You are on page 1of 417

Marcel Proust: 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de dodu. Btn yaamn etkileyecek astm krizlerinin ilkini 1881'de geirdi.

1890'da Hukuk Fakltesi'ne ve Siyasal Bilgiler Okulu'na kaydoldu. Ayn yl Maupassant' la tant. Arkadalaryla birlikte Le Banquet yaynlarn kurdu; burada edebiyat eletirileri yaymlad. 1893'te, Swann'in Bir Ak'nn "eskizi" olabilecek nitelikte bir metin yazd. 1894'te Dreyfus olay balad. Marcel Proust, babasyla birlikte, Dreyfus yanllar arasnda yer ald. 1895'te felsefe lisans diplomasn ald. 1898'te Dreyfus olay byd. Ayn yl Zola'nn "J'accuse" adl ak mektubu L'Aurore gazetesinde yaymland. Proust 1908'de byk yaptn (Kayp Zamann zinde) yazmaya koyuldu. 1914'te Guermantes Taraf'da Grasset Yaynevi'ne hazrlamaya balad. 30 Kasm 1918'de iek Am Gen Kzlarn Glgesinde yaymland. 10 Aralk 1919'da bu kitap Goncourt dl ald. 30 Nisan 1921'de Guermantes Taraf II ile Sodom ve Gomorra yaymland. Ayn yl Proust Gallimard Yaynevi'ne Sodom ve Gomorra II ile Sodom ve Gomorra III n elyazmalarn verdi. 1922'de Mahpus ile Albertine Kayp (Sodom ve Gomorra III) daktiloya ekilmeye baland. Proust, Ekim ay banda bir bronit krizi geirdi, bunu zatrree izledi. Yazar, 18 Kasm 1922'de ld. Roza Hakmen 1956'da zmir'de dodu. 1974'te zmir Amerikan Kz Koleji'ni, 1979'da ODT Ekonomi Blm'n bitirdi. Balca evirileri: Ernest Hemingway, anlar Kimin in alyor; Mario Vargas Llosa, Kent ve Kpekler; Nina Berberova, Elik Eden: Soneka Antonovskaya; Juan Benet, Madrid'de Sonbahar; Oscar Wilde, De Profundis; Marguerite Duras, Mavi Gzler Siyah Salar; Anthony Burgess, Bir Elin Sesi Var; Carson McCullers, Yelkovansz Saat; Tama Janowitz, New York Kleleri; Mircea Eliade, Matmazel Christina; Anne Rice, Vampirle Konuma; Miguel de Cervantes Saavedra, Don Quijote; Marcel Proust, Swann'larn Taraf, iek Am Gen Kzlarn Glgesinde, Guermantes Taraf, Sodom ve Gomorra.

Marcel Proust'un YKY'deki teki kitaplar: Kayp Zamann zinde: Swann'larn Taraf (1999) iek Am Gen Kzlarn Glgesinde (1996) Guermantes Taraf (1997) Sodom ve Gomorra (1997) Albertine Kayp (kacak) Yakalanan Zaman (kacak)

MARCEL PROUST Kayp Zamann zinde MAHPUS EVREN ROZAHAKMEN Yap Kredi Yaynlan -1431 Edebiyat - 386 Kayp Zamann zinde - Mahpus / Marcel Proust Franszcadan eviren: Roza Hakmen iir evirileri: Ahmet Gntan Kitap Editr: mer Aygn Redaksiyon: Bahadr Glmez Dzelti: Alev zgner Genel Tasarm: Faruk Ulay Kapak Tasarm: Nahide Dikel Bask: efik Matbaas Franszca ilk bask: 1923 eviriye temel alnan bask: Marcel Proust, A la recherche du temps periu, Editios Gallimard, 1988. 1. Bask: stanbul, Ocak 2001 ISBN 975-363-985-6 Yap Kredi Kltr Sanat Yaynclk Ticaret ve Sanayi A.. 1999

MAHPUS
Sabahlar, yzm hl duvara evriliyken, penceredeki ar perdelerin tepesinden gn nn rengini daha grmeden, havann o gn nasl olduunu hemen anlardm. Bana bu konuda, sabahn ilk sesleri bilgi verirdi; hava rutubetliyse, sesler bana boularak, arplarak ulard; ferah, buz gibi ve berrak sabahlardaysa, nlayan bo havada, sesler birer ok gibi titreirdi; daha ilk tramvay geerken, tekerlek seslerinden, souk bir yamur mu yadn, yoksa sabahn, masmavi bir gkyzne doru mu yol aldn anlardm. Bu seslerden de nce, daha sratli ve keskin bir dalga, uykumun arasna szp kar habercisi bir hzn yaym ola bilirdi uykuma; ya da bir grlp bir kaybolan minik bir ahsiye te, pe pee o kadar ok sayda gnee vg ilahisi syletirdi ki, sonunda bu arklar, beni daha uykumda glmseterek, kapal gzlerimi kamamaya hazrlayarak, sersemletici bir mzikle uyandrrlard. Zaten o dnemde, d dnyay daha ok odamdan alglyordum. Duyduuma gre Bloch, akamlan beni ziyarete geldiinde, ieride konumalar duyduunu sylyormu; annem o srada Combray'de olduu ve odamda da hibir defasnda kimseyle karlamad iin, kendi kendime konutuum sonucunu karm. ok daha sonralar, Albertine'in o sralar benimle birlikte oturduunu renince, bunu herkesten gizlediimi kavrayarak, o dnemde niin evden kmay hi istemediimi nihayet anladn bildirmiti. Yaralyordu. Yanlmas da doald, nk gereklik, zorunlu olsa da, bir btn olarak ngrlemez; bir bakasnn hayatna ilikin doru bir ayrnty renen kii, derhal bundan yanl sonular karr ve yeni kefettii gerei, aslnda onunla hi ilgisi olmayan meselelerin aklamas olarak grr. Kz arkadamn, Balbec dn Paris'te benimle ayn at altnda yaamak zere evime geliini, gemi yoluculuundan vazgeiini, odasnn, benim odamdan yirmi adm tede, koridorun sonunda bulunan, babamn duvar hallaryla kapl alma odas olduunu ve her gece, ok ge saatte, yanmdan ayrlmadan nce, dilini, gnlk ekmeimi verircesine, onun yznden ektiimiz

aclar sebebiyle giderek manevi bir holuk kazanan her beden gibi, neredeyse kutsal nitelikte, besleyici bir gda misali azma kaydrn imdi dndmde, aklma gelen karlatrma, Yzba Borodino'nun, esasen geici bir rahatszla are olan zel izni sayesinde kararghta geirdiim gece deil de, babamn annemi benim yatamn yanndaki kk yatakta uyumak zere, odama gnderdii gecedir. Hayat, kanlmaz gibi grnen bir straptan bizi bir kere daha kurtaracaksa eer, bunu farkl koullarda, hatta bazen, bahedilen ltuflar arasnda zdelik kurmann neredeyse gnah saylabilecei kadar zt koullarda gerekletirir! Albertine, perdeleri hl kapal odam karanlk olduu halde uyumadm Franoise'dan renmise, kendi banyosunda ykanrken biraz grlt etmekten ekinmezdi. Byle gnlerde, ounlukla ben de, daha ge bir saati bekleyeceime, onunkine bitiik bir baka banyoya girerdim; buras ho bir yerdi. Bir zamanlar tiyatro yneticileri, yz binlerce frank harcayp imparatorie rol oynayan nl yldzn tahtn gerek zmrtlerle sslerlerdi. Rus Balesi bize, gerektii ekilde ynlendirilen basit k oyunlar sayesinde, gerek zmrtler kadar atafatl ve daha eitli mcevherler elde edilebileceini retti. Ne var ki, nceki kadar maddi olmayan bu ssleme bile, yataktan leyin kalkmaya alkn birinin, genellikle grd dekorun yerine saat sekizdeki sabah gneinin koyduu dekor kadar zarif deildir. ki banyonun da pencerelerinde, ierisi dardan grlmesin diye, dz cam deil, eski moda, yapay bir krayla kapl, prtk prtk camlar vard. Gne birdenbire bu incecik cam sarartr, yaldzla kaplar ve alkanln uzun zaman gizledii, eskiden kalma delikanly benliimde usul usul aa karr, beni hatralarla kendimden geirirdi; adeta tabiatn ortasnda, altn sars yapraklarn arasndaymm gibi hissederdim kendimi, hatta bir ku da eksik olmazd bu dekordan. nk Albertine'in, slkla aralksz ald arky iitirdim: Keder deli,

Onu dinleyen ondan da deli. Mzik konusundaki zevksizliine neeyle glmsemekten kendimi alamayacak kadar ok seviyordum onu. Bir nceki yaz mevsiminde, Mme Bontemps bu arkya baylmt; ama ksa bir sre sonra, sama sapan bir ark diye nitelendirildiini duymu ve bunun zerine, misafirleri olduu zaman, Albertine'e onu syletmekten vazgeip yerine unu koymutu: "Ayrlk arklarnn kayna bulank sudur" Zaman gelince, bu ark da, "bizim kazn diline dolad, Masenet'nin eski bir nakarat" diye nitelendirildi. Gkyznden iri bir bulut geer, gnei karartrd; edepli ve yaprakl cam perde solar, tekdze bir grilie brnrd. ki banyoyu (benimkinin ei olan Albertine'in banyosu, dairenin kar tarafndan bir baka banyosu olan annemin, ben grltden rahatsz olmayaym diye hi kullanmad bir yerdi) birbirinden ayran blme o kadar inceydi ki, her birimiz kendi banyomuzda ykanrken, birbirimizle konuabiliyorduk; sohbetimizi bir tek suyun sesi blerdi, otellerde genellikle yerin darl ve odalarn birbirine yaknl sebebiyle rastlanan, ama Paris'te ok ender bulunan bir samimiyet iindeydik. Baz gnler de, yatamdan kalkmaz, canmn istedii kadar hayal kurardm, nk ben zili almadan odama girilmesi kesinlikle yasakt; yatamn tepesindeki elektrik dmesinin yeri ok ters olduundan, zili almam o kadar uzun srerdi ki, ounlukla dmeye erimek iin abalamaktan sklr, yalnzlk da houma gittiinden, birka dakika tekrar uykuya dalar gibi olurdum. Albertine'in bizim evde kalmasna tamamen kaytsz deildim oysa. Onun kz arkadalarndan ayr olmas, kalbimi yeni aclardan koruyordu. Bu ayrlk, kalbimi, iyilemesine yardma olacak bir dinlenme, neredeyse kprtszlk halinde tutuyordu. Ama sonuta, kz arkadamn bana salad huzur, mutluluktan

ziyade strabn yatmasyd. Geri strabmn fazlasyla derin olduu zamanlar bana yasak olan birok mutluluu, bu huzur sayesinde tadabiliyordum, ama bu mutluluklar Albertine'e borlu olmak yle dursun, onlar, dorusu artk pek de gzel bulmadm, yannda skldm, aka sevmediim duygusuna kapldm Albertine yanmda olmad zamanlarda yayordum. Bu yzden de, gne balarken, zellikle hava gneliyse, onu derhal odama artmazdm. Birka dakika boyunca, beni Albertine'den daha ok mutlu edeceini bildiim ve daha nce de szn ettiim, gnei ark syleyerek selamlayan, iimdeki o minik ahsiyetle ba baa kalrdm. Kiiliimizi oluturan ahsiyetler arasnda en temel olanlar, en ok grnenler deildir. Benim kiiliimde, hastalk hepsini pe pee yere yktktan sonra, tekilerden daha dayankl iki ahsiyet kalacak geriye; bunlardan biri de, ancak iki eser arasnda, iki duygu arasnda bir zdelik bulduu zaman mutlu olabilen bir filozof. Yine de, en sona kalacak olan ahsiyet, Combray'deki gzlknn vitrininde duran ve gne atnda kukuletasn karp yamur gelirken takarak hava durumunu bildiren kk adama ok benzeyen o minik ahsiyet mi acaba diye dndm olur. O kk adamn bencilliini iyi bilirim; ben ancak yamurun yamasyla geebilecek bir nefes darl ekerken, o buna hi aldrmaz ve onca sabrszlkla beklenen ilk damlalarn dmesiyle birlikte keyfi kaarak, somurta somurta kukuletasn kafasna geirir. Buna karlk, eminim ben can ekiirken, dier btn "benlik" lerim lmken, son nefesimi verdiim esnada bir gne n parldarsa, kk barometrik ahsiyet halinden pek memnun olacak ve kukuletasn karp, "Oh! Nihayet gne at," diye ark syleyecektir. Franoise' armak zere zile basardm. Le Figaro'yu aardm. Bu gazeteye gnderdiim makaleyi (ya da makale zentisini), yani bir zamanlar Doktor Percepied'nin arabasnda, Martinville'in an kulelerine bakarak yazdm ve ksa sre nce bulup biraz dzelttiim bir sayfalk yazy arar, yaymlanmam olduunu grrdm. Sonra, annemden gelen mektubu okurdum. Bir gen kzn, tek bana benimle oturmasn, annem tuhaf buluyor, tasvip

etmiyordu. lk gn, Balbec'ten ayrldmz srada, annem beni ylesine bedbaht grp beni yalnz brakt iin endielendiinde, Albertine'in de bizimle geldiini renince belki de sevinmiti; trende bizim bavullarn (Balbec Oteli'nde btn geceyi yanlarnda alayarak geirdiim bavullarn) yanna, Albertine'in dar, siyah, tabuta benzettiim bavullarn koymulard; bu bavullarn evimize hayat m, lm m getireceini bilmiyordum. Ama bu soruyu kendi kendime sormamtm bile; o prl prl gneli sabah vaktinde, Balbec'te kalma korkusundan sonra, Albertine'i de yanmda gtrdm iin mutlulukla dolup tayordum. Ama annem, balangta bu projeye itiraz etmediyse de, (kz arkadamla, ar yaralanan oluna hemirelik eden, gen, vefal metrese minnet duyan bir anne gibi, tatl tatl konumutu), proje fazlasyla gerekleip gen kzn evimizde, stelik de annem babam yokken kal uzaynca, meseleye olumsuz bakmaya balamt. Bununla birlikte, annemin bu itirazn herhangi bir ekilde dile getirdiini de syleyemem. Tpk bir zamanlar, sinirli mizacm ve tembelliim konusunda bana sitem etmekten vazgetii gibi, imdi de ayn titizlikle, -o srada belki bunu tam olarak grememi, ya da grmek istememitim- benim nianlanacam sylediim gen kz hakkndaki kukularn belirtmekten kanyor, hayatm karartmak, ileride karma ballm azaltmak istemiyor, belki kendisi ldkten sonra da, Albertine'le evlenerek onu zdme piman olmam nlemeye alyordu. Annem, beni vazgeiremeyeceini hissettii bu kararm onaylarm gibi grnmeyi tercih ediyordu. Ama kendisini o dnemde grm olan herkes, annesini kaybetmi olmann zntsne, srekli bir kaygnn da elik ettiini syler. Bu zihinsel aba, bu i tartma, annemin akaklarn alev alev yakyordu; serinlemek iin srekli pencereleri ayordu. Ama beni yanl ynde etkilemekten ve mutluluum zannettii eyi bozmaktan korkarak, hibir karara varamyordu. Albertine'i geici olarak evimizde misafir etmeme kar kma kararn bile veremiyordu. Her eyden nce Mme Bontemps' ilgilendiren bu meselede, ondan daha kat bir tutum sergilemek istemiyordu; Mme Bontemps'n bu durumda herhangi bir saknca bulunmas, annemi ok artyordu. Her ey bir yana,

tam o srada Combray'ye giderek Albertine'le beni yalnz brakmak zorunda kalna hayflanyordu; orada, gece gndz, aralksz byk teyzemle ilgilenerek, aylarca kalmas gerekebilirdi (nitekim yle oldu). Combray'de, Legrandin'in iyi yreklilii ve sadakati sayesinde annemin ii kolaylat; hibir zahmetten kanmayan Legrandin, byk teyzemi yakndan tanmad halde, nceleri annesinin arkada olduu iin, sonra da, bu lme mahkm hastann, onun hemireliinden holandn ve kendisinden vazgeemeyeceini hissettii iin, Paris'e dnn her hafta ertelemekteydi. Snobizm, ciddi bir ruh hastaldr, ama alan snrldr ve ruhun tamamna hasar vermez. Bu arada ben, annemin Combray'ye gidiinden, aksine, ok memnundum; annem Paris'te olsa, Albertine'le Mile Vinteuil'n arkadaln renmesinden korkardm (bu arkadal annemden gizlemesini isteyemezdim Albertine'den). Annemin nazarnda byle bir ey, kz arkadamla henz kesinletirmememi zaten rica etmi olduu, ayrca benim de giderek dncesine tahamml edemediim bu evlilie de, hatta arkadamn bir sre evimizde kalmasna da, kesin bir engel tekil ederdi. Bylesine ciddi ve kendisinin bilmedii bu sebebin haricinde, annem, hem erdemi ruh asaletiyle tanmlayan, George Sand hayran bykannemi rnek almann rahatlatc etkisiyle, hem de benim yozlatrc tesirimle, bir zamanlar, hatta Paris veya Combray'deki burjuva hanm arkadalarndan biri sz konusu olsa bugn bile davranlarn knayaca hanmlara kar, ben bu hanmlarn ruh asaletini vdm iin, imdi hogrlyd ve beni sevdikleri iin onlar balyordu. Her eye ramen, toplumsal ahlak kurallarna uygunluk meselesini bir yana braksak bile, sanyorum annemin Albertine'e tahamml etmesi zor olurdu, nk annemin Combray'den, Leonie Halamdan, btn akrabalarndan kendisine kalan dzen alkanl, kz arkadamn hi bilmedii bir eydi. Hibir kapy arkasndan kapatmaz, buna karlk, ak bir kap grdnde de, bir kpek ya da kedi kadar ftursuzca ieriye dalabilirdi. Yani Albertine'in biraz rahatsz edici cazibesi, evde bir gen kzdan ok, evcil bir hayvan gibi bulunmasyd; odalara girip kar, en olmadk yerlerde dolar, bana mthi bir dinginlik vererek- yatama srayp yanmda

kendisine bir yer aar, oraya iyice yerleir ve bir insan gibi rahatszlk vermezdi. Bununla birlikte, Albertine giderek benim uyku saatlerime uymay, ben zile basmadan nce odama girmemeyi, hatta grlt etmemeyi rendi. Bu kurallar Albertine'e dayatan, Franoise'd. Franoise, efendilerinin deerini bilen ve layk olduklar saygy herkesten eksiksiz grmeleri iin ne lazmsa yapmay grev kabul eden Combray'li hizmetkrlardand. Yabana bir misafir, bulak kzla paylalmak zere Franoise'a bahi verdiinde, daha misafir ne olduunu anlayamadan, Franoise'n mthi bir srat, gizlilik ve enerjiyle talimat verdii bulak kz, gelip yarm azla deil, Franoise'n rettii gibi aka, yksek sesle teekkr ederdi. Combray'nin rahibi, bir dhi saylmazd ama, o da sayg borcunun ne demek olduunu bilirdi. Mme Sazerat'nn Protestan akrabalarnn kz, rahibin denetiminde mezhep deitirip Katolik olmu, aile, rahibe byk yaknlk gstermiti. Sonra, kzn Meseglise'li bir soyluyla evlenmesi ihtimali ortaya kt. Delikanlnn ailesi, kz hakknda bilgi edinmek zere, olduka kmseyici, kzn Protestan kkenini aalayan bir mektup yazd. Combray'nin rahibi bu mektubu yle bir tonda cevaplad ki, burnu srtlp dize gelen Meseglise'li asilzade, birincisinden ok farkl ikinci bir mektup yazarak, gen kzla evlenmeyi, ltuflarn en by olarak istediini bildirdi. Albertine'in uykuma sayg gstermesini salamak, Franoise asndan zel bir baar saylmazd. Bu gelenek, zaten iine ilemiti. Albertine herhalde btn masumiyetiyle odama girmek veya bana bir ey sormak istediini belirtmi, Franoise'n suskunluundan veya kestirip atmasndan, hayretler ierisinde kalarak, detlerini bilmedii, yabanc bir dnyada bulunduunu ve bu dnyadaki yaantnn, ihlal edilmesi asla sz konusu olmayan yasalar tarafndan ynetildiini anlamt. Bu durumu daha nce Balbec'te de sezinler gibi olmutu, ama Paris'te kurallara direnmeye bile almadan, sabrla her sabah zil sesini bekliyor, ben zili almadan grlt etmekten kanyordu.

Aslnda Franoisen Albertine'e verdii eitim, yal hizmetimizin kendisi asndan da salkl olmu, Balbec'ten dndmzden beri hi ara vermedii szlanmalarn yava yava azaltmt. Franoise Balbec'ten dnerken, tam trene bineceimiz srada, otelin "kat sorumlusu"na, Franoise' pek az tanmakla birlikte ona grece kibar davranm olan bykl kadna veda etmeyi unuttuunu hatrlamt. lle de trenden inip otele geri dnmek, kat sorumlusuyla vedalap ertesi gnk trene binmek istiyordu. Saduyum ve Balbec'e ilikin, aniden ortaya kan dehetim, Franoise'n ricasn yerine getirmemi engellemi, ama Franoise'da marazi ve hummal bir huysuzluk yaratmt; hava deiimi, keyifsizliini geirmeye yetmemiti, ayn huysuzluk Paris'te de devam ediyordu. nk Franoise'n, Saint-Andr-desChamps'daki alak kabartmalarda aynen betimlenmi olan yasalarna gre, bir dmann lmesini istemek, hatta onu ldrmek yasak deildi, ama adab muaerete aykr davranmak, bir nezakete karlk vermemek, yola kmadan nce, adeta bir hdk gibi kat sorumlusuna veda etmemek, korkun bir eydi. Tren yolculuu boyunca, kat sorumlusuna veda etmeyiinin her dakika yenilenen hatras, Franoise'n yzn, insan korkutacak derecede kzartmt. Paris'e kadar a ve susuz gitmekte diretmesinin sebebi, belki bizi cezalandrma arzusundan da ok, bu hatrann, "midesine" gerek bir "arlk" bindirmesiydi (her toplumsal snfn kendi patolojisi vardr). Annemin bana her gn mektup yazmasnn ve her mektubunda Mme de Svign'den mutlaka bir alnt yapmasnn nedenlerinden biri, bykannemin hatrasyd. Annem yle yazard: "Mme Sazerat, srrn bir tek kendisinin bildii o samimi le yemei davetlerinden birine ard bizi; zavall bykannen olsa, Mme de Svign'den alnt yaparak, bizi yalnzlktan kurtaran, ama toplumun iine sokmayan davetlerden biri derdi." lk cevaplarmdan birinde, anneme yle bir ey yazma gafletinde bulundum: "Yaptn alntlar grnce, annen derhal tanrd seni." gn sonra, annemden u cevab aldm: "Zavall olum, bana annem'den sz ederken Mme de Svign'ye atfta bulunman pek

yersiz kam. Mme de Svign, sana, Mme de Grignan'a verdii cevab verirdi: 'O sizin hibir eyiniz olmuyor muydu? Ben sizi akraba sanyordum.'" Annemin mektubunu okuduum srada, odasna girip kan kz arkadamn ayak seslerini duyardm. Az sonra Andre, Morel'in arkada olan ve Verdurin'lerin bize dn verdii ofrle birlikte Albertine'i almaya gelecei iin, zile basardm. Albertine'e evlenmekten, uzak bir ihtimal olarak sz etmitim, ama resmen byle bir teklifte bulunmamtm; ben "bilemiyorum, belki olabilir," dediimde, Albertine incelikle, hznl bir tebessmle, "yo, hayr, asla olamaz,"dercesine ban sallamt, bu da, "ben ok fakirim," anlamna geliyordu. Ben de bu yzden, gelecee ilikin tasarlar konusunda, "ok zayf ihtimal" demekle birlikte, o srada Albertine'i elendirmek iin, hayatndan memnun olsun diye elimden geleni yapyor, belki farknda olmadan, bu yolla benimle evlenmeye heveslendirmek de istiyordum onu. Albertine, btn bu lkse kendi de glyordu. "Andre'nin annesi, benim kendisi gibi zengin bir hanm, onun deyimiyle, 'at, araba, tablo sahibi' bir hanm olduumu grse ne yapard kimbilir. Sahi mi? Bu lafn hi sylememi miydim size? ok tip kadndr! Benim ardm, tablolara da atlarla arabalar kadar yce bir deer bimesi." leride de greceimiz gibi, birtakm aptalca konuma alkanlklarndan vazgeememi olmakla birlikte, Albertine kendini alacak derecede gelitirmiti; bu benim iin pek bir ey ifade etmiyordu, nk kadnlarn zihinsel stnlklerine daima ilgisiz kalmmdr; eer bir kadna zihinsel meziyetlerinden bahsetmisem, bunu srf nezaket icab yapmmdr. Bir tek Cleste'in o garip dehasndan holanm olabilirim belki. rnein, Cleste, Albertine'in evde olmadn renip bunu frsat bilerek, "Bir yatan zerine kondurulmu gkyz tanrs!" szleriyle yanma geldiinde, elimde olmadan glmserdim. "Cleste, 'gkyz tanrs' nereden kt kuzum? -Siz bu aalk dnyada dolaan insanlarla en ufak bir ilginiz var sanyorsanz, ok yanlyorsunuz! -Peki niin yatan zerine 'kondurulmu'

diyorsunuz? Grdnz gibi, yatyorum. -Siz hibir zaman yatmazsnz. Hi kimsenin byle yatt grlm mdr? Siz gelip oraya konmusunuz. u anda o bembeyaz pijamanzla, o boyun hareketlerinizle gvercinden farknz yok." Albertine, sama sapan konularda da olsa, daha birka yl ncesinin Balbec'teki kz ocuundan bambaka ekilde ifade ediyordu kendini. Knad siyasi bir olay hakknda, "Bence bir facia," diyecek kadar ileri gidiyor, sanrm o sralarda rendii bir ifadeyle, bir kitabn kt yazlm olduunu belirtmek iin, "lgin bir kitap, ama dorusunu sylemek gerekirse, bir domuzun elinden km da olabilirdi," diyordu. Ben zile basmadan odama girmenin yasak olmas, Albertine'i ok gldryordu. Bizim ailenin alnt yapma alkanln o da benimsemiti ve rahibe okulundayken rol ald, benim de sevdiimi bildii oyunlardan alnt yapar, beni hep Asuerus'a benzetirdi: Kim ki izinsiz alar kapsn lmle alr bu cesaretin mkfatn Kimsenin yok bundan muafiyeti Azaltmaz suu ne mevkii ne cinsiyeti Benim bile... Dierleri gibi ben de boyun eerim zinsiz alabilmek iin kapsn Beklerim bana ak olmasn Albertine'in grn de deimiti. Uzayp giden mavi, badem gzlerinin ekli deimiti; renkleri aynyd ama sanki sv haline gemilerdi. yle ki, gzlerini kapadnda, deniz manzarasnn nne bir perde gerilmi gibi oluyordu. Her gece yanndan ayrldmda, onun en ok hatrladm yan buydu herhalde. Oysa, rnein salarnn kvrckl, aksine her sabah, ilk defa grdm, yepyeni bir eymi gibi beni artamaya uzun mddet devam etti. Hlbuki bir gen kzn glmseyen baklarn,

bu lle lle siyah meneke elenginden daha gzel talandracak bir ey olabilir mi? Glmseme daha fazla dostluk vaat eder; ama iek am salarn kk cilal kvrmlar, tenin minik dalgacklara dnm hali gibi grnen zlfler, tenle daha balantl olduklarndan, daha fazla arzu uyandrrlar. Albertine odama girer girmez yatan stne srard; bazen benim nasl bir zekya sahip olduumu anlatr, bir samimi yet seline kaplp, benden ayrlmaktansa lmeyi tercih edeceine dair yeminler ederdi: Bunlar, onu artmadan nce tra olduum gnlerdi. Albertine, duygularnn sebebini zemeyen kadnlardand. Bu kadnlar, yumuak bir tenin verdii hazz, gelecekte kendilerine mutluluk vaat eden erkein manevi deerleriyle aklarlar; ne var ki bu mutluluk, erkek sakaln uzattka gzlerinde klebilir ve gereksiz hale gelebilir. Albertine'e, nereye gitmeyi dndn sorardm. "Andre beni Buttes-Chaumont'a gtrecek galiba, oraya hi gitmedim." Onca cmlenin arasnda, bu szlerin ardnda bir yalann gizlenip gizlenmediini tahmin etmem imknszd elbette. Zaten Andre'ye gveniyor, Albertine'le nereye gitse, bana syleyeceini biliyordum. Balbec'te, Albertine'den usandm srada, Andre'ye yle bir yalan sylemeyi dnmtm: "Sevgili Andre, keke sizi daha nce grm olsaydm! O zaman size k olurdum. Ama imdi kalbimin bir baka sahibi var. Yine de sk sk grelim, nk imdiki akm yznden ok znt ekiyorum, beni teselli edersiniz." te bu yalan szler, hafta sonra, gerek olmutu. Belki Andre, Paris'te, bu szlerin yalan olduunu, benim kendisini sevdiimi dnmt; Balbec'te de olsa, herhalde ayn eyi dnecekti. nk her insann gerei o kadar ok deiir ki, bakalar bu gerei tanmakta glk eker. Andre' nin, Albertine'le birlikte yaptklar her eyi bana anlatacan bildiim iin, hemen hemen her gn gelip onu almasn rica etmitim, o da kabul etmiti. Bylece, ben huzur iinde evde kalabilecektim. Andre'nin kk etedeki kzlardan biri olma ayrcal, Albertine'e her istediimi yaptraca konusunda bana gven veriyordu. O

srada Andre'ye beni sakinletirebileceini sylesem, kesinlikle gerei dile getirmi olurdum. te yandan, kz arkadama refakati olarak (Balbec'e dn me tasarsndan vazgeip Paris'te kalm olan) Andre'yi sememin sebebi, Albertine'in anlatt bir eydi: Andre Balbec'te bir ara benden holanyormu, hem de benim aksine, onun cann skmaktan korktuum bir srada; bunu o zaman bilmi olsaydm, belki Andre'ye k olurdum. "Nasl olur, haberiniz yok muydu?" dedi Albertine. "Hlbuki biz aramzda hep bu konuda akalayorduk. Peki, tpk sizin gibi konumaya, mantk yrt meye baladn da m fark etmediniz? Hele sizin yannzdan yeni ayrlmsa, benzerlik inanlmaz olurdu. Sizinle grp grmediini sylemesine gerek kalmazd. Yanmza geldiinde, sizi grp grmedii daha birinci saniyede anlalrd. Birbirimize bakp glmeye balardk. Kapkara olduu halde kmrc olmadn iddia eden bir kmrcye benzerdi. Deirmencinin ne i yaptn sylemesi gerekmez, gzmzle grrz, st ba una bulanmtr zaten, tad uvallarn izi vardr hl stnde. Andre de aynen yleydi, kalarn sizin gibi oynatr, o uzun boynunu ayn ekilde evirirdi, inanlmazd, anlatmakla olmuyor. Sizin odanzda duran bir kitab aldmda, ak havada bile okusam, odanzdan kt belli oluyor, sizin o feci ttslerinizin bir izi kalyor stnde. Tarif edemeyeceim, ufack bir ey, ama aslnda ho bir ey. Birisi sizden sevecenlikle sz ettiinde, sizi methettiinde, Andre hayranlkla kendinden geerdi." Her eye ramen, benden habersiz bir eyler ayarlanm olmas ihtimaline karlk, o gn Buttes-Chaumont'a gitmeyip SaintCloud'ya veya baka bir yere gitmeleri tavsiye ederdim. Mesele, Albertine'e birazck bile k olmam deildi, bunun farkndaydm. Ak belki de, bir heyecann ardndan ruhu sarsan alkantlarn yaylmasndan baka bir ey deildir. Albertine, Balbec'te, bana Mile Vinteuil'den sz ettiinde, birtakm alkantlar ruhumu altst etmi, ama artk yatmlard. Albertine'e k

deildim artk, nk Balbec'te, trende, Albertine'in ergenlik an nasl geirdiini ve o sralar belki Montjouvain'e de gidip geldiini rendiimde ektiim ac, tamamen dinmiti. Btn bunlar ok uzun sre dnmtm, iyilemitim artk. Ama zaman zaman Albertine'in baz ifadeleri, -bilmem neden,- bu ksack mrnde ok iltifatlar, ok ifaatlar duymu olduunu ve bunlar holanarak, hatta haz duyarak karlam olduunu dndryordu bana. Mesela herhangi bir ey hakknda, "Doru mu? Sahiden doru mu?" derdi. phesiz Odette gibi, "Bu kuyruklu yalan sahiden doru mu?" deseydi, zerinde durmaz, kayglanmazdm, nk zaten cmlenin abeslii, kadnca bir esprinin aptalca sradanl diye aklanabilirdi. Ama Albertine'in, "Doru mu?" derkenki sorgulayan ifadesi, bir yandan, karnzda hibir eyi kendisi anlayamayan, sanki sizinle ayn melekelere sahip deilmiesine sizin sznze sman bir yaratk varm gibi tuhaf bir izlenim uyandryordu (Albertine'e, "Yola kal bir saat oldu," veya "Yamur yayor," deseniz, "Doru mu?" diye sorard). Ne yazk ki bir yandan da, bu "Doru mu? Sahiden doru mu?"nun gerek sebebi, kendi dndaki olaylar kendi bana anlama yetersizlii olmasa gerekti. Daha byk ihtimalle, bu szler, ilk genliinden itibaren, "Biliyor musunuz, hayatmda hi sizin kadar gzel birini grmedim", "Biliyor musunuz, size srlsklam m, heyecandan ne yapacam bilemiyorum" trnden cmlelere verdii cevapt; bu cmlelere karlk, cilveli bir kabullenile, alakgnlllkle sylenen "Doru mu? Sahiden doru mu?" lar, artk Albertine'in, benim cmlelerime bir soruyla cevap vermesine yaryordu sadece; rnein "Bir saatten fazla uyudunuz," dediimde, "Doru mu?" diye karlk veriyordu. Albertine'e hi mi hi k olmadm halde, birlikte geirdiimiz dakikalar zevkli zamanlar olarak nitelendirmediim halde, onun vaktini nasl geirdii beni kayglandrmaya devam ediyordu; phesiz, Balbec'ten, Albertine'in baz kiilerle grmesini, onlarla glerek, hatta belki bana glerek ahlakszca eyler yapmasn engellemek iin kamtm; bu ahlakszlklar yapmasndan o kadar korkuyordum ki, Balbec'ten ayrlarak, Albertine'in btn zararl

ilikilerine tek bir darbeyle, ustaca son vermek istemitim. Albertine yle bir edilgenlie, unutma ve boyun eme yeteneine sahipti ki, gerekten de, bu ilikiler sona ermi, yakam brakmayan marazi korkudan kurtulmutum. Ne var ki, bu korku, kayna olan mphem ahlakszlk kadar eitli ekillere brnebilir. ektiim onca acdan sonra, kskanlm yeni ahslarda tekrar vcut bulmad srece, bir sknet dnemi yaamtm. Fakat kronik bir hastaln tekrar ortaya kmas iin, en ufak bir mazeret bile yeterlidir; zaten ayn ekilde, bu kskanla sebep olan insann ahlakszlnn tekrar canlanmas iin de, en ufak bir frsat bile yeterli olabilir, ayn ey, (namuslu bir aradan sonra) farkl insanlarla tekrarlanabilir. Albertine'i su ortaklarndan ayrabilmi, bylece sanrlarmdan kurtulabilmitim; ama Albertine'e insanlar unutturabildiim, yaknlamalarnn sresini snrlayabildiim halde, onun zevk dknl de kronikti ve belki ortaya kmak iin bir frsat bekliyordu sadece. Paris'te de, frsatlar Balbec'teki kadar boldu. Albertine'in, hangi ehirde olursa olsun, aramas gerekmiyordu, nk bu ahlakszlk, Albertine'e zg deildi, her trl zevk frsatn deerlendiren baka kadnlarda da mevcuttu. Bunlardan birinin, karsndaki tarafndan derhal anlalan bir bak, iki a diiyi birbirine yaklatrmaya yeter. Becerikli bir kadn iin, grmezlikten geldii, ama iaretini anlayan ve yan sokakta onu bekleyen bir kadnn yanma be dakika sonra gidip iki kelimeyle randevulamak, kolay bir eydir. Kimin haberi olabilir? likinin devam etmesi iin de, Albertine'in bana, Paris'in houna gitmi olan bir banliysn tekrar grmek istediini sylemesi yeterliydi. te bu yzden de, Albertine'in eve ge dnmesi, gezintisinin anlalmaz derecede uzun srmesi, tensellikle balant kurulmadan da kolayca aklanabilse bile, hastalmn tekrar ortaya kmasna yetiyordu; bu kez, Balbec'e ait olmayan grntler canlanyordu kafamda ve sanki geici bir sebebin ortadan kaldrlmas, doutan gelen bir hastal da ortadan kaldrabilirmiesine, bu grntleri de, tpk ncekiler gibi, yok etmek zere uramam gerekiyordu. Albertine'in deime yeteneini ve ksa sre nce ak yaad kiiyi unutma, neredeyse ondan nefret etme gcn su orta

olarak kullandm bu yok etme eylemleri srasnda, bazen, Albertine'in bu zevki paylat o mehul ahslardan birine de rin bir ac yaattmn farknda deildim; stelik bo yere yaatyordum bu acy, nk biri terk edilse de, yerini bakas alacakt ve Albertine'in hi aldrmadan pe pee dizecei ayrlklardan oluan uzun izgiye paralel olarak, benim izgim, acmaszca, ancak tek tk, ksack bir iki soluklanma arasyla blnerek, uzayp gidecekti; dolaysyla, oturup dnm olsam, strabmn bitmesi iin, ya Albertine'in ya da benim mrmn de sona ermesi gerektiini anlardm. Daha Paris'e dndmz ilk gnlerde bile, Andree'nin ve ofrn, kz arkadamla birlikte ktklar gezintiler hakknda verdikleri bilgilerle tatmin olmadmdan, Paris ve evresi de, Balbec kadar zalim grnmt bana; Albertine'le birka gnlk bir yolculua kmtm. Ama nereye gitsek, onun yaptklarna ilikin ayn belirsizlik devam ediyordu, bir ahlakszlk yapma imknlar ayn derecede boldu ve kendisini denetlemek de daha zordu, dolaysyla birlikte Paris'e dnmek zorunda kaldk. Aslnda Balbec'i terk ederken, Gomorra'y terk ettiimi, Albertine'i de oradan kopardm sanmtm; heyhat, Gomorra dnyann drt bir yanma dalmt! Ve ksmen kskanlm, ksmen de (ok nadir grlen bir ey olmakla birlikte) bu hazlar konusundaki cehaletim yznden, hi farknda olmadan, Albertine'in her seferinde gizlenmeyi baarabilecei bu saklamba oyununu balatmtm. Albertine'i hazrlksz yakalayp sorguya ekerdim: "Albertine, aklma ne geldi, ben mi yanl hatrlyorum, Gilberte Swann'la tantnz sylememi miydiniz? -Evet, daha dorusu, derste gelip konutu benimle, Fransz Tarihi notlar varm, hatta ok nazik davrand, onlar dn verdi bana, ben de bir dahaki grmde iade ettim. -Benim holanmadm tr kadnlardan m? -Yok canm, tam tersine." Ama ounlukla, bu tr aratrma sohbetlerine girimektense, Albertine'in gezintisine katlmak iin harcamay gze alamadm gcn tamamn bu gezintiyi hayal etmeye harcar, arkadamla, gerekletirilmeyen tasarlarn aynen koruduu bir

evkle konuurdum. Sainte-Chapelle Kilisesi'nin bir vitrayn tekrar grmek iin yle bir heves ve bunu Albertine'le ba baa yapamayacamz iin yle bir znt sergilerdim ki, Albertine, efkatle, "Yavrucuum," derdi, "madem bu kadar istiyorsunuz, birazck gayret edip bizimle gelin. stediiniz kadar bekleriz sizi, siz hazr olunca gideriz. Ayrca, benimle yalnz olmay tercih ederseniz, Andre'yi evine gnderirim, olur biter, o da baka bir gn gelir." Ama Albertine'in kmam iin srar etmesi, beni sakinletirdiinden, evde kalabilmemi salard. Albertine'i denetleme grevini Andre'ye veya ofre brakp huzursuzluumu dindirme iini onlarn zerine ykmakla iine dtm uyuukluun, zekmn btn yaratcln, bir insann ne yapacan tahmin edip engellemeye yarayan, iradeye bal btn ilhamlar durdurduunu, dondurduunu dnmyordum. stelik, mizacm gerei daima gndelik gereklerden ok ihtimaller dnyasna yakn olmam, durumun ciddiyetini artryordu. Benim mizacmdaki insanlarn ruhu tanmas daha kolaydr, ama tek tek insanlara aldanrz. Acnn kayna olan kskanlm, bir ihtimale bal olarak deil, bir grntyle canlanyordu. nsanlarn ve halklarn hayatnda yle bir an gelebilir ki (benim hayatmda da byle bir an olacakt), kendi iinde keskin grl bir emniyet mdr, bir diplomat bulundurma ihtiyac duyulur; bu zat, ufkun drt bir yanma uzanan ihtimaller hakknda hayal kuracana, doru bir mantk yrtr ve der ki: "Almanya byle bir bildirimde bulunuyorsa, demek ki baka bir ey yapmak istiyor; belirsiz, herhangi bir ey deil de, tam olarak unu ya da bunu yapmak istiyor, hatta yapmaya balam da olabilir. -Filanca kii katysa, a, b veya d noktalarna deil, c noktasna doru gitmitir, dolaysyla aratrmalarmz srdreceimiz yer, vs." Ne yazk ki, ben, denetim grevini benim yerime bakalar stlendii anda sakinlemeye almakla, pek gelimemi olan bu melekemin iyice krelmesine, zayflamasna, yok olmasna izin vermi oluyordum. Evde kalma isteimin sebebine gelince, onu Albertine'e sylemek benim iin tatsz bir ey olurdu. Ona, doktorun yataktan kalkmam yasakladn sylyordum. Doru deildi bu. Doru olsayd da,

doktorun talimat, kz arkadama refakat etmemi engelleyemezdi. Kendisiyle ve Andree'yle birlikte gezmeye gidemeyeceimi syleyip zr diliyordum Albertine'den. Bu davranmn sebeplerinden yalnzca birini, saduyuya bal bir nedeni belirteceim. Birlikte dar ktmz zamanlar, Albertine yanmdan bir saniye de olsa ayrldnda, endieye kaplyor, biriyle konumu ya da sadece bakm olabileceini dnyordum. Albertine her an keyifli grnmyorsa, benim yzmden bir program kardn veya ertelediini dnyordum. Gereklik, mehule giden yolda bir ilk admdr sadece ve bu yolda pek fazla ilerlememiz mmkn deildir. En iyisi bilmemek, mmkn olduunca az dnmek, kskanla en ufak bir somut ayrnt sunmamaktr. Ne yazk ki, d dnya olmasa da i dnyamz baz olaylar karr karmza; Albertine gezintiye kmasa da, tek bama dncelere daldm zaman bulduum baz tesadfler, bazen bana gerekliin kk paralarn sunuyordu; bu kk ayrntlar, tpk birer mknats gibi, mehuln bir parasn kendilerine ekerler ve o andan itibaren, mehul bize ac vermeye balar. Smsk kapal bir fanusun iinde yaasak bile, armlar, hatralar bizi etkilemeye devam eder. Ne var ki, bu i sarsntlar hemen kmazd ortaya; Albertine gezintisine kar kmaz, ben, yalnzln coku veren faziletleri sayesinde, birka dakikalna da olsa canlanrdm. Balayan gnn hazlarndan ben de paym alrdm; dardaki gzel hava olmasa, gnn hazlarn tatmak iin duyduum keyf arzu, -tamamen bana zg olan o oynak kararszlk-, onlara ulaabilmem iin yeterli olmazd; dardaki istisnai hava, bana gemiteki grntleri hatrlatmakla kalmaz, tesadf, dolaysyla gz ard edilebilir bir nedenden tr evinde oturmak zorunda olmayan herkesin derhal ulaabilecei, o andaki gereklii de dorulard. Baz gneli gnlerde, hava o kadar souk olurdu, sokakla o kadar i ie olurduk ki, sanki evin duvarlar aralanm gibi gelirdi bize; tramvayn her geiinde, zil sesi, gmten bir bakla camdan bir eve vuruluyormu gibi n n terdi. Ama ben daha ok, kendi iimdeki kemandan kan yeni, deiik sesi duyar ve kendimden

geerdim. Bu kemann telleri, dardaki s ve kta meydana gelen basit deiikliklerle gerilir ya da gever. Alkanln tekdzelii yznden suskunlua brnen bir alg olan benliimizdeki arklar, btn mziklerin kayna olan bu deiimlerden, bu sapmalardan doar; baz gnler, hava, bir notadan hemen dierine gememize yol aar. lk saniyelerde daha tam tanyamadan sylediimiz o unutulmu arky, matematiksel gerekliliini tahmin edebileceimiz ezgiyi hatrlarz. Benim iin d dnyay yenileyen tek, ey, dardan gelmi olmakla birlikte, iimde cereyan eden bu deiimlerdi. Beynimde, uzun zamandr kullanlmayan ara kaplar alrd. Kimi kentlerdeki hayat, kimi gezintilerin neesi, tekrar iimdeki yerlerini alrd. imde titreen telle birlikte, batan aa titrerdim, bu istisnai an uruna, alkanln silgisiyle silinmi olan eski donuk hayatm da, gelecekteki hayatm da feda edebilirdim. Uzun gezisinde Albertine'e elik etmesem de, zihnim ondan ok daha fazla gezip tozard; o sabah duyularmla yaamay reddettiim iin, benzeri, gemiteki ya da ihtimal dahi lindeki btn sabahlar hayalimde yaardm; daha dorusu, belirli bir trdeki sabah tadardm, ayn zelliklere sahip btn sabahlar, bu trn kesintili tezahrleriydi ve onu hemen tanrdm, nk duru, diriltici hava, gerekli sayfalar kendiliinden evirir, ben yattm yerden izleyebileyim diye, gnn kutsal kitabn karma getirirdi. Bu ideal sabah, benzer btn sabahlarla zde, srekli bir gereklikle zihnimi doldurur, fiziksel zafiyetimin azaltmad bir nee verirdi bana; fiziksel rahatlk, salkl oluumuzdan ok, gcmzn kullanlmam fazlasndan kaynakland iin, bu rahatla gcmz artrarak ulaabileceimiz gibi, faaliyetimizi snrlandrarak da ulaabiliriz pekl. Benim iimden taan, yatama hapsettiim enerjim de, tpk hareketi engellenen bir makinenin kendi etrafnda dnmesi gibi, ruhumu zp zp zplatrd. Franoise, mineyi yakmak zere gelirdi; atei tututur mak iin att birka al rpnn yaz boyunca unuttuum ko kusu, minenin etrafna sihirli bir daire izerdi; o dairenin iinde,

kendimi, kh Combray'de, kh Doncieres'de kitap okurken grr, Paris'teki odamda kaldm halde, sanki az sonra Meseglise tarafna yrye kacakmm veya krlarda tatbikat yapmakta olan SaintLoup ve arkadalaryla buluacakmm gibi sevinirdim. Hafzann biriktirdii hatralar tekrar seyretmekten herkesin ald haz, ounlukla bazlarnda, rnein hastalarda daha youndur, nk bir yandan fiziksel acnn zorbal, gidip doada bu hatralara benzer grntler aramaktan kendilerini meneder, bir yandan da, her gn tazelenen iyileme umudu, pek yaknda bunu yapabileceklerine dair kendilerine bir gven verir; dolaysyla, sadece birer hatra, birer grnt olarak alglamadklar bu suretleri tekrar grme arzusu, itah canl kalr. Ama hatralar benim iin birer resimden ' ibaret olsa ve onlar hatrladmda zihnimde sadece bir grnt canlansa bile, aniden, zde bir duyu sayesinde, iimde bu resimleri grm olan ocuk, yeniyetme canlanr, btn benliimi kaplard. Sadece dardaki hava ya da odann iindeki koku deimez, benim benliimde de bir ya deiimi, ahsiyet deiimi olurdu. Buz gibi havada o al rpnn kokusu, adeta gemiin bir parasnn, eski bir ktan kopmu, grnmez bir buz ktlesinin odamda ilerlemesi gibi bir eydi; zaten odam sk sk, iinden geen bir kokuyla, bir kla, sanki eitli senelerin istilasna urard; kendimi tekrar o yllarda bulur, daha seneyi tanyamadan, nicedir unutulmu beklentilerin neesiyle sarmalanrdm. Gne yatama kadar uzanr, incelmi bedenimi say dam bir blmeymiesine delip geer, beni str, alev alev bir kristale dntrrd. O zaman, nekahet dnemindeki a bir insann, yemesine henz izin verilmeyen btn yemeklerle peinen beslenmesi gibi, ben de, Albertine'le evlenmekle, yoksa hayatm boa m harcam olacam, hem kendimi baka bir insana vakfetmenin benim iin fazlasyla ar bir yk olduunu, hem de onun srekli varl yznden kendimden kopacam ve yalnzln hazlarndan temelli mahrum kalacam dnrdm. stelik, mahrum olacam baka hazlar da vard. Bir gnden beklediimiz, sadece arzular da olsa, yle arzular vardr ki nesnelerin deil, insanlarn uyandrd arzular-, ayrc zellikleri, bireysel olmalardr. Dolaysyla, yataktan kalktmda, pencereye

gidip perdeyi atm zaman, bir mzisyenin piyanonun kapan kaldrmas gibi, srf balkondaki ve sokaktaki gne , acaba hafzamdaki kla tpatp ayn tnda m diye bakmak iin amyordum; gnein yan sra, kolunda selesiyle bir amarc kz, mavi nlkl bir frnc kadn, bir engele asl st gmleri tayan, nlkl, beyaz kolluklu bir st kz, mrebbiyesini izleyen, gururlu, sarn bir gen kz da grmek istiyordum; bu grntnn, belki nicelik asndan nemsiz olan izgilerinin farkll, tpk bir mzik cmlesinde iki ayr notann farkll gibi, onu dier btn grntlerden deiik klmaya yetiyordu ve bu grnt olmasa, o gn yoksullar, mutluluk arzularma sunabilecei hedefler azalrd. Ne var ki, peinen hayal edilmesi imknsz kadnlarn grntsnden kaynaklanan sevin fazlal benim gzmde soka, ehri, dnyay daha arzulanr ve kefedilmeye daha layk klmakla kalmyor, ayn grntden yola karak, iyileme, dar kma zlemi, Albertine'siz bir zgrlk zlemi de yaratyordu iimde. Kim bilir ka kez, daha sonra hayalini kuracam mehul kadn evin nnden yaya veya otomobiliyle son srat getii anda, bedenimin, onu yakalayan bakm izleyememesine zlm, penceremden atelenen bir tfekten frlamasna, gemekte olan kadna isabet edip, odama hapsolduka asla tadamayacam bir mutluluk vaadi sunan o kaak ehreyi durduramayma hayflanmmdr. Buna karlk, Albertine'den renebileceim hibir ey yoktu. Gzellii her geen gn biraz daha azalyordu gzmde. Bir tek Albertine'in bakalarnda uyandrd arzu, rendiimde tekrar ac ekmeme ve Albertine'i onlarn elinden alma istei duymama yol atndan, onu gzmde yceltebiliyordu. Albertine bana strap ektirebiliyordu, ama katiyen mutlu edemiyordu beni. Bu skc ballm ayakta tutan tek ey, strapt. Korkun bir elence gibi btn dikkatimi tekeline alan bu strap yok olduu anda, bu strab yattrma ihtiyac da yok oluyordu ve Albertine'in benim iin bir hi olduunu, benim de muhtemelen onun iin bir hi olduumu hissediyordum. Bu durumun uzayp gitmesi ihtimali beni bedbaht ediyor, ara sra, Albertine'in yapt korkun bir eyi

renmek istediim oluyordu; bylece ben iyileinceye kadar ks kalabileceimizi, sonra da barp bizi birletiren ba deitirebileceimizi, esnetebileceimizi dnyordum. Bu arada da, Albertine'e veremediim gerek mutluluun yerine, binbir ayrntyla, binbir sevinle, yanmda mutlu olduu yanlgsn yaatmaya alyordum ona. yileir iyilemez Venedik'e gitmek istiyordum; ama Albertine'le evlenirsem bunu nasl yapacaktm? Albertine'i o kadar kskanyordum ki, Paris'te bile, bir tek onunla dar kmak iin yerimden kprdyordum. Btn leden sonray evde geirdiim zaman bile, zihnim Albertine'i gezintisinde iz liyor, uzak ve mavimsi bir ufuk iziyor, beni merkez alarak, evremde hareketli bir belirsizlik ve mulklk kua oluturuyordu. "Albertine bu gezintilerinin birinde, ona evlenmekten artk hi sz etmediimi dnp geri dnmemeye karar verse, kendisiyle vedalamam gerekmeden teyzesine gitse, beni ayrlk derdinden ne gzel kurtarm olurdu!" diyordum kendi kendime. Kalbim, yaras kapandka kz arkadamn kalbinden kopuyordu; Albertine'i zihnimde hi ac ekmeden hareket ettirebiliyor, kendimden uzaklatrabiliyordum. phesiz, ben olmasam, bir bakas onun kocas olacak, Albertine de serbest kalnca, beni dehete dren trden maceralar yaayacakt belki. Ama hava o kadar gzeldi ki, Albertine'in akama eve dneceinden o kadar emindim ki, kabahat ilemesi ihtimali aklma gelse bile, onu zgr irademle beynimin bir kesine hapsedebiliyordum; orada durduu mddete bu ihtimal, hayal bir kiinin ahlakszlklar kadar, benim gerek hayatm a sndan nemsiz oluyordu; zihnimin esneklik kazanm menteelerini yerinden oynatarak, kafamn iinde hissettiim, hem bir kas hareketi gibi fiziksel, hem de manevi bir teebbs gibi zihinsel olan enerjiyle, o na dek iine hapsolduum mutat endie halini amtm ve imdi akta, serbeste hareket etmeye balyordum; yeni bulunduum yerden baktmda, Albertine'in bir bakasyla evlenmesini ve kadnlara olan dknln engellemek iin her eyi feda etmek, tpk onu tanmayan birinin gzne grnecei gibi, benim gzme de tamamen sama grnyordu. Aslnda kskanlk, bir grnp bir kaybolan hastalklardandr; sebebi gelip geici, zorlayc ve belirli bir hasta iin hep ayndr, bir baka hasta

iin tamamen farkl olabilir. Baz astmllar, krizlerini ancak pencereleri ardna kadar ap rzgrl, duru da havasn so luyarak geirebilir, bazlarysa, ehrin merkezine, tts dumanna boulmu bir odaya snarak. Kskanl birtakm aykrlklara izin vermeyen kskan insan, yok denecek kadar azdr. Bazs, kendisine sylenmesi kouluyla aldatlmaya raz olur, bazs da, kendisinden gizlenmesi kouluyla; ikisinin de durumu ayn derecede abestir, nk ikincisi, gerek kendisinden gizlendii iin iyice aldatlm olur, ama birincisi de, gerekle birlikte aclarnn yenilenmesini, artmasn, beslenmesini talep eder. stelik, kskanln bu iki zt taknts, itiraflardan yana da olsa, itiraflara itiraz da etse, ou kez szlerle snrl kalmaz. Ba zlar, sadece metreslerinin kendilerinden uzakta ilikide bulun duu erkekleri kskanr ve ayn metresin, kendi rzalaryla, yan balarnda, gzlerinin nnde olmasa bile hi deilse kendi atlarnn altnda, bir baka erkekle iliki kurmasna izin verirler. Gen bir kadna k olan yal erkeklerde olduka sk grlen bir durumdur. Bu erkekler, sevdikleri kadnn houna gitmelerinin ne kadar zor olduunu, bazen onu tatmin etmenin imknszln hissederler ve aldatlmaktansa, sevgililerine haz verebileceini, ama kt tavsiyelerde bulunmayacan dndkleri bir erkein, kendi evlerine, yan odaya gelmesini tercih ederler. Bazlar iinse, durum tam tersinedir: Bildikleri bir ehirde, metreslerini bir dakika bile darda yalnz brakmadklar, bir kle gibi zincirle baladklar halde, bir aylna bilmedikleri bir yere, neler yapacan hayal edemeyecekleri bir yere gitmesine izin verirler. Bende, Albertine'le ilgili olarak, bu sakinletirici taknt trlerinin her ikisi de vard. Albertine benim yanmda, benim desteimle, tamamen gzetimim altnda tutabileceim hazlar yaasa, bylece yalan korkusundan beni esirgese, onu kskanmazdm; belki benim hi bilmediim, yeterince uzak bir lkeye gitse, oradaki hayatn hayal edemeyeceim, renme imknna ve hevesine de sahip olmayacam iin, yine kskanmazdm onu. Her iki durumda da phe, ya tam bir bilgi ya da tam bir cehalet tarafndan, ortadan kaldrlm olurdu.

Gnein alalmasyla birlikte hatralar beni gemie ait se rin bir havaya gtrdnden, tpk Elysion ayrlar'nn, yeryznde kimsenin bilmedii o harika havasn soluyan Orpheus gibi, byk bir mutlulukla nefes alrdm. Ama az sonra, gn bitmekte olduu iin, akamn zntsne gmlrdm. Albertine'in dnmesine daha ka saat var diye, kurulmu gibi duvar saatine bakar, giyinip kz arkadama hediye etmek istediim gzel kyafetler konusunda akl danmak zere ev sahibeme, Mme de Guermantes'n dairesine inecek kadar vaktim olduunu grrdm. Desle, bazen avluda, hava yamurlu bile olsa, bask bir apka ve krk mantoyla, yryerek alverie kt srada karlardm. Mme de Guermantes'n, birok zeki insann gznde, herhangi bir hanmdan farksz olduunu, dklk ve prensliklerin ortadan kalkt gnmzde, Guermantes Desi isminin bir anlam tamadn gayet iyi biliyordum, ama ben, insanlardan ve memleketlerden tat alma konusunda baka bir bak asn benimsemitim. Yal havaya meydan okuyan bu krkl hanm, desi, prensesi, vikontesi olduu btn topraklardaki atolar da yannda tayormu gibi gelirdi bana; bir ana kapnn zerinde, ellerinde ina ettikleri katedrali veya savunduklar kenti tutan heykellere benzetirdim onu. Ama kraln kuzini olan krkl hanmn eldivenli elinde o atolar, o ormanlar, sadece zihnimin gzleriyle grrdm. Bedenimin gzleriyse, havada yamur tehdidi olduu gnlerde, ekinmeden silahlanan desin emsiyesini grrd sadece. "Hi belli olmaz, tedbiri elden brakmamak lazm, yamura uzakta yakalanabilirim, arabalar bana fazlasyla pahal gelecek bir cret isteyebilir." Desin konumasnda, "fazlasyla pahal", "imknlarm aan" ifadeleri ve "ben ok yoksulum," cmlesi sk sk tekrarlanrd; ok zengin olduu halde yoksul olduunu sylemeyi bir holuk olarak grd iin mi, yoksa yksek bir aristokrat sfatyla, yani basit bir kylym edasyla, sadece zengin olan ve yoksullar kmseyen insanlarn aksine, zenginlie nem vermemeyi daha sekin bulduu iin mi byle konutuu tam olarak anlalamazd. Belki de hayatnn baka bir dneminden, yine zengin olduu, ama onca mlkn bakm masraf dnlrse yeterince zengin de olmad ve gizlemek istemedii bir para

sknts ektii yllardan kalma bir alkanlkt. Hep aka yollu sz ettiimiz eyler, genellikle aksine, canmz skan eylerdir, ama skntmz belli etmek istemeyiz ve belki de ayrca, bu konuda aka yaptmz duyan kii doru olmadn dnr diye gizli bir umut da tarz. Ama ounlukla, o saatte desi evde bulacam bilirdim ve buna sevinirdim, nk Albertine'in istedii bilgileri etraflca renebilmem iin, onu evinde grmem daha uygundu. Aa inerken, ocukluumun o esrarengiz Mm de Guermantes'na, imdi basit, pratik bir i iin kendisinden yararlanmak amacyla gitmemin ne kadar olaanst bir ey olduunu neredeyse hi dnmezdim; ayn ekilde, bir zamanlar, yaratt mucizelere arp hayran kaldmz, doast bir aygt olan telefonu da imdi hi dnmeden, terzimizi armak veya dondurma sipari etmek iin kullanyoruz. Ufak tefek ss eyalar Albertine'i mthi sevindirirdi. Onu her gn kk bir hediyeyle sevindirmekten kendimi alamazdm. Zarafete ilikin her eyi abucak fark eden gzleriyle, avludan geerken veya pencereden bakp, Mme de Guermantes'n boynunda grd bir earptan, omuzlarnda grd bir etolden, elinde grd bir emsiyeden ne zaman bana hayranlkla sz etse, doutan mklpesent olan (ve zarafet dersi yerine geen, Elstir'le sohbetleri sayesinde beenisi daha da incelmi olan) Albertine'in, gzel bir eyin basit benzerini, ou kiinin gznde onun yerini tutan, ama aslnda ondan ok farkl olan bir benzerini beenmeyeceini bildiim iin, gizlice dese gidip Albertine'in houna giden eyin nerede, nasl, hangi modelden yapldn, onun aynsn alabilmek iin ne yapmam gerektiini, imalatsnn srrn, tarznn zel cazibesini (Albertine'in deyimiyle "kl"n, "sekinlii"ni), kullanlmas gereken kumalarn tam adn malzemenin gzellii de nemliydi- ve niteliklerini sorardm. Balbec dn, Albertine'e, Guermantes Desi'nin bizimle ayn apartmanda, avlunun kar tarafnda oturduunu syle-

diimde, bu unvan ve soylu ismi duyan Albertine, gururlu ve tutkulu mizalarda ksr bir arzunun gstergesi olan bir eda, kaytszlktan da te, dman ve kmser bir tavr sergilemiti. Albertine takdir edilecek bir mizaca sahip olsa da, meziyetleri, ancak beenilerinin veya -snobizm gibi- vazgemek zorunda kald beenilerinin ardndan tuttuu yasn, yani nefretlerinin oluturduu engeller arasnda geliebilirdi. Albertine'in yksek sosyeteye duyduu nefret, aslnda kiiliinin pek nemsiz bir parasyd ve bir adan da houma gidiyordu, nk Mme de Guermantes'n aristokrat. tarznn yer ald Fransz karakterinin ters yznde okunan devrimci ruhu, (yani talihsiz bir asalet akn) ortaya koyuyordu. Albertine, ulamas imknsz olduu iin, bu aristokrat tarzla hi ilgilenmeyebilirdi de, ama Elstir'in, desten Paris'in en iyi giyinen kadn diye sz ettiini hatrlaynca, arkadamn bir des karsnda duyduu cumhuriyeti kmseme, yerini k bir kadna duyduu youn ilgiye brakt. Mme de Guermantes hakknda bana eitli sorular sorar, kendi kyafetlerine ilikin akl danmak zere, benim desi ziyaret etmem houna giderdi. phesiz Mme Swann'a da akl danabilirdim, hatta bir keresinde, ona bu amala bir mektup da yazdm. Ama Mme de Guermantes, giyim sanatnda ok daha ilerideymi gibi gelirdi bana. Mme de Guermantes'n evde olduunu renip Albertine eve dndnde hemen bana haber verilmesini rica ettikten sonra, evine urayp desi gri krepdinden bir elbisenin sisiyle sarmalanm halde bulmusam, karmak sebeplerden kaynaklandn ve deitirilmesinin mmkn olmadn hissettiim bu grnm kabul eder, etrafa yayd, inci grisi, buulu bir sisle astarlanm kimi akamzerlerine benzeyen havann iine gmlrdm; eer des, aksine, sar krmz alevlerle ssl bir in sabahl giymise, alev alev bir gn batmn seyreder gibi bakardm ona; bu kyafetler, istenildii zaman deitirilebilen, sradan dekorlar deil, hava koullar gibi, belirli bir saatteki zel k gibi, verili ve iirsel birer gerekliktiler.

Mme de Guermantes'n giydii elbiseler ve sabahlklar arasnda belirli bir amaca en ynelik gibi grnenler, zel bir anlamla ykl gibi grnenler, Fortuny'nin eski Venedik desenlerinden yola karak yapt elbiselerdi. Bu elbiselerin tarihsel niteliinden midir, yoksa her biri tek olduundan mdr bilmem, yle kendine has bir havas vardr ki, zerinde bir Fortuny elbiseyle sizi bekleyen, sizinle konuan kadnn duruu, istisnai bir nem kazanr; sanki bu kostmde, uzun uzun dnlp tanldktan sonra karar klnmtr ve sanki bu konuma, gnlk hayattan, bir roman sahnesi gibi ayrlr. Balzac'n romanlarnda kadn kahramanlar, belirli bir misafiri kabul edecekleri gn, kasten belirli bir kyafet giyerler. Fortuny'nin elbiseleri hari, gnmzn kyafetleri bu kadar kiilikli deiller. Romancnn tasvirinde herhangi bir belirsizlie yer yoktur, nk o elbise, gerekte mevcuttur, en ufak desenleri bile, bir sanat eserindeki kadar doal ve sabittir. u ya da bu elbiseyi giyme kararn veren kadn, aa yukar birbirine benzer iki elbise arasnda deil, her biri sona derece bireysel, adlandrlmalar mmkn iki elbise arasnda bir seim yapmtr. Ne var ki elbise, onu giyen kadn dnmeme engel olmazd. O dnemde, Mme de Guermantes'n kendisi de, ona k olduum zamanlara kyasla daha ho grnyordu bana. Ondan eskisi kadar beklentim olmad iin, (artk zellikle onu grmek iin gitmiyordum evine), neredeyse tek bamza, ayaklarmz uzatm otururken iine gmldmz huzurlu kaytszlkla, eski zaman diliyle yazlm bir kitab okur gibi dinlerdim kendisini. Desin konumasn dinlerken, gnmzde konuma dilinde de, yaz dilinde de rastlanmayan o saf Fransz zarafetinin tadna varabilecek kadar kafam rahatt. Konumasn, Franszcasnn tadna doyum olmayan bir halk arksn dinler gibi dinlerdim; tpk Merimee'nin Baudelaire'le, Stendhal'in Balzac'la, Paul-Louis Courier'nin Victor Hugo'yla, Meilhac'n Mallarme'yle alay etmesini anladm gibi, desin de Maeterlinck'le alay ediini anlyordum (aslnda etkisi gecikerek yaylan edeb modalara duyarl kadn zeksnn zaaf yznden, Maeterlinck'i takdir ediyordu artk). Alay edenin, alay ettii kiiye kyasla ok daha snrl bir zekya,

ama ayn zamanda daha katksz bir kelime daarcna sahip olduunu gayet iyi biliyordum. Mme de Guermantes'n daarc, neredeyse Saint-Loup'nun annesininki kadar, hayran olunacak derecede katkszd. Eski dili ve kelimelerin gerek telaffuzunu, (aslnda yerine) aslen, (zel olarak yerine) zelde, (arm yerine) akn diyen gnmz yazarlarnn souk taklitlerinde deil, bir Mme de Guermantes'n veya bir Franoise'n konumasnda buluruz. Daha be yandayken, Franoise'dan, Tarn deil Tar dendiini, Bearn deil Bear dendiini renmitim. Dolaysyla, yirmi yanda sosyete evrelerine girip ktmda, Mme Bontemps'in dedii gibi, Madame de Bearn dememek gerektiini ayrca renmek zorunda kalmadm. Desin, bu topraa bal, neredeyse kyl yannn bilincinde olmadn ve biraz gsteri iin sergilemediini sylesem yalan olur. Ama desinki, kr yaayn taklit eden soylu bir hanmefendinin sahte sadeliinden, tanmadklar kylleri kmseyen zengin hanmlarla alay eden bir desin gururundan ok, sahip olduu eyin cazibesini bilen ve onu, stne ada bir sva ekerek mahvetmeye niyeti olmayan bir kadnn, neredeyse sanatkrane beeniiydi. Ayn ekilde, Dive'de ki mehur Guillaume-le-Conquerant restorannn Normandiyal sahibi de, -ender rastlanan bir tutumla- kk hanna ada otellerin lksn sokmaktan kanmt; milyoner olduu halde, konumasyla, kyafetiyle tam bir Normandiya kylsyd; mterilerin mutfaa girmesine ve en lks otellerdekinden hem ok daha mkemmel, hem de daha pahal olan yemekleri, ky usulne uygun olarak, kendi elleriyle piiriini seyretmelerine izin verirdi. Kkl aristokrat ailelerin znde var olan onca yresellik, kendi bana yeterli deildir; o ailede, bu z kmsemeyecek, yksek sosyete cilasyla rtmeyecek kadar zeki bir ferdin olmas gerekir. Ne yazk ki, nktedan bir Parisli olan Mme de Guermantes, ben kendisini tandmda, memleketinin sadece ivesini korumutu, ama hi deilse, gen kzlndaki hayatn tasvir etmek iin, (ar doallkta bir tarallk veya aksine yapay bir tahsillilik

gstergesi olabilecek konuma biimleri arasnda) yle bir orta yol bulmutu ki, George Sand'in Kk Fadette'inin veya Chateaubriand'n Mezar tesinden Anlar'da aktard efsanelerden bazlarnn verdii tada sahipti. Benim en ok holandm ey, desin kendisiyle kyller arasnda geen bir olay, onun azndan dinlemekti. Eski isimler ve eski detler, atoyla ky arasndaki yaknlamaya zel bir cazibe katard. Aristokrasinin bir blm, senyr olduu topraklarla balantsn koparmam, bylece blgeselliini korumutur; dolaysyla en basit szleri bile, gzmzn nne corafi ve tarih bir Fransa haritas serer. Kendine has bir dil yaratma niyetinden kaynaklanmad ve yapmacktan eser tamad takdirde, bu telaffuz ekli, gerek bir "konuma diliyle Fransa tarihi" mzesiydi. "Bykamcam Fit -Jam" telaffuzunda alacak bir ey yoktu, nk Fitz- James ailesinin, soylu Fransz senyrleri olduklarn her frsatta belirttikleri ve soyadlarnn ngilizce telaffuzuyla sylenmesini istemedikleri, herkes tarafndan bilinen bir eydir. te yandan, baz isimleri dilbilgisi kurallarna gre telaffuz etmek gerektiini zanneden, ama Guermantes Desi'nin farkl telaffuzunu duyduktan sonra, aniden, hi akllarna gelmeyecek bu telaffuzu benimseyen insanlarn o dokunakl uysallklar, takdire deerdi. Mesela, byk dedelerinden biri Chambord Kontu'nun hizmetinde bulunmu olan des, Orleanist oldu diye kocasna taklmak iin, "Biz eski Frodorf 'lular" demekten holanrd. O na dek doru telaffuzun "Frozdorf" olduunu zanneden misafir de, bir anda yz seksen derecelik bir dn yapp daima "Frodorf" demeye balard. Bir keresinde Mme de Guermantes, bana, ok zarif bir delikanly yeeni diye tantrm, ama ben ismini tam anlayamamtm; dese kim olduunu sorduumda, genzinin derinliklerinden, yksek sesle, ama heceleri yutarak verdii cevaptan, delikanlnn ismini anlamam yine mmkn olmad: "K... on, Robert nitesi. Eski Galliler'in kafatas ekline sahip olduu i ddiasndadr." Bunun zerine, desin, "Kk Lon" dediini anladm (Lon Prensi, gerekten de Robert de Saint-Loup'nun

enitesiydi). "Dorusu kafatasn bilemem/' diye devam etti, "ama giyim tarzn Galler'den almad kesin, o ok k giyinir. Josselin'de, Rohan'larda misafir olduum bir gn, bir hac ziya retine gitmitik, Bretanya'nn her yresinden kyller gelmiti. Izbandut gibi bir Lon kyls, aknlktan az ak, Robert'in enitesinin bej klot pantolonuna bakyordu. Lon, kylye, 'Ne bakyo rsun yle? Sen benim kim olduumu bilmiyorsun galiba,' diye kt. Kyl bilmediini syleyince de, 'Ben senin prensinim,' dedi. Bunun zerine kyl hemen apkasn karp zr dileyerek, Ta! Ben sizi ngili sanmtm,' diye cevap verdi." Bu konudan sz amasn frsat bilerek, Mme de Guermantes' Rohan'lar hakknda konuturduumda, (iki aile arasnda tarihte birok evlilik olmutu), desin konumas, Breton dinsel trenlerinin hznl bysyle ve gerek bir air olan Pampille'in diyecei gibi, "geven ateinin zerinde pimi, esmer buday unundan kreplerin kekremsi tadyla" sarmalanrd. Lau Markisi'nin, (hayatnn trajik sonunda, kendisi sar, Mme H*** ise krken, kendim onun evine tatt bilinir) o kadar trajik olmayan yllarn anlatrd des; marki, Guermantes'ta, av partisinden sonra, ngiltere Kral'yla ay imek zere terliklerini giyermi, kraldan daha aa seviyede olduunu dnmez ve grld gibi ondan ekinmezmi. Des bunu yle renkli bir slupla anlatrd ki, markiyi, Prigord'un biraz kendini beenmi asilzadelerinin tyl valye apkasyla betimlerdi. Zaten insanlarn adn sylerken bile, il ayrmlarn zenle belirtmesi, kklerine sadk kalm olan Mme de Guermantes'n ok ekici ve doma byme Parisli bir kadnda asla rastlanamayacak bir zelliiydi; bu basit Anjou, Poitou, Prigord isimleri, desin konumasn manzaralarla renklendirirdi. Mme de Guermantes'n telaffuzuna ve kelime daarcna dnecek olursak, soylularn tutuculuu en ok bu konuda ken dini gsterir; biraz ocuksu, biraz tehlikeli, gelimeyi engelleyici olan tutuculuk, sanat iin ayn zamanda elenceli bir zel liktir. Jean

adnn eskiden nasl yazld benim iin merak konusuydu. Mme de Villeparisis'nin yeeninden aldm bir mektup sayesinde rendim; adn -vaftiz edildii ekliyle, Gotha Yll'nda yer ald ekilde- Jehan de Villeparisis diye yazyor, dua kitaplarnda, vitraylarda, kpkrmz ya da koyu mavi ltsn hayranlkla seyrettiimiz o fuzuli, armalara zg gzel h harfini kullanyordu. Ne yazk ki Mme de Guermantes'a yaptm bu ziyaretleri istediim kadar uzatacak vaktim olmazd, nk eve, mmknse Albertine'den nce dnmek isterdim. Kyafetlerine ilikin bilgileri ise, desten ancak kerpetenle skercesine alabiliyordum; bu bilgiler, desin kyafetlerine, bir gen kzn giyebilecei lde benzer giysileri Albertine'e yaptrabilmem iin gerekliydi. "Hanmefendi, Mme de Saint-Euverte'in evinde akam yemeine, oradan da Guermantes Prensesi'nin davetine gideceiniz gn, kpkrmz bir elbise giymitiniz, krmz ayakkablarnz vard; gz kamatrcydnz, koskocaman bir kan ieine, alev alm bir yakuta benziyordunuz, o elbisenin kuma neydi? Bir gen kza uygun bir elbise mi?" Yorgun ehresi, bir anda, eskiden Swann kendisine iltifatlar yadrrken Laumes Prensesi'nin taknd ifadenin aynsyla, l l aydnlanan des, alaya, sorgulayan bir tavrla, hayranlkla, kahkahalarla glerek, o saatlerde daima orada olan M. de Breaute'ye bakt; M. de Breaute'nin monoklnn ardnda, bu entelektellik taslayan sama sapan konumay, bir delikanlnn fiziksel cokusunu barndrd iin hogryle karlayan lk bir tebessm yatyordu. Des, "Nesi var bunun? Deli bu," der gibiydi. Sonra bana dnerek sevimli bir edayla cevap verdi: "Alev alm bir yakuta, bir kan ieine benzediimi bilmiyordum, ama gerekten krmz bir elbisem vard, hatrlyorum; o zamanlar moda olan krmz satendendi. Evet, bir gen kz da giyebilir icabnda, ama sizinkinin geceleri kmadn sylemitiniz. O elbise grkemli gece davetlerine uygundur, ev ziyaretine giderken giyilmez."

in olaanst yan, aslnda zerinden o kadar da uzun zaman gememi olan o geceki davetten, Mme de Guermantes'n tek hatrlad eyin, kyafeti olmas ve ileride grlecei gibi, kendisi iin byk nem tayan bir eyi unutmasyd. yle grnyor ki, eylem adamlarnn bir saat sonra ne olacana younlaan dikkatle yorulan zihinleri, hafzaya pek az ey kay dedebiliyor; yksek sosyete mensuplar da (minnack, mikroskobik ahsiyetler olmakla birlikte) birer eylem adamdrlar. Mesela M. de Norpois, hibir sonuca ulaamam bir Fransz-Alman ittifak konusunda daha nce yapm olduu tahminlerden kendisine sz edildiinde, "Yanlyorsunuz herhalde, hi hatrlamyorum, hi benim syleyeceim eye benzemiyor; bu tr sohbetlerde daima az ve z konuurum, ayrca, ou kez bir lgnlktan baka bir ey olmayan ve hatta toplu lgnla dnen bu tr bir kahramanlk gsterisinin baarl olacan ngrm olmam mmkn deil. Hi kuku yok ki, uzak bir gelecekte, Fransa'yla Almanya arasnda, her iki lke iin de ok krl olacak, skntsn da Fransa'nn ekmeyecei bir ittifak kurulabilir; bunu dnyorum, ama szn hi etmedim, nk zaman gelmedi, demir tavnda dvlr; bana sorarsanz, eski dmanmza zamansz bir dostluk teklif etmek, kendi kuyumuzu kazmak, hyanete kucak amak olur," derken, yanlm olduunu reddetmek, karsndakini yanltmak iin byle konumazd. M. de Norpois yalan sylemez, unuturdu sadece. Zaten derinlemesine dnmediimiz, taklit yoluyla, evremizdekilerin cokusundan etkilenerek benimsediimiz eyleri abuk unuturuz. evremizdeki cokular deitike, hatralarmz da deiir. Siyasetiler, belirli bir zamanda benimsedikleri bak asn diplomatlardan da ok unuturlar ve grlerindeki yz seksen derecelik dnlerin bazlar, ar hrstan ok, hafza yoksunluundan kaynaklanr. Yksek sosyete mensuplarna gelince, onlar pek az eyi hatrlar. Mme de Guermantes, o krmz elbiseyi giydii geceki davette, Mme de Chaussepierre'i hi hatrlamadn, benim kesinlikle yanldm iddia ediyordu. Oysa Chaussepierre'lerin, o davetten bu yana, dkn ve hatta desin zihnini ne kadar megul ettiklerini

Tanr biliyordu! Sebebini anlataym. Jockey Kulb'nn bakan ldnde, bakan yardmclarnn en kdemlisi M. de Guermantes't. Kulbn, pek fazla insanla ilikisi bulunmayan, tek zevkleri, kendilerini davetlerine armayan kiileri veto etmek olan baz yeleri, Guermantes Dk'nn aleyhinde propaganda yaptlar; seileceinden emin olan ve zaten sosyetedeki mevkiine kyasla, pek nemli saylamayacak bu bakanl fazla umursamayan dk, konuyla hi ilgilenmedi. Desin Dreyfus taraftar olduu, (oysa Dreyfus Davas uzun zaman nce kapanmt, ama yirmi yl sonra hl konu edilecekti, dava sonulanal henz iki yl olmutu), Rothschild'leri evinde arlad, ve yar Alman olan Guermantes Dk gibi uluslararas nfuz sahibi soylularn, son zamanlarda fazlasyla imtiyaz grd ne srlyordu. Aleyhte propaganda, gelimeye ok elverili bir zemin buldu; fazlasyla parlak bir konumda bulunan kiiler ve byk servetler, kulplerde daima kskanlk ve nefrete yol aarlar. Chaussepierre'in de serveti kk saylmazd, ama kimseyi rahatsz etmezdi, nk metelik harcamazd; kar koca, mtevaz bir dairede otururlar, kadn siyah ynl elbiseyle dolard. Mme de Chaussepierre, mzik delisi olduu iin, sk sk dzenledii kk leden sonra davetlerine, Guermantes'lardan ok daha fazla an sanats arrd. Ama kimse bunun szn etmezdi; davetlerde ikram yaplmaz, hatta kocas bile hazr bulunmaz, her ey La Chaise sokann karanlnda olup biterdi. Mme de Chaussepierre, Opera'da kimsenin dikkatini ekmezdi; yannda daima, isimleri X. Charles'n ar gerici yakn evresini akla getiren, ama silik, pek sosyetik olmayan kiiler bulunurdu. Seim gn, artc ekilde, siliklik parlakla galip geldi ve ikinci bakan yardmcs Chaussepierre, Jokey Kulb bakanlna seildi; Guermantes Dk de, olduu yerde, yani birinci bakan yardmcs olarak kalakald. phesiz, Jokey Kulb'nn bakan olmak, Guermantes'lar gibi en yksek mertebede prensler iin fazla bir anlam ifade etmez. Ama kendi sras gelmiken bakan olma mak, iki yl nce Oriane'n, karsnn selamna karlk vermek yle dursun, adn bile duymad bir yarasa tarafndan selamland diye hakarete uram gibi davrand bir Chaussepierre'in kendisine

tercih edilmesi, dke ar gelmiti. Yenilgiyi hi umursamazm gibi yapyor, ayrca bu yenilginin, Swann'la eski dostluundan kaynaklandn ileri sryordu. Oysa fkesi dinmek bilmiyordu aslnda. Ne tuhaftr ki, Guermantes Dk'nn, olduka beylik "bal gibi" ifadesini kulland, daha nce hi duyulmamt, ama Jockey Kulb seimlerinden beri, ne zaman Dreyfus Davas'ndan sz alsa, "bal gibi" laf kyordu ortaya: "Dreyfus Davas, Dreyfus Davas, yerli yersiz, yalan yanl kullanlyor; din davas deil ki, bal gibi siyaset davas." Dreyfus Davas'ndan sz edilmedii takdirde, "bal gibi", be yl boyunca hi duyulmayabilirdi, ama be yl sonra, Dreyfus ismi sylendii an, "bal gibi" de derhal, otomatik olarak peinden gelirdi. Zaten dk, kendi ifadesiyle "onca felakete yol am olan" bu davadan sz edilmesine tahamml edemiyordu; oysa kendisi bu felaketlerden sadece bir tanesine, Jockey Kulb bakan seilemeyiine duyarl olmutu. Dolaysyla, Mme de Guermantes'a kuzininin davet gecesinde giydii krmz elbiseyi hatrlattm o akamst, M. de Breaute, bir trl akla kavuamayan bir armla, konumadan nce dilini bzlm dudaklarnn arasnda gezdirerek, "Dreyfus Davas'ndan aklma geldi..." diye sze baladnda, epeyce ters bir karlk grd. (Dreyfus Davas nereden kmt? Konu, krmz bir elbiseydi ve hi kuku yok ki, daima bakalarn memnun etmeye alan zavall Breaute herhangi bir art niyet gtmyordu.) Dreyfus ismi, Guermantes Dk'nn buyurgan kalarnn atlmasna yetti. "Dostumuz Cartier'nin," dedi Breaute (bu arada Mme de Villefranche'n kardei olan bu Cartier'nin, ayn soyadn tayan kuyumcuyla uzaktan yakndan hibir ilgisi bulunmad konusunda okurlar uyarmamz gerekir!), "ok ho, gerekten ok ince bir esprisini anlattlar; armadm zaten, ok esprili adamdr." "Aman!" diye araya girdi Oriane. "Esprileri kendine kalsn. u Cartier'nizi ne kadar skc bulduumu bilemezsiniz; Charles de la Tremoille ve karsnn o zevzei niin byleyici bulduklarn hi anlayamammdr, evlerine ne zaman gitsem oradadr." "Sevgili Dyes," dedi, 'leri telaffuz etmekte glk eken Breaute, "bence Cartier konusunda fazlasyla

katsnz. Evet, La Tremoille'lara gerekten de dadand, ama Cartier, Yarles iin, nasl desem, adeta sadk bir Akhates'tir; bu da gnmzde bulunmaz Hint kuma saylr. Her neyse, bana aktarlan espri u: Cartier demi ki, M. Zola, mahkemeye dp hkm giymek istediyse, bunun tek nedeni, daha nce tatmad bir hissi, hapiste olma hissini yaamakt." "Bu yzden de tutuklanmadan kat," diye sze girdi Oriane; "iler tutar yan yok. Zaten doru olsa bile bence dpedz aptalca bir laf. Espri diye buna diyorsanz!" Szlerine kar klan Breaute, pes etti: "Oriane'm, espri bana ait deil, bana syleneni aktaryorum sadece, beenip beenmemekte serbestsiniz. Ayrca Cartier, bu espri yznden kusursuz ev sahibinden adamakll bir azar iitmi; La Tremolle hakl olarak salonunda, nasl desem, gncel konularn konuulmasn katiyen istemez; stelik Mme Alphonse Rothschild de orada bulunduundan, iyice sinirlenmi. Cartier ok ar eletirilere maruz kalm." yice keyfi kam olan dk, "Gayet tabii," dedi, "Rothschild'ler, o korkun davadan asla sz etmeme inceliini gstermekle birlikte, aslnda btn Yahudiler gibi Dreyfus taraftardrlar. hatta bu, Yahudilerin kt niyetini kantlamak iin yeterince deerlendirilmeyen, ad hominem1 bir argman." (Dk, ad hominem ifadesini yerli yersiz kullanrd.) "Bir Fransz hrszlk yaptnda, cinayet ilediinde, ben, o da benim gibi Fransz olduu iin adam masum bulma zorunluluu hissetmiyorum. Oysa Yahudiler, kendilerinden birinin hain olduu nu, gayet iyi bilseler de, asla kabul etmezler; kendi aralarndan birinin iledii suun korkun sonularna da hi aldrmazlar..." (Dk, doal olarak, Chaussepierre'in lanet olas seimi kazanmasn dnyordu.) "Rica ederim Oriane, istisnasz btn Yahudilerin bir haini desteklemelerinin doal olduunu iddia etmeyeceksiniz herhalde. Yahudi olduklar iin desteklemiyorlar, demeyeceksiniz umarm." "yle diyeceim dorusu," dedi Oriane, (biraz sinirliydi, hem bu "gk grleten" Jpiter e kafa tutmak, hem de "zek"y Dreyfus Davas'nn stne karmak istiyordu). "Ama belki tam da bu nedenle, Yahudi olduklar ve kendilerini tandklar iin, Yahudi
1

ahsna ynelik

olmann mutlaka hain ve Fransz aleyhtar olmay gerektirmediini biliyorlardr; M. Drumont'un iddias buymu sanyorum. Gayet tabii, Dreyfus Hristiyan olsayd Yahudiler onunla ilgilenmeyecekti, ama Dreyfus Yahudi olmasayd, hain olduuna bu kadar kolaylkla, yeenim Robert'in deyimiyle 'a priori' inanlmayacan hissettikleri iin, desteklediler onu." "Kadnlar siyasetten hibir ey anlamyor!" diye haykrd dk, dese dik dik bakarak. "Bu tyler rpertici su, basit bir Yahudi meselesi deil, bal gibi ulusal bir mesele, Fransa asndan dehet verici sonular dourabilir; Yahudiler'in tamamnn snrd edilmesi gerekirdi, oysa bugne kadar verilen btn cezalar Yahudilere deil, Yahudiler'in en deerli rakiplerine verildi, stn seviyede birtakm insanlar, zavall lkemizin de zarar grecei ekilde dland - deitirilmesi gereken alaka kararlar hepsi." Havann iyice tatszlaacan hissedip aceleyle kyafet konusuna dndm. "Hanmefendi," dedim, "benimle ilgilenme erefini bana ilk bahettiiniz gn hatrlyor musunuz?" Des, glerek M. de Breaute'ye bakp, "Onunla ilgilenme erefini bahettiim gn," diye tekrarlad; M.de Breaute, Mme de Guermantes'a nezaketen burnunu krtrp efkatle glmseyerek, bilenen bir ba hatrlatan, anlalmaz, pasl sesler kard. "ri siyah iekli sar bir elbiseniz vard. -Ama yavrucuum, o da teki gibi bir gece elbisesi. -Ya o bayldm peygamberiekleriyle ssl apkanz! Her neyse, bunlarn hepsi gemite kalm eyler. Szn ettiim gen kza, sizin dn sabah giydiinize benzer bir krk manto yaptrmak istiyorum. Sizin mantonuzu grmem imknsz m? -Hayr, deil, Hannibal'in birazdan gitmesi gerekiyor. Benim odama karsnz, oda hizmetim hepsini gsterir size. Yalnz bakn yavrucuum, istediiniz her eyi size dn verebilirim, ama Callot'nun, Doucet'nin, Paquin'in elinden kma tuvaletleri sradan bir terziye diktirirseniz, asla ayn ey olmaz. -Sradan bir terziye gitmeye hi niyetim yok, ayn ey olmayacan gayet iyi biliyorum, ama niye ayn ey olmayacan da renmek isterim. -Ama siz beni

tanmyor musunuz, ben hibir eyi aklayamam, aptaln tekiyim, kyller gibi konuurum. Beceri meselesi, tarz meselesi bu; krk iin en azndan krkme bir not yazarm, sizi kazklamaz bari. Yine de sekiz-dokuz bin franga mal olur size, haberiniz olsun. -Peki o kt kokulu sabahlnz, geen akam giydiiniz o koyu renk, hafif tyl, benekli, kelebek kanad gibi yaldzl izgileri olan elbise? -Aa, bakn o Fortuny'nin bir elbisesi. Sizin kk hanm onu evinde giyebilir pekl. Onlardan bende ok var, gstereyim size, hatta isterseniz verebilirim de. Ama kuzinim Talleyrad'n elbisesini grmenizi zellikle isterim. Ona bir mektup yazaym da dn isteyeyim. -ok da gzel ayakkablarnz vard, onlar da Fortuny'den mi? -Hayr, hangi ayakkaby kastettiinizi biliyorum; onlar dore olak derisi, Consuelo de Manchester'le Londra'da alveri yaparken bulmutuk. nanlmaz bir eydi. Nasl yaptklarn hi anlayamadm, sanki altndan bir deri. Ortasnda minik bir prlanta vardr, o kadar. Zavall Manchester Desi ld, ama isterseniz, Mme de Warwick'e veya Mme Marlborough'ya yazp benzerlerini aramalarn rica edebilirim. hatta, bende, hl o deriden kalm olabilir. Belki burada da yaptrabiliriz. Bu akam bakar, haber gnderirim size." Desin evinden, mmknse Albertine'in dnnden nce ayrlmaya gayret ettiimden, o saatlerde ou kez, avluda M. de Charlus ve Morel'le karlardm; ikisi ay imeye... Jupien'e giderlerdi: baron iin ltuflarn en by! Ben kendileriyle her gn karlamazdm, ama onlar her gn aya giderlerdi. Ne gariptir ki, bir alkanln yerleiklii, genellikle abesliiyle doru orantldr. arpc eyleri srekli bir biimde yapmayz genellikle. Kendi kendini btn zevklerden mahrum edip, kendine en byk aclar yaatan takntl kiilerin mantksz hayatlar ise, en az deienlerdir. Merak edip her on ylda bir izlesek, her defasnda, zavall hastann, yaayabilecei saatlerde uyuduunu, sokaklarda bir cinayete kurban gitmekten baka yaplacak eyin olmad saatlerde sokaa ktn, terleyip buzlu su itiini, nezlesinin bir trl gemediini grrdk. Btn bunlar temelli deitirebilmek iin, bir tek gn, biraz enerji harcamak yeterlidir. Ne var ki bu tr

hayatlar, genellikle enerji harcamaktan ciz insanlara zgdr. Srf iradeyle dzeltilmesi mmkn olan bu korkun, tekdze yaaylarn bir baka yn de sapklktr. M. de Charlus'n her gn Morel'le birlikte Jupien'e aya gitmesinde, her iki unsur da eit de recede rol oynuyordu. Bu gnlk det, bir tek gn, bir frtnaya sahne olmutu. Yelekinin yeeni, bir gn, Morel'e "Tamam, yarn gelin, aynz benden," demi, baron da, hakl olarak, neredeyse mstakbel gelini olan birinin aznda bu ifadeyi fazlasyla baya bulmutu; ama insanlar incitmekten holand ve kendi fkesiyle sarho olduu iin, Morel'den, kza bu konuda bir nezaket dersi vermesini rica edecei yerde, dn yolu boyunca kyameti koparmt. Mthi kstah ve kibirli bir tavrla konuuyordu: "yle grnyor ki sizin dokunma duyunuzun hassasiyeti, koku alma duyunuzun geliimini engellemi; aksi takdirde, o tiksin, bedeli de herhalde on be santim olan 'aynz benden' ifadesinden yaylan lam kokularnn, benim asil burnumu rencide etmesine izin vermezdiniz. Siz, benim evimde, bir keman solonuzdan sonra, bir osurukla dllendirildiniz mi hi? Mkfatnz daima lgnca bir alk veya derin bir sessizlik; nianlnz sayesinde eksikliini hissetmediimiz eyden deil, iimden ykselen hkr tutamama korkusundan kaynakland iin iyice anlaml bir sessizlik olmad m?" Bir memur, amirinden bu tr bir azar iittiinde, ertesi gn mutlaka kovulur. Oysa M. de Charlus iin, aksine, Morel'i kovmak, ikencelerin en by olurdu; hatta biraz fazla ileri gitmi olmaktan korkarak, gen kz methetmeye koyuldu; zenli, incelikli vglerinin arasna gayri ihtiyari densizlikler de karyordu. "ok sevimli bir kz. Siz mzisyensiniz, o tiz notalarda mthi gzelleen, adeta sizin si diyezle elik etmenizi bekleyen sesiyle batan karm olmal sizi. Pes notalarda, sesinin tns o kadar houma gitmiyor, herhalde boynunun o garip inceliiyle, bitmi gibiyken uzamaya devam etmesiyle, ayr bitim noktas olmasyla ilgili bir ey; ben onun vasat denebilecek ayrntlarndan ok siluetini beeniyorum. Terzi olduuna gre, makas kullanmay iyi

biliyordur; kendi eklini kttan gzelce kesip bana hediye etmesini isteyeceim." Nianlsnn methedilen bu zellikleri, hi dikkatini ekmemi olduundan, Charlie bu vgleri pek dinlememiti. Ama M. de Charlus'e yle cevap verdi: "Anlald yavrucuum, ben ona haddini bildiririm, bir daha yle laflar etmez!" Yakkl kemancnn M. de Charlus'e "yavrucuum" demesi, yann baronunkinin te biri olduunu bilmedii anlamna gelmiyordu. Jupien'in kullanaca ekilde de kullanmyordu bu ifadeyi; kimi ilikilerde, sevginin, ya farknn zmnen ortadan kaldrlmasna dayandn ortaya koyan bir sadelikle kullanyordu. Morel'de sahte olan bu sevgi, bazlarnda samimidir. rnein, aa yukar ayn dnemde, M. de Charlus yle bir mektup ald: "Sevgili Palamede, seni ne zaman grebileceim? Seni ok zlyor, sk sk seni dnyorum, vs. Daima senin, PIERRE." M. de Charlus, kendisine bu kadar teklifsiz bir dille mektup yazabilen, dolaysyla ok yakn ilikide olmas gereken, buna ramen elyazsn tanyamad bu akrabasnn kim olduunu anlayabilmek iin kafa patlatt. Birka gn boyunca, Gotha Yll'nda birka satrlk yer igal eden btn prensler, M. de Charlus'n zihninde resmigeit yaptlar. Sonunda, zarfn arkasndaki adres, birdenbire her eyi aydnlatt: Mektubu yazan, M. de Charlus'n ara sra gittii bir kumar kulbnn korniiydi. Komi, ok saygn bir kii olarak grd M. de Charlus'e bu tonda bir mektup yazmann terbiyesizlik olacan dnmemiti. Kendisini birok kez kucaklayp pm ve bu ekilde, onu sevdiini gstermi olan -diye dnyordu safa- birisine "sen" diye hitap etmemek ayp olur gibi gelmiti ona. M. de Charlus esasen bu teklifsizlie bayld. hatta bir ay davetinin knda, mektubu kendisine gsterebilmek iin, M. de Vaugoubert'i arabasna ald. Oysa M. de Charlus, M. de Vaugoubert'le sokaa kmaktan hi mi hi holanmazd. nk M. de Vaugoubert, gznde monokluyla, drt bir yan tarayarak gelip geen gen erkeklere bakard. Bununla da yetinmez, M. de Charlus'le birlikteyken alp salr, baronun nefret ettii bir dil kullanrd. Btn erkek adlarn diiletirir ve ok aptal olduu iin bu espriyi

ok komik bularak her defasnda kahkahalarla glerdi. te yandan, diplomatik mevkiine de ok nem verdiinden, sokakta o iren kkrdamalar, yanndan yksek sosyete mensuplar ve bilhassa memurlar geerken duyduu korkuyla, srekli blnrd. "u kk telgraf memuresi var ya," derdi, suratn ekiten baronun dirseine dokunarak, "tanyorum kendisini, ama namussuz, usland artk! Ah! u Galeries Lafayette'in teslimats harika bir ey! Aman Tanrm, Ticari ler Mdr geiyor! Yaptm hareketi grmemi olsa bari! Gidip bakana anlatacak adamdr, bakan kzaa eker beni; duyduuma gre kendisi de be yldzm." M. de Charlus fkesinden kudurmaktayd. Nihayet, kendisini ileden karan bu gezintiyi ksa kesmek iin, mektubu karp bykeliye okutmaya karar verdi, ama Charlie'nin kendisini sevdii izlenimini uyandrmak amacyla, kskan olduunu ileri srerek, azn sk tutmasn tembihledi M. de Vaugoubert'e. "nsan daima bakalarn zmekten mmkn mertebe kanmaldr," dedi, melek gibi bir ifadeyle. Jupien'in dkknna dnmeden nce, yazar sfatyla, bu tr tasvirlerden okur rahatsz olmusa, ok zleceimi belirtmek isterim. Bir yandan, (ikincil bir mesele olarak) bu kitapta aristokrasi, dier toplumsal snflara oranla daha yoz olmakla sulanrm gibi grnyor. Saptama doru olsa bile, buna armamak gerekir. En kkl aileler, krmz, kemerli bir burnu, biimsiz bir eneyi, herkesin "soy"un zellii gibi grp takdir ettii belirli iaretler olarak sahiplenirler. Fakat bu devaml, giderek keskinleen zellikler arasnda bir de grnmez olanlar vardr ki, onlar da eilimler ve zevklerdir. Btn bunlarn bize yabanc olduunu ve iirsellii yan bamzdaki gereklikte bulmamz gerektiini sylemek, -doru bir iddia olsayd- daha nemli bir itiraz olurdu. En aina gereklikten kaynaklanan sanat sahiden de mevcuttur ve belki de en geni kapsaml sanattr. Ama unu da unutmamak gerekir ki, bizim btn duygu ve dncelerimizden apayr bir dnce biiminden

kaynaklanan, anlamay bile baaramadmz, karmzda manasz bir gsteri gibi cereyan eden hareketlerden de, ok ilgin eyler, bazen de bir gzellik karlabilir. Darius'un olu Kserkses'in, gemilerini yutan denizi kamlatmasndan daha iirsel bir ey olabilir mi? Hi kuku yok ki, Morel, gen kz zerinde, cazibesi sayesinde kurduu nfuzu kullanm ve baronun, uyarsn, kendisine mal ederek kza iletmiti, nk "aylar benden" ifadesi, yelekinin dkknnda bir daha asla iitilmedi; ayn ekilde, her gn misafir ettiimiz, samimi bir arkadamz da, herhangi bir sebepten tr kendisiyle kstmz iin veya gizli grmek isteyip sadece darda bulutuumuz iin, bir daha asla salonumuzda grlmez. M. de Charlus, "aylar benden" ifadesinin ortadan yok olmasna sevindi, bunu Morel'in zerindeki nfuzunun bir kant olarak grd ve bu yegne kk kusurun dzelmesiyle gen kzn mkemmellie ulatn dnd. Ksacas, M. de Charlus de, btn benzerleri gibi, hem Morel'in, hem mstakbel nianlsnn iten dostu ve evlenmelerine hararetle taraftar olduu halde, can istediinde zararsz saylabilecek krgnlklar yaratabilme gcne sahip olmak, vazgeemedii bir eydi; bu krgnlklarn dnda ve fevkinde duruuyla sergiledii asalet, aabeyini getirirdi akla. Morel, M. de Charlus'e, Jupien'in yeenini sevdiini ve onunla evlenmek istediini sylemiti; gen dostuna, yapt eitli ziyaretlerde elik edip, oralarda hogrl ve ketum mstakbel kaynpeder rol oynamak, baron iin ho bir eydi. Bundan byk bir zevk alyordu. Benim ahsi fikrim, "aylar benden" ifadesinin bizzat Morel'den km olduudur; gen kz, tapt sevgilisinin ifadesini benimsemiti ve kendi gzel konumasnn ortasnda, bu ifade btn irkinliiyle srtyordu. Gzel konumas, ona uygun se vimli tavrlar ve M. de Charlus'n himayesi sayesinde, gen kzn mterilerinden birou, onu arkada olarak evlerine, akam yemeine davet ediyor, dier arkadalaryla tantryorlard; zaten,

o da, bu davetleri ancak baronun iznini aldktan sonra, onun uygun bulduu gecelerde kabul ediyordu. "Gen bir terzi yksek sosyetede ha? Pek inanlr gibi deil!" diyenler olabilir. Ama dnlecek olursa, Albertine'in eskiden gece yars beni ziyarete gelmesi ve imdi benimle birlikte yaamas da inanlr gibi deildi. Bir bakas iin yle olabilirdi, ama annesi de babas da olmayan Albertine iin inanlmaz deildi; Albertine o kadar serbest bir hayat yayordu ki, ilk bata, Balbec'te, bir bisiklet yarsnn metresi zannetmitim onu; en yakn akrabas Mme Bontemps'd, o da, kendisini daha Mme Swann'n evinde grdmde, yeeninin sadece terbiyesizliini takdir ediyor, imdiyse, Albertine'den kurtulmasn, yani yeeninin zengin biriyle evlenip teyzesinin de bir miktar para elde etmesini salayabilecek her eye gz yumuyordu (en yksek sosyetede, ok soylu ve ok yoksul anneler, oullarn zengin bir kzla evlendirmeyi baardktan sonra, geimlerini gen iftin salamasna izin verir, sevmedikleri ve sosyeteye davet ettirdikleri gelinlerinden hediye olarak krkler, otomobiller, para kabul ederler). Terzilerin yksek sosyeteye girip kt bir gn gelebilir; ben bundan katiyen rahatszlk duymam. Jupien'in yeeni bir istisna olduu iin, ondan yola karak byle bir tahminde bulunanlayz henz; bir iekle yaz olmaz. Ne olursa olsun, Jupien'in yeeninin sosyetedeki bu kck ykselii baz insanlar dehete drm olsa da, Morel bunlardan biri deildi; nk Morel baz bakmlardan o kadar aptald ki, kendisinden bin kat akll olan nianlsn, belki srf kz onu sevdii iin, "pek aptal" bulmakla kalmayp, nianlsn evlerine davet eden ve kzn bbrlenme vesilesi olarak kullanmad, yksek mevki sahibi insanlar da, hanmefendi rol oynayan dalavereciler, klk deitirmi terzi raklar zannediyordu. Doal olarak, bu sosyete mensuplar, Guermantes'lar ya da onlar tanyan kiiler deil, zengin, k burjuva hanmlard; evlerinde bir terziyi arlamann ereflerine glge drmeyeceini dnecek kadar ak fikirli ve Altes Charlus Baronu'nun, hibir art niyet gtmeden her gn ziyaretine

gittii bir gen kz himaye etmekten memnuniyet duyacak kadar da dar fikirliydiler. Baron bu evlilik tasarsndan son derece memnundu, nk Morel'i bu sayede elinden karmayacan dnyordu. Jupien'in yeeninin, neredeyse ocuk denecek yatayken, bir "kabahat" ilediini duymutu. M. de Charlus, kz Morel'e methetmekle birlikte, ok fkeleneceini bildii bu srr arkadana syleyerek araya nifak sokmaktan hi ekinmezdi aslnda. nk M. de Charlus, son derece kt yrekli olduu halde, kendi iyiliklerini kantlamak iin unu bunu metheden, ama bar ve huzuru salayabilecek, nadiren telaffuz edilen hayrl szler sylemekten zenle kaman birok iyi yrekli insana benzerdi. Baron, bu konuda, herhangi bir imada bulunmaktan iki sebepten tr kamyordu. "Eer ona nianlsnn tamamen gnahsz olmadn anlatrsam," diyordu kendi kendine, "izzetinefsine dokunacak ve bana kzacak. Ayrca, kza k olmad ne malum? Hibir ey sylemezsem, bu saman alevi abucak snverecek, bu ilikiyi istediim gibi yneteceim, kz ancak benim arzuladm lde sevecek. Szlsnn gemiteki kabahatini kendisine anlattm diyelim, sevgili Charlie'nin henz kskanla kaplacak kadar k olmadn kim garanti edebilir? O zaman, srf kendi hatam yznden, istenildii ekilde ynetilebilecek nemsiz bir flrt, idaresi ok g olan byk bir aka dntrm olurum." M. de Charlus, bu iki sebepten tr, sadece grnrde ketumluk izlenimi yaratan bir suskunluk iindeydi, ama bu suskunluk bir yandan da vgye deerdi, nk susmak, baron trnden insanlar iin neredeyse imknszdr. Ayrca, Jupien'in yeeni ok gzel ve zarif bir kzd; M. de Charlus, estetik zevkini, bir kadna ynelebilecei lde, her bakmdan tatmin eden gen kzn yzlerce fotorafna sahip olmak isterdi. Baron, Morel gibi aptal olmad iin, saygdeer hanmlarn gen kz evlerine davet ettiklerini rendike seviniyor, sosyal sezgileri sayesinde, bu hanmlarn yksek mevkilerini tahmin edebiliyordu. Ama (nfuzunu korumak istediinden), bunu

Charlie'ye sylemekten kamyordu; bu konuda tam bir ahmak olan Charlie de, "keman snf" ve Verdurin'lerin haricinde, bir tek Guermantes'larla, baronun sralad, neredeyse kraliyet soyundan birka ailenin var olduuna, geri kalan herkesin, "ayak takm", "dkntler" snfna girdiine inanmaya devam ediyordu. Charlie, M. de Charlus'n bu terimlerini harfi harfine kabul ediyordu. Onca bykelinin, onca desin, yln 365 gn bo yere bekledii M. de Charlus, prense ncelik tannyor diye Croy Prensi'yle akam yemei davetlerine katlmayan M. de Charlus, bu soylu hanmlardan, byk senyrlerden ald vaktin tamamn, nasl oluyor da bir yelekinin yeeninin evinde geiriyordu? En nemli sebep, Morel'in orada olmasyd. Ama Morel'in olmadn farz etsek bile, ben bu durumda geree aykrlk grmyorum, siz gryorsanz, Aime'nin komilerinden biri gibi hkm veriyorsunuz demektir. Bir tek garsonlar, ar derecede zengin bir adamn daima yepyeni ve gz kamatrc kyafetler giydiini, en sekin beyefendilerin, altm kiilik akam yemei davetleri verdiini ve her yere otomobille gittiini zannederler. Yanl bir kandr bu. ounlukla, ar derecede zengin bir adam, hep ayn eski ceketi giyer. Sekin mi sekin bir beyefendi, restoranda sadece personelle arkadalk eder ve evine dndnde, uaklaryla iskambil oynar. Ama bu, Prens Murat'ya ncelik tanmay reddetmesine engel deildir. M. de Charlus, iki gencin evleneceine, Jupien'in yeeni, adeta Morel'in ahsiyetinin ve dolaysyla baronun Morel zerindeki nfuzuyla Morel hakkndaki bilgisinin bir uzants hali ne gelecei iin de seviniyordu. Kemancnn mstakbel karsn, evlilikteki anlamyla "aldatmak", M. de Charlus'n hi tereddtsz yapabilecei bir eydi. Ne var ki, bir "gen ift"i ynlendirme durumunda, Morel'in karsnn korkulan ve kadiri mutlak koruyucusu konumunda olmak, kzn, baronu bir tanr gibi greceini, bylelikle, bu fikri kendisine sevgili Morel'in aladn kantlayacan ve dolaysyla Morel'in bir parasn kendi iinde barndracan dnmek, M. de Charlus'n hkimiyet kurma

tarzn deitirdi ve kendi "mal" olan Morel'e, fazladan bir kiilik, koca kimlii, yani baronun kiiliinde sevecei, fazladan, yeni, ilgin bir ey kazandrd. hatta belki bu hkimiyet imdi, eskisinden ok daha gl olacakt. nk o gne kadar tek bana, bir bakma plak olan Morel, barona sk sk kafa tuttuu, onu istedii an tekrar ele geirebileceine gvendii halde, evlendikten sonra, yuvas, dairesi, istikbali asndan daha abuk korkuya kaplacak, M. de Charlus'n arzularna daha geni bir etki alan sunacakt. Btn bunlar, hatta gerektiinde, cannn skld akamlar kar kocay birbirine drme fikri, (baronun sava tablolarna hibir zaman itiraz olmamt), M. de Charlus'n houna gidiyordu. Ama gen iftin kendisine ne kadar baml yaayacan dnmek, daha da ok houna gidiyordu. Kendi kendine, "Morel bana o kadar ait ki, kars da bana ait olacak, beni kzdracak eyleri-yapmayacaklar, kaprislerime boyun eecekler ve bylece kars, neredeyse unuttuum, gnlmde yatan bir eyi, yani herkesin, onlar koruduumu, barndrdm grenlerin nazarnda ve hatta benim nazarmda, Morel'in bana ait olduunu (hayatmda ilk kez) kantlayacak," diye dnd zaman, M. de Charlus'n Morel'e ak harika bir yenilik kazanyordu. M.de Charlus' en ok mutlu eden ey, bu gerein bakalarnn ve kendi gznde kantlanmasyd. nk sevdiimiz varla sahip olmak, aktan da daha byk bir mutluluktur. ounlukla bu sahiplenmeyi herkesten gizleyenler, srf sevdikleri varlk ellerinden alnr korkusuyla gizlerler. Mutluluklar da, gizli tutma nlemi yznden, azalr. Hatrlanacak olursa, Morel, bir zamanlar barona, en byk arzusunun, bir gen kz, zellikle sz konusu gen kz batan karmak olduunu, bunu baarmak iin kzla evleneceine sz vereceini, ama kzn rzna getikten sonra, "ortadan toz olacan" sylemiti. Fakat Morel gelip Jupien'in yeenine olan akn barona itiraf ettiinde, M. de Charlus bu konumay unutmutu. hatta, belki Morel kendi de unutmutu bu szleri. Belki de, Morel'in, kendisinin de alayl bir tonda itiraf ettii -hatta belki ustalkla abartt- mizacyla, bu mizacn hkimiyeti ele geirecei an

arasnda, ciddi bir uurum vard. Gen kzla ilikisini ilerlettike ondan holanmt, seviyordu onu. Morel kendini o kadar az tanyordu ki, phesiz kza k olduunu, hatta belki mr boyu seveceini dnyordu. Balangtaki en byk arzusu, alaka tasars unutulmu deildi elbette, ama st ste binen o kadar ok duyguyla zeri rtlmt ki, kemanc, davrannn asl gdsnn, o sapk arzu olmadn sylese, samimiyetsiz olduu iddia edilemezdi. Ayrca, ksa bir sre boyunca, kendine tam olarak itiraf etmese de, Morel bu evliliin zorunlu olduunu dnd. O sralar Morel'in elinde olduka sancl kramplar ba gstermiti, o da ister istemez, keman brakmaya mecbur olma ihtimalini dnmeye balamt. Sanat dnda inanlmayacak kadar tembel olduundan, geimini bir bakasnn salamas zorunluluu douyordu; Morel de bu kiinin M. de Charlus olmasndansa, Jupien'in yeeni olmasn tercih ediyordu; bu zm ona daha byk zgrlk salayacak, stelik birok deiik kadn arasnda seim yapma imkn sunacakt; nk hem Jupien'in yeenini srekli yeni raklar alp kendi emellerine let etmekle grevlendirecek, hem de karsn peke ekecei gzel, zengin hanmlar arasnda seim yapabilecekti. Mstakbel karsnn, hatrn kracak kadar sapk olabileceini Morel bir an bile hesaba katmyordu. Zaten kramplar geince, bu hesaplar geri plana itildi ve onlarn yerini saf ak ald. Keman, M. de Charlus'n ayl da eklendiinde, yeterli olurdu; zaten baronun talepleri de, Morel gen kzla evlendikten sonra azalacakt mutlaka. Hem ak sebebiyle, hem de zgrl asndan, acilen evlenmeliydi. Kz Jupien'den istet ti, Jupien de yeenine dant. Aslnda buna hi gerek yoktu. Gen kzn kemancya olan tutkusu, salverdii salar gibi, her eyi anlatan baklarndaki mutluluk gibi, dalga dalga etrafa salmaktayd. Morel ise, houna giden veya kendisi iin yararl olan en ufak bir ey karsnda, ahlaki duygulara, ayn trden szlere ve hatta bazen gzyalarna bouluyordu. Dolaysyla, batan karmak ve bekret bozma konusunda M. de Charlus'e aklad kuramlar ne kadar ak seik bir alaklk ieriyorsa, Jupien'in yeenine de, ayn derecede duygusal szleri itenlikle byle bir kelime Morel iin kullanlabilirse tabii- sylyordu

(hayatta hibir ey yapmak istemeyen onca gen soylunun, zengin mi zengin bir burjuva ailesinin harikulade gzellikteki kzma syledikleri szler de duygusaldr). Ne var ki, kendisine haz veren bir insana ynelik iffetli cokusunun ve ona verdii ciddi ballk szlerinin, Morel'de bir karl vard. Ayn insan kendisine artk haz vermedii anda, hatta rnein Morel verdii szleri yerine getirme zorunluluundan rahatszlk duyduunda, aniden o insana, kendi kendine hakl kard bir nefret duymaya balard; baz sinirsel rahatszlklarn ardndan, bu nefret, sinir sisteminin de toparlanmasyla, Morel'in, olaylar tamamen namuslu bir bak asndan deerlendirildiinde bile, herhangi bir ykmllk tamadn kendi kendine kantlamasna imkn tanrd. Morel, benzer biimde, Balbec'teki tatilinin sonunda, btn parasn, bilmediim bir sebeple harcamt; bunu M. de Char lus'e sylemeye cesaret edemediinden, para isteyebilecei birini aryordu. Byle durumlarda, mektup yazlan kiiye, kendisiyle "bir i iin grmek istediini", "bir i grmesi iin randevu istediini" yazmann uygun olduunu babasndan renmiti (oysa babas, bor almay asla bir alkanlk haline getirmemesini de tembihlemiti Morel'e). Bu sihirli parola, Morel'i o kadar bylyordu ki, sanrm srf "i grmek" zere bir randevu istemenin zevki uruna, parasz kalmay isterdi. Hayatta tecrbe kazandka, parolann zannettii kadar etkili olmadn grd. Byle bir bahanesi olmasa, asla mektup yazmayaca kiilerin, "i grmek istediini" belirten mektubunu aldktan be dakika sonra, bir cevap vermediklerini mahede etti. Morel btn leden sonra bekleyip cevap alamamsa, en iyi ihtimalle bile, bavurduu beyefendinin evine dnmemi olabileceini, yazlacak baka mektuplar olabileceini, hatta seyahate km, hastalanm olabileceini, hi aklndan geirmezdi. Byk bir ans eseri, ertesi sabah iin bir randevu aldnda da, grt kiiye syledii ilk szler unlar olurdu: "Ben de cevap alamadma armtm, acaba bir ey mi oldu diye dnyordum; demek salnz her zamanki gibi yerinde, vs." Balbec'te, bir gn, daha bir hafta nce trende son derece irkin muamele ettii Bloch'a kendisini takdim etmemi

benden rica etmi, onunla "i" konuacan sylememiti. Bloch hi tereddt etmeden, Morel'e be bin frank bor verdi - daha dorusu M. Nissim Bernard'a verdirtti. O gnden itibaren, Morel, Bloch'a tapar oldu. Gznde yalarla, hayatn kurtaran birine ne gibi bir iyilikte bulunabileceini soruyordu kendi kendine. Nihayet, ben, M. de Charlus'ten Morel iin ayda bin frank istemeyi stlendim; Morel bu paray alr almaz Bloch'a verecek, bylece borcunu ksa srede demi olacakt. Birinci ay, hl Bloch'un iyi yrekliliinin etkisi altnda olan Morel, bin frang derhal gnderdi, ama sonra, geri kalan drt bin frang baka ekilde harcamann daha ho olabileceini dnm olsa gerek, Bloch hakknda ok kt eyler sylemeye balad. Bloch'un grnts bile ruhunu karartmaya yetiyordu; Bloch, Morel'e tam olarak ka para bor verdiini kendi de unuttuundan, drt bin yerine bin be yz frank isteyince, bu hesaba gre be yz frank kr edecek olan Morel, byle bir sahtekrlk karsnda, bir tek santim bile demeyecei gibi, aleyhinde dava amad iin alacaklsnn ok mutlu olmas gerektiini de bildirdi. Bunlar sylerken gzlerinde imekler akyordu. Ayrca, Bloch'la M. Nissim Bernard'n, kendisine kzmaya haklar olmadn ileri srmekle yetinmeyip, o kendilerine kzmad diye sevinmeleri gerektiini de sylemeye balad. Nihayet, M. Nissim Bernard'n, "Thibaud, Morel kadar iyi keman alyor," dedii kulana gelince, Morel, M. Nissim Bernard' mahkemeye vermesi gerektiini dnd, nk byle bir laf, meslei asndan zararlyd; ardndan, Fransa'da, hele Yahudilerle ilgili olarak, artk adaletten eser kalmad iin, (Morel'in Yahudi dmanl, bir Yahudi'nin kendisine be bin frank bor vermesinin doal sonucu olarak ortaya kmt), yanma dolu bir revolver almadan sokaa kmaz oldu. Yelekinin yeeniyle ilgili olarak da, Morel, yaknda, youn bir sevgiyi izleyen, buna benzer bir sinirsel gerginlik hali yaayacakt. unu da belirtmek gerekir ki, bu gelimede, belki M. de Charlus de, hi farknda olmadan bir rol oynamt, nk sk sk, srf laf olsun diye, gen ifte taklmak iin, evlendikten sonra onlarla bir daha grmeyeceini, kendi balarnn aresine bakmalar gerekeceini sylerdi. Morel'i gen kzdan ayrmak iin kendi bana katiyen yeterli olmayan bu fikir,

Morel'in zihnine taklmt; zaman geldiinde, benzer fikirlerle birleip gl bir kopu etkenine dnmeye hazr, bekliyordu. Aslnda M. de Charlus'le Morel'e pek sk rastlamazdm. ounlukla, ben desin evinden ktmda, onlar Jupien'in dkknna girmi olurlard; desle birlikte olmaktan o kadar zevk alrdm ki, yalnz Albertine'in dnnden nceki kaygl bekleyii deil, bu dnn saatini bile unutmay baarrdm. Mme de Guermantes'n evinde oyalandm bu gnlerden birini ayrmak isterim; o gnk kk olayn korkun manasn tamamen gzden karm, bunu ok uzun zaman sonra anlayabilmitim ancak. O akamzeri, Mme de Guermantes, ok sevdiimi bildii, Gney'den gelmi filbahriler vermiti bana. Desten ayrlp eve ktmda, Albertine dnmt; merdivende karlatm Andre, elimdeki ieklerin keskin kokusundan rahatsz olmu gibiydi. "Aa, siz dndnz m?" dedim. "Bir iki dakika nce geldik, ama Albertine mektup yazacakt, beni alkoymad. -Gizli bir i eviriyor olmasn? -Yo, katiyen, teyzesine yazyor sanrm. Yalnz Albertine keskin kokulardan holanmaz, filbahrilerinize sevineceini sanmam. -Demek hata etmiim! Franoise'a syleyeyim de servis merdivenindeki sahanla koysun bunlar. Albertine'in stnzdeki filbahri kokusunu fark etmeyeceini mi sanyorsunuz? Smblteberden sonra en ar kokudur herhalde. Ayrca Franoise alverie km galiba. -Ya, benim de bugn anahtarm yok, nasl gireceim ieri? -Canm, zili aln, Albertine kapy aar. Hem belki Franoise da dnmtr bu arada." Andree'yle vedalatm. Zili ilk almda, Albertine kapy amak zere geldi, ama bu i biraz zor oldu, nk Franoise yoktu ve Albertine nereden yakacan bilemiyordu. Nihayet kapy at, ama filbahrilerin kokusu hemen ieri kard kendisini. iekleri mutfaa gtrp braktm; dolaysyla Albertine'in (neden bilmem) mektubunu yarda brakp benim odama giderek yatama uzanmaya ve bana seslenmeye vakti oldu. Bir kez daha, o anda, btn bunlar son derece doal, olsa olsa biraz kark, ama

kesinlikle nemsiz grnd gzme. Andree'yle yakalanmasna ramak kalan Albertine, vakit kazanmak iin btn klar sndrm, dank yatan grmeyeyim diye benim odama gitmi ve mektup yazyormu gibi yapmt. Ama doru olup olmadn asla renemediim btn bu ayrntlar ileride ele alacaz. Bu bir tek olay dnda, desin evinden dndmde olaand bir ey olmazd. Akam yemeinden nce birlikte sokaa kmay isteyip istemeyeceimi bilemeyen Albertine'in, ne olur ne olmaz diye yerine kaldrmad apkas, paltosu ve emsiyesi genellikle sofada olurdu. Kapdan girip onlar grdm an, evin havasn solumam kolaylard. Evin, younluu azalm bir havayla deil, mutlulukla dolu olduunu hissederdim. Kederden kurtulurdum, bu sradan eyalarn grnts, Albertine'e sahip olduumu hissettirirdi bana, hemen ona koardm. Mme de Guermantes'a, ziyarete inmediim gnler, kz arkadamn dnnden nceki bir saat boyunca, zaman daha abuk gesin diye, Elstir'in bir albmne, Bergotte'un bir kitabna gz gezdirirdim. O zaman, -sadece gze ve kulaa hitap edermi gibi grnen eserlerin bile tadna varabilmemiz iin zihnimizin de uyanmas ve bu iki duyuyla sk bir ibirlii yapmas gerektiinden-, hi farknda olmadan, Albertine'in, bir zamanlar, henz kendisini tanmazken bende uyandrd ve sonra gndelik hayatn soldurduu hayalleri bir bir iimden karrdm. Onlar bir potada eritircesine, bestecinin cmleciine veya ressamn tablosuna atar, okuduum eseri bu hayallerle beslerdim. Eser gzmde bir canllk kazanrd elbette. Ama Albertine'in de kazanc aa kalmazd: ine girebildiimiz, ayn nesneyi srayla her ikisine de yerletirebildiimiz iki dnyann birinden dierine tanr, maddenin ezici basksndan kurtulup, dncenin akkan meknlarnda dolard. Birdenbire, ksack bir an, o skc gen kza ilikin ateli duygular beslerdim. O anda, Elstir'in veya Bergotte'un bir eserine benzerdi; onu hayal gcnn

ve sanatn mesafeli bak asndan grnce, anlk bir coku hissederdim Albertine'e kar. Az sonra, Albertine'in dndn haber verirlerdi; eer yalnz deilsem, Albertine'in adnn sylenmemesi yolunda talimat vermitim, mesela yanmda Bloch varsa, biraz daha kalsn diye srar eder, kz arkadamla karlamasn engellemeye alrdm. Albertine'in bizim evde kaldn, hatta onunla evde grtm, herkesten saklyordum, nk arkadalarmdan biri ona gnln kaptrr, darda bekler veya koridorda, sofada karlatklarnda, Albertine onunla iaretleir, randevu verebilir diye korkuyordum. Sonra, Albertine odasna giderken, eteinin hrts gelirdi kulama; Albertine, hem kibarlktan, hem de bir zamanlar, onu kskanmayaym diye abalad La Raspelire'deki akam yemeklerimizde gsterdii incelikle, benim yalnz olmadm bilerek odama gelmezdi. Ama tek sebebin bu olmadn birden anlamtm. Hatrlyordum, balangta tandm ilk Albertine, anszn bir baka Albertine'e, imdiki Albertine'e dnmt. Bu deiiklikten bir tek kendimi sorumlu tutabilirdim. Albertine'le iki yakn arkada olduumuz sralar, bana kolaylkla, hatta seve seve yapaca btn itiraflar, ona k olduum kanaatine vard veya belki Ak adn koymadan, merakl, renince ac eken, ama daha fazlasn renmeye alan baskc bir duygu beslediimi tahmin ettii andan itibaren kesilmiti. O gnden sonra, her eyi benden gizlemiti. Yanmda sk sk olduu gibi, bir kz arkadam deil de, erkek arkadalarmdan biri bile olsa, odamdan uzak duruyor du, oysa bir zamanlar, ben bir gen kzdan sz ettiimde gzleri ilgiyle parlard: "Buraya gelse keke, onunla tanmak isterim. -Ama tuhaf dediiniz kzlardan. -yi ya ite, daha elenceli olur." O sralar, her eyi renebilirdim belki. hatta, kk gazinoda, Andree'ye yapk gslerini ektiinde, benim deil de Cottard yznden, herhalde dedikodusunu yapar diye dnd iin ekmiti muhtemelen. Bununla birlikte, o srada iine kapanmaya balam, azndan gven dolu szler kmaz olmutu, davranlar llyd. Sonra, beni telalandrabilecek her eyi kendinden uzaklatrmt. Hayatnn, benim bilmediim blmlerini, cehaletim sayesinde

zararszl iyice vurgulanan bir grnmde sunuyordu bana. imdi de, dnm tamamlanmt; benim yanmda birisi varsa, Albertine, yalnz rahatsz etme kaygsyla deil, bakalarna aldrmadn bana gstermek amacyla da, doru kendi odasna gidiyordu. Artk benim iin asla yapmayaca bir tek ey vard, ancak eskiden, ben umursamayacam zamanlar yapabilecei ve zaten bu yzden kolayca yapabilecei bu ey, itiraf etmekti. Bundan byle, daima, tpk bir yarg gibi, belki sulama yapmadan da aklanmas mmkn, ihtiyatszca sylenmi szlerden belirsiz sonular karmakla yetinmek zorunda kalacaktm. Ve Albertine de onu kskandm ve yargladm hissedecekti daima. Nianllk dnemimiz bir dava grnmne brnmekteydi, Albertine bir sulu kadar ekingendi. Artk, yal bal insanlarn haricinde herhangi bir erkekten veya kadndan sz edildiinde, konuyu deitiriyordu. Merak ettiim eyleri, kendisini kskandm hi hayalinden geirmedii sralar sormalymm ona. Bu dnemden yararlanmak gerekir. Kz arkadamz, nelerden haz aldn, hatta bunlar bakalarndan gizlemek iin kulland yntemleri bize bu dnemde syler. Albertine, bana Balbec'te yapt itiraf imdi katiyen yapmazd; o zaman, hem doru olduu iin, hem de bana olan sevgisini daha fazla gstermeyiini affettirmek iin yapmt bu itiraf, nk daha o sralarda bile benden sklmaya balam, sevecenliimi grp, bakalarna gsterdii sevgiden daha azyla, benden daha fazla ey elde edebileceini anlamt: "Bence insann kimi sevdiini belli etmesi aptallk; ben, tam tersine, birinden holandm an, hi ilgilenmiyormu gibi yaparm. Bylece kimsenin de haberi olmaz." Nasl olur! Bunu syleyen, imdi daima ak szllk iddiasnda, kimseyle ilgilenmedii iddiasnda olan Albertine miydi? imdi byle bir kural katiyen aklamazd bana. Artk benimle sohbet ederken, bu kural uygulamakla yetiniyor, beni endielendirebilecek u veya bu kz hakknda, "Ya! Bilmem, pek bakmadm, ok sradan biri," diyordu. Zaman zaman da, benim renebileceim eyler konusunda ne geerek yle itiraflarda bulunuyordu ki, itirafn tonlamas, saptrmakla, masumlatrmakla

ykml olduu gereklii henz renmeden, yalan olduunu ele veriyordu. Bir yandan Albertine'in ayak seslerini, o akam artk sokaa kmayacan bilmenin huzurlu hazzyla dinler, bir yandan da, eski gnlerde asla tanamayacam zannettiim bu gen kzn, imdi her gn dnd evin benim evim olmasna aardm. Balbec'te, Albertine'in otele yatmaya geldii gece tattm, muammadan ve tensellikten oluan o kaak ve ksmi haz tamamlanm, sabitlemiti; eskiden bo olan evimi, neredeyse ailevi, evcil bir huzurla dolduruyordu bu haz; koridorlara bile yaylan bu huzurun iinde btn duyularm, kh fiilen, kh tek bamayken hayalimde, dn beklentisiyle, sakin sakin besleniyordu. Albertine'in kapsnn kapandn duyduum anda, yanmda bir erkek arkadam varsa, onu gndermek iin acele eder, merdivene kadar ona mutlaka elik eder, icabnda birka basama da birlikte inerdim. Koridorda, beni karlamaya km olan Albertine'e rast lardm. "Ben stmdekileri karacam, Andree'yi size gnderiyorum; size bir merhaba demek iin be dakikalna kt yukar." Kendisine Balbec'te hediye ettiim uzun, gri tll inilya apkasyla odasna ekilir, benim tarafmdan Albertine'i denetlemekle grevlendirilmi olan Andree'nin, binbir ayrnt vererek, ikisinin rastlad bir tandktan sz ederek, gn boyunca yapm olduklar ve benim hayal edemediim gezintinin yer ald belirsiz blgelere bir belirginlik kazandracan tahmin ederdi sanki. Andre'nin kusurlar zamanla ortaya kmt, onu ilk tandm zamanki kadar sevimli deildi. imdi Andre hep hrn bir endieyle sarmalanm gibiydi, Albertine'le benim amdan ho bir eyden bahsedecek olsam, bu endie, denizde bir bora gibi aniden patlamaya hazrd. Ne var ki, bu, Andre'nin bana, daha sevecen birok insandan daha iyi davranmasna, beni onlardan ok sevmesine -bunun rnekleri birok kez karma kt- engel tekil

etmiyordu. Ama eer sebebi kendisi deilse, bizim en ufak bir mutluluumuz, Andre'de, hzla arplan bir kapnn sesi kadar tatsz, sinirli bir tepki uyandryordu. Kendisinin hi rol oynamad aclar kabul edebiliyordu, ama hazlar kabul edemiyordu; beni hasta grnce zlyor, acyordu, iste sem seve seve hemirelik yapard bana. Ama en sradan bir tatmin belirtisi gsterdiimde, mesela bir kitab kapatp mutlulukla gerinerek, "Oh, ok elenceli bir kitapt, harika iki saat geirdim," dediimde, annemin, Albertine'in, Saint-Loup'nun sevinecei bu szler, Andre'de adeta bir knamaya, belki de sadece sinirsel bir rahatszla yol ayordu. Benim tatminlerim, onda, gizleyemedii bir sinir yaratyordu. Bu kusurlara, daha ciddi olanlar da ekleniyordu; bir gn, Balbec'te kk eteyle birlikteyken karlatm, yarlar, kumar, golf gibi konularda son derece bilgili, geri kalan her konuda kara cahil olan delikanldan bahsettiimde, Andre kkrdamaya balad: "Biliyor musunuz, onun babas hrszlk yapt, hakknda soruturma alyordu neredeyse. Onlarn burnu eskisinden de havada, ama ben herkese anlatyorum, houma gidiyor. Keke iftira davas asalar bana. yle gzel bir ifade verirdim ki!" Andre'nin gzlerinde kvlcmlar akyordu. Oysa sonradan rendiime gre, delikanlnn babas herhangi bir namussuzluk yapmamt ve herkes gibi Andre de bunu biliyordu. Ama delikanlnn kendisini kmsedii hissine kaplm, onu zor duruma drecek, utandracak bir ey aram, batan aa bir roman uydurmu, hayalinde defalarca ifade vermek zere arlm ve ifadelerin ayrntlarn kendi kendine tekrarlaya tekrarlaya, so nunda belki kendisi de doru olup olmadklarn unutmutu. Ksacas, Andre'yi bu haliyle, (ksa sreli, lgnca nefret nbetlerini bir yana braksam bile,) grmek istemezdim; daha scakkanl ve iyi yrekli olan gerek mizacn hrn ve souk bir halkayla evreleyen o kt niyetli alnganl dahi, onu grmemem iin yeterliydi. Ne var ki, kz arkadama ilikin, bir tek Andre'nin bana verebilecei malumat, benim iin fazlasyla nemliydi, o bilgileri renmek iin byle zor bulunur bir frsattan yararlanmadan edemezdim. Andre odama girer, kapy

arkasndan kapatrd; Albertine'in bana hi szn etmedii bir kz arkadalarna rastladklarn anlatrd. "Ne konutular? -Bilmem, ben Albertine'in yalnz olmamasn frsat bilip yn almaya gittim. Yn almaya m? -Evet, Albertine rica etmiti. -yi ya, o zaman hi gitmemeniz gerekirdi, belki sizi uzaklatrmak istemitir. -Ama arkadana rastlamadan nce rica etmiti. -Ya!" diye cevap verir, rahat bir nefes alrdm. Ama phe derhal yakama yaprd tekrar: "Peki ama, nceden kz arkadana randevu vermediini, yalnz kalabilmek iin de byle bir bahane uydurmadn nereden biliyoruz?" Ayrca, eski varsaymmn, (Andre'nin bana daima gerei sylemedii varsaymnn,) doru olmadndan emin miydim gerekten? Andre'yle Albertine anlamlard belki. Balbec'teyken, daha ziyade hareketleri kskanlmza hedef olan bir insana k oluruz, sevdiimiz kii bizi btn hareketlerinden haberdar etse, belki akn tedavisi de kolay olur diye dnrdm. Kskanlk, onu eken kii tarafndan istedii kadar ustalkla gizlensin, ektiren onu abucak kefeder ve bu sefer o gsterir ustaln. Bizi bedbaht edebilecek konularda kandrmaya alr ve bunu baarr da, nk sradan bir cmle, hibir eyden haberdar olmayan birine, gizledii yalanlar ifa etmez; onu dier cmlelerden ayrmayz; korka korka sylenir, dikkatsizce dinlenir. Daha sonra, tek bamza kaldmzda, o cmleye geri dneriz; geree tam tamna uygun deilmi gibi gelir bize. Peki ama, cmleyi doru hatrladmzdan emin olabilir miyiz? Cmleye ve hatramzn doruluuna ilikin, iimizde kendiliinden doan phe, kimi sinirsel bozukluk hallerinde, srgy ekip ekmediimizi, elli kere baksak da hatrlayamadmz zaman yaadmz pheye benzer; sanki hareketi binlerce kere batan alsak da, hibirinde kesin ve kurtarc bir an harekete elik etmez. Hi deilse kapy elli birinci kere kapatabiliriz. Oysa kayglandrc cmle, gemite, tekrarlanmas bizim elimizde olmayan, belirsiz bir iitme srecinin iindedir. Bu durumda, dikkatimizi, hibir eyi gizlemeyen baka cmlelere yneltiriz; tek are, daha fazla ey renme arzusu duymamak iin, her eyden habersiz olmaktr, ama onu da istemeyiz. Kskanlk ortaya kt anda, hedef ald kii tarafndan, aldatma hakk douran bir gvensizlik olarak grlr.

