You are on page 1of 81

Herman Hesse - arklar Arasnda Kitaplar, uygarla yol gsteren klardr. UYARI: www.kitapsevenler.

com Kitap sevenlerin yeni buluma noktasndan herkese merhabalar... Cehaletin yenildii, sevginin, iyiliin ve bilginin paylald yer olarak grdmz sitemizdeki tm e-kitaplar, 5846 Sayl Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardmc aralara, uyumluolacak ekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayc ve OCR (optik karakter tanma) yazlm kullanlarak, sadece grmeengelliler iin, hazrlanmaktadr. Tmyle cretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"dncesiyle, hibir ticari ama gzetilmeksizin, tamamen gnlllk esasna dayal olarak, engelli-engelsiz Yardmsever arkadalarmzn youn emei sayesinde, grme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadr. Bu e-kitaplar hibirekilde ticari amala veya kanuna aykr olarak kullanlamaz, kullandrlamaz. Aksi kullanmdan doabilecek tmyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amac asla eser sahiplerine zarar vermek deildir. www.kitapsevenler.com web sitesinin amacgrme engellilerin kitap okuma hak ve zgrln yceltmek ve kitap okuma alkanln pekitirmektir. Ben de bir grme engelli olarak kitap okumay seviyorum. Sevginin olduu gibi, bilginin de paylaldka pekieceine inanyorum.Tm kitap dostlarna, grme engellilerin kitap okuyabilmeleri iin gsterdikleri abalardan ve yaptklar katklardan tr teekkr ediyorum. Bilgi paylamakla oalr. Yaar MUTLU LGL KANUN: 5846 Sayl Kanun'un "altnc Blm-eitli Hkmler" blmnde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitaplar dahil, alenilemi veya yaymlanm yazl ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler iin retilmi bir nshas yoksa hibir ticar amagdlmeksizin bir engellinin kullanm iin kendisi veya nc bir kii tek nsha olarak ya da engellilere ynelik hizmet veren eitim kurumu, vakf veya dernek gibi kurulular tarafndan ihtiya kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda oaltlmas veya dn verilmesi bu Kanunda ngrlen izinler alnmadan gerekletirilebilir."Bu nshalar hibir ekilde satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dnda kullanlamaz ve kullandrlamaz. Ayrca bu nshalar zerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulmas ve oaltm amacnn belirtilmesi zorunludur." bu e-kitap Grme engelliler iin dzenlenmitir. Kitab Tarayan ve Dzenleyen Arkadaa ok ok teekkr ederiz. Kitap taramak gerekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir itir. Ne mutlu ki, bir grme engellinin, dzgn taranm ve hazrlanm bir e-kitab okuyabilmesinden duyduu sevinci paylaabilmek tm zahmete deer. Sizler de bu mutluluu paylaabilmek iin bir kitabnz tarayp, kitapsevenler@gmail.com Adresine gndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katlmay dnebilirsiniz. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emee ve kanunlara sayg gstererek ltfen bu aklamalar silmeyiniz. Siz de bir grme engelliye, okuyabilecei formatlarda, bir kitap armaan ediniz... Teekkrler. Ne Mutlu Bilgi iin, Bilgece yaayanlara. Not sitemizin birde haber gurubu vardr. Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yaynlanmasn istediiniz yazlarnz kitapsevenler@gmail.com

Adresine gndermeniz gerekmektedir. Grubumuza ye olmak iin kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com adresine bo bir mail atn size geri gelen maili aynen yantlamanz yeterli olacaktr. Grubumuzdan memnun kalmazsanz, kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com adresine bo bir mail gnderip, gelen maili aynen yantlayarak yeliinizi sonlandrabilirsiniz. Daha Fazla Seenek in, grubumuzun ana sayfasn http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr Burada ziyaret edebilirsiniz. sayglarmla. Herman Hesse - arklar Arasnda 1946 NOBEL K)h!YAT DL Herman Hesse ARKLAR ARASINDA ALMANCAASLINDAN EVREN KAMURAN PAL Can Yaynlar: 1234 Modern Klasikler: 707 Undern Rad, Hermann Hesse Hermann Hesse, 1906 Can Sanat Yaynlan Ltd. ti., 2002 Bu kitabn Trke yayn haklan sohrkamp Verlag, FVankflut am Mam ve Onk Ajans araclyla alnmtr1. basm: 2002 2. basm: 2005 Yayma Hazrlayan: Yeim Tkel Kapak Tasarm: Erkal Yavi Kapak Dzeni: Semih zcan Dizgi: Glay Yldz Dzelti: Tlin Er Montaj: Mine Sarkaya Kapak Bask: etin Ofset Bask ve Cilt: efik Matbaas ISBN 975-07-0186-0 CAN SANAT YAYINLARI LTP- TI. Hay-iye Caddesi No. 2, 34430 G^atasara>'. istanbul Telefon: (0212) 252 56 75 - 252 59 S " 252 59 89 Fax: 252 72 33 http:ZAvww.canyayinlari.com e-posta: yayinevi@canyayinlari.cor" Hermann Hesse ARKLAR ARASINDA ROMAN Almanca aslndan eviren KMURAN PAL CAN YAYINLARI HERMANN HESSE'NN CAN YAYINLARFNDAK TEK KTAPLARI DEMIAN / EML SINCLAIR'N GENLNN YKS / roman DOU YOLCULUU / roman KAPLICADA BR KONUK / roman MASALLAR / masal 1946 Nobel dl PETER CAMENZIND / roman SIDDHARTHA / roman Hermann Hesse, 1877'de Almanya'nn Calw kasabasnda dodu. lk iirini yirmi be yanda yazd. Bunu Peter Camen-zind, arklar Arasnda, Gertrud, Rosshalde, Demian ve dier romanlar izledi. Birinci Dnya Sava'nda Alman militarizmini protesto etmek iin svire'ye yerleen, kinci Dnya Sava'nda hem Nazilerin hem de antifaistlerin ar eletirilerine urayan Hesse, bu ortamn, ayrca sorunlu aile yaamnn ve sava esirlerine yardm konusundaki youn almasnn sonucu ar bir bunalm geirdi. Jung'un rencisi Lang, ona psikanaliz tedavisi uygulad. Lang ile dostluu Hesse'nin ruhbilime ve Jung'a duyduu ilgiyi krkleyerek iirsel i dnyasn zenginletirdi. nsancll, barseverlii ve insan yaamn irdeleyen felsefesi, Bozkrkurdu, Narziss ve Goldrnund ve Siddhartha adl romanlarnda zellikle belirgindir. Boncuk Oyunu adl romanndan sonra 1946'da Nobel Edebiyat dl de alan Hesse'nin Dou

edebiyat ve mistisizmine dknl, ayrca bireysel bunalmlarn zmn Dou felsefesinde aray, 1960 yllarnda canlanan Budizm ve Zen Budizm akmlarnn da yardmyla zellikle Amerikan Hippi genlii arasnda en ok okunan yazarlar arasna girmesine neden oldu. Hermann Hesse, 1962 ylnda svire'nin Montagnola kasabasnda ld. Kmuran ipal, 1926'da Adana'da dodu, istanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Alman Dili ve Edebiyat Blm'n bitirdi. ada Alman Hikyesi/ 1945'ten Sonra balkl bir incelemesi; Beyhan, Elbiseler ars, Byk Yolculuk, Buhurumeryem, Kpek stasyonu adl yk kitaplar yaynland. Rai-ner Maria Rilke, Franz Kafka, Robert Musil, Heinrich Bll, Thomas Mann, Gnter Grass, Ingeborg Bachmann gibi nemli yazarlarn yaptlarn dilimize kazandrd. Birinci Blm Araclk iiyle uramann yan sra bir firmann temsilciliini de yapan Bay Joseph Gie-benrath'm, kendisini hemerilerinden farkl klan stn bir meziyeti ya da zellii yoktu. O da dierleri gibi irikym, salkl bir adamd. Ticaret iinde hayli becerikli, ayrca para canlsyd; ufak bir bahenin iinde kk bir eve, mezarlkta bir aile kabristanna sahipti; batl inanlarndan biraz arnm, zamanla inandrcln biraz yitirmi bir dindarl da vard. Tanr'ya ve devlet byklerine gereken saygy gstermekte kusur etmez, sarslmaz yasalarna kr krne boyun eerdi. Ara sra bir tek atar ama hi sarho olduu grlmezdi. Zaman zaman biraz kirli iler de evirir ama yasal snrlarn tesine asla gemezdi. Yoksullara alktan nefesi kokanlar, zenginlere ise ne oldum delileri diyerek veritirirdi hep. Kasabadaki bir dernein yesiydi; cumalar Adler' lokalinde bowhng oynamaya gider, buradaki pasta ve rek, yahni ve sosisli orba gnlerini de pr karmazd. banda ucuz purolar ier, pazarlar ise yemek zerine iyi cins purolar tuttururdu. dnyas, dar kafal bir kimseninkinden farkl saylmazd Joseph Giebenrath'm. zeri oktan tozla rtlp nasrlam kalbinde, geleneksel, kat bir aile oluyla vnp bbrlenmelerden ve bazen aklna esip yoksullara verdii sadakalardan pek fazla eye yer yoktu. Zek dzeyi, doutan snrl bir akgzllk sayesinde hesap iine biraz yatkn olmaktan teye gemezdi. Okuduu tek ey gazeteydi; yesi olduu derneke her yl sergilenen amatr tiyatro gsterisini izlemek, arada bir kasabaya urayan bir sirkin kapsndan ieri admn atmak, sanat zevki ve gereksinimini gidermeye yetiyordu. Joseph Giebenrath komularndan rasgele biriyle adn ve evini deitirirse, durumda fark eden bir ey olmazd. Ruhunun derinliklerinde sakl duygular, stn kiilerle stn glere kar hep tetikte bekleyen bir gvensizlik, olaand, zgr, ince ve manevi olan her eye kar kskanlktan kaynaklanan igdsel dmanlk bakmndan da yine kasabadaki br aile reislerine benziyordu. Joseph Giebenrath hakknda syleyeceklerimiz bu kadar. Onun yaamn ve farknda olmadan yaad bu dram kaleme alabilmek iin insann dorusu gl bir mizah ustas olmas gerekiyor. Ama Joseph Giebenrath'm bir olu vard ki, biz de ite asl onun bu olundan sz edeceiz. Joseph Giebenrath'm olu Hans Giebenrath, kukusuz yetenekli bir ocuktu; okuldaki br renciler arasnda onun nasl incelikli davrandn, kendini onlardan nasl soyutlamaya altn grmek yeterdi bunu anlamaya. Karaor-man'daki bu kk kasabadan genellikle Hans gibileri pek kmazd; imdiye kadar burada doup bym tek kii yoktu ki, gzleri kendi darack evresinden biraz ileriyi grebilmi, baard ilerle kasabann biraz dnda yank uyandrm olsun. Ciddi baklarn, bir zek ifadesi tayan yzn, yryndeki incelik ve soyluluu kimbilir nereden almt Hans! Annesinden mi yoksa? yle dikkati eken bir kadn deildi annesi; leli yllar olmu, salnda ise ban hastalktan alamam, gam ve kasvet iinde yaayp gitmiti. Ne var ki, szn ettiimiz zellikler Hans'a babasndan da gemi olamazd. Ksacas, sekiz-dokuz yzyllk gemiinde az ok becerikli, elinden i gelir pek ok insan yetitirmi, ama gerekten yetenek sahibi ya da dhi denebilecek bir kiiyi barndan karamam bu eski kuytu kasabadan nasl olduysa Tanr zel ltfunu esirgememiti. ada bir aratrmac, hastalkl anneyi ve Giebenrathlarn hayli eski bir aile olduunu gz nnde bulundurarak, bylesine yksek bir zek dzeyini soysuzlama belirtisi olarak deerlendirebilirdi belki. Ama bu tr aratrmaclar sinesinde barndrmad iin kasaba alabildiine mutluydu. Memur ve retmenler arasnda yalnzca gen ve biraz uyank kimseler, okuduklar gazetelerden 'ada insan'm varl konusunda pek de gvenilir saylamayacak bilgilere sahipti. Zerdt'n konumalar bilinmeden de bu kasabada hl yaanabiliyor, ilim ve irfan sahibi olunabiliyor, salam temellere dayanan mutlu evlilikler 9 kurulabiliyordu; kasabada hayat tmyle modas gemi bir tarzda srdrlmekteydi. Son yirmi ylda pek ou esnaflktan fabrikatrle ykselmi ii tkrnda varlkl kiiler, memur snfndan kimselerle karlatka apkalarn karp onlar selamlyor, ayrca onlarla dostluk kurmaya nem veriyor ama kendi aralarnda sefil dilenciler ve ktip bozuntular diyerek onlar aalamaktan da geri kalmyorlard.

Gelgelelim, iin tuhaf yine de oullarn okutup memur yapmaya can atyordu hepsi. Ama ne yazk ki, bu istekleri hibir zaman gereklemeyen bir d olarak kalyor, sevgili oulcuklar okluk Latince okulunu bile kna skma, ikide bir snfta kalarak zar zor bitirebiliyordu. Hans'm stn yetenei konusunda kukuya yer yoktu asla; okuldaki retmenler, okulun mdr, konu komu, kasabann rahibi, renci arkadalar, herkes Hans'm zeki bir ocuk olduunu, ksaca sradan bir renci saylamayacan kabul etmekteydi. Dolaysyla, Hans' nasl bir gelecein bekledii ortadayd, nceden belli bir eydi bu, nk Suebya topraklarnda varlkl ailelere mensup yetenekli ocuklarn izleyecei bir tek yol vard ve darack bir yoldu bu: devlet yatl snavn verip manastr okuluna, oradan da Tbin-gen'deki yksekokula gitmek ve buray bitirdikten sonra ya rahipler ya da retmenler topluluu arasna karmak. Her yl lkenin drt bir yanndan gelen otuz-krk ocuk bu sessiz ve gvenilir yolu izliyor, konfirmasyon trenini1 geride brakp 1 Protestan kilisesinde 16. yzyln ortalarndan bu yana 13-16 yalan arasndaki genlerin dinsel bilgilerde belli bir hazrlk ve snavdan sonra tam yeler olarak kilise cemaati iine kabul trenine konfirmasyon, konfirmasyon adaylarna da konfrmand denmektedir. (ev.) 10 kilise cemaati iine yeni kabul edilen, ders almaktan can km elimsiz olanlar Maulbronn Manastr'ndaki yatl okulda devlet hesabna okuyup klasik dillerin eitli dallarnda renim gryor, sekiz-dokuz yl gibi bir srenin ardndan yaamlarnn okluk daha uzun ikinci dnemine adm atyor, devletten grdkleri nimetlerin karln yine devlet hizmetinde alarak dyorlard. Bir-iki hafta sonra yine bir 'devlet yatl snav' alacakt. Devletin her yl lkede filizlenip boy veren zek iekleri arasndan en gzellerini seip ald bu byk insan kymnn ite byleydi ad; ve bu kym sresince pek ok ailenin gs geiriinde, dua ve yakarnda, snavn yapld bakent olurdu hep. Hans Giebenrath, kasabann o eziyetli yarmaya yollamay dnd tek adayd. Bu hayli onurlandrcyd Hans iin; ama byle bir eyin bedava kazanld da sylenemezdi. Okulda leden sonra saat drde kadar sren normal dersleri mdrn verdii zel Yunanca dersi izliyor, saat sekizde ise rahip efendi ltfedip Latince ve din dersinde Hans' snava hazrlyor, haftada iki kez de akam yemeinin ardndan matematik retmeninin bir saatlik dersi bunlara ekleniyordu. Yunanca'da kurald fiiller bata olmak zere cmleleri birbirine balayan bir sr edat zerinde duruluyordu daha ok. Latince'de slup konusu ilenerek ak seik, az ve z ifadeler zerinde allyor, zellikle o bir yn vezin ve ritim incelikleri reniliyor, matematikte ise karmak l hesaplara arlk veriliyordu. Matematik retil meninin ikide bir belirttiine gre, bu hesaplar ileride Hans' bekleyen hayat ve renim iin ilk bakta deersiz grnse bile gerekte ok nemliydi, hatta baz temel derslerden daha nemliydi, nk matematik mantk yrtme yeteneini gelitiren, duygularn etkisi altnda kalmayan, baarya gtren ak seik bir dnce sisteminin belkemiiydi. Ancak, zihinsel bakmdan ar yk altnda kalmamak, rnein dnsel almalar yznden ruhun ihmal edilip krelmesini nlemek iin, Hans'm her sabah okul balamadan nce bir saat konfirmasyon adaylarnn snfndaki derslere de katlmas zorunlu grlmt. Bu derste Brenz1 Kateizmi'ndeki2 soru ve yantlar ezberletip syleterek konfirmasyon adaylarnn krpe ruhlarna, onlar zinde tutacak dinsel yaamn taze nefesi flenmekteydi. Ama ne yazk ki, Hans derslerin ruhu canl tutan etkisinin kendisine kadar ulamasn bizzat nlyor, bu etkinin salayaca yarar ve esenlikten kendisim bilerek yoksun brakyordu. Nasl m yapyordu bunu? Kt paracklarna Yunanca ve Latince szckler ya da gramer altrmalar iziktirip kateizm kitabnn sayfalar arasna gizliyor, hemen btn ders saatini bu dnyevi bilimler zerinde almakla geiriyordu. Ne var ki, vicdan pek de nasrlam olmadndan srekli tedirginlik duyuyor ve iten ie bir korku hissediyordu. retmen kendisine doru yaklamayagrsn, hele ismini sylemesin, ' Brenz, Johann: (Suebya 1499- Stuttgart 1570) Alman ilahiyats. nemli bir din kitab olan Confessio Wurterfbergica'mn ve ncil yorumlarnn yazardr. (ev.) 2 Kateizm: Hristiyanln temellerini sorucevap eklinde reten ksa ders kitab. (ev.) 12 anszn rkiliyor, bir soruya cevap vermesi gerektiinde alnnda boncuk boncuk terler birikiyor, kalbi hzl hzl arpmaya balyordu. Ama her zaman da kusursuz denecek kadar doruydu verdii cevaplar, Latince telaffuzuna da diyecek yoktu ve retmen zellikle buna nem vermekteydi. Bir dersin bitip br dersin balad btn gn boyunca biriken yazlacak, ezberlenecek, tekrar edilecek ve bir dahaki derse hazrlanacak devler ancak akam ge vakitte evdeki lambann aina nda yaplabiliyordu. Snf retmeninin Hans'n zerinde ok derin ve gelitirici bir etki gstereceini syledii, evdeki huzur havasnn koruyucu kanatlar altnda ve sessizlik iinde yaplan bu almalar, sal ve cumartesi geceleri genellikle yaklak saat ona, br gnlerde ise on bir-on ikiye kadar sryor ama bazen daha da ge vakte kadar srd oluyordu. Hans'n babas geceleri fazla gazya tketildii iin zaman

zaman kalarn atsa da, olunun bu almalarn honutlukla karlyor, bunlardan gurur duyuyordu. Ayrca, arada bo bir vakit de geirdiinde, yaammzn nihayet yedinci parasn oluturan pazar gnlerinde, okulda frsat bulunup okutula-mam yazarlarn eserlerini mutlaka okumas ve dilbilgisi konularn tazelemesi tlenmiti. "Tabii, arya kamadan, kesinlikle arya kamadan! Haftada bir-iki defa yle kp dolaacak, gezeceksin. Bunun dnya kadar yarar dokunacak sana. Baktn ki hava gzel, yanma bir de kitap alabilirsin. Greceksin, ak havada ne kolay ders alabiliyor insan, ne kadar zevkle alyor. Ama hepsinden nemlisi, cesaretini hi kaybetmeyeceksin!" Hans da cesaretini elden geldiince kaybetmemeye aba harcyor, gezip tozarken de ders almay elden brakmyor, uyku sersemi bir yz ve mor halkalarn evreledii yorgun gzlerle rkek rkek, kendi halinde dolap duruyordu. Snf retmeni bir ara mdr beye, "Ne dnyorsunuz bizim Hans Giebenrath iin?" diye sordu. "Sanrm stesinden gelecek. ok akll bir ocuk; bir bakn yle, yznde nasl manevi bir hava esiyor." Bu son hafta iinde Hans'm yzndeki manevi ifade daha da belirginlemiti. O sevimli, narin, ocuksu simasnda ukura gmlm, tedirgin gzler soluk bir atele yanyordu, o dzgn aln youn bir zihinsel almay ele veren krklklarla rtlmt, zaten incecik olan kdl ve eller Botticelli'yi anmsatan yorgun bir zarafetle vcudunun iki yanndan aa sarkyordu. Artk tamamd. Ertesi sabah Hans babasyla Stuttgart'a gidip snava girecek, Maulbronn Ma-nastr'nm kapsndan ieri ayak atmaya layk biri olup olmadn grecekti. Az nce vedalamak iin mdr beye uramt. rencilerin genelde korkup ekindii mdr, konumasnn sonunda alabildiine yumuak bir dille, "Artk bu akam almazsn," demiti. "Sz m? Yarn tamamen zinde bir kafayla Stuttgart'ta olmalsn. imdi git bir saat daha gez dola yle, sonra eve dn, erkenden yatmaya bak. Genler ok uyumahdr nk." iteceinden korktuu bir yn t yerine mdrden byle yaknlk grd iin 14 aran Hans, okuldan ayrldnda rahat bir nefes almt. Byk hlamur aalar scak ikindi gneinde donuk donuk parldyor, Pazar Meydanndaki pr pr sesler karan iki eme ldyor, evlerin eri br bir izgi halinde uzayp giden atlarnn zerinden yakndaki amlarla kapl lacivert tepeler grlyordu. Hans'a bir an yle geldi ki, sanki btn bunlar grmeyeli hayli zaman olmu, her ey bu arada olaanst bir gzellie ve ekicilie brnmt. Banda bir ar hissediyordu ama naslsa bugn snav iin ders almak zorunda deildi. Acele etmeden, salma salma Pazar Mey-dan'ndan yrd, eski belediye binasn geride brakt, Pazar Soka'nm iinden geip bak dkknnn nnden eski kprye sapt. Burada bir sre elini kolunu sallayarak dolat, sonunda gidip kprnn korkuluuna oturdu. Haftalar, hatta aylardr her gn drt kez buradan gemi, gz ne Gotik sluptaki o kk kpr kilisesini, ne rma, ne sava, ne su bendini, ne de deirmeni grmt. Irmakta yzenlerin uzanp yatt imenlere, st aalaryla kapl kylara bir gz ataym demeden yryp gitmiti hep. Irman her iki tarafndaki bu stlk kylarda yan yana dizilmi tabakhaneler grlyordu. Sular bir gl gibi yeildi buralarda ve durgundu, incecik st dallar kvrlp bklerek yukardan ta rman iine kadar sarkyordu. O anda anmsad Hans, btn gn ya da gnn yarsn burada geirdii ok olmutu; sk sk buralarda yzm, sulara dalp km, oltayla balk tutup kaykla dolamt. u oltayla balk 15 tutmak yok mu, tadna doyum olmazd dorusu! Hans pek ok ey gibi balk tutmay da artk unutmu, aklna getirmez olmutu. Geen yl okuldaki snavlar dolaysyla balk tutmas yasakland zaman iki gz iki eme alamt. Balk tutmak! Btn o uzun okul yllarnda bundan daha ok holand bir ey olmamt. Stlerin incecik glgesinde durmak, yakndaki savaklardan dklen suyun alts, derin ve durgun su! Ve rmak zerindeki k oyunu, uzun olta kamnn hafife sallan, bir baln oltaya vuruu, oltaya aslmann verdii heyecan, kuyruunu oynatp duran serincecik, tombul bir bal elde tutmann verdii kendine zg mutluluk! Pek ok iri sazan ekmiti rmaktan Hans, pek ok alabalk, barbunya, nefis yeil sazan, gzelim renklerle bezenmi pek ok golyan bal ekmiti. Gzlerini suya dikti, bu yeil fmak kesinin manzaras karsnda dncelere dald, hznlendi, o canm zgr, haar ve ocuksu sevinlerin hayli gerilerde kaldn hissetti. Akl baka yerlerde, elini cebine sokup bir ekmek paras kard, irili ufakl yuvarlaklar yapp suya att, bunlarn nasl ar ar suya gmldklerini, derken nasl bir an gelip balklara yakalandklarn izledi. lkin kk balklar seirtip geldiler ilerden, kk paralar itahla yiyip yuttular, byklerini ise doymak bilmeyen azlaryla bir sadan bir soldan vura vura nleri sra itip gtrdler. Derken irice bir balk etraf kollayp saknarak yaklat ar ar, koyu renk geni srt suyun dibinden pek ayrt edilemiyordu; bir ekmek parasnn evresinde dikkatle dolandktan 16

