekete geirebilirdi, ama Darius'un sarayndan getirilip Mme Dieulafoy tarafndan paralar birletirilmi gibi grnen ehresiyle, fazlasyla uyumsuzdu; neyse ki bu Susa figrn bir dou ismiyle talandrmak isteyen bir merakl tarafndan seilen Nissim ad, Horsabad'n insan bal bir boasnn kanatlarn germiti zerine. M. Bloch durmadan karsnn amcasna hakaret ediyordu; belki bu gnah keisinin savunmasz safl kendisini kkrtt iin, belki de villann kirasn M. Nissim Bernard dediinden, lehtar sfatyla bamszln koruduunu ve zellikle de parababasndan kalacak miras pohpohlayarak garantiye almak gibi bir niyeti olmadn gstermek istedii iin:32
32 M. Bernard, zellikle uan yannda kendisine bu kadar kaba davranld iin krlmt. Anlalmaz bir cmle mrldand; bir tek "Meoretlerin yannda" kelimeleri seilebildi. Meoret, Kutsal Kitap'ta Tanr'nn hizmetkr anlamna gelir. Bloch'lar kendi aralarnda hizmetkrlarndan sz ederken bu ad kullanrlar ve daima neelenirlerdi; nk hem Hristiyanlarn, hem de hizmetkrlarn anlamayacandan emin olmak, M. Nissim Bernard'da ve M. Bloch'ta "efendi" ve "Yahudi" sekinciliini cotururdu. Ama bu ikinci memnuniyet sebebi, misafirlerin yannda honutsuzluk sebebi oluyordu. O zaman M. Bloch, amcann "Meoretler"

"Tabii, sylenecek dangalaka bir sz varsa siz katiyen karmazsnz. Bergotte'un kendisi burada olsa, ilk yaltaklanan siz olurdunuz," diye haykrd M. Bloch; M. Nissim Bernard ise, hznl bir ifadeyle Kral Sargon'un kvrck sakaln tabana emiti. Arkadam, kvrtt ve boyatt sakaln uzattndan beri, bykamcasna ok benziyordu. "Yani siz Marsantes Markisi'nin olu musunuz? Ben kendisini ok yakndan tanrdm," dedi M. Nissim Bernard Saint-Loup'ya. Ben "tanrdm" derken, Bloch'un babasnn Bergotte'u tand gibi tandn, yani gz ainal olduunu sandm. Ama sonra ekledi: "Babanz yakn dostumdu." Bu arada Bloch kpkrmz olmutu; babasnn mthi can sklm gibiydi; Bloch kz kardeler ise glmekten patlyorlard. Baba Bloch ve ocuklarnda gemlenmi olan gsteri merak, M. Nissim Bernard'da aralksz yalan syleme alkanln dourmutu. Mesela M. Nissim Bernard seyahat ederken, otelde, baba Bloch'un da yapabilecei bir ey yapar, le yemeinin ortasnda, herkes bir aradayken, zel uana btn gazetelerini yemek salonuna getirmesini emrederdi; yannda zel uayla seyahat ettiini herkes grsn diye. Ne var ki amca, M. Bloch'un asla yapmayaca bir ey daha yapar, otelde arkadalk kurduu insanlara senatr olduunu sylerdi. Bu sfatn uydurma olduunun bir gn renileceinden ne kadar
dediini duyunca, doulu yann fazlasyla ak ettiini dnyordu; tpk evine saygn insanlarla birlikte kendi arkadalarn da davet eden bir yosmann, arkadalarndan biri yosmalk mesleine deindiinde veya naho bir kelime kullandnda sinirlenmesi gibi. Bu yzden M. Bloch, amcann yakarsndan etkilenmek yle dursun, tamamen kendini kaybetti, gz dnd. Ondan sonra zavall amcay azarlamak iin hibir frsat karmad.

emin olsa da, o anda kendine bu sfat verme ihtiyacna kar koyamazd. M. Bloch, amcann yalanlarndan ve bana at dertlerden ok zarar gryordu. "Siz ona bakmayn, ok akacdr," dedi Saint-Loup'ya alak sesle; yalanclarn psikolojisini ok merak eden Saint-Loup, bunun zerine daha da ok ilgilendi. Arkadamz Bloch, "thaka'l Odysseus'tan bile daha yalancdr; oysa Athena onun, insanlarn en yalancs olduunu sylerdi," diye ekledi. "u ie bakn!" diye haykrd M. Nissim Bernard. "Arkadamn oluyla yemek yiyeceim aklmdan bile gemezdi! Paris'teki evimde babanzn bir fotoraf, bir sr mektubu vardr. Bana hep 'amcacm' derdi, sebebini hi renemedik. Byleyici, prl prl bir adamd. Nice'te benim evimdeki bir akam yemeini hatrlyorum da, Sardou vard, Labiche, Augier..." "Molire, Racine, Corneille," diye alayla devam etti baba Bloch; olu da, "Plautus, Menandros, Kalidasa," diye listeyi tamamlad. Kalbi krlan M. Nissim Bernard, aniden konumasn kesti ve ileciler gibi byk bir zevkten kendini mahrum edip yemein sonuna kadar sessizliini korudu. "Ey tun miferli Saint-Loup!" dedi Bloch. "Kmes hayvanlarn tanrlara kurban olarak sunan rahibin bol krmz arapla sulad, butlan yala arlam u rdekten biraz daha aln." M. Bloch genellikle nemli bir arkada onuruna Sir Rufus Israel'le ilgili anekdotlarndan ve dier sekin hikyelerinden en esasllarn ortaya attktan sonra, olunu fazlasyla duygulandrdn hisseder ve "veletle yz gz olmamak iin" ekilirdi. Bununla birlikte, olunun doentlik snavna kabul edilmesi gibi gerekten nemli bir vesile olduunda, M. Bloch her zamanki anekdotlar dizisine, daha ziyade kendi dostlarna

saklad, gen Bloch'un arkadalarna hitaben sylediinde olunu mthi gururlandran u alayl yorumu da eklerdi: "Hkmet balanamayacak bir hata yapt. M. Coquelin'e danmad! M. Coquelin memnuniyetsizliini bildirdi." (M. Bloch gerici geinir, tiyatrocular kmserdi.) Ne var ki, baba Bloch'un, olunun iki eski okul arkadana kar ltufkrln sonuna kadar gtrmesi, Bloch kz kardeleri ve aabeylerini o kadar etkiledi ki, kulaklarna kadar kzardlar: M. Bloch ampanya getirilmesini emretti ve bizi "sevindirmek" iin, bir opra-comique trupunun o gece Casino'da verecei temsile bilet aldrdn kaytsz bir tavrla haber verdi. Loca bileti alnamadna hayflanyordu. Btn localar doluydu. Zaten kendisi ok denemiti; n koltuklar daha iyiydi. Ne var ki, olunun kusuru, gen Bloch'un, bakalarnn grmediini zannettii kusuru, ka- balksa, babann kusuru da cimrilikti. Bu yzden, ampanya ad altnda bize bir srahi iinde yerel kpkl arap ikram etti; n koltuk ad altnda da, yar fiyatna parter biletleri aldrmt; kusurunun ilahi mdahalesi sayesinde, mucizevi bir ekilde, sofrada da, (btn localarn bo olduu) tiyatroda da, durumun fark edilmeyeceine inanyordu. Olunun "derin kraterleri andran testiler" adyla ereflendirdii yass kadehlere dudaklarmz dedirmemize izin verdikten sonra, M. Bloch ok sevdii iin Balbec'e gelirken yannda getirdii bir tabloyu bize hayranlkla seyrettirdi. Bir Rubens tablosu olduunu syledi. Saint-Loup safa resmin imzal olup olmadn sordu. M. Bloch kzararak erevesi yznden imzay kestirdii cevabn verdi; zaten satmay dnmedii iin imza nemli deildi. Sonra, eski saylar evin her yann dolduran ve nitelii konusunda bizi aydnlatacak kesin bir bilgi vermedii "parlamentodaki

konumu" yznden okumak zorunda olduunu syledii Resm Gazete'ye gmlmek zere bizi aceleyle bamdan savd. "Ben yanma bir atk alacam," dedi Bloch; "Zephyros'la Boreas, bol balkl denizi ele geirmek iin kyasya mcadele halindeler; temsilden sonra hi oyalanmasak da, gl parmakl Eos'un ilk klarndan nce dnemeyiz." Dar ktmzda Saint-Loup'ya, "Aklma gelmiken, geen sabah sahilde gezinirken yannzda grdm o koyu renk takml mthi kukla kimdi?" diye sordu, (ben Bloch'un bu alayl tonda bahsettii kiinin M. de Charlus olduunu hemen anlayarak rperdim). Saint- Loup incinmi bir tonda, "Daym," dedi. Ne yazk ki Bloch iin gaflar hi de kanlmas gereken eyler deildi. Glmekten krlyordu: "Tebrik ederim dorusu, tahmin etmeliydim; son derece k bir adam, esiz, gayet soylu bir bunak suratna sahip stelik." "Kesinlikle yanlyorsunuz, ok zeki bir adamdr," diye yaptrd Saint-Loup fkeyle. "Buna zldm ite; o kadar mkemmel deilmi demek ki. Aslnda kendisiyle tanmay ok isterdim; bu tip adamlarla ilgili son derece isabetli, dahiyane eyler yazacamdan eminim. Daynz ilk grte insan kahkahaya boan bir rnek. Yalnz ben, kusura bakmayn ama, beni epey gldren bu suratn karikatr yan zerinde durmayacam; cmlelerin plastik gzelliine tutkun bir sanat iin, aslnda ciddiye alnmayacak bir eydir nk, ben, netice itibaryla muazzam etkileyici olan ve ilk andaki glme krizi getikten sonra mthi tarzyla dikkati eken daynzn aristokrat yann ne karacam. Fakat," dedi, bu sefer bana dnerek, "benim ok baka bir konuda sana sormak istediim bir ey var; her grtmzde, bir tanr, Olympos'un mutlu sakin lerinden biri, benim iin kesinlikle ok faydal olacak bu bilgiyi senden

almay unutturuyor bana. Acclimatation Park'nda sana rastladmda, gzme yabanc gelmeyen bir bey ve uzun sal bir gen kzla birlikte yannda grdm o dilber kimdi?" Mme Swann'n, Bloch'un adn hatrlamadn biliyordum; bana baka bir isim sylemi ve arkadamdan bir bakanlkta zel kalem grevlisi diye sz etmiti; daha sonra Bloch'un bakanla girip girmediini renmek aklma gelmemiti. Peki ama, Mme Swann'n bana o srada sylediine gre kendisine takdim edilmi olan Bloch, nasl oluyor da adn bilmiyordu? O kadar ardm ki bir sre cevap veremedim. "Ne olursa olsun, tebriklerimi sunarm," dedi; "onunla cann pek sklmamtr herhalde. Kendisine birka gn nce trende rastlamtm. Bendenizden ltuflarn esirgemedi, hayatmn en gzel dakikalarn geirdim; tekrar grmek zere anlaacaktk ki, tand birisi, sondan bir nceki istasyonda trene binme mnasebetsizliinde bulundu." Suskunluum Bloch'un houna gitmemi olacakt. "Ben de," dedi, "senden adresini renmeyi, haftada birka kez evine gidip tanrlarn ok deer verdii Eros'un hazlarn tatmay umuyordum, ama madem sen Paris'le Point-du Jour arasnda arka arkaya kere, stelik de gayet incelikli bir ekilde kendini bana veren bir fahie konusunda ketumluk taslyorsun, srar etmeyeceim. Ben naslsa onu bulurum bir akam." Bu akam yemeinden sonra Bloch'u grmeye gittim; o da bana iade ziyaretinde bulundu, ama ben dardaydm; beni sorarken, Franoise fark etmi kendisini; ne var ki Bloch Combray'ye geldii halde, Franoise tesadfen onu daha nce hi grmemiti. Bu yzden de tek bildii, benim tandm "beyefendiler" den birinin, beni grmeye geldiiydi; "ne amala" geldiini bilmiyordu; sradan giyimliydi ve

Franoise'da pek olumlu bir izlenim brakmamt. Franoise'n kimi toplumsal kavramlarnn benim iin daima anlalmaz kalacan pekala biliyordum; bunlarn kayna ksmen, birtakm kelimeleri, isimleri, bakalaryla kartrmas, bir kere kartrd m, hep yle sanmasyd; buna ramen, stelik by le durumlarda kendi kendime soru sormaktan oktan vazgetiim halde, Bloch isminin Franoise iin ne gibi bir azamet ifade edebileceini (bo yere) dnmekten kendini alamadm. O grd delikanlnn M. Bloch olduunu sylediim anda, Franoise yle byk bir aknlk ve hayal krkl yaad ki, birka adm geri gitti. "Nasl yani, bu mu M. Bloch?!" diye haykrd; yldrmla vurulmua dnmt, sanki bu kadar nfuzlu bir insann, bir byn karsnda bulunduumuzu derhal ortaya koyacak bir grnme sahip olmas gerekirmi gibi; tarih bir kahramann, annn dzeyine ulaamadn gren biri gibi, gelecekteki evrensel pheciliin tohumlarnn fark edildii, etkilenmi bir tonda tekrarlayp duruyordu: "Nasl yani, bu mu M. Bloch?! Dorusu hi belli olmuyor. Hi gstermiyor." Bana bu yzden hn besliyordu adeta; sanki ben ona Bloch'u methetmiim gibi. Bununla birlikte, iyi yreklilikle ekledi: "Dorusunu isterseniz, M. Bloch'sa M. Bloch, siz de ondan aa kalmadnz syleyebilirsiniz beyefendi." Ksa bir sre sonra, bayld Saint-Loup konusunda baka trden ve daha ksa sreli bir hayal krkl yaad: Saint Loup'nun cumhuriyeti olduunu rendi. Franoise, diyelim ki Portekiz kraliesinden sz ederken, halk arasnda sayglarn en by olan bir teklifsizlikle, "Philippe'in kz kardei Amlie" dedii halde, kralcyd. Ama bundan da nemlisi, bir markinin, kendisini bylemi olan bir markinin cumhuriyeti

olmas, onun gznde markiyi gerekd klyordu. yle bir kzgnlk sergiliyordu ki, sanki kendisine onun altn sand bir kutu hediye etmitim, o da bana hararetle teekkr etmi, sonra da, bir kuyumcudan kutunun kaplama olduunu renmiti. Saint-Loup, Franoise'n gzndeki btn itibarn o anda kaybetti, ama ksa bir sre sonra tekrar kazand; nk Franoise dnm ve Saint-Loup Markisi olduuna gre cumhuriyeti olamayacana, bamzdaki hkmetten bu sayede ok yarar salayaca iin, kendi kar uruna cumhuriyetiymi gibi yaptna karar vermiti. O gnden itibaren Saint- Loup'ya kar soukluu da, bana kar kzgnl da sona erdi. Saint-Loup'dan bahsederken, "Riyakrn teki," diyordu; aydnlk, sevecen glmsemesi, onu yine ilk gnk kadar takdir ettiini ve artk affetmi olduunu aka ortaya koyuyordu. Oysa Saint-Loup mutlak derecede samimiydi ve kar gtmekten uzakt; ak gibi bencilce bir duyguda tam tatmin bulamayan bu yce ahlaki safl, bir yandan, rnein bende var olan, ruhsal besinini kendi dnda bulamama imknszlyla da karlamadndan, o, benim tam tersime, gerek dost olabiliyordu. Franoise'n Saint-Loup konusunda bir baka byk yanlgs da, onun sanki halk kmsemezmi gibi grnp aslnda kmsedii zannyd; Franoise'a baklrsa, onu asl arabacsna kzd zaman grmek lazmd. Robert'in gerekten de kaba denebilecek bir tavrla arabacsn azarlad olmutu; bu onda snflar aras fark deil, eitlik duygusunun iaretiydi. Arabacsna biraz fazla sert davrand yollu eletirilerime yle cevap vermiti: "Canm niye rol yapp kibarca konuaym? kimiz eit deil miyiz? Amcalarm, kuzenlerim kadar yakn

deil mi bana? Sanki ben ondan s- tnmm gibi, zel bir dikkat gstermem gerektiini dnyorsunuz galiba! Aristokratlar gibi konuuyorsunuz," diye de eklemiti, kmsemeyle. Gerekten de nyargl, tarafl bakt bir snf varsa, o da aristokrasiydi; o kadar ki, sosyeteden birinin stnlne inanmas ne kadar zorsa, halktan birinin stnlne inanmas da o kadar kolayd. Teyzesiyle birlikteyken rastladmz Lksemburg Prensesi'nden kendisine sz ettiimde, dedi ki: "Cahilin tekidir, btn benzerleri gibi. Aslnda uzaktan akrabamdr." Yksek sosyeteye girip kan insanlarla ilgili bir nyargs olduundan, Saint-Loup sosyetede pek az grlrd; bu evrede taknd kmseyici veya dmanca tutum, btn yakn akrabalarnn, "tiyatrocu" bir kadnla ilikisi yznden duyduklar znty daha da artryordu; bu ilikiyi suluyor, Saint-Loup iin ok zararl olduunu, onda bu karalayc, ktcl zihniyeti yarattn, onu "batan kardn", sonunda tamamen "deceini" dnyorlard. Bu yzden de, SaintGermain muhitinin uar erkeklerinden birou, Robert'in metresinden sz ederken acmasz oluyorlard. "Fahieler de herkes gibi mesleini yapar," deniyordu; "ama bu yle deil! Onu affedemeyiz! Sevdiimiz birisine ok fazla ktlk etti." Bu tr bir falsosu olan tek kii Robert deildi elbette. Ama tekiler birer sosyete adam olarak eleniyor, siyaset konusunda, her konuda, bir sosyete adam gibi dnmeye devam ediyorlard. Robert'i ise ailesi "hrnlam" buluyordu. Sosyete genlerinin ou iin genellikle gerek hocann, metresleri olduunu, onlar olmasa zihinlerinin gelimeyeceini, dostluklarnda kaba, sert ve zevksiz

kalacaklarn, bu tr ilikilerin, genlerin incelmi bir kltrle tanp kara dayal olmayan dostluklarn deerini renebilecekleri tek ahlak okulu olduunu ailesi anlamyordu. Ayaktakm arasnda bile (ki kabalk konusunda ounlukla yksek sosyeteye benzer) daha duyarl, daha ince, daha aylak olan kadn, birtakm inceliklere merakldr, anlamasa bile erkein en arzulanr bulduu paradan, mevkiden daha fazla deer verdii birtakm duygu ve sanat gzelliklerine sayg gsterir. da, ister Saint-Loup gibi gen bir kulp erkei olsun, ister gen bir ii (rnein elektrikiler, gnmzde gerek valyeler arasna girmilerdir), metresine byk hayranlk ve sayg besledii iin, onun sayg duyduu, hayran olduu eylere de ayn duygularla yaklar ve gen erkein deerler hiyerarisi deiir. Kadn, cinsiyeti sebebiyle zayftr; sinirsel, aklamas olmayan rahatszlklar vardr; ayn rahatszlklar bir erkekte, hatta yakn akrabas olan bir kadnda olsa, grbz delikanl gler geer. Ama sevdii kadnn ac ek mesine dayanamaz. Saint-Loup gibi, bir metresi olan soylu gen, birlikte bir kabareye yemee gittiklerinde, belki metresinin ihtiyac olur diye cebinde sakinletirici ila tamay, garsona serte, ciddiyetle, kaplar sessizce kapatmasn, masann zerine nemli snger dedirmemesini tembihlemeyi alkanlk edinir; nk kendisinin hi yaamad bu rahatszlklardan metresini korumak ister; bu rahatszlklarn oluturduu gizli dnyann gerekliine inanmay, metresi kendisine retmitir; artk onlara zlmek iin yaam olmas gerekmez, ileride baka kadnlar bu rahatszlklar hissettiinde bile zlecektir. Metresi, Saint-Loup'ya - ortaada Hristiyan leminin ilk keileri gibi - hayvanlara kar merhametli olmay retmiti; kendisi hayvanlar ok sever, kpeini, kanaryalar -

n, papaanlarn yanma almadan hibir yere gitmezdi; SaintLoup onlara ana bir ilgi gsterir, hayvanlara iyi davranmayan insanlar aalard. te yandan, tiyatro oyuncusu olan veya olduunu iddia eden metresi - zeki olup olmadn bilmiyorum - sosyete kadnlarn skc bulmay, bir sosyete davetine katlma zorunluluunu angarya kabul etmeyi kendisine reterek, Saint-Loup'nun snop olmasn nlemi, havailiini tedavi etmiti. Gen n hayatnda sosyete ilikileri, metresi sayesinde daha kk bir yer kaplyordu; buna karlk, basit bir salon erkei olsa, dostluklarn ynetecek olan gurur veya karn, ilikilerine damgasn vuracak olan kabaln yerine soyluluu ve incelii koymay metresi ona retmiti. Metresi, kadnlk igdsyle, erkeklerde bulunan, kendisi olmasa nn belki yanl anlayaca veya akaya alaca kimi duyarllklara daha ok deer verdiinden, Saint-Loup'nun arkadalar arasnda hangisinin onu gerekten sevdiini teden beri hemen anlard. Saint-Loup'yu bu arkadana minnet beslemeye ve minnetini gstermeye, arkadann houna giden, onu zen eyleri fark etmeye zorlamay bilirdi. Saint-Loup da ksa zamanda metresinin ikaz etmesine gerek kalmadan, btn bunlara dikkat etmeye balad; metresi Balbec'te deildi, beni hi grmemiti, hatta belki Saint-Loup, mektuplarnda henz benden bahsetmemiti ona; buna ramen benim bulunduum bir arabann camn kapatr, beni rahatsz eden iekleri yanmdan uzaklatrr, giderken birok kiiyle vedalamas gerekiyorsa ne yapar eder onlardan biraz erken ayrlp en son benimle, ba baa kalr, onlarla benim aramda belirgin bir ayrm yapar, bana, bakalarndan farkl davranrd. Metresi onun gzlerini grnmez olana am, hayatna ciddiyet,

kalbine incelik katmt, ama btn bunlar gzden karan ailesi, gzyalar iinde tekrarlayp duruyordu: "O srtk, Robert'in lmne sebep olacak; bu arada da erefini ayaklar altna alyor." Robert'in, metresinden salayabilecei btn yarar salam olduunu kabul etmek gerekir; artk metresi onun iin aralksz bir strap kaynayd, Robert'i dman bellemiti, ona ikence ediyordu. Gnn birinde n aptal ve gln bulmaya balayvermiti; nk kimi gen yazar ve oyuncu arkadalar, yle olduunu sylemilerdi kendisine; o da onlarn szlerini, insann hi bilmedii fikirleri veya detleri dardan kabul edip benimsedii zaman sergiledii tutkuyla, saknmaszlkla, durmadan tekrarlyordu. O da tiyatrocu arkadalar gibi, kendisiyle Saint-Loup arasnda almas mmkn olmayan bir uurum olduunu ekinmeden, aka ifade ediyordu; nk ayr dnyalarn insanlarydlar; kendisi bir entelekteldi, Saint-Loup ise, btn iddialarna ramen doutan dncenin dmanyd. Bu gr kendisine ok derin geliyor, nn en nemsiz szlerinde, en kk hareketlerinde bunu dorulayacak kantlar aryordu. Ama ayn arkadalar yaratm olduu umutlar bylesine uygunsuz bir ilikiyle sndrdne, nn sonunda onu da etkileyeceine, onunla yaayarak sanattaki geleceini mahvettiine kendisini ikna ettiklerinde, Saint-Loup'ya besledii kmsemeye bir de nefret eklendi; sanki Saint-Loup lmcl bir hastal kendisine kasten, zorla bulatrmasna bir nefretti bu. Saint-Loup'yla mmkn olduunca az gryor, ama kesin bir ayrl da geciktiriyordu; kesin bir ayrlk, bana pek mmkn gibi grnmyordu. Saint-Loup metresi iin yle fedakrlklar yapyordu ki, olaanst gzel olmad takdirde (Saint-Loup metresinin fotorafn bana

gstermekten kanm, "Bir kere afet denilemez, ayrca fotoraflarda iyi kmyor; stelik bunlar benim Kodak'mla kendim ektiim resimler, yanl bir fikir verirler size," demiti), kendisi iin ayn fedakrlklarda bulunacak ikinci bir erkek bulmas zor grnyordu. nsan yeteneksiz olsa bile, hret olma takntsnn, sadece etkisi altnda olduu insanlarn zel takdiri de olsa takdirin, kk bir yosma iin dahi, para kazanmann zevkinden daha belirleyici gdler olabilecekleri (aslnda Saint-Loup'nun metresi iin bu geerli olmayabilirdi) benim hi aklmdan gemiyordu. Saint-Loup, metresinin kafasnda olup bitenleri pek anlamamakla birlikte, haksz sitemlerinde de, ebed ak vaatlerinde de tam anlamyla samimi olduuna inanmyor, te yandan, metresinin mmkn olunca kendisinden ayrlaca hissine de arasra kaplyordu; bu yzden de, belki Saint-Loup'nun kendisinden daha basiretli olan aknn korunma igdsyle harekete geerek, kendisinde en byk, en kr sevgiyle bir arada var olan pratik bir beceriklilii kullanarak, metresine bir servet balamamakta srar etmiti; hibir eksii olmasn diye muaz zam bir bor almt, fakat paray metresine gn gnne veriyordu. phesiz, kadn gerekten onu terk etmeyi dnyorsa, soukkanllkla "kpn doldurmu" olaca an beklemekteydi; Saint-Loup'nun verdii meblalarla, epeyce ksa bir sre yeterli olurdu herhalde, yine de yeni arkadamn mutluluunu - ya da mutsuzluunu - uzatan ek bir sreydi. likilerinin bu ackl dnemi, bir gece, Saint-Loup'nun yengesinin evinde balamt - bu dnem u anda zirveye, Saint-Loup iin en zalim noktasna erimiti; nk metresi varlna tahamml edemedii iin Saint-Loup'ya Paris'te kalmay yasaklam, iznini Balbec'te, garnizonunun yaknnda

geirmeye zorlamt -; Saint-Loup yengesini ikna etmiti; metresi o gece ok sayda davetlinin karsnda, vaktiyle avangard bir tiyatroda oynad sembolist bir oyundan paralar sunacakt; metresi, oyuna olan hayranln Saint-Loup'ya da benimsetmiti. Ne var ki, elinde iri bir zambak, zerinde "Ancilla Domini"den kopya edilmi olan ve gerek bir "sanat kefi" olduu konusunda Robert'i ikna ettii bir kostmle davetlilerin karsna ktnda, kulp erkeklerinden ve deslerden oluan topluluk tarafndan tebessmlerle karlanm, tiradn tekdzelii, kimi kelimelerin tuhafl ve sk sk tekrar, bu glmsemeleri nce bastrlan, sonra dayanamayarak koyuluveren kahkahalara dntrm, kzcaz gsterisine devam edememiti. Ertesi gn, Saint-Loup'nun yengesi, bylesine gln bir sanatya evinde gsteri yapma izni verdii iin, istisnasz herkes tarafndan knanmt. Mehur bir dk, maruz kald eletiriler konusunda kendisinden baka kimseyi sulayamayacan aka sylemiti ev sahibesine. "Olmaz ki! Byle bir aklabanlk karlr m bizim karmza?! Kadnn yetenei olsa, neyse, ama yok, hibir zaman da olmayacak. nsaf! Paris zannedildii kadar aptal deildir. Sosyete sadece salaklardan olumuyor. Kk hanm belli ki Paris'i artacan sanm. Ama Paris'i artmak bu kadar kolay deildir; birtakm eyleri de yutmamz mmkn deil canm." Sanatya gelince, dar karken Saint-Loup'ya unlar sylemiti: "Beni kazkafallarn, cahil aiftelerin, hdklerin karsna kardn! Biliyor musun ki oradaki erkeklerden bana ka gz

etmeyen bir tanesi bile yoktu? Yz vermediim iin intikam almak istediler." Robert'in yksek sosyete insanlarna kar sevgisizlii, bu szlerle derin ve sancl bir nefrete dnmt; bu duyguyu en ok uyandranlar da, en az hak edenlerdi: ailenin temsilci olarak grevlendirdii, Saint-Loup'nun metresini, ondan ayrlsn diye ikna etmeye alm olan vefal baz akrabalar (metresi bu giriimlerinin, kendi aklarndan kaynaklandn sylyordu Robert'e). Ro- bert bu akrabalaryla grmeyi derhal kesmekle birlikte, imdiki gibi metresinden uzakta olduunda, bu akrabalarn veya bakalarnn, yokluundan yararlanp tekrar hamle yaptklarn, belki de reddedilmediklerini dnyordu. Dostlarna ihanet eden, kadnlar batan karmaya, randevu evlerine gtrmeye alan zevk dknlerinden sz ederken, yznden strap ve nefret fkryor- du. "Onlar ldrsem, bir kpei ldrmenin yarataca vicdan azabn ekmem; kpek hi deilse sevimli, vefal, sadk bir hayvandr. Giyotini asl bu adamlar hak ediyor, yoksulluk yznden, zenginlerin acmaszl yznden sua ynelen zavalllar deil." Zamannn byk blmn metresine mektup ve telgraflar gndererek geiriyordu. Metresinin, onun hem Paris'e gitmesine engel olup hem de uzaktan kavga karmann yolunu bulduu gnler, Robert'in allak bullak yznden durumu anlyordum. Metresi ikyetini hibir zaman belirtmediinden, Saint-Loup da, sylemediine gre belki kendi de bilmediini, aslnda kendisinden bkm olduunu dnyor, yine de bir aklamaya ihtiya duyuyor ve yle yazyordu: "Ne yaptmsa

syle. Hatalarm kabul etmeye hazrm." Hissettii keder, hatal davrand konusunda ikna olmasna yol ayordu. Ama metresi cevaplarn srekli geciktiriyor, cevaplar da zaten bir anlam tamyordu. te bu yzden, Saint-Loup'nun hemen her seferinde, postaneden kalar atlm, ounlukla da eli bo dndn gryordum; koca otelde mektuplarn kendi gidip alan, atan, bir tek o ve Franoise'd; Saint-Loup k sabrszl, Franoise ise hizmetkrlara gvensizlii sebebiyle yapyordu bunu. (Telgraflar Saint-Loup'yu ok daha uzun bir mesafe katetmek zorunda brakyordu.) Bloch'lardaki akam yemeinden birka gn sonra, bykannem nee iinde, Saint-Loup'nun Balbec'ten ayrlmadan fotorafn ekmeyi kendisine teklif ettiini syleyince, bu i iin en gzel kyafetini giymi olduunu ve deiik sa modelleri arasnda seim yapamadn grdmde, bykannemden hi beklemediim bu ocukluk beni biraz sinirlendirdi. Hatta iyice arya kap acaba bykannem konusunda yanlyor muydum, onu gzmde fazla m ycelttim, ahsna ilikin eylere kar hep zannettiim kadar ilgisiz mi gerekten, ona ok yabanc sandm bir eye, yani sse merakl m yoksa gibi sorular sormaya baladm kendi kendime. Fotoraf ekimi projesinin ve bilhassa bykannemin bundan duyduu aka grlen mutluluun bende yaratt memnuniyetsizlii maalesef darya yansttm; Franoise da fark etti ve bana onaylarm gibi grnmek istemediim duygusal ve ackl bir nutuk ekerek, honutsuzluumu istemeyerek artrd.

"Ah beyefendi! Zavall hanmcm, portresi ekilirse ne kadar mutlu olacak, hatta emektar Franoise'mn onun iin dzelttii apkay bile takacak, brakn ektirsin beyefendi." Franoise'n duygusallyla alay etmenin acmaszlk olmad konusunda kendimi ikna ettim; her konuda rnek aldm annemin ve bykannemin ayn eyi sk sk yaptklarn hatrlattm kendi kendime. Ama keyifsiz olduumu fark eden bykannem, bu poz verme seans benim canm skacaksa vazgeebileceini syledi. Ben vazgemesini istemedim, hibir mahzur grmediimi srarla belirttim ve sslenmesine izin verdim, ama fotorafnn ekilmesinden duyduu zevki karmay amalayan birka alayl, krc sz syleyerek zek ve g gsterisinde bulunduumu sandm; yle ki, bykannemin muhteem apkasn grmek benim canm sktysa da, hi deilse yznden o mutlu ifadeyi silmeyi baardm; oysa o ifade beni mutlu etmeliydi; en ok sevdiimiz insanlar hl hayattayken sk sk bamza geldii gibi, aslnda sevdiklerimize vermeyi ok istediimiz mutluluun deerli bir biimi olan ey, bana baya, kk bir kusurun tatsz tezahr gibi grnyordu. Keyifsizliimin en nemli nedeni, bykannemin o hafta benden adeta kam olmas, gndzleri de, geceleri de, bir an bile onunla ba baa kalamam olmamd. leden sonra, bir sre onunla yalnz grebilmek iin otele dndmde, darda olduunu sylyorlard; ya da benim blmeme izin verilmeyen uzun ve gizli toplantlarndan biri iin, Franoise'la odaya kapanm oluyordu. Geceyi Saint-Loup'yla darda geirdikten sonra da, dn yolunda bykanneme kavuup onu kucaklayabileceim an dlyor, ama gidip kendisine iyi geceler dilemem iin blmeyi kere hafife tklatmasn nafile bekliyordum; hibir

ses gelmiyordu. Sonunda yatyor, bykanneme, hi alk olmadm bir ilgisizlikle beni ylesine gvendiim bir mutluluktan mahrum ettii iin biraz kzyor, tpk ocukluumdaki gibi kalbim arparak sessiz duvar dinliyor ve gzyalar iinde uykuya dalyordum. Saint-Loup, birka gnden beri, her leden sonra gittii Doncieres'e o gn de gitmek zorunda kalmt; temelli Doncieres'e dnnceye kadarki sre boyunca da, leden sonralarn orada geirmesi gerekiyordu. Balbec'te olmamasna hayflandm. Uzaktan bana harikulade gzel grnen gen kadnlarn arabalardan indiini, bazlarnn Casino'nun dans salonuna, bazlarnn da dondurmacya girdiklerini grmtm. Genliin, zel bir aktan yoksun, bo, her yerde bir n tutkun olduu kadn bulmas gibi - Gzelliin arzuland, arand, grld dnemlerinden birini geirmekteydim. Bir tek gerek izgi -uzaktan veya arkadan grlen bir kadnda seilebilen kck bir izgi- Gzellii gzmzn nne getirmemize yeter; onu grp tandmz dnrz, kalbimiz arpar, admlarmz sklatrrz, kadn gzden kaybolduu takdirde, sonsuza dek, aradmzn o olduuna yar yarya inanrz; nk ancak yetiebildiimiz takdirde hatamz anlarz. Zaten rahatszlklarm giderek arttndan, en basit zevkleri bile, srf onlara ulamann zorluu yznden, fazlasyla abartmak eilimindeydim. Her yerde gzel ve zarif kadnlar grr gibi oluyordum; nk plajda ar yorgun, Casino'da veya bir pastanede ar ekingen olduumdan, hibir yerde kendilerine yaklaamyordum. Oysa yaknda leceksem, sunulandan ben deil bir bakas yararlanacak veya kimse

yararlanmayacak olsa bile, hayatn sunabilecei en gzel gen kzlarn, yakndan, gerekte nasl olduklarn renmek isterdim (aslnda bu merakmn kaynanda bir sahip olma arzusu bulunduunu fark etmiyordum). Saint-Loup yanmda olsa, balo salonuna girmeye cesaret edebilirdim. Ama tek bama, Grand-Hotel'in nnde durup bykannemle buluacam saati beklemekten baka bir ey yapamyordum. O srada, neredeyse mendirein ta ucunda, artc bir lekenin hareket ettiini grdm; ilerlemekte olan be veya alt gen kz, grnleri ve tavrlaryla Balbec'te alkn olduumuz insanlardan o kadar farklydlar ki, nereden geldikleri belli olmayan, plajda, ll admlarla - gecikenlerin uuarak tekilere yetitii - amac, grmezmi gibi davrandklar insanlar iin tamamen belirsiz, onlarn ku zihinleri iinse son derece ak ve belirgin olan bir gezintiye km bir mart srsne benziyorlard. Bu yabanc kzlardan birinin nnde, eliyle ittii bisikleti gidiyordu; iki tanesinin ellerinde golf sopalar vard; kyafetleri Balbec'teki dier gen kzlardan ilk bakta hemen ayrlyordu; onlar arasnda da spor yapanlar vard, ama bunun iin zel bir kyafete brnmezlerdi. Hanmlarn ve beylerin her gn mendirek turuna ktklar saatti; mahkeme bakannn kars mzik kknn nnde gururla oturmu, gezinenlere, en ufak ayrntsna kadar incelemeye kararl olduu bir kusurlar varmasna, sapl gzlnn acmasz yansmalarn gnderiyordu; tam ortasnda oturduu bu korkutucu sandalyelerden oluan srada birazdan eletirmene dnm oyuncular yerlerini alacak, onlar da nlerinden geenleri yarglayacaklard. Adeta bir gemi gvertesindeymi gibi (ayn anda kollarn kmldatp gzlerini

evirerek omuzlarn dikletirmeden, vcutlarnn bir yanyla yaptklar hareketi br yann eit bir hareketiyle dengelemeden, yzleri kzarmadan bacaklarn kaldrmay bilmediklerinden) ileri geri sallanarak mendirei bir utan bir uca arnlayan, yanlarnda yryen veya kardan gelen insanlara aldrmyormu izlenimini uyandrmak iin onlar grmyormu gibi yapan, ama yanllkla arpmamak iin de gizli gizli bakan btn bu insanlar, aksine dierlerine arpar, onlara aslrlard, nk onlar da, ayn kmseyici tavrn altnda gizlenen ayn gizli dikkatin nesnesi olurlard; kalabalk sevgisi - ve dolaysyla korkusu - ister bakalarnn houna gitmeye veya onlar artmaya alsnlar, ister kmsediklerini gstermeye abalasnlar, btn insanlarda en gl drtlerden biri olduu iin, mnzevinin mutlak ve mr boyu sren kapannn kaynanda bile genellikle ar bir kalabalk sevgisi bulunur; bu tutku btn dier duygular dan o kadar baskndr ki, dar kt zaman kapcnn, gelip geenlerin, duran bir arabann arabacsnn hayranln kazanamaynca, onlar tarafndan hi grlmemeyi ve bunun iin de dar kmasn gerektirecek her trl faaliyetten vazgemeyi tercih eder. Birka bir dncenin peinden giden, ama o zaman da bu dncenin hareketini, dierlerinin ihtiyatl sendelemeleri kadar uyumsuz, sarsntl jestlerle, gzlerdeki kaymayla ele veren btn bu insanlarn ortasnda, grm olduum gen kzlar, kendi bedenlerinin kusursuz esnekliiyle, insanln geri kalanna kar iten bir kmsemenin verdii hareket hkimiyetiyle, dmdz ilerliyorlar, ne duraksyorlar, ne kaslyorlar, tam olarak istedikleri hareketleri yapyorlard; her bir uzuvlar dierlerinden tam anlamyla bamszd ve

bedenlerinin byk blm, iyi valsilerin dikkat ekici kprtszln koruyordu. Artk uzamda saylmazlard. Kzlarn her biri dierlerinden ok farkl bir tip olduu halde, hepsinde bir gzellik vard; ama doruyu sylemek gerekirse, onlar birka saniyedir gryordum ve gzlerimi dikip bakmaya cesaret edemediim iin, henz hibiri belirginlik kazanmamt. Biri, sadece bir Rnesans resmindeki Arap tipli Mneccim Kral gibi, dierlerine ztlk tekil eden dz burnu ve esmer teniyle birey- sellemiti zihnimde; bir bakas sert, dikkafal ve glen baklaryla, bir dieri yanann sardunyay akla getiren pembe-bakr rengiyle; hatta bu zelliklerin bile gen kzlardan hangisine ait olduunu kesin olarak saptayamamtm henz. Birbirinden son derece farkl zelliklerin yan yana bulunduu, btn renk dizilerinin birbirine yaklat, ama cmlelerini setiim fakat hemen unuttuum iin getikleri anda ayrt edemediim, tanyamadm bir mzik gibi birbirine kart bu harikulade btnn ilerleyi srasna gre, beyaz bir oval, siyah gzler, yeil gzler ortaya ktnda, bunlarn biraz nce beni byleyenlerle ayn m olduklarn bilemiyor, dierlerinden ayrp tanyabileceim tek bir gen kza atfedemiyordum. Yaknda aralarnda yapacam ayrmlarn imdi kafamda bulunmamas, bu toplulua uyumlu bir dalgalanma kazandryor, akkan, kolektif ve hareketli bir gzelliin devaml aktarmn salyordu. Her biri bu kadar gzel olan bu kzlarn arkada olup bir araya toplanmas belki de sadece tesadf eseri deildi; belki de bu kzlar (gzpek, uar ve sert mizalarn, tavrlar aka ortaya koyuyordu) en ufak bir glnle ve irkinlie kar son derece hassas, zihinsel veya manevi bir ekicilie kar

tahammlsz olduklarndan, ekingenlikle,utangalkla, tutuklukla kendini gsteren dnsel veya duygusal eilimlere sahip olan btn yatlarna kar doal bir holanmazlk hissetmilerdi ve herhalde "antipatik bir tarz" dedikleri bu zellikler onlar uzakta tutmutu; tersine, bir zarafete, esneklie ve fiziksel gzellie sahip olan kzlarla ise aralarnda bir ekim olmu ve birlemilerdi; ekici bir mizacn akl, birlikte geirilecek gzel saatlerin vaadi, onlar iin sadece bu biimde ifade buluyordu. Belki ayrca ait olduklar, benim adlandramadm sosyal snf, geliiminin yle bir devresindeydi ki, hem zenginliin ve bo zamanlarn artmas, hem de halk tabakasnda bile yaygnlaan yeni spor alkanlklar sayesinde, henz zihinsel eitimle tamamlanmam bir beden eitimine sahip bir sosyal evre, tpk henz zorlanm ifadenin peine dmemi olan ahenkli ve verimli heykelcilik akmlar gibi, doallkla ve bol miktarda, gzel bacakl, gzel kalal, salkl, diri yzl, becerikli ve kurnaz edal gzel beden retmekteydi. Karmda, denizin nnde grdm, Yunanistan'n bir sahilinde, gnein altnda sergilenmi heykellere benzeyen bu figrler, insan gzelliinin soylu ve dingin rnekleri deil miydiler? yleydiler; kl bir kuyruklu yldz gibi mendirekte ilerleye- yen bu topluluk, evredeki kalabaln baka trden varlklardan olutuuna ve onlarn ac ekmelerinin bile kendilerinde bir dayanma duygusu uyandramayacana kendi iinde hkmetmi olsa bile, bunu belli .etmiyordu; yayalara dikkat etmesi beklenmeyen, harekete gemi bir makine misali, geerken yollarnda duran insanlar kenara ekilmeye zorluyorlar, olsa olsa, varln kabul etmedikleri, temasa yanamadklar yal bir bey, rkek veya fkeli, ama

telal ve gln hareketlerle nlerinden kamsa, kendi aralarnda bakp glmekle yetiniyorlard. Kendi topluluklarnn dndaki dnyay aalarm gibi bir hava taknmyorlard katiyen, samimiyetle aalyorlard zaten. Ama nlerine bir engel kt m, nee iinde hzlanarak veya srayarak amaktan da kendilerini alamyorlard, nk hepsi genlikle dolup tayordu; bu genliin harcanmas arttr, yle ki, insan zgn veya rahatsz olduunda bile, gnn ruh halinden ok, yan ihtiyalarna boyun eerek, karsna kan istisnasz her zplama veya kayma frsatn byk ciddiyetle deerlendirir; ar yryne - tpk Chopin'in en hznl cmlelerinde bile yapt gibi - fanteziyle virtozluun bir araya geldii zarif dolambalar serpitirir. Yal bir bankac, kars tarafndan, deiik konumlar arasnda kararszlk geir dikten sonra, portatif bir iskemleye, yz mendiree dnk, mzik kk tarafndan gne ve rzgrdan korunacak ekilde oturtulmutu. Kars, iyice yerletiine kanaat getirince, gazete almak zere yanndan ayrlmt; gazeteyi kocasna okuyacak, onu oyalayacakt; onu arasra byle ksack sreler iin yalnz brakr, asla be dakikay geirmezdi; bu bile ona fazla gibi geliyordu, ama hem sonsuz zen gsterdii, hem de bunu gizledii yal kocas hl normal bir insan gibi yaayabildii ve korunmaya hi ihtiyac olmad duygusunu edinsin diye, bu yokluklar olduka sk tekrarlyordu. Mzisyenler tribn yal adamn tepesinde doal ve kkrtc bir tramplen oluturmaktayd; kk etenin yaa en byk yesi, en ufak bir tereddt geirmeden bu tramplenin zerinde komaya balad; dehet iindeki ihtiyarn zerinden atlarken, evik ayaklar adamn denizci kasketini belli belirsiz syrp geti; bu olay, dier kzlarn mthi houna gitti, zellikle bebeksi bir

yzdeki iki yeil gzde okuduum hayranlk ve nee, dierlerinde olmayan hafif bir utangalk, gizli ve yaygarac bir utangalk ieriyormu gibi geldi bana. Kzlardan biri, bouk bir sesle, yan alayl bir tonda, "Zavall ihtiyarca zldm, lmek zere gibi grnyor," dedi. Birka adm daha ilerlediler, sonra, gelip geenlerin yolunu tkamak gibi bir kayglan olmadan, ekli dzensiz, youn, allmam, cvltl bir ktle halinde, uua gemeden nce bir araya toplanan bir kular meclisi gibi bir sre durdular; ardndan denizin zerinde, mendirek boyunca ar gezintilerine devam ettiler. Byleyici hatlar artk belirsiz ve kark deildi. zelliklerini ayrm ve aralarnda (adlarn bilmediimden) yle bltrmtm: baz zellikler yal bankacnn stnden atlayan en byk kza aitti; kimileri, ikin pembe yanaklar ve yeil gzleri ufuk izgisinde belirginleen ufak tefek kza; dierlerinin arasnda dikkati eken esmer tenli, dz burunlu kza; yumurta gibi bembeyaz yznn ortasnda civciv gagas gibi yusyuvarlak bir burna, ancak baz ok gen insanlarda grlen bir ehreye sahip olan bir bakasna; uzun boylu, pelerinli bir dier kza (pelerini ona yle yoksul bir hava veriyor ve zarif fiziini yalanlyordu ki akla yle bir aklama geliyordu: bu kzn ailesi yle soyluydu, zsayglarn Balbec ahalisinden ve kendi ocuklarnn giyim kuamndan o kadar yukarda tutuyorlard ki, kzlarnn, fakirlerin bile fazla mtevaz bulaca bir kyafetle mendirekte dolamasna rahatlkla izin veriyorlard); gzleri parlak ve gle, przsz, iri yanakl, bana siyah bir bere geirmi bir tanesine; bu sonuncusu, bisikletini iterken kalalar yle aldrszca salnyor, yanndan getiimde, yle edepsiz argo szleri yle bara ara kullanyordu ki (aralarnda "hayatn yaamak" gibi tatsz bir

deyi de vard), arkadann pelerinini temel alarak kurduum hipotezden vazgeerek, btn bu kzlarn, bisiklet yar mdavimi ve herhalde bisiklet yarlarnn ok gen metresleri olduklarna kanaat getirdim. uras muhakkak ki, tahminlerimin hibirinde kzlarn iffetli olabilecei ihtimali yer almyordu. Daha ilk grte - glerek bakmalarndan, przsz yanakl olann srarl bakndan - iffetli olmadklarn anlamtm. Zaten bykannem ar titiz bir incelikle daima zerime titremi olduundan, insann yapmamas gereken eylerin blnmez bir btn olduunu ve yallara saygs olmayan gen kzlarn, seksenlik bir ihtiyarn stnden atlamaktan daha kkrtc hazlar sz konusu olduunda, durup dururken ahlaki kayglarla kendilerini tutmayacaklarn biliyordum. Gen kzlarn her biri belirginlemi, bireysellemiti artk; bununla birlikte, yeterlilikle, dostluk ruhuyla ldayan, arkadalar veya gelip geenlerle ilgili olarak kh ilgiyle, kh kstah bir ilgisizlikle parlayan baklarnn birbirlerine ilettikleri mesajlar ve ayrca birbirlerini, her zaman birlikte, "srden ayr" gezinecek kadar yakndan tanyor olmann bilinci, ar ar ilerledikleri srada, birbirinden bamsz ve ayr bedenlerini, grnmez bir bala birletiriyordu; tek bir lk glge, tek bir atmosfer gibi uyumlu olan bu ba, onlar kendi iinde homojen olduu kadar, ortasnda ar bir kortej halinde ilerledii kalabalktan farkl bir btn haline getiriyordu. Bir an, bisikletini iten iri yanakl, esmer kzn yanndan getiim srada, yandan, glen baklaryla karlatm; bu kk kabilenin hayatn iinde barndran acmasz dnyadan, benim kimliimin kesinlikle ne ulaabilecei, ne de kendine bir yer bulabilecei eriilmez mehulden bana ynelen baklarla.