Zaten bir eyler renebilmek amacyla, yalan sylemeye ve aldatmaya ilk balayan da bizizdir. Andre, Aim, hibir ey sylemeyeceklerine dair sz verirler, ama szlerini tutacaklar mdr? Bloch, bilmedii iin, hibir sz verememitir; Albertine, her mzle de birazck konusa, Saint-Loup'nun deyimiyle "akmalar" araclyla, onun yaptklarna kar ilgisizliimizin yalan olduunu, onu denetlemeye ahlaki adan kar kmzn yalan olduunu anlayacaktr. Bylece, Andre'nin bana verdii ksmi cevap, -Albertine'in yaptklarna ilikin- her zamanki snrsz phemi, fazlasyla belirsiz olduu iin sancs zaman zaman dinen ve tpk kederin, unutmaya baladmzda bolukta yatmas gibi, kskanl yattran phemi izleyerek, derhal yeni sorular getirirdi akla; etrafmda uzanan geni alann bir paracn kefetmem, bir baka insann gerek hayatnn, tam biz onu kafamzda canlandrmaya altmzda oluturduu bilinmezlii daha da telere itmeye yarard sadece. Ben Andre'yi sorgulamaya devam ederken, Albertine, incelikle, arkadan istediim gibi sorguya ekmeme (bunu tahmin ediyor muydu acaba?) imkn tanr, odasnda soyunmay uzattka uzatrd. Andre'ye dncesizce, kiiliini hi hesaba katmadan, "Albertine'in teyzesiyle enitesinin beni ok sevdiklerini sanyorum," derdim. Macunsu ehresi o anda karr, ekiyen bir urup gibi temelli bulanrd. Azna ac bir ifade yerleirdi. Balbec'teki ilk tatilimde, kk etenin btn yeleri gibi, Andre'nin de, zayf bnyesine ramen etrafa sat ve imdi (aradan birka yl da getikten sonra) hzla yok olan o ocuka needen eser kalmazd. Ama Andre, akam yemeine evine dnmek zere yanmdan ayrlmadan nce, ben zorla tekrar ortaya karrdm o neeyi. "Bugn biri sizi uzun uzun methetti bana," derdim. O anda baklar bir mutlulukla ldar, beni gerekten seviyormu gibi grnrd. Gzlerime bakmaktan kanr, anszn yusyuvarlak olmu gzlerini bolua dikip glerdi. "Kimmi o?" diye sorard, saf ve itahl bir ilgiyle, cevabm kim olursa olsun, Andre mutlu olurdu.

Sonra gitme vakti gelir, Andre yanmdan ayrlrd. Albertine odama gelirdi; sokak kyafetini karm, Mme de Guermantes'a ayrntlaryla anlattrdm o gzel krepdin sabahlklardan veya Japon elbiselerinden birini giymi olurdu; bunlarn birou iin, Mme Swann bana ek aklamalarda bulunmutu, yazd mektup yle balyordu: "O kadar uzun sre ortadan kaybolduktan sonra tea gowri'larma2 ilikin mektubunuzu aldmda, bir hortlaktan mektup alm gibi oldum." Albertine'in ayanda, Franoise'n fkeyle naln dedii, prlantalarla ssl siyah ayakkablar olurdu; Albertine'in akam vakti salon penceresinden bakarken, Mme de Guermantes'n ayanda grd ev ayakkablarnn benzeriydi bu ayakkablar; ayn ekilde, bir sre sonra Albertine'in, bazlar dore olak derisinden, bazlar inilya krknden terlikleri oldu, bunlar grmek, (baka ayakkablardan farkl olarak), Albertine'in benim evimde oturduunu adeta kantladklar iin, ok houma gi derdi. Benim hediye etmediim eylere de sahipti, mesela gzel bir altn yz vard. Yzn zerindeki kartaln alm kanatlarna hayran olmutum. "Teyzemin hediyesi," demiti Albertine. "Her eye ramen bazen sevecendir. Yalandmn iareti bu, yirmi ya hediyesi nk." Albertine btn bu gzel eylere desten daha dknd, nk bir eye sahip olmay zorlatran her engel (mesela be nim amdan seyahat etmeyi onca zor ve arzu edilir klan hastalm) gibi yoksulluk da, zenginlikten daha cmert olduundan, kadnlara, satn alamayacaklar kyafetten ok daha fazlasn, o kyafete sahip olma arzusunu verir; bu arzu, o kyafete ilikin gerek, ayrntl ve derin bir bilgidir. Albertine'le ikimiz, o, bu eyalar kendine alamad iin, bense, onlar yaptrrken Albertine'i sevindirmeye altm iin, Dresden'e veya Viyana'ya gidip grmek iin yanp tututuklar tablolarla ilgili her eyi nceden renen renciler gibiydik. Oysa zengin kadnlar, sahip olduklar saysz apka ve elbisenin arasnda, isteyerek gitmedikleri bir mzeyi ziyaret ederken sadece sersemlik, yorgunluk ve can sknts duyan kiilere
2

ay kyafeti.

benzerler. Belirli bir apka, samur krknden bir manto, Doucet'nin, kollar pembe astarl bir sabahl, onlar grp fark etmi, can ekmi olan ve arzuya has tekelcilik ve titizlikle, onlar, hem geri kalan her eyden tecrit edip astar veya kua bir bolukta harika biimde belirginletirmi, hem de btn ayrntlarn renmi olan Albertine'in gznde -ve Mme de Guermantes'n evine gidip o eyann zelliinin, stnlnn, zarafetinin ve onu yapan byk ustann benzersiz tarznn srrn renmeye alan benim gzmde-, phesiz desin nazarnda sahip olmadklar bir nem ve cazibe kazanrlard; des, daha onlara itahlanmadan doymutu; hatta ben bile, birka yl nce, u veya bu k kadna o skc terzi turlarnda elik ettiim srada bu eyalar grmsem, o kadar nemli ve cazip grnmezlerdi gzme. Albertine'in giderek k bir kadn haline geldii su gtrmezdi. nk onun iin bu ekilde yaptrdm, Mme de Guermantes'n veya Mme Swann'n ekleyebilecei btn inceliklere sahip kyafetlerin her biri, kendi tarznda en gzeli olduu gibi, Albertine'in byle birok eyas olmaya da balamt. Ama Albertine onlar nceden ve ayr ayr beendii iin, saylarnn okluu nemli deildi. nsan nce bir ressama, sonra bir bakasna vurulduunda, sonunda, bir mzenin tamamna, duygusuz olmayan bir hayranlk besleyebilir, nk bu hayranlk, birbirini izleyen, her biri kendi sresinde tekelci olan ve sonunda u uca eklenip uzlaan ayr ayr aklardan olumutur. Bununla birlikte, Albertine havai saylmazd; tek banayken bol bol okur, benimleyken de, yksek sesle bana kitap okurdu. ok zeki olmutu. Aslnda yanlmakla birlikte, yle diyordu: "Siz olmasanz ne kadar aptal kalacam dndke dehete kaplyorum. tiraz etmeyin, hi hayalimden gemeyen bir dnce lemi atnz benim nme; birazck bir ilerleme gsterebildimse, bunu tamamen size borluyum." Albertine'in, Andre zerindeki etkimden de benzer biimde sz ettiini grmtk. Albertine ya da Andre beni seviyor muydu? Peki, Albertine'le Andre, kendi balarna neydiler? Ey gen kzlar, bunu bilebilmek iin, sizi dondurmak gerekir, hep bir

baka grndnz bu srekli sizi bekleme halinde yaamaktan vazgemek, sizi sevmekten vazgemek gerekir; sizi sabitletirebilmek iin, o hi bitmeyen, her defasnda artc geliinizi grmemek gerekir; sizi tekrar grdmzde kalbimizin arpt, n ba dndrc hznda sizi zar zor tandmz o girdapta pe pee akan prltlara benzersiniz. Her biri dierlerinden farkl ve her biri beklentilerimizi aan birer altn damlasna benzeyen gen kzlara doru komamza yol aan cinsel ekim olmasa, belki o hz fark etmezdik, her ey kprtsz grnrd bize. Bir gen kz, her defasnda, bir nceki grntsnden o kadar farkldr (ve onu grdmz anda hem ona ilikin hatramz, hem de iimizde oluan arzuyu ylesine parampara eder) ki, ona mal ettiimiz sabit nitelikler aslnda kurgusaldr ve anlatm kolayl salarlar sadece. Gzel bir gen kzn, sevecen, efkatli, hassas duygularla dolu olduu sylenmitir bize. Hayal gcmz sylenenlere harfiyen inanr; kvr kvr sar salarn evreledii pembe, yuvarlak ehresini ilk grmzde, bu fazlasyla iffetli kz kardein, iffetiyle bizi kendinden soutmasndan, asla arzuladmz sevgili olmamasndan korkarz neredeyse. En azndan, daha ilk saatte, bu ruh asaletine dayanarak, ona ne ok srrmz aar, birlikte ne planlar yaparz! Ama birka gn sonra, ona bu kadar aldmza piman oluruz, nk pembe tenli gen kz, ikinci karlamamzda, ehvetli bir Furia gibi konuur bizimle. Yakalanan pembe n, birka gn maya devam edip sonra birbiri ardna bize sunduu suretlerde, bu gen kzlarn dndaki bir etkenin, grnmlerini deitirmedii bile kesin deildir; benim Balbec'teki gen kzlarm iin de ayn ey sz konusu olabilirdi. Bize bir bakirenin tatlln, safln methederler. Ama sonra, daha baharatl bir eyin daha ok houmuza gideceini hisseder ve kza, daha atak olmasn tavsiye ederler. Peki o, znde bunlardan birine ya da dierine daha m yakndr? Belki deildir, ama hayatn ba dndrc ak iinde, ok eitli ihtimalleri karlama yeteneine sahiptir. Bir baka gen kzn, mesela Balbec'te, havaya zplayarak dehet iindeki ihtiyarlarn kafasn syrp geen korkun atletin btn cazibesi, (kendi isteimiz dorultusunda yumuatacamz dndmz) acmaszl-

yken, tam biz, onun bakalarna kar acmaszln hatrlayarak coup, kendisine sevgi dolu szler sylediimiz srada, bize sunduu yeni ehre, mthi bir hayal krkl yaratr iimizde; sze balar balamaz, aslnda utanga bir insan olduunu, biriyle ilk tantnda korkusundan mantkl tek laf edemediini, bizimle ancak on be gn sonra rahat konuabileceini syler. elik pamua dnmtr; bizim krmaya alacamz bir ey kalmam, o, kendiliinden yumuamtr. Kendiliinden yumuamtr ama, belki bizim yzmzden yumuamtr; bizim Acmaszla hitaben sylediimiz sevgi dolu szler, onu, bir kar hesab yapmam olsa da, yumuak olmaya sevk etmitir belki. (Bu bizi zer, ama tam bir beceriksizlik de saylmaz, nk byle bir yumuaklk, krlm olan acmaszlk karsnda duyacamz hayranlktan ok daha fazlasn hissettirebilir bize.) Bir gn gelip de, bu ltl gen kzlara bile, son derece belirgin zellikler atfetmeyeceimizi sylemek istemiyorum, ama o gn, ancak, biz bu kzlarla artk ilgilenmediimiz zaman, farkl bir grntnn beklentisiyle dolu kalbimiz, onlar her grmzde, yepyeni bir bedenle allak bullak olmad zaman gelecektir. Onlarn kprtszl, ilgisizliimizden ve dolaysyla kendilerini zihnin deerlendirmesine teslim etmemizden kaynaklanacaktr. Zaten zihnimiz de ok daha kesin sonular karmayacaktr, nk kzlardan birinde baskn olan belirli bir kusurun, bir dierinde neyse ki bulunmadn saptadktan sonra, bu kusura karlk, deerli bir meziyetin bulunduunu grecektir. Yani ancak biz ilgilenmekten vazgetiimiz zaman iin iine giren zihnin yanl deerlendirmesi sonucu, sabit gen kz kiilikleri kacaktr ortaya; bu da bize, beklentimizin ba dndrc hznda kz arkadalarmzn her gn, her hafta karmza bambaka ekillerde kt, bu aralksz kouda herhangi bir snflandrma veya derecelendirme yapmamza imkn tanmad zamanlarda, her gn grdmz artc ehrelerden daha fazla bilgi vermeyecektir. Duygularmza gelince, tekrar fuzuli klacak kadar sk belirttiimiz gibi, ou kez ak, bir armdan, bir gen kzn (aksi takdirde ksa bir sre sonra tahamml edemeyeceimiz) hayaliyle, hi bitmeyen, nafile bir bekleyiten ve gen kzn bir randevuda bizi atlatm

olmasndan ayr dnlemeyecek kalp arpntlar arasndaki armdan ibarettir. Btn bunlar, deiken gen kzlar karsndaki hayalci delikanllar iin geerli deildir sadece. Daha sonra rendiime gre, anlatmzn gelmi olduu noktada, Jupien'in yeeni, Morel'le M. de Charlus konusun da fikir deitirmeye balamt. Kzn Morel'e akn pekitirmek isteyen ofrm, ona kemancnn saysz inceliini methetmiti; kz da zaten bunlara inanmaya oktan hazrd. te yandan, Morel, M. de Charlus'n kendisine ne kadar zorbalk ettiini anlatp duruyordu; kz da bunu, baronun akn tahmin edemediinden, M. de Charlus'n fesatlna yoruyordu. Zaten Morel'le her bulumasna M. de Charlus'n zorla katldn fark etmemesi imknszd. Buna ek olarak, sosyete hanmlarnn, baronun korkun fesatln aralarnda konutuklarn iitiyordu. Ne var ki, ksa bir sre nce, bu deerlendirmesi tam tersine dnmt. Morel'de, sk sk ortaya kan bir yumuakln ve gerek bir hassasiyetin telafi ettii (sevgisini baltalamayan) derin bir fesatlk ve kallelik, M. de Charlus'te ise, hayatnda ilk kez grd bir acmaszlkla kark, inkr edilmesi imknsz, muazzam bir iyilik kefetmiti. Dolaysyla, kemancnn ve koruyucusunun kiilikleri hakknda, tpk benim, her gn grdm Andre ve benimle ayn evde yaayan Albertine hakkndaki deerlendirmelerim gibi, daha kesin bir yargya varamamt. Albertine, bana yksek sesle kitap okumad akamlarda, mzik dinletir veya kendisini pmek iin, zaman zaman bldm bir dama oyununa veya sohbete giriirdi. likimiz, yalnl nedeniyle dinlendiriciydi. Albertine'in hayatndaki boluk, benim tek tk taleplerime zen gstermesine, itaat etmesine yol ayord u. Tpk Balbec'teki odamda, aada konser tam hz s rerken perdenin altndan vuran erguvani n ardnda olduu gibi, bu gen kzn ardnda da, denizin mavimsi dalgalar sedeflenirdi. Aslnda o, (yani teyzesinden sonra belki kendinden en az ayrabildii kii olmama yol aacak kadar bildik bir fikir olarak, zihninde daima yer aldm Albertine), ilk kez Balbec'te grdm, yass bereli, baklar srarl ve gle, henz tanmadm, deniz

fonuna izilmi bir siluet kadar ince gen kz deil miydi? Haf zada olduklar gibi korunan bu portreleri tekrar bulduumuzda, tandmz insanla aralarndaki benzemezlik bizi artr; alkanln, gnbegn nasl bir biimlendirme ilemi gerekletirdiini anlarz. Albertine'in, Paris'te, benim yuvamn bir kesindeyken sahip olduu cazibede, kumsalda ilerleyen kstah ve krpe gen kzlar alaynn bende uyandrd arzu, hl varln srdryordu; tpk Saint-Loup'nun Rachel'de, onu bu hayattan ayrdktan sonra bile, sahne hayatnn bysn bulmas gibi, benim alelacele Balbec'ten alp getirdiim, uzaklatrdm, evime hapsettiim Albertine de, sayfiye hayatnn heyecann, toplumsal karkln, huzursuz boluunu ve serseri arzularn iinde barndrmaya devam ediyordu. ylesine kafeslenmiti ki, baz geceler, kendi odasndan benim odama artmyordum bile onu; oysa bir zamanlar herkes onu izlerdi, bisikletine atlayp gider, onu yakalamak ne zahmetli olurdu, asansrc ocuk bile onu bana geri getiremez, geleceinden umudum kalmasa da, btn gece beklerdim onu. Albertine, otelin nnde, bu tabiat sahnesinde kimseyle konumadan, otel mterilerine arparak, arkadalar zerinde hkimiyet kurmu ilerlerken, alev alev yanan kumsaln, herkeste kskanlk uyandran bir baoyuncusuna benzemiyor muydu? Herkesin gz diktii bu baoyuncu, benim tarafmdan sahneden koparlp evime hapsedilmi, kh benim odamda, kh kendi odasnda, desen ve oyma almalaryla megul olarak, artk onu nafile arayacak kiilerin arzularndan uzakta tutulan kadn deil miydi? Hi phesiz, Balbec'teki ilk gnlerde, Albertine, adeta benim yaadm dzleme paralel bir dzlemdeydi; sonra bu dzlem, (ben Elstir'in evindeyken,) benimkine yaklam ve onunla ilikim, Balbec'te, Paris'te, sonra tekrar Balbec'te ilerledike, iki dzlem birlemiti. Zaten ayn denizin nndeki ayn villalardan kan ayn gen kzlarn oluturduu, birinci ve ikinci Balbec tatillerime ait iki Balbec tablosu arasnda ne mthi bir fark vard! ikinci tatilimde ylesine yakndan tandm, meziyetleri ve kusurlar ehrelerinde aka okunan Albertine'in arkadalarnda, bir zamanlar, kumsalda

villalarnn kap gcrtsn ve geerken srtndkleri titrek lgn aalarnn hrtsn her iittiimde kalbimin arpmasna sebep olan o krpe ve esrarengiz yabanclar bulmam mmkn myd? O iri gzleri zamanla ufalmt; bunun bir nedeni, ocukluktan k malaryd phesiz, ama bir nedeni de, bu harikulade yabanclarn, o romantik ilk tatilin, haklarnda srekli bilgi toplamaya altm oyuncularnn, artk benim iin bir muamma olmamalaryd. imdi benim gzmde, benim kaprislerime boyun een, basit birer iek am gen kzdlar ve aralarndaki en gzel gl ben koparm, herkesin elinden kapm olduum iin de epeyce gurur duyuyordum. Birbirinden son derece farkl iki Balbec dekoru arasnda, birka yllk bir Paris boluu vard ve bu uzun gzerghn zerinde, Albertine'in birok ziyareti yer alyordu. Onu hayatmn deiik yllarnda, bana gre farkl konumlarda gryor, kendisini grmediim uzun dnemin birbirine girmi boluklarnn gzelliini hissediyordum; bunlarn berrak derinlii zerinde, karmdaki pembe kadn, esrarengiz glgeler ve belirgin izgilerle biimleniyordu. Bu eklin oluumunda st ste binen, yalnz Albertine'in benim gzmdeki farkl suretleri deildi; sanki Albertine, benim aklmdan bile gemeyen, muazzam zihinsel ve manevi meziyetleriyle kiilik kusurlarn, kendi kendine filizlenmek, oalmak suretiyle, koyu renkli, dolgun tomurcuklar aarak, bir zamanlar neredeyse bo olan, imdi derinliine inilmesi zor kiiliine eklemiti. nk insanlar, hayalini kura kura, bir resme, yeilimsi fon zerindeki bir Benozzo Gozzoli figrne indirgediimiz, sadece bizim nereden baktmza, uzaklmza ve klandrmaya bal olarak deiebileceini zannettiimiz insanlar bile, bize gre deitikleri srada, kendi ilerinde de deiirler; bir zamanlar deniz fonu zerinde basit bir siluet olan bu figr de zenginlemi, younlam ve hacim kazanmt. Ayrca, Albertine'de benim iin hl yaayan ey, sadece akamzeri denizi deil, bazen de, mehtapl gecelerde kumsalda uyuklayan denizdi. nk bazen, babamn alma odasnda bir kitap aramak zere kalktmda, bu arada uzanmak iin benden izin istemi olan

Albertine, btn sabah ve leden sonra boyunca ak havada yapt uzun gezintiden o kadar yorgun dm olurdu ki, odama dnmem bir iki dakika bile srm olsa, ieri girdiimde kz arkadam uykuda bulur, uyandrmazdm. Yatamn zerine boylu boyunca, hayal edilmesi mmkn olmayan bir doallkla uzanna baknca, oraya braklvermi, uzun sapl bir iee benzetirdim onu; gerekten de yleydi: Sadece Albertine'in yokluunda bulabildiim hayal etme gcne, onun yanmda olduu byle anlarda, sanki Albertine uyurken bir bitkiye dnmesine, kavuurdum. Bu bakmdan, uykusu, ak ihtimalini bir lde gerekletirirdi; yalnz olduumda onu dnebiliyor, ama eksikliini hissediyordum, sahip olamyordum ona. O yanmdayken onunla konuuyordum, ama dnebilecek kadar kendimde olmuyordum. Uyuduu zaman ise, konumam gerekmiyordu, onun tarafndan seyredilmediimi biliyordum, kendi kendimin yzeyinde yaamama gerek kalmyordu. Albertine, gzlerini kapayarak, bilincini kaybederek; onunla ilk tantm gnden beri beni hayal krklna uratan eitli insani niteliklerinden tek tek syrlm olurdu. Hayat, bitkilerle aalarn bilind hayatna indirgenirdi; bu hayat, daha tuhaf ve benimkinden daha farkl olmakla birlikte, bana daha fazla aitti. Benlii, konutuumuz zaman olduu gibi, durmadan itiraf edilmemi dnce ve baklardan dar szmazd. Benliinin kendi dna km btn paralarn yine kendinde toplam, bedenine snm, kapanm, o bedende zetlenmi olurdu. Onu baklarmla hapsedip ellerimle tuttuumda, uyankken yaayamadm bir duyguyu yaar, ona tamamen sahip olduum izlenimini edinirdim. Hayat bana tabiydi, hafif soluunu bana doru flerdi. Denizden esen bir meltem kadar tatl, mehtap kadar byl olan bu esrarengiz ve mrltl soluu, yani Albertine' in uykusunu dinlerdim. Bu uyku devam ettike, Albertine'e baka baka onun hayalini kurabilir, uykusu derinletii zaman da ona dokunabilir, onu pebilirdim. O srada hissettiim ak, cansz varlklar olan doann gzellikleri kadar saf, madde d ve esrarengiz bir ey karsnda duyulabilecek bir akt. Gerekten de, Albertine, uykusu biraz derinletii an, basit bir bitki ol maktan

kard; asla bkmayacam, sonsuza dek arzulayacam taptaze bir ehvetle kysnda hayal kurduum uykusu, benim iin bal bana bir manzarayd. Onun uykusu, Balbec krfezinin bir gle dnt, dallarn neredeyse kprdamad, kumlara uzanarak minik dalgalarn krlp ekiliini sonsuza dek dinleyebileceiniz o dolunay gecelerinin huzurunu, adeta tensel hazzn yan bama tard. Odaya girerken eikte durur, grlt etmeye cesaret edemez, beklerdim; Albertine'in kesik, dzenli aralklarla dudaklarndan kan, sahile vuran dalgann geri ekiliine benze yen, ama daha sakin ve yumuak nefesinden baka ses duymazdm. Kulam bu ilahi sesi iittii anda, karmda uzanm yatan byleyici esirin btn kiilii, btn hayat, o sese sktrlm gibi gelirdi bana. Sokaktan grltyle arabalar geer, onun aln kprtszln, safln korurdu; gerekli miktarda havann dar atlmasna indirgenmi olan hafif nefesi deimezdi. Sonra, uykusunun blnmeyeceini anlayarak dikkatle, usul usul yrr, nce yatan yanndaki iskemleye, ardndan da yatan stne otururdum. Albertine'le' sohbet ederek, oyun oynayarak, ok ho g eceler geirdiim oldu, ama hibiri, onu uyurken seyrettiim geceler kadar gzel deildi. Albertine, ene alarken, iskambil oynarken, hibir oyuncunun taklit edemeyecei bir doalla sahipti, ama yine de, uykusu, daha derin, ikinci dereceden bir doallk sunard bana. Pembe yanann kenarndan aa inen salar, yatan zerinde yan banda durur, bazen tek bana, dmdz bir perem, Elstir'in Raffaello tarzndaki resimlerinde fonda dimdik ykselen incecik, solgun, hayaleti andran aalarla ayn perspektif etkisini yaratrd. Albertine'in dudaklar kapal olsa da, buna karlk, benim baktm adan, gzkapaklar sanki aralkm gibi grnrd; o kadar ki, gerekten uyuduundan phe edebilirdim. Buna ramen inik gzkapaklar, ehresinde, gzlerin blmedii mkemmel bir devamllk salard. Baz insanlar vardr ki, baklar ortadan kalkt anda, ehreleri allmadk bir gzellie ve ihtiama brnr. Ayaklarmn dibinde uzanm yatan Albertine'i tepeden trnaa incelerdim. Zaman zaman bedeni, beklenmedik bir esintiyle

birka saniye sallanan yapraklar gibi, anlalmaz, hafif bir rper ti geirirdi. Sama dokunur, istedii gibi dzeltemeyince tekrar elini sama gtrr, o kadar dzenli ve iradi hareket ederdi ki, uyanacandan emin olurdum. Katiyen uyanmazd; hi terk etmedii uykusunda sakinleirdi tekrar. Sonra hi kprdamazd. Bir eli gsnn zerinde, kolu yle saf ve ocuksu bir geveklikle kvrlm olurdu ki, ona bakarken, kk ocuklarn ciddiyeti, masumiyeti ve sevimlilii karsnda glmz gibi glmek gelirdi iimden. Bir tek Albertine'de toplanm birok Albertine tandm iin, yanmda uzanm daha baka Albertine'ler de varm gibi gelirdi bana. Kalar, daha nce hi grmediim bir kvrm izerek, minik birer masal kuu yuvasna benzeyen gzyuvarlarn evrelerdi. ehresinde rklar, soylar, ahlakszlklar yatard. Ban her kprdatnda, ounlukla benim tasavvur edemeyeceim, yeni, farkl bir kadn yaratrd. Sanki bir deil, saysz gen kza sahipmiim gibi bir izlenim yaardm. Nefes alp verii giderek derinleir, gs, gsnde kavumu elleri ve incileri, dzenli aralklarla inip kalkard; inciler, tpk dalgayla salman kayklar, palamarlar gibi, ayn harekette farkl ynlerde yer deitirirdi. O zaman, Albertine'in en derin uykusunda olduunu anlar, artk bu derin uykunun engin denizleriyle rtl olan bilin kayalklarna arpmayacam hisseder ve hi tereddtsz, sessizce yataa atlayp boylu boyunca Albertine'in yanma uzanrdm; bir kolumu beline dolar, dudaklarm yanana bastrr, serbest kalan elimi de, nce kalbini zerine koyup, sonra vcudunun her yerinde gezdirirdim, elim de inciler gibi, Albertine'in nefes alyla havalanrd; hatta onun dzenli hareketiyle, ben bile hafife kprdardm. Albertine'in uykusuna binip yol alrdm. Uykusu, bana bazen, bu kadar saf olmayan bir haz yaatrd. Bunun iin hibir harekete ihtiya yoktu; bacam Albertine'in bacann zerinden arr, suda srklenmeye braktmz, ara sra, havada uyuyan kularn tek tk kanat rplarna benzeyen hafif bir salnt verdiimiz bir krek gibi sarktrdm. Yzne, hibir zaman grlmeyen ve ok da gzel olan bir adan bakmay tercih ederdim. Birinin bize yazd mektuplarn aa yukar birbirine

benzer olmalar ve tandmz insandan, ikinci bir kiilik oluturacak kadar farkl bir portre izmeleri, icabnda anlalabilir. Ama bir kadnn, tpk Rosita ve Doodica3 gibi, farkl gzellii baka bir kiilie iaret eden bir baka kadna bitiik olmas ve birini grmek iin cepheden, dierini grmek iin de profilden bakmamz gerekmesi, gerekten ok tuhaftr. Albertine'in derinleen nefesleri, hazdan soluu kesilmi izlenimi yaratabilirdi; ben hazzn doruuna vardktan sonra da, hi uykusunu blmeden pebilirdim onu. Byle anlarda, daha eksiksiz biimde, sanki dilsiz doann bilinsiz, dirensiz bir parasymasna ona sahip olduum hissini yaardm. Uykusunda zaman zaman azndan kard kelimeler beni kayglandrmazd; onlara bir anlam veremezdim ve zaten, hangi yabanc hakknda sylenmi olurlarsa olsunlar, ara sra hafif bir rpertiyle canlanan eli, benim elimi, benim yanam skard. Onun uykusunu, tpk saatlerce dinlediim dalgalarn sesi gibi, kar gzetmeyen, huzur veren bir akla seviyordum. Belki de bir insann, geveme anlarnda doayla ayn huzurlu skneti bize verebilmesi iin, bize ok ac ektirebilme gcne sahip olmas gerekir. O uyurken, sohbet ettiimizde olduu gibi ona cevap vermem gerekmezdi; hatta bazen yaptm gibi, o konuurken sussam bile, onun konumasn dinlerken yine de iine o kadar nfuz edemezdim. Onun saf nefesinin, belli belirsiz bir esinti kadar huzur veren mrltsn anbean iitmeye devam etmek, fiziksel bir hayatn batan sona karmda, bana ait olmas demekti; bir zamanlar, mehtapta kumlarn stnde yattm kadar uzun sre boyunca, ylece ^seyredebilir, dinleyebilirdim onu. Bazen adeta deniz dalgalanr, frtna krfezin iinde bile kendini hissettirirdi; ben de krfez gibi, onun horultulu nefesinin grlemelerini dinlemeye koyulurdum. Bazen, hava kendisine ok scak geldiinde, Albertine, neredeyse uyuklar halde, sabahln karp bir koltuun stne atard. O uyurken, btn mektuplarnn, o sabahln i cebin de
3

Rosita (dorusu Radica) ve Doodica, Barnum Sirkinde 1901-1902 yllarnda sergilenen 12 yandaki yapk ikizlerdi.

olduun dnrdm; mektuplarn hep oraya koyard. Bir imza, bir randevu, bir yalan kantlamaya veya bir pheyi datmaya yeterdi. Albertine'in ok derin uykuda olduunu hissettiimde, uzun sredir hi kprdamadan kendisini seyrettiim yatann ayakucundan kalkar, iddetli bir meraka kaplarak, onun hayatnn srrnn, o koltukta, gevek, savunmasz, kendini sunduunu hissederek, bir adm atmay denerdim. Belki bu adm atmamn bir nedeni de, birini uyurken seyretmenin, eninde sonunda skc hale gelmesindendi. Bylece, sessiz admlarla, Albertine uyanyor mu diye srekli dnp bakarak, koltua yaklardm. Orada durur, Albertine'i nasl seyrettiysem, sabahl da uzun uzun seyrederdim. Ama (belki de hata ederek) o sabahla asla dokunmadm, elimi o cebe sokmadm, mektuplara bakmadm. Sonunda, karar veremeyeceimi anlayp yine ayn sessiz admlarla Albertine'in yatann yanma dner, onun uyuyuunu seyretmeye koyulurdum tekrar; o bana hibir ey sylemezdi, oysa koltuun kolunda grdm o sabahlk, belki birok ey syleyebilirdi. Nasl ki insanlar, deniz havasn soluyabilmek iin Balbec Otelinde gnde yz frank karl bir oda kiralarsa, ben de, Albertine'in soluunu yanamda, dudaklarmla araladm aznda, adeta cannn dilime arparak gemesi gibi hissetmek iin, bundan fazlasn harcamay son derece doal buluyordum. Ne var ki, Albertine'in yaadn hissetmek kadar tatl bir duygu olan onu uyurken seyretmenin hazz, bir baka hazla noktalanrd; o da, Albertine'i uyanrken seyretmenin hazzyd. onun benim evimde yaamasnn verdii hazzn daha derin ve esrarengiz ekliydi bu. Hi phesiz, Albertine'in akamzeri arabadan indiinde girdii evin benim dairem olmas, ok houma gidiyordu. Ama uykusunun derinliklerinden, rya merdiveninin son basamaklarn da trmanp tekrar bilin haline ve hayata dnnn benim odamda gereklemesi, bir an kendi kendine, "Neredeyim ben?" diye dndkten sonra etrafndaki eyalar, gzn azck kamatran lambay grnce, benim evimde, yani yuvasnda olduunu anlamas, daha da ok houma gidiyordu. O harikulade ilk belirsizlik nnda, sanki ona yine daha fazla sahip

oluyormuum gibi gelirdi bana; nk Albertine sokaktan dnnde kendini odasnda bulacana, tand andan itibaren onu evreleyecek, barndracak olan, benim odamd ve arkadamn gzleri bunu anlaynca bulanmayacak, sanki hi uyumamasna sakin bakacakt. Sessizliinin ele verdii uykudan uyan teredddn, baklar aa karmazd. Albertine'in dili alrd, "Canm," ya da "Canm benim," der ve adm sylerdi; yani, anlatcya bu kitabn yazarnn adn verecek olursak, "Canm Marcel'im", "Canm Marcel'im benim," derdi. Aile iinde annemle babamn da bana "canm" de mesine, Albertine'in bana syledii o gzel szleri bakalarnn da paylamasna izin vermiyordum artk. Albertine bana bunlar sylerken hafife dudak bker, sonra bu mimii kendiliinden pce evirirdi. Az nce uykuya ne kadar hzl getiyse, ayn hzla uyanrd. Albertine'e o andaki bak amla, balangta Balbec'teki bak am arasndaki farkn en nemli sebebi, ne benim zaman iinde yer deitirmi olmam, ne bir gen kz, yanmda otururken, lambann nda seyretmekle gne nda, deniz kysnda yrrken seyretmek arasndaki fark, ne de Albertine'in gerekten gelimi, bamsz bir ilerleme kaydetmi olmasyd. ki grnt arasnda ok daha uzun yllar gemi ve bylesine kkl bir deiiklik yaratmam olabilirdi; bu deiiklik, zorunlu ve ani bir biimde, arkadamn neredeyse Mile Vinteuil'n kz arkadann elinde bydn rendiimde gereklemiti. Bir zamanlar, Albertine'in gzlerinde bir esrar grr gibi olunca, coup kendimden geerken, imdi o gzlerden, hatta gzler gibi yanstc olan, az nce yumuackken bir anda sertleen o yanaklardan her trl esrar silebildiim anlarda mutlu olabiliyordum ancak. Aradm grnt, bilinmeyen bir hayat olan Albertine deildi artk, mmkn olabildiince tandm bir Albertine'di (ite bu yzden de, bu ak, ancak bedbaht bir ak olarak kalrsa uzun sreli olabilirdi, nk tanm gerei gizem ihtiyacn karlamyordu); uzak bir dnyay temsil etmeyen, aksine, benimle birlikte olmaktan,

tpk benim gibi olmaktan baka ey istemeyen bir Albertine'di gerekten yleymi gibi grnd anlar vard-; mehuln deil, aksine bana aidiyetin sureti olan bir Albertine'di. Bir ak, eer bu ekilde, bir insana ilikin bir saatlik bir yrek daralmasndan, onu tutmak mmkn olacak m yoksa elden kaacak m belirsizliinden domusa, o ak, kendisini yaratan bu kkl deiikliin damgasn tar, o gne kadar ayn insan dndmzde grdmz surete pek benzemez. Albertine'e ilikin, deniz kenarndaki ilk izlenimlerim, ona olan akmda bir lde varln srdryor olabilirdi; aslnda, bu nceki izlenimler, bu tr bir akta, o akn gcnde, strabnda, huzur ihtiyacnda ve sevdiimiz kadn hakknda, -bilinecek korkun bir ey olsa da,- daha fazla hibir ey renmeden, ylece kalmak isteyeceimiz, sakinletirici, barl bir hatraya snmasnda, ok kk bir yer tutar; hatta srf bu nceki izlenimlere bavursak bile, bu tr bir ak, bambaka eylerden oluur! Bazen odamn n Albertine ieri girmeden sndrrdm. O ise karanlkta, belki bir korun belli belirsiz ltsnn yardmyla yolunu bularak gelir, yanma uzanrd. Onu deimi bulmaktan ounlukla korkan gzlerimle grmeden, srf ellerimle, yanaklarmla tanrdm. Bylece o, bu kr ak sayesinde, belki kendini her zamankinden daha fazla sevgiye boulmu hissederdi. Ben soyunup yataa uzanrdm, Albertine de yatan bir kesine oturur, pcklerle blnen oyunumuza veya sohbetimize, kaldmz yerden devam ederdik. Sevdiimiz farkl in sanlar srayla, birer birer terk etsek de, bir insann hayatn ve kiiliini ilgin bulmamzn tek nedeni olan arzu konusunda kendi mizacmza o kadar sadk kalrz ki, bir keresinde Albertine'e "kk kzm" diyerek sarlrken kendimi aynada grdmde, yzmn ifadesi, bir zamanlar, artk hatrlamadm Gilberte'in yannda ehremin brm olabilecei, belki bir gn, eer Albertine'i unutursam, bir bakasnn yannda brnebilecei hznl ve tutkulu ifade, (igdsel olarak o andaki sevgiliyi tek gerek sevgili olarak grmeye eilimli olduumuzdan), ahsi deerlendirmelerin tesinde, kadnn genliine ve gzelliine bir

ba gibi sunulan ateli ve acl bir tapnmann grevlerini yerine getirdiimi dndrd bana. Bununla birlikte, Albertine'i, her gece bu eklide yanmda tutma ihtiyacmn iinde, genlii bir adakla kutsayan bu arzuya ve Balbec hatralarna bir ey daha karyordu; o gne kadar hayatma, en azndan ak hayatma, belki de btn hayatma yabanc olan bir eydi bu. Bir zamanlar, Combray'de, yatamn zerine eilen annemin bir pckle beni huzura kavuturduu akamlardan beri benzerini yaamadm, yattrc bir gt. Hi phesiz, o zamanlar bana tam anlamyla iyi bir insan olmadm, zellikle de gnn birinde birilerini bir zevkten mahrum etmeye alacam syleseler/ok arrdm. Demek ki, o dnemde kendimi pek tanmyormuum, nk Albertine'in benim evimde yaamasndan aldm haz, olumlu bir hazdan ok, iek am bir gen kz, herkesin srayla gelip onu koklayabilecei toplumdan koparm olmann, beni ok mutlu etmese de, bakalarn hi mutlu edememesinin hazzyd. Hrs, an, eref beni hi ilgilendirmiyordu. Ayrca nefret duygusundan da tamamyla yoksundum. Buna ramen, tensel ak, onca rakip zerinde bir stnlk salam olmann hazz demekti benim iin. Ne kadar tekrar etsem azdr, her eyden ok da, bir yatmayd. Albertine eve dnmeden nce, ondan istediim kadar phelenmi, onu Montjouvain'deki odada hayal etmi olaym, Albertine sabahlyla koltuumun ya da genellikle olduu gibi ayakucuna uzandm yatamn karsna geip oturduu an, duasn okuyan bir mminin teslimiyetiyle phelerimi kendisine aktarr, beni bu ykten kurtarmas iin ona teslim ederdim. Albertine btn gece, yatamn stnde iri, yaramaz bir kedi gibi dertop olup benimle oynam olabilirdi; baz tombul insanlarn imtiyazl inceliini hatrlatan cilveli bir bakla ucunu iyice ufaltt, kk, pembe burnu, yzne isyankr ve ateli bir ifade vermi olabilirdi; uzun siyah salarnn bir peremini pembe balmumundan yanana drm, gzlerini ksarak kollarn am, bana tavrlaryla, "Bana istediini yap," demek istemi olabilirdi. Ama benden ayrlmadan nce yanma gelip iyi geceler dilediinde, o sralar ne yeterince esmer, ne de yeterince prtkl

bulduum gl boynunu -sanki bu oturakl zellikler onda sadk bir iyi yrekliliin gstergesiymiesine- iki yanndan, neredeyse ailevi bir efkat duygusuyla perdim. Albertine benden ayrlmadan nce sorard: "Yarn bizimle gelecek misiniz, koca tembel? -Nereye gidiyorsunuz? -Hem havaya, hem de size bal. Bugn leden sonra bir eyler yazdnz m bari yavrucuum? Yazmadnz m? Bizimle gezmeye gelmediinize deseydi- hi deilse. Ha, aklma gelmiken, ben dndmde ayak sesimi tandnz m, benim geldiimi tahmin ettiniz mi? -Gayet tabii. Yanlmak mmkn m ki? Ben minik rdeimin ayak sesini binlercesinin arasndan tanmaz mym? Hadi minik rdek izin versin de, yatmadan nce ayakkablarn ben karaym, benim iin byk bir zevk olacak. Bu bembeyaz dantellerin iinde o kadar tatl, o kadar pembesiniz ki!" Ona byle cevap verirdim; tensel ifadelerin arasnda, annemin ve bykannemin ifadelerine de rastlamak mmknd. nk zamanla, btn akrabalarma benziyordum yava yava; darda havann nasl olduuyla -her ey tekrarlansa bile, byk farkllklarla tekrarlandndan, elbette benden ok farkl bir biimde-, daima yakndan ilgilenen babama, hatta gittike daha ok Leonie Halama benziyordum. Aksi takdirde, Albertine benim iin olsa olsa bir dar kma gds olurdu, onu yalnz brakmaz, denetimim altnda tutardm. Eskiden, kendini ibadete vermi olan Leonie Halamla tek bir ortak noktamz bulunmadna, rahatlkla yemin edebilirdim; ben bir haz dknydm, hayat boyunca hibir hazz tatmam olan, btn gn tespih ekip dua okuyan o ruh hastasndan, grnrde bsbtn farklydm; ben hayatma edeb bir yn veremediime zlyordum, halamsa, ailemizde, okumann vakit geirmekten, "elenmek"ten farkl bir ey olduunu henz kavrayamam tek kiiydi, onun gznde Paskalya'da bile, kitap ancak, sadece duayla kutsanmas gereken, her trl ciddi faaliyetin yasak olduu Pazar gnlerinde okunabilirdi. Her gn belirli bir rahatszl bahane etsem de, ou gn yatakta geirmemin sebebi bir insand; Albertine deildi, bir sevgili deildi,

ama zerimde, bir sevgiliden daha gl hkimiyet kurmu biriydi; benim benliime g etmi olan, bazen kskan phelerimi susturacak kadar, en azndan, bu phelerimde hakl olup ol madm gidip kontrol etmemi engelleyecek kadar zorba biri, yani Leonie Halamd. Abartl biimde babama benzemem, onun gibi barometreye bakmakla da yetinmeyip bizzat canl bir barometreye dnmem yetmez miydi? Leonie Halama itaat edip btn gn havay seyretmem, ama odamdan, hatta yatamdan seyretmem yetmez miydi? te imdi de, Albertine'le, kh Combray'de ocukken annemle konutuum ekilde, kh bykannemin benimle konutuu ekilde konuuyordum. Belli bir ya getikten sonra, ocukluk halimizin ruhu ve soyundan geldiimiz llerin ruhu, varlklarn da, irkin bylerini de bizden esirgemez, yaadmz yeni duygulara katlmak isterler ve biz de bu duygulardan, onlarn eski ehrelerini siler, zgn bir yarat halinde batan ekillendiririz kendilerini. te bu eklide, ilk yllarmdan balayarak btn gemiim ve onun da tesinde akrabalarmn gemii, Albertine'e duyduum yasak aka, ayn anda hem evlat sevgisi, hem de anne sevgisi olan bir efkat katyordu. Belli bir yatan sonra, ta uzaklardan gelip etrafmzda toplanan btn akrabalarmz misafir etmek zorundayzdr. Albertine szm dinleyip ayakkablarn karmadan nce, ben onun gmleini aralardm. Kck, dimdik gsleri o kadar yusyuvarlakt ki, vcudun ayrlmaz bir parasndan ok, orada olgunlam iki meyveye benzerdi; karn ise, (erkekte, adeta yerinden sklm bir heykele sapl kalm bir kanca gibi irkinleen blgeyi gizleyerek), iki bacan birletii yerde, gne ortadan kaybolduktan sonraki ufuk erisi kadar gevek, dinlendirici ve manastrlar artran bir eriye sahip iki enetle kapanrd. Albertine ayakkablarn karr, yanma yatard. Erkek'le Kadn'n o muhteem durularnda, ilk gnlerin masumiyeti iinde, Yaratl tarafndan ayrlan eyler, kilin alak gnlllyle birlemeye alr; Havva, yannda uyand Erkek karsnda, tpk tek bana Erkein, kendisini yaratan Tanr

karsnda olduu gibi, akn ve itaatkrdr. Albertine kollarn siyah salarnn arkasnda kavutururdu, kalas kklar, baca, uzayp bklen bir kuu boynunun eimiyle kvrlrd. Albertine'in (kardan bakldnda o kadar iyi ve gzel olan) ehresinin, tamamen yana dndnde, belli bir adan grntsne katiyen tahamml edemezdim; Leonardo'nun kimi karikatrlerindeki gibi engel burunlu, adeta bir casusun fesatln, kazan dknln, sinsiliini ortaya koyan bir ehreydi bu; sanki bu profil, kendi evimde bulunmasndan dehet duyacam casusun maskesini indirirdi. Derhal Albertine'in yzn iki elimin arasna alr ve kardan grecek ekilde dzeltirdim. "Hadi, benim hatrm iin sz verin imdi, yarn bizimle gelmezseniz alacaksnz," derdi arkadam, gmleini giyerken. "Tamam, ama sabahlnz henz giymeyin." Bazen Albertine'in yannda uyuyakalrdm. Oda sour, mineye odun gerekirdi. Arkamdaki zili el yordamyla bulmaya alrdm; pirin parmaklklar yoklar, iki ubuun arasndan sarkan zili bulamazdm bir trl; Franoise bizi yan yana grmesin diye yataktan aa atlam olan Albertine'e, "Gelin, tekrar kn yataa, zili bulamyorum," derdim. Tatl, neeli, grnrde masum, oysa ak hayatn hayatlarn en elikilisi haline getiren felaket ihtimalinin birikerek byd anlard bunlar; bu hayatta, nceden kestirilemeyen kkrt ve zift yamuru, en neeli anlardan sonra yaar ve biz, hemen ardndan, bu beladan bir ders karma cesaretini bulamayarak, felaketten baka ey retemeyecek olan kraterin eteinde, hayatmz batan kurarz. Mutluluklarn kalc zanneden insanlarn kaygszl iindeydim. te bu tatl huzur, strab yaratmak iin gerekli olduundan, -ayrca ara sra ortaya kp o strab yattracaktr da- erkekler, bir kadnn kendilerine ok iyi davranmasyla vndklerinde, bakalarna, hatta kendilerine kar samimi olabilirler; halbuki dnlecek olursa, ilikilerinin ortasnda, bakalarna itiraf edilmeyen veya sorularla, soruturmalarla, istemeden ifa edilen, sancl bir endie gizlice dolamaktadr

daima. Ama bu endie nceki huzur olmadan ortaya kamaz; daha sonra bile, strab dayanlr klmak ve kopular nlemek iin, ara sra ayn huzura ihtiya vardr; sz konusu kadnla birlikte yaanan gizli cehennem hayatinin belli edilmemesi, hatta gsteri iin tatl bir samimiyet sergilenmesi, gerek bir bak asn, genel bir sebep sonu ilikisini, strabn retilme yntemlerinden birini temsil eder. Albertine'in evimde olmasna, ertesi gn, ancak benimle ya da Andre'nin himayesi altnda sokaa kmasna artk armyordum. Bu birlikte yaama alkanlklar, hayatmn snrlarn izen, iine Albertine'den baka kimsenin giremedii ana izgiler ve ayrca (sonraki hayatmn, benim henz bilmediim gelecekteki plannda, tpk ok daha sonra ina edilecek antlar iin bir mimarn yapt planlara benzeyen) bu ana izgilere paralel, daha geni, uzak birtakm izgiler, yani benliimde, gelecekteki aklarmn biraz kat ve tekdze, cra bir kei kulbesine benzeyen kalbnn ana hatlarn oluturan izgiler, aslnda Balbec'teki o gece izilmiti, o gece, Albertine, mahall trende, kimin tarafndan yetitirildiini itiraf ettikten sonra, onu ne pahasna olursa olsun, belirli insanlarn etkisinden kurtarmak ve birka gn boyunca, gzmn nnden ayrlmasn engellemek istemitim. Gnler birbirini takip etmi, bu alkanlklar otomatiklemiti, ama tpk Tarih'in, ayinlerin anlamn zmeye almas gibi, ben de, tiyatroya bile gitmeyecek kadar kendimi eve hapsettiim bu inzivann anlamn soracak olsalar, bu hayatn, bir gece yaanan yrek darlndan ve onu izleyen gnlerde, tatsz ocukluunu rendiim kzn, can ekecek olursa, ayn kkrtmalara kaplma imknn bulamayacan kendi kendime kantlama ihtiyacndan kaynaklandn (istemeyerek de olsa) syleyebilirdim. Bu imknlar artk nadiren dnyordum, ama herhalde bilincimde belirsiz bir ekilde var olmaya devam ediyorlard yine de. Muhtemelen, baka birok yanaktan daha gzel olmayan bu yanaklar pmekten bu kadar holanmamn sebebi, gnbegn bu imknlar ortadan kaldrmamd ya da buna gayret etmemdi; biraz derinlii olan her tensel cazibenin ardnda, sabit bir tehlike vardr.

* Albertine'e, kendisiyle birlikte dar kmadm takdirde, alacama sz verirdim. Ama ertesi gn, sanki ev bizim uykuda oluumuzdan yararlanp mucizevi bir seyahati gerekletirmi gibi, farkl bir mevsimde, baka bir iklimde uyanrdm. nsan yeni bir memlekete adm att anda almaya balamaz, nce o memleketin koullarna almas gerekir. Benim iin de her gn, farkl bir memleketti. Srekli yeni klklara brnen tembelliimi bile tanmam mmkn myd? Bazen, havann, yaygn deyile "umutsuzca" yal olduu gnlerde, srf aralksz ve dzenli yamurun ortasnda, evde oturmak bile, ilgin bir gemi yolculuunun kayp giden rahatln, huzur veren sessizliini yaatrd bana; bir baka seferinde, gneli bir gnde, yatamda kprtsz durur, glgelerin, tpk bir aacn etrafnda dnercesine etrafmda dnmelerine izin verirdim. Bazen de, yakndaki bir manastrn, lk rzgrn eritip datt, kararsz kar taneleriyle karanlk gkyzn aartmaya frsat bulamayan, erkenci sofular gibi seyrek ilk an seslerinden, o frtnal, dank ve ho gnlerden birinin, bir esinti veya gne nyla kuruyuveren, kesintili bir saanan slatt damlardan tek bir yamur damlasnn dem ekerek damlad, rzgr tekrar dnmeye yz tutmadan, anlk gnete, gvercin boynu rengindeki arduvazlarn sedeflenerek parlad gnlerden birinin baladn anlardm; havadaki saysz deiiklik, atmosfer olay ve frtna sayesinde, tembel insann nazarnda, atmosferin, bir bakma onun yerine hareket ederek sergiledii faaliyetle ilgilendii iin, kayp saylmayan gnlerden biri; derse girmeyen renciye, Adalet Saray'nn etrafnda dolarken veya gazeteleri okurken, o gn meydana gelen olaylardan, yapmad devi yerine zihinsel bir yarar kard yanlgsn yaatan ve aylaklna bir bahane salayan, dolaysyla bo grnmeyen, ayaklanma veya sava dnemlerine has gnlerden biri; son olarak da, hayatmzda istisnai bir buhrann meydana geldii ve o gne kadar hibir ey yapmam kiinin, buhran mutlu bir sona baland takdirde, alkanl det edineceini zannettii gnlere benzetilebilecek gnler: rnein, sz

konusu kii, zellikle tehlikeli koullarda gerekleecek bir delloya katlmak zere sabah vakti evinden kmaktadr; o anda, belki de az sonra kaybedecei, bir esere balayarak veya srf birtak m hazlar tadarak deerlendirebilecekken hibir bakmdan tadn karamam olduu hayatn deerini birden anlar. "Hayatta kalabilseydim," der kendi kendine, "hemen o anda almaya koyulurdum ve ayrca nasl elenirdim!" Hayat gerekten de o anda daha deerli grnr gzne, nk hayata, normal olarak hayattan ald azck eyi deil, hayatn verebilecekmi gibi g rnd her eyi mal eder. Hayat, deneyimlerinden de bildii gibi, yaad ekilde, yani btn vasatlyla deil, grmek istedii ekilde grr. Hayat bir anda youn almalarla, yolculuklarla, da yryleriyle, binbir gzellikle dolmutur; dellonun meum sonu yznden bunlarn hibirini yaayamayabileceini dnr, ama daha dello sz konusu deilken, dello olmasa da srecek olan kt alkanlklar yznden, zaten hibirini yaamad aklndan bile gemez. Bir yara dahi almadan dner evine. Fakat yine ayn engeller, hazlarn, gezilerin, seyahatlerin, bir an, lm yznden hepsinden temelli yoksun kalaca korkusuna kapld her eyin nne dikilir; oysa lme gerek yoktur, hayat bu grevi stlenir. almaya gelince, -istisnai koullar, o insanda nceden var olan eyleri, yani alkan insanda alkanl, tembel insanda da tembellii arttrdndan- kendini tatilde ilan eder. Ben de aynen onun yaptn yapyordum, zaten artk oturup bir eyler yazma kararn aldm o ok eski gnden, ama ben pe pee her gn yok saydm iin bana dn gibi gelen gnden beri ayn eyi yapyordum. O gn de, ayn ekilde, hibir ey yapmadan saanaklar, gnein an seyreder, ertesi gn almaya balayacama dair sz verirdim kendi kendime. Ama bulutsuz bir gkyznn altnda, bambaka bir insandm; anlarn yaldzl sesi, yalnz bal andran bir k deil, k hissini de ierirdi (yavan bir reel tad da ierirdi, nk Combray'de ayn an sesi, yemek bittikten sonra bir yabanars gibi sofrada oyalanrd sk sk). Bu prl prl gneli gnde btn gn gzleri kapal yatmak, tpk scaa kar panjurlar kapal tutmak gibi, serbestti, yaygnd,

salkl, ho ve mevsime zg bir eydi. Balbec'teki ikinci tatilimin banda, ykselen denizin mavimsi akntsnda orkestradaki kemanlarn sesini duyduum gnler, havann byle olduu gnlerdi. O gn Albertine'e tam anlamyla sahip olurdum. Baz gnler, saat ban haber veren bir an sesi, titreim alannda yle dipdiri, slaklk veya kla ylesine parlayan bir levha tard ki, adeta yamurun veya gnein bysnn, krler iin hazrlanm bir tercmesine ya da mzikal bir yorumuna benzerdi. O kadar ki, byle anlarda, yatamda gzlerim kapal uzanrken, her eyin baka bir dzleme aktarlabileceini, sadece iitilen bir evrenin de, teki kadar eitlilik gsterebileceini dnrdm. Bir kaykla yol alr gibi tembel tembel geriye doru gnleri geerek, karmda, kendim semediim, bir an nce benim iin grnmezken, hafzamn pe pee, sememe imkn vermeden bana sunduu, her defasnda yeni, byl hatralar seyrederek, bu bitiik meknlar zerinde gneteki gezintimi srdrrdm. Balbec'teki sabah konserleri, ok eski bir tarihe ait deildi. Buna ramen, ksa denebilecek bir sre nceki gnlerde, Albertine'e pek aldrmyordum. hatta Balbec'e vardm ilk gnler, Albertine'in orada olduundan haberim yoktu. Kimden renmitim peki? Doru ya, Aim'den! Byle gzel, gneli bir gnd. Sevgili Aim! Beni tekrar grdne sevinmiti. Ama Albertine'den holanmyor. Herkesin Albertine'i sevmesi mmkn deil. Evet, Albertine'in Balbec'te olduunu o haber vermiti bana. Peki o nereden biliyordu? yle ya, Albertine'le karlam, tuhaf bulmutu onu. Birdenbire, o na kadar bu mutluluk denizinde glmseyerek seyretmi olan zihnim, Aim'nin szlerine, sylendikleri andakinden farkl bir adan yaklaarak, sanki hafzamn o noktasna kurnazca yerletirilmi, grnmez ve tehlikeli bir mayna arpm gibi, ani bir patlamayla sarsld. Albertine'le karlatn, onu tuhaf bulduunu sylemiti. Tuhaf demekle neyi kastetmiti? Ben o zaman baya demek istediini zannetmitim, nk peinen itiraz edip Albertine'in kibar olduunu ileri srmtm. Oysa belki de baya deil, lezbiyen demek istemiti. Albertine bir kz arkadayla birlikteydi, belki kollarn birbirlerinin beline

dolamlard, baka kadnlara bakyorlard ve benim Albertine'de hi ahit olmadm bir "tuhaflk" lar vard gerekten de. Kimdi bu kz arkada? Aim, bu iren Albertine'le nerede karlamt? Aim'nin szlerini tam olarak hatrlamaya alyordum; sadece baya tavrlar m kastettiini, yoksa aklmdan geen eyi de mi kastetmi olabileceini ancak o zaman anlayabilirdim. Ama bu soruyu kendi kendime sormak nafileydi; soruyu soranla hatray sunabilecek olan, heyhat, ayn kii, yani bendim ve geici olarak ikiye blnsem de, kendime bir ey katamyordum. Ne kadar sorgulasam nafileydi, cevaplar veren de bendim, yeni bir ey gremiyordum. Artk Mile Vinteuil' dnmyordum. Tutulduum kskanlk nbeti, yeni bir pheden doduu iin, kendi de yeniydi, daha dorusu, bu phenin bir uzantsndan, genilemesinden ibaretti; sahne aynyd, ama bu sefer Montjouvain'de deil, Aim'nin Albertine'le karlat yoldayd; hedefi de, o gn Albertine'in yannda olabilecek birka kz arkadayd. Elisabeth diye bir kz vard, belki oydu, belki de Albertine'in gazinoda hi grmyormu gibi yapp aynadan seyrettii iki gen kzdan biriydi. Albertine'in bu kzlarla, ayrca Bloch'un kuzini Estherte de ilikisi vard muhtemelen. Bu tr bir iliki bana bir nc ahs tarafndan ifa edilmi olsa, neredeyse ldrebilirdi beni, ama bu ilikiyi ben kafamda kurduumdan, acy hafifletmek iin yeterince belirsizlik katmaya zen gsteriyordum. Aldatldmz fikrini, phe halinde, her gn inanlmaz dozlarda yutabiliriz; oysa ayn fikrin ufack bir miktar, yrek paralayc bir szle kanmza zerk edildii takdirde lmcl olabilir. te bu yzdendir ki, ayn kskan kii, korunma igdsnn trevi saylabilecek bir gdyle, kendisine sunulan kantlar karsnda gerei inkr edebilme artyla, masum olaylara ilikin korkun pheler gelitirmekte hi tereddt etmez. Zaten ak, tedavisi olma yan bir hastalktr; romatizmann, ancak yerini sara nbetini andran migren nbetlerine brakmak zere hafifledii kimi kronik hastalk eilimlerine benzer. Kskan phe yatr, bu sefer de, sevecen davranmad, belki Andre'yle birlikte benimle alay ettii iin Albertine'e kzardm. Andre aramzda geen konumalarn hepsini kendisine aktardysa, Albertine kimbilir ne dnmtr

diye korkuya kaplrdm, gelecek, tyler rpertici grnrd gzme. Bu zntler, ancak yeni bir kskan phe beni baka aratrmalara zorlarsa ya da aksine, Albertine'in sevgi gsterileri mutluluumu anlamszlatrrsa uzaklard benden. O gen kz kimdi acaba? Aim'ye mektup yazp onunla grmeye almalydm; sonra da, Albertine'le sohbet ederek, ona gnah karttrarak, Aim'nin sylediklerini kontrol ederdim. Bu arada, kzn muhtemelen Bloch'un kuzini olduuna kanaat getirerek, isteime hibir anlam veremeyen Bloch'tan, bana kuzininin sadece fotorafn gstermesini, hatta gerekirse beni onunla buluturmasn rica ettim. Kskanlk nice insanla, ehirle, yolla tanmak iin byle bir alk uyandrr iimizde! Kskanlk yle bir renme hrsdr ki, onun sayesinde, birbirinden bamsz tek tek noktalarda, bilmek istediimiz eyin dnda mmkn olan her eyi reniriz sonunda. Bir phenin doup domayaca asla bilinemez, nk birdenbire, pek ak olmayan bir cmleyi, belirli bir niyetle gsterilmi bir susuzluk kantn hatrlarz. Oysa sz konusu kiiyi tekrar grmemiizdir, ama o insandan ayrldktan sonra ortaya kan gecikmeli bir kskanlk vardr. Belki de baz arzular iimde saklama alkanlm, pelerinde mrebbiyeleriyle sokaktan geerken penceremden seyrettiim kzlara benzer, sosyetik bir gen kza, zellikle de Saint-Loup'nun szn ettii, randevu evlerine giden kza duyduum arzuyu, gzel oda hizmetilerine, zellikle Mme Putbus'n oda hizmetisine duyduum arzuyu, bahar banda krlara gidip akdikenleri, ieklenmi elma aalarn, frtnalar grme arzularm, hi tatmin etmeden iimde muhafaza etme alkanlm ve gnn birinde bu arzular doyurmaya kendi kendime sz vermekle yetinmem, M. de Charlus'n, bugnn iini yarma brakmak diye aalad, onca yldr srdrdm srekli erteleme huyum, iimde o kadar genellemiti ki, kskan phelerimi de ele geiriyor ve bir yandan Albertine'e, Aim ona rastladnda yannda bulunan gen kz (belki de gen kzlard, anlatlanlarn bu ksm hafzamda bulank, silik, ksacas zlmezdi) hakknda bir gn hesap soracam zihnime

kaydederken, bir yandan da bu hesaplamay geciktirmeme sebep oluyordu. Ne olursa olsun, kz arkadama kskan grnp onu kzdrmak istemediimden, o gece konumamaya karar verdim. Bununla birlikte, Bloch ertesi gn kuzini Esther'in fotorafn gnderdiinde, onu Aim'ye ulatrmak iin acele ettim. Ayn anda, Albertine'in o sabah, kendisini gerekten yorabilecek bir hazz benden esirgediini hatrladm. Acaba onu bakasna, belki leden sonraya m saklamt? Kime? Kskanlk, bir trl bitmez, nk sevilen kii, rnein l olduu iin, artk eylemleriyle kskanl harekete geiremese bile, kimi hatralar, btn olaylar olup bittikten sonra, hafzamzda kendileri de birer olay gibi hareket ederler; o na kadar aydnla kavuturmam olduumuz, bize nemsiz grnm hatralar, srf onlar dnmemizle, herhangi bir d unsur olmadan, yepyeni, korkun bir anlam kazanrlar. ki kii olmaya gerek yoktur; sevgiliniz lm bile olsa, yeni ihanetlerinin ortaya kmas iin, odanzda tek banza dnmeniz yeterlidir. Dolaysyla, akta, gnlk hayattaki gibi yalnzca gelecekten deil, gemiten bile korkmamz gerekir; bu gemi, bizim iin ounlukla gelecekten sonra gerekleir, stelik sadece sonradan rendiimiz gemiten deil, uzun sredir iimizde barndrdmz ve anszn sktmz, okuyabildiimiz gemiten de sz ediyorum. Ama nemli deildi, akamzeri yaklatka, ihtiyacm olan huzuru Albertine'in varlnda bulabileceim saat fazla gecikmeyecei iin, mutlu hissediyordum kendimi. Ne yazk ki yaklaan akam, bu huzuru bulamadm akamlardan biri oldu; tpk bir zamanlar, annem kzgn olduunda, onu tekrar armaya cesaret edemediim, ama uyuyamayacam da hisset tiim gecelerde, verdii pcn beni sakinletirmemesi gibi, Albertine'in benden ayrlrken verecei, her zamankinden ok farkl pck de, o gece beni sakinletiremeyecekti. Artk huzur bulamadm geceler, Albertine'in ertesi gn iin benim bilmemi istemedii bir program yapt gecelerdi. Bana o program sylemi olsa, gereklemesi iin, bende sadece Albertine'in uyandrabilecei bir evkle urardm. Ama Albertine bana hibir ey sylemezdi ve

zaten bir ey sylemesine de gerek yoktu: Daha eve girdii anda, kapmn eiinde, bandan henz apkasn ya da beresini karmadan dururken, o mehul, inat, etin, ba emeyen arzuyu grrdm. stelik bunlar, ou kez, Albertine'in dnn en sevecen dnceler iinde beklediim, snrsz bir sevgiyle boynuna sarlmaya hazrlandm akamlar olurdu. Heyhat, annemle babam, tam ben sevgiyle dolup taarak onlara kotuum anda, souk veya sinirli bulduumda sk sk yaadm o uyumazlklar, iki sevgili arasnda ortaya kan uyumazlklarn yannda solda sfr kalrd. Sevgililerin uyumazlnda strap hi de o kadar yzeysel deildir, tahamml edilmesi ok daha zordur ve merkezi, kalbin daha derin bir katmandr. O gece, Albertine yine de tasarlad programdan ksaca sz etmek zorunda kald; ertesi gn, Mme Verdurin'i ziyarete gitmek istediini derhal anladm. Kendi bana bu ziyaretin, benim iin hibir sakncas olmazd, ama ziyaretin amac mutlaka orada birisiyle bulumak, bir haz iin hazrlk yapmakt. Aksi takdirde Albertine bu ziyareti o kadar nemsemezdi. Yani nemsemediini tekrar tekrar sylemezdi. Benim hayatta izlediim yol, fonetik yazy, ancak harfleri bir simgeler dizisi olarak algladktan sonra kullanan uluslarn izledii yolun tersiydi; yllar boyunca insanlarn gerek hayatlarn ve dncelerini, onlarn isteyerek yaptklar dorudan aklamalarda aram olan ben, imdi onlar yznden, aksine, gerein aklc ve zmleyici bir ifadesi olmayan tanklklar nemsiyordum sadece; sylenen szlerin kendileri, ancak heyecanlanan bir insann yzne hcum eden kan veya ani bir sessizlik gibi, yorumlanmalar artyla bana bir bilgi salyorlard. Konumann, dile getirmedii iki dnce arasnda irade d, bazen de tehlikeli bir paralellik kurmas sonucu kapld telala, aniden telaffuz edilen bir ifade (mesela M. de Cambremer'in benimle henz hi konumamken, benim "yazar" olduumu zannederek, Verdurin'lere yapt bir ziyaretten sz ettii srada bana dnp, "Yeri gelmiken, de Borrelli de oradayd," demesi), duruma uygun analiz veya elektroliz yntemleriyle o iki dnceyi ayrtrmama imkn verdiinden, bu konuda bana bir sylevden daha fazla bilgi verirdi, ara sra

Albertine'in konumalarna bu deerli alamlardan biri skrd; onu ak seik fikirlere dntrmek zere "ilemek" iin sabrszlanrdm. Zaten, k bir insan iin en feci eylerden biri, -onca ihtimal arasnda sadece tecrbe ve casusluk sayesinde renilebilecek- tek tek gerekleri bulmann bunca zorluuna karlk, gerein tamamnn kolaylkla kavranabilmesi veya yalnzca hissedilebilmesidir. Balbec'te, kim bilir ka kez, Albertine'in nmzden geen gen kzlar, eliyle dokunurcasna, kabaca szdn grmtm; ardndan da, eer ben kzlar tanyorsam, "Buraya arsak ya u kzlar! Canm biraz hakaret etmek istiyor," derdi. Fakat bir sredir, herhalde Albertine benim dncelerimi anladndan beri, ne birini davet etmeyi neriyor, ne tek laf ediyordu, hatta gz bile kaymyordu; baklar artk hedefsiz ve suskundu, kendilerine elik eden dalgn ve bo yz ifadesiyle birlikte, eskiden mknats gibi ekilileri kadar anlamlydlar. Albertine'in son derece nemsiz ve anlamsz bulaca, benim "kz altnda buza aramann" zevki iin hatrladm iddia edecei eyler konusunda ona sitem etmem veya soru sormam mmkn deildi. "u geen kadna niye baktnz?" diye sormak bile zorken, "Niye bakmadnz?" diye sormak iyice zordur. Oysa sebebini gayet iyi biliyordum, en azndan bilebilirdim istesem, ama ben, Albertine'in szlerine inanmay tercih etmi, bir bakta toplanan ve o bak tarafndan kantlanan saysz kk ayrntya, szlerindeki elikilere gvenmemitim; ounlukla Albertine'in yanndan ayrldktan uzun sre sonra farkna vardm bu elikiler bana btn gece ac ektirirdi, bir daha szn etme cesaretini kendimde bulamazdm, ama onlar yine de dzenli ziyaretleriyle hafzam ereflendirmekten geri kalmazlard. ounlukla, Balbec sahilindeki veya Paris sokaklarndaki kaamak baklara, gz karmalara yol aan kiinin, sadece yanmzdan getii anda bir arzu nesnesi deil, Albertine'in eski bir tand olduunu da dnebilirdim; ya da ona ok sz edilmi bir gen kz olurdu ve ben bunu rendiimde, tanmas muhtemel insanlarn evresinin tamamen dnda olan bu kzdan ona bahsedilmi olmasna aar kalrdm.

Ne var ki, amzn Gomorra's, paralar en beklenmedik yerlerden gelen bir yapbozdur. rnein bir akam Rivebelle'de yle bir yemek davetine ahit oldum ki, tesadfen tandm, en azndan ismen tandm on kadn davetli, birbirlerinden son derece farkl olduklar halde, mkemmel bir bileim oluturuyorlard; hayatmda grdm en deiik unsurlardan oluan, ama ayn zamanda en homojen yemek davetiydi bu. Yanmzdan geen gen kadnlar konusuna dnecek olursak, Albertine yal bir kadna veya erkee asla gen kadnlara bakt ekilde, gzlerini dikerek veya aksine saknarak bak maz, grmezden gelmezdi. Hibir eyi bilmeyen aldatlm kocalar, aslnda her eyi bilirler. Ama bir kskanlk kavgas karabilmek iin, daha somut ve etrafl belgelere dayanan bir bilgi gerekir. Zaten sevdiimiz kadnda yalan syleme eilimini kefetmemize yardmc olan kskanlk, kadn bizim kskandmz kefettiinde bu yalan syleme eilimini yz kat artrr. Kadn, belki bize acd, belki korktuu iin, belki de bizim soruturmalarmza simetrik, igdsel bir ka iinde, (daha nce hi sylemedii lde) yalan syler. phesiz, hafifmerep bir kadnn, kendisini seven erkein karsnda, bandan beri namuslu kadn rol oynad aklar da vardr. Ama nice ak da, birbirine tamamen zt iki dnemden oluur. lk dnemde kadn, hazza dknlnden, bu nedenle srd serbest hayattan, sadece biraz hafifleterek, neredeyse rahata bahseder; ayn erkein kendisini kskandn ve gzetlediini hissettikten sonra, btn bunlar hararetle inkr eder. Erkek, bu ilk bataki itiraflarn hatrasyla kvrand halde, o dnemi zleyecek hale gelir. Kadn hl kendisine bu tr itiraflarda bulunsa, kendisinin her gn bo yere peine dt kabahatlerin srrn, neredeyse sorulmadan aklam olacan dnr. stelik o itiraflar ne mthi bir rahatlk, gven ve dostluun kantdr! Kadnn, kendisini aldatmadan yaayamasa da, hi deilse yaad hazlar ona anlatarak, onu da katarak, dosta aldatabileceim geirir aklndan. Aklarnn banda bir ihtimal olarak beliren, ama sonra imknsz hale gelen bu tr bir hayatn zlemini eker; ak

artk korkun derecede acl, duruma gre ayrl ya kanlmaz ya da imknsz klacak olan bir eye dnmtr. Bazen deifre edip Albertine'in yalanlarn bulduum yaz, bir ideogram olmayp, sadece tersten okunmay gerektirirdi; rnein o akam, neredeyse fark edilmeden gemesini istedii u mesaj, aldrmaz bir edayla iletmiti: "Belki yarn Verdurin'lere giderim, hi bilemiyorum aslnda, canm pek gitmek istemiyor." Bu ocuka anagram zldnde, u itiraf ortaya kyordu: "Yarn Verdurin'lere gideceim, kesin kararlym, nk benim iin ok nemli." Grnrdeki kararszlk, kesin bir niyet anlamna geliyordu ve amac, bu ziyareti hem bana haber vermek hem de nemini azaltmakt. Albertine, deimez kararlar sz konusu olduunda daima pheli bir tavr sergilerdi. Ben de en az onun kadar kararlydm: Mme Verdurin'e yaplacak ziyaretin gereklemesini engelleyecektim. Kskanlk ou kez, endieli bir zorbalk ihtiyacnn ak konulara ynelmesinden ibarettir. En sevdiim insanlar, aldatc olduunu kantlamak istediim bir gven iinde kendilerini kaptrdklar beklentileri konusunda aniden, keyf biimde tehdit etme arzusu, bana babamdan gemi olmalyd; Albertine'in bir yere gitmek iin benden habersiz, benden sakl planlar yapm olduunu grnce, bana aka sylemi olsa rahat rahat gidip elenmesi iin elimden geleni yapacam halde, aldrmaz bir edayla, onu korkutmak iin, o gn dar kmay dndm sylerdim. Albertine'e, Verdurin'lere ziyareti imknsz klacak baka gezinti yerleri nermeye koyuldum; telam, kullandm kelimelerin sahte kaytszlyla gizlemeye alyordum. Ama Albertine'in gznden kamamt. Telam, tersine bir iradenin elektrik kuvvetiyle karlyor, onu iddetle geri itiyordu; Albertine'in gzlerinde kvlcmlar aktn gryordum. Aslnda o anda gzbebeklerinin sylediklerine kulak vermenin ne faydas vard? Onca zamandr nasl fark etmemitim? Albertine'in gzleri, (sradan bir insana da ait olsalar) adeta ait olduklar kiinin o gn gitmek istedii -ve gitmek istediini gizledii- onca yer yznden,

ayr ayr birok paradan oluuyormu izlenimi uyandran gzlerdendi. Yalandan tr daima kprtsz ve edilgen olan, ama sahibini arzulad, hem de iddetle arzulad randevuya gitmek iin amas gerekli metrelerle ya da kilometrelerle llen, dinamik gzler; randevuya gitme konusunda bir glk kabilecei dncesinin verdii hzn ve hayal krkln yanstmadklar gibi, o kkrtc hazzn dncesi karsnda bir tebessmle de aydnlanmayan gzler. Bu insanlar daima kaaktr, ellerinizin arasndan bile kap gidebilirler. Onlarn bizde uyandrd, baka insanlarn, daha gzel bile olsalar uyandrmad duygular anlayabilmek iin, bu insanlarn sabit deil, hareket halinde olduklarn hesaba katmak ve kiiliklerine, fizikteki hz iaretine denk gelen bir iaret eklemek gerekir. Bu tr birinin o gnk programn bozduunuz takdirde, sizden gizledii hazz itiraf eder: "ok sevdiim filanca kiiye ikindi kahvaltsna gitmeyi o kadar istiyordum ki!" Ne var ki, bu olaydan alt ay sonra, sz konusu kiiyle tantnzda, programn bozduunuz gen kzn, dt tuzaktan kurtulmak iin, onu serbest brakasnz diye, her gn onu grmediiniz saatte birlikte ikindi kahvalts yaptn itiraf ettii o ok sevilen arkadan evine hi gitmediini, birlikte hi ikindi kahvalts yapmadklarn, stelik de gen kzn hi vakti olmadn, sizin yznzden vakti olmadn bahane ettiini renirsiniz. Yani sevgilinizin, evine aya gideceini itiraf ettii, ona aya gitmesine izin vermeniz iin size yalvard kii, zorunluluk nedeniyle itiraf edilmi bu sebep, o deil, bir bakasdr, yine baka bir eydir! Nedir bu baka ey? Kimdir bu bakas? Ne yazk ki, uzaklara ulaan o hznl, paral gzler, mesafeleri lmemize belki izin verir ama yn belirtmez. Drt bir yanmzda ihtimallerin sonsuz alan uzanr; gerek, tesadfen karmza kacak olsa, ihtimallerin o kadar dnda yer alr ki, ani bir aknlkla, nmzde ykselen duvara arpp geriye devriliriz. Hareketi ve ka saptamamz art deildir, bizim onlar birer sonu olarak karmamz yeterlidir. Bize mektup yazacana sz vermi, biz de

sakinlemiizdir, artk onu sevmiyoruzdur: Mektup gelmez, bir haberci grnmez, ne olduunu merak ederiz, yrek darl ve ak, yeniden doar. Ne yazk ki, bizde bir ak uyandranlar, zellikle bu tr insanlardr. nk onlar yznden yaadmz her yeni kayg, gzmzde onlarn kiiliinden bir eyleri gtrr. Akmzn kendi dmzda olduunu zannederek ac ekmeye raz olmuuzdur; sonra akmzn, kederimizin bir sonucu, belki de ta kendisi olduunu, akmzn nesnesinin de, ancak ok kk bir lde, siyah sal gen kz olduunu fark ederiz. Ne var ki, zellikle bu tr insanlar ak ilham ederler. ounlukla, akn nesnesinin bir beden olabilmesi iin, o bedenin, bir heyecan, onu kaybetme korkusunu, tekrar bulmann belirsizliini iinde barndrmas gerekir. Bu tr kayglar ise, bedenlerle yakn bir iliki iindedir. Bu kayg, bedene, gzellii de aan bir nitelik kazandrr; ite bu yzden, en gzel kadnlara kaytsz kalan bir erkein, bize irkin grnen bir kadn tutkuyla sevdiine ahit oluruz. Bi zim endiemizle birlikte kendi mizalar, bu insanlara, bu kaak insanlara kanatlar takar. Yanmzda olduklar zaman bile, baklar uup gideceklerini syler adeta. Kanatlarn ekledii, bu gzellii aan gzelliin kant, ounlukla ayn insann bizim gzmze kh kanatl, kh kanatsz grnmesidir. Onu kaybetmekten korktuumuz an, dier btn insanlar unutuveririz. Onu elimizde tutabileceimizden eminsek, hi vakit geirmeden kendisine tercih ettiimiz dierleriyle arasnda karlatrmalar yaparz. Bu tela ve gven, bir haftadan dierine deiebildiinden, karmzdaki kii bir hafta, hoa giden her eyin kendisi iin feda edildiine, ertesi hafta ise kendisinin feda edildiine tank olabilir ve bu bylece uzun mddet devam edebilir. Bu durumu anlalabilir klan ey, her erkein, hayatnda en az bir kere aknn bitiini yaayarak, bir kadn unutarak edindii tecrbe sayesinde, bir insann, bizim duygularmza artk veya henz ak deilken, kendi bana ne kadar deersiz olduunu bilmemizdir. Gayet tabii kaak insanlar tanmlamas, asla sahip olamayacamz zannettiimiz hapisteki insanlar, esir kadnlar iin de ayn derecede geerlidir. te bu yzden, erkekler, ka kolaylatran ve kkrtcl ortaya dken muhabbet tellallarndan nefret ederler, ama aksine, bir yere

hapsedilmi bir kadn seviyorlarsa, onu hapishanesinden karp kendilerine getirsin diye muhabbet tellallarnn peine derler. Kardmz bir kadnla girilen ilikinin, dierleri kadar kalc olmad sylenebilirse, bunun sebebi, akmzn, sz konusu kadn elde edemeyeceimiz korkusundan ve elimizden kaaca endiesinden ibaret olmasdr; bu tr bir kadn bir kez kocasndan karld m, tiyatro sahnesinden koparld m, bizi terk etme eiliminden kurtarld m, ksacas, ona ilikin duygumuz ne olursa olsun, bu duyguyla balants kesildi mi, sadece kendisi, yani neredeyse bir hilik kalr geriye ve onca zaman gz dikilen kadn, ok gemeden, kendisi tarafndan terk edilmekten ylesine korkan erkek tarafndan terk edilir. "Nasl tahmin etmemitim?" dedim. Oysa daha Balbec'te, ilk gnden itibaren tahmin etmemi miydim? Albertine'in tensel klfnn altnda gizlenen, kprdayan insan saysnn, deil kutusundan kmam bir iskambil oyununda bulunan, deil kapal bir katedralde veya biz iine girmeden nce bir tiyatroda bulunan insan saysndan, muazzam, srekli yenilenen kalabal oluturan insan saysndan daha fazla olduunu, Albertine'in de o tr kzlardan biri olduunu tahmin etmemi miydim? Sadece onca insan deil, onca insana ynelik arzuyu, tensel hatray ve endieli aray da barndryordu iinde. Balbec'te bundan rahatsz olmamtm, nk gnn birinde birtakm ipularnn, hatta yanl ipularnn peinde olacam aklmdan bile geirmemitim. Yine de, Albertine, st ste bunca insanla, bunca arzuyla ve bu insanlara ilikin tensel hatralarla dolup taan bir kiinin doluluuna brnmt benim iin. Albertine "Mile Vinteuil" dedii gnden beri de, bedenini grmek iin elbisesini yrtmay deil, bedenini delip onca hatrann ve yaknda gerekleecek ateli randevularn kaytl olduu defteri grmeyi istiyordum. Muhtemelen en nemsiz olan eyler, sevdiimiz (veya tek eksii olan bu ikiyzllk tamamland an seveceimiz) kii tarafndan gizlendiinde, anszn nasl da olaanst bir deer kazanr! Kendi bana strap, bize ac ektiren kiiye ynelik bir ak

veya nefret uyandrmayabilir iimizde; canmz actan cerraha kar ilgisiz kalrz rnein. Oysa bir sre boyunca bize onun her eyi olduumuzu syleyen bir kadn, o bizim her eyimiz olmad halde, grmekten, pmekten, kucamza oturtmaktan holandmz bir kadn, aniden bize dirense, ona tamamen sahip olmadmza aar kalrz. O anda hissettiimiz hayal krkl, bazen eski bir yrek daralmasnn unutulmu hatrasn canlandrr iimizde; oysa bu yrek daralmasna o kadnn deil, ihanetleri gemiimizde art arda dizilen baka kadnlarn sebep olduunu biliriz. Aka sadece yalann yol at ve akn, bize ac ektiren kii tarafndan strabmzn dindirilmesine duyduumuz ihtiyatan ibaret olduu bir dnyada, yaamay isteme cesaretini nasl bulabiliriz, lmden korunmak iin gerekli herhangi bir hareketi nasl yapabiliriz ki? Bu yalan ve direnmeyi kefettiimiz an hissettiimiz kntden kurtulmann ackl bir yolu, bize direnen ve yalan syleyen kadn, ona ramen, hayatnda bizden fazla yer kapladn hissettiimiz insanlarn yardmyla etkilemeye, kurnazca davranmaya, onu bizden nefret ettirmeye almaktr. Ne var ki, bu tr bir akn acs, hastay, konumunu deitirerek bir rahatlk yanlsamas aramaya mutlaka zorlayan aclardandr. Ve maalesef, bu tr hareket imknlar bol bol vardr elimizde! Tek bana endienin yaratt bu aklarn en dehet verici yan da, kafesimizin iinde birtakm anlamsz szleri durmadan evirip evirmemizdir; stelik, byle bir akla bal olduumuz kiiyi, fiziksel adan pek nadiren tam anlamyla beeniriz, nk o kiiyi seen, bizim bilinli beenimiz deil, bir dakikalk bir yrek daralmasdr; o dakika, her gece tekrar tekrar deneyler yapan ve sakinletiricilere raz olan zayf kiiliimiz yznden, sonsuza dek uzar. phesiz, Albertine'e olan akm, irade yoksunluu yznden alala alala raz olunabilecek en ksr aklardan biri saylmazd, nk tamamen platonik deildi; Albertine bana tensel baz tatminler salyordu, ayrca zekiydi de. Ama btn bunlar, fuzuli eklemelerdi. Benim zihnimi megul eden ey, onun syledii zekice bir sz deil, bende yaptklarna dair phe uyandran bir szyd. Tam olarak ne dediini, hangi tonda, hangi anda, neye cevap olarak sylediini hatrlamaya, benimle konuma sahnesini kafamda

aynen canlandrmaya, Verdurin'lere gitmeyi hangi anda istediini, benim hangi szm zerine yznn fkeli bir ifadeye brndn bulmaya alyordum. Dnyann en nemli olay sz konusu olsa, doruluunu saptamak, tam havasn ve tonunu tutturmak iin bu kadar zahmete katlanmazd. Hi phe yok ki, bu endieler artk tahamml edemeyeceimiz bir noktaya geldiinde, onlar bir geceliine tamamen yattrmay baardmz olur bazen. Sevdiimiz kadnn gidecei, gerek nitelii konusunda gnler dir kafa yorduumuz bir davete biz de arlrz; sevgilimiz o davette bir tek bizimle ilgilenir, bizimle konuur, birlikte eve dneriz ve o zaman, btn endielerimiz dalmken, uzun bir yryn sonrasnda daldmz derin uykuda bazen bulduumuz o eksiksiz, saaltc huzuru tadarz. Ama ounlukla, bir endie yerini bir bakasna brakr. Bizi sakinletirmesi beklenen cmledeki kelimelerden biri, phelerimizi bir baka yne eker. Szn ettiimiz trden bir huzur, yksek bir bedele deer elbette. Ama iin banda, daha da yksek bir bedel deyerek, kendi isteimizle kaygy bizzat satn almamak daha basit olmaz m? Ayrca, bu geici dinginlikler, ne kadar derin olsa da, endienin mutlaka daha gl olacan gayet iyi biliriz. hatta ounlukla, amac bizi huzura kavuturmak olan cmle, endieyi yeniler. Kskanlmzn talepleri ve saflmzn krlk derecesi, sevdiimiz kadnn tahmin edebileceinden ok daha fazldr. Filanca erkein sadece bir arkada olduuna dair kendiliinden bize yemin ettiinde, o erkein -hi aklmza gelmedii halde- arkada olduunu renmek bizi allak bullak eder. O, samimiyetini kantlamak iin, daha o gn leden sonra birlikte ay itiklerini anlatrken, syledii her szle, grnmez olan, hayale gelmeyen ey, karmza ekillenir. Erkein kendisine metresi olmasn nerdiini itiraf eder, bizse, sevdiimiz kadn bu teklifleri dinledii iin azap ekeriz. Tekliflerini reddettiini syler bize. Ama az sonra, anlattklarn hatrlaynca, gerekten reddetmi olduundan pheye deriz, nk syledii eitli szler arasnda mantksal bir ba yoktur, oysa doruluun kant, anlatlan olaylardn ziyade, bu zorunlu, mantksal badr. stelik, toplumun hangi tabakasndan olursa olsun, her kadnn yalan sylerken kulland o korkun, kmser

edayla, "Kesinlikle hayr dedim," demitir bize. Her eye ramen teklifi reddettii iin ona teekkr etmemiz, ona iyi davranp, gelecekte de byle acmaszca itiraflarda bulunmaya kendisini tevik etmemiz gerekir. Olsa olsa, yle bir yorum yaparz: "Peki ama, madem size baz tekliflerde bulunmutu, birlikte ay imeyi niye kabul ettiniz? -Bana kzp ona kt davrandm sylemesin diye." ay imeyi reddetse, bize daha iyi davranm olabileceini sylemeye cesaret edemeyiz. Ayrca, Albertine'in, itibarna glge drmemek iin olmadm sylyorum diye bana hak vermesi de korkutuyordu beni; "zaten m olmadnz da doru," diye ekliyordu nk. Belki tam anlamyla saylmazdm gerekten, ama o za man, birlikte yaptmz eylerin hepsini, asla metresi olmadna yemin ettii btn erkeklerle de yaptn m dnmem gerekiyordu? Albertine'in ne dndn, kiminle grtn, kimi sevdiim ne pahasna olursa olsun renme ihtiyac uruna her eyi feda etmem ne garipti! Ayn ekilde, Gilberte'le ilgili olarak da, imdi beni zerrece ilgilendirmeyen zel isimleri, olaylar renme ihtiyacn duymam mydm? Albertine'in yapt eylerin kendi ilerinde daha ilgin olmadklarnn pekl farkndaydm. Ne tuhaftr ki, ilk ak, kalbimizde brakt krlganlkla gelecekteki aklarn yolunu at halde, en azndan belirti ve aclarn zdelii araclyla, onlar tedavi etmenin yolunu retmez bize. Aslnda belirli bir olay bilmek gerekli midir? Gizlenecek bir eyi olan kadnlarn yalancln ve ketumluunu genel bir doru olarak bilmez miyiz zaten? Hata yapma ihtimalimiz var mdr? Biz onlar konuturmay ylesine isterken, onlar susmay erdem bilirler. Su ortaklarna, "Ben asla bir ey sylemem. Benden hibir ey renilemez, asla bir ey sylemem," dediklerini hissederiz. Bir insan iin servetimizi, hayatmz feda ederiz; oysa aradan on yl getiinde, er veya ge, o insandan servetimizi de, ha yatmz da esirgeyeceimizi gayet iyi biliriz. nk o zaman, o insan bizden kopmu, tek bana olacaktr, yani bir hi olacaktr. Bizi insanlara balayan ey, bir gece ncesine ait hatralarn, ertesi

sabaha ait beklentilerin oluturduu saysz kk ve zincirdir; kopamadmz alkanlklarn kesintisiz rgsdr. Nasl ki cmertlikten istifilik yapan cimriler varsa, biz de cimrilikten har cayan msriflerizdir; hayatmz, bir insandan ok, onun kendine balam olduu saatlerimize, gnlerimize feda ederiz, henz yaanmam, grece gelecekteki hayat, bize daha uzak, daha ilgisiz grnr, o kadar mahrem, o kadar bize ait deildir sanki. Yaplmas gereken, o insandan ok daha nemli olan btn bu ba lardan kopmaktr; ne var ki, bu balar, o insana ilikin geici g revler ykler bize ve bu grevler yznden de, o insann hakkmzda kt dnmesinden korkarak, onu brakmaya cesaret edemeyiz; oysa bu cesareti daha sonra buluruz, nk o insan bizden koptuunda, artk biz olmaktan kar ve aslnda yklendiimiz grevler, (grnrde elikili biimde intiharla sonulansalar bile ,) kendimize kar grevlerimizdir sadece. Eer Albertine'i sevmiyor idiysem (bundan emin deildim), benim hayatmda bu kadar yer kaplamas olaan saylrd; hayatta daima sevmediklerimizle, bir kadna, bir memlekete veya bir memleketi iinde barndran bir kadna olan dayanlmaz akmz ldrmek iin bizimle birlikte yaamaya mecbur ettiklerimizle bir arada yaarz. hatta tekrar bir ayrlk sz ko nusu olsa, tekrar seveceimizden korkarz. Ben Albertine'le ilgili olarak bu noktaya gelmemitim henz. Yalanlar ve itiraflar, gerei aydnlatma grevini tamamlamam gerektiriyordu. nk saysz yalan syleyen Albertine, sevildiini dnen her insan gibi yalan sylemekle yetinmiyordu, bunun haricinde, yaradl olarak yalancyd ve ayrca o kadar deikendi ki, rnein insanlar hakkndaki dnceleri konusunda bana her defasnda gerei sylese de, her defasnda farkl bir ey syleyebilirdi; itiraflarna gelince, o kadar nadirdiler ve o kadar ksa kesiliyorlard ki, gemile ilgili olarak, bembeyaz, uzun boluklar brakyorlard, benim de hayatn bu uzun aralklarda izlemem, bunu iin de nce o hayat renmem gerekiyordu. imdiki zamanla ilgili olarak ise, Franoise'n bilmecemsi szlerini yorumlayabildiim kadaryla, Albertine bana sadece tek tek ayrntlarda deil, genel olarak yalan

sylyordu ve Franoise'n bilirmi gibi grnd, bana sylemek istemedii, benim de sormaya cesaret edemediim eyi "gn gelecek", grecektim. Aslnda Franoise, muhtemelen bir zamanlar Eulalie'ye de besledii bir kskanlkla, en olmayacak eylerden sz ediyordu, o kadar mulak eyler sylyordu ki, olsa olsa, (kadnlardan holanan) zavall tutsan, grne baklrsa benden baka biriyle evlenmeyi tercih ettii yolunda, inanlmas g bir imada bulunduu sonucu karlabilirdi szlerinden. yle olsayd bile, Franoise, telepati gcne ramen, bunu nasl bilebilirdi? phesiz Albertine'in anlattklar, bu konuda bana katiyen bilgi veremezdi, nk durmak zere olan bir topacn renkleri kadar zt eyler anlatyordu her gn. Zaten Franoise' esas konuturan eyin nefret olduu da kesin gibiydi. stisnasz her gn, annemin yokluunda, Franoise'n u tr konumalarna tahamml ediyordum: "Evet, ok iyi bir insansnz, size mr boyu minnet duyacam." (Bu herhalde minnetine hak kazanmak iin bir eyler yapaym diye syleniyordu.) "Ama bu ev artk kokutu, nk iyi kalplilik yznden sinsilik buraya yerleti, zek artk aptall koruyor, zarafet, grg, anlay, onur, prenslere yarar bir eda, artk ahlakszln, bayaln ve rezilliin emir yadrmasna, dolaplar evirmesine ve krk yldr ailenizin hizmetinde olan beni kk drmesine gz yumuyor." Franoise, Albertine'e en ok, bizden baka birinden emir almak durumunda kald iin ve ev ilerini artrd iin kzyordu; (her eye ramen, kendisi "bostan korkuluu" olmad iin yardmc kabul etmeyen) yal hizmetimizin salna dokunan bu ek yorgunluk, sinirini, kin dolu fke nbetlerini aklamaya yeterdi. Franoise, Albertine-Ester'in evden kovulmasn isterdi phesiz. En byk dilei buydu. Byle bir ey, yal hizmetimizi teselli eder, yorgunluunu biraz giderirdi. Ama bence mesele bundan ibaret deildi. Byle bir nefret, ancak ar yorgun bir bedende filizlenmi olabilirdi. Franoise'n saygdan da fazla, uykuya ihtiyac vard.

Albertine stndekileri karmaya gittiinde, bir an nce haber verebilmek iin, telefonun ahizesine sarldm, zalim Tanralara yakardm, ama kendilerinde sadece, "Megul," szyle ifade edilen bir fke uyandrabildim. Andre biriyle konumaktayd. Konumasnn bitmesini beklerken, onca ressam, ustalkl dekorlar bekleyiin, somurtmann, ilginin, tahayyln ifadesine bahane tekil eden XVIII. yzyl kadn portrelerini tekrar canlandrmaya alt halde, gnmz Boucher ve Fragonard'larnn, Mektup, Klavsen, vs. yerine Telefon Banda diye adlandrlabilecek, dinleyen kadnn dudaklarnda, grlmediini bildii iin alabildiine gerek bir tebessmn kendiliin den biimlendii bir sahneyi nasl olup da resmetmediklerini dndm. Nihayet Andre'ye sesimi duyurabildim: "Yarn Albertine'i almaya gelecek misiniz?" Albertine ismini telaffuz ederken, Swannn, Guermantes Prensesi'nin davetinde bana, "Odette'i grmeye gelin," diyerek iimde uyandrd hevesi hatrlyordum; her eye ramen, herkesin ve hatta Odette'in bile gznde, sadece Swannn azndan ktnda bylesine tam bir sahiplenme ifade eden bir ismin ne kadar etkileyici olduunu dnmtm. Her k oluumda, btn bir hayata, -tek kelimeyle zetlenen- bylesine bir el koyuun, kim bilir ne ho bir duygu olduunu dnmtm! Ama gerekte, bir ismi bu eklide telaffuz edebildiimizde, ya bizim iin nemini kaybetmitir, ya da alkanlk sevgiyi kreltmemi, ama holuklarn acya dntrmtr. Yalan pek nemsiz bir eydir, yalanlarn ortasnda yaar ve gler geeriz, kimseye zarar vermediimizi dnerek yalan syleriz, ama kskanlk yalandan tr ac eker ve yalann gizlediinden fazlsn grr (ou kez, sevgilimizin geceyi bizimle geirmeyi reddedip tiyatroya gitmesinin tek sebebi, o gn salksz grnen yzn bize gstermemektir); birok defa da, gerein ardnda gizlenenleri grmez. Ama hibir ey elde edemez, nk yalan sylemediklerine yemin eden kadnlar, boazlarna bak dayasanz, kiiliklerini itiraf etmemekte direnirler. Andre'ye bir tek benim bu eklide "Albertine" diyebileceimi biliyordum. Oysa hem Albertine'nin, hem Andre'nin gznde, hem de kendi gzmde bir hi olduumu hissediyordum. Akn karsna kan imknszl

da anlyordum. Akn nesnesini, karmzda yatan bedene hapsolmu bir varlk zannederiz. Ama ne yazk ki, akn nesnesi, o varln, uzayn btn noktalarndaki, gemiteki ve gelecekteki uzantsdr. O varln filan yerle, filan saatle balantsna sahip deilsek, ona sahip olamayz. Btn bu noktalara ulamamz ise imknszdr. Bu noktalar bize gsterilse, onlara kadar uzanabilirdik belki. Ama el yordamyla arar, bulamayz onlar. Ardndan da gvensizlik, kskanlk, zulm gelir. Sama sapan bir iz peinde deerli zamanlar kaybederiz ve gerein yanndan fark etmeden geeriz. Ama ba dndrc bir hzla hareket eden hizmetileri olan, abucak parlayan Tanralardan biri, imdi de konutuum iin deil, konumadm iin kzyordu. "Konusanza canm! ok uzun zamandr hattasnz, kesiyorum." Ama dediini yapmad; hem Andre'yi karma kard, hem de, daima airane olan telefon kzlarna yakr ekilde, onu, Albertine'in arkadann evine, semtine, hatta hayatna zg atmosferle sarmalad. "Siz misiniz?" dedi Andre; sesleri imekten daha sratli klma kudretine sahip olan tanra, sesini bana nnda ulatryordu. "Dinleyin," dedim, "yarn Mme Verdurin'in evi hari, nereye isterseniz gidin. Yarn ne pahasna olursa olsun, Albertine'i oradan uzak tutmak gerekiyor. Halbuki tam da yarn oraya gidecekti. -Ya!" Konumama ara verip tehdit iaretleri yapmam gerekti, nk Franoise, telefonu kullanmay renmemekte -sanki a kadar tatsz ve uak kadar tehlikeli bir eymi gibi- srar ettii ve bilmesinde saknca olmayan, bizim yerimize yapabilecei konumalardan bizi kurtaramad halde, kendisinden zellikle gizlemek istediim bir konuma yaptm an, derhal odama girmeyi alkanlk haline getirmiti. Bir gndr olduklar yerde duran ve rahatlkla bir saat daha durabilecek kimi eyalar gtrmek zere toplayarak, bu davetsiz misafirin varl ve telefon kz tarafndan "kesilme" korkusu yznden her yanm ate bast iin son derece gereksiz olan bir odunu mineye atarak oyalandktan sonra, nihayet odadan ktnda, "Afedersiniz,"

dedim Andre'ye, "rahatsz edildim de... Yarn Verdurin'lere gidecei kesin mi? -ok kesin, ama sizin istemediinizi syleyebilirim kendisine. -Hayr, tam tersine, belki ben de sizinle gelirim." Andre skkn, adeta cretimden korkmu bir sesle, "Ya!" dedi, bu da cesaretimi iyice pekitirdi. "Neyse, sizi bo yere rahatsz ettiim iin zr dilerim, hoa kaln." "Yok canm," dedi Andre ve (artk telefon kullanm yaygnlat iin, bir zamanlar "ay davetleri"nde olduu gibi, zel ifade kalplar gelitiinden) ekledi: "Sesinizi duyduuma ok memnun oldum." Ben de ayn eyi syleyebilirdim, stelik gerei daha ok dile getirmi olurdum, nk Andre'nin, daha nce bakalarndan bu kadar deiik olduunu fark etmediim sesi beni ok etkilemiti. Bunun zerine, baka sesleri, zellikle kadn seslerini hatrladm, bazlar bir sorunun kesinliiyle ve zihnin dikkatiyle yavalayan, bazlar, anlattklar eyin cokulu akyla soluk solua kalan, hatta tkanan sesler geti aklmdan; Balbec'te tantm gen kzlarn tek tek her birinin, sonra Gilherte'in, bykannemin, Mme de Guermantes'n seslerini hatrladm, hepsini birbirinden farkl buldum; her biri kendine zg bir dile gre biimlenmi, farkl bir mzik aleti almaktayd; kendi kendime, eski ressamlarn drt mzisyen meleinin Cennet'te kim bilir ne clz bir konser verdiklerini dndm, oysa ben, btn Seslerden oluan ahenkli ve oksesli selamlarn, onlarla, yzlerle, binlerle, Tanr'ya doru ykseliine ahit olmaktaydm. Telefonun bandan ayrlmadan nce, seslerin hzna egemen olan Tanra'ya, kelimeleri gk grltsnden yz kat sratli klan gcn benim mtevaz szlerim uruna kullanma ltfunu balad iin, birka kelimeyle teekkr ettim. Ne var ki kranlarma aldm tek cevap, szmn yarda kesilmesi oldu. Albertine odama dndnde, onu olduundan daha solgun gsteren, siyah saten bir elbise vard zerinde; soluk beniz li, fevri, havaszlktan, kalabalk yerlerin atmosferi yznden ve belki de kt alkanlklardan tr szlp solmu bir Parisli kadna dnmt bu elbiseyle; krmz yanaklarla enlenmeyen gzleri,

her zamankinden daha endieli grnyordu. "Bilin bakalm az nce kime telefon ettim: Andre'ye/' dedim. "Andre'ye mi?" diye haykrd Albertine, byle basit bir haberin gerektirmedii, bargan, akn, heyecanl bir sesle. "Geen gn Mme Verdurin'e rastladmz size sylemeyi akl etmitir umarm." "Mme Verdurin'e mi? Hatrlamyorum," diye cevap verdim, hem bu karlamayla ilgilenmiyormu izlenimini uyandrmak, hem de Albertine'in ertesi gn nereye gideceini bana sylemi olan Andre'yi ele vermemek iin, baka bir ey dnyormuum gibi bir havaya brnerek. Ama Andre'nin beni ele vermedii, Verdurin'lere gitmesini ne pahasna olursa olsun engellemesini kendisinden rica ettiimi ertesi gn gidip Albertine'e anlatmayaca, daha nce de buna benzer tavsiyelerde bulunduumu ona ifa etmedii ne malumdu? Albertine'e asla laf tamadn sylemiti bana, ama zihnimin terazisinde Andre'nin bu iddias, Albertine'in onca zaman bana besledii gvenin bir sredir ehresinden yok olduu izlenimiyle eit arlktayd. Akta ac zaman zaman diner, ama hemen ardndan, farkl bir biimde tekrar balar. Sevdiimiz kadnn bize ilk zamanlardaki gibi cokulu bir yaknlk gstermediini, sevgi dolu szler sylemediini grp zlrz, bunlar bizden esirgeyip bakalarna bahetmesi, daha da ok ac verir; sonra daha da korkun bir ac, bize bu strab unutturur, bir gece ncesi hakknda bize yalan syledii, bizi mutlaka aldatm olduu phesine kaplrz; ardndan bu phe de dalr, sevgilimizin bize gsterdii ilgiyle yatrz; ne var ki, o zaman da, unuttuumuz bir sz aklmza gelir, birisi, onun ateli bir k olduunu sylemitir, oysa biz hep sakin grmzdr onu; bakalaryla yaad taknlklar kafamzda canlandrmaya alrz, onun iin ne kadar az ey ifade ettiimizi hissederiz, biz konuurken brnd skntl, zlem dolu, hznl havay fark ederiz, bizimle birlikteyken giydii zensiz elbiseleri, kuruni bir gkyzne benzeterek fark eder, balangta gzmz kamatrmak iin giydii kyafetleri bakalarna sakladn grrz. Sevgilimiz aksine efkatliyse, bir an mutluluktan havaya uarz, ama davetkr bir edayla dil

kardnda, ayn hareketin kadnlara tekrarlana tekrarlana, Albertine'in belki benim yanmda bile o kadnlar dnmeden yapt, alkanlkla otomatiklemi bir iaret olduunu dnrz. Sonra, bizden skld duygusuna kaplrz yine. Ama aniden, bundan ok daha byk bir strapla, hayatnn o fesat bilinmezliini dnrz; eskiden gittii, renilmesi mmkn olmayan, belki imdi de birlikte olmadmz saatlerde gittii, hatta belki temelli yerlemeyi tasarlad yerleri, bizden uzakta olduu, bize ait olmaktan kt, bizimle birlikte olduundan daha mutlu olduu yerleri dnrz. Ksacas, kskanlk, dner kl bir fenerdir. Kskanlk, ayn zamanda, kovulamayan bir eytandr, her defasnda yeni bir ekle brnerek kar ortaya. Btn kskanlklarn kkn kazmay, sevdiimiz kadn ilelebet elimizde tutmay baarsak bile, Ktlk Cini, ncekinden de ackl bir baka ekle brnr, o da, sadakati ancak zor kullanarak elde edebilmi olmann azab, sevilmemenin strabdr. ou kez, Albertine'le aramzda, onun muhtemelen aresi olmadn dnd iin dile getirmedii ikyetlerden oluan bir sessizlik duvar ykselirdi. Baz gecelerde ne kadar ef katli olsa da, Balbec'te bana, "Ne kadar sevimlisiniz!" derken gsterdii iten cokudan yoksundu; o zamanlar, sanki kalbini saknmadan bana sunard, oysa imdi baz ikyetleri vard, muhtemelen aresi olmadn dnd iin sylemedii, bu unutulmas imknsz sitemler, itiraf edilmemekle birlikte, ikimizin arasna, ya onun szlerindeki anlaml temkinlilii ya da almaz bir sessizliin mesafesini koyuyordu. "Andree'ye niin telefon ettiinizi sorabilir miyim? -Yarn ben de sizinle gelip Verdurin'lere, La Raspeliere'den beri sz verdiim ziyareti yapmak istiyorum, rahatsz olur mu diye sormak iin aradm. -Nasl isterseniz. Yine de sizi uyarmak isterim, bu gece feci bir sis var, yarn da devam eder mutlaka. Rahatszlanmanz istemediim iin sylyorum. Tahmin edebileceiniz gibi, kendi

amdan, bizimle gelmenizi tercih ederim. Zaten," diye ekledi Albertine kaygl bir tavrla, "ben de Verdurin'lere gidip gitmeyeceimden emin deilim. Bana o kadar nezaket gsterdiler ki, aslnda gitmem gerekir. Sizden sonra bana en ok iyilik eden insanlardr onlar, ama holanmadm ufak tefek yanlar var. Mutlaka Bon Marche'ye ya da Trois Quartiers'ye gidip beyaz bir bluz almam gerekiyor, bu elbise kapkara." Onca insann girip kt, birbirine dedii, birok k bulunduu iin, kta daha ileride bekleyen arabanz bulamadnz rahata syleyebileceiniz byk maazalardan birine Albertine'in tek bana gitmesine izin vermemeye kesin kararlydm, ama her eyden nemlisi, ok bedbahttm. Buna ramen, Albertine'le grmeyi oktandr kesmi olmam gerektiini fark edemiyordum; Albertine artk benim iin, yrek ler acs bir dneme girmiti; bu dnemde, karmzdaki insan zamana ve mekna yaylr, bizim iin artk o, bir kadn deil, akla kavuturamadmz bir olaylar zinciri, zmsz bir sorunlar dizisi, kaybettiklerimiz yznden, gemileri batan Kserkses gibi gln biimde dvmeye altmz bir denizdir. Bu dnem balad m, zorunlu olarak yenik deriz. Bunu bir an nce anlayp, bu nafile, yorucu mcadeleyi fazla uzatmayan insana ne mutlu! Hayal gcnn snrlar iine hapsolan bu mcadelede, kskanlk yle utan verici biimde rpnr ki, bir zamanlar, hep yannda olan kadn, srf bir an bakasna bakt diye gizli bir ak macerasndan phelenen, aclar iinde kvranan bir adam, daha sonra, onun tek bana, bazen olduunu bildii bir erkekle sokaa kmasna izin vermeye raz olur, hi deilse bildii bu ikenceyi, bilinmezlie tercih eder. Mesele bir ritmi benimsemektir, daha sonra, alkanlkla bu ritmi izleriz. Hibir yemek davetinden vazgeemeyen sinir hastalarnn, daha sonra uzun dinlenme krlerine bir trl doyamadklarn grrz; daha ok ksa bir sre ncesin de hafifmerep olan kadnlar, tvbekr hayat srerler. Sevdikleri kadn gz hapsinde tutmak iin gemite uykularndan feragat eden kskanlar, onun arzularnn, zamann, muazzam ve esrarengiz dnyann kendilerini atn anlaynca, nce

sevgililerinin kendi bana sokaa, sonra yolculua kmasna izin verirler, sonra da ayrlrlar. Kskanlk bylece besin yetersizliinden sona erer; zaten bu kadar srmesinin sebebi de, durmadan besin talep etmi olmasdr. Ben henz bu noktann ok uzandaydm. phesiz Albertine'in zaman, Balbec'tekine oranla ok daha byk lde bana aitti. Artk onunla birlikte, istediim sklkta gezintiler yapma imknna sahiptim. Paris evresinde, ksa bir sre iinde, gemiler iin limanlar neyse uaklar iin ayn ilevi gren uak hangarlar ina edilmiti; ben de, bir gn La Raspeliere yaknnda atm aha kaldran bir uakla neredeyse mitolojik bir karlama yaadmdan beri, ua adeta bir zgrlk simgesi olarak grdm iin, gezintilerimizi, gnn sonunda bu havaalanlarndan birinde noktalamaktan holanyordum - btn sporlara merakl olan Albertine'in de holand bir programd zaten. Albertine'le birlikte, denizi sevenler iin bir dalgakranda, hatta kumsalda yaplan gezintiyi, gkyzn sevenler iin de bir havaclk merkezinin etrafnda dolamay onca ekici klan o aralksz gidi gelilerin cazibesine kaplarak, havaalanlarna giderdik. Sk aralklarla, kprtsz, adeta demir atm dinlenen aralardan birinin, tpk denizde dolamak isteyen bir turistin istei zerine kumda srklenen bir kayk gibi, ok sayda teknisyen tarafndan, zar zor ekildiini grrdk. Sonra motor altrlr, uak ilerler, hzlanr ve nihayet bir anda, dik ayla, anszn muhteem ve dikey bir ykselie dnen yatay bir hzn, gergin, adeta kprtsz vecdi iinde, ar ar ykselirdi. Albertine sevinten kabna samaz, uak havalandktan sonra geri dnen teknisyenlere sorular sorard. Bu arada, uaktaki yolcu, ksack bir srede kilometreler katederdi; gzlerimizi ayrmadmz koca kayk, gkyznde minnack bir nokta oluverirdi; gezinti tamamlanp limana dnme vakti geldiinde de, yava yava somutlar, csse ve hacim kazanrd. Akamn sknetini ve berrakln enginde, bu ssz ufuklarda tatmaya giden yolcu, dnte uaktan yere atladnda, Albertine'le ben ona gpta ederek bakardk. Sonra, havaalanndan ya da ziyarete gittiimiz bir

mzeden, bir kiliseden, akam yemei saatinde eve birlikte dnerdik. Bununla birlikte, eve dndmzde, Balbec'teki ender gezintilerimizden, btn bir le sonrasn kaplad iin gurur duyduum, sonra dnrken, karsnda hibir ey dnmeden, tatl tatl hayallere daldmz bombo bir gkyzne benzeyen Albertine'in hayatnn geri kalan ksm zerinde, gzel birer iek tarlas olarak grdm gezintilerden dndm zamanki gibi dingin olmazdm. O sralar, Albertine'in zamannn imdiki kadar byk bir blmne sahip deildim. Buna ramen, zaman bana ok daha fazla aitmi gibi gelirdi, nk sadece benimle bir likte geirdii -akmn bir ltuf kabul edip sevindii- saatleri hesaba katardm; imdiyse benden uzakta geirdii -kskanlmn, iinde endieyle ihanet ihtimalleri arad- saatleri hesaba katyordum yalnzca. Ertesi gn, byle birka saat geirmek isteyecekti. Ya ac ekmekten ya da sevmekten vazgemem gerekiyordu. nk balangta arzu tarafndan yaratlan ak, daha sonra da strapl bir kaygyla beslenebilir ancak. Albertine'in hayatnn bir blmnn elimden kap gittiini hissediyordum. Ak, mutluluk veren bir arzu balamnda olduu gibi, strapl bir kayg balamnda da, bir btnn peinde komaktr. Ancak fethedilmemi bir blm kalmsa doup varln srdrebilir. Ancak tamamna sahip olmadmz eyi sevebiliriz. Nasl ki ben Verdurin'lere gitmek istediimi belirtirken yalan sylyorsam, Albertine de muhtemelen Verdurin'leri ziyarete gitmeyeceini bildirirken yalan sylyordu. O sadece kendisiyle birlikte kmam engellemeye alyordu, bense, gerekletirmeyi katiyen dnmediim bu tasardan aniden bahsederek, onun en hassas olduunu tahmin ettiim noktasna dokunmaya, gizledii arzunun izini srmeye ve ertesi gn bu arzuyu tatmin etmesine benim varlmn engel olacan, ona zorla itiraf ettirmeye alyordum. Sonu olarak, Verdurin'lere gitme isteinden anszn vazgemekle, bu itiraf yapmt. "Verdurin'lere gelmek istemiyorsanz, Trocadero'da bir hayr dernei yararna fevkalade bir temsil var," dedim. Temsile gitmesi nerimi bedbaht bir tavrla dinledi. Balbec'te onu ilk kskandm zamanlardaki gibi sert davranmaya baladm Albertine'e.

ehresinde hayal krkl okunuyordu, bense, kz arkadam knarken, kklmde annemle babamn sk sk karma kard, anlalmam ocukluuma aptalca ve acmasz grnen sebeplerin aynlarn ileri sryordum. "Hayr," diyordum Albertine'e, "bu kederli grnmnze ramen, size acmam mmkn deil; hasta olsanz, banza bir felaket gelmi olsa, bir yaknnz kaybetmi olsanz, acrdm size; bir hi iin harcadnz sahte duyarllk dnlecek olursa, belki de byle bir olay sizi zmeyebilir. Ayrca, bizi ok sevdiklerini iddia eden, ama bizim iin en ufak bir zahmete katlanamayan insanlarn, szmona bize odaklanm olan zihinleri, kendilerine emanet ettiimiz, geleceimizi belirleyecek mektubu postalamay unutacak kadar dalgn olan insanlarn duyarll benim houma gitmiyor." Konumalarmzn byk bir blm ezberlenmi szler den ibarettir; ben de, sylediim bu szlerin hepsini daha nce annemden duymutum; hatta, (gerek duyarllkla yalanc duyarll kartrmamak gerektiini bana her frsatta aklayan ve babam, Almanlardan nefret ettii halde, kendisinin ok takdir ettii Almanca'da birincisine Empfindung, ikincisine de Empfindelei dendiini belirten) annem, bir keresinde, ben alarken, Neron'un belki sinirli bir mizaca sahip olduunu, ama bunun, ktln hafifletmediini sylemiti bana. Doruyu sylemek gerekirse, tpk bydke ikiye blnen bitkiler gibi, ben de balangta sadece duyarl bir ocukken, imdi o ocuun karsnda, onun tam zdd, saduyu sahibi, bakalarnn marazi duyarllna kar sert bir adam, annemle babamn gemite benim nazarmdaki grnmlerine benzeyen bir adam yer almaktayd. phesiz her insan, yaknlarnn hayatn kendinde devam ettirmek zorunda olduundan, balangta benliimde bulunmayan arbal ve alaya adam, duyarl kiilie katlmt ve benim de imdi, eskiden annemle babamn olduu gibi olmam doald. stelik, bu yeni benlik daha ekillenirken, dilini de, kkken bana hitap edilirken kullanlan alayl ve azarlayan dilin hatrasnda hazr buluyordu; imdi benim bakalarna hitap ederken kullanmak durumunda olduum bu dil, belki ben taklitle ve anlarn armyla onu

hatrladm iin, belki ayrca reme gcnn incelikli, esrarengiz ilemeleri tpk bir bitkinin yapran ilercesine, ben farknda olmadan, beni dnyaya getirenlerin tonlamalarn, jestlerini, tutumlarn aynen benliime aktard iin, azmdan doal olarak dklmekteydi. Bazen Albertine'le arbal adam rolnde konuurken, bykannemi duyar gibi oluyordum. Zaten annemin de, kapy ayn babam gibi aldm iin, babam geldi zannettii olmutu (bilind, karanlk baz akmlar, parmaklarmn en kk hareketini bile, annemle babamn devrelerine uyduracak ekilde ynlendiriyordu). te yandan, zt elerin iftlemesi, hayatn kanunu, dllenmenin ana ilkesi ve ileride greceimiz gibi, birok felaketin de sebebidir. Genellikle bize benzeyen eyden nefret ederiz, kendi kusurlarmz, bakasnda grdmzde, ileden karr bizi. Hele kusurlarn safa belli edildii ya gemi ve rnein en kritik anlarda bile, buz gibi bir yz ifadesi taknmay alkanlk haline getirmi biri, kendinden daha gen veya daha saf, daha salak biri ayn kusurlar sergilediinde, iyice lanetler onu. Baz duyarl insanlar, kendilerinin bastrd gzyalarn bir bakasnda grmeye tahamml edemezler. Ailelerde, sevgiye ramen, hatta bazen sevgi ne kadar younsa o kadar artan anlamazlklarn srp gitmesinin sebebi, bu ar benzerliktir. Belki bende ve benim gibi daha birok kiide, sonradan gelien ikinci kiilik, birincinin bir baka yzyd sadece; kiiliin kendine bakan yz cokulu ve duyarl, bakalarna bakan yzyse bilge bir Mentor'du. Belki annemle babam iin de, bana gre mi, kendi ilerinde mi deerlendirildiklerine bal olarak, ayn ey sz konusuydu. Bykannemle annemin bana kar sertliklerinin bilinli olduu ve hatta zorlarna gittii aka belliydi, ama babamn soukluu, duyarllnn da dnk yz olamaz myd? Belki de eskiden insanlarn babam hakknda syledii, bana hem eklen son derece beylik, hem de ierik bakmndan yanl gelen, "Buz gibi grnmnn ardnda, olaanst bir duyarllk gizlidir; her eyden ok da, duyarllktan utanma vardr onda," szleriyle ifade edilen ey, bu ifte kiiliin, i dnyaya dnk yzle sosyal ilikiler yznn insani gereiydi. Aslnda, babamn, gerektiinde ciddi, bilgece dncelerle, sakil duyarllk gsterilerine kar alayla

bezenen skneti, belki de hi dinmeyen, gizli frtnalar barndryordu iinde ve ben de, imdi, ayn skneti herkesin karsnda sergiliyor, zellikle de baz koullarda, Albertine'in karsnda bu skneti katiyen elden brakmyordum. Sanyorum o gn gerekten Albertine'den ayrlmaya karar vermek ve Venedik'e gitmek zereydim. Beni tekrar bu ilikiye mahkm eden ey, Normandiya oldu; Albertine, benim bir za manlar onu kskandm yer olan Normandiya'ya gitmek gibi bir niyet sergilemi deildi (tasarlar, asla hatralarmn sancl noktalarna demezdi, bu konuda anslydm); ama ben, "Teyzenizin Infreville'de oturan hanm arkadandan bahsettiimi farz edin," dediimde, o, fkeyle, tartrken mmkn olduunca ok delil ileri sren herkes gibi, benim yanldm, kendisinin hakl olduunu kantlayabilmenin heyecanyla cevap verdi: "Teyzemin, hibir zaman Infreville'de oturan bir arkada olmad, ben de oraya hayatmda gitmedim." Bir akam bana uydurduu yalan, ok alngan bir hanmn ay davetine mutlaka gitmesi gerektiini, bu yzden benim dostluumu ve hatta hayatn kaybedecek olsa, vazgeemeyeceini sylediini unutmutu. Yalann hatrlatmadm ona. Ama bu yalan beni mahvetti. Ayrlmay bir kez daha erteledim. Akla sevilmek iin itenlie, hatta yalanda ustala bile gerek yoktur. Burada, akla, karlkl ikenceyi kastediyorum. O akam Albertine'le, tpk kusursuz bir insan olan bykannemin benimle konutuu gibi konumaktan, onunla birlikte Verdurin'lere gideceimi sylerken, bize bir kararn, daima kararn kendisiyle son derece orantsz bir tela yaratacak ekilde bildiren babam gibi sert ve kaba davranmaktan hibir rahatszlk duymuyordum. Babam da, ayn gnl rahatlyla, ufack bir ey iin, aslnda bizde yaratt sarsntyla orantl ekilde, bu kadar zlmemizi gln bulurdu. Babamn bu keyf, deiken kararlar -ve bykannemin kat saduyusu-, onca zaman dnda kaldklar ve ocukluum boyunca ac ektirdikleri duyarl mizacma eklenmi, onu tamamlamlard; buna karlk, bu duyarl miza onlara, tam olarak hangi noktalar hedef alacaklar konusunda kesin bir bilgi veriyordu; en iyi muhbir, eski bir hrsz veya dman lkenin

vatandadr. Baz yalanc ailelerde, grnrde belirli bir neden olmakszn aabeyini ziyarete gelen ve tam kapdan kmak zereyken, cmlesinin arasna bir soru sktrp cevabn bile dinlemezmi gibi grnen karde, zellikle bu tavryla, bu sorunun cevabn renmek iin ziyarete gelmi olduunu ele verir, nk aabeyi, kendisinin de sk sk taknd o kaytsz eday, son dakikada, adeta parantez iinde sylenen szleri gayet iyi bilir. Aile iinde konumadan anlamay salayan o rtk dile alkn hastalkl aileler, akraba duyarllklar, karde mizalar da vardr. Sinirli bir mizaca sahip biri kadar sinir bozucu olabilecek kimse var mdr? Ayrca, benim bu durumlarda benimsediim davrann daha genel, daha derin bir sebebi vard belki. Sevdiimiz birinden nefret ettiimiz o ksack, ama kanlmaz anlarda -sevmediimiz kiilerle ilgili olarak bazen bu anlar mr boyu srer - karmzdaki bize acmasn diye, iyi yrekli grnmek istemeyiz, aksine, mmkn olduunca fesat ve mutlu grnmek isteriz, mutluluumuz gerekten nefret uyandrsn, tesadfi ya da srekli dmanmzn ruhunun yaralasn isteriz. Kim bilir ka kiinin yannda, srf "baarlarm" onlara ahlakszlk gibi grnsn, onlar iyice fkelendirsin diye, kendime iftira etmiimdir! Aslnda bu yolun tam tersini izlememiz, iyi duygularmz titizlikle gizleyeceimize, onlar vnmeden gstermemiz gerekirdi. Hayatta hi nefret etmeyip hep sevebilsek, bu ok kolay olurdu. nk o zaman, srf bakalarn mutlu edebilecek, duygulandrabilecek, bizi onlara sevdirebilecek szler sylemek, bize mutluluk verirdi. phesiz Albertine'in karsnda bu kadar sinir bozucu olmaktan tr biraz vicdan azab ekiyor, "Ben onu sevmesem, daha ok minnet duyard bana, nk kt davranmazdm ona; ama te yandan, imdiki kadar iyi de davranmayacama gre, deien bir ey olmazd," diye dnyordum. Kendimi hakl karmak iin, kendisini sevdiimi syleyebilirdim. Ama bu akn itiraf, Albertine iin yeni bir bilgi olmayaca gibi, onu benden, tek bahanesi ak olan hainliimin ve sinsiliimin soutmad kadar soutacakt belki. nsann sevdiine kar hain ve sinsi olmas son derece doaldr. Bakalarna gsterdiimiz ilgi, onlara kar yumuak ve

isteklerine saygl davranmamz engellemiyorsa, bu ilgi sahte bir ilgi demektir. Bakalarna kar ilgisizizdir. lgisizlik de ktlk etme istei uyandrmaz. Gece ilerliyordu; eer baracak, tekrar kucaklaacaksak, Albertine yatncaya kadar kaybedecek zamanmz yoktu. Henz ikimiz de ilk adm atmamtk. Albertine'in naslsa kzgn olduunu hissettiimden, bunu frsat bilip Esther Levy'den sz ettim. "Bloch, kuzini Esther'i yakndan tandnz syledi." (Yalan sylyordum.) "Grsem tanmam/' dedi Albertine, dalgn bir tavrla. "Fotorafn grdm/' diye fkeyle ekledim. Bunu sylerken Albertine'e bakmyordum, dolaysyla yzndeki ifadeyi grmedim; hibir ey de sylemedii iin, szlerime karlk alamam oldum. Byle akamlarda, Albertine'in yannda yaadm duygu Combray'de annemin pcnn verdii huzur deil, aksine, annemin bana g bela bir iyi geceler dedii, hatta, bana kzd ya da evde misafir olduu iin odama bile kmad gecelerin yrek daralmasyd. Bu yrek daralmas, bir sre boyunca akta uzmanlam, tutkular blndnde aka tahsis edilmiti; imdi, bu yrek daralmasnn aka aktarm deil, ta kendisi, tpk ocukluumdaki gibi yine blnmez olmutu ve btn tutkulara uzanyordu; Albertine'i ayn anda hem bir sevgili, hem bir kz karde, hem bir kz evlat, hem de iyi geceler pcne yine ocuka bir ihtiya duymaya baladm bir anne gibi yatamn yannda tutamama korkusu, btn duygularma sinmiti, hayatmn, bir k gn kadar ksa grnen bu za mansz akamnda, yine btn duygularm bir araya toplanmakta, btnlemekteydi sanki. Ama ocukluumdaki yrek daralmasnn aynsn yaamama karlk, bunu bana yaatan insann deimesi, bende uyandrd farkl duygular ve ayrca kiiliimdeki deiim, bu yrek daralmasn yattrmasn, bir zamanlar annemden istediim gibi Albertine'den istememi engelliyordu. Artk ocukluumdaki gibi, "Kederliyim," demeyi bilmiyordum. Baarl

bir sonuca ulama yolunda bana hibir adm attrmayan alakasz eyler hakknda istemeye istemeye konumakla yetiniyordum. Bana ac ektiren sradanlklarn ortasnda, olduum yerde sayyordum. Srf akmzla balantl olduundan tr, nemsiz bir gerei kefeden kiiyi yceltmemize, hatta bize daha sonra gerekleen sradan bir olay haber veren falcnn tesadfi baarsn gklere karmamza sebep olan zihinsel bencillikle, Balbec'te bana, "Bu kz size kederden baka bir ey getirmeyecek," dedii iin, Franoise', neredeyse Bergotte'tan ve Elstir'den stn buluyordum. Her geen dakika beni iyi geceler dileine biraz daha yaklatryordu; nihayet iyi geceler diledi. Ama o geceki pckte Albertine'in kendisi yoktu; benimle buluamayan bu pck, beni yle bir kayg iinde brakmt ki, onun kapya gidiini kalbim arparak izlerken, unlar geiyordu aklmdan: "Onu armak, alkoymak, barmak iin bir bahane bulacaksam acele etmem gerekiyor, birka adm daha att m, odadan km olacak; iki adm kald, bir adm kald, kapnn tokman eviriyor, ayor, ok ge artk, kap arkasndan kapand!" Belki de her eye ramen ok ge deildi. Tpk eskiden Combray'de, annem pcyle beni sakinletirmeden yanmdan ayrld zamanlarda olduu gibi, Albertine'in peinden frlamak istiyor, onu tekrar grmezsem huzura kavuamayacam, bu tekrar grn, daha nce yaanmam, muazzam bir eye dneceini ve bu kederden tek bama kurtulamazsam, Albertine'e gidip dilenmek gibi utan verici bir alkanlk edineceimi hissediyordum; Albertine kendi odasna girdikten sonra yataktan frladm, odasndan kp beni aracan umarak koridorda bir ileri, bir geri yrdm; hafife seslenirse duyamam korkusuyla kapsn nnde hi kprdamadan dikilip durdum; odama dnp, ansma, mendilini, antasn unutmu mu diye baktm, lazm olabileceini dnerek odasna gitmeme bahane olabilecek herhangi bir eya aradm. Hibir ey bulamadm odamda. Tekrar kapsnn nne dikildim. Ama kapnn aralndan szan k kaybolmu, Albertine lambay sndrp yatmt; orada kprdamadan durup bilmem hangi talihin umuduyla, nafile bekledim; ok uzun zaman sonra, souktan

donmu halde odama dnp yorgann altna girdim ve sabaha kadar aladm. Bazen de byle gecelerde, Albertine'den bir pck koparmak iin hileye bavururdum. Albertine'in, yataa uzandnda uykuya ne kadar hzl daldn bildiimden (bunu kendi de bilir, yataa uzand anda, igdyle, ona hediye etmi olduum terliklerle yzn karp tpk kendi odasnda yatmadan nce yapt gibi, yan bana koyard), ne kadar derin uyuduunu ve ne kadar tatl uyandn bildiimden, onu yatama yatrp bir ey alma bahanesiyle odadan kardm. Ben dndmde Albertine uyumu olur, tam cepheden bakldnda dnt teki kadn grrdm karmda. Ama hemen ardndan kiilik deitirirdi, nk ben de yanma uzanr, yine profilden grrdm onu. Elimi eline, omzuna, yanana bastrabilirdim, Albertine uyumaya devam ederdi. Ban ellerimin arasna alp dndrebilir, dudaklarma dedirebilir, kollarn boynuma dolayabilirdim, Albertine hi durmayan bir saat gibi, hangi konumda olursa olsun yaamaya devam eden bir hayvan gibi, nasl bir destek bulursa bulsun, dallar uzamaya devam eden trmanc bir bitki, bir kahkahaiei gibi, uyumaya devam ederdi. Sadece nefesi, benim her dokunuumla deiirdi; benim aldm bir mzik aletiydi sanki, eitli tellerinden farkl notalar kararak modlasyonlar yaptrrdm ona. Kskanlm yatrd, nk Albertine'in sadece nefes alan bir varlk haline geldiini, bundan ibaret olduunu hissederdim, dzenli soluu da bunu kantlard; tamamen akkan, ne szlerin ne de sessizliin kalnlna sahip olan, her trl ktlkten habersiz, bir insandan ok, ii oyulmu bir kamtan kan nefese benzeyen, byle anlarda, Albertine'in hem maddi hem manevi anlamda her eyden kopuk olduunu hissettiimden, benim nazarmda gerekten cennete ait olan bu salt fizyolojik ilev, meleklerin arksyd. Buna ramen, belki de o solukta, hafzayla gelen birok insan isminin gezindiini dnrdm anszn. Bazen bu mzie insan sesi de eklenirdi. Albertine birka kelime sylerdi. Bu kelimelerin anlamn zebilmeyi o kadar

isterdim ki! Daha nce aramzda bahsi gemi olan, benim kskandm birinin ad dklrd bazen dudaklarndan, ama ben bedbaht olmazdm, nk bu ismi ona syleten hatra, bu konuda benimle yapt konumalarn hatrasym gibi grnrd. Ne var ki, bir gece, gzleri hl kapal, uyanmak zereyken, bana hitaben, efkatli bir sesle, "Andre," dedi. Telam belli etmedim. "Rya gryorsun, ben Andre deilim," dedim glerek. O da glmsedi: "Yok canm, leden sonra Andre'yle ne konutunuz diye soracaktm. -Bana sanki onun yannda da byle yatmsn gibi geldi. -Yo, hayr, hibir zaman," dedi Albertine. Yalnz, bu cevab vermeden nce, bir an yzn ellerinin arkasna gizlemiti. Demek ki Albertine'in sessizlikleri birer perdeydi, yzeydeki efkatinin altnda, yreimi paralayacak binbir hatra yatyordu - demek ki hayat, bakalar, alakasz kiiler sz konusu olduunda, gndelik gevezeliklerimizi oluturan, alay ederek, glerek anlattmz, dedikodusunu yaptmz, ama bir insan kalbimizin derinliklerinde kaybolmusa, onun hayatn aydnlatan ok deerli bir bilgi gibi grdmz, o altta yatan lemi tanyabilmek uruna kendi dnyamzdan seve seve vazgeeceimiz olaylarla doluydu. O zaman, Albertine'in uykusu, yarsaydam maddesinin dibinden zaman zaman bir srrn anlalmaz itirafnn ykseldii, olaanst, sihirli bir lemmi gibi gelirdi bana. Ama genellikle, Albertine uyurken masumiyetine kavumu gibi grnrd. Benim yatrdm, ama uykusunda hemen benimsedii konumda, bana gvenirmi gibi grnrd. Her trl kurnazlk ve bayalk ifadesi ehresinden silinir, kolunu bana doru uzatp eliyle bana dokunan Albertine'le benim aramda, sanki mutlak bir teslimiyet, kopmaz bir ba olurdu. Zaten uykusu onu benden ayrmaz, aramzdaki sevgi duygusunu, onun iinde devam ettirirdi; uykusunun, daha ziyade geri kalan eyleri ortadan kaldrmak gibi bir etkisi vard; Albertine'i per, darda biraz yryp geleceimi sylerdim; Albertine gzkapaklarn hafife aralar, akn bir tavrla -gerekten de gecenin ortasnda olurduk- bana "Nereye byle canm?" der, adm da syler ve derhal uykuya dalard. Uykusu, hayatn geri kalannn silinmesi gibi bir eydi, zerinde ara sra bildik sevgi szlerinin uutuu tekdze bir sessizlikti. Bu szleri birbirine yaklatrarak,

saf bir akn katksz konumalarn, gizli yaknln oluturmak mmknd. Bu sakin uyku, tpk ocuunun iyi uyumasna sevinen, deer veren bir anne gibi mutlu ederdi beni. Albertine'in uykusu da gerekten bir ocuun uykusuna benzerdi. Uyan da, yine bir ocuk gibi, daha nerede olduunu bile anlamadan, o kadar doal, o kadar tatl olurdu ki, bazen kendi kendime, acaba benimle yaamaya balamadan nce de yalnz uyumamaya, gzlerini atnda yannda birini bulmaya alk myd diye dnp korkuya kaplrdm. Ama ocuksu sevimlilii ar basard. Yine bir anne gibi, hep byle keyifli uyanmasna aar, hayran olurdum. Birka saniye iinde bilinci yerine gelir, birbiriyle balantsz tatl szler syler, adeta cvldard. Genellikle dikkati ekmeyen, imdi neredeyse ar gzellemi olan ve gzkapaklar dtnden beri temas kuramadm kapal gzlerinin uykuda kaybettii mthi nemi, boynu devralrd. Nasl ki kapal gzler, baklarn fazlasyla ifade ettii her eyi silerek ehreye masum ve ciddi bir gzellik katarsa, Albertine'in uyanrken syledii, anlamsz olmayan, ama sessizliklerle blnen szlerinde de, normal konumalar gibi srekli birtakm szel alkanlklarla, tekrarlarla, hatalarla kirlenmeyen, saf bir gzellik vard. Zaten Albertine'i uyandrmaya karar verirken, korkmama hi gerek yoktu, uyannn, geirdiimiz geceyle katiyen alakal olmayacan, sabahn gecenin iinden domas gibi, uykusunun iinden doacam bilirdim. Glmseyerek gzkapaklarn aralad anda dudaklarn bana doru uzatr, o daha hibir ey sylemeden, ben o dudaklarn, sessiz bir bahenin gne domadan nceki tatl serinlii gibi huzur veren diriliini tadardm. Albertine'in, belki Verdurin'lere gideceini, sonra da gitmeyeceini syledii akamn ertesi gn, sabah erkenden uyandm ve daha yar uykudayken, iimdeki sevinten, k mevsiminin arama skm bir bahar gnnn baladn anladm. Darda, porselen tamircisinin boynuzundan iskemle hasrcsnn borazanna, gneli gnlerde Sicilyal bir oban

andran kei obannn kavalna, eitli enstrmanlar iin ustalkla bestelenmi popler ezgiler, sabah havasn, "Bir bayram gn uvertr" halinde orkestraya uyarlamaktaydlar. Harika bir ey olan iitme duyusu, soka yan bamza getirir, tek tek btn izgilerini, gelip geen btn ekilleri bize izer, renklerini gsterir. Ekmek frnnn ve peynircinin, bir nceki gnn akamnda btn kadn mutluluu imknlarnn zerine kapanan demir kepenkleri, imdi, tpk demir alan ve saydam denizde szlmeye hazrlanan bir geminin hafif makaralar gibi, yukarya doru, gen tezghtar kzlarn hayaline alyordu. Belki bir baka semtte olsam, bu kaldrlan kepenk sesi, yegne mutluluum olurdu. Ama bu semtte beni mutlu eden daha onlarca ses vard ve ge saate kadar uyuyup bunlardan bir tekini bile karmak istemiyordum. Eski aristokrat mahallelerinin bys, ayn zamanda birer halk mahallesi olmalarndan kaynaklanr. Tpk eskiden baz katedrallerin ana kapsnn nndeki satclar gibi, (hatta baz katedral kaplar onlarn ismiyle anlr, rnein Rouen Katedrali'nin kaps, kitaplar mallarn kapya dayayp sergiledii iin, "Kitaplar" kaps diye bilinir), eitli kk esnaf, bu kez seyyar olarak, soylu Guermantes Kona'nn nnden geer ve ara sra, gemiin kiliseye bal Fran sa'sn getirirdi akla. nk birbirine bitiik kk evlere seslenerek yaptklar ar, birka istisna dnda, arkya hi benzemezdi. Boris Godurov'un ve Pelleas'n -fark edilmesi zor baz varyasyonlarla azck renklendirilmi- sylevleri gibi, bu arlarn da ark denecek yan yoktu; te yandan, rahiplerin ayin srasnda okuduklar ilahileri hatrlatrlard; bu sokak sahneleri, ayinin kalender, panayrms, buna ramen yar yarya dinsel karldr. Albertine benimle birlikte yaamadan nce, sokak satclarn dinlemekten hi bu kadar zevk almamtm; bu sesler, sanki neeyle Albertine'in uyann mjdeliyorlard bana; dardaki hayatla ilgilenmeme sebep olduklar iin de, aziz bir varln, gnlmce, srekli mevcudiyetinin ne kadar huzur verici bir nimet olduunu daha ok hissettiriyorlard. Sokakta satlan, ahsen nefret ettiim yiyeceklerden bazlarna Albertine baylrd; o kadar ki, Franoise gen uan gnderip bu yiyeceklerden aldrr, delikanl, halk kalabalna kart iin biraz utanrd belki. Bu sessiz sakin

mahallede, (grltler artk Franoise iin znt kayna olmaktan km, benim iinse, mutluluk kayna haline gelmiti) ak seik duyulan seslerin her biri, kendi farkl perdesinde, tpk Boris'in o halka zg mziinde, mzikten ok bir lisana benzeyen ynlarn mziinde olduu gibi, bir notann bir baka notaya ynelmesiyle balangtaki tonlamas pek deimeyen ve halktan insanlarn seslendirdii resitatifler halinde odama ulard. "Hadii! Deniz salyangozu, on santime deniz salyangozu" haykr duyuldu mu, o korkun deniz kabuklarnn satld klahlara koulurdu; Albertine olmasa, ayn saatlerde satldn duyduum salyangozlar kadar, deniz salyangozlarndan da irenirdim. Salyangoz satcs da yine Mussorgski'nin neredeyse ark denemeyecek sylevlerini hatrlatrd, ama sadece onu hatrlatmazd. nk salyangoz satcs, "Salyangozlar taze, salyangozlar gzel," diye, neredeyse "konutuktan" sonra, adeta Maeterlinck'in, Debussy tarafndan mzie uyarlanan hzn ve mulaklyla, Pelleas'n bestecisini Rameau'ya benzeten ("Malup olacaksam, beni malup eden sen mi olmalydn?") o ackl finalleri hatrlatan, dokunakl bir ezgiyle eklerdi: "Dzinesi otuz santime..." Anlam son derece ak olan bu kelimelerin niin bu kadar uygunsuz ekilde, esrarengiz ve derin bir tonda, i ekerek sylendiini hibir zaman anlayamammdr; sanki Melisande'n mutluluk getiremedii eski sarayda herkesi kedere boan srd syledii veya yaln szlerle bilgelii ve kaderi anlatmaya alan yal Arkel'in derin bir dncesiydi. hatta yal Allemonde kralnn veya Golaud'nun, "Burada neler olduunu bilemeyiz. Tuhaf grnebilir. Belki de her olayn bir anlam vardr," veya, "Korkuya mahal yok... Herkes gibi esrarengiz bir insanckt o da," derken giderek yumuayan sesleri hangi notalarn zerinde ykseliyorsa, salyangoz satcs da ayn notalarla, sonu olmayan bir at gibi, "Dzinesi otuz santime..." diye tekrarlard. Ne var ki, bu metafizik yaknma, sonsuzluun snrnda tkenmeye frsat bulamadan, canl bir borazan sesiyle blnrd. Bu sefer yiyecek satlmyordu, gfte yleydi: "Kpek krkarm, kedi krkarm, kuyruk, kulak keserim."