sonra anszn at yuvarlak azn, ekmek topan bir anda yutuverdi. Tembel tembel akan sudan nemli scak bir koku ykseliyor, aydnlk birka bulut rman yeil yznde belli belirsiz-yansyordu. Deirmenden daire testerelerin inil-tili sesleri geliyor, savaklardan akan serin sularn derinden gelen uultular birbirine karyordu. Hans, ksa sre nce bir pazar gn yaplan kon-firmasyon trenini anmsad. Trenin tam orta yerinde Yunanca bir fiilin ekimini zihninden geirip belleine iyice yerletirmeye alrken yakalamt kendisini. Son zamanlarda bu ok sk bana gelmi, kafasndaki dnceler hep birbirine karmt, okuldayken de nndeki dersi brakp gerilerde kalan ya da ilerde yaplacak bir derse gitmiti akl. Snav iin ne de gzel bir davrant dorusu! Oturduu yerden dalgn dalgn dorulup kalkt Hans. Nereye gidecei konusunda kararszd. Gl bir elin omzuna yaptn hissederek irkildi birden, bir erkein samimi bir ses tonuyla, "yi gnler, Hans! Benimle biraz yrmek ister miydin?" diye sorduunu iitti. Ayakkabc Flaig Usta'yd bu. Hans, kimi akamlar gidip bir saat kadar Flaig Usta'nm yannda vakit geirirdi ama hanidir byle bir ey yapt yoktu. Flaig Usta'yla yrmeye koyuldu, bu sofu piyetistin1 konutuklarn yarm kulakla dinledi. Flaig Usta yatl snavdan sz etti, iyi anslar diledi kendisine, onu cesaretlendirici szler syle' Protestanlkta 17. yzylda ortaya kan, dinin zn duygusal yaantda gren, pratie ynelik bir dindarl ve bakalarna sevgiyle el uzatmay kendisine temel alan bir akm. (ev.) arklar Arasnda 17/2 di, sonunda da asl konuya geldi: Hans' bekleyen snav nihayet bir formaliteydi, yzeysel, ansa bal bir eydi; snav baaramamann utanlacak yan yoktu, en iyi rencinin bile bana gelebilirdi bu; kendisi de byle bir baarszla urarsa unu dnmeliydi ki, Tanr'nn her kulunun izlemesini istedii yol birbirinden farklyd. Flaig Usta karsnda Hans'n vicdan pek rahat deildi. Flaig Usta'ya ve onun karsndakini etkileyen kendinden emin tavrna byk bir sayg besliyordu. Ama piyetistler hakknda anlatlan yle ok nkte dinlemi ve kendisi de bakalaryla bir olup bunlara yle ok glmt ki! Nktelerin aslnda gerei yanstmadn bildii halde yapmt bunu. Ayrca, dlekliinden utan duymaktayd, nk bir sredir Flaig Usta'yfa karlamaktan zellikle kayor, onun etin sorularna hedef olmak istemiyordu. Flaig Usta, retmenlerinin kendisiyle gururlandklar bir renci olup biraz byklk taslamaya balayal beri Hans' sk sk tuhaf baklarla szm, onurunu kracak davranlarda bulunmutu. Zamanla bu iyi niyetli yol gstericinin elinden Hans'm ocuk ruhu, yava yava kayp gitmiti. Hans, ruhsal geliim srecinde ocuksu bir dikballm yeerip filizlendii bir dnemi yayordu, onuruna ve benlik duygusuna ynelik her trl tatsz saldrya kar son derece duyarlyd. imdi bile boyuna konuup duran Flaig Usta'nm yan banda yrrken, onun ne denli endieyle ve iyi niyetle kendisine baktn fark etmiyordu. Krone Soka'nda kasabann rahibine rastladlar. Flaig Usta, rahip efendiyi arbal ve 18 ll bir tavrla selamlad; acele ii olduuntuba-hane ederek anszn ekip gitti, nk rahip efendi yeni moda din adamlarmdand, lmden sonra dirilie bile pek inanmad syleniyordu. Hans, rahip efendiyle yalnz kalmt. "Naslsn bakaym?" diye sordu rahip efendi. "Eh, artk snav gn geldi, sevinmelisin." "Seviniyorum tabii." "Snav baarmaya bak! Biliyorsun, btn umudumuz sende. Latince'den iyi bir not getirmeni bekliyorum, unutma!" "Ama ya baaramazsam?" dedi Hans ekinerek. "Baaramamak m?" Hans'm bu sz hayli korkutmutu rahip efendiyi, birden olduu yerde durdu. "Baaramamak diye bir ey asla sz konusu olamaz! Asla! kar bu dnceyi kafandan!" "ey hani, olur ya, bakarsnz..." "mknsz Hans, imknsz! in tamamen rahat olsun bu konuda. Haydi hoa kal, babana da selam syle benden. Cesur ol, cesur!" Hans, rahip efendinin arkasndan bakt; sonra ban evirip Flaig Usta'yi arad gzleriyle. Ne demiti Flaig Usta? Yeter ki insan drstlkten, doru yoldan sapmasn, Tanr korkusunu eksik etmesindi kalbinden, Latince bilip bilmemesi o kadar nemli deildi. Evet, sylemesi dile kolayd. stelik bir de u rahip efendi! Snav baaramad m, asla gzne gzkmemek gerekiyordu. Hans'm iini sknt basmt, kimselere grnmemeye alarak eve geldi, baheye yneldi hemen. Biraz meyilli bahede hanidir kulla19 nlmayan bir kulbecik vard; bir zaman bu kulbenin iinde bir kmes yapm, kmeste yl boyunca tavan beslemiti. Ama geen gz mevsiminde tavanlar elinden almlard. Snavlar yznden. Snavlara hazrlanmak, gnlnce oyalanaca hi bo vakit brakmamt ona.

Baheye de hanidir admn att yoktu. Bo kulbe de ykk dkk haldeydi. Damlatalardan duvarlarnn bir kesi kmt; tahtadan kk su deirmeni, su borusunun yan banda arplp yamulmu, krlp dklm duruyordu. Btn bunlar gle oynaya att, aatan oyup kard gnleri dnd Hans. Yalnzca iki yl gemiti zerinden, oysa ok uzun yllar ncesinde kalm gibiydi. Eilip deirmeni yerden kaldrd, eip bkerek parampara etti iyice*, sonra paralar itin zerinden dar savurdu. Artk yeri yoktu deirmenin burada, nasl olsa her ey oktan sona ermi, gemie karmt. Okul arkadalarndan August geldi aklna. Deirmenin yapmnda ve tavan kmesinin atlmasnda kendisine yardm etmiti. leden sonralarn burada oynayarak geirmiler; sapanla ta atm, kedileri kovalam, adr kurmu, ikindi kahvaltsnda baheden sar sar ham havular karp yemilerdi. Ama sonra bir baltaya sap olmak iin urap didinme zaman gelip atm, August bir yl nce okuldan ayrlp bir teknisyenin yanma rak girmiti. Hans, o gnden beri iki kez grebilmiti arkadan. Ne de olsa onun da vakti yoktu artk. Bulutlarn glgeleri ovann zerinden hzl hzl kayp geiyordu. Giderek alalan gne kar20 tepelere yaklamt oktan. Bir ara kendini oraca atp hkra hkra alamak geldi Hans'm iinden ama kendini tuttu, sundurmadan baltay alp geldi, sska kollaryla kaldrp kaldrp tavan kmesine indirdi, belki yzlerce paraya ayrld kmes. Latalar ayrlverdi birbirinden, iviler gar gur ederek eilip bkld, geen yazdan kalm bir avu kokumu tavan yemi sald evreye. Ne varsa hepsinin zerine baltay indiriyordu Hans, sanki bylelikle tavanlara, Au-gust'a ve btn o geride kalm ocuksu heyecanlara duyduu zlemi dindirebilecekti. "Hey, hey, hey! Ne oluyor orada bakaym?" diye seslendi babas pencereden. "Ne yapyorsun yle?" "Yakacak odun kryorum." Hans, baka bir ey demeden elindeki baltay kaldrp bir kenara att, baheden ayrlarak sokaa kt, rmak boyunca yrmeye koyuldu. Bira fabrikasnn yan banda kyya bal iki sal grd. Byle sallarla eskiden rmaktan aa saatlerce yol alrd; scak yaz ikindilerinde, aralardaki boluklardan ap up tomruklar dven sularn bir ninni gibi gelen, bazen de insan heyecanlandran sesiyle sallar zerinde yrei arparak yaplan yolculuklar! Hans suda saa sola oynayan tomruklarn zerine srad, bir st ynnn zerine uzand, hayal kurdu, saln rmakta yol aldn, bazen hzl hzl, bazen duraksayarak ayr imenlerin, tarlalarn, kylerin ve serin ormanlarn nnden, kprlerin altndan ve kapaklar alm savaklardan getiini canlandrd gzlerinin nnde, kendisi de saln zerinde uzanm 21 yatyordu; her ey yine eskisi gibiydi, Kapf Tepe-si'nden tavanlar iin yem devirip getirdii, tabakhanelerin rmak kysndaki bahelerinde oltayla balk avlad, bann henz armad ve dertsiz tasasz yaayp gittii gnlerdeki gibiydi tpk. Yorgun ve keyifsiz, akam yemei iin eve dnd. Ertesi gn snav iin Stuttgart'a gidilecekti, babas telandan ne yapacan bilemiyordu; gereken kitaplar bavullara yerletirip yerletirmediini, giyecei siyah giysiyi hazrlayp hazrlamadn, yolda gramer kitaplar zerinde alp almayacan, kendini iyi hissedip hissetmediini belki yz defa sordu Hans'a. Hans da ksa ksa, hrn ve hoyrat cevaplar verdi, birazck bir ey yiyip iyi geceler diledi babasna. "yi geceler, Hans! yi uyumaya bak! Sabah altda kaldrrm seni, tamam m! Szl de bavula koymay unutmamsmdr umarm?" "Hayr, unutmadm. yi geceler!" Kk odasnda sndrdkten sonra daha uzun bir sre uyumadan oturdu Hans. imdiye kadar u snav derdinin ona salad tek mutluluktu bu, kendi kendisinin efendisi olduu ve kimse tarafndan rahatsz edilmedii kk bir odas vard artk; yorgunluk, uykusuzluk ve ba arlaryla boumu, biriken Sezar, Ksenophon, gramer kitaplar, szlkler ve matematik devleri karsnda akamlar burada saatler geirmiti; diretmi, inat edip hrsla alm ama pek ok kez umutsuzlua kaplacak gibi de olmutu. Yine de bu odada, yitirdii btn ocuksu haz ve sevinlerden daha deerli birka saat yaama frsat 22 bulmutu; gurur, esriklik ve zafer havas esen ds tuhaf birka saat; okulu, snav ve baka ne varsa hepsini geride brakp dlerin peine taklarak yce varlklarn dnyasna adm att, byle bir zlemle yanp tututuu saatler. Bu gibi saatlerde yakksz, ba dndrc bir duyguya kaptrrd kendini; o tombul yanakl safdil arkadalarndan gerekten ayr yaradlta ve daha deerli biri olduunu, gn gelip onlara belli bir stnlk duygusuyla yukarlardan bir yerden bakabileceini dnrd hep. Sanki bu kk oda taptaze, serin bir havayla doluymu gibi imdi de rahat bir nefes ald, yatan zerine oturup hayallere dald birka saat, istekler ve sezgiler iinde gezindi. Yava yava ar almadan yorgun dm gzkapaklar, iri gzlerinin zerine indi, sonra yeniden hafife ald, yeniden kapand, solgun ocuksu yz clz omzunun zerine dt, yorgun dm incecik kollarn uzatt. Giysilerini karmadan uyumutu Hans; uykunun anne sevecenliini ieren sessiz eli tedirgin ruhundaki kabarm azgn dalgalar yattrd, o irin alnndaki kk krklar zld.

Grlm ey deildi: Okulun mdr sabahn erken saati demeyip zahmet buyurarak bizzat istasyona kadar gelmiti. Siyah bir redingot giymi Bay Joseph Giebenrath heyecan, sevin ve gururundan yerinde duramyordu; ufak ve telal admlarla mdr beyle Hans'm evresinde sinirli sinirli dolanyor, istasyon efiyle gardaki tm grevlilerin olunun snavyla ilgili olarak iyi yolculuklar ve ans dileklerini kabul ediyor, kaskat kk 23 valizi bir elinden bir eline aktaryordu srekli. emsiyeyi bazen koltuuna bazen dizlerinin arasna sktryordu; hatta birka kez elinden yere drd, her seferinde de onu yerden alp kaldrmak iin bavulu bir kenara brakt. Sanki alt taraf Stuttgart'a gidi dn bileti almamt da, Amerika'ya doru bir yolculua kacakt. Olu Hans'a gelince, pek sakin grnse de gizli bir korku grtlana sarlm, adeta bomaya alyordu. Derken tren geldi, babayla oul bindiler, mdr bey el sallad. Bay Giebenrath bir puro yakt; az sonra kasabayla rmak aalarda kalm, ova gzden kaybolmutu. Yolculuk, babayla olun ikisi iin de ikenceden farkszd. Stuttgart'ta baba anszn canland, neeli, centilmen, gler yzl birine dnt; birka gnlne bakente inen bir taralnn haz ve kvanc doldurdu iini. Hans ise tersine^aha ok durgunlat, bir rkeklik kt zerine, kenti grr grmez sknt bast ruhunu, bunalr gibi oldu; yksek ve grkemli binalar, uzayp giden yorucu caddeler, atl tramvaylar ve sokaklardaki grlt patrt gzn korkuttu, yreini bir sz kaplad. Doruca Stuttgart'taki halann evine yollandlar. Evdeki yabanc odalar, gler yzl ve konukan hala, amaszca uzun zaman oturmalar, babasnn bitip tkenmeyen cesaretlendirici szleri Hans' bsbtn ylgnla srkledi. Bu yabanc odada akn bir halde bzlm oturuyordu. Almad evreyi, halay ve onun ehirli giysisini, kocaman desenlerle bezenmi duvar ktlarn, pandll konsol saatini, duvardaki resimleri inceleyip seyrederken ya da pencereden 24 grltl sokaa bakarken, deta ihanete uram hissetti kendini, sanki evden ayrlal pek ok zaman gemi, o vakte kadar bin bir abayla renip belledikleri aklndan tmyle kp gitmiti. leden sonra bir kez daha Yunanca edatlar zerinde alacak olduysa da, halas hep beraber kentte bir gezinti yapmalarn nerdi. Hans'm hayalinde yeil ayr imenler ve uultulu ormanlar canland bir an, sevinle kabul etti hemen. Ama ok gemeden grd ki, bu byk kentteki gezinti kendi kasabalarmdakine hi benzemiyordu. Hans, halasyla tek bana kmt gezintiye; babasnn kentte urayaca baz ahbaplar vard. Daha merdivende balad terslik. Birinci katta almndan geilmeyen iman bir kadnla karlatlar; halasnn nnde eilip selamlad kadn, hemen byk bir cerbezeyle gevezelie balad. On be dakikadan fazla srd konuma. Merdivenin korkuluuna skm halde bir kenarda dikilen Hans, kadnn kk kpeinin orasn burasn koklayp arada bir hrlamasna gs geriyor, konuma srasnda kendisinden de sz edildiini belli belirsiz seziyordu, nk yabanc iman kadn kelebek gzlyle ikide bir tepeden trnaa onu szmekteydi. Evden kp sokaa henz adm atmlard ki, hala bu sefer de bir dkkndan ieri dald, uzun sre de kmad dar. Bu arada Hans rkek baklara kaldrmn zerinde dikiliyor, yoldan gelip geenler tarafndan itilip kaklyor, sokak ocuklarnn alayl szlerine hedef oluyordu. Neden sonra yine grnd hala hanm, Hans'a bir ikolata uzatt; ikolatay sevmeyen Hans yine de kibarca teekkr 25 etti. lk ke banda atl bir tramvaya bindiler; tklm tklm doluydu tramvay; srekli zil vurular arasnda bir caddeyi geride brakp bir bakasna girdiler, sonunda uzun bir aalkl yolda indiler tramvaydan. Par klik bahelik bir yerdi buras; bir havuzun fskiyesinden sular fkryor, etraf itlerle evrili iek tarhlar grlyor, kk, yapay bir glde krmz ss balklar yzyordu. Hans ile halas, kendileri gibi gezintiye km kiilerden oluan kalabalk iinde bir aa bir yukar gidip geldiler; bir daire iinde dnp durdular bazen, bir sr yabanc yzle karlatlar; k giysiler, pek k denemeyecek daha baka giysiler, bisikletler, iinde hastalarla tekerlekli sandalyeler ve ocuk arabalar grdler, bir curcunadan farksz sesler iittiler, scak ve tozlu bir has/ay soludular. Sonunda bir bankta tanmadklar insanlarn yanma oturdular. Btn bu sre iinde hala hanm hi durmadan konumutu; derken gs geirip sevecen bir glmsemeyle Hans'a bakt; eh, artk ikolatasn yiyebileceini syledi ama Hans yemek istemiyordu. "Aman Tanrm, utanyor musun yoksa? Ye haydi ye!" Hans ikolatay cebinden kard, jelatinini amak iin bir sre urat, sonunda ufak bir para kopard ucundan. ikolatay sevmiyordu ite ama bunu halasna sylemeye de sklyordu. Azna att paray emip gbela yutmaya alrken, kalabalk iinde tandk birini gren halas yerinden frlad gibi kotu. "Sen buradan bir yere ayrlma, ben imdi dnerim!" 26

Rahat bir nefes ald Hans, frsattan yararlanarak elindeki ikolatay imenlerin uzak bir kesine frlatt. Oturduu yerde ayaklarn hafife ileri geri sallamaya, evresindeki insanlar incelemeye koyuldu, bir mutsuzluk kt stne. Kurald fiilleri bir kez daha aklndan geirmeye alt ama neredeyse tmn unuttuunu grerek fena halde korktu. Hepsi de dpedz kp gitmiti belleinden! Oysa yarn snava girecekti. Hala hanm dnp geldi sonunda; bu yl yz on sekiz adayn snava gireceini renmiti ama ilerinden yalnzca otuz alts alnacakt okula. Bunu iiten Hans'm morali iyice bozuldu, eve dnerlerken yol boyunca tek sz kmad azndan. Evde bana bir ar yapt, yemee yine el srmek istemedi; ylesine kolu kanad krlm bir hali vard ki, babas tarafndan bir gzel payland, hatta halas da onun ekilmez bir ocuk olduunu syledi. Geceleyin uykusunda kvranp durdu Hans, kt kt dler grd. Bir tanesinde yz on yedi adayla snav salonunda oturuyordu; snav yapacak retmen bazen kendi kasaba-larndaki rahip efendiye, bazen halasna benziyor ve nne da gibi ikolata yp bunlar yemesini istiyordu. Hans, bir yandan alayp bir yandan ikolatalar yerken, br adaylarn yerlerinden birer birer kalkarak kapdan kp gittiklerini fark etti. Hepsi de nlerindeki tepeleme ikolatay yiyip bitirmiti, oysa kendi nndekiler gzlerinin nnde giderek oalyor, masann ve srann zerinden tap salyor, onu deta bomaya alyordu. Ertesi sabah Hans kahvaltda snava ge kal27 mamak iin gzlerini saatten ayrmakszm kahvesini ierken, kasabasndaki pek ok kii onu dnyordu. lkin ayakkabc Flaig Usta yapt bunu; btn aile yeleri ile kalfalar ve iki rak sabah orbalarn imek zere masann bandaki yerlerini aldnda, Flaig Usta her zamanki kahvalt duasna o gn u szleri de eklemeyi unutmad: "Tanrm, renci Hans Giebenrath'tan da yardmn esirgeme, ne olur! Snavda g ver ona, gnn birinde senin yce adn evresindekilere duyuracak biri yap, onun doru yoldan ayrlmayan, drst bir insan olmasn sala!" Rahip efendi kahvaltda Hans iin dua etmediyse de yle syledi karsna: "Bizim Hans Gie-benrath snava giriyor imdi. Byk bir adam olacak ilerde, herkesin dikkatini zerine ekecek. Eh, o zaman da kendisine yardm eli uzatp Latince ders vermi olmam boa gitmi saylmaz." Snf retmeni ise derse balamadan nce rencilerin karsnda yle konutu: "Evet, ite u srada Stuttgart'ta snav balyor. Bizim Hans'a ans dileyelim hep beraber! Dorusunu isterseniz, bizim bu dileimize de ihtiyac yok onun, sizin gibi tembel, miskin heriflerin on tanesini cebinden karr." Hans'n snav baarp baaramayaca konusunda bahse tutuanlar bata olmak zere btn renciler de Stuttgart'taki arkadalarn hatrlamaktan geri kalmadlar. ten dualar ve yrekten dilekler uzun mesafeleri kolaylkla geride brakp hayli uzaklarda etkisini gsterebileceinden, Hans da kendi kasabasndaki tandklarnn aklndan geenleri hissetmekte gecikmemiti. Sabahleyin yannda ba28 basyla yola koyulup snav salonuna geldiinde kalbi yerinden frlayacak gibiydi, korkuyla ve ekine ekine snav gzetmeninin gsterdii yere gidip oturdu; soluk yzl olanlarn doldurduu geni salona bir gz gezdirdi, kendini sanki ikence odasna kapatlan bir cani gibi hissediyordu. Sonunda snav yapacak retmen girdi salona, grlty kesmelerini syleyerek Latince snav iin bir metin dikte ettirdi, metni kolay bulan Hans da rahat bir nefes ald. Hemen kollar svayp adeta gle oynaya bir msvedde hazrlad, sonra msveddeyi zen ve dikkatle temize ekerek gtrp teslim etti; snav kdn ilk verip kanlar arasndayd. Sonradan her ne kadar yolu arp halasnn evini bulamayarak iki saate j yakn bir zaman kentin kzgn caddelerinde oras i senin buras benim dolanp durduysa da bu onun I yeniden dzelen moralini pek bozmad; hatta ha-S lasyla babasndan bir sre daha uzak kalabildii I iin mutluydu, yabanc bakentin grltl cad-l delerinde yrrken macera peinde koup gz-I n budaktan saknmaz biri gibi hissetti kendini. Sonunda ona buna sorarak glkle evi buldu, ieride hemen bir soru yamuruyla karlat. "Nasl geti snav? Nasl oldu bakaym? stesinden gelebildin mi bari?" \ "Kolay geti," dedi Hans kaslarak. "Verdikle! ri metni daha beinci snfta bile evirebilirdim." Ardndan iyice ackt iin oturup yemeini I yedi. leden sonra snav yoktu. Babas Hans' yanma alp kentteki birka ei dostu dolatrd. Bunlardan birinin evinde, zerinde siyah bir giy29 si olan ekingen bir ocukla karlatlar. O da Hans gibi snava girmek iin Gppingen'den kalkp gelmiti. Bir ara yalnz kalan olanlar rkek ve merakl baklarla birbirlerini szdler. "Latince snav nasld? Kolay deil mi?" diye sordu Hans. "Hem de nasl! Ama iin kt taraf da bu ya, en ok hatay kolay snavlarda yapar insan, pek dikkat etmez nk. Sonra birtakm tuzaklar da mutlaka yerletirilir kolay metnin iine." "yle mi dersin?"