Beresi iyice aa ekilmi bu gen kz, arkadalarnn syledikleriyle megul olduu halde, gzlerinden yaylan siyah n benimle karlatnda, beni grm myd? Grdyse, ne ifade edebilmitim acaba ona? Beni hangi evrenin iinden gryordu? Bunu tahmin etmem, komu yldzlardan birinin zelliklerini teleskop sayesinde grebildiimiz zaman, bundan, orada insanlarn yaad, bizi grdkleri ve bu grntnn onlarda ne gibi dnceler uyandrm olabilecei sonularn karmak ne kadar zorsa, o kadar zordu. Byle bir kzn gzlerinin sadece parlak, mikadan halkalar olduunu dnseydik, onun hayatn renmek ve kendimizle birletirmek iin yanp tutumazdk. Ama o yanstc yuvarlan iinde parlayan eyin, sadece maddi yapsndan kaynaklanmadn hissederiz; o varln, tand insanlar ve yerler hakknda oluturduu dncelerin, bizim tarafmzdan bilinmeyen kara glgeleridir parlayan - benim iin ran cennetinin perilerinden daha ekici olan bu kk perinin beni tarlalarda, ormanlarda pedal evirerek gtrecei hipodromlarn imi, yollarn kumudur -; ayrca dnecei evinin, kendisinin veya bakalarnn onun iin yapt ileriye ynelik tasarlarn da glgesidir; hepsinden nemlisi de, arzularyla, holandklar ve holanmadklaryla, karanlk ve srekli iradesiyle, kendisidir. Gzlerindeki eye sahip olmadm srece, bu gen bisikleti kza sahip olamayacam biliyordum. Dolaysyla btn hayat, bende arzu yaratyordu; gereklemesinin mmkn olmadn hissettiim iin sancl bir arzuydu, ama badndrcyd ayn zamanda; nk o ana kadarki hayatm, bir anda btn hayatm olmaktan kmt; nmde uzanan, katetmeye can attm ve bu gen kzlarn hayatndan oluan mesafenin sadece kk bir

parasyd artk; bana mutluluk denen fazladan sreyi, kendini oaltma imknn sunuyordu. Hibir ortak alkanlmzn ve hibir ortak fikrimizin - bulunmamas da, kukusuz onlarla ilikiye girmemi, onlarn, houna gitmemi zorlatracakt. Ama belki de bu farkllklar sayesinde, bu kzlarn yapsnn, davranlarnn bileiminde benim bildiim veya sahip olduum bir tek unsur bile bulunmadnn bilinci sayesinde, bende doygunluun ardndan - kuru bir topra yakan susuzlua benzer - bir susuzluk bagstermiti; bu hayata susam olan ruhum, o ana kadar tek bir damlasn bile tatmad iin agzllkle, kana kana, sonuna kadar souracak, iip bitirecekti hepsini. Gzleri ldayan bisikleti kza o kadar ok bakmtm ki, herhalde farkna vard ve en byk kza duyamadm bir ey syledi, o da gld. Dorusunu sylemek gerekirse, esmer kz, tam da bu sebeple, esmer olduu iin, en ok houma giden kz deildi; Tansonville patikasnda Gilberte'i grdm gnden beri, altn tenli, kzl sal gen kzlar, benim gzmde eriilmez idealdi. Ama Gilberte'i bile, aslnda bana Bergotte'la arkada olmann, onunla birlikte katedralleri ziyaret etmenin halesiyle evrili grnd iin sevmemi miydim? Ayn ekilde esmer kzn da bana bakmasna sevinemez miydim? (Bu sayede nce onunla iliki kurmann daha kolay olacan umuyordum.) O beni, ihtiyarn zerinden atlayan merhametsiz kzla, "zldm zavall ihtiyarca," diyen zalim kzla, srayla hepsiyle tantrrd; onlarn itikleri su ayr gitmeyen arkada olma ayrcalna sahipti naslsa. Bu arada, gnn birinde, bu gen kzlardan birinin veya tekinin arkada olabileceim, yabanc baklar arasra bana arpp fark etmeden duvarn zerindeki gne gibi stmden geen bu gzlerin, gnn birinde

mucizevi bir simya sonucu, olaanst paracklarnn arasna benim varlm dncesinin, ahsma ynelik en kk bir dostluun girmesine izin verebilecekleri, bizzat benim, bir gn onlarn arasnda yer alabileceim varsaym, gen kzlarn mendirek boyunca gelitirdii teorinin iinde, zlmez bir eliki ieriyor gibi geliyordu bana; sanki bir Attika frizi veya bir geit alayn temsil eden bir fresk karsnda, ben seyirci olarak, ilahi alayda yer almamn, onlar tarafndan sevilmemin mmkn olduunu zannetmitim. Yani bu gen kzlar tanma mutluluu gerekleemeyecek bir ey miydi? Kukusuz, vazgemek zorunda kaldm bu trden ilk mutluluk olmayacakt. Balbec'te bile hzla uzaklaan araba yznden temelli ayrlmak zorunda kaldm saysz yabancy hatrlamam yeterliydi. Yunanl bakirelerden olumuasna soylu olan kk topluluun bana verdii haz da, yoldan geenler gibi, kap giden bir yan olmasndan kaynaklanyordu. Tanmadmz, bizi allm hayattan, grtmz kadnlarn kusurlarn eninde sonunda ortaya koyduklar hayattan vazgemeye zorlayan varlklarn kacl, hayalgcn hibir eyin durduramad bir aray haline sokar bizi. Hazlarmz hayalgcnden artmaksa, onlar kendilerine, yani sfra indirgemektir. Daha nce kmsemediimi grdmz randevu evlerinden birinde bana sunulmu olsalar, kendilerine onca nans, onca belirsizlik kazandran unsurdan kopuk halde, bu gen kzlar beni bu kadar bylemezdi. Hedefine ulaabilme belirsizliinin uyandrd hayalgcnn, ilk hedefi bizden gizleyecek ikinci bir hedef yaratmas ve tensel hazzn yerine bir hayatn iine girme fikrini koyarak, bu hazz tanmamz, gerek tadn almamz, onu kendi nemiyle snrlamamz engellemesi

arttr. lk kez bir sofrada, tabakta grsek, onu ele geirmek iin gerekli bin trl kurnazla, dolambaca demez gibi grnecek olan balkla aramza da, balk avlanan leden sonralarda, bir anafor girmesi gerekir; ele geirdiimizde ne yapacamz pek bilemediimiz bir etin parlaklnn, saydam ve hareketli mavinin akkanlnda bir eklin belirsizliinin zaman zaman yzeye kt bir anafor. Bu gen kzlar, sayfiye hayatna zg toplumsal orantlardaki deiiklikten de yararlanyorlard. Her zamanki evremizde bizi uzatan, byten ne kadar avantaj varsa, hepsi sayfiyede grnmez olur, hatta yok olur; buna karlk, yanlarak bu avantajlara sahip olduklarn sandmz kiiler, sahte bir byklk kazanarak ne karlar. O gn o gen kzlar da benim gzmde dev bir boyut kazandlar; benim kazanabileceim nemi onlara gstermek imknsz grnyordu. Kk etenin gezintisi, geip giden saysz kadnn beni daima heyecanlandran kalarndan, kaybolularndan bir tanesiydi sadece; ancak bu ka burada o kadar ar bir hareket iindeydi ki, kprtszla yaklayordu. zellikle bu kadar ar bir safhada, artk bir kasrgann alp gtrmedii, dingin, belirgin ehrelerin bana hl gzel grnmesi yznden, Mme de Villeparisis'nin arabasnda giderken sk sk yaptm gibi, bir an dursam, yakndan baktmda, eitli ayrntlarn, bozuk bir cildin, burun kanatlarnda bir kusurun, baya bir bakn, irkin bir gln, biim- siz bir vcudun, benim hi phesiz hayal etmi olduum kadnn yzndeki ve bedenindeki ayrntlarn yerini alacan dnemiyordum; o zamanlar, gzel bir vcut izgisi, bir an grnp kaybolan duru bir ten yeterli olurdu; ben btn iyi niyetimle harikulade bir omuz,

hatrasn veya hayalini hep iimde tadm tatl bir bak ekleyiverirdim; bir an grnp kaybolan bir insana ilikin bu tr hzl zmlemeler, bizi fazla hzl okumann drd hatalara drrler; bir tek heceden yola karak, dierlerini skmeye zaman harcamadan, yazl olan kelimenin yerine hafzamzn bize sunduu bambaka bir kelime koyarz. Fakat bu durumda ayn ey mmkn deildi. Kzlarn yzlerine iyice bakmtm; her birini btn alardan grmemitim, tam kardan grdklerim de azd, ama yine de hepsini olduka farkl iki veya adan grebilmi, ilk grn rasgele sunduu izgi ve renk varsaymlarm dorulayabilmi, dzeltebilmi, snayabilmi, birbirini izleyen deiik ifadelerde, deimez somutluktaki bir eyin, varln koruduunu grmtm. Bu yzden de, kesinlikle unu syleyebilirdim ki, Paris'te de, Balbec'te de gzmn takld geip giden kadnlardan hibirinin, grnp sonra onu tanyamadan kaybolmas, durup konuabilmi olsam bile, en olumlu koullar varsaylsa bile, bu gen kzlarn kayboluunun bende yarataca znty yaratmamt; kendileriyle arkadalk etme fikri byle bir sarholua yol amamt. Oyuncular, kyl kadnlar, din okulu rencileri arasnda hi bu kadar gzel, bu kadar bilinmezlikle dolu, bu kadar paha biilmez, bu kadar gerekten eriilmez bir varlk grmemitim. Hayatn bilinmeyen ve mmkn olan mutluluunun yle harikulade ve mkemmel bir rneiydiler ki, arzuladmz gzelliin en esrarengiz yann, benzersiz koullarda, hibir hataya yer brakmadan tecrbe edemeyeceim iin neredeyse entelektel gerekelerle hayflanyordum; o gzellie hibir zaman sahip olamaymz telafi etmek iin - Swann, Odette'ten nce bunu yapmay hep reddetmiti - arzulamadmz kadnlarda haz

ararz ve teki hazzn ne olduunu hi renemeden lrz. Aslnda bilinmeyen bir haz olmayabilirdi, yakma gelince esrarengiz bir yan kalmayabilirdi, arzunun bir yansmas, bir serabndan baka bir ey olmayabilirdi tabii. Ama bu durumda, nesnenin kusurluluunu deil, bir tabiat kanununun zorunluluunu sulayabilirdim ancak (eer bu kanun bu gen kzlar iin geerliyse, hepsi iin geerli demekti). nk nesne, btn rnekler nme sunulsa, aralarnda seeceim nesneydi; bir bitkibilimcinin tatminiyle, u anda gzmn nnde ufuk izgisini bir it gibi blen bu taze iekler kadar nadir trleri baka yerde bir arada bulmann mmkn olmadn dndm; falezin tepesindeki bir baheyi ssleyen bir Pennsylvania gl fidan gibiydiler: bir buharl geminin denizde seyri, bu gllerin arasnda gerekleir; gemi, mavi ufuk izgisinde bir daldan tekine o kadar yava kayar ki, geminin gvdesinin oktan gemi olduu bir iein tayapraklar arasnda oyalanan tembel bir kelebek, geminin yolundaki ilk iee ondan nce varacandan hi phesi olmadan, umak iin, geminin pruvasyla ilk ta- yapra arasnda incecik mavi bir erit kalmasn bekleyebilir rahatlkla. Robert'le birlikte Rivebelle'e akam yemeine gideceim iin otele dndm; bykannem byle akamlarda, kmadan nce bir saat yatamda uzanmam art kouyordu; Balbec'li doktor, ksa bir sre sonra, bu dinlenmeleri her akama karmam emretti. Zaten otele dnmek iin mendirekten ayrlp lobiden, yani arkadan girmem gerekmiyordu. Combray'de cumartesi gnleri le yemeini bir saat erken yediimiz gibi, burada da yaz ortasnda gnler o kadar uzamt ki, Balbec Grand-Hotel'de akam yemei servisi hazrland srada, gne akamst

kahvalts saatindeymiiz gibi hl tepede oluyordu. Bu yzden, srmeli, byk cameknlar, mendirekle bir hizada, ak tutuluyordu. nce bir ahap erevenin iinden gemek suretiyle kendimi yemek salonunda buluyor, oradan hemen asansre yneliyordum. Giriten geerken mdre glmsedim, tiksintiden en ufak bir iz tamayan bir karlk tebessm belirdi yznde; Balbec'e geldiimden beri bu yz zenle, dikkatle, bir doabilim incelemesine rnek hazrlar gibi, yava yava alyor, deitiriyordum. Bu yzn hatlar artk tandkt, sradan ama okunan bir yaz gibi anlalr bir anlam yklenmilerdi; ilk gn yznn bana sunduu o tuhaf, dayanlmaz iaretlere hi benzemiyorlard artk; o ilk gn karmda grdm ahsiyeti imdi unutmutum; hatrlamay baarsam da, onu tanmam, aslnda irkin ve kaba bir karikatrnden baka bir ey olmad nemsiz ve kibar ahsiyetle badatrmam g olurdu. Otele ilk geldiim akamki ekingenlii ve hzn duymadan asansr ardm; asansrc ocuk, tesisat borular zerinde ilerleyen hareketli bir gs boluuna benzeyen asansrde yan yana ykselirken, sessiz durmuyordu artk. "Bir ay nceki kadar insan yok artk. Gnler ksalyor, herkes gidecek yava yava," diye tekrarlayp duruyordu. Bunu doru olduundan deil, sahilin daha scak bir yerinde baka bir i balants olduu iin hepimiz bir an nce gidelim, otel kapansn, kendisi de yeni yerine, "ibana dnmeden" nce birka gn olsun diye sylyordu. "bana dnmek" ve "yeni" ifadeleri aslnda elikili deildi; nk asansrc ocuk iin "ibana dnmek", "iba yapmak" ifadesinin daha yaygn bir kullanmyd. Beni artan tek ey "yer" demeye tenezzl etmesiydi; nk dilden hizmetkrlk

rejiminin izlerini silmeyi arzulayan ada proleterlerdendi. Hemen ardndan, "ibana dnecei" "kadro" da daha gzel bir "tnii" ve daha iyi "imknlar" olacan syledi; "niforma" ve "maa" kelimeleri kendisine eskimi ve yakksz geliyordu. Gln bir eliki sonucu, kelime hazinesi "patronlar"da her eye ramen eitsizlik kavramndan sonra yaamaya devam ettiinden, asansrc ocuun sylediklerini hep yanl anlyordum. Beni ilgilendiren tek ey, bykannemin otelde olup olmadyd. Asansrc ocuk, sorularm nceden sezip, "Hanmefendi sizin odadan kt biraz nce," diyordu. Her defasnda ayn tuzaa dyor, bykannemden sz ettiim sanyordum. "Hayr, galiba sizin iiniz olan hanmefendiyi diyorum." Mutlaka yrrlkten kaldrlmas gereken eski burjuva dilinde aya ii denmedii iin, bir an yle dnyordum: "Yanlyor, bizim ne fabrikamz var, ne iimiz." Sonra birden ii kelimesinin, cafe garsonlarnn byk brakmas gibi, hizmetkrlar iin bir izzetinefis tatmini olduunu hatrlyor ve biraz nce kan hanmefendinin (muhtemelen kafeteryaya ziyarete veya Belikal hanmn oda hizmetisini diki dikerken seyretmeye giden) Franoise olduunu anlyordum. Yalnz bu tatmin, asansrc ocua yetmiyordu; nk genellikle kendi snfndan acyarak "ii", "dar gelirli" diye sz ediyor, Racine'in "yoksuldan sz ederkenki tekil kullanmm benimsiyordu. Ama genellikle, ilk gnk gayretim ve ekingenliim ok uzakta kaldndan, asansrc ocukla konumuyordum artk. imdi oteli aa dan yukarya kateden ksa yolculukta konuup cevap alamayan oydu; ii bir oyuncak gibi oyulmu olan otelin her katnda, koridorlar etrafmzda dallanp budaklanyor, koridorlarn dibinde k yumuuyor, azalyor, ara kaplan, arka

merdivenlerin basamaklarn inceltiyor, Rembrandt'n, zerine kh bir pencere pervaznn, kh bir kuyu krnn karaltsn drd, bir afak gibi kararsz ve esrarengiz olan o yaldzl kehribara dntryordu. Her katta halnn zerine yansyan bir altn lts, gne batn ve tuvalet pencerelerini haber veriyordu. Biraz nce grdm kzlarn Balbec'te kalp kalmadklarn ve kim olabileceklerini merak ediyordum. Arzu, bu ekilde, setii kk bir kabileye yneldii zaman, onunla ilikili olabilecek her ey bir heyecan, sonra da tahayyl vesilesi olur. Mendirekte bir hanmn, "La Rochefoucauld'nun olunun en yakn arkada", diye aklama yaparcasna kibirli ve kendinden emin bir edayla, "Si- monet'lerin kznn bir arkada," dediini duymutum. Ayn anda, bu bilginin verildii kiinin yznde, "Simonet'lerin kznn bir arkada" olan iltimasl ahs daha yakndan grme merak belirmiti. Belli ki herkese tannmayan bir imtiyazd bu. nk aristokrasi, greli bir eydir. Kyda kede kalm kk yerlerde, bir mobilya tccarnn olu, zarafetin doruu saylp gen bir Galler prensi gibi hkm srebilir. O zamandan beri, Simonet adnn plajda benim kulama nasl geldiini hatrlamaya altm birok kez; o srada, tam seemediim ekli de, anlam da, u veya bu kiiyi iaret etmesi bakmndan, henz belirsizdi; ksacas, ileride bize ok dokunakl gelecek olan o bolukla, o yenilikle doluydu; kesintisiz dikkatimiz tarafndan, harfleri iimize her saniye biraz daha derinlemesine nakedilen bu isim, sonunda (Simonet'lerin kz rneinde bu benim iin ancak birka yl sonra gerekleecekti) yle bir ncelik kazanr ki, (uykudan uyandmz anda da, bir baygnlk sonrasnda da) aklmza ilk gelen kelime, zaman ve bulunduumuz yer

kavramlarndan, neredeyse "ben" kelimesinden daha nce hatrladmz kelime haline gelir; sanki bu ismi tayan varlk, bizden daha fazla bizdir, sanki birka anlk bir bilin kaybndan sonra, sona eren ksa fasla, her eyden nce, o varl dnmediimiz sredir. lk gnden itibaren Simonet'nin gen kzlardan birinin soyad olduuna kendi kendime nasl karar verdiimi bilmiyorum; Simonet ailesiyle nasl tanabileceimi dnyordum durmadan; beni kmsememesi iin, tanmam salayacak kiinin, kzn kendinden stn kabul edecei biri olmas lazmd; bu da, eer onlar halk tabakasndan kk yosmalar idiyseler, zor olmasa gerekti. Beni kmsememesi gerekiyordu; nk bizi kmseyen birisini, bu kmsemeyi yenmediimiz srece, tam olarak tanmamz, eksiksiz kavramamz mmkn deildir. te yandan, birbirinden son derece farkl kadnlarn grntleri bize her nfuz ettiinde, unutu veya baka grntlerin rekabeti yznden silinmedii takdirde, bu yabanc grntleri bize benzer bir ey haline getirmeden rahat edemeyiz; ruhumuz bu bakmdan fiziksel organizmamzla ayn tr tepki ve faaliyetlerle donatlmtr; bnyesine yabanc bir cismin karmasna tahamml yoktur ve davetsiz misafiri annda sindirmeye, iinde eritmeye giriir. Simonet'lerin kz, kzlarn en gzeli olsa gerekti - zaten metresim olabilecek olan da o gibi geliyordu bana, nk sabit baklarm iki defa, kafasn hafife evirerek fark eden, bir tek o olmutu. Asansrc ocua, Balbec'te kalan Simonet diye birilerini tanyp tanmadm sordum. Bir eyi bilmediini sylemekten holanmad iin, kulana yabanc gelmediini syledi. Son kata geldiimizde, bana son mteri listelerini gndermesini rica ettim.

Asansrden ktm, ama odama yneleceime koridorda ilerledim; o saatte, kat grevlisi, cereyandan korkmakla birlikte dipteki pencereyi amt; pencere denize deil, tepenin yamacna, vadiye bakyordu, ama donuk camlar genellikle kapal olduundan, manzaray gzden saklard. Nihayet nmde uzanan "manzara" ya ibadetimi yerine getirmek zere ksa bir sre durdum; otelin arkasndaki tepenin tesine uzanyordu grnt; tepenin zerinde, epey uzakta bir tek ev vard sadece, ama perspektif ve akam , cssesini koruyarak ona zarif bir oyma havas veriyor, kadife bir mcevher kutusu iinde sunuyordu; kutsal eya sand olarak kullanlan, mritlerin hayran baklarna nadiren sunulan, tal, mineli minyatr tapmaklar, kiliseler gibi. Ama benim tapnma anm fazla bile srmt; kat grevlisi, bir elinde bir tomar anahtarla, teki eliyle ayin eyas bakclarnn balklarna benzeyen takkesine dokunarak - ama akam ayaz yznden bandan karmadan - beni selamlayarak geldi ve pencerenin iki kanadn, kutsal eya sandn kapatrcasna kapatarak minik antla altn yadigr hayran baklarmdan gizledi. Odama dndm. Mevsim ilerledike pencerede bulduum tablo da deiiyordu. lk balarda, gne tepede, ancak hava kapalysa ortalk kararm olurdu; o zaman, tire camda yuvarlak dalgalar kabarr, penceremin demir pervazlar arasna bir vitrayn kurunlan arasna oturtulmu gibi yerlemi olan deniz, krfezin derin kayalk kenar boyunca, Pisanello'nun resmettii bir tyn inceliiyle izilmi, kprtsz bir kpkle talandrlm, Gaile'nin cam ilerinde bir kar tabakasn simgeleyen o sabit, stl beyaz mineyle dondurulmu genler serpitirirdi.

Gnler ksalmaya balad sonra; odama girdiimde, gnein, sert, geometrik, gelip geici ve iddetli (mucizevi bir iaretin, mistik bir grnmn tasvirine benzeyen) ekli tarafndan dalanm gibi grnen mor gkyz, ufuk izgisinde, ana altarn stndeki din bir tablo gibi, denize doru eilmi olurdu; gnbatmnn, btn duvarlar kaplayan alak maun kitaplklarn camlarnda sergilenen ve benim dnce araclyla ait olduklar harikulade resme baladm deiik blmleri, eski bir ustann, bir zamanlar bir cemaat iin, altar panosu zerine resmettii, ayr ayr kanatlar mzelerde yan yana sergilenen ve ancak ziyaretinin hayalgcnn panodaki yerlerine koyduu deiik sahneler gibi grnrlerdi. Birka hafta sonra, ben odama ktmda gne batm oluyordu. Denizin stnde, Combray'de,gezintiden dnp akam yemeinden nce mutfaa inmeye hazrlandm srada Calvaire Ormannn stnde grdm gkyzne benzeyen, et jlesi gibi youn ve keskin, krmz bir gkyz eridi, biraz sonraysa, artk souk ve kefal denen balk gibi mavi olan denizin zerinde, birazdan Rivebelle'de smarlayacamz somonlarn pembesinde bir gkyz, akam yemeine kmak zere giyinmenin zevkini artryordu. Denizin zerinde, kynn ok yaknnda, giderek genileyen katlar halinde, is karas, ama ayn zamanda akik parlakl ve younluunda, grnr bir arl olan dumanlar birbirinin zerine kp ykselmeye alrd; en yksektekiler, ekli bozulmu omurgann tepesinden, o ana kadar kendilerine destek olmu tabakalarn arlk merkezinin dna taarak, gkyznn yarsna kadar ykselmi olan bu iskeleyi srkleyip denize devirecekmi gibi grnrd. Bir gece yolcusu gibi uzaklaan

bir geminin grnts, trende yaadm duyguyu uyandrrd bende: uykunun ve bir odaya kapanmann zorunluluklarndan kurtulmu olma duygusunu. Zaten o anda bulunduum odada, hapsolmu hissetmezdim kendimi; bir saat sonra oradan kp arabaya binecek deil miydim? Kendimi yatan zerine atardm; olduka yaknmda grdm, geceleri koyu, sessiz ama uyumayan kuular gibi karanlkta ar ar ilerleyerek insan artan gemilerin birinde, bir kuette yatyormuum gibi, her yanm deniz grntleriyle evrili olurdu. Ama ounlukla bunlar gerekten de grntyd sadece; o rengin altnda plajn hznl boluunun uzandn, Balbec'e ilk geldiimde skntyla hissettiim huzursuz akam rzgrnn estiini unuturdum; zaten odamda olduum srada bile, kafam, geerken grdm gen kzlarla megulken, gerekten derin bir gzellik duygusunu yaayabilecek kadar sakin ve nesnel olamyordum artk. Rivebelle'deki akam yemeini beklemek beni daha da havai bir ruh haline sokar, byle zamanlarda, aydnlk restoranda bana dikilecek olan dii baklara mmkn olduunca ho grnmek zere giydireceim bedenimin yzeyinde bulunan aklm, nesnelerin renginin tesinde bir derinlik bulamazd. Penceremin altnda bkmadan, sessizce uan yelyutanlar ve krlanglar, bir fs kiye gibi, canl bir havai fiek gibi havalanmasa, ykselen fieklerin arasn uzun, yatay, kpk izgilerinin kprtsz, beyaz ipliiy le birletirmese, gzlerimin nndeki peyzajlar geree balayan bu doal ve yerel olgunun byleyici mucizesi olmasa, onlar bulunduum yerde keyf olarak seilip sergilenen, her gn yenilenen, bulunulan yerle ilikili olmalar art olmayan resimler zannedebilirdim. Bir keresinde, bir Japon basklar sergisi vard: ay hatrlatan krmz ve yuvarlak gnein ince

oymasnn yanbanda, gle benzeyen sar bir bulutun zerinde, gl kysndaki aalar gibi siyah kllar ykseliyordu; ocukluumdaki ilk boya takmmdan beri hi grmediim tatl pembe renkteki bir izgi, nehir gibi kabaryor, iki kysndaki gemiler sanki gelip eksinler, suya indirsinler diye karada bekliyorlard. Bense, iki sosyete ziyareti arasnda bir galeriyi gezen bir meraklnn veya bir kadnn aalayc, skkn ve hoppa bakyla, "lgin, deiik bir gne bat, ama aslnda bu kadar zarif, bu kadar artc ok gne batlar grdm daha nce," diyordum kendi kendime. Ufka gmlm, akkanlam bir geminin, izlenimci resimlerdeki gibi ufukla tpatp ayn renkte olduu, bu yzden de ayn maddedenmi gibi, teknesi ve incecik telkri halatlar sanki gn puslu mavisinden kesilmi gibi grnd akamlar, daha ok houma gidiyordu. Bazen deniz neredeyse penceremin tamamn kaplard; pencerenin stnde, denizin mavisiyle ayn tonda bir gkyz eridi uzanrd; bu yzden g de deniz, renk farkn k oyunu zannederdim. Bir baka gn, deniz pencerenin sadece aa ksmnda resmedilmi olurdu; geri kalan ksm, yatay eritler halinde birbirine yaslanm o kadar ok bulutla kapl olurdu ki, camlar, sanatnn tasarm veya uzmanl sebebiyle, bir "bulut etd" sergilerdi adeta; bu arada kitapln camlarnn her birinde, benzer ama ufkun bir baka ksmnda yer alan, k nedeniyle farkl renkte bulutlar grnr, sanki, kimi ada ustalarn ok sevdii, tek bir grntnn farkl saatlerdeki tekrarn sunarlard; imdi sanatn duraanl sayesinde, bunlarn hepsi, pastelle boyanm, camlanm olarak, ayn odann iinde, bir arada grlebiliyordu. Bazen de, tekdze bir griye brnm olan gn ve denizin zerine, esiz zarafette, hafif bir pembe

eklenir, pencerenin altnda uyuyakalm bir kelebek, sanki bu Whistler tarz "gri-pembe armoni"nin altna, kanatlaryla Chelsea'nin en sevilen imzasn kondururdu. Sonra pembe de kaybolur, seyredilecek bir ey kalmazd. Biraz yataktan kalkar, tekrar uzanmadan nce ar perdeleri kapatrdm. Yattm yerden, perdelerin stnde son k izgisinin giderek karardn, inceldiini grr, ama genellikle sofrada olduum saatin, bu ekilde perdelerin zerinde lp gitmesine, zlmeden, onu da zmeden izin verirdim; nk o gnn dier gnlerden farkl, sadece birka dakikalk bir gece tarafndan blnen kutup gnleri gibi daha uzun olduunu bilirdim; bu alacakaranlk kozasndan, mucizevi bir bakalam sonucu, Rivebelle restorannn gz kamatrc nn kmaya hazrlandn bilirdim. Kendi kendime, "Vakit geldi," der, yatan zerinde gerinir, kalkar, tuvaletimi tamamlardm; bu bo, her tr maddi arlktan yoksun anlar byleyici bulurdum; dierleri aada yemek yerken, ben bu akamzeri dinlenmesi srasnda topladm gc, sadece vcudumu kurulamaya, smokinimi giymeye, kravatm balamaya harcardm; btn bu hareketleri, geen sefer Rivebelle'de dikkatimi eken, bana baktn grr gibi olduum, bir ara sofradan belki de kendisini takip edeceim umuduyla kalkan bir kadn tekrar grme zevkinin beklentisi ynlendirirdi; kendimi yeni, zgr, tasasz bir hayata tam olarak, btn gcmle verebilmek iin neeyle sslenirdim; o dnyada tedirginliklerimi Saint-Loup'nun sknetine yaslayacak ve doabilimin btn trleri ve btn lkelerden gelenler arasnda, arkadamn hemen smarlad allmadk yemeklerden, itahm veya hayalgcm kamlayanlar seecektim.

En sonunda, mendirekten ieriye, yemek salonundan geerek giremediim gnler geldi: artk dars karanlk olduundan, camlar ak olmuyordu; eriemedikleri parltnn cazibesine kaplan yoksullarla melekler srs, karayelde bzp kalm kara salkmlar halinde, camdan kovann kl ve kaygan yzeyinden sarkard. Kap alnd; Aim son mteri listelerini bana kendi eliyle getirmek istemiti. Aim yanmdan ayrlmadan nce Dreyfus'n kesinlikle sulu olduunu sylemeyi ihmal etmedi. "Her ey aa kacak," dedi; "bu yl deil ama, gelecek yl ortaya kacak; genel kurmayla ok sk fk olan bir bey syledi." Yl sonundan nce her eyi aklamaya karar veremezler mi diye sordum. Aim sahneyi canlandrmak zere mteriyi taklit ederek, "Sigarasn brakt," dedi ve 'her eyi birden istememek gerekil anlamnda ban ve iaret parman sallad. "Bu yl olmaz Aim, dedi omzuma dokunarak, mmkn deil. Ama Paskalya'ya kadar mutlaka!" Aim de benim omzuma hafife vurarak dedi ki: "Grdnz gibi, ayn onun ha reketlerini gsteriyorum size." Belki byk bir ahsiyetin bu senli benlilii gururunu okadndan, belki de ben iddiann deerini ve umutlanma gerekelerimizi tam bir bilinle, daha iyi deerlendirebileyim diye. Mteri listesinin ilk sayfasnda "Simonet ve ailesi" szlerini, dorusu hafif bir arpntyla okudum. imde ocukluumdan kalma kimi eski hayallerde, kalbimde var olan, ama onun tarafndan hissedildii iin ondan ayrlamayan btn sevgi, benden mmkn olduunca farkl bir varlk tarafndan sunulurdu bana. Bir kez daha ite bu varl imal ediyor, bunun iin de Simonet soyadndan ve antik aa,

Giotto'ya yarar bir sportif geit treni halinde sahilden geilerini grdm gen bedenler arasnda hkm sren ahengin hatrasndan yararlanyordum. O gen kzlardan hangisinin Mile Simonet olduunu, herhangi birinin bu soyadn tayp tamadn bilmiyordum, ama Mile Simonet tarafndan sevildiimi ve Saint-Loup sayesinde kendisini tanmaya alacam biliyordum. Ne yazk ki Saint-Loup ancak bu artla iznini uzatabildiinden, her gn Doncires'e gitmek zorundayd; ancak ben, asker mecburiyetlerini kaytarmasn salamak iin, bana olan dostluundan da te, kadn gzelliinin yeni bir eidini tanmak sz konusu olduunda - sz edilen kiiyi hi grmeden, srf bir manavda gzel bir kasiyer olduunu duyarak da olsa - sk sk duyduum doabilimci merakna gvenebileceimi dnmtm. Oysa Saint-Loup'ya benim gen kzlardan sz ederek onda bu merak uyandrmay ummam bounayd. nk bu merak onda, tiyatrocu metresine olan ak tarafndan uzun vadeli bir felce uratlmt. Hafife hissetse bile, metresinin sadakatinin kendi sadakatine bal olabilecei gibi bir eit batl inan yznden, bastrrd onu. Bu yzden, benim gen kzlarla faal olarak ilgileneceine dair kendisinden bir sz alamadan, Rivebelle'e yemee gittik. lk zamanlar Rivebelle'e vardmzda gne az nce batm, ama ortalk hl aydnlk olurdu; restorann henz klar yanmayan bahesinde gnn ss aa iner, i yzeyinde saydam ve karanlk havann bir buz tabakas gibi younlat bir vazonun dibine otururcasna kerdi; yasland karanlk duvara pembe damarlar izen iri gl aac, onikslerin dibinde grlen aalanmalar andrrd. Ksa bir sre sonra, artk arabadan indiimizde, hatta ounlukla hava

yalysa, belki biraz alr diye hayvanlarn koulmasn geciktirmisek, daha Balbec'ten yola karken, ortalk kararm oluyordu. Ama byle gnlerde, rzgrn sesini duyunca hznlenmezdim; bu sesin, tasarlarmdan vazgemek, bir odaya kapanmak anlamna gelmediini, gideceimiz restorann byk yemek salonunda, igan mzii eliinde saysz lambann, kaln altn nlaryla dalayarak karanlk ve souu kolayca alt edeceklerini bilir, saanak yamur altnda bizi bekleyen kupa arabasna, Saint-Loup'nun yanna nee iinde binerdim. Bergotte'un, benim itirazlarma ramen, aslnda zihinsel hazlar tatmak iin yaratlm olduumu dndne dair szleri, bir sredir, ileride yapabileceklerim konusunda beni yeniden umutlandrmakta, ama her gn bir eletiri yazs ya da romana balamak zere masa bana getiimde yaadm sknt, umudumu krmaktayd. "Belki de," diyordum kendi kendime, "gzel bir metnin deerinin kesin lt, o metni yazarken alman zevk deildir; zevk, belki genellikle fazladan eklenen, ama yokluu metnin deerini drmeyen, tamamlayc bir durumdur sadece. Belki de kimi aheserler esneyerek yazlmtr." Bykannem, salkl olursam, baarl ve mutlu bir ekilde alacam syleyerek endielerimi yattryordu. Doktorum, salk durumum sebebiyle karlaabileceim ciddi tehlikeler konusunda beni uyarmann daha doru olacana karar vermi, istenmeyen bir durumun ortaya kmasn nlemek iin almam gereken btn salk tedbirlerini tek tek belirtmiti; iimde belki var olan eseri gerekletirebilecek gce sahip olmak, benim gzmde btn zevklerden ok daha nemliydi; btn zevkleri bu amaca tabi klyor, Balbec'e geldiimden beri kendimi srekli ve titiz bir

denetim altnda tutuyordum. Ertesi gn yorgun olmamak iin ihtiyacm olan gece uykusundan beni mahrum edecek bir fincan kahveye katiyen dokunmuyordum. Ama Rivebelle'e vardmz anda - yeni bir hazzn heyecanyla, istisnai durumlarn, bilgelik yolunda gnlerce sabrla dokuduumuz iplii koparverip bizi iine soktuklar farkl dnyada - sanki yarn diye bir ey artk hi olmayacakm, gerekletirilecek yce amalar yokmu gibi, bu amalan korumak iin ileyen salk tedbirleri mekanizmas yok oluverirdi. Bir komi manto mu almaya davranr, Saint-Loup bana sorard: "mez misiniz? Vermeseniz daha iyi olur belki, hava pek scak deil." Ben, "Hayr, hayr," diye cevap verir, belki souu hissetmezdim; ama hastalanma korkusu, lmeme gereklilii, almann nemi nedir, kesinlikle bilmezdim. Mantomu verirdim; ingenelerin ald bir sava marnn notalar eliinde salona girer, zahmetsiz bir hret yolu gibi dizilmi sra sra masalarn arasndan ilerlerdik; bize asker sayglar ve hak etmediimiz bu zaferi sunan orkestrann ritminin bedenimize ilettii neeyi, canll hisseder, ama sahneye muzaffer bir generalin gvenli edasyla koarak kp, melodisi asker, szleri ak sak arklar syleyen mzikhol zppelerine benzememek iin, ciddi, buz gibi bir yz ifadesi ve bezgin bir yryle neemizi gizlerdik. O andan itibaren, baka biri olurdum; bu kii, ancak dar ktnda hatrlayaca bykannemin torunu deil, geici olarak, bize hizmet edecek olan garsonlarn kardeiydi. Balbec'te bir haftada tketmeyi istemeyeceim miktarda biray, hatta ampanyay, bu ikilerin lezzeti, bilincim sakin ve net olduunda benim gzmde, dorusu deerli ama kolayca

feda edilebilecek bir hazz temsil ettii halde, bir saatte tketir, buna, kafamn danklndan tadn bile alamadm birka damla da Porto arab ekler, imdi hatrlayamadm bir eyi almak iin iki aydr biriktirdiim iki Louis altnn kemancya verirdim. Masalarn arasna dalm birka garson, ileriye uzanm ak avularnda tuttuklar tabaklar drmeden hedefe ulatrmak zere yarrcasna, sratle seyirtirdi. Gerekten de ikolatal sufleler devrilmeden, buharda pimi patatesler, kounun sarsntsna ramen, Pauillac kuzusunun etrafna ilk dizildikleri ekilde, hedefe ularlard. Bu garsonlardan ok uzun boylu, tepesi harikulade siyah salarla sslenmi bir tanesi dikkatimi ekti; insan trnden ok kimi nadir ku trlerini hatrlatan yz rengiyle, hi aralksz ve adeta amasz bir ekilde salonun bir ucundan dierine kouuyla, hayvanat bahelerinin byk ku kafeslerini alev alev renkleriyle, anlalmaz rpnmalaryla dolduran "ara"lar akla getiriyordu. Bir sre sonra manzara (en azndan benim gzmde) daha soylu ve sakin bir dzene girdi. Btn bu badndrc faaliyetler, dingin bir ahenk iinde yerleiyordu. Restoran dolduran, eski alegorik resimlerde temsil edildikleri ekliyle gezegenleri hatrlatan yuvarlak masalara bakyordum. Zaten bu yldzlar arasnda kar koyulmaz bir ekim gc vard; her masadaki mterilerin gz dier masalardayd; yalnz yemek daveti veren zenginin biri, nl bir yazar getirtmeyi baarm, hareketli ruh arma masasnn marifetleri sayesinde, kadnlarn bayld sama sapan szler syletmeye almaktayd. Bu yldz masalar arasndaki uyum, saysz garsonun kesintisiz dnlerini engellemiyordu; nk garsonlar mteriler gibi oturmayp ayakta olduklarndan, bir st kuakta hareket ediyorlard. phesiz ordvrleri getirmek,

arab deitirmek, fazla bardak getirmek iin kouyorlard. Ama bu zel sebeplere ramen, yuvarlak masalar arasndaki srekli hareketleri, sonunda badndrc, dzenli dnnn kuraln buluyordu. Kocaman iek demetlerinin arkasnda oturan, sonu gelmeyen hesaplarla megul iki korkun kasiyer kadn, ortaa ilmine gre tasarlanm bu gk kubbede zaman zaman meydana gelen felaketleri astrolojik hesaplarla tahmin etmeye alan bycleri hatrlatyordu. Btn mterilere biraz acyordum; nk onlar iin masalarn birer gezegen olmadn, nesneleri, allm grnmlerinden kurtarp benzerlikler grmemizi salayan bir blmlemeye tabi tutmadklarn hissediyordum. u veya bu kiiyle yemek yediklerini, yemein aa yukar u kadara mal olacan, ertesi gn yeni batan balayacaklarn dnyorlard. Herhalde o srada acil bir ileri olmadndan, bir ayin alay halinde sepetler iinde ekmek getiren gen komiler kortejinin geiine kar da tamamen duyarsz grnyorlard. ok gen olan baz komiler, kdemli garsonlarn her frsatta indirdii sillelerden sersemlemi halde, gzlerini hznle uzak bir hlyaya diker, ancak bir zamanlar altklar Balbec otelinin bir mterisi kendilerini tanyp konutuunda, iilmesi mmkn olmayan ampanyay bizzat alp gtrmesini sylediinde gururlanarak teselli bulurlard. Sinirlerimin huzurlu mrltsn iitiyordum; huzur verebilecek d nesnelerden bamsz bir huzurla doluydular; bedenimin veya dikkatimin en kk kprdan, kapal gze hafife bastrmann renk duyumunu yaratmas gibi, bu huzuru hissetmeme yetiyordu. Zaten epeyce Porto arab imitim, fazlasn isteyiim, ieceim kadehlerin getirecei mutluluu dndmden deil, imi olduum kadehlerin verdii

mutluluun sonucuydu. Duyduum hazz mziin ynlendirmesine izin veriyor, bu hazzn her notada uysallkla durduunu fark ediyordum. Tabiatta tesadfen ve nadi ren bulunan kimi maddelerin byk miktarlarda retilmesini sa layan kimya fabrikalar gibi, Rivebelle restoran da, gezinti ve yolculuklarda talihin bir ylda karma karaca mutluluk ihtimallerinden daha fazlasn barndracak saydaki kadn, ayn anda bir araya getiriyordu; te yandan, dinlediimiz mzik de - hepsi benim iin yeni olan valslerden, Alman operetlerinden ve mzikhol arklarndan dzenlemeler dierinin stne bindirilmi, daha badndrc, havadaki bir elence mekn gibiydi. nk mziin her motifi kendine hast, her kadnn kendine has oluu gibi, ama kadnn aksine, barndrd hazzn srrn sadece imtiyazl birilerine saklamyordu; onu bana teklif ediyor, gz ucuyla beni szyor, kaprisli veya utanmaz bir edayla bana yaklayor, sokuluyor, okuyordu, sanki bir anda daha ekici, daha gl veya daha zengin oluvermitim; bu ezgilerde bir acmaszlk buluyordum: onlar her trl nesnel gzellik duygusundan, zek prltsndan habersizdiler; onlar iin var olan tek ey, fiziksel zevktir. Ve bu zevki - sevilen kadnn bir baka erkekle tatt zevki dnyasn dolduran kadnn dnyasndaki yegne ey olarak sunduklar kskan biare iin, cehennemlerin en zalimi, hibir k olmayan bir cehennemdir. Ama ben ezginin notalarn alak sesle mrldanr, bana gnderdii pcn karln verirken, bana yaatt kendine zg haz benim iin yle deerli oluyordu ki, grnmezliin iinde kh baygn, kh diri izgilerle kurduu benzersiz dnyada, bu motifin peinden gitmek iin, ailemi terk edebilirdim. Bu tr bir zevk, bakalar tarafndan alglanmad iin, yneldii kiinin deerini

artrmaz; hayatmzda ne zaman bir kadn bizi grp holanmasa, o anda bu isel ve znel mutlulua, dolaysyla bizim hakkmzdaki yargsn katiyen deitirmeyen mutlulua sahip olup olmadmzdan habersizdir; buna ramen kendimi daha gl, etkileyici, neredeyse dayanlmaz hissediyordum. Akm artk bana tatsz, glnebilecek bir ey gibi grnmyordu; aksine, bu mziin dokunakl gzelliine, cazibesine sahipti; mziin kendisi, sevdiimle benim, birdenbire sk fk olmuken buluacamz sevimli bir ortam gibiydi. Restorann mterileri sadece kibar fahieler deildi; en kibar sosyeteye mensup kiiler de saat be civarnda aya gelirler, byk akam yemei davetleri verirlerdi. ay servisinin yapld koridora benzer, dar, uzun, giriten yemek salonuna uzanan caml galerinin darya bakan kenarn baheden ayran tek ey, bazs alm cameknlar ve birka ta stundu. Bu da, bol bol hava cereyan dnda, ani, kesintili gne patlamalarna, gz kamatrc, deiken, neredeyse mterileri grmeyi imkanszlatran bir a yol aard; bu nedenle, dar boaz dolduran ikier ikier dizili masalardaki mteriler, aylarn ierken, aralarnda selamlarken her hareketlerinde harelenirler, bir balknn, yakalad parltl balklar yd havuz veya sepette, sudan yar km, a bulanm, oynak parltlarla harelenen balklara benzerlerdi. Birka saat sonra, tabiatyla yemek salonunda yer alan akam yemei srasnda, dars henz aydnlk olduu halde, klar yaklm olurdu; bu yzden de bahede, lo n aydnlatt, gecenin solgun hayaletlerine benzeyen pavyonlarn yannda, gnein son nlarnn delip getii tire grgenler grlrd; yemek yenen, lambalarla aydnlatlm

salondan bakldnda, grgenler cameknn ardnda akamzeri mavimsi, yaldzl koridor boyunca ay ien hanmlar gibi, parltl ve slak bir an iindeymiler his sini vermez - doast kl, solgun ve yeil, dev bir akvaryumun iindeki bitkilere benzerlerdi. Sonra sofradan kalklrd; davetliler yemek srasnda btn vakitlerini komu masadaki davetlilere bakmak, tanmak, kim olduklarn renmekle geirmelerine ramen, kendi masalarnn etrafnda kopmadan bir arada tutulurlard; ancak kahvelerini imek zere ay servisinin yapld koridora geerken, bir gecelik ev sahiplerinin etrafnda dnmelerine sebep olan ekme gc azalrd; ou kez, bu gei srasnda, devam etmekte olan yemek daveti, birimlerinden birini veya birkan geride brakrd; rakip davetin ekme gcne kaplm olan bu birimler, bir sreliine kendi topluluklarndan ayrlrlar, onlarn yerini, dostlarn selamlamak zere urayp, "Gidip M.X'i bulmam lazm, bu gece onun davetlisiyim," diyerek ayrlan beyler veya hanmlar alrd. Bir an, ieklerinin birkan dei toku etmi iki ayr iek demetine benzerlerdi. Sonra koridor boalrd. ounlukla yemekten sonra bile hava henz tamamen kararmam olduundan, bu uzun koridorun klan yaklmaz, darda, cameknn br yannda sra sra dizili, eilmi aalarla birlikte koridor, aal, karanlk bir bahede bir yol gibi grnrd. Bazen, oyalanan bir yemek davetlisinin karalts seilirdi. Bir gece/ dar kmak zere koridordan geerken, tanmadm bir topluluun ortasnda, gzel Lksemburg Prensesi'nin oturmakta olduunu grdm. Durmadan, apkam kararak selamladm. Prenses beni tand, glmseyerek ban edi; bu selamn ok yukarsnda, hareketin kendisinden yaylan birka melodik kelime ykseldi

bana hitaben; herhalde uzunca bir iyi akamlard bu: durmam iin deil, sadece selam tamamlamak, szl bir selam haline getirmek iin. Ama kelimeler o kadar belirsizdi, algladm yegne ey, ses ise yle usulca uzad, yle mzikal geldi ki bana, sanki aalarn kararm dallarnn arasnda bir blbl tmeye balam gibiydi. Saint-Loup, geceyi beklenmedik bir biimde rastladmz bir arkada topluluuyla birlikte, yakndaki bir sahil Casino'sunda bitirmeye karar verip beni tek bama bir arabaya bindirerek onlarla gittiinde, arabacya hzl gitmesini tembih ederdim; hassasiyetimin gerektirdii ve Rivebelle'e varmdan beri bakalarnn karlad ihtiyalar - yz seksen derecelik bir dn yaparak, kapldm edilgenlik arkndan kmak suretiyle - kendim, bakasnn yardm olmadan karlamak zorunda kalacam dakikalar ksaltmak isterdim. Ancak bir arabann geebilecei genilikteki bu zifir karanlk patikalarda aksi ynden gelen bir arabayla arpma ihtimali, falezin sk sk kayan topra, denize dimdik inen yamacn yola yaknl, btn bunlar, tehlike fikrini ve korkusunu mantma iletmek iin gerekli kck abay gstermeme yetmezdi. nk tpk bir eseri yaratmamz, nl olma isteinin deil de, alkan olma alkanlnn salamas gibi, gelecei korumamza yardm eden de, imdiki ann neesi deil, gemiin ciddi dnceleridir! Benimse, daha Rivebelle'e vardmda, sakatlmzn doru yolda ilerlemesine yardmc olan koltuk deneklerini, mantk yrtmeyi ve kendine hkimiyeti frlatp attm, bir tr manevi hareket kaybna uradm yetmezmi gibi, alkol, sinirlerimi ar derecede gererek o dakikalara bir zellik, bir by kazandrr, ama bu beni, onlar savunmaya daha muktedir veya daha kararl klmazd; nk

cokunluum, bu dakikalar hayatimin geri kalanna bin kat tercih etmeme sebep olarak onlar tecrit ederdi; kahramanlar gibi, sarholar gibi imdiki zamana hapsolurdum; geici olarak tutulan gemiimin, geleceimiz adn verdiimiz glgesi, nme dmezdi; hayatmn amac artk bu gemiin hayallerinin gereklemesi olmaktan kp o andaki mutluluk olduundan, o andan tesini grmezdim. yle ki, aslnda sadece grnte kalan bir eliki sonucu, tam olaanst bir hazz yaadm, hayatmn mutlu bir hayat olabileceini hissettiim ve bu yzden de, gzmde daha deerli olmas gerektii anda, tam o anda, o ana kadar bende uyandrd kayglardan kurtulmu olduumdan, bu hayat hi tereddtsz bir kaza ihtimalinin kucana teslim ederdim. Aslna baklacak olursa, netice itibaryla yaptm, dier insanlarn btn hayatna yaylm olan ihmalcilii bir gecede younlatrmaktan ibaretti; dier insanlar, lmleriyle ykntya uratacaklar kii evde onlar beklerken, tek yaama nedenleri, yaknda yaynlanacak olan kitap, henz krlgan beyinlerine balyken, her gn gereksiz yere bir deniz yolculuunun, bir uak veya otomobil gezintisinin tehlikelerini gze alyorlard. Ayn ekilde, Rivebelle restorannda, orada kaldmz gecelerde, biri beni ldrmek niyetiyle gelse, bykannem, gelecekteki hayatm, yazacam kitaplar, gereklii olmayan bir uzaklkta kaldndan, tamamen yan masadaki kadnn kokusuyla, garsonlarn nezaketiyle, alman valsin kvrmlaryla btnletiimden, o ann duyumuna yapk, onun boyutlaryla snrl olduumdan ve ondan ayrlmamaktan baka bir amacm olmadndan, o duyuma yaslanp lmeye raz olurdum; hi direnmeden, kprdamadan, sigara dumanyla uyumu,

gemi abalarnn meyvesini ve kovannn umudunu koruma kaygs kalmam bir ar gibi katledilmeye raz olurdum. unu da belirtmem gerekir ki, cokunluumun iddeti karsnda, en nemli ve ciddi eylerin dt anlamszlk, sonunda Mile Simonet ve arkadalarn da iine alrd. Onlarla tanma giriimi artk bana kolay ama ilgisiz bir ey gibi gelirdi; nk o srada benim iin nemli olan tek ey, olaanst kuvveti, en kk deiimlerinin ve hatta sadece srekliliinin yaratt mutluluk sayesinde, o andaki duyumumdu; geri kalan her ey, aile, i, zevkler, Balbec'in gen kzlar, kuvvetli rzgrn, denizin stnde durmasna izin vermedii bir kpk yuma arlndayd ancak; o i gce baml olarak var olabilirdi; nk sarholuk birka saatliine, znel idealizmi, saf fenomenizmi gerekletirir; her ey artk salt grntdr ve ancak bizim en yce benliimize bal olarak vardr. Aslnda, eer gerek bir akmz varsa, byle bir durumda varln srdremeyecei sylenemez. Ama tpk yeni bir ortamda olduu gibi tanmadmz basklarn, bu duygunun boyutlarn deitirdiini aka hissederiz ve ona artk ayn gzle bakamayz. Ayn ak buluruz yine karmzda, ama yer deitirmitir; artk bizi ezmez, imdiki ann kendisine bahettii ve o anla ilgili olmayan eylere aldrmadmz iin bize yeten duyumla tatmin bulur. Ne yazk ki deerleri byle deitiren katsay, onlar ancak bu sarholuk saatlerinde deitirir. Btn nemini kaybeden, sabun kp gibi fleyiverdiimiz kiiler, ertesi gn eski younluklarna kavuacaklardr; btn anlamn yitiren almalarn bana dnmeye abalanacaktr. Daha da vahim olan, bir gn ncekiyle ayn olan bu ertesi gn matematii, problemleriyle daima kyasya bouacamz bu matematik, o saatlerde bile

bizi ynetir, yalnz biz bunun bilincine varmayz. Yaknmzda iffetli veya dmanlk sergileyen bir kadn varsa, bir gn nce son derece g olan ey - onun bizden holanmas - imdi bize sonsuz kolaylkta grnr; oysa hi de kolaylamamtr, nk sadece kendi gzmzde, kendi i gzmzde deimiizdir. Sz konusu kadnn byle bir laubalilie kalkmamz durumunda, o anda duyduu honutsuzluu, biz ertesi gn, komiye yz frank verdiimiz iin duyarz; honutsuzluun sebebi ayndr, yalnz bizde gecikmitir: sarholuk yoksunluudur bu sebep. Rivebelle'de bulunan ve nasl ki yanslar aynann bir parasysa, onlar da sarholuumun bir paras olduklarndan, varl gzmde giderek silinen Mile Simonet'den bin kat daha ekici grnen kadnlarn hibirini tanmyordum. Sarn, tek bana, hznl bir gen kz, kr iekleriyle sslenmi hasr apkasnn altndan bir an hlyal gzlerle bana bakt ve gzme ok ho grnd. Sonra bir bakas, ardndan bir nc ve nihayet parlak tenli bir esmer, onun yerini ald. Bana yabanc bu kadnlarn hemen hepsini Saint-Loup tanyordu. O sradaki metresiyle tanmadan nce snrl elence hayat iinde o kadar ok yer almt ki, o gecelerde Rivebelle'e akam yemeine gelen, ou tesadfen orada bulunan, sayfiyeye kimileri klaryla bulumaya, kimileri de bir k bulmaya gelmi kadnlarn neredeyse istisnasz hepsini, (ya kendisinin ya bir arkadann) en az bir gecelik bir beraberliinden hatrlard. Bir erkekle birlikteyseler, selamlamazd kadnlar; kadnlarsa, tiyatrocu metresi haricindeki btn kadnlara kar herkese bilinen kaytszl ekiciliini iyice artrdndan, bakalarna baktklarndan daha ok Saint-Loup'ya bakar, ama tanmazlktan gelirlerdi. Biri

dierine fsldard: "Gen Saint-Loup bu. Yosmasn hl seviyormu. Byk ak. Ne yakkl ocuk! Ben baylyorum! ok da k! Baz kadnlarda ne ans var ama! Her bakmdan ho bir adam. Ben Orlans Prensi'yle birlikteyken yakndan tanmtm kendisini. tikleri su ayr gitmezdi. O sralar lemden leme koard! Ama artk yle deil, kadn hi aldatmyor. Ah! Ne ansl kadn! Ne buluyor o kadnda, anlamyorum. Kr olmu herhalde. Kadnn kayk gibi ayaklan var, Amerikallar gibi bykl, i amarlar da pistir! Bir ii parasna versen burun kvrr. u gzlere bak, insan byle bir erkek iin kendini atee atar. Dur, dur, tand beni, glyor, ah, ok iyi bilirdi beni. Beni ona sormak lazm!" Kadnlarla Saint-Loup arasnda sessiz bir mutabakatla ykl bir bak yakalardm. Beni bu kadnlarla tantrmasn, onlardan bir randevu isteyebilmeyi, ben gidemeyecek olsam bile randevulamay kabul etmelerini isterdim. Aksi takdirde, her birinin ehresi, belleimde sonsuza dek, her kadnda farkl olan kendine has yanndan - bir peenin ardnda gizlenir gibi - yoksun kalacakt; her kadnn, yznde grmedike hayal edemediimiz bu zellii, sadece bize ynelen, arzumuzu onaylayan, tatmin edileceini vaat eden bakta ortaya kar. Buna ramen, bu kadar zetlenmi haliyle bile, bu kadnlarn ehreleri benim iin namuslu bildiim kadnlarn ehrelerinden ok daha zengindi; onlarnki gibi dz, ii bo, kalnl olmayan tek bir paradan olumu gibi grnmyorlard bana. Kukusuz, Saint-Loup iin durum ok farklyd; o herhalde kendisini tanmazlktan gelen, kprtsz yz hatlarnn kendisi iin saydam olan kaytszlnn veya herhangi birine verilen trden bir selamn sradanlnn ardnda, hafzas sayesinde, dalm salarn arasnda baygn

bir az ve yar kapal gzler, adeta ressamlarn, izleyicilerin o unluu hatrna namuslu bir rtyle kapatt sessiz bir tablo gryor, hatrlyordu. Hi phesiz benim iin durum bunun tam tersiydi; bu kadnlardan herhangi birine benliimin en ufak bir parasnn nfuz etmediini, hayat boyunca izleyecei bilinmez yollarda ona elik etmeyeceini hissediyordum; benim iin kapalyd bu yzler. Ama aldklarn bilmek bile bana yetiyordu; ilerinde ak hatralar gizlenen madalyonlar deil, gzel madalyalar olmu olsalard bile, kendilerinde bulamayacam bir deer yklyordum onlara. Otururken yerinde zor duran, bir sava gibi hareket etme hrsn bir sosyete erkeinin tebessm ardna gizleyen Robert'e gelince, ona iyice baktka, gen yznn hassas bir aydndan ziyade yaman bir okuya yakan enerjik kemik yapsn, aynen atalarndan alm olmas gerektiini fark ediyordum. nce cildinin, salam yapsnn ardndan, feodal mimari kendini gsteriyordu. Robert'in ba, ierisi ktphane olarak dzenlenmi, ama kullanlmayan mazgallar hl duran, burlar antik kuleleri hatrlatyordu. Balbec'e dnerken, Robert'in beni tantrm olduu kadnlardan biri hakknda, nakarat syler gibi, her saniye, neredeyse farknda bile olmadan, "Ne ho kadn!" diye tekrarlardm kendi kendime. Elbette bu szler, kalc bir hkmn deil, sinirsel eilimlerin sonucuydu. unu da sylemek gerekir ki, yanmda bin frank olsa ve o saatte ak kuyumcu bulunsa, ilk kez grdm o kadna bir yzk alrdm. Hayatmzn saatleri, bu ekilde, adeta ok farkl dzlemlerdeymi gibi birbirini izlediinde, ertesi gn bize ok ilgisiz gelecek eitli insanlara kendimizden ok fazla ey veririz. Ama bir gn nce sylediklerimizden de sorumlu hissederiz kendimizi ve szmz tutmak isteriz.