Elbette her satcnn hayal gc ve zeks, yatamdan dinlediim btn bu ezgilerin szlerine sk sk eitlemeler getirirdi. Bununla birlikte, bir kelimeyi, zellikle iki defa tekrarlandnda, bir sessizlikle ortadan blen trensel bir es, daima eski kiliseleri artrrd. Eskici, bir eein ektii kk arabasy la, elinde bir krba, tek tek her evde durup avluya girer, ilahi okur gibi, "Eskici, eskici geldi eski...ci," diye barrd; eskici kelimesinin son iki hecesi arasnda sanki "Per omtia saecula saeculo...rum" ya da "Recjuiescat in pa...ce" dermi, Gregorius dinsel ezgileri okurmu gibi, es verirdi, oysa muhtemelen eskilerinin lmsz olduuna inanmyor ve onlar, huzur iindeki nihai uykuda giyilmek zere, kefen niyetine satmyordu. Sabahn bu erken saatinde bile ezgiler birbirine karmaya baladndan, manav kadn da ayn ekilde, el arabasn iterek, duasnda Gregorius ezgilerindeki blnten yararlanrd: Krpecik bunlar, yemyeil bunlar Enginarlar taze gzel Enginn-nar Halbuki byk ihtimalle ne antifonlardan haberi vard, ne de drd matematik bilimlerini, de dil bilimlerini simgeleyen yedi perdeden. zerinde nl, banda Bask beresi, elinde deneiyle bir adam, evlerin nnde durur, gneydeki memleketinin gneli gnlere yakan prltl havalarn kavalyla, gaydasyla alard. ki kpei ve nne katt srsyle birlikte geen kei obanyd bu. Uzaktan geldii iin, bizim mahalleden olduka ge bir saatte geerdi; kadnlar, ellerinde birer kseyle, yavrularn glendirecek st almak zere kouurdu. Ama daha salk datan obann Pirene havalar bitmeden, "Baklar, makaslar, usturalar," diye baran bileycinin an karrd araya. Testere bileyicisi onunla rekabet edemezdi, nk herhangi bir enstrman yoktu ve "Bilenecek testereniz var m, bileyici geldi," diye seslenmekle yetinirdi; bu arada kalayc, daha neeli bir sesle, kalaylad her eyi, tencere, kazan diye tek tek saydktan sonra, nakaratna geerdi:

Kal kal Kalayc, Yeri g kalaylarm Yama yaparm Delik tkarm Kal kal kalayc; ufak tefek talyanlar ise, kaynana zrltsyla, ellerinde -kazanan ve kaybeden- numaralarn iaretli olduu, krmzya boyal iri teneke kutularla geer, "Haydi hanmlar, oyuna gelin, e lenceye gelin, " diye haykrrlard. Franoise, bana Le Figaro'yu getirdi. Gnderdiim yaznn hl yaymlanmam olduunu renmem iin gazeteye yle bir gz gezdirmem yeterli oldu. Franoise, Albertine'den haber de getirmiti: Odama gelmek iin izin istiyor, ayrca Verdurin'leri ziyarete gitmekten vazgetiini, Andre'yle birlikte biraz ata bindikten sonra, benim tavsiyeme uyup Trocadro'daki (o kadar atafatl olmamakla birlikte imdiki gala matinelerine benzeyen) "zel" matineye gideceini bildiriyordu. Belki de ahlakszca bir arzu olan Mme Verdurin'i ziyaret etme isteinden vazgetiini rendiimden, glerek, "Gelsin!" dedim ve Albertine'in istedii yere gidebileceini, aldrmayacam dndm. Akamzeri gn batmnda, muhtemelen baka biri, kederli bir adam olacam, Albertine'in att her adma, sabahn bu erken saatinde ve bu gzel havada akla gelmeyen bir nem atfedeceimi biliyordum. Tasaszlmn nedenini aka gryor, fakat yine tasalanmyordum. "Franoise, uyandnz, rahatsz olmayacanz syledi," dedi Albertine ieri girdiinde. Albertine'in en byk iki korkusundan biri pencereyi yanl bir zamanda ap tmeme sebep olmak, dieri de ben uyuklarken odama girmek olduu iin, ekledi: "Umarm hata etmemiimdir. Bana Kim bu pervasz lml eceline susam gelen? dersiniz diye korktum." Sonra beni ok rahatsz eden o kahkahasyla gld. Ben de onun gibi akac bir tavrla cevap ver dim:

ahsnz iin mi konuldu bu kat kural? Kurala aykr davranmasndan korktuum iin de ekledim: "Ama beni uyandrsaydnz,kplere binerdim." "Biliyorum, biliyorum, korkmayn," dedi Albertine. Ben havay yumuatmak iin Ester'i oynamaya devam ederken, sokaktaki barlar da devam ediyor, konumamza karyordu: Yalnz sizde bulurum o incelii O hi bktrmadan byleyen zarafeti (Oysa iimden, "Aksine, bktryor, hem de pek sk bktryor," diye dnyordum.) Albertine'in bana bir gn nce sylediklerini hatrlaynca, Verdurin'lere gitmekten vazgetii iin ona abartl biimde teekkr ettim, ama bir dahaki sefere de, u ve ya bu konuda ayn eklide bana itaat etsin diye, yle dedim: "Albertine, ben sizi sevdiim halde benden korkuyor, sizi sevmeyen insanlara ise gveniyorsunuz." (Sanki sizi seven ve dolaysyla bir eyleri renmek, bir eyleri engellemek amacyla size yalan sylemekten kar salayabilecek yegne insanlar olan kiilerden korkmak doal deildi.) Ardndan da u yalan ekledim: "Ne tuhaf, siz aslnda sizi sevdiime inanmyorsunuz. Doruyu sylemek gerekirse, tapmyorum size." Albertine de yalan syleyerek benden baka kimseye gvenmediini ileri srd ve sonra samimiyetle, kendisini sevdiimi pekl bildiini syledi. Ne var ki bu szleri, benim yalanc olduumu ve onu gzetlediimi dnmedii anlamna gelmiyordu. Ama beni affetmi gibiydi, sanki bu durumu byk bir akn dayanlmaz sonucu gibi gryor veya kendini o kadar iyi bir insan olarak grmyordu. "Albertine'iim, yalvarrm size, ata binerken geen gnk gibi cambazlk yapmayn. Ya banza bir ey gelirse!" Doal olarak, Albertine'in bana kt bir ey gelmesini istemezdim. Ama Albertine parlak bir fikre kaplp atn baka bir yere, houna gidecek bir yere srse, benim evime hi dnmese, ne gzel olurdu! Baka bir yere gidip mutlu bir hayat srmesi her e yi ne kadar kolaylatrrd, nerede yaadn bilmeme bile gerek yoktu!

"Eminim ben lsem, iki gn bile dayanamaz, ldrrdnz kendinizi." Byle karlkl yalan sylyorduk. Ama bazen, sami miyetin syletecei dorulardan daha derin bir gerek, samimiyetin sesinden baka bir ses tarafndan ifade edilebilir, ngrlebilir. "Dardan gelen btn bu sesler sizi rahatsz etmiyor mu? Ben baylyorum bu seslere. Ama sizin uykunuz zaten hafif..." dedi Albertine. Aksine, uykum bazen ok derin olurdu (daha nce de belirtmitim, ama anlatacam olay yznden mecburen tekrarlyorum); zellikle ancak sabaha kar uykuya dalmsam, ok derin uyurdum. Byle bir uyku, -ortalama- drt misli dinlendirici olduundan, uyanan kiiye, aslnda drtte biri uzunluunda olduu halde, drt kat uzunluundaym gibi gelir. Bu harikulade on altyla arpm hatas, uyana mthi bir gzellik katar ve hayata, tpk mzikte, andante alman sekizlik bir notay prestissimo alman ikilik bir notay edeer klan byk ritm deiiklikleri gibi gerek, uyankken yaanamayan bir yenilik getirir. Uyankken hayat hemen her zaman ayndr, bu yzden de seyahatler hayal krkl yaatr. Oysa ryalar, bazen hayatn en kaba malzemesinden bile olusalar, bu malzeme ryada zel bir biimde ilenip yorulduundan, uyanklk halinin zaman snrlaryla engellenmeden alabildiine ekilip uzatlabildiinden, ayn malzeme ryada tannmaz hale gelir. Byle talihli sabahlarda, yani uykunun sngeri, zihnimin karatahtasndan gndelik meguliyetlerin iaretlerini silmise, hafzam diriltmem gerekirdi; uykunun veya bir nbetin sonucundaki hafza kaybnn unutturduklar, irade gc sayesinde, yava yava, gzler aldka veya fel kalktka yeni batan renilebilir. Birka dakikann iine o kadar ok saati sdrm olurdum ki, zili alp ardm Franoise'la geree uygun, saate gre ayarlanm bir konuma yapabilmek iin, btn gcm kullanp kendimi tutar, "Evet Franoise, saat akamn bei oldu, sizi en son dn leden sonra grmtm," demez, ryalarm bastrrdm. Ryalarma aykr ekilde, kendi kendime yalan syleyerek, btn gcmle kendimi

susturmaya alarak, byk bir kstahlkla, tam tersine szler sarfederdim: "Franoise, saat on olmutur!" Sabahn onu bile demez, bu inanlmas g saat daha doal bir tonda sylenmi izlenimi uyandrsn diye, sadece on derdim. Oysa hl yar uykudaki biri olarak dndklerim yerine bu szleri sylemek, hareket halindeki bir trenden atlayp, dmemek iin yol boyunca biraz komaya benzer bir dengeleme gayreti gerektirirdi. Trenden atladmzda koarz, nk arkamzda braktmz zemin, kprtsz topraktan ok farkl, byk bir hzla hareket eden bir zemindir ve ayaklarmz topraa almakta zorluk eker. Rya leminin uyanklk leminden farkl olmas, daha gerek olduu anlamna gelmez katiyen. Uyku leminde alglarmzda yle bir ar yklenme olur, st ste binen alglar o kadar kalnlar, gereksiz yere krelir ki, uyann sersemlii iinde olup bitenleri ayrt etmeyi bile beceremeyiz; Franoise m gelmiti, yoksa ben mi armaktan bkp onun yanma gitmekteydim? Tpk bize ilikin, ama bizim haberdar edilmediimiz ayrntlar konusunda bilgisi olan bir yarg tarafndan tutuklandmzda olduu gibi, o uyan nnda da hibir eyi ifa etmemenin tek yolu susmakt. Franoise m gelmiti, ben mi armtm onu? hatta uyuyan Franoise deil miydi; az nce onu uyandran da ben deil miydim? hatta ve hatta, Franoise benim iime hapsolmu deil miydi? Gerekliin bir kirpinin bedenindeki kadar bulank, alglarnsa sfra yakn ve kimi hayvanlarn alglar hakknda belki bir fikir verebilecek nitelikte olduu bu koyu karanlkta, insanlar ve etkileimleri pek ayrt edilmez. Ayrca, bu ar uykularn ncesindeki berrak bilinsizlik hali iinde aydnlk uur paralar dolasa da, Taine ve George Eliot gibi isimler bilinse de, uyanklk lemi her sabah devam edebildii iin, her gece devam etmesi mmkn olmayan ryadan stndr yine de. Fakat belki de, uyanklk leminden daha gerek baka lemler vardr. hatta uyanklk leminin bile sanattaki her devrimle dntn ve ayrca, ayn zaman diliminde, bir sanaty aptal bir cahilden ayran yetenek veya kltr dzeyinin de uyanklk lemini dntrdn biliyoruz.

ounlukla, fazladan uyunan bir saatlik uyku fel gibi dir; uzuvlarmz kullanmay, konumay yeni batan renmemiz gerekir. rade baaramaz bunu. Fazla uyumu, yok olmuuzdur. Uyan, bir boru iindeki musluk kapatlmas nasl hissedilebilirse, bilinsizce, mekanik olarak hissedilir ancak. Ardndan, denizanasnn yaayndan daha durgun bir hayat balar; herhangi bir ey dnmemiz mmkn olsa, denizin dibinden yukar ekildiimizi de zannedebiliriz, zindandan ktmz da. Ama o srada, tanra Mnemoteknik, gkyznden eilir ve "stl kahve isteme alkanl" klnda, dirilme umudunu bize uzatr. Yine de, hafzann bir anda balanmas, her zaman o kadar basit deildir. ounlukla, uyana doru kaydmz bu ilk dakikalarda, yan bamzda, iskambil kd seer gibi seebileceimizi zannettiimiz farkl gerekliklerden oluan bir yelpaze bulunur. Gnlerden cuma dr, sabah gezintisinden dnmzdr veya deniz kysnda ay saatindeyizdir. Uyku ihtimali, stmzde gecelikle yatmakta olduumuz ihtimali, genellikle en son aklmza gelen seenektir. Dirili hemen gereklemez; zili aldmz zannederiz, oysa almamzdr, karmakark, anlamsz szler syleriz. Sadece hareket, dnceyi geri verebilir bize; elektrik dmesine fiilen bastmz zaman, ar ar da olsa, ak seik bir biimde, "Saat on olmutur. Franoise, bana stl kahvemi verin," diyebiliriz. Ne mucize! Franoise hl iine gml olduum gerekd lemi ve garip sorumu o lemin tesinden duyurmak iin btn gcm toplamak zorunda kaldm fark etmezdi. Franoise, "Onu on geiyor," diye cevap verir, bu da bana mantkl bir insan grnm kazandrr, (da gibi bir hiliin hayatma son vermedii gnlerde) kaplp gittiim tuhaf konumalar gizleme imkn salard. rade gc sayesinde, gereklikle tekrar btnleirdim. Uykunun kalntlarnn tadn karmaya devam ederdim; anlatm biiminde yaplabilecek yegne icat, yegne yenilik budur, uyanklk halindeki anlatmlarn hibiri, edebiyatla sslenmi de olsa, gzelliin tredii bu esrarengiz farkllklar iermez. Afyonun yaratt gzellikten bahsetmek kolaydr. Ama hep ilala uyumaya alm bir insan iin, bir saatlik, beklenmedik, doal bir uyku,

afyon kadar esrarengiz, ama ondan daha diri bir sabah manzarasnn ihtiamn kefetmektir. Uykuya yattmz saati, yeri deitirmek, uykuya istisnai olarak yapay bir yolla dalmak ya da aksine, uyku ilalaryla uyumaya alkn kii iin en tuhaf uyku olan doal uykuya dnmek suretiyle elde edeceimiz uyku trlerinin says, bir bahvann elde edebilecei karanfil veya gl trnden bin kat fazladr. Bahvanlarn rettii ieklerden bazlar ok gzel bir ryaya benzer, bazlar da kbus gibidir. Belirli bir konumda uyuduumda, tir tir titreyerek uyanr, kzamk olduumu, hatta daha beteri, (artk hi dnmediim) bykannemin, o gn Balbec'te leceini sanp bana bir fotorafn brakmak istediinde onunla alay ettim diye ac ekmekte olduunu zannederdim. Uyanm olduum halde, hemen gidip bykanneme beni yanl anladn aklamak isterdim. Ama bu arada snmaya balardm. Kzamk tehisi bir yana braklr, bykannem de benden o kadar uzaklard ki, kalbimi paralamazd artk. Bazen, bu farkl uykularn zerine ani bir karanlk kerdi. Ara sra aylak ayak sesleri iittiim bu zifir karanlk caddede gezintimi uzatmaya korkardm. Uzaktan baknca delikanl bir arabac zannedilen, srcl alkanlk edinmi kadnlardan biriyle bir polis memuru arasnda tartma kard anszn. Karanla gml arabac koltuunda oturan kadn gremez, ama konumasn duyardm; sesinde ehresinin kusursuzluu ve vcudunun krpelii okunurdu. Karanlkta ona doru ilerler, harekete gemeden nce kupa arabasna binmek isterdim. Arada epey mesafe olurdu. Neyse ki polisle tartmas uzard. Hl durmakta olan arabaya yetiirdim. Caddenin bu blmn sokak lambalar aydnlatrd. Arabay sren kadn grrdm. Gerekten bir kadn grrdm karmda, ama yal, iriyar, iman, kasketinin altndan beyaz sa tutamlar frlayan, yznde krmz bir czam yaras olan bir kadn. Bir yandan oradan uzaklarken, bir yandan da dnrdm: "Kadnlarn genlii byle mi biter? Daha nce karlatmz bir kadn aniden grmek istesek, bu arada yalanm m olur? Arzuladmz gen kadn, oyuncularn gten

dmesiyle mecburen yeni yldzlara devredilen bir role mi benzer? yleyse, ayn kadn deildir." Ardndan, btn benliimi bir hzn kaplard. Uykumuzda byle birok Merhamet vardr. Rnesans "Piet"larna benzerler, ama onlar gibi mermere ilenmemilerdir, tam tersine, dayankszdrlar. Bununla birlikte bir fayda salarlar; uyanklk halinin duygusuz, bazen dmanca saduyusu iindeyken unutma eilimde olduumuz, olaylara daha sevecen, daha insan bir bak hatrlatrlar bize. Franoise'a kar daima merhametli olacama dair Balbec'te kendi kendime verdiim sz de bu ekilde hatrlamtm. Hi deilse bu sabah boyunca, Franoise'la uan kavgalarna sinirlenmemeye, dier insanlardan pek iyilik grmeyen Franoise'a tatllkla davranmaya alacaktm. Sadece bu sabah; ayrca kendime daha istikrarl bir kural koymam da gerekecekti, nk tpk halklarn, uzun zaman boyunca, salt duyguyla ynetilemeyecei gibi, insanlar da ryalarnn hatras ynetmez. Bu ryamn hatras uup gidiyordu, havalanmt bile. Ben onu resmetmek zere yakalamaya kalktka, o daha hzl kayordu. Gzkapaklarm artk gzlerimin zerine smsk mhrlenmi deildi. Ryam yeniden kurmaya alrsam, iyice alacaklard. Bir taraftaki salk ve saduyu ile br taraftaki manevi hazlar arasnda srekli bir seim yapmamz gerekir. Ben daima korkaklk edip ilk taraf semiimdir. Aslnda vazgetiim tehlikeli g, zannedildiinden de tehlikeliydi. Merhamet ve ryalar tek balarna uup gitmezler. Uykuya daldmz koullar bu ekilde deitirdike yalnz ryalar deil, gnler, bazen yllar boyunca, rya grme melekesi, hatta uyuma melekesi de kaybolur gider. Uyku ilahidir, ama dayankszdr, en hafif darbeyle bile buharlaabilir. Dost olduu alkanlklar, ondan daha sabittir ve her gece onu yerinde tutar, darbelerden korurlar. Ama alkanlklar deitirip uykuyu serbest brakrsak, buharlar gider. Genlie ve aklara benzer uyku, gitti mi bir daha bulamayz onu. Bu farkl uykularda, yine mzikteki gibi, gzellii yaratan ey, araln artrlmas ya da azaltlmasyd. Bu gzelliin tadna

varrdm, ama buna karlk, ksa olmakla birlikte, bu uyku sresince, Paris mesleklerinin, yiyeceklerinin seyyar hayatn bize hissettiren barlarn byk bir blmn karm olurdum. Dolaysyla, genellikle bu barlarn hibirini karmamak iin, (bu ge uyanmalarn, Drakon Yasalarn, Racinevari bir Assuerus'un yasalarn andran kurallarmn, yaknda bama aaca felaketi maalesef ngremeden) erken uyanmaya gayret ediyordum. Bu barlar, Albertine'in de onlardan ne kadar holandn bilmenin ve yatamda yattm halde sokaa km gibi olmann hazz dnda, adeta dardaki havay simgeliyor, uyguladm hapsin dardaki bir uzants halinde, Albertine'in ancak benim denetimim altnda girip kmasna izin verdiim ve istediim saatte, benim yanma dnmek zere kopardm o kpr kpr, tehlikeli hayat temsil ediyordu. Bu yzden de, Albertine'e btn samimiyetimle, "Aksine, sizin sevdiinizi bildiim iin holanyorum bu seslerden. 'Kayktan yeni kt, istiridye, kayktan bunlar,'" dedim. "Aa! stiridye, canm ok ekti!" Neyse ki Albertine, biraz kararszlktan, biraz da uysallktan, arzulad eyi abucak unuturdu; henz ben Prunier'den daha gzel istiridyeler alabileceini sylemeye frsat bulamadan, balk kadn ne satyorsa, hepsini srayla istedi. "Haydi karides, iyi karides, vatozlarm canl, canl canl vatoz. -Kzartmalk mezgit, kzartmalk. -Uskumru geldi, taze uskumru, yeni kt uskumru. Hadi hanm, uskumru, uskumrular gzel. -Taze midye isteyen, midye!" "Uskumru4 geldi" lafn duyunca, elimde olmadan rperdim. Ama bu tabirin ofrm iin kullanlamayaca kansnda olduumdan, sadece nefret ettiim bal dndm, endiem uzun srmedi. "Ah! Midye," dedi Albertine. "Canm midye yemek istiyor." "Sevgilim, Balbec midyesi gzeldi, buradakiler yaramaz; ayrca Cottard'n midye konusunda sylediklerini de unutmayn ne olur." Aksi gibi, benim bu uyarmn arkasndan,

4 Franszca maquereau, hem uskumru, hem de muhabbet tellal anlamna gelir.

manav kadn Cottard'n daha da iddetle yasaklad bir eyi methetmeye balad: Marul, gbekli marul! Yeme de yannda yat. Bununla birlikte, Albertine, nmzdeki gnlerde, "Gzel Argenteuil kukonmazlarm var, gzel kukonmazlarm var," diye baran kadndan kukonmaz, aldrmaya sz vermem artyla, maruldan feragat etti. Daha garip tekliflerde bulunmas beklenen, esrarengiz bir ses, "Fc, fc!" diyordu, bir ey ima edercesine/Teklifin fdan ibaret olmasnn hayal krkln kabullenmek gerekiyordu, nk bir baka ses, onu bastrmaktayd: "Camc geldi cam-c, krk pencerelere camc, cam-c." Gregorius ezgilerine zg bu bln, yine de kilise ayinini hurdacnnki kadar hatrlatmyordu; hurdac, farknda olmadan, ayinlerde sk sk iittiimiz, dua ortasndaki ani kesintiyi aynen taklit ediyordu; rahip, "Praeceptis salutaribus moniti et divina institutione formati audemus dicere,"5 derken, "dicere"ye, sert bir tonda noktay koyar. Tpk dindar ortaa halknn, kilisenin hemen nnde farslar, yergiler sahnelemesi gibi, hurdac da, saygszlk etmeyi aklndan bile geirmedii halde, tam bu "dicere" yi hatrlatacak ekilde, btn kelimeleri uzatp son heceyi, byk papann VII. yzylda belirledii vurgulamaya yarar bir sertlikle telaffuz ediyordu: "Eskiler, hurdalar satarm, tavan krk." (Son heceye kadar olan ksm ilahi okur gibi uzatyor, son hece ise, "dicere"den daha sert bitiyordu.) "Valence portakal, taze portakal, Valence," mtevaz prasalar: "yi prasa var" ve soanlar: "Soanlarm krk santime", benim kulama birbirini izleyen dalgalarn yanks gibi geliyordu;

"Onun kurtarc ilkeleriyle eitilmi, ilahi retisiyle ynlendirilmi olduumuzdan, deriz ki.."

serbest olsa Albertine'i yutabilecek olan bu dalgalar, bu halleriyle bir Suave mari mango6 yumuaklna brnyordu. Havuca bak, havu seyret, On santime bir demet. "Aa!" diye haykrd Albertine. "Lahana, havu, portakal. Hepsi de benim yemek istediim eyler. Franoise'a aldrsanza. Kremal havu yapsn bize. Hem hepsini bir arada yeriz, ne gzel olur. Btn bu duyduumuz sesler gzel bir yemee dnsn. Aa! Ne olur, Franoise'dan rica etseniz de onun yerine tereyal vatoz yapsa. ok lezzetli olur. -Anlatk yavrucuum. Hadi artk gidin, yoksa manavlarn satt her eyi isteyeceksiniz. -Tamam, gidiyorum, ama bundan byle akam yemeklerinde, sokaktan geerken iittiimiz eyler olsun sadece. ok elenceli. Dnsenize, 'Taze fasulye, krpe fasulye, hadi taze fasulye'yi duymamza daha iki ay var. Krpe fasulye ne kadar gzel bir laf! Biliyorsunuz ben incecik severim fasulyeyi, bol sirkeli, insann aznda eriyiverir, iy damlas gibi. Ne yazk ki daha ok bekleyeceiz, krem peynir iin de yle. 'Gzel krem peynirim var, krem peynir, taze peynir!' Sonra Fontainebleau zm: 'Gzel Chasselas zmm var.'" Bense, ta zm mevsimine kadar onca zaman Albertine'le geirmek zorunda kalacam dnp korkuya kaplyordum. "Bakn, sadece sokaktan geerken duyduumuz eyleri yiyelim dedim ama istisnalar olacak elbette. Dolaysyla, Rebattet'ye urayp ikimiz iin dondurma smarlamam pekl mmkn olabilir. Daha mevsimi deil diyeceksiniz ama canm o kadar ekti ki!" "Pekl mmkn olabilir/' ifadesiyle kesinlik kazanan ve daha fazla phe uyandran Rebattet projesi beni telaa drd. O gn Verdurin'lerin kabul gnyd ve Swann kendilerine en iyi pastanenin Rebattet olduunu sylediinden beri, dondurma ve ptifurlar oradan alyorlard.
6

"Tatldr, engin denizin stnde..." Lucretius'un Evrenin Yaps adl eserinde, byk bir tehlikeyle kar karya olan kiilerle birlikte bulunmamann mutluluunu anlatan blmn ilk kelimeleri.

"Albertine'iim, dondurmaya hibir itirazm yok, ama smarlamay bana brakn, nereye smarlayacam ben de bilemiyorum, PoirBlanche olabilir, Rebattet olabilir, Ritz olabilir, bakarm. -Demek kacaksnz," dedi Albertine kukulu bir tavrla. Benim sokaa daha fazla kmamn onu ok mutlu edeceini ileri srerdi daima, ama evde kalmayacam dndrebilecek en ufak bir szm zerine yle bir endieye kaplrd ki, srekli sokaa kmamdan duyaca mutluluun, belki de pek samimi olmad izlenimini uyandrrd. "Belki karm, belki de kmam, biliyorsunuz nceden plan yapmak detim deildir. Hem dondurma, sokakta barlarak satlan, gezdirilen bir ey deil ki, niye dondurma istediniz?" Bunun zerine Albertine, zeksnn ve gizli kalm zevkinin Balbec'ten bu yana ne kadar hzl gelitiini gsteren kelimelerle cevap verdi bana; kendisi bu tr szleri tamamen benim etkime, benimle srekli birlikte yaamasna atfediyordu, oysa ben, sanki konumada edeb kalplar kullanmam, mehul biri tarafndan yasaklanm gibi, asla byle szler sylemezdim. Belki de Albertine'le beni ayn gelecek beklemiyordu. Onun, konuurken bu kadar kitabi, bana henz bilmediim, daha kutsal bir kullanma saklanmas gerekirmi gibi gelen imgeler kullanmaya bu kadar hevesli olduunu grnce, gelecekle ilgili byle bir nseziye kapldm neredeyse. (Yine de ok duygulandm, nk yle dndm: "Evet, ben asla onun gibi konumazdm, ama te yandan, ben olmasam o da byle konumazd; derin bir etkim var onun zerinde, dolaysyla beni sevmemesi mmkn deil, o benim eserim.") Albertine'in dedii uydu: "Bararak satlan yiyecekleri sevmemin nedeni, tpk bir rapsodi gibi kulaa hitap eden bir eyin, sofrada nitelik deitirip damama hitap etmesidir. Dondurmaya gelince, (umarm siz de benim iin o akla gelebilecek her mimari biimde yaplan demode kalplardaki dondurmalardan sipari edersiniz), o tapmak, kilise, dikilita, kayalk biimindeki dondurmalar, her defasnda nce zgn bir corafya gibi seyreder, sonra da o ahududu veya vanilya antn boazmda bir serinlie dntrrm." Szlerini biraz fazla edeb bulmutum, ama Albertine bunu hissetti ve bu baarl benzetmenin ardndan bir an durup ehvetiyle bana azap ektiren o gzel kahkahasn patlattktan sonra devam etti: "Aman Tanrm,

korkarm Ritz'de ikolatal veya ahududulu dondurmadan yaplm Vendme stunlarndan baka ey bulamayacaksnz; o zaman da, aal bir yolda, Serinlik'e dikilmi antstunlar ve antkuleler gibi grnmesi iin, ok sayda stun olmas gerekir. Bir de ahudududan dikilitalar yapyorlar; o dikilitalar susuzluumun kzgn lnde yer yer ykselecek, sonra, boazmda o pembe graniti erittiimde, iimi bir vahaya dntrecekler." (Bu nok tada Albertine, belki bu kadar gzel konumu olmann tatminiyle, belki bylesine tutarl imgelerle konutuu iin kendi kendisiyle alay ederek, belki de heyhat, iinde byle gzel, serin bir eyler hissetmenin adeta hazza zde tenselliiyle, tok bir kahkaha patlatt.) "Ritz'in da biimindeki dondurmalar, bazen Rosa Da'n andrr; hatta dondurma limonluysa, ant eklinde olmamasna zlmem, Elstir'in dalar gibi arpk, sarp yamal olmas houma gider. Ama o zaman bembeyaz deil, sarmtrak olmas gerekir, Elstir'in dalarndaki kirli, donuk karlar gibi. Dondurma byk olmasa da, yarm bile olsa, o limonlu dondurmalar yine de kltlm birer dadr; minicik bir lekte olmalarna ramen, hayalgc doru oranty kurar; ayn ekilde, o cce Japon aalarnn da, birer sedir, mee, mancinella aac olduklarn pekl anlarz; onlardan birkan ufak bir fidelie dikip odama yerletirsem, iinde kk ocuklarn kaybolaca, nehre doru eimli dev bir ormanm olurdu. te ben, sarmtrak limonlu yarm dondurmann eteklerinde de, posta arabalar, srcler, yolcular gryorum; dilim onlarn zerine dondurucu lar yuvarlamaya, hepsini yutuvermeye hazrlanyor," deyiindeki zalim ehvet, kskanlm kamlad; "ayn ekilde," diye devam etti, "dudaklarm da, ilek-somakiden yaplma o Venedik kiliselerinin tek tek btn stunlarn devirmeye ve geri kalann da mritlerin zerine ykmaya hazrlanyor. Evet, btn bu antlar, ta meydanlardan benim iime geecekler; iimde o eriyen serinliin kprtsn imdiden hissediyorum. Ama biliyor musunuz, dondurma olmasa da, madensuyu kaynaklarnn ilanlar insan mthi susatyor, heyecanlandryor. Montjouvain'de, Mile Vinteuil'n evinin yaknnda iyi bir dondurmac yoktu, biz yine de her gn bir baka madensuyu ierek, kendi bahemizde Fransa'y

bir batan bir baa dolardk; mesela Vichy suyunu dktnz anda, bardan dibinden beyaz bir bulut ykselir ve hemen imezseniz, dalp yok olur." Fakat Montjouvain'den sz edilmesi, benim iimi paralyordu. Albertine'in szn kestim. "Hayatm, cannz sktm sizin, hoa kaln," dedi Albertine. Balbec'ten bu yana ne mthi bir deiim geirmiti; Albertine'de bu iir hazinesinin varln, o sralar Elstir'in bile tahmin edememi olduuna bahse girebilirdim. Onun iirsellii, rnein Cleste Albaret'ninki kadar tuhaf ve kiisel deildi; Cleste daha bir gn nce ziyaretime gelmi ve beni yatakta bulunca yle demiti: "Bir yatan zerine kondurulmu gkyz hkmdar! -Gkyz nereden kt Cleste? -Ah! nk siz kimselere benzemiyorsunuz, bu aalk dnyada dolaan insanlarla en ufak bir ilginiz var sanyorsanz, ok yanlyorsunuz. -Peki ama, niye 'kondurulmu' diyorsunuz? -nk sizin yatan bir adamla alakanz yok, yatan iinde deilsiniz, kprdamyorsunuz, sanki melekler getirip buraya kondurmu sizi." Albertine bunu asla bulamazd, ama ak, bitmek zereymi gibi grnd zaman bile taraf tutar. Ben meyveli dondurmalarn "zgn corafyas"n tercih ediyordum; bu ifadenin ucuz denebilecek zarafeti, hem Albertine'i sevmem iin bir sebep, hem de onun zerindeki nfuzumun ve Albertine'in beni sev diinin kantyd benim nazarmda. Albertine dar ktnda, bu doymak bilmeyen hareket ve canlln, bu srekli varln benim iin ne kadar yorucu olduunu hissettim; hareketleriyle uykumu blyor, kaplar ak brakarak devaml tmeme sebep oluyor -hem fazla hasta grnmeyip, hem de ona elik etmeyiime mazeretler, yannda birini gnderebilmek iin bahaneler bulacam diye-, her gn ehrazad'dan daha fazla yaratclk sergilemeye mecbur edi yordu beni. Ne yazk ki ranl masalcnn, ayn yaratcl kullanarak lmn geciktirmesine karlk, ben kendi lmm hzlandrmaktaydm. Hayatta buna benzer baz durumlar vardr ki, hepsi bu rnekteki gibi ak kskanlndan, hareketli ve gen bir insann hayatn paylamaya izin vermeyen salksz bir bnyeden kaynaklanmad halde, hepsinde, ortak hayata devam etmek veya

eskisi gibi ayr hayatlara dnmek meselesi, neredeyse tbbi bir biimde kar ortaya: ki tr rahatlktan hangisine adamalyz kendimizi: kafa rahatlna m, gnl rahatlna m (her gn ayn srmenaja devam m etmeliyiz, ayrln yrek daralmalarna geri mi dnmeliyiz)? Ne olursa olsun, Andre'nin de Albertine'le birlikte Trocadro'ya gideceine ok memnundum, nk ofrmn drstlne eskisi kadar gvenmekle birlikte, yakn zamandaki birtakm kck olaylar yznden, ofrn gzetimi, en azndan gzetimde gsterdii basiret, eskisi gibi yeterli gelmiyordu bana. rnein birka gn nce, Albertine'i ofrle tek bana Versailles'a gndermitim; Albertine, le yemeini Rservoirs'da yediini sylemiti bana. Oysa ayn gn, ofr bana Vatel restoranndan sz etmiti; Albertine giyinirken, bu elikiyi zmek zere ofrle (hep ayn, Balbec'teki ofr) konumak iin bir mazeret uydurup aa indim. "Vatel'de yemek yediinizi sylemitiniz bana, Mile Albertine ise Rservoirs diyor. Ne demek oluyor bu?" ofr yle cevap verdi: "Ama ben kendi hesabna Vatel'de yediimi sylemitim, hanmefendinin nerede yediini bilemem. Versaillles'a vardmzda benden ayrld, faytona bindi, uzun yol yapmayacaksa hep faytona binmeyi tercih eder." Albertine'in tek bana olduunu dnp fkelenmeye balamtm bile, neyse ki sadece yemek sresince yalnz kalmt. "Yine de," dedim, yumuak bir tonda (nk Albertine'i aka gzetim altnda tutuyormu izlenimini uyandrmak istemiyordum; bu benim amdan aalayc olurdu, stelik Albertine'in yaptklarn benden gizledii anlamna gelecei iin, daha da utan verici olurdu), "onunla birlikte demiyorum, ama ayn restoranda yemek yiyebilirdiniz. Ama Armes Meydan'na akam saat altda gelmemi sylemiti. le yemeinin knda almayacaktm onu. -Ya!" dedim, yediim darbenin sarsntsn belli etmemeye alarak. Sonra yukar ktm tekrar. Demek ki Albertine yedi saat boyunca yalnz, kendi bana buyruk kalmt. Evet, faytonun, sadece ofrn gzetiminden kurtulmak iin bir are olmadn biliyordum. Albertine ehir iinde faytonla gezinmeyi tercih ederdi, etraf daha iyi

seyredebildiim, faytonda havann daha gzel olduunu sylerdi. Buna ramen, hakknda asla bir ey renemeyeceim bir yedi saat geirmiti. Bu saatleri nasl geirdiini dnmeye bile cesaret edemiyordum. ofrn ok beceriksizce davrandna hkmettim, ama ona olan gvenim iyice pekiti. nk Albertine'le en ufak bir su ortakl yapm olsa, onu sabahn on birinden akamn altsna kadar yalnz braktn asla itiraf etmezdi. ofrn bu itirafnn bir tek aklamas daha olabilirdi, o da samayd. kisinin arasnda bir anlamazlk km, ofr de, bana kk bir ifaatta bulunarak, kz arkadama, isterse konuabileceini ve eer bu ilk zararsz uyardan sonra, Albertine onun istedii ekilde yola gelmezse, blbl gibi teceini gstermek istemiti. Ama bu aklama glnt; her eyden nce ofrle Albertine arasnda, olmayan bir anlamazln bulunduunu varsaymak, sonra da, her zaman kibar ve iyi huylu olan bu yakkl ofr, bir antajc mizacyla donatmak gerekiyordu. Zaten iki gn sonra, Albertine zerinde, benim o phe lgnl iinde hi hayalimden gememi olan, ll ve basiretli bir gzetim uyguladn da grdm. Kendisini bir kenara ekip Versailles'la ilgili szleri hakknda konutuum srada, dosta ve rahat bir tavrla yle dedim: "nceki gn szn ettiiniz Versailles'daki gezintiyle ilgili olarak, her zamanki gibi iinizi kusursuz biimde yapmsnz. Ama pek de nemli olmayan kk bir ricada bulunmak istiyorum; Mme Bontemps yeenini bana emanet ettiinden beri byk bir sorumluluk altndaym, kazalar beni ok korkutuyor, kendisine elik edemediim iin vicdan azab ekiyorum, bu yzden de Mile Albertine'i her yere siz gtrrseniz daha memnun olurum, siz o kadar gvenilir ve olaanst beceriklisiniz ki, sizin banza asla bir kaza gelmez. Bylece hibir eyden korkmama gerek kalmaz." Elini kutsal ha biimindeki direksiyonunun zerine koymu olan sevimli havari-ofr, incelikle glmsedi. Sonra da, (kalbimden kayglar kovup yerine derhal mutluluu koyarak,) bende boynuna sarlma istei uyandran u szleri syledi: "Hi korkmayn," dedi. "Bana hibir ey gelemez, nk onu direksiyonumun gezdirmedii zamanlarda, gzlerim her admn takip ediyor. Versailles'da hi belli etmeden adeta kenti onunla birlikte gezdim. Reservoirs'dan kp Saray'a, Saray'dan

kp Trianon atolar'na gitti, ben hi onu grmyormu gibi, hep peindeydim; en gzeli de, beni hi grmedi. Grseydi de pek mhim olmazd zaten. nmde koca bir bo gn varken, benim de Saray' gezmem ok doald. Ayrca, kk hanmn da mutlaka fark etmi olaca gibi, benim de biraz okumuluum vardr, eski eserlerle ok ilgilenirim." (Dedii doruydu, hatta Morel'in arkada olduunu bilsem aardm, nk incelik ve zevk bakmndan, kemancdan kat kat stnd.) "Neyse, kk hanm beni gr medi sonu olarak. -Zaten kz arkadalaryla karlam olmal, Versailles'da ok arkada var. -Hayr, hep tek banayd. -Gelip geenler bakyordur yleyse, byle alml bir gen kz tek bana olunca! -Bakyorlar tabii, ama o farkna bile varmyor, gz daima ya klavuz kitabnda, ya da resimlerde oluyor." Albertine, Versailles'a gittii gn, bana birinde Saray'n, tekinde de Trianon atolar'nn resmi olan iki kart gndermi olduundan, ofrn anlattklar iyice makul gelmiti bana. Kibar ofrn dikkatle, adm adm Albertine'i izlemi olmas beni ok duygulandrd. Buz dzeltmenin -iki gn nce sylediklerine yaplan bu uzun eklemenin-, aradan geen iki gn iinde, ofr benimle konutuu iin, panie kaplan Albertine'in boyun eip ofrle barm olmasndan kaynaklandn nasl tahmin edebilirdim? Kafamda byle bir phe dahi uyanmad. Kesinlikle diyebilirim ki, ofrn anlattklar, Albertine'in beni aldatm olabilecei konusundaki korkularm kknden silip doal bir ekilde kz arkadamdan souttu ve Versailles'da geirdii gn, gzmdeki ilginliini kaybetti. Bununla birlikte, sanyorum ofrn, Albertine'i aklayan ve dolaysyla benim gzmde daha da skc hale getiren aklamalar, aslnda beni bu kadar hzla yattrmaya yetmeyebilirdi. Albertine'in alnnda birka gn boy gsteren iki kk sivilce, kalbimdeki duygularn deimesinde belki daha etkili olmutu. Son olarak da, Gilberte'in tesadfen karlatm oda hizmetisinin artc ifaat, duygularm baka tarafa ynlendirdi, o kadar ki, Albertine'in varln, bir tek kendisini grdmde hatrlyordum.

Meer ben her gn Gilberte'in evine gittiim sralarda, Gilberte benden ok daha fazla grt bir delikanly seviyormu. O dnemde byle bir eyden bir ara phelenmi, hatta ayn oda hizmetisini sorguya ekmitim. Ama o benim Gilberte'e k olduumu bildii iin, Mile Swannn sz konusu delikanly bir kez olsun grmediine yemin etmiti. Ama imdi, akmn oktan bitmi olduunu, yllardr Gilberte'in btn mektuplarn cevapsz braktm bildiinden -belki ayrca Gilberte'in hizmetinden de ayrlm olduundan- benim bilmediim ak macerasn batan sona, kendiliinden anlatyordu. Bu ona ok doal geliyordu. O gnlerde ettii yeminleri hatrlayp, belki o sralar onun da olaydan habersiz olduunu dndm. Tam tersine, sevdiim kz yalnz kald anda, Mme Swannn talimat zerine delikanlya bizzat haber gtrrm. O sralar sevdiim... Ama bir an, acaba bu eski ak, zannettiim gibi tamamen bitmi miydi gerekten diye dndm, nk duyduklarm beni incitmiti. Kskanln bitmi bir ak canlandrabileceini dnmediim iin, duyduum zntnn, ksmen de olsa, izzetinefsimin incinmesinden kaynaklandna hkmettim, nk sevmediim, o dnemde ve hatta bir sre daha -imdikinden ok farkl olarak- bana kar kmser bir tavr sergilemi olan birok kiinin, benim Gilberte'e srlsklam k olduum srada aldatldm gayet iyi bildiini renmitim. hatta geriye dnp baknca, Gilberte'e olan akmda izzetinefsimin de pay olabileceini dndm, nk beni ylesine mutlu eden o sevgi dolu saatlerin, aslnda kz arkadamn bana yutturduu bir aldatmaca olduunu benim sevmediim kiilerin bildiini imdi renmek, bana mthi bir ac veriyordu. Sonuta, ister ak olsun, ister izzetinefis, Gilberte benim iin neredeyse bitmi saylrd ama tam olarak da bitmemiti; bunun sknts, kalbimde pek snrl bir yer kaplayan Albertine iin ar kayglanmam engelleyen, belirleyici bir unsur oldu. Bununla birlikte, (uzun bir parantezden sonra) Albertine'e ve Versailles'daki gezintisine dnecek olursak, Versailles'dan att~ kartpostallar, (insann kalbi bu eklide ayn anda, her biri farkl bir insana ynelik iki apraz kskanln kskacna skabilir mi?) ktlarm dzeltirken ne zaman gzme ilise, biraz tatsz bir duygu

uyandryorlard iimde. ofr bu kadar namuslu bir adam olmasa, ikinci aklamasyla Albertine'in kartlar arasndaki akmann fazla bir anlam olmayacan dnyordum, nk Versailles'dan alacanz kart, belirli bir heykele hayran merakl biri ya da manzara olarak atl tramvay duran veya antrepolar tercih eden bir geri zekl tarafndan seilmemise, muhtemelen ya Saray'n, ya da Trianon atolar'nn resmi olacaktr. Aslnda geri zekl demekle hata ettim, nk bu tr kartpostallar 'her zaman' tesadfen, srf Versailles'a ait diye geri zekllar tarafnda alnmamtr. ki yl boyunca, zeki insanlar, sanatlar, Siena'y, Venedik'i, Granada'y ok skc buldular ve bir omnibs, bir vagon grdklerinde, "te gerek gzellik," dediler. Sonra, bu moda da dierleri gibi geti gitti. hatta "gemiin soylu kalntlarn ykma gnah"na geri dnlm bile olabilir. Her halkrda, birinci mevki vagonlarnn, peinen Venedik'in San Marco'sundan daha gzel bulunmasndan vazgeildi. Yine de "Hayat bu aslnda, gemie dnmek sahte bir ey," deniyor, ama kesin bir sonu karlmyordu. ofre gvenim tam olmakla birlikte, ii salama almak ve Albertine'in, casus konumuna dme korkusuyla itiraz edemeyen ofr brakp gitmesi ihtimalini ortadan kaldrmak iin, bundan byle Andree'nin takviyesi olmadan sokaa kmasna izin vermedim, oysa bir sre boyunca ofr tek bana yeterli olmutu benim iin. hatta, o dnemde, Albertine'in ofrle tek bana, gnlne ehirden ayrlp Balbec civarna gitmesine bile izin vermitim (daha sonra hi cesaret edemediim bir eydi bu), nk Albertine, otomobille yolculua kmay, srat yapmay ok istemiti. Bu gn boyunca gayet huzurluydum, oysa onun bana pe pee gnderdii saysz kart, Bretanya'da (yazn iyi alan, ama herhalde kn dzensiz olan) posta hizmetlerinin aksakl yznden, ancak Alberitne'le ofr dndkten bir hafta sonra elime gemiti; ikisi de o kadar dayanklydlar ki, daha Paris'e dndkleri ilk gnden itibaren, dnyann en doal eyiymi gibi, gnlk gezintilerine devam etmilerdi. Ne var ki, Versailles olayndan sonra ben deimitim. Albertine'in o gn Trocadero'daki "zel" matineye gideceine ok

seviniyordum, ama her eyden nemlisi, Andree'yle gidecei iin iim rahatt.

yannda

biriyle,

Hazr Albertine kmken bu dnceleri bir tarafa braktm ve gidip pencerenin nnde durdum. nce sessizliin iin de, ikembe satcsnn dd ve tramvayn kornas, havay kr bir piyano akortusu gibi, farkl oktavlarda nlatt. Sonra yava yava, birbiriyle i ie giren farkl ezgiler ve onlara katlan yenileri, tek tek seilir oldu. Bir ddk sesi daha vard; ne sattn hibir zaman renemediim bir satcnn ddyd ve ayn tramvay ddklerine benzedii, ama sratle hareket de etmedii iin, sanki hareket kabiliyeti olmayan veya bozulup olduu yerde kalm olan tek bir tramvay, can ekien bir hayvan misali, ksa aralklarla lk atyormu gibi bir izlenim uyandryordu. Bana yle geliyordu ki, bir gn bu aristokrat mahallesinden ayrlacak olursam -tipik bir halk mahallesine tanmadm srecemerkezdeki sokak ve bulvarlar (manavlarla balklar yerleik byk yiyecek dkknlarnda sat yapt ve zaten sesini duyuramayacak olan seyyar satclarn barlarna ihtiya brakmad iin) pek kasvetli bulur, btn bu kk zanaat ve gezici gda dualarndan, sabahtan beri bylenerek dinlediim bu orkestradan yoksun, yaanmaz yerler olarak grrdm. Kaldrmda, pek k saylamayacak (veya irkin bir modaya uymu) bir kadn, fazlasyla ak renk kei postundan uval biimli paltosuyla yrmekteydi; yok canm, bir kadn deildi, bir ofrd, kei postuna sarnm, yryerek garajna gitmekteydi. Byk otellerden frlayan al al moru mor kanatl komiler, bisikletlerine yapm, sabah treninden inecek yolcular karlamak zere garlara doru sratle yol alyorlard. Duyduum keman uultusu ise, bazen bir otomobilden geliyordu, bazen de iine yeterince su koymadm elektrikli su stcsndan. Senfoninin ortasna, falsolu, demode bir "hava" karyordu: Genellikle syledii arkya kaynana zrltsyla elik eden ekerci kadnn yerini alan oyuncak, kavalna balad kuklay oynatarak, kuklalaryla geiyor, Byk Gregorius'n ayin okuyuuna, Palestrina'nn dzeltilmi

okuyuuna ve adalarn lirik okuyuuna aldrmadan, saf ezginin gecikmi bir taraftar gibi, avaz kt kadar bararak sylyordu arksn: Anneler, babalar, gelin, Yavrunuzu sevindirin; Bunlar yapan da benim, satan da benim, Paray cebe indiren de ben. Tray lay lay lay. Tray lay lay lom. Tray lay lay lay lay. Gelin yavrucuklar! Balarnda bereleriyle ufak tefek talyanlar, bu aria vivace'yle rekabete kalkmyor, heykelciklerini sessizce uzatyorlard. Bu arada gen bir fifreci yznden olduu yerden uzaklamak zorunda kalan oyuncak, presto, ama anlalmaz biimde sylyordu arksn: "Anneler, babalar, gelin." Gen fifreci, Doncieres'de sabahlar iittiim svarilerden biri miydi? Deildi, nk fifrenin sesini u szler izliyordu: "Fayans, porselen tamircisi geldi. Cam tamir ederim, mermer, kristal, kemik, fildii, antika eya tamir ederim. Tamirci geldi." Solunda gneten bir hale, sanda btn bir sr asl bir kasap dkknnda, ipince, upuzun, sarn, ak mavi yakasndan uzun boynu grnen gen bir kasap ra, ba dndrc bir hz ve sofuca bir dikkatle, bir tarafa en leziz sr filetolarn, teki tarafa en dk kalite butlan ayryor, tepesi gzel zincirlerin sarkt bir hala ssl, gz kamatrc teraziler de tartyor ve -sonra da sadece bbrekleri, turnedolar, antrkotlar camekna yerletirdii halde- bir kasap randan ok, Son Yarg gnnde Tanr'nn deerlendirmesine sunulmak zere yi'lerle Kt'leri meziyetlerine gre ayracak ve ruhlar tartacak olan gzel bir melei hatrlatyordu. Fifrenin clz, tiz sesi yeniden havada ykseliyor, svari birliinin her geiinde Franoise'n korkarak bekledii ykmlar deil, belki saf, belki de hnzr, ama ne olursa olsun son derece eklektik, uzmanlamak yle dursun, zanaatn binbir eit malzemeye uygulayan bir "antikac"nn vaat ettii "tamiratlar mjdeliyordu. Kk ekmeki kzlar, "byk le ye-

mei daveti"ne yetiecek baston ekmekleri aceleyle sepetlerine yerletiriyor, st kzlar st ielerini abucak engellerine balyorlard. Bu gencecik kzlara zlem dolu bakmn doruluuna gvenebilir miydim? Penceremin hizasndan, ya dkknn iinde ya da hzla uzaklarken grdm bu kzlardan birini birka dakika karmda kprtsz tutabilseydim, grdm ey farkl olmayacak myd? Eve kapanm yznden yaadm kayb, ayn gnn bana sunduu zenginlikleri lebilmek iin, bu uzayp giden canl frizin iinden, amar ya da st tayan bir kz ekip almam, tanabilir bir dekor parasymasna dayanaklaryla birlikte kendi kapmn erevesine oturtup bir mddet seyretmem ve ayrca, tpk kubilimcilerle balk bilimcilerin, glerini izlemek istedikleri kular, balklar serbest brakmadan nce karnlarna baladklar tantc fie benzeyen, onu tekrar aradmda bulmam salayacak olan birtakm kiisel bilgiler edinmem gerekirdi. Bu yzden de Franoise'a, sk sk amar, ekmek, st getirip gtrmek zere gelen ve onun da bazen alveri yaptrd gen kzlardan biri gelirse, bana gndermesini, onu alverie gndereceimi syledim. Bu bakmdan ben de Elstir'e benziyordum; atlyesine kapanmak mecburiyetinde olan Elstir, kimi bahar gnlerinde ormanlarn menekelerle kapl olduunu dnnce, birden can meneke grmek ister, kapc kadn gnderip bir demet meneke aldrrd; sonra da duygulanarak, sanrlara kaplarak, karsnda kk iek modelini yerletirdii masay deil, bir zamanlar ormanda, mavi alevlerin arlyla eilmi, ylan gibi kvrml saplaryla binlercesini bir arada grd menekelerden oluan, aalarn altn batan baa kaplayan halnn tamamn grrd; hafzay canlandran iein belirgin kokusu, sanki atlyesinde hayali bir blgenin snrlarn izerdi. Pazar gn, bir amarc kzn gelme ihtimali yokt u. Ekmeki kza gelince, ansszlk bu ya, Franoise'n evde olmad srada gelmi, baston ekmekleri sahanlktaki sepete brakm ve kap gitmiti. Meyveci kz ok daha ge saatte gelecekti. Peynir siparii vermek zere peynirci dkknna girdiim bir gn, gen tezghtar kzlarn arasnda biri dikkatimi ekmiti; ocuk su olmakla

birlikte uzun boylu, olduka gururlu bir edayla, dierlerinin ortasnda hayallere dalm gibi grnen, gsterili bir sarnd. Onu uzaktan, sratle geerken grebilmitim sadece, grnne ilikin pek az ey syleyebilirdim: Boyu ar hzl uzam olmalyd ve gr salar, satan ziyade, birbirine paralel buzulkar kvrmlarn temsil eden stilize bir heykele benziyordu. Bir tek bunlar, bir de zayf bir ehrede, yavru akbabalarn gagasn hatrlatan, (bir ocukta ender rastlanr derecede) keskin hatl bir burun seebilmitim. Zaten onu iyice grmemi engelleyen tek ey, etrafn sarm olan arkadalar deildi; onda ilk bakta ve daha sonra ne gibi duygular, iddetli bir gurur mu, alay m, arkadalarna bahsedecei bir kmseme mi uyandracam bilmeyiim de engel olmutu bana. Onunla ilgili olarak bir saniye iinde yrttm bu eitli tahminler, yldrmdan korkup bir bulutun iine gizlenen bir tanra gibi ardna sakland, her yann saran sis perdesini daha da kalnlatrmt. nk manevi gvensizlik, grsel algnn doruluunu, gzdeki maddi bir kusurdan daha fazla engeller. Bu ar zayf, ar dikkat ekici gen kzda, belki bir bakasnn cazibe diye adlandraca eyin fazlal, benim tam da houma gitmeyecek eydi, ama buna ramen, dier peynirci kzlarla ilgili herhangi bir eyi, hatrlamak yle dursun, fark etmemi bile engellemiti sonu olarak; onun o kemerli burnu, o dnceli, ahsi, adeta yarglayan tatsz baklar, tpk evredeki manzaray karanla boan sarn bir imek gibi, teki kzlar glgede brakmt. Sonuta, peynirciye sipari vermek zere yaptm ziyaretten hatrladm (hayalimizde canlandrrken, bo bir ehreye on farkl burun oturtacak kadar az grdmz bir yzle ilgili olarak "hatrlamak" fiili kullanlabilirse eer) tek ey, houma gitmeyen o kz olmutu. Bir ak balatmak iin bu kadar yeterli olabilir. Buna ramen, Franoise, kzn daha ocuk denecek yata olduu halde pek uyank bir ey olduunu ve ss merak yznden mahalledekilere ok borland iin alt yerden ayrlacan sylemeseydi, gsterili sarn unutur, bir daha grmeyi istemezdim. Gzelliin bir mutluluk vaadi olduu sylenmitir. Tersine, haz ihtimali de, gzelliin balangc olabilir.

- Annemin mektubunu okumaya koyuldum. Mme de Sevigne'den yapt alntlardan ("Combray'de zihnimi kurcalayan dnceler kapkara olmasa bile, kuruni; her an seni dn yor, zlyorum; alacakaranlk knce, saln, ilerin, uzakln nasl grnyor dersin?"), Albertine'in bizim evde kalnn uzamasna ve henz nianlya aklanmam olmakla birlikte evlenme niyetimin giderek kesinlemesine annemin cannn skldn anlyordum. Annem, mektuplarn ortalkta brakrm diye korktuundan, bunu daha aka ifade etmiyordu. Ayrca, ne kadar st kapal olsalar da, her mektubunu aldmda, hemen haber vermediim iin sitem ediyordu: "Mme de Sevigne'nin szn bilirsin: 'nsan uzaktayken, mektubunuzu aldm diye balayan mektuplarla alay etmiyor.'" Kendisini en ok kayglandran konudan bahsetmeyip, ar harcamalarma kzdn sylyordu: "Btn paran nereye gidiyor? Zaten, Charles de Sevigne gibi, ne istediini bilmediin ve 'ayn anda iki ya da kii birden' olduun iin yeterince zlyorum; hi deilse savurganlk konusunda ona benzememeye al ki, senin iin, Tara harcamazm gibi grnp harcamann, kumar oynamadan kaybetmenin ve borcundan kurtulamadan para demenin yolunu buldu,' diyemeyeyim." Tam ben annemin mektubunu bitirmitim ki, Franoise gelip szn ettii o ar cretkr st kzn ieride olduunu haber verdi. "Hem mek tubunuzu gtrr, hem de ok uzak deilse alveriinizi yapar. Greceksiniz beyefendi, Krmz Balkl Kz'a benziyor." Franoise kz getirmeye gitti. Bir yandan ona yolu gsterip bir yandan da konuuyordu: "Hadi canm, koridor var diye korkulur mu? Aptal ey, bu kadar ekingen olduunu bilmiyordum. Elinden mi tutup gtreyim?" Franoise, efendisine kendi gsterdii saygy bakalarndan da bekleyen iyi ve drst hizmetkr sfatyla, eski ustalarn tablolarnda metresle n glgede brakan aalar ycelten ihtiama brnmt. Elstir menekelere bakarken, menekelerin ne yaptyla ilgilenmesi gerekmiyordu. St kz kapdan girdii anda, benim seyirci sknetimden eser kalmad, gtrecei mektup masaln inandrc klmaktan baka bir ey dnemez oldum ve onu

seyretmek iin arm gibi grnmemek iin kza bak maya bile cesaret edemeden, hzla yazmaya koyuldum. Benim gzmde, bilinmeyenin bysne sahipti; gzel kzlarn hazr bekledii evlerden birinde bulacam bir kz, bu byden yoksun olurdu. Ne plakt, ne de klk deitirmiti, gerek bir st kzd; yanlarna yaklaacak vaktimiz olmadnda ok gzel zannettiimiz kzlardan biriydi; hayatn ebed arzusunu, ebed zlemini oluturan ve ifte aknts sonunda yn deitirip bize yaklaan eyin bir parasyd. ifte bir akntdr, nk bir yandan bir bilinmezlik, endamndan, boyutlarndan, kaytsz baklarndan, kibirli sknetinden yola karak ilahi olduuna hkmettiimiz bir varlk sz konusudur, te yandan bu kadnn mesleinde uzmanlam olmasn ve zel kyafeti nedeniyle romantik bir dnceye kaplarak farkl olduuna inandmz bir dnyaya kamamza imkn tanmasn isteriz. Zaten ak konusundaki meraklarmzn kuraln bir formlle ifade etmek istersek, grdmz kadnla yanna yaklap okadmz kadn arasndaki mesafenin byklyle orant kurmamz gerekir. Genelevlerdeki kadnlarn, yosmalarn (yosma olduklarn bilmemiz kouluyla) bizi pek az cezbetmelerinin se bebi, baka kadnlardan irkin olmalar deil, hazr bekliyor olmalar, bizim ulamaya altmz eyi bize batan sunmalar, tavlanm kadnlar olmamalardr. Bu durumda, grdmz kadnla okadmz kadn arasndaki mesafe asgaridir. Bir fahie, daha bizi sokakta grd anda, tpk yanmzda glmseyecei gibi glmser. Hepimiz birer heykeltrazdr. Bir kadnn, bize sunduu heykelden tamamen farkl bir heykelini elde etmek isteriz. Deniz kenarnda kaytsz, kstah bir gen kz; tezghnn banda alan, ciddi, srf arkadalarnn alaylarna maruz kalmamak iin de olsa, bize sert cevap veren bir tezghtar kz; neredeyse cevap bile vermeyen bir meyveci kz grrz. Grdmz andan itibaren de, deniz kenarndaki kibirli gen kzn, elalem ne der takntl tezghtarn, dalgn meyveci kzn kat tutumlarn, ustalkl oyunlarmz sonucu yumuatmaya, meyve tayan kollarn boynumuza dolamaya, o na kadar souk souk ya da dalgn dalgn bakan gzlerini -arkadalarnn dedikodularna hedef olma korkusuyla i saatlerinde ciddi ciddi bakan, bizim srarl

baklarmzdan kaan, ama sonra, ba baa kaldmzda, biz sevimekten sz edince aydnlk bir tebessmle kslan o gzel gzlerini- uysal bir tebessmle dudaklarmza yaklatrmaya raz olup olmayacaklarn deneyinceye kadar rahat edemeyiz. Tezghtar kzla, dikkatini tsne vermi amarc kzla, meyveci kzla, st kzla, bizim metresimiz olacak ayn kz arasndaki mesafe, azami dzeydedir; artk her gece dudaklar pmeye hazrlanrken boynumuza dolanan o uysal kollara alma saatlerinde bambaka kvrmlar izdiren, meslein allm hareketleri, aradaki mesafeyi en u snrlarna kadar uzatp eitlendirir. Bu yzden de btn mrmz, meslekleri sebebiyle bize uzak grnen ciddi kzlarn peinde, endie iinde komakla geer. Kollarmzn arasnda olduklar an, artk bir bakasdrlar, amay hayal ettiimiz mesafe almtr. Ama onun peinden, bir baka kadnla yeni batan balarz, bu uurda btn zamanmz, btn paramz, btn gcmz harcarz, ilk randevumuzu karmamza yol aabilecek, fazlasyla yava ilerleyen arabacya di bileriz, heyecandan ateimiz kar. Oysa bu ilk randevunun bir hayali ykacan biliriz. Ama nemli deildir, hayal var olduu srece, onu geree dntrp dntremeyeceimizi grmek isteriz ve soukluuyla dikkatimizi ekmi olan amarc kz dnrz. Akta merak, tpk yer isimlerinin bizde uyandrd merak gibi, her seferinde hayal krklyla sonulanr, yeniden ortaya kar ve asla giderilemez. Heyhat! Salar akl koyulu tutamlar halindeki sarn st kz, yaknma geldii anda, bende uyanan onca hayal ve arzudan yoksun kalnca, kendisine indirgenmi oldu. Yrttm tahminlerin titrek bulutu, artk onu ba dndrc bir sis le sarmalamyordu. Sanki (hatram netletirmeyi baaramadan, birbiri ardna hatrlar gibi olduum on, yirmi burun yeri ne), zannettiimden daha toparlak, kendisine aptalca bir hava veren, en azndan oalma yeteneini kaybetmi, tek bir burna sahip olduu iin sklm pklmd. Havada uarken yakalanan, etkisiz hale getirilen, o zavall grntsne herhangi bir ey ekleyemeyen bu kprtsz ava artk hayal gcm yardm etmiyordu. Hareketsiz

gerekliin iine dmtm, zplamaya altm; dkknda farkna varmadm yanaklar o kadar gzel grnd ki gzme, telaa kapldm ve aknlm gizlemek iin, st kza, "Bir zahmet u Le Figaro gazetesini verir misiniz?" dedim. "Sizi gndereceim yerin adna bakacam." Hemen gazeteyi ald ve bu arada hrkasnn krmz kolu dirseine kadar syrld; tutucu gazeteyi, becerikli ve kibar bir hareketle bana uzatndaki rahatlk ve srat, o krmzlk ve yumuaklk, houma gitti. Le Figaro'yu aarken, bir ey sylemi olmak iin, gzlerimi gazeteden ayrmadan sordum: "u zerinizdeki krmz triko giysinin ad nedir? ok gzel bir ey." St kz, "Bu mu? Golf gmlek," diye cevap verdi. nk btn modalarda sklkla rastlanan bir gzden dme yznden, birka yl nce Albertine'in grece sekin arkada evresine zg olan giysi ve kelimeler, imdi ii kzlara ksmet olmutu. Le Figaro' da bir ey aryormu gibi yaparak, "Sizi biraz uzaa gndersem de zahmet olmayacak m gerekten?" dedim. Ben ona yaptracam ii zahmetli bulurmu gibi grnnce, o derhal kendisi iin zor olacan dnmeye balad. "leden sonra bisikletle gezmeye gideceim de... Bir tek Pazar gnmz var zaten. -Peki byle banz ak, meyecek misiniz? -Yok canm, bam ak deil, berem var, zaten bu kadar sala, olmasa da olur." Gzlerimi gazeteden kaldrp kvrck, sar salarna baktm ve bu salarn girdabna kapldm, bir gzellik frtnasnn nda, kasrgasnda, kalbim arparak srklendiini hissettim. Gazeteye bakmaya devam ediyordum; sadece soukkanl grnmek ve zaman kazanmak iin okuyormu gibi yaptm halde, yine de gzmn nndeki kelimelerin anlamn kavramaktaydm; birden u kelimeleri okuyup arpldm: "Daha nce de duyurduumuz, bugn leden sonra Trocadero enlik salonunda yer alacak matinenin programna, Nerine'in Dolaplar oyununda rol almay kabul eden Mile Lea'nn da adn eklemek isteriz. Mile Lea, Nerine rolnde, canllyla, byleyici neesiyle bir kez daha gz kamatracak." Sanki Balbec'ten dndkten sonra yaralar kapanmaya balayan kalbimin zerindeki sarglar hoyrata sklp atlmt. Kayglarm sel gibi dar fkrd. Lea, Albertine'in bir gn leden sonra gazinoda belli etmeden aynadan seyrettii iki gen

kzn arkada olan oyuncuydu. unu da belirtmem gerekir ki, Albertine, Balbec'te Lea'nn ad getiinde, byle namuslu bir kadndan phelenilmesi karsnda adeta dehete derek, zellikle ciddi bir tavrla, "Yo, hayr!" demiti. "Katiyen yle bir kadn deil, ok saygdeer bir kadndr." Ne yazk ki, Albertine'in bu tr iddialar, farkl iddialarn ilk aamas olurdu daima. Birinci iddiann ardndan abucak ikincisi gelirdi: "Onunla tanmyorum." nc olarak da, bana byle "phelenilmesi imknsz" ve "tanmad" birinden bahsettikten sonra, onunla tanmad yolundaki iddiasn zamanla unutan Albertine, farknda olmadan kendi kendini yalanlayarak, onu tandn anlatrd. lk unutu gerekleip yeni iddia ortaya atldktan sonra ikinci bir unutu balar, sz konusu ahsn phelenilmesi imknsz olduu unutulurdu. "Filancann o tr huylar yok mu?" diye sorardm. "Tabii canm, olmaz m, alenen bilinen bir ey!" Hemen ardndan, o ciddi tavr taknlr, ilk bataki iddiann pek zayf, belli belirsiz bir yanks niteliindeki yeni bir iddia ileri srlrd: "unu sylemem gerekir ki bana kar hep ok ll davranmtr. Tabii aksi takdirde aznn payn fazlasyla vereceimi bilirdi. Ama nemli deil. Bana daima gerek bir sayg gsterdiini teslim etmek zorundaym. Karsnda kimin olduunu gayet iyi biliyordu." Gerei, bir ismi ve eskiye uzanan kkleri olduu iin hatrlanr, ama nnda uydurulmu bir yalan abuk unutulur. Albertine bu sonuncu, yani drdnc yalan unutur ve bana itiraflarda bulunarak gvenimi kazanmak istedii bir gn, kendini brakp, balangta son derece saygdeer olan, tanmad o kadn hakknda unlar sylerdi. "Bana vurulmutu. drt kere, evine kadar ona elik etmemi, sonra da yukar kmam rica etti. Gndz vakti, ortalk yerde, herkesin gz nnde evine kadar birlikte gitmekte bir saknca grmyordum. Ama kapsnn nne geldiimizde, her seferinde bir bahane buluyordum; evine hi kmadm." Bir sre sonra, Albertine, ayn hanmn evindeki eyalarn gzelliinden dem vururdu. Byle yaklatrmadan yaklatrmaya geerek, sonunda Albertine'e gerei syletmek

mmkn olurdu herhalde; bu gerek benim zannettiim kadar vahim olmayabilirdi aslnda, nk kadnlar konusunda hafifmerep olan Albertine, belki de bir tercih ediyordu ve imdi ben olduuma gre, belki Lea'y dnmyordu bile. stesem, en azndan birok kadnla ilgili olarak, elikili iddialarn bir araya getirip Albertine'in nne srebilir, ona, (tpk astronomi yasalar gibi, gerekte gzlemlenip saptanarak deil, mantk yrterek kefedilmeleri ok daha kolay olan) kabahatlerini gsterebilirdim. Ama o zaman, Albertine, bandan beri anlattklarnn bir uydurma ykler andan ibaret olduunu kabul etmektense, iddialarndan birinin yalan olduunu sylemeyi tercih eder ve bir iddiann geri alnmas da, benim btn sistemimi kertirdi. Binbir Gece Masallar'nda, bizi byleyen uydurma ykler vardr. Ama sevdiimiz insann uydurduu ykler bize ac ektirir ve bu yzden de, yzeysel bilgilerle oyalanacamza, insan doasnn derinine inmemize imkn verir. Keder iimize iler ve sancl bir merakla daha derinlere nfuz etmeye zorlar bizi. Buradan kan gerekleri gizleme hakkn bulamayz kendimizde; bu yzden de bu gerekleri kefetmi, hilie inanm bir ateist, can ekimekteyken, an hreti umursamad halde, son saatlerini, bu gerekleri duyurmaya alarak harcar. phesiz, Lea'yla ilgili olarak, henz birinci iddia aamasndaydm. Albertine'in onunla tanp tanmadn bile bilmiyordum. Ama nemi yoktu, sonu deimiyordu. Albertine'in Trocadero'da bu tandyla karlamasn veya tanmad bu kadnla tanmasn, ne pahasna olursa olsun, engellemem gerekiyordu. Albertine'in Lea'yla tanp tanmadn bilmediimi syledim; oysa bunu Balbec'te, Albertine'in kendisinden renmi olmalydm. Unutkanlk, bana sylediklerinin nemli bir blmn Albertine'in kafasndan sildii gibi benim kafamdan da siliyordu. nk hafza, hayatmzdaki eitli olaylarn, her an gzmzn nnde bulunan bir kopyasna deil de, bir hilie benzer daha ok; ara sra, imdiki anda yaanan bir benzerlik, canlandrd baz l hatralar bu hilikten ekip karmamz salar; bununla birlikte, hafzann ihtimalleri arasna katlmam yzlerce kk olay vardr

ve bizim amzdan, dorulanmalar ebediyen imknszdr. Sevdiimiz kiinin gerek hayatyla ilgili olduunu bilmediimiz eylerin hibirine dikkat etmeyiz; bizim bilmediimiz bir olay ya da insan hakknda ne dediini ve nasl bir tavrla sylediini derhal unuturuz. Bu yzden de, daha sonra, bahsi geen insan ks kanlmz uyandrp harekete geirdiinde, kskanlmz yanlmadndan emin olmak ister; sevgilimizin dar kmak iin ylesine sabrszlanmasn, eve erken dnerek kendisini dar kmaktan mahrum ettiimiz zamanki memnuniyetsizliini gerekten o insana m atfetmesi gerektiinden emin olabil mek amacyla, gemii deerek ipular aradnda hibir ey bulamaz; daima gemie dnk olan kskanlmz, elinde hibir belge olmadan bir tarih yazmak zorunda kalan tarihi gibidir; daima ge kalr ve tpk kzgn bir boa gibi, kendisini ineler batrarak kzdran, ihtiam ve kurnazlyla zalim kalabaln hayranln toplayan kibirli ve gz kamatrc ahsn bulunmad bir yere doru hamle yapar. Kskanlk, bolukta, kararszlk iinde rpnr, ayn eklide baz ryalarda da, hayatta gayet iyi tandmz, ama belki ryada farkl bir ahsiyet olan, sadece bakasnn grnmne brnm olan bir kiiyi bo evinde arayp bulamadmzda byle bir kararszlk iinde ac ekeriz; uyandktan sonra ryamzn u veya bu ayrntsn saptamaya altmzda ise, daha da byk bir kararszln iine deriz. Sevgilimiz, bize o szleri sylerken nasl bir tavr iindeydi? Mutlu deil miydi, hatta sadece kafasndan akla ilgili dnceler getii ve bizim varlmzdan rahatsz olup sinirlendii zamanlarda yapt bir eyi yapmyor muydu, yani slk almyor muydu? imdiki iddiasyla, yani filanca insanla tant veya tanmad iddiasyla elien bir ey sylememi miydi? Bu sorularn cevabn bilemeyiz, ileride renmemize de imkn yoktur; bir ryann elle tutulamayan kalntlarn aramaya adarz kendimizi; bu arada sevgilimizle birlikte yaadmz hayat devam eder; bizim iin nemli olduunu bilmediimiz eylere kar ilgisiz, belki hi nemi olmayan eylere kar ise dikkatli olan hayatmz, bizimle gerek bir ilikisi olmayan insanlarn bir kbusa dntrd hayatmz, unutularla, boluklarla, anlamsz kayglarla dolu, ryay andran hayatmz devam eder.

St kzn hl odada olduunu fark ettim. Gitmesini istediim yerin fazlasyla uzak olduunu, kendisine ihtiyacm ol mayacan syledim ona. Kz derhal kendisi iin zahmet olacan onaylad: "leden sonra gzel bir ma var, karmak istemiyorum." St kzn bu sralar muhtemelen "spordan holanmak"tan sz ettiini, birka yl sonra da "hayatn yaamaktan sz edeceini dndm. Kendisine kesinlikle ihtiyacm olmayacan syleyip be frank verdim. Bunu hi beklemi yordu; hibir ey yapmadan be frank kazanyorsa, istediim ii yaparsa ok para kazanacan dnp hemen fikir deitirdi ve man nemli olmadna kanaat getirdi. "stediiniz ii yapabilirdim aslnda. Her zaman bir hal aresi vardr." Ama ben kz kapya doru ittim, yalnz kalmaya ihtiyacm vard; Albertine'in Trocadro'da La'nin arkadalaryla karlamasn ne pahasna olursa olsun engellemem gerekiyordu. artt, mutlaka engellemeliydim; doruyu sylemek gerekirse, bunu nasl baaracam henz bilmiyordum; belki zihin aradn bulamadnda tembelleip bir mola verdii iin ve -bazen, korkudan donmu ya da bylenmi bir halde hi hareket etmeden bakan, avlanm bir hayvann kprtszlndan daha verimli olmayan- bu mola sresince, en ilgisiz eyler, tpk tren krn ortasnda durunca vagon penceresinden grdmz, yamata rzgrla titreen otlarn ucu gibi bir netlik kazand iin, belki de bedenimi -ve onunla birlikte, u veya bu kiiyle mcadele yntemlerini de ieren aklm-, sadece Albertine'i La'dan ve arkadalarndan ayracak olan kurunun kaca bir silah olarak hazr tuttuum iin, ilk birka dakika boyunca, ellerimi ap incelemekle, parmaklarm tlatmakla yetindim. Evet, sabah Franoise gelip de Albertine'in Trocadro'ya gideceini sylediinde, "Albertine can ne istiyorsa onu yapsn," diye dnm, Albertine'in yaptklarnn, bu prl prl gneli havada, akama kadar benim iin bir nem tamayacan zannetmitim. Ama bu kaygszlm, sandm gibi sadece sabah gneinden kaynaklanmamt; Albertine'i, Verdurin'lerde kararlatrabilecei, hatta gerekletirebilecei tasarlardan vazgemek ve benim setiim, onun nceden hazrlk yapm olamayaca bir matineye gitmek zorunda braktm iin,

yapaca eyin ister istemez masum olacan biliyordum. Ayn ekilde, Albertine'in birka dakika sonra, "lsem de umurumda de il," demesinin sebebi de, lmeyeceinden emin olmasyd. O sabah, beni de, Albertine'i de (gneli havadan ok), kendisini gremesek de, yarsaydam, deiken perdesinde benim Albertine'in hareketlerini, onunsa, kendi hayatnn nemini seyrettii bir ortam sarmalyordu; yani alglayamadmz halde, tpk etrafmzdaki hava gibi tam bir boluk diyemeyeceimiz kanlarla evriliydik; etrafmzda bazen mkemmel, ou kez de solunmas imknsz, deiken bir atmosfer oluturan bu kanlarn, hava scakl ve basnc gibi, mevsim gibi zenle saptanmas ve kaydedilmesi gerekirdi aslnda, nk her gnmz, hem maddi, hem manevi bakmdan zgndr. Benim o sabah farkna varmadm, buna ramen Le Figaro'yu tekrar atm na kadar iine neeyle gmldm bir kan, Albertine'in zararsz eyler yapaca kans, az nce uup gitmiti. Artk o gneli, gzel gn yaamyordum; Albertine'in, Lea'yla ve muhtemelen Lea'y Trocadero'da seyredip alklamaya gidecek olan iki kz arkadayla iki perde arasnda buluup yeniden iliki kurabilecei endiesi, gnn ortasnda bir baka gn yaratmt. Artk Mile Vinteuil' hi dnmyordum; Lea ismi, kskanabileceim bir baka grnty, gazinoda iki gen kzn yanndaki Albertine'in grntsn karmt karma. nk Albertine, hafzamda sadece tamamlanmam, birbirinden ayr diziler, profiller, anlk grntler halinde yer alyordu; dolaysyla kskanlm, ayn anda hem kaak, hem de sabit olan ke sintili bir ifadenin ve bu ifadeyi Albertine'in ehresine yerletiren kiilerin snrlar dahilinde kalyordu. Albertine'i, Balbec'te, iki gen kzn veya bu trden baka kadnlarn srarl baklar karsndaki haliyle hatrlyordum; Albertine'in, taslak karan bir ressamn baklarna benzer, faal baklar tarafndan taranan ehresini, bu temasa, muhtemelen benim varlm yznden, adeta farknda deilmiesine, belki gizlice ehvetli bir edilgenlikle maruz kalan ehresini grdmde hissettiim strab hatrlyordum. Albertine'in, kendini toparlayp benimle konumadan nce, hi kprdamadan bolua glmsedii bir saniye vard ki, fotoraf ekiliyormuasna yapay bir doallk ve belli etmemeye alt bir

haz sergilemiti; hatta objektifin karsnda daha arpc bir poz veriyordu adeta -Doncieres'de, Saint-Loup'yla birlikte gezindiimiz srada, Albertine'nin diliyle dudaklarn slatp glerek bir kpekle oynarm gibi yaptnda taknd poz mesela. Elbette, byle anlarda, sokaktan geen bir kzla kendisi ilgilendii zamanlardakinden ok farklyd. lgilenen kendisiyse, tam tersine, srarl, kadifemsi baklar yanndan geen kza ylesine taklr, yaprd ki, kzn derisini de koparp alacakm gibi bir his uyandrrd. Yine de, o andaki bak, Albertine'e hi deilse bir ciddiyet, hatta ac ekiyormu gibi bir hava verdiinden, iki gen kzn karsndaki durgun, mutlu baklarna kyasla, bana tatl bir bak gibi gelebilirdi; zaman zaman duymu olabilecei arzunun hazin ifadesini, uyandrd arzunun sebep olduu neeli ifadeye tercih ederdim. Albertine, uyandrd arzunun bilincinde olduunu ne kadar gizlemeye alsa da, bu arzunun bilinci, ehvetli bir buu gibi kendisini sarp sarmalar, ehresi pespembe olurdu. Ama Albertine'in, byle anlarda iinde beklettii her eyi, evresine dalga dalga yaylan ve bana onca ac ektiren her eyi benim yokluumda da bastraca, iki gen kzn flrtlerine hazr ben yokken, gzn krpmadan karlk vermeyecei ne malumdu? phesiz bu hatralar bana mthi bir ac veriyordu. Albertine'in eilimlerinin, ihanetinin genel bir itirafydlar adeta ve onun, inanmay istediim tek tek yeminleri, eksik kalan soruturmalarmn olumsuz sonular, Andree'nin, belki de Albertine'le gizlice anlaarak verdii teminatlar, bu hatralar bastramyordu. Albertine tek tek ihanetlerini inkr etse de, azndan kard, aksine iddialardan daha gl olan szlerle, srf o baklaryla tek tek ayrntlardan ok daha fazla gizlemek isteyecei, kabullenmektense lmeyi tercih edecei eyi, yani eilimini itiraf etmi oluyordu. Albertine de herkes gibi, ruhunu ele vermek istemezdi. Bu hatralarn bana ektirdii acya ramen, Albertine'e duyduum ihtiyacn, Trocadero'daki gsteri programndan kaynaklandn inkr edebilir miydim? O, kabahatleri gerekirse cazibenin yerini tutabilen, kabahatlerini izleyen iyilikleri sayesinde de bir o kadar cazibe kazanan kadnlardand; bu tr kadnlarn bize

gsterdii iyiliin verdii huzuru, tpk sal iki gn st ste yerinde olmayan bir hasta gibi, her defasnda yeniden urap ele geirmemiz gerekir. stelik, biz kendilerine kken iledikleri kabahatlerin tesinde, henz bizimle tanmazken iledikleri kabahatler, en bata da mizalar vardr. Bu tr aklar strapldr, nk akn ncesinde, kadnn bir ilk gnah, o kadn sevmemize yol aan bir gnah mevcuttur; bu gnah unuttuumuzda, o kadna eskisi kadar ihtiya duymayz ve tekrar sevebilmek iin tekrar ac ekmemiz gerekir. O anda benim kafam en ok megul eden ey, Albertine'in o iki gen kzla bulumasn engellemek ve Lea'yla tanp tanmadn renmekti; oysa tek tek ayrntlarla/an cak genel anlamlar asndan ilgilenmemiz gerekir; merakmz paralara ayrp, bizim iin bilinmezliini daima koruyacak olan zalim gereklerin grnmez seli iinde, rastlant sonucu zihnimizde belirginlik kazanm olan ayrntlara yneltmek, seyahat etmek kadar, eitli kadnlarla tanma aruzu kadar ocuka bir eydir. stelik belirli bir ayrnty ortadan kaldrmay baarsak bile, yerini derhal bir bakas alacaktr. Bir gn nce Albetine'in Mme Verdurin'e gitmesinden korkuyordum. imdiyse, tek derdim Lea'yd. Gz kr olan kskanlk, etrafn saran karanln iinde herhangi bir eyi grmekten ciz olmakla kalmayp, tpk Danaos kzlarnn, ksion'un ilesi gibi, ayn cezann durmadan tekrarland bir ikencedir. O iki gen kz Trocadero'ya gitmese bile, klk deitirerek gzelleen, baaryla talanan Lea, Albertine zerinde kim bilir nasl bir etki yapacak, onu hangi tahayyllere, benim yanmda bastrlsalar da, tatmin edilemeyecekleri bir hayattan kendisini tiksindirecek hangi arzulara srkleyecekti? Ayrca, Lea'y tanmad, gidip kendisini soyunma odasnda grmeyecei ne malumdu; hatta Albertine'i tanmasa bile, onu Balbec'te grm olan Lea'nn, kendisini grnce tanyp, sahneden bir iaret yapmayacan, iaretiyle Albertine'e kulise geme izni vermeyeceini nereden bilebilirdim? nlenmi olan bir tehlikenin atlatlmas, gzmze ok kolay grnr. Bu tehlike henz nlenmemiti; nlenememesinden korkuyordum ve bu yzden, gzmde iyice vahimdi. Bununla birlikte, o anda ektiim acnn iddeti, gerekletirmeye altm anda neredeyse uup gittiini

hissettiim akn bir kantyd adeta. Tek kaygm buydu, tek dndm, Albertine'in Trocadero'da kalmasn engellemenin yoluydu; La oraya gitmesin diye ona istedii mebla vermeye hazr dm. nsann tercihini kantlayan ey, inand fikirden ok ger ekletirdii eylemse eer, Albertine'i seviyordum. Ne var ki strabmn canlanmas, iimdeki Albertine grntsne bir belirginlik kazandrmyordu. Albertine, grnmezliini koruyan bir tanra gibi ac ektiriyordu bana. Tahmin zerine tahmin yrtp strabma son vermeye alyor, ama yine akm gerekletiremiyordum. Her eyden nce, La'nin gerekten Trocadro'ya gidip gitmeyeceinden emin olmam gerekiyordu. St kza iki frank verip gnderdikten sonra, La'yla yakn ilikisi olan Bloch'a telefon edip sordum. Onun bu konuda hibir bilgisi yoktu, benim ilgilenmeme de ard. Hzl hareket etmem gerektiini dndm; Franoise giyinikti, ben deildim; annemden Franoise' o gn bana brakmasn rica ettim ve kendim yataktan kalkarken, onu da bir otomobile bindirdim; Trocadro'ya gidecek, bir bilet alacak, salonda Albertine'i arayacak ve gnderdiim notu kendisine verecekti. Yazdm notta, bir gece Balbec'te beni bedbaht etmi olan hanmdan az nce bir mektup aldm ve allak bullak olduumu belirtiyordum. O gecenin ertesi gn, kendisini artmadm iin sitem ettiini hatrlatyordum. Bu yzden de matinesinden feragat ederek gelip beni almasn rica edecek cesareti kendimde bulduumu sylyordum; birlikte kp biraz hava alrsak belki toparlanabilirdim. Ama giyinip hazrlanmam epeyce vakit alacandan, Franoise'in yannda olmasndan yararlanp Trois Quartiers'ye (daha kk olan bu maaza, Bon March kadar endielendirmiyordu beni) gider ve ihtiyac olan beyaz tl bluzu alrsa memnun olacam da eklemitim. Yazdm not muhtemelen nafile bir aba deildi. Doruyu sylemek gerekirse, Albertine'in kendisini tandmdan beri, hatta

daha nceleri de, yapt herhangi bir eyden haberim yoktu. Ama konumalarnda (bundan kendisine sz etsem, Albertine yanl duyduumu syleyebilirdi) yakaladm kimi elikiler, dzeltmeler, benim gzmde birer sust kadar kesindi; ne var ki bunlar Albertine'e kar kullanmam imknszd, nk sk sk bir ocuk gibi yakay ele veren Albertine, her defasnda ani bir stratejik toparlanmayla, benim acmasz saldrlarm savuturmu ve durumu dzeltmiti. Bu saldrlar benim gzmde acmaszd. Albertine, bir slup incelii olarak deil de ihtiyatszlklarn dzeltmek amacyla, dilbilgisi uzmanlarnn tutarszlk veya buna benzer bir ad verdikleri ani szdizim deiikliklerine bavururdu. Kadnlardan sz ederken kendini kaptrp, "Hatrlyorum da, geenlerde ben..." demiken, aniden bir "onaltlk es" verir, "ben", "o" olurdu; szn ettii ey, katiyen kendisinin yapt deil, masum masum gezinirken ahit olduu bir ey haline gelirdi. Eylemin znesi Albertine olmaktan kard. Albertine'in yarda brakt cmlenin ban tam olarak hatrlayp, sonunun nasl geleceini karmak isterdim. Ama dinlerken cmlenin sonunu beklediim iin, belki de Albertine'in benim ilgiyle dinlediimi grerek deitiriverdii cmlenin ban tam hatrlayamaz, onun gerek dncesini, gerek hatrasn kaygl bir merakla dnmeye devam ederdim. Sevgilimizin bir yalannn balangc, ne yazk ki kendi akmzn veya bir ynelimin balangcna benzer. Bu balanglar biz fark etmeden oluur, kmelenir ve geip gider. Bir kadn sevmeye nasl baladmz hatrlamak istediimizde, zaten ona zdr; k olmadan nceki tahayyllerimiz srasnda, "Bu bir ak balangc, aman dikkat!" diye dnmeyiz; tahayyller, biz pek de farkna varmadan, birer srpriz olarak geliir. Ayn ekilde, tek tk birka istisna dnda, Albertine'in ilk iddiasyla birlikte, (ayn konuda) bu iddiaya zt bir yalann da okura aktardmda, bunu sadece anlatm kolayl asndan yaptm. Albertine'in ilk iddias, ounlukla, gelecei kestiremediim ve daha sonra kendisiyle elien hangi iddiann geleceini tahmin etmediim iin, fark edilmeden geip giderdi; kulam onu iitirdi elbette, ama zihnim, Alberntine'in szlerinin devamll iinde onu tecrit etmezdi. Daha sonra, ak seik bir yalanla kar karya

geldiimde ya da endieli bir pheye kapldmda, ilk iddiay hatrlamak isterdim; bouna abalardm; hafzam, zamannda haber verilmediinden, iddiann bir suretini saklama gerei duymam olurdu. Franoise'a, Albertine'i tiyatrodan kardktan sonra bana telefonla haber vermesini ve kz arkadam, dnmek isteyip istemediine bakmadan eve getirmesini tembihledim. "Bir bu eksikti, gelip beyefendiyi grmeyi elbette isteyecek," diye cevap verdi Franoise. "Beni grmekten o kadar holanyor mu bilmem." "Holanmamas iin pek nankr olmas gerekir," diye devam etti Franoise; Albertine, Franoise'n, bir zamanlar halamn yannda, Eulalie'den tr ektii kskanlk azabn yllar sonra canlandrmt. Albertine'in benim karmdaki konumunun, onun tarafndan deil, benim tarafmdan istenmi olduunu bilmeyen Franoise, (hem izzetinefsim sebebiyle, hem de onu sinirlendirmek iin bunu kendisinden saklamay tercih ediyordum), Albertine'in becerikliliini hem takdir ediyor, hem lanetliyor, dier hizmetkrlara ondan "artist" diye, beni parmanda oynatan bir "numarac" diye bahsediyordu. Henz Albertine'e sava ilan edecek cesareti yoktu; ona gleryz gsteriyor, bana bir ey sylemenin ie yaramayacan, o ekilde bir yere varamayacan dnerek, Albertine'le ilikim balamnda bana yapt hizmetlerden gurur duyuyordu, ama frsat kollamaktayd; Albertine'in konumuda bir atlak bulduu takdirde geniletmeye ve bizi tamamen ayrmaya kararlyd. "Nankr m? Yok canm, bence asl nankr olan benim, Franoise; Albertine'in bana ne kadar iyi davrandn bilemezsiniz." (Seviliyormu gibi grnmek benim iin yle ho bir duyguydu ki!) "Hadi abuk olun." "Acele tarafndan frlyorum." Franoise'n kelime hazinesi, kznn etkisiyle biraz yozlamaya balamt. Btn diller, bu ekilde, yeni terimlerin eklenmesiyle saflklarn kaybederler. Franoise'n, parlak dnemlerini bildiim konumasnda ortaya kan yozlamadan, aslnda ben de dolayl olarak sorumluydum. Franoise'n kz, annesiy le konuurken memleketinin ivesini kullanmakla yetinseydi, onun

klasik lisann yozlatrp seviyesiz bir argoya indirgememi olurdu. Kz, memleketinin ivesini kullanmaktan hibir zaman kanmamt; ikisi benim yanmda gizli bir ey konumak istediklerinde, gidip mutfaa kapanacaklarna, zel iveleriyle konumak suretiyle, odamn ortasnda, smsk kapal bir kapdan daha emniyetli anlalmaz bir duvar olutururlard. Konumalarnda seebildiim tek ey olan "asabatm bozuldu" nun sk sk kullanlmasndan yola karak, ana kzn pek iyi geinmediklerini dnrdm sadece (tabii bu asap bozan kii ben deilsem eer). Ne yazk ki, hi bilmediimiz bir lisan bile, srekli iitirsek, sonunda reniriz. Benim de sonunda rendiim lisann, Franoise'n yerel ivesi olmasna hayflanyordum; Franoise, Farsa konumay det edinmi olsa, onu da renirdim. Franoise kaydettiim ilerlemenin farkna vardnda, kendisi de, kz da konumalarn hzlandrdlar, ama yarar olmad. Franoise nce memleketlerinin ivesini anlamama zld; sonra konumama ise sevindi. Aslnda sevinci alaydan ibaretti, nk ben zamanla Franoise'n ivesini aa yukar onun gibi telaffuz etmeyi baardm halde, o ikimizin telaffuzlar arasnda dalar kadar fark buluyor ve buna baylyordu; yllardr aklna gelmemi olan hemerileriyle grmediine hayflanyor, benim ivelerini ne kadar kt konutuumu duysalar, glmekten katlacaklarn sylyordu. Srf bunu dnmek bile Franoise'n iini nee zlemle dolduruyor, glmekten gzleri yaaracak olan kyllerin adlarn sralyordu bir bir. Ne var ki, telaffuzum kt de olsa, iveyi iyi anlamamdan duyduu znty hibir sevin hafifletemezdi. eri girmesini engellemek istediimiz kiinin elinde maymuncuk varsa, anahtarlarn ilevi kalmaz. Franoise da, yerel ivesi geersiz bir savunma haline gelince, kzyla, ok ksa srede, akla gelebilecek en baya dnemlerin Franszcasna dnen bir dilde konumaya balad. Hazrdm. Franoise henz telefon etmemiti; acaba telefonunu beklemeden ksa mydm? Ama kz arkadam bulaca ne malumdu; Albertine kuliste olamaz myd; hatta Franoise onu bulsa da, dnmeye raz olacak myd bakalm? Yarm saat sonra

telefon aldnda, kalbim umut ve korkuyla kt kt atmaya balad. Bir telefon grevlisinin emriyle harekete geen ve hzl uan bir ses bl, Franoise'n deil de, santral memurunun szlerini nnda ulatryordu bana; Franoise'n rs utangal ve hzn, atalarnn bilmedii bir nesne sz konusu olduu iin, bulac hastal olan kiileri ziyaret etme pahasna da olsa, bir telefon ahizesine yaklamasn men ederdi. Albertine'i salonun giriinde, tek bana bulmutu; Albertine gidip Andree'ye temsilin sonuna kalmayacan haber vermi, sonra hemen Franoise'n yanma dnmt. "Kzmad m? Ah, afedersiniz! Hanma sorar msnz, kk hanm kzm m? -Hanmefendi diyor ki, hayr, hi kzmam, aksine memnun olmu; en azndan, memnun olmadysa da, belli etmemi. imdi birlikte Trois Quartiers'ye gidiyorlarm, saat ikide evde olacaklarm." kinin demek olduunu anladm, nk saat zaten ikiyi gemiti. Saate asla doru bakamamak, saati doru syleyememek, Franoise'n kendine has, sabit, dzeltilmesi imknsz, yani marazi diyebileceimiz bir kusuruydu. Saatine bakp da, ikiyse, saat bir veya saat dediinde, kafasnda ne olup bittiini, olayn, Franoise'n grnde mi, zihninde mi, dilinde mi cereyan ettiini asla anlayamammdr; bildiim u ki, bu olay daima cereyan ederdi. nsanolu ok yaldr. Soyaekim ve akr aba evlilikleri, kt alkanlklara, hatal reflekslere, bastrlmas imknsz bir g kazandrr. Baz insanlar, bir gl aacnn yanndan geince aksrp ksrr; taze boya kokusu, kimilerinin derisinde dkntlere yol aar, birok kii, seyahat ncesinde karn ars eker, atalar hrsz olan cmert milyonerler vardr ki, elli frangmz almaktan kendilerini alamazlar. Franoise'n saati niin doru syleyemedii meselesine gelince, kendisi bana hibir zaman bu konuda bir bilgi vermedi. Franoise, yanl cevaplarnn ounlukla bende yol at fkeye ramen, hatas yznden ne zr dilerdi, ne de hatasna bir aklama getirirdi. Hibir ey sylemez, adeta beni duymazlktan gelir, bu da iyice tepemi attrrd. Hi deilse iddetle kar kabileceim, aklayc bir sz duymak isterdim, ama ne gezer, kaytsz bir sessizlikle karlardm. Fakat bu sefer, kukuya yer yoktu, Albertine Franoise'la birlikte saat te eve gelecek, ne Lea'y grecekti, ne de

arkadalarn. Onlarla ilikiye gemesi tehlikesi bu ekilde nlendikten sonra, tehlikenin gzmdeki nemi de nnda azald; tehlikeyi nlemenin ne kadar kolay olduunu grnce, balangta, baaramayacam dnm olmama ardm. Trocadero'ya Lea'nn arkadalarn grmek iin gitmedii anlalan Albertine'e youn bir minnet duymaktaydm; benim isteim zerine temsili brakp ve dnmekle, Albertine, bana zannettiimden daha fazla ait olduunu, hatta gelecekte de ait olacan kantlamt. Bisikletli bir ulak, Albertine'den sabretmemi dileyen bir not getirdiinde, minnetim iyice artt; o bildik, tatl anlatmn kullanmt: "Be nim canm Marcel'im, ben maalesef bu notu size gtren bisikletli ulak kadar hzl gelemeyeceim yannza; bir an nce gelebilmek iin onun bisikletini almak geiyor iimden. Size kzabileceimi nasl dnebilirsiniz; benim iin sizinle birlikte olmaktan daha byk bir zevk olabilir mi? Sizinle ba baa dar kmak ok gzel olacak, bundan byle hep ba baa ksak daha da gzel olur. Neler kuruyorsunuz kafanzda! Ah Marcel! Ah Marcel! Daima senin, Albertine." hatta Albertine'in itaati, ona aldm elbiselerin, szn ettiim yatn, Fortuny sabahlklarn bir karl deil de, onlar tamamlayan bir ey olduundan, btn bunlar bana birer ayrcalk gibi geliyordu; nk bir efendinin grev ve ykmllkleri de, tpk haklar gibi, iktidarnn birer parasdr ve bu iktidar tanmlayp kantlar. te, Albertine'in bana tand haklar da, ykmllklerime gerek niteliini kazandryordu: Bana ait bir kadnm vard, ona durup dururken bir haber gnderdiimde, derhal telefonla balant kurup hemen geleceini bildiriyordu saygyla. Zannettiimden daha fazla efendisiydim onun. Daha fazla efendisi, yani daha fazla klesiydim. Albertine'i grmek iin en ufak bir sabrszlk duymuyordum artk. Onun, o anda, Franoise'la birlikte alveri yaptn, seve seve uzatacam ksa bir sre sonra da, yine Franoise'la birlikte eve dneceini bilmek, nmdeki zaman parltl ve huzurlu bir yldz gibi aydnlatyordu; imdi bu zaman yalnz geirmek daha zevkli geliyordu bana. Albertine'e olan akm, beni yataktan kaldrm, dar kmak zere bana hazrlk yaptrmt, ama yapacamz gezintiden zevk almam engelleyecekti. Byle bir Pazar gnnde, gencecik ii kzlarn, terzi

raklarnn, yosmalarn, Boulogne Orman'nda gezintiye km olacan dnyordum. Ve bu terzi raklar, gen ii kzlar szlerini kullanarak, (tpk daha nce zel isimleri, balo haberlerinde okuduum gen kz isimlerini sk sk kullanm gibi), beyaz bir korsajn hayaliyle, ksa bir etein hayaliyle, bu hayalin ardna tanmadm, beni sevebilecek bir kiiyi yerletirerek, kendi bama, arzulanr kadnlar yaratyor, "Kim bilir ne hoturlar!" diyordum iimden. Ama ho olmalar benim ne iime yarayacakt, tek bama kmyordum ki darya? Halen yalnz olmamdan faydalanmak isteyip, gne notalar okumam engellemesin diye perdeyi biraz ektikten sonra, piyanonun bana oturup ortada duran Vinteuil Sonatn rastgele atm ve almaya koyuldum; nk Albertine'in geliine daha biraz vakit vard, te yandan gelecei de kesindi; yani hem zamanm vard, hem de kafam rahatt. Albertine'in Franoise'la dneceini bilmenin, itaatkrlnn verdii gvenle dolu bu bekleyi iinde, dardaki gne kadar scak bir i aydnlyla sarmalanmasna mutluydum; zihnimi istediim gibi kullanabiliyor, bir sreliine Albertine'den ayrp sonata yneltebiliyordum. hatta sonatta dikkatimi younlatrdm ey, tensel ve kaygl ezgiler bileiminin, Albertine'e olan akmla u anda daha da fazla akmas deildi; bu ak o kadar uzun bir sre boyunca kskanlktan yoksun olmutu ki, Swann'a bu duyguyu tanmadm, bilmediimi itiraf etmitim. Hayr, sonata bir baka adan, kendi iinde, byk bir sanatnn eseri olarak bakyordum; ses dalgalar, beni, sanat olmay istediim o Combray gnlerine gtryordu (Montjouvain'i veya Meseglise tarafn deil, Guermantes tarafndaki gezintileri kastediyorum). Acaba sanat olma hevesinden fiilen vazgemekle, gerek bir eyden mi vazgemitim? Sanatn kaybn hayat unutturabilir miydi bana; sanat, gerek kiiliimize, hayattaki eylemlerde bulamad bir ifade imknn sunan, daha derin bir gereklii iinde barndryor muydu? Byk sanatlarn her biri, gerekten de dierlerinden ok farklyd ve her biri, gnlk hayatta bouna aradmz o bireysellik izlenimini fazlasyla uyandryordu. Tam bunu dndm

srada, sonatn bir ls dikkatimi ekti; aslnda gayet iyi bildiim bir lyd, ama bazen dikkatimiz, oktandr bildiimiz bir eyi farkl bir biimde aydnlatr ve daha nce hi grmediimiz bir yann fark etmemize yol aar. Bu ly alarken, Vinteuil, aslnda, o notalarla, VVagner'in hi aina olmad bir hlyay ifade ettii halde, "Tristan!" diye mrldanmaktan kendimi alamadm; bir torunun tonlamasnda, hareketinde, onun hi grmedii dedesini grr gibi olan aile ahbabnn tebessm yayld dudaklarma. Nasl ki yle bir durumda, benzerlii kantlayabilecek fotoraflara baklrsa, ben de piyanoya, Vinteuil Sonat'nn zerine, Tristan'n notalarn yerletirdim; tesadf, tam da o gn, leden sonra, Lamoureux Konserleri dizisinde bu eserin baz paralar alnyordu. Ben Bayreuth'un mimarna duyduum hayranl bir vicdan meselesi haline getiren insanlardan deildim; bunlar, rnein Nietzsche, tpk hayatta olduu gibi sanatta da, kendilerine cazip gelen gzelliklerden grev duygusu yznden kaarlar, Parsifal'i inkr edip kendilerini zorlayarak Tristan'dan koparlar ve manevi bir ilecilikle, srekli nefis krelterek, en cefal yolu izleyerek sonunda sadece Longjumeau'lu Posta Srcs'n tanyp ona tapnma dzeyine ularlar. Eserin bir perdesinde karmza kan, bir kaybolup bir grnen, bazen uzak, uykuda, neredeyse kopuk, bazen de, belirsizliklerini korumakla birlikte, bir motifin deil, adeta bir nevraljinin tekrar kadar inat, yakn, isel, organik ve derin olan o srarl ve -kaak temalar art arda izledike, Wagner'in eserinin ne kadar gerek olduunu fark ediyordum. Bu balamda Albertine'in dostluuna hi benzemeyen mzik, kendi benliimin derinliklerine inmeme ve orada bir yenilik bulmama yardmc oluyordu: Gneli dalgalar yan bamda krlan bu ses denizi, hayatta, seyahatte nafile aradm eitliliin zlemini uyandryordu iimde. ki ynl bir eitlilikti bu. Nasl bir tayf, n bileimini gzlerimizin nne sererse, bir Wagner'in armonisi, bir Elstir'in renkleri de, bir baka insann, ak sayesinde nfuz edemediimiz duygularnn zndeki nitelii tanmamz salyordu. Ayrca eser, kendi iinde de, gerekten bir eitlilik sunmann yegne yntemiyle, yani eitli kiilikleri bir araya

getirerek, bir eitlilik sunuyordu. Sradan bir besteci, ikisine ayn arky sylettii halde, bir seyisi ve valyeyi ayr ayr tasvir ettiini sanr, oysa Wagner, aksine, her isme farkl bir gereklik tahsis eder; onun seyisi, her ortaya knda, hem karmak hem basit, kendine has bir kiidir ve o muazzam ses lemine, birbiriyle kesien, neeli ve feodal izgilerle imzasn atar. Bylece, her biri bir kii olan onlarca mziin oluturduu, dopdolu bir mzik kar ortaya. Ayr ayr mzikler birer kii veya doann anlk bir grntsnn uyandrd birer izlenimdir. Doann bize yaatt duygudan en bamsz olan eyler bile, kesin olarak tanmlanm, dsal gerekliini korur; bir kuun t, bir avcnn borusu, bir obann kavalyla ald ezgi, sesli siluetler halinde ufukta belirir. Hi phesiz Wagner onlar yaklatracak, ele geirecek, orkestra dzenine sokacak, en yce mzik kavramlarnn hizmetine koacaktr, ama bunu yaparken, tpk ekil verdii ahabn doku sunu, trn dikkate alan bir ahap ustas gibi, balangtaki bireyselliklerine sayg gsterecektir. Olaylarn yan sra, birer isimden ibaret olmayan ahsiyetlerin yan sra doann seyrine de yer verilen bu eserlerin, btn zenginliklerine ramen, -harika bir biimde de olsa- hep bir eksik kalmlk izlenimi uyandrdklarn dnyordum; bu zellik, XIX. yzyln btn byk eserlerinde grlr, o XIX. yzyl ki, en byk yazarlar, baarl eserler vermemi, ama kendi almalarna, ayn anda hem ii, hem yarg gzyle bakarak, bu kendi kendini gzlemden, eserin dnda ve fevkinde, yepyeni bir gzellik karmlar, eserlerine, sahip olmadklar, geriye dnk bir btnlk ve ycelik yklemilerdir. Geriye dnp baktnda, romanlarnda bir nsanlk Komedyas gren, birbirinden bamsz iirleri ve denemeleri, Yzyllarn Efsanesi ve nsanln Kitab Mukaddesi balklar altnda birletiren air ve yazarlarn zerinde durmasak da, bu sonuncu yazarn, yani Michelet'nin, XIX. yzyl mkemmel biimde temsil ettii, dolaysyla ondaki asl gzelliklerin, eserinden ok eserine kar taknd tavrda, Fransa Tarihnde veya Fransz Devriminin Tarihnde deil de, bu iki kitabnn nszlerinde aranmas gerektii sylenemez mi? Eserlerin

kendilerinden sonra yazlan ve yazarn eserini deerlendirdii bu nszlere, bir de, genellikle bilgece bir ihtiyatlln deil, mzisyenlere yakr bir ahengin gerektirdii, "Affnza snarak sylyorum," szleriyle balayan tek tk cmleleri de eklemek gerekir. O srada beni hayranlkla kendimden geiren teki mzisyen, yani Wagner, ekmecesinden harika bir paray karp, bu motifi bestelerken hi aklndan gememi olan bir eserine sonradan ilave etmeyi gerekli grm, ilk mitolojik operasnn ardndan ikincisini, sonra da dierlerini bestelemi ve birdenbire bir drtleme oluturduunu fark edip, muhtemelen Balzac'nkine benzer bir sarholuk yaamt; Balzac da, eserlerini hem bir yabancnn, hem de bir babann bak asyla incelediinde, eserlerinin birinde Raffaello'nun safln, bir dierinde ncil'in yalnln bulmu ve bu geriye dnk bakta birden zihninde bir aydnlanmayla, eserlerinin, ayn ahsiyetleri ieren bir dizi halinde bir araya getirilseler, ok daha gzel olacaklarn anlam, bylece yaptna son ve stn bir fra darbesi eklemiti. Sonradan kurulan bu btnlk, sahte deildir. yle olsayd, saysz balk ve altbaln yardmyla tek bir yce hedefe yneldii izlenimini yaratmaya alan onlarca sradan yazarn kurduu sistemler gibi paralanp giderdi. Balzac'n eserlerindeki btnlk, sahte olmad gibi, sonradan kurulduu iin, bir araya getirilmeyi bekleyen ayr ayr paralar arasnda zaten bu btnln mevcut olduu, bir heyecan annda kefedildii iin, belki daha da gerektir; bu btnlk, daha nce bilinmediinden, mantksal deil, eitlilii engellemeyen, yorumu ruhsuzlatrmayan, temel bir btnlktr. Bir ilhamla ayrca yazlm, bir tezin yapay geliiminin gerektirmedii, eserin tamamyla btnleen bir para gibidir (ama bir para deil, bir btndr). Isolde'nin dnnden nceki gl orkestra ezgisi balamadan duyulan, bir kavaln seslendirdii, neredeyse unutulmu oban havasn, eser kendiliinden bnyesine katmtr. Hi phesiz, geminin yaklat srada, orkestra nasl kavaln nota larn yakalyor, dntryor, kendi sarholuuyla birletiri yorsa, bu notalarn ritmini blyor, tnsn aydnlatyor, ykseliini hzlandryor, alglar oaltyorsa, Wagnerin kendisi de, hafzasnda oban havasn kefederek eserine kattnda, ona

anlam kazandrdnda, sevinle dolup tamt. Zaten bu sevin kendisini hi terk etmez. Wagner"de airin hzn ne kadar derin olursa olsun, zanaatkrn neesi, o hzn telafi eder, aar - yani maalesef biraz bozar. Ama o srada, Vinteuil'n cmleciiyle Wagner'inki arasnda az nce fark ettiim zdelik kadar, bu Vulcanus'u hatrlatan ustalk da beni allak bullak etmiti. Acaba byk sanatlarda, insanst bir gerein yansmas gibi grnen, ama aslnda zorlu bir almann rn olan, kkl, yklmaz bir zgnlk varm yanlgs, bu ustalktan m kaynaklanyordu? Eer sanat bundan ibaretse, hayattan daha gerek deildi demek ki, dolaysyla o kadar hayflanmama gerek yoktu. Tristan' almaya devam ediyordum. Aramzdaki ses duvarnn ardndan Wagner'in sevincini, beni de bu sevinci paylamaya davet ediini, Siegfried'in lmsz gen kahkahasnn ve eki vurularnn giderek ykseliini iitiyordum; stelik, zanaatkrn teknik ustal, muhteem biimde dvlen bu cmlelerin yerden havalanmasn daha da kolaylatryordu; bu kular Lohengrin'in kuusuna deil de, Balbec'te grdm, enerjisini ykselie dntren, dalgalarn zerinde yol alarak gkyznde gzden kaybolan uaa benziyordu. En yksekten uan, en hzl uan kularn kanad daha gl olduuna gre, belki de sonsuzluu kefedebilmek iin, bu gerekten maddi aralar, bu Mystre marka yz yirmi beygir gc gerekiyordu; oysa bu aralarda ne kadar yksekten uarsanz uun, motorun gl homurtusu, uzayn sessizliinin tadna varmanz biraz engeller! Nedendir bilmem, bandan beri mzik anlarn izleyen tahayyllerim, bir noktadan sonra, amzn en iyi icraclarna yneldi; bunlarn arasnda, gzmde biraz abarttm Morel de yer alyordu. Birdenbire zihnim sert bir dn yapt ve Morel'in kiiliini, bu kiiliin kimi tuhaf zelliklerini dnmeye baladm. Morel hayatndan sk sk bahsederdi aslnda, ama o kadar bulank bir tablo izerdi ki, bir ey anlamak mmkn olmazd -bu durum, kafasn kemiren nevrozdan ayr bir ey olmakla birlikte, onunla birleebilirdi de. rnein Morel, her an M. de Charlus'n emrine mde olmay kabulleniyor, yalnz geceleri serbest olmay art

kouyordu, nk akam yemeinden sonra cebir dersine gitmek istiyordu. M. de Charlus derse gitmesine izin veriyor, ama kendisiyle dersten sonra grmeyi arzu ediyordu. Morel, "mknsz, eski bir talyan resmi bu," diyordu, (espri bu ekilde aktarldnda bir anlam tamyor; M. de Charlus Morel'e, sondan bir nceki blmnde Frdric Moreau'nun bu cmleyi syledii Bir Gnl Eitimi'i okutmutu ve Morel de espri olsun diye, ne zaman "imknsz" dese, mutlaka ardndan, "eski bir talyan resmi bu," diye ekliyordu); "ders genellikle ok ge saate kadar sryor, hoca zaten o kadar zahmete giriyor, ayp olur..." M. de Charlus, "Aslnda derse de gerek yok, cebir yzme deil ki, hatta ngilizce bile deil, kitaptan da renilir pekl," diye cevap veriyordu; nk bu cebir dersinin, hibir eyin seilemedii o bulank grntlerden biri olduunu hemen tahmin etmiti. Morel belki bir kadnla yatyordu, belki karanlk yollardan para kazanma abas iinde gizli polis rgtne girmiti ve emniyet grevlileriyle baskna katlyordu, hatta kim bilir, belki de, hepsinden kts, genelevlerden jigolo olarak i bekliyordu. Morel, "hatta kitaptan renmesi ok daha kolay," diye karlk veriyordu M. de Charlus'e, "cebir derslerinde hibir ey anlalmyor." M. de Charlus, "Madem yle, cebiri benim evimde ok daha rahat renebilirsin," diyebilirdi, ama bunu sylemekten dikkatle kamyordu, nk hayal rn cebir dersinin, yalnzca esas zelliini, akam saatlerini megul etme zelliini koruyarak, derhal mecburi bir dans veya resim dersine dneceini biliyordu. M. de Charlus, bu konuda ksmen de olsa yanldn fark etti, nk Morel baronun evinde sk sk denklem zmekle urayordu. M. de Charlus, cebirin bir kemancnn hibir iine yaramayaca itirazn ileri srd srmesine. Morel de cebirin, vakit geirmesine, nevrozuyla mcadele etmesine yardmc olduunu syleyerek cevap verdi. Hi phesiz, M. de Charlus, sadece gece yaplabilen bu esrarengiz, kanlmaz cebir derslerinin, aslnda ne olduunu renmeye, bilgi edinmeye alabilirdi. Ama M. de Charlus'n, Morel'in meguliyetlerinin dmn zecek vakti yoktu, kendi sosyete meguliyetleri btn vaktini alyordu. Ziyaretler, kabuller, kulpte geirilen zamanlar, darda yemek davetleri, tiyatro gsterileri,

hem Morel'in ne yaptn dnmesini engelliyordu, hem de Morel hakkndaki dedikoduyu: Morel'in, girip kt eitli muhitlerde ve bulunduu eitli kentlerde ara sra patlak veren, gizlenmeye alt, iddet dolu ve sinsi ktlnden bahsediliyor, onu tanyanlarn, Morel'den, tyleri rpererek, seslerini alaltarak, bir ey anlatmaya cesaret edemeyerek sz ettikleri syleniyordu. Ben de o gn piyanonun bandan kalkp bir trl gelmek bilmeyen Albertine'i karlamak zere avluya indiimde, maalesef bu zehirli fke patlamalarndan birine ahit oldum. Jupien'in dkknnn nnden geiyordum, Morel ve yaknda kars olacan zannettiim kz, ieride yalnzdlar; Morel avaz kt kadar baryor, daha nce kendisiden hi duymadm, genelde bastrd tuhaf bir kyl ivesi dklyordu dudaklarndan. Syledii szler de bir o kadar tuhaft, bozuk bir Franszca kullan yordu, ama zaten Morel hibir eyi tam bilmezdi. "Defolun buradan, kaldrmc, ne olacak, kaldrmc, kaldrmc," diye tekrarlayp duruyordu; balangta ne demek istediini herhalde anlamam olan zavall kzcaz da, karsnda korkudan tir tir titreyerek, onurlu bir ekilde, kprtsz duruyordu. "Defolun dedim size, kaldrmc, kaldrmc, gidin amcanz arn da sizin ne mal olduunuzu syleyeyim ona, orospu." Tam o anda, bir arkadayla sohbet ederek avluya giren Jupien'in sesi duyuldu; Morel'in ne kadar dlek olduunu bildiimden, birka saniye sonra dkkna varacak olan Jupien'le arkadana takviye kuvveti olarak katlmaya gerek duymadan, Morel'le karlamamak iin dnp yukar ktm; Morel az nce, (belki dayana bile olmayan bir antajla kz korkutup sindirmek amacyla olsa gerek) srarla Jupien'in arlmasn istedii halde, avluda Jupien'le arkadann sesini duyunca alelacele dar kt. Aktarlan szlerin hibir anlam yoktur, eve karken kalbimin kt kt atmasn szler aklayamaz. Hayatta ahit olduumuz bu tr sahneler, askerlerin saldrda baskn avantaj dedikleri, mthi bir gce sahiptirler; Albertine'in, Trocadero'da kalacana eve, yanma dneceini bilmek bana ne kadar tatl bir huzur verse de, beni allak bullak eden, defalarca tekrarlanan o "kaldrmc, kaldrmc" kelimesinin vurgusu kulaklarmdan gitmiyordu.