"Tabii. Adamlar o kadar aptal m sanyorsun?" Hans biraz irkildi, dnceli bir hal ald. Sonra ekinerek sordu: "Metin yannda m?" Olan defterini alp geldi; metni bat"h sona, szck szck ele alp incelediler. Gppingenli olan cin gibi birine benziyordu, Latince'yi adeta yutmutu, en azndan iki kez yle gramer terimleri kulland ki, Hans o zamana kadar bunlar hi duymamt. "Yarn srada ne vard?" "Yunanca ve kompozisyon." Gppingenli olan, Hans'm okulundan snava ka kiinin geldiini sordu. "Bir tek ben," diye cevaplad Hans. "Yapma! Oysa biz Gppingen'den on iki kiiyiz burada. imizde kii var, de birbirinden zeki, snavdan en yksek notu onlarn almas bekleniyor. Geen yl snav birincisi yine Gppingenli biriydi. Peki, diyelim snavda aktn, liseye mi gideceksin o zaman?" Hanslarn evinde bu konu hi gndeme gel30 memit. "Bilmem ki... Hayr, sanmyorum." "Demek yle. Snav veremesem de benim okula devam edeceim kesin. Annem beni Ulm'a yollayacak, orada okuyacam." Bu szler hayli etkilemiti Hans'; te yandan, aralarnda ok zeki rencinin de bulunduu Gppingenli on iki renci gzn korkutmutu. Bu durumda snav kazanma ans pek yok gibiydi. Eve dnnce mi ile sonlanan Yunanca fiilleri yeniden gzden geirdi. Latince'den hi rkme-miti, o konuda kendinden emindi. Gelgelelim, Yunanca'da farkl bir durum sz konusuydu, sevmeye seviyordu bu dili, hatta baylyordu; ama yalnzca metinleri okuyup anlamaya ynelik bir sevgiydi bu. zellikle Ksenophon'un yazlar yle gzel, yle akc ve canl bir slupla kaleme alnmt, ilerinde yle keyifli, ho ve gl bir hava esiyordu ve yle hayat dolu, zgr bir ruh tayorlard ki, kolayca anlalabiliyorlard. Ama i gramere ya da Almanca'dan Yunanca'ya eviriye gelip dayand m, Hans sanki yolunu arm da birbiriyle elien kural ve kalplardan bir labirent iine dm gryordu kendini. Bu yabanc dil karsnda, henz Yunanca harfleri bile okuyamad okuldaki ilk Yunanca dersindekine benzer bir ylgnlk duyuyordu. Ertesi gn gerekten Yunanca snav vard srada, onu Almanca kompozisyon izliyordu. Yunanca metin hayli uzundu ve hi kolay deildi, kompozisyon konusu iinse pek ho denemezdi, yanl anlamalara akt. Sabah saat ondan sonra 31 boucu bir scak snav salonunda kendini hissettirmeye balamt. Hans'm elindeki kalem iyi deildi, ancak iki yaprak kd berbat ettikten sonra Yunanca eviriyi temize ekebildi. Snavn kompozisyon blmnde yannda oturan mnasebetsiz bir olan yznden hayli g durumda kald; olan, zerine bir soru iziktirilmi bir yaprak kd uzatarak dirseiyle ikide bir brne vurup, soruyu cevaplandrmaya zorluyordu onu. Oysa sra arkadalaryla konumak kesinlikle yasakt, yasaa uymayanlar gznn yama baklmakszn snav salonundan kap dar ediliyordu. Korkudan titreyerek kdn zerine, "Rahat brak beni!" diye yazd Hans ve olana srtn dnd. ersi bir de scakt ki! Kararl ve dzenli admlarla durup dinlenmeksizin salonda Bir aa bir yukar gidip gelen gzc bile birka kez cebinden mendilini karp yznde gezdirmeden yapamamt. Hans, o kaln konfirmasyon giysisi iinde terleyip duruyordu; stelik bana bir ar yapmt, sonunda mutsuz bir yz ifadesiyle kdn verip dar kt, sanki snav kd yanltan geilmiyormu gibi bir duygu iindeydi. Baaramamt ite. Evde sofraya oturduklarnda hi konumad, btn sorular omuzlarn silkerek cevaplandrp su ilemi biri gibi bir tavr taknd. Halas avutmaya alt onu ama babas kzp kaba davrand. Yemekten sonra Hans' alp bitiik odaya kapanarak yeniden sorgulamadan geirdi onu. "Kt geti," dedi Hans. "Neden gzn ap dikkat etmedin peki? Lanet olsun! nsan biraz skar diini!" 32 Hans sustu, babasnn tersleyip kmas zerine ate bast yzn, "Sen Yunanca'dan ne anlarsn ki!" diyerek karlk verdi. in en kt yan saat ikide szl snav vard ve bu da Hans' hepsinden ok korkutuyordu. Kentin scakta yanp kavrulan kzgn yollarnda yrrken durumu iyice ktleti; sknt, korku ve ba dnmesinden gzleri pek bir ey seemez hale geldi. On dakika kadar kocaman yeil bir masann banda kiilik bir snav kurulunun nnde oturdu. Latince birka cmleyi Almanca'ya evirdi, yneltilen sorular cevaplandrd. Ardndan on dakika kadar bir baka masadaki bayn karsnda oturdu, Yunanca'dan Almanca'ya eviri yapt, yine ok eitli sorulara cevap verdi. Sonunda dzensiz ekilen bir geni zaman kipini sylemesi istendi ama Hans yant veremedi.

"Buyurun kabilirsiniz! Oradan, sadaki kap." Hans kalkp yrd, tam kapdan kacakken bir geni zaman kipi aklna geldi. Anszn durdu. "Ne bekliyorsunuz, ksanza!" diye seslendiklerini iitti odadakilerin. "kn haydi, yoksa rahatszlandnz m?" "Hayr ama bir geni zaman kipi geldi aklma." Ve geni zaman kipini salondan ieri haykrd, snav kurulu yesi baydan birinin gldn iitti, yz ateler iinde yanarak kendini kapdan dar att. Sorulan sorularla verdii cevaplar anmsamaya alt ama her ey zihninarklar Arasnda -/3 de birbirine karyordu. Kocaman yeil masa geliyordu gznn nne ikide bir; srtlarnda redingot, yzlerinde ciddi bir ifadeyle yal beyefendi, masann zerinde alm duran kitap ve kitabn zerindeki titreyen eli geliyordu. Tanrm, o nasl cevaplard verdii! Byk kentin yollarnda yrrken sanki haftalardr buradaym, bir daha da bu kentten kp gidemeyecekmi gibi bir duyguya kapld. Evlerinin bahesi, amlarla kapl yemyeil dalar ve tepeler, rmak kysnda balk tuttuu yerler ok uzaklarda, hayli ncelerde kalm gibi grnd gzne. Ah, keke hemen imdi evlerine, kendi kasabalarna dnebilseler-di! Burada daha fazla oyalanmalarnn artk bir anlam kalmam, nasl olsa snav yzne gzne bulatrmt. Yolda bir rek alp yedi, babasyla yz yze gelmek istemediinden btn le sonrasn sokaklarda dolaarak ldrd. Sonunda dnp geldi eve; evdekiler onu merak etmiti, bitkin ve perian durumdayd; nne konulan orbay ier imez yataa yolland. Ertesi sabah matematik ve din dersinden girecekti snava; ardndan yola kabilir, evlerine dnebilirdi. Ertesi sabah ok iyi geti snav. Bir gn nce temel derslerde urad baarszlktan sonra bugnklerden yznn akyla kmasn kaderin kt bir cilvesi olarak grd Hans. Ama fark etmezdi, artk burada daha fazla durmamal, hemen yola kp evlerine dnmeliydiler. Evde, "Snavlar bitti, artk yola kabiliriz," dedi halasna. Babas o gn de kentte geirmek niyetindey34 (ji- birlikte Canstatt'a gidip kaplca parknda kahve imelerini istiyordu. Ama Hans o kadar yalvarp yakard ki, sonunda babas o gn tek bana eve dnmesine izin verdi. Hans' istasyona gtrp trene bindirdiler, eline dn biletini tututurdular, halasndan bir pck ve yiyecek bir eyler ald, bitkin halde, bombo bir kafayla yeil tepeler arasndan eve doru yol almaya koyuldu. Ancak amlarla rtl lacivert tepeler grndnde yz gld, bir ferahlk duydu iinde. Yal hizmeti Anna'ya, odacna, okulun mdrne, o allm alak tavanl snfna, ksacas brakp gittii her eye yeniden kavuaca iin sevinliydi. Neyse ki, istasyonda merakl tandklara rastlamad, elindeki kk paketle kimselere grnmeden seirtip eve geldi. "Nasld Stuttgart, gzel mi?" diye sordu An-na. "Gzel mi dedin? Snav denen eyi gzel mi sanyorsun sen? Tekrar buraya dnebildiime krediyorum. Babam yarn gelecek." Ardndan bir bardak st iti Hans, pencerenin nnde asl mayosunu kapt gibi evden dar att kendini ama herkesin plaj olarak kulland rmak kysndaki ayra gitmeyip kentin hayli dna kt, 'su terazisi'nin oraya kadar uzand; burada su derinleiyor, yksek allar arasndan aheste aheste akp gidiyordu. Giysilerini karan Hans ilkin elini, sonra ayan nce bir denemek ister gibi suya soktu, rperir gibi oldu biraz, ardndan srayp kendini suya att. Hafif akntya kar yava yava yzmeye koyuldu, son gnlerin 35 ter ve skntlar kayp gitti zerinden, rmak sska bedenini kucaklayp serinletirken, tekrar gzel yurdunda olmann verdii haz kaplad tm ruhunu. Daha hzl yzmeye balad, durup dinlendi, sonra yeniden yzd, ho bir serinlik ve yorgunlukla sarlp sarmalandn hissetti. Srtst yatp kendini sularla rmaktan aa srklenmeye brakt, altn yaldzdan emberler izerek havada uuan akam sineklerinin incecik vzltsn dinledi; hzla kanat rpan kk krlanglar, gnn bu ge saatinde dalarn ardnda giderek gzden kaybolan gnein pembemsi aydnlna gmlm gkyzn delip geiyordu. Hans sudan kp giyinerek dler iinde evin yolunu tuttuunda, ovann drt bir yanma glgeler inmiti. Tccar Sackmann'm meyve bahesinin nnden geti. Kk bir ocukken baka^ocuklarla henz olgunlamam ham erikler alarlard baheden. Doramac Bay Kirchner'in atlyesinin nnden geti daha sonra; sada solda beyaz am tomruklar grlyordu; eskiden bu tomruklarn altndan balk av iin gerekli solucanlar toplard hep. Mfetti Gessler'in evinin nnden geti derken; kz Emma'ya iki yl nce paten kayarlarken kur yapmay ne ok istemiti! Kasabadaki okulun en nazl, en zarif kzyd Emma, ayn yataydlar ve Hans bir yolunu bulup onunla konumak, onun elini tutabilmek zlemiyle yanp tutumu, hibir eyi bu kadar arzulamamt. Ama isteine bir trl kavuamam, ar sklganl ona engel olmutu. Daha sonra da kz yatl bir okula yollanmt. Grse belki artk tanyamazd kendisini. Ama ocukluk anlar birden yeniden

36 aklma gelmiti ite; ok, ok uzaklardan kopup gelmilerdi, yle canl renkleri ve insann iinde yle tuhaf duygular uyandran kokular vard ki, o zamandan bu yana yaanm hibir eyle kyaslanacak gibi deillerdi. Ne gnlerdi Tanrm! Akamlar Nascholdlarm evlerinin kapsnn eiinde bir yandan patates soymu, bir yandan Liese' nin anlattklarn dinlemi, pazarlar sabahn krnde yola dm, kt bir i yaptn bile bile paalarn kvrp aa bendin orda yenge yakalam, golyan bal tutmu, yabanlk giysisini srlsklam yapp babasndan bir gzel sopa yiyeceini bile bile yapmt bunlar. O dnemde gizemli ve acayip ne de ok ey, ne ok insan vard! Ve aklndan kp gitmiti hepsi, hanidir bunlar dnd olmamt. arpk boynuyla u ayakkabc ustas, kesinlikle karsn zehirlediine inanlan Strohmeyer rnein ve elinde sopa, srtnda azk antas lkeyi bir batan bir baa gezip dolaan maceraperest 'Beck Beyefendi'; kendisine beyefendi denmesi de, bir zamanlar varlkl biri olup drt atl bir arabayla dolat iindi. Hans'm bu kiilerle ilgili olarak anmsad tek ey adlaryd; iten ie yle hissediyordu ki, sokaklarn tekin olmayan bu kk dnyas elinden kp gitmi ama yle diri ve yaanmaya deer bir baka ey de onun yerini alamamt. Ertesi gn okul olmad iin sabahleyin ge vakte kadar uyudu Hans, zgrlnn tadn karmaya alt. leyin gidip Stuttgart'ta geirdii zevkli anlarn mutluluu iinde yzen babasn istasyondan ald. Babasnn keyfi yerindeydi, "Snavda baarl 37 olduysan, benden bir ey dileyebilirsin," dedi. "Dn bakalm!" "Hayr, hayr!" diyerek gs geirdi Hans. "Baarsz olduum kesin." "Samalama! Ne diye baarsz olacakmsn? Dile benden bir ey, sonra vazgeerim bak." "Tatilde yine balk tutabilir miyim peki?" "yi, tutabilirsin, yeter ki snav vermi ol." Ertesi gn pazard, frtna kt, saanak halinde yamur boand gkyznden; Hans saatlerce odasndan dar admn atmayp kitap okudu, dncelere dald. Stuttgart'taki snavlarda yapabildiklerini bir kez daha inceden inceye aklndan geirdi ama dnp dolap ayn karara vard: ans hi yaver gitmemiti, aslnda ok daha iyi sonular alabilirdi. Bu kadar snav Vermesine kesinlikle yeterli deildi. u lanetjDas ba ars! Yava yava bir korku byd iinde, ruhunu sknt bast, sonunda endieleri o kadar artt ki babasnn yanma gitti. "ey, baba?" "Ne var?" "Bir ey soracaktm. u dilekle ilgili. Balk tutmak istiyordum hani, vazgetim." "Ya? Peki nedenmi o?" "Neden mi... ey, sana sormak istiyordum, acaba..." "Haydi kar azndan baklay, dalga gemiyoruz burada. Syle, ne soracaktn?" "Snav veremedim diyelim, liseye yollar msn beni?" Bay Giebenrath'm aknlktan az ak kald. 38 Sonra, Nasl? Liseye m?" diye kkredi. "Li-seye ha? Kim soktu bunu senin kafana bakaym' "Hi kimse. yle sordum ite." Yznde lmcl bir korku okunuyordu Hans'm ama babas farknda deildi. fkeli fkeli glerek, "Sus, sus!" dedi. "Brak bu deh samalarn! Liseye ha? Sen beni para babas m sanyorsun yoksa!" Babas elini, git gzm grmesin seni, der gibi yle sert biimde sallad ki, Hans pes edip kolu kanad krlm bir halde odadan kt. Babas, "una da bak!" diye sylendi arkasndan. "Olacak ey mi! imdi de liseye gitmek istiyormu. Bekle gidersin." Hans odasna kp yarm saat kadar pencere pervaznn zerinde oturdu, yeni silinip temizlenmi deme tahtalarna dikti gzlerini, snav kazanamayp manastrdaki okula giremezse, liseye de yollanmad takdirde, kendisini nelerin beklediini hayalinde canlandrmaya alt. Ya bir peynir tccarnn yanma rak verilecek ya da broya yerletirilecek ve artk mr boyu o sradan, o zavall insanlardan biri olarak kalacakt; oysa bu insanlara hep yukardan bakmt Hans, aralarnda asla yer almak istememi, hep stlerinde olmak istemiti. Sevimli renci yz fke ve acyla burutu anszn, hrsndan deliye dnerek frlayp kalkt, tkrd yere, orackta duran Latince antolojiyi kapp var gcyle kar duvara frlatt. Ardndan koarak kt evden. Darda yamur yayordu. Pazartesi sabah kalkp yine okula gitti. 39 Mdr bey Hans'm elini skp, "Naslsn bakaym?" diye sordu. "Dn belki bana urarsn diye dnmtm. Nasl geti snav?"

Hans, ban nne edi. "O da nesi? Yoksa iyi deil mi?" "Sanrm yle." Yal mdr, "Yo, o kadar abuk karar verme!" dedi Hans' avutmaya alarak. "Bakarsn hemen bu sabah Stuttgart'tan bildirirler sonucu." O gn leden nce zaman bir trl gemek bilmedi. Stuttgart'tan bir haber kmad. le yemeinde lokmalar ii kan alayan Hans'm boazna dizildi. leden sonra saat ikide snfn kapsndan ieri admn attnda, retmen oktan derse girmiti. "Hans Giebenrath!" dedi retmen yksek sesle. Hans yryp ne kt. retmen elini uzatt kendisine. "Kutlarm seni, Hans! Snavnda ikinci olmusun." Bunu grkemli bir sessizlik izledi. Derken kap alp mdr bey girdi ieri. "Kutlarm Hans! Ee, ne diyorsun imdi bakaym?" Hans, aknlk ve sevinten neredeyse kk dilini yutacakt. "Bir ey sylemeyecek misin yani?" Sonunda, "Byle olacan bilseydim, rahat rahat birinci de olabilirdim," szckleri dkld Hans'm azndan. "imdi doru eve gidip babana haber ver du40 rumu!" dedi mdr bey. "Bundan byle okula gelmene de gerek yok, zaten bir hafta sonra tatil balyor." Okuldan kp eve doru yola koyuldu Hans. Ba dnyordu. Ihlamurlar eskisi gibi yol kenarlarnda dikilmi duruyor, Pazar Meydan gnein altnda serilmi yatyordu; her ey eskisi gibiydi ama biraz daha gzellemi, biraz daha nem kazanmt imdi ve daha sevindiriciydi. Snav vermiti Hans. stelik ikinci olmutu. lk sevin dalgas geip gittikten sonra scack bir kran duygusu doldurdu iini. Artk rahip efendiyle yz yze gelmekten kanmas iin neden kalmamt. Artk okuyabilecekti. Artk ne bir peynir tccarnn yannda ne de broda almaktan korkmasna gerek vard. Ve bundan byle yine eskisi gibi gidip balk tutabilirdi. Eve vardnda, babas kapda durmu bekliyordu. "Ne oldu, anlat bakalm?" dedi babas yarm azla. "Anlatacak fazla bir ey yok. Okulla iliiimi kestiler." "Nasl? Nedenmi o?" "Manastrdaki okulun rencisiyim artk." "Bak sen! Snav kazandn m yoksa?" Hans bayla dorulad. "Kanc olmusun peki?" "kinci." Hans'm babas bunu beklememiti. Ne diyeceini bilemedi bir trl; Hans'n omuzlarna vuruyor, glp ban sallyordu. Derken azn ap bir ey syleyecek oldu ama syleyemedi, yeni41 den ban sallad sadece. Sonunda, "Vay canna!" diye bard. Ardndan bir kez daha, "Vay canna!" Hans ieri girip merdivenleri trmanarak bo duran tavan arasna kt, bir gmme dolab at, sa solu kartrp eitli kutular, misinalar ve mantarlar bulup kard. Bunlar, olta iin gerekli malzemelerdi. imdi btn i, olta iin gzel bir kam kesmeye kalyordu. Tekrar aa inip babasnn yanma geldi. "Baba, u akn biraz verir misin?" "Ne yapacaksn?" "Bir kam keseceim de. Balk tutmak iin." Babas elini cebine att. "te sana iki mark," dedi gzlerinin ii glerek ve cmerte, "kendine bir ak alrsn. Ama Hanfried'e gitme sakn, ilerdeki bakdan al!" Hans, yolda uuyordu sanki. Bak snav sordu; mutlu haberi iitince, Hans'a pek nefis bir bak verdi. Irman aa ksmnda, Brhel Kprs'nn altnda ince uzun, gzelim kzlaalarla fndk aalar yer almaktayd; uzun sre arayp taradktan sonra yay gibi eilip bklebi-len dzgn ve salam bir dal bulup kesti Hans, ardndan koa koa eve dnd. Yz al al olmu, gzleri l l parldayarak olta takmn hazrlamaya koyuldu; neredeyse balk tutmak kadar holand bir iti bu. Btn le sonrasn ve akam bu i zerinde alarak geirdi. Beyaz, kahverengi ve yeil misinalar cinslerine gre ayrd, inceden inceye gzden geirdi hepsini, krk kopuk yerlerini onard, daha ncelerden kalm kimi dmlerini zd, do42 lak yerlerini at. eitli biimde ve boyda mantarlarla tyleri bir bir denedi, bazlarn yeniden akyla yontup istenilen biime soktu, iplerin ucuna balanacak deiik arlktaki kurunlar ekile dverek iki taraf biraz ukur krelere dntrd. Derken sra inelere geldi, eskiden kalma kk bir ine stoku

vard elinin altnda. nelerin kimini drt katl siyah diki ipliine, kimini bir katgt parasna, kimini de bklm at klndan ipliklere tutturdu. Akama doru btn i bitmiti. Hans yedi hafta srecek uzun tatil boyunca hi cannn sklmayacandan emindi artk; nk btn gnlerini elinde oltasyla rmak kenarnda tek bana geirebilirdi. 43 ikinci Blm Yaz tatili dediin byle olmal! Dalarn tepelerin stnde kantaron mavisi bir gkyz, haftalar boyu birbirini izleyen l l scak gnler, arada ksa sren iddetli bir frtna. Kumtamdan pek ok kaya arasnda, amlarn glgesinde ve darack vadiler iinde akp gitmesine karn rman suyu o kadar snmt ki, akam ge vakitlerde bile yzlebiliyordu. Kasabay epevre kuru ot ve ikinci kez biilmi ayrlarn kokusu sarmt; dar yollar halinde uzanan -be tarladaki ekinler sararm, giderek kzl kahverengi bir renk almt. Irmak kenarlarnda baldran trnden beyaz iekler aan bitkiler yerden adam boyu fkryor, emsiye biimindeki ieklerinin zeri minicik bceklerden geilmiyor, ii oyuk saplar yontulup kavallar ve ddkler yaplabiliyordu. Orman kenarlarnda sar renkte havl i-ekleriyle heybetli sr kuyruklar uzun sralar halinde boydan boya grkemle uzanyor, yakot-lar ince ama salam saplar zerinde salnp du44 ruyor, btn bayr ve yamalar mora alan krmz bir renkle rtyordu. erilerde, amlarn altnda ise dimdik yukarlara uzanan ykskotlar, kklerindeki gm rengindeki tyl yapraklarla, gl saplar ve hayli yksekteki o kpkrmz anak yaprakl iekleriyle bir arballk ve grkem iinde szlyor, egzotik bir hava tayordu. Yanlarnda yrelerinde pek ok mantar vard: krmz krmz parldayan yalanc altn mantarlar, iri gvdeleriyle kuzu mantarlar, ilgin yabani iskor-inalar, pek ok boumdan oluan krmz mercan mantar, acayip bir renksizlik iinde hastalkl denecek kadar semiz ladin kukonmaz. Orman ve ayr arasndaki pek ok allkta sapsar renkleriyle alev alev parldayan o yedi canl katrtrnak-lar grlyordu. Bunlar eflatun renginde uzun sprgeotlar izliyor, daha sonra da ounlukla pek yakndaki ikinci kez biilmeyi bekleyen ayrlar geliyor, ayrlarn zerinde su tereleri, gu-guiekleri, adaaylar, uyuzotlar rengrenk bir rt oluturuyordu. Yaprakl aalardan oluan ormanda ispinozlar durup dinlenmeden tyor, am ormannda kahverengiye alan krmz renkli sincaplar aalarn tepelerinde oradan oraya atlayp sryor, ayrlarda, duvarlarn zerinde ve kuru hendeklerde scakta boylu boyunca uzanm yatan yeil kertenkeleler nefes alp veriyor ve l l parldyordu. Crcrbceklerinin terken kardklar, kulaklar deta sar eden tiz sesleri drt bir yanda yanklanyor, bir trl son bulmak bilmiyordu. Bu mevsimde kasaba dpedz ky gibi grnyordu insana. Yollar ot ykl arabalardan 45 geilmiyor, ot kokusu havay dolduruyor, ekile dvlerek bilenen trpanlarn sesi her yeri saryordu. O iki fabrika da olmasa, insan gerekten bir kydeymi sanabilirdi kendini. lk tatil gnnn sabah Hans erkenden yataktan frlam, mutfakta sabrszlkla kahvenin hazr olmasn bekliyordu; oysa yal hizmeti An-na yeni kalkmt. Hans atei yakmasna yardm etti kadnn, sonra koup frndan ekmek ald, taze st katarak souttuu kahveyi bir solukta iip bitirdi, antasna bir para ekmek koyup evden dar att kendini. Demiryolu dolgusunun yukarsnda durdu, pantolon cebinden yuvarlak bir teneke kutu karp harl harl ekirge yakalamaya koyuldu. Derken tren geti nnden ama yle rzgr gibi deil, gzel gzel, acele etmecTen, nk hayli dik bir rampay trmanyordu; bir sr ak penceresi vard trenin ve sadece birka yolcusu; havada keyifle salman duman ve isten uzun bir iz brakarak geip gitti. Hans arkasndan bakt trenin, kard beyazms dumann havada dne dne ykseldiini ve ok gemeden sabahn taptaze gneli havasnda kaybolup gittiini grd. Btn bunlara en son tank olduundan beri ne ok zaman gemiti! Derin derin nefes ald, sanki yitip gitmi o gzel gnlerin acsn kat kat fazlasyla karmak, bir kez daha kk bir ocuk olup hibir eyi umursamakszn tasa ve kaygdan uzak yaamak istiyordu. Yrei gizli bir haz ve avlanma heyecanyla arparak ekirge dolu kutuyla ve yeni olta takmyla kpry geride brakt Hans, baheler arasndan geip rman en derin blgesi olan 46 Gaulsgumpen'e doru ilerledi. Burada bir yer biliyordu, bir sdn gvdesine arkasn verip baka her yerden daha rahat, kimse tarafndan rahatsz edilmeksizin avlanabilirdi. Kama dolanm misinay zp ucuna kk bir sama tanesi tutturdu, tombul bir ekirgeyi gznn yama bakmadan ineye geirdi ve oltay var gcyle rman ortalarna doru frlatt. O ok iyi bildii eski oyun balad yeniden: Kk golyan balklar kalabalk srler halinde seirtip gelerek yemin evresinde dolandlar, ekip ekitirdiler yemi, biraz biraz koparp aldlar yemden ve ok srmedi, tmn yiyip bitirdiler. Hans oltaya ikinci bir ekirge takt, bunu bir ncs izledi, sonra bir drdncs, ardndan bir beincisi. Her seferinde ekirgeleri daha dikkatle ineye geiriyordu. Sonunda oltann ipine ikinci bir sama tanesi daha balad. Anszn doru drst ilk balk grnp yemi bir yoklad yle, biraz asld, sonra brakt, sonra yemden