Byle gecelerde, ge saatte dndmden, artk dman olmayan odamdaki yatama kavumak beni sevindirirdi; ilk geldiim gn iinde asla dinlenemeyeceimi sandm yatakta imdi yorgun uzuvlarm bir dayanak aryordu; srayla oyluklarm, kalalarm, omuzlarm, ilteyi rten arafa smsk yapmaya alrd; sanki yorgunluum bir heykeltra gibi insan vcudunun tam kalbn almak isterdi. Buna ramen uyuyamaz, sabahn yaklatn hissederdim; artk iimde sknet, salk olmazd. O sknt iindeyken, bana onlara bir daha kavuamayacakmm gibi gelirdi. Kavumam iin uzun sre uyumam gerekliydi. Oysa uykuya dalsam, iki saat sonra senfoni konseriyle uyanacaktm mutlaka. Sonra birden uyuyakalr, bizim iin genlie dnn, gemi yllarn ve kayp duygularn canlanmasnn, bedenden syrln, ruhlarn gnn, ruh armann, lgnln dlerinin, tabiatn en ilkel lemlerine gerileyiin (ryada sk sk hayvan grdmz sylenir, ama orada bizim de ounlukla hayvan olduumuz, nesnelere bilginin n yanstan akldan yoksun olduumuz unutulur; aksine hayatn grnts phelidir ve her an unutu tarafndan yok edilir, her gereklik, kendisinden sonra gelen tarafndan silinir, sihirli fenerlerde cam deitiinde deien grntler gibi), bilmediimizi zannettiimiz, oysa hemen her gece bize alan btn bu srlarn, ayrca yok oluun ve diriliin byk srrnn akland o ar uykuya gmlrdm. Gemiimin karanlk blgelerinin, birbiri ardna, Rivebelle'deki yemein zahmetli hazm sebebiyle son derece deiken biimde aydnlanmas sonucu, biraz nce ryamda sohbet ettiim Legrandin'le karlamaktan daha byk bir mutluluk tasavvur edemeyen bir insan olur kardm.

Sonra, yeni bir dekor, sahnenin n kenarna yerletirilen, arkada tablolar deitirilirken nnde oyuncularn perde aras danslar ve arklar sunduu dekorlar gibi, kendi hayatm benden tamamen gizlerdi. Benim o srada rol aldm oyun, dou masallar tarznda olurdu; araya konan dekorun ar yaknl sebebiyle, gemiim hakknda, kendim hakknda hibir ey bilmezdim bu rolde; fark etmeden ilediim bir kusur yznden sopa yiyen, eitli cezalar eken bir karakter olurdum; kabahatim, Porto arabn fazla karmakt. Birden uyanr, uzun bir uyku sayesinde senfoni konserini iitmemi olduumu fark ederdim. Vakit leyi gemi olurdu; emin olmak iin saate bakmak zere yaptm ilk hamleler ba arszlkla sonulanr, yasta gmlmemle kesintiye urard; ama uykuyu da, kayna arap olsun, nekahet olsun, dier sarholuklar da izleyen, ksa sreli kesintilerdi bunlar; zaten saate bakmadan nce de leyi getiinden phe duymazdm. Bir gece nce ii boalm, arl kalmam bir varlk olur, (oturabilmek iin yatm olmak gerektii gibi susmak iin de uyumu olmak gerektiinden) kprdayp konumaktan kendimi alamaz, younluum, arlk merkezim kalmaz, yayndan frlam ok gibi, kasvetli koumu aya kadar srdrebileceimi zannederdim. Uyurken gzlerim saati grmemi olsa da vcudum hesaplamay bilir, zaman, izilmi bir kadrann zerinde deil, toparlanan gcmn aralkl tartmlaryla lerdi; vcudumun dev bir saat gibi beynimden bedenimin geri kalanna kerte kerte aktard g, dizlerimin zerine kadar ykselen bir yn halinde birikirdi. Denizin bir zamanlar hayati ortammz olduu ve gcmz toparlamak iin kanmz yine denize daldrmamz gerektii doruysa, unutu, zihinsel hilik iin de ayn ey geerlidir; birka saat

boyunca, zamann dna km gibi oluruz; ne var ki, bu sre zarfnda harcanmadan art arda dizilen gler, kendi nicelikleriyle zaman, saatin topu, kum saatinin yklan tepeleri kadar dakik bir biimde lerler. Her ey srmeye o kadar eilimlidir ki, byle bir uykuya son vermek, uzun bir uykusuzlua son vermek kadar zordur; kimi uyuturucu ilalarn uyuttuu dorudur, ama uzun sre uyumak daha da kuvvetli bir uyuturucudur; uzun bir uykudan uyanmak olduka gtr. Balanaca rhtm grd halde dalgalarn arasnda savrulan kayk gibi saate bakmay, kalkmay dnrdm, ama vcudum srekli uykuya gmlrd; karaya kmak zordu, ayaa kalkp saate ulaarak onun zamanyla bitkin bacaklarmda birikmi malzemenin zenginliinin iaret ettii zaman karlatrncaya kadar, iki veya kez daha bam yastma derdi. Sonunda aka grrdm: "leden sonra iki!" Zili alar, ama hemen ardndan tekrar uykuya dalardm; uyandmda hissettiim dinlenmilik ve devasa bir gecenin geride kald duygusuna baklrsa, bu son uyku mthi uzun olmalyd. Oysa uyanmama sebep, benim zili almam zerine Franoise'n gelii olurdu; bana teki uykumdan daha uzun olmas gerekirmi gibi gelen, beni huzur ve unutula dolduran bu son uyku, ancak yarm dakika srm demekti bu. Bykannem odamn kapsn at; ona Legrandin ailesiyle ilgili yzlerce soru sordum. Huzuruma ve salma kavutuumu sylesem yetersiz olur; nk bir gece nce beni onlardan ayran, bir mesafeden ibaret deildi; btn gece boyunca akntya kar mcadele etmek zorunda kalmtm; imdi de onlarla yan yana deildim, iime girmilerdi. Bir gn krlp dncelerimin temelli kap

gitmesine yol aacak olan bo kafamn belirli ve hl biraz aryan noktalarnda dncelerim bir kez daha yerlerini almlar, o gne dek maalesef yararlanamadklar varlklarna kavumulard. Uyuyamamaktan, sinir krizi tufanndan, felaketinden bir kere daha kurtulmutum. Bir nceki gece, dinlenme ihtiyac iindeyken beni tehdit eden onca eyden korkmuyordum artk. nmde yeni bir hayat alyordu; uyanm olmakla birlikte, yorgun olduum iin hi hareket etmeden, neeyle yorgunluumun tadna varyordum; yorgunluk, bacaklarmn, kollarmn kemiklerini krmt sanki; imdi kemikleri nmde bir araya toplanm, birlemeye hazr hissediyordum; onlar ayaa kaldrmak iin, fabldaki mimar gibi ark sylemem yeterliydi sanki. Birden Rivebelle'de grdm, bir an bana bakan sarn, hznl gen kz hatrladm. Gece boyunca daha birok kadn ho grnmt gzme; imdiyse hatramn derinliklerinden bir tek o ykseliyordu yukarya. Beni fark ettii kansndaydm; Rivebelle'deki garsonlardan birinin gelip ondan bir mesaj iletmesini bekliyordum. Saint-Loup kendisini tanmyordu; namuslu bir gen kz olduunu dnyordu. Kendisini grmek, srekli grmek ok zor olurdu. Ama ben her eyi yapmaya hazrdm; o kzdan baka bir ey dnemiyordum. Felsefede sk sk zgr eylemden ve zorunlu eylemden sz edilir. Belki de bu zorunlu eylemlerden en fazla boyun ediimiz, hareket srasnda bastrlm trmanc bir kuvvet sayesinde, zihnimiz dinlendiinde, bir hatray bu ekilde, daha nce dikkatin dalmasndan kaynaklanan bastrc g yznden dier hatralarla ayn dzeydeyken, yukarya kartan, biz farknda olmasak da, yirmi drt saat sonra fark

etsek de, dierlerinden farkl bir bys olduu iin onu ortaya frlatan eylemdir. Belki ayn zamanda eylemlerin en zgrdr; nk alkanlk denen eyden, akta belirli bir kiinin hayalinin, dierlerini dlayarak tekrar tekrar canlanmasna yardmc olan zihinsel saplantdan yoksundur. O gn, denizin nnde gzel gen kzlar kortejinin geiini grdm gnn ertesi gnyd. Hemen her yl Balbec'e gelen otel mterilerinden birounu bu konuda sorguya ektim. Bana bir bilgi veremediler. Daha sonra bir fotoraf, bunun sebebini bana aklad. imdi, insann tamamen deitii ya yeni gemi, ama yine de gemi olduklar bu yata onlar gren herhangi biri, daha birka yl nce kumun zerinde, bir adrn etrafnda halka olup oturmu halde grlen, biimsiz ve sevimli, ocuksu kk kzlar topluluunu tanyabilir miydi? Bu beyaz ve bulank takmyldzdan ancak seilebilen, dierlerinden daha parlak bir ift gz, muzip bir ehre, sar salar, ok ksa srede kaybedilir, belirsiz, sisli neblzn iinde erir giderdi. phesiz, uzak denemeyecek o yllarda, netlik kazanmam olan ey, bir gn nce ilk grdmde olduu gibi, topluluun grnts deil, topluluun kendisiydi. O srada kck olan bu ocuklar, kiiliin henz ehrelere damgasn vurmam olduu, ilk gelime evresindeydiler. Bireyin kendi bana var olmad, tek tek poliplerden ziyade polip kolonisi tarafndan oluturulduu ilkel organizmalar gibi, birbirlerine yaprlard. Arasra kzlardan biri yanndakini drr, o zaman ayn anda hepsi birden, zel hayatlarnn tek davurumu gibi grnen bir glme kriziyle sarslr, o bulank ve arplm ehreler silinir, karr, prltl, titreyen tek bir salkm haline gelirdi. leride bir

gn bana verecekleri, hl sakladm eski bir fotoraftaki ocuk grubu, daha sonraki dii kortejle ayn sayda yeden oluur; daha o zaman, plajda, gelip geenleri bakmaya zorlayan artc bir leke oluturduklar fotorafta hissedilir; ama tek tek tanyabilmek iin mantk yrtmek, genlikte mmkn btn deiimleri hesaba katmak gerekir; bylece yeniden oluturulmu bu ekiller, ayrca tannmas gereken baka bir kiiliin zerinde egemenlik kurar, o kiiliin gzel ehresi, uzun bir boy ve kvrck salarn bir arada bulunmas yznden, bir zamanlar, fotorafta grlen clz, buruuk yz olma ihtimalini kazanr. Bu gen kzlarn her birinin fiziksel zellikleri, ksa zamanda yle bir mesafe katetmiti ki, bu zellikler son derece belirsiz bir lt oluturmaktayd; te yandan, aralarnda ortak, adeta kolektif olan zellik o zamandan beri ok baskn olduu iin, bazen en yakn arkadalar, fotorafta kimin kim olduunu kartrrd; bu durumda pheden kurtulmak, ancak bir tanesinin, dierlerinden farkl bir giyim eyasnn kendisine ait olduunu hatrlamasyla mmknd. Benim onlar mendirekte grdm gnden ok farkl, bir yandan da ok yakn olan o gnlerden bu yana, bir gn nce fark etmi olduum gibi, kendilerini kahkahalara brakyorlard; ama kahkahalar artk ocukluun kesikli, neredeyse otomatik kahkahalar deildi; ocukluktaki ihtilal geveme, eskiden bu kafalara her dakika dal yaptrrd, Vivonne'da golyan bal srlerinin bir dalp bir toplanmas gibi; imdi yzleri kendilerine hkimdi, gzleri, hedeflerine dikiliydi; soluk mercann bugn bireysellemi ve ayrlm paralarn eski gllerinin ve fotorafn yapt gibi birbirine kartrmak iin, benim bir gn nceki ilk grmn kararszl ve titreklii gerekiyordu.

Hi phesiz, gelip geen gzel gen kzlarn birounu tekrar greceime sz verirdim kendi kendime. Bu kzlar genellikle bir daha ortaya kmazlar; zaten onlarn varlm hzla unutan hafzann, hatlarn karmas da mmkn deildir; gzlerimiz belki tanmaz bile onlar; zaten yeni gen kzlar gemitir gzmzn nnden, dierleri gibi bir daha grnmemek zere. Ama bazen de, tesadf onlar srarla karmza karr (kstah kk ete iin de geerli olacakt bu). O zaman tesadf gzel buluruz; nk hayatmz dzenlemeye ynelik bir giriim, bir aba sezeriz kendisinde; tesadf bizim iin hayallere sadakati kolay, kanlmaz ve bazen de - hatrlamayacamz umudunu douran kesintilerden sonra - zalim klar; daha sonra, bu hayallere sahip olacamzn, kaderimizde yazl olduunu zannederiz; oysa tesadf olmasa, ayn hayaller, birok bakalar gibi daha batan, kolayca unutulurdu. Bir sre sonra Saint-Loup'nun tatili sona erdi. Gen kzlar plajda bir daha grememitim. Saint-Loup leden sonralar Balbec'te pek az kaldndan onlarla ilgilenemiyor ve benim hatrma, kendileriyle tanma gayretine giremiyordu. Akamlar daha serbestti; beni sk sk Rivebelle'e gtrmeye devam ediyordu. Bu tr restoranlarda, parklarda ve trenlerde olduu gibi, sradan bir grnme brnm kimi insanlar bulunur ki, tesadfen isimlerini sorup, zannettiimiz gibi zararsz bir adamcaz deil, adm sk sk iittiimiz bir bakan veya dkten bakas olmadn rendiimizde, aar kalrz. Saint-Loup'yla ben, Rivebelle restorannda iki kere, herkes salonu terk etmeye balad srada gelip bir masaya oturan uzun boylu, ok adaleli, dzgn hatl, kr sakall, ama hlyal baklar srarla bolua dikili bir adam grmtk. Bir gece, bu

karanlk, tek bana, gecikmi adamn kim olduunu restoran sahibine sorduumuzda, "Nasl olur! nl ressam Elstir'i tanmyor musunuz?" dedi. Swann bir kere yanmda bu ismi, tamamen unuttuum bir vesileyle, telaffuz etmiti; ancak, bir hatrann eksiklii, tpk bir yazda cmlenin bir esinin eksiklii gibi bazen belirsizlie deil, vakitsiz bir kesinliin domasna yol aar. "Swann'n arkada, ok mehur, ok deerli bir sanat," dedim Saint-Loup'ya. O anda ikimizin de aklndan, bir rperi gibi, Ektirin byk bir sanat, nl bir kii olduu, sonra da, bizi dier restoran mterileriyle bir tutup, yeteneinin bizde yaratt cokunluu hi tahmin etmedii dncesi geti. Hi phe yok ki, hayranlmzdan ve Swann' tandmzdan habersiz olmas, sayfiyede olmasak, bizi zmezdi. Ama heyecann sessiz duramad bir yaa taklp kalm ve tannmamann dayanlmaz geldii bir hayatta kendimizden gemi olduumuzdan, Elstire birka adm tesinde oturan iki kiinin, sanatna tutkun iki hayran, aziz dostu Swann'n iki arkada olduunu aklayan ve sayglarmz sunmak zere kendisinden izin isteyen bir mektup yazp imzaladk. Bir garson, mektubu nl sanatya gtrme grevini stlendi. Elstir o dnemde pek de restoran sahibinin iddia ettii ve zaten hemen birka yl iinde olaca kadar nl deildi belki. Ama restorann ilk mterilerinden biriydi; oras henz bir iftlikken, bir sanatlar kolonisini getirirdi oraya (zaten yemein ak havada, basit bir ardan altnda yendii iftlik k bir mekn haline gelir gelmez btn koloni baka yere gmt; Ektirin de o srada Rivebelle'de bulunmasnn sebebi, birlikte, Rivebelle'e yakn bir evde yaad karsnn seyahatte olmasyd). Ama byk bir yetenek, henz

tannmamken bile, kanlmaz biimde kimi hayranlk vakalarna yol aar; iftliin sahibi de, birden fazla ngiliz kadn mterinin, Elstirin srd hayata ilikin, bilgiye susam sorularndan, Elstir'e yurtdndan gelen mektuplarn saysndan, bu hayranl fark etmiti. Bunun zerine, Elstir'in alrken rahatsz edilmekten holanmadn, ay olan gecelerde kalkp kk bir modeli plak poz vermek zere deniz kenarna gtrdn de fark etmi ve Elstil'in bir tablosunda, Rivebelle'in giriine akl tahta ha tanynca, kendi kendine, bunca abann boa gitmediini, turistlerin hayranlnn bouna olmadn dnmt. "O ha bu," diye tekrarlayp durmutu aknlkla. "Drt paras da burada! Adam o kadar urayor tabii!" Kimbilir, Elstir'in kendisine verdii kk "denizde gn doumu" resmi, bir servet deerindeydi belki de. Elstir'in, mektubumuzu okuduunu, cebine koyduunu grdk; yemeine devam etti, eyalarn istedi, gitmek zere kalkt; bu hareketimizle kendisini kzdrdmzdan o kadar emindik ki, imdi onun tarafndan fark edilmeden gitmeyi (daha nce bundan ne kadar korktuysak o kadar ok) istiyorduk. Aslnda bize en nemli gibi gelmesi gereken eyi bir an bile dnmyorduk: Elstir'le ilgili, samimiyetinden phelenilmesine tahamml edemeyeceimiz, hatta bekleyile sklaan nefeslerimizle, bu byk adam iin tehlikeli veya kahramanca herhangi bir ey yapma isteimizle kantlayabileceimiz cokumuz, bizim zannettiimiz gibi hayranlk deildi; Elstir'in hibir eserini grmemitik; duygumuzun kayna, tanmadmz bir eser deil, ii bo "byk bir sanat" kavram olabilirdi ancak. Olsa olsa kof bir hayranlk, ierii olmayan bir hayranln sinirsel erevesi,

duygusal atyd; yani yetikin insanda bulunmayan kimi organlar kadar salt ocuklua ait bir eydi; biz daha ocuktuk. Bu arada Elstir kapya varmak zereydi ki, aniden dnp bize doru geldi. O srada kapldm harikulade korkuyu birka yl sonra hissetmem mmkn olmayacakt; nk bir yandan yala birlikte byle garip durumlar yaratma, bu tr duygular yaama kapasitesi azalrken, bir yandan da toplumsal alkanlklar, b kavramlar ortadan kaldrr. Elstir masamza oturup birka kelime konutuu srada, kendisine Swann'dan birka kere sz ettiysem de, hibirinde cevap vermedi. Onu tanmadn dnmeye balamtm. Bununla birlikte, kendisini Balbec'teki atlyesinde ziyaret etmemi syledi bana; Saint-Loup'ya yapmad, belki Elstir kendisiyle samimi olsa Swann'n tavsiyesinin koparamayaca bu daveti, kendisine benim sanattan holandm dndren birka szm sayesinde elde ettim (insan hayatnda yarar gzetmeyen duygularn yeri zannettiimizden byktr nk). Bana gsterdii inceliin yannda Saint-Loup'nun nezaketi, kendi nezaketi karsnda bir kk burjuvann kibarl gibi kalyordu. Byk bir sanatnn incelii kar snda, byk bir soylunun nezaketi, ne kadar sevimli olursa olsun, bir rol ve yapmack havas tar. Saint-Loup hoa gitmeye alyordu, Elstir ise vermeyi, kendini vermeyi seviyordu. Sahip olduu her eyi, fikirlerini, eserlerini ve ok daha az nemsedii dier her eyini, kendisini anlam olan birine seve seve verirdi. Ama tahamml edilebilecek bir evre bulunmad iin, yksek sosyetenin poz ve terbiyesizlik, resm otoritelerin kt niyet, komularn delilik, ailesininse bencillik ve gurur diye adlandrd bir inziva iinde, vahice yaamaktayd.

phesiz ilk zamanlar, yalnz olmakla birlikte, deerini bilmemi veya kendisini incitmi kiilere eserleri araclyla uzaktan hitap ettiini, onlarda daha deerli bir izlenim uyandrdn dnmt memnuniyetle. Belki o srada yalnz yaamasnn sebebi ilgisizlik deil, bakalarna olan sevgisiydi; belki benim bir gn karsna daha sevimli bir halde kabilmek iin Gilberte'ten vazgeiim gibi, o da eseriyle belirli kiileri hedefliyordu, adeta onlara bir geri dnt bu; kendisini grmeden sevecekler, takdir edecekler, ondan sz edeceklerdi; vazgei, bir hastann vazgeii de olsa, bir keiin, bir sanatnn veya bir kahramann vazgeii de olsa, balangcndan itibaren mutlak olmayabilir; nk vazgemeye karar veren eski ruhumuzdur ve henz zerimizdeki tepkileri ortaya karmamken karar veririz. Ne var ki Elstir birka kii iin retmek istemi olsa da, retirken kendisi iin, toplumdan uzakta yaam ve topluma kar ilgisizlemiti; yalnzlk pratii yalnzlk sevgisini dourmutu; balangta, bal olduumuz kk eylerle badaamayacan bildiimiz iin korktuumuz, ama sonra, bizi onlardan mahrum etmekten ziyade koparan btn nemli eyler gibi. Bunlar tanmadan nce, tek kaygmz, kendilerini kimi zevklerimizle ne lde badatrabileceimizi bilmektir; tandmz andan itibaren bu zevkler zevk olmaktan kar. Elstir bizimle sohbetini fazla uzatmad. Bunu izleyen iki veya gn ierisinde Elstifin atlyesine gitmeye kararlydm; ama bu gecenin ertesi gn, bykannemle birlikte mendirein en ucuna, Canapville falezlerine doru gitmi, geri dnerken, sahile dik inen kk sokaklardan birinin kesinde, istemeye istemeye ahrna sokulan bir hayvan gibi ban nne emi, elinde golf sopalaryla, otoriter tavrl bir kadnn nnden

yryen bir gen kzla karlatk; muhtemelen kendisinin veya arkadalarndan birinin ngiliz mrebbiyesi olan kadn, Hogarth'm Jeffreys portresine benziyordu; teni, en sevdii iecek aydan ziyade cinmi gibi krmzyd ve krlam ama sk by, ineme ttn artyla, siyah bir engelle uzamt. nnde yryen kz, kk etenin, siyah bir berenin altnda, iri yanakl, kprtsz ehresinde gle gzleri olan yesine benziyordu. O srada evine dnmekte olan kzn da siyah bir beresi vard, ama bana tekinden daha da gzel grnyordu; burnunun izgisi daha dz, kanatlar daha geni ve etliydi. Ayrca teki kz solgun, kibirli bir gen kz gibi grnmt bana; buysa pembe tenli, zaptedilmi bir ocuk gibi grnyordu. Bununla birlikte, benzer bir bisikleti iterek srd ve elinde ayn ren geyii derisinden eldivenler bulunduu iin, aradaki farkn benim konumumdan ve koullardan kaynaklanabilecei sonucuna vardm; Balbec'te yz her eye ramen bu kadar benzer, kyafetinde de ayn zellikleri bir araya getirmi ikinci bir gen kz bulunmas d k bir olaslkt. Bana doru hzl bir bak frlatt; bunu izleyen gnlerde, kk eteyle sahilde karlatmda, hatta daha sonra eteyi oluturan btn gen kzlar tandmda bile, aralarndan herhangi birinin - en ok benzeyeninin, bisikletli kzn dahi - gerekten o akam sahilin ucunda, sokan kesinde grdm kz olduundan asla kesinlikle emin olamadm; o akam grdm kz, geit alaynda dikkatimi eken kzdan hi farkl deildi, ama yine de biraz farklyd. Daha nceki gnlerde zellikle en byk kz dndm halde, o akamzerinden itibaren, Mile Simonet diye farzettiim golf sopal kz kafam megul etmeye balad tekrar.

Yrrlerken, dier kzlarn ortasnda sk sk durur, ona kar ok saygl grnen arkadalarn da durmaya zorlard. Onu imdi bile o haliyle, durmuken, beresinin altnda parlayan gzleriyle hatrlarm; fondaki denizin zerine izilmi gibidir, benimle arasnda saydam ve gk mavisi bir boluk, aradan geen zaman vardr; hafzamdaki bu kck resim, bir yzn arzulanm, kovalanm, sonra unutulmu, sonra tekrar bulunmu ilk resmidir, sonralar sk sk, odamdaki gen kza bakp, "te o!" diyebilmek iin gemie yansttm resimdir. Ama belki de tanmay en ok istediim kz, sardunya tenli, yeil gzl kzd. Aslnda belirli bir gnde grmeyi en ok istediim kz hangisi olursa olsun, o olmadan da dierleri beni heyecanlandrmaya yetiyordu; arzularm kh birine, kh dierine ynelmekle birlikte - ilk gn bulank bakmn yapm olduu gibi - onlar birletirmeye, onlar, muhtemelen tekil etme iddiasnda olduklar, ortak bir hayatn canlandrd bambaka bir dnya haline getirmeye devam ediyordu; aralarndan birinin arkada olursam, saln, bilinsizliin, ehvetin, acmaszln, zihinsel olmayann ve neenin hkm srd, genletirici bir toplumun iine szabilirdim (gelimi bir pagann veya aratrc bir Hristiyan'n barbarlarn arasna szmas gibi). Elstir'le grmemi anlattm, onun dostluundan salayabileceim zihinsel kazanca sevinen bykannem, henz gidip onu ziyaret etmemi olmam sama buluyor, kabalk olarak deerlendiriyordu. Ama ben kk eteden baka bir ey dnemiyor ve gen kzlarn hangi saatte mendirekten geeceklerinden emin olamadmdan, uzaklamaya cesaret edemiyordum. Bykannem klma da aryordu; o gne kadar bavulumun dibinde duran takmlarm birden

hatrlamtm. Her gn baka bir takm giyiyordum; hatta Paris'e mektup yazm, yeni apkalar ve yeni kravatlar smarlamtm. Balbec gibi bir sayfiye yerinde gnlk hayata eklenen en byleyici eylerden biri, gzel bir kzn, deniz kabuklar, rek veya iek satan bir kzn, zihnimize canl renklerle izilmi yznn, plajda geirdiimiz o aylak ve aydnlk gnlerin her birinde, sabahtan itibaren gnn amac olmasdr. O zaman bu gnler aylak olmakla birlikte, i gnleri gibi uyank gnlerdir; yakn gelecekteki bir na ynelir, mknatsla ekilir, hafife ykselirler; o an, bir yandan bir kurabiye, gl veya sarmal bir deniz kabuu alrken, bir yandan da, bir kadn yznde renklerin bir iekteki kadar saf bir biimde sergilenmesinin tadna varacamz andr. Ama hi deilse bu satc kzcazlarla konumak mmkndr her eyden nce; bu da, sadece grsel algnn bize sunduu zelliklerin haricindeki zellikleri hayalgcmzle oluturmak, bir portrenin karsndaymz gibi, hayatlarn batan yaratmak, bysn abartmak zorunluluundan bizi kurtarr; her eyden nemlisi de, konuabildiimiz iin, kendilerini nerede ve hangi saatlerde bulabileceimizi renebiliriz. Oysa kk etenin kzlar konusunda benim iin durum hi de byle deildi. Alkanlklarn bilmediimden, kendilerini gremediim kimi gnler, yokluklarnn sebebinden habersiz olduum iin, bunun belirli bir dzeni olup olmadn, sadece iki gnde bir mi veya belirli havalarda m grndklerini, yoksa asla grnmedikleri sabit gnler mi olduunu anlamaya alyordum. imdiden onlarla arkada hayal ediyordum kendimi ve hayalimde soruyordum: "Falanca gn yoktunuz?" "Ah, evet, cumartesiydi de ondan, cumartesileri hi gelmeyiz,

nk..." Keke mesele o kadar basit olsayd; hazin cumartesi gnleri kendimi harap etmenin nafile olduunu, plaj bir utan dierine katetsem de, pastane cameknnn nnde otursam, bir ekler yermi gibi yapsam, antikac dkknna girsem de, denize girme saatini, konser saatini, denizin ykseldii saati, gne batn, geceyi beklesem de, zlediim kk eteyi gremeyeceimi bilseydim keke. Ama belki bu uursuz gn haftada bir tekrarlanmyordu. Belki mutlaka cumartesiye denk gelmiyordu. Belirli hava artlarndan belki etkileniyordu, belki de tamamen bamszd. Tanmadmz bu dnyalarn grnrde dzensiz hareketlerini ancak defalarca sabrla, ama huzursuzca gzledikten sonradr ki, tesadflerle aldanmadmzdan, tahminlerimizin boa kmayacandan emin olarak, bu tutkulu astronominin zalim tecrbeler karlnda ele geirilmi kesin yasalarn saptayabiliriz. Onlar bir nceki hafta ayn gn grmediimi hatrlayp gelmeyeceklerini, plajda kalmann anlam olmadn dnrdm. Tam o srada karma karlard. Buna karlk, bu takmyldzlarn dnn yasalarn belirlediini varsayabildiim lde uurlu bir gn olarak hesapladm bir gn, gelmezlerdi. Bir de kendilerini o gn grp grmeye ceime dair bu ilk belirsizlie ok daha ciddi bir bakas eklenirdi: bir daha grp gremeyeceim phesi; nk aslnda hibir ey bilmiyordum, belki Amerika'ya gideceklerdi, belki Paris'e dneceklerdi. Bu, kendilerini sevmeye balamam iin yeterli bir sebepti. nsan bir kiiden holanabilir. Ama ak hazrlayan o hznn, o telafi edilmezlik duygusunun, o i daralmalarnn ortaya dklmesi iin, bir imknszlk ihtimali gereklidir (belki de bu yzden, tutkunun kaygyla kucaklamaya alt hedef, bir kiiden ziyade, akn

kendisidir). Birbirini izleyen aklarda, en azndan benim aklarmda hep tekrarlanan (byk ehir hayatnda, izin gnlerini bilmediimiz, atlye knda gremeyince korktuumuz ii kzlar sz konusu olduunda aslnda ortaya kmas da mmkn olan) etkiler harekete gemiti bile. Belki de bunlar, akn kopmaz parasdrlar; belki ilk aka zg olan her ey, hatrlama, telkin, alkanlk yoluyla sonraki aklara eklenir ve hayatmzn birbirini izleyen dnemleri boyunca, akn deiik ynlerine genel bir nitelik kazandrr. Onlarla karlaabileceimi umduum saatlerde plaja gitmek iin olmadk bahaneler buluyordum. Bir keresinde le yemei yediimiz srada kendilerini grnce, sonraki gnler yemee ge gitmeye, belki geerler diye srekli mendirekte beklemeye baladm; yemek salonunda oturduum ksa sre boyunca cameknlarn ardndaki mavilikten gzlerimi ayrmyordum; ya baka bir saatte gezintiye karlarsa karmayaym diye tatldan epey nce sofradan kalkyor, bana uygun gelen saatten sonra beni yannda tuttuunda, bilmeden fesatlk eden bykanneme kzyordum. Sandalyemi ters evirip ufkumu geniletmeye alyordum; kzlardan herhangi birini tesadfen grecek olsam, hepsi ayn zel tre ait olduundan, sanki karmda hareketli ve eytani bir sanrnn iinde, dman olmakla birlikte tutkuyla arzulanan, bir saniye nce var olmayan, sadece beynimde srekli bekleyip duran ryann bir parasn grm gibi olurdum. Hepsini sevdiimden, aralarndan herhangi bir tanesini sevmiyordum; bununla birlikte onlarla karlama ihtimali, gnlerimin tek gzel unsuruydu; her trl engeli ykma gcn bana veren, bir umut yaratan tek eydi; bu umutlar, onlar grememi- sem, genellikle fke izlerdi. O esnada bu

gen kzlar bykannemi glgede brakmaktayd; onlarn bulunaca yere gitmek iin yaplacak bir yolculuk, bana annda ho grnrd. Baka bir ey dndm veya hibir ey dnmediimi zannettiim anlarda, zihnim ho bir ekilde onlara takl kalyordu. Ama bilmeden de olsa, onlar dndm zaman, benim iin onlar (daha da bilinsiz biimde) denizin inili kl, mavi dalgalanmalarydlar, denizin nndeki bir geit treninin profiliydiler. Onlarn bulunaca bir ehre gitsem, bulmay umduum, deniz olurdu. Bir kiiye duyulan ve dier her eyi dlayan ak, daima baka bir eye duyulan aktr. Artk golf ve tenisle ok yakndan ilgilendiim ve en byk sanatlardan biri kabul ettii bir ressamn almasn seyretme, konumasn dinleme frsatn kardm iin bykannemin beni knamas, biraz dar grl oluundan kaynaklanyormu gibi geliyordu bana. Bir zamanlar ChampsElysees'de sezinler gibi olup daha sonra iyice fark ettiim bir ey vard. Her kadna k olduumuzda aslnda yaptmz ey, bir ruh halimizi ona yanstmaktr; dolaysyla nemli olan kadnn deeri deil, ruh halinin derinliidir; sradan bir gen kzn bizde yaratt duygular sayesinde benliimizin en zel, en ahsi, en uzak, en temel yanlan bilin dzeyine kabilir; stn bir ahsiyetin sohbetinin ve hatta eserlerini hayranlkla seyretmenin bize verdii zevk, bunu salayamaz. Sonunda bykanneme boyun emek zorunda kaldm; Ektirin mendirekten epeyce uzakta, Balbec'in en yeni caddelerinden birinde oturmas, canm iyice skyordu. O gn hava ok scak olduundan, mecburen sahil yolundan geen tramvaya bindim; eski Kimmer krallnda, belki de Kral Mark'n vatannda veya Broceliande Orman'nn bulunduu

yerde olduumu dnebilmek iin, nmde uzanan yaplarn ucuz lksne bakmamaya zorluyordum kendimi; Elstir'in villas belki de aralarnda en atafatl biimde irkin olanyd; buna ramen, Balbec'te kendisine ok byk bir atlye salayan tek villa olduu iin, bu villay kiralamt. Yine ayn ekilde bakmamaya alarak, baheden - Paris banliysnde herhangi bir burjuva bahesinde bulunabilecek imenliin kltlm olan - imenliin, mert bahvan heykelciinin, ayna vazifesi gren cam krelerin, begonya tarhlarnn ve altnda demir bir masayla ezlonglarn bulunduu kk ardan nnden getim. Ama ehir irkinliiyle damgalanm btn bu evreden sonra atlyeye girdiimde sprgeliklerin kahverengi silmelerine dikkat etmedim artk; ok mutluydum, etrafmdaki btn almalardan, o gne kadar gerein genel grnmnden ayrmadm saysz ekille ilgili, iirsel, haz dolu bir kavraya ulaabileceimi hissediyordum. Elstir'in atlyesi bir bakma dnyann yeniden yaratld bir laboratuvar gibi geldi bana; grdmz eylerin hepsini ieren kargaadan, o, her yan kaplayan eitli dikdrtgen tuvaller zerine resmederek, denizin leylak rengi kpn fkeyle kuma arpan bir dalgasn, bir geminin gvertesinde, dirseini dayam, beyaz pamuklu giysiler iindeki bir delikanly seip ayklamt. Delikanlnn ceketi ve patlayan dalga, ayn bir haysiyet kazanmlard; geri zlerinden yoksundular, dalga artk slatamyor, ceket de kimseyi giydiremiyordu ama var olmaya devam ediyorlard. Ben ieri girdiimde, sanat, elindeki frayla batmakta olan gnein eklini tamamlyordu.

Hemen her tarafta storlar kapalyd, atlye olduka serin ve gn nn duvara parlak ve geici dekorunu yaptrd bir tek yer haricinde, karanlkt; ak olan tek pencere, hanmelleriyle evrelenmi, kk, dikdrtgen pencere, bahenin dar bir kenarna ve onun ardndaki caddeye bakyordu; bu yzden, atlyenin byk blmnn havas, lo, saydam ve youn bir ktle halindeydi, ama n mhland krklarda slak ve parlakt; tpk iri, saf bir billur parasnn yontulmu, perdahlanm yznn, yer yer ayna gibi ldayp sedeflenmesi gibi. Elstir benim ricam zerine resme devam ederken, ben bu alacakaranlkta dolanyor, bir resmin, sonra bir bakasnn nnde duruyordum. Etrafmdaki resimlerin byk ounluu, eserleri arasnda grmeyi en ok istediklerim, yani Grand-Htel'in salonundaki masann zerinde duran bir ngiliz sanat dergisinde belirtildii gibi, birinci ve ikinci dnemlerinin slubunda allm eserler deillerdi; bu iki slubun biri mitolojik, dieriyse, Japon etkisinin grld tarzd; Mme de Guermantes'n koleksiyonunda her iki sluptan sekin rnekler bulunduu belirtiliyordu. Doal olarak, atlyedeki resimler burada, yani Balbec'te yaplm deniz manzaralaryd. Ama bunlara bakarak, her birinin bysnn, resmedilen eylerin bir tr bakalamndan, iirde istiare ad verilen eye benzer bir bakalamdan kaynaklandn ve eer Tanr nesneleri adlandrarak yarattysa, Elstir'in de adlarn kaldrarak veya deitirerek yeniden yarattn fark edebiliyordum. Nesnelere ad olan isimler, daima bir kavrama cevap verir; bu kavram gerek izlenimlerimize yabancdr ve bizi, bu kavrama ilikin olmayan her eyi onlardan ayklamaya mecbur eder.

Balbec otelinde baz sabahlar, Franoise kapatan rtleri ektiinde, baz akamlar Saint-Loup'yla birlikte kmaya hazrlanrken, penceremden bakp gnein oyununa gelerek denizin daha koyu renkli bir blmn uzakta bir ky zannettiim, mavi, akkan bir blgeyi, denize mi, gkyzne mi ait olduunu bilmeden mutlulukla seyrettiim olurdu. Algmn ortadan kaldrm olduu, doa gleri arasndaki snn zihnim ok gemeden yerine koyard. Ayn ekilde, Paris'teki odamda bazen bir kavga, neredeyse bir isyan iittiim olurdu; sonra bu sesi kaynana balardm; mesela kulamn gerekten iittii, fakat zihnimin, tekerleklerden kmadn bildii, tiz, kulak trmalayc lklar o srada iinden ayklayp attm bu sesin, grlts giderek yaklaan bir araba olduunu anlardm. Ama doay olduu gibi, yani iirsel olarak grdmz baz nadir anlar vardr; Elstir'in sanat, ite bu anlardan oluuyordu. O srada yaknnda bulunan deniz manzaralarnda en ok grlen istiarelerden biri, karayla denizin benzetilip, aralarnda her tr snrn ortadan kaldrlmasyd. te ayn tuvalde zmnen ve usanmadan tekrarlanan bu benzetme, resme o okbiimli, gl btnl kazandryordu; Elstir'in kimi hayranlarnda resminin yaratt heyecann, bazen kendileri tarafndan aka fark edilmeyen kayna da buydu. Mesela birka gn nce bitirdii, uzun uzun baktm bir tablosunda, Carquethuit liman resminde, Elstir, resme bakann zihnini bu tr bir istiareye hazrlam, kk kasabay sadece deniz terimleriyle, denizi de ehir terimleriyle anlatmt. Evler limann bir blmn, bir kalafat yerini veya Balbec yresinde sk sk rastlanan krfezler halinde karaya dalan denizin kendisini gizliyorsa da, kasabann kurulu olduu burnun br

kysnda, damlarn zerinde (bacalar, an kulelerini andran) gemi direkleri ykseliyordu; bu direkler, ait olduklar gemileri ehre ait, karada ina edilmi eyler haline getiriyordu; dalgakran boyunca sralanm baka gemiler de bu izlenimi glendiriyordu: yle sk saflar halinde dizilmilerdi ki, adamlar bir gemiden tekine ene alyor, aralarndaki dar su eridini semek mmkn olmuyordu; bu yzden de, mesela Criquebec kiliseleri, bu balk filosundan daha denize ait eylermi gibi grnyorlard; ta uzakta, kasaba grnmedii iin drt bir yan sularla evrili gibi duran Criquebec kiliseleri, bir gne ve dalga patlamasnn iinden, adeta kaymakta veya kpkten flenmiesine sulardan ykseliyor, yanardner bir gkkuann emberi iinde, gerekd ve mistik bir tablo oluturuyordu. Sahilin n plannda, ressam, seyredenleri, karayla deniz arasnda sabit bir snr, mutlak bir ayrm izgisi sememeye altrmay baarmt. Tekneleri denize iten adamlar hem kumun, hem dalgalarn zerinde kouyorlard; slak kumlar da su misali, deniz kabuklarn yanstyorlard. Denizin kendisi bile dzenli bir izgi boyunca uzanmyor, kumsaln engebelerini izliyordu; ky izgisi perspektif yznden daha da ok paralanyor, tamamlanmak zere olan tersane inaatnn yar yarya kapatt denizin ortasndaki bir gemi, kasabann ortasnda seyredermi gibi grnyordu; kayalarda karides toplayan kadnlar, etraflar suyla evrili olduundan ve yuvarlak bir set oluturan kayalklardan sonra sahili (karaya en yakn iki kenarnda) deniz seviyesine indiren knt yznden, mucizevi ekilde ayrlm sularn ortasnda, zerine tekneler ve dalgalarn sarkt, ak ve korunakl bir maaradaym gibi grnyorlard. Tablonun tamam, denizin karaya girdii, karann artk denize ait, halknsa ikiyaayl

olduu limanlara has bir izlenim uyandryor, denizin gc her yerde patlak veriyordu; kayalklarn yaknnda, denizin alkantl olduu dalgakran giriinde, gemicilerin gayretinden, antreponun, kilisenin ve balktan dnenlerin girdii, bala gidenlerin kt evlerin dingin dikeyliine karlk dar bir ayla yatm kayklarn eikliinden, suyun zerinde, adeta asi ve sratli bir hayvana binmiesine ve sraylaryla yere dmemek iin btn ustalklarn kullanrcasna serte ve sarsntyla ilerledikleri hissediliyordu. Bir gezgin grubu, klstr bir araba gibi sallanan bir tekneyle, nee iinde almaktayd; neeli ama dikkatli bir gemici dizgin eker gibi dmen tutuyor, asi yelkenliyi ynetiyordu; herkes bir tarafta fazla arlk yapp devrilmemek iin, olduu yere smsk tutunmutu; bylece gneli krlar, glgelikler, yuvarlanrcasna inilen bayrlar alyordu. nceki frtnaya ramen, gzel bir sabaht. Denizin sakin ksmlarnda, gnein ve serinliin tadn karan kprtsz teknelerin gzel dengesinin, hl gl etkileri tesirsiz hale getirmek iin mca dele ettii hissediliyordu; denizin bu ksmlar o kadar sakindi ki, yansmalar neredeyse gne nlarnn oyunuyla buharlaan ve perspektiften dolay st ste binen deniz kabuklarndan daha kat, daha gerektiler. Aslnda bunlara denizin baka ksmlar dememek gerekirdi. nk bu ksmlar arasndaki fark, bunlardan biriyle sularn iinden ykselen kilise veya kasabann arkasndaki tekneler arasndaki fark kadar bykt. Daha sonra zihnin ayn doa gc haline getirdii ey, bir yerde frtna yznden siyah, biraz tede gkyzyle tpatp ayn renkte ve parlaklkta, baka bir yerdeyse gne, sis ve kpkten o kadar beyaz, o kadar youn, o kadar karaya ait, evler tarafndan o kadar tuzaa

drlmt ki, insann aklna ta bir yol veya karla kapl bir arazi geliyordu; zerinde bir geminin, rmak geidinden kan bir araba gibi dimdik, kupkuru ykseldiini grnce insan korkuyor, ama hemen ardndan, bu platonun yksek ve inili kl arazisinde sendeleyen tekneleri grnce, bunun da, btn deiik grnmlerine ramen ayn deniz olduunu anlyordu. lerleme ve kefin sanatta mmkn olmad, sadece bilimde olabilecei ve her sanatnn, kendi adna, en bandan giritii kiisel abada, bakalarnn abalarnn kendisine ne yardm edebilecei, ne de onu engelleyebilecei sylenir hakl olarak; ancak unu da kabul etmek gerekir ki, sanatn baz yasalar akla kavuturduu lde, bunlar bir sanayi bir kere yaygnlatrd m, daha nceki sanat, geriye bakldnda, zgnln biraz kaybeder. Elstir'in ilk dnemlerinden sonra, yaygn deyile "harikulade" manzara ve ehir fotoraflaryla tantk. Merakllarn bu rnekte bu sfatla neyi kastettiklerini aklamak gerekirse, grlecektir ki, genellikle tandk bir eyin deiik bir grnm iin kullanlr; grmeye alk olduumuz grnmlerinden farkl, deiik olmakla birlikte gerek olan bu grnm, bu sebeple iki misli arpcdr bizim iin; nk bizi artp alkanlklarmzdan syrr ve ayn zamanda bir izlenimi hatrlatarak benliimize nfuz etmemi ze sebep olur. Mesela bu "ahane" fotoraflardan biri, bir perspek tif yasasn ortaya koyar; ehrin ortasnda grmeye altmz bir katedrali, zel olarak seilmi bir noktadan ekildii iin, evlerden otuz kat daha yksek, aslnda uzanda olduu nehrin kenarndan taar gibi gsterir. Elstir'in nesneleri bildii ekilleriyle deil, ilk izlenimimizi oluturan optik yanlsamalara gre gsterme abas da, onu bu perspektif

yasalarndan bazlarn aa karmaya sevketmiti; ancak bu yasalar, ilk kez resim tarafndan sergilendiklerinden, o srada daha arpcydlar. Bir nehir, yatann izdii dirsek yznden, bir krfez, falezlerin yaknl yznden, ovann veya dalarn ortasnda her yan smsk kapal bir gl gibi grnrd. Balbec'i kzgn bir yaz gnnde gsteren bir tabloda, denizin, pembe granit duvarlar arasna hapsolmu bir girintisi, daha tede balayan denizin bir paras deilmi gibi grnyordu. Denizin devamlln ima eden tek ey, bakan kiiye ta gibi grnen denizin nemini soluyarak zerinde dnp duran martlard. Ayn resimden baka yasalar da kyordu: mesela mavi bir aynann zerinde uyuyan kelebeklere benzeyen beyaz yelkenlerin, dev falezlerin dibindeki minik zarafeti ve glgelerin koyuluuyla n solgunluu arasnda kimi ztlklar gibi. Yine fotorafn bayalatrd glge oyunlar, Elstir'in o kadar ilgisini ekmiti ki, bir zamanlar hakiki seraplar izmekten zevk almt; kuleli bir ato, sanki yusyuvarlak, tepesi bir kuleyle, dibi de ters bir kuleyle uzatlm bir ato gibi grnrd: bazen gzel bir havann olaanst duruluu, suya yansyan glgeye tan sertliini ve parltsn verdii iin, bazen de sabah sisi, ta glge gibi buulandrd iin. Ayn ekilde, denizin tesinde, bir aa dizisinin ardnda, gnein batyla pembelemi bir baka deniz balard: gkyzyd bu. Ik, adeta yeni kat cisimler icat ederek, arpt teknenin (glgedeki bir tekneden daha geride duran) gvdesini iter, sabah denizinin fiziksel olarak dz, ama kla paralanm yzeyine, sanki billur bir merdivenin basamaklarn yerletirirdi. Bir kentin kprlerinin altndan geen nehir, yle bir bak asnda yakalanm olurdu ki, parampara grnr,

bir yerde gl halinde yaylr, beride tel gibi incelir, tede, kentlilerin akamlar serinlemeye gittikleri ormanlk bir tepenin araya girmesiyle kopard; bu altst olmu ehirde, ahengi, sadece an kulelerinin bklmez, dikey izgisi salard; bu kuleler ykselmez, adeta ekle gre, bir zafer marna tempo tutarcasna, bask, yer yer kopuk nehir boyunca sisin iinde st ste binmi, karmakark evler ynn kendi altlarnda asl tutarlard. Elstir'in ilk eserleri, manzaralarn kiilerle sslendii dneme ait olduundan, falezin stnde veya dada, doann yar insani bir paras olan yol da, nehir veya deniz gibi perspektif sayesinde gzden gizlenirdi. Yolun, yryenler iin grnr olan, bizim iin olmayan devamlln izlememizi engelleyen, ister bir da dizisinin doruk izgisi, ister bir alayann sisi, isterse deniz olsun, bu ssz yerlerde kaybolup gitmi, modas gemi giysiler iindeki kk ahs, sk sk, izledii patikann sona erdii yerde, bir uurumun banda durmu gibi grnrd; oysa yz metre daha yksekte, bir kknar ormannn iinde, yolcularn admlarn misafirperverlikle karlayan kumdan yolun ince beyaz izgisini tekrar fark edip sevinir, rahatlar, yol, bir alayann veya krfezin etrafndan dolandnda, aradaki kvrmlarn, dan bir yamac tarafndan bizden gizlendiini fark ederdik. Elstir'in, gereklik karsnda, zihnindeki btn kavramlardan arnmak iin gsterdii aba, zellikle dikkate deerdi; nk resim yapmadan nce kendini bir cahil haline sokan, drste her eyi unutan (zira bildiimiz ey bize ait deildir) bu adamn zihni, istisnai bir eitime sahipti. Balbec Kilisesi karsnda uradm hayal krkln kendisine itiraf ettiimde dedi ki:

"Nasl olur, o giri sundurmas sizi hayal krklna m uratt? Ama halkn okuduu en gzel resimli ncil'dir o. O Madonna ve hayatn anlatan btn o kabartmalar, ortaan Meryem Ana'ya yazd uzun hayranlk ve vg iirinin en tatl, en ilham dolu ifadesidir. Bilseniz yal heykeltra, kutsal metni tercme ederken son derece titiz bir zen gstermenin yansra ne ince keifler, ne derin dnceler, ne ahenkli bir iir ortaya koymutur! Meleklerin, dorudan dokunamayacaklar kadar kutsal olan Meryem'in bedenini tadklar o byk rt mthi bir fikir mesela." (Kendisine Saint-Andre-desChamps'da ayn konunun ilendiini syledim; bu kilisenin sundurmasnn fotoraflarn grmt, hep birlikte Meryem'in etrafnda kouturan o kk kyllerin telann, neredeyse talyan denebilecek kadar ince uzun ve tatl iki byk melein ciddiyetinden farkl bir ey olduuna dikkatimi ekti.) "Sonra Meryem'in ruhunu, bedeniyle birletirmek zere tayan melek; Meryem'le Elisabet'in karlamasnda, Elisabet'in Meryem'in gsne dokunup ikinliine armas; dokunmadan Gnahsz Douma inanamayan ebe kadnn sargl kolu; Mer yem'in, diriliinin kant olarak Aziz Tomas'a att kuak; Mer yem'in, olunun plakln rtmek iin gsnden kopard bez, onun bir yannda kann, Evkaristiya ayininin ikisini toplayan Kilise, br yannda saltanat sona eren, gzleri bantl, elinde krk bir asa, tac bandan, On Emir elinden den Sinagog; Son Yarg saati geldiinde, gen karsnn mezardan kmasna yardm eden kocann, karsnn elini kendi kalbine gtrp gerekten arptn kantlayarak onu yattrmas, ho keifler deil midir? Hele Hristiyanlk Inn yldzlardan yedi kat gl olaca sylendii iin artk ihtiya duyulmayacak olan gnei ve ay alp gtren melek; suyun

scakln lmek iin elini sa'nn ykanaca suya batran melek; bulutlarn arasndan kp Meryem'in bana tacn takan melek; gkyznn tepesinden, gklerdeki Kuds'n korkuluklarndan sarkan, ktlerin ektikleri azaplar ve iyilerin mutluluu karsnda korkudan veya sevinle kollarn havaya kaldran btn o melekler! Gkyznn btn katlar, muazzam bir teolojik ve sembolik r vardr karnzda. lgnca bir eydir, ilahi bir eydir, talya'da grebileceiniz her eyden bin kat stndr; zaten bu pano, talya'da yetenek bakmndan ok daha geride olan birtakm heykeltralar tarafndan resmen taklit edildi. nk bu bir yetenek, bir deha meselesidir. Herkesin yetenekli, herkesin dhi olduu bir dnem yoktur; samalktr btn bunlar; altn adan daha muhteem bir ey olurdu olsayd. O cepheyi yapan heykeltra, emin olun ki u anda en ok takdir ettiiniz adalar ka dar stn bir adamd, onlar kadar derin fikirleri vard. Birlikte git sek, gsterirdim bunu size. Meryem'in Ge k duasnn baz szleri, Redon'un bile ulaamad bir incelikle tercme edilmitir." Bana usuz bucaksz bir gksel grnmden, orada muazzam bir teolojik iir yazl olduundan sz ediyordu; oysa gzlerim hevesle cephenin nnde aldnda, grdklerim bunlar deildi. Kendisine kaideler zerine oturtulmu, adeta bir cadde oluturan byk aziz heykellerinden sz ettim. "O cadde, en eski kuaklardan balayp sa'ya ular," dedi. "Bir tarafta manevi atalar vardr, br yanda Yahuda krallar, maddi atalar. Btn yzyllar oradadr. Size kaide gibi gelen eylere daha dikkatli baksaydnz, orada oturanlarn adlarn sayabilirdiniz tek tek. nk Musa'nn ayaklarnn altnda altn buzay, brahim'in ayaklarnn altnda kou, Yusuf un

ayaklarnn altnda, Potifar'n karsna akl veren eytan tanyacaktnz." Kendisine benim neredeyse ran slubunda bir ant bulmay beklediimi, herhalde hayal krklmn sebeplerinden birinin de bu olduunu syledim. "Katiyen," diye cevap verdi; "dorudur dediiniz. Baz blmleri tamamen dou slubundadr; bir stun balnda bir ran temas o kadar aslna uygun ilenmitir ki, dou geleneinin devam, bunu aklamaya yetmez. Heykeltran bu motifi gemiciler tarafndan getirilmi bir sandktan kopya etmi olmas daha muhtemeldir." Gerekten de daha sonra, bana gsterdii bir stun bal fotorafnda, birbirini yiyen, yar yarya inli ejderhalar vard; ama ben Balbec'te bu kk heykeli, yapnn btn iinde fark etmeden gemitim ve yap, "neredeyse ran slubunda bir kilise" szlerinin benim iin ifade ettii eye hi benzemiyordu. O atlyede yaadm zihinsel haz, adeta bize ramen bizi sarmalayan lk saydam boyalan, odann ltl loluunu, hanmelleriyle evrili kk pencerenin dibinde, tam bir kr yolu olan caddede, sadece uzakln ve aa glgelerinin saydamlyla gizlenen gnein yakt topran direnli kuraklm hissetmeme katiyen mani olmuyordu. Belki de bu yaz gnnn bende yaratt bilind huzur, bir akarsuyu besleyen bir kol gibi, "Carquethuit Liman" grntsnn bende yaratt mutlulua ekleniyor, onu besliyordu. Elstir'i mtevaz zannetmitim, ama bir teekkr cmlesinde an kelimesini telaffuz ettiimde yzne yaylan hzn grdmde, yanldm anladm. Eserlerinin kalc olduunu dnenler - ki Elstir iin durum buydu - onlar, kendilerinden geriye tozdan baka bir ey kalmam olaca bir

ada konumlamay alkanlk haline getirirler. Bu yzden de, kendilerini hilii dnmeye zorlayan an fikri, lm fikrinden ayrlamayaca iin, onlar hznlendirir. Elstirin alnna istemeden yklediim bu kibirli hzn bulutunu datmak iin konuyu deitirdim. "Bana Bretanya'ya gitmememi tavsiye etmilerdi," dedim, Legrandin'le Combray'de yaptmz konumay dnp Elstir'in bu konudaki grn merak ederek; "zaten hayale eilimli bir zihin iin salkl olmayaca sylenmiti." "Yok canm," dedi, "bir zihin hayale eilimliyse, onu hayalden uzak tutmak, hayal dozunu snrlamak doru deildir. Zihninizi bu hayallerden uzaklatrdnz srece, zihniniz onlar tanyamaz; yapsn anlayamadnz iin yzlerce grntnn oyunca olursunuz. Biraz hayal zararlysa eer, bunu tedavi edecek olan, daha az hayal deil, daha fazla hayaldir, hayalin btndr. Hayallerimiz yznden ac ekmemek iin, hayallerimizi btnyle tanmamz nemlidir; hayalle hayat arasnda o kadar sk yaplmas gereken bir ayrm vardr ki, acaba her durumda, bir nlem olarak uygulansa daha m iyi olur diye dnrm; biliyorsunuz baz cerrahlar da, ileride bir apandisit ihtimalini nlemek amacyla btn ocuklarn apandisinin alnmas gerektiini ileri sryorlar." Elstir'le birlikte atlyenin bir ucuna, bahenin ardndaki, neredeyse kk bir ky yolu denebilecek kestirme, dar sokaa bakan pencerenin nne gitmitik. lerleyen akamstnn serinlemi havasn teneffs etmek iin gitmitik pencereye. Kk etenin kzlarnn ok uzakta olduunu sanyordum; bu sefer onlar grme umudumu feda edip bykannemin ricasna nihayet boyun emi ve Elstir'i ziyarete gitmitim. nk aradmz eyin nerede olduunu bilmeyiz ve genellikle uzun

bir sre boyunca, herkesin bizi baka nedenlerle davet ettii yerden kaarz; dndmz kiiyi tam da orada grebileceimiz aklmza bile gelmez. Bo gzlerle bu kr yoluna bakyordum; yol atlyenin yanbandan geiyordu, ama Elstir'e ait deildi. Birdenbire yolda hz admlarla yryen bir gen kz belirdi: kk etenin bisikletisiydi; siyah salarnn zerindeki beresi iri yanaklarna doru iyice aa ekilmi, baklar neeli ve biraz srarlyd; mucizevi bir ekilde tatl vaatlerle dolan bu talihli patikada, gen kzn, aalarn altndan Elstir'e glmseyerek, dosta bir selam verdiini grdm; bu gkkua, bizim su ve topraktan oluan dnyamz, o ana kadar ulalmaz diye kabul ettiim blgelerle birletirdi. Hatta yaklap ressama elini uzatt, ama durmad; enesinde kk bir ben olduunu fark ettim. "Bu gen hanm tanyor musunuz efendim?" dedim Elstir'e; beni onunla tantrabileceini, atlyesine onu davet edebileceini anlayarak. O kr manzaral, huzurlu atlye, harikulade bir fazlalkla doluvermiti; zaten houna giden bir evde, gzel eylerin ve soylu insanlarn, meziyetlerini durmadan artrmadaki cmertlikleri sayesinde, ayrca kendisi iin muhteem bir ikindi kahvalts hazrlandn renen bir ocuk gibiydim. Elstir, kzn adnn Albertine Simonet olduunu syledi ve tereddt etmesin diye olduka ayrntl tarif ettiim dier arkadalarnn adlarn da sayd. Sosyal konumlar konusunda yanlmtm; ancak, Balbec'te, ata binen esnaf ocuklarn kolaylkla prens zannedebiliyordum. Bu sefer, sanayi ve ticaret dnyasndan ok zengin kk burjuvalarn kzlarn, pheli bir evreden sanmtm. lk bakta kk burjuva evresi beni en az ilgilendiren evreydi; benim iin ne halkn, ne de Guermantes'larnki gibi bir yksek sosyetenin

gizemini tamyordu nk. Hi phe yok ki, sayfiye hayatinin parlak boluu benim gzlerimi kamatrarak, asla kaybetmeyecekleri bir prestiji nceden kendilerine kazandrm olmasayd, zengin tccar kzlar olduklar fikrine kar baaryla mcadele edemeyebilirdim. Fransz burjuvazisinin, heykel sanatnn en zengin eitlerinin bulunduu, harika bir atlye olduunu dnp hayran olmamak elde deildi. O beklenmedik tipler, ehrelerin kiiliindeki o hayalgc, yz hatlarndaki o kararllk, o tazelik, o saflk! Bu Diana'larn ve nympha'larm atalar olan eski cimri burjuvalar bana heykeltralarn en bykleri gibi geliyordu. Ben bu gen kzlarn sosyal bakalamn fark etmeye vakit bulamadan (bir hatann kefedilmesi, bir insan hakkndaki fikrimizde meydana gelen deiiklikler, kimyasal reaksiyonlar kadar anidir), bu kzlarn benim bisiklet yarlarn, boks ampiyonlarn metres zannetmeme yol aacak kadar serseri grnml ehrelerinin ardna, pekala tandmz bir noterin ailesiyle yaknlklar olabilecei fikri, zaten yerlemiti. Albertine Simonet'nin ne demek olduunu bilmiyordum. Tabii ki o da bir gn benim iin ne demek olacan bilmiyordu. Hatta daha nce plajda da duymu olduum Simonet soyadn yazmam istense, iki n ile yazardm; ailenin, tek n sahibi olmaya verdikleri nemi tahmin edemezdim. Sosyal basamaklar teker teker indike, snobizm, belki de aristokrasinin kademelerinden daha bo olmayan, ama daha anlalmaz, daha kiiye zg olduklar iin insan daha ok artan, ufack eylere tutunur. Belki de vaktiyle i hayatnda baarsz veya daha da kt Simonnet'ler olmutu. Ne olursa olsun, Simonet'ler meer soyadlarna ikinci bir n yaptrldnda daima bir iftiraya uramasna kzarlarm. ki deil de tek n'ye sahip yegne Simonet'ler olmaktan

duyduklar gurur belki Montmorency'lerin Fransa'nn ilk baronlar olmaktan duyduklar gurura eitti. Elsti'e bu gen hanmlarn Balbec'te mi kaldklarn sordum; bazlar iin evet cevab verdi. Birinin oturduu villa, ta plajn ucunda, Canapville falezlerinin balad yerdeydi. Bu kz Albertine Simonet'nin ok yakn arkada olduundan, bykan nemle birlikte rastladm kzn gerekten Albertine olduunu dnmem iin, bir sebep daha kmt ortaya. Tabii sahile dik inen ve ayn keleri oluturan bu kk sokaklardan o kadar ok vard ki, tam olarak hangi sokak olduunu karamazdm. nsan kesin bir an arar, ama daha o anda grnt bulanr. Oysa Albertine'le, arkadann evine giden o gen kzn bir tek ve ayn kz olduu, neredeyse kesindi. Buna ramen, zaman iinde esmer golfu kzn bende biriken saysz resmi, birbirlerinden ok farkl olmakla birlikte, (hepsinin ona ait olduunu bildiim iin) st ste bindii ve hatralarm geriye doru izlediim takdirde, bu zdeliin gvencesiyle bir i iletim yolunda gidercesine, bir tek kiiden ayrlmadan btn bu resimleri tarayabildiim halde, bykannemle birlikte olduum gn karlatm gen kza dnmek istediimde, nce ak havaya kmam gerekir. Bulduum kzn Albertine olduundan eminim; yani gezinti srasnda sk sk arkadalarnn ortasnda duran, boyu denizin ufkunu geen kz; ne var ki, btn bu resimler, o tek resimden ayr kalr, nk gzme arpt anda benim grmde sahip olmad kimlii, geriye dnerek atfedemem bu resme; olaslk hesaplar ne sonu verirse versin, "bir daha grme"yi tam anlamyla kullanacak olursak, o kk sokakla sahil yolunun kesinde bana kstaha bakan, beni sevebileceini dndm iri yanakl gen kz bir daha hi grmedim.

Acaba kk etenin, balangta kafam kartran ortak ekiciliin birazn koruyan btn gen kzlar arasnda geirdiim tereddt, dier sebeplere eklenerek daha sonra, Albertine'le en byk - ikinci - akm srasnda bile, bana kesikli, olduka ksa bir tr zgrlk, onu sevmeme zgrl m tanmt? Akm kesin olarak Albertine'de karar klmadan nce btn arkadalar arasnda gidip geldii iin, arasra Albertine'in resmiyle oynamay srdrd bir "oyun" vard: ayarlanamam bir klandrma gibi, nce bakalarna ynelir, sonra tekrar onun zerine yerleirdi; yreimde hissettiim acyla Albertine'in hatras arasndaki iliki gerekli gelmezdi bana, belki baka birinin resmiyle de btnletirebilirdim acm. Bu da, ksack bir an boyunca, gereklii yok edebilmemi salyordu; yalnzca Gilberte'e kken olduu gibi, d ger eklii deil (Gilberte'e akmn isel bir durum olduunu, sevdiim insann zel niteliini, ayrc kiiliini, onu mutluluum iin zorunlu klan her eyi, tamamen kendimden kardm anlamtm), btnyle znel olan i gereklii bile yok edebiliyordum. "Aralarndan birinin atlyenin nnden geip bana yle bir uramad gn yok gibidir," dedi Elstir; bykannem syler sylemez ziyaretine gitmi olsam herhalde Albertine'le oktan tanm olacam dnp kahroluyordum. Albertine uzaklamt; atlyeden grnmyordu artk. Arkadalaryla mendirekte bulumaya gittiini dndm. Ektikle mendirekte olsam, onlarla tanabilirdim. Benimle birlikte plajda dolamaya gelsin diye yzlerce bahane uydurdum. O ana kadar hanmelleriyle ylesine sevimli grnen, imdiyse bombo kalm pencerenin erevesi iinde gen kzn belirmesinden nceki sknetim bile kaybolmutu.

Elstir benimle kp biraz yryebileceini, ama nce, resmin, zerinde alt blmn bitirmesi gerektiini syleyerek ikenceyle kark bir sevince bodu beni. iek resmiydi yapt; ama benim bir insann portresini kendisine smarlamaktansa, karlarnda kimbilir ka kez durup nafile aradm eyi onun dehasnn aklamasyla anlayabilmek iin portrelerini smarlamay tercih edeceim ieklerden - akdiken, pembe diken, peygamberiei, elma aacnn iei deildiler. Elstir bir yandan resim yapyor, bir yandan bana botanikten sz ediyordu, ama ben pek dinlemiyordum; artk kendi kendine yetmiyordu, artk o gen kzlarla aramda gerekli bir aracyd sadece; daha birka dakika nce yeteneinin kendisine kazandrd cazibe, imdi gzmde, beni tantraca kk etenin nazarnda bana birazn aktard lde deerliydi ancak. almas bitsin diye sabrszlanarak bir aa, bir yukar gidip geliyordum; birou duvara dnk olarak birbirine yaslanm almalar elime alp bakyordum. Bunlarn arasnda bulduum, herhalde Elstir'in hayatnn ok daha eski bir dnemine ait bir suluboya resim, bende sadece belirli trde eserlerin yaratt bir hayranlk uyandrd: Bunlar hem harikulade bir yorumla yaplm resimlerdir, hem de yle benzersiz, yle cazip bir konular vardr ki, eserin bysn ksmen konuya atfederiz; sanki ressamn yapt, doada maddeten gereklemi olan byy kefetmekten, gzlemekten ve kopya etmekten ibaretmi gibi. Bu tr konularn, ressamn yorumunun haricinde bile gzel olan konularn var olabilmesi, bizde aklla sava halindeki, doutan gelen bir maddiyatl tatmin eder ve estetiin soyutlamalarn dengeler. Bulduum suluboya resim, gzel olmayan ama ilgin

tipte bir kadnn portresiydi; kenar kiraz krmzs kurdeleyle evrili bir melon apkaya ok benzeyen bir bal vard; parmak ular ak eldivenli ellerinden birinde, yanan bir sigara vard, dieriyse gnee kar siper vazifesi gren iri bir hasr bahe apkasn dizi hizasnda tutuyordu. Yannda, bir sehpann zerinde, gllerle dolu bir ieklik. ou kez, ki bu rnekte de yleydi, bu eserlerin benzersizlii, bilhassa ilk an da aka fark etmediimiz, zel koullarda yaplm olmalarndan kaynaklanr; mesela bir kadn modelin garip tuvaleti, maskeli balo kyafetidir veya aksine, bir ihtiyarn, ressamn kaprisine boyun eerek giydii izlenimini uyandran krmz paltosu, aslnda profesr, hukuku veya kardinal cppesidir. Portresi karmda duran ahsn mphem kiilii, bir zamanlarn yarerkek klna girmi gen bir kadn oyuncusu oluundan kaynaklanyordu, ama ben bunu anlamamtm. Yine de, altndan kabark fakat ksa salarn kt melon apkas, iinden beyaz bir gsln grnd yakasz kadife ceketi, modann hangi tarihe ait olduu ve modelin cinsiyeti konularnda tereddt etmeme yol ayordu; yle ki, karmdakinin, resimlerin en durusu olmasnn haricinde, ne olduunu tam olarak bilemiyordum. Resimden aldm zevki bulandran tek ey, Elstir'in fazla oyalanp gen kzlar karmama sebep olaca korkusuydu; nk kk pencereden grnen gne iyice alalmt. Bu suluboya resimdeki hibir ey, gerekte saptanp dekordaki gereklilii yznden, yani kyafet kadnn giyinik olmas gerektii iin, ieklik iekler iin resmedilmi deildi. Kendi bana beenilen iekliin cam, sanki karanfillerin saplarnn batrld suyu, suyun kendisi kadar berrak, neredeyse o kadar sv bir eyin iine hapseder gibiydi; kadnn giysisi, kendisini

bamsz ve kardee bir bys olan, zanaatn eserleri tabiatn harikalaryla byleyicilik asndan rekabet edebilseydi, bir kedinin krk, bir karanfilin yapraklar, bir gvercinin tyleri kadar narin, gz o kadar okayan, o kadar diri renklerde bir maddeyle sarmalyordu. Havai krmalar mgeyi hatrlatan minik anlarla ssl, kra inceliindeki gsln beyazl, odann pastel yansmalaryla yaldzlanyordu; bu yansmalarn kendileri de, nakl do- kumalardaki iek demetleri kadar incelikle alp koyulan renklerde ve keskindiler. Ceketin parlak, sedefli kadifesinin, yer yer, vazodaki karanfillerin kabarkln artran adeta kirpimsi, trtkl, tyl bir yan vard. Ama her eyden ok hissedilen uydu ki, Elstir, gen bir kadn oyuncunun erkek klna girmesinin ne gibi bir ahlakszlk ifade edebileceine aldrmadan, herhalde bu oyuncu hanmn roln oynarken sergileyecei yetenekten ok, baz seyircilerin bkkn veya sapkn duyularn kkrtacak olan, rahatsz edici cazibesini nemseyerek, aksine bu mphem zelliklere, ortaya karlmaya deer estetik bir unsura sarlr gibi sarlm, iyice altn izmek iin ne mmknse yapmt. Yz hatlar boyunca, portre sahibinin cinsiyeti, sanki biraz olans bir kz olduunu itiraf edecekmi gibi grnyor, sonra yok oluyor, biraz ileride tekrar ortaya kyor, bu kez ahlaksz, hayalperest, kadns bir delikanly akla getiriyor, sonra yine kap gidiyor, bir trl ele geirilemiyordu. Baklardaki dalgn hzn ve bilhassa elence ve tiyatro dnyasna ait aksesuarlarla bu hzn arasndaki tezat, akl kartrmakta dier zelliklerden geri kalmyordu. Zaten insan bu hznn sahte olmas gerektiine, bu kkrtc kostm iinde ken dini okaylara sunar gibi grnen gen insann herhalde gizli bir duygunun, itiraf edilmemi bir kederin hayalperest ifadesini,

daha ekici olacan dnd iin baklarna eklediine kanaat getiriyordu. Portrenin altnda unlar yazlyd: Miss Sacripant, Ekim 1872. Hayranlm ifade etmekten kendimi alamadm. "Ciddiye alnacak bir ey deil, bir genlik karalamas; Varits Tiyatrosu'nun revs iin hazrlanm bir kostmd. ok eski eyler bunlar." "Model ne oldu peki?" Szlerimin yaratt aknlk Elstir'in yznde yerini bir saniye sonra, kaytsz ve dalgn bir ifadeye brakt. "Aman, u tuvali hemen bana verin," dedi. "Madame Elstir'in geldiini iittim; melon apkal gen hanmn, emin olabilirsiniz ki hayatmda hibir rol olmad, ama o resmin karmn burnunun dibinde olmasna da gerek yok. Bunu sadece o dnem tiyatrosuyla ilgili ho bir belge olduu iin sakladm." Resmi belki de uzun zamandr grmemi olan Elstir, arkasna saklamadan nce dikkatli bir bak gezdirdi zerinde. "Sadece yzn saklamam gerekirdi," diye mrldand; "alt taraf ok kt, eller tam bir aceminin ii." Mme Elstir'in gelmesine zlmtm; iyice geciktirecekti bizi. Pencerenin pervaz birazdan pembeleti. kmz bouna olacakt. Artk gen kzlar grme ihtimali kalmamt, dolaysyla Mme Elstir'in yanmzdan ne kadar hzl ayrlacann nemi de yoktu. Zaten pek uzun kalmad. Onu ok skc buldum; yirmi yanda ve Roma krlarnda sr gdyor olsa, gzel olabilirdi; ama siyah salar aarmaktayd; ayrca, sadelikten uzak ve bayayd; nk (aslnda yala birlikte btn cazibesini kaybetmi olan) heykelsi gzelliinin, davranlarda tumturakll, tavrda ihtiam gerektirdii kansndayd. ok sade bir kyafet vard zerinde. Elstir'in durmadan, saygl bir yumuaklkla, sanki srf bu szleri telaffuz etmek bile kendisinde bir efkat, bir hayranlk uyandryormuasna, "Gzel Gabrielle!" dediini duymak,

insan duygulandrmakla beraber artyordu da. Daha sonra, Elstir'in mitolojik resimleriyle tantmda, Mme Elstir benim gzmde de bir gzellik kazand. Anladm ki Elstir, eserinde durmadan karlalan belirli hatlarda, belirli arabesklerde zetlenmi belirli bir ideal tipe, belli bir rnee, neredeyse tanrsal bir nitelik atfetmiti; nk btn vaktini, btn zihinsel gcn, tek kelimeyle btn hayatn, bu hatlar daha iyi tanmaya, daha byk bir sadakatle resmetmeye hasretmiti. Byle bir idealin Elstir'e ilham ettii din yle sert ve etindi ki, memnun olmasna asla izin vermezdi; bu ideal onun benliinin en mahrem parasyd; bu yzden de ona dardan bakp inceleyebilmesi, ondan baz duygular karmas, ancak bu ideali darda, bir kadnn bedeninde gereklemi olarak bulduunda mmkn olmutu; Elstir, daha sonra Mme Elstir olan bu kadnda idealini deerli, duygulandrc, ilahi bulabilmiti (bu ancak, kendimizin bir paras olmayan eyler iin mmkndr). O gne kadar hep binbir zahmetle, kendi iinden karmak zorunda kald, imdiyse mucizevi biimde cisimlemi olarak, gerek birlemeler iin kendisini sunan o Gzellie dudaklarn dokundurmak ne mthi bir istirahatt! O srada Elstir, insann, idealinin gereklemesini sadece dncenin gcnden bekledii genlik an geride brakmt. Zihinsel gc harekete geirmek iin bedensel tatminlerden medet umduumuz yaa yaklamaktayd; bu yata, zihin yorgunluu bizi maddiyatla iter, faaliyetin azalmas ise pasif olarak kabul edilen etkilere yneltir ve bylece, idealimizi doal olarak gerekletiren ayrcalkl birtakm bedenlerin, birtakm ilerin, birtakm ahenklerin gerekten bulunabileceini, deha olmadan da, srf bir omuz hareketini, bir boyundaki gerilmeyi kopya ederek bir aheser

yaratabileceimizi kabul etmeye balarz; Gzellii, kendi dmzda, yaknmzda, bir ilemede, Tiziano'nun bir antikacda kefedilmi gzel bir eskizinde, Tiziano'nun eskizi kadar gzel bir metreste, baklarmzla okamaktan holandmz bir yatr bu. Bunu anladktan sonra, Mme Elstifi grmek bana her defasnda ok zevk verdi, bedeni arln kaybetti; nk bedenini bir dnceyle, Mme Elstirin maddesiz bir varlk, Ektimin bir portresi olduu dncesiyle doldurmutum. Benim gzmde olduu gibi, phesiz Elstir'in gznde de bir portreydi. Hayatn verileri sanat iin nemli deildir; dehasn ortaya dkmek iin birer imkndrlar sadece. On deiik kiinin Elstir tarafndan yaplm portrelerini yan yana grdmzde, her eyden nce Elstir portreleri olduklarn mutlaka hissederiz. Yalnz, hayat kaplayan bu deha kabarmasndan sonra, beyin yorulduunda, denge yava yava bozulur ve byk bir deniz kabarmasnn ardndan yatana dnen bir nehir gibi hayat kendini toparlar. Ancak sanat, birinci dnem boyunca, igdsel yeteneinin kuraln, formln yava yava zmtr. Romancysa hangi durumlarn, ressamsa hangi manzaralarn, tek bana nemsiz, ama aratrmalar iin bir laboratuvar veya atlye kadar gerekli olan malzemeyi kendisine saladn bilir. aheserlerini yumuak k oyunlaryla, bir hatayla ilgili dnceleri deitiren pimanlklara, heykel gibi aa altlarna yerletirilmi veya yars suya gmlm kadnlarla yarattn bilir. yle bir gn gelecektir ki, beynin ypranmas yznden, dehasnn o gne kadar yararland malzeme karsnda, eserini yaratmaya tek bana bile yeterli olabilecek zihinsel abay gsterecek gc bulamayacaktr; buna ramen bu malzemeyi aramaya devam edecek, kendisinde uyandrd, almann ilk adm olan

manevi haz nedeniyle, onun yaknnda olmaktan mutluluk duyacaktr; zaten bu malzemeyi, adeta her eyden stnm gibi, bir ekilde hazr olarak ortaya kverecek olan eserin byk bir blm malzemenin iinde mevcutmu gibi, bir tr batl inanla sarmalayacak ve modellerle grmekten, onlara tapmaktan teye gitmeyecektir. Vicdan azaplarn, doru yola dnmelerini bir zamanlar romanlarna konu ettii tvbekr katillerle sohbet edecektir durmadan; sisin yumuatt bir yerde, bir kr evi satn alacaktr; saatler boyunca ykanan kadnlar seyredecektir; gzel kumalar toplayacaktr. te bu "hayatn gzellii", bir bakma anlamsz olan bu ifade, sanatn berisinde yer alan ve Swann'n da tesine gemediini fark ettiim bu dzey, koskoca bir Elstir'in, yava yava, yaratc dehann yavalamasyla, dehasn kamlam olan hatlara tapnmayla, asgari aba arzusuyla gerileyerek gelecei dzeydi. Nihayet ieklere son fra darbesini de vurdu; biraz durup baktm onlara; bunda vnlecek bir ey yoktu, nk artk gen kzlarn plajda olmayacan biliyordum; ama hl orada olduklarn ve kaybedilen bu dakikalar yznden onlar karacam dnsem bile, Elstirin, benim gen kzlarla karlamamdan ziyade iekleriyle ilgilendiini kendime hatrlatr, ayn ekilde durup bakardm. Bykannemin, benim mutlak bencilliime tam bir tezat tekil eden mizac, her eye ramen benim mizacma yansyordu. nem vermediim, teden beri sahte bir sevgi veya sayg gsterdiim birisinin kk bir tatszlkla, benimse bir tehlikeyle kar karya bulunduumuz bir durumda, mutlaka onun skntsna nemli bir eymi gibi zlr, beni bekleyen tehlikeden, zerinde durmadan sz ederdim; nk olaylarn ona bu oranlarda grndn dnrdm. Doruyu sylemek gerekirse,

bununla da kalmazd; beni tehdit eden tehlikeye zlmemenin tesinde tehlikenin karsna dikilir, bakalarn bekleyen tehlikeler konusunda da, aksine, kendimi tehlikeye atmak pahasna bile olsa, nlemeye alrdm. Bunun, hibiri benim iin eref saylamayacak birok nedeni vard. Birincisi, sadece mantk yrttm srece, hayata zellikle bal olduumu zannetmekle birlikte, hayatm boyunca ne zaman manevi kayglar veya basit, bazlar aktarmaya cesaret edemeyeceim kadar ocuka sinirsel skntlar bende saplant haline gelse, o srada beni lmle tehdit eden bir durumun beklenmedik bir ekilde ortaya kmas halinde, bu yeni kaygnn, ncekilere oranla son derece hafif kalmas ve bu yzden onu sevince varan bir geveme duygusuyla karlamamd. Bu yzden, dnyann en cesaretsiz adam olduum halde, akl yrttmde mizacma son derece yabanc, kavranlmas imknsz gelen eyi, tehlike sarholuunu yaadm. Ama bir tehlikeyle, hatta lmcl bir tehlikeyle karlatmda gayet sakin ve mutlu bir dnemimde olsam da, bir bakasyla birlikteysem, onu gvenceye alp tehlikeli konuma kendim gememek sz konusu olamaz benim iin. Epeyce fazla sayda tecrbeden,daima byle davrandm ve bundan memnuniyet duyduumu anladmda, her zaman zannettiimin ve ileri srdmn aksine, bakalarnn fikirlerine kar son derece duyarl olduumu byk bir utanla kefettim. Bu tr itiraf edilmemi bir izzetinefsin, aslnda kendini beenmilikle, gururla hibir ilgisi yoktur. nk bunlar doyuran eyler bana hi zevk vermeyeceinden, onlardan daima kanmmdr. Bununla birlikte, pek o kadar da deersiz biri olmadm dndrecek kk meziyetlerimi tamamen gizlemeyi baardm insanlara, lm onlarn yolundan ekmeye, kendi

yolumdan ekmekten daha fazla nem verdiimi gsterme zevkinden kendimi asla mahrum etmedim. Beni o srada harekete geiren drt fazilet deil izzetinefis olduundan, onlarn her koulda farkl davranmalarn ok doal karlarm. Bunun iin onlar katiyen knamam; beni harekete geiren ey bir grev dncesi olsayd, bu durumda, grevin benim iin olduu kadar onlar iin de zorunlu olduunu dnecek, belki de onlar knayacaktm. Aksine, canlarn koruduklar iin onlar ok makul buluyorum; bununla birlikte, kendi hayatm arka plana atmaktan kendimi alamyorum; bu da, hele bir bomba patladnda kendimi nne atacam birok insann hayatnn benimkinden daha deersiz olduu kansna vardmdan beri, daha da sama ve ayp bir ey. Zaten Elstir'i ziyaret ettiim gn, bu nemli farkn bilincine varacam gnler henz ok uzaktayd ve bir tehlike sz konusu deildi; sadece, zararl izzetinefsin habercisi olarak, iddetle arzuladm hazza, Elstirin ressamlk iini tamamlamasndan daha fazla nem veriyormu gibi grnmek istemiyordum. Nihayet iini tamamlad. Dar ktmzda (gnlerin yle uzun olduu bir mevsimdeydik ki) sandm kadar ge olmadn fark ettim; mendiree gittik. Gen kzlarn hl geebileceini dndm yerde Elstir'i oyalamak iin olmadk kurnazlklara bavurdum. Saati unutsun ve eve dnmesin diye yan tarafmzda ykselen falezleri gsteriyor, srekli bana onlardan bahsetmesini rica ediyordum. Plajn en ucuna gidersek kk eteyi kstrma ihtimalini artracamz dnyordum. "Bu falezleri sizinle birlikte birazck daha yakndan grmeyi ok isterdim," dedim Elstire; kzlardan birinin sk sk o tarafa doru yrdn fark etmitim. "Bu arada bana Carquethuit'yi anlatn. Carquethuit'ye gitmeyi yle

isterdim ki!" diye ekledim; Elstir'in "Carquethuit Liman"nda mthi bir gle beliren o farklln, bu plajn zelliinden ok ressamn grnden kaynaklanabileceini hi dnmeden. "O resmi grdmden beri, belki de Raz Burnu haricinde grmeyi en ok isteyeceim yer, Carquethuit; zaten buradan Raz Burnu'na gitmek enikonu bir yolculuk." "Carquethuit daha yakn olmasayd da belki Carquethuit'yi tavsiye ederdim," diye cevap verdi Elstir. "Raz Burnu fevkaladedir, ama nihayet, bildiimiz yksek Normandiya veya Bretanya falezidir. Carquethuit ise, alak bir kydaki kayalklaryla bambaka bir eydir. Fransa'da buna benzer baka hibir yer bilmiyorum; bana daha ok baz Florida manzaralarn hatrlatyor. ok garip bir yerdir, son derece de vahidir ayrca. Clitourps'la Nehomme arasndadr; o yrenin ne kadar. ssz olduunu bilirsiniz; sahil izgisi harikuladedir. Burada sahil izgisi s radandr; ama orada ne kadar zarif, ne kadar tatl olduunu anlatamam size." Hava kararmaktayd; dnmemiz gerekiyordu; Elstir'i villasna geirirken, birdenbire, Mephistopheles'in Faust'un karsna k- vermesi gibi, caddenin ucunda - benimkine zt bir mizacn, benim zayflmn, ar (ve zc) duyarllmn ve entelektelliimin tamamen yoksun olduu, neredeyse barbar ve zalim canlln gerekd, eytani bir nesnelletirilii gibi - baka hibir eyle kartrlmas mmkn olmayan baz lekeler, gen kzlar kolonisinin baz bireyleri grnd; gen kzlar beni grmyor gibiydiler, ama bu, hakkmda alayl bir hkme varmalarn engellemiyordu phesiz. Onlarla karlamamzn kanlmaz olduunu ve Elstir'in bana sesleneceini hissederek, denizde dalgayla yz yze gelmi gibi srtm dndm; anszn durdum, deerli dostum yoluna

devam ederken ben geride kalp birden ok ilgilenmi gibi, o srada nnden gemekte olduumuz antikacnn vitrinine eildim; bu gen kzlarn haricinde bir ey dnebiliyor gibi grneceime memnundum; ayrca, Elstir beni tantrmak zere seslendiinde, gzlerimde aknln deil, arm gibi grnme arzusunun belirtisi olan - nk herkes kt oyuncu, dier herkes de insan sarrafdr , soran bir bak bulunacan, hatta daha da ileri gidip, "Beni mi ardnz?" diye sorar gibi elimi gsme gtreceimi ve bam itaatle, uysallkla eilmi, yzmde tanmay istemediim kiilerle tantrlmak zere eski fayanslar seyretmekten mahrum braklmann skntsn belli etmeyerek, hemen onlara koacam belli belirsiz seziyordum. Bu arada, Elstir'in haykraca admn beklenmedik, zararsz bir mermi gibi gelip bana arpaca an beklerken, vitrini inceliyordum. Bu kzlarla tantrlmamn kesinlemesi onlara kar kaytszl sadece oynamama deil, hissetmeme de sebep olmutu. Artk kanlmaz olan bu tanmann zevki skt, ufald, bana SaintLoup'yla sohbet etmenin, bykannemle yemek yemenin, yrede, kukusuz tarih antlarla pek ilgilenmeyen insanlarla ilikiler yznden vazgemek zorunda kaldma hayflanacam geziler yapmann zevkinden daha kk grnd. Zaten alacam zevki azaltan ey, gereklemesinin sadece ok yaknda olmas deil, tutarszlyd da. Belirli bir sraya gre kafamzda izdiimiz ve hidrostatik yasalar kadar kesin yasalarla st ste bindirilen resimler, olayn yaknlyla altst olur. Elstir bana seslenecekti. Bu gen kzlarla, plajda, odamda sk sk hayalimde canlandrdm tanma, hi de byle deildi. Birazdan meydana gelecek olay, benim hazrlkl olmadm, baka bir olayd. Bu olayda ne arzumu

bulabiliyordum, ne de nesnesini; neredeyse, Elstir'le ktma pimandm. Hepsinden nemlisi, daha nce yaadm sandm zevkin, kimsenin artk onu elimden alamayacann kesinlemesiyle kaslmas, ufalvermesiydi. Bu kesinliin emberinden kurtulduu anda, bam evirmeye karar verip birka adm tede gen kzlarn yannda duran Elstir'in onlarla vedalatn grdm anda, adeta esnek bir gcn etkisiyle, eski boyutlarna kavutu. Elstir'e en yakn olan kzn, baklaryla aydnlanan iri yz, birazck gkyz iin de yer ayrlm bir pastaya benziyordu. Gzleri, sabit olduklar zaman bile hareket duygusu uyandryordu; iddetli bir rzgr estii gnlerde havann, grnmez olmakla birlikte, mavi fon zerinden ne kadar hzl getiini belli etmesi gibi. Baklar bir an benimkilerle karlat; frtnal gnlerin gezgin gklerinin, kendilerinden daha ar bir buluta yaklap, yan yana gelip, deip gemesi gibi. Birbirlerini tanmadklar iin uzaklarlar. Ayn ekilde baklarmz bir an kar karya geldi; her biri, karsndaki gksel ktann gelecek iin ne gibi vaatler ve tehditler ierdiinden habersizdi. Yalnz onun bak, seyir hzn drmeden tam benim bakmn altndan getii srada, hafife glgelendi. Nasl ki bulutsuz bir gecede rzgrla srklenen ay, bir bulutun altndan geer, parlts bir glgelenir, hemen ardndan tekrar grnrse, yle. Ama Elstir beni armadan gen kzlardan ayrlmt bile. Kzlar kestirme bir sokaa saptlar, Elstir bana doru yrd. Her ey bitmiti. Albertine'in o gn bana dier gnlerdeki gibi grnmediini, her defasnda da farkl grndn sylemitim. Ama o anda, bir insann grnndeki, nemindeki, boyutlarndaki deiikliklerin, o insanla aramza giren eitli durumlarn deikenliine de bal olabileceini

hissettim. Bu deiimde en fazla rol oynayan etkenlerden biri, inantr (o akamzeri, Albertine'le tanacam inanc, sonra da bu inancn yok olmas, birka saniyelik bir arayla, Albertine'i, gzmde nce neredeyse nemsiz, sonra da mthi deerli klmt; birka yl sonra, Albertine'in bana sadk olduu inanc, sonra da bunun kaybolmas, benzer deiimlere yol at). Hi phe yok ki daha nce Combray'de, annemin yannda olmamann kederinin, saatlere bal olarak, duyarllm paylaan iki ana kipten birine mi, dierine mi girdiime bal olarak, azaldn veya arttn fark etmitim; btn leden sonra boyunca, gne parlad srece ay nn olduu kadar silik kalan bu keder, akam olunca, siliniveren taze hatralarn yerini alarak kaygl ruhumda tek bana hkm srerdi. Ama o gn, Elstirin bana seslenmeden gen kzlardan ayrldn grnce, bir zevk veya kederin bizim iin neminde meydana gelen deiikliklerin, sadece iki zt halin mnavebesine deil, grnmez inanlarn deimesine de bal olabileceini anladm; bu inanlar, mesela lm bize gerekd bir kta gstererek ona kar ilgisiz kalmamz ve bylece, bir konsere gitmeye ok nem verebilmemizi salar; bize giyotine mahkm edildiimiz haberi verilse, bu geceyi kuatm olan inan bir anda dalvereceinden, konser btn bysn kaybeder. nanlarn bu roln, itiraf etmem gerekir ki, benliimin bir paras, iradem biliyordu, ama zek ve duyarllk bilmedii srece, iradenin bilmesi nafiledir; bir metresten ayrlmak istediimize zek ve duyarllk iyi niyetle inanr; bir tek irademiz, ona ne kadar bal olduumuzu bilir. Bunun sebebi, zek ve duyarlln, bir saniye sonra ona kavuabileceimiz inancyla bulanm olmalardr. Ama bu inan ortadan kalksa,

birdenbire metresimizin temelli uzaklara gitmi olduunu renseler, ayarlar bozulaca iin, deliye dnerler, o pek kmsenen zevk, dev boyutlar kazanr. Bir inancn deiimi gibi, akn yokluu da nemli rol oynar; nceden var olan ve hareketli olan ak, srf bir kadna ulamak neredeyse imknsz olaca iin, o kadnn hayaline konar. O andan itibaren, kafamzda zorlukla canlandrabildiimiz kadndan ok, onu tanmann yollarn dnrz. Bir i daralmalar sreci balar, geliir ve akmzn o kadna, pek tanmadmz bir nesneye sabitlenmesine yeter. Ak dev boyutlar kazanr; gerek kadnn bu akn iinde ne kadar az bir yer kapladn aklmzdan geirmeyiz. Sonra anszn, Elstir'in gen kzlarn yannda durduunu grdm andaki gibi, kayglarmz silinir, i daralmas geerse, akmzn tamam i daralmas olduu iin, bize yle gelir ki deerini yeterince dnmediimiz av nihayet yakaladmz anda, birdenbire akmz yok olup gitmitir. Albertine'i ne kadar tanyordum? Denizin zerinde bir veya iki profil; Veronese'nin, salt estetik ltlere bal kalsam Albertine'e tercih edeceim kadnlarnn profilleri kadar gzel olmadklar kuku gtrmeyen bir iki profil. Peki, kayglar dindiinde karmda sadece bu dilsiz portreleri bulduuma, baka hibir eye sahip olmadma gre, acaba baka ltlere mi bal kalyordum? Albertine'i grdmden beri her gn onunla ilgili binlerce ey dnmtm; Albertine dediim varlkla, tam anlamyla bir i mlakat srdryor, ona soru sorduruyor, cevap verdiriyor, dndryor, davrandryordum; iimde her saat birbirini izleyen hayal Albertine'lerin sonsuz dizisinde, plajda grlm olan gerek Albertine sadece bata yer alyordu; tpk bir rol "yaratan" starn, uzun bir temsiller dizisinde, sadece ilk

temsillerde rol almas gibi. O Albertine ancak bir siluetti, onun zerine bindirilmi olan her ey, benim uydurmamd; akta bizden gelen katklar - sadece nicelik asndan baksak bile sevilen kiiden gelen katklardan bu kadar stndr ite. stelik bu, en gerek aklar iin bile geerlidir. yle aklar vardr ki, pek az bir eyin etrafnda kurulduklar gibi, varlklarn da srdrrler (tensel istekleri yerine getirilmi aklar arasnda bile byleleri vardr). Bykannemin eski bir resim retmeninin, mtevaz kkenli bir metresten, bir kz olmu. Anne, bebein doumundan ksa bir sre sonra lm; resim retmeni o kadar zlm ki, o da fazla yaamam. Zaten resmen birlikte yaamad, snrl bir iliki iinde olduu bu kadna, retmenlerinin yannda imada bile bulunmay o gne kadar reddetmi olan bykannem ve Combray'li birka hanm, adam lmeden birka ay nce kk kzn geimini gvence altna almak iin aralarnda para toplayp mr boyu dzenli gelir salayacak bir mlk balamay dnmler. Teklifi bykannem yapm; baz arkadalar nazlanm: Acaba bu kk kzla bu kadar ilgilenmeye deer miymi gerekten de? Acaba kendini babas zanneden adamn kz mym gerekten de? Annesi gibi kadnlar sz konusu olunca emin olunamazm. Nihayet karar vermiler. Kk kz teekkre gelmi. irkinmi ve yal resim retmenine, btn pheleri ortadan kaldracak kadar ok benziyormu; tek gzel taraf salar olduu iin, hanmlardan biri, kz onlara getirmi olan babasna, "Ne kadar gzel salar var!" demi. Bykannem de, sulu kadn lm, retmen de lmek zere olduuna gre, daima bilmezden geldikleri bu gemie bir atfta bulunmann artk bir nemi kalmadn dnp eklemi: "Aileden geliyor

herhalde. Annesinin de salar byle gzel miydi?" "Bilmem," demi kzn babas safa. "Kendisini apkasz grmedim hi." Elstir'in yanma gitmem gerekiyordu. Bir vitrinde kendimi grdm. Tantrlmam olma felaketinin yansra, kravatmn arplm olduunu, uzun salarmn, bana hi yakmayan biimde apkamn altndan grndn fark ettim; ama bu ekilde bile olsa, beni Elstir'le grm olmalar, beni unutmalarnn imknsz olmas, bir anst; o gn, az kalsn giyeceim iren yelein yerine, bykannemin tavsiyesi zerine gzel yeleimi giymi ve en gzel bastonumu alm olmam da bir anst; nk arzuladmz bir olay, hibir zaman dndmz ekilde gereklemediinden, gvenebileceimizi zannettiimiz avantajlar kullanlamaynca, beklemediimiz bakalar kar ortaya, bir denge salanr; ayrca daha nce en kt ihtimali dnp korktuumuz iin, sonuta, bir btn olarak, genel hatlaryla bakldnda, talihin bizi aslnda daha ziyade kayrm saylabileceini dnmek eilimindeyizdir. Elstir'in yanma gittiimde, "Onlarla tanmay ok isterdim," dedim. "yleyse niye kilometrelerce tede duruyorsunuz?" Syledii szler bunlard, ama bu szler dncesini ifade etmiyordu; benim arzumu yerine getirmeyi istemi olsayd, armas yeterliydi; bu szleri sylemesinin sebebi, belki sust yakalanm baya kimselerin aina olduu bu tr cmleleri duymu olmas ve en byk ahsiyetlerin bile baz konularda baya kimselere benzemesi, gnlk ekmeklerini onlarla ayn frndan aldklar gibi gndelik mazeretlerini de ayn daarcktan semesiydi, belki de lafz gerein tersini ifade ettiine gre, bir bakma tersten okunmas gereken bu szler, bir refleksin zorunlu sonucu, negatifiydi. "Aceleleri vard." Ben, daha ziyade kzlarn, pek

holanmadklar birini armasn engellemi olacaklarn dndm; aksi takdirde, kzlar hakknda kendisine sorduum onca sorudan, onlarla ne kadar ilgilendiimi aka grdkten sonra, armamazlk etmezdi. "Size Carquethuit'den sz ediyordum," dedi, kapsnn nnde kendisinden ayrlmadan. "Sahil izgisinin ok daha iyi grnd kk bir eskiz yaptm. Tablo fena deil, ama baka bir ey. zin verirseniz, dostluumuzun bir ans olarak eskizi size hediye etmek istiyorum," diye ekledi; nk istediimiz eyi bize vermeyen insanlar, onun yerine baka eyler verirler. "Eer elinizde varsa, Miss Sacripant'n33 kk portesinin bir fotorafn ok isterdim. Sahi, bu ne biim isim?" "Modelin sama sapan bir operette canlandrd bir kiinin ad." "Emin olun kendisini katiyen tanmyorum efendim, aksini dnyor gibisiniz." Elstir susuyordu. "Mme Swann'n evlenmeden nceki hali olamaz," dedim, gerekle ani ve tesadf ekilde arparak; gerekle tesadf olmayan bulumalar kadar nadir olan bu arpmalar, yine de sonradan dnldnde nsezi kuramna bir temel oluturmaya yeter; kuram yalanlayacak btn hatalar unutmaya zen gstermek artyla. Elstir cevap vermedi. Gerekten de Odette de Crcy'nin portresiydi. Odette, bazlar gn gibi aikr olan eitli nedenlerden tr, portreyi tutmak istememiti. Aikr olmayan nedenler de vard. Portre, Odette'in, hatlarn disiplin altna ald ve yllar boyunca kuafrlerinin, terzilerinin, hatta kendisinin de - duruunda, konumasnda, glmseyiinde, ellerini tutuunda, baklarnda, dnnde - ana izgilerini koruyaca yeni ehresini ve bedenini yaratt dnemden ncesine aitti. Swann,
33

sacripant: hayta.

hayran olunacak gzellikteki karsnn, ne varietur34 Odette'in eitli fotoraflarna, odasndaki kk fotoraf, tok k sapknl sayesinde tercih edebiliyordu; bu fotorafta grlen, menekelerle ssl hasr bir apkann altnda, kabark sal, hatlar yorgun, olduka irkin, zayf bir gen kadnd. Ama zaten portre, Swann'n en sevdii fotoraf gibi, Odette' in hatlarnn yeni, soylu ve byleyici bir tip halinde yeniden dzenleniinden ncesine deil, sonrasna ait olsayd bile, Elstirin bak, bu tipi datmaya yeterdi. Sanatsal deha, atom bileimlerini paralama ve atomlar tamamen ters, baka bir tipe tekabl eden bir dzene gre gruplandrma gcne sahip olan ok yksek s gibi hareket eder. Kadnn, yz hatlarna zorla uygulad ve her gn dar kmadan aynada denetledii, apkann eimini, salarn dzln ve baktaki neeyi, devamm salamakla grevlendirdii btn bu suni ahengi, byk bir ressamn gz bir saniyede paralar ve onun yerine, kadnn hatlarn, kendi iinde tad bir kadn ve resim idealini honut edecek ekilde, yeniden gruplandrr. Ayn ekilde, byk bir aratrmacnn belirli bir yatan sonra, her yerde sadece ilgilendii ilikileri kurmas iin gerekli unsurlar bulmas da, sk rastlanan bir olaydr. marklk etmeyip elinin altndakiyle yetinen iiler ve kumarclar gibi, her eye, "Bu iimi grr," derler. Lksemburg Prensesi'nin, en azametli gzellerden biri olan bir kuzini, bir zamanlar, o dnemde yeni olan bir sanata tutulmu ve en byk doalc ressamlardan birine, portresini yapmasn rica etmiti. Sanatnn gz, derhal her yerde arad eyi bulmutu. Tuvalde grnen, soylu hanm yerine bir hizmeti paras,
34

hibir deiiklie uramadan (hukuk terimi).