Yava yava sakinletim. Albertine gelecekti. Az sonra kapy aldn iitecektim. Hayatmn, artk eskiden olabilecei gibi bile olmadn hissediyordum; bir kadna bu ekilde sahip olmak, eve dndnde byk bir doallkla, onunla birlikte dar kacam ve varoluumun btn gcnn, etkinliinin, giderek o kadnn gzellemesi hedefine yneleceini bilmek, btn besinini dolgun bir meyveye aktaran ve bu meyveyle oalan, ama bir yandan da arlaan bir dala benzetiyordu beni. Albertine'in dneceini bilmenin bana verdii huzur, daha bir saat nce duyduum kaygnn tam tersiydi ve sabah onun evden kndan nce duyduum huzurdan ok daha muazzamd. Albertine'in uysall sayesinde adeta hkimiyetim altna giren gelecei mjdeleyen, kz arkadamn, eli kulandaki mnasebetsiz, kanlmaz, ho varlyla sanki bir dolgunlua, bir dengeye kavuan ve dayankll artan bir gelecei mjdeleyen bu huzur, yuva duygusundan, aile mutluluundan doan (ve mutluluu kendi iimizde aramaktan bizi kurtaran) huzurdu. Bu yuva ve aile duygusunu, Albertine'i beklediim o sakin dakikalarda olduu kadar, onunla birlikte gezindiimiz dakikalarda da tattm. Albertine bir ara, belki elime dokunmak iin, belki de Mme Bontemps'n hediyesi olan yzn yanna, kk parmana takl, saydam, yakuttan bir yapran geni, svms bir rt gibi yayld yeni yzyle gzm kamatrmak iin, eldivenini kard. "Albertine, yeni bir yzk daha! Teyzeniz ne kadar da cmert!" "Hayr," dedi Albertine glerek, "bu teyzemden deil. Bunu, sizin sayenizde; biriktirebildiim paralarla kendim aldm. Daha nce kime ait olduunu bile bilmiyorum. Le Mans'da indiim otelin sahibine, parasz bir mteri tarafndan braklmt. Otel sahibi yz ne yapacan bilemiyordu, deerinin altnda bir fiyata verecekti. Ama benim iin yine de fazla pahalyd. imdi sizin sayenizde k bir hanm oldum ya, yzk hl elinde mi diye sordum otelciye. Ve ite geldi. -Ne ok yznz oldu Albertine. Size hediye edeceim yz nereye takacaksnz? Ama bu gerekten gzel bir yzkm; yakutun etrafndaki ilemeleri pek seemiyorum, yzn buruturmu bir adama benziyor. Ama

benim gzlerim pek iyi grmez. -yi grse de bir ey fark etmezdi. Ben de eklini seemiyorum." Bir zamanlar, hatratlarda veya romanlarda, bir erkein hep bir kadnla birlikte ktn, onunla ikindi kahvalts ettiini okuduumda, benim de canm bunu yapabilmeyi isterdi. Birka kere, rnein Saint-Loup'nun sevgilisiyle karak, onunla akam yemeine giderek, bunu baardm zannetmitim. Ama o srada, gpta ettiim roman ahsiyetinin roln bizzat oynamakta olduum fikrinden ne kadar medet umsam da, bu fikir beni Rachel'in yannda olmaktan haz duyduuma inandrr, fakat o hazz veremezdi bana. nk gerek olan bir eyi taklit etmeye kalktmzda, o eyin, taklit gdsnden deil, bilind bir gten, kendisi gerek olan bir gten kaynaklandn unuturuz. Rachel'le birlikte dolamaktan incelikli bir haz duymay o kadar istediim halde yaayamadm o zel duyguyu imdi yaamaktaydm oysa; bu kez, peinden hi komadm bu duyguyu, bambaka, samimi ve derin sebepler yznden yaamaktaydm, -bir rnek verecek olursak- kskanlmdan tr Albertine'den uzak duramadm iin, dar kabilecek durumdaysam, onu tek bana gezmeye gnderemediini iin yaamaktaydm. Bu duyguyla ancak imdi tanabiliyordum, nk edindiimiz bilgiler, gzlemlemek istediimiz d nesneler deil, irade d duygulara aittir; eskiden, bir kadn benimle ayn arabada olsa bile, gerekte benim yanmda olmuyordu, nk Albertine'e duyduum ihtiya trnden bir ihtiya, o kadn her an yan bamda yeniden yaratmyordu; teninin durmadan tazelenmesi gereken tonlar, onu srekli okayan baklarmla yenilenmiy ordu; yatm da olsa hatrlayan tensel istek, bu renklere bir tat ve younluk katmyordu; ehvet ve onu coturan hayal gcyle birlikte kskanlk, yerekimi kadar gl bir ekimle, o kadm yan bamda dengede tutmuyordu. Arabamz bulvarlarda, caddelerde hzla ilerliyordu; sra sra konaklar, pembe renkli, dondurulmu gne ve souk izlenimi uyandryor, bana Mme Swannn evine yaptm, lambalar

yaklncaya kadar kasmpatlarnn tatl yla aydnlanan ziyaret lerimi hatrlatyordu. Dkkn kaplarnn nnde ayakta duran meyveci kzlar, st kzlar, tpk odamn penceresi gibi beni onlardan kesinlikle ayran otomobil camnn ardndan, yle bir grmeye ancak vakit buluyordum; gne nda birer roman kahraman gibiydiler; arzum, onlar harika bir olaylar rgsnn iine yerletirmeme yettii halde, hi renemeyeceim bu romann eiinden teye geemiyordum. nk Albertine'den durmamz rica edemezdim; hatlarn zar zor seebildiim, ken dilerini sarmalayan sarn buu iinde krpeliklerini belli belirsiz fark edebildiim gen kadnlar gzden kayboluveriyordu. Bu arap tccarnn kasada oturan kzn veya sokakta sohbet eden bir amarc kz grdmde iimi kaplayan heyecan, bir tanray sokakta grp tanmann heyecanyd. Olympos yok olduundan beri, Olympos sakinleri yeryznde yaamakta. Mitolojik tablolarnda Vens veya Ceres iin model olarak, en adi ilerde alan, halktan kzlar kullanan ressamlar, kutsalla saygszlk etmek yle dursun, o kzlara, ellerinden alnm olan ilahi niteliklerini geri vermilerdir. "Trocadero'yu nasl buldunuz, lgn kz? -Orada kalmayp sizinle bulutuumuza feci seviniyorum. Mimar Davioud galiba. -Benim kk Albertine'im ne kadar da bilgili olmu! Doru, Davioud'nun eseri, unutmutum. -Siz uyurken ben sizin kitaplarnz okuyorum, koca tembel. Bina olarak epey irkin saylr, yle deil mi? -te yavrucuum, o kadar hzl deiiyorsunuz ve o kadar akllanyorsunuz ki," (sylediim doruydu, ama ayrca Albertine'in, yaayamad tatminlerin yerine, en azndan evimde geirdii zamann kendisi asndan tamamen bir kayp saylamayacan bilmenin tatminini yaamas, houma gidiyordu), "size, genelde yanl kabul edilen, ama benim peinde kotuum bir geree tekabl eden eyler de sylemekte saknca grmyorum. zlenimciliin ne olduunu biliyor musunuz? -Gayet iyi biliyorum. -Bakn imdi, sylemek istediim u: Elstir'in yeni olduu iin sevmedii Marcouville-l'Orgueilleuse Kilisesi'ni hatrlyor musunuz? Elstir bu binalar, birer paras olduklar btnsel izlenimden bu ekilde kopard, kendilerini sarmalayan n dna kard ve zlerindeki deeri arkeolog gibi

incelediinde, kendi izlenimciliiyle elikiye dm olmuyor mu biraz? Yapt resimlerde, bir hastane, bir okul veya duvardaki bir afi, yan banda, blnmez bir grntnn iinde yer alan paha biilmez bir katedralle ayn deeri tamyor mu? Kilisenin cephe sinin gnete nasl yandn, o kabartma Marcouville azizlerinin k denizinde nasl yzdn hatrlasanza. Eski gibi grnd srece, hatta eski grnmese bile, bir binann yeni olmas ne fark eder? Eski mahallelerin iirsellii son damlasna kadar sklp karld; oysa yeni mahallelerde, zengin burjuvalar iin yeni ina edilmi, ar beyaz talar daha yeni yontulmu kimi evler vardr ki, bir temmuz leninde, tccarlarn le yemeine banliylerine dndkleri saatte, bak dayamak iin kullanlan camdan prizmalarn, Chartres vitraylar kadar gzel, rengrenk ltlar sat lo yemek salonunda, sofraya oturulmasn bekleyen kirazlarn kokusu kadar keskin bir lkla, o kavurucu sca delerler. -Ne kadar hosunuz! Eer bir gn akll olursam, bunu size borlu olacam. -Gneli bir gnde, zrafa boynuna benzer kuleleriyle Pavia Manastr'n hatrlatan Trocadro'dan baklarmz niin evirelim? -O kk tepenin zerindeki hkim konumuyla, bana, sizin Mantegna rprodksiyonlarmzdan birini de hatrlatt; sanrm Aziz Sbastian, arka planda, amfiteatr biimindeki kentte grlen yaplardan birinin Trocadro olduuna yemin edebilir insan. -ok doru bir gzlem! Peki ama Mantegna rprodksiyonunu nerede grdnz? nsan akna eviriyorsunuz." Zengin semtlerini geride brakp halkn oturduu semtlere gelmitik; her tezghn ardnda bir kenar mahalle Vens'nn dikilmesi, bu tezghlar, dibinde mrm geirmek isteyeceim birer banliy altar haline getiriyordu. Tpk zamansz bir lmle karlamasna, Albertine'in zgrlm noktalamas yznden mahrum olduum hazlar sayyordum tek tek. Passy'de, kalabalk yznden kaldrmdan yola inmi, birbirlerinin bellerine sarlm gen kzlar, glmsemeleriyle beni bylediler. Onlar iyice grecek zamanm olmad, ama abarttm sanmyorum; gerekten de her kalabalkta, her gen kalabalkta, soylu bir profile

rastlarz sk sk. Bu yzden de, yaplan bir kazda antik paralarn ortaya karld karmakark bir arazi, bir arkeolog iin ne kadar deerliyse, bayram gnlerinin o halk kalabalklar da, zevk dkn iin o kadar deerlidir. Boulogne Orman'na vardk. Albertine benimle birlikte km olmasa, o anda, Champs-Elyses Arenasnda Wagner frtnasnn, orkestrann btn tellerini inletiini, az nce aldm kaval ezgisini hafif bir kpkmesine kendine doru ekiini, havalandrn, youruunu, biimini deitirip paralayn, giderek byyen bir girdabn iine srkleyiini iitebileceimi dnyordum. Hi deilse gezintiyi uzatmayp eve erken dnmek istedim, nk Albertine'e hi szn etmemekle birlikte, o gece Verdurin'lere gitmeye karar vermitim. Ksa bir sre nce Verdurin'lerden bir davetiye alm, onu da dierleri gibi sepete atmtm. Ama o geceki davet konusunda fikir deitirmitim, nk Albertine'in, leden sonra Verdurin'lerde kimlerle karlamay ummu olabileceini renmek istiyordum. Doruyu sylemek gerekirse, Albertine konusunda geldiim nokta, bir kadnn, bizim iin, artk (her ey aynen devam ettii, olaylar normal seyrini izledii takdirde), sadece baka bir kadna gei arac olduu noktayd. Bu noktada, o kadn bizim gzmzde hl bir nem tar, ama pek az bir nem tar; her akam birtakm yabanc kadnlarla, zellikle de onu tanyan, bize onun hayat hakknda bilgi verebilecek kadnlarla bulumak iin sabrszlanrz. O kadnn kendisine sahip olmu, bize kendinin ne kadarn vermeye raz olmusa, tamamn tketmiizdir. Hayat da onun kendisidir, ama bizim bilmediimiz bir parasdr; kendisini nafile sorgulayp cevap alamadmz, ancak yeni dudaklardan iitebileceimiz eylerden oluan bir parasdr. Albertine'le birlikte yaamam, Venedik'e gitmemi, seyahat etmemi engelleyecekse, en azndan o gn leden sonra, tek bama olsaydm, bu gzel, gneli Pazar gnne serpimi, gzmdeki gzellikleri, byk lde kendilerine can veren mehul hayattan oluan gen terzi raklaryla tanabilirdim. Grdmz btn gzlerde, bizim bilmediimiz grntler, hatralar, beklentiler ve horgrler ieren, btn bunlarla ayrlmaz bir btn tekil eden bir

bak yok mudur? Yoldan geerken grdmz birinin kalarnn atkl, burun deliklerinin akl, o insann nasl bir hayat srdne bal olarak, farkl bir deer kazanmayacak mdr? Albertine'in varl, bu kzlara yaklamama ve belki de bylece onlar arzulamaktan vazgememe engel oluyordu. Yaama arzusunu ve sradan olaylardan daha gzel bir eylere inancn kaybetmek istemeyenler, gezinmelidir, nk sokaklar, caddeler, tanralarla doludur. Ama tanralar, insanlar kendilerine yaklatrmazlar. Etrafta, aalarn arasnda veya bir kafe giriinde, kutsal bir ormann kenarnda nbet bekleyen nympha'lara benzer hizmetiler gryordum; arkada oturan gen kz, yanbalarna dayadklar bisikletlerinin dev emberiyle, mitolojik seyahatlerinde zerine bindikleri buluta veya masal atma dayanm bakan tanray andryordu. Albertine'in her defasnda, btn bu kzlara bir an youn bir dikkatle baktn ve sonra derhal bana dndn fark ediyordum. Ama bu baklarn younluu da, younlukla telafi edilen ksal da beni fazla huzursuz etmiyordu; aslnda, Albertine, babama veya Franoise'a bile sk sk ayn younlukla, belki yorgunluktan, belki de dikkatli bir insana zg alkanlktan tr, adeta derin dncelere dalarcasna bakard; baklarnn hzla bana evrilmesine gelince, bunun sebebi, kapldm pheleri bilen Albertine'in, yersiz de olsa bir pheye mahal vermek istememesiydi belki. Ayrca, Albertine'in baklarnda grnce bana ar bir su gibi gelen youn dikkat (baklar gen erkeklere ynelse de ayn eyi hissederdim), benim btn terzi raklarna ynelttiim baklarda mevcuttu ve ben bundan en ufak bir sululuk duymuyordum - hatta arabay durdurup inmemi varlyla engelledii iin neredeyse Albertine'i suluyordum. Kendi arzularmz masum, kar tarafn arzular ise korkuntur. Yalnz arzular konusunda deil, yalan konusunda da, bize ait olanlarla sevdiimiz kiiye ait olanlar birbirine zttr. rnein, salkl grnmek isteyip gndelik rahatszlklar belli etmemek amacyla, kt bir alkanl gizlemek amacyla veya bakalarn gcendirmeden tercih ettiimiz eye ynelmek amacyla yalan sylemek, son derece olaan bir eydir. Yalan, hayattaki en gerekli, en ok kullanlan korunma aracdr. Yine de sevdiimiz

insann hayatndan yalan karp atmak isteriz, her yerde y alan kollar, yalan kokusu alr, yalandan nefret ederiz. Yalan bizi allak bullak eder, ilikiye son vermek iin yeterli bir sebeptir, ardnda ne byk kabahatleri gizlediini dnrz, bazen de o kadar iyi gizler ki bu kabahatleri, iimizde bir phe bile uyanmaz. Bu ne tuhaf bir durumdur ki, evrensellii, yaygnl nedeniyle bakalar iin zararsz olan bir hastalk mikrobu, muafiyetini kaybetmi olduunu fark eden zavall iin, son derece tehlikelidir! craat kolayl yznden hayal etme gcn kaybetmemi herkes gibi, ben de, -uzun sren eve kapanma dnemlerim sebebiyle- nadiren karlatm bu gzel kzlarn hayatn, seyahatin bize vaat ettii harikulade kentler kadar arzulanr ve bildiklerimden farkl hayatlar olarak canlandryordum zihnimde. Tandm kadnlarn, gittiim kentlerin uyandrd hayal krkl, yenilerinin cazibesine kaplmam, gerekliine inanmam engellemiyordu. te bu yzden, Venedik'i -bahar gnlerini hatrlatan hava nedeniyle de zlem duyduum, Albertine'le evlenirsem grmeyeceim Venedik'i- Ski'nin, ehrin aslndan daha gzel tonlara sahip diye yorumlayabilecei bir resimde grmek, benim iin Venedik seyahatinin yerini katiyen tutamazd, benden bamsz olarak belirlenmi bir mesafenin katedilmesi zorunluydu benim gzmde; ayn ekilde, bir muhabbet tellalnn, bana smarlama bulaca terzi ra, ne kadar gzel olursa olsun, o esnada bir kz arkadayla glerek aalarn altndan gemekte olan sarsak terzi rann yerini katiyen tutamazd. Bir randevu evinde bulacam kz, daha gzel bile olsa, ayn ey olmazd, nk tanmadmz bir kzn gzlerine, kk bir opal ya da akik parasna bakar gibi bakmayz. Bizim hi grmediimiz aile evini, gpta ettiimiz aziz dostlar iinde barndran bir dncede, bir istekte, bir hatrada grebileceimiz yegne eyin, onu sedeflendiren k ya da kvlcmlandran prlantalar olduunu biliriz. Bir baka deer kazandran ey, salt fiziksel gzelliinden ok, btn bu zor ve inat eyleri ele geirebilmek arzumuzdur (bir kadnn, Galler Prensi olduunu iittii bir gence ilikin, hayalinde batan baa bir roman kurmas, yanldn anlaynca da, ayn

genle hi ilgilenmemesi, bu ekilde aklanabilir belki); terzi ran bir randevu evinde bulmak, iine nfuz etmi olan, onunla birlikte ele geirmeyi umduumuz o mehul hayattan yoksun halde bulmak demektir; gerekten de birer deerli taa dnm olan gzlere, krmas bir iein kvrmlar kadar anlamsz bir bur na yaklamak demektir. Hayr, nasl ki Piza'nn, uluslararas fuarda bir gsteriden ibaret olmayan, gzlerimle greceim Piza'nn gerekliine inanabilmem iin, uzun bir tren yolculuu yapmak zorundaysam, ayn ekilde, o aadan geen, tanmadm terzi rann da gerekliine inanmaya devam etmek istiyorsam eer, hareket noktam ona gre ayarlayarak direniine kar koymak, hakaretlerine gs germek, giriimimde srarl davranmak, bir randevu koparmak, atlye knda onu beklemek, bu kzn hayatndaki olaylar tek tek renmek zorundaydm; benim onda aradm hazlar sarmalayan klf delmek zorundaydm; ulamak, ele geirmek istediim ilgi ve ltuftan beni ayran mesafeyi, yani onun farkl alkanlklarnn ve kendine has hayatnn yar-att uzakl amak zorundaydm. Ne var ki, arzuyla seyahat arasndaki bu benzerliklerden yola karak, kentlerle kadnlar, tanmadm srece bylesine ycelten, yanlarna yaklatm anda da altlarndan kayverip, onlar en sradan gerekliin basitlii zerine yzst dren bu grnmez gcn, inanlar kadar, maddi dnyadaki atmosfer basnc kadar etkili olan bu gcn niteliini bir gn derinlemesine incelemeye sz verdim kendi kendime. Biraz tede, bir baka gen kz, yan bana diz kt bisikletini dzeltmekteydi. Tamirat bittiinde, yar kz bisikletine atlad, ama bir erkein oturaca ekilde, ata biner gibi oturmad. Bisiklet bir an salland; o gen bedene sanki bir yelken ya da dev bir kanat eklenmiti; az sonra, yoluna devam eden yar insan-yar kanatl gen yaratn, o melek veya perinin, son srat uzaklatn grdk. Albertine'in varl, Albertine'le birlikte yaamak, beni bunlardan mahrum ediyordu ite. Mahrum mu ediyordu? Tam tersine, bana bunlar bahediyordu diye dnmem gerekmez miydi? Albertine benimle birlikte yaamasayd, zgr olsayd,

btn bu kadnlar, onun arzu ve hazlarnn muhtemel hedefle ri diye grecektim hakl olarak. eytanca bir balede, bir insandaki gnah eilimini temsil eden, oklarn bir bakasnn kalbine batran danslar gibi grneceklerdi gzme. Terzi raklarndan, gen kzlardan, kadn oyunculardan nasl da nefret edecektim! Karlarnda dehete decek, yeryzn gzelliklerinin dnda tutacaktm onlar. Albertine'in klelii, onlar yznden ac ekmekten beni kurtard iin, yeryznn gzellikleri arasndaki yerlerini almalarn salyordu. Bu zararsz halleriyle, kalbe kskanl saplayan inelerini kaybetmiken, onlar hayranlkla seyretmem, baklarmla okamam, belki bir baka gn daha samimi olmam mmknd. Albertine'i hapsederek, gezinti yerlerinde, balolarda, tiyatrolarda hrdayan btn o hareli kanatlar ayn anda yeryzne kazandrmtm tekrar; artk Albertine'i kkrtmalar mmkn olmadndan, benim gzmde yine eskisi gibi kkrtc olmulard. Yeryznn gzelliini bu kanatlar oluturuyordu. Bir zamanlar Albertine'in gzelliini de onlar oluturmutu. Albertine'i nce esrarengiz bir ku gibi, sonra da sahilin arzulanan, belki elde edilen baoyuncusu gibi grdm iin o kadar gzel, olaanst bulmutum. Bir akam, mendirein zerinde, nereden geldikleri belirsiz martlara benzeyen dier gen kzlarn arasnda ll admlarla yrrken grdm kuu evime hapsettiimden beri, Albertine'in renkliliinden eser kalmam, bakalarnn ona sahip olma ans da tamamen yok olmutu. Albertine yava yava btn gzelliini kaybetmiti. Kskanlmla hayal gcmn hazlarndaki d ayn dzlemde yer almadklar halde, onu tekrar sahildeki ihtiam iinde grebilmem iin, yannda ben olmadan, bir kadn veya gen erkei kendisine sokulurken hayal ettiim bu tr gezintiler gerekiyordu. Ama Albertine'in, bakalar tarafndan arzuland iin gzmde eski gzelliine kavutuu bu ani klar dnda, benimle birlikte yaad sreyi iki dneme ayrabilirdim rahatlkla: giderek solmakla birlikte, benim gzmde hl sahilin rengrenk hareli baoyuncusu olduu ilk dnem ve kendi donuk benliiyle snrl, gri bir mahpusa dnt, ancak benim gemii hatrladm bu imekler sayesinde eski renkliliine kavutuu ikinci dnem.

Bazen, Albertine'e kar kaytszlmn dorukta olduu saatlerde, ok eski bir nn hatras canlanrd kafamda: Henz kendisiyle tanmadm gnlerdeydi, Albertine kumsalda, benim hi anlaamadm, bir iliki yaadklarndan imdi neredeyse emin olduum bir hanmn yannda, kahkahalarla glerek kstaha bana bakyordu. Parlak, mavi denizin uultusu her yan sarmt. Gneli kumsalda, Albertine arkadalarnn arasnda en gzel kzd. O mutat engin deniz erevesi iinde, ona hayran olan hanmn gznde sonsuz deer tayan, muhteem bir kzd ve benim onurumu lekelemiti. Hem de sonsuza dek lekelemiti, nk o hanm belki tekrar Balbec'e gitmi, l l, uultulu kumsalda Albertine'in yokluunu fark etmiti. Ama gen kzn benim evimde yaadn, sadece bana ait olduunu bilmiyordu. O engin, mavi denizle birlikte, hanmn, imdi bakalarna ynelen tercihini eskiden bu gen kza ynelttiini unutmu olmas, Albertine'in onuruma srd lekenin zerine kaplam, onu gz kamatrc, salam bir mcevher kutusuna hapsetmiti sanki. Bunlar dnnce, o kadna duyduum nefret, kalbimi kemirirdi; Albertine'e kar da bir nefret duyardm, ama bu nefret, o enfes sal, pohpohlanan, kumsalda patlatt kahkaha insann onurunu lekeleyen gzel gen kza duyulan hayranlkla karkt. Utan, kskanlk ve ilk arzularla o gz kamatrc fonun yeniden canlanan hatralar, Albertine'e eski gzelliini ve deerini kazandrrd tekrar. te bu eklide, o odamda, yanmdaysa duyduum biraz ezici sknt, onu hafzamda tekrar zgrlne kavuturduum, mendirekte, rengrenk plaj kyafetleri iinde, denizin alglar eliinde hatrladm zaman, yerini, olaanst grntler ve zlemlerle dolu, heyecanl bir arzuya brakrd; Albertine kh bu ortamdan kp bana ait olur, pek fazla bir deer tamaz, kh ayn ortama geri dnp, asla renemeyeceim bir gemiin iinde elimden kaar, tpk patlayan dalgalar ve sersemletici gne gibi, arkada olan o hanmn yannda, onurumu lekelerdi; Albertine, adeta ikiyaayl bir ak iinde, bir kumsala gider, bir odama dnerdi.

Bir baka kede, top oynayan kalabalk bir grup vard. Bu gen kzlarn hepsi gnein tadn karmak istemiti, nk ubat aynn bu zel gnleri, ne kadar gneli olsalar da, uzun srmez; gnein parlakl, batn geciktirmez. Gnein batmasna daha uzun zaman olduu halde, biz bir sre alacakaranlkta kaldk: Seine'e kadar uzanmtk, Albertine krmz yelkenlerin mavi k nehrindeki yansmalarn, aydnlk ufukta tek bana bir gelincik gibi bzm tula evi, ileride ayn ufkun katlam, para para, krlgan, dilimli bir blm gibi grnen Saint-Cloud'yu hayranlkla seyretti, varlyla da benim bu hayranl yaamam engelledi; arabadan indik ve uzun uzun yrdk. hatta bir ara kol kola yrdk; Albertine'in kolunun benim kolumun etrafnda oluturduu halka, sanki ikimizi tek bir varlk haline getiriyor, kaderlerimizi birletiriyordu. Ayamzn dibinde/birbirine paralel uzanan glgelerimiz giderek yaklayor, sonra birleiyor, harika bir desen oluturuyordu. Hi phesiz, Albertine'in benim evimde yaamas, benim yatama uzanmas, zaten bana olaanst geliyordu. Ama imdi bu durum, bir de darya, tabiatn ortasna tayordu; o ok sevdiim Boulogne Orman glnn kenarnda, o aalarn altnda, onun, Albertine'in glgesi benimkine ekleniyor, gne, onun bacayla gsnn yaln, basitletirilmi glgesini, aal yolda kumun zerine, benim glgemin yanma, adeta lavi tekniiyle iziyordu. Glgelerimizin yaknlap birlemesinde, phesiz bedenlerimizin birlemesinden daha soyut, ama onun kadar mahrem bir by buluyordum. Sonra arabaya bindik tekrar. Dn yolunda, arabamz dar, dolambal orman yollarna girdi; klk giysileri iinde, harabeler gibi sarmaklarla, brt lenlerle kaplanm aalar, bir sihirbazn evine giden yolu gsteriyorlard sanki. Aalarn karanlk kubbesinin altndan kar kmaz, Boulogne Orman knda, tekrar gn yla karlatk, hava o kadar aydnlkt ki, akam yemeinden nce canm ne isterse yapabileceimi, daha bol bol vaktim olduunu dnyordum, ama birka dakika sonra, arabamz Zafer Tak'na yaklarken, aniden aknlk ve korkuyla irkilerek, Paris'in zerinde asl, vakitsiz dolunay grdm; bizde ge kaldmz zaman uyandran, durmu bir saate benziyordu. Arabacya eve dnmesini sylemitik.

Albertine iin bu, benim evime dnmek demekti. Albertine arabann iinde, yan bamda otururken onun varlnda bulduum huzuru, evlerine dnmek iin bizden ayrlmak zorunda olan kadnlarn varlnda, kendilerini ne kadar sevsek de, bulamayz; Albertine'in o andaki varl, bizi ayr olacamz saatlerin boluuna deil, daha da yerleik ve korunakl bir beraberlie, ayn zamanda onun da yuvas olan, bana aidiyetinin somut simgesi olan yuvama doru gtryordu. Hi phesiz, sahip olmak iin arzu etmi olmak arttr. Bir izgiye, bir yzeye, bir hacme, ancak akmz oraya yerlemise sahip olabiliriz. Ama gezintimiz boyunca Albertine, benim iin, bir zamanlar Rachel'in olduu gibi, et ve kumatan oluan bo bir klf deildi. Gzlerimin, dudaklarmn ve ellerimin hayal gc, Balbec'te Albertine'in bedenini ylesine kuvvetle biimlendirmi, efkatle parlatmt ki, imdi bu arabada o bedene dokunmak, onu sarmalamak iin, Albertine'i kucaklamama, hatta grmeme gerek yoktu, sesini iitmem, sustuu zaman da yanmda olduunu bilmem yeterliydi; i ie gemi duyularm onu olduu gibi sarmalyordu; evin nne geldiimizde, Albertine btn doallyla arabadan indiinde, ben ofre daha sonra gelip beni almasn sylemek zere hemen inmedim, ama Albertine kapdan ieri girerken baklarmla hl onu sarmalamaktaydm; onun bu ar, kzla boyanm, hantal ve mahpus haliyle doal bir ekilde benimle birlikte eve dndn, bana ait bir kadn gibi, karm gibi evimizin korunakl duvarlar arasna girip kaybolduunu grmek, yine o kprtsz, evcil huzuru veriyordu bana. Ne yazk ki, o akam, odasnda ba baa yediimiz yemek boyunca Albertine'in ne kadar hznl ve bkkn grndne baklacak olursa, sevgilim bu evde, kendini hapisteymi gibi hissediyor, Liancourt gibi gzel bir evde bulunmaktan memnun olup olmad sorulduunda, "Hapishanenin gzeli olmaz," di ye cevap veren Mme de La Rochefoucauld'nun hislerini payla yordu. Balangta Albertine'in halini fark etmedim; ben kendi halime hayflanyor, Albertine olmasa (onunla birlikte, btn gn boyunca onca insanla temas edecei bir otelde, kskanlktan kvranrdm

nk), o esnada akam yemeini Venedik'te, Marip silmeleriyle evrelenmi kubbeli kk pencerelerinden Byk Kanal'n grnd, bir gemi ambar gibi alak, kk restoranlarn birinde yiyor olabileceimi dnyordum. unu belirtmem gerekir ki, evde Albertine'in ok beendii, Bloch'unsa ok hakl olarak son derece irkin bulduu, Barbedienne'in iri bir bronz heykeli vard. Bloch'un bu heykeli evde tutmama armas ise, o kadar anlalr deildi. Ben hibir zaman onun gibi sanatkrane dekorlar oluturmaya almazdm, hem bu i iin fazlasyla tembeldim, hem de daima gzmn nnde grmeye altm eylere kar fazlasyla ilgisizdim. Gz zev kim bozulmadna gre, dekorasyon ayrntlaryla ilgilenmeme hakkm vard. Belki buna ramen o bronz heykeli kaldrabilirdim. Ne var ki, irkin ve gsterili eyler ok faydaldr, nk bizi anlamayan, bizimle ayn zevki paylamayan, belki k olduumuz insanlarn gznde, gzelliini aa vurmayan, asil bir eyann sahip olamayaca bir itibar tarlar. Zaten biz de byle bir itibar kullanmaya, ancak bizi anlamayan insanlar karsnda gerek duyabiliriz, nk nitelikli kiilerin nezdinde, zekmz bize gereken itibar salar. Albertine'in zevki her ne kadar gelimekte olsa da, bronz heykele hl sayg duyuyor ve bu sayg bana da yansyordu; Albertine'in saygs benim iin nemliydi (azck utan verici bir bronz heykeli ortada bulundurmaktan ok daha nemliydi), nk Albertine'i seviyordum. Ama kleliimi dnmek bir anda zerimde bir yk olmaktan kt, hatta kleliimi uzatmak istedim, nk Albertine kendi kleliini youn biimde hissediyormu gibi grnd bana. Evet, kendisine evimde yaamaktan honut olup olmadn her sorduumda, bundan daha mutlu olabilecei bir yer dnemediini sylemiti hep. Ama ounlukla yzndeki zlemli, kzgn ifade, bu szlerini yalanlamt. Elbette Albertine benim tahmin ettiim eilimlere sahip idiyse, bu eilimlerini asla doyuramamas, beni ne kadar sakinletiriyorsa, onu da o kadar sinirlendiriyor olmalyd; ben o kadar sakinlemitim ki, Albertine'i

haksz yere suladma inanmaktan beni alkoyan bir tek ey vard, o da, Albertine'in davranlarndaki ar zendi: Asla darda yalnz veya serbest kalmyor, eve dnerken kapnn nnde bir an olsun oyalanmyor, ne zaman telefon edecek olsa, konutuklarn bana aktarabilecek biriyle, Franoise veya Andre'yle birlikte olmaya, gze batacak ekilde dikkat ediyor, Andre'yle birlikte dar her knda, neler yaptklar konusunda ayrntl bir rapor alabilmem iin, dnte bir punduna getirip mutlaka beni Andre'yle yalnz brakyordu. Bu harika uysallkla elien, derhal bastrd kimi sabrszca hareketleri, acaba Albertine zincirlerini krmay m tasarlyor diye bir phe yaratmt kafamda. Bu phemi destekleyen ufak tefek baz olaylar vard. r nein darya tek bama ktm bir gn, Passy yaknnda Gisle'le karlam, uradan buradan sohbet etmeye koyulmutuk. Bir ara, Gisle'e bu haberi verebilmekten tr mutluluk duyarak, Albertine'i srekli grdm syledim ona. Gisle Albertine'i nerede bulabileceini sordu, onun da ne tesadf, Albertine'le konuaca bir ey varm. "Nedir konuacanz? -Albertine'in baz kz arkadalaryla ilgili. -Hangi kz arkadalar? Size bilgi verebilirim belki, bu Albertine'le grmenize engel olmaz tabii. ok eski arkadalar, adlarn hatrlamyoram," diye mulak bir cevap verdi Gisle, geri adm atarak. Yanmdan, bende hibir kuku uyandrmayacak kadar ihtiyatl konutuu zannyla ayrld. Fakat yalan ortaya kmaya o kadar hazrdr ki, ufack bir ey, kendini gstermesine yeter. Adlarn bile bilmedii eski arkadalar sz konusu olsayd, "ne tesadf, Albertine'le konumam gerekiyordu," der miydi? Mme Cottard'n pek sevdii "nasl da denk geldi" deyiine olduka benzeyen bu ifade, ancak belirli kiilere ilikin, zel, duruma uygun den, belki de cil bir ey iin kullanlabilirdi. Zaten, srf "Bilmem, adlarn hatrlamyorum," derken, dalgn bir ta vrla, esneyecekmi gibi azn a (konumamzn bu noktasnda geri adm atarken, neredeyse vcuduyla da gerileyii) bile, Gisle'in yzn ve ona uygun olarak sesini, bir yalan ifadesine dntryordu; oysa "ne tesadf" derkenki aceleci, canl, atlgan tavr, bir gerei ifade ediyordu. Gisle'i sorguya ekmedim. Ne

iime yarayacakt ki? phesiz Gisle Albertine gibi yalan sylemiyordu. Ve elbette ki Albertine'in yalanlar bana daha ok ac veriyordu. Ama her eyden nce, aralarnda ortak bir nokta, yalann kendisi vard, ki bu da baz durumlarda bir delil saylr. Yalann altnda gizlenen geree ilikin bir delil deildir. Btn katillerin, her eyi mkemmelen ayarladklarn ve yakalanmayacaklarn zannettikleri, bilinen bir gerektir, ama sonuta hemen hemen btn katiller yakalanr. Yalanclar ve yalanclar arasnda zellikle sevdiimiz kadnlar ise, aksine, nadiren yakalanrlar. Sevdiimiz kadnn nereye gittiini, orada ne yaptn bilemeyiz, ama daha o konuurken, ardnda sylemedii eyin gizlendii, baka bir eyden bahsederken, yalan derhal fark ederiz. Yalan hissedip gerei renemediimiz iin de, kskanlmz artar. Albertine'in yalan syledii duygusunu uyandran birok ayrntdan bu anlat boyunca bahsettik, ama en nemlisi, yalan sylediinde, anlattklarnn ya yetersiz, eksik, geree aykr olmalar veya tam tersine, geree uygun olsun diye kk ayrntlarla ar yklenmi olmalar sebebiyle, dikkati ekmesiydi. Geree uygun olan ey, yalan syleyen bu konuda ne dnrse dnsn, gerein kendisi deildir katiyen. Gerein kendisini dinlerken, sadece geree uygun bir ayrnty duyduumuz anda, kulamz birazck mzie yatknsa, belki de geree gereklerden daha uygun, fazlasyla uygun olan bu ayrntda bir hata olduunu, adeta ls bozuk bir msra ya da yksek sesle okunan yanl bir kelime gibi aykr dtn alglarz. Kulamz bunu alglar ve eer ksak, kalbimiz telaa der. Peki, o zaman bir kadnn Berri Soka'ndan m, Washington Soka'ndan m getiini bilmediimiz iin btn hayatmz deitirdiimiz srada, srf birka yl boyunca o kadnla grmeme basiretini gsterebilsek, iki sokak arasndaki birka metrelik farkn da, kadnn kendisinin de yz milyonda birine (yani alglayamayacamz bir boyuta) deceini, Glliver'den ok daha iriyken, mikroskopla bile grlmeyecek -en azndan kalbin mikroskobuyla grlmeyecek, nk duygusuz hafzann mikroskobu daha gl ve salamdr- bir Lilliput'luya dneceini niye dnmeyiz ki! Ne olursa olsun, Albertine'le

Gisele'in yalanlar arasnda ortak bir nokta -yalann kendisibulunmakla birlikte, Gisele'in yalan syleme tarz Albertine'inkinden de, Andree'ninkinden de farklyd, ama byk bir eitlilik gsteren btn bu yalanlar birbirlerine o kadar iyi oturuyordu ki, kk ete, baz ticari firmalarda rastlanan, geit vermez bir kale salamlna sahipti; kadroyu oluturanlarn birbirinden ok farkl kiiliklerine ramen, zavall yazarn dolandrlp dolandrlmadn asla anlayamayaca bir kitabevine ya da yaynevine benzerdi. Gazete veya derginin yneticisi, iten ve zellikle ciddi bir tavrla yalan syler, nk dier gazete veya tiyatro yneticilerine, yaynclara kar tenlik bayran atnda, onlarda lanetledii tutumu, kendisinin de aynen uyguladn sk sk gizlemek zorunda kalr. Yalan sylemenin korkun bir ey olduunu (bir siyasi partinin bakam sfatyla, herhangi bir sfatla) beyan etmek, ou kez bakalarndan daha ok yalan sylemeyi ve bu arada itenliin ciddi maskesini ve kutsal tacn da atmamay gerektirir. "ten kii"nin orta, farkl bir biimde, daha safa yalan syler. Yazarn, karsn aldatr gibi, vodvil numaralaryla aldatr. Namuslu ve kaba saba bir adam olan yaz kurulu bakan, evinizin, daha yapmna bile balanmayaca bir tarihte hazr olacana sz veren bir mimar gibi, dpedz yalan syler. Yaz ileri mdr melek gibi bir adamdr, dier kiinin arasnda kouturup durur ve konunun ne olduunu bilmeden, kardee bir titizlik ve sevgi dolu bir dayanmayla, eref sz vererek deerli yardmlarda bulunur. Bu drt kii, yazarn geliiyle kesilen daimi bir ekime iindedir. Her biri, gerektiinde zel kavgalar bir yana brakmay bilir, en nemli asker grevi hatrlayp tehdit altndaki "birliin" yardmna koar. Ben de farknda olmadan, "kk ete"nin karsnda uzun zamandr bu yazarn roln oynamaktaydm. Gisele "ne tesadf" derken, dnd ey, Albertine'in u ya da bu bahaneyle benden ayrld an onunla seyahate kmaya hazr bir kz arkada ve o gnn geldiini veya ok yaklatn ona haber vermek idiyse eer, bunu bana itiraf edeceine lmeyi gze alrd. Dolaysyla Gisele'e soru sormann anlam yoktu.

phelerimi pekitiren tek ey bu trden karlamalar deildi. Bir rnek vereyim: Albertine'in resimlerini beeniyordum. Bir mahpusun dokunakl elencesi olan bu resimler, beni ok duygulandrdndan, Albertine'i tebrik ettim. "Yo, hayr, resimlerim ok kt, ama hayatmda tek bir resim dersi almadm ki. -Ama bir akam Balbec'te bana haber gnderip resim dersine kaldnz sylemitiniz." O gn kendisine hatrlattm ve o saatte resim dersi alnamayacan daha o anda dnm olduumu syledim. Albertine kzard. "Doru," dedi, "resim dersi almyordum; balangta size ok yalan sylemitim, bunu kabul ediyorum. Ama artk hi yalan sylemiyorum." Balangtaki onca yalann neler olduunu renmeyi ne kadar isterdim! Ama Albertine'in her itirafnn yeni bir yalan olacan daha batan biliyordum. Bu yzden de onu pmekle yetindim. Bu yalanlardan sadece birini sylemesini istedim. yle cevap verdi: "Madem istiyorsunuz syleyeyim: Mesela deniz havasndan rahatsz olduum yaland." Bu isteksizlik karsnda, srar etmekten vazgetim. Sevdiimiz her insan, hatta bir lde her insan, bizim iin Ianus gibidir: Bizden ayrlyorsa holandmz yzn, srekli elimizin altnda olduundan eminsek, ask yzn gsterir. Albertine'le srekli birlikteliin, bu anlatda szn edemeyeceim, bir baka zorluu vard. Bir baka insann hayatnn, katliama yol amadan elimizden atamayacamz bir bomba gibi, bizim hayatmza bal olmas, korkun bir eydir. Bunu, bir deliyle yakn ilikisi olan herkesin yaad kimi duygularla karlatrabiliriz: ileride, biz artk aklayabilecek durumda deilken, yanl, ama geree uygun birtakm eylere inanlacan dnmenin sebep olduu ini klar, tehlikeler, endie ve korku. Mesela Morel'le yaad iin M. de Charlus'e acyordum (leden sonra ahit olduum sahnenin hatrasyla gsmn sol yannda bir arlk hissettim); aralarnda bir iliki olup olmad bir yana, M. de Charlus, balangta, Morel'in deli olduunu bilmiyordu muhtemelen. Morel'in yakkll, bayal ve gururu, baronun o kadar derine inmesini engellemi olmalyd, ta ki Morel'in karamsar

gnleri gelinceye kadar; byle gnlerde Morel bir aklama getirmemekle birlikte, kederinden M. de Charlus' sorumlu tutar, yanl ama son derece incelikli mantk yrtmelerle, baronun gvensizliini ortaya koyar, hakaret eder, bir yandan en karc, kurnazca kayglar gtmeyi srdrerek, umutsuzca kararlar almakla tehdit ederdi onu. Fakat btn bunlar bir karlatrmadan ibaret. Albertine deli deildi. Albertine'de zincirlerinin hafif olduu izlenimini uyandrmann en iyi yolu, o zinciri benim kendi ellerimle kracama kendisini inandrmakm gibi geldi bana. Ne var ki, bu uydurma tasardan o anda kendisine sz edemezdim, birka saat nce Trocadero'dan geldiinde fazlasyla dnceli ve sevecen davranmt; tek yapabileceim, onu ayrlmakla tehdit etmek yle dursun, olsa olsa, minnettar kalbimde biimlenen srekli birliktelik hayallerini gizlemek olabilirdi. Ona bakarken hayallerimi dile getirmemek iin kendimi zor tutuyordum, belki o da fark ediyordu bunu. Ne yazk ki hayallerin davurumu bulac deildir. M. de Charlus'n durumu, yani hayalinde gururlu bir delikanl gre gre kendini de gururlu bir delikanl zanneden ve iyice yapmacklap gln den krtkan yal kadn rnei ok yaygndr; metresine tutkun bir n en byk talihsizlii, o karsnda gzel bir ehre grrken, sevgilisinin grd kendi ehresinin gzellemediini, aksine karsnda grd gzelliin verdii hazla arpldn fark etmemesidir. hatta bu durumun yaygnl akla snrl deildir; her birimiz, bakalarnn grd kendi bedenimizi grmez, bakalar iin grnmez olan, ama bizim gzmzn nnde duran nesneyi, kendi dncemizi "izleriz". Bazen sanatlar bu nesneyi eser lerinde gsterir. te bu yzden, sanat, eserine hayran olan kiileri hayal krklna uratr, nk i gzellii ehresine yansyamamtr. Venedik hayallerimden geriye kalanlar, sadece Albertine'le ilgili eyler, evimde geirdii zaman onun iin daha ho klmaya ilikin eylerdi; nmzdeki gnlerde kendisine bir Fortuny elbise smarlayacamz syledim ona. Onu oyalayacak yeni hazlar bulmaya alyordum. Bulabilseydim, bir srpriz yapp eski

Fransz gm sofra takmlar hediye etmek isterdim. Bir yat satn alma planlar yaptmz srada, Albertine plann uygulanmasna imknsz gzyle bakt halde -Albertine'i iffetli zannettiim, onunla evlilii ne kadar imknsz gryorsam, birlikte yaamay da mali adan o kadar ykc bulduum zamanlar, ben de ayn fikri paylatm halde- kz arkadam bir yat alacama ihtimal vermemekle birlikte, Elstir'e akl danmtk. Bergotte'un o gn lm olduunu rendim ve ok zldm. Bilindii gibi, uzun zamandr hastayd. Elbette bu, ilk bataki, doal hastal deildi. Galiba tabiat, ancak olduka ksa sreli hastalklara yol aabiliyor. Ama tp, hastalklar uzatma grevini stlenmi durumda. lalar, ilalarn salad hafifleme, ilaca ara verince tekrar ortaya kan rahatszlk, bir hastalk grnts oluturur ve tpk ocuklarn bomacay atlattktan sonra, uzun mddet, dzenli aralklarla ksrk nbetleri geirmeye devam etmeleri gibi, hastann alkanl da giderek bu hastalk grntsn sabitletirir, sluplatrr. Zamanla ilalarn etkisi azalr, miktar artrlr, artk hibir yarar salamaz olurlar, aksine bu kalc rahatszlk sayesinde zarar vermeye balarlar. lalar olmasa, tabiat, hastala bu kadar uzun mhlet tanmaz. Tbbn neredeyse tabiatn kuvvetine erierek insan yataa ivileyebilmesi, lm cezas tehdidiyle bir ilac kullanmaya insan mecbur edebilmesi, bir mucizedir. Yapay olarak alanan hastalk artk kk salm, ikincil, ama gerek bir hastalk olmutur, aradaki tek fark, doal hastalklarn gemesi, tedavinin srrn bilmeyen tbbn yaratt hastalklarnsa, asla iyilememesidir. Bergotte yllardr evinden kmyordu. Zaten sosyete hayatndan da hi holanmamt, daha dorusu ksack bir sre holanm, sonra da dier her ey gibi, her zamanki kendine has tutumuyla, yani elde edemedii iin deil, elde eder etmez, kmsemiti. yle sade bir hayat sryordu ki, ne kadar zengin olduu kimsenin hayalinden gemiyordu; zenginlii bilinse, insanlar onu cimri zannedip daha da ok yanlrlard, nk kimse onun kadar cmert olamazd. zellikle kadnlara, daha dorusu

gen kzlara kar cmertti; onlarsa, kck bir ey karlnda bylesine byk bir mkfat aldklar iin mahcup olurlard. Bergotte'un kendi kendine ileri srd mazeret, en verimli almalarn, k olma duygusuyla gerekletirmesiydi. Ak demek abartl olur ama, az da olsa tensellikten kaynaklanan haz, edebiyat almalarna yardmc olur, nk baka hazlar, rnein sosyete hazlarn, btn insanlarn paylat hazlar ortadan kaldrr. Bu ak hayal krklna yol asa bile, hi deilse bu sayede ruhun yzeyinde de bir kprt yaratr; aksi takdirde, ruhun ar durgunlamas tehlikesi ba gsterir. Dolaysyla, arzu bir yazar iin yararldr: Onu nce dier insanlardan uzaklatrp onlara uyum gstermekten kurtarr, sonra da, belirli bir ya geince hareketsizleme eilimi gsteren manevi bir ark harekete geirir. Bu durumda mutlu olamayz, ama mutluluu engelleyen ve hayal krklnn bu ani atlmlar olmasa gremeyeceimiz sebepler zerine fikir yrtrz. Hayallerin gereklemesi tabii ki mmkn deildir, bunu biliriz; arzu olmasa, belki hayal kurmazdk, oysa hayal kurmak yararldr, hayallerimizin ykln grrz, bu baarszlk bize yeni bir ey retir. Nitekim Bergotte da, yle bir mantk yrtyordu: "Gen kzlar uruna multimilyonerlerden daha fazla para harcyorum, ama onlarn bana yaatt hazlar veya hayal krklklar sayesinde de, kitap yazyor, para kazanyorum." Bu mantk, ekonomik adan samayd, ama herhalde Bergotte, bu ekilde, altn temasa, temas altna dntrmekten holanyordu. Ayrca, bykannemin lmnde de grdmz gibi, yorgundu, yalanmt, dinlenmek istiyordu. Oysa sosyete hayat, karlkl konumadan ibarettir. Sosyete konumalar aptalcadr, ama kadnlarn varln ortadan kaldrma gcne sahiptir; kadnlar sosyetede soru-cevaptan ibarettir, oysa sosyetenin dnda yine yorgun ihtiyar mthi dinlendiren bir eye, seyredilecek bir nesneye dnrler. Her neyse, btn bunlar artk sz konusu deildi. Dediim gibi, Bergotte evinden kmaz olmutu; odasnn iinde bir sa atliine yataktan kalktnda da, buz gibi bir soua kacakm, trene binecekmi gibi, allara, battaniyelere brnyordu. Odasna

girmelerine izin verdii nadir dostlarndan zr diliyor, ekose battaniyelerini, rtlerini gsterip glerek, "Ne yaparsnz azizim, Anaksagoras'n dedii doru, hayat bir yolculuk," diyordu. te bu ekilde, kk bir gezegen gibi gitgide souyor, byk gezegenin son gnlerini, nce snn, ardndan da hayatn dnyamzdan yava yava ekilecei gnleri canlandryordu adeta. Dnyada hayat kalmadnda, dirilme de kalmayacaktr, nk insanlarn brakt eserler ne kadar uzak bir gelecekteki kuaklara uzansa da, o gelecekte insanlarn olmas gerekir. Dnyada tek bir insan kalmamken, her yan saran soua daha uzun sre dayanabilen kimi hayvan trleri olursa, Bergotte'un n, o na kadar srdn farzedersek, bir anda, temelli snecektir. Dnyada kalan son hayvanlarn Bergotte okumas sz konusu deildir, nk bu hayvanlar, Pentekostes gnndeki havariler gibi, eitli milliyetten insanlarn dilini renmeden anlamalar, pek zayf bir ihtimaldir. Bergotte, lmnden nceki son birka ay boyunca uykusuzluktan, daha da beteri, kbuslardan muzdaripti; uykuya dald anda kbus grmeye balyor, uyanacak olursa, bu k buslar yznden tekrar uyumaktan kamyordu. Uzun yllar boyunca ryalar sevmiti, hatta kt ryalar bile; nk ryalar, uyanklk halimizde karmzda grdmz gereklie aykrlklar sayesinde, uyandmz anda, hatta bazen daha da nce, uyumu olduumuza dair gl bir duygu uyandrrlar iimizde. Ne var ki Bergotte'un kbuslar bundan farkl bir eydi. Bir zamanlar kbus derken, beyninde olup biten tatsz eyleri kastederdi. Oysa imdi, sanki kendisinin dndaki, fesat bir kadn, elindeki slak bezle yzn silerek onu uyandrmaya alyor; kalalarnda dayanlmaz gdklanmalar hissediyor; fkeden gz dnm bir arabac -Bergotte uykusunda arabay kt kulland yolunda bir eyler mrldand iin- yazarn stne atlp parmaklarn sryor, doruyordu. Son olarak da, uykusunda yeterli karanlk olutuu anda, tabiat, adeta onu ldrecek olan beyin kanamasnn bir kostmsz provasn yapyordu: Bergotte bir arabann iinde, Svvann'larm yeni konann kapsndan ieri giriyor, arabadan

inmek istiyordu. Bir ba dnmesiyle, adeta yldrm arpmasna, arabann koltuuna ivileniyor, kapc inmesine yardmc olmaya alyor, o yerinden kalkamyor, dorulamyor, bacaklar tutmuyordu. nndeki ta stuna tutunmaya alyor, ama ayakta durmasna yetecek destei bulamyordu. Bergotte'un bavurduu, kendilerini arm olmasndan eref duyan hekimler, rahatszlklarn o mthi alkanlna (yirmi yldr hibir ey yapmamt), srmenaja baladlar. Korkun ykler okumamasn (hibir ey okumuyordu), "yaamamz iin zorunlu" olan gneten daha fazla yararlanmasn (ancak eve kapanmas sayesinde, birka yllk greli bir iyileme yaamt) ve daha fazla beslenmesini tavsiye ettiler (bu da zayflamasna yol at ve daha ziyade kbuslarn besledi). Bu hekimlerden biri, itiraz etmeye ve muziplie meraklyd; Bergotte kendisiyle tek bana grtnde, baka hekimlerin tavsiyelerini ayp olmasn diye kendi fikirleriymi gibi syledii zaman, itirazc hekim, Bergotte'un, houna gidecek bir eyi tavsiye ettirmeye altn zanneder ve derhal yasaklard; ounlukla da, zorunlu olarak o kadar aceleyle birtakm sebepler uydururdu ki, Bergotte'un somut itirazlarnn doruluu karsnda, itiraza hekim ayn cmle iinde kendi szleriyle elikiye der, yeni birtakm sebepler uydurarak yasanda srar ederdi. Bunun zerine Bergotte, nceki hekimlerden birine dnerdi, zellikle bir yaz ustasnn karsnda zeksn sergilemek iin frsat kollayan bu doktor, Bergotte, "Halbuki yanlmyorsam Doktor X'in dediine gre -eski bir tarihten sze ediyorum tabii ki- bu ila, bbreimde ve beynimde tkanklk yaratabilirmi..." diye bir imada bulunduunda, hnzr hnzr glmser, parman havaya diker ve kararn bildirirdi: "Ben kullanmdan sz ediyorum, ar kullanmdan deil. Gayet tabii hangi ila olursa olsun, abartl kullanldnda, ucu size de dnebilecek bir silah haline gelir." Nasl ki kalbimizde, ahlaki grevlere dair bir igd barndrrsak, vcudumuzda da, bizim iin salkl olan eyin igdsn barndrrz ve hibir din ya da tp adamnn izni, bunlarn yerini dolduramaz. Souk suyla ykanmaktan holanyor ve bizim iin zararl olduunu biliyorsak, bu zarar nleyecek bir hekim deil, bize souk suyla ykanmamz tavsiye edecek bir hekim buluruz mutlaka. Bergotte,

her hekimden, yllardr bilgelikle kendine yasaklam olduu bir eyi kopard. Birka hafta sonra, eski rahatszlklar tekrar ortaya km, yenilerse iyice artmt. Her an ektii aclara ek olarak, ksa ksa kbuslarla blnen uykusuzlukla deliye dnen Bergotte, hekimlere danmaktan vazgeti ve baarl ama ar bir uyuturucu denemesine giriti; denedii eitli uyuturucu ilalarn prospektslerini gvenerek okuyordu; bu prospektslerde, uykunun gereklilii belirtiliyor, ama bir yandan da, (bu prospektsn ait olduu ienin iinde sunulan, asla zehirlenmeye yol amayan ila hari,) btn uyku veren karmlarn zehirli olduu ve dolaysyla ilacn hastalktan beter olduu ima ediliyordu. Bergotte bu ilalarn hepsini denedi. Bunlarn bazlar, alkn olduumuz ilalardan, mesela amil ve etil trevlerinden farkl bir tre aittirler. Bambaka bir bileimi olan yeni ilac, bilinmezliin o esiz beklentisiyle yutarz. Kalbimiz, bir ilk randevudaki gibi arpar. Bu yabanc bizi hangi bilinmedik uykulara, ryalara gtrecektir acaba? Artk iimize nfuz etmi, zihnimizi ynetmeye balamtr. Uykuya geiimiz acaba nasl olacaktr? Ya uyuduktan sonra, bakalm bu kadiri mutlak efendi, bizi hangi tuhaf yollardan, ne gibi kefedilmemi doruklara, uurumlara srkleyecektir? Bu yolculuk srasnda tanacamz yeni duyu kmelenmeleri neler olacaktr? Bizi rahatszla doru mu gtrecektir, sonsuz saadete mi, yoksa lme mi? Bergotte'un lm, bir gn nce, yine bu fazlasyla gl dostlarndan (dost mu, dman m?) birine kendini teslim etmiken vuku bulmutu. lm u koullarda olmutu: Hafif denebilecek bir remi krizi nedeniyle dinlenmesi sylenmiti. Ama bir eletiri yazsnda, Vermeer'in, ok sevdii ve ok iyi bildiini zannettii (Hollandal ressamlar sergisi iin Lahey Mzesi'nden dn alnm olan) Delft Manzaras adl tablosunda, (kendisinin hatrlamad) kk, sar bir duvar parasnn, tek bana incelendiinde deerli bir in sanat rnei gibi, kendi bana yeterli bir gzellie sahip olduunu okuyunca, Bergotte birka patates yedi, sokaa kt ve sergiye gitti. Daha kmas gereken ilk basamaklarda, ba dnmeye balad.

Birok tablonun nnden geti ve Venedik'te bir -palazzo'nun7 veya deniz kysnda basit bir evin esintileri ve gneiyle boy lemeyecek olan bu sahte sanatn kuruluunu, anlamszln hissetti. Nihayet Vermeer tablosunun nne geldi; resmi daha gz alc, bildii her eyden ok daha farkl hatrlyordu, ama eletirmenin makalesi sayesinde, daha nce fark etmemi olduu kk mavi figrleri, kumun pembeliini ve son olarak da, minik sar duvar parasnn mthi dokusunu grd. Ba dnmesi artyor, Bergotte, yakalamak istedii sar kelebee bakan bir ocuk gibi, gzlerini o deerli duvar paracndan ayrmyordu. "Ben de byle yazmalydm," diye dnyordu. "Son kitaplarm ok kuru; st ste kat kat renk srmem, bu kk sar duvar paras gibi, cmlelerime kendi balarna bir deer kazandrmam gerekirdi." Bu arada ba dnmesinin ciddiyeti dikkatinden kamyordu. Karsnda ilahi bir terazi gryordu; bir kefesinde kendi hayat, teki kefede ustaca sarya boyanm kk duvar paras durmaktayd. lk kefeyi ihtiyatszca ikincisine feda ettiini gryordu. "Akam gazeteleri iin bu serginin haberi haline gelmek istemezdim oysa," diye dnd. Kendi kendine tekrarlyordu: "kk sar duvar paras ve sundurmas, kk sar duvar paras." O srada, yuvarlak bir kanepenin zerine yld; birdenbire, hayatnn tehlikede olduunu dnmekten vazgeip iyimserlie kaplarak, "Patatesler iyi pimemiti, hazmszlk yapt, nemli bir ey deil," dedi kendi kendine. Son bir krizle ykld, kanepeden yere yuvarland, btn ziyaretiler ve grevliler bana t. lmt. Sonsuza dek mi? Kim bilir? phesiz, dinsel inanlar kadar ispritizma deneyleri de, ruhun lmden sonra yaamaya devam ettiine dair kant gsteremiyor. Syleyebileceimiz tek ey, hayatmzdaki her eyin, sanki bu hayata, nceki bir hayatta yklenilmi grevlerle adm atmz gibi olup bittii; yeryzndeki yaama koullarmzda, iyilik yapmay, incelikli, hatta terbiyeli davranmay grev bilmemiz iin hibir neden yok; ayn ekilde, ateist sanatnn, rnein ancak adnn Vermeer olduu bilinen, tannmamaya mahkm bir sanatnn onca
7

Saray

ustalk ve incelikle yapt o sar duvar paras gibi bir ayrnty, ne kadar hayranlk uyandraca, kurtlar tarafndan kemirilmi bedeni asndan hibir nem tamayacak olan bir ayrnty yirmi kere batan ele almay grev saymas iin de bir sebep yok. imdiki hayatta yaptrm olmayan btn bu grevler, iyilik, titizlik, fedakrlk temelleri zerine kurulmu, bizim dnyamzdan tamamen farkl, baka bir leme aitmi gibi grnmekte; belki de iinden kp dnyamza ayak bastmz o leme geri dneceiz ve yeniden, kimin eseri olduunu bilmeden, yle retildii iin itaat ettiimiz o bilinmez yasalarn, her trl derin zihinsel almann bizi yaklatrd, sadece aptallar iin -o da belki- grnmez olan yasalarn hkimiyeti altnda yaayacaz. Dolaysyla, Bergotte'un sonsuza dek lmedii dncesi tamamen geree aykr olmayabilir. Bergotte gmld, ama cenaze gecesi, kl vitrinlere er er dizilmi kitaplar, kanatlarn am melekler gibi nbet tuttular; artk aramzda olmayan Bergotte'un diriliini simgeliyorlard sanki. Dediim gibi, Bergotte'un o gn ldn renmitim. Yazarn bir gn nce ldn -hepsi ayn notu derek- belirten gazetelerin hatasna ardm. nk Albertine bir gn nce Bergotte'la karlam, ayn akam bana bu karlamadan sz etmiti; hatta Bergotte, uzun uzun kendisiyle konutuu iin biraz da gecikmiti. Son konumasn Albertine'le yapmt muhtemelen. Albertine Bergotte'la benim araclmla tanmt; kendisini uzun zamandr grmyordum, ama Albertine onu merak ettii, yazara takdim edilmek istedii iin, bir yl nce yal stada mektup yazp Albertine'i ziyaretine gtrmek iin izin istemitim. Beni krmamt, ama kendisini srf baka birinin isteini yerine getirmek amacyla ziyaret etmemem biraz zlmt sanrm; kendisine kar ilgisizliimi dorulamtm bu ekilde. Byle durumlara olduka sk rastlanr; bazen, kendisiyle tekrar sohbet etmenin zevki iin deil de, nc bir kii uruna aradmz ahs, grmeyi yle bir inatla reddeder ki, bizden ricada bulunan kii, aslnda sahip

olmadmz bir nfuzla bbrlendiimizi zanneder; daha byk ounlukla, nl gzel veya dhi, grmeye raz olur, ama gururu zedelenip kalbi krld iin, bize olan sevgisi azalr, duygularna znt ve biraz da kmseme eklenir. Ancak uzun bir sre sonra, gazeteleri hata yapmakla haksz yere suladm anladm, nk Albertine, o gn katiyen Bergotte'la karlamamt. Fakat bana olay yle bir doallkla anlatmt ki, iimde bir an bile bir phe uyanmamt; Albertine'in sadelikle yalan syleme hnerini neden sonra rendim. Syledikleri, itiraflar, gerekliin -yani gzmzle grdmz, kuku gtrmez bir kesinlikle rendiimiz eylerinkalplarna ylesine tpatp benzer zellikler tard ki, bu yntemle hayatin eitli aralklarna, o sralar yalan olabilecei aklmdan bile gemeyen bir baka hayatin olaylarn serpitirirdi. Zaten bu yalan kelimesi birok kiiye gre tartmaldr. Evren hepimiz iin gerek, ama her birimiz iin farkldr. O anda darda olsam, duyularmn tanklyla Albertine'in bir hanmla birlikte yrmediini renebilirdim belki. Ama benim aksini renmem, duyularn tanklyla deil, (gvendiimiz kiilerin szlerinin salam halkalar ekledii) bir mantk zinciriyle gereklemiti. Duyularn tanklna bavurabilmem iin, o srada darda olmam gerekirdi, deildim oysa. Bununla birlikte, byle bir varsaymn geree aykr olmad dnlebilir. Darda olsam, Albertine'in yalan sylediini renecektim. Ama bundan da emin olabilir miyiz? Duyularn tankl da, inantan kesin bir gerein doduu, zihinsel bir ilemdir, iitme duyusunun, Franoise'da telaffuz edilen kelimeyi deil, onun doruluuna inand kelimeyi sunduunu birok kez grdk; bu da, Franoise'n, daha dzgn bir telaffuzdaki dolayl dzeltmeyi iitmemesi iin yeterliydi. Uamz da Franoise'dan farkl deildi. M. de Charlus, o sralarda, giysilerini sk sk deitirirdi- ok ak renk, binlercesi arasnda derhal dikkati ekebilecek pantolonlar giyiyordu. "Pisuar" kelimesini (Guermantes Dk'nn, M. de Rambuteau'yu mthi kzdrarak Rambuteau barakas diye adlandrd eyi) "pistuvar" zanneden uamz, yannda bu kelime sk sk telaffuz edildii halde, hayatnda bir tek kiinin bile "pisuar" dediini duymamt . Ama hata imandan daha inatdr ve inanlarn sorgulamaz.

Uamz hatasnda srarlyd: "Sayn Charlus Baronu mutlaka bir hastalk kapm olmal, pistuvarlarda o kadar uzun sre kalyor ki! Hovardaln sonu budur ite. Pantolonlarndan da belli zaten. Hanmefendi bu sabah beni Neuilly'ye gndermiti. Sayn Charlus Baronu'nu Bourgogne Soka'ndaki pistuvara girerken grdm. Neuilly'den dndm srada, yani en az bir saat sonra, baronun sar pantolonunu ayn pistuvarda, her zamanki gibi kimse grmesin diye kulland ortadaki blmede grdm." Mme de Guermantes'n yeenlerinden biri, son derece gzel, soylu, gencecik bir kzd. Ama ara sra gittiim bir restoranda, kapdaki grevlinin, o geerken yle dediini duydum: "u kaknem morua bakn, amma da fiyakal! Rahat seksen yanda vardr." Syledii yaa inandna pek ihtimal veremiyorum. Ama etrafn evreleyen ve gen hanmn, yaknda oturan iki tatl byk teyzesini, Mme de Fezensac'la Mme de Balleroy'y ziyarete giderken otelin nnden her geiinde kkrdayan komiler, bu gen dilberin ehresinde, kap grevlisinin, belki akacktan, belki de cidden, bu "kaknem morua" bitii seksen yan izlerini grdler. Biri kp komilere, bu hanmn, oteldeki iki kasiyerden biri olan, her tarafn kemiren, egzamaya ve gln derecedeki imanlna ramen gzel dedikleri kadndan daha sekin olduunu sylese, glmekten katlrlard. Belki bir tek cinsel arzu, szde kaknem moruk geerken ortaya ksa ve komilerin birdenbire bu gen tanraya gz dik melerine yol asayd, byle bir yanlgnn olumasn nleyebi lirdi. Ne var ki, bilinmeyen, muhtemelen toplumsal nitelikteki nedenlerden tr, cinsel arzu kendini gstermemiti. Her neyse, o akam, (beni grmemi olan) Albertine'in, bir hanmla biraz yrdn syledii saatte, dar km ve o sokaktan gemi olabilirim. Albertine'in szleri zerine zihnim koyu bir karanla gmlecek, onu tek bana grm olduumdan pheye decektim; olsa olsa, o hanm nasl bir gz yanlmasyla fark edemediimi anlamaya alacak ve yanlm olmama baka nedenlerle armayacaktm, nk yldzlar lemini anlamak bile, insanlarn gerek yaantlarn anlamak kadar zor deildir; zellikle sevdiimiz insanlar, kendilerini korumaya ynelik masallar

sayesinde, phelerimize kar zrhlanm gibidirler. Yllar boyunca, o duyarsz akmzla, sevdiimiz kadnn yurt dnda tamamen uydurma bir kz kardei, erkek kardei, yengesi bulunduuna inanrz. Zaten anlatnn sras asndan nemsiz kantlarla kendimizi snrlamak zorunda olmasaydk, ok daha ciddi kantlar, bu kitabn banda, dnyann kh bir mevsimde, kh bir baka mevsimde uyann dinleyerek yattm ilk blmn basitliinin aldatc olduunu gstermemize imkn verirdi. Evet, meseleyi basitletirmek, yalanclk yapmak zorunda kaldm, ama her sabah uyanan, bir dnya deil, milyonlarca dnya, ka insan gz ve zeks varsa, o kadar dnyadr. Albertine'e dnecek olursak, mrmde onun kadar hnerle yalan syleyen, canl, hayatn renkleriyle bezenmi yalanlar uydurabilen baka bir kadn tanmadm; yalan konusunda onun kadar yetenekli saylabilecek tek kadn, Albertine'in bir kz arkadayd; o da benim iek am gen kzlarmdan biriydi ve Albertine gibi pembeydi, ama dzensiz, girintili kntl pr ofili, adn unuttuum, byle uzun ve kvrml girintileri olan pembe iek salkmlarna benzerdi tpatp. Bu gen kz, masal uydurma bakmndan Albertine'den stnd, nk Albertine'de sk sk grlen acl anlar, fkeli imalar asla masallarna kartrmazd. Bununla birlikte, daha nce de belirttiim gibi, Albertine, pheye yer brakmayan bir hikye uydurduunda, byleyiciydi; insan, onun, gz yerine geen kelimeleriyle, anlatt eyi -uydurma olmasna ramen- karsnda grrd adeta. Benim gerek algm buydu. Yukarda, Albertine'in sylediklerine, "itiraflar"n da eklemitim, sebebini aklayaym. Bazen garip benzerlikler yznden pheye kaplr, gemite veya maalesef gelecekte, Albertine'in yannda bir bakasn grr gibi olup kskanrdm. Olaydan emin olduum kansn yaratmak iin, o kiinin ismini sy ler, Albertine'den u cevab alrdm. "Evet, bir hafta nce o hanmla evin ok yaknnda karlatm. Terbiye icab selamna karlk verdim. Birlikte biraz yrdk. Ama aramzda asla bir ey olmad,

olmayacak da." Oysa Albertine, sz konusu ahs on aydr Paris'e uramad iin, onunla karlamam olurdu. Ama Albertine tamamen inkr etmenin geree uygun olmayacan dlrd. Bu yzden de byle bir karlama uydurur, o kadar sade bir hikye anlatrd ki, hanmn duruunu, selam veriini, onunla biraz yryn grr gibi olurdum. Albertine'in ilham kayna katiyen beni kskandrma arzusu deil, geree uygunluk kaygsyd. nk Albertine menfaati saylmazd belki, ama kendisine ltuflarda bulunulmasndan holanrd. Bu eser boyunca, eitli frsatlarla deindiim ve ileride de deineceim gibi, kskanln ak nasl artrdn aklarken, kendimi n yerine koydum. Ama bu n birazck olsun gururu varsa eer, ayrlk onu ldrecek bile olsa, tahmin bir ihanete bir ltufla karlk vermez; ya uzaklar, ya da uzaklamayp souk davranmaya zorlar kendini. Dolaysyla metresi, ona bunca ac ektirmekle, sadece kendisi zarar grm olur. Oysa metresi, aksine, kaytszlk taslayan n iini kemiren pheleri tatl bir szle, bir okayla datrsa, k kskanln artrd o aresiz ak patlamasn yaamaz phesiz, ama aclar birden diner, mutluluk duyar, yumuar; bir frtna sonrasnda, yamurun ardndan ulu k estane aalarnn altnda uzun aralklarla dn hl iittiimiz damlalar, hi vakit geirmeden yzn gsteren gne tarafndan rengrenk boyandnda hissettiimiz gevemeyi yaar ve aclarn dindiren, onu iyiletiren kadna nasl teekkr edeceini bilemez. Albertine, ltuflar iin onu dllendirmekten holandm bilirdi; belki bu yzden, kendini masum gstermek iin, doal itiraflar, hi phelenmediim hikyeler uydururdu; bunlardan biri de, aslnda lm olan Bergotte'la karlamasyd. O zamana kadar Albertine'in yalanlarndan, bir tek Franoise'n, rnein Balbec'teyken aktardklarn biliyordum; beni ok zd halde daha nce belirtmediim yalanlard bunlar: "Gelmek istemiyordu, onun iin, 'Beyefendiye beni bulamadnz, km olduumu syleseniz olmaz m?' dedi." Ama bizi, Franoise'n beni sevdii gibi seven "ast"larmz, izzetinefsimizi zedelemekten holanrlar.

Akam yemeinden sonra, Albertine'e hazr ayaa kalkmken bu frsattan yararlanp dostlarla grmek istediimi, M me de Villeparisis'yi, Mme de Guermantes' ya da Cambremer'leri, tam karar veremediimi, hangisini evde bulursam onu ziyarete gideceimi syledim. Sadece gitmeyi tasarladm ahbaplarn, Verdurin'lerin ismini sylemedim. Albertine'e benimle gelmek isteyip istemediini sordum. Giyecek elbisesi olmadn ileri srd. "Ayrca salarm da berbat durumda. Bu sa modelini kullanmaya devam etmem konusunda srarl msnz?" Benimle vedalarken, bir zamanlar Balbec'te yapt, o zamandan beri de hi rastlamadm ekilde, kolunu iyice uzatp omuzlarn geriye atarak, serte elini uzatt. Unutmu olduum bu hareket, bedenini, benimle henz yeni tanm olan Albertine'in bedenine dntrd. Sertlik grntsne brnm resm Albertine'e, balangtaki yeniliini, bilinmezliini, hatta erevesini kazandrd. Sayfiyeden dndmden beri benimle byle tokalamam olan gen kzn arkasnda denizi grdm. "Teyzem beni yal gsterdiini sylyor," diye ekledi somurtkan bir tavrla. "Keke teyzesinin dedii doru olsayd!" diye dndm. "Mme Bontemps'n tek derdi, Albertine'in ocuk gibi grnp teyzesini de olduundan gen gstermesi; bir de Albertine'in kendisine herhangi bir masraf karmamas ve benimle evlendiinde teyzesine kazan salamas." Oysa benim istediim, aksine, Albertine'in olduu kadar gen ve gzel grnmemesi, sokakta bu kadar ok ban kendisine evrilmesine yol amamasyd. nk bir gen kza gz kulak olmakla grevli refakati hanmn yall, kskan bir a, sevdii kadnn ehresinin yall kadar gven veremez. Benim zldm, Albertine'e nerdiim sa modelinin, kendisine fazladan bir hapsolma duygusu yaatmasyd. Albertine'den uzaktayken bile beni ona balayan duygu, bir kez daha o yeni aile duygusu oldu. Benimle birlikte Guermantes'lara veya CambremerTere gelmeye pek hevesli olmadn belirten Albertine'e, nereye gideceime karar veremediimi syledim ve Verdurin'lere gitmek zere evden ktm. Verdurin'lere doru yola ktm srada, orada

dinleyeceim konseri dnrken, leden sonra ahit olduum kavgay hatrladm: "kaldrmc, kaldrmc"; akta hayal krklndan, ak kskanlndan kaynaklanan bir kavgayd belki, ama konumay hari tutarsak, ancak bir kadna tutulmu bir orangutann karabilecei kavga kadar hayvancayd; tam sokaktan geen bir faytona sesleneceim esnada, tan zerine oturmu bir adamn, bastrmaya alt hkrklarn duydum. Yaklatm, ban ellerinin arasna gmm olan adam, gen birine benziyordu; k kyafetine, paltosunun altnda grnen beyazla baklacak olursa, muhtemelen frak giymi ve beyaz kravat takm olmasna ardm. Yaklatm iitince, gzyalaryla kapl yzn kaldrp bakt, ama beni tanynca derhal ban evirdi. Morel'di bu. Onu tandm anlayarak, gzyalarn durdurmaya alt, ok ac ektii iin biraz oturduunu syledi. "ok temiz, yce duygular beslediim birine bugn kabaca hakaret ettim. Beni seven birisi, tam bir alaklkt yaptm," dedi. "Belki zamanla unutur," diye cevap verdim, leden sonraki kavgay duymuasna konutuumu dnmeden. Ama Morel kendi kederine yle gmlmt ki, benim bir eyler biliyor olabileceim aklndan bile gemedi. "O belki unutur," dedi. "Ama ben unutamam. Utan iindeyim, kendimden ireniyorum! Ama i iten geti, sylenmi bir sz geri almak imknsz. Birisi beni kzdrd zaman kendimi kaybediyorum. Salm asndan da ok kt, sinirlerim darmadan vaziyette." Btn nevrozlu hastalar gibi, Morel de salna ok dknd. leden sonra, kudurmu bir hayvann ak kzgnln grmtm, oysa akama kadarki birka saat iinde, asrlar gemiti sanki; yeni bir duygu, bir utan, pimanlk, keder duygusu, kaderi insana dnmek olan hayvann evriminde nemli bir aamann katedildiini gsteriyordu. Her eye ramen "kaldrmc" hl kulaklarmdayd; yakn zamanda vahilik dnemine bir geri dn yaanmasndan korkuyordum. Zaten olan bitenlerden pek bir ey anlamamtm, bu da ok doald, nk Morel'in birka gndr, zellikle o gn, kendi durumuna dorudan bal olmayan o utan verici olaydan da nce, yine ar bir nevroz buhran geirmekte olduundan, M. de Charlus'n bile hi haberi yoktu. Morel aslnda bir ay boyunca, nianl sfatyla serbeste ge-

zebildii Jupien'in yeenini batan karma yolunda mmkn olduunca hzl, ama arzuladndan ok daha yava ilerlemiti. Ama rza geme giriimlerinde biraz ileri gittiinde, zellikle de nianlsna, kendisine ilikiye girebilecei baka kzlar bulmasn sylediinde, sabrn taran bir direnile karlamt. Sonra birdenbire, (belki kz fazlasyla iffetli olduundan, belki de aksine, teslim olduu iin) arzusu snvermiti. Kzdan ayrlmaya karar vermiti, ama baronun, sapk olmakla birlikte kendisinden ok daha ahlakl olduunu seziyor ve nianlsndan ayrld an, M. de Charlus'n kendisini kap dar etmesinden korkuyordu. Dolaysyla on be gn nce yle bir karara varmt: Gen kzla grmeyi kesecekti, M. de Charlus'le Jupien, mecburen meseleyi kendi aralarnda halledeceklerdi (Morel bu kadar kibarca bir ifade kullanmyordu); kendisi de, ayrlma kararn bildirmeden "kirii kracak" ve bilinmeyen bir yere gidecekti. Bu akn byle noktalanmas onu biraz zyordu; Jupien'in yeenine davran, aslnda baronla birlikte Saint-Mars-le-Vetu'de yedikleri akam yemeinde ona anlatt planla, en ufak ayrntlarna varncaya kadar, tpatp rtyordu, bununla birlikte, teori ve pratikteki davranlar muhtemelen birbirinden ok farklyd ve teorik olarak ngrmedii, o kadar iren olmayan baz duygular, gerek davrann gzelletirmi, duygusallatrmt. Gerek davran, yalnz bir bakmdan, tasardan daha ktyd; o da, teorik olarak byle bir ihanetten sonra Paris'te kalmay imknsz bulmasyd. Oysa imdi, bu kadar basit bir ey yznden "ekip gitmek" ona ar grnyordu. Byk ihtimalle ok fkelenecek olan barondan ayrlmak, durumunu sarsmak anlamna geliyordu. Baronun kendisine verdii onca paradan mahrum olacakt. Duru mun kanlmazln dndke sinir krizleri geiriyordu. Saatlerce alayp szlyor, dnmemek iin, ihtiyat elden brakmadan, morfin alyordu. Sonra anszn, aklna bir fikir geldi; herhalde bir sredir ar ar zihninde filizlenen, biimlenen bu fikir, kzdan ayrlma ve M. de Charlus'le temelli ksme seeneinin belki de tek seenek olmadyd. Baronun parasndan tamamen vazgemek ok ciddi bir eydi. Kararszla den Morel, birka gn boyunca, tpk Bloch'u grnce kapld dncelere gmld. Sonra, Jupien'le

yeeninin kendisini tuzaa drmeye altklarna ve bu kadar ucuz kurtulduklar iin kretmeleri gerektiine hkmetti. Sonu olarak, tensellikle kendisini elinde tutmay beceremedii iin, gen kzn sulu olduunu dnyordu. M. de Charlus'n kendisine salad konumdan feragat etmeyi sama bulmakla kalmyor, nianlandklarndan bu yana gen kza smarlad masrafl yemeklere bile hayflanyordu; bu yemeklerin maliyetini tam olarak syleyebilirdi, ne de olsa, her ay "kitabn"8 getirip amcama sunan bir oda hizmetkrnn oluydu. Sradan insanlar iin baslm eser anlamna gelen kitap, Altesler ve oda hizmetkrlar iin bu anlam tamaz. Oda hizmetkrlar iin anlam hesap defteridir, Altesler iinse, ziyaretilerin kaydedildii sicil. (Balbec'te bir gn, Lksemburg Prensesi yannda kitap getirmediini sylediinde, neredeyse ona zlanda Balks'yla Tarascon'lu Tartarin' dn verecektim; ne demek istediini sonra anladm: Sklacan deil, ziyaretine gittiimde adm yazdrmakta glk ekeceimi ima ediyordu.) Morel'in, tutumunun sonular konusundaki bak as deimiti; iki ay nce, Jupien'in yeenini tutkuyla sevdii srada byle bir tutumu iren bulurdu, oysa on be gndr, ayn tutumun doal, hatta gurur duyulacak bir tutum olduunu kendi kendine tekrarlayp duruyordu; bununla birlikte, leden sonra ayrlma kararn aklad zamanki sinirlilik hali artmaya devam ediyordu. fkesini bir bakasndan karmaya, akndan kalan son bir iz le, hl azck korktuu gen kza (anlk bir buhran sz konusu olmad srece) deilse de, barona yneltmeye hazrd. Buna ramen, akam yemeinden nce barona hibir ey sylememeye zen gstermiti, nk kemandaki virtzlne her eyden ok deer verir, (o gece Verdurin'lerde alaca trden) zor paralar alaca zaman, hareketlerinde bir sertlie, kesiklie yol aabilecek her eyden kanrd (tabii mmkn olduu kadar; leden sonraki kavga yeter de artard bile). Ayn ekilde, otomobil tutkunu bir cerrah da, ameliyat ncesinde otomobil kullanmaz. Bir yandan benimle konuurken bir yandan da parmaklarnn esnekliini lmek iin her birini tek tek yavaa oynatmasnn sebebi buydu.
8

Franszca livre, hem kitap, hem defter anlamna gelir.

Kalarnn hafife atlmas, herhalde parmaklarnda hl bir sinir gerginlii olduu anlamna geliyordu. Ama gerginlii artrmamak iin yzn gevetiyordu; ayn ekilde, uyuyamadmz veya bir kadna kolaylkla sahip olamadmz zaman da, uykuya gei veya haz nn korku yznden iyice geciktirmemek iin, sinirlenmemeye alrz. te bu yzden, Verdurin'lerde alarken, her zamanki gibi ald eye kendini tamamen verebilmek iin sknete kavumay arzulayan ve bir yandan, benimle grt srada ektii acy fark etmemi isteyen Morel, kendisi iin en kolay zm seti ve derhal gitmem iin bana yalvard. Yalvarmasna gerek yoktu, gitmek benim iin bir kurtulutu. Birka dakika arayla ayn eve gideceimizden, beraberimde onu da gtrmemi ister diye korkmutum; leden sonraki kavgann hatras ok taze olduu iin, yol boyunca Morel'le birlikte olma fikri bana tatsz gelmiti. Morel'in, Jupien'in yeenine duyduu akn da, sonraki kaytszlnn veya nefretinin de samimi olmas ok mmkndr. Ne yazk ki bu ilk deildi, (son da olmayacakt), daha nce de ayn eyi yapm, mr boyu seveceine sz verdii, hatta dolu bir tabancay gsterip onu terk etmek gibi bir alaklk yapacana, beynine bir kurun skmay tercih ettiini syledii gen kzlar anszn brakp gittii olmutu. Btn yeminlerine ramen kz terk eder, ardndan da, pimanlk yerine bir hn duyard. lk kez yapmyordu bunu, muhtemelen son kez de yapmyordu; dolaysyla, birok gen kz, -kendilerini unutup giden Morel'i unutamayan gen kzlar- ac ekti, -Morel'i hakir grmekle birlikte sevmeye devam eden Jupien'in yeeni de uzun sre ac ektiilerinde zonklayan sancyla patlayacak hale gelerek ac ektiler, nk her birinin beynine, Morel'in ehresinin, mermer setliinde, antika gzelliinde bir paras, bir Yunan heykelinin paras gibi hapsolmutu; Morel'in iek tomurcuklarn hatrlatan salar, gzel gzleri, dz burnu, bu fazlala gre ekillenmemi, ameliyat edilmesi imknsz bir kafatasnda knt olutururdu. Yine de, uzun vadede bu kaskat paralar, sonunda fazla ac vermedikleri bir noktaya kayarlar, sonra da oradan hi kprdamazlar, varlklar hissedilmez olur; ite unutu veya kaytsz hatra budur.

O gnden iki kazancm olmutu. Biri, Albertine'in uysall sayesinde yaadm huzurun dourduu Albertine'den ayrlma ihtimali ve bunun sonucunda, ayrlma kararyd, ikincisi de, piyanomun banda Albertine'i beklerken daldm dncelerin meyvesiydi: Tekrar elde edeceim zgrlm hasretmeye alacam Sanat, fedakrla deecek bir ey, hayatn dndaki, hayatn boluundan ve hiliinden bamsz bir ey deildi; sanat eserlerinde ulalan gerek bireysellik grnts, teknik ustaln gz aldatmacasndan kaynaklanyordu sadece. O le sonras, iimde baka kalntlar, belki daha derin izler braktysa da, bunlar bilincime ok daha sonralar ulaacakt. Aka deerlendirebildiim iki kazancm ise, kalc deildi; daha o akam, sanata ilikin fikirlerim, leden sonraki dten toparlanp ykselecek, buna karlk huzurum ve dolaysyla kendimi sanata adamama imkn verecek olan zgrlm, bir kez daha elimden alnacakt. Rhtm boyunca ilerleyerek Verdurin'lerin evine yaklatmz srada, arabay durdurdum. Bonaparte Soka'nn kesinde, Brichot'nun tramvaydan indiini, eski bir gazeteyle ayakkabsn temizlediini ve eline inci grisi eldivenler geirdiini grmtm. Yanna gittim. Grme bozukluu bir sredir iyice artm olan Brichot, -bir laboratuvar aratmayacak zenginlikte- astronomik letler kadar gl ve karmak, gzlerine vidalanm izlenimi uyandran yeni bir gzlkle donanmt. Gzlk camlarnn ar parltsn bana yneltti ve beni tand. Gzl mkemmeldi. Ama camlarn ardnda, bu gl letin altna yerlemi minik, solgun, rpman, can ekien, uzak bir bak fark ettim; yaplan almalar iin fazlasyla yksek sbvansiyon alan laboratuvarlarda, en gelimi aygtlarn altna, can ekien, minicik, deersiz bir bcek yerletirilmesini hatrladm. Yrrken zorluk ekmesin diye yar kr profesre kolumu uzattm. "Bu sefer, byk Cherbourg'un yaknnda deil, kk Dunkerque'in yaknnda buluuyoruz," dedi; ne demek istediini anlamadm iin cmleyi pek can skc buldum; te yandan, Brichot'nun beni aalamasndan ok, aklamalarndan korktuum iin, sormaya da cesaret edemedim.

Cevap olarak, Swann'n bir zamanlar her gece Odette'le bulutuu salonu ok merak ettiimi syledim. "Nasl olur, siz o eski hikyeleri biliyor musunuz?" dedi Brichot. O dnemde, Swann'in lm beni altst etmiti. Swannn lm! Bu cmlede "Swann'in" kelimesi, basit bir tamlayandan ibaret deildir. Swannn lm derken, kiisel bir lm, kader tarafndan Swann'a gnderilmi olan lm kastediyorum. lm kelimesini kolaylk olsun diye kullanrz, oysa ne kadar ok insan varsa, yaklak o kadar ok sayda lm vardr. Her ynde son srat kouturan lmleri, kader tarafndan u veya bu kiiye gnderilen fiil lmleri grmemize imkn salayacak bir duyumuz yoktur. ounlukla, lmler, grevlerini ancak iki ylda tamamlayabilirler. Alelacele koup gelir, bir Swannn brne bir kanser yerletirir, sonra baka ilere koarlar; ancak cerrahlarn ameliyatndan sonra, kanseri tekrar yerletirmek gerektii zaman geri gelirler. Ardndan, Le Gaulois'da, Swannn salnn endielere yol atn, ama rahatszlnn kesinlikle iyileme yolunda olduunu okuruz. O zaman, son nefes verilmeden birka dakika nce, lm, tpk sizi mahvetmek iin deil, iyiletirmek iin uraan bir rahibe gibi, son anlarnzda hazr bulunmak zere gelir, kalbi artk arpmayan, sonsuza dek donup kalm kiiyi, nihai bir haleyle talandrr. te lmlerin bu eitlilii, izledikleri yolun muammas, taktklar lmcl niann rengi, gazetede okuduumuz satrlara mthi bir dokunakllk katar: "M. Charles Swannn, dn Paris'teki konanda, sanal bir hastaln sonucunda vefat ettiini derin bir esefle renmi bulunuyoruz. Keskin zeksyla, zenle setii, vefal, gvenilir dostluklaryla hepimizin takdirini toplam bir Parisli olan Charles Swannn yokluu, hem bilgisi ve ince zevki nedeniyle herkes tarafndan beenilip arand sanat ve edebiyat evrelerinde, hem de en eski ve nfuzlu yelerinden biri olduu Jockey Kulb'nde youn bir biimde hissedilecek. M. Charles Swann, ayrca Union Kulb ve Agricole Kulb yesiydi. Royale Soka Kulb yeliinden ise, ksa bir sre nce istifa etmiti. Esprili ehresi ve arpc hretiyle, mzik ve resim alanndaki btn nemli olaylarda, zellikle de evinden

nadiren kt bu son yllara dek sadk izleyicisi olduu sergi allarnda, halkn ilgi ve merakn daima cezbetmiti. Cenaze treni, vs." Bu adan bakldnda, eer bir "ahsiyet" deilseniz, bili nen bir unvannz olmamas, lmn getirdii rmeyi iyice hzlandrr. phesiz, Uzs Dk olarak varln srdrmek, bireysellikten uzak, isimsiz bir biimde varln srdrmektir. Ama dklk tac, bu varln unsurlarn, tpk Albertine'in hayran olduu, ustalkla biimlendirilmi dondurmalar gibi, bir s re bir arada tutar. Oysa en yksek sosyeteye mensup burjuvalarn isimleri, ldkleri anda eriyip dalr, ekillerini kaybederler. Mme de Guermantes'n Cartier'den, La Trmolle Dk'nn en yakn dostu, aristokrat evrelerde ok aranan biri olarak sz ettiini grmtk. Bir sonraki kuak iin, Cartier o kadar biimsiz bir kavram haline geldi ki, birtakm cahillerin kendisini onunla kartrdklarn duysa glp geecei kuyumcu Cartier'yle arasnda akrabalk kurmak, onu neredeyse yceltmek olurdu! Swann ise, aksine, entelektellii ve sanatkrlyla parlak bir ahsiyetti; hibir ey "retemedii" halde, varln biraz daha uzun srdrme ansna sahip oldu. Bununla birlikte, sevgili Charles Swann, benim henz pek gen olduum', sizinse ac sona yaklatnz srada pek az tanyabildiim Swann: Muhte melen geri zekl bir ocuk gibi grdnz kii, sizi bir romannn kahraman yapt iindir ki tekrar sizden sz edilmeye balanyor ve belki bu sayede yaamaya devam edeceksiniz. Galliffet, Edmond de Polignac ve Saint-Maurice'in arasnda durduunuz, Royale Soka Kulbn'nn balkonunu gsteren Tssot tablosunda sizden bu kadar bahsediliyorsa, bunun sebebi, Swann karakterinde sizin baz zelliklerinizin grlmesidir. Daha genel gereklere dnecek olursak, Guermantes Prensesi'nin daveti olduu gece, kuzini Guermantes Desi'nin evinde, Swannn bu nceden bildirilen, ama beklenmedik lm hakkndaki fikirlerini kendi azndan dinlemitim. Bir akam, gazeteye gz gezdirirken, kendine has arpc tuhaflyla bir kez

daha sarsldm bu lmn ilan, mnasebetsizce araya sokulmu, esrarengiz satrlardan olumuasna beni afallatmt. Bu satrlar, yaayan bir insan, artk sylenenlere cevap veremeyen birine, bir isme, birdenbire gerek dnyadan sessizliin diyarna geen yazl bir isme dntrmeye yetmiti. hatta imdi bile, Verdurin'lerin eskiden oturduu ve o sralar bir gazetede yazl birka harften ibaret olmayan Swann'n sk sk Odette'le birlikte akam yemeine katld evi yakndan tanma arzusunu, bana ayn satrlar veriyordu. unu da belirtmem gerekir ki, (Swannn lm, onun lmnn kiisel tuhaflyla ilgili olmayan bu sebepler yznden, uzun sre boyunca herhangi bir lmden daha ok zmt beni), Swann'a Guermantes Prensesi'nin evinde verdiim sz tutup Gilberte'i grmeye gitmemitim; prensle arasnda geen konumay aktarmak zere, srda olarak beni semesinin, o akam deindii "teki neden"ini bana syleyememiti; ona en ilgisiz konularda sormak istediim yzlerce soru (suyun dibinden yzeyine kan su kabarcklar gibi) aklma mekteydi; Vermeer'le, M. de Mouchy'yle, Swannn kendisiyle, Boucher'nin bir gobleniyle, Combray'le ilgili bu sorular sormay srekli ertelediime gre, pek acil sorular saylmazlard phesiz, ama Swannn dudaklar bir kez mhrlendikten sonra, artk cevabn hi renemeyeceimden, bana en temel sorular gibi grnyorlard. Bakalarnn lm, yaptmz bir seyahate benzer: Paris'ten yz kilometre uzaklamken, iki dzine mendili yanmza almay, a kadna anahtar brakmay, amcamza veda etmeyi, grmek istediimiz eski emenin bulunduu kentin adn sormay unuttuumuzu hatrlarz. Laf olsun diye birlikte seyahat ettiimiz arkadamza yksek sesle bildirdiimiz, kafamza en btn bu unutulan eylere aldmz tek cevap, tren koltuunun davay reddi ve grevlinin bararak bildirdii, bizi artk gerekletirilmesi mmkn olmayan eylerden iyice uzaklatran istasyon addr; sonunda, aresi olmayan, unutulmu eyleri dnmekten vazgeip erzak paketini aar, gazete ve dergi dei tokuuna balarz. "Yo, hayr," diye devam etti Brichot, "Swannn mstakbel karsyla bulutuu ev buras deildi; daha dorusu, sadece en son

zamanlarda, Mme Verdurin'in ilk evini ksmen kerten yangndan sonra burada bulutular." Ne yazk ki, Brichot'nun karsnda, profesrn paylamamas yznden bana yersiz grnen bir lks sergileme korkusuyla, arabadan alelacele inmitim; Brichot beni grmeden arabadan yeterince uzaklaabilecek vakti bulaym diye hzl hzl sylediim szleri arabac anlamamt. Sonu olarak, arabac yanmza sokuldu ve beni almaya gelip gelmeyeceini sordu; ona aceleyle evet deyip omnibsle gelmi olan profesre iki kat saygl davranmaya baladm. "Aa! Demek arabayla geldiniz," dedi Brichot ciddi bir edayla. "Olmayacak bir tesadf eseri, hi detim deildir. Daima omnibse biner ya da yrrm. Ama belki bu sayede bu akam sizi evinize brakma erefine nail olurum; benim hatrm iin bu klstr arabaya binmeye raz olursanz tabii, ierisi biraz skk. Ama siz benim hatrm hi krmazsnz," dedim. "Heyhat, Brichot'ya bu teklifi yaparken kendimi hibir eyden mahrum etmi olmuyorum," diye dndm, "nk Albertine yznden naslsa eve dnmek zorundaym." Albertine'in, kimsenin kendisini ziyarete gelemeyecei bir saatte benim evimde bulunmas, tpk leden sonra onun Trocadero'dan dnmesini sabrszlanmadan beklediim srada olduu gibi, zamanm canmn istedii gibi geirme imkn veriyordu bana. Ama yine leden sonra olduu gibi, bir karm olduunu hissediyordum. Eve dndmde yalnzln o glendirici cokunluunu yaamayacaktm. "Memnuniyetle kabul ediyorum," diye cevap verdi Brichot. "Szn ettiiniz yllarda dostlarmz Montalivet Soka'nda, ahane bir zemin katta otururlard, baheye bakan bir de asma katlar vard; elbette o kadar atafatl olmamakla birlikte, benim Venedik Bykelilii konana tercih ettiim bir evdi." Brichot, o akam "Conti Rhtm"nda (Verdurin'ler buraya tandndan beri mritler Verdurin salonunu bu ekilde adlandryorlard) M. de Charlus'n dzenledii, "tantanal" bir mzik program olduunu syledi. Benim szn ettiim eski gnlerde, kk yuvann da, orada: hkm sren havann da imdikinden farkl olduunu, bunun sadece mritlerin o zaman daha gen olmalarndan kaynaklanmadn ekledi. Bana

Elstir'in ("dpedz soytarlk" diye nitelendirdii) akalarn anlatt; mesela bir gn, Elstir, son dakikada kk yuvay eker gibi yapp o gece iin tutulmu yardma uak kyafetinde gelmi; yemek servisi yaparken, namus timsali Putbus Baronesi'nin kulana ak sak szler fsldyormu, barones korkudan ve fkeden kpkrmz kesilmi; ardndan, yemek bitmeden nce ortadan kaybolmu, salona ii su dolu bir kvet getirtmi ve sofradan kalkld srada, kfrler savurarak, rlplak kvetin iinden frlam; bir de, Elstir tarafndan izilmi, kesilmi ve boyanm, her biri birer aheser olan, kttan kostmler giyip gittikleri gece yars yemekleri dzenlenirmi, Brichot bir keresinde VII. Charles'n maiyetinden byk bir senyr kyafeti giymi, ayanda sivri, kvrk burunlu ayakkablar varm, bir defasnda da I. Napolon kyafeti giymi, Elstir bu kyafet iin Lgion d'Honneur niann mhr mumu kullanarak yapm. Ksacas, byk pencereleri, le gneiyle anan ve deitirilmek zorunda kalnan alak kanepeleriyle o gnlerin salonunu zihninde canlandryor ve her eye ramen onu bugnk salona tercih ettiini sylyordu. Brichot'nun "salon" derken -tpk kilise kelimesinin sadece tapna deil, ayn zamanda mritler topluluunu da tanmlamas gibi- sadece asma kata deil, oraya girip kan insanlar ve orada yaadklar zel hazlar da kastettiini gayet iyi anlyordum elbette; Brichot'nun hafzasnda bu hazlar o kanepeler simgeliyordu; leden sonra Mme Verdurin'i ziyarete gidenler, bu kanepelere oturur, ev sahibesinin hazrlanmasn beklerlerdi; bu srada, dardaki kestane aalarnn pembe iekleriyle minenin stnde, vazolarn iinde duran karanfiller, adeta pembe renklerinin misafirperver tebessmnde ifade bulan, ziyaretiye ynelik zarif bir duygudalkla, geciken ev sahibesinin geliini gzlerdi. Belki de o "salon"un Brichot'ya imdikinden stn grnmesinin sebebi, zihnimizin ihtiyar Proteus'a benzemesi, hibir ekle baml kalamamas, sosyete hayatnda bile, ar ar, zorlukla mkemmellie ulam bir salondan anszn kopup, onun kadar parlak olmayan bir baka salonu tercih etmesiydi; ayn ekilde Swann da, Odette'in etei kabark gsterili bir elbiseyle, Lenthric'te kvrtlm salarla Otto'da ektirdii "rtulu" fotoraflarndan pek holanmaz, Nice'te

ekilmi, uha etol ve stne menekeler ilenmi, siyah kadife kurdeleli hasr apkasnn altndan grnen biimsiz sa mode liyle, (genellikle fotoraf ne kadar eskiyse kadnlar da o kadar yal grndnden) yirmi ya gen, k bir kadn olduu halde, olduundan yirmi ya byk bir hizmeti izlenimi uyandrd kk fotorafn tercih ederdi. Belki Brichot ayrca, benim gremeyeceim bir eyi methetmekten, benim hi tadamayacam hazlar yaam olduunu bana kantlamaktan da zevk alyordu. Aslnda baarl da oluyordu; srf artk hayatta olmayan iki kiinin adn syleyerek, cazibelerine bir esrar katarak, bende bu cazibeye kar bir merak uyandryordu; Verdurin'ler hakknda anlatlan her eyin fazlasyla kaba olduunu hissediyordum; hatta tanm olduum Svvann'a bile yeterince dikkat etmediime, ona yeterince nesnel bir dikkatle yaklamadma, karsnn le yemei iin eve dnmesini beklerken beni arlad, bana gzel eyler gsterdii zamanlar onu daha iyi dinlemediime, imdi, onun eski hatipler kadar gzel konutuunu bilerek, hayflanyordum. Mme Verdurin'in evine geldiimiz esnada, devasa vcudu adeta dalgalanarak bize doru ilerleyen M. de Charlus' fark ettim, arkasndan, istemeden peinde srkledii bir serseri veya dilenci vard; artk en cra gibi grnen yerlerden bile geerken, mutlaka bir keden bu tr biri kveriyor ve bu gl deve, hi istemedii halde, biraz uzaktan da olsa, kpekbalna elik eden klavuz bal gibi refakat ediyordu daima; ksacas, Balbec'e ilk gidiimde tantm, sert grnml, erkeklik taslayan, marur yabancyla yle bir ztlk oluturuyordu ki, dnnn bambaka bir evresinde bulunduu iin tamamn grebildiimiz bir gkcismiyle uydusunu veya daha birka yl nce, kolaylkla gizleyebildii, ciddiyetinin farknda olunmayan kk bir sivilceyle balayan bir hastalk tarafndan her yan sarlm bir hastay hatrlatyordu bana. Brichot bir ameliyat geirmi ve temelli kaybettiini sand gzleri, pek az da olsa grmeye balamt geri, ama baronun peine taklm olan serseriyi grp grmediini bilemiyorum. Zaten pek nemli de deildi, nk profesr, La Raspeliere gnlerinden beri, kendisine dostluk beslemekle birlikte, M. de Charlus'n varlndan biraz

rahatsz oluyordu. Hi phesiz, her insan iin, dier herkesin hayat, aklna bile gelmeyen, karanlk yollar gibidir. Btn ko numalarn temeli olan yalan, ou kez aldatc olmakla birlikte, bir dmanlk veya menfaat duygusunu, bilinmesini istemediimiz bir ziyareti veya karmzdan gizlemek istediimiz tek gnlk bir kaama gizlemekte o kadar baarl saylmaz; oysa iyi bir hret, birtakm ahlakszlklar, katiyen tahmin edilemeyecek ekilde, mkemmelen gizler. Hayat boyu gizli kalabilecek bir ahlakszlk, akam vakti bir dalgakrandaki tesadfi karlamayla aa kar; buna ramen, ou kez yine de anlalmaz ve bir bilenin, kimsenin haberdar olmad, o bulunmaz kelimeyi size fsldamas gerekir. Ama bu ahlakszlklar rendiimiz zaman, ahlaklktan ok, lgnca bir ey olduunu hissettiimiz iin korkarz. Mme de Surgis le Duc, katiyen gelimi bir ahlak anlayna sahip deildi; oullarnda grecei, her insan iin anlalr olan menfaat tarafndan aklanabilecek herhangi bir alakl kabul edebilirdi. Ama M. de Charlus'n, her ziyaretinde, amaz bir biimde, adeta elinde olmayarak oullarnn enesini imdiklediini ve iki kardee de birbirlerinin enelerini imdiklettiini renince, M. de Charlus'le grmelerini yasaklad. yi ilikiler iinde olduumuz komumuzun yamyam olabileceinden phelenmemize yol aan o tedirgin edici fiziksel muamma duygusuna kapld; baronun srarl "Delikanllar bu yaknlarda gremeyecek miyim?" sorularna, imekleri zerine ektiini bile bile, dersleri ok youn, seyahat hazrlklaryla megul oluyorlar gibilerinden cevaplar verdi her defasnda. Kim ne derse desin, sorumsuzluk, kusurlar, hatta sular arlatrr. Landru, (kadnlar gerekten ldrdn farzedersek), direnilmesi mmkn olan menfaat gdsyle cinayet ilemise, affedilebilir, ama direnilmesi imknsz bir sadizm yznden cinayet ilemise affedilemez. Brichot'nun baronla dostluunun banda yapt kaba akalar, beylik laflar etmekten anlamaya geince, yerini neenin ardna gizlenen bir rahatszlk duygusuna brakmt. Ezbere Platon'dan sayfalar, Vergilius'tan msralar okuyarak kendini rahatlatmaya alyordu; profesrn gzleri gibi zihni de kr olduundan, (Platon'un kuramlarndan ok Sokrates'in akalarndan anlald zere) o zamanlar bir delikanlya k

olmann, gnmzde nianlanmadan nce dans bir kz metres tutmaya benzetilebilecek bir ey olduunu kavrayamyordu. Bunu M. de Charlus'n kendisi de anlayamazd; baron aralarnda hibir benzerlik olmamasna ramen, kendi saplantsyla dostluu, Praksiteles'in atletleriyle uysal boksrleri birbirine kartrrd. On dokuz yzyldan beri, ("Sofu bir prensin saltanatndaki sofu sarayl, ateist bir prensin saltanatnda ateist olurdu," der La Bruyere) Platon'un delikanllarndan Vergilius'un obanlarna her tr geleneksel ecinselliin ortadan kalktn, sadece irade d, sinirsel, bakalarndan ve kendinden gizlenen ecinselliin ayakta kalp oaldn grmeyi reddediyordu. M. de Charlus'n, oktanrl dinlerin soy bilimini aka inkr etmemesi hata olurdu. Birazck plastik gzellik karlnda, ne mthi bir ahlaki stnlk! Theokritos'un, bir delikanl peinde koan obannn, daha sonra, kavaln Amaryllis iin alan dier oban kadar kat yrekli ve anlaysz olmamas iin hibir sebep yoktur. nk ilk oban bir hastala yakalanm deildir, ann alkanlklarna uymaktadr. Btn engellere ramen ayakta kalabilen, utan verici, aibeli ecinsellik, tek gerek ecinselliktir; ayn kiide, gelimi ahlaki meziyetlerle akabilecek tek ecinsellik budur. airlerin ve mzisyenlerin, Guermantes Dk'ne smsk kapal olan leminin M. de Charlus iin aralanvermesini aklayan, tamamen fiziksel bir eilimdeki kk yer deiikliini, bir duyudaki kk kusuru dndmzde, fiziksel zelliklerle ahlaki meziyetler arasndaki muhtemel iliki bizi rktr. M. de Charlus'n, evinde, biblo merakls bir ev hanmna yakr bir zevk sergilemesi, artc deildir; oysa Beethoven'a ve Veronese'ye k tutan kk gedik , bambaka bir eydir. Buna ramen, olaanst bir iire imzasn atm bir deli, bir akllya, tmarhaneye yanllkla, karsnn fesatl yznden kapatldn son derece makul sebepler ileri srerek akladnda, onun adna tmarhane mdryle konumasn rica ettiinde, ne tr insanlarla i ie bulunmaya zorlandn inleyerek anlattnda, szlerine, "Mesela avluda gelip benimle konuan, mecburen temas halinde bulunduum bir adam, kendini sa zannediyor. Bir tek bu bile, beni zrdelilerin arasna hapsettiklerini kantlamaya yeter; o adamn sa olmas imknsz, nk sa benim!"

diye son verince, akll korkar. Daha birka saniye nce, tmarhane hekimine gidip yaplan hatay bildirmeye hazrlanmtr. Delinin bu son szleri zerine, ayn adamn her gn zerinde alt harika iiri dnnce bile, ondan uzaklar; ayn ekilde Mme de Surgis'nin oullar da, kendilerine herhangi bir ktlk yapm olmasndan deil, enelerinin imdiklenmesiyle biten davetlerin bolluundan tr, M. de Charlus'ten uzaklamlard. Sodom'un birka sakinini kurtarabilmek iin bir kkrt ve zift ce hennemini bir batan bir baa, stelik de bir Vergilius'un rehberlii olmadan amak, gkyznden yaan alevlere dalmak zorunda kalan aire acmak gerekir. Eserinin hibir cazibesi yoktur; rahiplikten ayrlmalar inanlarn kaybetmi olmalarndan baka bir sebebe atfedilmesin diye en iffetli bekrlk kuralna uyan rahip eskileri kadar arbal bir hayat srer. Yine de, bu yazarlar iin durum daima byle deildir. Delilerle de kalka, sonunda kendi de bir lgnlk buhran geirmemi deli doktoru var mdr? Kendini delilerle uramaya adamasnn sebebi, zaten iinde var olan gizli bir delilik deilse eer, buna bile kretmelidir. Psikiyatrlarn alma konusu, ounlukla kendilerini etkiler. Ama bu etkilenmeden nce, psikiyatrn bu konuyu semesinde hangi karanlk eilim, hangi byleyici korku rol oynamtr? Baron, peine taklan karanlk ahsiyeti grmezden gelerek (baron bulvarlarda yrmeyi gze aldnda veya Saint-Lazare Gar'nn bekleme salonundan geerken, bu adamlardan onlarcas ardna der, bir be franklk koparma umuduyla peini brakmazd), adam cesaret bulup konumaya balar diye korkusundan, pudral yanaklaryla arpc bir ztlk oluturan ve onu El Greco'nun frasndan km bir engizisyon rahibine benze ten, siyaha boyanm kirpiklerini sofu bir edayla aa indirmiti. Ama bu rahip, grenleri korkutuyor, yasakl bir rahibe benziyordu; eilimini doyurma ve bir sr olarak saklama gerei yznden mecbur kald gizli uzlamalar, tam da baronun gizlemek istedii eyin, ahlaki kte ifade bulan sefih hayatn yzne yansmas sonucunu dourmutu. Zaten, sebebi ne olursa olsun ahlaki k, bir yzde ok kolay okunur, nk ok ksa bir sre iinde, ehrede

somutlar, tpk karacier hastalklarnda grlen toprak sars lekeler, cilt hastalklarndaki itici krmzlklar gibi, yanaklara ve gz evrelerine yaylr. stelik, M. de Charlus'n bir zamanlar benliinin en gizli derinliklerinde saklad ahlakszlk, imdi zeytinya gibi yzeye kp yaylarak o boyal yzn sarkk yanaklarnda, kendini koyvermi ve imanladka imanlam vcudunun dolgun gsleriyle iri poposunda boy gstermekle kalmyor, konumalarndan da dar tayordu. "Demek gece vakti byle yakkl delikanllarla dolayorsunuz sevgili Brichot!" diyerek yanmza geldi; hayal krklna urayan serseri de uzaklat. "Olacak i deil! Sorbonne'daki gen rencilerinize anlatmak lazm bu yaramazlnz. Aslnda genlerle birliktelik size yaram sayn profesr, bir konca kadar taze grnyorsunuz. Ya siz, naslsnz azizim?" diye bana dnd, akac tonunu bir yana brakarak. "Sizi Conti Rhtm'nda pek sk gremiyoruz yakkl delikanl. Kuzininiz nasl? Sizinle birlikte gelmemi. Yazk, ok ho bir kz. Kendisini bu gece grebilecek miyiz? Gerekten gzel kz! Doutan sahip olduu, o ender grlen iyi giyinme becerisini gelitirirse, daha da gzel olur." unu belirtmem gerekir ki, M. de Charlus, bir "tuval" kadar bir tuvaletin de ayrntlarn titizlikle gzlemleme, fark etme yeteneine sahipti ve bu bakmdan benim tam tersim, zt kutbumdu. Elbiseler ve apkalarla ilgili olarak, birtakm dedikoducular veya fazlasyla kat kuramclar, bir erkekte, erkek gzelliine eilimin, kadn giyimine doutan bir ilgi ve eilimle telafi edildiini syleyeceklerdir. Gerekten de bazen, byle rneklere rastlanr; sanki Charlus'lerin btn fiziksel arzusunu, derin sevgisini erkekler tekeline aldndan, buna karlk kadnlar da, Charlus'lerin bilgili, incelikli, "platonik" (ki son derece uygunsuz bir sfattr) zevkiyle veya ksaca zevkiyle dllendirilirler. M. de Charlus bu bakmdan, ileride kendisine verilen "Terzi Kadn" lakabn hak ediyordu. Ne var ki baronun zevkleri ve gzlem yetenei daha birok konuya uzanyordu. Daha nce grdmz gibi, Guermantes Desi'nin bir akam yemei davetinden sonra baronu ziyarete gittiimde, evindeki aheserleri, ancak kendisi onlar bana tek tek gsterdike

fark edebilmitim. Bir sanat eserinde olduu kadar, bir davette sunulan yemeklerde de (resimle alk arasndaki btn konular da kapsayacak ekilde) hi kimsenin asla dikkat etmeyecei eyleri derhal kefederdi. M. de Charlus'n, sanat yeteneini, yengesine hediye etmek zere bir yelpazeyi resimlemekle (Guermantes Desi'nin bu yelpazeyi, yelpazelenmekten ok gsteri amacyla, Palamede'in dostluuyla bbrlenerek sallayn daha nce grmtk) ve Morel'in keman sslemelerine hatasz elik edebilmek iin piyano tekniini gelitirmekle snrlam ve hibir ey yazmam olmasna daima hayflanmmdr, hl da hayflanrm. Konumasndaki, hatta mektuplarndaki ustalk ve akclktan, parlak bir yazar olaca sonucunu karmam elbette mmkn deil. Bu yetenekler ayn dzlemde yer almazlar. Beylik laflar eden, skc konumaclarn aheserler yazdklarna, en parlak konumaclarn, yazmaya kalktklarnda vasattan da dk bir seviye sergilediklerine ahit olmuuzdur. Her eye ramen, yle sanyorum ki, M. de Charlus, nce iyi bildii sanat konularyla balayarak dzyazy bir deneseydi, kvlcm tutuacak, imek akacak ve sosyete adam, usta bir yazar olacakt. Bunu kendisine ok syledim; belki srf tembellikten, belki parlak davetlerden ve irkin elencelerden zaman bulamad iin, belki de Guermantes'lara has, gevezelii sonsuza dek uzatma ihtiyacndan, yazmaya hi girimedi. M. de Charlus'n yazmamasna hayflanmamn bir sebebi de, en parlak konumalarnda bile, zeksnn kiiliinden, bulularnn kstahlndan hi ayrlmamasyd. Kitap yazsayd, salonlarda, zeksnn parlad o ilgin anlarda, ayn zamanda zayflar ezerken, kendisine hakaret etmemi olan kiilerden intikam alrken, aalk bir biimde dostluklara nifak sokmaya alrken olduu gibi ona bir yandan hayranlk, bir yandan da nefret besleyeceimize, manevi deerini, ktlkten artlm olarak, kendi bana grecektik, hayranlmz hibir ey ksteklemeyecek, birok nitelii de, dostluu yeertecekti. Her halkrda, yazda neler baarabilecei konusunda yanlyor da olsam, M. de Charlus, yazmakla bizlere ok ender

rastlanr bir hizmette bulunmu olacakt, nk her eyi fark ettii gibi, fark ettii her eyin adn da bilirdi. Hi kuku yok ki, onunla sohbetlerim srasnda grmeyi renemediysem de (benim zekmn ve gnlmn eilimi baka yndeydi), en azndan o olmasa hi gremeyeceim eyleri grdm, ama grdm eylerin, biim ve rengini hatrlamama yardmc olacak isimlerini, hep abuk unuttum. Kitap yazm olsayd, yazd kitaplar, btn tahminlerimin aksine kt kitaplar da olsalar, ne harika bir lgat, ne tkenmez bir repertuar olutururdu! Yine de, kimbilir? Belki yazarken bilgisini ve zevkini ortaya koyacana, ounlukla geleceimizi baltalayan eytana uyup yavan tefrika romanlar, anlamsz gezi ve macera kitaplar yazacakt. "Evet, giyinmesini, daha dorusu giysileri tamay biliyor," diye devam etti M. de Charlus, Albertine'den bahisle. "Yalnz, kendi gzellik trne uygun bir tarzda giyinip giyinmediinden pheliyim; belki zerinde pek dnlmemi tavsiyelerim yznden biraz da ben sorumluyum bundan. La Raspelire'e giderken ona sk sk sylediim ve -maalesef- belki kuzininizin tipinden ok yrenin zellikleri ve sahile yaknlmz tarafndan belirlenen eyler, onun fazlasyla hafif bir tarza meyletmesine yol at. Kabul etmek gerekir ki, zerinde ok gzel muslinler, ok ho tl earplar grdm; kk, uyumlu bir pembe tyle sslenmi pembe bir beresi vard. Ama bana kalrsa kuzininizin o gerek, youn gzellii, sevimli aksesuarlardan fazlasn gerektiriyor. Rus kadnlar gibi ta biiminde toplansa gzellii iyice ortaya kacak olan o gr salara bere uygun mu acaba? Kostm havasndaki, tiyatrovari eski elbiseler pek az kadna yakr. Ama imdiden bir kadn olan gen kzmz, bu konuda bir istisna olduundan, Cenova kadifesinden eski bir elbise uygun derdi ona" (aklma Elstir ve Fortuny elbiseler geldi hemen); "ben byle bir elbiseyi, zebercet gibi, markazit gibi, esiz labradorit gibi harikulade, demode (ki mcevherler iin bundan gzel vg olama?) talardan ilemelerle veya sallantl kpelerle iyice arlatrmaktan hi ekinmezdim. Zaten kendisi de, biraz ar bir gzellii dengelemek iin gereken kar arl igdsel olarak seziyor sanrm. Hatrlarsanz, La

Raspelire'e akam yemeine giderken yanndan o gzel kutular, ar antalar eksik etmezdi; evlendii zaman onlarn iinde pudra beyazlnn ve allk krmzlnn tesinde -fazla ivite kamayan lacivert- tandan bir kutuda- incilerin beyazlyla yakutlarn krmzln tayabilecek, stelik bunlarn taklit olacan da sanmyorum, zengin biriyle evlenebilir nk." "Pes dorusu!" diye araya girdi Brichot; Albertine'le akrabalmn gereklii ve ilikimin safl konusunda pheleri olduundan, baronun son szlerinin beni zebileceim dnmt. "Gen kzlarla nasl ilgilenmek bu!" "ocuun yannda yle konuulur mu, fesat ey!" diye kkrdayan M. de Charlus, Brichot'ya susmasn iaret edercesine kaldrd elini sonra benim omzuma koymay ihmal etmedi. "Sizleri rahatsz ettim," diye srdrd szlerini; "grne baklrsa lgnlar gibi eleniyordunuz, benim gibi nee karan yal bir ninenin, aranzda hi yeri yoktu. Ama bunun iin gidip gnah karmama gerek yok, gelmi saylrdnz naslsa." Baron leden sonraki kavgadan tamamen habersiz olduu iin neesi iyice yerindeydi; Jupien, yeenini tekrarlanabilecek bir saldrya kar korumann, gidip M. de Charlus'e haber vermekten daha yararl olacan dnmt. Bu yzden de baron hl evliliin gerekleeceini zannediyor ve buna seviniyordu. Bu tr mzmin bekrlar iin, trajik yalnzlklarn kurmaca bir babalkla yumuatmak, bir teselli olsa gerektir. "nann Brichot," diye ekledi, bize dnp glerek, "sizi byle ba baa grmek utandrd beni. klar gibiydiniz. Kol kola da girmisiniz, samimiyetinize diyecek yok, Brichot!" Bu szlerin sebebini, artk reflekslerine eskisi kadar hkim olamayan ve otomatikletii anlarda, krk yl boyuca titizlikle saklanan bir srr karveren bir zihnin yalanmasnda m aramak gerekirdi? Yoksa, aslnda btn Guermantes'larda mevcut olan, M. de Charlus'n aabeyi Guermantes Dk'nde baka bir biimde ifade bulan ve dkn, annemin kendisini grebileceine hi aldrmadan, geceliinin n ak halde, pencerenin nnde tra

olmasna yol aan, soylularn dndaki kiilere ynelik kmsemede mi? M. de Charlus o scak Doncieres- Douville yolculuklar srasnda tehlikeli bir rahatlama alkanl m edinmi, geni alnn serinletmek zere hasr apkasn geriye iterken, fazlasyla uzun zamandr gerek yzne smsk yapk tuttuu maskeyi -ilk zamanlar sadece birka saniyeliine- gevetmeye mi balamt? M. de Charlus'n Morel'i artk sevmediini bilen biri, onunla evliymi gibi davranmasna hakl olarak arrd. Ne var ki, M. de Charlus, sapklnn kendisine sunduu hazlarn tekdzeliinden sklmt. gdsel olarak, yeni baarlarn peinde komu, karlat yabanclardan sklnca da, yz seksen derecelik bir dn yapp daima nefret edeceini sand bir rol benimseyerek, bir "evlilik" veya "babalk" taklidine gemiti. hatta bazen bunun da yetmedii oluyordu; bir yenilik ihtiyac duyuyor ve nasl ki normal bir erkek, hayatnda bir tek kere, benzer ve her iki durumda da salksz bir merakla, bir olanla yatmay isteyebilirse, geceyi bir kadnla geiriyordu. Charlie yznden kk kabileyle i ie yaayan baronun "mrit" yaants, uzun zaman boyunca aldatc d grnm korumak iin gsterdii abalarn sona ermesinde, kimi Avrupallarn, smrgelere yaptklar bir keif yolculuu veya tatil srasnda, Fransa'dayken kendilerini yneten ilkeleri bir yana brakmalarna benzer bir rol oynamt. Bununla birlikte, zihninin iinde meydana gelen kkl deiiklik, yani nce iinde tad aykrlktan habersizken, sonra onu grp tanynca korkmas ve nihayet, iyice alp kendi kendine utanmadan itiraf ettii eyi bakalarna itiraf etmesinin tehlikeli olacan bile fark etmemesi, M. de Charlus'n zerindeki son toplumsal basklar kaldrmakta, Verdurin'lerde geirdii zamandan daha etkili olmutu. Gerekten de, Gney Kutbu'ndaki veya Mont Blanc'n zirvesindeki bir srgn, iimizdeki bir sapkla, yani baka insanlarnkinden farkl bir dnceye yaplan uzun bir yolculuk kadar bizi bakalarndan uzaklatramaz. Baron, (eskiden sapklk olarak niteledii) bu sapkln, imdi tpk tembellik gibi, dalgnlk veya oburluk gibi, ok yaygn, sevimli, neredeyse elenceli denebilecek, basit ve zararsz bir kusur olarak gryordu. Kendine has ahsiyetinin uyandrd merak hisseden M. de Charlus, bu

merak doyurmaktan, kamlamaktan ve srdrmekten zevk alyordu. Nasl ki Yahudi bir gazete yazar, muhtemelen ciddiye alnacan umarak deil de, iyi niyetle glenleri hayal krklna uratmamak iin her gn Katolikliin savunuculuunu yaparsa, M. de Charlus de, kk kabileye, bir ingiliz'in ya da Mounet -Sully'nin taklidini yaparcasna, hi yalvartmadan ahlakszl elendirici bir biimde yeriyor ve iyi niyetle payna deni yerine getirip topluluk iinde amatrce bir yetenek sergiliyordu; dolaysyla M. de Charlus, Brichot'yu, delikanllarla dolamaya balad diye Sorbonne'a ihbar etmekle tehdit ederken, tpk snnetli ke yazarnn her vesileyle "Kilise'nin byk kz"ndan9, "sa'nn kutsal yrei" nden bahsetmesi gibi, katiyen riyakrlk deil, ama azck soytarlk ediyordu. Baronun szlerinde zamanla ortaya kan, eskiden kulland kelimelerden ok farkl olan szlerindeki deiikliin yan sra, tonlamalarnda, mimik ve jestlerindeki deiikliin de sebebini aratrmak ilgin olurdu; imdi hem tonlamalar, hem de mimik ve jestleri, M. de Charlus'n bir zamanlar en acmaszca yerdii tavrlara artc derecede benziyordu; M. de Charlus, birbirine "ekerim" diye seslenen ecinsellerin bilerek att kk lklar -farknda olmadan, dolaysyla daha keskin biimdeatmaya balamt neredeyse; sanki M. de Charlus'n onca zaman kar kt bu kastl "cilve"ler, aslnda Charlus'lerin, hastalklarnn belirli bir aamasna geldiklerinde, tpk iki tarafl fel veya ataksi hastalarnda, eninde sonunda kimi belirtilerin ortaya k gibi, ister istemez edindikleri davran biiminin parlak ve baarl bir taklidiydi. Aslnda -bu iten gelen cilvelerin ortaya koyduu gibi benim tandm, batan aa siyah giysiler iindeki, salar alabros kesilmi ciddi Charlus'le, makyajl, takp taktrm genler arasnda, sadece grnrde bir fark vard; ayn ekilde, yerinde duramayan, hzl konuan, huzursuz bir insanla ar ar konuan, soukkanlln daima koruyan bir sinir hastas arasnda da, sadece grnrde bir fark vardr, her ikisini de ayn kayglarn kemirdiini, ayn kusurlar tadklarn bilen hekimin gznde, ikisi ayn nevrozdan muzdariptir. Zaten M. de Charlus'n
9

Fransa'y belirtmek iin kullanlan bir terim.