asld. Ve bu kez yuttu yemi. iyi bir balk, ip ve kam zerinden gelerek parmaklarna ulaan rpntan anlar bunu! Hans ilkin ustaca yle bir rpt oltay, ardndan byk bir dikkatle ekmeye koyuldu. Oltann uundayd balk, derken su yznde grnd; bir kzlkanat. Kzlkanatlar parlak ak sar ve enli gvdelerinden, gen biimdeki kafalarndan ama hepsinden ok karn solungalarnn gvdeye bitiik ksmlarnn gzelliinden ve pembe renklerinden tannr hemen. Arl ne kadard acaba? Gelgelelim, arlm tahmin etmeye kalmadan, balk can havliyle bir rpnd yle, korkuyla suyun yznde dne dne kap kurtuldu. 47 Gm renginde bir lt gibi suyun derinliklerine dalp kaybolmadan -drt kez daha suyun yznde taklalar att. Av tutkusuyla btn dikkatini toplayan Hans' byk bir heyecan sard o anda. Gzlerini btn dikkatiyle oltann ince kahverengi ipine, ipin suya dokunduu yere dikip bir daha ayrmad oradan. Yanaklar kzarmt; en aza indirgenmi devinimlerinde bir eviklik, bir kendine gven gze arpyordu. Az sonra oltaya taklan bir ikinci kzlkanad, Hans bu kez sudan ekip ald dar. Ardndan yavru bir sazan yakalad, biraz acr gibi oldu sazana, sonra tane kayabal tuttu. Kayabalklarma pek sevindi, babas yemeye baylrd bunlar. Ufack pullarla bezenmi yal vcutlar, komik denecek beyaz sakall kbcaman kafalar vard; gzleri kk, gvdelerinin arka ksmlar ince ve uzundu. Yeille kahverengi arasnda deien renkleri, karaya kmalaryla elik mavisine dnyordu hemen. Bu arada gne ykselmiti, yukar bentten dklen sularn kar gibi bembeyaz kp l l parldyordu; suyun stnde scak hava titreiyor, Muck Tepesi'nde avu ii byklnde gz kamatran birka bulut grlyordu. Giderek snyordu hava. Tam yaz ortasndaki bir gnn scakln, ufukla mavi gkyz arasndaki kmldamadan duran, uzun sre seyredilemeye-cek kadar gz kamatrc ve a doymu birka sessiz sakin ak bulutuktan baka hibir ey daha iyi dile getiremez. Bu bulutlar olmadan havann scaklk derecesini anlamann, ne mavi gkyzne, ne su yzndeki ltya bakarak byle 48 bir eyi kestirmenin yolu yoktur. le vaktinin kpk beyazlmdaki bu birka yelkenlisi gkyznde belirir belirmez, gnein yakp kavuran scakln hisseder insan, kendine glge bir yer arar, elini nemli, slak alnnda gezdirir. Hans giderek oltaya dikkatini veremez olmutu. Yorulmutu biraz ama zaten leye doru oltaya pek balk vurmazd. Bu saatlerde akbalklar, en yallar ve kodamanlar da ilerinde olmak zere suyun yzne kp gnelenirdi. Glge gibi grnen kalabalk kmeler oluturur, dler iinde rmaktan yukarlara doru karlar, suyun yzne yakn bir yerde kalr, bazen grnr bir neden olmakszn anszn rker, bu saatlerde oltaya pek gelmezlerdi. Hans oltann ipini bir st dalnn zerinden geirip suya sarktt, kendisi de yere oturup rman yeil sularna dikti gzlerini. Balklar ar ar yukar kyor, esmer srtlar pe pee su yznde kendini gsteriyordu. Bu suyun diplerinden yukarlara srklenen, sakin sakin yzen, bylenmi sessiz kmeler! Suyun scak yzeyinde rahatlarna diyecek yoktu anlalan. Hans, botlarn karp ayaklarn suya daldrd; suyun st ksm epeyce lkt. Gzlerini tuttuu balklar zerinde gezdirdi; byk bir bahe kovasnn iinde yzyor, arada hafife rpnp suda prtl sesler karyorlard. Ne gzel eylerdi, Tanrm! Kmlda-dka pullar ve solungalarmdaki beyaz, kahve-rer*gi, yeil, gms, altns, mavi ve daha baka renkleri l l yanp snyordu. t kmyordu ortalkta. Kprden geen arabalarn sesi pek iitilmiyor, deirmenin takur arklar Arasnda 49/4 tukur grlts de Hans'n bulunduu yerden ancak ok az duyulabiliyordu. Yalnzca beyazlar iindeki savaktan dklen suyun ard arkas kesilmeyen yumuack alts evreye sakinlik ve serinlik yayyor, insanda uyuma istei uyandryordu, te yandan sallarn tomruklarnda girdaplar oluturarak akp giden suyun sesi duyuluyordu. Yunanca'ym, Latince'ymi, gramermi, kompozisyonmu, matematikmi, ezbermi, btn bunlar, tela ve tedirginlikler iinde geen uzun bir yln insana rahat yz gstermeyen btn bu hayhuyu, le saatinin insann uykusunu getiren scana gmlp kaybolmutu. Hans'n biraz ba armaktayd ama eskisi gibi iddetli deildi ar, nk artk yine rfhak kenarlarnda oturabiliyor, bentten dklen sularn kprp etrafa saln izliyor, gzlerini krptrp oltann ipine bakabiliyor, yan bandaki kovada ise tuttuu balklar yzp duruyordu. Dorusu enfes bir eydi bu! Arada bir snav kazand ve snavda ikinci olduu aklna geldike plak ayaklarn suya ap up daldrp karyor, ellerini, pantolonunun ceplerine sokup slkla rasgele bir melodi almaya balyordu. Hani doru drst slk alabildii sylenemezdi ve bu da Hans'n teden beri cann skp durmu, slk almay beceremedii iin okuldaki arkadalar onu yeterince alay konusu yapmt. Ancak dilerinin arasndan ksk bir ses kararak slk alabiliyordu ama bu da ona yetiyordu yalnzken ve imdi nasl olsa evrede kendisini iitecek kimse yoktu. Arkadalar o sralarda okulda corafya dersin-

50 peydiler, bir tek kendisi darda ve zgrd. Arkadalarn geride brakp ne gemiti, bundan byle hepsinden stn durumdayd. Kendisine az ac ektirmemilerdi, August'tan baka ilerinden hibiriyle dostluk kurmaya yanamamt, nk kavga dvlerinden ve oyunlarndan pek holanmamt. Eh, imdi avularn yalasmlard bakalm salaklar, kaz kafallar! Onlardan ylesine nefret ediyordu ki, bir an slk almay kesip dudak bkmeden duramad. Ardndan oltay toplad, gld kendini tutamayarak, nk inenin ucundaki yemin yerinde yeller esiyordu. Teneke kutudaki ekirgelerden artakalanlarn karp azat etti; hayvancklar, sersemlemi halde isteksiz isteksiz bir-iki srayp ksack otlarn iine daldlar. Bitiik tabakhanedeki iiler le paydosu yapmt; Hans'm da yemek iin eve dnmesinin vakti gelmiti. Sofrada fazla bir ey konuulmad. "Bir ey tutabildin mi bari?" diye sordu bir ara babas. "Be tane." "Bak sen! Ama dikkat et, byklerini yakala-mayasm, sonra yavrular yetimez, balklarn nesli tkenir rmakta." Konuma bu kadarla kalmt. Hava o kadar scakt ki! Ne yazk, yemein hemen ardndan gidip yzemeyecekti Hans. Nedendi sanki? Sala zararlym! Ne zararhydi, ne bir ey; babas kendisinden daha m iyi bilecekti; Hans, yasak falan dinlemeyerek ka kez le yemeinin ardndan gidip yzmt rmakta. Ama imdilerde bunu hi yapmyordu, byle densizliklere kalkmaya51 cak kadar bymt. Tanrm, snavda da 'siz' demilerdi kendisine. Baheye kp bir saat kadar alaamn altna uzanmak da fena saylmazd hani. amn alt yeterince glgeydi; yanma bir kitap alp okuyabilir, olmazsa havada uuan kelebekleri seyredebilirdi. Saat ikiye kadar bahedeki amn altnda uzanp yatt, az kalsn uyuyakalyordu. Eh, yzmenin srasyd imdi! Irmak kenarndaki ayrda birka kk olan vard yalnzca, bykler henz okuldayd ve Hans dorusu bunu asla ok grmyordu onlara. Hi acele etmeden soyunup suya girdi. Darnn scayla suyun serinliinin srayla tadn kard bir gzel; bazen biraz yzyor, sonra dalp kyor, apur upur oynuyor sularla, bazen kydaki ayra yzkoyun uzanyor, scaktan hemen kuruyan cildi zerinde gnein jakp kavuran scakln hissediyordu. Kk olanlar, sessiz sedasz ve saygyla evresinde dolanyorlard. Nasl dolanmasmlard ki, nl bir kii olup kmt Hans! D grn de teki olanlardan o kadar farklyd ki! Maddilikten soyutlanm bir yz ve stnlk ifadesi okunan gzleriyle soylu ba, incecik esmer boynunun zerinde zgr ve zarif bir biimde ykseliyordu. te yandan pek elimsizdi, kollan ve bacaklar ince ve narindi, gsndeki ve srtndaki kaburgalar saylabiliyordu, bacaklarnda kas diye bir ey hemen hi yoktu. Neredeyse btn le sonrasn gnele su arasnda mekik dokuyarak geirdi. Saat drd geiyordu ki, snf arkadalarndan pek ou ilerden aceleyle, barp ararak koa koa yaklat. 52 "Vay Hans! Artk neen yerinde bakyorum." Hans, keyifli keyifli uzanp gerindi. "Biraz yle, evet." "Manastrdaki okula yolculuk ne zaman?" "Eyllde daha. imdi okul tatil." Arkadalarn kskandrmaktan holanyordu Hans. Onlarn alayl szleri umurunda bile deildi. Derken ilerinden biri aadaki dizeleri okudu: Ah, Schulze Elisabeth gibi Kim istemezdi yaamak Gn boyu yatakta Yat uzan keyfine bak! Hans yalnzca gld bu dizelere. O arada arkadalar soyunmutu. Biri hemen atlad suya, tekiler nce suyun soukluuna yava yava kendilerini altrmak istedi, bazlar da suya girmeden biraz uzanp yatt otlara. lerinde gzel dal yapan birinden vglerini esirgemediler; arkadan itilip suya yuvarlanan korkak birinin imdat diye bard duyuldu; birbirlerini kovaladlar, kotular, yzdler, kyda gne banyosu yapanlarn zerine su srattlar. Su aprtlarndan, barmalardan geilmiyordu. Irma batan aa l l parldayan slak vcutlar doldurmutu. Bir saat kadar sonra kalkp yola dt Hans. Balklarn yine oltadaki yeme saldraca scak akam saatleriydi. Yemek vaktine kadar kprde avlandysa da hemen hibir ey tutamad. Balklar yemin peinde dolanyor, bir solukta yemi yiyip yutuyor ama ilerinde oltaya yakalanan olmu53 yordu. Hans oltann inesine kiraz geiriyordu ama besbelli fazla iriydi kirazlar ve fazla yumuak. Karar verdi sonunda, yemein ardndan bir kez daha ansn deneyecekti. Yemekte bir sr tandn kendisini kutlamaya geldiini rendi. O gn kan haftalk gazeteyi gsterdi babas, gazetede 'resmi haberler' bal altndaki stunda u haber yer almt: "Yatl okul snavna kasabamz bu yl yalnzca Hans Giebenrath admda bir aday yollamtr. Adaymzn snav ikinci olarak baardn az nce kvanla renmi bulunuyoruz."

Hans gazeteyi katlayp cebine soktu, azn ap bir ey sylemedi ama yrei duyduu gurur ve kvantan yerinden frlayacak gibiydi. Yemekten sonra kalkp yine balk tutmaya gitti.*Bu kez birka peynir krnts ald yanma; balklar severdi bu yemi; ayrca alacakaranlkta peyniri grebilmeleri daha kolayd. Hans kaml olta takmn evde brakm, basit bir el oltasyla yola dmt. Hepsinden ok houna gidiyordu byle bir oltayla avlanmak, ka-msz, mantarsz misinay elinde tutmak; btn olta misinayla ineden oluuyordu. Biraz daha zahmetliydi byle avlanmak ama daha zevkliydi. nsan yemdeki en ufak kprty denetleyebiliyor, balklarn yemi yoklaym, dilemelerini hissedebiliyor, misinann titreimlerini sanki gzyle gryormu gibi balklar izleyebiliyordu. Kukusuz, bu ekilde avlanmay renmek gerekiyordu ilkin, becerikli parmaklara sahip olmak, bir casus gibi her an uyank kalmak gerekiyordu. Irman iinde akp gittii, kvrla kvrla iler54 leyen dar ve derin vadiye alacakaranlk erken kmt bu akam. Kpr altndan su karanla gmlm, sessizce akyordu, aa deirmende klar oktan yaklmt. Kpr ve sokaklardan ark ve trkler, konuma sesleri ykseliyordu; hava baskt biraz, sudan her an koyu renkli bir balk frlayveriyordu havaya. Byle akamlar balklar bir tuhaf telatr alr, zikzaklar izerek hzla kayp giderler suda, birdenbire yemin zerine bilinsizce atlarlar. Son peynir krnts da tkendiinde, Hans drt tane sazan ekmiti sudan; bunlar alp yarn rahibe gtrecekti. Nehirden aaya scak bir rzgr esiyordu. Karanlk iyice kmt ama gkyz henz aydnlkt. Yava yava karanla gmlen kasabadan yalnzca kilisenin kulesiyle atonun ats keskin ve siyah hatlarla aydnlk gkyzne doru ykselmekteydi. ok uzaklarda bir yerde frtna kmt besbelli, zaman zaman hayli telerden hafif bir gk grlts iitiliyordu. Saat onda yatt Hans, bayla kol ve bacaklarn hanidir yaamad pek tatl bir yorgunluk sarmt, uyku gznden akyordu. zgrlk iinde geirilecek bir sr gzel yaz gn tm ayart-clyla kendisini bekliyor, gnln enlendiriyordu; gezip tozmalar, yzmeler, balk tutmalar ve dlere dalmalarla geirilecek gnlerdi hepsi. Ne var ki, snavda birinci olamay iini bir kurt gibi kemirip durmaktayd. Sabahleyin erkenden Hans balklar vermek zere rahip efendinin evine doru yola koyuldu. Rahip efendi, alma odasndan kp geldi. "Vay vay, kimi gryorum, Hans Giebenrath! 55 Gnaydn Hans! Kutlarm seni, yrekten kutlarm. Nedir o elindeki bakaym?" "Birka tane balk sadece. Dn yakalamtm da." "Bak sen! ok teekkr ederim. Ama orda durma yle, hadi ieri gel!" Hans, hi yabancs olmad alma odasndan ieri girdi. Dorusu bir rahibin alma odasna benzemiyordu hi. Ne sakslar iinde aan ieklerin kokusu geliyordu insann burnuna, ne de ttn kokusu. Kitaplkta bir sr kitap vard ama neredeyse srt ksmlar yeni, tertemiz cilalanp yaldzlanm kitaplard bunlar, normal olarak rahiplerin kitaplklarnda yer alan rengi atm, eilip yamulmu, batan aa lekelerle, kurt ye-nikleriyle kapl ciltler yoktu aralarnda. Ayrca, daha dikkatlice bakldnda, dzenli bir biimde yerletirilmi bu kitaplarn adlarmdanDle, ilerinde yeni bir ruhun, soyu tkenen eski kuak saygdeer rahiplerinkinden ayr bir ruhun var olduu seziliyordu. Bir rahip kitaplnda genellikle yer alan saygdeer sekin kitaplar, Bengel'in, tinger'in, Steinhofer'in eserleri, ayrca Mri-ke'nin Turmhahn'da ve ve bitiremedii ilahi yazarlarnn yaptlar burada yoktu ya da saysz modern yapt arasnda kaybolup gitmilerdi. Szn ksas, dergi koleksiyonlar, yksek krss ve st kt dolu kocaman masasyla bir bilginin alma odasna benzeyen odada vakur bir hava esiyor, iinde ok allan bir oda olduu izlenimini uyandryordu insanda. Ve gerekten ok almaktayd ama vaazlardan, din derslerinden ve ncil okuma saatlerinden ok, 56 dergi ve gazeteler iin kaleme alnacak incelemelere, makalelere ve bizzat yazlmas tasarlanan kitapla1 iin n aratrmalara ynelikti almalar, ps bir mistisizme ve sezgilere gml hayallere dalmalara kaplar kapalyd odann; bilim uurumlar zerinden halkn susuzluk eken ruhuna sevgi ve acmayla el uzatan o bilimsellikten uzak gnl ilahiyat da yine bu odadan kap dar edilmiti. Onlarn yerini ncil eletirisine ynelik titiz aratrma ve incelemeler almt, sa'nn 'tarihsel kiilii'nin ele geirilmesi amalanyordu. nk teolojide de br bilim dallarndan deiik deildir durum. Bir teoloji vardr, sanattr; bir teoloji vardr, bilimdir, en azndan bilim olmaya aba gsterir. Eskiden byleydi, imdi de byle. Ve her zaman teolojiye bilimsel adan yaklaanlar yeninin sevdasyla eskiye bo vermi, sanat gzyle bakanlar ise, iine dtkleri kimi yanlglar fazla umursamayarak pek ok kii iin bir teselli ve kvan kayna olmulardr. Eletiri ile yarat, bilimle sanat arasnda teden beri srp gelen bir savatr bu, birbirine denk saylmayacak glerin sava; yle bir sava ki, bilim hep zaferle kar savatan ama bunun kimseye yarar dokunmaz; oysa sanat dnp dolap inan, sevgi, teselli, gzellik ve edebiyat sezgisinin

tohumlarn saar evreye ve her zaman iin de karsnda verimli topraklar bulur. nk yaam lmden daha gldr, inan ise kukudan daha kudretli. Hans, yksek krsyle pencere arasndaki deri koltukta ilk kez oturuyordu. Rahip efendi, alabildiine nazik ve gler yzlyd. Tpk bir arkada gibi manastrdaki okuldan, okuldaki ei57 timden ve yaam biiminden sz ediyordu. Konumasnn sonunda, "Orada karlaacan en nemli yenilik, Yunanca ncil konusundaki almalar olacak," dedi. "Ayr bir dnyann kaplar alacak nnde, almalardan, haz ve kvanlardan yana zengin bir dnyann kaplar. lkin Yunanca'da zorlanacaksn biraz, nk Atti-ka Yarmadas'nm Yunanca's deil artk bu, yeni bir ruhun yaratt yeni bir dildir." Hans byk bir dikkatle anlatlanlar dinliyor, kendini gerek bilime yaklam hissedip gururlanyordu. "Okulda hocalarn nclnde kapsndan ieri admn atmak, kukusuz byselliinden birazn alp gtrr bu dnyann. Ayrca, okulda ilkin branice'ye fazlasyla vakit ayrman gerekebilir. Hani istersen bu tatilde balang olarak ufak bir alma yapabiliriz seninle, keyfin bilir artk. Okula gittiinde baka konulara harcayacak daha ok zaman ve g bulursun, bu da sevindirici bir ey olur senin iin. rnein, Luka nci-li'nden birka blm birlikte okuyabilirdik, bu arada branice'yi hemen hi glk ekmeden renirdin. Sana dn bir szlk de verebilirim. Diyelim gnde bir, bilemedin iki saat altk m tamamdr. Bu ie u sra daha ok vakit ayrman doru deil elbette, nk her eyden nce tatil yapp dinleneceksin, hak ettin bunu. Tabii benimki yalnzca bir neri, senin iindeki o gzelim tatil duygusunu mahvetmek istemem kukusuz." Hans kabul etti neriyi. Luka ncili zerinde rahip efendiden alaca ders, zgrlnn o en akrak mavi gkyznn kapkara bir bulutla 58 kaplanmas demekti; ama utanm, neriyi geri evirememiti. Tatil yaparken yeni bir dil ren-mek, kukusuz almaktan ok bir elenceydi kendisi iin. Gidecei okulda renmesi gereken pek ok yeni konuyu, zellikle branice'yi dndke iten ie bir korku duyuyordu. Rahip efendiden ayrldnda durumdan pek de memnun kald sylenemezdi Hans'n; iki yan karaamlarla evrilmi yolu trmanp ormandan ieri dald. lk anda duyduu o kk honutsuzluk kaybolup gitti derken; zerinde dndke rahibin nerisi daha akla yakn grnmeye balad; nk iyi biliyordu ki, manastrdaki okulda arkadalarn geride brakp ne gemek istiyorsa, daha byk bir hrsla, ylmadan daha ok almak zorundayd. Arkadalarndan ne gemeyi de kesinlikle istiyordu. Nedendi acaba? Bunu kendisi de bilmiyordu. yldan beri dikkatler zerine evrilmi, okuldaki retmenler, rahip efendi, babas ve zellikle okulun mdr kendisini tevik edip gayretlendirmi, ona ders almaktan nefes aldrmamlard. Uzun sre okul yaamnda btn, snflarda birincilii tartmasz elinde tutmutu. Ve zamanla yle olmutu ki, herkesten stn olmay gurur sorunu yapm, evresinde kendisine rakip birini grmeye katlanamaz duruma gelmiti. O aptalca snav korkusundan da kurtulmutu artk. Kukusuz, tatiller yine de her eyden daha gzeldi. Sabahn bu saatinde nasl da allmam bir gzellie brnmt orman! Ormanda kendisinden baka gezip dolamaya km kimse yoktu. Stunlar halinde art arda dizilmi alaam59 lar, sanki usuz bucaksz bir salon zerinde maviye alan yeil renkli bir kubbe oluturmaktayd. Grnrde pek allk yoktu, yer yer sk bir ahududu allna rastlanyordu, o kadar. Buna karlk hayli geni bir alan iinde yerler yumuak yosunla kaplyd, bodur yabanmersinleri ve sprgeotlar yosunlu topra bir krk gibi yumuack rtmt. Gece den iy imdiden kalkmt; mum gibi dimdik ykselen aa gvdeleri arasnda ormandaki sabahn bu-naltcl salnp duruyor, gnein scaklndan buharlaan iyler, yosun ve reine kokusu, amlarn ine yapraklar ve mantar karmndan oluan bunaltc hava yaltaklanp yze glerek tm duyulardan ierilere sokuluyor, insanda hafif bir sersemlie yol ayordu. Hans kendini yosunlarn stne att, sk allardan yabanmersinleri koparp yedi, sada solda bir aa gvdesini gagalayan bir aakakann sesi geldi kulana, kskan bir guguk kuunun tne kulak verdi. amlarn neredeyse simsiyah grnen karanlk doruklar arasnda prl prl, koyu mavi bir gkyz parldyordu; daha uzaklarda binlerce ama binlerce aa gvdesi bir araya gelip deta kahverengi bir duvar rm, yosunlarn stne gnein yansmalar scack parltl lekeler halinde yaylmt. Aslnda Hans en azndan Ltzel atosu'na ya da Krokus ayr'na kadar uzun bir gezinti yapmay dnmt. Oysa imdi yosunlar stnde uzanm yatyor, yabanmersinleri yiyor, akn gzlerle tembel tembel gkyzne bakp duruyordu. Bu kadar yorgun dmesine kendisi de hayret etmiti. Eskiden -drt saat yrr de 60 bana msn demezdi. Birden toparlanp kalkt; yryecek, azmsanmayacak uzunlukta bir yolu aeride brakacakt. Ve o ilk hzla birka yz metre kadar gitti. Derken nasl olduunu kendisi de fark etmeden tekrar yosunlarn zerine uzand, dinlenmeye koyuldu. ylece yatp kald, krptrp durduu gzlerini