arkasnda da Pigalle Meydan'n hatrlatan, eimli ve mor, devasa, bir dekordu. Ama bu kadar ar olmasa bile, bir kadnn byk bir sanat tarafndan yaplan portresi, kadnn kimi taleplerini - mesela kadnlar yalanmaya baladklarnda, gen kalm vcutlarn ortaya karan, kendilerini kzlarnn kz kardei, hatt kz gibi gsteren gen kz kyafetleri iinde, kzlar da icabnda zellikle zevksizce giydirilmi olarak yanlarnda, fotoraf ektirmelerine sebep olan taleplerini katiyen karlamamakla kalmaz, aksine, kadnn gizlemeye alt, stmal, hatta yeil bir ten gibi, ne kadar "kiilikli" olurlarsa kendisini o kadar cezbeden olumsuz zelliklerini ne karr; ama bunlar sradan izleyiciyi hayal krklna uratmaya yeter ve kadnn atsn gururla ayakta tuttuu ve benzersiz, yenilmez ekliyle onu insanln geri kalanndan ok yksee, apayr bir yere koyan ideali, izleyicinin gznde parampara eder. Kendi tipinde saltanat sren, dokunulmazln koruyan kadn, kendi tipinin dna dtnde, artk herhangi bir kadndr; onun stnlne olan inancmz tamamen kaybederiz. Bu tipin iinde yalnz bir Odette'in gzelliini deil, kiiliini, kimliini barndrm olduumuz iin, onu bu tipten yoksun brakan portre karsnda sadece, "Ne kadar irkinlemi!" diye deil, "Hi benzemiyor!" diye de haykrmak isteriz. O olduuna inanmakta zorluk ekeriz. Tanyamayz onu. Buna ramen, daha nce grdmz kuvvetle hissettiimiz bir insan vardr orada. Ama o insan Odette deildir; bu insann ehresi, vcudu, grnm ok bildiktir bizim iin. Bunlar bize, asla byle durmayan, normal duruu katiyen byle tuhaf ve kkrtc bir arabesk izmeyen kadn deil, baka kadnlar hatrlatr: Elstir'in resmini yapt btn kadnlar, birbirlerinden ne kadar farkl olurlarsa

olsunlar, hep bu ekilde nden, aya eteinin altnda hafife bklm, eldeki iri yuvarlak apka, rtt diz hizasnda, cepheden grlen dier yuvarlaa, ehreye simetrik bir karlk tekil edecek ekilde resmettii kadnlar. Son olarak, deha rn bir portre, bir kadnn, kendi ss merak ve bencil gzellik anlay tarafndan tanmlanan tipini datt gibi, eski bir portreyse, asln, fotorafn yapt gibi, modas gemi ssler iinde gstermek suretiyle eskitmekle de kalmaz. Portrede eskiye ait olan, sadece kadnn giyim tarz deil, ressamn da tarzdr. Bu tarz, Elstir'in ilk dnem slubu, Odette iin en ezici kimlik belgesiydi: Odette'i, o dnemde ekilmi fotoraflar gibi, nl yosmalarn kk kz kardei haline getirmekle kalmyor, portresini de, Manet'nin, Whistler'n imdiden unutulmu veya tarihe karm, kaybolup gitmi onca modelden yola karak yaptklar ok sayda portrenin ada haline getiriyordu. Elstir'i evine geirirken, sessizce yannda yrdm srada, modelinin kimlii konusundaki kefim, bende bu dnceleri uyandrmt; bu kefim, bir ikincisine, sanatnn kimliine ilikin, benim iin daha da artc bir kefe yol at. Elstir, Odette de Crcy'nin portresini yapmt. Bu dhinin, bu bilgenin, bu mnzevinin, harikulade bir sohbeti, her ey hakknda bilgisi olan bu filozofun, bir zamanlar Verdurin'lerin aralarna aldklar gln, ahlaksz ressam olmas mmkn myd? Verdurin'leri tanyp tanmadn, o zamanlar kendisine M. Biche adn takm olup olmadklarn sordum. Rahatszlk duymadan, hayatnn biraz eskimi bir blmnde kalm bir eyden sz edercesine, bende yaratt olaanst hayal krklndan habersiz, evet diye cevap verdi; ama ban kaldrp baknca yzmde bu hayal krklm okudu. Onun

yzndeyse bir honutsuzluk ifadesi belirdi. Artk neredeyse evine gelmitik; zek ve yrek bakmndan onun kadar stn olmayan bir adam, belki biraz souk bir vedalamadan sonra, beni bir daha grmekten kanrd. Ama Elstir bana yle davranmad; gerek bir usta olarak - bu anlamda usta olmas, belki de saf yarat asndan tek kusuruydu; nk bir sanatnn, btnyle manevi hayatn gerei iinde bulunabilmesi iin yalnz olmas, raklara bile benliini esirgemeden vermemesi gerekir - ister kendisine ilikin olsun, ister bakalarna, her durumdan, genleri daha iyi eitebilmek iin, durumun ierdii gerei ekip karmaya alrd. Bu yzden, kendi gururunu tamir edebilecek szler yerine, beni eitebilecek szler sylemeyi tercih etti. "Bir insan ne kadar bilge olursa olsun," dedi, "genliinin bir dneminde, mutlaka, hatrlamaktan holanmad, yok olmasn isteyecei szler sylemi, hatta bir yaam tarz benimsemitir. Ama bundan tr kesinlikle pimanlk duymamaldr; nk (bilgeliin mmkn olduu lde) bilgelie ulatndan emin olabilmesi iin, bu son safhadan nceki btn gln veya iren aamalardan gemi olmas gerekir. Ortaokul andan itibaren retmenlerinden zihin soyluluunu, manevi zarafeti renen baz genler var, sekin kimselerin ocuklar ve torunlar var, biliyorum. Onlarn, belki hayatlarndan kesip atacaklar hibir ey yoktur; her sylediklerini yaynlayabilir, altna imza atabilirler; ne var ki bunlar yoksul zihinlerdir, liberal muhafazakrlarn gsz torunlardrlar, bilgelikleri olumsuz ve ksrdr. Bilgelik dardan alnmaz; onu, bizim admza kimsenin katedemeyecei bir mesafeyi atktan sonra, kendimiz bulmak zorundayzdr; nk bilgelik, olaylara, dnyaya bir bak asdr. Hayran olduunuz hayatlar, soylu

bulduunuz tavrlar, ailenin babas veya retmen tarafndan tanzim edilmemitir; ok farkl balanglar olmutur; etraflarnda hkm sren ktlk ve bayalktan etkilenmilerdir. Bir mcadeleyi ve zaferi temsil ederler. Genlik dnemindeki bir halimizin suretinin tannmaz olmasn, ne olursa olsun, hoa gitmemesini anlyorum. Bununla birlikte, inkr edilmemesi gerekir; nk gerekten yaadmza, hayatn ve zihnin yasalarna uygun ekilde, hayatn, eer ressamsak atlye hayatnn ve sanat evrelerinin sradan unsurlarndan, onlar aan bir ey kardmza dair bir kanttr." Kapsnn nne gelmitik. Gen kzlarla tanmam olmak bende hayal krkl yaratmt. Ama hi deilse imdi onlar hayatta tekrar bulabilme ihtimali vard; bir daha belirmeyeceklerini dndm bir ufuktan gemi gitmi deillerdi bu sefer. Etraflarnda artk bizi ayran ve aslnda srekli faaliyet halindeki, hareketli, aceleci ve kzlarn eriilmezliinin, belki temelli kaybolularnn bende uyandrd endielerle beslenen arzunun tercmesinden baka bir ey olmayan o byk anafor yoktu. imdi, onlara ynelik arzumu dinlendirebilir, bir kenarda, gereklemesinin mmkn olabileceini grdm anda gerekletirmeyi ertelediim daha birok arzunun yannda bekletebilirdim. Elstirden ayrldm, yalnz bama kaldm. O zaman bir anda, hayal krklma ramen, zihnimde, olabileceini aklmdan bile geirmediim btn o tesadfleri aka grdm: Elstir'in o gen kzlarla dost olmas, daha sabahleyin benim iin bir tabloda deniz fonu zerindeki figrler olan kzlarn beni grm, byk bir ressamn dostu sfatyla grm olmas ve onlar tanmay ne kadar arzuladm bilen Elstirin bana yardm etmesi ihtimali. Btn bunlar bana mutluluk vermi

ama bu mutluluk benden saklanmt; geldiklerini bildirmek iin dier misafirlerin gitmesini, yalnz kalmamz bekleyen ziyaretilerdendi. Bu ziyaretileri o zaman grr, "Buyrun, sizi dinliyorum," deyip dinleyebiliriz. Bazen bu mutluluun iimize girdii anla bizim kendimizin iimize dnebildiimiz an arasnda o kadar ok saat geer, o kadar ok insan grrz ki, bizi beklememi olmasndan korkarz. Ama o sabrldr, bkmaz; herkes gittii anda onu karmzda buluruz. Bazen de o kadar yorgun oluruz ki, sadece krlgan benliimizde barnabilecek, baka trl gereklemesi mmkn olmayan anlar, izlenimleri zayf dimamzda tutacak gc bulamayacamz sanrz. Bunu da istemeyiz; nk gereklerin tozuna sihirli bir kumun kart, sradan, herhangi bir olayn romanlardaki gibi bir itici g olduu gnler haricinde hayatn ilgin bir yan yoktur. O zaman, rya nn iinden, eriilmez dnyann koca bir yarmadas birden ortaya kar ve hayatmza girer; uykudan uyanm biri gibi, en ateli ryalarmzda yer alan ve dolaysyla ancak ryada grebileceimizi sandmz insanlar kendi hayatmzda grrz. Artk gen kzlarla istediim zaman tanabilme ihtimalinin yaratt rahatlama benim iin ok deerliydi; nk bunu izleyen birka gn, Saint-Loup'nun gidi hazrlklaryla getiinden, onlarn yolunu gzleme frsat da bulamadm. Bykannem, arkadamn kendisine ve bana gsterdii onca nezakete kar, minnetini ifade etmek istiyordu. Ona, SaintLoup'nun Proudhon'a hayran olduunu syledim ve satn alm olduu, filozofun kendi elyazsyla yazlm mektuplar getirtmesini nerdim; mektuplarn geldii gn, yani gidiinden bir nceki gn, Saint-Loup onlar grmeye otele geldi. Mektuplar doymaz bir itahla, her sayfay saygyla tutarak,

cmleleri ezberinde tutmaya alarak okudu; sonra ayaa kalkt, bykannemden, bu kadar uzun sre oyaland iin zr dilemeye balad; bykannem cevap verdi: "Yok canm, aln onlar, sizin onlar, size vermek iin getirt tim." Saint-Loup yle sevindi ki, iradeden bamsz meydana gelen fiziksel bir olaym gibi sevincine hkim olamad; cezalandrlm bir ocuk gibi kpkrmz kesildi; kendisini sarsan sevinci dizginleyebilmek iin gsterdii (baarsz) abalar, bykannemi sralayabilecei btn teekkr cmlelerinden ok daha fazla duygulandrd. Ama Saint-Loup, minnetini hi ifade edemedii kaygsyla, ertesi gn garnizonuna gitmek zere bindii kk mahalli trenin penceresinden sarkm, hl benden zr diliyordu. Garnizon aslnda olduka yakndayd. ounlukla akam dnmek zere giderken, temelli bir gidi deilse yapt gibi, arabayla gitmeyi dnmt. Ama bu sefer ok saydaki bagajn trene vermesi gerekiyordu. O da eyalaryla birlikte trene binmenin daha pratik olacana karar vermi, sorusuna karlk arabayla mahalli trenin "aa yukar msait" olacan syleyen mdrn tavsiyesine uymutu. Mdr, ikisinin msavi olacan (yani aa yukar, Franoise'n "ayn kapya kar" diye ifade edecei eyi) sylemek istiyordu. "Tamam," demiti Saint-Loup, "kk 'solucana' bineceim." Ben de yorgun olmasaydm trene binip arkadam Doncires'e kadar geirecektim; ama Balbec garnda kaldmz (yani kk trenin ateisinin, geciken arkadalarn srarla bekledii ve ayrca bir eyler itii) sre boyunca, haftada birka kere kendisini ziyaret edeceime sz verdim. Gara Bloch da gelmiti; (buna ok can sklan) Saint-Loup, beni yalvara yakara Doncires'e le

yemeine, akam yemeine, kalmaya davet ettike arkadamzn da bunlar duyduunu dnp sonunda son derece souk bir ses tonuyla, bu ekilde davetin zorlama nezaketini yalanlayp Bloch'un daveti ciddiye almasn engellemeyi umarak, "Eer benim serbest olduum bir akamzeri Doncires'den geecek olursanz beni kararghtan sorabilirsiniz, ama serbest vaktim hemen hi olmuyor," dedi. Belki Robert, ayrca, ben tek bama gitmem diye korkuyor, Bloch'la sylediimden daha samimi olduumu dnerek, bana bu ekilde bir yol arkadal imkn salyordu. Bu ses tonunun, birisini, gelmemesini tavsiye ederek davet etmenin, Bloch'u incitmi olmasndan korkuyor, Saint-Loup hibir ey sylemese daha iyi ederdi diye dnyordum. Yanlmm oysa; tren gittikten sonra, biri otele, dieri Bloch'larn villasna giden iki caddenin kesitii kavaa kadar birlikte yrrken, Bloch Doncieres'e hangi gn gideceimizi sorup durdu; "SaintLoup'nun onca nezaketinin zerine," davetine icabet etmemenin "byk bir kabalk" olacan syledi. Davetin ne kadar srarsz, terbiyeli bile denemeyecek bir tonda yapldn Bloch'un fark etmemi olmasna, veya fark etmemi gibi yapmay isteyecek kadar alnmam olmasna memnundum. Yine de Bloch'un hemen kalkp Doncieres'e gitme glnlne dmemesini istiyordum. Fakat kendisine bir tavsiyede bulunmaya da cesaret edemiyordum; Saint-Loup'nun hi de bu acelecilii gerektirecek bir srarda bulunmadna dikkatini ekmem, kukusuz houna gitmeyecekti. Fazlasy la aceleciydi; Bloch'un bu trden btn kusurlarn telafi eden, daha ll insanlarn sahip olmad, stn meziyetleri vard, ama patavatszl, karsndakini sinirlendirecek dereceye

vardrrd. Ona sorulacak olsa, o haftay geirmeden mutlaka Doncieres'e gitmemiz artt (zannediyorum kendi gidiine bir mazeret olarak biraz benim de gitmeme gveniyor, bu yzden "biz" diye konuuyordu). Btn yol boyunca, aalarn arasnda kaybolmu jimnastik salonunun nnde, tenis sahasnn nnde, belediye binasnn nnde, deniz kabuklar satlan dkknn nnde beni durdurup bir gn belirleyeyim diye yalvard; ben bir gn saptamaynca kzarak, "Keyfin bilir kk bey. Ben her halkrda gitmek zorundaym, davet edildim nk," szleriyle benden ayrld. Saint-Loup bykanneme yeterince teekkr edememi olmaktan o kadar endie duyuyordu ki, iki gn sonra kendisinden aldm mektupta minnetini tekrar bykanneme bildirmemi rica ediyordu benden; mektup garnizonun olduu ehirden atlmt; ismi zarfn zerine postane tarafndan damgalanm olan garnizon, sanki duvarlarnn arasnda, XVI. Louis svari birlii kararghnda, arkadamn beni dndn haber vermek zere hzla bana doru kouyordu. Mektup Marsantes armal bir kda yazlmt; armada bir aslan, banda da Fransz derebeylerinin miferiyle kapanan bir elenk vard. "Garda alm olduum, Arvede Barine tarafndan yazlm kitab okuyarak (sanyorum yazar Rus; ben bir yabanc olarak diline hayran kaldm, sizin bu konudaki deerlendirmenizi merak ediyorum; her eyi okumu bir bilgi kp olarak, bunu da biliyorsunuzdur) geen rahat bir yolculuktan sonra," diyordu mektup, "ite yine bu kaba saba hayatn ortasndaym; ne yazk ki burada kendimi srgnde gibi hissediyorum; Balbec'te braktm eyler burada yok; buradaki hayatta ne bir sevgi krnts, ne de zihinsel bir cazibe bulabiliyorum; sizin

phesiz kmseyeceiniz bu ortamn yine de bir ekicilii var. Ben ayrldmdan beri sanki burada her ey deimi gibi geliyor bana; nk bu araya hayatmn en nemli dnemlerinden biri, sikinle dostluumuzun balad dnem girdi. Umarm hi sona ermez. Dostluumuzdan ve sizden, sadece bir tek kiiye, hanm arkadama sz ettim; bana srpriz yapp bir saatliine ziyarete gelmiti. Sizinle tanmay ok istiyor; anlaacanz sanyorum; nk o da edebiyata son derece yatkndr. Buna karlk, sizinle sohbetlerimizi dnmek, asla unutamayacam o saatleri tekrar yaamak iin, arkadalarmdan kendimi ayrdm; ok iyi ocuklardr, ama bunu anlamalar mmkn olmazd. Sizinle geirdiimiz anlar bu ilk seferinde tek bama hatrlamay, size yazmamay tercih edecektim neredeyse. Ama siz, o keskin zeknz ve mthi hassas kalbinizle, mektup almaynca dert edinirsiniz diye korktum; eer her eye ramen tenezzl edip, yontmak, inceltmek, kendinize daha layk bir hale getirmek iin ok uramanz gerekecek bu kaba saba svariyi dndnzse tabii." Aslnda bu mektup/sevecenlii asndan, Saint-Loup'yla henz tanmamken bana yazacan hayal ettiim mektuplara ok benziyordu; o srada gmlm olduum bu hayallerden, Saint- Loup'nun ilk andaki soukluuyla syrlm, buz gibi, ancak geici bir gerekle kar karya kalmtm. Bu mektubu aldktan sonra, le yemeinde postay her getirdiklerinde, bir mektubun ondan geldiini hemen anlardm; nk bir insann yanmzda deilken gsterdii ikinci yzne sahip olurdu mektubu; bu ikinci yzn hatlarnda (yaz karakterinde) tpk burun izgisinde, sesin

tonlamasnda yakaladmz gibi, bir kiinin ruhunu yakaladmz dnmememiz iin hibir sebep yoktur. Artk sofra toplanrken seve seve yerimde oturmaya devam ediyordum; kk etenin kzlarnn geebilecei bir saat deilse, baktm yn sadece deniz taraf olmuyordu. Elstir'in suluboyalarnda grdmden beri, gerekte de adeta iirsel bir eyler arayp bulmaktan holanyordum: ters bir ban yarm kalm hareketi; kullanlm bir peetenin, gnein araya sar bir kadife paras ekledii kabark yuvarlakl; hatlarnn asil kvrmlar iyice belirginleen, yar-bo bir kadeh ve n younlamasna benzeyen, yar- saydam camn dibinde koyu, ama akmak akmak ltlarla dolu bir arap art; k yznden hacimlerin yer deitirmesi, svlarn dnmesi; yars boaltlm komposto tabanda yeilden maviye, maviden altn yaldza geen eriklerin deiimi; gnde iki kere masann evresine dizilen eskimi sandalyelerin gezintisi; masaya, oburluk bayramlarnn kutland bir altarn zerine serilir gibi serilmi sofra rts ve zerindeki istiridyelerin dibinde, tatan, kk kutsal su kaplarnn dibinde kalan su gibi, birka kutsal su damlas. Gzellii, olabileceini daha nce hi dnmediim yerlerde, en gndelik eylerde, "natrmort"larn derin hayatnda bulmaya alyordum. Saint-Loup gittikten birka gn sonra, Elstir'e, Albertine'le tanabileceim kk bir leden sonra toplants dzenletmeyi baardm; Grand-Hotel'den karken herkes beni ok ho, ok zarif bulduunu sylyordu; uzun bir istirahata ve zel bakmlara borlu olduum bu geici holuk ve zarafeti (keza Elstir'in itibarm da) daha ilgin baka birini fethetmek zere saklayamayacama hayflandm; btn bunlar Albertine'le tanmak gibi basit bir zevk iin tketeceime

hayflandm. Zihnim, gvence altna alndndan beri bu zevke pek az deer vermekteydi. Ama benliimin iinde, iradem, bir an bile bu yanlgy paylamad; birbirini izleyen farkl kiiliklerimizin sebatkr, deimez hizmetkr olan irademiz, karanlkta kalan, aalanan, sadakatten usanmayan irademiz, benliimizdeki deiimlere aldrmadan, her ihtiyacn karlamak iin durmadan alr nk. Arzulanan bir seyahatin gerekleecei anda, zihin ve duyarllk, bu seyahatin gerekten zahmetine deip demeyeceini sorgulamaya balar; te yanda irade, seyahatin gereklemesi mmkn olmasa, bu tembel efendilerin, seyahati tekrar harikulade bulacaklarn bilir; irade, efendileri garn nnde brakr; onlar bu konuyu iler ve ekincelere durmadan yenilerini eklerken, o biletleri almakla, kalk saatinden nce bizi vagonumuza bindirmekle ilgilenir. Zihin ve duyarllk ne kadar deikense, irade de o kadar deimezdir, ama o sessiz olduu, kendini savunmad iin, varl fark edilmez neredeyse; benliimizin dier paralar, kendi tereddtlerini aka grdkleri halde, iradeyi fark etmeden onun kararlln izlerler, ite bu yzden, zihnim ve duyarllm, baka bir vesile iin aynen saklamak isteyecekleri sama, geici ssleri ben aynada seyrederken, Albertine'le tanma zevkinin deeri zerine bir tartmaya giritiler. Ama iradem gitme vaktini karmama izin vermedi; arabacya Elstir'in adresini syledi. Zihnim ve duyarllm, artk i iten getii iin, buna hayflanma imkn buldular. radem baka bir adres vermi olsayd, fena yakalanrlard. Biraz sonra Ektirin atlyesine vardmda, nce Mile Simonet'nin orada olmadn zannettim. Evet, ipek elbiseli, apkasz bir gen kz vard oturan, ama bu harikulade salar,

bu burnu, bu cildi tanyamyor, onda deniz kysnda gezinen bereli bisikletiden kardm varl bulamyordum. Halbuki o kz Albertine'di. Ama bunu rendikten sonra da onunla ilgilenmedim. nsan genken, her trl sosyete toplantsna girdii anda, kendinden vazgeer, baka biri olur; nk her salon yeni bir dnyadr ve bu dnyada baka bir ahlaki bak asnn boyunduruu altna girerek, ertesi gn unutacamz kiilere, danslara ve iskambil oyunlarna, lnceye kadar bizim iin nem tayacaklarmasna, btn dikkatimizi veririz. Albertine'le sohbet edebilmek iin, katiyen benim tarafmdan izilmemi bir yolu izlemek zorundaydm; bu yol, nce Elstirin nnde duruyor, tantrldm dier davetlilerin yanndan geiyor, sonra bfe boyunca ilerliyordu; bir yandan bfede sunulan ilekli tartlar yerken, bir yandan da kprdamadan, yeni balam olan mzii dinliyor, bu olaylarn hepsine, Mile Simonet'yle tantrlmama verdiim nem kadar nem veriyordum; bu tanma btn bu olaylardan biriydi sadece; birka dakika nce buraya geliimin tek amac olduunu tamamen unutmutum. Zaten fiiliyatta gerek mutluluklarmz, byk aclarmz iin durum hep byle deil midir? Sevdiimiz insandan bir yldr beklediimiz olumlu veya lmcl cevab, baka insanlarn ortasnda alrz. Yine de sohbete devam etmek gerekir; fikirler birbirine eklenip bir yzey oluturur; bu yzeyin altndan, bamza bir felaket geldiinin, kendine has bir derinlii olan, ama darack hatras, ancak arada srada, gizlice ykselip ban karabilir. Bamza gelen, bir felaket deil, mutluluksa, duygusal hayatmzn en nemli olaynn, dikkatimizi uzun sre zerinde younlatrmaya, neredeyse bilincine varmaya vakit bulamadan, mesela bir sosyete toplantsnda, hem de sadece bu olayn beklentisiyle gittiimiz

bir davette meydana geldiini, ancak yllar sonra hatrladmz da olur. Elstir beni biraz uzakta oturan Albertine'le tantrmak zere ardnda, nce kahveli eklerimi bitirdim, ardndan yeni tanm olduum, kendisine yakamdaki, ok beendii gl verebileceimi dndm yal bir beye, Normandiya'daki kimi panayrlara ilikin ayrntl sorular sordum. Bu, daha sonra gerekleen tanmann bana hi zevk vermedii, gzmde bir nem tamad anlamna gelmiyor. Aldm zevki doal olarak biraz daha sonra, otele dnp yalnz kaldmda, tekrar kendim olduumda tattm. Zevk de fotoraf gibidir. Sevdiimiz insann yannda alman, negatif bir kliedir sadece; bunu daha sonra, evimize dndmzde, insanlarla grtmz srece kaps kapal olan iimiz deki karanlk odaya girebildiimizde banyo ederiz. Bu tanmann zevki benim iin bu ekilde birka saat gecikti; buna karlk nemini hemen hissettim. Tanma annda her ne kadar kendimizi birden dllendirilmi, gelecekteki zevkler iin geerli, haftalardr peinde kotuumuz bir belgeye sahip olmu gibi hissetsek de, onu ele geirmi olmann, yalnz (bizi olsa olsa mutlulukla dolduracak) zahmetli aramalara deil, bizim iin belirli bir kiinin, hayalgcmzn deitirdii, kendisi tarafndan asla tannmama korkumuzun, kaygmzn bytt bir kiinin varlna da son verdiini pekala anlarz. Bizim admz, tantran kiinin azndan kt anda, zellikle bu kii, Elstir'in yapt gibi vg dolu szler de eklerse - bir peri oyununda, perinin bir insana birden baka birine dnmesini emrettii ana benzeyen o kutsama annda bizim yaklamay istediimiz kii yok olup gider; her eyden nce, kendisi gibi kalmas imknszdr, nk - bir yabancnn

admza ve ahsmza gstermek zorunda olduu dikkat sebebiyle - daha dn sonsuza dikili olan (ve bizim kaamak, lsz, umutsuz, birbirinden uzaklaan baklarmzn asla karlaamayacan sandmz) gzlerde aradmz bilinli bak, anlalmaz dnce, yerlerini mucizevi biimde, bir anda, bir aynann iinden grnr gibi glmseyen kendi suretimize brakmlardr. Bize bizden en farkl gibi gelen varlkta kendimizin cisimlemesi, tantrldmz kiiyi en ok deitiren eyse de, bu kiinin biimi hl belirsizdir; tanr m, masa m, leen mi olduunu sorabiliriz kendi kendimize. Ama tantrlan yabancnn bize syleyecei birka kelime, gzmzn nnde be dakikada bir bst yapveren balmumu heykelcilerinin sratiyle bu biimi belirleyecek ve bir gn nce arzularmzn, hayalgcmzn teslim olduu btn varsaymlar dlayan bir kesinlik kazandracaktr. phesiz Albertine bu akamzeri davetine gelmeden nce de, benim iin artk hakknda hibir ey bilmediimiz, bir grp kaybettiimiz, gelip geen biri gibi hayat boyu kafamzdan kmamaya layk, tek bana bir hayalet deildi tam anlamyla. Mme Bontemps'la akrabal, yaylabilecekleri yollardan birini tkayarak o harikulade varsaymlar kstlamt zaten. Gen kza yaklatka, onu daha iyi tandka, bu tanma, eksiltme yoluyla gerekleiyordu; hayalgc ve arzunun her bir parasnn yerini onlardan ok daha az deerdeki bir kavram alyordu; ancak unu da belirtmek gerekir ki, bu kavrama bir de, mali kurulularn, sermaye hissesinin denmesinden sonra verdikleri ve intifa hisse senedi dedikleri eyin hayattaki karl da ekleniyordu. Onun ad, akrabalklar, benim tahminlerime konmu ilk snrd. Bir yandan yananda, gznn altnda o kk bene rastlarken fark ettiim kibarl

ikinci bir snr oldu; son olarak da, "son derece" zarf yerine "fevkalade" zarfn kullandn duyunca ok ardm; iki kiiden sz ederken biriyle ilgili olarak, "fevkalade delidir, ama yine de ok sevimlidir", tekiyle ilgili olarak da, "fevkalade baya ve fevkalade skc bir beyefendi" diyordu. Bu "fevkalade" kullanm ne kadar tatsz olsa da, bisikletli Bakha'nn, golf Musa'snn ulaabileceini aklmdan bile geirmediim bir medeniyet ve kltr dzeyinin belirtisidir. Zaten Albertine bu ilk bakalamdan sonra, benim gzmde daha birok kere deiecekti. Bir insann, ehresinde n srada yer alan gzellik ve kusurlar, baka bir adan bakldnda, bambaka bir dzene gre sralanrlar; tpk bir kentte tek hat zerinde dank olarak yer alan antlarn, baka bir adan bakldnda derinlemesine dizilmeleri ve birbirlerine oranlarnn deimesi gibi. Her eyden nce, Albertine'i acmasz deil, olduka ekingen buldum; kendisine sz ettiim btn gen kzlar iin kulland, "tuhaf bir kz, davra nlar biraz garip," tanmlamalarna baklacak olursa, bana terbiyesizden ziyade nazik geldi; son olarak da, yznn en ok dikkati eken noktas, daha nce hep dndm kendine has bak deil, olduka kzark, pek ho bir grnt arzetmeyen akayd. Ama bu daha ikinci grt ve herhalde daha baka grlerden geecektim srayla. Bir insan tam olarak tanmak mmkn olsayd, ancak balangtaki optik yanlglar (eitli denemeler sonucunda) anlaldktan sonra o noktaya gelinebilirdi. Ama mmkn deildir; nk bizim o insan grmz dzelirken, kprtsz bir hedef olmayan o insann kendisi de bir yandan deiir; biz onu yakaladmz zannederken yer deitirir ve nihayet onu daha net grdmz dndmzde, aslnda netletirmeyi

baardmz ey, onun eskiden yakaladmz, artk onu temsil etmeyen grntleridir. Bununla birlikte, ne gibi kanlmaz hayal krklklar getirirse getirsin, ancak belli belirsiz grlm olan, hayal etme imkn tanyan eye doru gidi, duyular iin salkl olan, hevesi koruyan tek giditir. Daha nceden hayalini kurmadan tanm olduklar arkadalarnn evine tembellik veya ekingenliklerinden dolay dorudan arabayla giden, yolda canlarnn istedii eyin yaknnda durmaya asla cesaret edemeyen insanlarn hayat, ne kasvetli bir hayattr! Otele dnerken bu akamst davetini dnyor, Elstir'le birlikte Albertine'in yanna gitmeden nce bitirdiim kahveli ekleri, yal beye verdiim gl, bizden habersiz, artlarn belirledii ve bizim iin bir ilk karlamann tablosunu, zel ve tesadfi bir dzenlemeyle oluturan btn ayrntlar tekrar gryordum. Ama birka ay sonra Albertine'e kendisiyle ilk tantm gnden sz ettiimde, bu tabloyu baka bir adan, kendimden ok uzakta bir noktadan grr gibi oldum; bu tablonun sadece benim iin var olmadn anladm; nk Albertine, ekleri, verdiim iei, sadece benim iin nemli olduunu zannettiim diyemesem de, sadece benim fark ettiimi sandm her eyi bana hatrlatarak beni artt; btn bu ayrntlar, varlndan hi haberdar olmadm bir yorumla Albertine'in zihninde kaytlyd. Daha ilk gnden, otele dnp de o karlamann hatrasn grebildiimde, mthi bir sihirbaz numarasnn mkemmel bir ekilde gerekletiini, benim onca zaman deniz kysnda izlediim kzla hi ilgisi olmad halde onun yerine muazzam bir elabukluuyla geirilmi olan birisiyle sohbet ettiimi anladm. Zaten sahildeki gen kz benim imalatm olduu iin, bunu nceden de tahmin

edebilirdim. Buna ramen, Elstir'le konumalarmda, o gen kz Albertine'le zdeletirdiim iin, hayal Albertine'e verilmi ak szlerini tutmak konusunda gerek Albertine'e kar ahlaki bir ykmllk duyuyordum. Vekleten nianlanrz, sonra veklet eden kiiyle evlenmek zorunda zannederiz kendimizi. te yandan, nazik tavrlarn, "fevkalade baya" ifadesinin ve kzark akan hatras, bir kaygm yattrm, hi deilse geici olarak hayatmdan atm olmakla birlikte, bu hatra bende baka tr bir arzu uyandryordu; bu arzu yumuakt, katiyen strap vermiyordu, kardee bir hisse benziyordu, fakat terbiyeli tavrlar, ekingenlii, beklenmedik aklyla hayalgcmn anlamsz kousunu durduran, ama bende efkatli bir minnet uyandran bu yeni insan her an kucaklama ihtiyacn hissetmeme sebep olup zamanla ayn derecede tehlikeli hale gelebilirdi. Ayrca hafza derhal birbirinden bamsz klieler karmaya balad, klielerdeki sahneler arasnda her trl balanty ve devamll yok ettii iin, tehir ettii koleksiyonda sonuncusunun, ncekileri ortadan kaldrmas gerekmez. Benim konutuum sradan ve duygulandrc Albertine'in karsnda, denizin nndeki esrarengiz Albertine'i gryordum. Artk birer hatra, yani birer tabloydular; biri dierinden daha gerek gelmiyordu bana. Bu ilk tanmayla ilgili son olarak da, yananda, gznn altndaki kk beni gzmde canlandrmaya altmda hatrladm ki, Ektirin evinden baktmda, Albertine giderken, o beni enesinde grmtm. Yani onu grdmde bir beni olduunu fark ediyordum, ama hareketli hafzam, onu sonradan Albertine'in ehresinde gezdiriyor, kh bir yere, kh baka yere konduruyordu.

Mile Simonet'yi tandm gen kzlardan pek de farkl bulmamak bende her ne kadar epeyce hayal krkl yarattysa da, tpk Balbec Kilisesi karsndaki hayal krklnn Quimperle'ye, Pont-Aven'a, Venedik'e gitme hevesimi krmay gibi, kendi kendime, Albertine umduum gibi olmasa da, en azndan onun araclyla kk etedeki arkadalarn tanyabileceimi dnyordum. nce bunu baaramayacam sandm. Albertine de, ben de, daha epeyce bir sre Balbec'te kalacamz iin, en iyisinin, onu grmek iin fazla gayret gstermemek, onunla karlamay tesadfe brakmak olacan dnmtm. Ama bu tesadf her gn gerekletii takdirde, selamma uzaktan karlk vermekle yetinmesi ok muhtemeldi; btn mevsim boyunca, her gn tekrarlanan bir selamlama beni bir yere gtrmezdi. Birka gn sonra, bir sabah, yamur yam, hava neredeyse souk denebilecek kadar serinlemiti; mendirekte, bereli, manonlu bir gen kz bana yaklat; Elstirin davetinde grdm kzdan o kadar farklyd ki, ayn insan onda bulmak, zihin iin imknsz bir ilem gibi grnyordu; benim zihnim yine de, ama zannediyorum Albertine'in de gznden kamayan anlk bir aknlktan sonra, bu ilemi gerekletirmeyi baarabildi. Aynca, tantmzda beni ok artm olan "terbiyeli tavrlarn" o anda hatrladmda, bana bu sefer de kaba saba ses tonu ve "kk ete" tavrlaryla tam tersine bir aknlk yaatt. Zaten aka da, ehresinin gven veren grsel merkezi olmaktan kmt; belki ben br tarafnda durduum iin, belki bere rttnden, belki de kzarkl srekli olmadndan. "u havaya bakn!" dedi. "Aslnda Balbec'te yazn bir trl bitmedii koca bir yalan. Siz

burada hibir ey yapmyor musunuz? Sizi golfte, Casino'daki danslarda hi grmyoruz; ata da binmiyorsunuz. Kimbilir cannz ne kadar sklyordur! nsan srekli plajda durunca sersemleiyor, sizce de yle deil mi? Demek siz kertenkeleler gibi tembel tembel gnelenmeyi seviyorsunuz. Vaktiniz bol sizin. Bana benzemiyorsunuz, ben btn sporlara baylrm! La Sogne yarlarna gitmediniz mi? Biz krkayakla gittik; o klstr eye binmek istememenizi anlarm dorusu; iki saat srd yol! Ben bisikletimle o srede kere gidip gelirdim." Saint-Loup kk mahalli demiryolundan ok dolambal olduu iin doallkla "solucan" diye sz ettiinde ok takdir etmi olduum halde, Albertine'in byk bir rahatlkla "krkayak", "klstr" demesi beni rktyordu. Belirli bir adlandrma tarzndaki hkimiyetini hissediyor, benim bu alanda ne kadar cahil olduumu fark edip aalar diye korkuyordum. stelik kk etenin bu kk demiryolunu tanmlayan ne kadar zengin bir eanlaml kelimeler daarcna sahip olduunu henz bilmiyordum. Albertine konuurken bam kprtsz, burun deliklerini kapal tutuyor, sadece dudaklar hafife kprdyordu. Sonuta ortaya kan tekdze ve genizden gelen ses tonunun oluumunda, belki yresel soyaekimin, ngiliz soukkanllna ocuka bir zentinin, yabanc bir mrebbiyeden alnm derslerin ve burun mukozasnda ar bymenin katks vard. Aslnda Albertine insanlar daha yakndan tanynca abucak teslim olup eski doal ocuksuluuna kavuan bu ses yayn, tatsz diye tanmlanabilirdi. Ama ok kendine hast ve beni bylyordu. Birka gn st ste Albertine'i gremediimde, "Sizi golfte, Casino'daki danslarda hi grmyoruz," deyiini, onun genizden sesini, dimdik, ban oynatmadan duruunu taklit

ederek kendi kendime tekrarlayp kendimden geiyordum. O zaman, Albertine'den daha arzulanabilir bir varlk olamayacan dnyordum. O sabah Albertine'le, mendirein zerine serpitirilmi, bir araya gelip duran, birka kelime konutuktan sonra ayrlp her biri kendi ayr yoluna giden iftlerden birini oluturuyorduk. Bu hareketsiz durutan yararlanp beninin tam nerede olduunu renmek iin baktm. Tpk Vinteuil'n sonatnda beni byleyen bir cmlecii, hafzam andante'den finale kadar gezdirirken, sonunda bir gn partisyonu elime alnca cmlecii bulduum ve hafzamda asl yerine, yani scherzo'ya sabitlediim gibi, kh yanakta, kh enede hatrladm ben de, burnun altnda, st dudan zerinde sabittendi. Ezbere bildiimiz baz msralar, yer aldklarn hi bilmediimiz. bir oyunda karmza ktklarnda da ayn ekilde arrz. O anda, Albertine'in gzel bacakl, esnek vcutlu, ama hepsi birbirinden ok farkl olan arkadalarndan oluan grup, bizim olduumuz yne doru ilerleyen, denize daha yakn paralel bir izgi zerinde belirdi; ama, gne ve rzgr tarafndan kavrulmu yaldzl ve pembe bakirelerin bu gzel geit treninin, bu zengin, gsterili ahengin, denizin nnde serbeste, biimlerinin btn eitliliiyle oalabilmesiydi adeta. Albertine'den, birka dakika kendisine elik etmek iin izin istedim. Ne yazk ki o arkadalarna el sallamakla yetindi. "Ama arkadalarnz brakrsanz kzarlar size," dedim, birlikte gezineceimizi umarak. Dzgn hatl, elinde raketler olan bir gen bize yaklat. Savurganlyla mahkeme bakannn karsn ileden karan bakara oyuncusuydu. Souk, duyarsz, belli ki sekinliin doruu gibi grd bir edayla, Albertine'e iyi gnler diledi.

"Golften mi geliyorsunuz Octave?" diye sordu Albertine. "yi geti mi, formda mydnz?" "Lanet olsun, uvalladm!" diye cevap verdi Octave. "Andre de orada myd?" "Evet, yetmi dokuz puan yapt." "Aa, rekor bu!" "Ben dn seksen iki yapmtm." Bir sonraki Uluslararas Fuarn organizasyonunda olduka nemli rol oynayacak olan ok zengin bir sanayicinin oluydu. Bu delikanlda ve bu gen kzlarn dier tek tk erkek arkadalarnda, giysi, giysileri tama, puro, ngiliz ikileri ve atlar konusundaki - en kk ayrntlarna kadar, bir limin sessiz alakgnlllne yaklaan gururlu bir yanlmazlkla sahip olunan - bilginin tamamen tek bana, en kk bir zihinsel kltrle tamamlanmadan gelimi olmas, beni ok artt. Belli bir durumda smokin veya pijamann uygun olup olmad konusunda hibir tereddd yoktu, ama filanca kelimenin nerede kullanlacandan veya kullanlamayacandan, hatta en basit dilbilgisi kurallarndan bile habersizdi. ki kltr arasndaki bu aykrlk, Balbec Mal Sahipleri Sendikas bakan olan babasnda da aynen mevcut olsa gerekti; nk btn duvarlara afi halinde astrd, semenlere ak mektubunda yle diyordu: "Szn etmek iin belediye bakanyla grmek istediysem de hakl ikyetlerimi dinlemek istemedi." Octave Casino'daki btn boston, tango ve buna benzer dans yarmalarnda dl kazanyordu; isteseydi bu sayede, gen kzlarn dans kavalyelerini hayatlarnn kavalyesi olarak seip evlendikleri bu "sayfiye" muhitinde, iyi bir izdiva yapabilirdi. Sohbet ederken acil bir ii tamamlamak iin izin ister gibi Albertine'e, "zninizle," diyerek bir puro yakt. nk asla "hibir ey yapmadan duramazd"; ama aslnda zaten hibir zaman hibir ey yapmyordu. Tam isizlik, hem beden ve kaslarda, hem maneviyatta, sonunda

ar almayla ayn sonular dourduu iin de, Octave'n dnceli alnnn gerisindeki zihinsel boluk, sakin grnmne ramen, sonunda kendisinde nafile bir dnme hevesi yaratmt; geceleri tpk ar yorgun bir metafiziki gibi, uyuyamyordu. Erkek arkadalarn tanrsam, bu gen kzlar daha fazla grme frsat bulacam dnerek, neredeyse Octave'a takdim edilmeyi rica edecektim. Octave gider gitmez, "uvalladm," diye tekrarlayarak Albertine'e syledim bunu. Bu ekilde, bir dahaki sefere beni tantrmas fikrini Albertine'e alayacam dnyordum. "Olur mu canm!" diye haykrd Albertine. "Sizi bir jigoloya takdim edemem ki. Burada jigololar karnca gibi kaynar. Ama sizinle konumalar mmkn deil. Bu grdnz ok iyi golf oynar, o kadar. Ben ne dediimi biliyorum, katiyen sizin tarznza uymaz." "Arkadalarnz onlar terk ettiniz diye gcenecekler size," dedim, kendisiyle birlikte onlarn yanna gitmemi teklif eder umuduyla. "Yok canm, bana ihtiyalar yok." O srada karlatmz Bloch bana kurnazca, manal manal glmsedi; tanmad veya "tanmadan tand" Albertine konusunda ne yapacan bilemeyip sert ve kaba bir hareketle ban yakasna doru edi. "Bu grgszn ad ne?" diye sordu Albertine bana. "Neden bana selam veriyor bilmem, tanmyoruz. Ben de o yzden selamna karlk vermedim." Ben Albertine'e cevap vermeye vakit bulamadan, Bloch doru stmze yryerek, "Afedersin, rahatsz ediyorum ama," dedi bana, "yarn Doncieres'e gideceimi haber vermek istiyordum sana. Biraz daha geciktirirsem terbiyesizlik olacak artk; Saint-Loup-enBray kimbilir hakkmda ne dnyordur. Haberin olsun, ben ikide kalkan trene bineceim. Karar senin." Ama ben artk

Albertine'le tekrar grp arkadalaryla tanmaya almaktan baka hibir ey dnmyordum; Doncieres de, kzlar oraya gitmediklerinden ve plajda grndkleri saat ten daha ge dnmeme sebep olacandan, bana dnyann br ucundaym gibi geliyordu. Bloch'a benim iin imknsz olduunu syledim. "yi yleyse, ben yalnz giderim. Sayn Arouet'nin gln aleksandrenleriyle Saint-Loup'nun dinciliini bylerim: unu bil, ben kendi devimi yaparm, O isterse yapmasn, ama ben yapmak zorundaym." "Olduka yakkl, kabul ediyorum," dedi Albertine, "ama iren bir tip bence!" Bloch'un yakkl olabileceini hi dnmemitim; yleydi gerekten de. Hafif kntl kafa ekli, kemerli burnu, zeki grnm ve zeksndan emin edasyla ho bir yz vard. Ama Albertine'in houna gitmesi imknszd. Bunun sebebi belki de Albertine'in kt yanlar, kk etenin katl, duyarszl, kendisi dnda her eye kar kabalyd. Zaten daha sonra, ikisini tantrdm zaman da Albertine'in soukluu azalmad. Bloch'un ait olduu muhitte, yksek sosyeteyi alaya almayla, "elleri temiz" bir insann sahip olmas gereken terbiyeye yeterince sayg gsterme arasnda bulunmu olan orta yol, yksek sosyete tavrlarndan farklyd, ama kendisi de sosyetikliin iyice ekilmez bir tryd aslnda. Bloch birisine takdim edildiinde ayn anda hem pheci bir tebessmle, hem de abartl bir saygyla eilir, eer karsndaki bir erkekse, "Memnun oldum beyefendi," derdi; sesi, telaffuz ettii kelimeleri alaya alr, ama bir hde ait olmadnn

bilincini de tard. lk anda, hem uyduu, hem de alaya ald bir det uyarnca sze balar (mesela ylbanda, "Kutlu ve mutlu olsun," dedii gibi), sonra, zeki ve kurnaz bir edayla, genellikle doru, ama Albertine'in sinirine dokunan "birtakm zek rnekleri sunard." O ilk gn, adnn Bloch olduunu sylediimde, Albertine haykrd: "Yahudi olduuna bahse girebilirdim. Tam onlarn tarznda espri yumurtluyor." Bloch zaten daha sonra Albertine'i bir baka adan da kzdracakt. Birok entelektel gibi, o da basit eyleri basite syleyemezdi. Her ey iin tumturakl bir niteleme bulur, sonra genelleme yapard. Yaptklaryla ilgilenilmesinden pek holanmayan Albertine, ayan burktuu iin pek hareket etmedii srada, Bloch'un, "ezlongunda uzanyor, ancak ayn anda her yerde hazr bulunma yetisiyle, herhangi bir golf veya tenisi de karmyor ayn zamanda," demesine sinirleniyordu. Aslnda Bloch sadece "edebiyat" yapyordu; ne var ki Albertine'in, yerinden kprdayamadn syleyerek davetlerini reddettii insanlarla arasnda sorun karabileceini hissettii bu szler, onlar syleyen delikanlnn yzne, sesine sinir olmasna yetiyordu. Albertine'le, bir gn birlikte kmak zere szleerek birbirimizden ayrldk. Onunla konuurken, szlerimin nereye gittiini, ne olduunu hi bilmiyordum; dipsiz bir kuyuya ta atar gibiydim. Szlerimizin genellikle yneldikleri kii tarafndan, o kiinin kendi iinden kard, bizim yklediimiz anlamdan ok farkl bir anlamla doldurulmas, gnlk hayatn sk sk gzmzn nne serdii bir gerektir. Bir de ayrca, eitimi bizim iin anlalmaz, (Albertine'in eitiminin benim iin olduu gibi), eilimlerini, okuduklarn, prensiplerini bilmediimiz bir insann karsndaysak,

szlerimize verecei anlamn, bizim yklediimiz anlama, bir eyler anlatmak zorunda olduumuz bir hayvann verecei anlamdan daha benzer olup olmayacan dahi bilemeyiz. Bu durumda, Albertine'le yaknlk kurmak bana imknszla deilse bile, mehulle iliki kurmak gibi, bir at terbiye etmek kadar zor, ar beslemek, gl yetitirmek kadar heyecanl bir faaliyet gibi geliyordu. Daha birka saat evvel, Albertine'in selamma uzaktan karlk vermekle yetineceini sanyordum. Oysa biraz nce, birlikte bir gezinti planlayarak birbirimizden ayrlmtk. Albertine'le bir dahaki karlamamzda daha cesur olmaya sz verdim kendi kendime; ona syleyeceim her eyi, hatta (artk hafifmerep olduuna iyice kanaat getirdiimden) ondan isteyeceim btn hazlar nceden planlamtm. Ancak zihin de bitkiler gibi, hcreler gibi, kimyasal elementler gibi etkilenebilirdir ve iine sokulduunda kendisini deitiren ortam, koullardr, yeni bir evredir. Zaten srf Albertine'in varlyla bile farkllam olan bir ortamda, Albertine'le tekrar grtmde, planladklarmdan bambaka eyler syledim kendisine. Ayrca kzark aka hatrlayp Albertine belki de karlk beklenmediinden emin olduu bir incelii daha ok beenir diye dnyordum. Son olarak da, kimi baklar, te bessmleri karsnda ne yapacam aryordum. Bunlar hafif- mereplik belirtisi olabilecei gibi, en akrak, fakat znde erdemli bir gen kzn biraz aptalca neesinin belirtisi de olabilirdi. Ayn ifade, ister szle olsun, ister yzle, farkl anlamlar ierebildiinden, Yunanca bir metnin tercme zorluklan karsndaki renci gibi tereddt iindeydim. Bu seferki karlamamzn neredeyse hemen ardndan, en bykleri olan Andre'yle, mahkeme bakannn tepesinden

atlam olan kzla karlatk; Albertine beni tantrmak zorundayd. Arkadann gzleri, lo bir evde, gne ve ltl denizin yeilimsi yansmas vurmu bir odann ak kaps gibi, olaanst ak renkti. Balbec'e geldiimden beri ok sk grdm be beyefendi geti yanmzdan. Kim olduklarn hep merak etmitim. "Pek k insanlar deillerdir," dedi Albertine, mstehzi bir glle. "Sa boyal, sar eldivenli, ufak tefek ihtiyarn yine bir tarz var, bir holuu var; o Balbec'in di hekimidir, iyi bir adamcazdr; iman olan belediye bakan; en ksa boylu iman deil ama; onu grmsnzdr, dans hocasdr; epeyce irkindir o da; Casino'da ok grlt ediyoruz, iskemleleri kryoruz, halisiz dans etmek istiyoruz diye bize hi tahamml edemiyor; bu yzden, bizden baka dans etmeyi bilen olmad halde, hibir zaman bize dl vermiyor. Di hekimi iyi adamdr; dans hocasn kudurtmak iin diiye selam vermek isterdim ama M. de Sainte-Croix da onlarla birlikte olduu iin yapamadm; M. de Sainte-Croix il genel meclisi yesidir, ok iyi bir aileye mensup olduu halde, para iin cumhuriyetilerin tarafna geti; drst insanlarn hibiri artk ona selam vermiyor. Enitemle hkmetten tanyor, ama bizim ailenin geri kalan ona srt evirdi. Yamurluk giymi, zayf olan, orkestra e fidir. Nasl tanmazsnz?! Mkemmel bir eftir. Cavalleria Rusticana' y dinlemeye gitmediniz mi? Ah! Bence harikuladeydi! Bu akam bir konseri var, ama belediye salonunda olduundan, biz gidemiyoruz. Casino'da olunca bir mahzuru yok, ama sa'nn dar atld belediye salonuna gitsek, Andre'nin annesi beyin kanamas geirir. Teyzemin kocasnn da hkmette olduunu syleyeceksiniz. Ama ne yapabilirim? Teyzem teyzemdir. Bu onu sevdiim anlamna gelmez! teden beri tek

istedii benden kurtulmak olmutur. Bana gerekten annelik yapm olan, stelik de hibir eyim olmad iin daha da takdir edilmesi gereken insan, benim de bir anne gibi sevdiim bir arkadamdr. Size sonra fotorafn gsteririm." O srada golf ampiyonu ve bakara oyuncusu Octave yanmza geldi. Aramzda bir ba kefettiimi sandm; nk konuma srasnda, Verdurin'lerin uzaktan akrabas olduunu ve onu ok sevdiklerini renmitim. Ama Octave, mehur aramba toplantlarndan aalayarak sz etti ve M. Verdurin'in smokin kullanmndan habersiz olduunu da ekledi; ky noterleri gibi ceketli ve siyah kravatl bir adam tarafndan, "Merhaba velet!" diye bararak selamlanmaktan insann holanmayaca kimi "mzik-hollerde, kendisiyle karlamann ok tatsz olduunu syledi. Sonra Octave bizden ayrld ve birazdan da sra Andre'ye geldi; evinin kapsna geldiimizde bizden ayrlp ieri girdi; gezinti boyunca benimle tek kelime konumamt. Biraz sonra, Andre'nin gidiine iyice hayflandm: Ben Albertine'e, arkadann bana ne kadar souk davrandn sylerken ve Albertine'in beni arkadalarna yaklatrmak konusundaki grnr zorluu, Elstir'in ilk gn benim dileimi yerine getirmek istediinde karlatn sandm dmanla benzetirken, nce benim, sonra da Albertine'in selam verdii Ambresac kz kardeler yanmzdan geti. Benim Albertine nezdindeki konumumun bu sayede dzeleceini dndm. Bu kz kardeler, Mme de Villeparisis'nin, Lksemburg Prensesi'ni de tanyan bir akrabasnn kzlarydlar. Balbec'te kk bir villalar olan M. ve Mme d'Ambresac, son derece zengin olmakla birlikte, gayet sade bir hayat srer, adam hep ayn ceketi, kadn da koyu renk

bir elbise giyerdi. Her ikisi de bykanneme, bir yere varmayan hararetli selamlar verirlerdi. ok gzel olan kzlar ise, daha k giyinirlerdi, ama onlarnki plaj kl deil, ehir klyd. Uzun elbiseleri, byk apkalaryla, Albertine'den farkl bir insan soyuna ait gibi grnyorlard. Albertine onlarn kim olduunu ok iyi biliyordu. "Aa, demek Ambresac kardeleri tanyorsunuz! ok sekin insanlar tanyorsunuz dorusu. Buna ramen ok sadedirler," diye ekledi, sanki elikili bir eymi gibi. "ok ho kzlardr, ama o kadar terbiyelidirler ki, Casino'ya gitmelerine bile izin verilmiyor; zellikle de bizim yzmzden, davranlarmz tuhaf olduu iin. Siz beeniyor musunuz? Olabilir tabii. Dnyadan habersiz, saf kzlar tam anlamyla. Onun da bir cazibesi vardr belki. Saf kzlardan holanyorsanz, dilediinizi seebilirsiniz. Bazlarnn houna gidiyorlar belli ki; bir tanesi Saint-Loup Markisi'yle nianl olduuna gre... K buna ok zlyor, nk markiye kt. Ben dudaklarn kprdatmadan konumalarna bile sinirleniyorum. Ayrca gln bir biimde giyiniyorlar. Golf oynamaya ipekli elbiseyle gidiyorlar. Daha bu yata, giyinmesini bilen yal hanmlardan daha iddial giyiniyorlar. Mesela Madame Elstir gerekten k bir kadn." Ben buna cevaben, kendisini ok sade giyimli bulduumu syledim. Albertine glmeye balad. "Gerekten de ok sadedir, ama harikulade giyinir ve sizin sadelik dediiniz eye akl almaz bir para harcar." Mme Elstir'in elbiseleri, kadn giyim kuam konusunda ince ve sade bir zevke sahip olmayan insanlarn gznden kaard. Bende bu zevk yoktu. Elstir'de, Albertine'in dediine gre, en st dzeydeydi. Ben de bundan hi kuku duymamtm zaten; atlyesini dolduran k ama sade

eyalarn, uzun zaman arzulad, sattan sata izledii, btn tarihelerini bildii, sonunda yeterli paray kazanp sahip olduu harika eyler olduundan da kukum yoktu. Ama bu konuda benim kadar cahil olan Albertine, bir bilgi veremezdi bana. Buna karlk, kadn giyimi konusunda, kendini beendirme igdsnn verdii bilgiyle ve belki de ken di giyemeyecei, takamayaca, zenginlerin sahip olduu eyler den daha tarafszca ve incelikle zevk alan yoksul gen kz zlemiyle, bana Elstir'in mthi inceliklerini ok gzel anlatt; Elstir o kadar mklpesentmi ki, btn kadnlar kt giyimli bulurmu ve bir orandan, kk bir ayrntdan bir dnya yarattndan, kars iin akl almaz fiyatlara emsiyeler, apkalar, paltolar yaptrrm; Albertine'in, Elstir'in eitimi sayesinde byleyici bulduu bu giyim eyalarn zevk sahibi olmayan bir inan, tpk benim gibi fark etmezdi. Zaten kendi de itiraf ettii gibi, yetenei olmamakla birlikte, biraz resim alm olan Albertine, Elstir'e byk bir hayranlk beslemekteydi ve onun kendisine syledikleri ve gsterdikleri sayesinde, Cavalleria Rusticana'ya olan hayranlyla son derece elikili bir resim bilgisi edinmiti. nk aslnda, henz pek belli olmamakla birlikte, ok zekiydi ve sylediklerinde aptallk pay, kendisine deil, muhitine ve yama aitti. Elstir'in, zerinde olumlu ama ksmi bir etkisi olmutu. Albertine'de zeknn btn biimleri ayn gelimilik derecesine ulamamt. Resim zevki, giyim ve her trl klk zevkini neredeyse yakalamt, ama mzik zevki ona yetiememi, ok geride kalmt. Ambresac'larn kim olduunu Albertine'in bilmesi nafileydi; ou baarm olmak az da baarabilmek anlamna gelmediinden, ben bu gen hanmlar selamladktan sonra,

Albertine'i beni arkadalarna tantrmaya daha istekli bulmadm. "ok lemsiniz, ne kadar nem veriyorsunuz onlara! Hi aldrmayn, demez. Sizin gibi deerli biri iin bu kk ocuklarn ne nemi olabilir? Andre, hi deilse mthi zekidir. ok deiken olmakla birlikte iyi bir kzcazdr, ama tekiler gerekten ok aptaldrlar." Albertine'den ayrldktan sonra, birdenbire Saint-Loup'nun, nianl olduunu benden gizlemesinden ve metresinden ayrlmadan evlenmek gibi kt bir ey yapmasndan tr byk bir znt duy dum. Bununla birlikte, birka gn sonra, Andre'yle tantrldm ve epeyce konutuu iin, bu frsat deerlendirip kendisini ertesi gn grmekten mutluluk duyacam belirttim, ama o imknsz olduunu, annesi ok rahatsz olduundan onu yalnz brakmak istemediini syledi. ki gn sonra Elstir'i ziyar ete gittiimde, Elstir bana Andre'nin benden ok holandn syleyince, ben de, "Asl ben, ilk gnden ok sevdim kendisini, ertesi gn grmek istedim, ama imknsz olduunu syledi," diye cevap verdim. "Evet, biliyorum, anlatt," dedi Elstir. "ok zlm, ama buradan on be kilometre uzakta bir piknie gitmeye sz vermi nceden; brik arabasyla gidecekmi, iptal etmesi de mmkn deilmi." Bu, Andre beni pek az tandndan ok nemsiz bir yalan olmakla birlikte, yalan syleyebilen bir insanla grmeye devam etmemem gerekirdi. nk insanlar bir yaptklarn durmadan tekrar ederler. lk seferlerde randevusuna gelememi veya nezle olmu bir arkadamz her yl ziyaret etsek, onu yine nezle buluruz veya randevusuna aslnda hi deimeyen, ama kendisinin koullara bal, eitli sebeplerden biri zannettii sabit bir sebepten tr, yine gelemez.

Andre'nin, annesinin yannda kalmak zorunda olduunu syledii gn izleyen gnlerin birinde, sabah Albertine'le yryorduk; Albertine'i bir ipin ucuna bal garip bir nesneyi havaya kaldrrken grmtm; Giotto'nun "nan"na benziyordu; diabolo, yani eytan ad verilen bu oyuncak o kadar eskimitir ki, elinde bir diabolo tutan bir gen kz portresinin karsnda, gelecein yorumcular, Arena fresklerindeki simgesel bir eklin karsndaymasna, kzn elinde ne tuttuu konusunu uzun uzun ileyeceklerdir. Bir iki dakika sonra, yoksul ve sert grnml arkadalar, ilk gn Andre'nin evik ayaklarnn deip getii yal beyefendiden, "zldm zavall ihtiyarca," diye sz ederek fesata glm olan kz, Albertine'e yaklaarak, "Gnaydn, rahatsz etmiyo rum ya?" dedi. apkasn, rahatsz ettii iin karmt; salar, harikulade gzellikte, daha nce grlmemi bir bitki tr gibi, mthi bir zarafetle dizilmi yapraklar gibi alnna dklmt. Albertine, belki onu ba ak grd iin sinirlenerek, hi cevap vermedi, buz gibi bir sessizlie brnd; arkada buna ramen yanmzdan ayrlmad; Albertine kh onunla yalnz kalyor, kh onu arkada brakarak benim yanmda yryor, arkadan benden uzak tutuyordu. Beni tantrmasn arkadann yannda rica etmek zorunda kaldm. Albertine benim adm syledii srada, "Zavall ihtiyarca zldm," derken son derece zalim bulduum kzn yznde, mavi gzlerinde, dosta, sevgi dolu bir tebessm ldad ve elini bana uzatt. Salar altn rengiydi, ama bir tek salar altn deildi; yanaklar pembe, gzleri mavi olmakla birlikte, her yan altn parltlarla dolu, kzarkln hl koruyan sabah g gibiydi.