yaland, bambaka iaretlerden de anlalyordu; rnein konumasnda, kimi ifadeleri (bunlardan biri "olaylarn geliimi"ydi), inanlmaz bir sklkta, her frsatta kullanmaya balamt; sanki baronun konumas, cmleden cmleye, mecburen bir bastondan g alrcasna, bu ifadelere tutuna tutuna ilerliyordu. Konan zilini alacamz esnada, Brichot, M. de Charlus'e, "Charlie bizden nce mi geldi?" diye sordu. Baron, "Hi bilmiyorum," diyerek, patavatszlkla sulanmak istemeyen bir insann edasyla ellerini havaya kaldrp gzlerini yar yarya kapatt; muhtemelen Morel, baronun syledii (kibirli olduu kadar dlek de olan ve M. de Charlus'le bbrlendii kolaylkla onu inkr da eden Morel'in, nemsiz olmalarna ramen vahim zannettii) birtakm eyler yznden ona sitem etmiti. "nann, ben Morel'in ne yaptn ne ettiini hi bilmiyorum. Beni kiminle aldatyor bilmem, ama ben kendisiyle neredeyse hi grmyorum." Aralarnda bir iliki bulunan iki kiinin konumalarnda bol bol yalan varsa eer, bu yalanlar, bir nc kii, iki sevgiliden biriyle, cinsiyeti ne olursa olsun, sevgilisi hakknda konutuu zaman da ayn doallkla ortaya kar. "Onu uzun zamandr m grmediniz?" diye sordum M. de Charlus'e; hem kendisiyle Morel hakknda konumaktan korkmadm, hem de srekli birlikte yaadklar kansnda olmadm gstermek iin. "Bu sabah, ben daha yan uykudayken, tesadfen, be dakikalna urayp rzma geecekmi gibi yatamn kenarna oturdu," dedi baron. Bunun zerine M. de Charlus'n Charlie'yi bir saat nce grm olduu kams uyand iimde, nk bir kadna, olduunu bildiimiz -onunsa, belki tahmin ettiimizi sand- adam ne zaman grdn sorduumuzda, eer birlikte ikindi kahvalts etmilerse, "le yemeinden nce ayakst grtk," diye cevap verir. Bu iki olay arasndaki tek fark, birinin yalan, tekinin doru olmasdr, ama her ikisi de ayn derecede masum veya ayn derecede sutur. Bu tr cevaplar, olayn nemsizliiyle son derece orantsz, dolaysyla szn etme zahmetine katlanmadmz, cevab veren kiinin farknda olmad ok

sayda etken tarafndan belirlenirler; bunu bilmesek, metresin (bu olayda M. de Charlus'n) niin daima iki seenekten yalan olann setiini anlayamazdk. Ama bir fiziki iin, minicik bir mrver tanesinin kaplad alan bile, ok daha byk lemleri yneten ekme ve itme glerinin etkileimi, atmas veya dengesiyle aklanr. Burada, birka etkene deinmemiz yeterli olacaktr: doal ve korkusuz grnme arzusu; gizli bir bulumay saklama igds; utanmayla kark bir gsteri hevesi; ok holanlan bir eyi itiraf etme ve sevildiini gsterme ihtiyac; irade d atele oynama arzusu; her eyi kaybetmemek iin baz fedakrlklarn kabullenilmesi; karmzdakinin bildii veya tahmin ettii -ve sylemedii- eyle ilgili kavraymz ve bu sezgimizin, karmzdakinin sezgilerinin ilerisine mi getiine, yoksa gerisinde mi kaldna bal olarak, onu bazen azmsayp bazen de abartmamz. Ters ynde etki gsteren, yine ok sayda farkl kuvvet de, akam grtmz halde sabah grtmz sylediimiz kiiyle ilikimizin masumiyetine, "platonik"liine veya aksine tensel gerekliine ilikin, daha genel cevaplar belirler. Bununla birlikte, bir genelleme yapacak olursak, M. de Charlus'n, srekli tehlikeli birtakm ayrntlar ifa etmesine, ima etmesine, hatta bazen uydurmasna sebep olan hastal giderek ilerledii halde, diyebiliriz ki baron, hayatnn bu dneminde, Charlie'in kendisi gibi, yani Charlus gibi bir erkek olmadn ve aralarnda dostluktan te bir iliki bulunmadm kantlama abas iindeydi. Ne var ki, (belki de doru olan) bu iddias, baronun arasra, (rnein Morel'i en son saat kata grd konusunda) elikili szler sylemesine engel tekil etmiyordu; byle zamanlarda belki kendini unutup doruyu sylyordu, belki de bbrlenmek iin, duygusallndan tr veya karsndakini artmay elenceli bulduundan, bir yalan uyduruyordu. "Biliyorsunuz," diye devam etti baron, "o benim iin yakn bir arkada, kendisini ok severim ve eminim o da beni ok sever," (emin olduunu syleme ihtiyac duyduuna gre, bundan phesi mi vard acaba?) "ama aramzda baka bir ey yok, yle bir ey yok, anlyorsunuz, deil mi, yle bir ey yok," dedi baron, bir

hanmdan sz edermiesine doallkla. "Evet, bu sabah gelip zorla beni yatamdan kaldrd. Yataktayken grlmekten nefret ettiimi bilir halbuki. Siz etmez misiniz? Ah! Feci bir eydir, ok tatszdr, karmzdakini dehete drecek kadar irkinsinizdir; evet, biliyorum, yirmi be yanda deilim, gzel bakire rol oynamaya kalkmyorum, ama insann yine de kendine gre bir ss merak oluyor." Baron, belki de Morel'den yakn bir arkada olarak sz ederken samimiydi ve belki yalan sylediini zannederek, "Ne yaptndan haberim yok, zel hayatn bilmem," derken de doruyu sylyordu. unu da belirtmek gerekir ki (M. de Charlus ve Brichot'yla birlikte Mme Verdurin'in evine yrrken atmz bu parantezi kapatnca kaldmz yerden devam edeceimiz anlatmzda birka hafta ileriye gidersek), unu da belirtmek gerekir ki, o geceden ksa bir sre sonra, yanllkla at, Morel'e yazlm bir mektup, baronu hayrete ve straba bodu. Dolayl olarak beni de zalim kederlere gark edecek olan bu mektubu yazan, kadnlara dknlyle mehur oyuncu Lea'yd. Oysa Lea'nn Morel'e yazd mektup, (M. de Charlus tantklarn bile aklndan geirmemiti) son derece tutkulu bir ifadeyle kaleme alnmt. Mektubun kabal, tamamn aktarmamz engellese de, Lea'nn Morel'e daima dii kullanmyla hitap ettiini, "Seni kaltak!" "Gzelim, sen hi deilse be yldzsn!" dediini belirtelim. Ayrca mektupta, hem Leann," hem de Morel'in yakn dostu olduu anlalan daha birok kadnn ad geiyordu. te yandan, Morel'in Lea'ya bu zel ilikisinin yan sra, mektubun aa kard, M. de Charlus'n hi aklndan gememi olan bir baka gerek de, Morel'in M. de Charlus'e, Lea'nnsa, na, "Mektuplarnda benden uslu olmam rica ediyor! Ne demezsin! Benim minik beyaz kedim,"diye sz ettii subaya ynelik alayclyd. Baronu en ok rahatsz eden, "be yldz" deyimi olmutu. Bu deyimi nceleri bil mezken, nihayet, epeyce uzun bir sre nce, kendisinin de "be yldz" olduunu renmiti. Oysa rendii bu kavram imdi yeniden tartma konusu oluyordu. Kendisinin "be yldz" olduunu kefettii zaman, bunun Saint -Simon'un ifadesiyle,

eiliminin kadnlara ynelik olmad anlamna geldiini zannetmiti. Oysa imdi "be yldz" deyimi, Morel iin M. de Charlus'n bilmedii bir anlam daha kazandryordu; yle ki, bu mektuba gre Morel, kadnlara yine kadnlarn duyduu bir eilimi paylaarak "be yldz"ln kantlam oluyordu. O andan itibaren, M. de Charlus'n kskanl, Morel'in tand erkeklerle snrlanmas iin ortada bir sebep kalmadndan, kadnlara da ynelecekti. Demek ki "be yldz" olan kiiler sadece M. de Charlus'n zannettikleri deil, gezegenimizin, hem er keklerden hem kadnlardan oluan, her iki cinse eilim duyan erkekleri de kapsayan, koskoca bir blmyd; baron, bu kadar bildik bir kelimenin bu yeni anlam karsnda, zihninin de, kalbinin de huzursuzlukla kvrandn hissediyordu; hem artan bir kskanl, hem de bir tanmn ani yetersizliini ieren ifte bir muammayla kar karyayd. M. de Charlus hayatta daima bir amatr olmutu sadece. Yani bu tr olaylar ona hibir yarar salayamazd. Bu olaylarda duyduu znty, belagatini sergileyerek iddetli kavgalara veya sinsi entrikalara dntrrd. Oysa ayn olaylar, rnein Bergotte seviyesindeki biri iin byk deer tayabilirdi. hatta, belki Bergotte gibi insanlarn genellikle vasat, sahte ve fesat kiilerle birlikte yaamasn, (el yordamyla hareket ettiimiz, ama hayvanlar gibi kendimize yararl bitkileri setiimiz iin) ksmen bununla aklayabiliriz. Bu kadnlarn gzellii, yazarn hayal gcn doyurur, iyi yrekliliini harekete geirir, ama einin mizacn katiyen deitirmez; ara sra, bu ein, yazarnkinden binlerce metre aada yer alan hayat, inanlmaz ilikileri, tahminlerin ok tesindeki ve bilhassa tahmin edilenden bambaka yndeki yalanlar, bir an grnp sonra kaybolur. Mkemmel yalanlar, tandmz insanlara ve onlarla gemiteki ilikilerimize, u veya bu hareketimizin, bizim tarafmzdan bambaka bir biimde ifade edilen amacna ilikin yalanlar, nasl bir insan olduumuza, nelerden holandmza dair yalanlar, bizi seven ve btn gn bizi kucaklad iin bizi de kendisine benzer olarak biimlendirdiini zanneden kiiye beslediimiz duygularla ilgili

yalanlar, bize, hayatta yeni, bilinmedik ufuklar aabilecek, hi bilemeyeceimiz dnyalar seyredebilmemiz iin gerekli, iimizde atl olarak mevcut duyulan uyandrabilecek yegne eydir. M. de Charlus'le ilgili olarak unu belirtmek gerekir ki, Morel'in kendisinden titizlikle gizledii baz eyleri renmek, onu ne kadar artm olsa da, bundan kard sonu yanlt: halktan insanlarla ilikiye girmenin hatal olduu ve bylesine zc keiflerin10 (aralarnda en zc olan, Morel'in Lea'yla birlikte yapt bir yolculuktu; oysa Morel, o srada Almanya'da mzik tahsili grdn sylemiti M. de Charlus'e. Yalann desteklemek zere, yardmsever kiileri kullanm, onlara, Almanya'ya gnderdii mektuplar, onlar da M. de Charlus'e postalamt; M. de Charlus ise, Morel'in Almanya'da olduundan o kadar emindi ki, zarflarn zerindeki pullara bile bakmamt). Bu eserin son cildinde greceimiz gibi, M. de Charlus'n yapt eyleri akrabalar, dostlar bilseydi, kendisinin Lea araclyla kefettii hayata ardndan ok daha fazla arrlard. Ama imdi, Brichot ve benimle birlikte Verdurin'lerin kapsna doru ilerleyen baronu yakalayalm. M. de Charlus, "Douville'de grtmz o gen Yahudi dostunuzdan ne haber?" dedi bana dnerek. "Dndm de, eer isterseniz bir akam kendisini davet edebiliriz belki." Morel'in her yaptn, tpk bir koca veya k gibi, bir dedektiflik brosuna izletmekten hi ekinmeyen M. de Charlus, baka delikanllarla ilgilenmekten geri kalmyordu. Konuyla ilgilenmek zere grevlendirdii' yal hizmetkrnn anlat bronun gzetimi o kadar aikrd ki, niformal uaklar izlendiklerini zannediyor, bir oda hizmetisi, peinde srekli bir polis olduu kukusuyla sokaa kmaya cesaret edemiyor, adeta yaamyordu. Yal hizmetkr ise, "Hizmeti ne isterse yapsn! Onu izlemek iin paramz, vaktimizi mi harcayacaz! Sanki onun ne yapt bizi ilgilendiriyordu!" diye alayl bir ekilde haykryordu; yal hizmetkr efendisine ylesine tutkuyla balyd ki, baronun eilimlerini katiyen
10

Yazarn metninde bu cmle yarm kalmtr.

paylamamakla birlikte, bu eilimlere evkle hizmet etmekten, sonunda kendi eilimleri de bunlarm gibi konuur olmutu. M. de Charlus, bu yal hizmetkrdan, "Dnyann en namuslu adam," diye bahsederdi, nk en ok takdir ettiimiz kiiler, hem fazilet sahibi olan, hem de faziletlerini hi dnmeden bizim ahlakszlmzn hizmetine sunan kiilerdir. Aslnda, M. de Charlus, Morel'i, sadece erkekleri kskanabiliyordu. Kadnlar baronda kskanlk uyandrmyordu. Zaten Charlus'ler iin bu neredeyse genel bir kuraldr. Sevdikleri erkein bir kadna duyduu ak, baka bir eydir, farkl bir hayvan trne ilikindir (aslanlar, kaplanlara bulamaz) ve kendilerini rahatsz etmez, hatta gven verir onlara. Ama bazen, ecinsellii misyonerlik haline getirmi kiiler, bu tr bir aktan irenir. Kendisini bu tr bir aka teslim etti diye erkek arkadalarna kzarlar, ama bir ihanete deil de, bir dknle kzar gibi. Baronun yerinde bir baka Charlus olsa, Morel'in bir kadnla ilikisi olduunu renince, sanki bir afite, Bach ve Haendel yorumcusu olan Morel'in Puccini alacan okumu gibi sinirlenirdi. Zaten menfaatleri uruna Charlus'lerin akna tenezzl eden genlerin, tpk doktora asla iki imediklerini, azlarna maden suyundan baka ey koymadklarn syler gibi, kadnlarla "yapmak" tan irendiklerini sylemeleri bu yzdendir. Ama M. de Charlus bu bakmdan genel kuraln biraz dnda kalyordu. Morel'in kadnlar arasndaki sksesi, onun her eyine hayran olan baronu rahatsz etmiyor, aksine, konserlerdeki, ecarte'deki11 baars kadar sevindiriyordu. "Azizim, biliyor musunuz, kadnlar batan karyor," diyordu, bir ifaatta bulunurcasna, dehet, belki imrenme ve en ok da hayranlkla. "nanlmaz bir ey," diye ekliyordu. "Nereye gitse, en gzde fahielerin gz ondan bakasn grmyor. Tiyatrodan metroya, her yerde dikkat ekiyor. ok can skc! Restorana gidiyoruz, garson mutlaka en az kadndan ak mektuplar getiriyor. Hem de daima en gzel kadnlardan. Aslnda bunda alacak bir ey yok. Dn ona bakyordum da, kadnlar hakl, inanlmaz bir gzellie ulat,
11

ki kiiyle oynanan bir iskambil oyunu.

adeta bir Bronzino portresi, gerekten muhteem." Ama M. de Charlus, Morel'i sevdiini gstermekten ve bakalarn, belki kendisini de, Morel tarafndan sevildiine ikna etmekten holanyordu. Delikanlnn, baronun yksek sosyetedeki konumuna verebilecei zarara ramen, Morel'le srekli birlikte olmay, bir izzetinefis meselesi haline getirmiti. (Mevki sahibi, snop birok erkek, kimsenin evine kabul edilmeyen, ama kendilerinin birlikte olmay eref saydklar, kibar bir fahie veya dm bir hanmefendi olan metresleriyle her yerde beraber grlebilmek uruna, gururlarndan, herkesle bozuurlar.) nk baronun geldii noktada, izzetinefis, o na kadar ulat btn hedefleri kararllkla ykmaya koyulur; belki bu noktaya gelen iliki, akn etkisinde kalarak, sevdiiyle gsteri iin birliktelikte, sadece kendisinin grebildii bir cazibe bulur, belki de yksek sosyete hevesi doyurduka azaldndan ve platonik olduu lde kendisini megul eden hizmeti merak bir dalga gibi kabardndan, bu merak, sosyete hevesinin zor tutturduu dzeye ulamakla kalmayp onu geer. Baka delikanllara gelince, M. de Charlus, Morel'in varln, onlara eilimini engelleyen bir ey olarak grmyor, hatta baz durumlarda, Morel'in parlak kemanc hretinin, yeni yeni kazand besteci ve gazeteci hretinin, bir yem olabileceini dnyordu. Barona ho grnml gen bir besteci takdim edildiinde, tant gence nezaket gstermek iin Morel'in yeteneklerini kullanyordu. "Bana birka bestenizi getirin ki," diyordu, "Morel konserde veya turnede alsn. Keman iin bestelenmi o kadar az gzel eser var ki! Yeni bir beste, talih kuu demek. Yabanclar yeni besteleri ok takdir ediyor. Tarada bile, mziin mthi bir tutkuyla akllca sevildii kk mzik dernekleri var." M. de Charlus, ayn samimiyetsizlikle (btn bu szler bir yemden ibaretti aslnda, Morel byle bir teklifi gerekletirmeye nadiren raz olurdu) Bloch'a da yaklamt; Bloch, biraz airlii olduunu sylemi ("keyfim istediinde" diye de eklemiti, syleyecek ilgin bir ey bulamadnda kulland beylik laflara elik eden o alayl kahkahasyla), bunun zerine M. de Charlus de bana, "O Yahudi

delikanlya sylesenize," demiti, "madem iir yazyormu, Morel iin birka iirini getirsin bana. Bir besteci iin, besteleyecek gzel bir ey bulmak daima zor itir. hatta bir libretto bile dnlebilir. lgin olabilir; airin itibar, benim desteim ve daha birok yan et ken, en bata da Morel'in yetenei sayesinde deer kazanr. Morel bu aralar ok beste yapyor, yazmaya da balad, ok da gzel yazyor, sonra konuuruz bunu sizle. cra yeteneine gelince (o konuda imdiden bir usta biliyorsunuz), Vinteuil'n mziini ne kadar gzel aldn bu gece greceksiniz. Onun yanda hem byle bir kavray olmas, hem de bu kadar ocuksu, adeta bir liseli gibi kalabilmesi beni ayor! Bu geceki konser kk bir prova aslnda. Asl olay birka gn sonra. Ama bugnk, ok daha sekin bir konser olacak. Bu yzden de geldiinize ok sevindik," dedi baron, muhtemelen krallar, "emrediyoruz" dedii iin birinci oul ahs kullanarak. "Muhteem bir program olduu iin Mme Verdurin'e iki ayr davet dzenlemesini tavsiye ettim. Biri birka gn sonra, onun btn tandklarnn davetli olaca konser, teki de bu gece, Patronie'nin, hukuki terimle yetkilerinin elinden alnd gece. Davetiyeleri ben gnderdim, farkl bir evreden, Charlie'ye faydal olabilecek, Verdurin'lerin de tanmaktan holanaca birka ho insan ardm. Kabul edersiniz ki, en gzel eserleri, en byk sanatlara aldrmak iyi ho da, dinleyiciler kardaki tuhafiyeciyle kedeki bakkaldan oluunca, tezahrat da pamukla tkanmasna bouluyor. Sosyete mensuplarnn entelektel dzeyiyle ilgili dncelerimi bilirsiniz, ama olduka nemli baz ilevleri yerine getirdikleri de bir gerek; bunlar dan biri de, sosyal olaylarda basna den grev, yani yayma organ ilevi. Ne demek istediimi anlyorsunuzdur, yengem Oriane' davet ettim mesela; gelecei kesin deil, ama gelirse, hibir ey anlamayaca kesin. Zaten biz de ondan anlamasn beklemiyoruz, bu onun imknlarn aar; biz onun konumasn istiyoruz, bu ise tam ona uygun itir, konumaktan asla geri kalmaz. Sonu: Yarndan itibaren, tuhafiyeciyle bakkaln sessizlii yerine, harika eyler dinlediini, Morel diye birini, vs. anlatan Oriane sayesinde, Mortemart'larda hararetli konumalar; te yandan, davetli olmayanlarn tarifsiz fkesi ve 'Palamede bizi layk bulmam

olmal; zaten konsere ev sahiplii yapan o insanlar nedir yle!' yorumlar; ki bunlar da Oriane'n vgleri kadar yararldr, nk 'Morel' ad srekli geer ve sonunda, tpk on kere st ste okunan bir ders gibi hafzaya nakolunur. Btn bunlar sonucunda olaylarn geliimi, sanat ve sahibesi iin dllendirici olabilir, adeta bir megafon ilevi grerek, geni bir kitleye tezahrat duyurabilir. Zahmetine deer gerekten. Morel'in kaydettii ilerlemeleri greceksiniz. Ayrca yeni bir yeteneini de kefettik azizim, bir melek gibi yazyor. Bir melek gibi diyorum size." "Siz Bergotte'u tanrsnz; dndm de, bizim delikanlnn yazlar konusunda Bergotte'un hafzasn tazeleyebilirsiniz belki; yani bana yardm edersiniz, birlikte olaylarn geliimini yle ynlendiririz ki, bu hem mzisyen hem yazar, ifte yetenek, gnn birinde Berlioz'un hretine ular. Bergotte'la nasl konuulacan biliyorsunuzdur eminim. Malum, mehurlarn ou zaman akl baka yerdedir, srekli pohpohlanrlar, kendilerinden baka bir eyle pek ilgilenmezler. Ama Bergotte gerekten sade, yardmsever bir insandr, Morel'in yar mizahi yar mzikal yazlarn Le Gaulois'da veya baka bir yerde yaymlatabilir; gerekten ok gzel yazlar, Charlie'nin, kemanna Ingres gibi bir de kalem eklemesini gerekten ok istiyorum. Morel sz konusu olunca, konservatuardaki btn o mark ocuklarn yal anneleri gibi abartma eiliminde olduumu biliyorum. Nasl olur, azizim, bilmiyor muydunuz? Demek ki siz benim saf yanm tanmyorsunuz. Snav kapsnda saatlerce dikilip bekliyorum. lgnca eleniyorum. Bu arada Bergotte yazlarn gerekten ok iyi olduunu syledi bana." Swann araclyla Bergotte'la uzun zamandr tanan M. de Charlus, Morel'in bir gazetede mzikle ilgili yar mizahi yazlar yazmasna arac olmasn rica etmek zere, Bergotte'un ziyaretine gitmiti gerekten de. Oraya giderken M. de Charlus biraz vicdan azab ekiyordu, nk hayran olduu Bergotte'u, hibir zaman onu grmek amacyla ziyarete gitmediinin farkndayd; ziyaretlerinin amac, Bergotte'un nezdindeki yar entelektel-yar

sosyal itibar sayesinde, Morel'e, Mme Mole'ye veya bir baka dostuna byk bir nezakette bulunabilmekti. Artk yksek sosyeteden sadece bu amala yararlanyor olmak, M. de Charlus' rahatsz etmiyordu, ama Bergotte'tan byle yararlanmak kt geliyordu ona, nk Bergotte'un yksek sosyete mensuplar gibi karc olmadn, onlardan fazlasna layk olduunu dnyordu. Ne var ki hep ok meguld ve ancak bir eyi ok istediinde, rnein Morel'le ilgili bir eyse, bo vakit bulabiliyordu. Ayrca, ok zeki bir insan olan baron, zeki bir adamla sohbeti pek ilgin bulmazd; zellikle de Bergotte, hem baronun gznde fazlasyla edebydi, hem de onun bak asn paylamayan, farkl saflarda yer alan biriydi. Bergotte'a gelince, M. de Charlus'n ziyaretlerindeki karcln farkndayd, ama bu yzden ona kzmyordu; nk Bergotte tutarl bir iyilikseverlikten yoksundu, fakat insanlar memnun etmek isterdi, anlaylyd ve ders vermekten holanmazd. M. de Charlus'n sapkln ise, katiyen paylamamakla birlikte, bir sanat iin meru-gayrimeru ayrm, ahlaki rneklere deil, Platon veya II Sodoma'nn anlarna bal olduundan, baronun kiiliine renk katan bir zellii olarak gryordu daha ok. M. de Charlus'n sylemeyi ihmal ettii bir ey vard: Baron bir sredir, tpk XVII. yzyln, kendi yergilerini imzala maya, hatta yazmaya tenezzl etmeyen byk soylular gibi, Kontes Mole'ye ynelik, aalk iftiralarla dolu ksa yazlar yazdryordu Morel'e. Okuyanlara bile kstaha gelen bu yazlarda Kontes, kendi mektuplarndan blmlerin, aralara, kendinden bakasnn katiyen fark edemeyecei ekilde, ustalkla sktrldn, harfiyen aktarldklarn, ama kendisini korkun bir intikam kadar ldrtabilecek bir balamda kullanldn grdke, adeta ikence ekiyordu. Bu yazlar gen kontesi ldrd. Balzac olsa, Paris'te her gn, basl gazetelerden daha korkun bir szel gazetenin ktn sylerdi. Bu szl basnn, modas gemi bir Charlus'n itibarn sfra indiriini ve eski hamisinin milyonda biri deerinde bile olmayan bir Morel'e, baronun ok zerinde bir paye veriini ileride greceiz. Hi deilse bu entelektel moda saftr, dhi bir

Charlus'n deersizliine, aptal bir Morel'in tartlmaz otoritesine iyi niyetle inanr. Oysa baronun acmasz intikamlar o kadar masum deildi. phesiz bu nedenle, dilindeki o ac zehir, fkelendiinde adeta sarlk hastal gibi yanaklarna yaylrd. "Bergotte'un bu akam gelip Charlie'nin en iyi seslendirdii paralar dinlemesini ok isterdim. Ama evinden dar kmyor sanyorum, rahatsz edilmek istemiyor, ok da hakl. Peki ya siz, yakkl delikanl, Conti Rhtm'nda niye gremiyoruz sizi? Pek sk geldiiniz sylenemez!" Daha ok kuzinimle ktm syledim. "una bakn! Kuziniyle kyormu, ne kadar da saf!" dedi M. de Charlus Brichot'ya. Sonra yine bana dnd: "Biz, ne yapyorsunuz diye sizden hesap sormuyoruz ki, yavrucuum. Cannzn istedii eyi yapmakta serbestsiniz. Biz sadece elencelerinize katlamadmza hayflanyoruz. Ayrca zevk sahibisiniz, kuzininiz ok sevimli; Brichot'ya sorun, Douville'de kuzininizden baka bir ey dnemiyordu. Bu gece yokluunu hissedeceiz. Ama belki de onu getirmemekle iyi ettiniz. Vinteuil'n mzii harika. Ama bu sabah Charlie'den rendiime gre, bestecinin kzyla arkada geleceklermi; ikisi de feci bir hrete sahip kzlar. Bir gen kz iin tatsz bir durum ne de olsa. hatta kendi davetlilerim asndan da beni biraz rahatsz ediyor. Ama onlarn hemen hepsi yan ban alm kimseler olduklarndan, onlar iin bir sakncas yok. Bir aksilik kmad takdirde, hanmlar davette hazr bulunacak, ama belli olmaz; bugn leden sonra, Mme Verdurin'in sadece skc tipleri, akrabalar, bu gece davet edilmeyecek kiileri ard provann bandan sonuna, mutlaka hazr bulunacaklard; oysa Charlie akam yemeinden nce syledi, Vinteuil'ler dediimiz iki gen hanm, kesinlikle beklendikleri halde gelmemiler." Albertine'in leden sonra Verdurin'lere gelme isteini anszn Mile Vinteuil'le kz arkadann beklenen (ama benim bilmediim) geliine (yani balangta bilinen tek ey olan sonucu, nihayet kefedilen sebebe) balaynca iime saplanan korkun acya ramen, daha birka dakika nce bize Charlie'yi sabahtan beri grmediini sylemi olan M. de Charlus'n, akam yemeinden nce grtklerini dncesizce itiraf ettiini fark edecek kadar da

aklm bamdayd. Ama strabm gzle grnr hale gelmekteydi. "Kuzum, neyiniz var sizin?" dedi baron. "Yznz yemyeil oldu; hadi ieri girelim, teceksiniz, kt grnyorsunuz." M. de Charlus'n szleriyle iimde uyanan phe, Albertine'in iffetiyle ilgili ilk phem deildi. Daha nce birok phe kemirmiti iimi; her defasnda artk sabrmzn snrna dayandmz, bu kadarna tahamml edemeyeceimizi zanneder, ama sonra bu yeni phe ye de iimizde bir yer aarz; phe, hayatmzn ortasna girdii andan itibaren yle gl bir inanma arzusuyla ve unutmak iin onca sebeple rekabet etmek zorunda kalr ki, ksa srede bu pheye alr, sonunda da hi ilgilenmeyiz. phe, iimizde hafiflemi bir sz olarak, sadece bir ac tehdidi olarak barnr; arzuyla ayn niteliktedir, onun ters yzdr, tpk arzu gibi, dncelerimizin merkezinde yer alr ve nasl ki arzu, sevdiimiz kadnla ilikili olabilecek her durumda, zihnimize kayna anlalamayan hazlar yayarsa, bu phe de, dncelerimizin en cra kelerine, ince bir hzn szdrr. Ama iimize yeni, salam bir phe girdiinde, ac tekrar canlanr. Kendi kendimize, neredeyse phe iimize girer girmez, "Hallederim, ac ekmemek iin bir yntem bulurum, doru deildir herhalde," desek de, ilk anda, inanm kadar ac ekmiizdir. Vcudumuz, sadece bacaklar, kollar gibi uzuvlardan olusayd, hayata tahamml etmek kolay olurdu. Ne yazk ki, iimizde kalp adn verdiimiz o kk organ da barndrrz; kalbimiz, yakaland baz hastalklar srasnda, belirli bir kiinin hayatna ilikin her eye kar son derece duyarldr; rnein o kiinin bir yalan -kendimize veya bakalarna ait yalanlarn ortasnda nee iinde yaadmz ve hibir zararn grmediimiz halde- ne yazk ki bir ameliyatla aldramadmz bu kck kalbe, dayanlmaz krizler yaatr. Beyinden hi sz etmeyelim, nk zihnimiz bu krizler srasnda durmakszn mantk yrtse de, tpk bir di ars karsnda dncenin aresiz kalmas gibi, hibir eyi deitiremez. Evet, sevdiimiz kadn bize yalan syledii iin kabahatlidir, nk bize daima doruyu syleyeceine dair sz vermitir. Ama bu tr yeminlerin ne kadar geerli olduunu, kendimizden de, bakalarndan da biliriz. Buna ramen, sevdiimiz kadnn azndan ktnda, bu vaatlere inan-

mak istemiizdir; oysa onun bize yalan sylemesi iin her trl sebep mevcuttur ve stelik de biz bu kadn, meziyetleri nedeniyle sememiizdir. Geri bir sre sonra, -tam kalbimiz yalana kaytsz kaldnda- bize yalan sylemeye hi ihtiya duymayacaktr neredeyse, nk yalan hayat artk bizi ilgilendirmeyecektir. Bunu biliriz ve bildiimiz halde, kendi hayatmz kolaylkla feda ederiz; ya o insan uruna intihar ederiz, ya onu ldrp idama mahkm oluruz, ya da birka yl iinde onun uruna btn servetimizi harcar, sonra da, hayattaki her eyimizi kaybettiimiz iin mecburen intihar ederiz. Zaten kken ne kadar rahat olduumuzu zannetsek de, ak kalbimizde daima kararsz bir dengede durur. Ufack bir ey, akmz mutluluk konumuna geirir; mutlulukla ldarz, sadece sevdiimizi deil, bizi ona metheden, onu kt eilimlerden koruyan kiileri de sevgiye boarz; kendimizi btn kayglardan uzak zannettiimiz bir anda, "Gilberte gelmeyecek", "Mile Vinteuil davetliymi" gibi tek bir cmle, bizi bekleyen mutluluu bir anda kertmeye, gnei karartmaya, rzgr dndrmeye ve bir gn direncimizi aacak olan i frtnay koparmaya yeter. O gn geldiinde, kalbimiz dayanamayacak kadar zayfladnda, bizi takdir eden dostlarmz, bu kadar nemsiz eylerin ve kimi insanlarn bize strap ektirmesine, bizi ldrmesine zlrler. Ama onlarn elinden ne gelir? Bir air bulac zatrreeden lmek zereyken, dostlarn, zatrree mikrobuna, onun yetenekli bir air olduunu, iyilemesine izin vermesi gerektiini aklarken hayal edebilir misiniz? ime giren phe, Mile Vinteuil'le ilikili olmas bakmndan, tam anlamyla yeni bir phe saylmazd. Ama eski de olsa, leden sonra La'yla arkadalarnn iimde uyandrd kskanlk, bu pheyi ortadan kaldrmt. Trocadro tehlikesi atlatldktan sonra, kesin bir sknete ermi, temelli huzura kavutuumu zannetmitim. Ama benim iin asl yeni olan, Andre'nin, "Rastgele dolatk, kimseye rastlamadk," diye bahsettii, oysa imdi anlaldna gre, aksine, Mile Vinteuil'n Albertine'e, Mme Verdurin'in evinde randevu verdii bir gezintiydi. imdi Mile Vinteuil'le kz arkadan bir yere hapsetsem ve Albertine'in onlar gremeyeceinden emin olsam, Albertine'in tek bana sokaa kmasna, istedii yere gitmesine

seve seve izin verirdim. nk kskanlk, belki sevgilimizin sevebilecei u veya bu insann yaratt kaygnn sancl bir devam olduundan, belki de sadece canlandrabildii eyi kavrayabilen, geri kalan her eyi, nispeten ac vermeyen bir belirsizlik iinde brakan zihnimizin darl yznden, genellikle ksmidir, kesintilidir ve alan snrldr. Tam konan avlusuna gireceimiz esnada, ilk anda bizi tanyamam olan Saniette bize yetiti. "Halbuki uzunca bir sredir size bakyordum," dedi, nefes nefese. "Tereddt etmekliim tuhaf deil mi?" "Tereddt etmem" demeyi hatal bulan Saniette, eski ifade biimlerini sinir bozucu bir sklkta kullanmaya balamt. "Oysa rahatlkla dostumdur denebilecek kiilersiniz." Solgun yz, bir frtnann kuruni yansmasyla aydnlanm gibiydi. Daha getiimiz yaz, sadece M. Verdurin'den "zlgt" yerken ortaya kan nefes darl imdi sabitlemiti. "Vinteuil'n bilinmeyen bir eseri, sekin sanatlar tarafndan seslendirilecekmi; bata herhalde Morel'i saymak gerekir." "Niye herhalde?" diye sordu baron, bu belirteci bir eletiri kabul ederek. Tercman roln stlenen Brichot derhal atlp aklad: "Dostumuz Saniette, kusursuz bir aydn olarak, 'herhalde'nin gnmzdeki 'elbette'yle eanlaml olduu bir dnemin lisann kullanr genellikle." Verdurin'lerin sofasna girdiimiz srada, M. de Charlus alp almadm sordu; ben almadm, ama u sralar eski gm ve porselen sofra takmlaryla ok ilgilendiimi syleyince, Verdurin'lerdeki kadar gzel takmlar baka hibir yerde gremeyeceimi belirtti; aslnda La Raspeliere'de grm olabilirmiim onlar, nk Verdurin'ler, eyalarnda birer dost olduunu bahane edip her eyi yanlarnda gtrmek gibi bir lgnlk yapyorlarm, zel bir davet gecesinde her eyi karttrmak pek uygun dmezmi, ama yine de istediim ey leri gstermelerini rica edebilirmi. Katiyen byle bir ey yapmamasn rica ettim. M. de Charlus pardssnn dmelerini zp apkasn kard; bann st ksmndaki salarn yer yer aarmaya baladn fark ettim. Ama tpk sonbaharn renklendirdii deerli

bir aacn, ayrca, korunmak zere pamukla sarmalanm veya allanm kimi yapraklar gibi, baronun bann stndeki bu tek tk beyaz salar da, yzndeki alacal renklere renk katyordu. Buna ramen, M. de Charlus'n ehresi, farkl ifadelerden, boyadan ve riyakrlktan oluan o irkin, kat kat makyajn ardnda bile, benim avaz avaz haykryormu gibi grdm srr neredeyse herkesten gizleyebiliyordu hl. Srrn baklarnda rahatlkla okurken yakalanmaktan korktuum o gzlerinden, bana, akla gelebilecek her tonda, srarl bir utanmazlkla bu srr tekrarlyormu gibi gelen o sesinden ekiniyordum adeta. Ne var ki, insanlar srlarn baaryla korurlar, nk onlara yaklaan herkes sar ve krdr. Birinden, mesela Verdurin'lerden gerei renen kiiler ise, ancak M. de Charlus' tanmadklar takdirde inanyorlard duyduklarna. Baronun ehresi, fesat sylentileri pekitirmek yle dursun, susturuyordu. Baz kavramlar kafamzda o kadar bytrz ki, o kavram tandmz bir insann bildik yz hatlaryla badatrmamz mmkn olmaz. Daha bir gece nce birlikte Opera'ya gittiimiz birinin dhi olduuna inanmamz imknsz, ahlaksz olduuna inanmamz da zordur. M. de Charlus, pardssn uzatrken, bir mdavime yakr ekilde talimat veriyordu. Ama pardsy alan niformal uak, yeni, gencecik bir ocuktu. M. de Charlus ise artk sk sk pusulay aryor, nelerin yaplp nelerin yaplamayacan kestiremiyordu. Balbec'teki tutumu, yani belirli konularn kendisini rktmediini gstermek istemesi, biriyle ilgili olarak, "Yakkl ocuk," demekten korkmamas, ksacas, kendi gibi olmayan birinin syleyebilecei eylerin aynsn sylemesi, vgye deer bir tutumdu; oysa imdi ayn niyetle, kendi gibi olmayan birinin asla sylemeyecei eyler sylyordu bazen; kendi zihni srekli bu konulara sabitlenmi olduu iin, herkesin bunlarla megul olmadn unutuyordu. Baron, bu sefer de, yeni uaa bakp, tehditkr bir tavrla parman havaya kaldrd ve harika bir espri yaptn zannederek, "Bana yle gz szmekten men ederim sizi," dedikten sonra, Brichot'ya dnd: "Ufakln surat ok matr ak, komik bir burnu var," dedi. Ardndan, aklabanln noktalamak

zere veya bir arzuya boyun eerek parman ileri uzatt, bir an tereddt etti, sonra da kendini tutamayp dmdz uan burnuna yaklatrd, "Bip!" diyerek dokundu ve peinde Brichot, ben ve Prenses erbatof un saat altda lm olduunu bize bildiren Saniette'le birlikte, salona girdi. "Bu ne acayip aka!" diye dnen niformal uak, arkadalarna baronun deli olup olmadn sordu. "Onun yle kendisine has davranlar vardr," dedi uak (baronun biraz "atlak", biraz "tk" olduunu dnrd), "ama hanmefendinin teden beri en ok sayg duyduum dostlarndandr, ok iyi bir insandr." O esnada, M. Verdurin bizi karlamak zere geldi; bir tek Saniette, d kap srekli ald iin mekten korkarak, eyalarnn alnmasn tevekklle beklemekteydi. M. Verdurin, "Orada dayak yemi kpek gibi ne yapyorsunuz yle?" diye sordu Saniette'e. "Alkadarandan biri pardsm alp bana bir numa ra versin diye bekliyorum." "Ne diyorsunuz siz?" dedi M. Verdurin serte. "Bunamaya m baladnz yoksa? 'Alkadar olanlardan biri' desenize. Size de fel geirmi hastalar gibi konumay batan retmemiz gerekecek galiba!" "Dorusu alkadarandr," diye mrldand Saniette, soluu tkanarak; "Barahip Le Batteux..." "Canm skyorsunuz ama," diye haykrd M. Verdurin, rktc bir sesle. "Bu ne biim solumak! Alt kat merdiven mi ktnz?" M. Verdurin'in kabal sonucu, vestiyerdekiler Saniette'ten nce bakalaryla ilgilendiler ve Saniette eyalarn vermek istediinde, "Srayla beyefendi, ltfen acele etmeyin," dediler. "te dzen byle salanr, aferin ocuklar," dedi M. Verdurin scak bir tebessmle, uaklarn Saniette'i herkesten sonraya brakma eilimini destekleyerek. "Haydi gelin," dedi bizlere, "bu yaratk o bayld cereyanda bizi souktan ldrmeye niyetli. Gelin salonda snalm biraz. Alkadaranm!" diye devam etti salona getiimizde. "Geri zekl!" "Kibarlk budalasdr, ama aslnda fena ocuk deildir," dedi Brichot. "Ben fena ocuk demedim, geri zekl dedim," diye hnla tersledi M. Verdurin.

"Bu yl yine Incarville'e gidecek misiniz?" diye sordu Brichot bana. "Zannederim Patronie'miz, ev sahipleriyle paylaacak kozlar olduu halde, La Raspeliere'i tekrar kiralam. Ama nemli eyler deil bunlar, kara bulutlar eninde sonunda dalr," diye ekledi, "Evet, baz hatalar yaplmtr, ama her insan hata yapar," diyen gazeteler gibi iyimser bir tavrla. Bense, Balbec'ten nasl strap iinde ayrldm hatrlyor ve bir daha Balbec'e gitmeyi katiyen istemiyordum. "Gayet tabii gelecek, gelmesini istiyoruz, onsuz olmaz," dedi M. de Charlus, nezaketin o dedii dedik, anlaysz bencilliiyle. Prenses erbatofla ilgili olarak basal dilediimiz M. Verdurin, "Evet, ok hasta olduunu biliyorum," dedi. "Yok canm, saat altda ld," diye haykrd Saniette. "Siz her zaman abartrsnz zaten," dedi M. Verdurin kabaca; o geceki davet iptal edilmedii iin, hastalk varsaymn tercih ediyordu. Bu arada, Mme Verdurin, Cottard ve Ski'yle hararetli bir konumaya dalmt. Morel, Mme Verdurin'in bir dostunun davetini, M. de Charlus gidemeyecei iin, az nce reddetmiti, oysa Mme Verdurin Morel'in keman alacana dair nceden kendilerine sz vermiti. Morel'in, Verdurin'lerin dostlarnn davetinde keman almay reddetmesinin sebebi, (az sonra buna ok daha ciddi sebeplerin eklendiini de greceiz), genelde aylak evrelere, ama zellikle de kk yuvaya has bir alkanlktan kaynaklanyordu. Hi phe yok ki, Mme Verdurin bir ye adayyla mritlerden biri arasnda alak sesle yaplan, tantklarn veya yaknlamak istediklerini dndrebilecek bir konumay, ("Tamam, cuma gn filancann evinde" veya "Atlyeye ne gn isterseniz gelin, ben her gn bee kadar oradaym, gerekten ok memnun olurum") yakaladnda telalanr, ye adaynn kk kabile iin parlak bir kazan olabilecek bir "mevkii" bulunduu sonucunu karr ve hibir ey duymam gibi yaparak, Debussy alkanlnn kokain mptelalarnda bile rastlanamayacak mor halkalarla evreledii gzel gzlerinde, yalnzca mzik sarholuundan kaynaklanan yorgun baklarla, saysz drtlnn ve onlar izleyen migrenlerin iirdii gzel alnnn gerisinde, sadece okseslilie ilikin olmayan

dnceler retirdi; sonra bir an gelir, artk inesini beklemeye dayanamayan bir mptela gibi, sohbet etmekte olan iki misafirin zerine atlp onlar bir keye eker ve mridi iaret ederek, ye adayna yle derdi: "Cumartesi gn veya istediiniz bir ba ka gn, beyefendi'yle birlikte, ho insanlarla bir arada akam yemeine gelmez miydiniz? Fazla yksek sesle konumayn, nk btn bu gruhu davet etmeyeceim" (gruh kelimesi, be dakikalna, onca umut balanan ye adaynn hatrna geici olarak aalanan kk yuvay tanmlard). Ama Mme Verdurin'in yeni insanlara kaplma ve eitli insanlar bir araya getirme ihtiyacnn, bir de ters yz vard. ar amba toplantlarnda gsterilen devamllk, Verdurin'lerde, tersine bir eilime, ara bozma, uzaklatrma arzusuna yol aard. nsanlarn sabahtan akama birlikte olduklar La Raspeliere'de geirilen aylar boyunca, bu arzu glenmi, neredeyse iddetli bir hale gelmiti. M. Verdurin, La Raspeliere'de birinin bir kabahatini yakalamak iin uramaya, ei olan rmcee masum bir sinek sunabilmek iin alar rmeye balamt. Kzlacak bir ey bulamaynca, alay edilecek bir ey icat ederlerdi. Mritlerden biri yarm saatliine dar kacak olsa, dierlerinin yannda onunla alay eder, dilerinin daima ne kadar pis olduunu veya aksine saplantl bir eklide gnde yirmi kere di fraladn kimsenin fark etmemi olmasna arm gibi yaparlard. Aralarndan biri pencereyi ama cretini gsterdiinde, bu terbiye noksanl, ileden kan Patron'la Patronie'nin arasnda bakmalara yol aard. Bir iki dakika sonra, Mme Verdurin bir al ister, bunu bahane bilen M. Verdurin de, fkeli bir tavrla, "Yok canm, pencereyi kapatacam, ama ftursuzluunu kim gsterdi bilmem," der, sulunun, kulaklarna kadar kpkrmz kesilmesine sebep olurdu. tiiniz arap miktar yznden dolayl sitemlere maruz kalrdnz. "Rahatsz olmuyor musunuz? Hamallk bu kadar." ki mridin, nceden Patronie'den izin almadan gezintiye kmalar, istedii kadar masum bir gezinti olsun, bitmez tkenmez yorumlara yol aard. M. de Charlus'n Morel'le yapt gezintiler ise, masum deildi. Baronun (Morel'in askerlii yznden) srekli La Raspeliere'de kalmamas, doyma

noktasna, irenme ve kusma noktasna gelinmesini ge ciktiren tek etkendi. Ama yaknda o noktaya gelinecekti. Mme Verdurin kplere biniyordu, M. de Charlus yznden ne kadar gln ve tiksin bir konuma dt konusun da Morel'i "aydnlatmaya"kararlyd. "unu da syleyeyim ki," dedi Mme Verdurin, (Patronie birine minnet borlu olduunu hissettiinde bile, bu minnet duygusu kendisine yk olacaksa ve iyiliine karlk o insan ldremiyorsa, minnetini ifade etmekten drste kurtulmasn salayacak ar bir kabahatini bulmaya alrd), "M. de Charlus'n evimde taknd havalar hi mi hi houma gitmiyor." Aslnda, Mme Verdurin'in M. de Charlus'e kzmasnn bir baka sebebi, Morel'in, arkadalarnn davetini reddetmesinden daha ciddi bir sebebi de vard. Srf Mme Verdurin iin Conti Rhtm'na gelmeleri gerekten de sz konusu olmayan insanlar bu eve getirmekle Patnonie'ye bir eref bahettiinden emin olan M. de Charlus, Mme Verdurin'in davetli listesi iin nerdii ilk isimleri bile kesinlikle veto etmi, kaprisli bir senyrn kinci gururuna ek olarak, lenler konusunda uzman bir sanatnn, birtakm tavizler verip btnl bozmaya tenezzl etmektense, kendi desteini ekip katkda bulunmay reddeden dogmatizmini de iinde barndran, sert bir tavr sergilemiti. M. de Charlus, bir tek Saintine'e, o da eitli artlar koarak izin vermiti; Mme de Guermantes'n, nceleri her gn grecek kadar samimiyken, karsna tahamml etmek mecburiyetinde kalmamak iin iliki sini tamamen kestii Saintine'i baron zeki bulurdu ve onunla grmeyi srdryordu. uras bir gerek ki, bir zamanlar Guermantes muhitinin gzbebei olan Saintine'in, daha sonra bahtn aramak ve zannnca bir snak bulmak zere girdii muhit, kk soylularla burjuvalardan oluuyordu; bu evrede herkes ok zengindi ve yksek aristokratlarn tanmad bir takm aristokratlarla akrabayd. Ne var ki, Mme Verdurin, Saintine'in karsnn ait olduu evrenin soyluluk iddialarn biliyor ve Saintine'in mevkiini kavrayamyordu (nk bize ykseklik duygusunu veren, gkyznde kaybolup neredeyse grnmez olan eyler deil, hemen bizim zerimizde yer alan eylerdir); ite bu yzden,

Patronie Saintine'in davet edilmesine gereke olarak, "Mile *** ile evlilii" sayesinde ok insan tanmasn gsterdi. Mme Verdurin'in, gerein tam tersi olan bu iddiasyla aa kan cehaleti, baronun boyal dudaklarna kmser, ama hogrl, anlayl bir tebessm yerletirdi. Dorudan cevap vermeye tenezzl etmedi, ama yksek sosyete konusunda, verimli zeksn ve soylu gururunu kayglarnn rs ciddi- yetsizliiyle buluturan kuramlar retmeye merakl olduundan, "Saintine evlenmeden nce bana danmalyd," dedi; "insan soyunu gelitirme bilimi, fizyolojiyle snrl deildir, toplumsal bir yan da vardr ve bu alandaki tek uzman, belki de benim. Saintine'in durumu tartma gtrmezdi, bu evliliin, boynuna ta balamaktan farksz olduu belliydi, gnei balkla svamaya kalkmakt. Sosyal hayatnn sonu demekti. Ben bunu kendisine aklardm, o da anlard, zeki bir adamdr nk. Tam tersine bir rnekle de karlatm; yksek, nfuzlu, her yerde geerli bir mevki edinmek iin gerekli her eye sahip olan biriydi bu; yalnz, korkun bir zincirle topraa balanm gibiydi. Ben biraz baskyla, biraz da zorla, bu zinciri krmasna yardm ettim; imdi, bana borlu olduu zgrl ve snrsz nfuzu, muzafferane bir sevinle ele geirmi durumda. Bunu yapmas iin biraz irade gc gerekti belki, ama mkfatna deerdi! Ksacas, insanlar beni dinleyince, kendi kaderlerini kendileri belirleyebiliyorlar." M. de Charlus'n kendi kaderini etkileyemedii fazlasyla aikrd; harekete gemek, belagatle de olsa konumaktan ve zekice de olsa dnmekten farkl bir eydir. "Bununla birlikte, kendi hesabna, ngrdm toplumsal tepkileri merakla izleyen, fakat desteklemeyen bir filozofumdur. Dolaysyla, bana daima gerekli yaknlk ve saygy gstermi olan Saintine'le grmeye devam ettim. hatta, bir zamanlar, Saintine geim sknts ekerken, ufack bir at katnda en sekin kiileri bir araya topladnda ne kadar elenilirse, debdebeli bir lksn ortasnda o kadar sklman yeni evinde akam yemei bile yedim. Dolaysyla kendisini davet edebilirsiniz, izin veriyorum. Ama nerdiiniz dier isimlerin hepsini veto ediyorum. Bunun iin bana teekkr edeceksiniz, nk evlilikler konusunda ne kadar uzmansam, davetler konusunda da en az o kadar uzmanmdr. Bir daveti hangi

etkili ahsiyetlerin kanatlandracan, coturup ycelteceini bilirim; aksine, kimin tepetaklak devireceini, apa oturtacan da bilirim." M. de Charlus'n btn vetolar deli hrsndan veya sanat inceliinden kaynaklanmyordu, bazlar da oyuncu kurnazlnn sonucuydu. Baron bir insan veya bir ey hakkn da parlak bir nakarat bulmusa, onu mmkn olduunca ok sayda insana duyurmak ister, ama ilk gruptaki davetlilerden, nakaratn deimediini saptayabilecek herhangi birini, ikinci gruba dahil etmezdi. Afiini yenilemedii iin seyircilerin tamamn deitirir, konumalar skse yaptnda, gerekirse turneler dzenleyip tarada sahne alabilirdi. Bu vetolarn eitli nedenleri olsa da, M. de Charlus'n vetolar, Patronie olarak yetkisinin zedelendiini hisseden Mme Verdurin'i gcendirmekle kalmyor, ona yksek sosyete asndan da, iki sebepten tr, byk zarar veriyordu. Birinci sebep, alnganlkta Jupien'i de geen M. de Charlus'n dostu olmaya en uygun kiilerle, grnrde bir sebep bile yokken bozumasyd. Doal olarak, bu kiilere verebilecei ilk cezalardan biri, Verdurin'lerin evinde dzenledii davete arlmalarn yasaklamakt. Bu paryalarn ou, en yksek mevkilerde yer alan, ama M. de Charlus'n nazarnda, kendileriyle bozutuu gnden itibaren aalara den kiilerdi. nk baronun hayal gc, insanlarla bozumak iin kabahat icat etmekte olduu kadar, arkada olmaktan ktklar anda insanlarn nemini sfra indirmekte de ustayd. Mesela sulu, Montesquiou'lar gibi, son derece kkl, ama ancak XIX. yzylda dklk elde etmi bir aileye mensupsa, M. de Charlus iin birdenbire sadece dkln ne kadar eski olduu nem kazanr, aileni kkll hibir ey ifade etmezdi. "Dk bile saylmazlar ki!" diye haykrrd. "Haksz yere bir akrabalarna geen unvan, Montesquiou barahipliidir, o da seksen yl ncesine dayanr ancak. u andaki dk, eer dk denebilirse, ncdr. Bakn Uzes'lere, La Tremo'lle'lara, Luynes'lere, onuncu, on drdnc dklerdir, mesela aabeyim, on ikinci Guermantes Dk ve on yedinci Condom Prensi'dir. Montesquiou'lar kkl bir aileymi, bu ispat edilse bile, neyi is pat eder ki? O kadar kkl bir aile ki, yerin on drt kat altnda." Baron aksine, eski bir dklk unvanna sahip, ok parlak hsmlar olan,

hkmdar aileleriyle akraba, ama ailesi fazla kkl olmayan, parlak mevkiine ksa srede kavumu bir asilzadeyle, rnein bir Luynes'le bozumusa, her ey deiir, bir tek aile nemli olurdu. "M. Alberti, amurun iinden ancak XIII. Louis zamannda kmtr! Birtakm saray ltuflar sayesinde, katiyen haklan olmayan dklk unvanlarn biriktirmi olmalarnn bizim iin ne anlam olabilir, sorarm size?" stelik M. de Charlus'n gzdesiyken gznden dmek, an meselesiydi; nk btn Guermantes'lar gibi, baron da, sohbetten ve dostluktan, olmayacak eyler beklerdi ve dedikodulara hedef olmaktan, hastalk derecesinde korkard. Baron ne kadar ok ltuf bahetmise, d de o lde vahim olurdu. Baronun ltuflarna en bariz ekilde, en ok mazhar olmu kii ise, Kontes Mole'ydi. Gnn birinde kontesin bu ltuflara layk olmadn kantlayan kaytszlk belirtisi ne olmutu acaba? Kontes, bunu asla kefedemediini sylerdi daima. Sebebi ne olursa olsun, kontesin ad anld anda baronun iddetli fke buhranlar geirdii, mthi bir ustalkla ifade edilmi, korkun eletirilerde bulunduu bir gerekti. Mme Verdurin, kendisine son derece nazik davranm olan Mme Mole'ye, ileride de greceimiz gibi byk umutlar balam ve kontesin, Conti Rhtm'nda, Patronie'nin deyimiyle "Fransa ve Navarra'nn" en soylu kiileriyle karlaacan dnp peinen sevinmiti, bu yzden davetliler listesi iin derhal "Mme de Mole"yi nerdi. "Aman tanrm!" dedi M. de Charlus. "Herkesin zevki baka tabii; hanmefendi siz Mme Pipelet'yle, Mme Gibout'yla ve Mme Joseph Prudhomme'la sohbet etmekten zevk alyorsanz, benim bir diyeceim yok, ama hi deilse benim bulunmayacam bir akam arn onlar. Sizinle ayn dili konuamadmz daha batan anlald; ben aristokrasiden bahsediyorum, sizse bana asaletle ilgisi olmayan, kurnaz, dedikoducu, fesat, silik hukukularn, tavuskuuna zenen alakarga misali, yengem Guermantes Desi'nin tavrlarn bir oktav aadan taklit edip kendilerini sanat hamisi zanneden birtakm hanmefendilerin isimlerini sayyorsunuz. unu da eklemem gerekir ki, benim ltfedip Mme Verdurin'in evinde dzenlediim bir davete, bile isteye evremden uzaklatrdm bir ahs armak, mnasebetsizlik saylr; soysuz,

namussuz, beyinsiz bir kaz kafal; Guermantes Desi, Guermantes Prensesi havalarna girebileceini zannedecek kadar salak, salakln da, birbirlerinin tam zdd olan Guermantes Desi'yl e Guermantes Prensesi'ni kafasnda birletirerek ortaya koyan bir kadn. Ayn anda, hem Reichenberg, hem de Sarah Bernhardt olmaya almak gibi bir ey. Ayrca elikili olmasa bile, son derece gln bir ey. Ben ara sra, bu hanmlardan birinin abartsna glp, dierinin snrllna zlebilirim, bu benim hakkm. Ama o hoppa burjuvann, ne olursa olsun, asaletin benzersiz sekinliini daima ortaya koyan o iki soylu hanmefendiye zenerek iinmesi, bir ocuu bile gldrr. Mole! Bu ismin bir daha asla telaffuz edilmemesi gerekir, aksi takdirde ben derhal ekilirim," diye ekledi glmseyerek, hastaya ramen hastasnn iyiliini isteyen bir hekimin, homeopatlarn katklarn kabullenmemeye kararl tavryla. te yandan, M. de Charlus'n nemsiz grd birtakm kiiler, baron iin gerekten nemsiz olsalar da, Mme Verdurin iin nemli olabilirlerdi. M. de Charlus'n asaleti sebebiyle vazgeebilecei sekin kiiler Conti Rhtm'nda bir araya gelse, Mme Verdurin'in salonu, Paris'in en nde gelen salonlarndan biri olurdu. Mme Verdurin zaten o gne kadar pek ok frsat kardn dnmeye balamt; yksek sosyetenin Dreyfus Davas'na ilikin hatas yznden maruz kald mthi gecikme de cabasyd. Davann yine de Mme Verdurin'e yarar dokunmutu. Bir dosta, aramzda geen onca konumadan sonra, belirli bir olay kendisine haber vermeyi akl edip etmediimizi sorar gibi, okurlarma u soruyu sorabilirim: "Kendi muhitinden insanlarn her eyi Dreyfus Davas'na gre deerlendirdiklerini, davann yeniden grlmesinin lehinde veya aleyhinde olmalar yznden, kimi sekin hanmlarla grmeyi reddedip sekin olmayan hanmlar evlerine kabul ettiklerini grdke, Guermantes Desi'nin kendilerini nasl k nadn ve ayn kiilerin, desi kaytszlkla, bozgunculukla, mill menfaati sosyete terifatna feda etmekle suladklarn size sylemi miydim bilmem." Sylemi olsam da, olmasam da, Guermantes Desi'nin o dnemde benimsedii tutum kolaylkla tahmin edilebilir ve hatta, daha sonraki bir dneme bakldnda, yksek sosyete asndan tamamen hakl bulunabilir. Dreyfus

Davas, M. de Cambremer'in gznde yabanc glerin, istihbarat rgtn ykmay, disiplini bozmay, orduyu kertmeyi ve Fransz halkn blmeyi amalayan bir kumpas, bir istila hazrlyd. Marki, La Fontaine'in birka fabl dnda edebiyata tamamen yabanc olduundan, bu konudaki yorumlan karsna brakyor, Mme de Cambremer de, acmaszca gzlemci bir edebiyatn, saygszl krkleyerek ayn amaca hizmet eden bir karkla meydan verdiini belirtiyordu. "M. Reinach'la M. Hervieu su ortadr," diyordu markiz. Dreyfus Davas, yksek sosyeteye ilikin bu kadar karanlk emeller beslemi olmakla sulanamaz. Ama davann, sosyetenin kalplarn krd da kuku gtrmez. Yksek sosyeteye siyaset karmasn istemeyen sosyete mensuplar, orduya siyaset karmasn istemeyen askerler kadar ileri grldrler. Yksek sosyete de tpk cinsel eilimler gibidir; seimi estetik nedenlerin belirlemesine bir kez izin verildi mi, ne tr sapknlklarn ortaya kaca kestirilemez. Milliyeti olmalar sebebiyle, baka bir evrenin hanmlarnn Saint-Germain muhitine kabul edilmeleri alkanlk haline gelmiti; milliyetiliin ortadan kalkmasyla birlikte sebep de ortadan kalkt, ama alkanlk yerleti. Dreyfus taraftar olan Mme Verdurin, baz deerli yazarlar salonuna cezbetmi, ama Dreyfus taraftar olduklar iin, kendilerinden sosyetik bir yarar salayamamt. Ne var ki, siyasal tutkular da, tpk dier tutkular gibi, kalc deildir. Yeni kuaklar tarafndan anlalmazlar; hatta bu tutkular yaam olan kuak da deiir, ncekilerle akmayan siyasal tutkulara kaplr ve bylece, dlanma sebebi deiime uraynca, dlanmlarn bir blm eski itibarna kavuur. Dreyfus Davas srasndaki krallk taraftarlar, birinin Yahudi dman ve milliyeti olmas kaydyla, cumhuriyeti, hatta radikal, hatta ve hatta kilise aleyhtar olmasna aldrmyorlard artk. Gnn birinde sava ksa, yurtseverlik bir baka ekle brnr, oven bir yazarn eskiden Dreyfus taraftar olup almadyla kimse ilgilenmez bile. te Mme Verdurin de her siyasal buhranda, her sanatsal yenilikte, mstakbel salonunun henz kullanamayaca paralarn byle tek tek, kularn yuva yapmas gibi azar azar toplamt. Dreyfus Davas geip gitmi, Anatole France Mme Verdurin'e kalmt. Mme Verdurin'in gc,

sanat itenlikle sevmesinden, mritler iin katland zahmetlerden, yksek sosyeteden kimseyi davet etmeyip, srf mritler iin dzenledii harika akam yemeklerinden kaynaklanyordu. Mritlerin her biri, Mme Verdurin'in evinde, Bergotte'un Mme Swann'in evinde arland ekilde arlanrd. Bu trden ili dl bir dost, gnn birinde mehur olduunda ve yksek sosyete mensuplar gelip kendisini grmek istediinde, onun bir Mme Verdurin'in evindeki varl, Potel'de, Chabot'da dzenlenen resm lenlerin, Saint-Charlemagne kutlamalarnn sahte, hileli havasndan hibir iz tamaz, aksine, kimsenin olmad bir gnde de orada ayn mkemmellikte bulacamz, harika bir gndelik yemek gibidir. Mme Verdurin'in kadrosu mkemmeldi, hazrlklyd, repertuar da birinci snft, bir tek izleyiciler eksikti. zleyici zevkinin, rnein bir Bergotte'un mantkl Fransz sanatndan uzaklamaya ve zellikle egzotik mziklere ynelmeye balamasyla, btn yabanc sanatlarn Paris'teki temsilcisi saylabilecek Mme Verdurin, ok gemeden, gzeller gzeli Prenses Yurbeletiefin yan banda, Rus danslarnn yal ve kambur, ama kadiri mutlak perisi roln stlenecekti. Cazibesine sadece zevksiz eletirmenlerin itiraz ettii bu harika istila, bilindii gibi Paris'te Dreyfus Davas kadar buruk olmayan, tamamen estetik, ama belki dava kadar hummal bir merak kasrgas estirdi. Mme Verdurin bu sefer de n saflarda yer alyordu, ama bu kez sosyete asndan sonu ok farkl olacakt. Nasl ki ar ceza mahkemesi celselerinde Mme Verdurin'i hep ilk srada, Mme Zola'nn yan banda grdysek, Rus Balesi hayran yeni toplum egzotik sorgular takp Opera'ya kotuunda da, Mme Verdurin daima birinci kat localarndan birinde, Prenses Yurbeletiefin yan banda yer alyordu. Ve nasl ki Adalet Saray'nda yaanan heyecann ardndan, akam Picquarf' veya Labori'yi grmek, zellikle de son haberleri almak iin, Zurlinden'den, Loubet'den, Albay Jouaust'tan, merci tayininden ne beklenebileceini renmek zere Mme Verdurin'in evine gidildiyse, ayn ekilde, ehrazad'n veya Prens Igor danslarnn uyandrd cokunun ardndan kimse gidip yatmak istemedii iin, Mme Verdurin'in evine gidiliyordu; burada Prenses Yurbeletief'le Patronie tarafndan dzenlenen leziz gece

yars yemeklerinde, esnekliklerini korumak iin akam yemei yememi olan danslar, ynetmen, dekorcular ve iki byk besteci: Igor Stravinsky'yle Richard Strauss bir araya geliyordu; tpk M. ve Mme Helvtius'n gece yars yemeklerindeki gibi, Pa ris'in en soylu hanmefendileri ve yabanc prensesler, bu deimeyen kk ekirdek kadronun etrafnda toplanmaktan e kinmiyordu. Zevk sahibi olmakla vnen ve Rus Balesi'nin gsterileri arasnda gereksiz ayrmlar yapan, Hava Perileri'nin sahneye konuunda, ehrazad'a kyasla, neredeyse zenci sanatna mal ettikleri bir "incelik" bulan yksek sosyete mensuplar bile, zevklerde, tiyatroda mthi bir yenilik yaratan, belki resimden biraz daha yapay bir sanat dalnda izlenimcilik kadar kkl bir devrim gerekletiren bu sanatlar yakndan grmekten ok holanyordu. M. de Charlus'e dnecek olursak, kara listeye bir tek Mme Bontemps' alm olsayd, Mme Verdurin pek de fazla zlmezdi; Odette'in evinde, sanat akyla Mme Verdurin'in dikkatini ekmi olan Mme Bontemps, Dreyfus Davas srasnda birka kere kocasyla birlikte akam yemeine gelmiti; Mme Verdurin'in, yeniden grlmekte olan davaya deinmedii iin snepe diye nitelendirdii M. Bontemps, son derece zeki bir adamd ve btn partilerle gizli ilikiler kurmak istedii iin, Verdurin'lerde Labori'yle akam yemei yiyerek bamszln sergilemekten byk bir haz alyordu; Labori'yi tehlikeli tek laf etmeden dinliyor, ama yeri geldiinde, Jaurs btn partilerce kabul edilen drstlne sayg duyduunu da belirtiyordu. Ne var ki baron, Mme Bontemps'n yan sra, Mme Verdurin'in son zamanlarda mzik olaylar, defileler, yardmseverler etkinlikleri sebebiyle iliki kurduu baz aristokrat hanmlarn davet edilmesini de yasaklamt; oysa bu hanmlar, M. de Charlus'n kendileriyle ilgili fikri ne olursa olsun, Mme Verdurin'in evinde yeni, bu kez aristokrat bir nvenin olumasnda barondan ok daha temel unsurlar olabilirlerdi. Mme Verdurin, aristokrat hanmlarla ilgili olarak, bu davete bel balam, yeni dostlarn, M. de Charlus'n araca, ayn muhitten baka hanmlarla bir araya getirebileceini dnm ve Conti Rhtm'nda baronun davetlisi

olan arkadalaryla, akrabalaryla karlamann onlar iin ne ho bir srpriz olacam hayal edip peinen sevinmiti. Konulan yasak, Mme Verdurin'de byk bir hayal krkl ve fke uyandrd. Bakalm davet bu artlar altnda kendisi iin yararl m olacakt, zararl m? Hi deilse M. de Charlus'n davetlileri, Mme Verdurin'e ok scak davranp mstakbel dostluklarn ilk admn atarlarsa, kayb pek byk olmazd. O durumda az bir zarara uram saylr, ksa bir sre sonra, baronun birbirinden ayr tutmak istedii yksek sosyetenin bu iki yars, o gece barondan vazgemek pahasna da olsa, bir araya getirilirdi. Dolaysyla Mme Verdurin, baronun davetlilerini heyecanla bekliyordu. Davetlilerin nasl bir ruh hali iinde geldiklerini ve onlarla ne gibi bir iliki kurmay bekleyebileceini anlamakta gecikmeyecekti. Bu arada, Mme Verdurin mritlerle kafa kafaya vermiti, ama Brichot ve benimle birlikte ieri giren Charlus' grd an, konumay yarda kesti. Brichot, Patronie'ye, yakn dostu prensesin hastalna ne kadar zldn syleyince, Mme Verdurin'in verdii cevap hepimizi akna evirdi: "Dorusunu isterseniz ben hi zlmediimi itiraf etmek zorundaym. Hissetmediimiz duygular taklit etmenin anlam yok..." Mme Verdurin muhtemelen enerji eksikliinden tr, davet boyunca kederli bir yz ifadesi taknmann yorgunluk olacan dnd iin; gururundan tr, daveti iptal etmemi olmasna mazeret aryormu gibi grnmek istemedii iin; ama ayn zamanda, insanlar ne der korkusundan ve ustalndan tr de byle konuuyordu, nk zlmemesi, genel bir duyarszla deil de, prensese ynelik, birden ifa edilen, zel bir antipatiye atfedilecek olursa, daha erefli bir davran olurdu ve ayrca, pheye yer brakmayan bir samimiyet karsnda herkes ister istemez yumuard: Mme Verdurin prensesin lmne gerekten bu kadar kaytsz kalmasa, daveti iptal etmeyiine gereke olarak, ok daha byk bir ayb ileri srer miydi? Mme Verdurin'in, zldn sylese, bir zevkten vazgemekten ciz olduunu itiraf etmi olaca unutuluyordu; oysa bir dostun duyarszl, bir ev sahibesinin havailiinden daha kaba, daha

ahlakszca bir eydi, ama o kadar utan verici deildi, dolaysyla itiraf edilmesi de daha kolayd. Bir su sz konusu olduunda, sulu iin bir tehlike varsa, itiraf belirleyen menfaattir. Yaptrmsz kabahatlerde ise, izzetinefis belirleyicidir. Ayrca, Mme Verdurin, belki zntleri elencelerini blmesin diye yreklerinde tadklar acy bir matem eklinde darya tarmann kendilerine anlamsz geldiini syleyip duran kiilerin mazeretini muhtemelen pak bayat bularak, kalplam masumiyet iddialarndan nefret eden, sulandklar eyi yapmaktan ekinmeyeceklerini bildirip aslnda suu ilememi olduklarn da ekleyerek kendilerini savunan kendileri farknda olmasa da, sularn yar yarya itiraf eden- daha zeki sulular gibi davranmay tercih ettii iin, belki de davrannn aklamas olarak kaytszlk iddiasn bir kez benimsedikten ve irkin duygusunun at yola girdikten sonra, byle bir duyguyu yaamakta bir zgnlk, zebilmi olmakta az rastlanr bir basiret, bu ekilde aka duyurmakta da, bir "pikinlik" bulduu iin, zlmedii konusunda srar etti ve bundan, aykr bir psikolog, cesur bir oyun yazar gibi, gururlu bir tatmin duydu. "Evet, ne tuhaf," dedi, "hibir ey hissetmedim neredeyse. Yaamasn tercih ederdim elbette, kt bir insan deildi." M. Verdurin karsnn szn kesti: "Ktyd!" "Kocam prensesi sevmezdi, nk onu evimde arlamakla kendi kendime ktlk ettiimi dnyordu, bu onda sabit fikir haline geldi." "Bir konuda hakl olduumu kabul et," dedi M. Verdurin: "Ben bu ilikiyi hibir zaman tasvip etmedim. Kt hretli bir kadn olduunu daima sylemiimdir." Saniette itiraz etti: "Ben hi byle bir ey duymamtm!" "Nasl olur?" diye haykrd Mme Verdurin. "Herkesin bildii bir ey bu, kt deil, utan verici, yz kzartc bir hreti vard. Ama hayr, mesele bu deil. Duygularm tam olarak ifade edemiyorum; ondan nefret etmiyordum, ama o kadar kaytszdm ki ona kar, ok hasta olduunu rendiimizde, kocam bile ard, 'Hi etkilenmemi gibi grnyorsun/ dedi. Mesela bu akamki konseri iptal etmemizi nerdiinde, kesinlikle kar ktm, nk hissetmediim bir znty sergilemek, soytarlk olurdu." Hem bu szlerde ilgin bir "zgr Tiyatro" havas bulduu iin, hem de iine geldii iin byle konuuyordu;

nk duyarszln ya da ahlakszln itiraf edilmesi, hayat, mezhebi geni olmak kadar kolaylatrr; ayplanacak davranlar, bu sayede samimiyet asndan birer grev haline gelir ve bu davranlara mazeret arama gerei de ortadan kalkar. Mritler Mme Verdurin'in szlerini, acmaszca gereki, zc gzlemlere dayanan oyunlarn bir zamanlar uyandrd tedirgin hayranlkla dinliyorlard; mritlerin ou, bir yandan sevgili Patronie'lerinin drstlnn ve bamszlnn bu yeni ifadesini aknlkla izlerken, bir yandan da, her ne kadar iki rnein karlatrlamayacan dnseler de, kendi lmn dnyor ve o gn geldiinde, Conti Rhtm'nda gzya m dkleceini, yoksa davet mi verileceini merak ediyordu. "Davetin iptal edilmemesini misafirlerim asndan sevindim," dedi M. de Charlus, bu szleriyle Mme Verdurin'i gcendirdiini fark etmeyerek. Bu arada, o gece Mme Verdurin'e yaklaan herkes gibi benim de naho bir antiseptik kokusu dikkatimi ekti. Sebebini aklayaym. Bildiimiz gibi, Mme Verdurin, sanatsal heyecanlarn daha kanlmaz ve derin grnsnler diye manevi deil, fiziksel olarak ifade ederdi daima. rnein kendisine en sevdii besteci Vinteuil'n mziinden sz edildiinde, herhangi bir heyecan duymas beklenemezmi gibi, kaytsz kalrd. Ama sabit, neredeyse dalgn baklarla birka dakika sustuktan sonra, kesin, pratik, neredeyse kaba bir tonda, adeta "Sigara imenize itirazm yok aslnda, ama haly dnyorum, ok gzel bir haldr; esasen buna da itirazm olmazd, ama ok abuk tutuur, ben de yangndan ok korkarm; yere dreceiniz iyi sndrlmemi bir izmarit yznden hepinizin yanp kl olmasn istemem dorusu," dercesine cevap verirdi. Vinteuil'den bahsedilirken hayranln katiyen belirtmez, bir sre sonra da, o gece Vinteuil alnaca iin duyduu znty souk bir tavrla ifade ederdi: "Vinteuil'e bir itirazm yok; bana sorarsanz asrmzn en byk bestecisi, ne var ki ben o eserleri dinlerken durmadan alyorum." (Mme Verdurin, "alyorum"u katiyen ackl bir ifadeyle deil, "uyuyorum" dercesine doallkla sylerdi; hatta baz fesat diller, ikinci fiilin

daha doru olduunu ileri srerdi, ama kesin bir karara varmak mmkn deildi, nk Patronie bu mzii, ban avularna gmerek dinlerdi ve duyulan o horultu sesi, aslnda hkrk da olabilirdi.) "stediim kadar alayaym, umurumda olmaz, yalnz arkasndan feci bir nezle geliyor. O zaman da mukozamda kanama oluyor, iki gn sonra yal ayyalara dnyorum, ses tellerimin iyilemesi iin de gnlerce buu yapmam gerekiyor. Neyse ki Cottard'n bir rencisi... -Ah! Yeri gelmiken, banz saolsun, zavall profesr, pek erken gitti! -Evet, yle, ne yapalm, herkes gibi o da ld; yeterince adam ldrmt, bu kez darbeyi kendine indirme sras gelmiti. Neyse, konumuza dnelim, bir rencisi hastalm tedavi etti. Olduka zgn bir kuram var: 'nlemek, tedaviden yedir.' Mzik balamadan nce, burnumu yalyor. Kkten zm. ocuunun lmne alayan on kadndan fazla gzya da dksem bile nezleden eser olmuyor. Ara sra hafif bir konjunktivit yapyor, hepsi bu. Yzde yz etkili bir yntem. Baka trl Vinteuil dinlemeyi srdrmem imknszd. Bir bronit bitiyor, yenisi balyordu." Daha fazla dayanamayp Mile Vinteuil'den sz ettim. "Bestecinin kzyla arkada burada deiller mi?" diye sordum Mme Verdurin'e. "Hayr, az nce bir telgraf aldm," diye kaamak bir cevap verdi; "ehir dnda kalmaya mecbur olmular." Bir an, umutlandm: Belki de gelmeleri hi sz konusu olmam, Mme Verdurin, besteciyi temsilen bu iki hanmn geleceini, srf mzisyenler ve izleyiciler zerinde olumlu bir etki yapar diye duyurmutu. "Nasl olur, leden sonraki provaya da m gelmediler yani?" dedi baron sahte bir merakla, Charlie'yle grmemi gibi yaparak. Charlie konumak zere yanma geldi. Kulana eilip, Mile Vinteuil'n mazereti meselesini sordum. Olaydan pek haberi yokmu gibiydi. Yksek sesle konumasn iaret edip sonra konuacamz syledim. Eilerek selam verip memnuniyetle emrime amade olacan bildirdi. Eskisine nazaran ok daha nazik ve saygl olduunu fark ettim. M. de Charlus'e, -phelerimi datmamda bana belki yardm dokunabilecek olan- Charlie'ye ilikin vg dolu szler syledim; baron yle cevap verdi,

"Yapmas gerekeni yapyor sadece; grg kurallarn renemeyecek olduktan sonra, sekin insanlarla bir arada yaamasnn anlam olmazd." M. de Charlus'e gre grg, ngiliz katlndan eser tamayan eski Fransz grgsyd. Dolaysyla, Charlie taradaki veya yurt dndaki bir turneden dndnde, yol kyafetiyle baronun evine indii zaman, eer ok fazla misafiri yoksa, M. de Charlus onu teklifsizce iki yanandan perdi; belki sevgisini byle aka gsterip tamamen masumlatrmak isterdi, belki hazzndan vazgemek istemezdi, ama muhtemelen daha ok genel kltr adna, eski Fransz grgsn yaatmak ve serg ilemek amacyla, tpk Mnih slbuna veya modern slba byk ninesinin eski koltuklaryla kar koyarcasna, ngiliz soukluuna, XVIII. yzylda yaayan, evladn grmenin sevincini gizlemeyen, duygulu bir babann efkatiyle kar koyard. Bu baba sevg isine birazck da olsa ensest karm myd? Daha byk ihtimalle, M. de Charlus'n sapkln tatmin edi ekli (ileride bu konuda baz aklamalarda bulunacaz), karsnn lmnden beri doyurulamayan sevgi ihtiyacn karlamyordu, uras bir gerek ki, tekrar evlenmeyi birok kez aklndan geirdikten sonra, imdi de evlat edinme arzusu, bir saplant halinde iini kemirmekteydi; etrafndakilerden bir ksm, bu arzusunu Charlie'ye yneltmesinden korkuyorlard. Olaan d bir durum deildi bu. Tutkusunu, zendost erkekler iin kaleme alnm bir edebiyatla beslemek zorunda kalan, Musset'nin Geceler'ini okurken erkekleri dnen bir ecinsel, ecinsel olmayan erkeklerin btn toplumsal ilevlerini ayn eklide yerine getirmeye, yal Opra mdavimlerinin danszleri metres tutmas gibi metres tutmaya, ayrca bir dzen kurmaya, bir erkekle evlenmeye veya birlikte yaamaya, baba olmaya ihtiya duyar. M. de Charlus, hangi eserin alnaca konusunda bilgi al ma bahanesiyle Morel'le birlikte uzaklat; Charlie kendisine notalar gsterirken, aralarndaki gizli yaknl bu ekilde herkesin gz nnde sergilemekten zel bir haz alyordu. Ben bu srada bylenmi haldeydim. nk kk kabilede pek fazla gen kz bulunmamasna karlk, byk davetlere ok sayda gen hanm

arlrd. Bu davette de tandm birok gzel kz vard. Bana uzaktan ho geldin glckleri yolluyorlard. Dzenli aralklarla havada uuan gzel gen kz tebessmleri daveti sslyordu. Hem gndzlerin, hem de gecelerin birbirinden farkl, dank ssleridir bu tebessmler. Bir ortam, o ortamda glmseyen gen kzlarn olmasndan dolay hatrlarz. te yandan, M. de Charlus'le gecenin nemli davetlilerinden olan eitli erkekler arasnda geen kaamak konumalar iitmi olsak, ok arrdk. Bunlar, iki dk, deerli bir general, byk bir yazar, saygdeer bir hekim ve mehur bir avukatt. yle konumalar gemiti aralarnda: "Aklma gelmiken, renebildiniz mi, niformal uak, hayr, arabaya binen ufaklktan sz ediyorum... Kuzininiz Mme de Guermantes'n evinde bir bildiiniz yok mu? -u anda yok. -Neyse, giri kapsnn nnde arabalara bakan ksa pantolonlu, sarn bir gen vard, ok sevimli grnd gzme. Arabamla pek kibarca ilgilendi, konumaya seve seve devam edebilirdim. -Evet, ama zannederim tamamen kar, ayrca nazl da, siz ilk hamlede baarya ulamak isteyen bir insansnz, tahamml edemezsiniz. Zaten hi faydas olmayacan da biliyorum, bir arkadam denedi. -Yazk, profil ok narin, salar da enfesti. Gerekten o kadar beendiniz mi? Bence biraz daha uzun sre grseniz, hayal krklna urardnz. O deil de, iki ay kadar nce bfeye bakan ocuu grmeliydiniz, gerekten harikayd; iriyar, iki metre boyunda, kusursuz bir tene sahip ve stelik bu iten holanan bir delikanl. Ama Polonya'ya gitti. -Ya! Biraz uzakm. -Kim bilir, dner belki. Hayatta daima tekrar karlalr." Btn yksek sosyete lenleri, yeterince derin bir kesit alndnda, hekimlerin hastalarn da ard davetlere benzerler: Hastalar son derece mantkl konuur, davranlar gayet yerindedir; ancak nnzden geen yal bir beyi gsterip, "Bakn, Jeanne d'Arc," diye kulanza fsldadklar zaman deli olduklarn anlarsnz. "Bence onu aydnlatmak bizim grevimiz," dedi Mme Verdurin Brichot'ya. "Charlus'e kar tavr almyorum, aksine. Ho bir adam, hretine gelince, dorusu bana zarar olamayacak

trden bir hret! Ben ki kk kabilemiz asndan, akam yemei sohbetlerimiz asndan, flrtleri de, ilgin konulardan bahsedeceine bir kede kadnn birine sama sapan szler syleyen erkekleri de hi sevmem, Swann rneinde, Elstir r neinde ve daha biroklarnda bama gelen eyin Charlus'le tekrarlanacandan korkum yoktu. Charlus'le rahattm; akam yemeklerine gelirdi, dnyann btn kadnlar orada olsa, genel sohbetin flrtlerle, fsldamalarla bozulmayacandan emin olurdum. Charlus baka, insan rahat ediyor, rahip gibi bir ey. Yalnz buraya gelen genleri keyfince ynetmeye, kk yuvamza nifak sokmaya kalkmasn, o zaman zendost erkeklerden beter olur." Mme Verdurin, Charlus'le kar hogrsn bu ekilde ilan ederken, samimiydi. Btn kilise iktidarlar gibi o da kk cemaatindeki insani zaaflar, otorite ilkesini zayflatabilecek, gelenekilie zarar verebilecek, kkl amenty deitirebilecek eyler kadar vahim grmyordu. "Aksi takdirde, ben dilerimi gsteririm. Bu beyefendi, kendisinin davetli olmad bir resitale Charlie'nin gelmesini engelledi. Bu yzden de ciddi bir biimde ikaz edilecek; umarm bu kadar yeterli olur, yoksa kalkp gitmekten baka aresi kalmayacak. Resmen oda hapsinde tutuyor ocuu." Ardndan, belirli konular ve belirli koullar, dncesini zgrce ifade ettiini zanneden, fakat aslnda otomatik olarak genel dorular tekrarlayan kiinin aklna, neredeyse mecburen, birtakm ender kullanlan ifadeleri getirdiinden, hemen hemen herkesin bu durumda kullanaca szleri ekledi: "Artk Morel'i, yannda o bostan korkuluu, zel koruma grevlisi olmadan grmek mmkn deil." M. Verdurin, bir ey sorma bahanesiyle Charlie'yi bir kenara ekip konumay teklif etti. Ama Mme Verdurin, Charlie'nin bu konumadan etkilenip keman kt almasndan korktu. "O icraat bestelerin icrasndan sonraya braksak daha iyi olur. hatta belki baka bir gne," dedi. nk Mme Verdurin, kocasnn yan odada Charlie'yi aydnlatmakta olduunu bilmenin verecei esiz hazz yaamak iin ne kadar sabrszlansa da, sonu baarsz olursa Charlie'nin gcenip ayn 16'smda kendisini yzst brakmasndan korkuyordu.

M. de Charlus'n o geceki mahvna sebep olan ey davet ettii, yava yava gelmeye balayan kiilerin -o muhitte ok yaygn olan- grgszlyd. Hem M. de Charlus'n hatr iin, hem de byle bir evreye nfuz etme merakyla gelen her des, sanki ev sahibi baronmu gibi doru ona gidiyor, sonra benim yanma gelip, her eyi iiten Verdurin'lerin bir adm tesinde, "u Verdurin denen kadn gstersenize," diyordu; "sizce kendisine takdim edilmem art m? Umarm yarn ismimi gazeteye yazdrmaz hi deilse; btn yaknlarm benle bozuur yoksa. Sahi, u beyaz sal kadn m? O kadar tuhaf deilmi canm." Mile Vinteuil'den sz edildiinde, aslnda orada olmad halde, birok kii, "Aa! Sonatnn kz m? Gstersenize onu bana," diyordu; sonra da, eitli dostlaryla karlap kendi aralarnda sohbet ediyor, alayl bir merakla mritlerin geliini izliyor, bir hanmn, birka yl sonra en yksek sosyetede moda olacak, biraz garip sa modelinden baka, birbirlerine parmakla gsterilecek bir ey bulamyorlard; sonu olarak, bu salonun, alkn olduklar salonlardan umduklar kadar farkl olmamasna hayflanyor, Bruant'n ark syledii gece kulbne arkcdan azar iitme umuduyla giden ve ieri girdiklerinde, beklenen, "Aa! unun suratna bakn! O ne surat yle!" nakarat yerine, kibar bir selamla karlanan sosyete mensuplarnn hayal krkln yayorlard. M. de Charlus, mthi zeki bir kadn olmasna ramen, baht beklenmedik ekilde alan kocasnn aresizce gzden dmesine sebep olan Mme de Vaugoubert'i, Balbec'te, benim yanmda incelikli biimde eletirmiti. M. de Vaugoubert'in bal bulunduu lkenin hkmdar Kral Theodosius ve Kralie Eudoxia, yine Paris'e, bu kez uzunca bir sre kalmak zere gelmilerdi; onlarn onuruna her gn lenler dzenlenmi, on yldr kendi bakentinde grt Mme de Vaugoubert'le yakn bir ilikisi olan kralie de, ne cumhurbakannn ne de bakanlarn elerini tandndan, onlardan ayr, bykelinin eiyle birlikte vakit geirmiti. M. de Vaugoubert Kral Theodosius'la Fransa arasndaki ittifakn mimar olduu iin konumuna fazlasyla gvenen Mme de Vaugoubret, kralienin kendisine gsterdii yaknlktan gururlu bir tatmin

duymu, kendisini bekleyen tehlikenin tedirginliini katiyen yaamamt; ar gvenli kar-kocann hi ihtimal vermedii felaket, birka ay sonra gerekleti: M. de Vaugoubert'i acmaszca emekliye ayrdlar. ocukluk arkadann gzden dn mahall trende yorumlayan M. de Charlus, zeki bir kadnn byle bir durumda kralla kralie zerindeki btn nfuzunu kullanmayna, onlar, kendisini hi nemsemeyip cumhurbakan ve bakan elerine yaknlk gstermeye ikna edemeyiine aryordu; yle yapm olsayd, cumhurbakan ve bakan eleri, bu yaknl Vaugoubert'lerin ynlendirdiini bilmeyip kendiliinden gelitiini zannedecekleri iin, gururlar iyice okanacak, dolaysyla, bu memnuniyet iinde, Vaugoubert'lere minnet duymaya da daha eilimli olacaklard. Ne var ki bakalarnn hatalarn gren kii, olaylar azck ban dndrdnde, ounlukla ayn hataya kendi de der. M. de Charlus de, davetlileri kendilerine yol ap, adeta ev sahibi baronmu gibi tebriklerini, teekkrlerini sunmak zere yanna geldiklerinde, Mme Verdurin'le birka kelime konumalarn rica etmeyi aklndan bile geirmedi. Bir tek, kz kardeleri mparatorie Elisabeth ve Alenon Desi ile ayn asil kan tayan Napoli Kraliesi, sanki mziin ve M. de Charlus'n hatrndan ok, Mme Verdurin'i ziyaret etmek iin gelmiesine onunla sohbete koyuldu; Patronie'ye sevgi dolu szler syledi, ne zamandr kendisiyle tanmaya can attn tekrarlayp durdu, eviyle ilgili iltifatlar etti ve tpk ziyarete gelmi gibi, eitli konulardan bahsetti. Yeeni Elisabeth'i de (ksa bir sre sonra Belika Prensi Albert'le evlenecekti) getirmeyi ne kadar arzuladn, onun da gelemediine ne kadar zleceini anlatt. Mzisyenlerin platformda yerlerini aldklarn grnce sustu, hangisinin Morel olduunu sordu. Gen virtzn byle an ve erefe boulmasn M. de Charlus'n niin istedii konusunda bo hayallere kaplmyor olsa gerekti. Ne var ki kralie, damarlarnda tarihin neredeyse en asil, tecrbe, phecilik ve gurur bakmndan en zengin kan akan bir hkmdar sfatyla sahip olduu kkl bilgelik sayesinde, en sevdii kiilerin, mesela (kendi gibi bir Bavyera desinin evlad olan) kuzeni Charlus'n kanlmaz kusurlarn, talihsizlik olarak grrd; bu nedenle,

sevdiklerine salayabilecei destein onlar iin daha deerli olduunu dnr ve dolaysyla bu destei salamak kendisine daha da byk bir zevk verirdi. Byle bir olay iin zahmete katlanmasnn, M. de Charlus' iki misli duygulandracan biliyordu. Ama iyilii, bir zamanlar kantlad cesaretinden aa kalmayan kralie, Gaeta surlarndan bizzat ate am olan bu asker-kralie, daima yiite ezilenlerin yannda yer almaya hazr bu kahraman kadn, kralienin yanndan ayrlmamas gerektiini bilmeyen Mme Verdurin'i yapayalnz, terk edilmi grnce, kendisi, yani Napoli Kraliesi iin o davetin oda, gelmesine sebep olan cazibesi, Mme Verdurin'mi gibi davranmt. Davetin sonuna kadar kalamayaca iin tekrar tekrar zr diledi; evinden pek ender kmakla birlikte, o gece bir baka davete de gitmesi ge rekiyordu; kendisi ayrlacanda kimsenin rahatsz olmamasn zellikle rica etti ve bylece, aslnda Mme Verdurin'in haberdar olmad terifattan da kendilerini muaf tuttu. Her eye ramen, M. de Charlus'e bir konuda hakszlk et memek gerekir: Baron, Mme Verdurin'i tamamen unuttuu ve kendi davetlisi olan, "kendi muhiti"nden insanlara da rezalet lsnde unutturduu halde, misafirlerinin Patronie'ye kar sergiledii terbiyesizlii "mzik gsterisi"nin kendisine kar sergilemelerini engellemesi gerektiini anlamt. Morel platforma km, sanatlar yerlerini almaktayd ki, konumalar, hatta glmeler, "anlamak iin mrit olmak gerekiyormu" trnden szler iitiliyordu hl. M. de Charlus bir anda, adeta az nce sallana sallana Verdurin'lerin evine gelirken grdm bedeninden syrlp bir baka bedene girmiesine, olduu yerde doruldu, yzne bir peygamber ifadesi yerletirdi ve glmenin sras olmadn gsteren bir ciddiyetle davetli topluluuna bakt; birok hanm, dersin ortasnda retmen tarafndan sust yakalanan renciler gibi, kpkrmz kesildi. M. de Charlus'n esasen gayet asil olan tavrnn, benim iin gln bir yan da vard; baron kh alev saan baklarn davetlilere dikiyor, kh brnlmesi gereken iman dolu sessizlii, maddi kayglardan arnml, bir cep klavuzunda gsterircesine, beyaz eldivenli ellerini gzel alnna

gtrp bizzat uyulmas gereken ciddiyeti, hatta imdiden vecdi temsil eden bir heykele dnyor, imdi yce Sanat'n sras olduunu anlamayacak kadar patavatsz davetlilerin gecikmi selamlarna karlk vermiyordu. Herkes ipnotize oldu, en ufak bir ses karmaya, bir iskemleyi kmldatmaya kimse cesaret edemiyordu; sekin olduu kadar terbiyesiz bir toplulua, birdenbire -Palamede'in nfuzu sayesinde- mzie sayg alanvermiti. Kk platformun zerinde sadece Morel'le bir piyanistin deil, baka mzisyenlerin de bulunduunu grnce, konsere Vinteuil'den baka baz bestecilerin eserleriyle balanacan zannettim. nk Vinteuil'n keman ve piyano iin sonatndan baka eseri bulunmadn sanyordum. Mme Verdurin herkesten ayr oturdu; iki yarmkre halindeki, hafif pembemsi beyaz aln, harikulade bir yuvarlakla sahipti; salar, hem bir XVIII. asr portresine yknerek, hem de terbiyesi durumunu bildirmesine izin vermeyen, ateli bir hastann serinleme ihtiyacyla, geriye atlmt; tek bana, adeta mzik olaylarn yneten bir ilahe, Wagnerciliin ve migrenin tanras, bu skc tiplerin ortasna bir cin tarafndan getirilmi, neredeyse trajik bir Norn'du ve bu insanlarn arasnda, onlardan iyi bildii bir mzii dinlerken duygularn ifade etmeyi her zamankinden de anlamsz bulacakt. Konser balad; alnmakta olan eseri tanmyordum, yabanc bir diyardaydm. Neresiydi acaba? Hangi bestecinin eserindeydim? Bunu ok merak ediyordum, yaknmda sorabileceim kimse de yoktu; keke Binbir Gece Masallar'ndaki kahramanlardan biri olsaydm, tekrar tekrar okuduum bu masallarda, belirsizlik anlarnda, anszn bakalar iin grnmez olan bir cin veya ba dndrc gzellikte bir gen kz, zor durumdaki kahramann karsna kverir ve renmek istedii eyi aklar. Bana da o esnada, aynen byle sihirli bir grnt bahedildi. Nasl ki hi bilmediimizi sandmz, oysa aslnda farkl bir tarafndan ulatmz bir yerde, bir yolu dnp anszn her kesi aina bir baka yola ktmzda, "Bu, dostlarm ***'lerin

kk bahe kapsna giden yol; evleri iki dakikalk mesafede," diye dnr ve gerekten de selam vermek zere yaklaan evin kzyla karlarsak, ayn ekilde, ben de, benim iin yabanc olan bu mziin iinde, birdenbire Vinteuil sonatnn ortasnda buldum kendimi; gmlere brnm, tller gibi prl prl, hafif ve yumuak tnlarla sarmalanm olan, bu yeni sslerin ardndan da tannabilen ve bir gen kzdan da byleyici olan cm lecik, bana doru geldi. Ona kavumaktan duyduum mutluluk, bana seslenirken benimsedii o bildik, dost, inandrc ve sade tonla, daha da artyordu; bununla birlikte, parl parl, hareli gzelliini etrafa samaktan da geri kalmyordu. Zaten bu seferki anlam, bana bir yol gstermekten ibaretti ve bu yol, sonata almyordu; nk bu, Vinteuil'n daha nce hi seslendirilmemi bir eseriydi ve Vinteuil, srf elence olsun diye, maalesef o esnada elimizde bulunmayan programdaki notta aklanan bir antrmayla, cmlecii yle bir gstermiti. Cmlecik, bu eklide kendini hatrlatr hatrlatmaz yok oluverdi; kendimi tekrar yabanc bir diyarda buldum, ama artk, bu diyarn, Vinteuil'n yaratm olabileceini hayal bile edemediim lemlerden biri olduunu biliyordum ve her ey de bunu kantlyordu; benim iin tkenmi bir evren haline gelen sonattan bkp da, onun kadar gzel baka evrenler hayal etmeye altm zaman yaptm ey, szde cennetlerini yeryzndeki ovalarn, ieklerin, rmaklarn gereksiz tekrarlaryla dolduran airlerin yaptndan farkszd. O srada karmda olan ey, sonat hi bilmesem, ondan alacam zevki tattryordu bana; dolaysyla, sonat kadar gzel, ama ondan farklyd. Sonat, krlarda zambak gibi bembeyaz bir afak vaktine alarak afan hafif safln blyor, ama beyaz sardunyalarn zerinde, hanmellerinden rustik bir beiin hafif fakat srarl dolaklna asl kalyordu; oysa bu yeni eser, buruk bir sessizliin, sonsuz bir boluun ortasnda, bir frtna sabahnda denizin yzeyini andran tek renk, dz yzeyler zerinde balyor, giderek karmda biimlenen bu bilinmedik evren, bir afak pembelii iinde sessizlikten ve geceden kopuyordu. Tatl, krsal ve saf sonatta hi grlmeyen bu yeni krmzlk, tpk afak gibi, gkyzn batan baa esrarengiz bir umudun renkleriyle

boyuyordu. Ve ite bir ark, sessizlii deliyordu; yedi notadan olumasna ramen asla hayal edemeyeceim kadar deiik, yepyeni bir arkyd ve bu kez sonattaki gibi bir gvercinin dem ekmesi deil, tarifi mmkn olmayan, ama ayn zamanda bargan, havay yrtan, balangc kaplayan lal rengi kadar parlak bir ezgi, adeta esrarengiz bir horoz t, ezel ve ebed sabahn tarifsiz, ama ar tiz arsyd. Yamurla ykanm, souk ve elektrikli hava -sonatn bakir, bitkilerle dolu leminden ok, uzaktaki bir lemin, basnc tamamen farkl, bambaka nitelikteki havas- her an deiiyor, afan kzl vaadini siliyordu. Bununla birlikte, le vakti, ksa sreli, yakc bir gnein altnda, ar, neredeyse rstik bir ky mutluluuyla sanki bu vaat gerekleiyor, zincirden boanrcasna nlayan anlar, sendeleyerek (tpk Combray'nin kilise meydann alev alev yakan ve onlar sk sk iitmi olmas gereken Vinteuil'n belki o anda, ressamn elinin altnda, paletinde bulunan bir renk misali hafzasnda bulduu anlar gibi), sanki kaba bir saadet damtyorlard. Doruyu sylemek gerekirse, bu mutluluk motifi estetik bakmdan houma gitmiyordu; adeta irkin buluyordum onu, ritmi yerde yle g bela srkleniyordu ki, srf birtakm grltlerle, masann zerine sopayla belirli biimde vurarak, znn neredeyse tamam taklit edilebilirdi. Bana sanki bu blmde Vinteuil ilham eksiklii ekmi gibi geldi ve dolaysyla ben de bu blmde biraz dikkat eksiklii ektim. Patronie'ye baktm; Saint-Germain muhiti hanmlarnn cahil balarn sallayarak tempo tutuunu, vahi, kprtszlyla protesto eder gibiydi. Mme Verdurin, "Bakn, ben bu mzii az biraz biliyorum! Btn hissettiklerimi ifade etmeye kalksam, hi kurtulamazdnz!" demiyordu. Bunu Patronie, sylemiyordu. Ama dimdik, kprtsz bedeni, ifadesiz gzleri, asi salar, sylyordu onun yerine. Ayrca cesaretini de dile getiriyor, mzisyenlerin istedikleri gibi alabileceklerini, onun sinirlerini kollamalar gerekmediini, andante'de pes etmeyeceini, allegro'da lk atmayacan da sylyordu. Mzisyenlere baktm. Viyolonselci, dizlerinin arasna sktrd enstrmanna ban emiti, baya

yz hatlar, yapmaca kat anlarda ehresine irade d bir tiksinti ifadesi veriyordu; bir dieri, kontrbasnn zerine eiliyor, lahana soyarmasna evcil bir sabrla dokunuyordu enstrmana; onun yan banda oturan, ocuk denecek yataki ksa etekli harpy sarmalayan altn drtgenin yatay nlar, bir falc kadnn sihirli odasnda geleneksel kalplara gre cennetteki havay temsil eden nlar hatrlatyordu; harp, belirli noktalardan harika sesler toplar gibiydi; gk kubbenin altn kafesinin nnde durmu tek tek yldzlar toplayan kk, temsil bir tanray andryordu. Morel'e gelince, o na kadar salarna karp gizlenen tek bir tutam, bir anda kurtulup alnnda bir bukle oluturmutu. M. de Charlus'n bu sa tutam hakknda ne dndn anlamak iin bam belli belirsiz izleyicilere doru evirdim. Ama tek grebildiim, Mme Verdurin'in ehresi, daha dorusu elleri oldu, nk elleri yzn tamamen kapatyordu. Patronie bu ie dnk duruuyla, kendini kilisede farzettiini ve bu mzii, en yce dualardan farksz bulduunu mu gstermek istiyordu? Kilisedeki baz insanlar gibi, merakl gzlerden gizlenmeye mi alyor, ekingenliinden, varsaylan evkini, veya insanlar ne der korkusundan, sulu dalgnln ya da kar koyulmaz bir uykuyu saklamak m istiyordu? Mzikle ilgisi olmayan dzenli bir ses, bir an bu son varsaymn doru olduunu dndrd bana, ama sonra, bu sesin, Mme Verdurin'in deil, kpeinin horultular olduunu anladm. Fakat hemen ardndan, anlarn muzafferane motifi baka motifler tarafndan kovulup datlnca, tekrar mzie kendimi kaptrdm; bir eyin farkna varyordum: Nasl ki bu yedilinin kendi iindeki farkl unsurlar srayla ortaya kp sonunda birleiyorlarsa, ayn ekilde Vinteuil'n sonat ve ileride reneceim gibi dier eserleri, bu yediliye kyasla, ekingen denemelerdi sadece; ok gzel eserlerdi, ama o esnada karmda duran muhteem ve eksiksiz aheserin yannda pek zayf kalrlard. Bir kyaslama yaparak, yine ayn ekilde, Vinteuil'n yaratm olabilecei dier lemleri, tpk tek tek btn aklarm gibi, kapal birer evren olarak

dndm hatrlamaktan kendimi alamadm; ama aslnda kendime itiraf etmem gereken bir ey vard: Tpk son akm Albertine'e olan akm- balamnda ilk kararsz sevgi giriimlerim gibi (Balbec'teki ilk gnlerde, sonra yzk oyununu mteakiben, sonra otelde yatt gece, sonra Paris'teki o sisli Pazar gn, sonra Guermantes'larn davetinin olduu gece, sonra yine Balbec'te ve nihayet ikimizin hayatnn sk skya birbirine baland Paris'te), imdi Albertine'e olan akm deil, btn hayatm dnrsem dier aklarm da, bu muazzam ak, yani Albertine'e olan akm hazrlayan zayf, ekingen birer deneme, birer ar olmulard sadece. Mzii izlemekten vazgeip, dikkatimiz dalnca bir an unuttuumuz bir i strab tekrar yoklarcasna, Albertine'in son gnlerde Mile Vinteuil'le grp grmediini dndm bir kez daha, merakla. nk Albertine'in yapabilecei eyler, beni m iimde olup bitiyordu. Tandmz her insann bir ikizini iimizde tarz. Ama genellikle hayal gcmzn, hafzamzn ufkunda yer alan bu ikiz, grece dmzda kalr; onun ne yapt, ne yapabilecei, tpk biraz uzamza yerletirilmi, sadece ar vermeyen grme duyularmz harekete geiren bir nesne gibi, bizim iin bir strap kayna deildir. Bu insanlarn zntlerini zihinsel olarak alglarz, kederlerini uygun ifadelerle paylaabilir, iyi kalpliliimizi sergileriz ama o znty hisset meyiz. Oysa Balbec'te yaralandmdan beri, Albertine'in ikizi benim kalbimin derinliklerinde, sklp atlmas pek zor bir noktada yer almaktayd. Adeta duyular korkun biimde yer deitirmi, renklerin grntsn, isel olarak, bedenindeki birer yara g ibi alglayan bir hasta misali, Albertine'e ilikin grdm her ey, beni yaralyordu. Neyse ki imdilik Albertine'den ayrlma drtsne boyun ememitim; az sonra eve dndmde, onu sevilen bir kadn gibi evde bulacam bilmenin sknts, ondan phelendiim u anda, ona kar kaytszlamaya vakit bulamadan ayrlm olsam yaayacam yrek daralmasnn yannda hi saylrd. Tam Albertine'i, beni bu ekilde evde beklerken, zaman nasl geireceini bilemeyip belki odasnda biraz kestirmiken kafamda canlandrdm esnada yedilinin ailevi, evcimen, tatl bir cmlecii beni okad geti. Belki de -isel hayatmzda her ey

kesiip akt iin- bu cmlecii Vinteuil'e esinleyen, kznn bugn btn dertlerimin kayna olan kznn- o huzurlu gecelerde mzisyenin almalarn yumuaklyla sarmalam olan uykusuydu; cmleciin beni bylesine sakinletiren o yumuak sessizlik fonu, Schumann'n kimi tahayyllerindeki huzurlu fonun, "air konuurken" bile "ocuun uyuduunu" tahmin ettiimiz fonun aynsyd. Ben de bu gece, canmn istedii saatte eve dndmde, Albertine'i, kk ocuumu uyur ya da uyank halde evde bulacaktm. Yine de, diye dndm, bu eserin banda, afan o ilk lklarnda, Albertine'in akndan daha esrarengiz bir ey vaat ediliyordu sanki. Sadece mzisyeni dnebilmek iin Albertine dncesini zihnimden kovmaya altm. Zaten Vinteuil de aramzdayd adeta. Sanki bestecinin ruhu baka bir varlkta cisim bulmutu ve mziinde sonsuza dek yaayacakt; belirli bir tnnn rengini nasl bir mutlulukla seip dier renklere uydurduu hissediliyordu. nk Vinteuil, ok daha derin yeteneklerinin yan sra, pek az mzisyende, hatta pek az ressamda bulunan bir yetenee sahipti: Bu sanatlarn kulland renkler o kadar kalc ve ayn zamanda o kadar kiiseldir ki, ne geen zaman bu renklerin tazeliini bozabilir, ne de o renklerin mucidini taklit eden renciler, hatta onu aan ustalar, zgnln soldurabilir. Yarattklar devrimin sonular sessiz sedasz sonraki dnemlerle btnlemez; sonsuza dek, yeniliki sanatnn eserleri alndka, hep yeniden fkrr, parldar. Her tn, yeryznn btn kurallarn renmi en bilgili mzisyenlerin taklit edemeyecei bir renkle vurgulanyordu; yle ki, Vinteuil, mziin evrimi iinde, kendi vakti geldiinde ve kendi srasnda yer ald halde, eserlerinden birinin her seslendiriliinde, mutlaka gelip yine ilk sraya yerleecek, grnrde elikili ve aslnda yanltc bir daimi yenilik ieren eserleri, kendinden sonraki bestecilerin eserlerinden daha ge bir tarihte filizlenmi izlenimi uyandracakt. Vinteuil'n, piyano yorumunu tandmz ve o esnada orkestradan dinlediimiz senfonik bir pasaj, bir yaz gnnde, karanlk bir yemek odasna girerken pencerenin prizmasnda ayran bir gne n gibi, Binbir Gece Masallar'nn btn mcevherlerini, akla gelmedik, rengrenk bir hazine halinde gzler nne seriyordu.

Ama bu kprtsz, gz kamatrc k, hayatla, srekli ve mutlu devinimle nasl kyaslanabilirdi? Benim tandm o ekingen, hznl Vinteuil, bir tn semek, onu bir baka tnyla birletirmek gerektii zaman, eserleri dinlendiinde hibir kukuya yer brakmayan bir cesarete ve her anlamda mutlulua sahipti. Bu tnlarn Vinteuil'e yaatt mutluluk ve bu mutluluun yeni tnlar bulmak iin kendisine verdii g, dinleyiciyi keiften kefe gtryordu; daha dorusu, dinleyiciyi ynlendiren bestecinin kendisiydi; kefettii renklerde lgnca bir mutluluk buluyor, bu mutluluun verdii gle, kefettii renklerin adeta ard yeni renkleri yakalyor, bakr nefeslilerin karlamasyla kendi iinden doan mucize karsnda kvlcm arpm gibi irkiliyor, kendinden geiyor, soluk solua kalyor, sarho oluyor, ldryor, ba dnyor, ba aa iskelesine bal halde Sistina apeli'nin tavanna frtnal fra darbeleri vuran Michelangelo gibi, o muazzam mzikal freski yaratyordu. Vinteuil yllar nce lmt, ama hayatnn hi deilse bir blmn, sevdii bu enstrmanlarn ortasnda, zaman kstlamas olmadan srdrmek nasip olmutu kendisine. Sadece insan olarak hayat myd sren? Sanat gerekten hayatn uzatlmasndan baka bir ey deilse eer, sanat iin bir fedakrlkta bulunmaya deer miydi, sanat o zaman hayat kadar gerek d olmaz myd? Yediliyi dinledike, buna inanmam gleiyordu. Hi phesiz, kzl yedili, beyaz sonattan ok farklyd; cmleciin cevaplad ekingen soru, denizin zerinde henz kprtsz duran sabah gnn kzlln titretirerek nlayan o hrn, doast ksack, garip vaadin gereklemesi yolunda bu nefes nefese yakartan ok farklyd. Oysa bu farkl cmlecikler, ayn unsurlardan oluuyordu; nk nasl Elstir'in evreni, onun grd, iinde yaad evren, bizim iin dank, alglanabilir paralar halinde, kimi evlerde ve mzelerde mevcutsa, ayn ekilde, Vinteuil'n mzii de, eserlerinin eitli seslendirilileri arasnda kalan boluklarla paralanm, hi beklenmedik bir evrenin o grlmemi, paha biilmez renklerini, tek tek notalarla, fra darbeleriyle boyuyordu; sonatn ve yedilinin birbirinden son derece farkl tempolarn belirleyen bu iki farkl sorudan biri, srekli ve saf bir izgiyi ksa seslenilerle blyor,

dieriyse, dank paralar, blnmez bir at halinde birbirine kaynatryordu; biri son derece sakin ve ekingen, neredeyse ilgisiz, adeta felsefiydi, dieriyse srarl, kaygl, yalvaran bir soru; bununla birlikte, ikisi, bestecinin ruhundaki farkl afaklarda fkrm tek bir yakaryd aslnda, ancak farkl dncelerden, bestecinin yeni bir ey yaratmak istedii yllardaki sanat araylarndan oluan farkl ortamlardan geerken ayrmt. znde ayn olan bu yakary, bu umudu, Vinteuil'n eitli eserlerinde, brnd deiik klklara ramen tanmak mmknd; te yandan bu umudu, Vinteuil'den bakasnn eserlerinde bulmak da imknszd. Mzik yazarlar, bu cmleciklerin kaynan baka byk bestecilerin eserlerinde bulabilir, aralarnda akrabalk kurabilir elbette, ama bunlar tali sebeplere dayanan yzeysel benzerlikler, dorudan bir izlenimle hissedilmekten ok, ustaca akl yrterek bulunmu benzer likler olacaklardr ancak. Vinteuil'n cmleciklerinin yaratt izlenim ise, sanki bilimden kan sonulara ramen bireysellik diye bir ey varm gibi, dier btn izlenimlerden farklyd. Bir eserin iinde bulunan derin ve kastl benzerlikler, bilhassa bestecinin adamakll farkl ve yeni olmaya alt anlarda, grnrdeki farkllklarn ardnda, kendilerini belli ediyorlard; Vinteuil ayn cmlecii tekrar tekrar ele alp eitlendirdiinde, ritmini deitirdiinde, ilk ekliyle yeniden ortaya kardnda, zihnin eseri ve ister istemez yzeysel olan bu kastl benzerlikler, asla iki farkl aheserin, farkl renklere brnm, gizlenmi, irade d benzerlikleri kadar arpc olamyordu; nk tamamen farkl ve yeni olmaya altnda, Vinteuil kendi kendini sorguluyor ve yaratc abasnn btn gcyle, yle derin bir noktada kendi zne ulayordu ki, sorulan her soruya ayn tonda, kendi tonunda ifade edilmi bir cevap alyordu. Vinteuil'n bu tonuyla baka bestecilerin tonu arasndaki fark, iki insann ses tonlar arasndaki, hatta farkl trden iki hayvann brtleri, lklar arasndaki farktan ok daha bykt; herhangi bir bestecinin dncesiyle Vinteuil'n sonsuz araylar, eitli ekillerde kendine sorduu soru, allm soyutlamalar arasnda gerek bir fark vard, ama melekler leminde yer alrmasna mantn analitik kalplarndan syrlmt, yle ki,

derinliini lmek mmkn olmakla birlikte, tpk bedenlerinden kurtulmu ruhlarn, medyumun sorduu, lmn srlarna ilikin sorulara cevap verememesi gibi, biz insanlarn lisanyla ifade edilmesi mmkn deildi; leden sonra fark edip etkilendiim o edinilmi zgnl ve mzik yazarlarnn besteciler arasnda bulabilecei akrabal hesaba katsak bile, eninde sonunda, byk birer arkc saylabilecek zgn bestecilerin ulatklar, ister istemez dndkleri nokta, kendine has bir tondur ve bu ton da, ruhun yenilmez biimde bireysel olan mevcudiyetinin bir kantdr. Vinteuil daha tumturakl, daha muhteem olmaya altnda da, canl ve neeli olmak istediinde de, dinleyicinin zihnine gzellik olarak yansyn alglad eyi aktarmaya abaladnda da, ister istemez btn bunlar dipten gelen bir dalgayla kaplyor, bu da, arksn ebediletirip hemen tannmasn salyordu. Bakalarnn arklarndan farkl, kendi arklarnn hepsine benzer olan bu arky Vinteuil nereden duyup renmiti? Her sanat bilinmeyen, kendinin de unuttuu ve yeryzne inmeye hazrlanan bir baka byk sanatnn yurdundan farkl bir vatann yurttadr sanki. Vinteuil'n bu vatana son eserlerinde yaklar gibi olduu sylenebilirdi ancak. Atmosfer, sonatn atmosferinden farklyd, soru cmleleri daha srarl, daha endieli, cevaplar daha esrarengizdi; sabahn ve gecenin ykanm havas, enstrmanlarn tellerini bile etkiliyordu sanki. Morel ne kadar mkemmel alsa da, kemanndan kan sesler bana son derece keskin, neredeyse crtlak geldi. Hoa giden bir aclkt bu ve tpk kimi insan sesleri gibi, adeta manevi bir meziyeti, zihinsel bir stnl ierdii hissediliyordu. Ama rahatsz edici de olabilirdi. Evrenin grnts deiip arndnda, sanatnn iindeki vatann hatrasna daha uygun hale geldiinde, bu durumun, ressamn renklerinde olduu gibi bestecinin de tnlarnda genel bir deiimle ifade edilmesi ok doaldr. Zaten akll dinleyici zmresi yanlmaz; daha sonra, Vinteuil'n son eserleri, en derin eserleri kabul edilecekti. Oysa hibir programda, zihinsel yarg unsurlarna rastlanmyordu. Demek ki, derinliin, ses dnyasna aktarlmasnn sz konusu olduu hissediliyordu.

Besteciler bu kayp vatan hatrlamazlar, ama hepsi, bilinsiz olarak o vatanla uyum iindedir daima; mzisyen, vatannn arksn sylerken mutlulukla kendinden geer, bazen an ve hret tutkusuyla vatanna ihanet eder; ne var ki, hret peinde koarken vatanndan kaar, ancak hreti kmsedii zaman, iledii konu ne olursa olsun, tekdzeliiyle -ilenen konu ne olursa olsun, ark kendisiyle zdetir nk- mzisyenin ruhunu oluturan unsurlarn sabitliini kantlayan o kendine has arky syledii zaman vatanna kavuur. yleyse, ruhu oluturan bu unsurlar, kendimize saklamak zorunda olduumuz, konuarak dosttan dosta, ustadan raa, ktan metrese bile aktarlamayan bu gerek tortuyu, her birimizin hissettii, ama bakalarna, ancak herkese ortak, nemsiz, yzeysel noktalarla snrlayarak aktarabildii, izlenimi nitelik bakmndan farkllatran, o kelimelere smayan eyi, sanatn, bir Elstir'in, bir Vinteuil'n sanatnn ortaya kardn ve her biri birer evren olan, sanat olmasa asla tanyamayacamz insanlarn i oluumlarn, gkkuann renkleriyle dsallatrdn syleyemez miyiz? Bize uzayda seyahat imkn salayan kanatlarmz ve farkl bir solunum organmz olsayd bile, baka evrenleri tanyamazdk. nk sahip olduumuz duyularla Mars'a, Vens'e gitsek de, orada greceimiz her eyi, bu duyular yeryzndeki nesnelere benzetirdi. Tek gerek seyahat, Iuventus'un sularna tek gerek dal, yeni yerlere gitmek deil, baka gzlere sahip olmak, dnyay bir bakasnn, yzlerce baka kiinin gzleriyle grmek, her birinin grd, her biri nin ierdii yzlerce dnyay grmektir; bunu da bir Elstir, bir Vinteuil ve benzerleri sayesinde yapabilir, gerek anlamda yldzdan yldza uabiliriz. Az nce andante'yi noktalayan cmlecikten taan efkate kendimi tamamen brakmtm; bir sonraki blmden nce ksack bir ara verildi, mzisyenler letlerini braktlar, dinleyiciler aralarnda tek tk yorumlar yaptlar. Mzikten anladn gstermek isteyen bir dk, "Bunu iyi almak ok zordur," bu yurdu. Daha ho baz kiiler benimle biraz sohbet ettiler. Ama onlarn, dardan gelen, insanlarn lisanndaki btn konumalar gibi

ilgisiz kaldm szleri, az nce dinlediim ilahi mzik cmlesinin yannda ne ifade edebilirdi ki? Cennet sarholuundan, en sradan gerekliin iine den bir melekten farkszdm gerekten. Nasl ki baz yaratklar, tabiatn retmekten vazgetii bir canl trnn son rnekleriyse, acaba -dil, kelimeler, dncelerin zmlenmesi icat edilmemi olsa- ruhlar arasnda mevcut olabilecek iletiimin yegne rnei de mzik mi diye dnyordum. Mzik, devam gelmemi bir olaslk gibidir; insanlk baka yollara, konuma ve yaz diline sapmtr. Ama zmlenmemi olana bu dn o kadar ba dndrcyd ki, bu cennetten ktmda, zeki saylabilecek insanlarla kurduum temas bana inanlmaz derecede sradan geliyordu. Mzii dinlediim srada insanlar hatrlayabilmi, onlar mzikle birletirebilmitim; daha dorusu, mzikle bir tek insann, Albertine'in hatrasn birletirmitim. Andante'yi noktalayan cmle benim gzmde o kadar yceydi ki, Albertine'in, ikimizi buluturan ve sanki dokunakl sesini kendisine dn veren byle muazzam bir eyle birletirilmenin, kendisi iin ne byk bir eref olduunu bilmemesine -bilse de anlamayacana- hayflanyordum. Ama mzie ara verildiinde, etraftaki insanlar ok silik grnyordu. Souk iecekler dolatrlyordu. M. de Charlus, ara sra bir hizmetkra sesleniyordu: "Naslsnz? Telgrafm aldnz m? Gelecek misiniz?" Bu seslenilerinde, karsndakini pohpohladn zanneden ve halka burjuvalardan daha yakn olan byk soylu rahatl vard phesiz, ama ayn zamanda, aka sergilenen eyin masumiyeti kantladn zanneden sulunun kurnazl da vard. Sonra da, Mme de Villeparisis'nin Guermantes'lara zg tavryla ekliyordu: "Tatl bir ocuk, iyi huylu, hizmetlerinden sk sk yararlanrm." Ne var ki, beceriklilii baronun aleyhine dnyordu; niformal uaklara ektii telgraflar, bu ili dllk, garip karlanyordu. Ayrca hizmetkrlar da, gururlanmaktan ok arkadalarnn yannda utanyorlard. Bu arada yedili tekrar alnmaya balamt ve sonuna yaklamaktayd; sonatn kimi cmlecikleri sk sk tekrarlanyordu, ama tpk hayatta tekrarlanan olaylar gibi, her defasnda deimi olarak, farkl bir ritimle, farkl bir elikle tekrarlanyordu, hem

aynydlar, hem deiik; hangi akrabalk yznden sadece belirli bir bestecinin gemiinde barnmak zorunda olduklarn anlayamasak da, sadece onun eserlerinde bulunan ve onun eserlerinde, bildik periler, tanrlar gibi srekli karmza kan cmleciklerdendiler. Balangta, yedilide bana sonat hatrlatan iki cmlecik semitim. Az sonra, -Vinteuil'n zellikle son dnem eserlerinden yaylan ve hatta araya bir dans sktrdnda, onu bir opalin iine hapseden mor sisin iinde- sonatn bir baka cmleciini fark ettim; henz ok uzakta olduu iin zar zor tanyordum onu; duraksayarak yaklat, sanki rkp ortadan kayboldu, sonra geri dnp baka eserlerden geldiklerini ileride reneceim baka cmleciklere doland, baka cmlecikleri ard yanna; her yeni cmlecik, yerletii anda ekici ve ikna edici hale geliyor, dansa katlyordu, ama bu ilahi dans, dinleyicilerin ou iin grnmezdi; dinleyenler, karlarnda, ardnda herhangi bir ey seemedikleri, bulank bir perdeden baka ey grmediklerinden, kesintisiz ve lmcl skntlarna keyf hayranlk nlemleri serpitiriyorlard. Sonra cmlecikler uzaklat; yalnz aralarndan biri, be alt kere geti, ehresini seemedim, ama -herhalde Swann'n nazarnda sonatn cmlecii gibi- herhangi bir kadnn uyandrd arzulardan o kadar farklyd, yle okaycyd ki, elde etmeye gerekten deecek bir mutluluu o tatl sesiyle bana sunan bu cmlecik, dilini bilmediim ve gayet iyi anladm bu grnmez yaratkbelki de hayatta karlama ansna eritiim tek Mehul Kadn'd. Sonra, tpk sonatn cmlecii gibi bu cmlecik de zld, nitelii deiti ve balangtaki esrarengiz ar oldu. Sancl, baka bir cmlecik ona kar kyordu, ama o kadar derinden, belirsiz ve isel, neredeyse organikti ki, her tekrarlannda, bir ezgiye mi, yoksa bir nevraljiye mi ait olduunu anlayamyordum. Az sonra, iki motif, boaz boaza bir mcadeleye giritiler; ara sra biri tamamen ortadan kayboluyor, ardndan, sadece tekinin bir paras seilebiliyordu. Bu kyasya mcadele, aslnda enerjiler arasnda bir mcadeleydi sadece, nk bu iki varlk, cisimlerinden, grntlerinden, isimlerinden syrlm halde, aralarndaki maddeden yoksun, dinamik kavgayla ilgilenecek, nlayan gelimelerini tutkuyla izleyecek, benim gibi ieriden -ve onlar gibi

isimlere, zelliklere aldrmayan- bir seyirci bulduklar iin arpyorlard. Sonunda neeli motif galip geldi; artk bo bir gkyznn tesinde yanklanan, neredeyse huzursuz bir ar deil, adeta cennetten gelen, kelimelere smaz bir mutluluktu; bu mutlulukla sonatn mutluluu arasndaki fark, Belininin torba alan, tatl, ciddi meleiyle Mantegna'nn lal rengi giysiler iinde boynuzunu fleyen bir ba melei arasndaki fark kadar bykt. Mutluluun bu yeni tonunu, bu ahiret mutluluu arsn asla unutmayacam biliyordum. Ama bu mutluluu gerekletirebilecek miydim? Bu soru ok nemli grnyordu bana, nk cmlecik, hayatmda uzun aralklarla yer alan tek tk iaret noktalar olarak, gerek bir hayatn kurulmasnda balang noktalar olarak grdm izlenimleri, rnei Martinville'in anlar karsnda, Balbec yaknndaki bir sra aa karsnda yaadm izlenimleri -adeta hayatmn geri kalanndan, grnr dnyadan kesin bir izgiyle ayrarak- en iyi tanmlayabilecek eydi. Cmleciin kendine has vurgusuna dnecek olursak, gndelik hayatn sunduu mutluluktan en farkl ahiret mutluluuna en cesurca yaklaan bir saadetin, mays aynda Combray'de rastladmz nezih, hznl bir kk burjuva tarafndan ifade edilmi olmas ne garipti! Bunun da tesinde, bilinmedik bir trde bir mutluluun ipucunu bana vermesi, o gne kadar yaam olduum en garip aydnlanmay bana yaatmas nasl mmkn olmutu? Vinteuil ldnde ardnda brakt tek eser sonat deil miydi, geri kalan eserleri, deifre edilemeyen taslaklardan ibaret deil miydi? Ama bu deifre edilemeyen taslaklar, sabr, zek ve sayg sayesinde, Vinteuil'n alma yntemini iyice renecek, orkestrasyon iaretlerini zebilecek kadar yaknnda yaam olan tek kii, yani Mile Vinteuil'n kz arkada tarafndan deifre edilmilerdi sonunda. Byk besteci henz hayattayken bile, kznn arkada, Mile Vinteuil'n babasna olan hayranln paylamay renmiti. te bu hayranlk yzndendir ki, insann gerek eilimlerinin tam tersine yneldii anlarda, iki gen kz, daha nce de anlattmz gibi bestecinin hatrasn kirletmekten delice bir haz alabilmilerdi. Mile Vinteuil'n babasna kar iledii gnahn nkoulu, babasna hayranlkt. Bu gnahn ehvetinden

kendilerini mahrum etmeleri gerekirdi phesiz, ama ilenen gnah sadece ehvetle aklamak mmkn deildi. Zaten o tensel, marazi ilikiler, o karanlk, dumanl kor, zamanla yerini yce ve saf bir dostluun alevine brakm, gnah da giderek seyrelip sonunda tamamen bitmiti. Mile Vinteuil'n arkada, ara sra Vinteuil'n lmn hzlandrm olabilecei gibi mnasebetsiz bir fikre kaplrd. Vinteuil'n brakt karalamalar zmek iin yllarn harcayarak, o anlalmaz hiyeroglifleri akla kavuturarak, mrnn son yllarn karartt besteciye, bunu telafi edecek, lmsz bir hret kazandrm olmann tesellisini yaamt hi deilse. Yasalar tarafndan onaylanmayan ilikilerden, evlilikten doan akrabalklar kadar ok ve karmak, ama daha salam akrabalk balar doar. Bu kadar zel trden ilikileri bir yana braksak da, gerek aktan kaynaklanan gayrimeru ilikilerin ailevi duygular, akrabalk grevlerini sarsmayp aksine pekitirdiine sk sk ahit olmaz myz? Bu durumda, gayrimeru iliki, evlilikte anlamsz olabilecek birok eye ruh katar. yi bir kz evlat, annesinin ikinci kocas ldnde, sadece gerektii iin matem tutar, ama annesinin onca erkein arasndan setii n ardndan hngr hngr alar. Ayrca Mile Vinteuil, srf sadizmden tr yle davranmt; bu mazeret deildi geri, ama daha sonra bunu dnnce bir teselli buldum. Kz arkadayla birlikte babasnn fotorafna kar gnah ilerken, bunun marazi bir ey, bir lgnlk olduunu, onun asl istedii neeli fesatln bu olmadn pekl fark etmitir diye dnyordum. Sadece bir fesatlk taklidi olduu fikri, yaad hazz berbat etmiti. Ama ayn eyi daha sonra dndyse, hazz berbat olduuna gre, strab da hafiflemi olmalyd. "O ben deildim," diye dnmt muhtemelen; "delirmitim o srada. Oysa ben hl babam iin dua edebilir, onun iyiliinden umudumu kesmeyebilirim." Ne var ki, haz nnda mutlaka aklna gelmi olan fikir, strap nnda aklna gelmemi olabilirdi. Bu fikri onun kafasna sokabilmeyi isterdim. Eminim ona bir iyilik etmi olur, onunla babasnn hatras arasnda sevgi dolu bir iletiim kurabilirdim.