aalarn gvdeleriyle doruklar arasnda ve yeil zemin zerinde gezdirdi. Bu hava nasl da yoruyordu insan! leye doru banda yine aryla eve geldi. Gzleri de acyordu, orman iindeki patikada yrrken gne gzlerini fena halde kamatr-mt. Neredeyse btn bir leden sonra suratn asp evde oturdu, ardndan gidip yzd rmakta, yine biraz canlanp kendine geldi. Artk kalkp rahip efendiye gitmesinin zamanyd. Yolda atlyenin nnden geerken ayakkabc Plaig Usta'y grd, pencerenin nnde ayakl bir taburede oturuyordu; Flaig Usta, ieri ard kendisini. "Nereye byle evlat? Yzn gremez olduk artk." "Rahip efendiye gitmem gerekiyor imdi." "Hl m? Snav bitti ya." "Snav bitti ama bir baka ey var srada: ncil. Demek istediim, ncil Yunanca yazlm ama benim okulda rendiimden deiik bir Yunanca. imdi ite bu Yunanca'y reneceim." Flaig Usta kasketini ensesine ykt, kuruntularn damgasn tayan geni alnn buruturdu, kaim krklar olutu alnnda. Derin bir gs geirdikten sonra, "Hans," dedi alak sesle, "bak sana bir ey syleyeyim. imdiye kadar sustum, 61 sesimi karmadm, snava girecektin nk ama artk seni uyarmak zorundaym. Diyeceim u ki, rahip efendi dinsizin imanszn biridir. Kutsal Ki-tap'ta yazlanlarn yanl ve dzmece eyler olduunu sana anlatacak, gzn boyayp seni buna inandrmaya alacaktr. Onunla oturup ncil'i okudun mu, sen de inancn yitirirsin sonra, hem de nasl!" "yi ama Flaig Usta, yalnzca Yunanca zerinde alacaz rahip efendiyle. Bunu da manastr okulunda zaten bize retecekler." "Demek yle. Ama bunu dini btn ve gvenilir hocalardan renmen baka, aziz Tanr'ya inancn yitirmi birinden renmen baka." "yle ama rahip efendinin Tanr'ya gerekten inanmad kesinlikle belli mi bakalm?" "Belli Hans, ne yazk ki belli!" , "yi ama ben ne yapabilirim ki? Bir kez sz verdim kendisine, gelirim dedim." "Sz verdinse gideceksin elbet. Ama baktn ki ncil hakknda ileri geri konuuyor, ncil insan eseridir, iindekilerin hepsi dzmecedir, 'kutsal ruh' tarafndan ilham edilmemitir gibi eyler sylyor, o zaman doru bana gelirsin, seninle bunu konuuruz. Tamam m?" "Tamam, Flaig Usta. Ama ben durumun bu kadar kt olacan sanmyorum." "Greceiz bakalm. Sylediklerimi unutma!" Rahip efendi henz eve dnmemiti; Hans, alma odasnda bekledi. Kitaplarn srtlarndaki altn yaldzla yazlm isimleri gzden geirirken Flaig Usta'nm szleri geldi aklna; bu szler onu dndryordu. Gerek rahip efendi, gerek yeni 62 jjoda din grevlileri hakknda sylenen bu trben szler sk sk kulana gelmiti. Ne var ki, simdi ilk kez kendisinin de bu ie karm olduunu hissediyor, merak ve heyecan duyuyordu. Flaig Usta gibi o kadar nemsenecek ve korkulacak bir ey grmyordu; aksine, bu sayede eskiye ait nemli pek ok gize ulaacan sezer gibiydi. Okul yaamnn ilk yllarnda Tanr'mn her yerde hazr ve nazr oluu, insan ldkten sonra ruhunun gittii yer, eytan ve cehennem gibi konular zaman zaman Hans' olmadk dncelere yneltmiti; ama youn bir almayla geen son yllarda btn bu sorular ruhunda uykuya yatm, tm kurallara ve ilkelere uygun bir Hristiyanlk inanc ancak Flaig Usta'yla syleilerinde zaman zaman biraz gzlerini ap kiisel yaamnn bir parasna dnebilmiti. Flaig Usta'y rahip efendiyle karlatrnca glmeden edemedi Hans. Flaig Usta'nm kahrlar, ilelerle geirilmi pek ok ylda edindii o buruk inan gcne ocuk kafasyla bir trl akl er diremiyordu. Ayrca, Flaig Usta akll olmaya akll ama s ve tek yanl bir insand, piyetist tutumundan dolay pek ok kii glp geiyordu kendisine. Piyetistlerin toplantlarnda kat bir yarg ve kutsal kitabn yaman bir yorumlaycs kimliiyle ne kyor, ayrca evredeki kyleri dolap halk aydnlatan, onlara doru yolu gsteren konumalar yapyordu. Ama bunun dnda kk bir esnaft alt taraf ve esnaftan btn kiiler gibi dar grlyd. Oysa rahip efendi gzel konuan grgl bir adam, bir vaiz olmakla kalmayp iini ciddiye alan alkan bir bilgindi. Hans, bam kaldrm, 63 saygyla kitap srtlarn inceliyordu. ok gemeden rahip efendi kp geldi, redingotunu soyunup siyah renkte ince bir hrka geirdi srtna; rencisinin eline Luka ncili'nin Yunanca bir basksn tututurup belli bir yeri gstererek okumasn syledi. Latince derslerdekinden ok farklyd durum. Yalnzca bir-iki cmle okuyorlar, okunan cmleler kl krk yarar bir titizlikle szck szck Almanca'ya evriliyordu; sonra da sade ve yaln rneklerden yola kan rahip efendi gzel ve etkili konumasyla bu dilin ruhunu ve zn ustalkl ekilde saptayp ortaya koyuyor, ncil'in ne zaman ve ne ekilde doduuna ilikin aklamalarda bulunuyordu; tek bir ders bile, okuyup renme konusunda Hans' yepyeni bir kavray gcne kavuturmutu. Dizelerde ve szcklerde ne gibi bilinmezliklerin ve jpdevlerin sakl yatt, nasl eski

zamanlardan bu yana binlerce bilgin, dnr ve aratrmacnn bu sorunlar zmeye urat konusunda uzaktan da olsa bir fikir edinmiti. Hani ona yle geliyordu ki, gerei aratranlarn arasna bu ders sayesinde kendisi de katlmt. Rahip efendi, dersten sonra Hans'm eline dn olarak bir szlkle bir gramer kitab tututurdu. Hans evde de bo durmad, btn akam almakla geirdi. Geree gtren yolun alp renmelerin sarp kayalklarndan getiini artk seziyordu ve bu yolu amaya, her trl engeli yenmeye istekli ve hazrd. Flaig Usta imdilik unutulmutu. Bu yeni tutum ve davran birka gn Hans'a gz atrmad. Her akam rahip efendiye gidiyor, 64 gerek bilgi sahibi olmak her geen gn gzne daha gzel, daha etin, urunda aba harcamaya daha ok deer bir ura gibi grnyordu. Sabahlar erken saatlerde balk tutmaya gidip leden sonralarn yzmekle geiriyor, kalan zamanlarda evden pek dar kmyordu. Snav korkusu ve snav kazanmann zafer sarholuuyla silinip giden hrs iinde yeniden ahlanm, kendisine bir trl rahat vermiyordu. te yandan, son aylarda banda sk sk hissettii o tuhaf duygu da yine su yzne kmt; ar denemezdi bu duyguya, hzlanm nabz atlarnn ve alabildiine telal glerin heyecanl sevinler iinde srklenip gidii, tezcanl ve sabrsz bir ilerleme tutkusuydu. Kukusuz her seferinde bu duygu bir ba arsna brakyordu yerini; iindeki o ince ve narin ate varln srdrdke okuyup renme yolunda dev admlarla ilerliyor, Kseno-phon'un normalde her biri iin en az on be dakika zaman ayrlmas gereken hayli etin cmlelerini su gibi okuyup anlyor, szle hemen hi bavurmakszn btn o iinden zor klr sayfalarda anlatlmak istenenleri bir zihin aklyla sevinten uarak bir solukta kavrayp kyordu. Bu hummal alma temposuyla bilgi susuzluuna bir zgven duygusu da gelip katlmaktayd; sanki okul, retmenler ve renim yllar oktan gerilerde kalm, artk bilimin ve becerinin doruklarna doru kendine zg bir yolda ilerlemeye balamt. te yine byle bir ruh hali yayordu Hans; yle derin bir uyku uyuyamyor, uykusu ikide "ir kesiliyor, tuhaf denecek kadar net, acayip arklar Arasnda 65/5 dler gryordu. Geceleyin, banda hafif bir ar, gzlerini ap da bir daha uyuyamad m, ilerleme konusunda bir sabrszlktr zerine ullanyor, arkadalarndan ne kadar ne getiini, okulda retmenlerin ve mdrn kendisini nasl saygyla, hatta hayranlkla izlediini dnnce, bir stnlk duygusuna kaplp gururlanmaktan kendini alamyordu. Hans'm iinde kendisinin uyandrd bu gzel hrs ynlendirmek, Hans'm giderek serpilip bydn grmek, mdr bey iin derin bir haz kaynayd. Kim diyormu retmenlerde kalp yok? Kim, retmenlerin kl krk yaran, fosillemi, ruhsuz kimseler olduklarn sylyormu? Yalan, yalan! Bir ocukta hayli zaman alp da ortaya karlamam yetenei bir an gelip anszn u verdiini, ocuun tahtadan kllarn, sapann, okla yayn ve bftin oyuncaklarn nasl bir yana brakarak bilip renme yolunda ilerlemek iin aba harcadn, youn almalarla henz yontulup ilenmemi tombul ve al yanakl bir olann, nasl narin, vakur, neredeyse dnya nimetlerine srt evirmi birine dntn, yznn nasl daha yal ve maddilikten uzak bir grnm kazandn, baklarna nasl daha bir derin, amacndan daha emin bir ifadenin gelip yerletiini ve kan giderek ekilen ellerine zamanla nasl bir durgunluun ktn gren bir retmen sevincinden deliye dner, gururundan ii iine smaz. O krpe yaratklarn doasmdaki hoyrat gc ve tutkular dizginleyerek skp atmak, bunlarn yerine devlete saptanm sradan ideallerin fidelerini dik66 j^ek bir retmenin hem grevi, hem devlete vendisine buyur edilip verilmi mesleinin ykmlldr. u anda halinden memnun ve alkan ka memur ve vatanda okul denen kurumlarn bu yoldaki abalar olmasayd kararszlk iinde bocalar, bir frtna gibi oradan oraya esip durur, hayallerle uraan biri olup kard kimbilir? lerinde bir ey vardr genlerin, vahi ve kural tanmayan, uygarla ters den bir ey, ilkin bunun sklp atlmas gerekir; tehlikeli bir alev vardr, ilkin bunun bastrlmas, ayaklar altnda inenerek sndrlmesi gerekir. Doann yaratt haliyle insan sa solu belli olmayan, iyz kavranamayan netameli bir varlktr. Bilinmedik dalardan, bayrlardan kopup gelen bir seldir deta, balta girmemi bir ormandr, ne bir yol geer iinden, ne bir dzene sahiptir. Nasl balta girmemi bir ormann aatan yana biraz hafifletilmesi, bir temizlik ileminden geirilerek belli snrlar iinde tutulmas gerekiyorsa, okulun da doal insan ilkin paralayp datmas, dize getirmesi ve zor kullanarak onu belli snrlar iine hapsetmesi gerekir. Okulun grevi, st makamlarca benimsenmi ilkelere uygun olarak insan toplumun yararl bir yesi yapmak ve onda kimi zelliklerin ortaya kmasn salamaktr; yle zellikler ki, ilerde gelitirilip mkemmelletiril-neleri okulda titizlikle srdrlm kla eitimini tamamlayp btnlesin, tepesinde bir ta gibi oturup sslesin onu. Bay Joseph Giebenrath'm olu Hans ne de gzel bir gelime gstermiti: Avarelikleri ve

67 oyunlar kendiliinden bir yana brakmt adeta; ders sradaki o sersemce glmeleri oktan gemie karm, bahede oyalanma, tavan besleme ve o zevksiz balk tutma alkanlklarndan da kolayca vazgeirilmiti. Bir akam mdr bey bizzat Hanslarm evine urad. Bu ziyaret dolaysyla koltuklar kabaran baba Giebenrath' nazike savp Hans'n odasna kt, onu Luka ncili zerinde alrken buldu, alabildiine gler yzle selamlad kendisini. "te bu gzel, Hans! Bakyorum yeniden kollar svamsn! yi ama neden hi grnmyor-sun artk? Her gn kp gelirsin diye bekliyorum seni." "Gelecektim ama," dedi Hans zr dileyerek, "gelirken yanmda hi deilse gzel bir balk olsun istedim." "Balk m? Ne bal?" "ey, bir sazan ya da onun gibi bir ey." "imdi anladm. Yani sen imdi balk tutmaya m gidiyorsun yine?" "Gidiyorum ama yle fazla deil. Babam izin verdi." "Hmm. Balk tutmaktan ok mu holanyorsun?" "Evet." "Gzel, pek gzel! Eh, bu tatili alnnn teriyle hak ettin tabii. Onun iin tatil yaparken bir yandan da biraz alp bir eyler renmeyi pek dnmezsin sanrm." "Niin dnmeyeyim, dnrm tabii, mdr bey." "Ama sen kendin istemezsen, byle bir eyi 68 cana zorla kabul ettirmek aklmn ucundan gemez dorusu." "Ben kesinlikle istiyorum." Mdr bey derin derin bir-iki nefes alp verdi, sonra seyrek sakaln svazlayp oradaki bir sandalyeye kt. "Bak Hans!" dedi. "Durum u: Eskiden beri denenmitir, ok iyi geen bir snav anszn bir baarszlk izler genellikle. Manastr okulunda bir sr yeni ders kacak karna. Okula da her zaman tatilde bu derslere nceden hazrlanm ynla renci gelir, ounlukla da snav ok iyi dereceyle verememi kimselerdir bunlar. Bir de bakarsn, tatilde zafer sarholuuyla yan gelip yatm pek baarl rencilerden ne geerler." Mdr bey, konumasnn burasnda yeniden gs geirdi. "Bizim okulda snf birinciliini srekli elinde tutmak iten deildi senin iin. Ama manastr okulunda evrende baka arkadalar greceksin, hepsi de yetenekli ya da pek alkandr, yle kolay kolay kendilerinden ne gemene izin vermeyeceklerdir. Anlyor msn demek istediimi?" "Elbette mdr bey." "Madem yle, bir neride bulunaym sana: Bu tatilde manastrdaki okulun derslerine biraz hazrlan. Tabii arya kamadan. u sra bir gzel dinlenip yorgunluk karmak hakkn, hatta grevin kukusuz. Bana sorarsan, en iyisi gnde yle bir ya da iki saatini bu ie ayrman. Yoksa insan kolayca formdan debilir ve bir daha eski formu-nu kazanmas haftalar alr. Ne diyorsun bakaym?" 69 "Ben dnden hazrm, mdr bey, siz ltfen..." "Gzel! branice'nin yan sra okulda ncelikle Homeros yeni bir dnyann kapsn aralayacak sana. Biz imdiden salam bir temel edinirsek, onu bir kat daha zevkle, bir kat daha iyi anlayarak okursun. Homeros'un dili, yani eski yon ivesi, ayrca Homeros iirindeki sz ve ses uyumu tamamen kendine zg, tamamen ayr bir eydir. Homeros'un iirlerinin gerekten tadna varabilmek aba ister insandan, titizlik ister." Tabii Hans bu yeni dnyann kapsndan ieri admn atmaya dnden hazrd, bu konuda elinden geleni yapacana sz verdi. Ne var ki, konumann nereye varaca birazdan belli olacakt; mdr bey, hafife ksTirerek konumasn srdrd: "Ne yalan syleyeyim, matematie de birka saat zaman ayrrsan ok sevinirim. Hani matematikte kt bir renci saylmazsn ama bu derste imdiye kadar pek baarl olduun sylenemez. Manastr okulunda cebir ve geometri okuyacaksn; biraz ders alp nceden hazrlanman sanrm yerinde olur." "Elbette, mdr bey." "Ben sana her zaman yardma hazrm, bunu sylememe bile gerek yok. Senin byk bir adam olduunu grmek onur verir bana. Matematie gelince, babana rica edeceksin, matematik retmeninden zel ders aldrtacak sana. Diyelim haftada -drt saat." "Hay hay, mdr bey." 70

Ders almalar yine sevindirici bir tempoya kavumutu. Hans arada yle bir saat kadar gidip balk tutmaya ya da gezip dolamayagrsn, hemen vicdannda bir rahatszlk duyuyordu. teden beri yzmeye ayrd saatlerse oktan matematik retmeninden ald zel derse kurban gitmiti. Hans ne kadar abalarsa abalasn bir trl keyif alamyordu u cebir derslerinden. leden sonra o en scak saatlerde yzmeye gidecekken kalkp matematik retmeninin evine yollanmann, scak odadan ieri girmenin, karasineklerin vzldayp durduu tozlu havay soluyarak banda bir yorgunluk, kuru bir sesle a art b ve a eksi b demenin dorusu hi de i ac yan yoktu. nsann kafasn ilemez duruma sokan o ar, o alabildiine bunaltc hava kt gnlerde iini karartyor, Hans' umutsuzlua srklyordu. Genel olarak matematikle aras iyi saylmazd. Matematiin kaplarnn kendilerine kapal olduu, bu derse akl erdiremeyen rencilerden de saylmazd hani; bazen gzel, hatta hayranlk uyandracak ekilde problemleri zyor ve bundan haz duyuyordu. Matematiin sevdii bir yan varsa, belli bir yoldan saa sola sapmalara ve dier bilim dallarnn cazibesine kaplmaya imkn tan-mamasyd. Latince'yi bu kadar sevmesi de yine ayn nedenden kaynaklanyordu, nk ak seik ve duru bir dildi Latince, bir salamlk ve kesinlik ieriyor, kukulara yer brakmyordu. Gel-gelelim, matematikte tmyle hatasz sonulara varlsa bile, yine bundan fazla bir ey ele getii 71 f sylenemezdi. Matematik dersleri ve bu konudaki almalar dmdz uzanan bir yolda yrmek gibiydi deta; insan hep ilerliyor, her gn bir gn nce bilmedii, anlamad yeni bir ey reniyor ama diyelim bir dan doruuna ulap da yle zengin bir manzarayla anszn karlat hi olmuyordu. Mdr beyle almalar biraz daha renkli gemekteydi. Kukusuz rahip efendi ncil'in soysuz-lam Yunanca'sndan bile ekici ve grkemli bir eyler kotarp ortaya koymay daha iyi beceriyor, oysa mdr bey Homeros'un taptaze dilinden ayn eyi yapma hnerini gsteremiyordu. Ama yine de Homeros'tu bu; ilk glklerin hemen ardnda srprizler ve hazlar insan bekliyor, kar durulmaz bir cazibeyle onu ekip alarak daha ierilere gtryordu. ounlukla Hans iinde gizemli bir gzellik barndran zor anlanr bir iirin bana byk bir ilgi ve sabrszlkla oturuyor, deta sessiz ve enlikli bir bahenin kapsn kendisine aralayacak anahtarlar szlkte ne kadar abuk arayp bulsa, gzne yine az grnyordu. Bir kez daha ev devlerinden ban kaldramaz olmutu Hans; kimi akamlar devlerden birine akln takyor, gece ge saatlere kadar masadan kalkmyordu. Onun bu almasn koltuklar kabararak izliyordu babas; uyuuk ve hantal kafasnda pek ok kt grl insann ideali yayor, kendi kan ve canndan fkran bir filizin giderek boy atp ykseldiini gryor, bu yksekliin nnde aptalca bir saygyla eiliyordu. Tatilin son haftasnda mdr beyle rahip efendi Hans'a kar yine dikkati ekecek kadar 72 vUmuak davranmaya, onu el stnde tutmaya bagianut. Hans'm yine eskisi gibi gezip dolamasn istiyorlard, dersleri kesmilerdi; onun zinde bir kafayla, dinlenmi olarak kendisini bekleyen yeni yolda yrmesinin ne denli nem tadn vurgulamaktan geri kalmyorlard. Hans, birka kez daha balk tutmaya gitti. Ba atlayacak gibi aryor, yapt ie doru drst dikkatini veremiyor, sonbahar ncesinin ak mavi gnn sularnda yansmaya balad rman kysnda pinekleyip duruyordu. Vaktiyle tatile neden bu kadar sevinmi olduuna akl erdiremiyor, tatilin sona erip manastr okuluna gideceine, okulda bambaka bir yaam, bambaka bir renim sreciyle karlaacana seviniyordu. Eskisi gibi balk da tutamyordu artk, nk balk tutmak onun iin nemini yitirmiti. Bir ara babas bunu alay konusu yapnca balk tutmay hepten bolad Hans ve misinalar gtrp tavan arasndaki sanda kapatt. Tatilin son gnleriydi ki, haftalardr Flaig Us-ta'ya uramad aklna geldi. imdi de kendini zorlayarak, istemeye istemeye gidip ziyaret etti onu. Vakit akamd, Flaig Usta pencerenin yannda oturmutu, her iki dizinde de birer ocuk oturuyordu. Pencere akt, yleyken deri ve boya kokusu btn eve sinmiti. Ne diyeceini bilemeyerek elini Flaig Usta'mn nasrl kocaman sa eline brakt. "Ee, naslsn bakaym?" diye sordu Flaig Usta. "Rahip efendiye sk sk gittin mi?" "Evet, her gn yanndaydm, ok ey rendim ondan." 73 "Ne rnein?" "En bata Yunanca ve daha baka bir sr ey." "Peki bana uramak hi iinden gelmedi mi?" "Gelmez olur mu, Flaig Usta; ama frsat bulamadm ite. Her Allah'n gn rahip efendiyle bir saat, mdr beyle iki saat oturup alyorduk, haftada drt gn de matematik retmenine gidiyordum." "imdi, tatilde mi? Ne samalk!" "Bilmem ki! retmenlerim byle uygun grd. Hem ders almak zor deil benim iin." "Olabilir," dedi Flaig Usta, Hans'm kolundan tutarak. "almana, renmene szm yok. Ama u clz kollara bak! Sonra yzn de kak kadar kalm. Ban da aryor mu yine?"