Derhal alevlenerek, onun sevdiinde ekingen bir ocuk gibi olduunu, Albertine'in terslemelerine ramen, benim uruma, bana olan ak yznden yanmzda kaldn dndm; herhalde, o glmseyen, tatl bakla, bakalarna kar ne kadar hainse bana kar o kadar yumuak olacan nihayet itiraf edebildii iin mutluydu. Beni plajda, hatta ben daha onu grmemiken fark etmi olmalyd, sonra da hep beni dnmt; belki yal beyefendiyle beni etkilemek iin alay etmi, daha sonraki gnlerde de, benimle bir trl tanamad iin somurtmutu. Akamlan otelden baktmda, onu plajda dolarken grdm olmutu sk sk. Herhalde benimle karlama umuduyla dolayordu. imdi de, srf Albertine'in varlndan bile, kk etenin tamam oradaymasna tedirgin olduu halde, arkadann giderek artan soukluuna ramen yanmza yapmasnn tek sebebi, belli ki, arkada ayrlnca benimle yalnz kalma, ailesinden ve arkadalarndan habersiz bir kaamak yapabilecei bir saatte, ayinden nce veya golften sonra, emin bir yerde bana randevu verme umuduydu. Kendisini grmek, Andre'yle aras bozuk olduu ve Andre ondan nefret ettii iin, iyice zordu. "Onun o korkun riyakrlna, bayalna, bana oynad saysz oyuna uzun sre katlandm," demiti Andre. "tekilerin hatr iin her eye tahamml ettim. Ama son marifeti barda tard." Sonra da o kzn yapm olduu, gerekten de Andre'ye zarar verebilecek bir dedikoduyu anlatmt. Ne var ki, Gisle'in, Albertine'in bizi ba baa brakaca an iin bakyla bana vaat ettii szler sylenemedi; nk ikimizin arama inatla yerlemi olan Albertine arkadana giderek daha ksa cevaplar verip sonra da szlerini bsbtn cevapsz braknca, Gisle de sonunda bizi terk etti. Albertine'e

bu kadar kaba davrand diye sitem ettim. "Biraz ll olmay renir belki. Kt bir insan deil aslnda, ama ok skc. Her eye burnunu sokmas gerekmiyor. Biz armamken niye gelip bize yapyor? Onu kovmama ramak kalmt. Zaten sa byle olunca sinir oluyorum, baya duruyor." Albertine konuurken ben onun yanaklarna bakyor, kokusunu, tadn merak ediyordum; o gn Albertine'in yanaklar diri deil, kaygan, mora alan dz, stl bir pembeydi, stleri parlak mumlu bir tabakayla kapl kimi gller gibi. nsann bazen bir iek trne tutkun olduu ekilde tutkundum onlara. "Dikkatimi ekmemiti," diye cevap verdim. "Oysa epeyce seyrettiniz kendisini; adeta portresini yapmak ister gibiydiniz," dedi; o esnada ayn ekilde kendisini seyrediyor olmam onu yumuatmamt. "Ben her eye ramen hounuza gideceini sanmyorum. Hi flrt bir kz deildir. Siz herhalde flrt kzlardan holanyorsunuzdur. Zaten bir daha yapma ve kovulma frsat da olmayacak; bugn leden sonra Paris'e dnyor nk." "Dier arkadalarnz da onunla gidiyor mu?" "Hayr, bir tek o gidiyor, mrebbiyesiyle birlikte; nk snavlara girecek, ok almas gerekiyor, zavall kz. Hi ho bir ey deil, emin olun. yi bir konu da gelebilir tabii. Tesadf, belli olmaz. Bir arkadamza u konu kmt: 'ahit olduunuz bir kazay anlatn.' ans diye buna denir. Ama tandm bir kza da u kt (stelik yazl snavda): 'Arkada olarak Alceste'i mi tercih ederdiniz, Philinte'i mi?' Ben olsam tek kelime edemezdim bu konuda! Her eyden nce, bir gen kza verilecek konu deil. Gen kzlar baka gen kzlarla arkadatr, beyefendilerle arkadalk etmeleri beklenemez." (Kk eteye kabul edilme ihtimalimin pek dk olduunu gsteren bu cmle beni rpertti.) "stelik bu konu gen

erkeklere sorulmu olsa da, insan bu konuda syleyecek ne bulabilir? Birok aile, Gaulois gazetesine bu tr sorularn zorluundan ikyet eden yazlar yazd. En gzeli de uydu: En baarl rencilerin cevaplarndan oluan bir derlemede, ayn konu iki ayr kii tarafndan, tamamen zt bir biimde ilenmiti. Her ey mmeyyize bal. Bir tanesi, Philinte'in dalkavuk, kalle bir sosyete adam olduunu sylemenizi bekliyor, bir bakas, Alceste'e hayran olmamann mmkn olmadn, fakat ar geimsiz olduundan, arkada olarak Philinte'i semek gerektiini sylemenizi. Hocalar aralarnda bir anlamaya varamamken zavall renciler ne yapacaklarn nasl bilsinler? stne stlk, her yl biraz daha zorlayor. Gisle bundan ancak sk bir torpille syrlabilir." Otele dndmde bykannem yoktu; uzun sre bekledim; nihayet geldiinde, beklenmedik koullar gz nne alnrsa en fazla krk sekiz saat srecek bir yolculua kmama izin versin diye yalvardm; onunla birlikte le yemei yedim; bir araba arp gara gittim. Gisle beni orada grnce armayacakt; Doncires'de tren deitirip Paris trenine bindikten sonra, ngiliz mrebbiye uyuklad srada, Gisle'i ara vagondaki karanlk kelerden birine gtrebilir, Paris'e dndmde grmek zere sz alabilirdim ondan; bu durumda dnm mmkn olduunca hzlandrrdm. Kendi arzusuna bal olarak, ona isterse Caen'a, isterse vreux'ye kadar elik eder, bir sonraki trenle de geri dnerdim. Her eye ramen, kendisiyle arkadalar arasnda uzun sre kararsz kaldm, onun kadar Albertine'e de, gzleri ak renkli kza da, Rosemonde'a da k olmak istediimi bilse, ne dnrd kimbilir! imdi, karlkl bir ak beni Gisle'le birletirecekken, vicdan azab ekiyordum bu yzden. Aslnda

Albertine'den artk holanmadm drste syleyebilirdim kendisine. Bu sabah bana srtn dnp Gisle'le konumaya giderken bakmtm ona. Skkn bir tavrla eilmi bann zerinde, arkasndaki daha siyah salar, sanki sudan yeni km gibi parlyordu. Islak bir tavuu hatrlatmt bana; salar, Albertine'e o ana kadar meneke ehresinin, esrarengiz baknn dndrdnden farkl bir ruh atfetmeme sebep olmutu. Bann arkasndaki slak salarndan baka bir ey gremedim o srada, bir sre de sadece onu grmeye devam ettim. Hafzamz, vitrininde belirli bir kiinin deiik foto raflar sergilenen dkknlara benzer. Genellikle bir sre boyunca bir tek sonuncusu grnr. Arabac at kotururken, ben Gisle'in bana syleyecei minnet ve sevgi dolu szleri dinliyordum; hepsi iten tebessmnden, uzatt elinden domu szlerdi; nk hayatmn k olmadm ve olmay istediim dnemlerinde, iimde bir fiziksel gzellik ideali, daha nce de grld gibi, kendisini idealimle zdeletirmemi engellemeyecek kadar uzaktan geen, hatlar aka seilemeyen her kadnda bulduum ideali tamakla kalmyor, bana vurulacak olan kadnn (her an vcut bulmaya hazr) manevi hayalini de barndryordum; bu kadn, ocukluumdan beri kafamda yazl olan ve tipi rolne aykr olmamak kaydyla, her ho gen kzda rol alma isteini grdm ak komedisinde bana replik verecek olan kadnd. Bu rol hangi yeni "star"a vermi olursam olaym, bu piyesin senaryosu, dmleri, hatta metnin kendisi hibir deiiklie uramyordu. Birka gn sonra, Albertine bizi tantrmak iin pek aba gstermedii halde, ilk gnk etenin tamamn (Gisle haricinde hepsi Balbec'te kalmt; Gisle'le, garn nndeki

zorunlu bekleyiin uzamas ve tarifedeki bir deiiklik yznden trende buluamam, be dakika farkla treni karmtm, ama zaten onu dndm yoktu artk) ve ayrca benim isteim zerine tantrdklar iki arkadalarn da tanyordum. Bylece, yeni tantm bir gen kzda bulacam hazzn umudu, bana onu tantran bir baka gen kz sayesinde douyordu; yeni tantm kz, farkl bir gl cinsinden elde edilen gl trlerine benziyordu. Bu iek zinci rinde tatan taca geerken, yeni bir tanesini tanmann hazz, beni, bu hazz borlu olduum bir baka taca, yeni umudum kadar byk bir arzuyla kark bir minnetle dnmeme sebep oluyordu. Ksa bir sre sonra, btn gnlerimi bu gen kzlarla geirmeye baladm. Heyhat! En krpe iekte bile belli belirsiz seilebilen yle noktalar vardr ki, bilgili dimalar iin, bugn iek halinde olan etlerin suyunun ekilmesi veya meyvelenmesiyle, tanenin deimez ve nceden belirlenmi biimini imdiden resmederler. Sabah denizini neeyle kabartan, deniz ok durgun olduundan ykselii fark edilmedii iin kprtsz, resmedilebilir gibi grnen minik bir dalgaya benzeyen bir burnu, zevkle seyrederiz, insan ehreleri, baktmz esnada deimiyormu gibi grnrler; nk hareketleri bizim fark edemeyeceimiz kadar yavatr. Ama bu gen kzlar anneleri veya teyzeleriyle yan yana grmek, bu hatlarn genellikle korkun olan bir i ekim gcyle, baklarn snd, btnyle ufuk izgisinin altna gemi olan ehrenin artk gn n almad ana dek, yani otuz yldan ksa bir srede katedecekleri mesafeyi lmeye yetiyordu. Albertine'in, Rosemonde'un, Andre'nin pembe tomurcuklarnn altnda, kendilerini rklarnn en liberalleri zanneden insanlarn Yahudi

milliyetilii veya Hristiyan atavizmi kadar derinde ve o kadar kanlmaz, kendilerinin bile bilmedii, uygun artlar bekleyen iri bir burun, kk bir az, bir tknazlk yattn biliyordum; ortaya ktklar zaman bir aknlk yaratacaklard, ama aslnda kulisteydiler; umulmadk bir anda, engellenemez biimde sahneye kmaya hazrdlar; tpk her bireyin, ayrt edemedii iin zel drtler zannettii, dnmesini/yaamasn, gelimesini, glenmesini veya lmesini salayan, kendisinden nceki bir mizatan birdenbire, artlar icab ortaya kan bir Dreyfus yandal, bir kilise yandal, milliyeti ve feodal bir kahramanlk gibi. Zihinsel olarak bile, tabiat yasalarna zannettiimizden ok daha fazla bamlyzdr; dimamz adeta belirli bir ieksiz bitki tr veya budaygillerin bir cinsi gibi, bizim setiimizi zannettiimiz zelliklere, nceden sahiptir. Ama biz sadece sonradan gelen, istenen anda ortaya koyduumuz fikir leri anlar, bunlar zorunlu olarak douran kaynaktaki sebepleri (Yahudi rk, Fransz ailesi, vs.) grmeyiz. Ve belki de, bizi ldren hastalk gibi yaatan fikirleri de, biri bize salmz ihmal etmemizin, br dnp tanmann sonucu gibi geldii halde, tpk baklagillerin, tanelerinin biimini familyalarndan almalar gibi, ailemizden alrz. Arkadalarmn bir gn dnecekleri o sert taneleri, o yumuak yumrular, ieklerin farkl dnemlerde olgunlat bir bitkide olduu gibi, Balbec sahilinde, yal hanmlarda grmtm. Ama ne nemi vard? O srada iek mevsimi hkm sryordu. Bu yzden, Mme de Villeparisis beni bir gezintiye davet ettiinde bir mazeret buluyordum. Elstir'i sadece yeni arkadalarm da benimle geldiinde ziyaret ettim. Saint-Loup'ya verdiim sz tutup Doncieres'e kendisini

ziyarete gidecek bir leden sonra bile bulamadm. Sosyetik toplantlar, ciddi konumalar, hatta dosta bir sohbet bile bu kzlarla kmak yerine yapldnda, bana yemek saatinde yemee deil, bir albm seyretmeye gitmek gibi geliyordu. Holandmz sandmz erkekler, delikanllar, yal veya olgun hanmlar, bizim iin dz ve dayanksz bir dzlemde vardrlar, nk onlar sadece kendine indirgenmi grsel algyla tanrz; ama grsel alg, adeta dier duyularn temsilcisi olarak gen kzlara ynelir; dier duyular, ellerin ve dudaklarn yardm olmadan tattklar eitli koku, dokunma ve tat zelliklerini bulmaya koarlar art arda; yer deitirme sanatlar ve arzunun ok baarl olduu sentez dehas sayesinde, yanaklarn veya gsn renginin altnda, yasak temaslarn dokunuunu, lezzetini kurabildiklerinden, tpk bir gl bahesini talan ederken, bir bada gzleriyle zmleri yerken yaptklar gibi, bu kzlara bir bal kvam kazandrrlar. Yal gnlerde, kt hava, saanan altnda, yamurluuyla bisikletinin zerinde hzla nmzden geen Albertine'i korkutmamakla birlikte, biz btn vaktimizi Casino'da geiriyorduk; byle gnlerde Casino'ya gitmemek mmkn deilmi gibi geliyordu bana. Casino'ya hi ayak basmam olan Ambresac kardeleri mthi aalyordum. Kz arkadalarmn dans hocasna kt oyunlar oynamalarna seve seve yardmc oluyordum. Genellikle yneticiden veya yetkileri olmad halde yneticilik yapan grevlilerden birka azar iitiyorduk; nk arkadalarm, hatta bu yzden ilk gn ilham ve cokunluu temsil eden bir yaratk sandm, oysa aksine dayanksz, entelektel ve o yl ok da rahatsz olan, buna ramen salk durumundan ok, o yan, her eyi silip spren, hastalarla glleri nee iinde birbirine katan zelliine kulak

veren Andre bile, giriten dans salonuna giderken, koup hz kazanarak btn iskemlelerin zerinden atlamadan edemiyorlard; sonra zarif bir kol hareketiyle dengelerini koruyarak kayyor, dnyorlar, bir yandan ark sylyor, genliin bu ilk dneminde, btn sanatlar bir araya getiriyorlard; trlerin henz ayrlmad eski alarda, airlerin bir destanda tarm dersleriyle din retimini bir araya getirmeleri gibi. lk gn bana daha souk gibi gelen Andre, Albertine'den ok daha ince ve efkatliydi; Albertine'e bir ablann tatl, yumuak sevecenliiyle yaklayordu. Casino'da gelip benim yanma oturuyor, - Albertine'in aksine - bir vals teklifini reddedebiliyor, hatta ben yorgunsam, Casino'ya gitmekten vazgeip benimle otele dnebiliyordu. Bana olan, Albertine'e olan dostluunu, gnl meselelerindeki - belki de ksmen hastalndan kaynaklanan - esiz zeksnn gstergesi olan ayrntlarla ifade ediyordu. Andre gibi benimle sohbet etmeyi azimle tercih edemedii elencelerin kendi gzndeki dayanlmaz cazibesini saf bir iddetle ifade eden Albertine'in ocukluklarn mazur gstermek iin, Andre'nin neeli tebessm daima hazrd... Golf kulbndeki bir aya gitme saati yaklarken hep birlikteysek, Albertine hazrlanr, sonra Andre'ye gelip, "Ee, Andre, ne bekliyorsun, gelsene?" derdi. "Golf kulbne, aya gidiyoruz, biliyorsun." "Hayr, ben burada kalp sohbet edeceim," diye cevap verirdi Andre, beni iaret ederek. "Ama Madame Durieux davet etti seni!" diye barrd Albertine, sanki Andre'nin benim yanmda kalma istei, ancak davet edildiini bilmemesiyle aklanabilirmi gibi. "Hadi canm, samalamay brak," derdi Andre. Albertine, kendisine de

kalmas teklif edilir korkusuyla srar etmezdi. Ban sallayarak, yok yere kendi kendine ikence eden bir hastayla konuur gibi, "Sen bilirsin," diye cevap verirdi; "ben kayorum, senin saatin biraz geri kalm galiba," der ve kirii krard. Andre, arkadan ayn anda hem okayan, hem yarglayan bir tebessmle sarmalayarak, "ok ho kz, ama acayip," derdi. Albertine'in bu elenceye dknlnde ilk zamanlarn Gilberte'ini andran bir yan varsa, bunun sebebi birbiri ardna sevdiimiz kadnlarn arasnda, eitli deiimlere uramakla birlikte, belirli bir benzerliin olmasdr; bu benzerlik, bizim mizacmzn sabitliinden ileri gelir; nk bu kadnlar seen, ayn anda hem bize zt, hem de tamamlayc olmayan, yani duyularmz tatmin etmeyi ve kalbimize ac ektirmeyi beceremeyecek kadnlar ayklayan, bizim mizacmzdr. Bu kadnlar, bizim mizacmzn bir rn, bizim duyarlmzn baaa bir sureti, bir izdm, bir "negatifidir. yle ki, bir romanc, kahramanna hayat boyunca birbiri ardna, neredeyse tpatp ayn aklar yaatabilir ve bu sayede, kendini taklit deil, yaratclk izlenimi uyandrabilir; nk yapay bir yenilik, yeni bir gerei telkin etmeyi amalayan bir tekrar kadar etkili deildir. Bununla birlikte romanc, sevdalnn kiiliinde, yeni blgelere geldike, hayatn baka enlemlerinde yava yava beliren bir deiimin ipularn da ihmal etmemelidir. Dier kiileri birer kiilikle donatp sevilen kadna bir kiilik vermekten kanrsa, belki bir gerei daha ifade etmi olur. lgisiz kaldmz kimselerin kiiliklerini biliriz, ama hayatmza karan, bir sre sonra kendimizden ayramadmz, drtleri konusunda, srekli elden geirilen, kayg dolu varsaymlar oluturduumuz bir insann kiiliini nasl kavrayabiliriz ki? Sevdiimiz kadna olan merakmz,

zekdan teye frlayarak, kousu srasnda kadnn kiiliini geer. Orada dursak bile, muhtemelen istemeyiz onu. Endieli aratrmamzn amac, eitli bileimleriyle tene kendine has iek krpeliini veren minik stderi baklavalarna benzeyen bu kiilik zelliklerinden daha nemlidir. Sezgisel nlarmz bu zelliklere nfuz eder; bize getirdikleri grntler, belirli bir ehrenin resimleri deildir, bir iskeletin kasvetli ve ac dolu evrenselliidir. Andre son derece zengin, Albertine'se yoksul ve ksz olduundan, Andre byk bir cmertlikle kendi imknlarn arkadana sunard. Gisle'e ilikin duygularna gelince, tam benim zannettiim gibi deillerdi. Ksa bir sre sonra, Gisle'den haber aldk; Albertine kendisine gelen, Gisle'in tembellik edip henz dierlerine yazmad iin zr dileyerek kk eteye yolculuk ve Paris'e var haberlerini verdii mektubu gsterdiinde, Gisle'le lesiye dargn sandm Andre'nin szleri beni ok artt: "Hemen yarn mektup yazacam ona; nce onun yazmasn beklersem ok beklerim; ok ihmalkr kz." Sonra bana dnp ekledi: "Siz tananz pek parlak bulmazdnz tabii kendisini, ama yle iyi kzdr ki, ben gerekten ok severim Gisle'i." Bundan, Andre'nin kslklerinin fazla uzun srmedii sonucunu kardm. Yamurlu gnler haricinde mutlaka bisikletle faleze veya krlara gezmeye gittiimizden, bir saat ncesinden sslenmeye balyor, Franoise eyalarm eksiksiz hazrlamamsa szlanyordum. Oysa izzetinefsi okandnda alakgnll, ekingen ve sevimli olan Franoise, Paris'te bile, kendisine en ufak bir kusur bulunduunda, yala bklmeye balayan belini gurur ve fkeyle dorulturdu. Yaama enerjisini izzetinefsinden alan Franoise'n tatminli ve keyifli oluu,

kendisinden istenen eylerin zorluuyla doru orantlyd. Balbec'te yapmas gereken eyler o kadar kolayd ki, hemen her zaman bir memnuniyetsizlik belirtiyor, ben arkadalarmla buluacamda apkam fralanmam veya kravatlarm dzeltilmemi diye ikyet ettiim zamansa bu memnuniyetsizlik, annda yz katma kyor ve buna bir de alayl gurur ifadesi ekleniyordu. Baka zamanlar kendisini onca skntya soktuu halde hibir ey yapmam gibi davranabilen Franoise, srf bir ceketin yerinde olmadn sylediimde, ceketi onca zenle, "tozlanmasn diye kaldrdn" vnerek belirtmekle kalmayp yapt ileri gklere karyor, yana yakla Balbec'teki hayatnn tatile pek benzemediini, byle bir hayata katlanacak onun gibi bir kii daha bulunamayacan sylyordu. "Anlamyorum ki, insan eyalarn nasl byle brakr da ondan sonra bakas gelsin o hengmenin ortasnda aradn bulsun ister? eytan girse kaybolur iinde." Yahut da bir kralie edasyla bana keskin baklar frlatmakla yetinir, kapy arkasndan kapatp koridora kt ana kadar sessizliini korurdu; o andan itibaren koridor, hakaretamiz olduunu tahmin ettiim, ama iki oyuncunun sahneye kmadan, dekorun arkasndan syledikleri ilk szler gibi seilemeyen kelimelerle nlard. Zaten ben arkadalarmla kmak zere hazrlanrken hibir eksik olmadnda, Franoise keyifli olsa bile, tavrlar yine ekilmezdi. nk benim, kzlardan sz etme ihtiyac iindeyken, onlarla ilgili yaptm esprilerden yararlanarak bana bir eyler ifa ediyormu havasna girerdi; syledikleri doru olsa, zaten ben ondan daha iyi bilirdim, ama doru olmazd, nk Franoise yanl anlam olurdu. Herkes gibi Franoise'n da kendine zg bir kiilii vard; bir insann kiilii hibir zaman dz bir yola benzemez; bakalarnn fark

etmedii, gemekte zorlandmz tuhaf, kanlmaz dolambalarla bizi artr. "apka yerinde deil", "Andre veya Albertine isimleri" noktasna her geldiimde, beni fazlasyla geciktiren dolambal ve sama sapan yollara girmeye zorlanrdm Franoise tarafndan. Kzlarla birlikte ay saatinde falezde yiyeceimiz ester peyniri ve salatal sandvileri hazrlatp tartlar aldrdmda da durum aynyd; Franoise, bu kadar menfaatlerine dkn olmasalar, yiyeceklerin parasn pekala srayla deyebileceklerini ifade ederdi; byle anlarda soyaekim Franoise'n imdadna yetiir, tara agzll ve bayal meydana kard; o anda sanki Franoise iin, mteveffa Eulalie'nin ruhu blnr, kuyumcularn koruyucu azizi Aziz Eloi'nn ilemelerinden daha zarif bir biimde, kk etedeki arkadalarmn alml bedenlerinde cisimlemi olurdu. Bu sulamalar dinlerken Franoise'n kiiliinin, yani o bildik ky yolunun geit vermeyen engellerinden birine arptm hissederek fkelenirdim; neyse ki fazla uzun srmezdi. Ceket bulunup sandviler de hazrlandktan sonra, Albertine, Andre ve Rosemonde'u, bazen baka kzlar da almaya giderdim; yaya veya bisikletle yola kardk. Eskiden olsa, bu gezintilerin hava bozukken yaplmasn tercih ederdim. O zamanlar Balbec'te "Kimmerlerin lkesini" aryordum; gneli hava ise, o diyarda olmamas gereken bir eydi; sislerin tl ardndaki bu antik blgede, sayfiyecilerin baya yaznn bir mdahalesiydi. Oysa imdi, aaladm, bakmak istemediim her eyin, yalnz gne oyunlarnn deil, yelken yarlarnn, at yarlarnn bile tutkuyla peinden koabilirdim; bir zamanlar sadece frtnal denizler istememle ayn sebepten tr: eskiden de, imdi de, aradm ey, estetik

bir kavramla btnletii iin. Arkadalarmla birlikte birka kere Elstir'i ziyarete gitmitik; kzlarn da olduu gnlerde, Elstir daha ziyade gzel yelkenci kadnlarn izimlerini veya Balbec'e yakn bir hipodromdan bir taslak gstermeyi tercih etmiti. Bata utanarak Elstir'e hipodromdaki koulara istemediimden gitmediimi itiraf etmitim. "Hata etmisi niz," dedi; "hem ok gzeldir, hem de ok ilgintir. Bir kere cokey denen o benzersiz yaratk var ya, btn gzler onun stndedir; padokun nnde, parlak ceketiyle, hznl, kasvetli bir grnm vardr; alm yapan atma hkim olurken, atla yekvcuttur; cokeyin profesyonel hareketlerini, hem onun, hem atlarn giysilerinin, yar alan zerinde oluturduu parlak lekeyi gstermek, ne kadar ilgin olurdu! Bir yar alannn, sadece orada grlebilen glgeleri ve yansmalaryla srekli bizi artan ltl enginliinde her ey bir deiime urar. Kadnlar yar alannda yle gzelleir ki! zellikle ilk kou harikuladeydi; son derece k kadnlar, nemli, Hollanda'ya zg bir k vard; gnete bile, suyun delici souunun yukarya doru ykselii hissediliyordu. Arabalaryla gelen, drbnle yar seyreden kadnlar hi byle bir kta grmemitim; herhalde denizin rutubetinden gelen bir k. Ah! aynen tuvale geirebilmeyi yle isterdim ki; yarlardan dndmde ldrm gibiydim, mthi bir alma arzusu vard iimde!" Sonra yelken yarlar konusunda, at yarlarndan daha da heyecanl konuunca anladm ki, ada bir ressam iin yelken yarlar, iyi giyimli kadnlarn deniz kysnda bir hipodromun tire yla sarmaland spor karlamalar, bir Veronese veya bir Carpaccio iin, resmetmeyi ok sevdikleri o enlikler neyse, o kadar ilgin bir konuydu. "Karlatrmanz ok isabetli," dedi

Elstir; "nk ayrca, bu dediiniz resimlerin yapld ehirden tr, enlikler ksmen denizdeydi. Yalnz o zamann teknelerinin gzellii, genellikle teknenin arlnda, karmaklnda yatard. Burada da olduu gibi, suda mzrak dvleri yaplrd; genellikle, Carpaccio'nun Azize Ursula Efsanesi'nde betimledii ekilde, bir eli onuruna dzenlenen lenlerdi bunlar. Gemiler o zaman ar ve bykt, bina gibi ina edilirlerdi ve Venedik'in ortasnda kk Venedik'ler misali, tanr kprler yardmyla kyya balandklarnda, her taraflarn kaplayan koyu krmz satenlerin, Acem hallarnn zerinde kiraz krmzs, brokar veya yeil damasko elbiseli kadnlar, rengrenk mermer deli balkonlardan sarkp bakan, siyah elbiselerinin kollar inci ilemeli veya giprl beyaz yrtmalarla sslenmi baka kadnlarn hemen yaknma gtrrken, neredeyse ikiyaayl grnrlerdi. Karann nerede bittii, denizin nerede balad, grnen eyin saray m, tekne mi, karavela m, ektiri mi, Bucintoro mu olduu anlalamazd." Elstirin bize izdii bu kyafet ayrntlarn, aaal grntleri, Albertine cokulu bir dikkatle dinliyordu. "Ah! O anlattnz giprleri grmeyi ne kadar isterdim; Venedik danteli ok gzeldir!" diye haykrd. "Zaten Venedik'e gitmeyi de o kadar isterdim ki!" "Belki yaknda orada giyilen harika kumalar inceleyebileceksiniz," dedi Elstir. "Bunlar artk sadece Venedikli ressamlarn tablolarnda veya ender olarak kiliselerde, deerli eyalarn sakland blmlerde grmek mmknd; arada bir, bir rnein satld da olurdu. Ama Venedikli bir sanatnn, Fortuny'nin, bu kumalarn yapm srrn kefettii syleniyor; birka yl sonra kadnlar, Venedik'te soylular iin dou desenleriyle ilenen brokarlar kadar muhteem brokarlar iinde gezinebilecekler, daha da

iyisi, evlerinde oturabileceklermi. Ama byle bir eyden pek holanr mym bilemiyorum; gnmz kadnlar iin, yelken yarlarnda boy gsterirken bile fazlasyla ad bir kostm olmaz m? nk gnmzn gezinti tekneleri, 'Adriyatik Kraliesi' Venedik dnemindekilerin tam tersi. Bir teknenin, tekne eyalarnn, tekne kyafetlerinin en ho yan, denize ait eylere has sadelikleridir ve ben denizi ok severim! tiraf etmeliyim ki ben bugnn modalarn Veronese ve hatt Carpaccio'nun dnemindeki modalara tercih ediyorum. Bizim teknelerimizde - zellikle orta byklkte olanlarda; o dev gibi, gemi gibi olanlar sevmiyorum, apkada olduu gibi teknede de belirli bir ly korumak gerek - gzel olan ey, sisli, mavimsi havalarda stl bir donuklua brnen dzlk, sadelik, aklk, griliktir. Teknede yolcularn durduu yer, kk bir caf grnmnde olmaldr. Bir teknenin zerindeki kadnlarn kyafeti iin de ayn ey geerlidir; zarif olan, alml olan, pamuklu, ince keten veya in ipeinden, hafif, dz beyaz, gnete, denizin mavi fonu zerinde beyaz bir yelken gibi parlayan kyafetlerdir. Zaten iyi giyinen kadn ok az; buna ramen birka tanesi var ki, harikulade. Yarlarda Mile La'nn kk beyaz bir apkasyla kk beyaz bir emsiyesi vard, grn enfesti. O kk emsiyeye sahip olmak iin neler vermezdim!" O kk emsiyenin dierlerinden ne fark olduunu anlamay ok isterdim; Albertine baka sebeplerle, bir kadna zg ss merakyla, benden de ok isterdi. Ama Franoise'n sufleler iin, "El abukluu" dedii gibi, fark, kesimdeydi. "Kck, yusyuvarlakt, in emsiyeleri gibi," diyordu Elstir. Baz kadnlarn emsiyelerini saydmsa da hi ilgisi yoktu. Elstir saydm btn emsiyeleri ok irkin buluyordu. Mklpesent ve ince zevkli bir erkek olarak,

kadnlarn drtte nn giydii ve kendisinin iren bulduu kyafetlerle hayran olduu bir tek kyafet arasndaki fark, tek nemli ey haline gelen kck bir ayrntya indirgiyordu; onun hayran olduu eyler, her trl lksn ksrlatrd benim gibi bir insann aksine, Elstir'deki resim yapma arzusunu, "bu kadar gzel eyler yapma" hevesiyle coturuyordu. "te buyrun, bu kz apkann da, emsiyenin de nasl olduunu anlad bile," dedi Elstir, gzleri istekle parlayan Albertine'i iaret ederek. "Bir tekne sahibi olabilmek iin zengin olmay ne ok isterdim!" dedi Albertine ressama. "Derken size akl danrdm. Ne gzel yolculuklar yapardm! Cowes yelken yarlarna gitmek ne ho olurdu! Bir de otomobil! Kadnlar iin otomobil kyafetleri sizce gzel mi?" "Hayr," dedi Elstir, "ama ileride olacak. Zaten pek fazla byk terzi yok, bir iki tane var: dantele biraz fazla arlk vermekle birlikte Callot, Doucet, Cheruit, arasra da Paquin. Gerisi korkun." "Yani Callot'nun bir kyafetiyle herhangi bir terzininki arasnda muazzam bir fark m var?" diye sordum Albertine'e. "Hem de dalar kadar, yavrucuum," diye cevap verdi. "Pardon! Ne yazk ki, baka yerde yz frank olan ey, onlarda iki bin frank. Ama aslnda aralarnda bir benzerlik yok; bu iten hi anlamayan insanlar benzer sanyorlar." "ok doru," dedi Elstir; buna ramen aradaki farkn, Reims Katedrali'ndeki bir heykelle Saint-Augustin Kilisesi'ndeki bir heykel arasndaki uurum kadar derin olduunu iddia edecek kadar da ileri gitmedi. "Sz katedrallere gelmiken," dedi, zellikle bana hitaben; nk kzlarn bulunmad ve zaten hi ilgilenmeyecekleri bir sohbete deiniyordu, "geen gn Balbec Kilisesi'nin adeta byk bir falez, yrenin talarndan yaplm

byk bir rhtm olduunu sylyordum; buna karlk," dedi bir suluboya resim gstererek, "u falezlere bakn (buraya ok yakn bir yerin, Les Creuniers'nin eskizi), bakn u keskin, incecik oyulmu kayalar bir katedrali ne kadar andryor." Kayalar gerekten de dev pembe kemerler gibiydiler. Ama ok scak bir havada resmedildiklerinden, adeta yerle bir olmu, scaktan buharlam gibiydiler; s denizi yar yarya kurutmu, deniz, resmin tamamnda neredeyse gaz haline gemiti. In gereklii adeta paralad o gnde, gereklik, koyu ve saydam yaratklarda, yani ztlklar sebebiyle daha arpc, daha yaknda bir canllk izlenimi uyandran glgelerde younlamt. ou, serinlik peinde, alev alev yanan engin denizi terk etmi, gneten korunmak iin kayalarn dibine snmt; bazlar da yunuslar gibi suda ar ar yzerek gezintiye km kayklarn kenarlarna tutunuyor, soluk renkli denizin stndeki kayklarn vernikli mavi gvdelerini geniletiyorlard. Belki de o gnn scan en ok hissettiren, benim Les Creuniers'yi grmemi olduuma ne kadar hayflandm haykrmama sebep olan ey, bu glgelerin ortaya koyduu serinlik ihtiyacyd. Albertine ve Andre, Les Creuniers' yi mutlaka yzlerce defa grm olacam iddia ettiler. Eer yleyse, farkna varmadan grmtm; gnn birinde bu grntnn bende byle bir gzellik ihtiyac uyandracam hi aklmdan geirmemitim; bu, o gne kadar Balbec falezlerinde aradm doal gzellik deildi tam anlamyla, daha ziyade mimari bir gzellikti. Frtnalar diyarn grmek zere yola ktm iin, Mme de Villeparisis'yle gezintilerimizde genellikle uzaktan, aalarn arasndan grdmz denizi asla yeterince gerek, yeterince sv, yeterince canl bulmayan, su ktlelerini frlatyormu

izlenimini yeterince vermediini dnen, denizi ancak sisten bir k kefeni altndaysa, kprtsz grmek isteyen ben, imdi kvamm ve rengini kaybetmi, beyazms bir buhardan baka bir ey olmayan bir denizin hayalini kuracama, daha nce olsa, katiyen inanamazdm. Ama tpk scaktan gevemi, kayklarda hayallere dalm olan insanlar gibi Elstir de bu denizin bysn yle derinden hissetmiti ki, suyun belli belirsiz ekilmesini, mutlu bir saniyenin atn tuvaline aktarp tesbit etmeyi baarmt; insan bu sihirli portreyi grdnde yle k oluyordu ki, kap gitmi olan gnn anlk, durgun zarafetini yakalayabilmek iin btn dnyay dolamaktan baka bir ey dnemez hale geliyordu. Elstir'e ziyaretlerimden nce, onun deniz manzaralarn grmeden nce, resimde, Amerikan bayra ekilmi teknede duran, barej veya ince keten elbiseli bir kadn, hayalime ince ketenden beyaz bir elbisenin ve bir bayran manevi "kopya"sn yerletirmeden nce, o anda, sanki daha nce hi rastlamamm gibi, derhal denizin yaknnda ince ketenden beyaz elbiseler ve bayraklar grmek iin lgnca bir arzu iime dmeden nce, denize baktmda daima gr alanmdan karp atmak istediim eyler vard: n planda denize giren insanlar, bir plaj kyafeti gibi ar beyaz, yelkenli tekneler, insan tr ortaya kmadan ncesinden beri ayn esrarengiz hayat srdren, alar ncesinin denizine bakmakta olduuma inanmam engelleyen her ey, hatta bana bu sisler ve frtnalar sahilini, evrensel yazn sradanlyla bozuyormu, sadece bir ara boluk, mzikte es denilen eyin karlym gibi gelen parlak, gneli gnler. Oysa imdi bana terslik gibi gelen, gzelliklerin dnyasnda yeri yokmu gibi gelen, kt havalard; beni bylesine coturan eyi gerekte bulmay ok

istiyor ve falezin tepesinden Elstir'in tablosundaki mavi glgelerin aynlarn grebilmek iin, havann gzel olmasn diliyordum. Zaten artk yolda da eski gnlerdeki gibi ellerimi gzme siper etmiyordum; o gnlerde, tabiatn, insann ortaya kndan ncesine ait, o gne kadar fuarlarda, apkaclarda skntdan esnememe sebep olan btn o tatsz endstriyel gelimelerle elikili bir hayat olduunu dnr, denizin sadece buharl bir geminin bulunmad ksmn grmeye alrdm; bylece denizi ok eski, karadan ayr olduu alardan kalma, en azndan Yunan uygarlnn ilk asrlarndan kalma bir deniz olarak grebilir, "stat Leconte"un, Bloch'un ok sevdii msralarn itenlikle tekrarlayabilirdim: Gittiler, mahmuzlu kadrgalarn Krallar Ve srklediler frtnal denizde, yazk, Kahraman Ellas'n gr sal erkeklerini. Artk apkaclar haki grmem mmkn deildi; Elstir, apkaclarn bitmi bir apkann kurdele veya tylerine son bir dokunularn, son bir okaylarn, o zarif hareketi resme aktarmann, kendisi iin cokeylerin hareketlerini aktarmak kadar ilgin olduunu sylemiti nk (Albertine buna baylmt). Ne var ki apkaclar iin Paris'e, at ve yelken yarlar iin de Balbec'e dnm beklemek zorundaydm; ilk yarlar gelecek yl yaplacakt. Beyaz keten giysili kadnlarn bulunduu bir tekne bile bulunmaz olmutu. Evlerinde yemek yediim iin selamlamak zorunda olduum Bloch kz kardelerle sk sk karlayorduk. Arkadalarm onlar tanmyordu. "Benim Yahudi kzlarla

oynamam yasak," diyordu Albertine. Cmlenin sonunu duymadan bile, Albertine'in "Yahudi" kelimesini vurgulayndan, sofu ailelerin kzlar olan, herhalde Yahudilerin Hristiyan ocuklar boazladklarna inanmakta glk ekmeyen bu gen burjuvalarn, seilmi kavme sevecen duygular beslemediklerini anlamak mmknd. "Ayrca arkadalarnzn pek pespaye bir grnts var," derdi Andre, arkadam olmadklarn gayet iyi bildiini ifade eden bir tebessmle. "Kavme ilikin her ey gibi," diye cevap verirdi Albertine, tecrbeli bir insann ar edasyla. Doruyu sylemek gerekirse, hem ar giyimli, hem yar plak olan Bloch kz kardeler, baygn, kstah, atafatl ve pasakl halleriyle pek ho bir izlenim yaratmyorlard. Henz on be yandaki bir kuzinleri ise, Mlle La'ya gsterdii hayranlkla Casino'da imekleri zerine ekiyordu; baba Bloch Mlle La'nn oyunculuk yeteneini ok beeniyor, ancak bu hayranl, zellikle erkekler tarafndan pek paylalmyordu. Baz gnler evredeki iftlik-restoranlardan birinde akamzeri kahvalts ederdik. Bu iftliklerin adlar Les corres, Marie- Thrse, La Croix d'Herland, La Bagatelle, Californie ve Marie-Antoinette'ti. Kk etenin setii, sonuncusuydu. Bazen de bir iftlie gideceimize falezin tepesine kadar tr manr, tepeye vardmzda imenlerin zerine oturup sandvi ve pasta paketimizi aardk. Arkadalarm sandvi yemeyi tercih ederler, benim sadece, ekerden kck gotik ekillerle sslenmi bir ikolatal pasta veya kaysl tart yememe hayret ederlerdi. Sebebi, ester peyniri ve salatal sandvile, bu cahil ve yabanc gdayla, syleyecek bir eyimin olmamasyd. Oysa pastalar bilgili, tartlar gevezeydi. Birincide yle kremal, yavan

iltifatlar, ikinci- deyse yle bir meyve serinlii vard ki, Combray hakknda, Gilberte hakknda, sadece Combraydeki Gilberte deil, onlarla karlatm ay davetlerini veren Paris'teki Gilberte hakknda da ok ey bilirlerdi. Lonie Hala'nn, Franoise kendisine bir gn Aleddin'in Sihirli Lmbas'n, bir baka gn Ali Baba ve Krk Haramiler'i, bir dierinde Gemici Sindbad'n Btn Hazineleriyle Basra'da Gemiye Binii'ni getirdike, konularyla kendisini oyalayan Binbir Gece Masallar resimli pasta tabaklarn hatrlatrlard bana. O tabaklar tekrar grmeyi ok istiyordum, ama bykannem nerede olduklarn bilmiyordu; zaten onlarn kyden alnm, adi tabaklar olduklar kansndayd. Ama hi nemli deildi; Champagne ilinin gri Combray'sinde, o tabaklarn rengrenk kenar ssleri, i ie geerdi; tpk siyah kilisedeki oynak tal vitraylar gibi, odamn loluunda sihirli fenerden yansyan grntler gibi, garn ve illeraras demiryolunun nndeki sar dniekleri ve ran leylaklar gibi, bykhalamn karanlk, taral yal hanm odasndaki eski in porseleni koleksiyonu gibi. Falezin tepesinde yere uzandmzda, artk nmde sadece ayrlar, onlarn zerinde de, Hristiyan fiziinin yedi g deil, st ste sadece iki tanesi grnrd; biri daha koyu - deniz - stnde de daha ak olan ikinci gkyz. Kahvaltmz eder, ben yanmda, arkadalarmdan herhangi birinin houna gidebilecek kk bir hatra eyas getirmisem, bir anda kzaran yar effaf ehreye sevin yle ani bir iddetle dolard ki, bu sevinci tutmaya azn gc yetmez, sevince yol vermek iin bir kahkaha patlatrd. Arkadalarm etrafmda epeevre dizili olurdu; birbirlerine yakn ehrelerin arasndaki

hava boluu, mavi patikalar izerdi; bir gl bahesinde, bahvann aralarnda gezinebilmek iin at boluklar gibi. Yiyeceklerimiz bittikten sonra, eskiden olsa skc bulacam, bazen "A Kapy Bezirgnba" veya "Tp" kadar ocuksu, ama artk dnyalar verseler vazgeemeyeceim oyunlar oynardk; bu gen kzlarn yzlerini hl krmzya boyayan, benim geride brakm olduum genliin tan kzll, nlerindeki her eyi aydnlatyor, hayatlarnn en kk ayrntlar bile, kimi primitiflerin aklc resimlerindeki gibi, altn ltl bir zemin zerinde beliriyordu. Bu gen kzlarn ehreleri bile, byk lde afan puslu kzllna karm, asl hatlar henz ortaya kmamt. Grlen tek ey, altnda birka yl sonraki profilin seilemedii, ho bir renkti. Bugnk profilin hibir kesin yan yoktu, olsa olsa, tabiatn bu ekilde anma nezaketini gsterdii, lm bir aile byne anlk bir benzeyi olabilirdi. Artk bekleyeceimiz bir eyin olmad, bedenin hibir srpriz vaat etmeyen bir kprtszla gmld, yaz ortasnda aalarda kuru yapraklar grr gibi, hl gen olan yzleri evreleyen salarn dkldn veya aardn grnce btn umudumuzu kaybettiimiz an, o kadar abuk gelir ve o gneli sabah vakti o kadar ksadr ki, ancak ok gen kzlar, tenleri deerli bir hamur gibi hl mayalanan kzlar sevebiliriz. Bu kzlar, kendilerine egemen olan geici duygunun dur- mamacasna yourduu esnek bir madde ynndan baka bir ey deillerdir. Diyebiliriz ki, her biri srasyla neenin, genlik ciddiyetinin, sevimliliin, aknln, ak, eksiksiz, ama kac bir ifadeyle biimlenmi, kk birer heykelidir. Bu esneklik, bir gen kzn bize gsterdii nazik ilgiye ok byk bir eitlilik ve by ka zandrr. Hi phesiz, bu ilgi, kadnda da vazgeilmez bir

gerekliliktir; bizden holanmayan veya holandn belli etmeyen kadn, gzmzde skc bir tekdzelie brnr. Ama bu kibarlklar, belli bir yatan sonra, artk hayat mcadelesinin sertletirdii, temelli sava veya esrik kld bir ehrede, gevek dalgalanmalara yol amaz. lk trden olan ehreler - kadn kocasna boyun ediren itaatin srekli basksyla - bir kadndan ok, bir askerin ehresine benzerler; annenin her gn ocuklar uruna yapt fedakrlklarn yonttuu ikinci trden ehreler ise, birer havari ehresidir. Sadece giysileriyle cinsiyetlerini ele veren kimi kadnlarn ehreleriyse, yllarn badirelerinden ve frtnalarndan sonra, yal bir deniz kurdunun ehresi olur. Pek tabii, bir kadn sevdiimizde, bize gsterdii ilgi, onun yannda geirdiimiz saatlere yeni byler katmaya devam edebilir. Ama bizim iin her defasnda farkl bir kadn deildir. Neesi, deimeyen bir ehrenin dnda kalr. Fakat tam katlama, ilkgenlikten sonra gerekleir; bu yzden de gen kzlarn yanndayken, tabiatn temel glerinin denizde seyrettiimiz srekli elencesini hatrlatan deiken bir mcadele iinde oynaan ve durmadan deien ekillerin grntsnn verdii tazelenme duygusunu yaarz. Arkadalarmla bir "yzk oyunu" veya "bilmece oyunu" uruna feda edebildiim, sadece bir leden sonra daveti veya Mme de Villeparisis'yle bir gezinti deildi. Robert de SaintLoup, ben Doncieres'e gidip kendisini ziyaret etmediim iin yirmi drt saatlik bir izin istediine ve iznini Balbec'te geireceine dair birok kez haber gndermiti. Her defasnda, tam da o gn bykannemle birlikte yaknda bir yere, bir aile ziyaretine gitmek zorunda olduum bahanesiyle, gelmemesini rica etmitim mektuplarmda. Herhalde teyzesinden, aile

ziyaretlerinin ne olduunu ve bykanne roln bu durumda kimlerin oynadn renince, hakkmda olumsuz bir hkme varmt. Oysa belki de btn gnm bu bahede geirmenin zevki uruna, yalnz sosyete zevklerini deil, dostluun da zevklerini feda etmekte haksz deildim. Kendisi iin yaama imknna sahip olan insanlar - her ne kadar bunlarn sanat olduklarn, benimse asla sanat olamayacam uzun zamandr biliyorduysam da - kendileri iin yaama sorumluluunu da tarlar; oysa dostluk, bu sorumluluktan bir muafiyet, kendinden feragattir. Dostluun ifade tarz olan konumann kendisi bile, bize bir ey kazandrmayan, yzeysel bir sayklamadr. Hayatmz boyunca konuup, bir dakikalk bir boluu srekli tekrarlamaktan baka bir ey yapmam olabiliriz; oysa tek bana yaplan yaratc sanat almasnda dncenin izledii yol, derinlemesinedir; gerek bir sonu elde etmek istiyorsak, daha zahmetli olmakla birlikte, ilerleme kaydedebileceimiz, bize kapal olmayan tek yndr bu. Ayrca dostluk, konuma gibi faziletten tamamen yoksun olmakla kalmayp, son derece zararldr da. Gelime yasas tamamen isel olanlarmzn, dostlarnn yanndayken duymamalar imknsz olan o sknty, yani derinliklerde keif yolculuuna devam edecek yerde kendi yzeyinde kalmann skntsn, tek bamza kaldmzda dostluun bizi ikna etmesi sonucu, dzeltir, dostumuzun syledii szleri duygulanarak hatrlar, onlar deerli bir katk olarak grrz; oysa biz, dardan talarn eklenebilecei binalara deil, dallarnn bir sonraki budan, yapraklarnn bir st tabakasn kendi zsuyundan oluturan aalara benzeriz. Saint-Loup kadar iyi, akll, aranan bir insan tarafndan sevildiim, takdir edildiim iin kendimi kutladmda, zekm, zmem gereken

kendi bulank izlenimlerime deil de arkadamn szlerine ynelttiimde, bu szleri kendi kendime tekrarlayarak iimizde yaayan ve dnme ykmz stne ykmaktan daima holandmz teki bene tekrarlatarak - gerekten tek bama olduumda sessizce kovaladm gzellikten farkl, ama Robert'e, kendime ve hayatma daha fazla deer verecek bir gzellii onda bulmaya altmda, kendi kendime yalan sylyor, gerekten geliip mutlu olabileceim yndeki gelimeyi durduruyordum. Byle bir dostla beraberliimde, martlarak yalnzlktan korunduumu, onun iin kendimi merte feda etmeye istekli olduumu dnyor, sonu olarak, kiiliimin gelimesini imknsz gryordum. Bu gen kzlarn yanndayken ise, aksine, aldm zevk bencilce olsa da, en azndan aresiz bir yalnzlk iinde olmadmza bizi inandrmaya alan ve sohbet ettiimiz srada konuann biz olmadn, o srada kendimizi bakalarndan farkl bir benlie gre deil, bakalarna benzemek zere ekillendirdiimizi kendimize itiraf etmemize engel olan yalan zerine kurulu deildi. Kk etedeki gen kzlarla aramda geen konumalar pek ilgin deildi; zaten seyrek ve benim tarafmdan uzun sessizliklerle blnen konumalard. Bu, onlar seyrederken aldm zevki dinlerken de almam, her birinin sesinde renkli bir tablo kefetmemi engellemiyordu. Cvldamalarn byk bir hazla dinliyordum. Sevmek, semeyi, ayrt etmeyi kolaylatrr. Bir ormandaki ku merakls, sradan insann birbirine kartrd, her kuun kendine has cvltsn derhal ayrt eder. Gen kz merakls, insan seslerinin ok daha eitli olduunu bilir. Her biri, en zengin enstrmandan daha fazla nota ierir. Bu notalar gruplandrabilecei bileimler ise, sonsuz kiilik eitleri kadar

bitmez tkenmezdir. Kz arkadalarmdan biriyle sohbet ederken, kiiliinin zgn, ei bulunmayan tablosunun, ehresinin kvrmlar kadar ses tonundaki deiiklikler tarafndan da, ustaca izildiini ve bana zorla kabul ettirildiini, tek bir kendine has gerein iki ayr planda, iki grnm tarafndan ifade edildiini fark ediyordum. Kukusuz yz hatlar gibi sesin izgisi de henz sabitlenmemiti; her ikisi de deiecekti daha. Nasl ki ocuklar, yetikinlerde mevcut olmayan, st sindirmelerini kolaylatran bir salgya sahipse, bu gen kzlarn cvltsnda da, kadnlarda olmayan notalar vard. Ve bu zengin enstrman dudaklaryla, Bellini'nin kk algc meleklerinin, yine sadece ve sadece genlie vergi olan dikkatiyle, evkiyle alyorlard. Zamanla bu gen kzlar en basit eylere bir by katan o cokulu inan vurgusunu mesela Albertine'in otoriter bir tonda yapt kelime oyunlarn kklerin aknlkla dinleyip sonra bir haprn kar koyulmaz iddetiyle glme krizine tutulmalar, mesela Andree'nin, oyunlarndan da daha ocuksu olan okul devlerinden bahsederken brnd, esasen ocuka ciddiyet - kaybedeceklerdi; o srada szleri, henz iirin mzikten ayrmam olduu antik alarda, msralarn farkl notalarla okunuu gibi, ayr perdelerde kard. Her eye ramen, bu gen kzlarn sesleri imdiden bu kk insanlarn her birinin hayat hakkndaki nyarglarn aka belirtiyordu; bu nyarglar yle kiiseldi ki, birisi iin, "her eyi akaya alr," dieri iin "iddialarnn ard arkas kesilmez," bir ncs iin, "beklenti dolu bir tereddt iindedir," demek, ar bir genelleme olurdu. Yzmzn hatlar, alkanlkla kesinlik kazanm hareketlerden baka bir ey deildir. Tabiat, Pompei faciasnda olduu gibi, bir perinin bakalamnda olduu gibi,

bizi allm hareketimiz esnasnda kprtszlatrmtr. Ayn ekilde sesimizdeki tonlamalar da hayat felsefemizi, olaylar konusunda her an sylediimiz eyleri ierir. phesiz bu hatlar sadece bu gen kzlara ait deildi. Anne babalarna da aitti. Kii, kendisinden daha genel bir eyin iinde bulunur. Bu bakmdan dnldnde, anne ve baba sadece yzn ve sesin hatlar olan allm hareketi deil, neredeyse bir tonlama kadar bilinsiz ve derin olan, bir tonlama gibi, bir dnya grn ifade eden belirli konuma biimlerini ve benimsenmi cmleleri de ocuklarna aktarrlar. unu da belirtmek gerekir ki, anne babalar baz ifadeleri gen kzlara ancak belirli bir yata, genellikle kadn olduktan sonra aktarr lar. Bu ifadeler bir kenarda tutulur. Mesela Elstir'in bir arkadann tablolarndan sz ediliyorsa, hl salarn topuz yapmayan Andre, annesinin ve evli olan ablasnn kulland, "ok ho bir erkekmi," ifadesini kullanamazd. Ama PalaisRoyal tiyatrosuna gitme izniyle birlikte, buna da izin verilecekti ileride. Albertine, ilk komnyon ayininden getiinden beri, teyzesinin bir arkada gibi, "Bence korkun olurdu," diyordu. Armaan olarak bir de, ilgileniyormu gibi grnmek ve ahsi bir fikir edinmeye abalamak amacyla, syleneni tekrarlatma alkanln vermilerdi Albertine'e. Bir ressamn resimlerinin veya evinin gzel olduu sylendiinde, "Ya! Resimleri gzel demek? Ya! Evi gzel demek?" derdi. Son olarak da, aile mirasndan daha genel bir lezzet vard ki, seslerini aldklar, tonlamalarnn bile tuzana dt memleketlerine, doduklar ile balyd. Andre pes bir notay serte nlattnda, ses organnn Prigord telinden ahenkli bir ses kmamas mmkn deildi, zaten bu da yznn gneyli hatlaryla mthi bir uyum iindeydi; Rosemonde'un bitmez