Mile Vinteuil'n arkada, dhi bir kimyacnn, lmnn ne kadar yakn olduunu bilmeden, belki sonsuza dek gizli kalacak keiflerini not ettii, okunmas imknsz kk defterlerini andran, ivi yazsyla doldurulmu papirslerden daha anlalmaz birtakm ktlardan, o grlmedik mutluluun sonsuza dek geerli ve verimli kalacak olan formln, lal rengi sabah meleinin esrarengiz umudunu karmt. Belki Vinteuil kadar olmamakla birlikte, ben de onun yznden ne aclar ekmitim, o gece bile, Albertine'le ilgili kskanlm tekrar canlanmt, gelecekte daha da byk aclar ekecektim; buna karlk, artk hep iiteceim o garip arnn bana ulaabilmesi de, yine onun sayesinde olmutu - btn hazlarda, hatta akta bile bulduum hilikten farkl, muhtemelen sanat araclyla gerekletirilebilecek bir eyin var olduu, hayatm bana bombo grnse de, hi deilse henz btn ihtimallerin tkenmedii umuduydu bu sanki. Vinteuil'n, onun emekleri sayesinde tandmz eserleri, doruyu sylemek gerekirse, eserlerinin tamamyd. On enstrman iin besteledii eserle kyaslandnda, sonatn herkese bilinen cmlecikleri o kadar sradand ki, nasl olup da bunca hayranlk uyandrdklarn anlamak zordu. Ayn ekilde, yllar boyunca "Yldzn Romans" ve "Elisabeth'in Duas" gibi nemsiz paralarn seslendirildii konserlerde fanatik hayranlarn alklaryla, bis haykryla salonlar inletmi olmas, Tristan', Ren Altn'n, Usta arkclar bilen ve nceki eserleri silik ve yoksul bulan bizleri artr. Demek ki bu sradan ezgiler, yine de daha sonraki aheserlerin zgnln, ufack krntlar halinde, belki bu sayede daha da sindirilebilir biimde ilerinde barndryorlard ve biz geriye baktmzda sadece aheserlere nem versek de, nceki paralar olmasa, bu aheserleri, mkemmeliyetleri nedeniyle anlayamayacaktk belki; o ezgiler, gnllerde aheserlerin yolunu am olabilir. Ne olursa olsun, ilk ezgiler, gelecekteki gzellikleri bulank biimde sezdirmekle birlikte, bu gzellikleri tam bir bilinmezlik iinde brakyorlard. Vinteuil iin de ayn durum geerliydi; ldnde, geriye tamamlanm bestelerinden baka bir ey kalmam olsayd, -sonatn belirli blmleri dnda-

dinleyebildiimiz eserleri, gerek deerinin yaranda pek sradan kalrd; ayn ekilde, rnein Victor Hugo da, Yzyllarn Efsanesi'ne, Dnceler"e hi balamadan, "Kral Jean'n Turnuvas", "Dmbelekinin Nianls" ve "Ykanan Sara" dan sonra lm olsayd, bizim iin aslolan eserleri sadece bir potansiyel olarak kalacak, alglarmzn ulaamad, asla bir fikir edinemeyeceimiz lemler kadar bilinmez olacakt. Zaten deha (ve yetenek, hatta fazilet) ile, Vinteuil rneinde olduu gibi, ou kez bu dehay barndran ahlakszlk klf arasnda, grnrde var olan ztlk ve derinde var olan ba, mzik bittiinde etrafm eviren davetliler kalabalnda da, kaba bir benzetmedeki kadar aka okunabiliyordu. Davetliler kalabal, bu kez Verdurin salonuyla snrl olmakla birlikte, halkn hangi unsurlardan olutuunu bilmedii, filozof gazetecilerin ise -biraz bilgi sahibiyseler eer- Parisli, Panama vurgucusu veya Dreyfus taraftar diye nitelendirip ayn topluluun Petersburg'da, Berlin'de, Madrid'de ve her devirde grlebileceini aklndan bile geirmedii baka birok toplulua benziyordu; gerekten de, tam bir sanat, iyi yetimi ve snop bir adam olan Gzel Sanatlar mstear, birka des ,ve bykeliyle hanmlar, bu gece Mme Verdurin'in evinde bulunuyorlarsa, bunun en belirgin ve somut nedeni, M. de Charlus'le Morel arasndaki ilikiydi; baron bu iliki sebebiyle, gen gzbebeinin sanatsal baars mmkn olduunca yank uyandrsn istiyor ve ona Lgion d'honneur niann kazandrmay arzuluyordu; bu topluluun bir araya gelmesini salayan daha dolayl bir neden de, Mile Vinteuil'le ilikisi, Charlie'yle baronun ilikisine benzeyen bir gen kzn, bir dizi dhiyane eseri gn na karm olmasyd; bu eserlerin ortaya kmas yle byk bir keif olmutu ki, ok gemeden, eitim bakanlnn nderliinde, Vinteuil'n heykelinin dikilmesi iin bir kampanya balatlacakt. Ayrca, Mile Vinteuil'le kz arkadann ilikisi kadar, baronla Charlie'nin ilikisi de, bu eserler asndan yararl olmu, kestirme bir yol ilevi grmt; dnya, bu kestir me sayesinde, uzun sreli bir anlalmazln deilse bile, yllarca srebilecek tam bir cehaletin dolambal yolunu izlemek zorunda

kalmadan, bu eserlere kavumutu. Filozof gazetecilerin zihinsel bayalnn ulaabildii her olayda, yani genellikle her siyasi olayda, filozof gazeteciler, Fransa'da bir eylerin deitiine, artk byle gece davetlerinin grlmeyeceine, Ibsen'in, Renan'n, Dostoyevski'nin, D'Annunzio'nun, Tolstoy'un, Wagner'in, Strauss'un artk takdir edilmeyeceine hkmederler. nk filozof gazeteciler, resm gsterilerin karanlk gizli yzn bahane ederek, yceltilen ve genellikle son derece sade ve arbal olan sanatta bir yozluk bulmaya alrlar. Zira filozof gazetecilerin en sayg duyduu mehurlar bile, tuhaflklar bu kadar aikr olmasa da, daha iyi gizlenmi olsa da, bu tr tuhaf davetlere ister istemez sebep olmulardr. O geceki davette bir araya gelmi olan uygunsuz kiiler, bir baka adan da arpcydlar benim gzmde; hi kukusuz, her birini ayr ayr tanmay rendiimden, herhangi biri kadar ben de onlar birbirlerinden ayrt edebilecek durumdaydm. Ama bu kiilerin bazlar, Mile Vinteuil ve kz arkadayla ilintili olanlar, bana Combray'yi dndrrken Albertine'i, yani Balbec'i de dndrm oluyorlard, nk bir zamanlar Mile Vinteuil' Montjouvain'de grm olduum ve kz arkadann Albertine'le yakn arkadaln rendiim iindir ki, az sonra eve dndmde yalnzlkla deil, beni bekleyen Albertine'le karlaacaktm. Morel'le M. de Charlus'e gelince, Doncieres peronunda aralarndaki ilikinin kuruluuna ahit olduum iin bana Balbec'i dndrmelerinin yan sra, Combray'yi ve Combray'nin iki "tarafn, yani Guermantes tarafyla Swann'larn tarafn da dndryorlard, nk M. de Charlus bir Guermantes't, bir vitrayda, yeryzyle gkyznn arasnda bir yerde yaayan kt Gilbert gibi, Combray'de evi olmadan yaayan bir Combray Kontu'ydu; Morel ise, pembeli hanmla ta nmam ve yllar sonra o pembeli hanmn Mme Swann olduunu anlamam salayan yal oda hizmetkrnn oluydu. "Gzel bir yorum, deil mi?" diye sordu M. Verdurin Saniette'e. Saniette kekeleyerek cevap verdi: 'Tek kaygm, Morel'in virtzlnn, eserin genel duygusunu biraz glgelemesi. Glgelemesi mi? Ne demek istiyorsunuz?" diye bard M.

Verdurin; davetlilerden bazlar, zorla susturulan adam yiyip yutmaya hazr aslanlar gibi yaklayorlard. "Canm, sadece onu kastetmiyorum... -Bu adam ne dediini bilmiyor. Neyi kastetmiyorsunuz? -Bir... kere... daha... dinlemeden... kesinlikle yarglayamam. -Kesinlikle mi! Delirmi bu adam!" dedi M. Verdurin, ban ellerinin arasna alarak. "Gtrmek lazm bu adam. -Kesin bir biimde demek istiyorum, yani., kesin., bir dorulukla. Kesinlikle yarglayamam diyorum. -Ben de size buradan gidin diyorum," diye haykrd M. Verdurin; fkeyle kendinden gemiti, gzlerinden sanki alevler fkryor, parmayla Saniette'e kapy gsteriyordu. "Evimde bu ekilde ko nuulmasna izin veremem!" Saniette, sarho bir adam gibi yalpalayarak gitti. Baz kiiler, bu ekilde kovulduuna gre, herhalde davetli olmadn dndler. O gne kadar Saniette'in yakn dostu olan bir hanm, bir gn nce ondan dn ald deerli bir kitab ertesi gn, bir not bile yazmadan, bir kda sarverip stne sadece Saniette'in adresini uana yazdrarak geri gnderdi; kk yuvada aka gzden dm birine "mdana etmek" durumunda olmak istemiyordu. Ne var ki Saniette'in bu kstahlktan hi haberi olmad: M. Verdurin'in azarnn stnden daha be dakika gememiti ki, niformal bir uak geldi ve M. Saniette'in kriz geirip konan avlusunda dtn Patron'a haber verdi. Ama davet henz sona ermemiti. Patron, "Evine gtrsnler, nemli bir ey olmasa gerek," dedi ve bylece, Verdurin'lerin (Balbec Oteli mdrnn "zel" diye niteleyecei) kona da, byk otellerin yannda yerini ald.12 Bu otellerde, ani lmler, mterileri rktmemek iin gizlenmeye allr; l, mterileri rktmemek iin gizlenmeye allr; l, geici olarak bir tel dolabn iinde tutulur, sonra da, salnda dnyann en parlak ve en cmert insan bile olsa, bulaklara ve yamaklara mahsus kapdan, gizlice dar karlr. Geri Saniette lmemiti. Birka hafta daha yaad, ama ara sra, geici olarak bilincine kavuuyordu.

12

Franszca hotel, hem otel hem konak anlamna gelir; konak iin htel particulier (zel) de kullanlr.

Mzik bitip davetliler baronla vedalamaya baladnda, M. de Charlus, davetlileri karlarken yapt hatay tekrarlad. Patronie'nin yanma gitmelerini, barona gsterilen minneti Mme Verdurin'e ve kocasna da gstermelerini rica etmedi da vetlilerden. Resmi geit uzun srd, ama sadece baronun nnden geti ve hatta o da bunu fark etti, nk birka dakika sonra bana, "Sanat gsterisi biimsel olarak da, sonradan bir 'kilise k' havasna brnd, ok hotu," dedi. Davetliler baronun yannda birka dakika daha kalabilmek iin teekkrlerini deiik szlerle uzatyorlar, bu arada, verdii bu baarl davet iin henz baronu kutlayamam olanlar bekleyip duruyorlard. (Gitmek isteyen kocalar vard, ama des olmalarna ramen snop olan karlar, itiraz ediyordu: "Hayr, hayr, bir saat de bekleyecek olsak, Palamede'e teekkr etmeden gidemeyiz, onca zahmete girmi. Byle bir daveti u an ondan baka kimse dzenleyemez." Nasl ki soylu bir hanmefendi bir gece btn aristokrasiyi tiyatroya davet ettiinde, yer gsteren kadna kendini takdim ettirmek kimsenin aklndan gemezse, Mme Verdurin'e takdim edilmek de kimsenin aklna gelmedi.) Konumay uzatmak isteyen Mme de Mortemart soruyordu: "Sevgili kuzenim, dn Eliane de Montmorency'ye gittiniz mi?" "Gitmedim dorusu; Eliane' ok severim, ama davetiyelerinin manasn anlayamyorum. Biraz kaln kafalym galiba," dedi baron, l l, geni bir tebessmle; Mme de Mortemart, tpk "Oriane'n marifetlerine" sk sk ahit olduu gibi, imdi de "Palamede'in son marifetini" duyan ansl kii olacan seziyordu. "Sevimli Eliane'dan iki hafta kadar nce bir kart aldm. Tartmal Montmorency isminin zerinde u nazik davet yer alyordu: Sevgili kuzenim, gelecek cuma saat 9:30'da beni dnme ltfunda bulunursanz eref duyarm. Altnda, pek o kadar zarif. olmayan u iki kelime yazlyd: ek Drtls. Bu kelimelere bir mana veremedim, en azndan bir nceki cmleyle bir balants yoktu; hani baz mektuplarn arkasnda, bir baka mektubun balangcndaki Aziz dostum kelimelerini grrsnz, devam yoktur, mektubu yazan, ya dalgnlktan, ya da kttan tasarruf etmek iin, ayn kd kullanmtr; tpk onun gibi. Ben Eliane' ok severim, onun iin kendisine kzmayp, o garip, yersiz ek

Drtls kelimelerini dikkate almamakla yetindim; dzenli bir insan olduum iin de, cuma gn saat dokuz buukta Mme de Montmorency'yi dnme davetiyesini minemin zerine yerletirdim. Buffon'un deve iin dedii gibi, ben de itaatkr, dakik ve yumuak mizacmla tanndm halde" -aksine, dnyann geinilmesi en zor adam olarak tanndn bilen M. de Charlus'n tebessm, etrafndakilere de yayld- "birka dakika geciktim (gndz ki kyafetimi deitirmeye yetecek kadar), ama dokuz buuun zaten on demek olduunu dnp fazla pimanlk da duymadm. Ve saat tam onu alarken, sabahlm gzelce kuanm halde, ayaklarmda kaim terliklerimle minenin bana oturup Eliane'n ricasna uygun ekilde, kendisini dnmeye koyuldum; hem saat on buua kadar katiyen azalmayan bir younlukla dndm. Rica ederim kendisine syleyin, cretkrca isteini harfiyen yerine getirdim. Sevineceini sanyorum." Mme de Mortemart glmekten katld, M. de Charlus de y le. Mme de Mortemart, kendisine bahedilebilecek sreyi fazlasyla atn dnmeden, "Peki yarn kuzenlerimiz La Rochefoucauld'lara gidecek misiniz?" diye sordu. "te bu imknsz! Beni, gryorum ki sizi de, dnlmesi ve gerekletirilmesi en zor eye davet etmiler; davetiyeye baklacak olursa, ad: Dansl ay. Ben genken becerikliliimle, esnekliimle nlydm, ama o zaman bile, kendimi rezil etmeden dans ederek ay iemezdim sanyorum. Pis bir ekilde yiyip imekten katiyen holanmam. 'Bu yata dans etmem gerekmediini syleyeceksiniz. Ama rahata oturup ay isem bile -ki ad dansl olan bir ayn kalitesinden ayrca phe ederim- benden daha gen ve belki de benim genliimde olduum kadar becerikli olmayan baz davetliler, fincanlarndaki ay frakmn zerine dker diye korkarm, bu da benim kendi aym zevkle imeme mani olur." M. de Charlus bu sohbetlerinde Mme Verdurin'e hi deinmeyip akla gelebilecek her konuda konumakla da yetinmiyordu (grne baklrsa, bu konular uzatp eitlendirmekten holanyor, yorucu bir sabrla sralarn bekleyen dostlarn ayakta, "kuyrukta" uzun uzun bekletmekten, her zamanki gibi, zalim bir haz alyordu). Davetin,

sorumluluu Mme Verdurin'e ait olan ksmn batan aa eletirmekten de geri kalmyordu: "Fincan deyince aklma geldi. Benim delikanllmda, Poire-Blanche'tan meyveli dondurma sipari ettiimizde gelen o yayvan kselere benzeyen tuhaf eyler neydi yle? Biraz nce biri 'buzlu kahve' iin olduklarn syledi. Ama buzlu kahvenin ne kahvesini grebildim ben, ne de buzunu. Kullanm amac yanl tanmlanm, pek tuhaf eylerdi dorusu!" M. de Charlus bunlar sylerken, sanki ev sahiplerinin kendisini iitmesinden, hatta grmesinden korkuyormu gibi, beyaz eldivenli ellerini dik olarak aznn stnde tutuyor, anlaml baklarn temkinli bir edayla yumuatyordu. Ama btn bunlar pozdu sadece, nk birka dakika sonra, ayn eletirileri bizzat Patronie'ye de bildirecek, ardndan, kstaha emredecekti: "En nemlisi de, buzlu kahve kseleri kalksn! Evini irkinletirmek istediiniz bir hanm arkadanza verirsiniz onlar. Ama sakn salona koymasn; insan arp yanl odaya girdiini zannedebilir, lazmlktan hi farklar yok nk." "Sevgili kuzenim," diyen misafir hanm da sesini alaltp M. de Charlus'e soran gzlerle bakt, ama o, Mme Verdurin'i deil, baronu gcendirmekten ekiniyordu, "belki de henz her eyi tam olarak bilmiyordur... -retiriz. -Ah!" diye gld davetli. "Sizden l hoca bulamazd! ok anslym! Sizin hibir falsoya izin vermeyeceinizden emin olunabilir. -En azndan mzikte hi falso yoktu. -Ah! Olaanstyd! Bunlar hayat boyu unutulmayan hazlar. u dhi kemancdan aklma geldi," diye devam etti, btn saflyla, M. de Charlus'n bizatihi kemanla ilgilendiini zannederek, "geen gn Faure'nin bir sonatn harika alan bir baka kemancy dinledim; ad Frank, bilmem tanyor musunuz... Evet, feci bir ey," dedi M. de Charlus, kuzininin zevksiz olduunu ima eden bu itirazn kabalna hi aldrmadan. "Kemanclar konusunda, benim kemancmdan amamanz neririm." M. de Charlus'le kuzini arasnda, tekrar ksk, kollayan baklar gidip gelecekti, nk Mme de Mortemart, yz kzararak, gafn gayretiyle telafi etmeye alarak, Morel'i dinletmek amacyla bir gece daveti dzenlemeyi teklif edecekti M. de Charlus'e. Oysa Mme

de Mortemart iin bu davetin amac, iddia edecei gibi, bir yetenei aa karmak deildi; bu, -gerekten- M. de Charlus'n amacyd. Mme de Mortemart meseleyi, zellikle k bir davet dzenlemek iin bir bahane olarak gryordu sadece ve imdiden kimleri davet edip kimleri eleyeceinin hesabn yapmaya balamt. Davetler dzenleyen kiilerin (sosyete gazetelerinin "kaymak tabaka" diye adlandrma cretini ya da ahmakln gsterdii kiilerin) balca kaygs olan bu ayklama, baklar -ve yazy- derhal, hem de bir ipnotizmacnn telkininden daha keskin bir biimde deitirir. Mme de Mortemart, henz Morel'in ne alacan bile dnmeden nce (bunu ikincil bir konu olarak gryordu ve haklyd da, nk herkes, M. de Charlus'ten tr, mzik devam ederken susma basiretini gsterse bile, buna karlk mzii dinlemek, kimsenin aklna gelmeyecekti), Mme de Valcourt'un "seilmiler" arasnda olmayacana karar vermi ve bu kararla birlikte, bakalarnn ne dneceini en kolay umursamayabilecek yksek sosyete kadnlarn bile alaltan komplo havasna brnmt. Sesini alaltarak, "Kemanc dostunuzu dinletmek zere bir gece daveti dzenleyebilir miyim acaba?" diyen Mme de Mortemart, sadece M. de Charlus'e hitap ettii halde (elenmi olan) Mme de Valcourt'un kendisini iitecek kadar yaknda bulunmadndan emin olmak iin, bylenmiesine o tarafa bir gz atmaktan kendini alamad. inden, "Hayr, sylediklerimi anlam olamaz," sonucuna varan Mme de Mortemart, kendi bakyla rahatlamt, oysa ayn bak, Mme de Valcourt'un zerinde, hedeflenenden ok farkl bir etki yapt ve Mme de Valcourt, bu bak grnce, "una bak," diye dnd, "Marie-Thrse benim arlmayacam bir ey ayarlyor Palamde'le." M. de Charlus, kuzininin mzik istidadna kar sergiledii acmaszl dilbilgisi konusunda da gstererek, "Himayem altndaki kemana demek istiyorsunuz herhalde," diye dzeltti. Ardndan, glmseyerek kendini affettirmeye alan Mme de Mortemart'n sessiz dualarn hi hesaba katmadan devam etti: "Olabilir," dedi, btn salonda iitilebilecek kadar yksek sesle, "aslnda, byleyici ahsiyetleri, bu ekilde, deneyst glerini ister istemez azaltan ve her halkrda uyarlanmas gereken bir ereveye tamak, daima tehlikelidir." Mme de Mortemart, cevap

bu ekilde "megafonla" bildirildikten sonra, soruyu alak sesle, pianissimo sormakla bouna zahmet etmi olduunu dnd. Yanlyordu. Mme de Valcourt, hibir ey anlamad iin hibir ey de iitmedi. Endiesi hafiflemiti, hatta hzla yok olmak zereydi; ne var ki, planlarnn suya dmesinden ve Mme de Valcourt'u da armak zorunda kalacandan korkan Mme de Mortemart, "nceden" haber ald takdirde dlayamayaca kadar samimi olduu Edith'e bir kez daha, sanki tehditkr bir tehlikeyi gzden kaybetmek istemezmiesine bakt ve sonra, bir ykmllk altna girmek istemeyip, hemen gzlerini indirdi. Davetin ertesi gn, Mme de Valcourt'a bir mektup yazmay dnyordu; ifa edici baklar tamamlayan bu mektuplarn, ustalkl olduklar zannedilir, oysa aslnda hibir eyi atlamayan, imzal bir itirafa benzerler. yle diyecekti rnein: Sevgili Edith, sizi ok zledim; dn gece sizi pek beklemiyordum ("Davet etmediine gre, nasl bekleyebilirdi ki?" diye dnecekti dith), nk bu tr toplantlardan pek holanmadnz, biraz skldnz biliyorum. Biz gene de sizi arlamaktan eref duyardk (Mme de Mortemart, bir yalan doru gibi gstermeye alt mektuplarn haricinde, bu "eref duyma" terimini asla kullanmazd). Evimiz sizin de evinizdir, biliyorsunuz. Aslnda gelmemekle iyi ettiniz, nk bu da iki saat iinde karar verip dzenlenen her davet gibi, tam bir fiyaskoydu, vs. Ne var ki, Mme de Mortemart'n ikinci kaamak bak, M. de Charlus'n karmak lisannn gizledii her eyi Edith'in anlamasna yol amt. hatta bu bak o kadar glyd ki, Mme de Valcourt'u sersemlettikten sonra, ierdii aikr sr ve gizlilik merak, gen bir Perulu'ya da yansd; Mme de Mortemart, aksine, bu genci, davet etmeyi dnyordu. Ama yaratlan gizlilik havasn aka grp kendine ynelik olmadna dikkat etmeyen pheci genci, o anda Mme de Mortemart'a kar youn bir nefret brd ve ona kt oyunlar oynamaya ant iti; rnein Mme de Mortemart'n davet vermedii bir gn, evine elli adet buzlu kahve gnderecek, davetin olaca gn, gazetelere davetin ertelendiini bildiren bir ilan verecek ve daha sonraki davetlerle ilgili yalan haberler yaymlatacakt; davetliler arasnda, eitli nedenlerle misafir edilmekten, hatta

tanmaktan bulunacakt.

kanlan

kiilerin,

herkese

bilinen

isimleri

Mme de Mortemart'n Mme de Valcourt konusundaki kaygs yersizdi. M. de Charlus zaten tasarlanan davetin zn de itirme grevini stlenecek, hem de Mme de Valcourt'un varlndan ok daha kkl deiiklikler yapacakt. Mme de Mor temart, geici duyarllk hali sayesinde anlamn sezdii, "erevemle ilgili cmleye cevaben, "Ama sevgili kuzenim," dedi, "size hi zahmet vermeyeceiz ki. Ben Gilbert'den rica ederim, her eyle o ilgilenir. -Hayr, katiyen olmaz, stelik o davet de edilmeyecek. Her eyi ben yapacam. Her eyden nce,kulaklar olup da iitmeyen kiileri elemek gerekir." Onca akrabann tersine, "Palamede'in de geldiini" syleyebilecei bir davet vermek iin Morel'in cazibesinden yararlanmay dnm olan kuzinin zihni, anszn M. de Charlus'n itibarndan, eer baron eleme ve davet etme iine karrsa kim bilir ka kiiyle arasnn bozulacana evrildi. Guermantes Prensi'nin davet edilmeyecei dncesi Mme de Mortemart' korkutuyordu (Mme de Valcourt'u armak istememesinin bir sebebi de, prensin onu evine kabul etmemesiydi). Gzlerine endieli bir ifade yerleti. "Bu k biraz fazla i, rahatsz m oluyorsunuz?" diye sordu M. de Charlus; grnrdeki ciddiyetinin altnda yatan alay fark edilmedi. "Hayr k hi rahatsz etmiyor; Gilberte bir davet verip onu armadm renirse zor durumda kalacam dnyordum, kendi amdan deil elbette, ailem asndan; Gilbert her zaman, drt kafadar bir araya gelecek olsalar... -Zaten mesele de bu, o drt kafadan elemek gerek; onlar kafa kafaya vermekten baka ey yapamazlar naslsa; zannederim etraftaki konumalar ve grlt yznden tam anlayamadnz: Mesele bir gece daveti araclyla birilerine nezaket gstermek deil, gerek bir kutlamaya zg usullere bavurmak." Ardndan, M. de Charlus, sradaki davetlinin fazla beklediini dndnden deil de, Morel'den ok kendi davetli listesiyle ilgilenen birine ar ltufta bulunmann yakk almayacana hkmettiinden, tpk yeterli sreyi harcadna hkmedip vizitesini noktalayan bir hekim gibi, kuzinine ekilmesi gerektiini

bildirdi, ama bunu kendisiyle vedalaarak deil, hemen arkasndan gelen davetliye dnerek yapt. "yi akamlar Madame de Montesquiou; harikayd, deil mi? Helene'i gremedim; kendisine syleyin, en soylu kiilerin, rnein Helene'in ekimserlik kural bile, bu geceki gibi gz kamatrc bir olay sz konusuysa, istisnalara yer vermelidir. Ortalkta nadiren grnmek iyidir, ama znde olumsuz olan nadir grnme yerine, deerli olana ncelik tanmak, daha da iyidir. Kz kardeinizin, kendisine layk olmayan eylerin cereyan ettii yerlerdeki sistematik yokluunu ben herkesten ok takdir ederim, ama aksine, bu geceki gibi istisnai bir gsteride, onun varl bir ncelik tar ve zaten nfuzlu olan kz kardeinizin itibarna itibar katard." M. de Charlus ardndan bir nc hanma geti. Onun trnden erkeklere kar son derece acmasz olan ve bir zamanlar barona gayet kat davranan M. d'Argencourt'un, imdi M. de Charlus'n karsndaki nezaketini ve dalkavukluunu, Charlie'yle tanp onu evine ardn grmek, beni ok artt. M. d'Argencourt imdi etraf Charlus benzerleriyle evrilmi halde yayordu. Kendisi de bir Charlus benzeri olmamt elbette. Ama bir sre nce, taparcasna sevdii gen bir yksek sosyete kadn uruna karsn terk etmiti neredeyse. M. d'Argencourt, zeki bir kadn olan sevgilisinin zeki insanlara merakn mecburen paylayor ve sevgilisi de, M. de Charlus' evinde arlamay ok istiyordu. Ama bundan da nemlisi, son derece kskan ve biraz da iktidarsz olan M. d'Argencourt, tavlam olduu gen kadn pek tatmin edemediini seziyor ve gen kadn hem elinde tutmak, hem de elendirmek istiyordu; bunu tehlikeye atlmadan yapmann tek yolu da, sevgilisinin etrafn zararsz erkeklerle kuatp onlara haremaas ilevini yklemekti. Bu ahslar ise, M. d'Argencourt'un ok kibarlatn dnyorlar, zannettiklerinden ok daha zeki olduunu belirtiyorlard; M. d'Argencourt'la metresi bu durumdan ok honuttular. M. de Charlus'n misafirleri davetten olduka erken ayrldlar. Birou, "Aslnda apele gemek istemiyorum," diyordu

(baronun, yannda Charlie'yle birlikte tebrikleri kabul ettii kk salonu kastederek), "ama konserin sonuna kadar kaldm bilsin diye Palamede'e grnmem lazm." Hibiri Mme Verdurin'le ilgilenmiyordu. Birou Mme Verdurin'i tanmazlktan gelip szmona yanllkla, Mme Cottard'a iyi geceler diledi; bana doktorun karsn gsterip, "Mme Verdurin bu, deil mi?" diyorlard. Mme d'Arpajon, ev sahibesinin iitebilecei bir mesafede bana u soruyu yneltti: "Hayatta M. Verdurin diye biri hi oldu mu kuzum?" Hl oyalanan desler, bildikleri yerlerden ok farkl zannettikleri bu meknda karlamay bekledikleri tuhaflklarn hibirini bulamadklar iin, Elstir tablolarnn karsnda kahkahalara boulmakla yetiniyorlard mecburen; kendi alkanlklarna zannettiklerinden daha uygun olan dier her eyle ilgili olarak, M. de Charlus' takdir ediyorlar, "Palamede her eyi dzenlemeyi ne kadar iyi biliyor!" diyorlard. "Palamede bir garajda veya tuvalette grkemli bir oyun da sahnelese, byleyici bir ey olur." En asil hanmlar, M. de Charlus' davetin baarsndan tr en fazla hararetle tebrik edenlerdi; bunlarn bazlar, davetin gizli nedeninden de haberdard, ama bundan rahatsz olmuyorlard; bu evrenin insanlar, -belki ailelerinin tamamen bilinli, benzer bir tutum sergiledii kimi tarih dnemleri hatrlayarak- ahlakl kmseme konusunda neredeyse terifat gzetme konusunda olduu kadar ileriye giderlerdi. Bu hanmlarn birou, Vinteuil'n yedilisini bir gece davetinde seslendirsin diye Charlie'yle hemen orackta anlatlar, ama Mme Verdurin'i de davet etmek hibirinin aklna bile gelmedi. Mme Verdurin fkesinin doruundayken, adeta bulutlarn stnde yzdnden bunu fark edemeyen M. de Charlus, incelik gsterip mutluluunu Patronie'yle paylamak istedi. Ve sanat davetleri uzman baron, belki bir gurur taknl ndan ziyade edebiyat dknlne teslim olarak, Mme Ver durin'e, "Ee, memnun musunuz bakalm?" dedi. "Fazlasyla memnun olmalsnz bence; grdnz gibi, ben bir davetle ilgilendim mi, yar yarya bir baaryla sonulanmaz. Gsterinin nemini, sizin iin yerinden oynattm arl, hacmi tam olarak takdir etmenize yetecek kadar arma bilginiz olup olmadn bilmiyorum. Napoli Kraliesi'ni ve Bavyera Kral'nn kardeini

misafir ettiniz; bu , krala bal senyrlerin en eskilerdir. Vinteuil'n Hz. Muhammed olduunu varsayarsak, onun uruna en sabit dalar yerinden oynattmz syleyebiliriz. Dnsenize, Napoli Kraliesi, davetinize katlmak iin Neuilly'den geldi; bu onun iin, ki-Sicilya'dan ayrlmaktan daha zor bir eydir," diye ekledi baron, kralieye olan hayranlna ramen fesatlk etmek isteyerek. "Tarih bir olay bu. Dnsenize. Gaeta zapt edildiinden beri hi darya kmam olabilir. Gaeta'nn ele geiriliiyle Verdurin davetinin kitaplara en yce tarihler olarak gemesi mmkndr. Kralienin Vinteuil' daha iyi alklayabilmek iin bir kenara brakt yelpaze, Wagner slklanyor diye Mme de Metternich'in krd yelpazeden daha nl olmaya layk. Yelpazesini de burada unuttu," dedi Mme Verdurin, kralienin kendisine gsterdii yaknln hatrasyla bir an yatarak; bir koltuun zerindeki yelpazeyi gsterdi M. de Charlus'e. "Ah! Ne kadar dokunakl!" diye haykrd M. de Charlus, kutsal yadigra hayranlkla yaklaarak. "irkinlii de dokunaklln iyice artryor; u kk meneke inanlr gibi deil!" M. de Charlus birbiri ardna duygu ve alay dalgalaryla sarslyordu. "Aman Tanrm, bu tr eylerden benim kadar etkilenir misiniz bilmem. Swann bunu grseydi kvranrd. Fiyat ne kadar yksek olursa olsun, kralienin mzayedesinde bu yelpazeyi satn alacamdan eminim. Satlaca kesin nasl olsa, kralie metelie kurun atyor nk," diye ekledi baron; en samimi saygya bile, daima acmasz bir dedikodu kartrrd; bu iki miza baronun ahsnda birlemiti. Hatta ayn olay, kh ilk mizacn, kh ikincisinin etkisinde kalabilirdi. nk zengin, refah iinde yaayan bir adam sfatyla kralienin yoksulluunu alaya alan M. de Charlus, sk sk bu yoksulluu yceltir, ki-Sicilya Kraliesi Prenses Murat'dan bahsedilirken, "Kimden sz ettiinizi bilmiyorum," derdi. "Na poli Kraliesi tektir, o da harikulade bir insandr ve arabas yoktur. Ama o bir dolmuun iindeyken bile en atafatl arabalar glgede brakr, onun geiini grnce, insann tozlarn iinde diz kesi gelir."

"Bu yelpazeyi daha sonra bir mzeye devredeceim. Bu arada onu kralieye gndermeniz gerekir, aldrmak iin bir de fayton paras vermesin. Byle bir nesnenin tarih deerini dnrsek, en akllca davran, bu yelpazeyi almak olurdu. Ama kralie asndan tatsz olur - nk muhtemelen baka yelpazesi yoktur!" dedi baron ve bir kahkaha patlatt. "Her neyse, grdnz gibi, kralie benim hatrm iin davete geldi. stelik baardm tek mucize de bu deildi. Benim buraya getirttiim insanlar yerinden kmldatabilecek bir kii daha yoktur sanyorum. Ayrca herkesin de hakkn vermek lazm, Charlie de, teki mzisyenler de ilahlar gibi aldlar. Ve sevgili Patronie," diye tenezzl edip ekledi baron, "sizin de bu davette bir rolnz oldu. Sizin isminiz de eksik olmayacak. Jeanne d'Arc yola karken ona zrhlarn giydiren silahtarn ad tarihe gemitir; sonu olarak, siz de bir kpr grevi yaptnz, Vinteuil'n mziiyle dhi yorumcusu arasndaki kaynamaya imkn saladnz, nemli bir ahsiyetin (kendim sz konusu olmasam, Tanr armaan bir ahsiyet derdim) olanca arlndan yorumcuyu yararlandracak olaylarn geliiminin mthi nemini kavradnz, akll davranp, davetin itibarn garanti altna almam ve Morel'in kemann, en ok sz geen kiilerin beenisine sunmam iin bana bavurdunuz; yo hayr, bu az ey deil. Bylesine kusursuz bir icraatta hibir ey nemsiz deildir. Her eyin bir katks vardr. Duras harikayd. Ksacas her ey mkemmeldi; ite bu yzdendir ki," dedi, karsndakini azarlamaktan holanan baron, "benim size getirdiim sekin kiilerin yannda, bir saydaki virgl roln oynayp dierlerini basit kesirlere dntrecek olan o blc ahslar armanza itiraz ettim. Benim bu konulardaki sezgim ok isabetlidir. Anlyorsunuz, deil mi, Vinteuil'e, dhi yorumcusuna, size ve -sylemekte saknca grmyorum- bana yakr bir davet veriyorsak, gaf yapmaktan kanmamz gerekir. Mole'yi davet etseydiniz, her ey berbat olacakt, bir iksiri tamamen et kisiz hale getiren, sfrlayan, aykr bir damla ilevi grecekti. Elektrik kesilecek, ptifurlar vaktinde gelmeyecek, portakal erbeti yznden herkes ishal olacakt. Mole, bulunmamas gereken kiiydi. Srf ad bile, bir peri masalndaki gibi, bakr nefeslilerden

hi ses kmamasna sebep olacak, flt ve obuann aniden sesi kesilecekti. hatta Morel de, birka ses karmay baarsa bile, tempoyu karacakt, Vinteuil'n yedilisi yerine, adeta Beckmesser'in Vinteuil taklidini dinleyecektik ve bu da yuhalamalar arasnda bitecekti. Ben insanlarn ok byk bir etkisi olduuna inanrm; bu gece de, bir iek gibi alabildiine alan o largo'yu, allegro olmakla kalmayp esiz bir nee saan, mthi bir doyuma ulaan finali dinlerken, Mole'nin yokluunun mzisyenlere ilham verdiini, hatta enstrmanlar bile mutlulukla doldurduunu, ferahlattn pekl hissettim. Zaten insan btn hkmdarlar arlad bir davete kapcsn armaz." M. de Charlus, kontesten sadece Mole diye bahsetmekle, (Duras Desi'nden de, sevgiyle Duras diye sz ediyordu), kontese hakkn vermi oluyordu. nk bu kadnlarn hepsi yksek sosyete oyuncularydlar ve doruyu sylemek gerekirse, srf bu adan bakldnda bile, olaanst zeki bir kadn olarak tannan Kontes Mole, hretini hak etmiyordu; bu durum, belirli dnemlerde dhi konumuna gelen vasat oyuncular ya da romanclar getiriyordu akla; bu sanatlar, ya adalar arasnda gerek yetenein ne olduunu gsterebilecek stn bir sanat bulunmadndan, yani dier sanatlarn vasatlndan tr dhi konumuna gelirler, ya da, olaanst bir ahsiyet mevcut olsa bile, onu anlamas mmkn olmayan izleyicilerin vasatlndan. Mme Mole rneinde, birinci aklamayla yetinmek, gerei tam olarak ifade etmese de daha doru olacaktr. Yksek sosyete, hiliin lemi olduu iin, eitli sosyete kadnlarnn meziyetleri arasnda pek kk farklar bulunur ve farklar ancak M. de Charlus'n hnc veya hayal gc bylesine lgnca arttrabilir. Hi phesiz, M. de Charlus'n bu ekilde konumasnn, sanata ve yksek sosyeteye dair konularn yapmackla karm olan bir ifade tarz kullanmasnn sebebi, baronun yal kadnlara has fkesinin ve yksek sosyete kltrnn, sahip olduu gerek belagate, sadece sradan konular sunmasyd. Yeryznde, algmzn tekdzeletirdii btn memleketler arasnda, farkllklar lemi mevcut olmadndan, yksek sosyetede bulunmas zaten mmkn deildir. Ayrca

herhangi bir yerde mevcut mudur? Vinteuil'n yedilisi sanki bana farkllklar leminin mevcut olduunu sylemiti. Ama nerede? M. de Charlus insanlar arasnda laf tamaktan, ara bozmaktan, blp ynetmekten de holand iin, ekledi: "Mme Mole'yi davet etmemekle, 'u Mme Verdurin'in beni niin da vet ettiini anlamadm. Bu insanlar kimdir, nedir bilmem, tanmyorum kendilerini,' deme imknn da elinden alm oldunuz. Geen yl, yaknlama abalarnzla kendisini bktrdnz sylemiti zaten. Sersemin tekidir, onu bir daha davet etmeyin. Aslnda o kadar olaanst biri de deildir. Ben sizin evinize geldiime gre, o da mesele yapmadan gelebilirdi pekl. Sonu olarak," diye balad szn baron, "sanrm bana teekkr edebilirsiniz, nk her ey mkemmeldi. Guermantes Desi gelmedi, ama kim bilir, belki de bylesi daha iyi oldu. Ona kzmayacaz ve bir dahaki sefere, yine de onu dneceiz; zaten onu hatrlamamak elde mi, gzleri bile insana, 'beni unutmayn' der, nk o gzler birer unutmabenidir." (Bense kendi kendime, Guermantes zeks -uraya gidip buraya gitmeme karar-, desin Palamede korkusuna bile baskn ktna gre, ne kadar glym diye dnyordum.) "Bylesine eksiksiz bir baar karsnda, insan Bernardin de Saint-Pierre gibi, her yerde Tanr'nn iradesini grme eiliminde oluyor. Duras Desi hayran olmu. hatta size sylememi de tembih etti," diye stne basa basa belirtti M. de Charlus; Mme Verdurin'in bunu yeterli bir eref saymas gerekiyordu sanki. Baron, yeterli ve hatta neredeyse inanlmaz bir eref sayyor olsa gerekti ki, szlerine inanlmas iin, "Kesinlikle yle," diye ekleme ihtiyac hissetti; Jpiter'in mahvetmek istedii kiiler gibi bir lgnla kaplmt. "Des ayn program kendi evinde tekrarlamas iin Morel'le anlat, hatta ben M. Verdurin iin de bir davetiye istemeyi dnyorum." Sadece kocaya gsterilen bu nezaket, M. de Charlus aklndan bile geirmedii halde, Mme Verdurin'in nazarnda en ar hakaretti; kk kabilede yrrlkte olan, Moskova

kararnamesine13 benzer bir kural uyarnca, Morel'in baka bir yerde, Patronie'nin zel izni olmadan almasn yasaklama hakkn kendisinde bulan Mme Verdurin, kemancnn Mme de Duras'm davetine katlmasn yasaklamaya kesin kararlyd. M. de Charlus'n srf bu dilbazl bile, kk kabilede gruplamalardan holanmayan Mme Verdurin'i kzdrmaya yetiyordu. Ta La Raspelire'den balayarak kim bilir ka kere, baronun srekli Charlie'yle konutuunu, kk kabilenin korosunda yerini almakla yetinmediini grp baronu iaret etmi ve haykrmt: "Nasl da kafa tlyor! Tam bir t bu adam!" Ama bu sefer durum ok daha ktyd. Kendi szleriyle adeta sarho olan M. de Charlus, Mme Verdurin'in oynad rol kabul edip snrlarn daraltmakla, Patronie'nin, aslnda kskanln zel, sosyal bir tezahr olan nefret duygusunu krklediini fark etmiyordu. Mme Verdurin, kk kabiledeki mda vimleri, mritleri gerekten sever, onlarn sadece ve sadece Patronie'lerine ait olmalarn isterdi. Tpk aldatlmaya raz olan, ama kendi atlar altnda, hatta gzleri nnde aldatlmay, yani aldatlmamay art koan kskan klar gibi, mecburen bir fedakrlk yapp erk eklerin bir metres, bir k tutmasna raz olur, ama ilikinin Verdurin'lerin evi dnda sosyal bir sonucu olmamasn, aramba toplantlarnda balayp orada devam etmesini art koard. Bir zamanlar, Odette'in, Swann'in yanndaki btn kaamak kahkahalar Mme Verdurin'in iini kemirmiti; bir sredir ayn rahatszl Morel'le baron arasndaki gizli, ba baa konumalar yznden yayordu; bir tek tesellisi vard, o da, bakalarnn mutluluunu bozmakt. Baronun mutluluuna da uzun mddet katlanmas imknszd. te imdi de mnasebetsiz baron, Patronie'nin, kendi kk kabilesi iindeki yerini snrlamaya kalkarak felaketi hzlandrmaktayd. Mme Verdurin, Morel'i, yatmda kendisi olmadan, baronun hi mayesi altnda yksek sosyeteyle dp kalkarken grr gibiydi imdiden. Bir tek zm yolu vard, o da Morel'i, kendisi, yani
13

Napolon tarafndan 1812'de imzalanan, Comdie-Franaise tiyatrosu tz.

Mme Verdurin'le baron arasnda bir tercih yapmaya zorlamakt; Patronie, eitli kiilerden ald smarlama raporlar ve uydurduu yalanlar sayesinde, Morel'in zaten inanmaya hazr olduu ve sonra da, Patronie'nin kurduu tuzaklara den saf kiiler sayesinde aka grecei eyleri bu raporlar ve yalanlarla destekleyerek, gen kemancya olaanst ileri grlln kantlamt; ite Morel'in zerindeki bu nfuzundan yararlanp, gen kemancnn baronu deil, kendisini tercih etmesini salayabileceini dnyordu. Evine gelen ve ev sahibesine kendilerini takdim bile etmemi olan yksek sosyete kadnlarna gelince, Mme Verdurin onlarn teredddn, ya da ftursuzluunu anlad anda, "Ya!" demiti kendi kendine. "imdi anlyorum, bunlar bize uygun olmayan yal yosmalar, bu salona bir daha adm atmayacaklar." nk Mme Verdurin, kendisine bekledii kadar nazik davranamadn itiraf edeceine, lmeyi tercih ederdi. M. de Charlus anszn Mme Verdurin'i brakp, "Ah! Sevgili general," diye haykrd, nk General Del tour'u grmt; Cumhurbakanl mstear olan general, Charlie'ye Lgion d'honneur nian verilmesinde ok nemli bir rol oynayabilirdi ve Cottard'a bir ey danm, hzla ortadan kaybolmak zereydi. "yi akamlar, aziz dostum. Demek benimle vedalamadan kirii kryorsunuz, yle mi?" dedi baron, ama itenlikle ve gururla glmsemekteydi, nk kendisiyle fazladan bir iki dakika konumann insanlar daima memnun ettiini biliyordu. inde bulunduu taknlk halinde, ar tiz bir tonda btn sorular kendi sorup kendi cevaplad iin de, devam etti: "Ee, memnun kaldnz m bakalm? ok gzeldi, deil mi? Bilhassa andante, deil mi? Bunun kadar dokunakl bir ey bugne kadar bestelenmemiti. Gzleri yaarmadan dinleyebilene akolsun! Gelmi olmanz byk incelik. Biliyor musunuz, bu sabah Froberville'den ahane bir telgraf aldm: Mhrdarlk asndan, deyim yerindeyse, przler giderilmi." M. de Charlus'n sesi ykselmeye devam ediyordu; bir avukatn tumturakl savunmas, normal konumasndan ne kadar farklysa, bu tiz ses de, baronun her zamanki sesinden o kadar farklyd; ar heyecan ve sinirsel cokunun yol at bu ses

ykselmesi Mme de Guermantes'n, verdii akam yemei davetlerinde, hem sesini, hem de baklarn alacak lde keskinletirmesine benzetilebilirdi. "Size yarn sabah emir erimle bir mektup gnderip hayranlm belirtmeyi dnyordum; bu arada yz yze de konumak istedim, ama etrafnz o kadar kalabalkt ki! Froberville'in desteini kmseyecek deiliz, ama ben kendi adma, bakandan sz aldm," dedi general. "Ya! Mkemmel! Zaten buna fazlasyla layk bir yetenek olduunu kendiniz de grdnz. Hoyos hayran olmu, eini gremedim, beenmi mi? Zaten beenmemek mmkn m? Kulaklar olup da iitemeyenler hari, onlarn da konuacak dilleri olduu srece nemli deil." Baronun generalle konumak zere uzaklamasn frsat bilen Mme Verdurin, Brichot'ya gelmesi iin iaret etti. Mme Verdurin'in kendisine ne syleyeceini bilmeyen Brichot, Patronie'yi elendirmek istedi ve beni ne kadar zdn hi fark etmeden, "Baron, Mile Vinteuil'le kz arkadann gelmemelerine ok sevindi," dedi. "Baronu dehete dryorlar. ki hanmn korkun derecede ahlaksz olduunu sylyor. Baronun ahlak konusunda ne kadar kat ve tutucu olduunu hayal bile edemezsiniz." Mme Verdurin, Brichot'nun beklentisinin aksine, neelenmedi. "Baron iren bir adam," diye cevap verdi. "Kendisine birlikte bir sigara imeyi teklif edin ki, kocam da Charlus fark etmeden cnnm bir kenara ekip ona nasl bir uurumdan aa yuvarlanmakta olduunu anlatsn." Brichot tereddt eder gibiydi. Mme Verdurin, Brichot'nun son tereddtlerini de gidermek iin devam etti: "Size unu syleyeyim: Bu adam evimdeyken benim iim rahat deil. Birtakm pis ilere bulatn biliyorum, polisin gz de stnde." Kt niyet kendisine ilham verdiinde bir doalama yetenei sergileyen Mme Verdurin, daha da ileri gitti: "Hapse girmilii de varm. Evet, evet, ok gvenilir kaynaklardan duydum. Ayrca onunla ayn sokakta oturan birinden biliyorum, evine getirdii haydutlarn haddi hesab yokmu." Baronun evine sk sk giden Brichot itiraz etmeye yeltenince Mme Verdurin iyice coarak haykrd: "Canm, ben size teminat veriyorum! Ne dediimi

biliyorum ben." Mme Verdurin, genellikle bu ifadeyi, rastgele ortaya atverdii bir iddiay desteklemek iin kullanrd. "Gnn birinde bir cinayete kurban gidecek; btn benzerleri gibi aslnda. Belki de o gn bile gremeyecek, nk evime gnderme cretini gsterdii, o Jupien denen adamn penesinde; adam eski bir krek mahkmu, evet, biliyorum, kesinlikle eminim. Charlus' korkun birtakm mektuplar sayesinde kskvrak balam. Mektuplar grm olan birinden duydum, 'Grseniz, fenalk geirirsiniz,' dedi bana. te bu sayede, Jupien barona zorla her istediini yaptryor, istedii kadar da para koparyor. Ben Charlus gibi korku iinde yaayacama, lmeyi bin kat tercih ederdim. Ne olursa olsun, Morel'in ailesi barondan ikyeti olmaya karar verirse, benim ibirlikilikle sulanmaya niyetim yok. Morel byle devam ederse, sorumluluu da kendisine aittir, ama ben grevimi yapm olurum. Ne yapalm? Hayat her zaman toz pembe deil." Kocasnn gen kemancyla yapaca konumann bekleyiiyle imdiden keyiflenmi ve comu olan Mme Verdurin bana dnd: "Benim cesur bir dost olup olmadm, dostlar kurtarmak uruna kendimi feda etmeyi bilip bilmediimi Brichot'ya sorun isterseniz." (Mme Verdurin, Brichot'nun, nce amarc sevgilisiyle, sonra da Mme de Cambremer'le arasn tam zamannda bozmu olmasna atfta bulunuyordu; bu bozumalarn ardndan Brichot neredeyse tamamen krlemi ve sylenenlere baklrsa, morfinman olmutu.) Profesr, safa duygulanarak, "Ei bulunmaz, basiretli ve yiit bir dosttur," diye cevap verdi. Mme Verdurin uzaklatktan sonra, Brichot, "Mme Verdurin benim byk bir aptallk yapmama mani olmutu," dedi bana. "Hi tereddtsz, en sert nlemleri alr. Dostumuz Cottard'n deyimiyle, mdahalecidir. Bununla birlikte, unu da itiraf edeyim ki, zavall baronun yiyecei darbeden haberi olmadn dndke kahroluyorum. Baron bu delikanlya vurgun. Mme Verdurin baarl olursa baron ok bedbaht olacak. Aslnda baarl olmayabilir de. Ben bu giriimin, baronla Morel'in arasna nifak tohumlar serpmesinden ve nihayet, ikisinin ayrlmasyla deil, Mme Verdurin'le bozumalaryla sonulanmasndan korkuyorum." eitli mritlerle ilgili olarak, Mme Verdurin'in bana sk sk gelmi bir durumdu bu. Ama Mme

Verdurin'de, mritlerin dostluunu koruma ihtiyacnn, bir baka ihtiya karsnda srekli gerilemekte olduu aka grlyordu; bu da, mritlerin birbirleriyle dostluklarnn, asla Patronie'yle. dostluklarna ket vurmamas ihtiyacyd. Ecinsellik, dogmaya ilimedii srece, Mme Verdurin'i rahatsz etmezdi, ama Kilise gibi Patronie de, dogma konusunda bir taviz vermektense, her trl fedakrl yapmay tercih ederdi. Acaba Mme Verdurin gndz Albertine'in Verdurin'lere gitmesini engellediimi rendi de onun iin mi bana kar fkeli diye korkmaya baladm; kocasnn Charlus'le Morel'i ayrmak iin giriecei abann aynsn, Mme Verdurin Albertine'le beni ayrmak iin harcayabilir, hatta byle bir gayrete girimi bile olabilir diye dnyordum. "Hadi, tam srasdr, Charlus'n yanma gidin, onu oyalamak iin bir bahane uydurun," dedi Mme Verdurin; "ben size haber gnderinceye kadar da oyalamaya aln. Ah! Ne gece ama!" diye ekledi Mme Verdurin ve bylece fkesinin gerek nedenini aklam oldu. "Bu aheserleri bunca sersemin karsnda aldrdk! Napoli Kraliesi'ni kastetmiyorum, o zeki bir kadn, tatl bir kadn." (Tercmesi: Bana ok nazik davrand.) "Ama tekiler! Ah! nsan ileden karrlar. Ne yapaym, artk yirmi yanda deilim ki. Genliimde insann skntya katlanmay renmesi gerektiini sylerlerdi, ben de zorladm kendimi; ama artk yeter! Yo, hayr, elimde deil, canmn istediini yapacak yataym, hayat ok ksa; can sknts, ahmaklarla grmek, onlar zeki buluyormu gibi rol yapmak, yo, hayr, tahammlm yok bunlara! Hadi bakalm Brichot, kaybedecek vaktimiz yok. -Gidiyorum hanmefendi, gidiyorum," dedi Brichot sonunda, General Deltour baronun yanndan ayrlrken. Ama profesr gitmeden nce beni bir kenara ekti. "Ahlaki grev/' dedi, "trebilimin bize rettii kadar aka zorlayc deildir. Teozofi yanls kafelerin ve Kant restoranlarn bu konuda kesin bir tavr olsa da, aslnda iyiliin nitelii konusunda acnacak bir cehalet iindeyiz. vnmek iin sylemiyorum, ad geen Immanuel Kant'n felsefesini btn masumiyetimle rencilerime yorumlam olduum halde, ben bile Pratik Akln Eletirisi'nde, karma konan yksek sosyete vicdan muhasebesine ilikin kesin bir bilgi bulamyorum; Protestanln

byk papaz eskisi, bu eserinde, her derde deva Pomeranya mistisizmini, tarihncesi duygusallnda bir saray Almanya's adna, Germen usul lkselletirmitir. Yani aslnda len'dir. Ama bu sefer Knigsberg'de, orann usulnce verilen, sindirilmesi zor, temizlenmi, lahana turulu ve jigolosuz bir lendir. Bir yandan, deerli ev sahibemizin benden rica ettii, geleneksel ahlaka dogmatik biimde uygun olan bu ufack yardm geri eviremeyeceim ak. Her eyden nce kanlmas gereken, kelimelerin tuzana dmemektir, nk insan bu kadar aptalca konuturan baka bir ey yoktur. Ama unu da ekinmeden itiraf edelim, aile kadnlarnn, annelerin oy hakk olsayd, baronun erdem hocal fena halde veto edilirdi. Ne yazk ki baron, eitimci olarak yeteneini, bir dzenbazn mizacyla ynlendiriyor; dikkatinizi ekerim, baronu ktlemiyorum; frnda pimi bir eti herkesten gzel kesen bu tatl adam, toplumun aforoz ettii bir kiinin dehasyla birlikte, iinde bir iyilik pnar barndryor. Bazen, olaanst yetenekli bir palyao kadar elendirir insan; oysa ben bir meslektamla, dikkatinizi ekerim, bir profesrle, skntdan patlyorum, Ksenophon olsa, bu i iin saatte yz drahmi alrm gibi derdi. Yalnz, korkarm, baronun Morel iin harcad para, ahlaki adan salkl olamayacak kadar fazla; gen tvbekr, hocasnn nefis kreltme konusunda yaptrd zel temrinlere ne derece itaat eder veya bakaldrr, bilemeyiz, ama unu kesinlikle tahmin etmek iin de lim olmak gerekmiyor: Bize adeta Petronius'tan ve sonra da Saint-Simon'dan geerek gelen bu GlHa Biraderi'ne eytan ayinleri dzenleme iznini gzlerimiz kapal verirsek, ar hogr gstermek yanlgsna deriz. Buna ramen, ok hakl olarak kayglanan Mme Verdurin, gnahkrn iyilii iin sersem delikanlyla ak ak, sz dolandrmadan konutuu, baronun sevdii her eyi elinden ald, belki de ona ldrc bir darbe indirdii srada, ben hi aldrmadan baronu oyalarm da diyemiyorum; sanki baronu pusuya dryormu gibi geliyor bana, bir tr alaklkm gibi, irkiliyorum." Brichot bunlar syledikten sonra, o alakl gstermekte tereddt etmedi; beni de kolumdan tutup yannda gtrerek, "Haydi sayn baron," dedi M. de Charlus'e, "gelin bir sigara ielim birlikte, bu delikanl henz

konan btn harikalarn grmemi." Ben eve dnmek zorunda olduumu syleyip izin istedim. "Biraz bekleyin," dedi Brichot; "beni evime brakacaktnz, sznz unutmadm. Gm sofra takmlarn karttrmam istemez misiniz sahi? Hi zahmet olmaz," dedi M. de Charlus bana. "Unutmayn, sz verdiniz, nian konusunda Morel'e tek kelime etmeyeceksiniz. Ona birazdan, kalabalk azck daldktan sonra srpriz yapmak istiyorum. Geri o, niann bir sanat iin nemli olmadn sylyor, ama amcas istiyormu." (Ben bu szn zerine kzardm, nk Verdurin'ler, bykbabam yznden, Morel'in amcasnn kim olduunu renmilerdi.) "Ne diyorsunuz, en gzel takmlar karttrmam istemez misiniz?" diye sordu M. de Charlus. "Ama siz onlar biliyorsunuz, La Raspeliere'de onlarca kere grdnz." Benim iin, istedii kadar zengin olsun, bir burjuva sofra takmnn sradan gmlerini deil, Mme du Barry'nin gmlerinin, sadece gzel bir gravrde bile olsa, bir rneini grmenin ilgin olabileceini ona sylemeye cesaret edemedim. Kafam fazlasyla meguld ve Mile Vinteuil'n geliiyle ilgili ifaat beni bylesine kayglandrm olmasayd bile- zaten sosyete toplantlarnda daima ar dalgn ve huzursuz olduumdan, dikkatimi gzel nesneler zerinde younlatramazm. Dikkatimi ancak hayal gcme hitap eden bir gerekliin ars sabitleyebilirdi; o akam, mesela leden sonra dnp durduum Venedik'in bir grnts, bu tr bir ar olabilirdi; birok grntde mevcut, grntlerin kendilerinden daha gerek, genel bir unsur da ayn ilevi grebilir ve her zaman olduu gibi, iimde yer alan, genellikle uyuuk durumdaki zeky uyandrabilire^; bu zeknn bilincimin yzeyine kmas bana daima byk bir mutluluk verirdi. Brichot ve M. de Charlus'le birlikte tiyatro salonu diye adlandrlan salondan kp dier salonlardan getiimiz srada, La Raspeliere'de grm ve hi dikkat etmemi olduum kimi mobilyalar bu salonlarda grnce, konan ve atonun dzenleniindeki ortak aile havasn, kalc kimlii fark ettim ve glmseyerek, "te bakn, u salonun kar taraf, Montalivet Soka'nin yirmi be yl -grande mortalis aevi

spatium14- nceki hali hakknda size bir fikir verebilir en azndan," diyen Brichot'nun ne demek istediini anladm. Hafzasnda grd o gemiteki salonun dudaklarna yerletirdii tebessmden anladm ki, Brichot'nun, eski salonda, belki de farknda olmadan tercih ettii ey, o byk pencerelerinden, Patron'a Patronie'nin ve mritlerin neeli genliinden ziyade, (benim de La Raspeliere'le Conti Rhtm arasndaki kimi benzerliklerden kardm) o gerek d unsurdu; her eyde olduu gibi, bir salonda da, bu gerek d unsurun grnr, fiil ve herkesin saptayabilecei yan, sadece yal muhatabm iin mevcut olan, bana gsteremedii bir rengin, tamamen manevi hale gelmi uzantsyd; Brichot'nun tercih ettii ey, d dnyadan kopup ruhumuza snan ve bir arta deer katt ruhumuzun olaan dokusuyla btnleen, ekil deitirip -hatrladmz ykk evler, eski insanlar, gece yars yemeklerinde kullanlan meyve kseleri gibi- hatralarmzn yarsaydam albatrna dnen unsurdu; bizden baka kimsenin grmedii o albatrn rengini bakalarna gsteremediimiz iindir ki, onlara, gemiteki eylerle ilgili bir fikirleri olamayacan, grdkleri eylere hi benzemediini sylerken, gerei dile getirmi oluruz ve bu eyleri kendi kendimize dnrken bile heyecanlanr, artk snm olan lambalardan yansyan n ve bir daha amayacak olan grgenlerden yaylan kokunun bir mddet daha varln srdrebilmesinin, zihnimizin varlna bal olduunu dnrz. te bu yzden, Montalivet Soka'ndaki salon, Brichot'nun gznde Verdurin'lerin u andaki evini irkinletiriyordu phesiz. te yandan, profesrn gznde bu yeni eve, bir yabancnn gremeyecei bir gzellik de katyordu. Eski salonun, bu evde de yer alan baz mobilyalar, bazen aynen korunmu olan, benim de La Raspeliere'den hatrladm bir dzenleni, eski salonun baz blmlerini yeni salonla btnletiriyor, bazen eski salonu bir sanr derecesinde hatrlatyor, sonra da, etraftaki gerekliin ortasnda, baka yerde grld sanlan, yklm bir dnyann paralarn canlandrd iin,
14

nsan hayatnn byk bir blm.

neredeyse gerek d grnyordu. Yeni ve hayli gerek koltuklarn arasnda, ryadan km bir kanepe; pembe ipekliyle kaplanm kk iskemleler; oyun masasnn, bir gemii, bir hafzas olduu iin insan mertebesine ykselmi, Conta Rhtm'ndaki salonun souk loluunda, Montalivet Soka'ndaki pencerelerden giren (saatini Mme Verdurin kadar iyi bildii) gnein ve bir dnem gtrld Douville'de, gn boyunca iek bahesinin tesindeki derin *** Vadisi'ni seyrederek Cottard'la kemancnn iskambil oynayaca saati bekledii salonun caml kaplarndan giren gnein verdii esmerlii koruyan, nakl rts; artk hayatta olmayan yakn bir sanat dostun armaan olan, hi iz brakmadan snp gitmi bir hayatn yaayan tek paras, byk bir yetenei ve uzun bir dostluu zetleyen, onun resim yaparkenki dikkatli, yumuak bakn, o tombul, kederli, biimli elini hatrlatan pastel meneke demeti; mritlerin armaanlarndan oluan, gittii her yerde ev sahibesine elik eden ve sonunda bir kiilik zelliinin, bir kader izgisinin kalbna, sabitliine brnen o gzel dzensiz eya kalabal; eski salonda olduu gibi, burada da, ayn ekilde ieklenip sistemli biimde gelien iek demetleri ve ikolata kutular bolluu; hl hediye edildikleri kutudan yeni kyormu izlenimi uyandran ve mr boyu ilk andaki gibi birer ylba hediyesi olarak kalan tuhaf, gereksiz nesnelerin oluturduu o ilgin, ksacas, dierlerinden ayramayacamz, ama Verdurin davetlerinin eski mdavimi Brichot'nun nazarnda, manevi suretiyle birlikte var olduklar iin adeta bir derinlik kazanan nesnelerin pasna, kadifemsi yumuaklna sahip eyalar; her yere dalm olan btn eyalar, Brichot'nun kalbinde sevilen benzerlikleri canlandran sesli tular misali, kark hatralar seslendiriyor, yer yer kakmalarla iledikleri u andaki salonu, tpk gneli bir gnde havay, mobilyalar ve hallar paralara ayran gne nlarndan bir ereve gibi, blp snrlandryorlar, adeta Verdurin salonunu -Verdurin'lerin eitli evlerinin znde var olan- ideal biimi denebilecek bir ekli, bir minderden bir ieklie, bir tabureden bir rayihann izine, bir aydnlatma tarzndan bir renk hkimiyetine izleyerek o ekle hacim kazandryor, onu hatrlatyor, ruhsallatryor ve yaatyorlard.

Brichot, kulama eilerek, "Baronu en sevdii konuda konuturmaya alalm. O konuda olaanstdr," dedi. Ben bir yandan, Mile Vinteuil'le kz arkadann Verdurin'lere gelii ko nusunda M. de Charlus'ten bilgi almak istiyordum, Albertine'i bu bilgi uruna evde brakp dar kmtm. te yandan, Albertine'i ok uzun bir sre yalnz brakmak da istemiyordum; yokluumu ktye kullanmasndan deil de, (Albertine ne zaman dneceimi bilmiyordu ve zaten bu saatlerde ziyareti kabul etmesi de, dar kmas da ar dikkat ekerdi), fazla uzun bulmasndan korkuyordum. Bu nedenle, Brichot'yla M. de Charlus'e, kendileriyle fazla zaman geiremeyeceimi syledim. Sosyete heyecan azalmaya balayan, ama konumay uzatma, srdrme ihtiyac duyan baron, "Olsun, yine de gelin," dedi; bu ihtiyac daha nce baronda da, Guermantes Desi'nde de fark etmitim; Guermantes ailesinin tipik bir zellii olan bu ihtiya, zeklarna sohbetten baka bir uygulama alan sunmayan, yani kstl bir alan sunan ve dolaysyla, birlikte saatler geirdikten sonra bile hl tatmin olmayan ve bitkin dm muhataplarna giderek artan bir alkla yapan, ondan, sosyal hazlarn salayamayaca bir tatmin bekleme yanlgsna den insanlarn hepsinde grlr. "Gelin," diye devam etti baron, "davetlerin en ho n budur ite, btn davetlilerin gittii an, Doa Sol'n saati; bu davetin sonu o kadar hazin olmaz umarm. Ne yazk ki sizin aceleniz var; muhtemelen yapmasanz daha iyi edeceiniz baz eyleri yapmak iin sabrszlanyorsunuz. Herkesin her zaman acelesi vardr, gelinmesi gereken saatte gidilir. Biz Couture'n filozoflar gibiyiz; geceyi zetlemenin, asker deyimle harekt deerlendirmenin tam zamandr. Mme Verdurin'e syleriz, bize bir gece yars yemei hazrlatverir, kendisini davet etmeye zen gsteririz, sonra da Charlie'den rica ederiz -yine Hernani'deki gibi- o muhteem adagio'yu srf bizim iin tekrar alar. O adagio'nun gzellii! Peki ama gen kemancmz nerede? Onu tebrik etmek istiyordum, imdi duygulanma, sarlp kucaklama zamandr. Kabul edin Brichot, harikulade aldlar, bilhassa Morel. Peremin dt n fark ettiniz mi? Ya! yleyse azizim, hibir ey grmemisi niz demektir. Enesco'yu, Capet'yi, Thibaud'yu kskanlktan atlatacak bir fa

diyez vard; son derece sakin bir insan olmama ramen, itiraf edeyim ki, o tn karsnda yreim skt, hkrklarm zor tuttum. Salondaki herkesin soluu kesilmiti; azi zim Brichot," diye haykrd baron, profesrn kolunu serte ekerek, "olaanstyd. Bir tek bizim Charlie, ta gibi kprtszd, nefes al bile fark edilmiyordu; Thodore Rousseau'nun szn ettii, dndren ama dnmeyen, canszlar lemine ait varlklara benziyordu. Ve sonra birden," diye haykrd M. de Charlus tumturakl bir edayla, tiyatro sahnesinde ani bir deiimi canlandrrcasna, "birden... Perem! Ve bu arada, o kk zarif allegro vivace kadril. Biliyor musunuz, o perem, en kaln kafal dinleyiciler iin bile, bir ifaatt. O na kadar sar olan Taormina Prensesi -kula olup da iitememek, sarlklarn en ktsdr biliyorsunuz- o mucizevi perem karsnda mzik alndn, poker oynanmadn anlad. Ah! Gerekten muhteem bir and." "Beyefendi, sznz kestiim iin zr dilerim," dedim, M. de Charlus' ilgilendiim konuya ekmeye alarak, "bestecinin kznn geleceini sylemitiniz. Kendisini grmeyi ok istiyordum. Gelecei kesin miydi, emin misiniz"? "Bilemiyorum dorusu," diyen M. de Charlus, belki istemeyerek, kskanan kiiye bilgi vermeme yolundaki genel kurala itaat ediyordu; bu eilim, bazen, kskanlan kadndan nefret bile etsek, eref meselesi yznden ona anlamsz bir dostluk sergileme isteinden kaynaklanr, bazen, kskanln ak iyice krkleyecei tahmini zerine, ona ktlk etme isteinden; bazen de, insanlara tatsz davranma ihtiyacndan kaynaklanr, bunun bir yolu da, gerei insanlarn ouna syleyip kskanan kiiden gizlemektir; bilmemek, kskanan kiinin ektii strab arttrr, en azndan kendisi yle dnr; insanlar incitmek iin de, onlarn, belki yanlarak en ac zannettikleri silah kullanrz. "Biliyorsunuz," diye devam etti M. de Charlus, "buras abartlar evidir aslnda; ok eker insanlar, ama ite, u veya bu ekilde hret yapm kiilerin geleceini duyurmaktan holanyorlar. Ama siz iyi grnmyorsunuz, buras ok rutubetli, yeceksiniz," dedi, bir iskemleyi bana doru iterek. "Madem rahatszsnz, dikkatli olmak gerekir, ben gidip paltonuzu getireyim. Hayr, siz gitmeyin, yolu bulamazszn, trsnz. Tedbirsizlik diye buna denir ite,

halbuki drt yanda ocuk da deilsiniz; benim gibi yal bir dad lazm size. -Siz rahatsz olmayn baron, ben giderim," dedi Brichot ve derhal uzaklat; M. de Charlus'n bana gerek bir dostluk beslediini, lgnla varan byklk ve acmaszlk nbetlerinin, yerini yumuak bir sadelik ve sadakate de brakabildiini belki de pek fark edemeyen Brichot, Mme Verdurin'in bir tutuklu gibi gzetimine emanet ettii M. de Charlus'n, benim pardsm getirme bahanesiyle, Morel'in yanna gitmesinden ve Patronie'nin planlarn suya drmesinden korkmutu. Bu arada Ski, kimse kendisinden byle bir ey rica etmedii halde piyanonun bana gemi, muzipe atlm kalar, dalgn baklar ve hafife bklm dudaklarla -yani sanat havas zannettii edayla- Bizet'den bir ey almas iin Morel'e srar etmekteydi. "Nasl olur, Bizet'nin o ocuksu mziini sev miyor musunuz? Ama azizim, harikuladedir," dedi, o kendine has konumasyla, r'leri yuvarlayarak. Morel, Bizet'den holanmadn abartl bir ekilde belirtti; (kk kabilede, inanlmas imknsz olsa da, esprili bir adam kabul edilen) Ski, Morel'in sert eletirilerini sama bulurmu gibi yapp glmeye koyuldu. Gl, M. Verdurin'inki gibi, dumana boulma eklinde tezahr etmiyordu. nce alayl bir ifade takmyor, sonra, adeta elinde olmadan, tek bir glme sesi karyordu azndan; anlarn ilk arsna benzeyen bu sesin ardndan gelen sessizlikte, Ski'nin o alaya baklar sanki sylenen eyin komikliini bilinli olarak inceliyor ve ardndan, glme an ikinci kez alnyor, az sonra da neeli akam duas anlar balyordu. M. Brichot'yu zahmete soktuum iin zldm syledim M. de Charlus'e. "Yok canm, o halinden memnun, sizi ok sever, sizi herkes ok seviyor. Daha geen gn konuuyorduk, artk hi gremiyoruz, kesine ekildi diye! Zaten Brichot ok iyi bir insan," diye devam etti M. de Charlus; kendisiyle sevgi dolu bir tavrla, ak yreklilikle konuan ahlak profesrnn, yokluunda onu ftursuzca ekitirdii, baronun aklna gelmiyordu muhtemelen. "ok deerli bir adam, mthi bilgili; stelik

mrekkep kokan onca profesr gibi bir kitap kurdu olmam, katlamam. Benzerlerinde ender rastlanan bir ak grlle, hogrye sahip. nsan bazen Brichot'nun hayat ne kadar iyi anladn, herkese hak ettii muameleyi gsteriindeki zarafeti grnce, basit bir Sorbonne profesrnn, eski bir kolej retmeninin, btn bunlar nereden rendiini merak ediyor. Ben bile aryorum." Bense, Mme de Guermantes'n en inceliksiz davetlisinin bile aptalca ve bunaltc bulaca Bri chot'nun konumasnn, hepsinden daha mklpesent olan M. de Charlus'n houna gitmesine daha da ok armtm. Ama' bu durum, eitli etkenlerin sonucuydu ve bu etkenlerin bazlar, baka bakmlardan farkl olmakla birlikte, Swann'i da benzer biimde etkilemiti: Swann, Odette'e k olduu sralar, uzun bir sre boyunca kk kabileden ok holanmt, ayn ekilde, evlendikten sonra da, Swann iftini taparcasna severmi gibi grnen, srekli Mme Swann'i ziyarete gelip M. Swannn hikyelerine hayran olan ve onlardan aalayarak sz eden Mme Bontemps' sevimli bulmutu. Tpk bir yazarn, en zeki kiiyi deil, bir erkein bir kadna tutkusu konusunda cesurca, hogrl bir yorum yapan zevk dknn zek bakmndan stn bulmas ve bu yorumun zerine, hem yazarn hem de yazarlk taslayan yeteneksiz metresinin, ak konusunda tecrbeli bu yal hovarday, eve gelen en akll misafir semeleri gibi, M. de Charlus de Brichot'yu di er dostlarndan daha zeki buluyordu; Brichot hem Morel'e yaknlk gsteriyordu, hem de Yunan filozoflarndan, Latin airlerinden, dou hikyelerinden yerinde alntlar yaparak baronun zevkini tuhaf ve byleyici bir sekiyle okuyordu. M. de Charlus, bir Victor Hugo'nun, etrafn bilhassa Vacquerie'lerle, Meurice'lerle evrelemekten holand yaa gelmiti. Hayat konusunda kendi bak asn kabul eden kiileri herkese tercih ediyordu. "Onunla ok sk gryorum," diye ekledi, cvl cvl, ahenkli bir sesle, ciddi, beyaz pudral maskesinde sadece dudaklar kprdayarak; din adamlarn hatrlatan gzkapaklar ise yar kapalyd. "Brichot'nun derslerine gidiyorum; Quartier Latin havas deitiriyor beni;

benim farkl bir evreye mensup genlik arkadalarmdan daha zeki, daha bilgili, alkan ve dnen bir gen burjuva kesim var. Farkl bir ortam, siz herhalde benden daha iyi tanrsnz, gen burjuvalar bunlar," dedi, b harfinin stne basa basa telaffuz ettii kelimeyi vurgulayarak, adeta bir belagat alkanlyla altn izerek; baronun bu konuma biimi, dncesindeki nans dknlyle akrd, ama belki bana kar kstahlk etmenin hazzna da kar koyamamt. Bu kstahl, (Mme Verdurin tasarsn benim yanmda akladndan beri,) M. de Charlus'n iimde uyandrd derin ve sevecen merhameti katiyen azaltmad; beni gldrd sadece; barona bylesine bir yaknlk beslemediim bir durumda bile, gcenmezdim zaten. Ben de bykannem gibi, kolaylkla haysiyet yoksunluuna varabilecek derecede izzetinefisten yoksundum. Bunun pek farknda deildim phesiz; kolejden beri, en deer verdiim arkadalarmn hakaretlere katiyen tahamml etmediklerini, irkin davranlar asla affetmediklerini grdke, sonunda benim de szlerimde ve davranlarmda, olduka gururlu, ikinci bir miza ortaya kmt. hatta bu mizacm ar gururlu diye biliniyordu, nk hi korkak olmadm iin, kolaylkla dellolarda yer alyordum; ne var ki, bu dellolar kendim alaya alnca, gln olduklarna kolaylkla inanlyordu, bylece dellolarn salad manevi itibar da azaltyordum. Ama bizim bastrdmz miza, yine de iimizde varln srdrr. te bu nedenle, bazen dhi bir yazarn yeni aheserini okurken, kendi kmsemi olduumuz fikirlerimizi, bastrm olduumuz sevin ve zntleri, aaladmz koca bir duygu lemini o aheserde bulup sevinir ve birden deerli olduklarn anlarz. Hayat tecrbesi, biri benimle alay ettiinde, ona kzmayp sevgiyle glmseme nin iyi bir ey olmadn bana retmiti. Yine de, bu izzetinefis ve hn yoksunluunu ifade etmemeyi rendiim, hatta iimde mevcut olduunu neredeyse kendim bile unuttuum halde, benim iinde yaadm ilkel hayati ortam buydu. fke ve fesatlk bana bambaka bir ekilde, sinir krizleriyle gelirdi. Ayrca, adalet duygusu da hi bilmediim bir eydi, o kadar ki, ahlak duygusundan tamamen yoksundum. Btn kalbimle en zayf ve bedbaht olann yanndaydm. Morel'le M. de Charlus'n ilikisinde

iyilikle ktln ne lde rol oynad konusunda hibir fikrim yoktu, ama M. de Charlus iin hazrlanan strab dnmeye bile tahammlm yoktu. Onu uyarmak istiyor, ama bunu nasl yapacam bilemiyordum. "Benim gibi yal bir kokona iin, o alkan ocuklar grmek bir zevk. Tanmyorum kendilerini," dedi, ll bir tavrla elini kaldrarak, bbrleniyormu gibi grnmemek, drstln gstermek ve rencilerin namusu konusunda phe uyandrmamak iin, "ama ok terbiyeli ocuklar, ou zaman ben ok yal bir beyefendi olduum iin, bana yer bile ayryorlar. Evet azizim, hi itiraz etmeyin, krk yan stndeyim," dedi, altmn zerinde olan baron. "Brichot'nun ders verdii amfi biraz scak oluyor, ama dersler daima ilgin." Baron gen renci kalabalna karmay, hatta itilip kaklmay tercih etse de, bazen Brichot, fazla beklemesin diye onu kendisiyle birlikte ieri alrd. Her ne kadar Sorbonne Brichot'nun evi saylsa da, zincirlerle donanm odac nde, genlerin hayran olduu hoca arkada ilerledikleri srada, Brichot ekingenliini yenemez, kendini bylesine nemli hissettii bu andan yararlanp Charlus'e nezaket gstermek istedii halde, biraz utanrd; odac gemesine izin versin diye, sahte bir tonda, ok megul bir adam edasyla, "Beni izleyin baron, sizi yerletirelim," der, sonra da baronun ieri giriiyle hi ilgilenmeyip koridorda tek bana, ftursuzca ilerlerdi. ki yannda ifte kordon oluturan gen hocalar Brichot'yu selamlard; kendisini niversitenin aalarndan biri olarak grdklerini bildii bu genlere kaslyormu gibi grnmemek iin, Brichot durmadan gz krpar, sessiz bir mutabakatla ban sallar, bu arada kararllndan ve Franszlndan dn vermemem, kaygs, gnderdii selamlara, 'Tanr akna, gerekiyorsa savaacaz," diyen yal bir askerin yreklendirici arsn hatrlatan samimi bir tevik havas verirdi. Ardndan, rencilerin alklar patlard. Brichot, bazen M. de Charlus'n derslerine katlmasndan yararlanr, bunu birinin gnln alma, neredeyse kendisine gsterilen bir nezakete mukabelede bulunma frsat olarak kullanrd. Bir akrabasna veya burjuva dostlarndan birine, "Karnz veya kznz ilgilenebilir belki," derdi, "haber vermi olaym, Conde'lerin torunu, Agrigento Prensi Charlus Baronu dersime katlacak. Aristokrasimizin, tipik

saylabilecek son temsilcilerinden birini grm olmak, bir ocuk iin unutulmaz bir hatradr. Gelecek olursa, benim krsmn yannda oturaca iin kolaylkla tanyabilirler. Zaten bir tek o olacak, iri- yar, beyaz sal, siyah bykl, asker madalyal bir adam. -Ah! ok teekkr ederim," derdi ailenin babas. Ve karsnn yapacak baka ileri olsa bile, Brichot'yu krmamak iin zorla derse gnderirdi; bu arada scaktan ve kalabalktan rahatsz olan gen kz, yine de merakla Conde'lerin torununu szer, krmal yakalk takmamasna gnmz erkeklerine benzememesine aard. Bu arada, baronun gzleri kz katiyen grmezdi, ama onun kim olduunu bilmeyen eitli erkek renciler, gsterdii yaknla arr, kendilerini nemseyip souk bir tavr taknr lard; baron da hlyalarla ve hznle dolup taarak ayrlrd snftan. 'Tekrar kendi konuma dndm iin balayn," dedim M. de Charlus'e aceleyle, Brichot'nun ayak sesini duyunca, "acaba Mile Vinteuil'n veya kz arkadann Paris'e geleceini renecek olursanz, bu ricamdan kimseye bahsetmeden bana bir telgrafla haber verip ne kadar kalacaklarn da tam olarak belirtebilir misiniz?" Mile Vinteuil'n gelecei konusunda duyduum szlere artk pek inanmyordum, ama ilerisi iin nlem almak istiyordum. 'Tabii, sizin iin bunu yaparm. Her eyden nce, size byk bir minnet borcum olduu iin. Bir zamanlar size yaptm teklifi kabul etmeyerek, kendi zararnza, bana byk bir iyilik etmi oldunuz, zgrlm elimden almadnz. Geri zgrlmden baka bir biimde vazgetim sonra," dedi M. de Charlus, srlarn anlatma isteinin sezildii hznl bir sesle; "daima belirleyici olay olarak grdm bir durumdur bu; belki kader o anda yoluma kmamanz konusunda sizi uyard iin kendi lehinize evirme abasn gstermediiniz bir dizi koulun bir araya gelmesidir. Hayatta daima, 'insan devinir, Tanr onu ynlendirir'. Kim bilir, Mme de Villeparisis'nin evinden birlikte ktmz gn teklifimi kabul etseydiniz, o zamandan bugne kadar cereyan eden birok olay hi yaanmayacakt belki." Ne diyeceimi bilemeyip konuyu deitirmek iin Mme de Villeparisis ismine drt elle sarldm ve lmne ne kadar zldm syledim. "Ya! Evet," diye mrldand M. de Charlus serte, son derece kstah bir tonda,

basal dileimin samimiyetine bir an iin olsun inanmamasna. Mme de Villeparisis konusunun kendisine kesinlikle ac vermediini grp, bu konuda her bakmdan yetkili saylabilecek barona, Mme de Villeparisis'nin aristokrat sosyete tarafndan niin ylesine dlandn sordum. Baron bu kk sosyete sorununa bir zm getirmedii gibi, sorunun varlndan bile habersizmi gibi geldi bana. O zaman anladm ki, Mme de Villeparisis'nin, gelecek kuaklara yksek bir mevki gibi grnecek olan, markizin salnda bile, cahil halka yksek grnm olan mevkii, toplumun teki ucuna, Mme de Villeparisis'yi ilgilendiren kesime, yani Guermantes'lara da en az o kadar yksek grnmt. Mme de Villeparisis onlarn teyzesiydi, onlar her eyden ok, ailenin asaletini, yaplan soylu evlilikleri, eitli yengeler zerindeki etkiyle korunan aile nfuzunu gryorlard. Meseleye sosyete asndan deil de, aile asndan bakyorlard. Mme de Villeparisis'nin ailesi ise, benim zannettiimden daha soy luydu. Villeparisis soyadnn sahte olduunu rendiimde ok armtm. Ama eitsiz bir evlilik yapt halde stn mevkiini korumu olan baka soylu kadnlar da vardr. M. de Charlus, nce Mme de Villeparisis'nin, mehur *** Desi'nin yeeni olduunu syledi bana; Temmuz monarisi dneminde yksek aristokrasinin en nl ahsiyeti olan des, Yurtta Kral ve ailesiyle grmeyi reddetmiti. O desle ilgili hikyeler dinlemeyi ne kadar istemitim! Meer Mme de Villeparisis, yanaklar benim gzmde burjuva kadnlarnn yanaklarm temsil eden, iyi yrekli Mme de Villeparisis, bana srekli hediyeler gnderen, istesem her gn grebileceim Mme de Villeparisis, desin yeeniymi, desin evinde, *** Kona'nda bym, onu, des yetitirmi. M. de Charlus'n anlattna gre, des, Doudeauville Dk'ne, " kz kardeten hangisini en ok beeniyorsunuz?" diye sorduunda, Doudeauville, "Mme de Villeparisis'yi," deyince, *** Desi, "Sizi rezil!" diye cevap vermi. M. de Charlus, "Des ok esprili bir kadnd nk," diye aklad, kelimeyi Guermantes'lara has vurgu ve telaffuzla kullanarak. Desin cevabn bu kadar "esprili" bulmasna armadm aslnda, nk insanlarn, kendi zeklarna gsterdikleri katl bakalarnn zeksna gstermediklerini,

kendilerinin yaratmaya deer bulmayaca bir eyi dikkatle gzlemleyip kaydettiklerini daha nce birok kez grm, bu merkezka, nesnel eilimi fark etmitim. "Nesi var bunun? Benim pardsm getiriyor," dedi baron, Brichot'nun onca zaman oyalanp yanl pardsyle geldiini grnce. "Ben gitseydim daha iyi olurdu. Her neyse, omzunuza alrsnz. ok tehlikeli bir eydir azizim, biliyor musunuz? Ayn bardaktan su imek gibidir; dncelerinizi okuyabileceim. Durun canm, yle deil, brakn ben yerletireyim." Baron paltosunu zerime yerletirirken omuzlarma iyice yaptryor, boynumu kapatyor, yakay kaldryor, eli eneme hafife dediinde zr diliyordu. "Bu yata hl rtnmeyi bilmiyor, bebek gibi stne titremek gerek; ben aslnda ocuk bakcs olmak iin domuum Brichot." Artk gitmek istiyordum, ama M. de Charlus gidip Charlie'yi bulmaya niyetli olduunu belirtince, Brichot ikimizi de alkoydu. te yandan, Albertine'i evde bulacamdan emindim; tpk gndz, Franoise'n telefonundan sonra, Albertine'in Trocadero'dan dneceinden emin, piyanonun bana oturduum srada olduu gibi, onu grmek iin sabrszlanmyordum. te bu sknet sayesinde, konuma boyunca kalkmaya her yelteniimde, ben gidersem Mme Verdurin bizi armaya gelinceye kadar Charlus' oyalayamayacamdan korkan Brichot'nun emrine itaat edebildim. "Canm," dedi Brichot barona, "biraz daha durun bizimle; Morel'i sonra taltif edersiniz," diye eklerken, neredeyse l denebilecek gzn zerime dikti; geirdii eitli ameliyatlar sonucunda gz biraz canlanmt, ama muzip bir yan bakn gerektirdii hareketlilikten yoksundu. Baron tiz bir sesle, kendinden geerek haykrd: "Taltif etmek mi! Samalamayn! Azizim, size sylyorum, kendini hep bir dl treninde zannediyor bu adam, gen rencilerinin hayalini kuruyor. Onlarla yattndan pheleniyorum. -Mile Vinteuil' grmek istiyorsunuz demek," dedi, konumamzn sonunu duymu olan Brichot. "Gelecek olursa ben size mutlaka haber veririm, Mme Verdurin'den renirim naslsa." Brichot, baronun pek yaknda kk kabileden atlacan ngrmekteydi muhtemelen. "Ne yani," dedi M. de

Charlus "Mme Verdurin'le sizin kadar samimi olmadm m dnyorsunuz; o pek feci hretli ahslarn geliini haber alamaz mym? Herkes duydu artk, biliyorsunuz. Mme Verdurin gelmelerine izin vermekle hata ediyor, karanlk evrelerin insanlar bunlar. Korkun bir arkada gruplar var, o kadnlar iren yerlerde bir araya geliyor herhalde." Baronun her szyle, ektiim straba bir yenisi ekleniyor, aclarm artp ekil deitiriyordu. Birdenbire, Albertine'in, hemen bastrd birtakm sabrszca hareketlerini hatrladm ve beni terk etmeyi tasarlad korkusuna kapldm. Bu phe, ben huzura kavuuncaya kadar ortak hayatmz srdrme ihtiyacm arttryordu. Albertine ayrlmak konusunda benden nce harekete gemeyi dnyorsa, bu dnceyi kafasndan uzaklatrmak iin, tasarm ac ekmeden gerekletirebileceim zamana kadar, Albertine'in zincirlerini hafifletmem lazmd; yaplabilecek en iyi eyin, (belki de M. de Charlus'n varlndan, onun yapmaktan holand numaralarn bilind hatrasndan etkilenerek) ayrlmaya niyetlendiime Albertine'i inandrmak olacan dndm; eve dner dnmez yalandan vedalamalar, bir ayrlk sahneleyecektim. "Kesinlikle hayr, Mme Verdurin'le sizden daha samimi olduumu dnmyorum elbette," dedi Brichot, kelimelerin stne basa basa; baronu phelendirmi olmaktan korkuyordu nk. Benim gitmek istediimi grnce, alkoymak iin, vaat edilmi olan elenceyi yem olarak kullanmay denedi: "Bana yle geliyor ki, baron, bu iki hanmn hretinden bahsederken bir eyi hesaba katmyor: Bir hret ayn anda hem korkun, hem de haksz olabilir. Bir rnek verecek olursak, paralel diyebileceim, daha ok bilinen kategoride ok sayda yarg hatas bulunduu phe gtrmez; tamamen masum baz nllerin, yz kzartc sodomi suundan hkm giydikleri tarihte kaytldr. Michelangelo'nun bir kadna olan byk aknn yakn zamandaki kefi, X. Leo'nun dostuna, lmnden sonra yeniden yarglanma hakkn salayabilecek nitelikte bir olaydr. Bana yle geliyor ki anarinin kabul grmesini ve bizim saf amatrler arasnda, moda gnah haline gelmesini salayan, ama kavga kar korkusuyla adn anmaya cesaret edemediimiz bir baka dava miadn doldurduunda, Michelangelo Davas, snoplar coturmak ve La

Villette'i seferber etmek iin birebir olacak." Brichot erkeklerin hreti hakknda konumaya baladndan beri, M. de Charlus'n ehresinde, cahil sosyete mensuplar tedavi veya strateji konusunda sama sapan konutuu zaman bir tp veya askerlik uzmannn sergiledii trden sabrszlk iaretleri okunmaktayd. Sonunda Brichot'ya, "Szn ettiiniz eyler hakknda en ufak bir bilginiz yok. Haksz bir tek hret syleyin bana. sim verin," dedi. Brichot ekinerek araya girdiinde de, "Evet, hepsim biliyorum," diye tersledi; "bu ii ok eskiden, meraktan ya da lm olan bir dosta duyulan istisnai sevgiden tr yapm olanlar ve fazla ileri gitmi olmaktan korkarak, bir erkein yakkllndan bahsettiinizde, bu konunun tamamen yabancs olduunu, tpk mekanikten hi anlamad iin iki otomobil motorunu birbirinden ayrt edemeyii gibi, yakkl bir erkekle irkin bir erkei de birbirinden ayrt edemeyeceini syleyenler. Bunlarn hepsi bo laf. Yanl anlalmasn, kt bir hretin (ya da byle adlandrlan eyin) haksz olmas kesinlikle imknszdr demek istiyorum. Ama bu, o kadar istisnai, o kadar nadir bir durumdur ki, gerek hayatta yok saylr. Buna ramen, ben merakl ve aratrmac bir kii olarak, bylelerine rastladm, hem de birer efsane deillerdi. Evet, hayatim boyunca, iki adet haksz hret saptadm (bilimsel bir saptamadan sz ediyorum, bo konumuyorum). Bu haksz hretler, genellikle isim benzerliinden ya da kimi yzeysel belirtilerden kaynaklanr; rnein ok sayda yzk takmak, kyllerin iki kelimede bir jarniguie15 ngilizlerin de goddam 16dediklerini zanneden cahillerin nazarnda, kesinlikle szn ettiiniz eyin belirtisidir. Bunlar bulvar tiyatrosu geleneidir." M. de Charlus, ecinseller arasnda, benim Balbec'te grdm drtl arkada grubunun liderini, "kadn oyuncunun ar kadan da saynca ok ardm. "Peki ya o kadn oyuncu? -O paravan ilevi gryor; ayrca adamn onunla ilikisi var, belki erkeklerden ok; erkeklerle pek ilikisi yoktur. -teki erkekle
15 16

Moliere'de ska rastlanan ve kkeni "Tanry inkr ediyorum" olan bir kfr. Allahn belas anlamnda ngilizce kfr.

ilikisi var m? -Yok canm, katiyen! Onlar bu yzden arkada deil ki! Aralarndan ikisi, sadece kadnlarla ilgilenir. Biri be yldzdr, ama arkadandan emin deildir; zaten ikisi de durumlarn birbirlerinden gizlerler. in en artc yan, bu haksz hretlerin, halkn gznde en yerleik hretler olmasdr. rnein siz bile Brichot, buraya gelip giden, bilgi sahibi kiilerin hemen notunu verecekleri birinin namusuna gznz krpmadan ahadet edersiniz ve ynlarn nazarnda sz konusu eilimi temsil eden bir bakas hakknda sylenenlere herkes gibi inanrsnz, oysa adamn iki paralk ecinsellii yoktur. ki paralk diyorum, nk yirmi be Louis altn dersek, azizlerin says sfra der. Bunun haricinde azizlik oran, siz bunda bir azizlik gryorsanz eer, genel kural olarak, onda le drt arasndadr." Brichot kt hret meselesini erkek cinsine aktarm olsa da, ben M. de Charlus'n szlerini tam tersine, kadn cinsine uyarlyor ve Albertine'i dnyordum. Baronun, saylar kendi arzusu dorultusunda iirdiini, birtakm dedikoducu, belki yalanc, en azndan kendi arzularnn yanlgsna dm kiilerin verdii bilgilere dayandrdn ve bu kiilerin arzusuyla M. de Charlus'n arzusu birleince hesaplarn muh temelen arptldn dnsem bile, verdii istatistikler beni rktmt. "Onda m!" diye haykrd Brichot. "Oranty tersine evirsek bile, sulu saysn yzle arpmak gerekir. E er sizin dediiniz doruysa baron, kabul etmek gerekir ki, kimsenin aklndan gemeyen bir gerei gren ender kiilerden birisiniz. Ayn ekilde Barrs de, parlamentodaki yolsuzluklar hakknda, daha sonra dorulanan keiflerde bulunmutu; Leverrier'nin bulduu gezegenin mevcudiyeti de daha sonra kantlanmtr. Mme Verdurin olsa, benim ismini vermemeyi tercih ettiim birtakm kiileri sayabilirdi; bunlar istihbarat brosunda, genel kurmayda, sanyorum cokulu bir yurtseverlikten kaynaklanan baz faaliyetleri ortaya karmlar, benim aklmdan bile gemezdi. Lon Daudet, masonluk hakknda, Alman casusluu hakknda, morfinmanlk hakknda, olaanst bir peri masaln gn gnne yazyor, oysa bu masal gerein ta kendisi. Onda ha!" dedi Brichot aknlkla. Dorusunu sylemek gerekirse, M. de Charlus, adalarnn byk blmn ecinsellikle suluyor, bununla birlikte,

kendisinin iliki kurduu ve ilikiye birazck olsun romantizm karmsa, durumunu daha karmak bulduu erkekleri bunun dnda tutuyordu. Ayn ekilde, kadnlarn iffetliliine inanmayan zevk dknleri de, sadece gemite metresleri olmu kadnlarn iffetini bir lde teslim ederler ve btn itenlikleriyle, esrarengiz bir havayla itiraz ederler: "Yok canm, yanlyorsunuz, fahie deildir o." Bu beklenmedik sayg, sz konusu ltuflarn sadece kendilerine sunulmu olmas gururlarn daha ok okayaca iin, ksmen izzetinefislerinden, ksmen saflklarndan, metreslerinin kendilerine yutturmak istedii her eye kolayca inan vermelerinden, ksmen de, insanlara, insanlarn hayatna yaklatmz anda, nceden yaptrlan damgalarn ve yaplan snflandr malarn fazlasyla basit kalmasna yol aan hayata dair duygudan kaynaklanr. "Onda ! Ama dikkat edin baron, gelecein dorulayaca tarihiler kadar talihli deilsiniz, bize sunduu nuz tabloyu gelecek kuaklara sunmaya kalkarsanz, tablonuz yanl diye nitelendirilebilir. Gelecek kuaklar sadece belgelere bakarak hkm verir, dolaysyla dosyanz grmek ister. Oysa bu tr toplu olaylar dorulayacak herhangi bir belge yoktur ve bilgi sahibi olanlar da, bu olaylarn glgede kalmas iin ellerinden geleni yaparlar; dolaysyla iddianz soylu ruhlar cephesinde byk fkeye yol aar ve siz de dorudan iftirac veya deli damgas yersiniz. Yeryznde zarafet yarnda ak farkla birinci gelmiken, br dnyada veto edilmenin kederini yaarsnz. Tanr affetsin, bizim Bossuet'nin deyimiyle, zahmetine demez. -Ben tarihle uramyorum," diye cevap verdi M. de Charlus "hayat bana yeter, zavall Swannn da dedii gibi, hayat yeterince ilgin. -Nasl olur? Siz Swann'i tanr mydnz baron? Hi bilmiyordum. Onun da bu tr eilimleri var myd?" diye sordu Brichot endieyle. "Ah, ne kaba adam! Benim srf o tr insanlarla tantm m sanyorsunuz? Yok canm, zannetmem," dedi Charlus, gzleri yerde, meseleyi tartmaya alarak. Tamamen zt yndeki eilimleri teden beri bilinen Swann sz konusu olduu iin, yar yarya bir itirafn, hedef ald kiiye zarar veremeyeceini, azndan kararak imada bulunan kiininse lehine olacan dnd. "Aslnda bir zamanlar, kolejdeyken, bir kere, tesadfen," dedi baron, sanki elinde olma dan,

yksek sesle dnrmesine; sonra toparland: "Canm, asrlar nceydi, nasl hatrlayaym? stme varmayn," diye glerek noktalad szlerini. "Ne olursa olsun, yakkl bir adam saylmazd!" dedi, son derece irkin olan ve kendini beenip bakalarn kolayca irkin diye nitelendiren Brichot. "Susun," dedi baron, "ne dediinizi biliyorsunuz; o zamanlar Swann'in kadife gibi, pembe bir teni vard ve bir ilah kadar yakklyd," diye ekledi, her heceyi baka bir notada telaffuz ederek. "Ayrca cazibesini hi kaybetmedi. Kadnlar tarafndan lgnca sevildi. Peki siz karsn tanr mydnz? -Ne diyorsunuz, Swann karsyla benim araclmla tant. Odette'in Miss Sacripant roln oynad bir akam, yar erkek klnda ok sevimli bulmutum onu; kulpten arkadalarla birlikteydik, hepimiz bir kadn getirmitik eve, benim canm uyumaktan baka bir ey istemedii halde, dedikodu kumkumalar Odette'e yattm ileri srmlerdi; insanlarn fesatl korkun bir ey. Ne var ki Odette bunu frsat bilip beni rahatsz etmiti, ben de ondan kurtulmak iin Swann'la tantrmtm. O gnden sonra hi kurtulamadm kendisinden; Odette imla bilmezdi, mektuplarn ben yazardm. Ardndan, Odette'i gezdirmekle grevlendirildim. te yavrucuum, iyi hretli olmak nasl bir eymi, grn. stelik bu iyi hreti tam olarak hak etmiyordum. Odette kendisi iin beli, altl korkun partiler dzenlemem iin beni zorlard." Ve M. de Charlus, Fransa'nn krallarn sayarcasna bir kesinlikle, Odette'in klarn srasyla, tek tek saymaya balad (Odette falancayla, ardndan filancayla birlikte olmutu - kskanlk ve aktan gzleri kr olan zavall Swann, bu erkeklerin biri hakknda bile bir ey renememi, kh ihtimalleri hesaplam, kh yeminlere inanmt; oysa sulu metresin azndan kard elikili bir sz, yeminler kadar kesin ve ak seik olmamakla birlikte, ok daha anlamldr; dolaysyla kskan k, metresini korkutmak iin bir eyle ren mi gibi yapacana bu elikilerden yararlansa, daha mantkl davranm olur). Kskan k, tpk tarihi bir olaya ahit olan, o dnemde yaayan kiiler gibi, fazlasyla yakndadr, hibir ey bilmez; ihanet kaytlar, sadece yabanclarn nazarnda tarihsel bir kesinlie brnp listeler halinde uzar; bu duygusuz listeler, benim

gibi baka kskan klar, ister istemez dinledii olayla kendi durumunu kyaslayan ve phelendii kadnn da byle nl bir listesi olup olmadn merak eden kiileri kederlendirir sadece. Ama kskan k bu konuda hibir ey renmez, evrensel bir komplodur bu sanki; herkesin acmaszca katld bu irkin oyunda, metresi bir erkekten dierine giderken n gzleri balanr; k srekli gzban koparmaya alr, ama beceremez, nk zavallnn gzn amasna kimse izin vermez: yi insanlar iyiliklerinden, ktler ktlklerinden, kaba insanlar irkin akalardan holandklar iin, terbiyeli insanlar kibarlk ve grg icab, hepsi de prensip denen bir mutabakat uyarnca oyunu srdrr. "Peki Swann, karsnn ltuflarn sizden esirgemediini hi rendi mi? -Daha neler, ne feci ey! Charles'a byle bir ey anlatlr m? nsann tyleri diken diken oluyor. Azizim, orackta ldrverirdi beni, bir kaplan kadar kskant. Zaten Odette'e de bir itirafta bulunmadm, geri onun iin fark etmezdi, ama... beni sama sapan konuturmasanza. En inanlmaz olay da, Odette'in Swann'a skt kurunlarn az kalsn bana isabet etmesiydi. Ah! O ift hayatm ok enlendirmitir; doal olarak, D'Osmond'la dellosunda da mecburen Swann'in ahidi ben oldum, D'Osmond beni hi affetmedi. D'Osmond Odette'i karm, Swann da teselli olarak Odette'in kz kardeini metres, daha dorusu sahte metres olarak tutmutu. Her neyse, Swann'in hayatn anlattrmayn bana, bir balarsam^ on sene srer anlatmas, bu konuda benim kadar ok ey bilen yoktur. Odette Charles'la grmek istemedii zamanlar onu darya ben karrdm. Bu da ok canm skard, nk soyad Crcy olan ok yakn bir akrabam, Crcy soyad zerinde hak iddia edecek konumda olmad halde, bu durumdan holanmyordu. nk Odette, Crcy soyadn kullanyordu ve bu da ok normaldi, zira soyad Crcy olan kocasndan ayr yayordu ama hl evliydi; kocas gerek bir Crcy'ydi, saygdeer bir beyefendiydi, Odette adam soyup soana evirmiti. Aa, siz beni mahsus konuturmaya alyorsunuz; sizi mahalli trende M. de Crcy'yle birlikte grdm hatrlyorum, Balbec'te akam yemei smarlardnz ona. htiyac olsa gerek, zavallck; Swann'n kendisine balad, pek czi bir aylkla geiniyordu; korkarm

arkadamn lmnden beri o para da denmiyordur. Benim anlamadm," dedi M. de Charlus, "Charles'n evine sk sk gitmi olduunuz halde, az nce sizi Napoli Kraliesi'ne takdim etmemi istememi olmanz. Gryorum ki insanlarla birer 'merak nesnesi' olarak ilgilenmiyorsunuz; byle bir ilgisizlik, Swann' tanm biri sz konusu olduunda beni daima artmtr; Swannn bu konuya ilgisi yle gelimiti ki, hangimizin dierine nclk ettiini sylemek mmkn deildir. Sanki Whistler' tanm olan, ama zevkin anlamn bile bilmeyen birini grm kadar aryordum. Napoli Kraliesi'yle tanmak asl Morel iin nemliydi. Zaten Morel de tanmaya can atyordu, nk olaanst zeki bir ocuk. Kralienin gitmi olmas talihsizlik. Her neyse, nmzdeki gnlerde bir araya getiririm ikisini. Morel'in kralieyle tanmas art. Tek engel, kralienin yarn lmesi olabilir. Bunun da olmayacan umuyoruz." M. de Charlus'n aklad "onda " oran darbesinin etkisinden kurtulamam ve bu ko nuda dnmeye devam etmi olan Brichot, birdenbire, sanktan itiraf koparmaya alan sorgu hkimini hatrlatan, ama aslnda, profesrn basiretli grnme isteinden ve bylesine ar bir sulamada bulunmann verdii heyecandan kaynaklanan bir sertlikle, rktc ve ciddi bir edayla M. de Charlus'e sordu: "Ski de yle, deil mi?" Szmona sahip olduu gl sezgi yeteneiyle hayranlk uyandrmak isteyen Brichot, on kiiden sadece masum olduuna gre, biraz tuhaf bulduu, uykusuzluk eken, parfm kullanan, ksacas tamamen normal olmayan Ski zerine tahmin yrtrse, yanlma ihtimalinin pek dk olacan dnm ve Ski'yi semiti. "Hayr efendim, katiyen deildir," diye haykrd baron, ac, kesin ve fkeli bir alayla. "ddianz son derece yanl, sama, alkasz! Ski, tam da bu konuda hibir ey bilmeyen insanlarn nazarnda yledir. yle olsayd, grnyle bu kadar belli etmezdi; yanl anlalmasn, eletirme maksadyla sylemiyorum, Ski sevimli bir insan, hatt insanlar kendine balayan bir yan var. -Canm, birka isim versenize," dedi Brichot srarla. M. de Charlus kibirli bir edayla dorularak, "Ah, azizim, bilirsiniz ben soyut bir dnyada yaarm; btn bunlar sadece deneyst bir bak asndan ilgimi ekiyor benim," diye cevap

verdi, benzerlerine has pheci alnganlkla ve her zamanki yapmac, tumturakl konumasyla. "unu belirtmek isterim ki, beni sadece meselelerin genel yan ilgilendirir, ben size bu konudan yerekimi yasasndan sz edermi gibi sz ediyorum." Ne var ki, baronun gerek hayatn gizlemeye alt bu sinirli tepki anlar, hayatn sinir bozucu bir yaltaklanmayla sergiledii, sezdirdii kesintisiz saatlere oranla pek ksa srerdi, nk baronun srlarn ama ihtiyac, dile dme korkusundan daha kuvvetliydi. "Demek istediim uydu/' diye devam etti: "Haksz her kt hrete karlk, ayn derecede haksz, yzlerce iyi hret mevcuttur. Hi phesiz, hretlerini hak etmeyen kiilerin says, benzerlerinin dediine mi, yoksa bakalarnn dediine mi baktnza bal olarak deiir. Bakalarnn kt niyeti snrldr, nk inceliini, iyiliini ok iyi bildikleri birinin, onlarn nazarnda hrszlk kadar, cinayet kadar korkun olan bir ahlakszl yaptna inanmalar ok zordur; buna karlk, benzerlerinin kt niyeti, hem holarna giden kiileri, nasl desem, 'msait' grme arzusuyla, hem benzer bir arzunun yanltt insanlarn verdii bilgilerle, hem de genelde dlanmalaryla, ar biimde krklenir. rnein bu yndeki eilimi nedeniyle epeyce kt gzle baklan bir adam, bir sosyete mensubu hakknda, ayn eilimi paylat tahminini yrtmt. Tahmininin tek dayana ise, sz konusu sosyete mensubunun, kendisine kibar davranm olmasyd! Say tahmininde iyimser olmak iin," dedi baron safa, "birok neden vardr. Ama cahillerin hesaplad sayyla srra vakf olanlarn hesaplad say arasndaki byk uurumun asl nedeni, srra vakf olanlarn, yaptklarn, bir esrar perdesinin ardnda, bakalarndan gizlemeleridir; bilgi edinme vastasndan yoksun olan bu bakalar, gerein bir eyreini bile renseler, aknlktan donakalrlard. -Demek ki bizim amz da Yunan ana benziyor," dedi Brichot. "Ne demek, Yunan ama? Siz o zamandan sonra bu eilimin devam etmediini mi sanyorsunuz! XIV. Louis'nin dnemine bir gz atn: Orlans Dk, gen Vermandois, Molire, Baden Prensi Ludwig-Wilhelm, Prens Braunschweig Dk, Charolais,

Boufflers, Byk Cond, Brissac Dk. -Sznz keseceim, Orlans Dk'n biliyordum, Brissac', Saint-Simon'da okumutum, Vendme'u da elbette, daha birok bakalarn da, ama Saint-Simon denen o ba belas, Byk Cond'den ve prens Ludwig-Wilhelm'den sk sk sz ettii halde bunu hi sylemiyor. Bir Sorbonne profesrne tarihi benim retmek zorunda kalmak, ackl bir durum aslnda. Ama stadm, siz bir kara cahilsiniz. -Ac konutunuz baron, ama haklsnz. Bakn, sizin hounuza gidecek bir ey hatrladm. O dnemden kalma, Byk Cond'yle dostu La Moussaye Markisi'nin, Rhne vadisinden aa inerken yakalandklar frtnayla ilgili, uydurma Latince bir ark. Cond yle der: Carus Amicus Mussaeus, Ah! Deus bonus! Quod tempus! Landerirette, Imbre sumus perituri.17 La Moussaye de u szlerle onu teskin eder: Securae sunt nostrae vitae, Sumus enim Sodomitae, Igne tantum perituri, Landeriri.18 - Szlerimi geri alyorum," dedi Charlus, tiz ve yapmack bir sesle; "siz bir bilgi deryassnz; arky benim iin yazarsnz deil mi? Aile arivinde yer almasn istiyorum, nk nc dereceden byk ninem, prensin kz kardeiydi. -Evet ama, sayn baron, Prens Ludwig-Wilhelm'le ilgili bir ey bulamyorum. Ayrca sanrm genellikle askerlik sanat... -Ne samalk! O dnemde Vendme, Villars, Prens Eugne, Conti Prensi vard; Tonkin ve Fas'taki kahramanlarmz, stelik gerekten yce, dindar ve 'yeni nesil' kahramanlarmz bir saymaya kalksam, ok arrdnz. Ah! M. Bourget'nin ifadesiyle byklerinin bo
17 Sevgili dostum La Maussaye/Ah! Yce Tanrm!/Bu ne hava! /Tray lay lay! /lmmz yamurdan olacak. 18 Hayatmz gvencede / nk biz sodomistiz / lmmz yanarak olmak zorunda / Tray lay lay lom.

dolambalarn reddetmi olan yeni nesil zerine anket yapan insanlara neler anlatabilirim! ok deerli iler yapm olan, ok sz edilen gen bir dostum var aralarnda; her neyse, ktlk etmek istemiyorum, XVII. yzyla dnelim biz yine; biliyorsunuz Saint-Simon, szn ettii birok rnekten biri olan Mareal D'Huxelles'le ilgili olarak yle der: '...Yunan sefahat lemlerine dknd ve bunu gizleme zahmetine de katlanmazd; orduda olsun, Strasbourg'da olsun, yakkl gen uaklarn yan sra, kendi yetitirdii gen subaylara da kancay takard, hem de alenen.' Orlans Desi'nin mektuplarn okumusunuzdur herhalde; adamlar marealden 'Putana'19 diye bahsedermi. Des yeterince ak ifade ediyor. -Desin kimin kars olduu dnlrse, bilgi edinmek iin ok uygun konumdaym. -Orlans Desi ne kadar ilgin bir ahsiyettir," dedi M. de Charlus. "Desten yola karak, 'Bir Nono'un Kars'nn lirik bir sentezi oluturulabilir. Bir kere, erkeksidir; genellikle bir Nono'un kars erkektir ve bu sayede ocuk yapmalar kolaylar, ikincisi, des dkn sapklndan sz etmez, ama srekli olarak bakalarnda ayn sapklktan sz eder; hem bu konuda bilgi sahibi olduu iin, hem de hepimiz, kendi ailemizdeki kusurlar bakalarnda bulunca sevinmeye ve sz konusu kusurun istisnai ya da yz kzartc bir yan olmadn kendi kendimize kantlayp rahatlamaya eilimli olduumuz iin. Demin de belirttiim gibi, tarihin her dneminde durum ayndr. Bununla birlikte iinde yaadmz dnem bu bakmdan zellikle dikkat ekicidir. XVII. yzyldan verdiim onca rnee ramen, byk dedem Franois de La Rochefoucauld gnmzde yaasayd, o nl sz, bizim dnemimize daha da ok yakrd; hadi Brichot, yardm edin hatrlamama: 'Ahlakszlk btn alara zgdr, ama herkesin tand baz kiiler ilk yzyllarda ortaya km olsalard, imdi Elagabalus'un fuhu lemlerinden bahsedilir miydi?' Herkesin tand ifadesi ok houma gidiyor. Gryorum ki, keskin grl atam, tpk benim gibi, en nl adalarnn 'palavra'larn iyi biliyormu. Ama gnmzde bu tr insanlarn says artt gibi, farkl bir zellikleri de var." M. de Charlus'n, bu
19

spanyolca "orospu".

yaama biiminin hangi gelimelerden getiini bize anlatmaya niyetli olduunu anladm. Baron konuurken, Brichot konuurken, Albertine'in beni beklemekte olduu yuvamn az ok bilinli bir imgesi, Vinteuil'n okarcasna samimi ezgisiyle balantl olarak, iimde her an mevcuttu. Dnp dolap Albertine'e geliyordum; ayn ekilde, bir sre sonra fiilen de onun yanna dnmem gerekecekti; sanki Albertine, benim bir ekilde bal olduum, Paris'ten ayrlmam engelleyen bir prangayd ve o esnada, Verdurin'lerin salonunda yuvam dnrken, o yuvay, bo, kiilik asndan coturucu ve biraz hznl bir mekn olarak deil, -tpk bir gece Balbec Oteli'nin de olduu gibi- oradan kmldamayan, benim iin orada kalan ve istediim an bulacamdan emin olduum bir varlkla dolu bir mekn olarak hissetmeme yol ayordu. M. de Charlus'n her zaman srarla ayn konuya gelmesi srekli ayn ynde alan zeks bu konuda zel bir kavray edinmiti- olduka karmak bir biimde rahatsz ediyordu insan. Kendi uzmanl dnda hibir ey gremeyen bir bilgin gibi can skc; bildii ve yaymaya can att srlar vn vesilesi yapan, bilgili biri gibi sinir bozucu; kendi kusurlar sz konusu olduu anda, hoa gitmediklerini fark etmeden, aldka alan kiiler gibi sevimsiz; saplantl bir ruh hastas gibi baml ve bir sulu gibi, engel olunamaz biimde tedbirsizdi. te yandan, baz anlarda, bir deliye veya caniye has zellikler kadar arpc olan bu zellikler, bana bir sknet de veriyordu. nk bu zelliklerden Albertine'e ilikin sonular karabilmek iin onlar baka bir balama oturttuumda, Albertine'in Saint- Loup'ya ve bana kar tutumunu hatrladmda, bu hatralardan ilki benim iin son derece zc, ikincisi de bir o kadar hznl olduu halde, kendi kendime dnyor ve M. de Charlus'n hem konumasndan, hem de ahsndan fkran o belirgin, grne baklrsa mecburen tekelci trdeki bozukluun bu hatralarla badaamayaca sonucuna varyordum. Ne yazk ki M. de Charlus, bu umutlarm, tpk yeerttii ekilde, yani farknda olmadan sndrmekte gecikmedi. "Evet," dedi, "yirmi be yanda deilim artk ve etrafmda ok eyin deitiini grdm; artk ne engellerin ykld, kendi ailemde bile, zarafetten, edepten yoksun bir kalabaln tango yapt sosyeteyi

tanyabiliyorum, ne modalar, ne siyaseti, ne sanat, ne dini, ne de baka bir eyi. Ama itiraf etmek gerekir ki, her eyden ok deien, Almanlarn ecinsellik dedii ey oldu. Tanrm, benim zamanmda, kadnlardan nefret eden erkekleri ve sadece kadnlar sevip baka eyi srf menfaat uruna yapan erkekleri bir yana brakrsak, ecinsellerin hepsi iyi birer aile babasyd ve srf paravan niyetine metres tutarlard. Benim evlendirecek kzm olsa, kzmn bedbaht olmamasn garantilemek iin, damadm ecinseller arasndan seerdim. Heyhat! Her ey deiti. imdi en kadn delisi erkekler bile ecinsel olabiliyor. Ben burnumun iyi koku aldn, biriyle ilgili olarak, 'kesinlikle deil' demisem, yanlmadmdan emin olabileceimi zannederdim. Dorusu pes ettim. Bu konuda nam salm bir dostumun bir arabacs vard; arabacy ona yengem Oriane bulmutu; eitli iler yapm, ama bilhassa etek syrmada ustalam Combray'li bir delikanlyd; ben malum meseleye kesinlikle muhalif olduunu zannederdim. Metresini zntden kahrediyor, onu eitli kadnlarla, bilhassa taparcasna sevdii bir kadn oyuncu ve bir garson kzla aldatyordu. Her eye ko layca inanveren insanlarn sinir bozucu dnce yapsna sa hip olan kuzenim Guermantes Prensi bir gn bana dedi ki: 'X niin arabacsyla yatmyor kuzum? Kim bilir, belki de Theodore'un (arabacnn ismi) houna gider; hatt belki patronu kendisine kur yapmyor diye gceniyordun' Gilbert'i susturmaktan kendimi alamadm; iki eye birden sinirlenmitim: hem geliigzel kullanldnda basiretsizlie dnen o szde basirete, hem de dostumuz X'in tehlikeyi gze alp zemini yoklamasn, salamsa ardndan da kendisi gitmeyi isteyen kuzenimin gn gibi aikr olan fesatlna. -Yani Guermantes Prensi'nde de mi byle eilimler var?" diye sordu Brichot, yar akn, yar tedirgin bir tavrla. "Aman Tanrm," dedi M. de Charlus, mutluluk iinde, "o kadar bilinen bir ey ki, evet demekle boboazlk etmi olacam sanmyorum. Her neyse, ertesi yl Balbec'e gittim ve orada, ara sra beni bala karan bir gemiciden rendim ki, benim Thodore, limana gelip mthi bir kstahlkla, sandalla dolamak 've dahi baka eyle^ yapmak zere eitli gemicileri karyormu; bu arada unu da belirteyim, Thodore'un kz kardei, Mme Verdurin'in bir

arkadann, Putbus Baronesi'nin oda hizmetisidir." Arabacnn patronunun, btn gn metresiyle birlikte iskambil oynayan beyefendi olduunu anlamtm, onun da m Guermantes Prensi gibi olduunu bu kez ben sordum. "Canm, bunu herkes bilir, kendisi de gizlemez bile. -Ama yannda metresi vard. -Ne olmu yani? Ah, bu ocuklar saf," dedi babacan bir tavrla, szlerinden, Albertine'i dnerek duyduum acnn farknda bile olmadan. "Metresi sevimli bir kadn. -Peki, br arkada da onun gibi mi? -Yok canm, katiyen," diye haykrd baron, sanki bir mzik letinde yanl notaya basmm gibi kulaklarn tkayarak. "Buyrun bakalm, bu sefer de dier uca kayd. Canm, insann arkadalk etmeye hakk yok mu? Ah/ bu genler, her eyi birbirine kartr yor! Sizi yeni batan eitmek gerek evladm. Ama itiraf etmeliyim ki, bu rnek ve bildiim daha birok rnek, zihnimi btn cretkrlklara ne kadar ak tutmaya alsam da, benim kafam kartryor. amn gerisinde kalm olabilirim, ama anlayamyor um," dedi, Ultramontanizmin kimi trlerinden sz eden yal bir Gallikanizm taraftan, Action Franaise'den sz eden liberal bir kralc, kbist bir Claude Monet mridi edasyla. "Bu yenilikileri knamyor, daha ok imreniyorum kendilerine, onlar anlamaya alyorum ama beceremiyorum. Kadnlar bu kadar ok seviyorlarsa, zellikle de bu eilime kt gzle bakan bu proleter dnyada, izzetinefislerini korumak iin gizlenmek zorunda kaldklar bu dnyada, niin olan dedikleri eye ihtiya duyuyorlar? nk bu, onlarn gznde baka bir eyi temsil ediyor. Neyi?" "Albertine'in gznde kadn baka neyi ifade edebilir?" diye dnyordum ve zaten strabmn kayna da buydu. "una hi phe yok ki baron," dedi Brichot, "eer faklteler kurulu gnn birinde Ecinsellik Krss kurmaya karar verirse, en baka sizi neririm. Yo hayr, zel Psikofizyoloji Enstits size daha uygun olur. Sizi en ok Collge de France'ta bir krsnn banda hayal ediyorum; kendinizi kiisel aratrmalara vakfetme imknnz olur, elde ettiiniz sonular, tpk Tamil veya Sanskrit profesrleri gibi, konuyla ilgili pek az sayda insana aklarsnz. ki dinleyiciniz olur, bir de odac; yanl anlalmasn, odaclarmz en ufak bir kuku altnda brakmak istemem, kukudan uzak olduklar kansndaym. -Hibir ey

bildiiniz yok," diye serte kestirip att baron, "Ayrca konuyla ok az sayda insann ilgileneceini zannetmeniz de hata. Tam tersine," dedi Brichot'ya ve kendi konumasnn deimez biimde yneldii konuyla bakalarna yapaca sulama arasndaki elikinin farkna varmadan, dehete dmesine, ok zlm gibi bir tavrla devam etti: "Aksine, rktc bir durum, artk bir tek bu konu konuuluyor. Utan verici bir durum, ama aynen dediim gibi azizim! Geen gn Ayen Desi'nin evinde iki saat boyunca baka bir ey konuulmam. Dnsenize, kadnlar da bu konuyu konumaya balamsa tam bir rezalet demektir! in en iren taraf," dedi M. de Charlus, olaanst bir evk ve enerjiyle, "kadnlar birtakm mikrop herifler sayesinde bilgi ediniyorlar; bunlardan biri de gen Chtellerault; hakknda en ok ey sylenebilecek kii o, ama kadnlara bakalarnn hikyelerini anlatyor. Duyduuma gre benim hakkmda sylemediini brakmam, ama benim umurumda deil; iskambilde hile yapt iin Jockey Kulb'nden atlmasna ramak kalan bir ahsn sratt amur ve pisliin ancak kendisine bulaabileceini dnyorum. unu iyi biliyorum ki, ben Jane d'Ayen olsaydm, salonuma sayg gsterir, o salonda bu tr konularn konuulmamasn ve kendi evimde z akrabalarma irkef bulatrlmamasn salardm. Ama artk ne sosyete kald, ne kural, ne de grg; giyim konusunda olduu gibi, konumada da geerli bu. Ah! Dnyann sonu geldi azizim. nsanlar yle fesat oldu ki. Bakalarn en ok ktleyen kazanyor. Feci bir ey!" Ta ocukluumda, Combray'de bykbabama konyak sunuluunu ve bykannemin, imesin diye nafile yakarlarn grmemek iin katmda kendini gsteren korkaklmla, Charlus idam edilmeden nce Verdurin'lerin evinden ayrlmaktan baka bir ey dnemiyordum. "Benim mutlaka dnmem gerekiyor," dedim Brichot'ya. "Ben de sizinle geleceim, ama hrsz gibi kamak olmaz. Gelin Mme Verdurin'le vedalaalm," dedi profesr ve oyunda ebe olup odann dna gnderilen, bir sre sonra "tamam m" diye bakmaya giden birinin edasyla salona yneldi.