"Arada bir." "Samalk bu, Hans! stelik gnah! Sen yata biri doru drst gezip dolar, hava alr, hareket eder, bir gzel dinlenir benim bildiim. Tatile niin karrlar sizi? Odalara kapanp pinekleye-siniz de eskisi gibi ders alasmz diye deil sanrm. Baksana, bir deri bir kemik kalmsn." Hans gld. "Her neyse. Urap didinerek tm glkleri gsleyeceinden kukum yok. Ama fazlas fazla. Peki, u rahip efendinin derslerinde ne yaptnz bakalm? Ne syledi, ne konutu bu adam?" "Pek ok ey ama kt bir ey sylemedi hi. Dorusu bilmedii ey yok rahip efendinin." "ncil'den saygszca sz ettii oldu mu?" "Hayr, asla!" "Bak buna sevindim. nk unu unutma ki, 74 insann ruhuna bir tek zarar geleceine bedenine kin zarar gelsin daha iyi. Sen ilerde rahip olacaksn, ele gemez bir ey bu, etin bir grev, siz genlerden ounun baaraca ey deil. Kimbi-r, belki sen bu i iin biilmi kaftansn, gnn birinde insanlarn yardmna koar, ruhlarnn esenlii iin alr, onlara doru yolu gsterirsin. Yrekten dilerim byle olsun, byle olmas iin de dua edeceim." Flaig Usta, bunlar syledikten sonra ayaa kalkp iki eliyle Hans'n omuzlarn skca kavrad. "Haydi sana uurlar olsun imdi, Hans! Salcakla git! Tanr seni takdis etsin, seni korusun! Amin!" Flaig Usta'nm kendisini uurlaymdaki bu resmi hava, bu hayr duas, yksek Almanca'yla sylenen bu szler Hans'm cann skm, keyfini karmt. Oysa vedalarken rahip efendinin azndan byle eyler duymamt hi. Tatilin son birka gn de hazrlklar ve veda ziyaretleriyle gz ap kapayncaya kadar tela ve tedirginlikler iinde geip gitmiti. Yatak takm, giysiler, amarlar ve kitaplarla dolu sandk nden manastra yollanm, sra yanlarna alacaklar valizin hazrlanmasna gelmiti. Ve serin bir sabah vakti baba ile oul trene binip Maulbronn'un yolunu tuttular. Doup byd yerleri brakp baba evinden uzakta yatl bir okula gidecei iin, Hans'm yrei tuhaf duygularla doluyor, zerine bir kasvet kyordu. 75 ""1 nc Blm lkenin kuzeybatsnda ormanlk tepelerle sessiz kk gllerin arasnda Zisterziens tarikatna ait Maulbronn Manastr bulunmaktayd. Byk, salam ve iyi korunmu ok ho eski yaplardan oluuyordu manastr; yaplar* tm de ba dndrc gzellikteydi, gerek i, gerek d grnmleri ahaneydi dorusu, yzyllar iinde insana huzur veren yemyeil evreleriyle soylu ve yrekten kaynap btnlemilerdi. Manastra gelen ziyaretiler yksek bir duvara oyulmu, resim kadar gzel bir kapdan geerek manastrn derin bir sessizlik iinde uzanan geni d alanna admlarn atarlar. Bir havuzun fskiyesinden sular fkrr burada, yal ve vakur aalar ykselir, sada ve solda eskiden kalm salam ta yaplar grlr, arka planda Roman slubunun son dnemine ait olup 'cennet' diye nitelenen giriiyle ana kilisesinin cephe ksm dikkati eker, esiz gzellii ve zarafetiyle insann ban dndrr. Kilisenin grkemli atsnn 76 zerinde bir ine inceliinde tepesiyle grotesk bir Iculecik ykselir, sinesinde bir an nasl barndrabdiine akl erdirilecek gibi deildir. Kendisi bir aheser olan sapasalam i avluyu bir mcevher gibi nefis havuzlu apel ssler; yce bir soyluluk iindeki ha tonozuyla rahiplerin yemekhanesi, geni ibadet mahalli, konferans salonu, manastr yneten barahibin konutu ve iki kilise yan yana dizilmi dev yaplar halinde evreler avluyu. Pitoresk duvarlar, cumbams kmalar, kaplar, bahecikler, bir deirmen ve eitli konutlar devcileyin bir elenk gibi sarp kuatr o koca eski yaplar. Manastr nndeki geni alan sessiz ve bombotur, aalarn glgeleriyle uykulu uykulu oynar; ancak le yemeinden sonraki ilk saatte geici ve yanltc bir canllk kazanr buras; bir grup delikanl manastrn kapsndan kar, geni alana dalr, biraz hareket, barma, konuma ve glmeyi de yanlar sra tayp getirirler, bir top oyunu oynarlar rnein ve bir saatlik srenin bitiminde geride hi iz brakmadan arabuk manastr duvarlarnn gerisinde gzden kaybolurlar. Bu alanda pek ok kii manastrda hayli zevkli gnler geirilebileceini dnm, diri ve mutlu bir eylerin yeerip filizlenmesine elverili bir yer saylacan, olgun ve iyi insanlarn zihninde mutluluk veren dncelerin doup gzel ve i ac eserlerin yaratlabileceini ilerinden geirmitir. Tepelerin ve ormanlarn arasna gizlenmi, her trl dnyevilikten uzak bu grkemli manastr uzun zamandan beri Protestan rahip okulunun rencilerini barndrm, buradaki huzur ve gzelliin o duyarl gen g77 nlleri sarp sarmalamas istenmitir. Ote yandan, burada genler kent ve aile yaamnn dikkatleri datan olumsuz etkilerinin uzanda tutulur, dardaki youn yaamn zararl etkilerinden korunurlar. Bylece, branice ve Yunanca renimi ve daha baka yardmc bilim dallarn konu alan almalar yllar yl

genlere byk bir ciddiyetle yaamlarnn amac olarak benimseti-lebilmekte, gen ruhlarn bilgiye susaml saf ve ideal nitelikte incelemelere ve aratrmalara yneltilebiimelctedir. Yatl rahip okulunun bir baka amac da genleri kendi kendilerini eitmeye zorlamak, bir dayanma duygusunun yreklerinde filizlenmesini salamaktr. Dolaysyla, rencileri ats altnda bedava yatrp barndran, yedirip iiren manastrdaki eitim ve retim, genleri belli bir karakterle donatacak gibi dzenlenmitir; yle bir karakter ki, ilerde bir"kimlik ilevi grr, inCe ve gvenilir bir 'damgalama' yntemi oluturur. Zaman zaman renimlerini yarda brakarak manastrdan kap giden haylazlar dnda Suebya'daki bu manastr okulunu bitirenler, zerlerinde mr boyu mezun olduklar okulun damgasn tarlar. Manastr okuluna ilk admlarn attklarnda yanlarnda anneleri olanlar, mr boyu o gnleri anmsadliannda duygulanr ve kranla anarlar. Ne var ki, Hans onlardan biri deildi; her trl duygulan^nlktan uzak yaamt o gn ama tanmad pek ok yabanc anneyi izleme imknn bulmu! bu da zerinde tuhaf bir izlenim brakmt. ki ya^mda gmme dolaplarn yer ald uzun 78 bir koridordan oluan yatakhanede sada solda sandk ve sepetler duruyor, anne ve babalarnn eliinde manastra gelen olanlar yanlarnda getirdikleri eyalar gereken yerlere yerletirmeye alyorlard. Her renciye eyalarn koymas iin numaral bir dolap, yine her birine ders alacaklar odalarda kitap ve defterlerini koymak iin numaral bir etajer ayrlmt. Anne ve babalar oullaryla yere km, sandk ve sepetlerden eyalar karyor, gzetmen bir prens gibi kaslarak ortada dnp dolanyor, gerektiinde tler verip tavsiyelerde bulunarak oradakilerin yardmna kouyordu. Sandk ve sepetlerden karlan giysiler alp yaylyor, gmlekler gzelce katlanyor, kitaplar st ste ylp izne ve terlikler sra sra diziliyordu. Yanlarnda getirdikleri balca eyalar hepsinde aynyd, nk en ok ne kadar giysi getirilebilecei ve getirilmesi gereken br eyalar okul idaresince saptannut ine isimler kaznm el yz ykama kaplar sandklardan karlp banyodaki yerlerine yerletiriliyor, yan balarna da sngerler, sabunluklar, taraklar d fralar srayla diziliyordu. Ayrca, her renci yannda bir lamba, bir bidon gazya ve bir yemek takm getirmiti. Btn olanlar heyecanlyd, harl harl alyorlard. Babalar glmseyip oullarna yardm etmeye alyor, ikide bir cep saatlerini ka-rm bir gz atyor, skntdan patlayacak gibi oluyor, svmak iin frsat kolluyorlard. Ne var ki asl yk annelerin omuzlarmdayd; anneler giysi ^ amarlar tek tek elden geiriyor, koyacaklar yere uyup uymayacan nceden titizlikle kon79 trol ediyor, her bir giysiyi alabildiine zenle, arandnda kolayca bulunacak gibi dolaba yerletiriyordu. Arada bir oullarna kimi hatrlatmalarda bulunuyor, tler veriyor, efkat dolu szler sylyorlard. "Yeni gmlekleri kullanrken ok dikkat etmelisin, mark elli fenik dedik." "Kirli amarlar her drt haftada bir trenle, acil durumlarda postayla yollarsn. Siyah apkay da yalnzca pazarlar giyersin." iman, rahat bir kadn ise ykseke bir sandn zerine km, oluna nasl dme dikileceini retiyordu. Bir baka anne de yle sylyordu oluna: "Evi zlediinde oturur mektup yazarsn bize. Zaten Noel'e ne kald unun urasnda." Henz pek gen ve irin bir anne kk olunun azna kadar dolu dolabn gzden geirip elini yn yn amarlar, ceket ve pantolonlar zerinde okayarak gezdirdi. Ardndan da geni omuzlu ve tombul yanakl olunu okamak istedi. evresindekilerden utanan olan, hanm evlad bir ocuk izlenimini uyandrmaktan kand iin iki elini de pantolonunun ceplerine soktu. Veda edip ayrlmak, kendisinden ok annesine g geliyor gibiydi. Olanlarn bazlarnda ise bunun tersiydi durum; dolaplar yerletirmekle megul annelerini ne yapacaklarn bilemeden akn akn izliyor, onlarla yine eve dnmek ister gibi grnyorlard. Ama hepsinde de ayrlk korkusu ve her zamankinden gl bir sevilip okanma gereksinimi, evredekilerden sklma duygusuyla ve er80 peklie ilk adm atn o inat gururuyla savap duruyordu. Alayabilse baka ey istemeyecek pelc ok olan, doal denemeyecek umursamaz kir tavr taknp olup bitenler kendisini hi duy-gulandrmyormu gibi davranmaya alyor, anneleri ise onlarn bu haline glmseyerek bakyorlard. Hemen btn olanlarn gerekli eyalarn yan sra lks saylabilecek kimi teberileri de sandklardan kard grlyordu, bir torba elma rnein, ttslenmi bir salam, bir kutu kurabiye ve buna benzer baka eyler, ounun patenleri de vard. Ufak tefek cin gibi bir olan kendi sandndan kard ve saklamaya da hi kalkmad koca bir para jambonla dikkatleri zerine ekmiti. Olanlardan hangilerinin doru evden okula geldii, hangilerinin daha nce bir baka yatl okulda veya pansiyonda kald kolayca ayrt edilebiliyordu. Ama bu sonuncularn yznde de yine bir tela ve heyecan okunmaktayd.

Bay Joseph Giebenrath da sandktan eyalarn karlmasnda oluna yardm etti. Akllca ve becerikli davrand, br anne ve babalarn pek oundan nce bitirdi iini, bir sre sklm, ne yapacan bilmeyerek olu Hans'la yatakhanede bekledi. Nereye baksa, oullarn baz konularda uyaran veya aydnlatan babalar, onlar avutan, tlere boan anneler ve skntl byklerini dinleyen ocuklar izledi; kendisi de izleyecei yeni yaam yoluyla ilgili olarak oluna bir-iki nemli laf etme gereini duydu. Uzun zaman ne diyeceini dnd, susup duran Hans'm yanmarklar Arasnda o i la da ezilip bzlerek yrd biraz, sonra anszn konumaya balad, mbarek yce szlerden kk bir gldeste yapp oluna sundu; Hans da, onun sylediklerini arm bir ifadeyle sesini karmadan dinledi ama hemen yan balarnda dikilen rahibin babasnn konumasyla elenir gibi glmsediini grnce utand ve babasn tutup bir kenara ekti. "yle deil mi Hans, ailemizin yzn kara karmayacaksn? Byklerinin szn dinleyeceksin?" "Elbette baba," diye yantlad Hans. Babas sustu ve rahat bir nefes ald. Dorusu sklmaya balamt. Hans da kendini hi iyi hissetmiyordu; bazen endie dolu bir merakla gzlerini koridorun pencerelerinden dar evirip, ok eskilerden beri srp gelen mnzevi arball ve sessizlii koridordaki grltl yaamla pek badamayan suskun i avluyu seyrediyor, arada bir ilerini daha bitirmemi br olanlara rkek baklar atyordu. Henz hibirini tanmyordu bunlarn. Anlalan Stuttgart'ta tant olan, Gppingen'de rendii stn Latince'ye karn snav kazanamamt, en azndan hibir yerde Hans'm gzne arpmad. Hans, ilerde arkadalk yapaca olanlar biraz ilgisiz gzlerle seyrediyordu. Herkesin yannda getirdii eya, say ve cins bakmndan birbirine benziyorsa da, kentlileri kyl ocuklarndan, orta halli ailelerin ocuklarn yoksullarmkinden ayrmak g deildi Zenginler, ocuklarn manastr okuluna pek yollamazlard; kukusuz bu, biraz anne ve babalar^ gururundan ya da aydn kiiler olmalarndan, t i' 82 raZ da ocuklarn yeteneklerinden kaynaklanmaktayd. Ne var ki, lise retmenleri ve st kademedeki memurlar arasnda manastrda geen endi renim yllarn anmsayp olunu Maul-bronn'a yollayan pek ok kii vard. Dolaysyla, siyah ceketli krk olann giysileri arasnda gerek kuma, gerek biki diki bakmndan pek fazla ayrlk grlyordu ama gen renciler bundan da ok davranlar, iveleri ve duru oturu-laryla birbirlerinden ayrlmaktayd. Baston yutmu gibi hantal ve sska Karaormanl olanlar, saman sars salar ve kocaman azlaryla Alp yaylasndan gelenler, lkenin alt kesimlerinden en akrak delikanllar, sivri ulu potinleri ve bozulmu, daha dorusu fazla incelip trplenmi iveleriyle nazik Stuttgartllar. Bu genlerden yaklak bete biri gzlk takyordu. lerinden biri, Stuttgart'tan neredeyse k giyimli ufak tefek bir ana kuzusu, bana kalp gibi bir kuma apka geirmi, pek kibar davranyor ama bandaki o allmam ssn daha imdiden pervasz rencilerde ilerde kendisine taklma, onu birtakm davranlara zorlama heves ve arzusunu uyandrd hi aklma gelmiyordu. Durumu dikkatle gzleyen biri, bu rkek ve ekingen rencilerin, lkenin genleri arasndan hi de kt saylmayacak bir seim sonucu bir araya getirildiini kukusuz grebilirdi. Kafalarna vurula vurula kendilerine bir eyler reti-lebildii daha uzaktan belli olan ortalama zek dzeyindeki rencilerin yan sra gerek narin, gerek diretken ve salam yapl renciler vard okula gelenler arasnda, henz krp buru83 mam yzlerinin gerisinde yce bir yaam hl ksmen dlerle kaplyd. Belki renciler arasnda o akgz ve dikbah Suebyallardan da birka kii vard, zamanla koca dnyann kapsn zorlam, o hep biraz kuru ve inat dncelerinden yola koyularak yeni ve gl sistemler gelitirmi Suebyallardan. nk Suebyahlar gerek kendi memleketleri, gerek dars iin iyi eitilmi Tanrbilimciler yetitirdikleri gibi, pek ok hatr saylr peygamberlere ve yanl retiye kaynaklk eden felsefi dncelere geleneksel bir yatknlkla da dikkati ekmilerdir. Bylece byk politik gelenekleri ok gerilerde kalm bu bereketli lke, hi deilse Tanrbilim ve felsefe gibi manevi bilim dallarnda hl btn dnyada kesinlikle srdryor etkisini. te yadan, halkn iinde hl teden beri gzel biimlerden ve bir dsellii ieren iirlerden zevk alma yetenei yayor. Bu da zaman zaman hi de ktler arasnda saylmayacak airlerin yetimesini salyor. Maulbronn Manastr Okulu'nun kurum ve geleneklerinde dtan bakld m, Suebya'ya zg bir ey gze arpacak gibi deildi, manastr dneminden kalm Latince adlarn yan sra baz klasik etiketlerin son zamanlarda saa sola yaptrld fark ediliyordu daha ok. rencilerin yerletirildii odalar Forum, Hellas, Athen, Sparta, Akropolis adlarn tayordu rnein; tekilerin hepsinden kk en son odaya Germania denmesi, halihazrdaki Germania'y elden geldiince bir Roma-Yunan topyasna dntrmek iin ortada hakl nedenler bulunduu eklinde 84

rurI1lanabilirdi. Gelgelelim, bu da yine da-dan bakldnda edinilecek bir izlenimdi; kla-oil adlarn yerinde branice adlar olsa, dorusu daha uygun kaard. Yine kaderin bir cilvesi olarak rencilerin datm srasnda Athen (Atina) odasna en gnl yce ve konumasn en iyi bilen kiiler deil, doruluk ve drstlkten amayan birka can skc olan dm, Sparta (sparta) odasna ise her trl gle gs ge-reben sava ruhuna sahip olanlar ya da ileci-ler deil, glp elenmesini, yiyip imesini seven bir avu gen yerletirilmiti. Hans'a ise dokuz arkadayla birlikte Hellas (Yunanistan) odas dmt. Akam dokuz arkadayla o plak ve serin yatakhanenin kapsndan ieri ilk kez admn atp darack yatana uzandnda bir gariplik kt Hans'm stne. Tavandan byk bir gaz lambas sarkyor, lambann pembe nda herkes soyunup yataa giriyor, saat onu eyrek gee grevli gelip sndryordu. Karyolalar yan yanayd, iki karyola arasnda karlan giysilerin konmas iin bir sandalye bulunuyordu. Stunlarn birinden sabahlar rencileri uyandrmak iin alman bir ann ipi sarkmaktayd. Olanlardan birka imdiden birbiriyle tanmt; alak sesle, rkek ve ekingen, birka bir ey konutular uyumadan, ok gemeden de sesleri kesildi. tekiler henz birbirine yabancyd, biraz mahzun ve l gibi suskun yatyorlard yataklarnda. Uykuya dalanlarn derin derin soluduklar duyuluyordu; arada biri uykusunda elini kolunu oynatyor, yorgan hrdyordu. Henz uyumayanlarn sesi so85 I ;W luu hi kmyordu. Uzun bir sre uyku tutmad, uyuyamad Hans, oda arkadalarnn nefes alp verilerini dinledi; bir sre sonra iki yatak ilerden tuhaf, korkulu bir ses geldi kulana, biri yorgan bana ekmi alyordu; sanki uzaklardan kopup gelen bu hafif hkrk sesi, Hans' tuhaf biimde heyecanlandrd. Hans'm evini zledii sylenemezdi pek ama evdeki kk sessiz odasn aryor, ondan ayr dtne zlyordu; ayrca, bilinmezliklerle dolu yeni ortam ve evresindeki bir sr yabanc iini belli belirsiz rpertiyordu. Vakit henz gece yarsn bulmamken yatakhanede uyumayan kalmamt. Yan yana dizilmi yataklarda yatyordu manastrn gen rencileri; yzlerini izgili yastklara bastrm, zgn, hayata meydan okuyan, en akrak, rkek ve ekingen olanlar; tm de tatl dinlencelere ve unutmalara yenik dm. Eski sivri atlarn, kulelerin, kmalarn, sivri payanda ularnn, mazgal dilerinin, Gotik galerilerin ardnda ykselen bir yarmaym sar soluk pervazlarda ve eiklerde yansyor, Gotik pencerelerin ve Roman slubundaki kaplarn zerine dklp salyor, i avludaki fskiyeli havuzun kocaman grkemli ananda soluk altn renkli titreimler oluturuyordu. Sarms birka parlak izgi ve aydnlk birka leke Hellas isimli odann penceresinden de ieri vurmutu ve nasl bir zamanlar manastrdaki rahiplerin dlerine elik etmilerse, imdi de yataklarnda uyuyan rencilerin dleriyle ayn eyi srdryorlard. Ertesi gn konferans salonunda yaplan bir 86 trenle renciler resmen okula kabul edildi. Frak giymi retmenler salonda dikiliyordu; derken baretmen bir konuma yapt. renciler dnceli yzlerle sandalyelerinde iki bklm oturuyor, arada bir arkalarda oturan anne ve babalarna balarn evirip yan gzle bakmaya alyorlard. Anneler derin dnceler iinde glmseyerek gzlerini oullarnn zerinden ayrmyor, babalar ise dimdik oturmu baretmenin konumasn izliyor, vakur ve kararl bir grnm sergiliyorlard. Gururla, vnle ve gzel umutlarla gsleri kabaryor, bugn kendi ocuunu maddi kar uruna elden kard hibirinin aklna gelmiyordu. Konumann sonunda, adlar okunan renciler tek tek kalkp ne kt, baretmen ellerini skt her birinin, resmen rencilie kabul edilip okul yaamna uyum salamakla ykml klndlar; doru yoldan amamak kouluyla her birinin gelecei devlet baba tarafndan gvence altna almyordu. Bu gvence karlnda denecek creti ise ne salondaki olanlarn dnd vard, ne de babalarnn. Ayrl saati gelip attnda anne ve babalaryla vedalamalar, olanlar iin kabul treninden daha ciddi ve duygulandrcyd. Anne ve babalarn bir blm yaya, bir blm posta arabasyla, bir blm de o aceleyle yakalanm rasgele bir arala manastrdan ayrlarak oullarn geride brakp gzden kayboldu. Yumuak eyll havasnda mendiller salland uzun uzun, sonunda evlerine dnen anne ve babalar orman yuttu, oullar da suskun ve dnceli yzlerle ma87 nastra dnd. "Evet, saygdeer anne ve babalarnz da gitti artk," dedi grevli. Bunun zerine, birbirini szp tanmalar balad olanlar arasnda, ilkin ayn odada kalanlar birbiriyle tant. Mrekkep hokkalarna mrekkep, gaz lambalarna gaz dolduruldu, kitap ve defterlere ekidzen verildi, yeni meknlar iinde yerleilmeye alld. Merakl gzlerle birbirini incelemeye balad herkes, birbiriyle syleyie koyuldu, nereden geldiini, imdiye kadar hangi okullarda okuduunu sordu birbirine. Hepsini fena halde terletmi giri snavn da anmsadlar hep birlikte. Odadaki masalardan kiminin

evresinde gruplar olutu, boboazlklar balad, n n kahkahalar tm rkeklikleri yenerek ykseldi yer yer; akam olduunda manastrn yeni sakinleri bir deniz yolculuunda aynf gemide seyahat etmi yolculara oranla ok daha yakndan tanmt birbirini. Hans'la Hellas odasnda kalan dokuz arkadatan drd kiilik sahibi olanlard, kalan az ok vasat kimselerdi. Bir kere Otto Hastner vard; babas Stuttgart'ta profesr olan, sakin ve kendinden emin biriydi; davranlar kusursuz, geni omuzlu, boylu poslu bir oland; iyi giyiniyor, salam ve dzgn hareketleriyle odadakileri etkiliyordu. Sonra u Kari Hamel, Alp blgesindeki kk bir ky muhtarnn olu! yle bir solukta anlalacak biri deildi, elikilerle doluydu nk, grnrdeki miskinliinden seyrek olarak syrlp kyor ve byle zamanlarda tutkulu, takn ve 88 zorba birine dnyordu. Ne var ki, ok gemeden yine kendi kabuuna ekiliyor, evresini gzlemleyen sessiz biri midir, yoksa sadece sinsi bir olan mdr, anlalamyordu pek. O kadar elikili saylmasa bile Hellas'ta kalanlar arasnda dikkati ekenlerden biri de Kara-ormanl Hermann Heilner'di; iir yazd ve edebiyata merakl olduu daha ilk gnden anlalmt. Sylendiine gre, giri snavnda kompozisyon devini vezinli kafiyeli olarak kaleme almt. ok konuan, konuurken coan biriydi, gzel bir keman vard, neredeyse grnd gibi bir oland, genlie zg henz olgunlamam bir duygusallk ve uarlk balca miza zelliiydi. Ne var ki, dardan pek kolay fark edilmeyecek derin bir eyleri de barndryordu ruhunda. Gerek bedensel, gerek ruhsal bakmdan yann zerinde gelitii sylenebilirdi. imdiden kendine zg yollarda yrmeye balamt, bylelikle ilerde izleyecei yolun bir provasn yapar gibiydi. Ama Hellas'taki olanlarn en antikas Emil Lucius'tu kukusuz; kapal kutuydu Lucius, saman sars salar vard, yal bir kyl gibi metin, alkan ve kara kuru biriydi. Boyu pou ve yz hatlar bakmndan henz geliim srecini yaamasna karn insanda bir yeniyetme izlenimini brakmyor, tm geliim evrelerini geride brakm erikin bir insan grnmn sergiliyordu. Daha ilk gn, tekiler can skntsndan gevezelik edip yeni evreye almaya urarlarken, Lucius sakin sakin oturup, kulaklarn baparmaklaryla hkam, bir gramer kitabna dalarak sanki ge89 nastra dnd. "Evet, saygdeer anne ve babalarnz da gitti artk," dedi grevli. Bunun zerine, birbirini szp tanmalar balad olanlar arasnda, ilkin ayn odada kalanlar birbiriyle tant. Mrekkep hokkalarna mrekkep, gaz lambalarna gaz dolduruldu, kitap ve defterlere ekidzen verildi, yeni meknlar iinde yerleilmeye alld. Merakl gzlerle birbirini incelemeye balad herkes, birbiriyle syleyie koyuldu, nereden geldiini, imdiye kadar hangi okullarda okuduunu sordu birbirine. Hepsini fena halde terletmi giri snavn da anmsadlar hep birlikte. Odadaki masalardan kiminin evresinde gruplar olutu, boboazlklar balad, n n kahkahalar tm rkeklikleri yenerek ykseldi yer yer; akam olduunda manastrn yeni sakinleri bir deniz yolculuunda aynr*gemi-de seyahat etmi yolculara oranla ok daha yakndan tanmt birbirini. Hans'la Hellas odasnda kalan dokuz arkadatan drd kiilik sahibi olanlard, kalan az ok vasat kimselerdi. Bir kere Otto Hastner vard; babas Stuttgart'ta profesr olan, sakin ve kendinden emin biriydi; davranlar kusursuz, geni omuzlu, boylu poslu bir oland; iyi giyiniyor, salam ve dzgn hareketleriyle odadakileri etkiliyordu. Sonra u Kari Hamel, Alp blgesindeki kk bir ky muhtarnn olu! yle bir solukta anlalacak biri deildi, elikilerle doluydu nk, grnrdeki miskinliinden seyrek olarak syrlp kyor ve byle zamanlarda tutkulu, takn ve 88 zorba birine dnyordu. Ne var ki, ok gemeden yine kendi kabuuna ekiliyor, evresini gzlemleyen sessiz biri midir, yoksa sadece sinsi kir olan mdr, anlalamyordu pek. O kadar elikili saylmasa bile Hellas'ta kalanlar arasnda dikkati ekenlerden biri de Kara-orrnanl Hermann Heilner'di; iir yazd ve edebiyata merakl olduu daha ilk gnden anlalmt. Sylendiine gre, giri snavnda kompozisyon devini vezinli kafiyeli olarak kaleme almt. ok konuan, konuurken coan biriydi, gzel bir keman vard, neredeyse grnd gibi bir oland, genlie zg henz olgunlamam bir duygusallk ve uarlk balca miza zelliiydi. Ne var ki, dardan pek kolay fark edilmeyecek derin bir eyleri de barndryordu ruhunda. Gerek bedensel, gerek ruhsal bakmdan yann zerinde gelitii sylenebilirdi. imdiden kendine zg yollarda yrmeye balamt, bylelikle ilerde izleyecei yolun bir provasn yapar gibiydi. Ama Hellas'taki olanlarn en antikas Emil Lucius'tu kukusuz; kapal kutuydu Lucius, saman sars salar vard, yal bir kyl gibi metin, alkan ve kara kuru biriydi. Boyu pou ve yz hatlar bakmndan henz geliim srecini yaamasna karn insanda bir yeniyetme izlenimini brakmyor, tm geliim evrelerini geride brakm erikin bir insan grnmn sergiliyordu. Daha ilk gn, tekiler can skntsndan