tkenmez ocukluklarna ise, yznn hamuru ve kuzeyli sesi, yetitii ilin hafif aksanyla karlk verirdi. Bu ille, gen kzn ini klar belirleyen mizac arasnda gzel bir diyalog iitirdim. Uyumazlk deil, diyalog. Gen kzla memleketini birbirinden kimse ayramazd. Gen kz, memleketidir. Zaten yerel malzemenin kendisini kullanan deha zerindeki diriltici tepkimesi, eserin kiiselliini azaltmaz; eser, ister bir mimarn, ister bir marangozun, ister bir mzisyenin eseri olsun, sanatnn kiiliinin en ince hatlarn ayn titizlikle yanstr; nk sanat Senlis'nin deirmentan veya Strasbourg'un krmz kumtan yontmak zorunda kalmtr; dibudan boumlarn dikkate almtr; bestesinde seslerin olanaklarn ve snrlarn, fltn ya da viyolann imknlarn gz nnde bulundurmutur. Bunlarn farkna varyordum; oysa o kadar az konuuyorduk ki! Mme de Villeparisis'yle veya Saint-Loup'yla olsam, hissettiim zevkten ok daha fazlasn szlerimle ifade ederdim; onlardan ayrldmda, yorgun olurdum; oysa bu gen kzlarn arasnda uzanrken, aksine, hislerimin doluluu szlerimizin yoksulluundan, ktlndan kat kat stnd ve kprtszlmdan, sessizliimden, mutluluk dalgalar halinde tayor, dalgalarn prts bu taze gllerin dibine sokuluyordu. Btn gn bir iek veya meyve bahesinde dinlenen nekahet dnemindeki bir hastann tatl tembelliini oluturan yzlerce kk ayrntya bir iek veya meyve kokusu nasl damgasn basarsa, benim iin de, bu gen kzlarda, baklarmn arad ve tatll sonunda iime nfuz eden renk ve koku, ayrntlara damgasn vurmutu. zmler de ayn bu ekilde gnete tatlanrlar. Bu basit oyunlar, ar devamllklaryla, tpk deniz kenarnda yatp tuzu soluyan,

gnete yanan insanlar gibi, bende bir geveme, mutlu bir tebessm, gzlerime bile hkim olan belli belirsiz bir badnmesi yaratrd. Ara sra kzlardan birinin yakn ilgisi, bir sreliine dierlerine olan arzumu uzaklatran gl titreimler yaratyordu bende. Mesela Albertine bir gn, "Kalemi olan var m?" diye sormutu. Andre kalem, Rosemonde kt vermi, Albertine, "Kk hanmlar, yazdm okumanz yasaklyorum," demiti. Kd dizlerinin zerine koyup her harfi zenle yazdktan sonra, "Dikkat edin, kimse grmesin," diyerek bana uzatmt. Ben de katlanm kd ap bana yazd u szleri okumutum: "Sizi ok seviyorum." Sonra, heyecanl ve ciddi bir tavrla Andre ve Rosemonde'a dnp, "Ama ben sama sapan eyler yazacama, Gisle'den bu sabah aldm mektubu gstereyim size," diye haykrd. "Delirdim herhalde; cebimde duruyor, stelik ok da iimize yarayabilir." Gisle arkadana, tekilere de gstersin diye, diploma snav iin yazd kompozisyonu aynen aktarmas gerektiini dnmt. Gisle'e verilen iki konu, Albertine'in seenekler konusundaki korkularn bile amt. Konulardan biri, "Sophokles Cehennem'den Racine'e mektup yazp Athalie'nin urad baarszlk konusunda kendisini teselli eder" idi; dieriyse, "Mme de Svign'nin, Estherin ilk temsilinden sonra, Mme de La Fayette'e mektup yazp orada olmayna ne kadar zldn belirttiini farzedin." Gisle ise, herhalde mmeyyizleri duygulandran bir gayretkelikle bu iki konudan daha zor olan birinciyi semi ve o kadar iyi ilemiti ki, yirmi zerinden on drt alm ve jri tarafndan tebrik edilmiti. spanyolca snavnda "uvallamasaym", "pekiyi" derece alacakm. Gisle'in

kopyasn gnderdii kompozisyonu Albertine derhal bizlere okudu; nk kendisi ayn snava girmeden nce, hepsinden ok daha alkan olduundan, kendisine ipular verebilecek olan Andre'nin fikrini almay ok istiyordu. "Gisle ok anslym," dedi Albertine. "Franszca hocas burada tam da bu konuyu altrmt ona." Gisle tarafndan kaleme alman Sophokles'ten Racine'e mektup, yleydi: "Sevgili dostum, sizinle ahsen tanmak erefine nail olmadm halde size yazdm iin beni mazur grn; ne var ki Athalie adl yeni trajediniz, benim naiz eserlerimi mkemmelen incelemi olduunuzu ortaya koyuyor. Bu eserde yalnz kahramanlar iin, oyunun balca kiileri iin deil, yaplan yorumlara baklrsa Yunan tragedyasnda fena durmayan, ama Fransa'da byk bir yenilik olan korolar iin de, btn itenliimle diyebilirim ki, byleyici msralar yazmsnz. Ayrca o mahir, zenli, byleyici, ince, zarif yeteneinizin ulat g iin de sizi tebrik ederim. Bir Atalya'y, bir Yehoyada'y rakibiniz Corneille bundan daha baaryla canlandramazd. Karakterler kuvvetli, olaylarn rgsyse sade ve salam. Sebebi ak olmayan bir tragedya; bunun iin sizi yrekten kutlarm. En nl vecizeler bile her zaman doru olmayabilirler. Size bir rnek vermek isterim: Tutkunun duygulu tasvirinden geer Kalbe giden en emin yol. Oysa siz, korolarnzdan taan din duygularn da ayn derecede dokunakl olabileceini gsterdiniz. Kitlelerin kafas karm olabilir, ancak konunun erbab hakknz teslim ediyor. Sevgili meslektam, size iletmeyi zellikle arzuladm

hararetli tebriklerimin yansra, en derin hrmetlerimi de kabul etmenizi rica ederim." Albertine kompozisyonu okuduu sre boyunca gzleri hep l ld. "nsann kopya ekmi diyesi geliyor!" diye haykrd bitirdiinde. "Gisle'in byle bir kompozisyon dktrebilecei hi aklma gelmezdi. Sonra o alnt yapt msralar! Nereden arm olabilir acaba?" Albertine'in hayranl, hedefi deimi olmakla birlikte, giderek artt ve Andre'nin konumasn dikkati bir an bile dalmadan, batan aa, "gzleri falta gibi" alm halde dinledi; en bykleri ve en bilgilileri olarak fikri sorulan Andre, nce Gisle'in kompozisyonundan biraz alayl bir tonda sz etti, sonra da, gerek bir ciddiyeti pek gizleyemeyen bir hafiflikle, ayn mektubu kendi ifadesiyle batan yazd. "Fena deil," dedi Albertine'e, "ama senin yerinde olsam ve bana da ayn konuyu verseler (olabilir, ok sk verilen bir konu nk), ben bu ekilde yazmazdm. Ne yapardm, anlataym. Bir kere, Gisle'in yerinde olsam, acele etmez, nce ayr bir kda bir plan karrdm. lk satrda, soru ve konunun aklamas; sonra gelitirilecek ana fikirler; son olarak da, deerlendirme, slup ve sonu. Byle bir zetten yola klrsa, nereye varlaca da belli olur. Bak Titine, Gisle daha konuyu belirlerken, daha dorusu, mektup olduuna gre konuya girerken, hata yapm. Sophokles XVII. yzylda yaayan bir adama mektup yazarken 'sevgili dostum' dememeliydi." "Doru ya, 'sevgili Racine' dedirtmeliydi!" diye hararetle atld Albertine. "ok daha iyi olurdu." "Hayr," diye cevap verdi Andre biraz alayl bir tonda, '"muhterem beyefendi,' demeliydi. Ayn ekilde kapan cmlesi olarak da una benzer bir ey yazmalyd: 'Muhterem beyefendi,' (ya da en fazla, 'beyefendiciim,') yksek msa-

adelerinize snarak, naiz hizmetlerimin daima emrinizde olduunu ifade etmek isterim.' Ayrca Gisle korolardan Athalie'de bir yenilik olarak sz etmi. Esther'i ve pek mehur olmayan iki trajediyi unutmu; hoca bu sene tam da o trajedileri ilemiti; yani hoca hi azndan drmedii iin, srf bu oyunlarn adn anmak bile, geer not garantisi olabilir. Bu iki trajedinin biri Robert Garnier'nin Yahudi Kadnlar', teki de Montchrestien'n Aman'dr." Andre bu iki ismi verirken iyilikle dolu bir stnlk duygusunu gizleyemeyip zarif bir tebessmle ifade etti. Albertine kendini daha fazla tutamayp, "Andre, insan allak bullak ediyorsun!" diye bard. "u iki trajedinin adn yaz bana. Dnsene! Bana da ayn konu gelse, szlde bile olsa hemen bu adlar sayar, mthi pu an kazanrm." Ama daha sonra Albertine Andre'den ne zaman yazmak zere o iki oyunun adn sylemesini istediyse, bilgili arkada her defasnda unutmu gibi yapt ve asla hatrlamad. "Ayrca," diye devam etti Andre, kendinden daha ocuksu olan arkadalarna kar belli belirsiz bir kmsemeyle, ama yine de takdir edilmekten memnun, kompozisyonu nasl yazacana, belli etmek istemedii kadar nem vererek, "Sophokles'in Cehennem'de her eyden haberdar olmas beklenir. Dolaysyla Athalie'nin kitlelere deil, Gne-Kral'a ve birka imtiyazl saraylya temsil edildiini de bilmesi gerekir. Gisle'in bu balamda, konunun erbabnn takdiri konusunda syledii hi fena deil, ama tamamlanabilir. lmsz olan Sophokles pekl kehanet yeteneine sahip olabilir, Voltaire'e gre Athalie'nn, 'yalnz Racine'in deil, insan akimin aheseri' olacan haber verebilir." Albertine arkadan aznn iine girecekmi gibi dinlemekteydi. Gzbebekleri alev alevdi. Rosemonde'un oyuna balama nerisini mthi knayarak

reddetti. "Son olarak da," dedi Andre, ayn aldrsz, rahat, biraz alayl ve olduka gvenli tonda, "Gisle bata acele etmeden gelitirecei ana fikirleri not etmi olsayd, benim yapacam eyi belki dnr, Sophokles'in ve Racine'in korolarndaki din ilham karlatrr, aralarndaki fark ortaya koyard. Ben olsam, Racine'in korolarnn Yunan tragedyasndaki gibi din duygularla ykl olmakla birlikte, tanrlarn ayn tanrlar olmadn syletirdim Sophokles'e. Yehoyada'nn tanrsyla Sophokles'in tanrs arasnda hibir balant yoktur. Bu da doal olarak gelime blmnn bitiminde sonuca gtrr bizi: 'nanlarn farkl olmasnn ne nemi var?' Sophokles bu konu zerinde durmakta tereddt ederdi. Racine'in din duygularn incitmekten korkar, araya Port-Royal'deki ustalar hakknda birka kelime sktrp meslektan, iir dehasnn varm olduu doruktan tr kutlamay tercih ederdi." Takdir ve dikkat Albertine'e yle bir hararet vermiti ki, boncuk boncuk terlemekteydi. Andre, dii bir zppenin glmseyen serinkanlln korumaktayd. "Mehur eletirmenlerden birka alnt eklemek de fena olmaz," dedi, oyuna koyulmadan nce. "Evet," diye cevap verdi Albertine, "bunu sylemilerdi. Genellikle en ok tavsiye edilenler SainteBeuve ve Merlet'nin yorumlan, yle deil mi?" 'Tam olarak yanldm syleyemem; Merlet ve Sainte-Beuve fena olmaz. Ama zellikle Deltour ve Gascq-Des-fosss'den alnt yapmak gerekir," dedi Andre ve Albertine'in btn yalvarmalarna ramen teki iki ismi yazmaya yanamad. Ben bu arada Albertine'in bana vermi olduu kk bloknot sayfasn dnyordum: "Sizi ok seviyorum." Bir saat sonra, Balbec'e giden, bana gre biraz fazla dik yollardan aa

indiimiz srada, hikyemi Albertine'le yaayacam sylyordum kendi kendime. Genellikle k olduumuzu bize gsteren belirtiler btnnn zelliklerini tayan ruh hah, mesela kzlardan biri haricinde hibir ziyareti iin beni uyandrmamalar yolunda otele verdiim talimatlar, (gelecek olan hangisi olursa olsun) kzlar beklerkenki kalp arpntlar, byle bir gnde beni tra edecek bir berber bulamamsam, Albertine, Rosemonde veya Andre'nin karsna irkin kmak durumundaysam duyduum fke, kh birine, kh bir bakasna ynelik olarak yeniden doan bu ruhsal durum, ak dediimiz eyden ok farklyd; hayatn, tabir caizse ferdiyetin, deiik organizmalar arasnda blld bitkimsi hayvanlarn hayat insan hayatndan ne kadar farklysa, o kadar farklyd. Ancak, doabilimden rendiimize gre, byle bir hayvansal organlama gzlemlenebilirdir; bizim kendi hayatmz da, biraz daha gelimi olmakla birlikte, sonra terk edecek de olsak gemek zorunda olduumuz, eskiden tasavvur bile edemediimiz ruh hallerinin gereklii konusunda en az o kadar aydnlatcdr; benim ayn anda birok gen kz arasnda bltrlm ak halim de buna bir rnekti. Bu ak iin blnm deil, blnmez demek daha doru olur; nk genellikle, herkesten farkl olarak benim en ok zevk aldm ey, ertesi gn ayn zevki tekrar yaama umudunu, hayatimin en byk mutluluu haline getirecek kadar balanmaya baladm ey, bu gen kzlar topluluuydu; bir btn olarak, falezin stnde geirilen o le sonralar, o rzgrl saatlerde, bir imen eridinin zerinde Albertine, Rosemonde ve Andree'nin, hayalimi coturan grntleriydi; stelik bu kzlardan hangisi yznden bu yerlerin benim iin bu kadar

deerli olduunu ve en ok hangisini sevmek istediimi de, sorsalar syleyemezdim. Bir akn balangcnda, tpk sonunda da olduu gibi, ballmz bu akn nesnesiyle snrl deildir; ak douracak olan sevme arzusu (daha sonra da akn brakt an), birbirinin yerine geebilen gzelliklerden - bazen sadece doann, yemek dknlnn, bir evin gzelliklerinden - oluan bir blgede haz iinde dolar; bu gzellikler, hibirinin yannda kendini yabanc hissetmemesini salayacak kadar da uyum iindedirler. Zaten gzellikler karsnda henz alkanln getirdii bkknl edinmemi olduum iin, onlar grme, yani onlarla her karlatmda derin bir aknlk yaama melekesine sahiptim. phesiz bu aknlk ksmen, grdmz kiinin bize o srada yeni bir yzn gstermesinden kaynaklanr; ama bunlarn her biri o kadar eitlidir, ehresinin ve vcudunun hatlar o kadar boldur ki, o insann yanndan ayrldmzda, hatramzn keyf basitliinde bu hatlarn pek azn bulabiliriz; hafzamz dikkatimizi ekmi olan bir zellii seerek tecrit edip abartt, bize uzun boylu gelen bir kadn, boyun ar uzun olduu bir eskiz, pembe ve sarn grnm olan bir kadn tam bir "pembe-altn armoni" haline getirdii iin, o kadn tekrar grdmzde, bu zelliini dengeleyen dier btn unutulmu zellikleri, anlalmaz karma- klklaryla bizi kuatr, boyu ksaltr, pembeyi bastrr, aradmz yegne zelliin yerine bakalarn koyar; bu zellikleri ilk defasnda da grdmz hatrlar ve bunlar tekrar grmeyi beklemeyiimizi anlayamayz. Hatrladmz, karlaacamz sandmz, bir tavuskuudur, oysa karmza bir gelincik iei kar. Bu kanlmaz aknlk, tek aknlk da deildir stelik; bunun yansra bir aknlk daha vardr ki,

hatrann stilizasyonlaryla gerek arasndaki farktan deil, geen sefer grdmz kiiyle, bugn bize baka bir adan, baka bir ynn gsteren kii arasndaki farktan kaynaklanr. nsan yz, gerekten de bir dou dini tanrs gibi, ayr dzeylerde yan yana gelmi, hepsi bir anda grlemeyen bir ehreler kmesi gibidir. Yine de aknlmz byk lde, karmzdaki insann bir yandan da ayn ehreyi sergilemesinden kaynaklanr. Bize kendimiz dnda bir varlk - isterse bir meyvenin tad olsun tarafndan verilen her eyi batan yaratmamz yle byk bir aba gerektirir ki, bir izlenimi edindiimiz anda yava yava hatra iniinden aa kaymaya balar, hi farkna varmadan ksa srede ilk duygumuzdan uzaklarz. yle ki, her yeni grme, bizi daha nce pekala grdmz eye geri gtren bir tr dzeltmedir. Daha nce grdmz eyi unutmuuzdur bile; nk birini hatrlamak denen ey, aslnda unutmaktr. Ama hl grebildiimiz srece, unutulan hat karmza kt anda tanrz, yolunu arm olan izgiyi dzeltmek zorunda kalrz; ite deniz kysndaki gzel kzlarla her gnk bulumalarm benim iin ylesine saaltc ve yumuatc klan srekli ve tkenmeyen srpriz de, keiflerden olduu kadar, belirsiz anlardan da oluuyordu. Bu gen kzlarn benim iin anlamnn, hibir zaman tam sandm gibi olmayan ve bir sonraki bulumann beklentisinin, bir nceki beklentiye deil, son grmenin hl heyecann koruyan ansna benzemesine yol aan anlamnn bende yaratt arpnt da buna eklenecek olursa, her gezintinin dncelerimde keskin bir yn deiikliine sebep olmas anlalabilir; stelik bu deiiklik, odamda yalnzken, sakin kafayla izebildiim ynde olmazd katiyen. O yn, kafam beni

allak bullak eden ve iimde uzun sre yanklanacak olan szlerle ar kovan gibi uuldayarak odama dndmde unutulmu, terk edilmi olurdu. Her insan, kendisini artk grmediimiz zaman yok olur; sonra bir daha grndnde, yeni bir yaratdr artk; bir ncekinden, belki de ncekilerin hepsinden farkldr. nk bu yaratlarda en az iki eit mevcuttur. Canl bir bak, atlgan bir tavr hatrlyorsak, kanlmaz biimde bir dahaki grmede adeta baygn bir profil, dalgn bir yumuaklk, bir nceki hatrada ihmal ettiimiz eyler bizi artacak, yani neredeyse bir tek onlar dikkatimizi ekecektir. Hatramz yeni gerekle yzletiinde, hayal krklmz veya aknlmz belirleyecek olan, yanl hatrladmz bize haber vererek gerein dzeltilmesi gibi gelecek olan, budur. ehrenin bir nceki defa ihmal edilmi olan ve bu yzden de bu kez en arpc, en gerek, en dorultucu olan yn de, sras gelince tahayyl ve hatra konusu olacaktr. Bir daha grmeyi arzuladmz ey, baygn, yuvarlak bir profil, yumuak, dalgn bir ifade olacaktr. O zaman da gelecek sefere, bir kez daha o delici gzlerdeki, sivri burundaki, gergin dudaklardaki irade, arzumuzla nesnesi sand ey arasndaki sapmay dzeltecektir. Elbette arkadalarmla her grmemde tekrar bulduum ilk ve sadece fiziksel izlenimlere sadakatim, sadece yz hatlar iin geerli deildi; daha nce de grld gibi, seslerine de duyarlydm; ses belki daha da artcyd (nk ses, ehrenin sunduu benzersiz, haz dolu yzeyleri sunduu gibi, umutsuz pcklerin badnmesini yaratan ulalmaz uurumun bir parasdr ayn zamanda); arkadalarmn sesleri, her birinin kendini btnyle koyduu ve sadece kendisine ait olan kk bir algnn benzersiz sesine benzerdi. Bu seslerden birinin

unutmu olduum derin bir izgisini belirleyen tonlama, bir daha karma ktnda beni artrd. yle ki, her bulumada tam dorulua geri dnebilmek iin yapmak zorunda olduum dzeltmeler, hem bir izimcinin, hem de bir akortu veya an hocasnn yapaca dzeltmelerdi. Bir sredir bu gen kzlarn bende yayd deiik duygu dalgalarnn, her birinin dierinin genilemesine direnmesiyle birbirlerinin etkisini giderdikleri uyumlu ballk, yzk oyunu oynadmz bir leden sonra, Albertine lehine koptu. Falezin zerindeki kk bir korudaydk. Kk eteye yabanc, o gn ok kalabalk olmamz gerektii iin getirilmi iki gen kzn arasnda yerimi alm, Albertine'in yanndaki delikanly gptayla seyrediyordum; onun yerinde olsam, belki bir daha hi geri gelmeyecek olan bu beklenmedik dakikalar boyunca arkadamn ellerine dokunabileceimi, belki de bu sayede ok yol alabileceimi dnyordum. Zaten Albertine'in ellerine dokunmak, tek bana bile, phesiz douraca sonular olmadan da, benim iin byk bir zevk olurdu. Hayatmda grdm en gzel ellere sahip deildi oysa. Kendi arkada grubunda bile, Andree'nin zayf, ok daha ince ellerinin, adeta ayr bir hayat, Andree'nin emirlerine saygl fakat bamsz bir hayat vard; genellikle nnde, tembellikleri, uzun hayalleriyle, bir parman ani gerilileriyle, soylu tazlar gibi uzanrlard; Elstir de bu yzden bu ellerin birok eskizini yapmt. Bir tanesinde Andre ellerini atete styordu; o kta elleri iki sonbahar yaprann yaldzl duruluuna sahiptiler. Oysa Albertine'in daha etli olan elleri, kendilerini skan elin basncna bir an boyun eer, sonra direnir, ok deiik, zel bir duyum yaratrlard. Albertine'in elinin basnc, teninin pembe, hafif mora alan rengiyle uyumlu, haz veren bir yumuakla

sahipti. Bu basn, insana, Albertine'in iine, hislerinin derinliklerine nfuz ediyormu duygusu verirdi; bir muhabbet mrlts veya baz lklar gibi mstehcen olan glnn tns da ayn duyguyu yaratrd. Albertine, el skmann byk bir zevk verdii kadnlardand; o kadar ki, insan birbirleriyle karlaan gen erkeklerle kzlarn el skmasna izin verdii iin medeniyete minnet duyard. Nezaketin keyf detleri el skmann yerine baka bir hareket koymu olsayd, Albertine' in dokunulmaz ellerine, yanaklarnn tadn merak ettiim iddetle, bu ellerin temasm merak ederek bakardm hep. Ama yzk oyununda Albertine'in yannda olsaydm diye hayal ederken dndm, sadece ellerini ellerimin arasnda uzun sre tutmann hazz deildi; o ana dek utangalmdan dile getiremediim nice itiraf, nice ifaat, ellerin tazyikine emanet edebilirdim; te yandan onun da, yine ellerin tazyikiyle karlk vererek kabul ettiini bildirmesi son derece kolayd; ne mthi bir suortakl, ne ehvetli bir balang! Akm, onun yannda bu ekilde geireceim birka dakika iinde, kendisiyle tantmdan beri kaydettiinden daha byk bir ilerleme kaydedebilirdi. Bu dakikalarn fazla uzun srmeyeceini, yalanda sona ereceini, nk herhalde bu oyuna uzun sre devam edilmeyeceini, bir kere oyun bitti mi de, artk ok ge olacan hissediyor, yerimde duramyordum. Mahsus yzkle yakalandm; ortaya getikten sonra da, yzk geerken fark etmiyormu gibi yapp gzlerimle izleyerek Albertine'in yanndaki ocuun eline geecei an beklemeye baladm; Albertine ise kahkahalarla glmekteydi, oyunun heyecan ve neesiyle pespembeydi. Andre bizi evreleyen aalar bana

gstererek, "Sahiden de gzel ormandayz,"35 dedi; baklarndaki tebessm bir tek benim iindi ve oyun arkadalarmzn stnden geip gidiyordu adeta; sanki sadece biz ikimiz, iki ayr kiilie blnebilecek ve oyunla ilgili airane bir yorum yapabilecek kadar zekiydik. Andre espri inceliini isteksizce ark sylemeye kadar vardrd: "te buradan geti, orman gelincii, hanmlar, ite buradan geti, gzel ormann gelincii"; Trianon'a gidince XVI. Louis tarz bir davet vermeden edemeyen, bir arky, arknn iinde geen dekorda syletmenin ilgin olduunu dnen insanlar gibiydi. Bu konuyu dnme lksne sahip olsaydm, herhalde bu arknn icrasnda bir holuk bulamadm iin aksine, zlrdm. Ama aklm bambaka bir yerdeydi. Hem kz, hem de erkek oyuncular, aptallma, yz kapmayma armaya balamlard. Ben btn gzellii, kaytszl ve neesiyle Albertine'i seyretmekteydim; yz nihayet gereken elde kaptmda, hi tahmin etmediim halde benimle yan yana bulacakt kendisini; hi aklndan gemeyen, bilse sinirlenecei bir hile sayesinde. Albertine'in uzun salar oyunun heyecan iinde yar yarya zlm, bukleler halinde yanaklarna dklmt; salarnn koyu keskinlii, teninin pembesini daha da ok ortaya karyordu. "Laura Dianti'nin, Guyenne'l Eleanorun ve Chateaubriand'n ok sevdii torununun buklelerine sahipsiniz. Salarnz hep byle biraz salmalsnz," dedim kulana, ona yaklamak amacyla. Birden yzk Albertine'in yanndaki delikanlya geti. O anda atldm,
35

Franszca ad "gelincik" olan yzk oyunu, "Orman Gelincii" adl ark eliinde oynanr: "Ko gelincik ko/Orman gelincii hanmlar/Ko gelincik ko/Gzel ormann gelincii/te buradan geti/uradan geecek bir daha..."

ellerini hoyrata atm, yz kaptm; benim yerime dairenin ortasna gemek zorunda kald; ben de onun yerine, Albertine'in yanma getim. Daha birka dakika nce, bu delikanlnn ellerinin ipin zerinde kayarak ikide birde Albertine'in ellerini bulduunu grdke ona gpta ediyordum. imdiyse, sra bana gelmiken, bu temasn peinde koamayacak kadar ekingen, tadn alamayacak kadar heyecanl bir halde, kalbimin hzl ve sancl atlarndan baka bir ey hissetmiyordum artk. Bir ara Albertine dolgun ve pembe yzn bir mutabakat edasyla bana doru edi; ebeyi kandrmak, yzn olduu yne bakmasn engellemek iin, yzk kendisindeymi gibi yapyordu. Albertine'in baklarndaki imann bu hileyi hedeflediini hemen anladm, ama Albertine'in gzlerinde, ikimiz arasnda var olmayan, fakat o andan itibaren bana mmkn gibi gelen ve mthi haz alacam bir srrn, bir ittifakn, tamamen oyunun gerei olarak, yalandan bir suretini grmek beni allak bullak etti. Ben bu dnceyle kendimden geerken, Albertine'in elinin elimi hafife sktn, parmann, okarcasna benim parmamn altna kaydn hissettim ve ayn anda da, belli etmemeye alarak gz krptn grdm. Bir anda, o ana kadar benim iin bile grnmez olan bir sr umut, belirginlik kazand; "Oyundan yararlanarak beni sevdiini hissettirmeye alyor," diye dnerek mutluluun doruuna vardm anda, Albertine'in fkeli szleri beni bu doruktan aaya drd: "Alsanza unu, bir saattir vermeye alyorum." zntden bam dnerek ipi braktm, ebe yz fark etti, stne atlad, ben de tekrar ortaya gemek zorunda kaldm; ac iinde, etrafmda devam eden lgnca rondu seyrediyor, btn oyuncularn alayc seslenilerine karlk olarak, hi canm istemedii halde

mecburen glyordum; bu arada Albertine durmadan konuuyordu: "nsann can dikkat etmek istemiyorsa oynamaz, bakalarnn yenilmesine de sebep olmaz. Bundan sonra oyun oynayacamz gnler onu armayalm Andre, yoksa ben gelmeyeceim." Oyunda ok baarl olan ve "Gzel Orman" arksn syleyen, isteksizce ona katlan Rosemonde'un taklit ettii Andre, Albertine'in azarlarna teselli olarak, "ok grmek istediiniz Les Creuniers'ye iki adm mesafedeyiz," dedi bana. "Gelin, gzel, kk bir yoldan sizi oraya gtreyim; bu deliler sekiz yanda ocuklar gibi davranmaya devam etsinler." Andre bana ok nazik davrandndan, yolda yrrken, Albertine'le ilgili olarak, Albertine'e beni sevdireceini dndm her eyi ona syledim. Andre cevap olarak kendisinin de Albertine'i ok sevdiini, byleyici bulduunu syledi; buna ramen, arkadayla ilgili iltifatlarmdan holanmam gibiydi. Birdenbire, ukur, kk yolun ortasnda, tatl bir ocukluk ansyla kalbimden vurularak durdum; trtkl, parlak yapraklan yerde ilerleyen, maalesef ilkbaharn sonunda ieklerini dkm bir akdiken als grm ve onu tanmtm. Etrafmda eski mays aylarnn, pazar leden sonralarnn, inanlarn, unutulmu hatalarn atmosferi geziniyordu. Onu yakalamay isterdim. Biraz durdum; Andre ok ho bir anlayla, beni yapraklaryla sohbet etmek zere alyla ba baa brakt. Onlara ieklerden, akdikenin hoppa, gzellik merakls, dindar, neeli gen kzlara benzeyen ieklerinden haber sordum. "O kk hanmlar gideli ok oldu," diyordu yapraklar. Ve belki de bu gen kzlarn yakn dostu gibi grnmekle birlikte, alkanlklar hakknda pek fikir sahibi olmadm dnyorlard. Yakn bir dosttum, ama verdii szlere ramen yllardr onlar

grmemi olan bir dost. Oysa Gilberte'in ilk gen kz akm olduu gibi, onlar da ilk iek akmd benim. "Evet, biliyorum, haziran ortasna doru giderler," dedim, "ama burada yaadklar yeri grmek houma gitti. Combray'de hastayken odama, beni ziyarete gelmilerdi; annem getirmiti onlar. Mays aynda da cumartesi akamlar buluurduk. Burada da Meryem Ana ayinlerine gidebiliyorlar m?" "Aa, tabii! En yakn kilise olan Saint-Denis-du-Dsert Kilisesi'nde bu kk hanmlar el stnde tutulur." "Peki imdi grmek mmkn m?" "Gelecek yl maysta ancak!" "Ama kesinlikle geleceklerinden emin olabilir miyim?" "Dzenli olarak her yl gelirler." "Yalnz yerini bulabilir miyim bilmiyorum." "Bulursunuz tabii! Bu hanmlar o kadar neelidir ki, glmeye sadece ilahiler sylemek iin ara verirler; yanlmanz imknsz, daha patikann bandan, kokularndan tanrsnz." Andre'nin yanma dndm ve kendisine Albertine'i methetmeye koyuldum tekrar. O kadar srar ediyordum ki, sylediklerimi Albertine'e aktarmamas imknsz gibi geliyordu bana. Buna ramen, Albertine'in bunlar duymu olduundan hi haberim olmad. Halbuki Andre gnl meselelerinde ondan ok daha zeki, nezaketi incelikliydi; en ok hoa gidecek bak, kelimeyi, hareketi ustalkla bulmak, krc olabilecek bir dnceyi sylememek, bir saatlik bir oyunu, hatt bir daveti, bir garden partiyi feda edip (s telik fedakrlk deilmi gibi gstererek) can skkn bir erkek veya kz arkadann yannda kalmak ve bylece, srf onunla bir likte olmay bu havai zevklere tercih ettiini gstermek, Andre'nin allagelmi inceliklerindendi. Ama insan kendisini biraz daha yakndan tanynca, Andre'yi korkmak istemeyen, cesaretleri zellikle vgye deer olan kahraman korkaklara benzetirdi;

sanki ahlaki bir kibarlkla, duyarllkla, iyi dost olma ynndeki soylu arzusuyla durmadan ortaya koyduu iyilikten, mizacnn temelinde eser yoktu. Albertine'le benim aramda muhtemel bir sevgi ba konusunda bana syledii gzel szlere baklacak olsa, bunu gerekletirmek iin btn gcyle uramas gerekirdi. Oysa, belki tesadfen, kullanabilecei, beni Albertine'le birletirebilecek kk eylerin birinden bile asla yararlanmad; ayrca Albertine tarafndan sevilme abamn, Andre'yi buna engel olmak iin gizli dolaplar evirmeye kkrtmadysa da, onda bir fke, aslnda baaryla gizledii ve belki de inceliinden, kendisinin de kar koymaya alt bir fke uyandrmadn iddia edemem. Andre'nin yzlerce iyi yrekli inceliinden Albertine yoksundu; bununla birlikte, Andre'nin temelde iyi olduundan, daha sonra Albertine'den olacam ekilde emin deildim. Albertine'in takn hoppaln daima efkatli bir hogryle karlayan Andre, ona dosta szler syler, dosta glmser, daha da nemlisi dosta davranrd. Andre'nin bu yoksul arkadan sahip olduu lksten yararlandrmak, mutlu etmek iin, hibir kar olmad halde, hkmdarn gzne girmek isteyen bir sarayldan daha ok zahmete katlann gnbegn izledim. Andre'nin yannda birileri Albertine'in yoksulluuna acdnda, efkat dolu, hznl ve tatl szler azndan eksik olmaz, zengin bir arkada uruna katlanaca zahmetin bin katma Albertine iin katlanrd. Ama birisi Albertine'in belki de sylendii kadar yoksul olmadn ileri srecek olsa, Andre'nin aln ve gzleri belli belirsiz bir bulutla glgelenir, keyfi kaard. Albertine'i evlendirmenin aslnda belki de sanld kadar zor olmayacan syleyecek kadar ileri gidilirse, Andre iddetle itiraz eder ve neredeyse fkeyle

diretirdi: "Maalesef evlenmesi imknsz olacak! Gayet iyi biliyorum ve ok zlyorum!" Hatta benimle ilgili olarak bile, benim hakkmda sylenmi tatsz bir sz asla gelip bana aktarmayan tek kzd kk etede; bununla da kalmaz, anlatan bensem, ya inanmyormu gibi yapar, ya da syleneni zararsz hale getiren bir aklama bulurdu; ite takt denilen ey, bu meziyetlerin btndr. Dello yapacak olsak, bizi tebrik eden ve mecbur olmadmz halde gsterdiimiz cesareti gzmzde daha da yceltmek iin, delloya girmemize gerek olmadn da ekleyen insanlara vergidir takt. Bunlar ayn artlarda, "Dello yapmak cannz ok skm olmal, ama te yandan, byle bir hakareti de sineye ekemezdiniz, baka seeneiniz yoktu," diyen insanlarn tersidirler. Ama her konuda lehte ve aleyhte sylenebilecek eyler vardr; hakkmzda sylenmi kk drc bir sz bize aktaran arkadalarmzn bundan ald zevk, ya da en azndan kaytszlklar, bizimle konutuklar anda kendilerini bizim yerimize koymadklarn, ineyi de, uvaldz da bize batrdklarn kantlarsa da, dier arkada kategorisinden olan takt sahibi kiilerin de hareketlerimiz hakknda kulaklarna gelen szlerden veya hareketlerimiz konusunda kendi fikirlerinden, bizim iin tatsz olabilecekleri daima bizden gizleme sanat, yksek dozda bir sinsiliin kant olabilir. Eer bu arkadalar gerekten asla kt dnmyorlar ve hakkmzda sylenen kt bir sz, bizi incitecei gibi onlar da incitiyorsa sadece, bu sinsiliin bir mahzuru yoktur. Andre iin bunun geerli olduunu dnmekle birlikte, emin deildim. Kk koruluktan km, pek kullanlmayan, kark yollar izlemitik; Andre yolu ok iyi biliyordu. "te," dedi anszn,

"mehur Les Creuniers; hem ok anslsnz, tam Elstirin resmindeki hava ve kta." Ama ben hl yzk oyununda umudun doruundan aa yuvarlanm olmann derin znts iindeydim. Bu yzden, birdenbire ayaklarmn dibinde, Elstir'in pusuda bekleyip gzledii ve yakalad deniz tanralarn, scaktan korunmak zere gizlendikleri kayalarn arasnda grdmde, baka zaman olsa phesiz duyacam zevki alamadm; Leonardo'nun resimlerindeki gzellikte bir saydam boya tabakasnn altnda korunan kaak, evik, sessiz, harikulade glge balklar, ilk k hareketinde tan altna kayarak bir delie saklanmaya hazrdlar; k huzmesinin tehdidi ortadan kalktktan sonra vakit kaybetmeden tekrar kayalarnn veya yosunlarnn yanna dnen, falezleri ve rengi atm denizi ufalayan gnein altnda, uyuyan kayann, yosunun banda nbet tutar gibi duran bu kprtsz ve evik bekiler, su hizasna kp yapkan bedenlerini ve dikkatle bakan koyu renk gzlerini gsteriyorlard. Evlerimize dnmek zere teki kzlarn yanma gittik. Artk Albertine'i sevdiimi biliyor, ama heyhat, ona bildirme kaygs gtmyordum. Bunun sebebi, Champs-lyses'de oyun oynadm zamandan beri, akmn birbiri ardna yneldii kiiler neredeyse birbirinin ayn olmaya devam ettii halde, ak anlaymn deimi olmasyd. Her eyden nce, hislerimi sevdiim kiiye itiraf etmek, bildirmek, bana akn temel ve gerekli sahnelerinden biri gibi gelmiyordu artk; ayrca ak da dsal bir gereklik deil, sadece znel bir haz gibi gryordum. Bu hazz devam ettirmek iin gerekenleri de, Albertine'in, eer byle bir haz duyduumu bilmezse, daha byk bir kolaylk ve doallkla yapacam hissediyordum.

Bu dn yolu boyunca, dier gen kzlardan yaylan a boulmu olan Albertine'in grnts, benim iin var olan tek grnt deildi. Ama ay nasl gndz vakti dierlerinden daha belirgin ve sabit bir ekle sahip bir buluttan baka bir ey deilken, gne battktan sonra btn gcne kavuursa, ayn ekilde ben de otele dndmde kalbimden ykselen ve parlamaya balayan tek grnt, Albertine'in hayali oldu. Odam birden yepyeni grnd bana. Elbette ilk geceki dman oda olmaktan oktan kmt zaten. inde yaadmz oday hi durmadan deitiririz; alkanlk hissetmememize izin verdii lde, rahatszlmz yanstan zararl renk, boyut ve koku unsurlarn yok ederiz. Bu oda artk, duyarllm hl epeyce etkileyen, elbette beni acya deil, neeye sevk eden, gzel gnlerin beii olan, tam ortasnda - bir an, sdan yaylrcasna, elle tutulamayan, beyaz, yansyan, kaak bir perde tarafndan rtlen - n sulandrd bir mavilikle harelenen bir havuza benzeyen oda deildi; resim gecelerinin tamamen estetik odas da deildi; gnlerdir iinde olduum iin artk grmediim odayd. Oysa imdi tekrar grmeye balyordum onu, ama bu sefer, akn bencilce bak asndan. Gzel eik aynann, k caml kitaplklarn, Albertine beni ziyarete gelecek olursa, hakkmda olumlu bir izlenim yaratacan dnyordum. Odam, plaja veya Rivebelle'e kendimi atmadan nce birka dakika geirdiim bir gei blgesi olmaktan kp tekrar gzmde gereklik ve nem kazanmakta, yenilenmekteydi; nk iindeki her eyaya Albertine'in gzyle bakyor, deer biiyordum. Yzk oyunundan birka gn sonra, gezerken fark etmeden fazla uzaklam, Maineville'de, akam yemeine yetimemize imkn tanyacak iki tane ikier kiilik, st ak,

iki tekerlekli at arabas bulunca ok sevinmitik; Albertine'e duyduum, imdiden byk akn atei, birlikte arabaya binmeyi srayla Rosemonde ve Andree'ye teklif edip Albertine'e hi nermemem sonucunu dourdu; ardndan, Andree'yi veya Rosemonde'u armay tercih etmekle birlikte, saat, yol ve giyimle ilikili mlahazalardan sonra, herkesin, adeta istemediim halde, Albertine'in benimle gelmesinin en pratik zm olacana karar vermesini saladm; Albertine'in yol arkadalna ister istemez katlanr gibi yaptm. Maalesef ak bir insann tam olarak zmlenmesine eilimli olduundan, hibir insan da sadece konumakla zmlenemediinden, Albertine bu dn yolu boyunca bana ne kadar ho davrandysa da, kendisini evine braktmda mutlu, ama ona balangta olduumdan da daha atm; birlikte geirmi olduumuz dakikalar, gelecek olan dakikalara, kendi bana pek byk bir nem tamayan bir preld gibi gryordum. Oysa bu preld, bir daha bulunmayan o ilk byye sahipti. Albertine'den henz hibir ey istememitim. Ne istediimi tahmin edebilirdi, ama emin olamayacandan, sadece belirli bir amaca ynelik olmayan ilikilere yneldiimi de varsayabilirdi; arkadam bu ilikilerde, hayaller iinde yzmek denilen, beklenen srprizlerle dolu o enfes belirsizlii bulacakt. Bunu izleyen hafta boyunca Albertine'i grmeye almadm pek. Andre'yi tercih ediyormu gibi yapyordum. Ak baladnda, sevdiimiz kiinin gznde, sevebilecei yabanc olarak kalmak isteriz, ama ona ihtiya duyarz; bedeninden ok dikkatine, kalbine dokunma ihtiyac hissederiz. lgisiz kadn bizden bir ricada bulunmak zorunda brakacak bir fesatlk sktrrz bir mektubumuza; ak,

yanlmaz bir teknikle, nbetlee olarak sevmemenin de, sevilmenin de artk mmkn olmad ark, bizim iin altrr. Andre'ye randevu verirken, dierlerinin bir davete gidecekleri saatleri, Andre'nin daveti benim iin seve seve feda edeceini bilerek seiyordum; davete gitmemek cann sksayd bile, ahlaki zarafet adna, grece sosyetik bir zevke nem veriyormu izlenimini bakalarnda da, kendinde de uyandrmamak iin, feda ederdi. Bylece, her akam Andre'nin benimle ba baa olmasn salyordum; amacm Albertine'i kskandrmak deildi; Andre'yi deil, kendisini sevdiimi ona sylediimde, gzndeki itibarm artrmak, en azndan kaybetmemekti. Albertine'e aktarr korkusuyla Andre'ye bile sylemiyordum bunu. Andre, benim Albertine' den sz ederken takndm souk tavra, benim onun grnrdeki inanmlna kandm kadar kanmyordu belki de. Benim Albertine'e olan ilgisizliime inanr, Albertine'le benim aramda kusursuz bir birlemeyi arzular gibi yapyordu. Muhtemelen, tam tersine, birincisine inanmyor, ikincisini de arzulamyordu. Andre'ye arkadann pek umurumda olmadn sylerken, bir tek ey dnyordum: Birka gnlne Balbec'e yakn bir yere gelmi olan ve yaknda Albertine'in gnlk bir ziyarette bulunaca Mme Bontemps'la bir ekilde iliki kurmak. Doal olarak bu arzumu Andre'ye belli etmiyor, Albertine'in ailesinden sz ederken kaytsz bir tavr takmyordum. Andre'nin ak seik cevaplarnda, benim samimiyetimden phe ettiini gsteren bir ey yoktu. yleyse niin o gnlerden birinde, "Unutmadan syleyeyim, Albertine'in teyzesini grdm," diye azndan kard? Evet, "Laf olsun diye sylermi gibi yaptnz szlerinizin ardndaki niyeti, Albertine'in teyzesiyle yaknlk

kurmaktan baka bir ey dnmediinizi anladm," dememiti. Ama "unutmadan syleyeyim," ifadesi, Andre'nin zihninde, tam da bu tr, terbiye icab benden gizlemesi gerektiini dnd bir fikrin varlna iaret eder gibiydi. Kimi baklar, kimi jestler gibi, bu ifade de, mantkl, akla yakn, dorudan dinleyen kiinin zeks iin gelitirilmi bir ekle sahip olmad halde, dinleyene doru anlamyla ulayordu; insan sznn, telefonda elektrie dntkten sonra iitilmek zere tekrar sz haline gelmesi gibi. Mme Bontemps'la ilgilendiim fikrini Andre'nin kafasndan silebilmek amacyla artk ondan yalnz kaytszlkla deil, dmanlkla sz etmeye baladm; bir zamanlar o deliyle karlatm, bir daha byle bir eyin bama gelmeyeceini umduumu syledim. Oysa aksine, ne yapp edip onunla karlamakt derdim. Elstir'den, benim istediimi kimseye sylememek kaydyla, Mme Bontemps'a benden sz etmesini ve beni onunla bir araya getirmesini rica ettim. Beni onunla tantracana sz verdi, ama isteime ok aryordu; nk Elstirin gznde Mme Bontemps aalk, dalavereci, menfaati, stelik ilgin de olmayan bir kadnd. Mme Bontemps'la grtm takdirde Andre'nin bunu er ge reneceini dnerek, nceden ona haber vermemin daha iyi olaca sonucuna vardm. "nsan en ok kat eyden asla kurtulamyor," dedim Andre'ye. "Hayatta Mme Bontemps'la tekrar karlamaktan daha can skc bir ey dnemiyorum, ama kurtulamyorum; Elstir ikimizi birden davet etmi." Andre, ac bir tonda, "Bir an bile phem olmamt zaten," diye haykrd; honutsuzlukla irilemi, deimi olan gzleri, grnmez bir eylere aklmt. Andre'nin bu szleri u ekilde zetlenebilecek bir

dncenin derli toplu bir ifadesi saylmazd: "Albertine'i sevdiinizi ve ailesine yaklamak iin her areyi denediinizi gayet iyi biliyorum." Yine de, Andre'ye ramen arparak patlattm bu dncenin ekilsiz, yeniden biimlendirilebilir dkntleriydiler. Tpk "unutmadan syleyeyim" gibi, bu szlerin ancak ikinci dereceden bir anlam vard. Yani birisiyle ilgili olarak bizde sayg veya kuku uyandran, onunla aramz aan (stelik dorudan bir teyit olmayan) szlerdendiler. Albertine'in ailesiyle ilgilenmediimi sylediimde Andre bana inanmam olduuna gre, demek ki Albertine'i sevdiimi dnyordu. Ve muhtemelen de buna sevinmiyordu. Arkadayla bulumalarmda Andre genellikle nc kii oluyordu. Bununla birlikte Albertine'le tek bama grtm gnler de vard: hummal bir bekleyiin ardndan gelen ve kesin bir sonu getirmeden, o tarih gn olmadan geen gnler; bu rol derhal bir sonraki gne yklyor, yine ayn sonucu alyordum; ite bu doruklar, bylece dalgalar gibi birbiri ardna yuvarlanyor, birinin yerini derhal bir bakas alyordu. Yzk oyunundan yaklak bir ay sonra, Albertine'in ertesi sabah iki gnlne Mme Bontemps'a gideceini, ok erken saatte trene binmek zorunda olduu iin, gece Grand-Hotel'de kalacan, bylece evinde kald ahbaplarna rahatszlk vermeden, otelden kalkan dolmula ilk trene yetieceini duydum. Andre'ye bundan sz ettim. "Hi zannetmiyorum," diye cevap verdi Andre, honutsuzluk gstererek. "Zaten byle bir eyin size bir yarar da olmaz; nk eminim Albertine tek bana otele giderse sizi grmek istemeyecektir. 'Protokole uygun' olmaz," diye ekledi, bir sredir tasvip edilen davranlar tanmlamak iin kullanmaktan holand bir ifadeyle. "Albertine'in fikirlerini bildiim iin sylyorum bunu

size. Yoksa onu grp grmemeniz beni niye ilgilendirsin ki? Benim iin hi fark etmez." Yanmza gelen Octave, Andre'ye bir gn nce golfte yapt puan hi nazlanmadan syledi; ardndan, tesbihiyle oynayan bir rahibe gibi diabolo'suyla oynayarak dolaan Albertine kageldi. Bu oyun sayesinde hi sklmadan tek bana saatler geirebiliyordu. Albertine bize katld anda, bu son gnlerde onu dnrken atlam olduum, burnunun asi ucu grnd gzme; siyah salarnn altnda alnnn dzl, benim hatramdaki belirsiz grntyle atyordu (hem de bu ilk kez olmuyordu); beyazl ise srarla baklarma nfuz ediyordu; Albertine, hatrann tozundan silkelenip karmda yeniden biimlenmekteydi. Golf genellikle tek kiilik zevklere bir alkanlk yaratr insanda. Diabolo'nun verdii zevk, kesinlikle bu trden bir zevktir. Buna ramen, Albertine bizim yanmza geldikten sonra da, bir hanmn, arkadalar kendisini ziyarete geldi diye t iini elinden brakma- y gibi, bir yandan bizimle sohbet ederken, bir yandan oynamaya devam etti. "Duyduuma gre Mme de Villeparisis babanza ikyette bulunmu," dedi Octave'a. Bu "duyduuma gre" sznn ardnda, Albertine'e zg notalardan birini duydum; bu notalar unutmu olduumu ne zaman fark etsem, ayn anda, bu notalarn ardnda daha nce de Albertine'in kararl ve Fransz ehresini grr gibi olduumu hatrlardm. Kr de olsaydm, Albertine'in baz tetikte ve biraz taral zelliklerini, burnunun ucunda tannabilecei kadar, bu notalarda da tanrdm. kisi birbirine edeerdi ve birbirinin yerini tutabilirdi; sesi, gelecein foto-telefonunun gerekletirecei rivayet edilen ses gibiydi: grnt, sesin iinde net bir siluet

olarak beliriyordu. "Zaten bir tek babanza deil, Balbec belediye bakanna da yazm, mendirekte artk diabolo oynanmasn diye; yzne bir top frlatmlar." "Evet, byle bir ikyetten bahsedildiini duydum. ok sama. Burada zaten pek fazla elence yok." Andre konumaya karmyordu; Mme de Villeparisis'yi, aslnda Albertine ve Octave gibi, o da tanmyordu. Andre buna ramen, "Bu hanm bu meseleyi niye bu kadar bytt anlamyorum," dedi. "Yal Mme de Cambremefe de bir top isabet etti, o ikyette bulunmad." "Size aradaki fark aklayaym," diye ciddiyetle cevap verdi Octave, bir kibrit akarak. "Bence sebep, Mme de Cambremer'in bir sosyete hanm, Mme de Villeparisis'nin ise bir talih avcs olmas. Bugn leden sonra golfe gidecek misiniz?" Sonra da Andre'yle birlikte bizden ayrld. Albertine'le yalnz kaldm. "Bakn," dedi Albertine, "artk salarm sizin sevdiiniz gibi yapyorum, bakn bukleme. Herkes alay ediyor, kimse kimin iin yaptm bilmiyor. Teyzem de alay edecek benimle. Ona da sylemeyeceim sebebini." Albertine'in ounlukla solgun grnen yanaklarna yandan bakyordum; ama o srada, ak renk bir kanla sulanm, aydnlanm, yer yer gneli talarn pembe granit gibi grnd ve mutluluk sat kimi k sabahlarnn parltsna brnmlerdi. O anda Albertine'in yanaklarnn grnts de bana ayn derecede byk bir mutluluk veriyor, ancak gezinti arzusuna deil, pme arzusuna yol ayordu. Kendisiyle ilgili duyduum planlarn doru olup olmadn sordum. "Evet," dedi, "bu gece sizin otelde kalacam; hatta biraz nezle olduum iin akam yemeinden nce yatacam. sterseniz ben yatakta yemek yerken siz de beni ziyaret edebilirsiniz; sonra da istediiniz bir oyunu

oynarz. Yarn sabah gara gelseniz memnun olurdum, ama tuhaf kaar diye korkuyorum; Andre iin sylemiyorum, o aklldr; gara gelecek dier kiiler asndan diyorum; teyzeme bir syleyen olursa mesele olur; yine de bu geceyi birlikte geirebiliriz. O konuda teyzem bir ey renemez. Ben Andre'yle vedalaaym. Grmek zere yleyse. Erken gelin ki bol bol vaktimiz olsun birlikte," diye ekledi glmseyerek. Bu szler beni Gilberte'i sevdiim zamanlarn ncesine, akn bana sadece dsal deil, ayn zamanda gerekleebilir bir varlk gibi grnd zamana gtrd. Champs-Elysees'de grdm Gilberte, yalnz kaldm andan itibaren kendi iimde bulduum Gilberte'ten farkl biriydi; oysa her gn grdm, burjuva nyarglaryla dolu, teyzesine kar gayet ak szl sandm gerek Albertine'de, birdenbire hayal Albertine, kendisini henz tanmazken mendirekte gizlice bana baktn dndm, benim uzaklatm grnce istemeye istemeye eve dnermi gibi grnen Albertine vcut bulmutu. Bykannemle akam yemeine gittim; iimde bykannemin bilmedii bir sr olduunu hissediyordum. Ayn ekilde Albertine de ertesi gn arkadalaryla birlikte olduunda, arkadalar ikimizin arasndaki yeni durumdan habersiz olacaklard; Mme Bontemps da, yeenini alnndan perken, benim ikisinin arasnda olduumu bilmeyecekti; o gne kadar, yeeniyle akrabalar ayn, tuttuklar matemler, yaptklar ziyaretler ayn diye Mme Bontemps'a gpta eden ben holandm iin, herkesten gizli yaplm sa modelinde olacaktm Albertine'in; anszn, Albertine iin teyzesinden bile daha nemli olmutum. Teyzesinin yannda beni dnecekti. Birazdan neler olacan pek bilmiyordum. Ne olursa olsun, Grand-Hotel de, gece de bo deildi artk gzmde; mutlu-

luumu barndryorlard ilerinde. Albertine'in vadi tarafna bakan odasna kmak zere asansr ardm. Asansrn koltuuna oturmak gibi en kk hareketler bile zevkliydi benim iin; nk kalbimle dorudan iliki iindeydiler; asansrn ykselmesini salayan halatlarda, kacam birka basamakta, sadece mutluluumun somutlam arkn ve basamaklarn gryordum. O pembe bedenin deerli maddesini iinde bulunduran odaya varmak iin koridorda iki adm atacaktm sadece; o oda ki, iinde harikulade olaylar gese bile, bunu bilmeden nnden geenler iin dier odalarla benzerliini, srekliliini koruyacakt; bu zellikler, nesneleri, hazzn inatla susan ahitleri, ketum srdalar, gvenilir mutemetleri haline getirir. Albertine'in odasna varncaya kadarki birka adm, artk kimsenin durduramayaca o birka adm, byk bir zevkle, ihtiyatla, yeni bir doal ortama dalm gibi, ilerlerken mutluluu ar ar yerinden oynatm gibi, ayn zamanda da hi bilmediim bir snrsz g hissiyle, hep bana ait olan bir miras nihayet ele geiriyormuum hissiyle attm. Sonra birden, phelerimin yersiz olduunu dndm; Albertine o yattktan sonra gelmemi sylemiti. Gn gibi akt; sevinten yerimde duramyordum; yoluma kan Franoise' neredeyse deviriyordum; gzlerim l l, arkadamn odasna komaktaydm. Albertine'i yatanda buldum. Boynunu akta brakan beyaz gecelii, yatakta oluundan, nezleden veya yemek yznden kzarm olan, her zamankinden daha pembe grnen yznn oranlarn deitiriyordu; birka saat nce mendirekte yanbamda duran ve nihayet tadn reneceim renkleri dndm; benim houma gitmek iin tamamen sald uzun, siyah, kvrck buklelerden biri, yanan boydan boya kesmekteydi. Glmseyerek bakyordu bana.