Biz sohbet ettiimiz srada, M. Verdurin, karsnn bir iareti zerine Morel'i alp gtrmt. Zaten Mme Verdurin iyice dnp tandktan sonra, Morel'e yaplacak ifaatn ertelenmesinin daha akllca olacana karar vermi olsayd bile, bunu baaramazd. yle arzular vardr ki, bazen dille snrl olduklar halde, bir kez gelimelerine izin verildi mi, sonu ne olursa ol sun, tatmin edilmeleri gerekir; fazlasyla uzun sredir seyrettiimiz plak bir omzu pmemeye dayanamayz, dudaklarmz, hzla ylann stne inen bir ku gibi omza gmlr; alktan bamz dnerken, bir pastay yemekten kendimizi alamayz; beklenmedik szlerle karmzdakinin ruhunda uyandracamz youn aknlktan, heyecandan, strap veya needen kendimizi mahrum edemeyiz. te Mme Verdurin de, melodram sarholuu iinde kocasna emir vererek Morel'i alp gtrmesini ve kemancyla ne pahasna olursa olsun, konumasn sylemiti. Morel, Napoli Kraliesi'nin erken gitmi olmasna, kralieye takdim edilme frsat bulamadna hayflanarak sze balamt. M. de Charlus, Napoli Kraliesi'nin, mparatorie Elisabeth'le Alenon Desi'nin kz kardei olduunu o kadar ok sylemiti ki, kralie sonunda Morel'in gznde olaanst bir nem kazanmt. Ama Patron, Napoli Kraliesi'nden sz etmek iin bir araya gelmediklerini Morel'e aklayp dorudan konuya girmiti. "Bakn," demiti bir sre konutuktan sonra, "isterseniz gelin karma akl danalm. Yemin ederim, ben kendisine hibir ey sylemedim. Bakalm o nasl yorumlayacak. Benim fikirlerim doru olmayabilir, ama onun ne kadar yanlmaz bir saduyusu olduunu bilirsiniz; ayrca sizi de ok sever, gelin meseleyi ona aalm." Bu arada Mme Verdurin, virtzle konuurken yaayaca, o gittikten sonra da, kocasyla aralarnda geen konumann eksiksiz raporunu alrken tadaca duygular sabrszlkla beklemekte, bir yandan da kendi kendine, "Canm, ne yapyor bunlar? Bari Auguste, Morel'i bu kadar uzun alkoymuken iyice bir terbiye etmi olsa," diyordu ki, M. Verdurin ar heyecanl grnen Morel'le birlikte aa indi. "Morel sana akl danmak istiyor," dedi M. Verdurin karsna, ricasnn kabul edilip edilmeyeceini bilemeyen birinin tavryla. Mme Verdurin ise, M. Verdurin'e cevap vereceine, tutkunun verdii evkle dorudan

Morel'e dnerek, "Kocamla tamamen ayn fikirdeyim, bu duruma daha fazla katlanmamalsnz!" diye haykrd iddetle, kocasyla birlikte nceden kararlatrdklar anlamsz yalan, yani kocasnn kemancya sylediklerinden szmona kendisinin habersiz olduunu unutarak. "Ne? Hangi duruma?" diye kekeledi M. Verdurin, arm gibi yapp, telann anlalr kld bir beceriksizlikle yalann savunmaya alarak. "Ona neler sylediini tahmin ettim," diye cevap verdi Mme Verdurin, aklamasnn inandrc olup olmadn dnmemiti ve kemancnn, bu sahneyi sonradan hatrladnda, Patronie'nin doru szll konusunda ne dnecei de umurunda deildi. "Hayr," diye devam etti Mme Verdurin, "hi kimsenin evine kabul etmedii yoz bir ahsiyetle bu utan verici ili dlla daha fazla tahamml etmemelisiniz bence." Patronie bunun doru olmamasna aldrmyor, baronu hemen her gn evinde arladn unutuyo rdu. "Konservatuarda alay konusu oldunuz," diye ekledi, en etkili argmann bu olacan sezerek; "bu hayata bir ay daha devam ederseniz, bir sanat olarak istikbaliniz baltalanm olacak; oysa Charlus olmasa, ylda yz bin frangn zerinde para kazanabilirsiniz. -Bu konuda kulama hibir ey gelmemiti, ok ardm, size fazlasyla minnettarm," diye mrldand Morel, gzlerinde yalarla. Ama ayn anda hem arm gibi yapmak, hem de utancn gizlemek zorunda kaldndan, kan ter iinde kalmt; Beethoven'in btn sonatlarn pe pee alsa, bu kadar kzarp terlemezdi; Bonn'lu stadn, bu gzyalarna yol amayaca da kesindi. Bu gzyalaryla ilgilenen heykeltra glmsedi ve gz ucuyla bana Charlie'yi iaret etti. "Kulanza hibir sylenti gelmediyse, bilmeyen bir siz kalmsnz demektir. Adamn pis bir hreti var, irkin olaylara karm. Polisin gz stnde, bunu biliyorum, zaten hakknda en hayrls da tutuklanmak olur, aksi takdirde o da btn benzerleri gibi sokak serserilerinin elinde can verecek nk," diye ekledi Patronie, nk Charlus' dnnce Mme de Duras' hatrlyor ve fkeden gz dnerek zavall Charlie'yi daha da ok yaralamak, o gece kendisine indirilen darbelerin intikamn almak istiyordu. "Zaten

maddi olarak bile size hibir fayda salayamaz; kendisine antaj yapan kiilerin kurban olduundan beri varn younu kaybetti; o insanlar yaptklar antajn masraflarn dahi ondan koparamayacaklar, siz kendi zararlarnz hi karlayamayacaksnz, nk her eyi ipotek altnda: konak, ato, her ey." Morel bu yalana kolaylkla inand, nk M. de Charlus, Morel'i srda kabul edip sokak serserileriyle ilikilerini ona anlat maktan holanrd; bu serseri takmnn, bir oda hizmetkrnn olunda uyandrd duygu ise, kendisi alan teki olsa bile, Bonaparte' fikirlere ball kadar youn bir tiksintidir. Morel'in kurnaz zihninde, XVIII. yzylda ittifaklarn tersine dnmesi denilen eye benzer bir are filizlenmeye balamt bile. M. de Charlus'le bir daha asla konumamaya kararlyd; ertesi akam, her eyi yoluna koymak zere Jupien'in yeenine dnecekti. Ne yazk ki, Morel bu projeyi gerekletiremedi; M. de Charlus'n, o akam Jupien'le randevusu vard ve eski yeleki, olaylara ramen randevuya gitmeme cesaretini gsteremedi. leride greceimiz, Morel'le ilgili baka olaylar da hz kazandndan, Jupien alayarak dertlerini barona anlattnda, en az Jupien kadar kederli olan baron, terk edilen gen kz evlat edineceini, ona sahip olduu unvanlardan birini, muhtemelen Mile d'Oloron unvann vereceini, mkemmel bir ek eitim salayacan ve varlkl biriyle evlendireceini bildirdi. Jupien'e youn bir mutluluk veren bu vaatlere, yeeni kaytsz kald, nk Morel'i hl seviyordu; Morel ise, ya aptallndan ya da edepsizliinden, Jupien'in yokluunda akalaarak giriyordu dkkna. "Neyiniz var byle?" diyordu glerek. "Gzlerinizin etrafndaki o halkalar ne? Ak acs m? Canm, yllar birbirini kovalar, biri brne benzemez. En nihayet insan bir ayakkaby dener, bir kadn haydi haydi dener, ayana uymuyorsa da..." Bir tek kere, kz aladnda sinirlendi; bunu alaka, iren bir davran olarak gryordu. nsan bazen yol at gzyalarna tahamml edemez. Ama fazlasyla ileriye atlam olduk, nk btn bunlar, Verdurin davetinden sonra cereyan etti; imdi daveti anlatma ya

kaldmz yerden devam edelim. "Hi aklmdan gemezdi," diye i geirdi Morel, Mme Verdurin'e cevaben. "Doal olarak yznze kimse bir ey sylemiyor, ama yine de Konservatuarn alay konususunuz," diye tekrarlad Mme Verdurin fesata; Morel'e, dedikodularn yalnz M. de Charlus' deil, kendisini de hedef aldn gstermek istiyordu. "Bilmediinize inanyorum tabii, oysa hi ekinmeden konuuluyor. Geen gn Chevillard konserinde siz benim locama girdiinizde iki adm temizde ne konuulduunu Ski'ye sorun, sylesin size. Ksacas, parmakla gsteriliyorsunuz. unu syleyeyim ki, ben kendi adma, hi zerinde durmuyorum; benim zerinde durduum u: Bu durum insan inanlmayacak derecede gln drr ve hayat boyunca herkesin alay konusu olmasna yol aar. -Size nasl teekkr edeceimi bilemiyorum," dedi Charlie, ayn cmleyi, canmz mthi actan, ama bunu belli etmek istemediimiz di hekimine veya nemsiz bir szle ilgili olarak, "Bunlar sineye ekemezsiniz," deyip bizi zorla delloya sokan, kana susam ahidimize sylediimiz tonda. "Sizin kiilik sahibi bir insan, bir erkek olduunuzu dnyorum," diye cevap verdi Mme Verdurin; "baron herkese sizi avucunda tuttuunu, sesinizi karmaya cesaret edemeyeceinizi sylese de, ben sizin ak ak, ekinmeden konuacanzdan eminim." Parampara olan onurunu gizlemek iin kendine bir takma onur arayan Charlie, okumu ya da duymu olduu bir ey buldu hafzasnda ve derhal aklad: "Bu kadarna tahamml edecek kadar st bozuk deilim. Bu akamdan tezi yok, M. de Charlus'le ilikimi keseceim. Napoli Kraliesi gitti, deil mi? Yoksa, ilikimi kesmeden nce rica ederdim... -likinizi tamamen kesmeniz gerekmez," dedi, kk yuvay datmak istemeyen Mme Verdurin. "Onunla burada, kk grubumuzun iinde grmenizde bir saknca yok; burada takdir ediliyorsunuz, kimse hakknzda kt konumaz. Ama zgrlnze sahip kan ve sizi, sadece yznze kar kibar olan o aptal, ukala kadnlarn evlerine srklemesine izin vermeyin; arkanzdan neler konutuklarn duymanz isterdim. Zaten hayflanmanza da gerek yok; hayat boyu tayacanz bir yzkarasndan kurtulmu olmakla kalmayacaksnz; ayrca, sanatsal adan da, Charlus tarafndan tantlmann utanc

olmasayd bile, unu bilin ki, bu sahte sosyete muhitinde kendinizi alaltmanz, size gayriciddi bir hava verecekti; amatr olarak, sra dan salon mzisyeni olarak hret yapacaktnz, ki bu da sizi n yanzda feci bir eydir. Arkadalarna cevab nezaket gsterisinde bulunmak zere, bedavadan sizi getirtmek, btn bu g zel hanmlarn iine geliyor tabii, anlalr bir ey, ama bunun bedelini, siz sanat olarak geleceinizle deyecektiniz. Bir veya iki hanmn evinde almaktan sz etmiyorum. Az nce Napoli Kraliesi'nden sz ediyordunuz, gitmiti gerekten de, bir gece daveti vard; bakn o iyi bir kadn, ayrca unu da syleyeyim, bence Charlus' pek nemsedii yok. Bana sorarsanz daha ok benim hatrm iin gelmi. Evet, evet, M. Verdurin'le ve benimle tanmak istediini biliyorum. Orada alabilirsiniz bakn. stelik, unu da syleyeyim ki, sanatlarn tand, daima yaknlk gsterdii, neredeyse kendilerinden biri gibi, Patronie'leri olarak grd benim tarafmdan oraya gtrlmek tamamen farkl bir durum sizin iin. Ama sakn ha, Mme de Duras'n evine gideyim demeyin! yle bir gaf yapmayn sakn! Tandm eitli sanatlar, onunla ilgili srlarn gelip bana amlardr. nk bana gvenebileceklerini bilirler," dedi Mme Verdurin, birdenbire, ustalkla brnd yumuak ve sade bir tavrla, yznde alakgnll bir ifade ve baklarnda, bu ifadeyle uyumlu bir ekicilikle. "Gelip bana dertlerini anlatrlar; en sessiz diye bilinenleri bazen benimle saatlerce konuur ve inanamayacanz kadar da ilgintirler. Zavall Chabrier, 'Onlar Mme Verdurin'den bakas konuturamaz,' derdi hep. Her neyse bunlarn hepsi, bakn istisnasz hepsi diyorum, Mme de Duras'n evinde alm olduklar iin alamlardr karmda. Hanmefendinin, hizmetkrlar araclyla sanatlar kk drmekten holanmas bir yana, sonra da hibir yerde i bula myorlard. Yneticiler, 'Aa, tamam, Mme de Duras'n evinde alan mzisyen,' diyordu. Kap kapanyordu. Hibir ey insann geleceini byle baltalayamaz. nk yksek sosyete mensuplar gayriciddi bir hava veriyor sanatya; istediiniz kadar yetenekli olun, maalesef bir Mme de Duras, size amatr damgas vurulmas iin yeterli oluyor. Biliyorsunuz ben sanatlar krk yldr tanyorum, gryorum onlarla, onlar tantyor, onlarla

ilgileniyorum, size unu kesinlikle syleyebilirim ki, bir sanat hakknda 'bir amatr' dendi mi, i bitmitir. Esasen, si zin hakknzda da amatr denmeye balanyordu. Kim bilir ka kez, sizin o gln salonlardan birinde almayacanz konusunda diklenmek, stelemek zorunda kaldm! Ne cevap veriyorlard, biliyor musunuz: 'Canm, mecburen alacak, Charlus ona danmayacak bile; fikrini sormuyor ki.' Birisi Charlus'e kibarlk olsun diye, 'Arkadanz Morel'i ok takdir ediyoruz,' demi. Baron o bildiiniz kstah edasyla ne cevap verse beenirsiniz: 'Arkadam olmasna imkn var m? Ayn snfn insanlar deiliz, ona benim yarattm, himaye ettiim mzisyen demek daha doru olur.'" O esnada, mzik tanrasnn kavisli alnnn gerisinde, baz insanlarn kendilerine saklayamadklar tek ey, yani aktarlmas sadece alaklk deil, tedbirsizlik de olacak bir sz kprdanmaktayd. Ne var ki bu sz aktarma ihtiyac, ereften, ihtiyattan daha baskndr. Patronie de yuvarlak, kederli alnnda art arda meydana gelen birka hafif kaslmadan sonra, ite bu ihtiyaca boyun edi: "Hatt kocama, baronun, sizin iin 'hizmetkrm' dediini de sylemiler, ama kesin bir ey syleyemem," diye ekledi. M. de Charlus de ayn ihtiyaca boyun emi ve Morel'e, kkeni hakknda kimsenin asla bir ey renmeyeceine dair yemin ettikten ksa bir sre sonra, Mme Verdurin'e, "Morel bir oda hizmetkrnn olu," demiti. Bu laf bir kez sylendikten sonra, yine benzer bir ihtiya yznden, bir kiiden dierine yaylacak, bu kiilerin her biri, tpk kendi yapt gibi, sr olarak saklayacana sz veren ama tutmayan bir baka kiiye aktaracakt. Bu taman laflar, sonunda, yzk oyunundaki gibi dnp dolap Mme Verdurin'e geri gelir ve dedikoduyu nihayet duymu olan ilgili ahsla arasn aard. Mme Verdurin bunu bildii halde, sylemek iin yanp tututuu sz iinde tutamazd. "Hizmetkr" sznn Morel'i gcendirmemesi imknszd. Bununla birlikte, Mme Verdurin "hizmetkr" kelimesini telaffuz etti ve kesin bir ey syleyemeyeceini eklediyse, bunu, bu ince ayrm sayesinde, hem geri kalanndan eminmi, hem de tarafszm gibi grnmek iin yapt. Sergiledii tarafszlk, Mme Verdurin'in kendisini o kadar etkiledi ki, Charlie'yle efkat dolu bir tavrla konumaya balad:

"Bakn," dedi, "ben onu knamyorum, sizi uuruma srklyor, ama onun kabahati deil, nk kendi de ayn uurumda yuvarlanyor, ayn uurumda yuvarlanyor," diye epey yksek sesle tekrarlad; azndan dklveren bu imgeye hayran kalarak ve bilincinin ancak yakalayabildii imgeyi vurgulamaya alarak. "Hayr, benim onda bulduum kabahat," dedi, yapt skseyle sarho olmu bir kadnn sevecen tonuyla, "size kar inceliksiz davranm olmas. Baz eyler vardr ki herkese sylenmez. Mesela biraz nce, size verecei bir haber zerine, sevinten yznze kan hcum edeceine dair bahse girdi; Lgion d'honneur niann alacanz haber verecekmi (asl yok tabii, zaten onun tavsiyesi, sizin nian almanz engellemek iin yeterli olurdu). Hadi bunu affedelim; geri ben insann dostlarn kandrmasndan hibir zaman pek holanmammdr," diye devam etti, hassas ve onurlu bir edayla, "ama baz ufack eyler vardr ki, insan yaralar. Mesela glmekten krlarak, bizlere sizin bu nian almay amcanz iin istediinizi ve amcanzn da uak olduunu anlatmas gibi. -Size yle mi syledi!" diye haykrd Charlie, ustaca aktarlan bu szlerden, Mme Verdurin'in btn sylediklerinin doruluuna hkmederek. Mme Verdurin'in yznden fkran sevin, gen tarafndan terk edilmek zereyken onun evliliini bozmay baaran yal bir metresi hatrlatyordu. Mme Verdurin belki de yalann lp bimemi, hatt bile bile yalan sylememiti. Belki de hayatn enlendirmek ve mutluluunu korumak iin kk kabilede "ortal kartrmasna" sebep olan duygusal bir mantk, ya da daha temelde, sinirsel bir refleks, tam anlamyla doru olmasalar da eytanca bir yarar salayan bu tr iddialarn, kendisi doruluunu kontrol etmeye vakit bulamadan, igdyle dudaklarndan dklvermesine yol ayordu. "Bunu sadece bize sylemi olsayd, bir zarar dokunmazd," diye devam etti Patronie; "biz onun sylediklerinin yarsnn yalan, yarsnn doru olduunu biliriz; ayrca iin iyisi kts olmaz, hem sizin kendi deeriniz var, sizi deeriniz tanmlar; ama gidip Mme de Portefin'i bu laflarla kahkahayla gldrmesi, ite bizi bedbaht eden bu." (Mme Verdurin, Charlie'nin Mme de Portefin'i sevdiini bildiinden, mahsus onun adn veriyordu.) "Kocam baronun

sylediklerini duyunca bana, 'Tokat yemeyi tercih ederdim,' dedi. nk biliyorsunuz Gustave da sizi benim kadar sever." (Bylece M. Verdurin'in adnn Gustave olduunu rendik.) "Gustave aslnda ok duyarl bir insandr. -Ben sana onu sevdiimi hi sylemedim ki! Onu seven, Charlus," diye mrldand M. Verdurin, iyi kalpli hoyrat adam pozu taknarak. "Ah! Hayr, aradaki fark imdi anlyorum, ben erefsiz bir adamn ihanetine uradm, sizler ise iyi kalplisiniz," diye samimiyetle haykrd Charlie. "Hayr, hayr," diye mrldand Mme Verdurin, zaferi elde tutmakla birlikte (arambalar kurtulmu sayyordu), ktye kullanmak da istemiyordu, "erefsiz demek biraz abartl olur; Charlus ktlk ediyor, hem de ok ktlk ediyor, ama farknda olmadan; u Lgion d'honneur meselesi pek de uzun srmedi. Aileniz hakknda btn sylediklerini size aktarmaksa, benim iin tatsz bir ey olur," dedi, aktarmas istense pek g duruma decek olan Mme Verdurin. "sterse bir saniye srm olsun, yine de onun bir hain olduunu kantlar," diye haykrd Morel. te biz o anda salona girdik. M. de Charlus, Morel'in orada olduunu grnce, "Ah!" diye bard ve nee iinde mzis yene doru ilerledi; btn gecesini, bir kadnla bulumak zere ustaca ayarlam olan ve bu bulumann sarholuuyla, kadnn kocas tarafndan tutulmu adamlarn kendisini bizzat kurduu tuzaa drp herkesin nnde dayaktan geireceini hayalinden bile geirmeyen bir adama benziyordu. "Eh, nihayet grebildik, memnun musunuz bakalm, gen hret ve mstakbel Lgion d'honneur valyesi? Pek yaknda niannz takabileceksiniz, biliyor musunuz?" dedi M. de Charlus Morel'e; efkatli ve muzafferane bir edayla konumu, ama nian hakkndaki szleriyle, Mme Verdurin'in, Morel'e tartlmaz gerekler gibi grnen yalanlarn teyit etmiti. "Uzak durun benden, bana yaklamayn!" diye bard Morel barona. "Bu ilk denemeniz deildir herhalde, yoldan karmaya altnz ilk kii ben olmasam gerek!" Tek tesellim, M. de Charlus'n Morel'i ve Verdurin'leri bozguna uratn greceimi dnmemdi. Baronun, bunun binde biri kadar bir olay yznden lgnca

fkeleniine ka kez ahit olmutum; bu fke buhranlar herkese ynelebilirdi, baron bir kraldan bile ekinmezdi. Ne var ki, olaanst bir ey oldu. M. de Charlus donakalm, nut ku tutulmutu, bana gelen felaketi, sebebini anlayamad halde, lmeye alyordu; syleyecek tek kelime bulamyor, orada bulunan herkese tek tek, gcenmi, yalvaran baklarla, ne olup bittiinden ziyade ne cevap vermesi gerektiini sorar gibi bakyordu. M. de Charlus'n dilini balayan ey, belki (M. ve Mme Verdurin'in gzlerini kardklarn ve kimsenin ona yardm etmeyeceini grnce) hissettii o anki ac ve zellikle de, ileride ekecei aclarn korkusuydu; belki nceden kafasnda kurarak bir fke yaratmad, kendi kendini kztrmad iin, silahsz olduu bir anda yakalanm ve iddetli bir darbe yemiti (nk duygusal, sinirli, isterik bir insan olan baron, tam anlamyla fevriydi, ama fedailii fostu -hatt ben, fesatlnn da fos olduunu dnrdm teden beri ve bu da barona gzmde bir sevimlilik kazandrrd dolaysyla, hakarete uram erefli bir insann olaan tepkisini gstermezdi); belki de kendi muhiti olmayan bir ortamda, SaintGermain muhitinde olaca kadar rahat ve cesur deildi. Sebebi ne olursa olsun, o byk asilzade (tpk devrim mahkemesi karsnda korkudan yrei daralan atalar gibi, o da znde halktan stn olmad iin), o kmsedii salonda, btn uzuvlar ve dili felce uramasna, kendisine uygulanan iddetin yaratt korku ve fkeyle dolu, hem sorgulayan, hem yalvaran baklarn evresinde gezdirmekten baka bir ey yapamad. Oysa M. de Charlus, birine kar uzun zaman boyunca iinde bir fke biriktirdiinde, hem belagat, hem de cesaret asndan snr tanmaz, bu ka dar ileri gidilebileceini hayallerinden bile geirmeyen, dehete dm yksek sosyete mensuplarnn nnde, sz konusu kiiyi en can alc szlerle, aresizlikten felce uratrd. Bu durumlarda M. de Charlus tam bir sinir buhran iinde adeta alev alr, rpnr, herkesi korkudan titretirdi. Ne var ki byle durumlarda, inisiyatif baronda olduu iin istedii gibi saldrr, azna geleni sylerdi (ayn ekilde Bloch da Yahudilerle alay etmeyi bilir, ama yannda isimleri anldnda yz kzarrd). M. de Charlus, nefret ettii kiilerden, kendisini aaladklar kansna kapld iin nefret ederdi. Onlar

barona kibar davransalar, fkeden kendini kaybedeceine, onlar kucaklayp perdi. Bu acmaszca umulmadk durumda o byk hatip, ancak, "Ne demek oluyor bu? Ne oldu?" diye kekeleyebildi. Hatt sesi duyulmad bile. Panik halindeki korkunun evrensel ifadesi olan jest ve mimikler o kadar az deimitir ki, bir Paris salonunda bandan tatsz bir olay geen bu yal beyefendi, farknda olmadan, eski alarn Yunan heykellerinde, tanr Pan tarafndan kovalanan nympha'larn korkusunu simgeleyen stilize hareketleri tekrarlamaktayd. Gzden den bykeli, zorla emekliye ayrlan bro efi, souk davranlan sosyete mensubu, reddedilen k, bazen aylar boyunca, btn umutlarn ykan olay inceler, bir serseri kurunu neredeyse bir gktaymasna evirip evirirler. Kendilerine isabet eden bu tuhaf kurunu oluturan unsurlar tanmak, hangi kt niyetleri barndrdn bilmek isterler. Kimyaclarn elinde, analiz imkn vardr en azndan; kaynan bilmedikleri bir hastalktan mustarip olan hastalar, hekime bavurabilirler. Sularla ilgili muammalar da, sorgu hkimi tarafndan iyi kt zlr. Oysa benzerlerimizin artc davranlarna sebep olan drtleri nadiren reniriz. Anlatmaya kaldmz yerden devam edeceimiz o gece davetini izleyen gnler boyunca, M. de Charlus de, Charlie'nin davrannda sadece bir tek eyi aka grebildi. Kendisine besledii tutkular ifa edeceini syleyerek baronu sk sk tehdit etmi olan Charlie, artk kendi kanatlaryla uabileceine, "bir yerlere geldiine" hkmetmi ve buna dayanarak, tehdidini gerekletirmi olsa gerekti. Ve srf nankrlnden, her eyi Mme Verdurin'e anlatm olmalyd. Peki ama Mme Verdurin nasl kanmt anlattklarna? (nkr etmeye kararl olan baron, sahip olmakla sulanaca duygularn hayal olduuna kendini inandrmt bile.) Mme Verdurin'in, belki kendisi gibi Charlie'ye tutkun olan baz dostlar, zemin hazrlamt herhalde. Dolaysyla M. de Charlus, daveti izleyen gnlerde, tamamen masum olan ve baronun delirdiine hkmeden birok "mrit"e korkun mektuplar yazd; sonra da gidip Mme Verdurin'le uzun ve dokunakl bir ko numa yapt, ama bu konuma, baronun istedii etkiyi katiyen

uyandrmad. nk bir yandan, Mme Verdurin, srekli, "Artk onunla ilgilenmeyin, olsun bitsin, ocuk o daha," diyordu barona. Oysa baronun tek istedii, barmakt. te yandan, barabilmek iin, Charlie'nin salama bal zannettii her eyi elinden almak istediinden Mme Verdurin'e Charlie'yi artk evine kabul etmesin diye ricada bulunuyor, bu ricas kesin bir ret cevabyla karlayordu; ret cevab, Patronie'nin barondan eitli fkeli ve alayl mektuplar almasna sebep oldu. Srayla eitli tahminlerde bulunan M. de Charlus, doru tahmini yapamad, yani olayn katiyen Morel'in bann altndan kmadn dnemedi. Geri bunu, Morel'den birka dakikalk bir grme rica ederek renebilirdi. Ama byle bir istekte bulunmann, hem onuruna aykr olduunu, hem de ak asndan zararl olacan dnyordu. Hakarete uramt ve bir aklama bekliyordu. Zaten hemen her zaman, bir anlamazl akla kavuturabilecek bir grme fikrine bal bir baka fikir, u veya bu nedenle, o grmeye raz olmamz engeller. Yirmi deiik olayda alakgnlllk gstermi, zaafm gizlememi olan kii, yirmi birinci olayda bir gurur sergiler, oysa kibirli bir tavrda direnmemenin ve yalanlanmadka kar tarafta iyice kk salan bir yanlgy ortadan kaldrmann faydal olaca tek olay budur. Olayn sosyal sonularna gelince, M. de Charlus'n, gen bir mzisyenin rzna gemeye alt esnada Verdurin'lerin evinden kovulduu sylentisi yayld. Bu sylenti yznden, M. de Charlus'n Verdurin'lerin evine artk ayak basmamasna kimse armad; phelenmi ve hakaret etmi olduu mritlerden biriyle bir yerde tesadfen karlatnda, sz konusu mridin, zaten kendisine selam bile vermeyen barona kar bir hn beslemesine insanlar armyor, kk kabilede kimsenin baronu selamlamak istememesini anlyorlard. Morel'in telaffuz ettii szler ve Patronie'nin tutumu kar snda bir anda ken M. de Charlus panie kaplm nympha pozuna brnd srada M. ve Mme Verdurin, adeta diplo matik kopu belirtisi olarak ilk salona ekilip M. de Charlus' yalnz brakmlard; bu arada Morel, platformun zerinde, kemann

klfna yerletiriyordu. Mme Verdurin, agzllkle, "Nasl oldu, anlat," dedi kocasna. "Ona ne dediinizi bilmiyorum ama ok duygulanmt, gzlerinde yalar vard," dedi Ski. Mme Verdurin, anlamam gibi yaparak, "Bence sylediklerime tamamen kaytsz kald," dedi; aslnda kimsenin aldanmad bu numarann amac, Charlie'nin aladn heykeltraa zorla tekrarlatmakt; o gzyalar Mme Verdurin'e yle bir gurur sarholuu veriyordu ki, Patronie istisnasz btn mritlerin iyice duyup haberdar olmasn istiyordu. "Yok canm, aksine, ben gzlerinde iri damlalarn parladn grdm," dedi heykeltra, kt niyetli bir sr paylama havasnda sesini alaltp glmseyerek; bu arada, Morel'in hl platformda durduundan ve konumay iitemeyeceinden emin olmak iin, yana doru bakyordu. Fakat konumay iiten biri vard ve bu kiinin varl fark edildii anda, Morel'in snen umutlarndan biri canlanacakt. Napoli Kraliesi'ydi bu; gittii dier davetten dner ken, Verdurin'lerde unuttuu yelpazesini geri almak zere, bizzat uramasnn kibarlk olacan dnmt. eri usulca, adeta ekinerek girmiti; zr dileyip, herkes gitmiken ksa bir ziyarette bulunmaya niyetliydi. Ne var ki, olayn heyecan iinde kralienin girii fark edilmemiti; o da olup bitenleri derhal anlam ve mthi fkelenmiti. Mme Verdurin, "Ski, gznde yalar grdn sylyor, sen fark ettin mi? Ben gzya grmedim," dedi. "Aa! Doru, imdi hatrlyorum," diye dzeltti sonra, iddiasna inanlr korkusuyla. "Charlus'e gelince, durumu iyi grnmyor, bir iskemleye otursa iyi olur; bacaklar titriyor, yere serilmek zere," dedi acmaszca kkrdayarak. O esnada koarak Mme Verdurin'in yanna gelen Morel, Charlus'e doru ilerleyen kralieyi gstererek, "u hanm Napoli Kraliesi deil mi?" diye sordu (o olduunu gayet iyi bildii halde). "Az nce olanlardan sonra, barondan beni kralieye takdim etmesini isteyemem, ne yazk! -Durun, ben sizi takdim ederim," dedi Mme Verdurin ve alelacele eyalarmz alp gitmek zere harekete geen Brichot'yla benim haricimizdeki mritlerden bazlarn peine takarak, M. de Charlus'le sohbet etmekte olan kralieye doru yrd. Morel'in Napoli Kraliesi'ne takdim edilmesini ok isteyen M. de Charlus, kralienin pek uzak bir ihtimal gibi grnen lm dnda hibir eyin, bu arzunun

gereklemesini engelleyemeyeceini dnmt. Ne var ki, insan, gelecei, imdiki zamann boluktaki bir yansmas olarak hayal eder; oysa gelecek, ou gzden kaan sebeplerin, pek yakndaki bir sonucudur genellikle. Daha bu arzusunu ifade edeli bir saat bile olmad halde, imdi Morel kralieye takdim edilmesin diye M. de Charlus her eyini verirdi. Mme Verdurin eilerek kralieyi selamlad. Kralie kendisini tanmam gibi grnd iin de, kendini tantt: "Ben Mme Verdurin. Majesteleri beni tanmadlar. yi," dedi kralie; yle byk bir doallk iinde M. de Charlus'le konumaya devam ediyordu ki, Mme Verdurin, olaanst dalgn bir edayla sylenmi bu "iyi" sznn kendisine sylendiinden phe duydu; M. de Charlus ise, ak acsna gmlm olduu halde, kralienin cevabna bir mnasebetsizlik uzmannn, meraklsnn minnetiyle glmsemekten kendini alamad. Takdim edilme hazrln uzaktan izleyen Morel de o esnada yaklat. Kralie kolunu M. de Charlus'e uzatt. Baronda da kzmt, ama ona, bu aalk hakaretlere serte karlk vermedii iin kzyordu. Verdurin'lerin barona bu ekilde muamele etme cretini gstermesi, baron adna utandryordu kralieyi. Daha birka saat nce Verdurin'lere gsterdii sade yaknlkla, imdi karlarnda dikilirken brnd kstah gurur, kralienin ruhundaki tek bir noktadan kaynaklanyordu. Kralie ok iyi yrekli bir kadnd, ama onun iyilikten anlad, her eyden nce sevdiklerine, yaknlarna, M. de Charlus'n de aralarnda yer ald, kendi ailesinden btn prenslere, sonra da, kralienin sevdiklerini sayan, onlara iyi duygular besleyen btn burjuvalara ve hatt en yoksul kesimden kiilere kar sarslmaz bir ballkt. Mme Verdurin'e de, byle iyi duygular tad varsaymyla yaknlk gstermiti. Hi phesiz, kralienin iyilik anlay, snrl, biraz ngiliz muhafazakrlarna zg ve giderek geerliliini kaybeden bir anlayt. Ama bu, kralienin iyiliinin son derece samimi ve hararetli olmasn engellemiyordu. Gelecein insanlar, btn dnyay kapsayan Birleik Devletleri'ni nasl seveceklerse, eskiler de, bal olduklar insan topluluunu, kentle snrl olmasna ramen, o kadar seviyorlard; gnmzn insanlar da vatanlarn o kadar seviyor. ok yaknmdaki bir rnek, annemdi; Mme de Cambremer ve Mme

de Guermantes, annemi herhangi bir "hayr ii" ne, yurtsever gnlllere katlmaya, hayr dernekleri iin bir ey satmaya veya bu dernekler yararna davet dzenlemeye asla ikna edememiti. Annemin, sadece kendi kalbinin sesine kulak vererek eyleme gemekte, sevgi ve cmertliini sadece ailesine, hizmetkrlarna ve tesadfen karsna kan bedbahtlara sunmakta hakl olduunu sylemiyorum katiyen; ama tpk bykannem gibi annemin de, sevgisinin ve cmertliinin snrsz olduunu ve Mme de Guermantes'n ya da Mme de Cambremer'in sevgi ve cmertliini kat kat atn gayet iyi biliyorum. Napoli Kraliesi, bambaka bir rnekti, ama unu kabul etmek gerekir ki, kralienin kafasnda ki sevimli insan imgesi, Albertine'in ktphanemde bulup el koyduu Dostoyevski romanlarndaki sevimli insan imgesinden, yani dalkavuk, hrsz, ayya, kh kiiliksiz, kh kstah, sefih ve hatt katil asalaklardan ok farklyd. Ne var ki, ar u lar bir araya gelme eilimi tar; kralienin de savunmak istedii soylu kii, yakn, hakarete urayan akrabas, M. de Charlus't, yani soylu ailesine ve kralieyle akrabalna ramen, meziyetlerinin yan sra birok ahlakszlk da sergileyen biriydi. Kralie, "Sevgili kuzenim, iyi grnmyorsunuz," dedi M. de Charlus'e. "Koluma yaslann. Bu kolun size daima destek olacandan hi kukunuz olmasn. Bunu baaracak gce sahiptir." Sonra, ban gururla kaldrp nne (Ski'nin anlattna gre, o anda tam karsnda bulunan Mme Verdurin'le Morel'e) bakarak, ekledi: "Biliyorsunuz bir zamanlar ayn kol, Gaeta'da ayaktakmna boyun edirmiti. Size de siper olacaktr." mparatorie Elisabeth'in anl kz kardei, Verdurin salonundan ite bu ekilde, koluna takt baronu da yannda gtrerek, Morel'in kendisine takdim edilmesine izin vermeden kt. M. de Charlus'n hain kiilii ve kendi akrabalarn bile tabi tuttuu korkun ikenceler gz nne alndnda, bu davetin ardndan Verdurin'lere ate pskrecei ve misillemede bulunaca zannedilebilirdi. Fakat baron katiyen byle bir ey yapmad; bunun balca nedeni, hi phesiz, davetten birka gn sonra tp salgn halindeki bulac zatrreeye yakalanan M. de Charlus'n,

bir sre hem hekimlerin nazarnda, hem de kendi nazarnda, lmn eiinde bulunmas ve ardndan birka ay boyunca lmle hayat arasnda asl kalmasyd. Acaba mesele basit bir fiziksel metastazdan m ibaretti; o gne kadar baronun fkeden kendini kaybetmesine sebep olan nevrozun yerini baka bir hastalk m almt? nk baronun, Verdurin'leri sosyal adan hibir zaman pek ciddiye almam olduu ve dolaysyla onlarla kendi muhitinden insanlara kzd gibi kzamayacan dnmek, fazlasyla basit bir aklama olur; srekli hayal ve zararsz dmanlara kzan sinir hastalarnn, biri kendilerine kar saldrya getii anda zararsz hale geldiklerini ve sulamalarnn anlamszln kantlamaya almaktansa, yzlerine souk su serpmenin, bu hastalar sakinletirmekte daha etkili olduunu hatrlamak da, yine fazlasyla basit bir yaklamdr. Ne var ki, M. de Charlus'n hn beslenmemesinin aklamasn bir metastazda deil, hastaln kendisinde aramak, daha doru olacaktr muhtemelen. Hastal baronu ylesine yoruyordu ki, Verdurin'leri dnmeye frsat bulamyordu. lmek zereydi. Saldrdan sz ediyorduk; etkileri ancak biz ldkten sonra ortaya kacak saldrlar bile, gereince "dzenlemek" iin, gcmzn bir blmn feda etmemiz arttr. M. de Charlus'n, bir hazrlk faaliyetine giriecek gc kalmamt. Can dman olan iki kiinin, gzlerini son kez ap, birbirlerinin lmek zere olduunu grnce, huzur iinde hayata gzlerini kapadklar sylenir sk sk. lm bizi hayatn ortasnda, hazrlksz yakalamamsa eer, bu du rum olduka enderdir muhtemelen. Hayat dolu olduumuz anda kolayca gze alabileceimiz tehlikeleri, aksine, kaybedecek hibir eyimiz kalmadnda, gze alamayz. ntikam duygusu hayatn bir parasdr; ounlukla -ileride greceimiz gibi, ayn kiiliin iinde insani elikiler tekil eden istisnalara ramen- lm kapmza dayandnda intikam duygusu bizi terk eder. M. de Charlus, Verdurin'leri bir an dndnde kendisini fazlasyla yorgun hissediyor, duvara dnp kafasndan btn dnceleri siliyordu. Belagatini kaybettii sylenemezdi, ama bu belagat, kendisinden fazla aba istemiyordu artk. Belagat pnar kurumam, ama deimiti. Gemite sk sk bezenmi olduu iddetten kopmutu;

efkatli szlerin, ncil'den mesellerin, lme kar belirgin bir tevekkln ssledii, neredeyse mistik bir belagatti artk. En ok konutuu gnler, kurtulduunu dnd gnlerdi. Salnda bir gerileme olduunda, susuyordu. Etrafndakiler, (tpk Andromakhe'dek dehann Esterde bambaka bir dehaya dnmesi gibi) baronun muhteem iddetinin Hristiyanca bir yumuakla dnmesine hayran kalyorlard. Verdurin'ler grse, onlar bile, kusurlar yznden nefret ettikleri bu adam sevmekten kendilerini alamaz, bu yumuakla hayran kalrlard. Sadece grnrde Hristiyanca olan baz dnceler de varln srdryordu phesiz. Mesih'in ne zaman geleceini, peygambere haber verdii gibi kendisine de haber vermesi iin, Bamelek Cebrail'e yakaryordu. Sonra da ackl, tatl bir tebessmle ekliyordu: "Ama bamelek, Daniel gibi 'yedi hafta ve altm iki hafta' sabretmemi istemesin benden, nk ben daha nce lm olacam." Bu bekledii, Morel'di. Bamelek srafil'e de, gen Tobias' geri getirdii gibi, Morel'i kendisine geri getirsin diye yalvaryordu. Bu yakarlara, (bir yandan dua okuturken hekimini armay da ihmal etmeyen hasta bir papa gibi) daha insani yntemler de katyor, Brichot gen Tobias'n hemen kendisine geri getirecek olursa, Tobias'n babasnn gzlerini aan Bamelek srafil'in, tpk Beytsayda arnma havuzundaki gibi, Brichot'nun da gzlerini amaya raz olabileceini ziyaretilerine ima ediyordu. Ama bu insani geri dnler, M. de Charlus'n szlerinin manevi safln bozmuyordu. Gurur, dedikoduculuk, lgnla varan fesatlk ve kibir ortadan kaybolmutu. M. de Charlus, ahlaki adan, pek ksa sre ncesine kadar bulunduu dzeyin ok zerine kmt. Ne var ki, baronun, duygulanm dinleyicilerini, biraz da belagati sayesinde gerekliine inandrd bu ahlaki gelime, lehine ilemi olan hastalkla birlikte ortadan kayboldu. M. de Charlus, ileride g receimiz gibi, giderek artan bir hzla uurumdan aa yuvarland. Ama Verdurin'lerin kendisine kar tutumu, biraz uzaktaki bir hatradan ibaretti artk ve daha taze fkeler, bu hatrann deilmesini nlyordu.

Geriye, Verdurin'lerin davetine dnecek olursak, o gece ev sahipleri kendi balarna kaldklarnda, M. Verdurin karsna yle dedi: "Cottard niin gelmedi, biliyor musun? Durumunu dzeltmek iin giritii borsa oyunu fiyaskoyla sonulanan Saniette'in yannda nk. Bir tek frang bile kalmadn ve yaklak bir milyon frank borcu olduunu renince, Saniette kriz geirdi. -Canm, o da niin oynam? Aptalln daniskas, bu ilerin adam deil ki. Ondan ok daha zeki insanlar borsada batyor; Saniette herkes tarafndan dolandrlmaya mahkm bir adam. -Pek tabii, Saniette'in geri zekl olduunu oktandr biliyoruz," dedi M. Verdurin; "ama sonu ortada. Yarn br gn ev sahibi onu kapya koyacak; tam bir sefalet iine decek; ailesi onu sevmez, Forcheville de ona yardm edecek son insan. Ben de dndm; senin houna gitmeyecek herhangi bir ey yapmak istemem ama, belki kendisine kk bir aylk balayabiliriz diyorum; sefaletini biraz olsun hafifletir, hi deilse evinde tedavi grr. -Sana tamamen katlyorum, ok iyi dnmsn. Ama 'evinde' diyorsun; o salak, fazlasyla pahal bir dairede oturuyor; artk orada oturmas imknsz, iki odal bir yer kiralamak lazm. Sanyorum halen alt-yedi bin frank dyor o daireye. -Alt bin be yz. Ama evine ok bal. Sonu olarak bir kriz geirdi; iki yldan fazla yaamaz. Onun iin yl boyunca onar bin frank harcadk diyelim. Bence yapabiliriz. Mesela bu yl tekrar La Raspeliere'i kiralayacamza daha mtevaz bir yer tutarz. Bizim gelir dzeyimizde, yllna on bin frang gzden karmak mmkn olur sanyorum. -Peki, yle olsun; yalnz iin tatsz taraf, herkes durumu renecek, ayn eyi bakalar iin de yapmaya mecbur kalacaz. -Ben de bunu dnmedim mi sanyorsun! Kesinlikle kimsenin bilmemesi artyla yapacam. nsan soyunun hamisi olmak zorunda kalmaya hi niyetli deilim dorusu. nsan severliin lzumu yok! yle yaparz: Bu paray kendisine Prenses erbatof un braktm syleriz. -nanr m acaba? Prenses vasiyetini hazrlarken Cottard'a danmt. -En kt ihtimalle srrmza Cottard' da dahil ederiz; meslek srr saklamaya alktr; ok da para kazanyor; uruna para harcamaya mecbur kalacamz igzarlardan olmayacaktr hibir zaman. Hatt Cottard, prensesin araclk grevini kendisine verdiini sylemeye

de raz olur belki. Bylece biz hi ortalkta grnmeyiz. Teekkrlerden, minnet gsterilerinden ve konumalarndan da kurtulmu oluruz." M. Verdurin, bu tr dokunakl sahneleri ve duymak istemedikleri konumalar anlatan bir kelime ekledi. Ne var ki bu kelime bana tam olarak aktarlamad, nk Franszca bir kelime deil, aile iinde, muhtemelen ilgili ahslarn yannda rahata konuabilmek iin, zellikle can skc bir eyi ifade etmekte kullanlan kelimeler trnden, zel bir ifadeydi. Bu tr ifadeler, genellikle, ailenin daha nceki bir durumundan gnmze kalmtr. Mesela Yahudi bir ailede anlam saptrlm, din bir terim kullanlabilir; belki de artk Franszlam olan bu ailede, hl bilinen tek branice kelime budur. Taralln fazlasyla koruyan bir ailede, yrenin lehesi artk o ailede konuulmuyor, hatt anlalmyor bile olsa, o leheden bir kelime kullanlabilir. Gney Amerika'dan gm, artk sadece Franszca konuulan bir ailede, spanyolca bir kelime kullanlr. Sz konusu kelime, bir sonraki kuaa, sadece bir ocukluk ans olarak aktarlacaktr. Anne babalarnn, sofrada, belirli bir kelimeyi syleyerek, servis yapan hizmetkrlara belli etmeden deindiklerini ocuklar sonradan gayet iyi hatrlayacaktr; ne var ki kelimenin tam anlamn, spanyolca m, branice mi, Almanca m, belirli bir yrenin lehesine ait bir keli me mi olduunu, hatt herhangi bir lisanda anlam olan bir sz m yoksa bir zel isim ya da tamamen uydurma bir kelime mi olduunu bilmeyeceklerdir. Bu durum, hl hayatta ve muhtemelen ayn terimi kullanm olan yal bir akraba varsa akla kavuturulabilir ancak. Verdurin'lerin herhangi bir akrabasn tanmadm iin, kullanlan kelimeyi karamadm. Ne olursa olsun, sz konusu terimin Mme Verdurin'i glmsettii kesin; nk her zaman kullanlan dilden daha zel, daha kiisel ve daha gizli olan bu dilin kullanm, kullanan kiilere daima tat minle kark, bencilce bir duygu yaatr. Karlkl gltkten sonra, Mme Verdurin itiraz etti: "Peki ya Cottard birilerine sy lerse? Sylemez." Ama Cottard en azndan bana syledi; ben olay birka yl sonra, Saniette'in cenazesinde, Cottard'dan rendim. Daha nceden bilmediime de hayflandm. Bilmi olsam, her eyden nce, insanlara bir ktlklerinden dolay asla kzmamak, onlar

yarglamamak gerektiini daha abuk anlardm; nk baka zamanlardaki samimi iyi niyetlerini ve yararl faaliyetlerini bilemeyiz. Dolaysyla, srf tahmin asndan da olsa, yanlrz. Hi phesiz, bir rnee bakarak genellediimiz irkin davran biimi tekrarlanacaktr. Ama insan ruhu bu kadar basit deildir; ayn insann ruhu, bizim irkin davranna bakarak reddettiimiz birok olumlu davran da iinde barndrr. Ama Verdurin'lere ilikin bu bilgi, beni daha kiisel bir adan de etkileyecekti. Cottard bu bilgiyi bana daha nce vermi olsa, giderek dnyann en fesat insan olarak grdm M. Verdurin hakknda fikrimi deitirecektim ve Verdurin'lerin, Albertine'le ilikimde oynayabilecei rol konusundaki phelerim de dalacakt. Aslnda bu phelerin dalmas belki de yanl olacakt, nk M. Verdurin, birtakm meziyetlere sahip olmakla birlikte, muziplii acmaszca bir ikenceye vardrabilen ve kk kabilede hkimiyet konusunda son derece kskan bir adamd; mritler arasnda, tek amac kk topluluu glendirmek olmayan her trl ilikiyi bozmak iin en iren yalanlar sylemekten, en haksz nefretleri krklemekten kanmazd. Gsterie kamadan, karclktan uzak, cmerte davranlar sergileyebilen bir insand, ama bu, hassas, cana yakn, titiz, doru szl veya daima iyiliksever bir adam olduu anlamna gelmiyordu. Muhtemelen, ben kendisinin bu ynn renmeden nce, -belki byk halamla ahbap olan ailesinden kalma- ksmi bir iyi yreklilik vard M. Verdurin'de; tpk Amerika'nn Kolomb'dan, Kuzey Kutbu'nun Peary'den nce de var olmas gibi. Bununla birlikte, M. Verdurin'in kiilii, bu olay rendiimde hi beklemediim bir ynyle karma km oldu; bylece, tpk toplumlar ve tutkular gibi, bir kiiliin de sabit bir suretini sunmann ok g olduu sonucuna vardm. nk kiilikler de, toplumlar ve tutkular kadar deikendir ve grece deimez olan ynlerinin kliesini almak istediimizde, arp kalan objektife srekli baka bir ynlerini gsterdiklerini fark ederiz (bu da, kprtsz kalmadklar, hep hareket ettikleri anlamna gelir). Verdurin'lerden ktmzda, saate bakp Albertine'in evde sklmasndan korkarak, nce benim eve uramamz rica ettim

Brichot'dan. Araba sonra onu evine brakacakt. Evde bir gen kzn beni beklediini bilmeyen Brichot, dorudan eve dndm, geceyi erkenden, byle akll uslu bitirdiim iin beni teb rik etti; oysa ben o vakte kadar gecenin asl balangcn geciktirmekten baka bir ey yapmamtm. Sonra Brichot M. de Charlus'ten sz etmeye koyuldu. Baron, kendisine daima ok kibar davranan, "Ben asla laf tamam," diyen profesrn, M. de Charlus ve zel hayat hakknda hi ekinmeden konutuunu duysa ok arrd herhalde. Ayrca, M. de Charlus kendisine, "Beni ktlediinizi duydum," dese, belki Brichot da ayn itenlikle arr ve gcenirdi. Brichot, M. de Charlus' gerekten severdi; baronla ilgili herhangi bir konumay aklndan geirecek olsa, baron hakknda herkesin syledii eyleri syledii halde, bu sylenenlerden ok, barona besledii dosta duygular hatrlard. M. de Charlus'ten sz ederken bir yaknlk hissettii iin de, "Oysa ben sizden hep dosta sz ederim," derken, yalan sylediini dnmezdi. Profesrn nazarnda baron, sosyete hayatnda en ok nem verdii trden cazibeye sahip bir insand; Brichot'nun uzun zaman boyunca airlerin uydurmas zannettii eyin gerek rneklerini sunma cazibesine sahipti. Vergilius'un ikinci Eglog'unu, hikyenin gerek bir temeli olup olmadn pek de bilmeden birok kez aklam olan Brichot'nun, bu ileri yanda M. de Charlus'le sohbet etmekten ald zevk, hocalarndan M. Merimee'yle M. Renan'n ve meslekta M. Maspero'nun, spanya'ya, Filistin'e ve Msr'a gittiklerinde, kitaplardan rendikleri eski olaylarn dekorunu ve deimez oyuncularn, spanya, Filistin ve Msr'n bugnk grnmnde ve halknda bulunca yaadklar hazza benzerdi. Brichot, dn yolunda, "O yiit asilzadeyi ktlemek iin sylemiyorum ama," dedi, "eytanca din derslerini azck tmarhane kokan bir belagatle, spanya Beyazlar'na ve devrim gmenlerine zg bir inat ve saflkla yorumlamaya koyulduu zaman, dhi kesiliyor. Monsenyr d'Hulst'n ifadesiyle, emin olun ki, Adonis'i gnmzn zndklar karsnda savunmak isterken soyunun igdlerine uyan ve btn Sodomist masumiyetiyle hal seferine katlan bu derebeyinin beni ziyarete geldii gnler, hi canm sklmyor." Brichot'yu dinliyordum ama onunla yalnz deildim.

Aslnda evden ktm andan beri, belli belirsiz de olsa, u anda odasnda bulunan gen kza bal hissediyordum kendimi. Verdurin'lerin evinde eitli insanlarla konuurken bile, bulank bir biimde onu yanmda hissediyordum; ona ilikin duygum, insann kendi organlarna ilikin belirsiz duygusuna benziyordu; onu dndmde de, insann kendi bedenine tam anlamyla bir kle gibi bal olmasnn verdii skntyla dnyordum. "Havarimizin sohbeti yle bir dedikodu kayna ki," diye devam etti Brichot, "Pazartesi Sohbetleri'nin btn eklerine malzeme salar! Dnsenize, saygdeer meslektamz X'in, amzn en atafatl ahlaki kurgusu olarak grp daima byk sayg duyduum etik incelemesine, gen bir telgraf memuru ilham kayna olmu; bunu rendim kendisinden. unu kabul etmek gerekir ki, deerli dostum, derslerinde yakkl delikanlnn adn vermekten kanmtr. Bu konuda, sevdii atletin adn Olympia Zeus'unun yzne kazyan Phidias'tan daha fazla elalem ne der kaygs veya daha az minnet sergilemitir. Baron, bu szn ettiim yky bilmiyordu. yknn, baronun gelenekiliine ne kadar hitap ettiini sylememe gerek yok. Tahmin edebileceiniz gibi, meslektamla ne zaman bir doktora tezini tartsam, son derece incelikli olan diyalektiinde fazladan bir tat, Chateaubriand'n yeterince mahrem olmayan eserine eklenen arpc aklamalarn Sainte-Beuve'e verdii tad buluyorum. Telgraf memuru, bilgelik asndan ok zengin, ama para asndan yoksul olan meslektamzdan barona gemi (baronun, 'hibir art niyet gtmeden' derkenki tonunu duymanz isterdim). Ve eytanmz yeryznn en yardmsever insan olduu iin de, gzdesine smrgelerde bir grev ayarlam; minnet nedir bilen gen memur da, oradan hamisine ara sra leziz meyveler gnderiyor. Baron nfuzlu tandklarna ikram ediyor bu meyvelerden; geenlerde delikanlnn gnderdii ananaslar Conti Rhtm'nda sofrada yer alyordu; Mme Verdurin, bir art niyet gtmeden, 'M. de Charlus, byle ananaslar size gnderen, Amerika'da bir amca, ya da bir yeen olabilir ancak!' diyordu. tiraf etmeliyim ki, ananaslar yerken, Diderot'nun hatrlatmaktan holand, Horatius'un bir odunun ilk msralarn iimden okuyup neelendim. Sonu olarak,

Palatium'dan Tibur'a dolaan meslektam Boissier gibi ben de, baronun sohbeti sayesinde, Augustus a yazarlar hakknda daha canl, daha ho bir fikir ediniyorum. Dekadanlardan hi sz etmeyelim, Yunanllar'a kadar gitmeye de gerek yok; geri bir keresinde saygdeer M. de Charlus'e, onun yanndayken, kendimi Aspasia'nn evinde Platon gibi hissettiimi sylemitim. Doruyu sylemem gerekirse, her iki ahsiyetin de leini hatr saylr derecede bytmtm, La Fontaine'in deyiiyle, rneim 'daha kk hayvanlardan' alnmt. Her neyse, sanrm tahmin etmisinizdir; baron katiyen gcenmedi. Aksine, hi bylesine samimi bir mutluluk sergilediini grmemitim. ocuka bir sarholuk, aristokrat soukkanlln bozdu. Sevin iinde, 'Bu Sorbonne'lular insan nasl da pohpohluyor!' diye haykrd. 'Aspasia'ya benzetilmek bu yata ksmet olacakm demek ki! Benim gibi bir yal kokona! Ah, genliim!' Bunlar sylerken halini grmenizi isterdim; her zamanki gibi an pudral, o yata, bir kk bey gibi yapmackt. Aslnda, ecere saplantsna ramen, baron dnyann en iyi kalpli insan. Btn bunlardan tr, bu geceki kopu kesin olursa ok zlrm. Beni artan, delikanlnn serte kar koymas oldu. Oysa bir sredir baronun karsnda taknd sadk mez tavrlar, vasal edas, byle bir isyann habercisi saylamazd. Ne olursa olsun, baron, (Dii omen avertatt20) Conti Rhtm'na bir daha ayak basmayacak bile olsa, bu kopuun beni de kapsamayacan umarm. Benim naizane bilgime karlk onun tecrbeleri, her ikimiz iin de fazlasyla krl bir dei toku nk." (Ne var ki, ileride de grlecei gibi, M. de Charlus, Brichot'ya kar iddetli bir hn sergilememekle birlikte, onu hogrszce yarglayacak kadar kendisinden uzaklat.) "Sizi temin ederim, bu dei toku o kadar eitsiz ki, baron hayatn kendisine rettiklerini bana aktard zaman, hayat denen ryann, en ok bir ktphanede anlalabilecei konusunda Sylvestre Bonnard'a katlmam mmkn olmuyor."

20

Tanrlar bu kehaneti uzakta tutsun.

Benim evin nne gelmitik. Arabadan inip arabacya Brichot'nun adresini verdim. Kaldrmdan baktmda, Albertine'in penceresini gryordum; eskiden, Albertine bizim evde oturmazken akamlan hep karanlk olan bu pencerede, imdi ierideki elektriin panjurlarla paralanan , birbirine paralel, alt alta yaldzl izgiler oluturmaktayd. Benim iin son derece ak seik olan ve sakin zihnime belirgin, ulalabilir, yaknda ele geireceim hayaller sunan bu sihirli kitap, arabann iindeki yar kr Brichot iin, aksine, grnmezdi ve zaten grnse de , anlalmas mmkn olmazd, nk Albertine gezintisinden dndkten sonra, akam yemeinden nce ziyaretime gelen arkadalarm gibi profesr de, her eyiyle bana ait olan bir gen kzn yan odada beni beklediini bilmiyordu. Araba yoluna devam etti. Birka dakika, kaldrmda tek bama durdum. Elbette, aadan grdm, bir bakasna tamamen yzeysel grnecek o kl izgilere ben ar bir younluk, doluluk ve salamlk atfetmekteydim, nk o izgilerin arkasna sakladm, bakalarnn hayalinden bile gemeyen, o yatay klarn kayna olan hazineye, muazzam bir anlam yklyordum; ne var ki bu hazinenin karlnda, zgrlmden, yalnzlktan ve dnceden vazgemitim. Albertine yukarda olmasayd, sadece haz peinde kosam bile, bu hazz yabanc kadnlarda, hayatlarna nfuz etmeye alarak, belki Venedik'te, en azndan Paris gecesinin gizli bir kesinde arayacaktm. Oysa imdi, sevime saatim geldiinde yapmak gereken ey, seyahate kmak, hatt evden kmak bile deil, eve dnmekti. stelik eve dnmek, hi deilse yalnz kalmak, dncemizi dardan besleyen insanlardan ayrldktan sonra, kendi kendimize beslemek zorunda kalmak anlamna da gelmiyordu; tam tersine, eve dnmek, Verdurin'lerdeki kadar bile yalnz olamamak demekti, nk evde beni karlayacak olan kii, kendi ahsm btnyle ellerine teslim ettiim ahst; kendimi dnecek serbest bir nm bile yoktu, hatt o benim yanmda olacandan, onu dnmek zahmetine de katlanmayacaktm. yle ki, az sonra iine gireceim odann penceresine dardan, aandan son bir kez baktmda, zerine kapanmak zere olan bklmez altn parmaklklarn kendi

ellerimle ekillendirdiim ve ebediyen iine hapsolacam kl bir kafes grr gibi oldum. Albertine, kendisini kskandmdan, her hareketini kaygyla izlediimden phelendiini hi sylememiti bana. Kskanla ilikin aramzda geen tek konuma da, epeyce eskiden yaplm olmakla birlikte, tam tersini kantlar nitelikteydi. Hatrlyordum da, ilikimizin banda, onu evine ilk geirdiim gecelerden biri, mehtapl, gzel bir geceydi; aslnda Albertine'i evine brakmak kadar, ondan ayrlp baka kzlarn peinde komak da bana ekici geliyordu. "Bakn, sizi evinize geirmeyi teklif ediyorsam, kskandmdan deil; bir iiniz varsa, ben usulca uzaklarm," dediimde, yle cevap vermiti: "Yoo, hayr! Kskan olmadnz, sizin iin fark etmeyeceini gayet iyi biliyorum, ama hibir iim yok, sizinle birlikte olmaktan baka." Bir keresinde de, La Raspeliere'de, M. de Charlus, Morel'e kaamak bir gz atp Albertine'e ynelik bir apknlk gsterisinde bulunduunda, Albertine'e, "Sizi epeyce sktrd dorusu," demi ve yar alayl bir tonda eklemitim: "Kskanlktan kvrandm." Bunun zerine Albertine, belki yetitii baya muhite, belki de grt daha da baya muhite zg bir dil kullanarak, "Hadi ordan, yalanc!" demiti. "Kskan olmadnz biliyorum. Siz kendiniz sylediniz, zaten halinizden de belli!" Bu konumadan sonra da, fikrinin deitiine dair herhangi bir ey sylememiti; bununla birlikte, bu konuda, benden gizledii, ama tesadflerin, istemeden de olsa aa karabilecei birok yeni fikir retmi olsa gerekti, nk o gece, eve dndkten, Albertine'i odasndan alp kendi odama gtrdkten sonra, "Bilin bakalm nereden geliyorum: Verdurin'lerden," dediimde, (bu szleri sylerken niin biraz utandm kendim de anlamyordum, nk o gece kacam Albertine'e nceden haber vermi, belki Mme de Villeparisis'ye, belki Mme de Guermantes'a, belki de Mme de Cambremer'e gideceimi, kesin karar vermediimi sylemitim, ama uras da bir gerek ki, Verdurin'leri saymamtm); daha bu szler azmdan kt anda, Albertine'in yz allak bullak olmu, sanki szler, bastrlmas imknsz bir gle, kendiliinden iinden fkrm gibi,

u cevab vermiti: "Tahmin etmitim zaten." "Verdurin'lere gidiime cannzn sklacan bilmiyordum," dedim. (Geri Albertine cannn skldn sylememiti, ama halinden belliydi. Albertine'in cannn sklacan dnmediim de doruydu. Buna ramen, Albertine'in fke patlamasyla karlatmda, tpk baz olaylar karsnda, adeta geriye dnk bir ikinci bakla, o olay gemiten bildiimiz hissine kaplmamz gibi, zaten baka bir tepki bekleyemezmiim gibi geldi bana.) "Canmn sklacan m? Benim niye umurumda olsun ki? Hi fark etmez benim iin. Mile Vinteuil orada olacakt galiba, deil mi?" Bu szler zerine ileden kp, "Geen gn Mme Verdurin'le karlatnz bana sylememitiniz," dedim; zannettiinden daha ok ey bildiimi gstermek istiyordum. "Mme Verdurin'le mi karlamm?" diye sordu Albertine, dalgn bir edayla; sorusu, hem hatrlamaya alrcasna kendine, hem de sanki bunu benden renebilirmiesine, bana ynelikti; amac, hi phesiz, bana bildiklerimi syletmek, belki ayrca bu zor soruyu cevaplandrmadan nce zaman kazanmakt. Benim kafam asl kurcalayan, Mile Vinteuil'den ziyade, daha nce belli belirsiz hissettiim, imdi de glenerek iimi kaplayan bir korkuydu. Eve dndmde bile, Mile Vinteuil'le kz arkadalarnn geleceklerini, Mme Verdurin'in srf bbrlenmek iin uydurduunu dnyordum; yani eve geldiimde iim rahatt. Ne var ki Albertine, "Mile Vinteuil orada olacakt," diyerek, ilk phemin yersiz olmadn kantlamt; yine de bu konuda gelecee ynelik bir endiem yoktu, nk Albertine Verdurin'lere gitmekten vazgemekle, benim uruma Mile Vinteuil'den feragat etmiti. "Zaten," dedim fkeyle, "ne kadar nemsiz de olsa, benden gizlediiniz birok ey var; mesela Balbec'e yaptnz gnlk seyahat; srf bir rnek olarak sylyorum." "Srf bir rnek olarak sylyorum," szlerini, "ne kadar nemsiz de olsa" ifadesini tamamlamak zere eklemitim; bylece, Albertine, "Balbec seyahatimin yakksz bir yan m vard?" derse, "Canm, nereden hatrlayaym? Duyduklarm kafamda birbirine giriyor, nem vermiyorum ki!" diyebilecektim. Gerekten de, Albertine'in ofrle

birlikte yapt, kartpostallarn epey bir gecikmeyle aldm o gnlk Balbec seyahatinden sz etmem, tamamen tesadfydi; bu kadar kt bir rnek setiime de hayflanyordum, nk Balbec'e gidip gelmeye ancak vakit bulduklar o yolculukta gerekten herhangi biriyle uzunca bir grmenin araya sktrlmas imknszd. Ama Albertine, benim szlerimden, gerei bildiimi ve bunu ondan gizlediimi zannetti. Dolaysyla, bir sredir edindii kan, yani benim, u veya bu yolla, peine birini takarak, bir ekilde, onun hayat hakknda, bir nceki hafta Andree'ye belirttii gibi, "kendisinden daha ok ey bildiim" kans pekiti. Bu yzden de szm keserek gereksiz bir itirafta bulundu; itiraf gereksizdi, nk syledikleri hayalimden bile gemeyen eylerdi ve beni tam anlamyla kertti; yalanc bir kadnn arptt gerekle, o yalanc kadna k erkein, yalanlarndan yola karak o gerek hakknda edindii fikir arasnda, akl almaz bir uurum olabilir. Ben, "Balbec'e yaptnz gnlk seyahat, srf bir rnek olarak sylyorum," der demez, Albertine szm kesti ve son derece normal bir ey sylercesine, u aklamay yapt: "Aslnda Balbec'e hi gitmediimi mi sylemek istiyorsunuz? Gitmedim tabii! Ben de inanm gibi yapmanza hi anlam verememitim zaten. Oysa ok masum bir olayd. ofrn o gn zel bir ii vard. Bunu size sylemeye cesaret edemiyordu. Ben de, ona iyilik olsun diye, bir Balbec seyahati uydurdum (tam benim yapacam i! Sonra da su hep benim stme kalr). ofr beni Auteuil'e brakt; o gn, Assomption Soka'nda oturan kz arkadamn evinde, skntdan patlayarak geirdim. Grdnz gibi nemsiz bir eydi, szn bile etmeye demezdi. Kartpostallar bir haftalk gecikmeyle geldiinde siz glmeye koyulunca, ben de her eyi biliyor olabileceinizi dnmtm. Kabul ediyorum, gln bir fikirdi, hi kart gndermesem daha iyi olurdu. Ama kabahat bende deil. Kartlar nceden alm, ofr beni Auteuil'e brakmadan kendisine vermitim; ama o salak, kartlar zarfa koyup size postalanmak zere Balbec civarnda oturan bir arkadana gndereceine, cebinde unutmu. Ben hl kartlarn geleceini zannediyordum. Koca aptal, ancak aradan be gn getikten sonra hatrlam, o zaman da, bana syleyeceine, tutup Balbec'e

yollam. Bunu bana haber verdiinde, azma geleni syledim tabii! O bilmem hangi aile meselesini halletsin diye ben gn hapis kalaym, karlnda o geri zekl, yok yere sizi kayglandrsn! Auteuil'de, biri grr diye korkumdan sokaa bile kamyordum. Bir kere ktm, o da erkek klnda; elence olsun diye ite. Tabii ansm her zamanki gibi beni rahat brakmad ve dar adm attm anda, sizin o ft arkadanz Bloch'la burun buruna geldim. Ama Balbec seyahatimin tamamen benim uydurmam olduunu ondan rendiinizi sanmyorum, nk grne baklrsa, o klkta beni tanmad." Ne diyeceimi bilemiyordum; aknlm belli etmek istemiyordum, oysa bunca yalan karsnda kmtm. Albertine'i kapya koyma arzusu uyandrmayan bir dehet duygusuna, iddetli bir alama istei karyordu. Alama istei, yalann kendisinden ve kesinlikle doru zannettiim her eyin yklp gitmesinden kaynaklanmyordu -oysa ayakta tek bir evin bile kalmad, yerlerde ykntlarn ykseldii, harabeye dnm bir kentte gibiydim-; Albertine'in, Auteuil'de, arkadann evinde sklarak geirdii o gn boyunca, gelip gizlice benim evimde bir gn geirmeyi ya da telgraf ekip beni Auteuil'e armay bir kez olsun arzulamam, hatt belki aklndan bile geirmemi olmasna zlyordum. Ama bu dncelere kendimi brakmann sras deildi. Ne olursa olsun, aknlm belli etmek istemiyordum. Sylediinden ok daha fazlasn bilen bir adam edasyla glmsedim. "Canm, onca eyin arasnda bu sadece biri," dedim. "Mesela daha bu gece Verdurin'lerde duyduuma gre, bana Mile Vinteuil'le ilgili syledikleriniz..." Albertine sknt iinde gzlerini bana dikmi, neyi bilip neyi bilmediimi gzlerimden okumaya alyordu. Benim bildiim ve kendisine syleyeceim ey, Mile Vinteuil'n ne olduuydu. Geri bunu Verdurin'lerde deil, ok eskiden, Montjouvain'de renmitim, ama bundan daha nce Albertine'e bilhassa sz etmediim iin, o gece renmi gibi yapabilirdim. Montjouvain'e ait -mahall trende bana onca strap veren- bu hatra, beni neredeyse mutlu etti; zamann deitirsem de, bu hatra Albertine iin ezici bir kant, beklenmedik bir darbe

olacakt. Bu defa, hi deilse "biliyormu havasna brnmem" ve Albertine'in "azndan laf almam" gerekmeyecekti; nk biliyordum, Montjouvain'deki o kl pencereden, kendi gzmle grmtm. Albertine, Mile Vinteuil ve kz arkadayla ilikisinin tamamen masum olduunu iddia etmiti, ama ben o iki kadnn yaay biimini bildiime dair yemin ettiimde (stelik yalan yere yemin etmi olmayacaktm), onlarla gnlerce bir arada, sk fk yaad, onlara "ablalarm" dedii halde, kendisine, kabul etmedii takdirde bozumalarn gerektirecek teklifler yapmadklarn nasl ileri srecekti? Ne var ki, ben gerei dile getirme frsatn bulamadm. Albertine, tpk uydurma Balbec seyahati konusunda olduu gibi, bu konuda da gerei bildiimi zannederek, Verdurin'lere gitmise, Mile Vinteuil'den, veya dorudan, Mile Vinteuil'e kendisinden bahsetmi olabilecek Mme Verdurin'den iin asln rendiimi dnerek, benim konumama frsat brakmad ve bir itirafta bulundu; benim tahminimin tam tersi olan bu itiraf, Albertine'in bana srekli yalan sylediini kantlad iin, (stelik az nce belirttiim gibi artk Mile Vinteuil' kskanmadmdan) belki ayn derecede zd beni. Albertine'in benden nce davranp verdii cevap uydu: "Mile Vinteuil'n kz arkada tarafndan yetitirildiim konusunda size yalan sylediimi rendiniz, bunu syleyecektiniz herhalde. Kk bir yalan sylediimi kabul ediyorum. Ama o srada beni ok kmsediinizi dnyordum; Vinteuil'n mzii konusundaki cokunuzu grnce, okul arkadalarmdan biri, Mile Vinteuil'n arkadayla arkada olduu iin -bu dediim doru, yemin ederim- ben de aptalca bir mantk yrtp, o gen hanmlarla tantm sylersem sizin ilginizi ekeceimi sandm. Benden skldnz, beni aptal bulduunuzu seziyordum; o insanlarla grtm, Vinteuil'n eserleri hakknda size ayrntl bilgi verebileceimi sylersem, sizin gznzde bir itibar kazanacam, bu sayede yaknlaabileceimizi dndm. Size yalan sylediimde hep size olan sevgimden sylyorum. Verdurin'lerin bu geceki uursuz daveti sayesinde gerei, stelik belki de abartlm bir ekilde rendiniz. Bahse girerim, Mile Vinteuil'n arkada, beni tanmadn sylemitir size. Oysa arkadamn evinde en az iki kere grd beni. Ama tabii

ki ben imdi mehur olan o insanlarn nazarnda yeterince sekin deilim. Beni hayatlarnda grmediklerini sylemeyi tercih ederler." Zavall Albertine, Mile Vinteuil'n arkadayla ok sk fk olduklarn sylemenin onu terk etmemi geciktireceini, bizi yaknlatracan dndnde, rneklerine sk sk rastladmz bir durumu yaam, amaladndan farkl bir yntemle geree ulamt. Mzik konusunda zannettiimden daha bilgili olduunu gstermesi, o akam, mahall trende kendisinden ayrlmam katiyen engellemezdi; bununla birlikte, ondan ayrlmam kesinlikle imknsz hale getiren, hatt bunun da tesinde sonular douran ey, gerekten de bu amala syledii cmle olmutu. Albertine sadece bir yorumlama hatas yapyordu; kurduu cm lenin yapaca etki konusunda deil, niin bu etkiyi yapaca konusunda yaralyordu; sebep, Albertine'in mzik kltr hakknda deil de, kt ilikileri hakknda edindiim bilgiydi. Beni anszn Albertine'e yaklatran, hatt onunla kaynatran ey, bir haz beklentisi deildi haz demek bile abartl, hafif bir holanma demek gerekir -; bir strabn basksyd. Bu sefer de aknlm gizlemek zorundaydm; aknla yorulabilecek kadar uzun bir sessizlie gmlemezdim. Bu yzden, Albertine'in alakgnlllnden ve Verdurin muhitince kmsendiini dnmesinden etkilenip duygulanarak, tatl szler syledim: "Ama sevgilim, dndm de, size seve seve birka yz frank veririm, sekin hanmlar gibi, cannzn istedii yerde, M. ve Mme Verdurin'i gzel bir akam yemeine davet edersiniz." Heyhat! Albertine birok kiilik barndryordu iinde. Tiksinircesine bir tavrla verdii cevap bunlardan en esrarengiz, en basit, en korkun olann azndan kt; doruyu sylemek gerekirse szlerini (hatt cmlesini bitirmediinden ilk szlerini bile) tam olarak seemedim. Ancak birka dakika sonra, ne dndn tahmin ettiimde anlayabildim. iitme eylemi bazen geriye dnk olarak, bir eyi anladmz zaman gerekleir. "ok mersi! O moruklar iin metelik harcayacama, bir kez olsun beni serbest brakn da gidip g..." Bu szler azndan kt anda, Albertine'in yz kpkrmz kesildi, kahroldu, az nce syledii,

benim hibir ey anlamadm kelimeleri sanki geri itebilirmi gibi azn eliyle kapatt. "Ne dediniz Albertine? -Hi, hibir ey, yar uyuklar haldeydim. -Yok canm, gayet uyank haldesiniz. Verdurin'lere yemek daveti verme meselesini dnyordum, ok naziksiniz. -Hayr, ben sizin ne dediinizi soruyorum." Albertine bana bin bir deiik yorum sundu, ama hibiri, yarm brakt mulak szleri bir yana, konumay yarda kesip hemen ardndan kpkrmz olmasyla da badamyordu. "Sevgilim, yapmayn ltfen, sylemek istediiniz ey bu deildi herhalde, yoksa aniden yarda keser miydiniz? -steimin mnasebetsizlik olduunu dndm iin kestim. -Hangi isteiniz? -Yemek daveti verme isteim. -Yok canm, o olamaz, aramzda teklif mi var ki? -Hi olur mu, tam tersine, insan sevdiklerini kullanmamal. Her neyse, yemin ederim bu yzden sustum." Bir yandan, her zamanki gibi Albertine'in yeminine inanmazlk edemiyordum, ama te yandan da, aklamalar mantm doyurmuyordu. Israr etmeyi srdrdm. "Canm, hi deilse cmlenizi bitirecek cesareti gsterin; gidip g... demitiniz... -Ah! Hayr, srar etmeyin! -Peki ama, niin? -nk korkun baya, size sylemeye utanacam bir ey. Aklmdan o srada ne geiyordu bilemiyorum, anlamn bile bilmediim, bir gn sokakta, ok edepsiz insanlardan duyduum bir laf aklma geliverdi, yle, sebepsiz yere. Ne benimle ilgisi var, ne de baka biriyle, yksek sesle rya gryordum herhalde." Albertine'in azndan daha fazla laf alamayacam hissettim. Az nce, mnasebetsizlik etmi olma korkusuyla szn yarda kestiine yemin ederken, yalan sylemiti; imdi o korku, benim yanmda fazlasyla baya bir laf sylemenin utancna dnmt. Bu da yaland. nk Albertine'le ikimiz beraber olduumuzda, bir yandan birbirimizi okarken, akla gelebilecek en sapka, en kaba szleri sylemekten ekinmezdik. Ne olursa olsun o esnada srar etmenin yarar yoktu. Ama o "g..." hecesi aklma saplanp kalmt. Albertine sk sk "gzn oymak", "gzn yldrmak" deyimlerini kullanr, "ne hakaretler ettim!" anlamnda, ksaca, "gznn yana bakmadm" derdi. Ama bunu benim yanmda hep sylerdi, sylemek istedii bu idiyse, niin, anszn susmu, niin yle kpkrmz kesilmi, eliyle azn kapatm, yerine bambaka bir

cmle kurmu, ben "g..." hecesini iitmi olduumu syleyince de, yalan bir aklamada bulunmutu? Ama cevap alamayacam bir sorgulamay srdrmekten vazgetiime gre, en iyisi, artk bu konuyu dnmyormu gibi grnmekti; ben de zihnimde, Patronie'ye gittim diye Albertine'in dile getirdii sitemlere dnp, aptalca bir mazeret gstererek, patavatszca, "Ben aslnda bu gece Verdurin'lerin davetine armak istemitim sizi," dedim - cmlede ifte pot krmtm. Madem istemitim, gitmeden nce Albertine'i grdme gre, niye teklif etmemitim? Yalanm Albertine'i fkelendirdi, ekingenliim de cesaret verdi. "Yalvarsanz da gitmezdim," dedi. "Onlar hep bana kar oldular, beni zmek iin ellerinden geleni yaptlar. Ben Balbec'te Mme Verdurin'e ne kadar nezaket gsterdim, karl bu oldu. lm deinde arsa beni, gitmem. Baz eyler affedilmez. Size gelince, bu bana kar ilk kabalnz. Franoise ktnz sylediinde (bana bunu sylemek onu ok mutlu etti, haliyle), keke kafam ortadan ikiye yarsalard, daha iyiydi diye dndm. Hibir eyi belli etmemeye altm, ama hayatmda ilk kez byle bir hakarete uruyorum." Albertine konuurken, sonunu merak ettiim, yarm kalm cmlenin ne anlama geldii aray, bilindnn o son derece canl ve yaratc uykusunda srmekteydi (bu uyku srasnda, bize yle bir deip gemi olan eyler zihnimize kaznr, uyumu eller, daha nce nafile aranan anahtar bulur). Anszn, daha nce hi dnmediim, korkun iki kelime, adeta zerime kt: "gt vermek". Bu kelimelerin, eksik bir hatraya edilgen biimde, uzun sre boyun ediimiz zamanlarda, bir yandan usulca, dikkatle tamamlamaya altmz hatraya tabi, ona yapk kaldmz zamanlarda olduu gibi, tek hamlede ortaya ktn syleyemem. yle olmad, benim olaan hatrlama tarzmn aksine, sanrm araym, birbirine paralel iki koldan srd: Bir tanesinde, yalnz Albertine'in cmlesi deil, ben gzel bir yemek davetinin masraflarn karlamay teklif ettiimde gzlerinde beliren skkn bak da hesaba katlyordu, "ok mersi, canm skacak bir ey yapmak iin para harcayacama, hi para harcamadan elenceli bir eyler yapmay tercih ederim!" der gibiydi. Belki de yarm kalan

cmlenin sonunu bulmak iin kullandm yntemi deitirmeme sebep olan ey, bu bakn hatrasyd. Daha nce, o son "g..." hecesine taklp kalmtm; neydi sylemek istedii? Gzn oymak m? Hayr. Gzn yldrmak m? Hayr. G..., g..., g... Sonra bir den, yemek daveti teklifimi duyunca Albertine'in gzlerinde beliren baka ve omuz silkiine dnnce, yarm kalan cmlenin iinde de geriye gittim, nceki szleri hatrladm. Bylece sadece "g..." deil, "gidip g..." demi olduunu fark ettim. Ne iren! Tercih ettii ey buydu. renten de te! Yosmalarn en bayas, byle bir eyi kabul edeni veya isteyeni bile, bunu yapan erkein yannda o korkun deyimi kullanmaz. Kendini fazlasyla alalm hisseder. Ancak bir kadna, eer kadnlardan holanyorsa, az nce bir erkee teslim oluunu mazur gstermek iin bu laf syleyebilir. Albertine yar ryada olduunu sylerken yalan sylememiti. Dalgnd, iinden geldii gibi davranyordu; benimle birlikte olduunu dnmeden omuz silkmi, adeta o kadnlardan biriyle belki benim iek am gen kzlarmdan biriyle konuurcasna sze balamt. Sonra anszn geree dnnce utancndan kzarm, balad sz azna geri tkm, aresizlie kaplm ve tek kelime daha sy lemek istememiti. Benim iine dtm umutsuzluu fark etmesini istemiyorsam eer, bir tek saniye bile kaybetmemem gerekiyordu. Ama ilk fke parlamasnn ardndan, gzlerim dolmaya balamt bile. Tpk Balbec'te, Albertine'in, Vinteuil'lerle arkadaln ifa ettii gecenin devamndaki gibi, kederime derhal mantkl bir sebep uydurmam gerekiyordu; ste lik, bir karar vermeden nce birka gn nefes alabilmek iin, Albertine'i derinden etkileyecek bir sebep bulmalydm. Albertine benim dar kmn hayatta urad en byk hakaret olduunu, Franoise'dan iittii laflar duyacana lmeyi tercih edeceini sylediinde, bu gln alnganlna sinirlenmitim ve yaptm eyin son derece nemsiz olduunu, dar kmann onun asndan hi de krc olmadn sylemek zereydim - ayn sre iinde, buna paralel olarak, Albertine'in "g..." hecesini nasl tamamlayacana ilikin bilind araym sona ermiti ve kefin ardndan kapldm umutsuzluu tamamen gizlemem imknszd; ben de bu durumda, kendimi savunacama, suladm: "Sevgili

Albertine'ciim," dedim tatllkla, gzyalarm tutamayarak, "yanldnz, yaptm eyin hi nemi olmadn syleyebilirim size, ama yalan olur; haklsnz, gerei anladnz, zavall yavrucuum; alt ay nce, hatt ay nce, sizi hl ok sevdiim srada, byle bir eyi katiyen yapmazdm. Ufack bir ey, bir hi aslnda, ama gnlmdeki mthi deiiklie iaret etmesi bakmndan, muazzam bir ey. Sizden gizleyebileceimi sandm bu deiiklii tahmin ettiinize gre, size unu sylemek zorundaym: Albertine'iim," dedim, youn bir efkat ve derin bir kederle, "kabul edin, burada hayatnz ok skc, ayrlmamz daha iyi olacak; en gzel ayrlklar en sratli ayrlklardr, bu yzden, sizden rica ediyorum, yaayacam derin kederi uzatmamak iin, bu gece benimle vedalap yarn sabah sizi grmeden, ben uyurken gidin." Albertine akna dnmt, duyduklarna hl inanamyormu, ama imdiden zlyormu gibi grnyordu: "Ne, yarn m? Gerekten yle mi istiyorsunuz?" Daha imdiden ayrlmzdan, sanki gemiteki bir eymi gibi sz etmekten duyduum straba ramen -belki de ksmen bu strap yzndenAlbertine'e, evden ayrldktan sonra yapmas gereken baz eyler hakknda kesin talimat vermeye koyuldum. Ricalar pe pee dizildi, az sonra, en ince ayrntlara sra geldi. "ok rica ederim," dedim, sonsuz bir kederle, "teyzenizin evindeki Bergotte'un o kitabn geri gnderin bana. Acelesi yok, gn sonra, bir hafta sonra, ne zaman isterseniz gnderin, ama ltfen unutmayn ki, ben istemek zorunda kalmayaym, o acya katlanamam. Birlikte mutlu olduk, artk, mutsuz olacamz hissediyoruz. -Mutsuz olacamz hissediyoruz demeyin," dedi Albertine, szm keserek. "'Biz' demeyin, byle dnen bir tek sizsiniz! -Peki, fark etmez, siz ya da ben, nasl isterseniz, u ya da bu sebeple bu gece ayrlmaya karar verdik (bu arada saat feci ilerlemi, yatmanz gerekir). -zr dilerim ama, karar veren sizsiniz, ben, sizi zmemek iin bu karara itaat ediyo rum. -yle olsun, karar ben verdim, ama bu, ektiim strab azaltmyor. Uzun sre ac ekeceimi sylemek istemiyorum; biliyorsunuz uzun sre boyunca hatrlama melekesine sahip deilimdir, ama ilk gnler sizi ok zleyeceim! Dolaysyla, mektuplaarak aclar demeyi anlamsz buluyorum, her eyi bir

anda bitirmek daha iyi. -Evet, haklsnz," dedi Albertine zgn bir tavrla; saat ilerledike yorgun dtnden yz hatlar da kmt, iyice zgn grnyordu; "parmaklarm teker teker kesileceine, dorudan kafamn kesilmesini tercih ederim. -Aman Tanrm, sizi saat kaa kadar ayakta tuttum, lgnlk bu! Neyse, bu son gece! Bundan byle, hayat boyu uyuyabilirsiniz isterseniz." Albertine'e vedalamamz gerektiini syleyerek, bana iyi geceler dileyecei n geciktirmeye alyordum. "lk gnler cannz sklmasn diye Bloch'a, kuzini Esther'i sizin bulunduunuz yere gndermesini syleyebilirim, ister misiniz? Ricam geri evirmez. Byle bir eyi niin teklif ediyorsunuz bilmem," (Albertine'den bir itiraf koparma umuduyla teklif ediyordum) "benim iin nemli olan bir tek kii var, o da sizsiniz," dedi Albertine; bu szleri iimde bir efkat uyandrd. Ama hemen ardndan, mthi canm yakt: "Gayet iyi hatrlyorum, o Esther denen kza, ok srar ettii iin, ok memnun olacan bildiim iin fotorafm vermitim; ama ondan asla holanmadm, onunla grmeyi asla istemedim!" Bununla birlikte, Albertine o kadar hafifmerepti ki, u szleri ekledi: "O benimle grmek istiyorsa, itirazm olmaz, tatl kz, ama ille de grmek istemiyorum." Demek ki, Bloch'un bana Esther'in bir fotorafn gnderdiini Albertine'e sylediimde (o srada henz fotoraf elime gememiti bile), Albertine, kendisinin Esther'e verdii fotoraf Bloch'un bana gsterdiini dnmt. En ktmser tahminlerimde bile, Albertine'le Esther arasnda byle bir samimiyet olabileceine ihtimal vermemitim. Fotoraftan bahsettiimde, Albertine bana verecek bir cevap bulamamt. imdi de, byk bir hataya dp benim her eyden haberdar olduumu zannederek, itiraf etmenin daha akllca olduunu dnyordu. Yklmtm. "Bir ey daha var Albertine, yalvarrm size, beni asla aramayn. Olur da bir yl sonra, iki yl, yl sonra ayn kentte bulunursak, benimle karlamaktan kann." Ricama olumlu cevap vermediini grnce, devam ettim: "Sevgili Albertine, benimle bu hayatta hi grmeyin, ne olur. Sizi tekrar grmenin acsna dayanamam. nk sizi gerekten sevdim, bunu biliyorsunuz. Geen gn size Balbec'te szn ettiimiz kz arkadala grmek istediimi sylediimde, byle bir grmenin

ayarlanm olduunu zannettiniz, biliyorum. Ama deildi, emin olun, benim iin hibir nemi yoktu. Siz benim uzun zaman nce ayrlmaya karar verdiime, sevgimin yalan olduuna inanyorsunuz. -Hayr, siz delirdiniz mi, hi byle bir ey dnmedim," dedi Albertine kederle. "Haklsnz, byle bir eyi dnmemeniz gerekir; ben sizi gerekten sevdim, belki akla deil ama, byk, ok byk bir dostlukla sevdim, inanamayacanz kadar ok sevdim. -nanmaz olur muyum! Ben sizi sevmiyor muyum sanyorsunuz? -Sizden ayrlmak bana ok ac veriyor. Bana bin kat daha ok ac veriyor," dedi Albertine. Bir sredir, gzlerime dolan yalar daha fazla tutamayacam hissediyordum. stelik bu gzyalar, bir zamanlar Gilberte'e, "Artk grmesek daha iyi olur, hayat bizi ayrmakta," derken hissettiime benzer bir kederden kaynaklanmyordu kesinlikle. Hi phesiz, Gilberte'e bu szleri yazarken, bir gn gelip Gilberte'i deil, bir bakasn sevdiimde, benim ar sevgimin, karmdakine esinleyebileceim sevgiyi eksilteceini dnyordum; sanki iki insann arasnda snrl bir miktarda sevginin bulunmas kanlmazd, iki kiiden birinde sevgi fazlaysa, bu fazlalk, mecburen teki kiiden alnacakt ve ben, tpk Gilberte gibi, seveceim dier kiiden de ayrlmaya mahkm olacaktm. Ama imdiki durum, birok sebepten tr, ncekinden farklyd; bu sebeplerden birincisi, dierlerinin de kaynayd ve iradesizliimle ilgiliydi, Combray'de annemle bykannemi istikbalim asndan korkutan, her ikisinin de, hastalarn zaaflarn zorla kabul ettirmekteki kararl karsnda, mecburen teslim olduklar iradesizliim, giderek artmt. Gilberte'in benim varlmdan skldn hissettiimde, ondan vazgeecek gcm vard hl; oysa imdi, ayn sknty Albertine'de saptadmda, bu gc bulamyor, onu zorla alkoymaktan baka ey dnemiyordum. Yani Gilberte'e kendisiyle bir daha hi grmeyeceimi yazarken, onunla grmemeye gerekten niyetliydim, oysa Albertine'e ayn eyi yalandan, srf barma umuduyla sylyordum. Birbirimize sunduumuz grntler, gerein kendisinden olduka farklyd. ki kiinin kar karya geldii her durumda ayn ey geerlidir phesiz; nk her biri, karsndakinin iinden geenlerin bir

ksmndan habersizdir ve bildiklerini de ksmen anlayabilir ancak; ayrca, her ikisi de, kiisel olmayan yanlarn aa karrlar; bazen daha kiisel ynlerini kendileri de zmediklerinden nemsemezler, bazen de kendilerine bal olmayan, anlamsz baz stnlkler onlara daha nemli grnr, gururlarn okar; te yandan, kmsenmemek iin gerekli grdkleri baz eylere sahip olmadklarndan, sanki bunlar nemsemiyormu gibi yaparlar, hem de grnrde en ok aaladklar, hatt tiksindikleri eylerdir bunlar. Ama akta bu yanl anlama en st dzeydedir, nk (belki bir tek ocukluumuz dnda) d grnmzle, tam olarak dncemizi yanstmaya deil, arzuladmz eyi ele geirmemize en uygun tavr olarak grdmz tavr yanstmaya alrz; benim arzuladm ey ise, eve dndm andan beri, Albertine'i, gemiteki kadar uysallkla yanmda tutabilmekti; fkeye kaplp benden daha fazla zgrlk talep etmesini engellemekti; ileride bu zgrl Albertine'e balamak istiyordum, ama bamszlk heveslerinden korktuum u gnlerde ona zgrlk tanrsam, ar kskanrdm. Belirli bir yatan sonra, izzetinefsimizin ve basiretimizin etkisiyle, en ok arzuladmz eyi nemsemiyormu gibi yaparz. Ama akta, srf basiret bile -ki gerek bilgelik deildir muhtemelen- bizi hemen byle bir ikiyzlle zorlar. ocukken, tahayyllerimde akn en gzel yan, hatt bence akn zn oluturan ey, sevdiimle birlikteyken sevgimi, onun bir iyiliine duyduum minneti, sonsuza kadar birlikte yaama arzumu serbeste ifade edebilmekti. Ama hem kendi tecrbemden, hem de arkadalarmn tecrbelerinden, bu duygu ifadelerinin katiyen bulac olmadklarn gayet iyi renmitim. Yapmack yal kadn rnei, mesela hayalinde srekli yakkl bir delikanl gre gre kendinin de yakkl bir delikanlya dntn zanneden ve gln erkeklik gsterilerinde giderek daha fazla kadnslk sergileyen M. de Charlus'n durumu, sadece Charlus'lerle snrl olmayan bir kurala tabidir; o kadar genel bir kuraldr ki bu, akn bile dna taar; biz, bakalarnn grd bedenimizi grmez, kendi dncemizi, bakalar iin grnmez olan karmzdaki nesneyi "izleriz" (bazen sanat, karsndaki nesneyi bir resminde grnr

klar, o zaman da hayranlar, sanatnn huzuruna kabul edildiklerinde, onun i gzelliini pek yanstmayan ehresi karsnda, ou kez hayal krklna urarlar) ; Bunu bir kere fark ettikten sonra, "artk kendimizi koyvermeyiz"; ben de leden sonra, Trocadero'da kalmad iin kendisine ne byk bir minnet duyduumu Albertine'e sylemekten kanmtm. Akam da, Albertine'in beni terk etmesinden korkup ben onu terk etmek istiyormuum gibi rol yapmtm; ileride greceimiz gibi, bu numaraya bavurmamn tek sebebi, nceki aklarmdan edindiimi zannettiim ve bu akta yararlanmaya altm bilgi deildi. Albertine'in bana, "tek bama dar kabileceim, kendime ait saatlerim olsun, yirmi drt saatliine evden ayrlabileyim istiyorum," diyebilecei korkusu ya da tanmlamaya almadm, ama beni korkutan herhangi bir zgrlk talebinde bulunabilecei dncesi, Verdurin'lerin gece davetinde bir an aklmdan gemiti. Ama bu korku hemen dalmt, zaten Albertine'in, evde ne kadar mutlu olduuna dair syledii onca szn hatrasyla da eliiyordu. Albertine'in beni terk etmek gibi bir niyeti var idiyse de, ancak kapal bir biimde, hznl baklarla, tahammlszlklerle, katiyen bu anlam tamayan cmlelerle ifade buluyordu; ne var ki, dnlecek olursa (hatt dnmeye bile gerek yoktu, nk tutkunun dilini insan derhal anlar; halktan kiiler da hi, ancak gururla, hnla, kskanlkla aklanabilecek bu cmleleri anlar; bu duygular, ifade edilmedikleri halde, cmleyi dinleyen kii tarafndan, tpk Descartes'n szn ettii "saduyu" gibi "dnyada en yaygn ey" olan bir sezgiyle, derhal yakalanr), Albertine'in o tavrlar, cmleleri, sadece benden gizledii bir duygunun varlyla aklanabilirdi ve bu duygu Albertine'i bensiz, baka bir hayata ilikin planlar yapmaya yneltebilirdi. Nasl ki bu niyet Albertine'in szlerinde mantkl bir biimde ifade edilmiyorsa, benim bu niyete dair, o akam ortaya kan nsezim de, iimde ayn derecede mulakt. Albertine'in bana her sylediinin doru olduu varsaymyla yaamaya devam ediyordum. Ama belki o srada, dnmek istemediim, tam tersine bir varsaym da srekli iimde tayordum; muhtemelen yleydi, aksi takdirde, Verdurin'lere gittiimi Albertine'e sylemekten katiyen

ekinmezdim; ayrca, Albertine'in fkelenmesine pek armaym da ancak byle bir varsaymla aklanabilirdi. Sonu olarak, muhtemelen benim iimde tadm Albertine, hem zihnimdeki hem onun kendi szleriyle tanmlanan Albertine'e tamamen zt bir Albertine'di; bununla birlikte, tamamen uydurma bir Albertine de saylamazd, nk onun baz anlk duygularnn, rnein ben Verdurin'lere gittim diye huysuzlanmasnn iimdeki aynasyd bir anlamda. Ayrca, uzun sredir sk sk yaadm yrek daralmalar da, Albertine'e onu sevdiimi sylemekten korkmam da, daha pek ok eyi aklayan bir baka varsayma uygun dyordu ve stelik, ilk varsaym benimsediimiz takdirde ikinci varsaymn doru olma ihtimali de artyordu, nk kendimi koyverip Albertine'e sevgi gsterilerinde bulunmam, onu kzdrmaktan baka ie yaramyordu (ama kendisi bu kzgnl baka sebeplere balyordu). unu belirtmem gerekir ki, bana en vahim gelen ve Albertine'in benim yaptm sulamaya hazrlkl olduunu en ar pc biimde gsteren ey, "Bu gece Mile Vinteuil orada olacakt galiba," demesi olmutu; bu cmleye, mmkn olan en acmasz cevab vermitim: "Mme Verdurin'le karlatnz bana sylememitiniz." Albertine'i sevimli bulmadm zaman, ona zgn olduumu syleyeceime, fesatlayordum. Buradan yola karak, hislerimin tam tersini ifade eden o deimez sert cevaplar sistemine gre bir zmlemeye giritiimde, bir konuda pheye hi yer kalmyor: O gece Albertine'e kendisini terk edeceimi sylememin sebebi, -daha ben farkna bile varmadm halde- onun bir zgrlk talebinde bulunaca korkusuydu (beni korkudan tir tir titreten bu zgrl tam olarak tanmlayamazdm, ama Albertine'in beni aldatmasna imkn tanyacak, en azndan beni aldatmadndan emin olmam engelleyecek bir zgrlkt) ve ben de, gururumu korumak iin kurnazca davranp beni terk etmesinden katiyen korkmadm gstermek istiyordum ona; ayn eyi daha nce Balbec'te, Albertine'in nezdinde itibarm arttrmak iin, daha sonra da benimle birlikte olmaktan sklmaya frsat bulamasn diye yapmtm.

Sonuta, formle edilmemi ikinci varsayma itiraz olarak, Albertine'in kendi szlerini, hep bu varsaymn aksine, benim evimde yaamay, dinlenmeyi, kitap okumay ve yalnzl ok sevdiini, lezbiyen ilikilerdense nefret ettiini sylediini ileri srmek, pek anlaml olmaz. nk Albertine, benim hislerimi, kendisine sylediim szlere bakarak yorumlayacak olsa, gerein tam tersine bir kanya varrd; onu terk etme isteini sadece onsuz yapamadm anlarda sergiliyordum; Balbec'te iki kere, kskanlm Albertine'e olan akm alevlendirmi, ikisin de de, baka bir kadna k olduumu itiraf etmitim: birinde Andre'ye, birinde de esrarengiz bir kadna. Yani szlerim katiyen hislerimi ifade etmiyordu. Okur bunu pek fark etmemise, sebebi, anlatc sfatyla okura szlerimi aktarrken, hislerimi de aa vurmamdr. Ama hisleri gizleyip sadece szlerimi aktarsam, bu szlerle pek ilikisi olmayan birok davranm okura yle tuhaf ve tutarsz grnrd ki, beni yar deli zannederdi. Aslnda byle bir yntem, benimsediim yntemden ok daha yanl da olmazd, nk beni harekete geiren ve szlerimin izdii manzarann tam tersi olan grntler, o srada son derece anlalmazd; davranlarmn kayna olan mizac tam anlamyla tanmyordum; imdi bu mizacn znel gerekliini aka gryorum. Nesnel gerekliine gelince, bu mizacn igdleri Albertine'in gerek niyetlerini mantmdan daha m iyi kavryordu, bu mizaca gvenmekle iyi mi etmitim, yoksa aksine, mizacm Albertine'in niyetlerini zeceine deitirmi miydi, ite bunu bilemiyorum. Albertine'in beni terk etmesi ihtimalinin, Verdurin'lerin evindeyken iimde yalatt belirsiz korku nce gemiti. Eve, bir mahpusla buluacam dncesiyle deil, kendim mahpus olduum hissiyle dnmtm. Ne var ki, Verdurin'lere gittiimi Albertine'e sylediim an yznde beliren, daha nce de grm olduum o anlalmaz fkeyle birlikte, dalm olan korku, daha youn bir biimde tekrar kaplamt iimi. Bu korku, dnce rn zntlerin, dnp susan kiinin nazarnda ak seik olan fikirlerin tende somutlamasyd, bunu gayet iyi biliyordum; grnrlk kazanm, ama mantkl olmayan bir sentezdi; bu

sentezin deerli tortusunu sevdiimiz kiinin ehresinde bulduumuzda, sevgilimizin iinde olup bitenleri anlayabilmek iin onu ayrtrmaya, zmleme yoluyla tekrar zihinsel unsurlarna ulamaya alrz. Benim nazarmda Albertine'in dncesinin oluturduu bilinmeyenle kurduum denklem, yaklak olarak uydu: "phelerinin farkndaydm, bu pheleri dorulamaya alacandan emindim, ite, kendisine engel olmayaym diye, aratrmasn gizlice yrtm." Ama Albertine, bana hibir zaman ifade etmedii bu tr dncelerle yayor idiyse eer, hi deilse arzular asndan sulu olmakla birlikte, srlarnn tahmin edildiini, izlendiini, eilimlerine kendini brakmaktan men edildiini ve stelik kskanlmn da yatmadn hissettii bu hayattan tiksinmesi, dayanma gcnn tkenmesi gerekmez miydi, byle yaamaktan vazgemeye bir anda karar veremez miydi? Niyetleri ve somut olaylar asndan masum olsa da, Andree'yle asla yalnz kalmamaya sebatla zen gsterdii Balbec gnlerinden balayp Verdurin'lere gitmekten ve Trocadero'da kalmaktan vazgetii bugne kadar geen sre iinde hl benim gvenimi kazanamadn grp, cesareti krlabilirdi, buna oktandr hakk vard. stelik davranlarna herhangi bir kusur atfetmem imknszd. Balbec'te tuhaf gen kzlardan sz edildiinde, kz arkadalarnn ykleyecei anlam dnerek kahrolduum kahkahalar atm, jestler, taklitler yapmt, ama benim bu konudaki fikrimi rendikten sonra, bu konulara en ufak bir imada bulunulduunda, konumaya szleriyle de, yz ifade siyle de katlmaz olmutu. Byle durumlarda, Albertine'in o hareketli yz hatlarnda gze arpan tek ey, bu konuya deinildii anda, belki u veya bu kz hakknda sylenen kt niyetli szlere katkda bulunmu olmamak iin, belki de bambaka bir sebepten tr, bir an nceki yz ifadesini aynen koruyarak ilgisizliini kantlamasyd. Donup kalan ifade, hafif bir ifade de olsa, o kprtszlk, bir sessizlik kadar ar kaard. Albertine'in bu gibi eyleri knadn m, tasvip mi ettiini, hatt bilip bilmediini anlamak mmkn olmazd. Yznn her hatt, sadece dier yz hatlaryla ilikili olurdu. Burnu, az ve gzleri, geri kalan her eyden bamsz, tek bana, mkemmel bir uyum olutururdu;

Albertine bir pastel resme benzer, sanki La Tour'un bir portresiymi gibi, sylenenleri iitmezdi. Arabacya Brichot'nun adresini verirken penceredeki grp yine hissettiim kleliim, az sonra, Albertine'in kendi kleliini ne kadar youn bir biimde hissettiini grdmde, zerimde bir yk olmaktan kmt. Albertine kleliini bu kadar ar bir yk olarak grmesin diye, kleliine kendi elleriyle son vermeyi akl etmesin diye, yaplacak en akllca eyin, onda bu kleliin mr boyu srmeyecei ve benim de bitmesini arzuladm izlenimini uyandrmak olacan dnmtm. Al datmacamn baarl olduunu grdmde mutlu olabilirdim; nk her eyden nce, o kadar korktuum ey, Albertine'e at fettiim gitme niyeti, ihtimal olarak ortadan kalkmt; ayrca, hedeflenen sonucu bir yana braksak bile, aldatmacann baarl olmas, kendi bana, benim Albertine'in nazarnda kmse nen bir k, btn oyunlar nceden tahmin edilen, alay konusu, kskan bir sevgili olmadm kantlam ve akmza adeta bir bekret kazandrm, benim bir bakasn sevdiime Albertine'in hl kolaylkla inanabildii Balbec gnlerine geri gtrmt bu ak. phesiz byle bir eye artk inanmazd, ama o gece kendisinden temelli ayrlmaya niyetli olduum yalanna inanmt. Verdurin'lerin evinde olan bir ey yznden ayrlmak istediimden korkuyor gibiydi. Verdurin'lerde karlatm oyun yazar Bloch'un, La'nin yakn arkada olduunu ve La'nin kendisine tuhaf eyler anlattn syledim Albertine'e (amacm, Bloch'un kuzinleri hakknda, sylediimden fazlasn bildiim izlenimi uyandrmakt). Ama ayrlk numaramn iimde yaratt tela yattrma ihtiyac duyarak sordum: "Albertine, bana bugne kadar hi yalan sylemediinize yemin edebilir misiniz?" Albertine sabit baklarn bolua dikti ve sonra cevap verdi: "Evet, yani hayr. Size Andre'nin Bloch'tan ok holandn sylemekle hata ettim, onunla grmemitik. -Peki niye yle sylediniz? -Andre hakknda baka eyler dnmenizden korktuum iin. -Hepsi bu kadar m?" Albertine yine bir sre bolua baktktan sonra cevap

verdi: "La'ya birlikte haftalk bir yolculua ktm sizden gizlemekle de hata ettim. Ama sizi pek az tanyordum. -Balbec'ten nce miydi? -kinci Balbec tatilinden nceydi, evet." Daha o sabah, La'yla tanmadn sylemiti bana! Milyonlarca dakikam hasredip yazdm bir romann bir anda alev alarak yanp kl olmasn seyrediyordum. Ne yarar vard? Ne yarar vard? Albertine'in bu iki gerei bana, dolayl olarak Lea'dan rendiimi zannetii iin akladn ve pekl buna benzer daha onlarca gerek olabileceini gayet iyi anlyordum elbette. Sorguya ekildii zaman Albertine'in syledii szlerde, gerein ufack bir zerreciinin bile bulunmadn da anlyordum; Albertine gerei istemeyerek azndan karrd sadece, o na kadar gizlemeye kararl olduu gereklerle bunlarn renildii zann, sanki iinde anszn bir karm olutururdu. "Ama iki yalann hkm yok" dedim Albertine'e, "unu drde karalm da, bende baz hatralarnz kalsn. Baka neler ifa edeceksiniz bana?" Albertine yine bolua bakt. Yalan hangi gelecek hayat beklentilerine uyarlamaktayd acaba; sand kadar hogrl olmayan hangi tanrlarla anlamaya alyordu? Anlamas pek kolay olmuyordu herhalde, nk suskunluu ve sabit baklar epey uzun srd. "Yok, baka bir ey yok," dedi sonunda. Benim btn srarma ramen, "baka bir ey yok"ta inat etti, artk ayak diremekte zorluk ekmiyordu. Bu da yalann daniskasyd; Albertine'in madem ki byle eilimleri vard, benim evime hapsedilinceye kadar kim bilir ka evde, ka gezintide, kim bilir ka kere, eilimine boyun emiti! Lezbiyen says, hangi kalabaln iinde olursa olsun, bir lezbiyenin, bir dierinin gznden asla kamamasn salayacak kadar az ve bir o kadar da oktur. Biri dierini grdkten sonra da, bir araya gelmeleri ok kolaydr. Eskiden yaadm, o srada bana sadece gln grnm olan bir geceyi dehetle hatrladm. Bir arkadam, beni bir restoranda akam yemeine davet etmiti; yemekte metresi, bir baka arkada ve onun metresi de vard. ki kadnn karlkl anlamalar pek uzun srmedi, ama birbirlerine sahip olabilmek iin o kadar sabrszlanyorlard ki, daha orbalar iilirken ayaklar birbirini aryor, ou kez benim ayamla karlayordu. Az sonra bacaklar birbirine doland. ki arkadam

hibir eyin farknda deildi; ikence ekiyordum adeta. Kadnlardan biri daha fazla dayanamad ve yere bir ey drdn bahane ederek masann altna girdi. Ardndan birinin migreni tutunca, st kattaki tuvalete gitmek istedi. teki, bir hanm arkadayla tiyatroda buluma saatinin yaklatn fark etti. Sonunda, ben ve hibir eyden phelenmeyen iki arkadam, yalnz kaldk. Migreni tutan kadn, tekrar yanmza dnd, ama nn evine gidip bir antipirin alacan, kendisini orada bekleyeceini belirtti. ki kadn dostluu ilerlettiler, birlikte geziyorlard; biri erkek klnda dolar, kk kzlar karr, tekinin evine gtrp eitirdi. teki kadnn kk bir olu vard; oluna kzm gibi yapar, ocuu cezalandrma grevini teki kadna verirdi; o da gznn yana bakmadan dverdi olan. ki kadnn, en umumi yerlerde en mahrem eyleri yaptklar rahatlkla sylenebilir. "Ama Lea yolculuk boyunca bana kar en ufak bir uygunsuz davranta bulunmad," dedi Albertine. "Hatt birok yksek sosyete mensubu kadndan daha llyd. -Albertine, sosyeteden herhangi bir kadn size kar lsz davrand m? -Asla. -yleyse, ne demek istiyorsunuz? -Canm, ifade biimi o kadar serbest deildi. -Mesela? -Mesela, sosyeteye girip kan birok kadn gibi 'karn ars' veya 'kimseyi iplememek' ifadelerini kullanmazd." Romanmn henz yanmam olan bir paras da sonunda kl oluyormu hissine kapldm. Ylgnlm uzun srebilirdi. Ama Albertine'in szlerini dndke lgnca bir fke kaplyordu iimi. Sonra, fkenin yerini merhamet ald. Aslnda ben de, eve geldiimden beri, ayrlmak istediimi Albertine'e bildirdiimden beri, yalan sylemekteydim. Sebatla srdrdm sahte ayrlma niyeti, giderek, Albertine'i terk etmeyi gerekten istemi olsam hissedeceim kedere benzer bir duygu yaratmt iimde. Zaten Albertine'in benimle tanmadan nce srd sefih hayat tekrar tekrar, kesintili olarak, dier fiziksel aclar iin kullanlan ifadeyle syleyecek olursak, "zonklamalar" halinde dndke bile, tutsamn uysalln biraz daha takdir ediyor, ona kzamyordum. Birlikte yaadmz sre iinde, Albertine

yaad hayatta bir cazibe bulmaya devam etsin diye, bu hayatn ancak geici olabileceini Albertine'e daima ima etmitim elbette. Ama bu gece daha ileri gitmitim, nk mulk ayrlma tehditlerinin artk yeterli olmayacandan korkmutum; Albertine'in kafasnda, benim Verdurin'lere gidip soruturma yapmama sebep olan o kskan, mthi akmla bu tr belirsiz tehditler eliecekti mutlaka. O gece dndm ki, bu ayrlk oyununu oynamaya apansz, ilk anda ne yaptmn tam farkna bile yaramadan karar veriimin eitli sebepleri arasnda en nemlisi uydu: Babamnkilere benzer duygu patlamalarm esnasnda, karmdakinin gvenliini tehdit ettiim zaman, ben babamn aksine, tehdidimi gerekletirme cesaretine sahip olmadm iin, bo laflardan ibaret zannedilmesin diye, tehdidi gerekletirme oyununda epeyce ileri gidiyor, ancak karmdaki kii szlerimin ciddiyetine kanp gerekten korktuu zaman geri adm atyordum. Esasen, bu yalanlarda bir gerek pay bulunduunu pekl hisseder, akmza hayat bir deiiklik getirmiyorsa, bu deiiklii kendimiz getirmek isteyeceimizi veya yalandan ayrlmay teklif edeceimizi biliriz; nk btn aklarn, hatt her eyin sratle vedalamaya doru ilerlediini sezeriz. Bu vedalamadan kaynaklanacak gzyalarn peinden dkmek isteriz. Bu seferki oyunumu, menfaat sebebiyle de sahnelemitim phesiz. Birden, Albertine'i elimde tutmak istemitim, nk onun baka insanlara daldn hissediyordum ve Albertine'in o insanlarla birlemesini engellemem imknszd. Ama Albertine benim uruma onlarn hepsinden temelli vazgese, belki de ondan asla ayrlmamaya daha da kararl olurdum, nk kskanlk ayrl bir strap haline getirirse de, minnet onu imknsz klar. Ne olursa olsun, o esnada bir lm kalm sava verdiimi hissediyordum. Bir saatlik bir sre iinde Albertine'e her eyimi vermeye raz olurdum, nk, "Her ey bu savan sonucuna bal," diye dnyordum. Ne var ki bu tr savalar, birka saat sren eski savalardan ok, ertesi gn de, daha ertesi gn de, bir hafta sonra da noktalanmayan gnmz savalarna benzerler. nsan btn gcn harcar, nk her

seferinde, mcadelenin sonuna geldiini zanneder. Ve "ni hai karar" verilinceye kadar aradan bir yl geer. Albertine'in beni terkedecei korkusu iimi kaplad esnada yanmda bulunan M. de Charlus'n yalandan kard olaylarn bilind hatras da beni etkilemi olabilirdi. Ama daha sonra annemin anlatt, o srada bilmediim bir ey, sahnelediim oyunun btn unsurlarn iimde barndrdm dndryor bana; gerekli unsurlarn hepsi, kaltmn o karanlk ardiyelerinden birinde sakl duruyor ve tpk alkol ve kahve benzeri ilalarn, depolam olduumuz gc etkilemesine benzer biimde, baz duygular tarafndan hizmetime sunulmay bekliyorlard. Annemin anlatt ey uydu: Octave Halam, hanmnn artk hi sokaa kmayacandan emin olan Franoise'n, onu dar karmak iin gizlice bir komplo dzenlediini Eulalie'den rendii zaman, bir gn ncesinden, ertesi gn gezintiye kmaya niyetlenmi gibi yaparm. lk anda kulaklarna inanamayan Franoise'a eyalarn nceden hazrlatmakla, uzun zaman dolapta kalm olanlar havalandrtmakla kalmayp, arabay ayarlamas ve ertesi gnn btn ayrntlarn en fazla eyrek saatlik bir pay brakarak planlamas iin de talimat verirmi. Ancak Franoise ikna olup ya da en azndan pes edip kendi kurduu planlar halama itiraf etmek zorunda kald zaman, halam da, kendi ifadesiyle Franoise'n tasarlarn engellemi olmamak iin, tasarsndan vazgetiini bildirirmi. Ayn ekilde ben de, Albertine abarttm phesine kaplmasn ve ayrlacamz fikrini mmkn olduunca ciddiye alsn diye, kendi ortaya attm fikirden kendim sonular kararak, ertesi gn balayp sonsuza dek srecek olan zaman, ayr olacamz zaman nceden yaamaya koyulmu, sanki az sonra barmayacakmz gibi, Albertine'e talimat vermitim. Dman kandrabilmek iin bir aldatmacann sonuna kadar gtrlmesi gerektiine hkmeden generaller gibi, ayrlk oyununa, sanki gerekmiesine, neredeyse btn duyarllmla katlmaktaydm. Sonuta bu kurmaca ayrlk sahnesi, neredeyse gerekmi kadar zyordu beni; belki de iki oyuncudan biri olan Albertine'in sahneyi gerek zannetmesi, benim amdan yanlsamay peki-

tiriyordu. Can skc da olsa, tahamml edilebilir bir biimde, gn gnne yayorduk; alkanln arl ve ertesi gnn, strapl da olsa, sevdiimiz kiinin varln iinde barndraca garantisi, bizi basit, somut gereklere balyordu. Ve ben imdi bu skc, ar hayati lgnca yerle bir ediyordum. Geri kurmacadan ibaret bir ykmd, ama yine de beni zmeye yetiyordu; belki yalandan da olsa sylediimiz hznl szler, ilerinde tadklar hzn kalbimizin derinliklerine sapladklar iin; belki de yalandan vedalamann, ileride kanlmaz olarak yaayacamz bir n peinen canlandrdn bildiimiz ve stelik, bu n beraber verecek olan ileyii harekete geirmediimizden de emin olamadmz iin. Her blfte, kandrdmz kiinin ne yapacana dair, kk de olsa bir belirsizlik pay vardr. Ya bu ayrlk oyunu bir ayrlkla sonulanrsa! Ne kadar inanlmaz olursa olsun, bu ihtimali dnnce, kalbimiz mutlaka skr. yice kayglanrz, nk bu takdirde ayrlk, ayrla dayanamayacamz bir anda gerekleecek, uruna ac ektiimiz kadn, bizi iyiletirmeden, hatt yattrmadan terk edecektir. Son olarak da, kedere gmlmken bile bize destek olan, dayanak noktamz alkanlk dahi kalmamtr elimizde. Alkanlktan bile isteye kendimizi mahrum etmi, yaamakta olduumuz gne istisnai bir nem yklemi, onu benzer gnlerden ayrmzdr; tpk yolculua kacamz gnler gibi, kklerinden kopmu, sallantdaki bir gndr o artk; o gne dek alkanln felce uratt hayal gcmz uyanmtr; gndelik akmza anszn eklediimiz duygusal hayaller bu ak akl almaz lde geniletir, sevgilinin varl bizim iin vazgeilmez hale gelir, oysa bu, tam da varlna kesinkes gvenemediimiz andr. Byk ihtimalle zaten bu oyuna, sevgilinin varlndan vazgeme oyununa kalkmamzn amac, onun varln gelecek iin garantilemektir. Ama kendi tuzamza der, tekrar ac ekmeye balarz, nk yeni, allmadk bir ey yapmzdr ve bu da, ektiimiz hastal ileride tedavi etmesi beklenen, ama balangta hastal arlatran ilalara benzer. Gzlerim yaarmt; odasnda tek bana hayallerinin keyfi dolambalarna kaplarak sevdii bir kiinin lmn

kafasnda canlandran ve hissedecei acy btn ayrntsyla hayal edip sonunda bu acy hisseden birine benziyordum. Albertine'e, ayrldktan sonra bana kar taknaca tutuma ilikin talimat zerine talimat verdike, sanki az sonra barmayacakmz gibi zlyordum nerdeyse. Ayrca, barabileceimizden, Albertine'i tekrar birlikte yaama fikrine dndrebileceimden emin olabilir miydim; o akam bunu baarabilsem bile, Albertine'in, sahnelediim oyun sonucu dalan ruh halinin tekrar ortaya kmayaca ne malumdu? Kendimi gelecee hkim hissediyor, ama yle olduumu dnmyordum, nk srf gelecek henz var olmad iin byle hissettiimi ve bu yzden de gelecein zorunluluu altnda ezilmediimi biliyordum. Sonu olarak, yalan sylediim halde, belki szlerimde zannettiimden fazla gerek pay vard. Bunun bir rneini az nce, Albertine'e kendisini abuk unutacam sylediimde yaamtm. Gilberte'le, gerekten de yle olmutu; artk Gilberte'i ziyarete gitmeyiimin sebebi, bir straptan deil, bir angaryadan kama isteiydi. Gilberte'e artk kendisiyle grmeyeceimi yazarken ac ekmitim elbette. nk Gilberte'in evine ara sra giderdim sadece. Oysa Albertine'in her saati bana aitti. Akta bir duygudan vazgemek, bir alkanl kaybetmekten daha kolaydr. Ayrlmamza ilikin ac szleri telaffuz etme gcn kendimde bulabilmitim, nk yalan olduklarm biliyordum; oysa Albertine'in haykrd szler samimiydi: "Pekl, sz veriyorum, sizinle asla grmeyeceim. Sizin byle aladnz grmektense her eye katlanrm sevgilim. Sizi zmek istemem. Madem yle gerekiyor, bir daha hi grmeyiz." Bu szler samimiydi, oysa benim azmdan km olsalar, samimi olamazlard, nk Albertine bana sadece dosta bir sevgi beslediinden, bu szlerle vaat ettii fedakrlk onun iin daha kolay bir eydi; te yandan, benim byk bir akta laf bile edilmeyecek gzyalarn Albertine'in hissettii dostluk balamnda, ona neredeyse olaanst bir ey gibi grnyor, onu allak bullak ediyordu; az nce sylediklerine baklacak olursa, Albertine'in dostluu benimkinden daha glyd, nk bir ayrlkta, sevgi dolu szleri syleyen taraf, k olma -

yan taraftr, ak dorudan ifade edilmez; Albertine'in szleri belki pek yanl da saylmazd, nk akn saysz iyilii, k olmayan ve ak esinleyen kiide, zamanla bir sevgi, bir minnet uyandrabilir; bu duygular, kendilerini douran ak kadar bencilce deildir ve ayrldktan yllar sonra, eski kta aktan eser kalmamken, sevilen kadn hl bu duygular tayabilir. Albertine'e sadece ksack bir an duyduum nefret, onu yanmda tutma ihtiyacn depretirmekten baka ie yaramad. O gece Albertine'i sadece Mile Vinteuil'den kskandm iin, Trocadero'yu mthi bir kaytszlkla dnebiliyordum; Albertine'i Verdurin'lere gitmesin diye oraya gndermi olmam bir yana, Lea'nn (Albertine'i eve geri getirtmeme sebep olan, tanmasn istemediim Lea'nn) da orada olduunu bilmek bile kaytszlm azaltmyordu; bu yzden, Leann adn hi dnmeden andm, ama Albertine benim baka bir eyler de duymu olabileceimi dnp kukuya kaplarak benden nce davrand ve yzn azck gizleyerek, hzl hzl anlatmaya koyuldu: "Lea'y iyi tanrm; geen yl kz arkadalarmla onun bir oyununa gitmitik, temsilden sonra soyunma odasna gittik, yanmzda giyindi. ok ilginti. Bunun zerine Mile Vinteuil'den kopmak zorunda kalan zihnim, olup biteni anlama imknszlnn uurumundan aa yuvarlanrken, umutsuzca bir abayla Lea'ya, Albertine'in onun soyunma odasna gittii geceye tutundu. Bir yandan, Albertine'in son derece samimi bir tavrla ettii onca yeminden sonra, zgrlnden tamamen vazgemesinden sonra, btn bu anlattklarnda bir ktlk olduuna nasl inanabilirdim? Bununla birlikte, kukularm, geree evrili birer anten saylmaz myd; Albertine benim hatrm iin Verdurin'lerden feragat edip Trocadero'ya gitmiti geri, ama Mile Vinteuil'n Verdurin'lere gitmesi bekleniyordu yine de; ayrca, Trocadero'da da, benimle gezmek zere feragat etmi olsa bile, Lea vard, Lea sebebiyle eve artmtm onu; Lea yznden endielenmem yersiz gibi grnyordu, oysa Albertine, ben sormadan, Lea'y korktuumdan da fazla tandn ifa ediyordu, stelik pek pheli koullarda tanmlard, Albertine'i o soyunma odasna kim gtrm olabilirdi? O gnn iki ikencecisinden biri

olan Lea yznden ac ekince, dieri, yani Mile Vinteuil yznden ac ekmiyorduysam, bunun sebebi belki zihnimin ayn anda birok sahneyi birden canlandrmakta yetersiz kalyd, belki de sinirsel heyecanlarmn araya girmesiydi; kskanlm da, bu heyecanlarn bir yanksndan ibaretti. Buradan, Albertine'in Lea'ya da, Mile Vinteuil'e de kendini vermedii, ama Lea konusunda hl ac ektiim iin, ona kendini verdiine inandm sonucunu karabilirdim. Ne var ki, kskanlklarmn -bazen pe pee tekrar uyanmak zere- yarmas, her birinin sezdiim bir gerekle akmad anlamna gelmiyordu; bu kadnlarn hibiri deil, hepsi diye dnmeliydim. Sezdiim diyorum, nk mekn ve zamann bulunmam gereken her noktasna birden yetiemezdim; ayrca, Albertine'i belli bir yerde Lea'yla, Balbec'teki gen kzlarla, Mme Bontemps'n, yanndan srtnerek getii hanm arkadayla, tenis oynarken dirsek temasnda bulunduu gen kzla ya da Mile Vinteuil'le sust yakalayabilmem iin, doru zamanda doru yerde olmam hangi igd salayabilirdi? "Sevgili Albertine'ciim," dedim, "bana bu sz vermeniz byk incelik. Zaten ben de, hi deilse birka yl boyunca, sizin gittiiniz yerlere gitmemeye zen gstereceim. Bu yaz Balbec'e gitme ihtimaliniz var m? Gidecekseniz ben oraya gitmemek zere plan yapacam da..." Bu ekilde ileri gitmemin, yalanm srdrerek zaman ne almamn amac, Albertine'i korkutmaktan ok, kendimi zmekti. Tpk balangta kzlacak nemli bir ey olmad halde sinirlenen bir adamn, kendi haykrlaryla tamamen kendinden gemesi, ikyetlerinden deil de, giderek byyen kendi fkesinden kaynaklanan bir iddete kendini kaptrmas gibi, ben de kederimin yokuundan aa, hzlanarak yuvarlanmaktaydm, giderek daha derin bir umutsuzlua gmlyordum, souun penesine dtn hissedip mcadele etmeye almayan, hatt titremekten neredeyse haz duyan bir adamn donukluu iindeydim. Az sonra, umut ettiim gibi kendimi toparlama, tepki gsterme ve geri adm atma gcn bulabilsem de, Albertine'in, bana iyi geceler diledii srada verecei

pck, eve dnmde beni kt karlamasndan duyduum kederden ok, benim uydurma bir ayrln formalitelerini dzenleme bahanesiyle kurduum hayallerin iimde uyandrd kederi teselli etmeye yarayacakta. Ne olursa olsun, Albertine kendiliinden iyi geceler dilememeliydi, nk o durumda, benim yz seksen derecelik bir dn yapp ayrlmaktan vazgemeyi nermem daha zor olurdu. Dolaysyla, birbirimize iyi geceler dileme vaktinin oktan gelmi olduunu srekli Albertine'e hatrlatyor, bylece inisiyatifi elimde tutup ayrlma nn biraz daha geciktirebiliyordum. Albertine'e soru sormaya devam ediyor, sorularmn arasna, gecenin ne kadar ge bir vakti olduuna ve yorgunluumuza dair dokundurmalar serpitiriyordum. Albertine son soruma kaygl bir edayla cevap verdi: "Nereye gideceimi bilmiyorum. Belki Touraine'e, teyzemin evine giderim." Albertine'in bu ilk tasars karsnda, sanki kesin bir ayrln gereklemesinde ilk adm atlmasna, donup kaldm. Albertine odaya, otomatik piyanoya, mavi saten koltuklara bakt. "Btn bunlar yarn da, yarndan sonra da gremeyeceim fikrine alamadm henz. Zavall odack! mknszm gibi geliyor bana, aklm almyor byle bir eyi. -yle gerekiyordu, burada mutsuzdunuz. -Hayr, deildim, asl bundan sonra mutsuz olacam. -Yo, hayr, emin olun sizin iin bylesi daha iyi. -Sizin iin daha iyi olabilir!" Aklma gelen bir fikirle mcadele edermi gibi, mthi bir kararszlk iindeymiim gibi gzlerimi bolua diktim. Sonra birden konutum: "Baknz Albertine, burada daha mutlu olduunuzu, bundan sonra mutsuz olacanz sylyorsunuz. -Gayet tabii... -Bu beni allak bullak etti; birka hafta daha mhlet tanmaya ne dersiniz? Kim bilir, bir hafta, iki hafta derken, epey yol da katedebiliriz; biliyorsunuz yle geici durumlar vardr ki, mr boyu srerler. -Ah! Ne byk iyilik etmi olursunuz! -Ama bu durumda, yok yere saatlerdir ac ekmi olmamz lgnlk; seyahate kmaya hazrlanp kmamak gibi bir ey. zntden bitkin dtm." Albertine'i dizlerime oturttum, o ok istedii Bergotte kitabn elime aldm ve kapana unlar yazdm: "Sevgili Albertine'iime, bir szlemeyi yenileyiimizin ansna." "imdi gidin, yarn akama kadar uyuyun sevgilim," dedim, "yorgunluktan

leceksiniz. -Her eyden nemlisi, mutluyum. -Beni birazck olsun seviyor musunuz? -Eskisinden yz kat daha fazla." Oynadmz bu kk oyunu ben iyice abartp tam bir ti yatroya dntrmemi olsaydm bile, sonucundan mutluluk duymam hata olurdu. Sadece ayrlktan bahsetmek bile, yeterince vahim bir eydi. Bu ekilde yaptmz konumalar, hem hakl olarak samimiyetsizce, hem de serbeste yaptmz dnrz. Oysa bunlar genellikle, hayalimizden gemeyen bir frtnann, biz farknda olmadan, bize ramen fsldanan ilk uultulardr. Aslnda bu konumalarda ifade ettiimiz ey, istediimiz eyin (sevdiimiz kiiyle mr boyu birlikte yaamann) tam tersidir, ama ayn zamanda, her gnk strabmzn kayna, yani birlikte yaamann imknszldr; bu strab ayrlk acsna tercih etsek de, bize ramen sonunda bizi sevgilimizden ayran odur. Yine de, ayrlk ounlukla ani olmaz. Genellikle -ileride greceimiz gibi Albertine'le benim durumum bir istisnayd- inanmadan sylediimiz szlerden bir sre sonra, kastl, ac vermeyen, geici ve mulak bir ayrlk denemesine giriiriz. Bir yandan sevdiimiz kadnn sonradan bizimle daha iyi vakit geirmesi iin, te yandan da, kesintisiz znt ve yorgunluklardan bir sre kurtulabilmek iin, sevgilimizden, birka gnlne bizden ayr bir seyahate kmasn veya onsuz bir seyahate kmamza izin vermesini rica ederiz; epey uzun zamandan beri, onsuz geirdiimiz ilk gnlerdir bunlar ve daha nce hep imknsz zannettiimiz bir eydir. Sevdiimiz kadn, ok ksa bir sre sonra, dnp yine yuvamzdaki yerini alr. Ne var ki, ksa da olsa gerekleen bu ayrla pek de keyfi bir karar sebep olmamtr ve bu, kafamzda canlandrdmz kesinlikle tek ayrlk da deildir. Ayn zntler yeniden balar, ayn birlikte yaama zorluu, artarak devam eder; yalnz ayrlk, eskisi kadar zor bir ey olmaktan kar; nce ayrln sz edilmi, sonra da kibar bir uygulamas yaplmtr. Ama bunlar, bizim tanyamadmz belirtilerden baka bir ey deildir. Geici ve gler yzl ayrlktan ksa bir sre sonra, bilmeden yolunu hazrladmz korkun, kesin ayrla sra gelir.