gevezelik edip yeni evreye almaya urarlarken, Lucius sakin sakin oturup, kulaklarn baparmaklaryla tkam, bir gramer kitabna dalarak sanki ge89 miste kaybedilmi yllarn acsn karmak ister gibi harl harl almaya koyulmutu. Bu sessiz antika olann ne mal olduu ancak yava yava renilebilmi, cimrinin ve bencilin teki diye nitelenebilecei bu kt huylarda ii mkemmellie vardrmasyla evresindeklerde saygnlk uyandrd ya da en azndan bir hogr havas yaratt sonradan anlalabilmiti. Tutumlulukta ve kendine kar salamada gelitirdii eytanca yntemin incelikleri ancak zamanla gn na karak herkesi artmt. Sabahlar erkenden yataktan kalkldnda, Lucius ya herkesten nce, ya herkesten sonra tuvalete gidiyordu; bundan da amac bir bakasnn havlusunu, hatta belki sabununu kullanabilmek, kendisininkileri ise kollayp esirgemekti. Bylelikle kendi havlusunun iki hafta, hatta daha uzun sre temiz kalmasn salyordu. Oysa havlularn haftada bir deitirilmesi gerekmekteydi, her pazartesi leden nce bagzetmen bunun yaplp yaplmadn denetliyordu. Lucius da pazartesi oldu mu erkenden tuvalete gidiyor, zerinde kendi numaras yazl engele yeni bir havlu gtrp asyordu; ama le teneffsnde gidip ald havluyu gzel gzel katlayp yine dolabna yerletiriyor, onun yerine temiz tutmaya alt eski havluyu gtrp asyordu. Kendi sabunu sertti, abuk tkenmeyerek aylarca dayanyordu. Ne var ki, btn bunlara baklarak stne bana dikkat etmeyen, kendini koyvermi biri olduu sylenemezdi Lucius'un, eli yz, st ba her zaman temizdi; sarn seyrek salarn zenle tarayp tepeden ikiye ayryor, amar ve giysilerine elden gelen 90 titizlii gsteriyordu. Tuvaletten sonra kahvalt salonuna inilmekteydi; kahvalt da bir fincan kahveyle bir tek eker ve rekten oluuyordu. rencilerden pek ou yeterli grmyordu bunu; sekiz saatlik uykunun ardndan genlerin sabahleyin yataktan kalknca duyduklar alk normalde hi de azm-sanacak gibi deildir kukusuz. Gelgelelim, Luci-us durumundan ikyeti deildi; kahvaltda verilen bir tanecik ekeri boazndan kesip biriktiriyor, biriktirdii ekerleri her zaman okutacak kimseler bularak, ikisini bir fenie elden karyor ya da yirmi be tanesini bir defterle deitiriyordu. Akamlar kendi lambasmdaki gazyam harcamamak iin bakalarnn lambalarnn ndan yararlanarak ders almakta hi saknca grmediini bilmem sylemeye gerek var m? Oysa yoksul bir ailenin ocuu deildi Lucius, ok rahat yaam koullarnda bymt. Zaten yledir hep, fakir insanlarn ocuklar arasnda parasn idareli kullanp tutumlu davrananna seyrek rastlanr, yoksul ailelerin ocuklarnn ellerinde gereksinimlerini karlamaya yetecek kadar para vardr ancak, bir kenara ayrp biriktirecek kadar paralar hibir zaman olmaz. Ne var ki, Lucius yalnzca maddi deerler, elle tutulup gzle grlr nesneler konusunda bir karclkla yetinmeyerek manevi alanda da frsat dt m kendine kar salamay i edinmiti. Bu konuda o kadar akllyd ki, ele geirecei tm manevi servetlerin ancak grece deer tadn hi aklndan karmyordu. Bu yzden, yalnzca eriki bir snavda semeresini alabilecei derslere 91 hakkn vererek alyor, tekiler zerinde fazla durmayarak ortalama bir notla ii idare etmeye bakyordu. Ne kadar bilgi edinip ne kadar baarl olduunu renci arkadalarnn baarlaryla karlatrarak lyordu. ki kat fazla eyi bilip de snfta ikinci olmaktansa, yars kadar bilgiyle birinci olmak yeleyecei bir eydi kukusuz. Dolaysyla, arkadalarnn vakit geirmek iin trl yollara bavurduu, oyun oynayp kitap okuduu akamlarda onun sessiz sedasz oturup ders alt grlyordu. Oda arkadalarnn grlts patrts hi rahatsz etmiyordu kendisini, hatta bazen ban evirip her trl kskanlktan uzak, deta memnun gzlerle onlara bakyor, hi kskanlk duymuyor, hatta bu durum houna gidiyordu. yle ya, arkadalar da kendisi gibf oturup ders alsa, kendi almalarndan istedii sonucu alamayaca kesindi. Btn bu kurnazlk ve numaralarndan tr kimsenin alkan ve agzl Lucius'a kzp ierledii yoktu. Ama ii arla vardran, karma ar dkn herkes gibi Lucius da ok gemeden aptalca bir ie kalkt, manastrdaki btn derslerin parasz olmasndan yararlanmak gibi bir hevese kapld ve keman dersi almak iin idareye bavurdu. Hani nceden bu konuda az buuk bir hazrl, biraz kula ve yetenei olsa ya da mzikten holanp zevk alsa neyse! Keman almann da nihayet Latince ve matematik gibi renilebileceini dnmt Lucius; mziin ilerde insana yarar salayacan, onu toplum iinde sevilip aranan biri yapacan sadan soldan iitmiti. En azndan byle bir giriim onu hi masrafa sokma92 yacakt, nk okul idaresi keman dersi alacaklara okuldaki kemanlardan birini veriyordu. Lucius gelip keman dersi almak istediini sylediinde, mzik retmeni Bay Haas beyninden vurulmua dnd; nk Lucius'u solfej derslerinden tanyordu, bu derslerdeki beceriksizlii ok arkadan ne kadar elendirmi, zevkten krp geirmise, retmen Haas' o kadar canndan bezdirmiti. Dolaysyla, Lucius'u kapld sevdadan vazgeirmeye urat ama yanl kap almt. Lucius nazik ve mazlum bir biimde glmseyip, alakgnll bir tavrla keman dersi almann kendisine okul ynetimince tannm haklardan

biri olduuna dikkatini ekti retmeninin, iinde mzie kar sklp atlamayacak bir tutkunun varlndan sz etti. Bunun zerine, ister istemez manastrda egzersiz iin ayrlm kemanlarn en ktlerinden biri tututuruldu eline. Lucius haftada iki kez keman dersi alyor ve her gn yarm saat egzersiz yapyordu. Ne var ki, Lu-cius'un oda arkadalar ilk ve son egzersiz olmas gerektii zerinde direttiler, bu lanet olas cyaklamalara daha fazla katlanamayacaklarn akladlar. Bunun zerine Lucius, elinde keman, manastr iinde srekli dolanp durdu, egzersiz iin kuytu keler arad kendine; bu yerlerden kopup gelen czrt ve cyaklamalarla kark acayip sesler evre sakinlerine korkulu anlar yaatt. air renci Heilner'in dediine gre, bu eski keman sanki grd ikencenin acsyla btn kurt deliklerinden kard seslerle bu eza ve cefaya bir an nce son verilmesi iin yalvarmaktayd. rencisinde herhangi bir ilerleme gremeyen i93 leke mzik retmeni Bay Haas sonunda kzp sinirlenmeye, Lucius'a kaba davranmaya balamt. Lucius, giderek daha byk bir umutsuzlukla egzersizlerini srdryor, o zamana kadarki kendinden memnun bezirgan yzn giderek tasa ve kaygyla rlm krklar kaplyordu. Tam bir trajediydi durum, nk sonunda retmen kendisini mzik yeteneinden dpedz yoksun biri diye niteleyip bundan byle keman dersi vermeye yanamaynca, bu kez mzik delisi Lucius keman brakp piyanoya ynelmi, piyanoyla da uzun zaman cebellemi, olumlu bir sonu alamadan aylarca abalayp durmu, nihayet btn direncini yitirip bu iten sessiz sedasz vazgemiti. Ne var ki, ilerki yllarda mzikten sz alma-yagrsn, kendisinin de bir zamanlar hem piyano hem keman aldn, ancak kimi koullarn zoruyla bu sanatlardan yava yava el ektiini evresindekilere sezdirmekten geri durmamt. Bylece Hellas odasmdakiler aralarndaki bu antika arkadalaryla sk sk elenme frsat yakalyorlard, nk edebiyat merakls Heilner de birtakm komik sahneler sergilemekten geri kalmyordu. Kari Hamel onunla bununla alay etmekte, zeki bir gzlemci roln oynamaktayd. tekilerden bir ya daha bykt, bu da ona belli bir stnlk salyordu ama saygn bir kii aamasna da ykselemiyordu bir trl; kaprisli tr ocuktu rnein, haftada bir fizik gcn bir kavga dvte snama gereksinimi duyuyor, byle zamanlarda da vahi, neredeyse acmasz biri olup kyordu. . Hans evresinde olup bitenleri hayretle z' 94 yor, efendi ve sakin bir ocuk olarak kendi yolunda yryp gidiyordu. alkand, hatta neredeyse Lucius kadar alkan biri olduu sylenebilirdi ve bu haliyle Heilner dnda btn oda arkadalarnn saygsn kazanmt. Heilner, o dhiyane kaytszl ve uarl kendine bayrak yapmt, zaman zaman Hans'a inek diyerek onunla alay edip eleniyordu. Ksacas, geliim srecinin en hzl dnemini yaayan rencilerin tm genel olarak birbirleriyle iyice kaynamt; tabii bu, akamlar yatakhanede sk sk kavga kmasn nlemiyordu. nk herkes kendini bym hissetmek, bilimsel arballa zen gsterip davranlarna ekidzen vererek retmenlerin henz allmam 'siz' hitabna hak kazanmak iin elden gelen abay harcyor, niversiteye yeni balayan bir rencinin liselilere bakt gibi, ksa sre nce ayrldklar Latince okuluna yukardan ve acyarak bakyorlard ama zaman zaman bu yapay arballn gerisinden tm doallyla ocuksu bir haarlk ve muziplik kopup geliyor, kendini unutturmak istemiyordu. Byle zamanlarda yatakhane ayak patrtsyla sarslyor, ocuklara zg sunturlu svglerle n in tyordu. Byle bir okulda mdrlk ya da hocalk yapan biri iin bir arada geirilen ilk haftalardan sonra ocuklarn nasl kimyasal bir reaksiyondaki karmlara benzediini gzlemlemek retici, ayn zamanda ahane bir eydi kukusuz: Bolukta szlen bulutlar ve yumaklar bir araya gelip topaklar oluturuyor, sonra bunlar yeniden zlp ^alyo^ yeniden ekilleniyor, en sonunda bir di95 t zi kat oluumlara dnyordu, ilk rkekliin ve ekingenliin atlatlmasndan, herkesin birbirini yeterince tanmasndan sonra bir dalgalanma karlkl bir araytr balyor, bir araya gelip gruplar oluturuluyor, dostluklar arkadalklar kuruluyor, sempati ve antipati duygular aa vuruluyordu. Birbirlerinin hemehrisi rencilerin ve eski okul arkadalarnn kendi aralarnda gruplar oluturmas seyrek rastlanan bir olayd; genlerin ou kendilerine yeni tanlar aryor, kentliler kyl ocuklarn, lkenin yksek kesiminden gelenler alt kesimden gelenleri kendilerine arkada ediniyor, herkes gizli bir drtye uyarak bir eitlilik aray iinde srklenip kendini btnlemenin yollarn aryordu. Bu gencecik yaratklar kararsz, duraksayarak, el yordamyla birbirlerine yneliyor, bir eitlik bilincinin yan sra kimi rencilerde kendini bakalarndan soyutlama eilimi sesini duyuruyor, kimilerinde ilk kez bir kiilik oluturma drts ocuksu uykulardan uyanp gzlerini aarak, filizlenip yeermeye balyordu. Sevgi ve kskanlktan kaynaklanan dile gelmeyecek kk sahneler sergileniyor, sevgiler byyp dostluklara, nefretler byyp amansz ve inat dmanlklara dnyor, bazen samimi ilikiler ve arkadalarla yaplan gezilerle, bazen de kyasya gre ve yumruklamalarla sonulanyordu.

Dtan bakldnda, Hans btn bunlarn uzanda tutuyordu kendini; Kari Hamel'in byk bir cokuyla, kendisine ak seik ynelttii dostluk nerisini rkp geriye evirmiti. Hemen ardndan da Hamel, Sparta odasnda kalan96 lardan biriyle dost olmu, Hans da yalnz kal-mlt. indeki gl bir duygu o mutlu dostluk ycesini zlem dolu renklerle ufka izip onu bu lkeye doru srklyor, ne var ki, bir ekingenlik b lkeye doru yola kmaktan kendisini alkoyuyordu. Annesiz geen o ask suratl ocukluk yllarnda Hans'm bakalarna sevgi ve dostlukla yaklama yetenei krelmiti. zellikle kendi dnda geen coku ve heyecan dolu btn olaylar karsnda bir dehet duygusuna kaplyor, ocuksu gururu ve ruhundaki o tatsz hrs bakalaryla dostluklar kurmasn engelliyordu. Hani Lucius gibi deildi; gerekten bir eyler renmeye alyor ama o da Lucius gibi kendisini ders almaktan alkoyacak tm etkinliklerden uzak durmaya gayret ediyordu. Dolaysyla, vaktini masa banda oturup harl harl ders almakla geiriyor, te yandan bakalarn kendi aralarnda kurduklar dostluklarn zevkini karrken grdke zlem ve kskanlk duygularyla yanp kavruluyordu. Kari Hamel arad gibi biri deildi, bir bakas kp gelse de onu var gcyle kendisinden yana ekse, onunla dost olmak istese, seve seve uyard bu istee. rkek ve mahcup bir kz gibi oturmu, biri kp gelse ve onu alp gtrse diye bekliyordu, ondan daha gl biri, ondan daha cesur, onu nne katp gtrecek, mutlu olmaya zorlayacak biri. Btn bu olaylardan ayr olarak dersler, zellikle branice dersi herkesi fazlasyla uratrdndan, Maulbronn'un yeni sakinleri iin ilk zamanlar gz ap kapamadan gemiti. Manastr evreleyen ok saydaki gl ve havuzda solgun arklar Arasnda 97/7 r sonbahar gnn, yapraklar giderek sararan dibudaklarn, hu aalarnn ve meelerin, ayrca uzun alacakaranlklarn yansd grlyor, k ncesi temizlii canm ormanlar iniltilerin ya da coku dolu seslerin eliinde krp geiriyordu. imdiden birka kez hafiften kra dmt. Kendine denk bir dost arama abalar sonu vermeyen air Hermann Heilner her gn bo saatlerini ormanda tek bana dolamakla geiriyor, daha ok kahverengi sularyla hznl bir havaya brnen Waldsee'ye gidiyordu; gln evresini sazlklar kuatmakta, zerini kuruyup sararm yapraklaryla aalarn doruklar rtmekteydi. Hzn dolu bu gzelim orman kesi romantik ruhlu Heilner'i byk bir gle kendine ekiyordu. Burada elinde denek, dlere gmlm, durgun sularda halkalar izen, Lenau'nun sazlklar stne yazd iirleri okuyan Heilner, luyda-ki gdk otlara uzanarak lm ve yok oluun o gzs temasna ilikin dncelere dalyor, aalardan dklen yapraklarla aalarn plak doruklarnda hrtl seslerin oluturduu melankolik nameler onun bu dncelerine elik ediyordu. Arada bir cebinden siyah kapl kk bir defter karp kurunkalemle iirler iziktiriyordu iine. Ekim sonlarnda yar aydnlk bir le saatinde tek bana gezmeye kan Hans, bir rastlant sonucu onun bulunduu yere geldi. Kk eddin tahta kprs zerinde oturan air ruhlu Heil-ner'in kk deftercii yine kucamdayd, ucu sivriltilmi kurunkalemi aznda, dncelere dalmt. Yan banda alm bir kitap duruyor98 du. Hans usulcack yaklat. "Gnaydn Heilner! Ne yapyorsun burada?" "Homeros okuyorum. Ya sen? Sen ne aryorsun burada?" "Homeros okuduun doru deil. Biliyorum ben ne yaptn." "Ya?" "Tabii biliyorum. iir yazyorsun." "Yok canm?" "Yemin ederim ki yle." "Otursana yle bakaym!" Hans, Heilner'in yan bana tahta kprnn zerine kt, ayaklarn suya sarktt, urada ya da buradaki kahverengi bir yapran sakin, serin havada dne dne yukardan inip usulcack suyun kahverengimsi yzeyine dn izledi. "Buras insann iini karartyor," dedi Hans. "yle." kisi de arkast kprnn zerine uzanp byle boylu boyunca yatarken gz mevsiminin kucaklad evrede topu topu birka aa doruu grlebiliyor ama usulca szlp giden bulut adacklaryla ak mavi bir gkyz uzanyordu balarnn zerinde. Keyifle bulutlar seyre dalm Hans, "Ne gzel bulutlar, deil mi!" dedi. "Evet, yle," diyerek gs geirdi Heilner. "Keke biz de bir bulut olsaydk!" "Ne yapardk o zaman?"

"Gkyznde yelken ap dolardk, ormanlarn, kylerin, kentlerin ve eitli lkelerin zerlerinden geerdik, gzelim gemiler gibi tpk. Hi gemi grdn m sen?" 99 "Hayr. Ya sen?" "Tabii grdm. Aman Tanrm, senin byle eylerden de hi anladn yok, Hans. in gcn ders almak, herkesten ne gemek. neklemekten baka ey bilmiyorsun." "Yani bana bir inek gzyle mi bakyorsun?" "Hayr, demek istediim o deildi." "Senin sandn kadar kafasz deilim. Ama sen bana yine u gemileri anlat!" Heilner yatt yerde dnd, az kalsn suya yuvarlanyordu. Yzkoyun yatyordu imdi; enesini avularna gmm, dirseklerini kprnn tahta zeminine dayamt. "Ren Nehri'nde byle gemiler grdm ben," diye srdrd konumasn. "Tatildeyken. Bir defasnda pazard, orkestra da vard gemide,'geceydi, renk renk fenerler aslmt drt bir yana. Geminin klar suda yansyordu; mzik eliinde gemiyle rmaktan aa yol alyorduk. Ren arab itik. Kzlar bembeyaz giysiler giymiti." Hans dinledi dinledi ama bir yant vermedi, gzlerini yummutu, geminin yaz gecesinde mzikle, krmz klar ve beyazlar giyinmi kzlarla rmakta yol aldn grr gibiydi. Heilner devam etti: "Evet ite, bizim buraya benzemiyordu hi. Burada byle eylerden kim anlar ki! Bir alay snepe, ie yaramaz adam. Ders alacam diye helak eder, yer bitirirler kendilerini. branice alfabeden daha stn ey tanmazlar. Hani sen de onlardan geri kalmazsn ya!" Hans sesini karmad. Ne acayip bir ocuktu u Heilner! Romantik biri, bir air! imdiye kadar 100 0nun davranlarna amaktan kendini alamamt. Herkesin de grd gibi, kendini vererek ders alt pek yoktu Heilner'in, yleyken ok <ey biliyor, sorulan sorulara akllca cevaplar veriyor ama yine de kafasndaki bilgileri kmsyor du. Alayl alayl konumasn srdrerek: "rnein, sanki Odysseia bir yemek kitabym gibi okuyoruz Homeros'u," diye ekledi Heilner. "Koca bir derste topu topu iki dize; ardndan gevi getirir gibi kelime kelime tekrarlyoruz bunlar, inceliyor irdeliyoruz, sonunda tiksinti geliyor insana, kusacak gibi oluyor. Ders bitince de her zaman u szleri iitiyorsun: 'Gryorsunuz, air nasl bir incelikle kullanm' ya da 'ite yine sanatsal yaratma eylemindeki gize bir gz atm bulunuyorsunuz.' Edatlara, taklara ve geni zaman kipine bir garnitr gibi deiniliyor yalnzca, bunlarn seline kaplp boulmaktan kanlyor deta. Homeros, byle okunacana hi okunmasn daha iyi. Hem bu eski Yunanca eylerden bize ne ki? Aramzdan biri kp da bir Yunanl gibi yaayaym dese, okuldan hemen kap dar edilir. Oysa kaldmz odann ismi Hellas. nsanla alay etmek deil de nedir bu! Odamza ne diye 'kt sepeti' denmemi sanki ya da 'kle kafesi', olmad 'silindir apka'? Btn bu klasik isimlerin hepsi dalavere." Heilner, bu szlerin ardndan bir tkrk att havaya. Hans, "Bak ne diyeceim, daha nce de iir yazm miydin?" diye sordu. "Evet, yazdm." 101 "Ne hakknda peki?" "Buras, gl ve sonbahar hakknda." "Yazdklarn gsterir misin bana?" "Olmaz, bitmedi henz." "Bitince?" "Eh, o zaman gsteririm." Kalkp manastra dnmek zere yava yava yrmeye baladlar. Ama kilisenin avlusunun nnden geiyorlard ki, "Daha nce hi dikkatini ekti mi, ne gzel eyler bunlar," dedi Heilner. "Avlular, kemerli pencereler, kemerli revaklar, yemekhaneler, Gotik ve Roman slubunda, hepsi ok gsterili ve gerek birer sanat harikas. Peki, kimin iin bu byleyici gzellik? lerde rahip olacak bir avu olan iin. Eh, devletin paras var nasl olsa." Hans o gn btn le sonrasn Heilner'i dnmekle geirdi. Nasl biriydi u Heilner? Hans'm bildii btn znt, tasa ve istekler ona tmyle yabancyd, kendine zg dnceleri vard kafasnda, kendi szckleri vard; daha scak, daha zgr bir yaam sryor, tuhaf aclar ekiyor, deta tm evresini kmsyordu. Eski stunlarn ve duvarlardaki gzelliklerin dilinden anlyordu. Ayrca, gizemli bir sanatla urayor, ruhundakileri yazd iirlere dkyor, hayal gcne dayanarak kendisine bakalarmkinden ayr, yapay bir dirimsellii ieren bir yaam kuruyordu. Yerinde duramayan, ele avuca smaz bir oland, bir tek gnde Hans'm koca bir ylda yaptndan daha ok espri yapyordu. Melankolik biriydi, yabanc ve allmam nefis bir nesneymi gibi iindeki hznn tadn karmaya bakyordu 102 adeta.