Yanbandaki pencerede, vadi ay yla aydnlanmt. Albertine'in plak boynunun, o ar pembe yanaklarn grnts beni yle bir sarholua savurmutu ki (yani dnyann gerekliini benim gzmde artk tabiattan alp tutmakta glk ektiim heyecanlar seline yle aktarmt ki), bu grnt benim iimde akp giden muazzam, sarslmaz hayatla, onun yannda ok silik kalan dnyann hayat arasndaki dengeyi bozmutu. Pencerede vadinin yannda grdm deniz, Maineville'in ilk falezlerinin kabark gsleri, ayn henz tepesine kmad gkyz, btn bunlar, gzbebeklerimin kreleri iin ok daha hafif, kolay tanr olmulard; gzbebeklerimin, gzkapaklarmn arasnda genilediini, narin yzeyleri zerinde ok daha fazla yk, dnyann btn dalarn tamaya hazr ve direnli olduklarn hissediyordum. Gz krelerimi artk ufkun kresi bile yeterince doldurmuyordu. Tabiatn bana verebilecei hayatn tamam bana pek deersiz, gsm iiren mthi soluun yannda, deniz soluksuz geliyordu. pmek zere Albertine'in zerine eildim. O srada karma lm ksa, bana nemsiz, daha dorusu imknsz grnrd, nk hayat benim dmda deil, iimdeydi; filozofun biri, ok ileride de olsa bir gn lmek zorunda olduumu, tabiatn lmsz glerinin, onun kutsal ayaklarnn dibinde benim bir toz zerreciinden baka bir ey olmadm tabiatn glerinin benden sonra yaayacan, benden sonra da bu yuvarlak ve kabark falezlerin, bu denizin, bu ay nn, bu gkyznn var olmaya devam edeceini ileri srse, acyarak glmserdim! Mmkn myd, dnya nasl benden daha uzun mrl olabilirdi? Ben onun iinde kaybolmu deildim ki; o benim iimde hapsolmutu; stelik iimi doldurmaktan da ok uzakt;

daha nice hazineler yabileceimi hissettiim iimin bir kesine gkyz, deniz ve falezleri kmseyerek at veriyordum. "Yapmayn, yoksa zili alarm!" diye haykrd, pmek zere stne atladm gren Albertine. Ama ben bir gen kzn bir delikanly odasna gizlice, teyzesinin renmeyecei ekilde ayarlayarak, hibir ey yapmamak zere armayacan, zaten cesaretin de, frsatlardan faydalanmay bilenlerin iine yaradn dnyordum; iinde bulunduum cokunluk halinde, Albertine'in adeta bir gece lambasyla aydnlatlm gibi, ieriden bir alevle aydnlanm yuvarlak yz, gzmde yle bir kabarklk kazanyordu ki, yanan bir krenin dnn taklit ederek, Michelangelo'nun, kprtsz ve badndrc bir burgaca kaplm figrleri misali dnyormu gibi geliyordu bana. Bu bilinmedik pembe meyvenin kokusunu, tadn renecektim. Aceleci, uzayp giden, yaygarac bir ses duydum. Albertine btn gcyle zile basmt. Albertine'e olan akmn, bedenine sahip olma umudu zerine kurulu olmadn sanyordum. Buna ramen, o gecenin tecrbesinden, bedenine sahip olmann mmkn olmad sonucunu kardmda, ilk gn plajda Albertine'in zevk dknlnden hi kuku duymayp ardndan birtakm ara ihtimaller zerinde durduktan sonra tamamyla iffetli olduu gzmde mutlak bir kesinlik kazandnda, bir hafta sonra Albertine teyzesinden dnnce, bana souk bir tavrla, "Sizi affediyorum, hatt kalbinizi krdm iin zlyorum, ama bir daha sakn byle bir ey yapmayn," dediinde, Bloch bana btn kadnlara sahip olunabileceini syledii zaman olan eyin aksine, sanki gerek bir gen kz yerine bir

tabebekle tanmm gibi, hayatna nfuz etme, ocukluunu geirdii yerlerde onu izleme, onun sayesinde bir spor hayatna balama arzum, yava yava ondan koptu; onun u veya bu konuda ne dndne dair entelektel merakm, onu pebileceim zannndan daha uzun mrl olmad. Hayallerim, bamsz olduklarn sandm bir sahip olma umudu tarafndan beslenmedikleri anda, onu terk ettiler. Bylece, Albertine'in - bir gn kendisinde bulduum bir cazibeye, daha ok da, onun tarafndan sevilmem ihtimaline bal olarak - u veya bu arkadana, ncelikle Andree'ye ynelmekte serbest kaldlar yine. Oysa Albertine olmasayd, belki de bunu izleyen gnlerde, Andree'nin bana gsterdii inceliklerden almaya baladm zevki yaayamazdm. Albertine onun karsnda dtm zor durumdan kimseye sz etmedi. Albertine, daha ok kk yatan itibaren, gzellikleri yznden, daha ok da epeyce esrarengiz, kayna belki, tabiatn bu kadar cmert davranmad kiilerin gelip susuzluklarn giderdikleri bir hayatiyet deposunda bulunan bir holuk, bir by yznden, daima - ailede, arkada evresinde, sosyetede - daha gzel, daha zengin kzlardan daha ok beenilen gzel gen kzlardand; henz ak yama gelmeden, geldikten sonra daha da abartl ekilde, hep onlarn istediinden, hatta verebileceinden fazlasnn istendii insanlardand. Albertine ocukluundan beri hep karsnda kendisine hayran drt be kk kz arkada grmt; bunlarn arasnda, Albertine'den ok daha stn olan ve bunu bilen Andre de vard (belki de Albertine'in hi istemeden kulland ekim gc, kk etenin kaynan oluturmu, temelini atmt). Bu ekim gc, olduka uzak mesafede de geerliydi; grece daha parlak evrelerde, pavane dansna daha

iyi aileden bir gen kzdan ziyade Albertine kaldrlrd. Bunun sonucunda, hibir eyizi olmayan, karanlk bir adam olduu ve Albertine'den kurtulmak istedii sylenen M. Bontemps tarafndan geimi kt kanaat salanan Albertine buna ramen, Saint-Loup'nun klktan uzak bulaca, ama Rosemonde'un veya Andre'nin, ok zengin olmakla birlikte bu insanlar tanmayan annelerinin gznde muazzam bir itibar olan kiilerin evine, sadece yemee deil, yatya da davet edilirdi. Albertine bu ekilde her yl, Fransa Merkez Bankas ynetim kurulu yesi ve byk bir demiryolu irketinin ynetim kurulu bakan olan bir ahsn ailesinin yannda, birka hafta kalrd. Maliyecinin kars evinde nemli ahsiyetleri arlard ve "gnn" katiyen Andre'nin annesine sylememiti; Andre'nin annesi bu hanm kaba bulur, ama evinde olup biten her eyle yakndan ilgilenmekten de geri kalmazd. Bu yzden her sene Abertine'i villalarna davet etsin diye Andre'yi tevik ederdi; seyahat etme imknna sahip olmayan, teyzesinin de pek ilgilenmedii bir kza deniz kenarnda bir tatil imkn sunmann, hayrseverlik olduunu sy lerdi; Andre'nin annesini harekete geiren, herhalde Merkez Bankas ynetim kurulu yesiyle karsnn, Abertine'i anne-kz el stnde tuttuklarn renince, kendileri hakknda olumlu bir izlenim edinecekleri umudu deildi; hele Albertine'in, ok iyi yrekli ve becerikli olmakla birlikte, kendisini veya en azndan Andre'yi maliyecinin garden partilerine davet ettirebileceini hi ummuyordu. Ama her akam yemekte, kmseyici ve aldrsz bir tavr taknmakla birlikte, Albertine'in, kendisi atodayken olan bitenleri, hemen hepsini ahsen veya ismen tand misafirlerin ziyaretlerini anlatmasn baylarak dinlerdi. Bu insanlar sadece bu ekilde tand, yani

tanmad (buna insanlar "her daim" tanmak derdi) dncesi bile, Andre'nin annesine, Albertine'e kibirli ve ilgisiz bir edayla, dudaklarn oynatmadan, onlar hakknda sorular sorarken, biraz hzn verir, hatta kendi konumunun nemi hakknda bir kuku ve endie yaratmasn nlemek iin de, uaa, "Aya syleyiniz, bezelyeleri azda erimiyor," diyerek kendini rahatlatr ve "hayatn gerei" iinde yerini alrd. O zaman dinginliine kavuurdu. Annesi Andre'yi doal olarak mkemmel bir aileden, ama ayn zamanda kznn da bir as ve iki arabacs olacak kadar zengin bir erkekten bakasyla evlendirmemeye kararlyd. yi bir konumun olumlu yan, geerli dorusu buydu. Yine de Albertine'in Merkez Bankas ynetim kurulu yesinin atosunda u veya bu soylu hanmla yemek yemi olmas, hatta bu hanmn Albertine'i gelecek k iin davet etmi olmas, Andre'nin annesinin gznde gen kza zel bir saygnlk kazandryor, bu da, bahtszlnn uyandrd merhamet ve hatta kmsemeyle ok gzel badayordu; M. Bontemps'n vatanna ihanet etmi - hatta Panama skandali srasnda sylentiye gre hkmetten yana olmu - ve hkmete girmi olmas, bu kmsemeyi daha da artrmaktayd. Ancak, Andre'nin annesi buna ramen, doruluk akyla, Albertine'in seviyesiz bir soydan olduunu dnr gibi grnen insanlar fkeyle aalard. "Hi olur mu, ok iyi bir aile, Simonet ailesi, stelik de tek n ile!" Tabii ki btn bunlarn olup bittii, parann ok nemli bir rol oynad, kln insan davet ettirdii ama evlendirmedii bir muhitte, sahip olduu ve yoksulluunu telafi etmeyen yksek saygnln, Albertine iin "yutula- bilir" bir evlilik gibi faydal bir sonu dourmas mmkn grnmyordu. Ama bir evlilik imkn umudu getirmeseler de, bu "baarlar, Albertine'in

Merkez Bankas ynetim kurulu yesinin kars, hatt pek tanmadklar Andre'nin annesi tarafndan "evin kz gibi" misafir edildiini grdke kplere binen birtakm kt niyetli annelerde, kskanla yol ayordu. Bu yzden de, bu iki hanmla ortak dostlarna, bu hanmlarn doruyu bilseler, ok kzacaklarn sylyorlard: Albertine, hanmlardan birinin evinde, ihtiyatszca kabul edildii mahremiyet sayesinde rendii her eyi, ilgili kiinin, ifa edilmelerini son derece tatsz bulaca yzlerce kk srr, gidip teki hanma (onun evinde rendiklerini de birinciye) anlatyordu. Bu kskan kadnlar, bunu dedikodu halinde yaylsn ve Albertine'in koruyucularyla aras alsn diye sylyorlard. Ama bu haberler, ou kez olduu gibi, hibir baar salamyordu. Bu szleri syleten kt niyet, fazlasyla hissediliyor, bu da, kt niyet sahiplerinin biraz daha kmsenmesinden baka bir sonu vermiyordu. Andre'nin annesi, Albertine hakknda fikir deitirmeyecek kadar kesin bir kanya sahipti. Onu "zavall", ama kusursuz bir mizaca sahip, hoa gidecek bir eyi yapmaktan asla kanmayan bir kz olarak gryordu. Albertine'in elde etmi olduu bu itibar, pratik bir sonu getirmeyecek gibi grnmekle birlikte, Andre'nin arkadana her zaman arandklar iin hibir zaman kendilerini ileri srmeleri gerekmeyen insanlarn belirgin zelliini kazandrmt; (benzer nedenlerle toplumun br ucunda, ok sekin kadnlarda da bulunan) bu zellik, beenildiini gsteri iin sergilememek, hatta gizlemektir. Albertine asla birisi hakknda, "Beni grmek istiyor," demez, herkesten byk bir tevecchle, sanki kendisi bakalarnn peinde koar, ararm gibi sz ederdi. Daha birka dakika nce, ba baa konuurken, randevu isteini geri evirdii iin kendisine dokunakl

sitemler etmi olan bir delikanldan sz edilse, ortalk yerde bununla bbrlenmek, delikanlya kzmak yle dursun, methederdi: "yle kibar bir ocuk ki!" Hatta bu kadar beenilmekten rahatszd; nk bu yzden insanlar zmek zorunda kalyordu; oysa o, mizac gerei, insanlar sevindirmekten holanyordu. nsanlar sevindirmekten o kadar holanyordu ki, karc, baarl insanlara zg bir yalan trn benimsemiti. Aslnda ok fazla sayda insanda ekirdek halinde bulunan bu samimiyetsizlik tr, bir hareket sayesinde bir tek kiiyi sevindirmekle yetinmeyi bilmemekten ibarettir. Mesela Albertine'in teyzesi, yeeninin kendisiyle birlikte pek elenceli olmayan bir davete gitmesini istiyorsa, Albertine bu davete gittiinde, teyzesini sevindirmi olmann manevi tatminini yeterli bulabilirdi. Ama o, ev sahibesi tarafndan kibarca karlandnda, kendisini grmeyi ok uzun zamandr arzuladn, bu frsat deerlendirip teyzesinden izin istediini sylemeyi tercih ederdi. Bu da yetmez, ayn davette, Albertine'in ok dertli bir arkada olurdu. Albertine kza, "Seni yalnz brakmak istemedim; beni yannda istersin diye dndm. Daveti brakp baka bir yere gitmek istersen, ben seninle istediini yaparm, senin zntn hafifletmek benim iin her eyden nemli," derdi (esasen syledii doruydu da). Ancak, bazen kurgu rn olan ama, gerek amac baltalard. Mesela Albertine bir arkada iin bir ricada bulunmak zere bir hanm grmeye giderdi. Ama iyi yrekli ve sevimli hanmn evine vardnda, tek bir hareketin oklu kullanm ilkesine bilmeden boyun eerek, srf onu tekrar grmenin zevki uruna gelmi gibi grnmenin daha sevecen olacan dnrd. Ziyaretine gittii hanm, Albertine'in srf dostluk adna uzun bir yolu gze alp gelmi olmasndan mthi

duygulanrd. Hanmn neredeyse heyecanlandn gren Albertine, onu daha da ok severdi. Ne var ki, yalandan gelme sebebi olarak sunduu dostluk zevkini derinden hisseder, arkada iin ricada bulunacak olursa, aslnda samimi olan duygularndan, hanmn pheye dmesinden korkard. Hanm, bu ricann zerine, Albertine'in bunun iin geldiini dnrd, bu doruydu; ama o, bundan Albertine'in onu grmekten yarar gzetmeyen bir zevk almadn dnrd, bu yanlt. Sonuta Albertine hibir ricada bulunma dan hanmdan ayrlrd; bir kadnn kalbini kazanma umuduyla ona ok iyi davranan, bu iyilie soyluluk katmak iin ifaatta bu lunmayan erkekler gibi. Baz durumlardaysa, gerek amacn, sonradan dnlen yan amaca feda edildii sylenemese de, birinci ama ikinciye o kadar zt olurdu ki, Albertine'in amalardan birini syleyerek duygulandrd kii teki amac renecek olsa, memnuniyeti bir anda derin bir acya dnrd. Anlatnn devamnda, ok daha ileride, bu tr elikiler ok daha iyi anlalacaktr. Bambaka trden olaylardan alnan bir rnek verip, hayatn sunduu ok eitli durumlarda, bu elikilerin sk sk grldn syleyebiliriz. Evli bir erkek, metresini garnizonunun bulunduu ehre yerletirir. Paris'te kalan ve gerei yar yarya bilen kars zlr, kocasna kskanlk dolu mektuplar yazar. Bu srada metresin bir gnlne Paris'e gitmesi gerekir. Erkek, ona elik etmesi yolundaki yakarlarna dayanamaz ve yirmi drt saatlik bir izin alr. Ama iyi kalpli olduu ve karsn zmek kendisine ac verdii iin karsna gider; birka samimi gzya dkerek, mektuplarn kendisini lgna dndrdn, onu teselli etmek, ona sarlmak iin kap gelmenin bir yolunu bulduunu syler. Bylece, bir tek yolculukla, hem metresine, hem karsna

akn kantlam olur. Ama kars Paris'e geli sebebini renecek olsa, mutluluu phesiz straba dnrd nankr kocasn grmenin verdii mutluluk kendisi iin her eye ramen yalanlarnn verdii acdan daha byk deilse tabii. okamallk sistemini en tutarl ekilde uyguladn dndm insanlardan biri de M. de Norpois'dr. Zaman zaman dargn iki arkadan arabuluculuunu stlenmeye raz olur, bu yzden de mthi nazik bir adam olarak anlrd. Ama kendisinden ricada bulunmu olan kiiye bir iyilik yapm olmak ona yetmez, ikinci kiiye de, giriimini tekinin ricas deil, ikincinin yararna yaplan bir ey olarak sunard; karsnda "mthi yardmsever bir insan" bulunduu fikri nceden kendisine alanm olan muhatabn ikna etmesi zor olmazd. Bu ekilde, iki tarafl oynayarak, sarraf argosunda "ters oynamak" denilen eyi yaparak, nfuzunu asla tehlikeye atmaz, yapt iyilikler, itibarnn bir blmnn elden gitmesi deil, meyve vermesi anlamna gelirdi. te yandan her yapt iyilik, ifte grndnden, hayrsever dost hreti daha da artard; hayrseverlii etkindi stelik, bouna abalamaz, taraflarn ikisinin de minnetinden anlalaca gibi, btn giriimleri etkili olurdu. Nezakette bu ikiyzllk, btn insanlarda olduu gibi yalanlamalarla birlikte, M. de Norpois'nn kiiliinin nemli bir parasyd. Bakanlkta da, epeyce saf olan babamdan, ona iyilik ettii zannn uyandrarak sk sk yararland. stemedii kadar beenilen ve baarlarn duyurmaya ihtiyac olmayan Albertine, yatann baucunda aramzda geen, irkin bir kzn btn dnyaya bildirmek isteyecei sahne konusunda kimseye tek sz sylemedi. Zaten Albertine'in o sahnedeki tutumunu kendi kendime

aklayamyordum bir trl. Mutlak iffetlilik varsaymn (balangta Albertine'in benim kendisini pmeme ve sahip olmama ylesine bir iddetle kar koymasn atfettiim ve aslnda arkadamn iyiliine, temeldeki ahlakllna ilikin kavrammda hi de vazgeilmez olmayan varsaym) defalarca elden geirdim. Bu varsaym, Albertine'i ilk grdm gnk varsaymma o kadar ztt ki! Hem sonra, benden kurtulmak iin zili alarkenki sert davran, drt bir taraftan deiik davranlarla, hepsi bana kar nazik (tatl, bazen endieli, telal, Andree'yi tercih etmemi kskanan bir nezaket) davranlarla kuatlmt. yleyse niin akam yatann yannda geireyim diye davet etmiti beni? Niin srekli ak diliyle konuuyordu? Bir erkek arkada grme arzusu, onun, kz arkadanz size tercih ettii korkusu, onu sevindirme istei, ona romantik bir ekilde, geceyi yannzda geirdiini dierlerinin bilmeyeceini sylemek, bu kadar basit bir zevki ona balamyorsanz ve bu sizin iin de bir zevk deilse, neden kaynaklanr? Albertine'in iffetliliinin bu noktaya varabileceine inanamyordum her eye ramen; acaba o iddetin sebebi beenilme merakna m balyd diye dnyordum; mesela zerinde naho bir koku olduunu dnerek houma gitmeyeceinden korkmu olabilirdi; belki de korkaklkt sebebi; mesela akn gerekleri konusundaki cehaletiyle, benim sinirsel zafiyet halimin, pme yoluyla bulaabileceini zannetmi olabilirdi. Beni sevindiremedii iin tabii ki ok zld ve bana altndan kk bir kalem verdi; insanlarn erdemli sapknldr bu: Nazik ilginiz onlar duygulandrr, ama bu ilginizin talebini karlamaya raz olmazlar; buna ramen, sizin iin baka bir ey yapmak isterler; bir yazsyla romancy destekleyebilecek

olan eletirmen, onun yerine romancy yemee davet eder; bir des, zppeyi yannda tiyatroya gtrmez, ama kendi gitmeyecei bir gece, locasn emrine sunar. Asgariyi yapan ve hibir ey de yapmayabilecek kiiler, utantan, bir eyler yapmak iin mthi bir drt hissederler nk. Albertine'e, bu kalemi bana vermekle beni ok sevindirdiini, ama otelde kald gece kendisini pmeme izin vermi olsa, daha ok sevindireceini syledim. "O kadar mutlu edecekti ki beni! Size ne zarar olacakt? steimi geri evirmeniz beni ok artt." "Ben de sizin buna armanza hayret ediyorum," dedi Albertine. "Sizin ne gibi gen kzlarla tantnz merak ediyorum dorusu; benim davranm sizi arttna gre..." "Sizi krdm iin zlyorum, ama imdi bile, hatal olduumu dndm syleyemem size. Ben bu tr eylerin hi nemi olmad kansndaym; birini bu kadar kolay sevindirebilecekken, bir gen kzn buna rza gstermemesini anlayamyorum." Sonra Albertine'le arkadalarnn, oyuncu Lea'nn kz arkadan nasl knadklarn hatrlayarak, ahlaki grlerini ksmen memnun etmek iin ekledim: "Bir konuda anlaalm yalnz; bir gen kzn her eyi yapabileceini, hibir eyin ahlakszlk olmayacan sylemek istemiyorum. Mesela geen gn szn ettiiniz bir iliki vard: Balbec'te oturan bir gen kzla bir kadn oyuncu arasnda; bence bu iren bir ey; o kadar iren ki, bana kalrsa doru deil, o kzn dmanlar uydurmu bunu. Bana ihtimal dhilinde gibi gelmiyor, hatta imknsz geliyor. Ama bir erkek arkadan pcne, hatta daha fazlasna izin vermek baka; madem arkadanz olduumu sylyorsunuz..." "Arkadamsnz, ama sizden nce baka erkek arkadalarm oldu; emin olun bana sizin kadar dostluk gsteren delikanllar tandm. Ama bir

tanesi bile byle bir eye cret etmedi. Yiyecekleri tokatlar bilirlerdi. Zaten byle bir ey akllarndan bile gemezdi; aka, dosta, arkadaa el skrdk; pmek gibi bir eyin sz bile edilmezdi, ama yine de arkadamd hepsi. Bakn, eer dostluuma nem veriyorsanz, sevinebilirsiniz; nk sizi affettiime gre epeyce seviyorum demek ki. Ama ben aslnda sizin umurunuzda deilim, biliyorum. tiraf edin: Siz Andre'den holanyorsunuz. Esasen haklsnz, o benden ok daha sevimli, stelik ok gzel. Ah, erkekler!" Yaadm hayal krklna ramen, bu ak szler gzmde Albertine'e byk bir itibar kazandryor, ok tatl bir duygu uyandryordu bende. Bu duygu belki de ileride benim iin ok nemli ve zc sonular dourdu; nk Albertine'e olan akmn ortasnda daima varln srdrecek olan, o neredeyse ailevi his, o ahlaki ekirdek, bu duyguyla olumaya balad. Byle bir his, ok byk aclara sebep olabilir. nk bir kadn yznden gerekten ac ekmek iin, ona yzde yz inanm olmak gerekir. imdilik bu manevi takdir ve dostluk ekirdei, bir balant ta gibi gnlmn ortasnda duruyordu. Byle bymeden, ertesi yl da srdrecei, Balbec'teki bu ilk tatilimin son haftalarnda haydi haydi koruduu canszlk iinde var olmaya devam etseydi, tek bana mutluluuma hibir zarar vermezdi. Aslnda kovulmas daha yerinde olacak konuklara benziyordu iimdeki ekirdek; ama zayflklar ve yabanc bir bnyenin ortasndaki yalnzlklar, onlar geici olarak o kadar zararsz hale getirir ki, tedirgin etmeyip olduklar yerde brakrz. Hayallerim artk serbestti; Albertine'in arkadalarndan birine veya bakasna, en bata da Andre'ye ynelebilirlerdi; Andre'nin incelikleri, Albertine'in reneceinden emin

olmasaydm, belki de bu kadar duygulandrmazd beni. Uzun zamandr Andre'yi tercih ediyormu gibi yapmam, - sohbet ve sevgi gsterisi alkanlklar balamnda - bana adeta onun iin hazrlanm bir ak malzemesi salamt elbette; o gne kadar eksik olan tek ey, buna eklenmesi gereken samimi bir duyguydu, ki bunu da zgrlne kavuan kalbim salayabilirdi. Ama Andre, gerekten sevemeyeceim kadar entelektel, fazlasyla sinirli, fazlasyla marazi, fazlasyla bana benzerdi. Albertine imdi bana ii bo gibi geliyorsa, Andre de fazlasyla tandm bir eyle dolu gibi geliyor- du. lk gn plajda, bir bisiklet yarsnn, spor akyla kendinden gemi metresiyle kar karya olduumu sanmtm; oysa Andre, spor yapmaya, nevrozunu ve beslenme bozukluklarn tedavi etmek zere, doktorunun talimat zerine baladn, ama en mutlu saatlerinin, George Eliot'n bir romann tercme ettii saatler olduunu sylyordu. Andre'nin nasl biri olduu konusunda balangtaki yanlgmn sonucu olan hayal krklmn, aslnda benim iin hi nemi yoktu. Ama bu yanlg, askn domasna izin verdikleri ve ancak artk bu ak deitirme imkn kalmadnda yanlg olduklar anlald takdirde, bir strap kayna haline gelen trden yanlglardand. Benim Andre konusundaki yanlgmdan farkl, hatta ona zt da olabilen bu yanlglar, genellikle (zellikle de Andre rneinde) insanlarn ilk anda gz boyamak iin, olmadklar ama olmak istedikleri kimlie epeyce uygun bir grnme brnmelerinden, uygun davranlar gstermelerinden kaynaklanr. Yapmack davran, taklit ve hem iyiler, hem de ktler tarafndan takdir edilme arzusu, d grne sz ve jestlerin aldatc grnlerini ilave eder. yle edepsizlikler, yle acmaszlklar vardr ki, kimi iyilikler, kimi

cmertlikler gibi, snavdan geemezler. Tpk hayrseverliiyle tannan bir adamn, ounlukla aslnda kibirli ve cimri olduunu kefetmemiz gibi, nyarglarla dolu drst bir gen kz da, ahlakszlk konusundaki palavralar yznden, bir Messalina zannederiz. Ben Andre'de salkl ve ilkel bir yaratk bulduumu sanyordum, halbuki o salk peinde koan bir insandan baka bir ey deildi; belki onun salkl zannettii insanlarn ou da yleydi; tpk krmz yzl, beyaz flanel ceketli, iman bir artritlinin bir Herkl olmas gerekmedii gibi, belki o insanlar da gerek salktan ok uzakt. yle durumlar vardr ki, salkl grnd iin sevdiimiz bir insann, gezegenlerin klarn baka gk cisimlerinden aldklar, baz cisimlerinse, sadece elektrii geirdikleri gibi, aslnda shhatini bakalarndan alan hastalardan biri olmas, mutluluu etkiler. Yine de, Rosemonde ve Gisle gibi, hatta onlardan daha da fazla, Andre, sonuta Albertine'in arkadayd; onun hayatn paylayor, davranlarn taklit ediyordu; o kadar ki, ilk grdmde birini dierinden ayrt edememitim. Bu gen kzlarn arasnda, asl byleri deniz fonu zerinde belirmeleri olan bu gl fidanlarnn arasnda hkm sren blnmezlik, onlar henz tanmadm ve aralarndan herhangi birinin grntsnn, kk etenin uzakta olmadn mjdeleyerek beni ylesine heyecanlandrd gnlerden beri, hi deimemiti. imdi de aralarndan birini grnce duyduum sevinte, hangi oranda olduunu bilemiyordum ama, dierlerinin de hemen ardndan onu izlediini veya biraz sonra ona katldn grmenin, hatta o gn gelmeseler bile, onlardan sz etmenin ve benim plajda olduumun kendilerine syleneceini bilmenin sevinci de vard.

Artk hepsinin arasnda tereddt eden, ilk gnlerin basit ilgisi deil, gerek bir sevme kararszlyd; her biri doal bir biimde dierinin yerine, bu lde geebiliyordu. Aralarnda en beendiim kz tarafndan terk edilmek, benim iin zntlerin en by olmazd; ama beni terk eden, hepsinin arasnda belirsiz ekilde gezinen hzn ve hayal toplamn onda younlatrm olacamdan, derhal en ok beendiim oluverirdi. Yine de bu durumda farknda olmadan kaybna zleceim, ksa zamanda hepsinin gznde itibarmn sfra inecei arkadalar olurdu; onlara olan kolektif akm, bir politikacnn veya tiyatro oyuncusunun, muhabbetini kazandktan sonra kendisini yzst brakmasna dayanamad halka olan akna benziyordu. Ben Albertine'den gremediim muhabbeti bile, bir anda, akam benden ayrlrken bana anlaml bir sz sylemi, anlaml bir bak frlatm olan ve bylece bir gnlne arzularmn yneldii herhangi bir tanesinden beklemeye balyordum. Arzularm aralarnda byk bir hazla geziniyordu; nk bu hareketli -ehrelerin hatlarnda greli bir sabitleme balamt; daha deise bile, esneyebilen, oynak portreyi tanmak mmkn olurdu. Aralarndaki farklar, kukusuz hatlarnn uzunluk ve geniliinde eit farklarla akmyordu; yz hatlar, ne kadar birbirine benzemezmi gibi grnseler de, akabilirlerdi belki. Ancak/ yzlere ilikin bilgimiz matematiksel deildir. Her eyden nce, balang noktas, paralarn llmesi deildir; hareket noktas bir ifade, bir btndr. Mesela Andre'de, baygn gzlerin incelii, ensiz burunla birleir gibiydi; burnu o kadar inceydi ki, daha nce ikiz baklarn ifte tebessmne blnm olan zarafet tek bir izgide izlenebilsin diye izilmi, basit bir eri gibiydi. Salarn

ayran izgi de ayn incelikte, rzgrn kumun zerinde brakt izler gibi yumuak ve derindi. Bu zellii irsi olsa gerekti; Andre'nin annesinin bembeyaz salarnda da ayn ekilde rzgrla yalanmasna, kh hafif bir kabarklk, kh bir ukur olurdu, arazinin ini klarna gre ykselip alalan kar tabakas gibi. phesiz Andree'nin incecik burun izgisiyle kyaslandnda Rosemonde'un burnu, iri bir kaidenin zerine oturan yksek bir kule gibi, geni yzeyler sunuyordu adeta. Yz ifadesi, minicik bir farkn ayrd iki ehre arasnda dev uurumlar olduu zannn uyandrsa da - minicik bir fark, tek bana tamamen kendine zg bir ifade, bir kiilik yaratmaya yetse de -, bu ehrelere, birbirine indirgenemeyecekleri grntsn veren, sadece izgideki minicik fark ve ifadenin zgnl deildi. Arkadalarmn ehreleri arasnda ten rengi, daha da derin bir farkllk yaratyordu, ama bu yzlere verdii tonlarn deiken gzellii, farkn balca nedeni deildi; yle zt tonlara sahiptiler ki, - zerinde gzlerin yeilimsi nn oynat kkrtl bir pembeye boyanm ehresiyle - Rosemonde'un ve - siyah salarnn arbal kibarl beyaz yanaklarna yansyan - Andree'nin karsnda aldm zevk, srayla, gneli deniz kenarnda bir sardunyaya ve gece bir kamelyaya baksam, alacam zevke benzerdi. Bu byk farkn asl nedeni, bu yeni unsurun, rengin, izgiler arasndaki minnack farklar ar bytmesi, yzeyler arasndaki ilikileri batan aa deitirme- siydi; bu yeni unsur, ten renklerini paylatrd gibi, boyut yaratmada, en azndan deitirmede de ustadr. Bu yzden de, belki benzer denilebilecek ehreler, kzl salarn aleviyle mi, pembe bir tenle mi, beyaz bir kla m, mat bir solgunlukla m aydnlatldklarna bal olarak geriliyor veya geniliyor, baka bir ey

haline geliyordu; Rus balelerinin, gn nda grldnde kimi zaman ortas delik basit bir kt yuvarlaktan ibaret olan ve bir Bakst'n dehasyla, dekoru ak nar pembesi bir kla m, ay yla m sarmaladna bal olarak, kh bir sarayn cephesine kaklm sert bir trkuvaz, kh bir bahenin ortasnda gevek gevek yaylan bir gl olan aksesuarlar gibi. Bylece, ehreleri tandka leriz, ama bir yerlmcs olarak deil, ressam olarak. Albertine de arkadalar gibiydi. Kimi gnler, incecik, teni boz, somurtkan olur, gzlerinin derinliklerinde, bazen denizde olduu gibi, mor bir effaflk yanlamasna inerdi; byle gnlerde Albertine, bir srgnn hznyle dolu gibi grnrd. Baka gnler, daha dz olan ehresi, arzular parlak yzeyine yaptrr, teye gemelerini engellerdi; onu birdenbire yandan grdmde durum deiirdi; nk beyaz balmumu gibi mat olan yanaklarnn yzeyi, effaflktan pembeleir, mthi bir pme istei, bu kaan, farkl tene ulama istei uyandrrd. Bazen de mutluluk, bu yanaklar yle hareketli bir ltyla sarmalard ki, sanki akkan ve belirsiz hale gelen teninden yan baklar geer, teni bu yzden, gzlerinden farkl bir renkte, ama ayn maddedenmi gibi grnrd; bazen de hi dnmezken, kk esmer noktalarla beneklenmi, sadece daha mavi iki lekenin iinde yzd ehresine baknca, bir saka kuu yumurtasna, sadece iki noktas ilenip perdahlanm stl bir akie benzerdi; esmer tan ortasnda, mavi camdan bir kelebein saydam kanatlar gibi, tenin aynaya dnt, bizde ruha yaklamamza izin veriyormu yanlgsn bedenin dier organlarndan daha fazla yaratan gzler ldard. Ama ounlukla daha renkli ve daha canl olurdu;, bazen beyaz yzndeki tek pembe nokta,

burnunun, insana oynama istei veren sinsi bir kedi yavrusununki gibi incecik ucu olurdu; bazen yanaklar o kadar przsz olurdu ki, baklar, bir minyatrn pembe minesi nin zerinde kayar gibi yanaklarnn pembe srnn stnden kayar, siyah salarnn aralk, kat kat kapa altnda bu pembe sr, daha zarif, daha derin grnrd; arasra yanaklarnn mora alan bir siklamen pembesine brnd olur, hatta bazen, atei ykseldiinde, siyaha yakn koyulukta krmz gllerin koyu bordosuna boyanr, byle zamanlarda, marazi bir beniz duygusu vererek arzumu bayalatrp daha ehvetli hale getirir, onun baklarna bir ahlakszlk, bir sakatlk katard; bu Albertine'lerin her biri farklyd, bir dansnn, projektrn saysz eitlilikteki oyunlarna gre rengi, ekli, yaps deien grntlerinin her birinin farkl olmas gibi. Belki o dnemde kendisinde seyrettiim kiiliklerin eitlilii yznden, daha sonra ben de, hangi Albertine'i dnyorsam, ona gre farkl bir ahsiyete dnmeyi alkanlk haline getirdim: kskan, kaytsz, zevk dkn, melankolik, fkeli; bu ahsiyetler, sadece ortaya kan hatrann tesadfne deil, ayn hatray farkl yorumlamam yznden araya girmi olan inancn gcne de bal olarak yaratlrd. nk eninde sonunda dnlmesi gereken ey buydu, bu inanlard; bunlar genellikle bizim haberimiz olmadan iimizi doldururlar, oysa mutluluumuz asndan, grdmz insandan daha nemlidirler; zira o insan bu inanlarn arasndan grrz, baklan insana geici nemini veren, bu inanlardr. Geree daha yakn olabilmek iin, daha sonra Albertine'i dnen benliklerimden her birine farkl bir isim takmalydm; ayrca, karmda grdm, her defasnda farkl olan Albertine'lere de ayr ayr isimler vermem gerekirdi; bir su perisi gibi nnde

belirdii, her biri deiik - kolaylk olsun diye basite deniz diye adlandrdm - denizlere benziyordu. Ama hepsinden nemlisi - tpk bir anlatda belirli bir gnde havann nasl olduunun belirtildii gibi, ama ok daha faydal olacak ekilde- Albertine'i grdm u veya bu gn, ruhuma egemen olan inancn mutlaka adn koymam gerekirdi; bu inan, tpk denizler gibi insanlarn da atmosferini ve grnn, toplamalaryla, hareketlilikleriyle, yaylmalaryla, kalaryla her eyin rengini deitiren o belli belirsiz, zor seilen bulutlara baml klard; mesela Elstir'in bir akam durup sohbet ettii, uzaklarlarken birden gzelleen gen kzlara beni tantr mayarak yrtt bulut, birka gn sonra onlarla tantmda tekrar olumu, onlarn parltsn glgelemi, sk sk onlarla gzlerimin arasna girmiti; donuk, yumuak, Vergilius'un Leukothea's gibiydi. phesiz hepsinin ehrelerindeki anlam benim iin ok deimiti; bu ehreleri nasl okumam gerektiini bir lde szlerinden renmitim; bu szlere byk bir deer atfedebiliyordum, nk sorularmla szlerini istediim gibi azlarndan alyor, tahminlerini dorulamak iin kar kantlara bavuran bir deneyci gibi eitlendiriyordum. Varolu sorununu zmenin birok yolundan biri de, bize uzaktan gzel ve esrarengiz grnm olan kiilere yeterince yaklap hibir srlar, hibir gzellikleri olmadn anlamaktr; sal korumann seilebilecek eitli yollarndan biri budur; pek tavsiye edilen bir yol olmayabilir ama yine de hayatmz srdrmemizi ve - en iyisine ulatmza ve en iyisinin pek matah olmadna bizi ikna etmek suretiyle, hibir zlem duymamamza imkn tandndan - lme boyun ememizi salayan bir dinginlik verir bize.

Bu gen kzlarn beyninde, iffeti kmsemenin, gndelik heveslerin ansnn yerine, namuslu ilkeler koymutum; bu ilkelerin sarslmalar mmknd belki, ama o gne kadar, kendilerini yaadklar burjuva muhitinden alm olan bu kzlarn doru yoldan sapmalarna katiyen izin vermemilerdi. Oysa insan, ufak tefek eyler konusunda da olsa, batan yanlmsa, varsaymlarda ve anlarda bir hata, insana kt niyetli bir dedikoduyu karan veya bir eyay nerede kaybettiini yanl ynde aratyorsa, ok mmkndr ki, hatasn fark ettiinde, bu hatann yerine gerei deil, baka bir hata koyacaktr. Arkadalarmn yaama biimiyle, kendilerine nasl davranmak gerektiiyle ilgili olarak, onlarla dosta sohbet ederken yzlerinde okumu olduum masumiyet kelimesinden karlabilecek btn sonular karyordum. Ama belki de bu kelimeyi aknlkla, fazla hzl zerek yanl okumutum ve Berma'y ilk seyrettiim matinenin programnda Jules Ferry isminin yazl olmad gibi (bu benim M. de Norpois'ya Jules Ferry'nin kesinlikle n oyunlar yazdn iddia etmemi engellememiti), bu kelime de o yzlerde yazl deildi. Kk etedeki arkadalarmn, hangisi olursa olsun, son gr- dmdeki ehresi, doal olarak, hatrladm tek ehresi olurdu; nk bir kiiyle ilgili hatralarmzdan, gndelik ilikilerimizin acil karlarna katks olmayan her eyi zihnimiz eler (bilhassa bu ilikilerde biraz da, daima doyumsuz olduu iin gelecek zamanda yaayan ak varsa). Zihin gemi gnlerin zincirini elinde tutmaya almaz; sadece, genellikle karanla gmlp kaybolan dier halkalardan bambaka bir madenden yaplm olan son halkasn sk sk kavrar ve hayat yolculuumuzda, sadece o anda iinde bulunduumuz yeri

gerek kabul eder. Daha imdiden ok uzakta kalan ilk izlenimlerimin, gnbegn uradklar bozulmaya hafzam bir are bulamazd; bu gen kzlarla konutuum, ikindi kahvalts ettiim, oyun oynadm uzun saatler boyunca, bir freski seyreder gibi denizin nnden geilerini seyrettiim acmasz ve nefsine dkn bakireler olduklarn hatrlamyordum bile. Corafyaclar, arkeologlar bizi gayet gzel Kalypso'nun adasna gtrr, Minos'un sarayn toprak altndan karrlar. Ne var ki Kalypso artk sadece bir kadn, Minos da ilahi bir yan olmayan bir kraldr. Bu son derece gerek kiilerin, tarihin bize rettii meziyetleri ve kusurlar bile, ounlukla ayn ismi tayan efsanevi varlklara bizim malettiimiz zelliklerden ok farkldr. lk gnler tasavvur ettiim btn o zarif deniz mitolojisi bu ekilde dalp gitmiti. Ama zaman zaman bile olsa, eriilmez sandmz ve arzuladmz eyle yaknlamamz, tamamen ilgisiz deildir. Balangta sevimsiz bulduumuz kiilerle ilikide, zamanla yanlarnda hissettiimiz suni zevkin ortasnda bile, gizlemeyi baardklar kusurlarn kokumu tad daima inatla varln srdrr. Ama Albertine ve arkadalaryla ilikilerim trnden ilikilerde, balangtaki gerek zevk, zorlama tarm rn meyvelere, gnete olgunlamam zmlere hibir hileyle katlamayan o rayihay brakr. Bu gen kzlarda benim ilk anda grdm doast yaratklar, hl onlarla en sradan ilikilerime, ben farknda olmasam bile, bir sihir katyor, daha dorusu bu ilikileri sradan olmaktan karyordu. Arzum, imdi beni tanyp glmseyen, ama ilk gn baklarmla baka bir evrenden nlar gibi karlam olan gzlerin anlamn yle bir agzllkle aram, falezin zerine uzanm bana sandvi uzatan veya bilmece oyunu oynayan bu gen kzlarn ten rengi

yzeylerine renk ve kokuyu yle bir cmertlik ve tit izlikle datmt ki, ou le sonralar, aralarnda uzanmken modern hayatta eski eserlerin azametini arayarak ayak trnan kesen bir kadna "Diken karan ocuk" heykelinin asaletini veren veya Rubens gibi tandklar kadnlardan tanralar yaratp mitolojik bir sahneyi canlandran ressamlar misali imenlerin stnde etrafma yaylm, birbirine zt tipte, gzel esmer ve sarn bedenlere baktmda belki de gndelik tecrbelerin bu bedenlere doldurduu vasatl boaltmyordum; buna ramen (zel olarak ilahi soylarn hatrlamadan) Herkl veya Telemakhos misali nympha'larn arasnda oyun oynuyormuum gibi bakyordum onlara. Sonra konserler bitti, hava bozdu, kz arkadalarm, yle krlanglar gibi hepsi bir arada deil ama ayn hafta iinde Balbec'i terk ettiler. lk giden Albertine oldu; hibir i veya elencenin kendisini beklemedii Paris'e birdenbire niye gittiini arkadalarnn hibiri, ne o Srada, ne de daha sonra anlayamad. "Nedir, ne oluyor, hibir ey sylemeden ekti gitti," diye homurdanyordu Franoise; aslnda biz de gitsek ok memnun olurdu. Saylar epeyce azalm olan, ama hl kalmaya devam eden tek tk mteriler yznden tutulan personele kar, "parayla beslenen" mdre kar saygszlk olarak deerlendiriyordu bu yaptmz. Gerekten de yaknda kapanacak olan otel uzun zamandr, hemen hemen boalmt; hi bu kadar gzel olmamt. Otel mdr ayn fikirde deildi; souktan donulan, kapsnda artk komilerin beklemedii salonlar boyunca, zerinde yeni bir redingot, ar bakml, donuk yz bire orannda et ve kozmetik karmndan olumu gibi, srekli kravat deitirerek koridorlar arnlyordu (bu lksler, oteli stmaktan ve personeli

tutmaktan daha ucuzdur; artk bir hayr kurumuna on bin frank bata bulunamayan kii, kendisine bir telgraf getiren memura be frank bahi vererek rahatlkla cmertliini sergileyebilir yine de). Boluu inceler, mevsimin pek parlak gemedii otelde hissedilen sefalete, kendi dzgn kyafetiyle geici bir hava vermek ister gibiydi; bir zamanlar saraynn olduu yerdeki harabelere dnp dnp gelen bir hkmdarn hayaleti gibiydi. Mahalli tren artk yeterince yolcu olmad iin, ertesi yl ilkbahara kadar seferlerine ara verince, memnuniyetsizlii iyice artt. "Burada eksik olan," diyordu mdr, "alam aralar." Yapt zarara ramen, gelecek yllar iin debdebeli projeleri vard. Otelcilie ilikin, bu meslei ycelten gzel deyim ve ifadeleri doru olarak hatrlamay beceriyordu yine de: "Yardmc kadrolarm yetersizdi; geri yemek salonunda iyi bir ekibim vard ama," diyordu, "komilerin mkemmel olduu sylenemez; gelecek yl greceksiniz kuracam mfrezeyi." Bu arada da ulatrma hizmetlerinin kesilmesi yznden, mecburen mektuplar st kapal bir arabayla aldryor, bazen yolcular da tatyordu. Ben sk sk arabacnn yanna oturuyordum; bu ekilde, Combray'de geirdiim k mevsimindeki gibi, her trl havada gezintiler yapm oldum. Ama bazen kam gibi bir yamur yznden, bykannemle ben, Casino kapanm olduundan, rzgr estiinde bir geminin sintine dibine snr gibi neredeyse bo salonlara kapanyorduk; bu salonlarda her gn, deniz yolculuklarndaki gibi, ay boyunca dip dibe bulunup tanmadmz kiilerden yeni bir tanesi, Rennes mahkeme bakan, Caen baro bakan, Amerikal bir hanm ve kzlar, yanmza geliyor, konumaya balyor, saatleri ksaltmann bir

yolunu buluyor, bir yeteneklerini ortaya koyuyor, bize bir oyun retiyor, bizi aya, birlikte mzik yapmaya, belli bir saatte bir araya gelmeye, gerekten bize zevk vermenin srrna sahip, yani iddias olmayan, sadece skc saatleri geirmemize yardmc olan elenceler dzenlemeye davet ediyor, ksacas, tatilimiz sonuna yaklarken, bizimle arkadalk kuruyorlar, ertesi gn birbiri ardna otelden ayrlmalaryla bu arkadalklar kesiliyordu. Hatta zengin gen adamla, iki soylu arkadandan biriyle ve birka gnlne tekrar gelmi olan kadn oyuncuyla bile tantm; ama kk topluluk artk sadece kiiden oluuyordu; teki arkadalar Paris'e dnmt. Beni restoranlarnda birlikte akam yemeine davet ettiler. Kabul etmediime memnun olduklarn sanyorum. Ama daveti gayet kibarca yapmlard; aslnda davet zengin gen adamdan gelmiti; nk dierleri onun misafiriydiler, fakat arkada, Marki Maurice de Vaudemont ok nemli bir soydan geldii iin, oyuncu hanm, igdyle, bana gitmek istemez miyim diye sorarken, beni pohpohlamak iin dedi ki: "Maurice ok memnun olacak." Otel giriinde yle birden karlatmda, zengin gen adam geri ekildi ve benimle konuan, M. de Vaudemont oldu: "Birlikte akam yemei yeme ltfunu bahetmez misiniz bize?" Sonu olarak Balbec'ten pek az yararlanabilmitim; bu da tekrar gelme isteimi artryordu. Bana Balbec'te ok ksa bir sre kalmm gibi geliyordu. Bana mektup yazp temelli orada m yaamay dndm soran arkadalarm ayn kanda deildiler. Zarfn zerine Balbec adn yazmak zorunda olduklarn grdke, pencerem bir ayra veya sokaa deil, denizin ayrlarna bakyor, geceleri onun uultusunu

iitiyorum, uyumadan nce uykumu bir kayk gibi ona emanet ediyorum diye, denizle bu ar yaknlktan dolay bysnn, uykuda renilen dersler misali, benden habersiz iime maddeten nfuz edecei yanlgsna kaplyordum. Otel mdr gelecek yl iin bana daha gzel bir oda teklif ediyordu; ama ben artk kendi odama balanmtm, vetiver kokusunu hi duymuyordum ieri girdiimde; eskiden odada byk zorlukla ykselen dncem sonunda tpatp onun boyutlarna ulatndan, tekrar Paris'teki eski odamda yattmda, tavan alak olduu iin dnceme tersine bir ilem uygulamak zorunda kaldm. Sonunda Balbec'ten ayrlmamz gerekti sahiden; souk ve rutubet, minesi, kaloriferi olmayan otelde daha fazla kalnamayacak kadar ie iliyordu. Zaten bu son haftalar hemen unuttum. Balbec'i dndmde neredeyse istisnasz her zaman gzmde canlanan, havalar bozmadan nce, leden sonra Albertine ve arkadalaryla kacam iin her sabah, doktorun talimat zerine bykannemin beni karanlkta yatmaya zorlad dakikalard. Otel mdr, benim katta grlt edilmemesi iin talimat verir, talimatlara uyulup uyulmadn bizzat denetlerdi. Ar parlak ktan dolay, ilk gece bana o kadar dmanlk gsteren ar mor perdeleri mmkn olduunca uzun sre kapal tutardm. Ama Franoise'n k szmasn diye her gece perdeleri inelemesine (zmeyi bir tek kendisi becerirdi), yatak rtleri, krmz kretondan masa rtsn, uradan buradan bulduu kumalar eklemesine ramen, perdeler bir trl tam olarak kavumaz, tam bir karanlk olmazd; halnn zerine adeta lal rengi anemon yapraklar salm gibi grnrd; plak ayaklarmla aralarna basmaktan kendimi alamazdm.

Pencerenin karsndaki ksmen aydnlanm duvarda hibir yerden destek almayan, dikine duran bir altn silindir, lde branilerin nnden giden kl direk gibi ar ar hareket ederdi. Tekrar yatama uzanrdm; sabahn sunduu oyunlarn, deniz banyosunun, yryn hazlarn, kprdamadan, sadece hayalden ve hepsini bir arada yaamak zorundaydm; mutluluun kt kt attrd kalbim, tam gaz alan, ama kprtsz, hzn sadece kendi etrafnda dnerek boaltabilen bir makine gibiydi. Kz arkadalarmn mendirekte olduklarn bilir ama onlar gremezdim; onlar denizin kimi yksek, kimi alak sradalarnn nnden getii srada, denizin bittii yerde, mavimsi doruklarnn ortasna kk bir talyan kasabas gibi tnemi olan Rivebelle kasabas bazen bir aydnln iinde belirir, btn ayrntlar gnete tek tek seilirdi. Arkadalarm gremez, ama (gazete satclarnn, Franoise'n deyimiyle "gazeteler"in barlar, denize girenlerin ve oyun oynayan ocuklarn, hafif hafif kyya arpan dalgalarn sesine deniz kularnn lklar gibi karan sesleri benim belvedere'me kadar kt srada) varlklarn hisseder, kulaklarma kadar ykselen tatl uultunun, Nereus kzlarnn gl gibi sar malad gllerini duyardm. Akam Albertine, "Aa inecek misiniz diye baktk," derdi. "Ama panjurlarnz hep kapalyd, konser saatinde bile." Gerekten de konser saat onda, btn grkemiyle benim pencerelerimin altnda balard. Enstrmanlarn ksa aralklarnda, deniz ykselmise, kayan bir dalgann devaml ve birbirine bal notalar duyulur, adeta kemann sslemelerini billur kvrmlaryla sarmalar, kpn, bir sualt mziinin kesintili yanklarndan daha yksee fkrtrd. Giyinmem iin eyalarmn hl

getirilmemi olmas beni sabrszlandrrd. Saat on iki olur, nihayet Franoise gelirdi. Ve aylar boyunca, hep frtnalarn dvd, sisler arasnda kaybolmu bir yer olarak hayal ettiim iin grmeyi ok istediim Balbec'te, gne o kadar parlak ve sabitti ki, Franoise pencereyi amaya geldiinde daima ayn grnty bulacam bilmi ve yanlmamtm: d duvarn kesinde katlanan, ayn gneten sath; bu sathn hi deimeyen rengi, yazn bir iareti olmann heyecanndan ok, cansz ve suni bir minenin donukluunu tard. Franoise tepe camlarndaki ineleri karr, kumalar zer, perdeleri ekerken, gzler nne serdii yaz gn, bin yllk, grkemli bir mumya kadar l ve eski grnrd; yal hizmetimiz sanki bu mumyann sarglarn zenle aar, altn yaldzl elbisesi iinde korunmu olarak, ortaya karrd. SON

You might also like