"Yavrucuum," dedi Albertine, "be dakika sonra odama gelin de sizi biraz greyim. Gelirseniz size minnettar kalrm. Ama sonra hemen uyuyacam, nk l gibiyim." Gerekten de Albertine'in odasna girdiimde grdm, bir lyd. Ya tar yatmaz uyuyakalmt; vcudunu bir kefen gibi saran araf, zarif kvrmlaryla tan sertliine brnmt sanki. Tpk Ortaaa ait kimi Son Yarg tasvirlerindeki gibi, bir tek kafas mezardan dar km, uykusunda Bamelein borusunu ttrmesini bekliyordu adeta. Uyku, bu kafay neredeyse devrilmi halde yakalam, salar diken diken olmutu. Bu uzanm, anlamdan yoksun vcudu grnce, nasl bir logaritma tablosu oluturduunu merak ettim: nasl olup da bir dirsek temasndan bir elbisenin srtnne varncaya kadar bu vcudun karm olabilecei btn eylemler, mekn ve zamanda kaplam olduu sonsuz noktaya yaylan ve ara sra aniden hafzamda canlanan bunca acy, yrek daralmasn yaatabilmiti bana? Halbuki bu aclarn kayna olan hareket ve arzular, Albertine'den bakasna, hatt be yl ncesinin veya sonrasnn Albertine'ine ait olsalar, onlara kaytsz kalacam biliyordum. Her ey bir yaland, ama bu yalana kendi lmmden baka bir zm aramaya cesaretim yoktu. Verdurin'lerden dndmden beri stmden karmadm krkl paltomla, o arplm bedenin, o simgesel eklin karsnda ylece duruyordum; neyi simgeliyordu acaba, lmm m, akm m? Az sonra, dzenli nefeslerini duymaya baladm. Sakinletirici bir esinti ve seyir kr yapmak zere gidip yatan kenarna oturdum. Sonra da onu uyandrmamaya dikkat ederek, usulca kalkp gittim. Yattmzda saat o kadar ilerlemiti ki, sabah ilk iim, Franoise'a Albertine'in odasnn nnden geerken hi ses karmamasn tembihlemek oldu. Geceyi kendi deyimiyle lem yaparak geirdiimizden hi kuku duymayan Franoise da, dier hizmetkrlara, alayl bir tavrla "prensesi uyandrmamalarn" tembih etti. Zaten korktuum eylerden biri de, Franoise'n gnn birinde dayanamayp Albertine'e kstaha davranmas ve

hayatmz zorlatrmasyd. Franoise, halamn Eulalie'ye iyi davranmasna zlerek katland zamanlardaki gibi, kskanlna kahramanca katlanacak yata deildi artk. Kskanlk yal hizmetimizin ehresini ylesine allak bullak ediyor, felce uratyordu ki, ben fark etmeden, bir fke patlamasnn ardndan hafif bir kriz geirmi olabileceini dnyordum ara sra. Albertine'in uykusuna sayg gsterilmesini tembihledikten sonra, ben uyuyamadm. Albertine'in gerek dncelerini anlamaya alyordum. Sahnelediim o ackl oyunla, gerek bir tehlikeyi mi uzaklatrmtm; Albertine, evimde ok mutlu olduunu sylemesine ramen, ara sra gerekten zgrlne kavumak istemi miydi, yoksa szlerine inanmak m gerekiyordu? ki varsaymdan hangisi doruydu? Siyasi bir olay anlamaya altmda, ounlukla kendi hayatmdan bir rnei tarihe yanstrdm, ileride bunu daha da belirgin biimde yapacaktm; buna karlk, o sabah tam tersine, bir gece nce yaadklarmzn getirebilecei sonular anlayabilmek iin, arada ok byk fark olduu halde, ksa sre nce yaanm diplomatik bir olayla zdelik kurmaktan kendimi alamyordum. Bu ekilde mantk yrtmekte haklydm belki de. nk muhtemelen, ben farknda olmasam da, sahnelediim oyunda, ayn roldeki ustaln defalarca izlediim M. de Charlus rnei beni ynetmiti; te yandan, M. de Charlus'n durumunda, bu oyunlar, baronun Alman kannda mevcut olan esas eilimin, yani kurnazca kkrtc, gerektiinde marur ve sava olan mizacnn, zel hayata bilind bir aktarmndan ibaret deil miydi? Szn ettiim diplomatik olayda, aralarnda Monaco Prensi'nin de bulunduu eitli kiiler, M. Delcasse'den vazgeilmezse, tehditkr Almanya'nn gerekten de sava aabileceini Fransz hkmetine tlatm, bunun zerine, Dileri Bakan'nn istifas istenmiti. Yani Fransz hkmeti, boyun emediimiz takdirde bize sava alaca varsaymn kabul etmiti. Ama baz kiiler, olayn basit bir "blf" olduunu ve Fransa direnmi olsa, Almanya'nn sava amayacan dnyorlard. Hi phesiz,

benim durumumda senaryo bundan farkl olmakla kalmayp neredeyse ztt, nk Albertine hibir zaman benden ayrlma tehdidini savurmamt; yine de, nasl Fransz hkmeti Almanya'nn sava ama niyetine inandysa, ben de baz izlenimlerden yola karak, Albertine'in ayrlmay dndne inanmtm. te yandan, Almanya bartan yana idiyse eer, Fransz hkmetinde sava istedii zannn uyandrmas, kukulu ve tehlikeli bir numarayd. Albertine'de ani zgrlk isteklerine yol aan ey, benim asla ondan ayrlma kararn vermeyeceim dncesi idiyse eer, olduka ustalkl davrandm sylenebilirdi phesiz. Albertine'in zgrlk isteine kaplmadna inanmak, sapkln tatmin etmeye ynelik, gizli bir hayat olduunu grmeyi reddetmek ise pek gt; srf benim Verdurin'lere gittiimi renince kapld fke, "Bunu bekliyordum," diye haykrmas ve "Mile Vinteuil orada olacakt," diyerek her eyi aa karmas bile yeterdi. Andree'den rendiim Albertine-Mme Verdurin karlamas da btn bunlar doruluyordu. gdlerime aykr bir mantk izlemeye altmda ise, bu ani zgrlk isteklerinin var olduklarn varsayarsak- tam tersine bir fikirden kaynaklanm olabileceini ya da eninde sonunda kaynaklanabileceini dnyordum; yani Albertine onunla evlenmeyi hibir zaman aklmdan geirmediimi, yaknda ayrlacamza adeta istemeden deindiim zamanlar doruyu sylediimi, onu gnn birinde nasl olsa terk edeceimi dnyor olabilirdi; eer yleyse, bu kans, o geceki oyunumla ancak pekimi olabilirdi ve sonunda yle bir karar vermesine yol aabilirdi: "Eer eninde sonunda mutlaka olacaksa, bir an nce bitirmek daha iyi." Son derece yanl bir atasznn, bar salamak zere tavsiye ettii sava hazrl, tam tersine, nce her iki tarafta da, kar tarafn kopuu arzulad zannn uyandrr; bu kan kopua yol aar ve ardndan her iki taraf da, kopuu kar tarafn istediine inanr. Tehdit samimi olmasa da, baars tekrarlanmasna yol aar. Ama blfn tam olarak hangi noktaya kadar baaryla srdrlebileceini saptamak zordur; fazla ileri gidilecek olursa, o na kadar boyun een taraf ileri hamle yapar; blf balatan taraf, artk yntem deitiremedii iin, ayrlktan kanmann en iyi yolunun, ayrlktan korkmuyormu

gibi grnmek olduu fikrine alt iin (ben de o gece Albertine'le ayn eyi yapmtm) ve bir yandan da, gururu sebebiyle yenilmeyi boyun emeye tercih ettii iin, artk iki tarafn da geri adm atamayaca na kadar, tehdidinde diretir. Blf ayrca samimiyetle karm olabilir, mnavebeli olabilir ve bir gn oyun olan ey, ertesi gn geree dnebilir. Son olarak, taraflardan biri, gerekten savamaya kararl olabilir; rnein Albertine benimle birlikte yaamaya er ge bir son vermeye niyetli de olabilirdi, aksine bu fikir aklna hi gelmemi ve her eyi benim hayal gcm uydurmu da olabilirdi. O sabah Albertine uyurken benim dndm eitli varsaymlar, ite bunlard. Bununla birlikte, son varsaymla ilgili olarak unu syleyebilirim ki, o geceyi izleyen gnlerde Albertine'i ne zaman ayrlmakla tehdit ettimse, bunu her seferinde onun ahlakszca bir zgrlk zlemine karlk olarak yaptm; kendisi byle bir zlemi aka ifade etmese de, kimi esrarengiz honutsuzluklaryla, belirli szler ve jestlerle ima ediyormu gibi geliyordu bana; bunlar baka trl aklamak mmkn olmad gibi, Albertine de herhangi bir aklamada bulunmaya yanamyordu. Yine de birok kez, bu tr davranlarn grp ayrlma ihtimaline hi deinmiyor, sadece o gnk huysuzluundan kaynaklanm olduklarn umuyordum. Ama bazen huysuzluu haftalarca, aralksz devam ediyor, Albertine adeta kavga karmaya alyordu; sanki o anda az ok uzak bir yerde, Albertine'in bildii ve evime kapanm olduu iin mahrum kald hazlar vard ve tpk baz atmosfer deiikliklerinin, Balear Adalar kadar uzakta bile meydana gelseler, evimizde otururken sinirlerimizi etkilemeleri gibi, bu hazlar da, sona erinceye kadar Albertine'i etkilemeye devam ediyorlard. O sabah, Albertine'in uyuduu, benim de onun iinde gizlenenleri tahmin etmeye altm srada, annemden bir mektup geldi; annem, benim kararlarmdan tamamen habersiz olmaktan tr duyduu kaygy, Mme de Sevigne'nin u cm lesiyle ifade ediyordu: "Ben onun evlenmeyeceinden eminim; ama yleyse, asla evlenmeyecei o kzn kafasn niin kartryor? Kzn artk ancak aalayarak bakabilecei baka talipleri reddetmesine niin

meydan veriyor? Kolaylkla vazgeebilecei bir insann akln niin bulandryor?" Annemin bu mektubu beni gerekle yz yze getirdi. "Esrarengiz bir ruhun peinden komay, bir ehreyi yorumlamay ve kendimi derinine inmeye cesaret edemediim nsezilerle evrelenmi hissetmeyi niin srdryorum?" diye dndm. "Rya gryordum ben, olay bu kadar basit. Ben kararsz bir delikanlym ve bu da, gerekleip gereklemeyeceinin anlalmas zaman alan evliliklerden biri. Burada Albertine'e zg bir durum yok." Bu fikir bana derin, ama ksa sreli bir rahatlk verdi. Az sonra yle dndm: "Aslnda, sosyal yn dikkate alndnda her ey, en sradan gazete haberine indirgenebilir; belki dardan baksam, olay byle greceim. Ama ben btn dndklerimin, Albertine'in gzlerinde okuduklarmn, beni kvrandran korkularn, Albertine'le ilgili olarak srekli kendime sorduum sorunun gerek olduunu, en azndan gerein bir paras olduunu gayet iyi biliyorum." Nasl ki saduyulu bir gazetecinin yazd tiyatro eletirisi, Ibsen'in bir oyununun konusunu aktarabilirse, kararsz nianl ve bozulan evlilik hikyesi de bu durumla akabilir. Ama anlatlan somut gereklerin dnda, farkl bir ey daha vardr. uras da bir gerek ki, belki bu farkl ey, grmeyi becerebilirsek, btn kararsz nianllarda ve srncemede kalan btn evliliklerde mevcuttur, nk gndelik hayatta da bir esrar bulunabilir. Bakalarnn hayatyla ilgili olarak bu esrar gzard etmem mmknd, ama Albertine'in ve benim hayatlarmz, ieriden bakarak yayordum. Albertine o geceden nce de, sonra da, yle bir eyi hi sylemedi: "Bana gvenmediinizi biliyorum, phelerinizi datmaya alacam." Ama asla dile getirmedii bu dn ce, en kk hareketini bile aklamaya yarayabilirdi. Onun szlerine inanmayabileceim ihtimaline kar, her yaptndan haberdar olmam iin bir dakika bile yalnz kalmamaya zen gsteriyor, bununla da yetinmeyip, Andre'ye, garaja, maneje veya baka bir yere telefon etmesi gerektiinde santraldeki kzlar balanty ok ge saladklar iin tek bana telefon etmenin ok can skc olduunu bahane ederek, benim yanmda, ben yoksam Franoise'n

yannda telefon ediyordu; esrarengiz randevularn kararlatrld, ayplanacak telefon konumalar yaptn dnmemden korkuyordu adeta. Heyhat! Btn bunlar beni yattrmyordu. Aim bana Esther'n fotorafn geri gndermi, bunun, Albertine'in yannda grd kz olmadn bildirmiti. Yani bakalar da m vard? Onlar kimdi? Fotoraf Bloch'a geri yolladm. Benim asl grmek istediim, Albertine'in Esther'e verdii fotoraft. O fotorafta nasl grnyordu? Belki dekolte giyinmiti; kimbilir, belki de birlikte fotoraf ektirmilerdi? Ama bu konudan Albertine'e bahsedemiyordum, nk fotoraf grmediim izlenimini uyandracaktm; Bloch'a da bahsedemiyordum, nk Albertine'le ilgilendiimi Bloch'a belli etmek istemiyordum. Benim phelerimi ve Albertine'in esaretini bilen herhangi birinin, ikimiz iin de dayanlmaz olduunu kabul edecei bu hayatmz, dardan bakldnda, Franoisen gznde zevke sefadan ibaretti; o "madrabaz"n, kadnlar daha ok kskanan Franoise'n erkeklerden ok kadnlar iin kulland ifadeyle, o "arlatan"n ustalkla ele geirdii, hak edilmemi hazlardan ibaretti. Hatt, benimle ilikisi sayesinde lgatine yeni terimler katan, ama bunlar kendine gre dzenlemelere tabi tutan Franoise, Albertine'le ilgili olarak, hayatnda onun kadar "hyanet" birini grmediini, benden "paray koparmay" ok iyi becerdiini, ok iyi rol yaptn sylyordu (geneli zelle, zeli de genelle kartrmaya yatkn olan ve tiyatro sanatnn farkl trleri konusunda pek mulak bir fikre sahip olan Franoise, buna "pandomim yapmak" diyordu). Belki de Albertine'le benim gerek hayatmza ilikin bu yanl alglamada benim de biraz paym vard, nk Franoise'la sohbetlerimizde, onu kzdrmak veya seviliyormu gibi olmasa da mutlu grnmek iin, ustalkla, mulak bir ekilde bu dncesini onayladm olurdu. Buna ramen, Franoise, bilmesini hi istemediim kskanlm ve Albertine'e uyguladm denetimi tahmin etmekte gecikmedi; tpk gzleri bal halde eyalar bulabilen bir ispritizmac gibi, igdsnn ynlendirmesiyle beni zebilecek olan eyleri buluyor, benim onu artmak iin sylediim hibir yalan onu hedefinden saptrmyordu; ayrca, Albertine'e olan nefreti de, Franoisen -dmanlarn olduklarndan daha mutlu,

sinsi ve numarac sanmann da tesinde- rakibini mahvedecek ve dn hzlandracak olan eyi kefetmesini salyordu. Franoise Albertine'le ilgili olarak hibir zaman bir olay karmad elbette. Acaba Albertine denetlendiini hissedip benim bir tehdit olarak ileri srdm ayrl kendi gerekletirir mi diye dnyordum, nk hayat deitike bizim yalanlarmz geree dntrr. Her kap alnda, tpk bykannemin, can ekiirken, benim her zili almda irkilmesi gibi, yerimden sryordum. Albertine'in bana haber vermeden dar kacan dnmyordum, ama bilindm yle dnyordu; ayn ekilde, bykannem de bilincini kaybettikten sonra zil sesiyle irkilen, onun bilindyd. Hatt bir sabah, anszn Albertine'in dar kmakla kalmayp evi terk ettii endiesine kapldm. Duyduum kap sesi, onun odasnn kapsyd, neredeyse emindim. Hi ses karmadan odasna gittim, ieri girip eikte durdum. Alacakaranlkta rt yarm daire eklinde kabark duruyordu; ba ve ayaklar duvara evrili, kvrlm uyuyan bu beden, Albertine'e ait olsa gerekti. rtden dar taan tek ey olan gr ve siyah salardan, onun gerekten Albertine olduunu, kapsn amam, yerinden kprdamam olduunu anladm; btn bir insan hayatn iinde barndran ve deer verdiim yegne ey olan o kprtsz, canl yarm daireyi hissettim; orada, bana ait ve hkimiyetim altnda olduunu hissettim. Ne var ki, Franoise'n dokundurma becerisini, anlaml mizansenlerden ne kadar faydalanabileceini biliyordum; Albertine'e evdeki alaltc konumunu her gn hissettirmekten, maruz brakld esareti ustaca bir abartyla betimleyerek kz arkadam ldrtmaktan kendini alabilmi olmasna ihtimal vermiyorum. Bir keresinde Franoise' kaln caml bir gzlk takm, ktlarm kartrrken buldum; Swann'a ve Odette'ten vazgeemeyiine ilikin yazdm ksa bir yazy yerine yerletiriyordu. Daha nce dikkatsizlikle o kd Albertine'in odasnda m brakmt? Ayrca, Franoise'n alttan alta, fslt gibi, sinsice devam eden bir orkestra ezgisine benzeyen btn dokundurmalarnn zerinde, muhtemelen, Albertine'in beni istemeyerek, benimse onu isteyerek

kk kabileden uzak tuttuumuzu grp sinirlenen Verdurin'lerin sulayc ve iftirac sesi, daha tiz, daha net ve daha srarl biimde ykselmi olmalyd. Albertine iin harcadm paray Franoise'dan gizlemem ise neredeyse imknszd, nk Franoise'dan herhangi bir masraf gizlemem mmkn deildi. Franoise'n az sayda kusuru vard, ama bu kusurlar, kendilerine destek olacak, parlak yetenekler dourmulard ve ounlukla sz konusu yetenekler, ancak kusurlarn hizmetinde ortaya kyordu. Balca kusuru, bizim, kendinden bakalar iin harcadmz paraya ilikin merakyd. Ne zaman bir hesap demem, bir bahi vermem gerekse, ne kadar uzak bir keye ekilirsem ekileyim, Franoise dzeltilecek bir tabak, toparlanacak bir peete, yaklamasn gerektirecek bir ey bulurdu mutlaka. Ona ne kadar az zaman braksam, fkeyle bamdan savsam da, gzleri artk hibir eyi aka seemeyen, say saymay zar zor beceren Franoise, tpk bir terzinin sizi grd anda igdyle stnzdeki giysinin kumana fiyat bimesi, hatt kendini alamayp eliyle yoklamas ya da bir ressamn belirli bir renk uyumuna duyarl olmas gibi, kendine has bir sezgiyle, verdiim parann miktarn gizlice grr, nnda hesaplard. Franoise rvet verip ofr satn aldm Albertine'e sylemesin diye ondan nce davranp, verdiim bahie mazeret olarak, "ofre bir iyilik etmek istedim, on frank verdim," diyecek olsam, yar kr, yal kartal bakyla her eyi grm olan Franoise, btn acmaszlyla cevap verirdi: "Yo, hayr, beyefendi krk frank bahi verdi. ofr beyefendiye hesabn krk be frank olduunu syledi, beyefendi yz frank verdiinde de, sadece on iki frank iade etti." Benim bile bilmediim bahiin miktarn grp hesaplayacak zaman Franoise bulurdu. Albertine'in amac beni yattrmak idiyse eer, bunu ksmen baard; zaten mantmn tek istedii de, Albertine'in sapk igdleri konusunda yanlm olabileceim gibi, ahlakszca taanlar konusunda da yanlm olduumu bana kantlamakt. Mantmn sunduu delilleri deerlendirirken bu delilleri geerli

sayma arzumu da hesaba katyordum phesiz. Ama tarafsz olabilmek ve gerei grebilme ansn elde edebilmek iin, gerein ancak nseziyle, telepatiyle bilinebileceini varsaymyorsak eer, unu da dnmem gerekirdi herhalde: Mantm beni iyiletirme gayretiyle arzumun peinden srklense de, buna karlk, Mile Vinteuil'le, Albertine'in sapklyla, bu sapkln doal sonucu olan baka bir hayat srme niyeti ve ayrlma planlaryla ilgili olarak, igdm de, beni hasta etmek amacyla kskanlma kaplm olabilirdi. Ayrca Albertine'in kendiliinden, ustalkla mutlak hale getirdii mahpusluu, strabm yok etmek suretiyle yava yava phelerimi de yok etmi ve akamlar endielerim geri geldiinde, Albertine'in varl yine ilk gnlerdeki gibi beni huzura kavuturmaya balamt. Albertine yatamn kenarna oturuyor, kendisine hediye ettiim giysilerden, eyalardan sz ediyordu; hayat gzne daha ho, hapishanesi daha gzel grnsn diye ona srekli hediyeler alyor, bir yandan da, Liancourt kadar gzel bir maliknede yaamaktan honut olup olmad sorulduunda, hapishanenin gzeli olmaz diye cevap veren Mme de La Roche- Foucauld'yla ayn fikirde olmasndan korkuyordum bazen. Eski Fransz gm sofra takmlar konusunda M. de Charlus'e sorular sormutum; ayn ekilde, bir yat alma tasarlar yaptmz srada da, Albertine tasarya gerekletirilmesi imknsz gzyle bakt halde -Albertine'in erdemliliine her inanmda, kskanlm Albertine'le ilgisi olmayan ve tatmin edilmeleri para gerektiren baka arzular artk bastrmad iin, ben de ayn kany paylayordum- srf laf olsun diye, Elstir'e danmtk. Elstir, kadn giyimi konusunda olduu gibi yat donanm konusunda da incelikli bir zevke sahipti ve g beenirdi. Yatlarda ancak ngiliz mobilyalar ve eski gm sofra takmlar bulundurulabilecei kansndayd. Albertine nceleri sadece giysi ve mobilyaya kafa yormutu. Ama artk gm sofra takmlaryla da ilgileniyor, Balbec'ten dndmzden beri, gmlk hakknda, eski gm ustalarnn damgalar hakknda eserler okuyordu. Ne var ki, eski gm sofra takmlar, biri Utrecht antlamalar srasnda, hem

bizzat kral, hem de byk senyrler sofra takmlarn verdii zaman, biri de 1789'da olmak zere, iki defa eritildii iin, rneklerine pek az rastlanr. te yandan, gnmz kuyumcular btn bu sofra takmlarn Pont-aux-Choux desenlerine gre yeniden retmi olduklar halde, Elstir bu yeni antikalar, zevkli bir kadnn evine -bu ev suda yzen bir ev de olsa- girmeye layk bulmuyordu. Roettiers'nin Mme du Barry iin yapm olduu harika paralarn tasvirini Albertine'in okuduunu biliyordum. Albertine bunlardan gnmze kalm olabilecek birka rnei grmeye, ben de bunlar ona hediye etmeye can atyordum. Hatt Albertine gzel koleksiyonlar oluturmaya balamt bile; bunlar ok zevkli bir biimde bir vitrine yerletiriyor, ben de baktka hem duygulanyor, hem de korkuyordum, nk bu dzenle melerde sergiledii ince zevk, sabrdan, yaratclktan, zlemden ve unutma ihtiyacndan oluan, esirlere has sanatt. Giyim konusunda, o sra en holand eyler, Fortuny'nin yaptklaryd. Mme de Guermantes'n zerinde bir rneini grm olduum Fortuny'nin bu elbiseleri, Elstir'in, bize Carpaccio ve Tiziano dneminin muhteem giysilerini anlatrken, yakn bir gelecekte grkemli kllerinden tekrar doup ortaya kacaklarn mjdeledii giysilerdi; nk San Marco'nun tonozlarnda da yazl olduu ve Bizans stun balklarnda, mermer ve jasp kurnalardan su ien, hem lm, hem dirilii simgeleyen kularn da ifade ettii gibi, her ey tekrarlanmak zorundadr. Kadnlar Fortuny elbiseleri giymeye baladklarnda, Albertine derhal Elstir'in kehanetini hatrlam, bu elbiselerden istemiti, birlikte gidip bir elbise seecektik. Bu elbiseler, gnmz kadnlar tarafndan giyilince fazlasyla kostm izlenimi uyandran, bir koleksiyon paras olarak saklanmalar daha uygun, gerek antikalar deillerdi (Albertine iin ayrca bu elbiselerden de aryordum), ama sahte antikann taklide zg soukluundan da yoksundular. Daha ziyade, Sert, Bakst ve Benois'nn dekorlar tarzndaydlar; bu sanat, o sralar Rus Balesi'nde, sanatn en sevilen dnemlerini canlandryorlar, bunu o an anlayn barndran, ama yine de zgn eserler araclyla yapyorlard; ayn ekilde Fortuny'nin eskiye sadk, ama son derece

zgn elbiseleri de, bir dekor gibi, bu tr elbiselerin giyildii, Dou'yla ykl Venedik'i artryor, hatt dekor hayal edilmek zorunda olduu iin daha da gl bir biimde canlandryor, gnei ve etraftaki trbanlar hatrlattklar iin, Venedik'in paral, esrarengiz ve tamamlayc rengini, San Marco trbesindeki bir yadigrdan daha fazla yanstyorlard. O dneme ait her ey yok olup gitmiti, ama Venedik deslerine ait kumalarn para para, bugne gelerek ortaya kyla, hepsi yeniden douyor, Venedik manzarasnn ihtiam ve Venedik'in kpr kpr hayat, hepsini birbirine balyordu. Bu konuda bir iki kere Mme de Guermantes'a akl danmak istedim. Ne var ki des, kostm havasndaki giysilerden holanmazd. Kendisine de en yakan kyafet, siyah kadife elbise ve prlanta taklard. Fortuny tarz elbiseler konusundaki tavsiyeleri pek yararl olmazd. Ayrca, bu konuda kendisine akl dantm takdirde, srf ona ihtiyacm olduu zaman ziyaretine gittiimi dnmesinden ekmiyordum; uzun zamandr, desten haftada birka kez aldm davetlerin hibirine gitmiyordum. Beni bu sklkta davet eden tek kii de des deildi. phesiz hem Mme de Guermantes, hem de birok baka hanm, bana daima byk bir nezaket gstermilerdi. Ama eve kapanmdan sonra bu nezaketin on kat artt da bir gerekti. yle grnyor ki, aktaki olaylarn nemsiz bir yansmas olan yksek sosyete hayatnda, aranan biri olmann en iyi yolu, kendini ekmektir. Bir erkek, bir kadnn houna gidebilmek iin, btn parlak zelliklerini pe pee dizer, durmadan kyafet deitirir, grnne zen gsterir, ama kadn kendisine en ufak bir ilgi gstermez; oysa bir baka kadn, ayn erkek kendisini aldatt iin, karsna sslenip pslenmeden, pis kmasna aldrmadan, ilgisini hi eksik etmez, temelli balanr ona. Ayn ekilde," bir adam, sosyetede yeterince aranmadna hayflanyorsa, ona daha fazla ziyarette bulunmasn, daha gs terili bir araba edinmesini deil, hibir davete icabet etmemesini, odasna hapsolmasn, kimseyi bu odaya sokmamasn tavsiye ederim, o zaman kapsnn nnde kuyruklar oluur. Esa sen bunu da tavsiye etmem. nk bu, tpk sevilmek gibi, aranlr olmann

da garantili bir yoludur, ama bir artla: katiyen bu amala benimsenmemesi artyla; eer odanza ciddi ya da si zin ciddi zannettiiniz bir hastalk yznden veya ayn odaya sosyeteye tercih ettiiniz bir metresi hapsetmi olduunuz iin kapanmsanz (ya da sebep birden geerliyse), sz konusu kadnn varlndan habersiz olan sosyete, srf siz kendinizi geri ektiiniz iin kendini sunan herkese sizi tercih edip size balanacaktr. "Aklma gelmiken, u sizin Fortuny sabahlnzla ilgilensek iyi olur," dedim Albertine'e. Hi phesiz, ne zamandr bir Fortuny sabahlk isteyen, benimle birlikte, birini semek iin uzun uzun dnecek olan, ona imdiden hem gardrobunda, hem de hayal gcnde bir yer ayrm olan ve onca rnek arasnda birinde karar klabilmek iin her ayrntsn sevecek olan Albertine'in gznde bu sabahlk, istediinden daha fazla elbiseye sahip olan, hatt onlara bakmayan, ar zengin bir kadna gre, ok daha fazla ey ifade edecekti. Buna ramen, Albertine, "Fazlasyla cmertsiniz," deyip glmseyerek teekkr ettii halde, ne kadar yorgun, hatt zgn grndn fark ettim. Bazen, smarlad elbiselerin bitirilmesini beklerken, birka elbiseyi, hatt bazen kumalar dn alr, Albertine'i giydirir, kumalar bedenine sarardm; o da, bir Venedik desinin, bir mankenin ihtiamyla odamda gezinirdi. Ne var ki, Venedik'i artran bu elbiselerin grnts, Paris'teki esaretimi benim iin daha ar bir yk haline getiriyordu. phesiz Albertine'in mahpusluu benimkinden daha ard. Ne gariptir ki, insanlar deitiren kader, Albertine'in hapishane duvar larn delip gemi, onun zn deitirmi, Balbec'teki gen kz, skc ve uysal bir esire dntrmt. Evet, bu tesiri hapishane duvarlar darda tutamamt; hatt belki de tesiri yaratan, bu duvarlard. Albertine artk ayn Albertine deildi, nk Balbec'teki gibi, daima bisikletinin stnde bir kaak, saysz kk sahil yerleimine, kz arkadalarnn evinde kalmaya gittii iin bulunamayan ve ayrca yalanlar yznden iyice ulalamayan bir varlk deildi; nk evime hapsolmu, uysal ve yalnz kz, Balbec'te onu bulabildiim zamanlarda bile, kumsalda grdm

kz deildi; kumsaldaki kz kaak, temkinli ve sinsiydi, varl, ustalkla gizledii, ac ektirdikleri iin onu sevdiren o kadar ok randevuyla birleip younlard ki, bakalarna kar taknd souk tavrn, verdii sradan cevaplarn ardnda, bir nceki gnn, ertesi gnn randevular sezilirdi, bana kar tavr ise, aalayc ve kurnazd. Ayn kz deildi, nk deniz rzgr artk giysilerini iirmiyordu, nk hepsinden nemlisi, ben onun kanatlarn koparmtm, artk bir Nike deildi, bamdan atmak isteyeceim, bunaltc bir kleydi. Kafam datmak iin, Albertine'le iskambil veya dama oynamak yerine, bana biraz mzik almasn rica ederdim. Ben yatamda uzanmaya devam ederdim. Albertine de odann br ucuna gidip otomatik piyanonun bana, iki kitap rafnn arasna otururdu. Ya tamamen yeni ya da daha nce sadece bir iki kere alm olduu paralar seerdi, nk artk beni biraz tanyor, dikkatimi henz zmediim eylere yneltmekten holandm, Albertine aldka, yapnn, balangta neredeyse sislere gmlm olan, paralanm ve kesikli izgilerini, zihnimin keskinleen, fakat ne yazk ki yozlatrc ve yabanc sayesinde birletirmeyi sevdiimi biliyordu. Henz ekillenmemi bir bulutu biimlendirme iinin ilk seferler bana ne byk bir zihinsel mutluluk verdiini biliyor ve sanrm anlyordu. Albertine alarken, o gr salarndan, sadece kulann kenarna yapk, Velzquez'in bir prensesinin kurdelesini hatrlatan, kalp biiminde siyah bir bukle grrdm. Nasl ki bu mzisyen melein hacmi, hatrasnn benliimde igal ettii, gemie ait eitli noktalarla, grme duyusundan balayp onun benliinin derinliklerine inmemi salayan en mahrem duyularma varan deiik odaklar arasndaki eitli mesafelerden oluuyorsa, ald mziin de bir hacim vard ve balangta bana neredeyse tamam sislerle kaplanm gibi grnen bir yapnn izgilerini birletirmeyi, aydnlatmay ne kadar baardma bal olarak, eitli cmleciklerin eitsiz grnrlnden oluuyordu. Albertine, zihnime henz karanlk olan eyleri ve bu bulutlarn biimlendirilmesini sunarak beni memnun edebileceini biliyordu. Bir paray nc veya drdnc

seslendiriinde, zihnimin btn blmlere ulap hepsini ayn uzakla yerletirdiini ve onlarla ilgili, gsterecei bir etkinlik kalmad iin, tekdze bir dzleme yayp sabitlediini tahmin ediyordu. Bununla birlikte, derhal yeni bir paraya gemiyordu, nk belki kafamdaki ileyii tam olarak anlama makla birlikte, ou kez zihnimin, bir eserin esrarn zmeyi baard anda, o uursuz ileyie karlk, yararl bir fikir yakaladn biliyordu. Albertine, "u ruloyu Franoise'a verelim de yenisiyle deitirsin," dediinde, ounlukla, benim iin yeryzndeki beste says bir eksilmi, ama gereklik says bir artm oluyordu. Albertine artk Mile Vinteuil'le hanm arkadan tekrar grmek iin en ufak bir aba gstermedii ve planladmz eitli tatillerden Montjouvain'e son derece yakn olan Combray'yi kendi isteiyle eledii iin, o iki hanm kskanmann abes olacan o kadar iyi anlamtm ki, ou kez Albertine'den, hi ac ekmeden, Vinteuil almasn rica ediyordum. Yalnz bir kez, Vinteuil'n mzii dolayl yoldan iimde bir kskanlk uyandrd. Mme Verdurin'in evinde Vinteuil'n mziini Morel'den dinlediimi bilen Albertine, bir akam bana ondan bahsetti ve gidip Morel'i dinlemeye, onunla tanmaya ok hevesli grnd. Tam iki gn nce, Lea'nn Morel'e yazd ve M. de Charlus'n tesadfen ele geirdii mektuptan haberim olmutu. Acaba Lea Albertine'e Morel'den sz etmi miydi diye merak ettim. Mektuptaki "seni kaltak", "seni sapk" szlerini dehetle hatrladm. Ne var ki, bylelikle, Vinteuil'n mziiyle -Mile Vinteuil ve hanm arkada deil de- Lea arasnda ac bir balant olutuu iin, Lea'nn yol at strap yattktan sonra, ac ekmeden bu mzii dinleyebilir hale geldim; bir hastalk, beni baka hastalk ihtimallerinden kurtarmt. Mme Verdurin'in evinde dinlediim mzikte farkna varmadm cmlecikler, henz belirginlik kazanmam, anlalmaz ekirdekler, gz kamatrc birer mimariye dnyordu; nce neredeyse fark etmediim, olsa olsa irkin bulduum, tpk balangta sevimsiz bulduumuz insanlar gibi, iyice aina olduk tan sonra hi umulmadk ynlerini kefettiim baz cmlecik lerle dost oluyordum. ki safha arasnda tam anlamyla bir dnm

gerekleiyordu. te yandan, ilk dinleyite fark ettiim, ama o anda tandk gelmeyen kimi cmlecikleri, imdi baka eserlerden cmleciklerle zdeletiriyordum; mesela Mme Verdurin'in evinde yediliyi dinlerken dikkatimi ekmemi olan, org iin dinsel eitlemeye ait cmlecik, imdi tapman basamaklarndan aa inip yedilinin iinde, bestecinin tandk perilerinin arasna karm bir azizeydi. Bir yandan da, nce bana pek melodik gelmemi olan, le vakti alan anlarn aksak neesini fazlasyla mekanik bir ritimle aktardn dndm cmlecik, imdi, belki irkinliine altmdan, belki de gzelliini kefettiimden, en sevdiim cmlecikti. aheserlerin ilk anda yaratt hayal krkln izleyen tepkiyi, ya ilk izlenimin zayflamasna ya da gerei ekip karabilmek iin gerekli abaya balayabiliriz. Btn nemli sorunlarda, Sanat, Gereklik, Ruhun Sonsuzluu meselelerinde hep bu iki varsaym kar karmza; ikisi arasnda bir seim yapmak gerekir; Vinteuil'n mziiyle ilgili olarak, bu seim, her an, eitli ekillerde ortaya kyordu. rnein bu mzik, bilinen btn kitaplardan daha doruymu gibi geliyordu bana. Bazen bunu yle aklyordum: Hayatta hissettiklerimizi, dnceler biiminde hissetmediimiz iin, hislerin edeb, yani zihinsel evirisi, bu hisleri anlatr, aklar, zmler, ama mzik gibi yeniden oluturmaz; oysa mzikte sesler, sanki benliimizin ynlenilerini aynen yanstr, duyularn o isel u noktasn yeniden retir; bu nokta, ara sra yaadmz zel bir sarholuun kaynadr ve "Ne gzel bir hava! Ne gzel bir gne!" dediimizde, ayn gne ve ayn havadan bambaka titreimler alan yanmzdaki kiiye bu sarholuu katiyen aktarm olmayz. Vinteuil'n mziinde, sze dklmesi imknsz, neredeyse seyredilmesi yasak, bu tr hayaller vard; uyumak zere olduumuz esnada, bu hayallerin gerekd bys bizi okad zaman, mantn bizi terk etmi olduu o anda gzlerimiz kapanr ve yalnz anlatlmas deil grlmesi de imknsz olan eyi tanmaya vakit bulamadan uyuyakalrz. Sanatn gerek olduu varsaymna kendimi kaptrdmda, mzik sanki bana, gzel havann veya afyon iilen bir gecenin basit sinirsel hazzndan da fazlasn, daha gerek, daha verimli bir sarholuk verebilirmi gibi geliyordu, en azndan sezgilerim bu yndeydi. Ne var ki, daha

yce, daha saf, daha gerek bulduumuz bir hissi bize yaatan bir heykelin, bir mziin, belirli bir manevi gereklikle akmamas imknszdr; aksi takdirde hayatn hibir anlam olmazd. Hayatmn belirli anlarnda, mesela Martinville'in an kulelerinin, Balbec'te bir yol zerindeki aalarn karsnda veya daha basit bir biimde, bu eserin banda grld gibi, bir fincan ay ierken yaadm o zel hazza en ok benzeyen ey, Vinteuil'n gzel bir cmleciiydi. Tpk o bir fincan ay gibi, Vinteuil'n bestelerini yapt dnyadan bize gnderdii sapsz k izlenimi, o aydnlk uultular, o grltl renkler de, hayalgcmn karsnda, bir sardunyann ho kokulu ipeksiliine benzetebileceim bir eyi, srarla, ama yakalayamayacam kadar sratle gezdiriyordu. Ne var ki, hatrada bu belirsizlik, derinliine inilemese de, belli bir lezzetin bize niin kl izlenimleri hatrlattn aklayan koullarn belirlenmesi sayesinde saptanabilir; oysa Vinteuil'n aktard belirsiz duyular, bir hatradan deil de, (Martinville'in an kulelerinin yaratt duyular gibi) bir izlenimden kaynakland iin, mziindeki sardunya kokusuyla ilgili olarak, somut bir aklama yerine derin bir zdelik bulmak gerekirdi; Vinteuil'n evreni "duyma" ve da vurma biimini, (her eserinde kopuk bir parasn, lal rengi parltlar saan bir krn grdmz) o mehul, rengrenk enlii bulmak gerekirdi. Kendine has bir dnyann.o mehul niteliini daha nce hibir besteci bize gsterememiti; dehann gerek kantnn, eserin ieriinden ok, bu mehul nitelik olabileceini sylyordum Albertine'e. "Edebiyatta bile mi?" diye soruyordu Albertine. "Edebiyatta bile." Vinteuil'n eserlerinin tekdzeliini tekrar dnyor ve byk edebiyatlarn daima bir tek eser verdiklerini, daha dorusu, dnyaya getirdikleri, deimeyen bir gzellii deiik ortamlar araclyla yansttklarn aklyordum. "Saat bu kadar ge olmasayd yavrucuum," diyordum, "ben uyurken okuduunuz btn yazarlarda bunu, Vinteuil'deki zdeliin aynsn gsterirdim size. Sizin de benim gibi ayklamaya baladnz, sonatta da, yedilide de, dier eserlerde de aynen karmza kan o rnek cmleciklerin, mesela Barbey d'Aurevilly'deki karl, Bylenmi Kadn'm, Aime de Spens'n, Clotte'un yzlerinin kzarmas gibi, Krmz Perde'deki el

gibi somut bir izin aa kard gizli bir gerektir; ardnda Gemi'in yatt eski rfler, eski detler, eski kelimeler, eski ve tuhaf mesleklerdir; obanlarn ayna araclyla ortaya koyduu szl tarihtir; Normandiya'nn, ingiltere kokusu tayan, sko kyleri kadar gzel, asil kentleridir; Vellini gibi, oban gibi, karsnda aresiz kalnan bedduaclardr; ister Eski Sevgili'de kocasn arayan kadn olsun, ister Bylenmi Kadn'da, fundalklar kateden koca veya ayin knda Bylenmi Kadn'n kendisi olsun, belirli bir manzarada bir kayg hissidir. Thomas Hardy'nin romanlarndaki ta yontucusu geometrisi de, yine Vinteuil'n rnek cmleciklerinin karldr." Vinteuil'n cmlecikleri bana sonatn cmleciini dndrd ve o cmleciin, Swann'la Odette'in aknn adeta mill mar olduunu syledim Albertine'e; "Gilberte'i tanyorsunuz sanrm, onun annesiyle babas. Gilberte'in tuhaf olduunu sylemitiniz. Sizinle iliki kurmaya almad m? Bana sizden sz etmiti. -Evet, hava ok yal olduu gnler, ders knda annesiyle babas araba gnderip aldrrlard onu; bir keresinde beni de arabaya alp pmt galiba," dedi Albertine biraz durakladktan sonra; sanki elenceli bir itirafta bulunmu gibi glyordu. "Durup dururken, kadnlardan holanp holanmadm sordu bana." (Peki ama, Albertine, Gilberte'in kendisini arabaya aldn tam olarak hatrlamyorsa, bu garip soruyu sorduunu nasl bu kadar kesin olarak syleyebiliyordu?) "Hatt bilmem neden, onu iletmek gibi garip bir fikir geldi aklma ve evet dedim." (Sanki Albertine, Gilberte'in bana bu konumay aktarm olmasndan ve bana yalan sylediini anlamamdan korkuyordu.) Ama hibir ey yapmadk." (Birbirlerine bu ekilde aldktan sonra hibir ey yapmam olmalar tuhaft, stelik Albertine'in dediine baklrsa, daha nce arabada pmlerdi.) "Drt be kere beni arabayla evime brakt, belki de daha fazladr, ama hepsi bu." Hi soru sormamak bana ok zor geldiyse de, btn bunlara nem vermezmi gibi grnebilmek iin kendimi tuttum ve Thomas Hardy'nin ta yontucularna dndm. "Karanlk Jude'da ta yontucularn hatrlyorsunuz- dur; Sevgili'de, dikkat ettiyseniz, babann adadan kard talar

gemiyle getirilip olunun atlyesine ylr ve burada heykel haline gelir; Bir ift Mavi Gz'de, mezarlar arasndaki paralellie geminin paralel izgisi ve iki kla kzn cesedinin bulunduu bitiik vagonlar eklenir; bir erkein kadn sevdii Sevgili'yle bir kadnn erkei sevdii Bir ift Mavi Gz arasnda da bir paralellik vardr; ksacas, btn bu romanlar, adann tal topranda diklemesine st ste ylan evler gibi, st ste konulabilir. En byk yazarlar byle iki dakikada zetlemem imknsz, ama Stendhal'de, bir ykseklik duygusuyla manevi hayat arasnda iliki kurulduunu grrz: Julien Sorel'in hapsedildii yksek yer, Fabrice'in tepesine kapatld kule, Rahip Blanes'in astrolojiyle urat, Fabrice'in harika manzaraya bakt an kulesi. Vermeer'in baz resimlerini grdnz sylemitiniz; her resminin, ayn dnyaya ait birer para olduunu fark etmisinizdir; nasl bir dehayla yaratlm olursa olsun, grdmz hep ayn masa, ayn hal, ayn kadn, ayn yeni ve benzersiz gzelliktir; konularn benzerlii asndan baka eserlerle iliki kurmaya almayp, rengin yaratt kendine has izlenimi ayklamaya alrsak, o dnemde hibir benzeri ve hibir aklamas olmayan bir muammadr. te bu yeni gzellik, Dostoyevski'nin btn eserlerinde de, aynen mevcuttur: Dostoyevski'nin kadnlar, esrarengiz ehreleri ve aniden deiiveren sevimli gzellikleriyle, (esasen iyi yrekli saylabilecekleri halde) grnrdeki iyilikleri, sanki bir rolden ibaretmicesine birden korkun bir kstahla dnen (ve Rembrandt'n kadnlar kadar kendine has olan) Dostoyevski kadnlar hep ayn kadn deil midir? Bu kadn, Aglaya'ya ak mektuplar yazan, sonra ondan nefret ettiini aklayan Nastasya Filipovna da olabilir, onun bu ziyaretine -ve ayrca, Ganya'nn anne babasna hakaret ettii ziyarete- zde bir ziyarette, kendisini korkun bir kadn zanneden Katerina vanovna'nn evinde bir melek kadar iyi yrekli olan, sonra (aslnda iyi kalpli bir insan olduu halde) anszn iindeki ktl da vuran ve Katerina vanovna'ya hakaret eden Gruenka da olabilir. Gruenka ve Nastasya, Carpaccio'nun kibar fahieleri kadar, Rembrandt'n Bateba's kadar zgn ve esrarengizdirler. Dikkatinizi ekerim, Dostoyevski'nin bildii tek kadn ehresi, bu

arpc, ikili ve kadn olduundan farkl gsteren ani gurur patlamalarna maruz ehre deildi phesiz (Ganya'nn anne babasna yaplan ziyarette Mkin Nastasya'ya, 'Sen bu deilsin,' der, ayn eyi, Katerina vanovna'ya yaplan ziyarette, Alyoa da Gruenka'ya syleyebilir). Buna karlk, 'tablo izlenimi' uyandrmak istediinde izdii sahneler hep aptalcadr ve olsa olsa, Munkacsy'nin, bir idam mahkmunu belirli bir anda, Meryem Ana'y belirli bir anda tasvir eden tablolarna benzetilebilir. Dostoyevski'nin dnyaya sunduu yeni gzellie geri dnecek olursak, tpk Vermeer'in kumalara ve meknlara zg belirli bir ruh, belirli bir renk yaratmas gibi, Dostoyevski de insanlar yaratmakla kalmayp onlarn evlerini de yaratr; Su ve Ceza'da, dvornik'iyle21 birlikte 'Cinayet'in ilendii ev', Budala'daki o 'Cinayet'in ilendii ev' aheseri kadar, yani Rogojin'in, Nastasya Filipovna'y ldrd o kapkaranlk, upuzun, yksek evi kadar harikulade deil midir? Dostoyevski'nin dnyaya sunduu benzersiz ey, ite bir evin bu yeni ve korkun gzellii, bir kadn eh resinin yeni ve iki ynl gzelliidir. Edebiyat eletirmenlerinin Dostoyevski'yle Gogol arasnda, Dostoyevski'yle Paul de Kock arasnda bulduu benzerliklerin hibir deeri yoktur, nk onlar bu gizli gzelliin dnda kalrlar. Ayrca, farkl romanlarda ayn sahnenin tekrarlandn syledimse de, roman ok uzunsa eer ayn romann iinde de ayn sahneler, ayn kiiler tekrarlanr. Bunu Sava ve Bar'ta rahatlkla gsterebilirim sana; bir araba sahnesi vardr ki... -Sznz kesmek istemiyordum, ama Dostoyevski'den baka konuya getiiniz iin sonra unuturum diye korktum. Yavrucuum, geen gn, 'Mme de Svign'nin Dostoyevskivari yan gibi' derken, neyi kastetmitiniz? Anlamadm itiraf etmeliyim. kisi bana o kadar farkl grnyor ki... -Gelin kk hanm, sylediklerimi bu kadar iyi hatrladnz iin sizi peyim, piyanonun bana sonra dnersiniz tekrar. tiraf etmeliyim ki, sylediim olduka samayd. Ama iki sebebi vard. Birincisi zel bir sebep. Mme de Svigti, Elstir gibi, Dostoyevski gibi, olaylar mantk srasna gre, yani sebepten balayarak sunacana, nce
21

Kapc

sonucu, bizi artan yanlsamay gsterir. Dostoyevski de kiilerini bu ekilde tantr. Kiilerin davranlar, Elstir'in yaratt, denizi gkyzndeymi gibi gsteren izlenimler kadar aldatc gelir bize. Sinsi adamn aslnda son derece iyi yrekli olduunu veya tam tersini renince, arp kalrz. -Evet, ama Mme de Svign'den bir rnek verseniz. -Dorusu," dedim glerek, "pek zorlama olacak, ama baz rnekler bulunabilir. Mesela u tasvir." "Peki, Dostoyevski hi cinayet ilemi mi? Benim bildiim romanlarnn her birinin ad, Bir Cinayetin yks olabilir di. Onda bu bir saplant, srekli bundan bahsetmesi normal deil. Sanmyorum Albertine'iim, Dostoyevski'nin hayatn pek bilmiyorum. Herkes gibi o da bir ekilde, muhtemelen yasalara aykr bir ekilde, gnah tatmtr phesiz. Bu anlamda herhalde o da kahramanlar gibi biraz caniydi; onlar da tam cani deil dirler, hafifletici sebeplerle mahkm edilirler. Hatt cani olmasna da gerek yoktu belki. Ben romanc deilim, ama yazarlarn, bizzat yaamadklar kimi hayatlara ilgi duymalar mmkndr. Kararlatrdmz gibi Versailles'a birlikte gidersek, size dnyann en drst adam, en iyi kocas olduu halde dnyadaki en korkun, en sapka kitab yazm olan Choderlos de Laclos'nun portresini gsteririm; tam karsnda da, ahlaki hik yeler yazan ve Orlans Desi'ni aldatmakla da kalmayp ocuklarn ondan uzaklatrarak dese ac ektiren Mme de Genlis'in portresi vardr. Yine de Dostoyevski'nin bu cinayet takntsnn olaand, bana ok yabanc gelen bir yan olduunu kabul ediyorum. Baudelaire'in u msralar bile afallatr beni: Tecavz, haner, yangn ve zehir... Heyhat! nk ruhumuz cesur deildir. Ama hi deilse Baudelaire'in samimi olmadn dnebilirim. Oysa Dostoyevski... Btn bunlar bana ok uzak eyler gibi geliyor; hi bilmediim baz ynlerim yoksa tabii; insan ken dini ancak zaman iinde anlayabiliyor nk. Dostoyevski'de mthi

derinlikler buluyorum, ama sadece insan ruhunun tek tek belirli noktalarnda. Yine de mthi yaratc bir yazar. Her eyden nce, tasvir ettii dnya, gerekten onun iin yaratlm sanki. Tekrar tekrar karmza kan btn o soytarlar, Lebedev'ler, Karamazof'lar, volgin'ler, Segrev'ler, btn o inanlmaz resmi geit, Rembrandt'n Gece Nbeti'ndeki insanlardan daha olaanstdr. Bununla birlikte, belki de olaanst grnmeleri, Rembrandt'ta olduu gibi, k ve kostm sayesindedir, belki de aslnda olaandrlar. Ne olursa olsun hem son derece gerek, hem de derin ve benzersizdirler, tamamen Dostoyevski'ye zgdrler. Bu soytarlarn, tpk Yunan komedyalarndaki baz kiiler gibi, adeta artk geerli olmayan bir ilevleri vardr, buna ramen, insan ruhunun ne kadar gerek ynlerini ortaya koyarlar! Benim canm skan, Dostoyevski'den tumturakl bir ekilde sz edilmesi. Dostoyevski kahramanlarnda izzetinefsin ve gururun oynad rol hi dikkatinizi ekti mi? Sanki Dostoyevski'nin nazarnda ak ve lgnca bir nefret, iyilik ve kallelik, ekingenlik ve kstahlk, ayn mizacn iki yndr; izzetinefis ve gurur, Aglaya'nn, Nastasya'nn, Mitya'nn sakaln ektii yzbann, Alyoa'nn dman-dostu Krasotkin'in, aslnda olduklar gibi grnmelerini engeller. Ama bunun dnda birok muhteem zellii daha vardr. Kitaplarnn ok azm biliyorum. Yine de, zavall deli kadn hamile brakan baba Karamazof'un iledii su, sonra annenin esrarengiz, hayvani, anlalmaz bir gdyle, bilmeden kaderin intikamna let olup, anlalmaz biimde annelik igdlerine ve belki tecavzcye kar hnla kark, fiziksel bir minnete de boyun eerek, doumu yapmak zere Karamazof'un evine gidii; ilka sanatna yakr, heykelsi sadelikte bir tema, ntikam'la Kefaret'in birbirini izledii, kesintili ve tekrarlanan bir friz deil midir bu? Bu birinci blm, Orvieto'daki bir 'Kadn'n yaratl' heykeli kadar esrarengiz, yce ve muhteemdir. Buna cevaben, ikinci blmde, yirmi yl akn bir sre sonra baba Karamazof'un ldrl, deli kadnn olu Smerdiakov'un Karamazof ailesine srd leke ve nihayet, baba Karamazof un bahesindeki doum kadar esrarengiz, heykelsi ve anlalmaz, onun kadar karanlk ve doal bir gzellikle ykl bir baka eylem: cinayeti iledikten sonra Smerdiakov'un kendini

asmas. Az nce Tolstoy'dan sz ederken, Dostoyevski'den zannettiiniz kadar uzaklamyordum aslnda, nk Tolstoy onu ok taklit etmitir. Tolstoy'da alm haliyle greceimiz birok ey, Dostoyevski'de henz gergin ve somurtkan halde mevcuttur. Dostoyevski'de, tilmizlerinin dataca, primitiflere zg bir kasvet vardr. -Yavrucuum, bu kadar tembel olmanz ne korkun bir ey. Oysa bakn, edebiyat bize retilenden ne kadar daha ilgin bir biimde ele alyorsunuz; bize Ester'le ilgili verdikleri devleri, 'Beyefendi'yi hatrlasanza," dedi Albertine glerek; hocalarn ve kendisini alaya almaktan ok, hafzasnda, ikimizin ortak hafzasnda, biraz eskimi bir hatray canlandrmak iin. Ama Albertine konuurken, ben Vinteuil' ve bu sefer ikinci varsaym dnyordum; yani maddeci varsaym, hilik varsaym. Tekrar phe etmeye balyordum: Aslnda Vinteuil'n cmlecikleri, -aya batrlm madleni tattmda yaadm ruh haline benzer- belirli ruh hallerini ifade etseler de, bu tr ruh hallerinin belirsizlii, derinliklerinin bir iareti olmayabilirdi; belki bu belirsizlik, sadece onlar henz zmleyememi olduumuz anlamna geliyordu; dolaysyla bu ruh halleri de, dierlerinden daha fazla bir gereklik iermeyebilirdi. Ne var ki, o bir fincan ay ierken, Champs-Elysees'de kfl ahap kokusunu solurken yaadm mutluluk ve mutlulua gvenme hissi, bir yanlsama deildi. Ne olursa olsun, diyordu pheci yaklam, bu ruh halleri hayattaki dier ruh hallerinden daha derin de olsalar, zmlenmeleri bu nedenle, farknda olmadmz ok fazla sayda etkeni harekete geirdikleri iin imknsz da olsa, Vinteuil'n baz cmleciklerindeki by, o ruh halleri gibi zmlenmesi imknsz olduu iin onlar getirir akla, ama bu, ayn derinlie sahip olduunu kantlamaz. Saf bir mzik cmleciinin gzellii, daha nce yaadmz, zihinsel olmayan bir izlenimin sureti, en azndan benzeri gibi grnebilir kolaylkla, ama bunun tek nedeni, zihinsel olmamasdr. yleyse, Vinteuil'n kimi drtllerinde ve yedilisinde sk sk karmza kan o esrarengiz cmlecikleri niin zellikle derin

cmlecikler zannediyoruz? Aslnda, Albertine bana sadece Vinteuil besteleri almazd; otomatik piyano zaman zaman bizim iin bilimsel (tarih ve corafi) bir sihirli fener yerine geerdi; Combray'deki odamdan daha modern icatlarla donanm Paris'teki odamn duvarlarnda, Albertine'in Rameau mu, Borodin mi aldna bal olarak, kh gllerden oluan bir fon zerine Amores'ler serpitirilmi bir XVIII. yzyl duvar halsn, kh snrsz mesafelerde ve kar rtsnde seslerin boulduu Dou steplerini seyrederdim. Zaten bu kaak dekorlar, odamn yegne ssleriydi, nk Lonie Halamdan miras kaldnda, Swann gibi koleksiyonlar edinmeye, resimler, heykeller satn almaya karar vermi olsam da, btn param atlara, otomobile ve Albertine'in kyafetlerine harcyordum. Ama odamda bunlarn hepsinden daha deerli bir sanat eseri yok muydu? Albertine'in kendisi vard. Albertine'e bakardm. Uzun zaman boyunca tanlmas bile imknsz diye dndm Albertine'in, imdi evcilletirilmi bir vahi hayvan gibi, yaslanaca duvar, hayatnn erevesini, dayanaca destei benim saladm bir gl fidan gibi, her gn bu ekilde yuvasnda, benim yanmda piyanonun banda, srtn kitaplma verip oturduunu dnmek, benim iin tuhaf bir duyguydu. Golf sopalarn tarken kk ve mahzun grdm omuzlar, imdi kitaplarma yaslanyordu. Onu ilk grdm gn, hakl olarak, yeniyetmelii boyunca hep bisiklet pedal evirmi olduunu dndm gzel bacaklar, imdi piyano pedallarnn zerinde, bir ykselip bir alalyordu; pedallara basan srmal pabular, Albertine'in yeni klnn, benim armaanm olduu iin bana ait olduu duygusunu pekitiren klnn bir parasyd. Vaktiyle gidona alkn olan parmaklar, imdi, adeta Azize Cecilia'ya aitmiler gibi, tularn zeride geziniyordu; yatamdan baknca dolgun ve kuvvetli grnen boynu, bu mesafeden baknca, lambann nda daha pembeydi, ama profilden grdm, eilmi ehresi kadar pembe deildi; benliimin derin liklerinden kan, hatralarla ykl, arzuyla yanan baklarm bu ehreye yle bir parlt, yle youn bir canllk katyordu ki, tpk Balbec otelinde, onu pme arzumun iddetinden grmn buland gnk gibi, sanki bu ehrenin girintileri, kntlar, neredeyse sihirli bir gle

yerinden oynayp dnyordu; ehresinin her yzeyini, grebildiim kadarnn tesine uzatyor, kimi hatlar benden gizleyen yzeylerin -gzleri yar yarya rten gzkapaklarnn, yanaklarn st ksmn gizleyen salarn- ardnda, st ste binen dzlemlerin girinti ve kntlarn daha youn hissediyordum; gzleri, bir maden filizinin parlatlm yegne yzeyleri misali, henz taa gml iki opal gibi, madenden daha parlak, ktan daha direnliydiler ve zerlerini glgeleyen donuk maddenin ortasnda, camn altna konmu bir kelebein eflatun ipek kanatlarn sergiliyorlard sanki; kvr kvr siyah salar, Albertine ne alacan bana sormak zere dndke, farkl biimler sergiliyor, kh sivri ulu, geni tabanl, gen biiminde, siyah, tyl ve grkemli bir kanat oluyor, kh buklelerin st ste ylmasyla, saysz doruk, vadi ve uurumdan oluan, heybetli, deiken sradalara dnyor, tabiatn genelde yaratt eitleri aan zenginlik ve bolluktaki dnleriyle, adeta yaratsnn esnekliini, cokusunu, yumuakln, canlln vurgulamak iin eitli glkleri st ste yan bir heykeltran arzusuna boyun eercesine boyal ahabn mat cilasn andran dzgn, pembe ehrenin hareketli kvrmn, neredeyse dnn, blp kapatarak daha da belirginletiriyordu. Bunca girinti kntyla ztlk oluturan, ayn zamanda da, Albertine duruunu biimlerine ve kullanmlarna uyarlad iin onunla uyumlu olan eyalar, bir orgun ahap ksm gibi Albertine'i yar yarya gizleyen otomatik piyano ve kitaplk, odann o kesinin tamam, sanki bu mzisyen melein, bu sanat eserinin klandrlm tapma, yuvasyd ve kendisi de az sonra, tatl bir by sayesinde niinden kp o deerli, pembe dokusunu dudaklarma teslim edecekti. Yo, hayr, Albertine benim iin bir sanat eseri deildi katiyen. Bir kadna sanatsal adan hayran olmann anlamn biliyordum, nk Swann' tanmtm, te yandan, ben kendi bama hibir kadna o ekilde hayran olamazdm, nk d gzlem yeteneinden tamamen yoksundum; grdm eyin niteliini hibir zaman anlayamazdm ve bana pek sradan grnm olan bir kadn, Swann sayesinde sonradan gzmde sanatsal bir itibar kazandnda, -Swann, o kadn, tpk kadnn kendisine de kibarca

anlatt ekilde, bana anlatp Luini'nin bir portresiyle kyaslaynca, kadnn kyafetinde, Giorgione'nin bir resmindeki elbiseyi veya mcevherleri gsterince- kendim de arrdm. Bende byle bir yetenek katiyen yoktu. Hatt, doruyu sylemek gerekirse, Albertine'i, olaanst bir cilayla parlatlm bir mzisyen melekmi gibi seyredip ona sahip olduum iin kendi kendimi tebrik ettiimde, ok gemeden gzmde hibir ilginlii kalmazd, yannda sklmaya balardm, ama byle anlar uzun srmezdi. nsan ancak ulalmaz bir eyleri iinde barndrmasndan tr peinden kotuu, sahip olmad bir varl sevebilir; ben de ok gemeden, Albertine'e sahip olmadm bir kez daha fark ederdim. Gzlerinden, kestiremediim hazlarn kh umudu, kh hatras, belki zlemi geer, Albertine bu durumda o hazlardan bana sz etmektense, vazgemeyi yelerdi; ben de, tpk salona alnmayan, kapnn caml blgesine yzn yaptran, ama sahnede olup biten hibir eyi gremeyen bir seyirci gibi, gzbebeklerindeki o haz ltsndan baka bir ey gremezdim. (Albertine iin de geerli miydi bilmiyorum, ama tpk en inansz insanlarda iyilie inancn var olmas gibi, bizi aldatanlarn yalan konusunda gsterdii sebat da tuhaf bir eydir. Yalann bizi itiraftan daha ok zdn sylesek de, bunu kendileri fark etse de nafiledir, daha nce bize sunduklar kiilii veya onlarn nazarnda tadmz ileri srdkleri anlam dorulamak iin, hi vakit geirmeden, yine yalan sylerler. Ayn ekilde, hayata bal bir ateist de, cesaretine phe drmektense lmeyi tercih eder.) Byle zamanlarda, bazen Albertine'in zerinde, baklarnda, somurtuunda, glmseyiinde, iindeki grntlerin yansmas gezinir, bu gibi gecelerde seyrettii, benden esirgenen bu i grntler onu farkllatrr, benden uzaklatrrd. "Ne dnyorsunuz hayatm? -Hi." Bana hibir eyi anlatmad iin Albertine'e sitem ettiimde, bazen herkes gibi benim de haberdar olduumu bildii bir eyi syler (ayn ekilde devlet adamlar da en kk bir haberi vermekten kanr, buna karlk, bir gn nceki gazetelerde yer alan bir konuda uzun uzun konuurlar), bazen de, benimle tanmadan nceki yl Balbec'te bisikletle yapt gezintileri, hibir ayrntya girmeden, sahte itiraflar halinde anlatrd. Bu gezintileri

hatrlaynca, ilk gnlerde Balbec'teki mendirekte beni batan karan o esrarengiz tebessm, adeta bir zamanlar bana dndrd eyi, yani Albertine'in ok uzun elencelere katlan, son derece serbest bir gen kz olduunu dorularcasna, yine dudaklarna yerleirdi. Kz arkadalaryla birlikte Hollanda krlarnda yaptklar gezintilerden, akam ge saatte Amsterdam'a dnlerinden, sokaklar dolduran, neredeyse hepsini tand insanlarn oluturduu youn, neeli kalabalktan ve hzla giden bir arabann camlarnda yanp snen klar misali Albertine'in prltl gzlerinde yansmalarn grr gibi olduum kanallardan da sze ederdi. Albertine'in vaktiyle yaad yerlere, belirli bir gece ne yapm olabileceine, tebessmlerine, baklarna, syledii szlere, pmelerine ilikin bitmez tkenmez, sanal merakma kyasla, o szde estetik meraka, olsa olsa kaytszlk denebilirdi. Hayr, Saint Loup'yla ilgili olarak, bir gn kapldm kskanlk, srm olsayd bile, bu muazzam endieyi katiyen dourmazd iimde. Kadnlar arasndaki ak, fazlasyla yabanc bir eydi, bu akn hazlar ve nitelii hakknda kesin, doru bir fikir edinmem imknszd. Albertine hi ilgilenmediim ne ok insan, ne ok mekn (hatt kendisini dorudan ilgilendirmeseler de, belirli zevkleri yaam olabilecei belirsiz elence meknlarn, insanlarn birbirine srtnd kalabalk yerleri) hayal gcmn veya hafzamn eiinden alm, -adeta tiyatro giriinde btn maiyetini, koca bir kalabal nden ieri geirircesine- kalbime sokmutu! imdi bu insanlar ve meknlarla tanklm, isel, dolaysz, sancl bir rpnt. Ak, kalbin zaman ve mekna duyarllk kazanmasdr. Bununla birlikte, ben kendim tam anlamyla sadk olsaydm, hayal bile edemeyeceim sadakatsizliklerden tr ac ekmezdim belki de. Ben yeni kadnlara kendimi beendirme, yeni servenlere atlma yolundaki srekli arzumun Albertine'de var olduunu hayal edip ac ekiyordum; daha birka gn nce, Boulogne Orman'nda Albertine yanmda olduu halde kendimi tutamayp masalarda oturan gen bisikleti kzlara ynelttiim baklar Albertine'in gzlerinde hayal edip ac ekiyordum. Bilgi olmad takdirde, kendine ynelik kskanlk dnda kskanlk da olamaz diyebiliriz

belki de. Gzlemin pek bir etkisi yoktur. nsan ancak kendi yaad hazdan bir bilgi ve strap karabilir. Zaman zaman, Albertine'in gzlerine, yznn aniden kzarna bakp, benim iin gkyznden daha ulalmaz olan, bilmediim hatralarnn boy gsterdii blgelerde, sanki ta uzaklarda bir imein gizlice aktn hissederdim. O zaman, ksa sre nce kefettiim, Albertine'i Balbec sahilinde ve Paris'te tandm yllar boyunca dnerek kendisinde bulduum gzellik, kz arkadamn onca farkl dzlemde birden var olmasndan ve iinde onca gemi gn barndrmasndan kaynaklanan gzellik, benim iin i paralayc hale gelirdi. Ve Albertine'in pembeleen ehresinin ardnda, kendisini henz tanmadm gecelerden oluan snrsz alann, dipsiz bir kuyu gibi beklediini hissederdim. Albertine'i dizlerime oturtabilir, ban ellerimin arasna alabilir, onu okayabilir, ellerimi bedeninde uzun uzun gezdirebilirdim, ama sanki ok eski denizlerin tuzunu veya bir yldzn n iinde barndran bir ta ellemi gibi, ii sonsuza uzanan bir varln sadece kapal kabuuna dokunduumu hissederim. Bedenleri ayran, ama ruhlara nfuz etme imkn salamayan tabiatn unutkanl yznden dtmz bu durum, bana mthi ac verirdi. Albertine'in, (bedeni benim bedenime tabi olsa da, zihni benim zihnimin etki alan dnda kald iin), benim nazarmda dahi, zannettiim gibi evimi zenginletiren, beni ziyarete gelenlerin bile koridorun sonunda, yandaki odada olduunu akllarndan geirmedikleri, herkesten habersiz bir ienin iinde in prensesini gizleyen adam gibi, varln baaryla gizlediim, olaanst bir esir olmadn anlardm; Albertine daha ziyade, beni acmaszca, umutsuzlukla gemii aratrmaya zorlayan bir Zaman tanrasyd. Albertine uruna yllarm, servetimi harcam olsam da, onun zararl kmadn syleyebildiim takdirde, (ki maalesef bundan emin deilim,) hibir pimanlk duymamam gerekir. Hi phesiz, yalnzlk benim iin daha iyi, daha verimli, daha az strapl olurdu. Ama Swannn bana tavsiye ettii, M. de Charlus'n de, espriyle kstahl ve zevki birletirerek, "Eviniz ne kadar irkin!" derken, beni bilmemekle sulad koleksiyoncu hayat, uzun zaman

peinde koulup nihayet ele geirilen, en iyi ihtimalle kar gtmeden seyredilen heykeller ve resimler, olduka hzl kapanan, ama Albertine'in, ilgisiz kiilerin ya da kendi dncelerimin bilinsizce bir patavatszlyla yeniden deilen kk bir yara gibi olacakt; insann kendi dndaki ka, zel bir yol olmakla birlikte, ancak ac ekerek renebileceimiz eylerin getii ana yola balanan geide, yani bakalarnn hayatna beni ulatramayacakt. Bazen o kadar gzel bir mehtap olurdu ki, Albertine yattk tan bir saat sonra, pencereden dar bakmasn sylemek zere yatann bana giderdim. Odasna gerekten orada olup olmadn kontrol etmek iin deil, mehtab gstermek iin gittiimden eminim. Kamak istese, kaabilir miydi? Franoise'la karlamas gerekirdi, o da ihtimal dahilinde deildi. Karanlk odada, yastn beyazl zerinde siyah salardan ince bir ta dnda hibir ey gremezdim. Ama Albertine'in nefes alp veriini iitirdim. yle derin uykuda olurdu ki yataa yaklap yaklamamakta bir an tereddt ederdim; sonra yatan kenarna otururdum; uyku, ayn mrltyla akmaya devam ederdi. Albertine'in uykudan ne byk bir neeyle uyandn tarif etmek mmkn olamaz. Onu per, sarsardm. Uykusu bir anda sona erer, bir saniyelik bir ara bile olmakszn, kahkahalarla glmeye balar, kollarn boynuma dolayp, "Ben de gelmeyecek misin diye merak ediyordum," diyerek sevgiyle, daha da ok glerdi. Sanki uyurken o gzel ba sadece nee, sevgi ve kahkahayla dolard. Ben kendisini uyandrmakla, tpk bir meyveyi kesermi gibi, susuzluu gideren usareyi fkrtm olurdum sadece. Bu arada kn sonuna gelmi, ilkbahara kavumutuk; ounlukla, Albertine bana iyi geceler diledikten hemen sonra, daha odam, perdelerim, perdelerin stndeki duvar paras kapkarayken, komu rahibelerin bahesinde, hi bilmediim bir kuun, sessizlikte kilise armonyumu gibi nlayan nadide arksn, Lydia modunda sabah duasna baladn ve grd gnein parlak notasyla karanl deldiini iitiyordum. ok gemeden geceler ksalmaya balad; artk eski sabah saatlerinden daha erken

bir vakitte, her gn biraz daha artan beyaz gn nn, penceremdeki perdelerin kenarndan tatn gryordum. Albertine'in, inkr etmesine ramen, kendini hapsolmu hissettiini sezdiim bu hayat srdrmesine raz olmamn tek sebebi, her gn, ertesi gn hem almaya, hem de yataktan kalkp dar kmaya balayacamdan ve Albertine'in serbeste, beni endielendirmeden, krda ya da deniz kenarnda, yelken yaparak veya avlanarak, istedii gibi yaayabilecei bir ev satn alp oraya gitmek zere hazrlklara girieceimden emin olmamd. Ne var ki, ertesi gn, Albertine'in kh sevip kh nefret etti im gemi hayatna ait saatlerden biri, hatt bazen bildiimi sandm saatlerden biri, (imdiki zamanda herkes, kendisiyle bizim aramza, menfaat, kibarlk veya merhamet yznden, bizim gereklik zannettiimiz bir yalan perdesi rd iin) geriye baknca, anszn, gizlemeye allmayan, daha nce grdmden tamamen farkl bir ynn sergileyiverirdi. Albertine'in bir baknn ardnda, vaktiyle grdm iyi niyetli dncenin yerine, o na kadar hayalimden bile gememi bir arzu belirir, Albertine'in benimkiyle birlemi olduunu sandm kalbinin bir ksmm daha bana yabanclatrrd. Mesela Andre temmuz aynda Balbec'ten ayrldnda, Albertine ksa bir sre sonra onunla greceini bana hibir zaman sylememiti; hatt ben Andre'yi umduundan da nce grdn dnmtm, nk 14 Eyll gecesi ben Balbec'te ok kederlenince, Albertine de bir fedakrlk yapp Balbec'te kalmam, derhal Paris'e dnmt. Ayn 15'inde Paris'e geldiinde, gidip Andre'yi grmesini rica etmi ve sonra da, "Sizi grdne memnun oldu mu?" diye sormutum. Ksa bir sre nce, Mme Bontemps Albertine'e bir ey getirmek iin uradnda, onunla ksaca grtk, Albertine'in Andre'yle birlikte ktn syledim: "Kr gezintisine gittiler birlikte. -Evet," dedi Mme Bontemps, "Albertine kr dendi mi zorluk karmaz. yl nce de her gn mutlaka Buttes-Chaumont'a gidiliyordu." Albertine'in hi gitmediini iddia ettii Buttes-Chaumont adn duyunca bir an nefesim kesildi. Gereklik, dmanlarn en kurnazdr. Saldrlarn, kalbimizin hi beklemediimiz, savunma hazrl yapmadmz

noktalarna yneltir. Albertine o srada her gn Buttes-Chaumont'a gittiini bildirerek teyzesine mi yalan sylemiti, yoksa daha sonra oraya hi gitmediini iddia ederek bana m yalan sylemiti? "Neyse ki," diye ekledi Mme Bontemps, "zavall Andre, yaknda daha diriltici bir kra, gerek kra gidecek, ok ihtiyac var, hi iyi grnmyor. Bu yaz yeterince temiz hava almad dorusu. Dnsenize, Balbec'ten temmuz sonunda, eyllde dnmek zere ayrld, sonra kardeinin diz k yznden gelemedi." Demek ki o srada Andre'nin Balbec'e dnmesini bekleyen Albertine bunu benden gizlemiti! Geri bu durumda, benimle birlikte Paris'e dnmeyi teklif etmesi daha da hotu. Meer ki... "Evet, Albertine bahsetmiti," dedim. (Yalan sylyordum.) "Ne zaman olmutu o kaza? Olaylar kafamda biraz karm da. -Bir bakma tam zamannda oldu, nk bir gn sonra villann kiras balyordu, Andre'nin bykannesi bir ay bo yere kira demi olacakt. Olan bacan 14 Eyll'de krd, Andre 15'i sabah Albertine'e telgraf ekip gelemeyeceini bildirdi, Albertine de acentaya haber verebildi. Bir gn sonra olsayd, 15 Ekim'e kadar paray deyeceklerdi." Yani Albertine fikir deitirip, "Bu gece gidelim," dediinde gznn nnde canlanan, benim bilmediim bir daire, Andre'nin bykannesinin dairesiydi ve yaknda Balbec'te grmeyi umduunu hi bilmediim kz arkadan, Paris'e dner dnmez o dairede grecekti. Ksa sre nce benimle gelmeyi inatla reddettii halde, birden tatl szlerle kabul etmesini, iyi yrekliliinden tr fikir deitirmesine yormutum. Oysa o tatl szler, benim bilmediim bir duruma ilikin yeni bir gelimenin basit bir yansmasndan ibaretmi; bizi sevmeyen her kadnn davranlarndaki deiikliin srr da, bu tr gelimelerden ibarettir zaten. Sz konusu kadn, ertesi gn bizimle randevulamay inatla reddeder, nk yorgundur, nk bykbabasnn evine akam yemeine gitmek zorundadr. "Peki, yemekten sonra gelin," diye srar ederiz. "ok ge saate kadar tutar beni. Hatt eve kadar da geirebilir," der. Oysa aslnda holand bir erkekle randevusu vardr. Sonra birden sz konusu erkein ii kar. Kadnda bunun zerine gelip bizi zd iin ne kadar piman olduunu, bykbabasn atlatp bizimle kalacan, bizden

baka hibir eyin nemli olmadn syler. Balbec'ten ayrlacam gn Albertine'in ifade biiminde bu cmleleri tanmam gerekirdi. Ama o ifade biimini yorumlayabilmek iin, bu cmleleri tanmakla kalmayp, Albertine'in kiiliine has iki zellii de hatrlamam gerekirdi belki. O anda Albertine'in, biri beni teselli eden, teki zen iki kiilik zellii geldi aklma, nk hafzamzda her eit ey bulur; hafzamz, bir tr eczane, bir tr kimya laboratuardr, elimize tesadfen sakinletirici bir ila da geebilir, tehlikeli bir zehir de. Birinci yani beni teselli eden zellik, tek bir davranyla birok kiiyi memnun etme, hareketlerinden, birden fazla yarar salama alkanlyd ve Albertine'in tipik bir zelliiydi. Paris'e dnme karar verip (Andre'nin Balbec'e gelmemesi, Balbec'te kalmay Albertine iin skc hale getirmi olabilirdi, ama bu, Andresi yapamad anlamna gelmezdi), bir tek seyahat sayesinde itenlikle sevdii iki kiinin gnln almak, Albertine'in kiiliine ok uygundu; beni yalnz brakmamak iin, ben zlmeyeyim diye, bana olan ballndan tr dndn syleyerek beni, o Balbec'e gelemediine gre Balbec'te bir saniye daha kalmak istemediini, zaten kaln srf onu grmek iin uzattn ve derhal ona kotuunu syleyerek de Andre'yi duygulandracakt. Albertine'in benimle birlikte Paris'e dn gerekten o kadar ani olmutu, bir yandan benim kederimle, Paris'e dnme isteimle, te yandan da Andre'nin telgrafyla o kadar akmt ki, benim kederimden habersiz olan Andre'nin de, onun telgrafndan habersiz olan benim de, Albertine'in dnn, bildiimiz tek sebebe atfetmemiz ok doald; stelik hem beklenmedik bir anda, hem de her iki sebebin ortaya kndan ancak birka saat sonra verilmi bir karard. Bu durumda, Albertine'in asl amacnn bana elik etmek olduuna, bununla birlikte, Andre'nin minnetine hak kazanmak iin bu frsattan yararlanmay da ihmal etmediine inanabilirdim hl. Ne yazk ki, hemen ardndan, Albertine'in bir baka kiilik zelliini hatrladm; o da, hazzn kar koyulmaz cazibesine ne byk bir evkle kapldyd. Paris'e dnmeye karar verdikten sonra trene binmek iin nasl sabrszlandn, bizi

oyalayarak omnibs kartabilecek olan otel mdrn nasl ittiini, mahall trende, M. de Cambremer gidiimizi bir hafta geciktirmemizi rica ettiinde, benimle gizli bir mutabakat iinde nasl omuz silktiini hatrlyordum. Evet, o anda Albertine'in gznde canlanan, gitmeyi ylesine cokuyla istemesine sebep olan, kavumak iin ylesine sabrszland ey, benim de bir kez gittiim, Andre'nin bykannesine ait, iinde yaanmayan bir daireydi; yal bir oda hizmetkrnn bekilik ettii, gneye bakan bu lks daire, o kadar bo ve sessizdi ki, Albertine'le Andre'nin, belki saf, belki de su orta olan saygl bekiden izin alp dinlenmek zere ekildikleri odalarda, koltuklarn, kanepenin zerine gne sanki klflar rtm gibiydi. Artk hayalimde hep, bir tek yatak veya kanepe dnda bombo olan, saf veya su orta bir hizmetinin bulunduu, Albertine'in acelesi varm gibi ve ciddi grnd zamanlar gittii ve Albertine'den daha serbest olduu iin muhtemelen oraya daha nce varm olan kz arkadayla bulutuu bu da ireyi gryordum. Daha nce hi dnmediim bu daire, im di gzmde korkun bir gzellik kazanmt. nsanlarn hayatndaki bilinmezlik, tabiatn, her bilimsel keifle azalan, ama ortadan kalkmayan bilinmezliine benzer. Kskan bir erkek, sevdii kadn bin bir nemsiz hazdan mahrum ederek ileden karr. Ama kadn, hayatnn temelini oluturan hazlar, erkein kendini en basiretli zannettii ve nc ahslarn kendisini en ok bilgilendirdii anlarda bile aramay akl edemeyecei bir yerde saklar. Ama en azndan, Andre Paris'ten ayrlacakt. Ne var ki Albertine'in, Andre'yle ikisine kandm iin beni kmse mesini istemiyordum. nmzdeki gnlerde, bildiklerimi syleyecektim ona. Bylece, benden gizledii eylerden haberdar olduumu gstererek, belki benimle daha ak konumaya mecbur edebilirdim onu. Ama henz bu konudan bahsetmek istemiyordum; bir kere, teyzesinin ziyaretinden hemen sonra konuursam, nereden bilgi aldm anlayacak, bu kayna kurutacak ve bilmedii baka kaynaklar olabileceinden phelenmeyecekti. Ayrca, Albertine'i

istediim srece yanmda tutabileceimden kesinlikle emin olmadka onu fazla kzdrmak ve dolaysyla beni terk etme arzusunu dourma tehlikesini gze almak istemiyordum. Geri daima btn tasarlarm onaylar nitelikteki, bu hayat ne kadar sevdiini, eve kapanmasnn kendisi iin bir mahrumiyet olmadn ifade eden szlerine dayanarak mantk yrttm, bu szlerden yola karak geree ulamaya ve gelecei tahmin etmeye altm takdirde Albertine'in mr boyu yanmda kalacandan phe duymuyordum. Hatt bu duruma ok canm sklyordu; hi tatmadm hayat, dnyay elimden kardm, bana artk hibir yenilik sunmayan bir kadnla dei toku ettiim kansndaydm. Venedik'e bile gidemiyordum, nk ben yatamda uzanrken gondolcunun, oteldeki insanlarn, Venedikli kadnlarn Albertine'e kur yapabilecei korkusunun bir ikence haline geleceini dnyordum. Ama aksine, dier varsaym temel aldmda, yani Albertine'in szlerine deil, suskunluklarna, baklarna, kzarmalarna, somurtmalarna ve hatt sebepsiz olduklarn kendisine kolayca kantlayabileceim, ama farkna varmam gibi grnmeyi tercih ettiim fkelerine dayanarak mantk yrttmde, bu hayatn Albertine iin dayanlmaz olduu, s rekli olarak sevdii eyden mahrum kald ve kanlmaz olarak gnn birinde beni terk edecei sonucuna varyordum. Tek istediim, beni terk ettii takdirde, zamann kendim seebilmemdi; benim iin fazla strapl olmayacak bir anda, ayrca Albertine'in, sefahat lemlerini hayal ettiim yerlerin hibirine, Amsterdam'a da, Andree'nin evine de, Mile Vinteuil'n evine de gidemeyecei bir dnemde beni terk etmesiydi. Evet, birka ay sonra hepsiyle grebilirdi, ama o zamana kadar ben sakinlemi olur, bunlara kaytsz kalrdm. Her halkrda, bunu dnmek iin, nce, Albertine'in birka saat arayla Balbec'te kalmak, sonra da oradan hemen ayrlma isteyiinin sebeplerini kefetmenin yaratt hafif kntnn gemesini beklemem gerekiyordu; artk kanlmazln kabullendiim, ama katiyen acil olmayan ve "iltihab durum getikten sonra" yaplmas tercih edilecek bir ayrlk ameliyatn u anda fazlasyla sancl klacak, zorlatracak kadar keskin olan, ama yeni bir ey renmediim takdirde, mecburen

giderek hafifleyecek belirtilerin ortadan kalkmasna zaman tanmak lazmd. Ayrlk nn semek benim elimdeydi; .eer ben kararm vermeden Albertine gitmek isterse, bu hayattan bktn bildirdii anda, nasl olsa tartp sebeplerini rtmeye, ona daha fazla zgrlk tanmaya, yakn bir tarihte, onun da beklemek isteyecei nemli bir ey vaat etmeye, hatt, baka are kalmazsa kalbine seslenip kederimi itiraf etmeye vakit bulurdum. Dolaysyla bu adan hibir endiem yoktu; aslnda yrttm mantk kendi iinde tutarszd. nk Albertine'in syledii, bildirdii eyleri dikkate almadm bir varsaym temel aldm halde, ayrlma sz konusu olduunda, nceden bana sebeplerini bildireceini, onlar rtmeme izin vereceini farzediyordum. Albertine'le hayatmn, kskanmadm zamanlar skntdan, kskandm zamanlarsa straptan ibaret olduunu hisse diyorum. Bu hayatta bir mutluluk olsa bile, devam etmesi mmkn deildi. Balbec'te, Mme de Cambremer'in ziyaretinden sonra Albertine'le mutlu olduumuz gece beni ynlendiren saduyuyla dndmde, Albertine'i terk etmek istiyordum, nk ayrl geciktirmenin bana hibir ey kazandrmayacan biliyordum. Ama imdi bile, Albertine'in bende kalacak olan hatrasn, ayrlk nnn adeta bir pedalla uzatlm titreimi olarak hayal ediyordum hl. Dolaysyla, iimde ho bir titreim srsn diye, ho bir an semek istiyordum. Fazla mklpesent olmamak, fazla beklememek, akll olmak gerekiyordu. Bununla birlikte, bunca zaman bekledikten sonra, kabul edilebilir bir n yakalayncaya kadar, birka gn daha bekleyememek, Albertine'in gidiini, bir zamanlar annem bir kez daha iyi geceler dilemeden yatamdan uzaklatnda veya garda vedalatmzda yaadm isyan duygusuyla seyretmeyi gze almak, delilikti. Her ihtimale kar, Albertine'e daha da cmerte davranyordum. Fortuny elbiseler konusunda nihayet bir karar verebilmitik; setiimiz pembe astarl, altn yaldzl mavi elbise yeni bitmiti. Ben buna ramen, Alber tine'in hayflanarak vazgetii dier be elbiseyi de smarlamtm.

Yine de, bahar banda, teyzesiyle konutuktan iki ay sonra, bir gece fkeme hkim olamadm. Albertine'in yaldzl mavi Fortuny sabahl ilk kez giydii geceydi; sabahlk bana Venedik'i hatrlatt iin, minnet bilmeyen Albertine uruna pek ok ey feda ettiim hissini pekitiriyordu. Venedik'i henz hi grmediim halde, ta ocukluumdan, Venedik'te geirmem planlanan o Pas kalya tatilinden beri, hatt daha ncesinden, Swann vaktiyle Combray'de bana Tiziano gravrleriyle Giotto fotoraflarn ar maan ettiinden beri, srekli Venedik'i hayal ediyordum. O gece Albertine'in zerindeki Fortuny elbise, bu grnmez Venedik'in ayartc hayaleti gibiydi benim iin. Bu elbise de, tpk Venedik gibi, sultanlar misali, tatan, ajurlu bir peenin ardna gizlenmi Ve nedik saraylar gibi, Ambrosiana Ktphanesi'ndeki ciltler gibi Arap sslemeleriyle doluydu; Venedik stunlarnda mnavebeli olarak biri lm, biri hayat temsil eden Dou'nun kular, kuman harelenmelerinde tekrarlanyor, tpk Byk Kanal'da ilerleyen gondolun nnde, gk mavisinin maden parltya dnmesi gibi, elbisenin koyu mavisi de, baklarm zerinde gezindike, yumuak altna dnyordu. Kollarn astar, Venedik'e has olduu iin Tepolo pembesi diye anlan bir kiraz pembesiydi. Gndz, Franoise, Albertine'in hibir eyden memnun olmadn, kendisine onunla birlikte kacama veya kmayacama, otomobilin onu almaya geleceine veya gelmeyeceine dair haber gnderdiimde, omuz silkip terbiyeli bile saylamayacak ekilde cevap verdiini tlatmti bana. Albertine'in keyifsiz olduunu hissettiim, benim de mevsimin ilk ar sca nedeniyle sinirli olduum o gece, fkemi dizginleyemeyip nankrln yzne vurdum: "Evet, kime isterseniz sorabilirsiniz," diye avazm kt kadar, kendimden geerek bardm, "Franoise'a so run isterseniz, herkes ayn fikirde." Ama hemen ardndan, Albertine'in bir keresinde, fkelendiim zaman korkun grndm syleyip hislerini Esther in u dizeleriyle ifade ettiini hatrladm: Bir dnn o atlm kalarnz Huzursuz ruhumu nasl korkutacanz Heyhat! Hangi yrekli

kii buna dayanabilir, Gzlerinizdeki imee korkmadan bakabilir? iddetimden utandm. Szlerimi geri almak istiyor, ama teslim olmak da istemiyordum; elimden silahm atmadan, korkutmaya devam ederek barmak iin, ayn zamanda, Albertine ayrlmaya kalkmasn diye ayrlktan korkmadm gstermenin de yararl olacan dnerek, "Affedin beni Albertine'ciim," dedim, "iddetimden utanyorum, ok zldm. Eer artk anlaamyorsak, ayrlmamz gerekiyorsa, bu ekilde ayrlmamalyz, bylesi bize yakmaz. Gerekiyorsa ayrlrz, ama her ey den nce, sizden btn kalbimle, samimiyetle zr dilemek istiyorum." Bu olay telafi etmek ve Albertine'in nmzdeki gnlerde, en azndan Andre gidinceye kadar, yani hafta daha kalmasn garantilemek iin, hemen ertesi gnden itibaren, imdiye kadarki armaanlarmdan daha ok houna gidecek, uzun vadeli bir armaan aramaya balamann iyi olacan dndm; dolaysyla, yarattm znty nasl olsa gidereceime gre, bu andan yararlanp hayat hakknda zannettiimden daha ok ey bildiimi ona gstermek aklllk olabilirdi. Szlerimin Albertine'de yarataca tatsz ruh hali ertesi gn gnln aldmda geecek, ama uyar aklnda kalacakt. "Evet, sevgili Albertine, fazla sertletiysem beni affedin. Yine de, zannettiiniz gibi yzde yz sulu saylmam. Baz fesat insanlar aramz bozmak istiyor, sizi zmemek iin bundan sz etmeyi hibir zaman istemedim, ama baz sulamalar, sonunda beni lgna eviriyor." Balbec'ten dnne ilikin her eyi bildiimi kantlayabilecek durumda oluumdan yararlanmak istedim: "Mesela Trocadro'ya gittiiniz gn leden sonra Mile Vinteuil'n Mme Verdurin'e gideceini biliyordunuz." Albertine kzard. "Evet, biliyordum. -Onunla tekrar ilikiye girmeye niyetli olmadnza yemin edebilir misiniz? -Gayet tabii edebilirim. Niye 'tekrar" diyorsunuz? Onunla hi ilikim olma d ki, yemin ederim." Albertine'in bana byle yalan sylemesi, kzaryla aka itiraf ettii eyi szleriyle inkr etmesi beni zyordu. Riyakrl beni mahvediyordu. Bununla birlikte, riyakrlnda, farkna varmadan inanmaya hazr olduum bir

masumiyet gsterisi olduu iin, kendisine, "Hi deilse Mme Verdurin'lerin o gndz davetine gitme arzunuzda, Mile Vinteuil'le grme zevkinin hi pay olmadna yemin edebilir misiniz?" diye sorduumda aldm samimi cevap, daha da ok ac verdi bana: "Hayr, buna yemin edemem. Mile Vinteuil'le grmekten ok zevk alacaktm." Daha bir saniye nce, Mile Vinteuil'le ilikisini gizledii iin Albertine'e kzyordum, oysa imdi onunla grmekten zevk alacan itiraf etmesi, kolumu kanadm kryordu. Hi phesiz, Verdurin'lerden dndmde, Albertine, "Mile Vinteuil orada olmayacak myd?" sorusuyla geliinden haberdar olduunu kantlam ve strabm olanca younluuyla canlandrmt. Ama o gnden bu yana, yle bir mantk yrtm olmalydm: "Mile Vinteuil'n geleceini biliyordu ve buna hi sevinmiyordu, ama Balbec'te beni umutsuzlua dren, hatt aklma intihar getiren eyin, Mile Vinteuil gibi kt hretli biriyle tantn itiraf etmesi olduunu, sonradan anlam olmal ki, bu konudan bahsetmek istemedi." Oysa imdi, Mile Vinteuil'n geliine sevindiini itiraf etmek zorunda kalyordu. Zaten Verdurin'lere gitmek isteyiindeki o esrarengiz hava, benim iin yeterli bir kant olmalyd. Ama daha sonra bu konuyu yeterince dnmemitim. Dolaysyla, imdi kendi kendime, "Niin sadece yarsn itiraf ediyor? Bu hem fesatlk, hem acl bir durum, her eyden ok da, aptallk," dediim halde, yle yklmtm ki, bu konuda srar etme cesaretini bulamadm kendimde; elimde kant olarak ortaya koyabileceim bir belge bulunmadndan, ipler benim elimde deildi; tekrar stn konuma geebilmek iin vakit kaybetmeden Andre konusuna girdim; Andre'nin telgraf ezici bir ifaat olacak, bu sayede Albertine'i bozguna uratacaktm. "Bakn," dedim, "imdi tekrar ilikilerinizden sz edip hrpalyorlar beni, ikence ediyorlar, ama bu kez szn ettikleri, Andre'yle ilikiniz. -Andre'yle mi?" diye haykrd Albertine. Yz fkeden alev alevdi. Gzleri aknlkla ya da arm grnme arzusuyla fal ta gibi almt. "Harika! Bu ilgin bilgiyi size kim verdi, syler misiniz? O ahslarla grmem, iren iftiralarnn neye dayandn renmem mmkn m acaba? -Albertine'iim, bilmiyorum, imzasz mektuplar aldm, ama siz kim olduklarn kolaylkla

bulabilirsiniz belki, sizi yakndan tanyorlar anlalan." (Aratrmasndan korkmadm gstermek iin bunlar sylyordum.) "Son aldm mektup, itiraf etmeliyim ki beni ileden kard (oysa pek nemsiz bir eyden sz ediyordu ve yazlanlar tekrarlamak da beni zmyor, zaten ben de bu yzden bu mektubu aktaryorum size). Balbec'ten ayrldmzda, sizin nce kalmak, sonra da gitmek isteyiinizin sebebi, o arada Andre'den Balbec'e gelmeyeceini bildiren bir mektup alm olmanzm. Evet, gayet iyi biliyorum, Andre gelmeyeceini yazd, hatt telgraf ekti; telgraf size gstermem mmkn deil, nk saklamadm, ama telgraf o gn ekmemiti; ayrca, o gn ekmi bile olsa ne fark eder, Andre'nin Balbec'e gelip gelmeyeceinden bana ne?" Bu "bana ne", Albertine'in fkelendiini ve konunun kendisini ilgilendirdiini kantlyordu, ama Albertine'in, sadece Andre'yi grmek istedii iin Paris'e dndn kantlamyordu. Albertine, herhangi bir davrannn gerek veya ileri srlen sebeplerinden biri, kendisinin baka bir sebep gsterdii bir kii tarafndan kefedildiinde, mutlaka sinirlenirdi, o davran bu kii uruna gstermi olsa da fark etmezdi. Albertine, yaptklarna ilikin bu bilgilerin ben istemeden, imzasz mektuplarla bana ulatna inanmyor, benim agzllkle bu bilgilerin peinden kotuumu dnyordu; daha sonra syledii szlerden bu sonucu karmak kesinlikle imknszd, benim imzasz mektup iddiam kabullenmi gibi konuuyordu, ama bana kar fkesinden, bu sonu kyordu; fkesi, daha nceki huysuzluklarnn patlamas gibiydi ve bu varsayma gre, onun nazarnda benim giritiim casusluk da, onun btn hareketlerini denetlememin doal sonucuydu, za ten bu denetim konusunda uzun zamandr hibir kukusu kalmam olsa gerekti. fkesi Andre'ye bile uzand ve herhalde artk Andre'yle kt zaman bile benim iimin rahat etmeyeceini dnerek, yle dedi: "Zaten Andre de beni ileden karyor. ok can skc. Yarn yine gelecek. Artk onunla kmak istemiyorum. Paris'e onun iin dndm syleyenlere haber verebilirsiniz. Size bir ey syleyeyim mi? Andre'yi yllardr tanyorum, ama yzne o kadar az bakmm ki, tarif et deseniz edemem!" Oysa Balbec'teki ilk tatilimde, "Andre ok gzeldir," demiti. Geri bu, Andre'yle

aralarnda bir ak ilikisi olduu anlamna gelmiyordu; hatt o sralar, bu tr btn ilikilerden daima knayarak sz ederdi. Ama kendi de farkna varmadan deimi olamaz myd; bir kz arkadayla oyunlarnn, bakalarnda ayplad, kafasnda pek de net olmayan ahlaksz ilikilerle ayn ey olduunu dnmeden deimi olamaz myd? Benimle ilikisinde ayn deiim, ayn ekilde bilinsizce gereklememi miydi? Balbec'te onu pmeme fkeyle itiraz etmi, sonra kendisi, stelik her gn beni pmt; daha uzun sre boyunca da peceini, hemen imdi peceini umuyordum. "Ama hayatm, o ahslarn kim olduunu bilmiyorum ki, nasl haber vereyim?" dedim. O kadar salam bir cevapt ki bu, Albertine'in gzbebeklerinde grdm itirazlar ve pheleri silip atmas gerekirdi. Ama Albertine'in gzlerinde en ufak bir deiiklik olmad; ben sustuum halde Albertine, konumasn henz bitirmemi olan birine ynelttiim srarl ilgiyle bana bakmaya devam ediyordu. Tekrar kendisinden af diledim. Affedilecek bir ey olmad cevabn verdi. Yine yumuayvermiti. Ama zgn, yorgun ehresinin ardnda bir sr saklyormu gibi geldi bana. nceden haber vermeden beni terk edemeyeceini biliyordum; zaten bunu istemesi de imknszd (yeni Fortuny elbiselerin provas bir hafta sonrayd), uygunsuz kamayacak ekilde gerekletirmesi de; nk hem benim annem, hem de onun teyzesi, hafta sonu Paris'e dnyorlard. Peki, gitmesi imknsz olduuna gre, ertesi gn kendisine hediye etmek istediim Venedik cam ilerine bakmaya birlikte gideceimizi niin st ste birka kez tekrarladm ve kabul ettiini syleyince niin rahatladm? yi geceler dilemek zere yanma geldiinde onu pnce, her zamankinin aksine, ban evirdi ve -Balbec'te benden esirgedii eyi her gece ltfetmesinin holuunu dneli daha birka dakika olmutu- pcme karlk vermedi. Sanki bana darlmt ve benim daha sonra dargnln yalanlayan bir riyakrlk gibi yorumlayabileceim sevgi belirtileri gstermekten kamyordu. Sanki davranlarn bu dargnla gre ayarlyor, ama belki dargnl aka dile getirmemek iin, belki de benimle ten sel ilikisini sona erdirmekle birlikte arkada kalmak istedii iin, ll davranyordu. Bunun zerine Albertine'i bir daha ptm,

Byk Kanal'n hareli, yaldzl gk mavisiyle lm ve dirili simgesi ifte kular kalbime bastrdm. Ama Albertine bir kez daha, pcme karlk vereceine, lm yaknlarnda hisseden hayvanlarn igdsel, uursuz inadyla kendini ekti. Albertine'in davrannda okur gibi olduum bu nsezi beni de penesine ald ve iimi yle endieli bir korku kaplad ki, Albertine kapya vardnda gitmesine raz olmayp geri ardm. "Albertine," dedim, "benim hi uykum yok. Sizin de cannz uyumak istemiyorsa eer, biraz daha kalabilirsiniz, dilerseniz tabii, srar etmiyorum ve her eyden nemlisi, sizi yormak istemiyorum." Bana yle geliyordu ki, Albertine soyunsa, kendisini daha pembe, daha scak gsteren, beni daha ok tahrik eden beyaz geceliiyle ona sahip olsam, barmamz tamamlanacakt. Ama bir an tereddt ettim, nk sabahl evreleyen mavi eridin yzne katt gzellik, aydnlk ve gkyz duygusu olmaynca, ehresi bana daha sert grnecekti. Albertine dnp yavaa yanma geldi ve efkatle, ayn bitkin, zgn yz ifadesiyle, "stediiniz kadar kalrm, uykum yok," dedi. Cevab beni yattrd, nk o yanmda olduu srece, gelecei dnebileceimi hissediyordum; ayrca bu cevap, iinde bir dostluk, bir itaat de barndryordu, ama belirli trde bir itaatti bu ve kederli baklarnn ardnda, biraz istemeyerek, herhalde biraz da benim bilmediim bir eye peinen uydurmak iin deitirmi olduu tavrnn ardnda gizlendiini sezdiim srla snrlyd. Yine de, bana yle geldi ki, karmda beyazlar iinde, boynu plak, tpk Balbec'te, yatanda grdm haliyle durmas, ona boyun edirecek cesareti bulmama yeterdi. "Madem bu iplii yapp beni teselli etmek iin biraz yanmda kalmaya raz oldunuz, sabahlnz karsanza; fazlasyla kaln ve sert, bu gzel kuma krtrrm korkusuyla size yaklaamyorum, hem bu kader kular da aramza giriyor. Soyunsanza hayatm. Olmaz, bu sabahl burada rahata karamam. Daha sonra odamda soyunurum. -Peki, yataa oturmak da m istemiyorsunuz? -Yok canm, otururum." Ama biraz uzaa, ayaklarma yakn oturdu. Sohbet etmeye koyulduk. Birdenbire, ikyeti bir arnn dzenli ahengini iittik. Gvercinler dem ekmeye balamt. "Demek ki sabah olmu," dedi Albertine ve neredeyse kalarn atarak,

evimde yaad iin baharn tadna varamyormuasna, ekledi: "Gvercinler dndne gre, bahar gelmi olmal." Gvercinlerin dem ekiinin horoz tne benzerlii, Vinteuil'n yedilisinde, adagio blmnn motifiyle birinci ve nc blmler arasndaki benzerlik kadar derin ve anlalmazd; yedilide ayn ana mo tif zerine kurulmu olan bu blm, tonalite, l, vs. bakmndan birbirinden o kadar farkldr ki, sradan bir dinleyici, Vinteuil zerine bir eserde, blmn de ayn drt nota zerine kurulu olduunu okuyunca arp kalr; piyanoda tek parmayla alabilecei bu drt nota, blmden birini bile hatrlatmaz kendisine. Ayn ekilde, gvercinlerin icra ettii bu hznl para da, adeta minr tonda bir horoz tyd; gkyzne doru dik olarak ykselmiyor, eek anrmas gibi dzenli, tatl bir yumuaklkla sarmalanm halde, bir gvercinden dierine, ayn yatay izgi zerinde gidip geliyor, asla dikelmiyor, o yanal szlanmas, giri ve final blmlerindeki allegro' da onca kez ykselen neeli arya dnmyordu. O srada sanki Albertine lecekmi gibi, "l" kelimesini telaffuz ettiimi biliyorum. Bu da bana, olaylarn meydana geldikleri anla snrl olmadn, o na samayacak kadar muazzam olduklarn dndryor. Her olay, bizde brakt hatrayla gelecee taar phesiz, ama bununla kalmayp, ncesinde de bir zaman igal eder. Olaylar nceden grdmzde, meydana geldikleri ekilde grmediimiz sylenecektir elbette, ama ayn dnm hatramzda da gereklemez mi? Albertine'in beni kendiliinden pmediini grnce bu durumun zaman kaybndan baka bir ey olmadn anladm ve sakinletirici, gerek dakikalarn, ancak pmeden sonra balayacan dnerek, "yi geceler, saat ok ge oldu," dedim; bunun zerine Albertine beni pecek, sonra da pmeye devam edecektim. Ama Albertine, tpk ilk iki sefer yapt gibi, "yi geceler, iyi uyumaya aln," dedikten sonra, yanana bir pck kondurmama izin vermekle yetindi. Bu kez onu geri armaya cesaret edemedim. Ama kalbim yle arpyordu ki, yatamadm. Tpk kendini kafesinin bir ucundan tekine atan bir ku gibi,

Albertine'in ekip gidebilecei endiesiyle grece bir skunet arasnda gidip geliyordum durmadan. Bu sknet, dakikada birka kez tekrarlandm u dncenin sonucuydu: "Ne olursa olsun, bana haber vermeden gidemez; gideceinden de hi bahsetmedi." Bu dnce neredeyse yattryordu beni. Ama hemen ardndan, tekrar yle dnyordum: "Her eye ramen, yarn sabah uyandmda ya gitmi olursa! Endiemin bir dayana olmal; beni niin pmedi?" Bunun zerine kalbim skyordu. Sonra tekrar mantk yrtp biraz yatyordum, ama sonunda, zihnimdeki bu bitmez tkenmez, tekdze hareket yznden, bam aryordu. Bu tr baz ruh halleri, zellikle de endie, bize sadece iki seenek sunduu iin, basit bir fiziksel ac kadar korkun bir snrllk arz eder. Endiemi hakl karan mantkla onu yersiz bulup iimi rahatlatan mantk arasnda mekik dokuyordum; aryan organn igdsel bir hareketle srekli eliyle yoklayan, bir an aryan blgeden uzaklap sonra hemen ayn noktaya dnen bir hasta kadar darack bir alanda hareket etmekteydim. Birdenbire, gecenin sessizliinde, grnrde sradan, ama beni dehete dren bir sesle irkildim: Albertine'in penceresi serte almt. Ses kesi lince, bu sesin niye beni bylesine korkuttuunu dndm. Sesin kendi bana olaanst bir yan yoktu; ama ben bu sese, benim iin eit derecede rktc iki anlam yklyordum muhtemelen. Bir kere, ben hava cereyanndan korktuum iin, geceleri asla pencere almamas, ortak hayatmzdaki kurallardan biriydi. Albertine bizim evde kalmaya baladnda bu kural kendisine aklanm, o da, bunu kesinlikle benim bir takntm olarak yorumlad ve salksz bulduu halde, yasa asla delmeyeceine sz vermiti. Kendisi tasvip etmese de, benim her isteim konusunda o kadar titizdi ki, nasl en nemli olay iin bile, sabah beni uyandrmyorsa, pencereyi amaktansa, mine kokusuyla uyumay tercih edeceini biliyordum. Hayatmzn kk kurallarndan biriydi sadece, ama bana hibir ey sylemeden bu kural ihlal etmesi, artk hibir eyi gzetmeyecei, btn kurallar ihlal edebilecei anlamna gelmiyor muydu? Ayrca, pencereyi olduka grltl biimde, neredeyse kabaca, adeta fkeden kpkrmz kesilerek, "Bu hayat beni bouyor, bana ne, benim hava almam lazm!" dercesine amt. Tam olarak

btn bunlar geirmiyordum aklmdan, ama Albertine'in pencereyi grltyle amasn, bir bayku lndan daha esrarengiz ve daha kasvetli bir kehanet gibi dnmeye devam ediyordum. Belki de Swannn bize akam yemeine geldii Combray'deki o geceden beri yaamadm bir huzursuzluk iinde, btn gece koridoru arnladm; kardm ses Albertine'in dikkatini eker, Albertine halime acyp beni odasna arr diye umdum, ama odasndan hi ses gelmiyordu. Combray'de, annemden odama gelmesini rica etmitim. Ama annemin sadece fkesinden korkuyordum, ona sevgimi gstermekle onun sevgisini azaltmayacam biliyordum. Bu korku yznden, Albertine'i armakta gecikiyordum. Vakit ilerledike, artk ok ge olduunu anladm. Albertine oktan uyumu olmalyd. Odama dnp yattm. Ertesi sabah uyanr uyanmaz, ben zili almadan nce odama ne olursa olsun, asla girilmedii iin, hemen zili alp Franoise' ardm. Ayn anda, "Albertine'e, kendisine bir yat yaptrmak istediimi syleyeyim," diye dndm. Mektuplarm alrken, Franoisen yzne bakmadan konutum: "Birazdan Mile Albertine'le bir ey konumam gerekecek, uyand m? -Evet, erken kalkt." Bir anda, gsmde asl beklediklerini fark etmemi olduum yzlerce endie, sanki bir rzgrla havalanverdi. Gsmde yle bir kargaa vard ki, sanki bir frtnann ortasndaymm gibi nefesim kesilmiti. "yle mi? Peki u anda nerede? -Odasnda olmal. -Ya! Pekl, yleyse az sonra grrm kendisini." Nefes aldm, evdeydi, telam yatt, Albertine evdeydi, evde olmasyla neredeyse ilgilenmiyordum bile. Zaten evde olmayabileceini dnmem de abes deil miydi? Tekrar uyudum, ama Albertine'in beni terk etmeyeceinden emin olmama ramen, uykum hafif bir uykuydu ve bu sadece Albertine'e ilikin bir hafiflikti. nk avludaki tamirattan baka bir eye ait olamayacak sesleri uykumda belli belirsiz iittiim halde, huzurum bozulmuyordu; buna karlk Albertine'in odasndan gelen, dar sessizce girip karken, usulca zile basarken kard en ufak trt beni yerimden sratyor, btn vcudumu sarsyor, kalbim arpyordu, oysa bu sesi derin uykudayken duymu oluyordum; ayn ekilde bykannem de, hekimlerin koma diye adlandrd, hibir eyin bozmad bir

kprtszla gmld son gnlerinde, ben Franoise' armak iin her zamanki gibi kez st ste zili aldm an, bir yaprak gibi titriyormu, o son hafta boyunca, l odasnn sessizliini bozma mak iin zili hep hafife aldm halde, Franoisen dediine gre, zile benim de bilmediim, yle bir bas eklim varm ki, kimse benim alm bakasnnkiyle kartramazm. Yani ben de can m ekiiyordum, lm yaknda myd? O gn de, ertesi gn de, Albertine'le birlikte ktk, nk Albertine artk Andree'yle kmak istemiyordu. Ona yatn szn bile etmedim; bu gezintiler beni tamamen sakinletirmiti. Ama Albertine, geceleri, yeni pme eklini deitirmemiti, bu yzden ok fkeliydim. Bu davrann, bana surat asmann bir yolu olarak yorumlayabiliyordum, ancak, bu da, benim bitmek tkenmez cmertliime karlk, fazlasyla gln geliyordu bana. Artik Albertine'de, benim iin nemli olan tensel tatmini bile bulamyordum, bu huysuz haliyle irkin grnyordu gzme; dolaysyla, baharn ilk gnleriyle birlikte arzulamaya baladm btn kadnlardan ve yolculuklardan mahrum olduumu iddetle hissediyordum. Ta kolej yllarmdan kalma dank hatralar, baz kadnlarla yeni yapraklanm aalarn altndaki bulumalarmn silik anlar sayesinde olsa gerek, gebe dnyamzn, mevsimler arasndaki yolculuunda gn nce vard, bu lk ilkbahar blgesi, btn yollarn krda yenilen le yemeklerine, kayk sefalarna, elencelere ald ilkbahar blgesi, benim gzmde aalar lkesi olduu kadar, kadnlar lkesiydi de ve toparlanan gcm sayesinde, bu lkenin her yannda sunulan zevkleri tatmaya iznim olacakt bundan byle. Tembellie, iffetlilie raz olmak, hazz yalnzca sevmediim bir kadnla yaamaya hep odamda kalmaya, seyahat etmemeye raz olmak, bunlarn hepsi, daha bir gn nce iinde bulunduumuz eski dnyada, bo k dnyasnda mmknd, ama sabah adeta varolu ve mutluluk meselesiyle ilk kez karlaan, nceki olumsuz zmlerin birikmi arln tamayan, gen bir dem gibi uyandm bu yeni, yaprakl dnyada, bunlara raz olmam artk mmkn deildi. Albertine'in

varl zerimde bir ykt, onun bu yumuak, somurtkan haline bakyor, ayrlmam olmamz bir talihsizlik olarak gryordum. Venedik'e gitmek istiyordum; Venedik'ten nce de, Louvre'a gidip Venedik resimlerine, Luxembourg'a gidip, duyduuma g re ok ksa bir sre nce Guermantes Prensesi'nin bu mzeye satt iki Elstir resmine, Guermantes Desi'nin evinde grp hayran olduum Dans Elenceleri ve X Ailesinin Portresi adl resimlere bakmak istiyordum. Ama ilk resimdeki baz ehvetli pozlarn Albertine'de bir halk leni arzusu, zlemi uyandrmasndan, onu, hi yaamam olduu bu tarz bir hayata, havai fiekler, kr meyhaneleri hayatna zendirmesinden korkuyordum. Albertine 14 Temmuz'da bir halk balosuna gitmek ister diye imdiden korkuya kaplyor, leni iptal ettirecek imknsz bir olayn hayalini kuruyordum. Ayrca o Elstir resimlerinde, gneyin yemyeil manzaralarndaki kadnlarn plakl, Elstir'in gznde sadece heykelsi bir gzellik, daha dorusu, imenlerin stnde oturan kadn bedeninin, beyaz antlar andran gzellii olsa da, Albertine'e kimi hazlar dndrebilirdi - ama o zaman da Albertine eseri aalam olmaz myd? Bu yzden, Luxembourg'dan vazgemeye raz oldum ve Versailles'a gitmek istedim. Andree'yle kmak istemeyen Albertine odasnda kalmt; zerinde Fortuny bir sabahlkla kitap okuyordu. Versailles'a gelmek ister mi diye sordum. Albertine'in ok ho bir huyu vard; belki eskiden hayatnn yarsn bakalarnn evinde geirmenin verdii alkanlkla, bizimle birlikte Paris'e dnmeye karar verii gibi, iki dakikada her eye hazr olurdu daima. "Arabadan inmezsek bu kyafetle gelebilirim," dedi. Sabahln rtmek zere iki Fortuny manto arasnda -iki erkek arkadandan hangisiyle gideceine karar verirmiesine-, bir anlk bir tereddt geirdi, sonra enfes bir lacivert manto, bir apka ve bir de apka inesi seti. Bir dakika iinde, daha ben paltomu alamadan hazrland ve Versailles'a gittik. Bu srat, bu mutlak uysallk beni rahatlatt, sanki endielenmem iin belirgin bir sebep olmad halde rahatlama ihtiyac duymutum. Versailles'a giderken,

"Aslnda korkmam iin bir sebep yok, geen geceki pencere sesine ramen, ne istesem yapyor. Ben kma laf ettiim anda sabahlnn stne u lacivert mantoyu atp geldi; isyan halindeki bir kadnn, benimle aras bozulmu olan bir kadnn davran deil bu," diye geiriyordum iimden. Versailles'da uzun sre kaldk; gkyz batan baa parlak, hafif soluk bir maviye boyanm gibiydi; bazen krlarda gezerken yere yattmz zaman tepemizde bu renk bir gk grrz; soluk da olsa o kadar dmdz, o kadar youn bir renktir ki, kullanlan mavinin tamamen katksz ve kvaml olduunu hissederiz; yle ki, dokusunun iine ne ka dar dalsak da, bu mavi dnda herhangi bir maddenin tek ato muna dahi rastlamayacamz biliriz. Sanatta da, tabiatta da ycelii seven ve Saint-Hilaire'in an kulesinin, ayn mavi renk iinde ykseliini seyretmekten holanan bykannemi dnyordum. Anszn, ilk anda tanyamadm bir ses, bykannemin ok sevecei bir ses duydum ve bir kez daha, kaybettiim zgrlm zledim. Yabanars vzltsna benzer bir sesti. "Bak," dedi Albertine, "bir uak, yksekte, ok yksekte." Her yanma dnp bakyor, ama tpk krda yatarm gibi, bir tek siyah lekenin olmad, katksz mavinin bakir solukluunu gryordum sadece. Buna ramen vzltsn iitmeye devam ettiim kanatlar, anszn gr alanma girdi. Ta tepede, minnack, parlak kahverengi kanatlar, sabit gn dmdz mavisini krtryordu. Nihayet vzltyla kayna, ta tepede, en az iki bin metre ykseklikte rpnan o kk sinek arasnda bir ba kurabildim; uuldayn grmekteydim. Belki de karadaki mesafeler, imdiki gibi srat sayesinde ksalmadan nce, imdi iki bin metre yksekteki bir uan homurtusunda bizi heyecanlandran, daha bir sre de heyecanlandracak olan gzelliin aynsn, iki kilometre teden geen bir trenin ddnde bulmak mmknd; dnlecek olursa, uan diklemesine yolculuunda katettii mesafe, karadaki mesafenin aynsdr, eskiden ulalmas imknsz zannettiimiz iin lleri bize farkl grnen bu farkl ynde, iki bin metre mesafedeki bir uak, iki kilometre mesafedeki bir trenden daha uzak deildir, hatt daha yakndadr, nk nasl sakin bir havada, denizde, ta uzaktaki bir teknenin alkants suyun yzeyini veya

ovada, anlk bir esintinin soluu budaylar dalgalandrrsa, uan yukar doru yolculuunda da, karadakine eit bir mesafe, daha duru bir ortamda gerekleir, yolcuyu k noktasndan ayran bir ey yoktur. Canm ikindi kahvalts etmek istiyordu. Neredeyse kent dnda bulunan ve o sralar rabet gren byk bir pastanede durduk. Tam o esnada dar kan bir hanm, pastac kadndan eyalarn istedi. O hanm gittikten sonra, Albertine, saat epeyce ilerledii iin fincanlar, tabaklar, ptifurlar yerlerine kaldrmakta olan pastac kadnn dikkatini ekmek ister gibi ona birka kez bakt. Kadn sadece bir ey istediim zaman yanmza geliyordu. O zaman da, zaten uzun boylu olan pastac kadn bize ayakta hizmet ettii, Albertine de oturduu iin, onun dikkatini ekebilmek iin aydnlk baklarn dimdik yukar evirmek zorunda kalyor, kadn ok yaknmzda olduundan, yana doru daha tatl bir eimle bakabilme imknn bulamyordu. Kafasn fazla kaldrmadan, pastac kadnn gzlerinin bulunduu o ar ykseklie baklarn ulatrmak zorundayd. Albertine, bana kar nezaketinden, hemen gzlerini nne eiyor ve pastac kadnn dikkatini ekememi olduu iin, tekrar batan deniyordu. Ulalmaz bir tanraya, nafile uzanarak yakarp durur gibiydi. Sonunda pastac kadnn, yandaki byk bir masay toparlamaktan baka ii kalmad. Bu durumda Albertine yan baklarla yetinebilirdi. Ne var ki, pastac kadn Albertine'e bir kez olsun bakmad. Bu durum beni artmyor du, nk pastac kadn azck tanyordum ve evli olduu halde klar olduunu, ama maceralarn baaryla gizlediini biliyordum; inanlmaz derecede aptal olduu iin de, buna ok aryordum. Kahvaltmz bitirirken kadn seyrettim. Etraf dzeltmeye dalmt, Albertine'in onca bakna bir kez olsun karlk vermemesi neredeyse kabalk saylabilirdi, ayrca Albertine'in baklarnda herhangi bir mnasebetsizlik yoktu. Pastac kadn ortal toparlyordu, hi durmadan, ara vermeden toparlyordu. Kk kaklar, meyve baklarn yerletirme ii bu uzun boylu, gzel kadna deil, insan emeinden tasarruf etmek amacyla basit bir makineye verilmi olsa, Albertine'in dikkatinden bu kadar

soyutlanamazd; oysa pastac kadn gzlerini nne emiyor, dalp gitmiyor, sadece iine ynelen bir dikkatle gzleri parlyor, cazibesini sergiliyordu. Gerek u ki, pastac kadn zellikle aptal biri olmasa (aptal olduunu sadece duyduklarmdan deil, kendi tecrbemden de biliyordum), bu ilgisizlii kurnazln doruu saylabilirdi. Ayrca, en aptal insann bile, arzular veya menfaati tehlikeye girdii zaman, sadece byle bir durumda, o aptalca hayatnn boluunun ortasnda, en karmak arkn ileyiine derhal uyum salayabileceini gayet iyi biliyorum; her eye ramen, pastac kadn kadar budala birisi sz konusu olduunda, bu varsaym ar incelikli kalyordu. Hatt budalal inanlmaz bir kabalk grnne brnmekteydi! Albertine'e bir kez olsun bakmad, halbuki onu grmemesi imknszd. Albertine asndan pek ho bir durum deildi, ama aslnda, Albertine'in kk bir ders alm ve birok durumda kadnlarn kendisiyle ilgilenmediini gr m olmas, beni ok memnun etti. Pastaneden kp tekrar arabaya bindik ve eve dnmek zere yola ktk; yolda birdenbire, pastac kadn bir kenara ekerek biz geldiimizde oradan kmakta olan hanma adm ve adresimi sylememesini her ihtimale kar rica etmeyi unuttuuma hayflandm; oraya sk sk sipari verdiim iin, pastac kadn adm da, adresimi de gayet iyi biliyor olsa gerekti. O hanmn bu dolayl yoldan Albertine'in adresini renmesine gerekten de hi gerek yoktu. Ne var ki, bu kadarck bir ey iin ayn yolu geri dnmeyi anlamsz buluyor, o salak ve yalanc pastac kadnn, konuyu ar nemsediim izlenimini edinmesini de istemiyordum. Buna ramen, bir hafta sonra tekrar akamst kahvaltsna o pastaneye gidip tembihte bulunmak gerekeceini ve syleyeceklerimizin yarsn daima unuttuumuz iin, en basit eyleri bile birka aamada yapmann ne kadar skc olduunu dndm. ehre ok ge saatte dndk; yol kenarnda, ara sra, gecenin iinde krmz bir pantolonla yan yana duran bir jpon, k ift leri ele veriyordu. Arabamz ehre girmek iin Maillot Kaps'ndan geti. nemli Paris binalarnn yerini, adeta ykk bir kentin suretini izercesine, tek izgi zerine sralanm, kalnl olmayan, saf bir

Paris binalar deseni almt; ama bu resmin kenarn yle tatl, uuk mavi bir ereveyle sslenmiti ki, gzler her yanda cimrice sunulan bu enfes tonu aryordu: mehtap vard. Albertine mehtab hayranlkla seyretti. Tek bama ya da yabanc bir kadnn peinde olsam, mehtabn tadna daha ok varacam Albertine'e sylemeye cesaret edemedim. Ona ezberden mehtapla ilgili iirler, nesir cmleleri okudum ve eskiden gm olan mehtabn Chateaubriand'da, Victor Hugo'nun "Eviradnus"unda ve "Thrse'in Evinde len"inde nasl maviletiine, Baudelaire ve Leconte de Lisle'de ise, madeni sarya brndne dikkatini ektim. Ardndan, "Uyuyan Boaz"n sonunda hilali anlatan imgeyi hatrlatp iirin tamamndan sz ettim. Geriye bakp dnyorum da, Albertine'in hayatnn birbirini takip eden, kaak, ounlukla elikili arzularla nasl dopdolu olduunu tarif etmek imknsz. phesiz yalan, ileri iyice kartryordu, nk Albertine artk aramzda geen konumalar tam olarak hatrlayamyordu. Mesela, "Aa, ok gzel bir kz, ok iyi de golf oynard," diye bahsettii bir gen kzn ismini sorduumda, bu tr yalanclarn, bir soruya cevap vermek istemedikleri zaman bir anda brnverdikleri edayla, her yalana, istedii an elinin altnda bulabildiine gre, hibir zaman eksiklii ekilmeyen o kaytsz, evrensel, stn havaya brnerek (ve bana bu konuda bilgi veremediine zlerek), "Ah! Bilemiyorum, adn hibir zaman renmedim; golfte grrdm onu, ama adn bilmezdim," der, bir ay sonra, "Albertine, bana bahsettiin gzel bir kz vard, hani o ok iyi golf oynayan," dediimde ise, "Aa, evet," diye cevap verirdi, hi dnmeden, "Emilie Daltier, imdi nerelerde, ne yapyor, hi bilmiyorum." Ve yalan, tpk sahra tahkimat gibi, ele geirilmi olan ismin savunmasndan, kzla buluma ihtimallerine devredilirdi. "Ah! Bilemiyorum, nerede oturduunu hibir zaman renmedim. Kimden renebileceimizi de bilmiyorum. Yok canm, Andre onu tanmaz. imdi parampara dalm olan kk etemizden biri deildi." Bazen de yalan, irkin bir itiraf klna girerdi: "Ah! yz bin franklk gelirim olsayd..." Dudaklarn srrd sonra. "Eee, ne yapardn? -Burada kalmak iin

senden izin isterdim," derdi beni perek. "Bundan daha mutlu olabileceim bir yer var m?" Ama yalanlar hesaba katldnda bile, Albertine'in hayat inanlmaz lde inili kl, en byk arzular inanlmayacak kadar geiciydi. Bir insan delicesine sever, gn sonra, ziyarete gelse kabul etmek istemezdi. Tekrar resim yapmaya heveslenir, tuval ve boya aldrmam bir saat bekleyemezdi. ki gn boyunca sabrszlanr, memeden yeni kesilmi bebek gibi, abucak kuruyan gzyalar dkerdi neredeyse. insanlara, nesnelere, faaliyetlere, sanat ve lkelere ilikin duygularndaki bu istikrarszlk o kadar genel bir eydi ki, hi sanmadm halde, paray sevdiyse de, baka eylerden daha uzun sre sevmemitir. "Ah! yz bin franklk gelirim olsayd!" derken, fesat, ama anlk bir dnceyi dile getirmi olsa bile, bu dnceye, resmini bykannemin okuduu Mme de Sevigne basksndan grd Rochers'ye gitme isteinden, bir golf arkadayla buluma, uaa binme, Noel'i teyzesiyle geirme veya tekrar resme balama arzusundan daha uzun sre tutunmu olamazd. "Aslnda ikimiz de a deiliz, Verdurin'lere urayabilirdik, bugn onlarn kabul gn, saat de uygun," dedi Albertine. "Ama siz onlara dargn deil misiniz? -Canm, haklarnda ok dedikodu ediliyor, ama aslnda o kadar kt insanlar deiller. Mme Verdurin bana hep ok kibar davranmtr. Hem insan srekli herkesle bozuamaz ki. Kusurlar var elbette, kusuru olmayan insan var m? -Kyafetiniz uygun deil, eve dnp giyinmeniz gerekir, ge kalrz. -Evet, haklsnz, eve dnelim, daha iyi olur," diye cevap verdi Albertine, beni daima akna eviren o inanlmaz uysallyla. O gece, tpk bir termometrenin syla ykselmesi gibi, mevsimde bir srama oldu. O erkenci ilkbahar sabahlar uyandmda, yattm yerden, kokularn arasnda ilerleyen tramvayn sesini duyardm; iine giderek daha fazla s karan hava, nihayet le vaktinin younluuna ve katlna ulard. Dardan daha serin olan odamda, yal ve kaygan hava, lavabonun, dolabn, kanepenin kokusunu olabildiince parlatp keskinletirdiinde, srf bu kokularn, mavi saten koltuklarla perdelerin yansmalarna daha

yumuak bir parlaklk katan sedefli lolukta, yan yana, belirgin dilimler halinde dimdik ayakta durular sayesinde, kendimi (hayal kurduum iin deil, somut biimde mmkn olduu iin) Bloch'un Balbec'te oturduu semte benzer, yeni bir banliy semtinde, a boulmu sokaklarda yrrken grrdm; karmda, irkin kasap dkknlaryla beyaz kesme talar yerine , az sonra varabileceim kr lokantasn, oraya vardmda karlaacam kokular: kesme camdan baklklarn gkkuaklaryla harelendirdii, muamba zerine tavus kuu benekleri serpitirdii salonda, bir akiin iindeki incecik damarlar gibi glgelerin kl donukluunda asl duran kiraz ve kays ksesinin kokusunu, elma arab kokusunu, gravyer peyniri kokusunu bulurdum. Pencerenin altnda, rzgrn dzenli bir tempoyla artmasn hatrlatan bir otomobil sesi duyup sevindim. Otomobilin benzin kokusunu duydum. Benzin kokusu, (tabiat kirlettiini dnen ve hepsi maddiyat olan) ar duyarllarn ve kimi dnrlerin nazarnda, tatsz bir ey olabilir; bu dnrler de, kendilerine has bir tarzda maddiyatdrlar ve somut gerein nemine inandklarndan, insanolunun, gzleri daha fazla renk grebilse, burnu daha fazla koku alabilse, daha mutlu olacan, daha yce bir iirsellie ulaabileceini zannederler; oysa bu, siyah elbise yerine atafatl kyafetlerin giyildii eski zamanlarda hayatn daha gzel olduunu zanneden kiilerin safa dncesinin felsefeye dnm bir eklidir. Ama benim nazarmda, (tpk kendi bana naho olan bir naftalin ve vetiver kokusunun, Balbec'e vardm gnk denizin mavisini artrarak beni coturmas gibi,) otomobilden kan egzoz dumanyla birlikte bu benzin kokusu, Saint-Jean-de-la-Haise'den Gourville'e gittiim, scaktan kavrulduumuz gnlerde kim bilir ka kez gn solgun mavisine karp yok olduu iin, Albertine'in resim yapt o yaz le sonralarnda, gezintilerimde bana elik ettii iin, imdi de, karanlk odamda olduum halde, drt bir yanma peygamberiekleriyle, gelincikler ve pembe trtllarla sslyor, adeta bir kr kokusu gibi beni sarho ediyordu; ne var ki bu, akdikenlerin kokusu gibi

kvaml ve youn paracklaryla tutunarak alnn nnde, belli bir dengede salnan, yapkan, snrl ve sabit bir koku deil, nnde yollarn akp gittii, manzarann deitii, atolarn koarak karlamaya geldii, gkyznn solduu, glerin oald bir kokuydu; adeta sramann ve kuvvetin simgesi olan bir kokuydu, Balbec'teki gibi o cam ve elikten kafese binme arzusunu iim de tekrar uyandran, ama bu sefer fazlasyla tandm bir kadnla birlikte, tandk evlerde ziyaretlere gitmek iin deil, yeni yerlerde yabanc bir kadnla ak yapmak iin yola kmak arzusu douran bir kokuydu. Yoldan geen otomobillerin kornalar durmadan bu kokuya elik ediyor, ben de, tpk asker boru seslerine sz uydururcasna, kornalarn arsna sz uyduruyordum: "Kalk ey Parisli, kalk, gel krlarda yemek ye, rmakta krek ek, aalarn glgesinde, gzel bir kzla birlikte, haydi kalk, haydi kalk." Btn bu tahayyllerden o kadar holanyordum ki, ben armadka, Franoise olsun, Albertine olsun, hibir "mahcup lml"nn, "o korkun saltanatla kullarmn gznde grnmez olduum saraymn iinde," gelip beni rahatsz etmeyi aklndan bile geirmemesini salayan o "kat yasa" y dnp kendimi tebrik ediyordum. Ama birdenbire dekor deiti; bu kez eski izlenimlerin deil, ok yakn zamanda mavili-yaldzl Fortuny elbisenin iimde tekrar uyandrd eski bir arzunun hatras, baka bir ilkbahar serdi gzlerimin nne; yaprakl deil, aksine, "Venedik" ismini iimden geirdiim anda birden aasz, ieksiz kalan bir bahard bu; szlm, zne indirgenmi, gnlerin tedrici uzayn, snn ve almn, kirlenmi bir topran deil, el dememi, mavi bir suyun yava yava mayalanmasyla ifade eden bir bahard; ieklerden bir ta takmad halde bahara ait olan bu su, mays ayna, koyu safirinin parltl, sabit plakl tpatp maysla akan, maysn ekillendirdii yansmalarla karlk verebilirdi ancak. Mevsimler ieksiz kylarn nasl etkilemiyorsa, modern alar da gotik kenti deitirmez; bunu biliyor, ama hayal edemiyordum, daha dorusu, hayal ederken, ta ocukluumda, seyahate kma cokusu iindeyken yola kma gcm tketen o eski arzuyu duyuyor,

unu istiyordum: Venedik hayallerimle yz yze gelmek; o paralanm denizin, Okeanos rmann kvrmlar gibi menderesleriyle evreledii incelikli ehir uygarln, o mendereslerin gk mavisi kuayla tecrit edildiinden ayr gelien, kendi resim ve mimari ekolleri bulunan o ehri grmek, renkli talardan meyveleri ve kularyla o masal bahesini, kendisini serinleten stun gvdelerini dalgalaryla dvp stun balklarnn grkemli kabartmalarna, karanlkta nbet tutan koyu mavi bir gz gibi kpr kpr k lekeleri konduran denizin ortasnda iek am baheyi seyretmek. Evet, Venedik'e gitmem gerekiyordu, tam zamanyd. Albertine'in dargnl getiinden beri, ona sahip olmak, karlnda her eyimi vermeye raz olacam bir ey gibi gelmiyordu bana. Belki srf bir kederden, bir endieden kurtulmak iin her eyi feda edebilecekken, o keder, o endie yatr. Bir an iinden asla geemeyeceimizi sandmz emberin te tarafna atlamay baarrz. Frtnay datr, aydnlk bir huzura kavuuruz. Bilinen bir sebebi, belki sonu da olmayan bir nefretin yrek daraltan esrar dalr. O andan itibaren, geici olarak bir yana braktmz, imknszln bildiimiz mutluluk mesele siyle tekrar kar karya kalrz. imdi Albertine'le birlikte yaamam yine mmkn olduu iin, o beni sevmediine gre, bunun bana mutsuzluktan baka bir ey getirmeyeceini dnyordum; onu, kalmaya raz olmuken, bu huzur iinde terk etmem daha iyi olurdu, ayn huzuru hatralarmda da srdrebilirdim. Evet, tam zamanyd; Andree'nin Paris'ten ne zaman ayrlacan tam olarak renmeli, Mme Bontemps zerindeki btn ikna edici gcm kullanp Albertine'in o srada Hollanda'ya da, Montjouvain'e de gitmesini engellemeliydim. Aklarmz zmlemeyi becerebilseydik, ounlukla kadnlardan srf rekabet etmek zorunda olduumuz erkeklerin kar arl yznden holandmz grrdk; bu kar arlk ortadan kalktnda, kadnn cazibesi azalr. Bunun sancl ve ibret alnacak bir rnei, erkeklerin, kendileriyle tanmadan nceki hayatlarnda hatalar yapm olan kadnlar tercih etmeleridir, tehlikeye gmlm olarak grdkleri bu kadnlarn gnln, k olduklar sre boyunca hep yeniden fethetmek zorundadrlar; aksine, sonradan

grlen ve hi de dramatik olmayan bir baka rnek, sevdii kadna dknlnn azaldn gren erkein, karm olduu kurallar kendiliinden uygulamas ve kadna olan sevgisi bitmesin diye onu srekli korumasn gerektiren, tehlikeli bir ortama sokmasdr. (Tiyatrocu olduu iin sevdii kadnn tiyatrodan vazgemesini talep eden erkek rneinin tersi.) Albertine'in evden ayrlmasnn olas btn sakncalar ortadan kalktktan sonra da, tpk bugnk gibi gneli bir gn gneli ok gnler olacakt-, benimse Albertine'e kar kaytsz olduum, binbir arzuya kapldm bir gn semeliydim;-Albertine ben grmeden evden kmal, ben de o gittikten sonra kalkp abucak hazrlanmal ve ona bir not brakmalydm; Albertine'in o dnemde, beni telaa drebilecek herhangi bir yere gitmeyeceini bildiim iin, yolculuum boyunca Albertine'in yapabilecei, aslnda o anda beni pek de ilgilendirmeyen kt eyleri kafamda kurmayacam bu dnemden yararlanmal ve onu bir daha grmeden Venedik'e gitmeliydim. Zili alp Franoise' ardm; tpk ocukluumda, Venedik seyahatine hazrlanmak, u andaki kadar iddetli bir arzuyu gerekletirmek istediim zaman yaptm gibi, bir klavuz, bir de tarife aldracaktm ona; aradan geen zamanda, baka bir arzumu, Balbec arzumu hibir haz almadan gerekletirmi olduumu ve Balbec gibi grnr bir olgu olan Venedik'in de, yine Balbec gibi, szlerle anlatlamayacak bir hayali, ara sra byl, ele gemez, esrarengiz ve flu bir resimle zihnimi okayp geen bir hayali, yani ilkbahar deniziyle bugne aktarlm gotik a hayalini muhtemelen gerekletiremeyeceini unutuyordum. Zil sesini duyan Franoise odama girdi; szlerini ve davrann nasl karlayacam konusunda epeyce endieliydi. unlar syledi: "Beyefendinin bugn zili almakta bu kadar gecikmesi ok canm skt. Ne yapacam bilemedim. Mile Albertine sabah saat sekizde bavullarn istedi benden; isteini geri evirmeye cesaret edemiyordum, beyefendiyi uyandrsam, beni azarlayacandan korkuyordum. Ne diller dktm, bir saat daha beklesin diye, beyefendinin zili alacan dnyordum hep, ama hibir faydas olmad. Israr etti, beyefendiye bu mektubu brakt ve

saat dokuzda gitti." Bunun zerine -insan kendi iinde olup bitenlerden yle habersiz olabiliyor ki, Albertine'e kar tamamen ilgisiz olduumdan eminken- nefesim kesildi, ellerimi kalbime bastrdm; ellerim, Albertine'in, Mile Vinteuil'n kz arkadana ilikin mahalli trendeki ifaatndan beri ilk kez, bir anda ter iinde kalmt, azmdan bir tek u szler kabildi: "Ya! ok iyi Franoise, teekkr ederim, beni uyandrmamakla iyi etmisiniz tabii; imdi beni biraz yalnz brakn, daha sonra tekrar zili alarm."

You might also like