Daha ayn gnn akam Heilner btn oda sakinlerine o renkli ve acayip karakterinden bir rnek sundu. Oda arkadalarndan Otto Wenger adnda farfarac, sradan bir olan Heilner'le tartmaya giriti. Bu sradan olan karsnda Heilner bir sre serinkanlln korudu, alttan almaya, akaya vurmaya alt ama derken kendini tutamayarak karsndakine bir tokat patlatt. Hemen iki rakip frtna gibi birbirine girdiler, deta zlmez bir yumak oluturdular, inatla direndiler, dmensiz bir gemi gibi kesik kesik hamlelerle, daireler izerek, rpnmalar ve sarslmalarla odann iinde saa sola srklenip duvarlar boyunca ilerlediler, sandalyelerin zerlerinden atlar, yerlerde srndler, bir ey sylemeksizin, hzl hzl soluyarak, azlarndan salyalar akp kpkler salarak. Odadakiler endieli yzlerle kavgay izliyordu; yumak olmu iki rakipten uzak durmaya alyor, ayaklarn kollayp masa ve sandalyelere zarar gelmemesine dikkat ediyor, neeyle kark bir merakla iin nasl sonulanacan bekliyorlard. Birka dakika sonra Heilner g bela dorulup kalkt, soluk solua orackta dikildi. Yara bere iindeydi her taraf, gzleri kza-rp gmleinin yakas yrtlm, pantolonunun dizleri almt. Birden rakibi yeniden zerine saldrmaya kalkt ama kollarm kavuturmu olduu yerde kmldamadan duran Heilner yukardan bir edayla, "Ben yokum artk, sen istersen gel vur!" diye konutu. Otto Wenger de sylene sylene odadan kp gitti. Heilner alma masasna yasland, ayakl lambasnn dmesini evirdi, el103 lerini pantolonunun ceplerine soktu, bir ey hatrlamaya alyor gibiydi. Anszn yalar boand gzlerinden, boncuk boncuk yalar birbirini kovalad, aladka alad, aladka alad. Grlm ey deildi hani, nk alamak rahip okulundaki bir rencinin yapabilecei en utanlacak eydi. stelik Heilner aladn gizlemeye almyordu. Odadan kp gideyim demiyor, hi istifini bozmadan orackta ylece dikiliyordu; sararm yzn lambadan yana dndrmt; gzlerinden akan yalar silmeye almyor, ellerini pantolonunun ceplerinden karmyordu bile. Odadakiler Heilner'in etrafn sarm, merak ve kzgnlkla kendisine bakyorlard. Sonunda ilerinden Hartner ne kp dikildi karsna, "Baksana Heilner, hi utanma yok mu sende!" dedi. Alamakta olan Heilner gzlerini ar ar evresinde gezdirdi, az nce derin bir uykudan uyanmt sanki. "Utanmak m? Sizden mi utanacam?" diye yantlad. Ardndan da sesini ykselterek kmser bir edayla, "Hayr, dostum, hayr!" diye ekledi. Sonra yzndeki yalar kurulad, ierlemi glmsedi, lambasn sndrp kt odadan. Bu srada Hans yerinden ayrlmam, sadece korkup ararak gz ucuyla Heilner'i izlemiti. Aradan on be dakika kadar bir sre getikten sonradr ki, Heilner'in peinden gitmeyi gze alabildi. Onu buz gibi karanlk yatakhanede pencere nilerinin birinde otururken buldu; hi kmldamyordu Heilner, gzlerini i avluyu evreleyen revaklara dikmiti. Arkadan bakldnda omuzlar ve kesin kenar izgileriyle ince uzun kafas 104 fendine zg bir arball sergiliyor, insanda ocuksu denemeyecek bir izlenim uyandryordu, plans'm yaklap pencerenin yan banda dikildiini fark etmiti ama oral olmad. Ancak bir sre sonra ban evirmeden ksk bir sesle sordu: "Ne var?" "Benim," dedi Hans rkek ve ekingen. "Ne istiyorsun?" "Hi." "Ya? yleyse ek git!" Bu szlerden incinmiti Hans, gerekten de dnp gidecek oldu. Ama bu kez Heilner brakmad. "Dur, gitme!" dedi sanki aka yapm gibi davranarak. "Ben yle demek istememitim." Bunun zerine iki dost gzlerini birbirlerinin yzne dikti; belki o anda birbirlerinin yzne ilk kez byk bir dikkatle bakyor, delikanllara zg przsz yz hatlarnn gerisinde kendi zellikleriyle ayr bir yaamn, kendilerine zg ayr bir ruhun sakl yattn kavramaya alyorlard. Heilner kolunu usulcack uzatp Hans' omuzlarndan yakalad, kendine doru ekti onu; yzleri birbirine neredeyse deecek kadar yaklat. Heilner'in dudaklarn anszn dudaklarnda hisseden Hans irkdi, ard birden. Hi alk olmad bir bungunlukla yrei arpmaya balad- Karanlk yatakhanede byle ba baa bulunularnda ve bu ani pckte seruvensi bir hava esiyordu. Kendisi iin yeni bir eydi bu, belki netameli bir ey; kendilerini bir gren ksayd, bumun ne korkun bir ey olaca 105 * geldi aklna, nk tekilerin bu pce, daha nce Heilner'in alamasndan da gln ve yakksz bir gzle bakacaklarn kesinlikle seziyordu. Azn ap bir ey syleyecek gc bulamad, kan beynine sramt, yatakhaneden kap gitse dnyalar kendisinin olacakt. Sz konusu kk sahneye tank olan bir yetikin belki iten ie zevk duyard bundan, utanga bir dostluk ilanndan taan o beceriksiz ve rkek sevecenlik, ikisi de irin, ikisi de gelecek adna umut vaat eden, henz ksmen ocuk zarafetini ierip ksmen delikanllk dneminin o ekingen, o gzel dikballmm zerinde uutuu bu iki arbal kk yz, yreini kvanla doldururdu.

Okuldaki gen renciler giderek birlikte-yaamaya almt. Herkes birbirini tanyordu, herkes tekiler hakknda belli bir bilgi ve fikir* edinmi, pek ok kii birbiriyle dost olmutu. yle dostlar vard ki, birlikte branice szckler reniyor, yine yle dostlar vard ki, bir araya gelip resim yapyor, gezip tozuyor ya da Schiller'in eserlerini okuyorlard. Latince'de iyi olup matematikte kt olanlar, Latincesi kt olup matematikte iyi olanlar bir araya gelmi, ortak almalarn meyvelerini birlikte toplamak istiyorlard. yle dostluklar da vard ki, bir baka tr anlama ve mal ortakl temeline dayanyordu. rnein, jambonu olduu iin pek ok kiinin imrenip kskand olan, kendisini btnleyecek kiiyi, sandnn dibi nefis elmalardan geilmeyen Stammheiml bir bahvann olunda bulmutu. Bir ara jambon yerken susam, bahvann olundan bir elma ri106 elma rica edip karlnda ona bir para jambon ikram etmiti. Sonra oturup konumaya balamlard, ihtiyatla srdrlen konumann sonunda anlalmt ki, jambon bitince yerine hemen yenisi gelecekti, ayrca elmalarn sahibi olan da ilkbaharn ta ortalarna kadar babasnn elma stokundan gerektike elma getirebileceini aklamt. Bylece her ikisi arasnda salam bir dostluk kurulmu, ideal nitelikteki daha bir cokulu pek ok dostluun zamanla yklp gitmesine karn, ikisi arasndaki dostluk uzun sre varln korumutu. Ancak bir-iki kii vard ki, tek bana kalmt okulda; bunlardan biri de o vakitler doymak bilmez sanat akn btn ateiyle gnlnde yaatan Lucius'tu. Birbirine uymayan dost iftler de vard renciler arasnda. lerinde en gze arpan da Her-mann Heilner ile Hans Giebenrath't; kendisine hibir eyi dert etmeyen savruk Heilner ile pek titiz Hans, biri air, br snfn alkan rencisi. Her ne kadar her ikisi de snfn zeki ve yetenekli kiileri arasnda saylyorsa da, Heilner yar aka yar ciddi dhi diye niteleniyor, Hans ise rnek bir renci diye gsteriliyordu. Ne var ki, kimse kendilerine ilimiyordu, nk herkesi kendi dostluk ilikisi yeterince megul ediyor, kimse bakalarnn iine karmak istemiyordu. Bu kiisel yaknlklar ve dostluklar yznden okuldaki almalarn savsakland da sylenemezdi. Hatta okul almalar deta bir mzik parasmdaki byk cmleyi ve ritmi oluturuyor, bunun yan sra Lucius'un mzii, Heilner'in a107 irlii, renciler arasndaki btn o anlama, tartma ve zaman zaman ba gsteren boumalar bir ss gibi tek bana elendirici eler olarak akp gidiyordu. Hepsinden ok branice uratryordu rencileri. Yehova'nm o tuhaf eski dili, bu gevrek, kurumu ama yine de gizemli bir derinlii kendisinde barndran aa, rencilerin gzleri nnde yabanc ve bilmecemsi byyp boy veriyor, acayip dal ve budaklaryla dikkati ekiyor, tuhaf renk ve kokularla donanm iekleri insan artyordu. Dallar, kovuklar ve kklerinde tyler rpertici ya da gler yzl binlerce yllk hayaletler yayordu: akla gelmeyecek derecede korkun ejderhalar, naif ve tatl masallar, gzel yzl olanlar, sessiz bakl kzlar ya da aaron kadnlar, ayrca buru buru, arbal .ve kara kuru yzlerce yal insan. Luther'in Tevrat'nda insana uzak hayal gibi gelen yaratklar imdi gerek ve hoyrat Tevrat dilinde kanlanp canlanyor, seslerini duyuruyor, modas gemi hantal ama diretken ve korkutucu bir yaam klnda boy gsteriyordu. En azndan her gn, her saat Pentateuch'a1 lanetler savuran Heilner'e byle geliyor ama yine de sz konusu metinlerde btn szckleri bilip hi okuma hatas yapmayan pek ok sabrl rencilerden daha fazla ruh, daha fazla canllk buluyordu. Oysa ne kadar deiikti ncil; burada her ey daha narin, aydnlk ve daha itenlikliydi; ncil'in dilinde o kadar eskilik, derinlik ve zenginlik olmamasna karn taze, cokulu, ayrca dsel bir hava vard. 1 Tevrat'ta Musa'nn be kitab. (ev.) 108 Odysseial Byk bir ahenk, g ve dzen iinde akp giden dizelerinden, sinesinde gzellikleri barndran bir gemiin derinliklerine gmlm mutlu bir yaama ilikin bilgi ve sezgiler, bir perinin beyaz ve tombul kolunun uzan gibi fkrp kyor, bazen snrlar ak seik belirlenmi kat ve somut nesneler halinde, bazen birka sz ve dizede l l parldad grlen bir d ya da gzel bir sezgi olarak kopup geliyordu. Bunun yannda Ksenophon ve Livius gibi tarihiler glgede kalyor ya da pek gl saylmayacak klar halinde boyunlarn bkp neredeyse bir parltdan yoksun bir kenarda duruyorlard. Hans, dostunun nasl her eyi kendisinden bir baka trl grdn hayretle fark ediyordu. Soyut diye bir ey tanmyordu dostu Heilner; hibir ey yoktu ki, gzlerinin nnde canlandrmasn, hayal gcnn boyalaryla resmini izmesindi. Buna olanak vermeyen bir eye isteksiz davranp el srmyordu. Matematie sinsi bilmecelerle ykl, souk ve hain bakyla kurbanlarn byleyen bir Sfenks gzyle bakyor, onunla karlamamak iin elinden gelen abay harcyordu. Hans ile Heilner arasndaki dostluk ilikisinde bir tuhaflk vard. Heilner iin bir elenceydi bu dostluk, bir lkst, bir rahatlk ya da bir kapristi; ama Hans iin bazen gururla zerine titrenip kol kanat gerilen bir

hazine, bazen g tanabilen ar bir ykt. O gne kadar Hans akam saatlerini ders almakla geirmiti. Artk her gn yle oluyordu ki, dostu Heilner ders al109 t maktan usannca kalkp ona geliyor, elinin altndan kitab ekip alyor, onu megul ediyordu. Sonunda arkadana olan tm sevgisine karn Hans, akamlar onun kp gelmesinden rkmeye balam, derslerini aksatmamak iin ett saatlerinde eskisinden iki kat daha fazla aba gstermeye koyulmutu. Ancak arkada ders almakta gsterdii gayreti kuramsal yoldan da kertmeye kalknca, Hans daha da zld. "Senin bu yaptn uaklk," demiti dostu Heilner bir ara. "Btn bu almalar isteyerek ve kendiliinden yapmyorsun nk, srf retmenlerden ve senin moruktan korktuun iin yapyorsun. Diyelim snfta birinci ya da ikinci oldun, eline ne geecek? rnein, ben yirminciyim ama siz inekleyen rencilerden daha aptal tlei-lim asla." Hans dostu Heilner'in okul kitaplarmf ne kadar hor kullandn ilk grdnde de dehete kaplmt. Bir defasnda kendi kitaplarn snfta unutan Hans, bir sonraki corafya dersine hazrlanabilmek iin Heilner'den atlasn dn alm, atlas aar amaz grd manzara karsnda dehete kaplmt. Dostu atlasn btn sayfalarn izip karalam, berbat edip kmt. ber Yarmadas'nm bat kys inceltilip uzatlarak grotesk bir insan profiline dntrlmt; bu profilde burun Porto'dan Lizbon'a kadar uzanyor, stilize edilen Finisterre Burnu Blgesi kvrm kvrm bir sa buklesini, St. Vincent Burnu ise bir top sakaln gzelce da doru kvrlm ucunu oluturuyordu. Sayfalardan hibirinin tekisinden kalr yan yoktu. Arka kapaklara karikatrler 110 izilmi, kstah bir hava tayan m P?'e ^irle' yaralanmt, mrekkep lekeleri de ^e ^fs\\c: deildi sayfalarda. Hans kendi kitaplarn 1 ' >^Ls3lXX nesneler ve deerli mcevherler gibi grrq l^J e a^ILmt; dostunun bu pervaszlklarna bir y e f0\ kutsi tapmaklara kar giriilmi sald:^, f11^^^ gzyle bakyor, te yandan bunlar ksmen <^ ar Cic^ ^ri^ la birlikte kahramanca eylemler di^ ^^k^' ^elea-ten de kendini alamyordu. ^i^ij/ Sanki iyi kalpli Hans, dostu He.i. et iin ho bir oyuncaktan, diyelim evdeki bir ^eY}^x^eiMen * bir ey deildi; Hans'm kendisi de \ %/zej bunu byle olduuna inanyordu. Ama d< "^s^ ^ ona ok balyd, nk ona ihtiyac vard, gi , ^c\J eri,ni aabilecei, ona kulak veren, ona hayranl , ^^ cMyanW gerekiyordu kendisine; okul ve y& ^ 'aff^ st* devrimci dncelerini aa vurdum, ^^^^.^c^a ses karmadan, can kulayla onu dinley^ A^a.^^el^ b*" ^' rekiyor, hznl anlarnda ban gcu^^c^g^ne yaslayabilecei, kendisini avutacak birin<. ^^^' ^liya duyuyordu. Kendi yaradlmdaki herk * : | g ^ibi P\ air Heilner de bazen biraz nazla kar a^e^^1]t nedensiz bir hzn yayordu. Bu da biraz og^ %/ ^jc ruhu yava yava kendisini terk etmesindk ^zmJh, glerle sezgi ve isteklerinde biraz gzlemtv, V^^riP, h&k bir amaca ulaamam zenginlemea, ^4_l^eIa, birazla bulu dneminin henz iyz anlasa , <hJ/tSlx^Sm1^' ranlk zorlaylarndan kaynaklanyor ^l^rd"^- Avrlta> kendini acndrma ve okanma geri ^^^^$vcnvtik hastalk derecesinde bykt. Okul^'^s/^ gelmeden annesi tarafndan el bebek, gl beb^9j'^Ual/pK yeti* misti; kadn sevgisine ynelecek olL ^Vb/^u^lua le-nz kavuamad iin uysal biri o\ ^ ^ol^jar1 Hansm o' m maktan usa fm< W ona gelyOT' ehmn n" dan kitab c/ki , tf, nn m6gU ediyordu" So" nunda ark^ da*' MrV tm sevgisine karln Hans aks^M &W >kp Selmesinden rkme-ye baam^ dM \ x ^satmamak iin ett saatlerinde e%is*Vfci kat daha faZa aba gS" termeye kcT^tf^ iVcak arkada^ ders ah-makta efirtWW ,e kuramsal yoldan da kertr^e^lM^Nk"5 daha da Zld' 'W> P-4(n uakhk'' demiti dostu Heilner bi ara^V^uj bu ausmalan isteyerek ve kendili W yVa4VorSun nk' srf ret" memerdpJve t' 'V n>ruktan korktuSun iin yapyorsak Di} ^ ^ta birinci ya da ikinci 0" dun, elineT si H j, rnein, ben yirminciyim ama S2 ir. ^e^ey^cilerden daha aptal deilim ^ > \yj ...... *. lians lstt ^e1' er'in okul kltaPlarm ne ka" dar hor kAan. &/u* grdnde de dehete kaPUmst^ir\^ W^ kendi kitaPlanm smfta unutan HV>S' Ns^ corafya dersine hazrlanabildi^ fc C0(el'den atlasm dn alm' atlas ac~ a^S Ad^m manzara karssmda dehete r^V, f PstU aaSm btn Sayf&" larru Qk7kaMfy t. ^erbat edp lkm- Iber Yar^dJ:m^\]<Jwlsl inceltiliP uzatlarak grotesu ^ins^^/^filine dntrlmt; bu profil y^P\*J,frfl Lizbon'a kadar uzanyor, stilime ec fn iMt^ Burnu Blgesi kvrm kvrlrri u^'ja Mut! Jm, St Vincent Burnu ise bir t0P saka'1.' ^Vd' d# doru kvrlm ucunu olutur?V^Hai'Ulardan hibirinin tekisinden k^^V1 \ n y ^a kaPaklara karikatrler 110

'QWW <*t> Vaf izilmi, kstah b;( haV</eava tayan muzipe iirler karalanmt, mr^ .gep lekeleri de eksik deildi sayfalarda. Hans ^ |t kitaplarn kutsal nesneler ve deerli mct ^rler gibi grmeye almt; dostunun bu perv,.gklarna bir yandan kutsal tapnaklara kar 'j-imi saldrlar gzyle bakyor, te yanda^ nlan ksmen canice olmakla birlikte kahram & eylemler diye nitelemekten de kendini ala yordu. Sanki iyi kalpj S^ns, dostu Heilner iin ho bir oyuncaktan, di ^_m evdeki bir kediden te bir ey deildi; H^^n kendisi de bazen bunun byle olduuna in ^ordu. Ama dostu ona ok balyd, nk on j^iyac vard, gizlerini aabilecei, ona kulak v\^, ona hayranlk duyan biri gerekiyordu kend. ^ okul ve yaam stne devrimci dncel ^ aa vurduunda ses karmadan, can kul ^la onu dinleyecek biri gerekiyor, hznl a^^nda ban gsne yaslayabilecei, kendisi ^,-vutacak birine ihtiya duyuyordu. Kendi ya^ ^imdaki herkes gibi gen air Heilner de baz^ ^iraz nazla kark nedensiz bir hzn yayordu pu da biraz ocuk ruhunun yava yava kendis . terk etmesinden, gleriyle sezgi ve istekler^ ^ biraz gzlemlenip, henz bir amaca ulaama, , zenginlemeden, biraz da bulu dneminin h. ,z iyz anlalamam karanlk zorlaylarn, , kaynaklanyordu. Ayrca, kendini acndrma ^ okanma gereksinimi de hastalk derecesinq Dykt. Okula gelmeden annesi tarafndan ^ pebek, gl bebek yetitirilmiti; kadn sevgi, e ynelecek olgunlua henz kavuamad ^ uysal biri olan Hans'n 111 maktan usannca kalkp ona geliyor, elinin altndan kitab ekip alyor, onu megul ediyordu. Sonunda arkadana olan tm sevgisine karm Hans, akamlar onun kp gelmesinden rkmeye balam, derslerini aksatmamak iin ett saatlerinde eskisinden iki kat daha fazla aba gstermeye koyulmutu. Ancak arkada ders almakta gsterdii gayreti kuramsal yoldan da kertmeye kalknca, Hans daha da zld. "Senin bu yaptn uaklk," demiti dostu Heilner bir ara. "Btn bu almalar isteyerek ve kendiliinden yapmyorsun nk, srf retmenlerden ve senin moruktan korktuun iin yapyorsun. Diyelim snfta birinci ya da ikinci oldun, eline ne geecek? rnein, ben yirminciyim ama siz inekleyen rencilerden daha aptal deilim asla." Hans dostu Heilner'in okul kitaplarmf ne kadar hor kullandn ilk grdnde de dehete kaplmt. Bir defasnda kendi kitaplarn snfta unutan Hans, bir sonraki corafya dersine hazrlanabilmek iin Heilner'den atlasn dn alm, atlas aar amaz grd manzara karsnda dehete kaplmt. Dostu atlasn btn sayfalarn izip karalam, berbat edip kmt. ber Yanmadas'nn bat kys inceltilip uzatlarak grotesk bir insan profiline dntrlmt; bu profilde burun Porto'dan Lizbon'a kadar uzanyor, stilize edilen Finisterre Burnu Blgesi kvrm kvrm bir sa buklesini, St. Vincent Burnu ise bir top sakaln gzelce da doru kvrlm ucunu oluturuyordu. Sayfalardan hibirinin tekisinden kalr yan yoktu. Arka kapaklara karikatrler 110 izitou* kstah bir hava tayan muzipe iirler ^aralanmt, mrekkep lekeleri de eksik deildi sayfalarda. Hans kendi kitaplarn kutsal nesneler ve deerli mcevherler gibi grmeye almt; dostunun bu pervaszlklarna bir yandan kutsal tapnaklara kar giriilmi saldrlar gzyle bakyor, te yandan bunlar ksmen canice olmakla birlikte kahramanca eylemler diye nitelemekten de kendini alamyordu. Sanki iyi kalpli Hans, dostu Heilner iin ho bir oyuncaktan, diyelim evdeki bir kediden te bir ey deildi; Hans'm kendisi de bazen bunun byle olduuna inanyordu. Ama dostu ona ok balyd, nk ona ihtiyac vard, gizlerini aabilecei, ona kulak veren, ona hayranlk duyan biri gerekiyordu kendisine; okul ve yaam stne devrimci dncelerini aa vurduunda ses karmadan, can kulayla onu dinleyecek biri gerekiyor, hznl anlarnda ban gsne yaslayabilecei, kendisini avutacak birine ihtiya duyuyordu. Kendi yaradlmdaki herkes gibi gen air Heilner de bazen biraz nazla kark nedensiz bir hzn yayordu. Bu da biraz ocuk ruhunun yava yava kendisini terk etmesinden, gleriyle sezgi ve isteklerinde biraz gzlemlenip, henz bir amaca ulaamam zenginlemeden, biraz da bulu dneminin henz iyz anlalamam karanlk zorlaylarndan kaynaklanyordu. Ayrca, kendini acndrma ve okanma gereksinimi de hastalk derecesinde bykt. Okula gelmeden annesi tarafndan el bebek, gl bebek yetitirilmiti; kadn sevgisine ynelecek olgunlua henz kavuamad iin uysal biri olan Hans'm 111 sevgisiyle avunuyordu. Akamlar sk sk lesiye mutsuz bir halde koup Hans'a geliyor, ders alan dostunu altr-niayp kendisiyle yatakhaneye karyordu. Souk yatakhanede ya da yava yava lolua gmlen yksek tavanl ibadet salonunda onunla yan yana bir aa bir yukar gidip geliyor, bazen bir pencere niine girip souktan titreyerek oturuyorlard. Heilner air ruhlu olanlarda, Hei-ne'yi okuyan delikanllarda grlecei gibi ac ac yaknp szlanmaya balyor, evresini biraz ocuksu bir hznn bulutlar kuatyordu. Bu bulutlara pek akl erdiremeyen Hans yine de onlarn etkisi altnda kalyor, hatta kimi zaman kendini bu bulutlarn

ortasnda buluyordu. Duyarl biri olan air dostunda hzn nbetleri zellikle kapal havalarda kendini aa vuruyor, gz sonu yamur bulutlarnn gkyzn karartt aftam saatlerinde, bulutlarn arasndaki boluklardan bulank tller iinde yzn gsteren ayn kendi yolunda ilerleyip durduu akam vakitleri doruk noktasna ulayordu. Byle zamanlarda kendinden geen Heilner, Ossianvari1 bir hava iinde mest olmu geziniyor, sisli bir hznn kollarnda eriyip gidiyor, bu hzn de gs geirmeler, konumalar ve iirler halinde zavall Hans'm bandan aa boca ediliyordu. Bu ac ve hzn dolu sahnelerden bunalp sklan Hans, akamn geri kalan saatlerinde masasnn bana geip var gcyle ders almaya koyuluyor ama bunun her geen gn daha bir 1 Ossian: rlandal bir efsane kahraman; skolarda yal, kr bir arkc. (ev.) 112 glkle stesinden geliyordu. Eski ba arlarnn nksetmesine pek amyor ama bir yorgunluk ve miskinlik iinde oturup durduu, en azndan gerektii kadar alabilmek iin kendini zorlad saatlerin zamanla sklamas onu tasalandryordu. Hani u acayip Heilner'le arasndaki dostluun kendisini bitkin drdn, varlnda imdiye kadar salam kalm bir keyi yiyip kemirdiini iten ie hissetmiyor deildi. Ne var ki, dostu ne kadar mahzun ve alamakl du-rumdaysa, ona o kadar ok acyor, dostu iin vazgeilmez biri sayld bilinci Heilner'e daha byk bir sevgiyle yaklamasna yol ayor, gsn daha ok gururla dolduruyordu. Ayrca, bu salkl denemeyecek hzne iteki gereksiz ve hastalkl duygularn da atlmasndan baka bir gzle baklamayacan, gerekte bunlarn sadakat ve itenlikle hayran olduu dostunun varlnda yeri bulunmadn ok iyi seziyordu. Heilner iirlerini okurken, kendine rnek ald airlerden sz aar ya da Schiller ve Sha-kespeare'in yaptlarndan kimi monologlar byk bir coku ve gl mimiklerin eliinde sylerken Hans'a yle geliyordu ki, dostu kendisinin sahip olmad sihirli bir gle havalarda gezip dolayor, Tanrsal bir zgrlk ve alev alev bir tutku iinde deviniyor, Homeros'taki tanrlarn habercisi gibi ayaklarnda kanatlarla kendisinden ve kendi gibilerinden uzaklayordu. O zamana kadar Hans airlerin dnyasna pek aina deildi, nemsememiti bu dnyay ama imdi ilk kez gzel gzel akp giden szlerin, aldatc imgelerin ve gnl okayc dizelerin yalanc gcn hissearklar Arasnda 113/8 diyor, buna kar hibir diren gstermiyordu. Kaps nnde aralanan bu yeni dnyaya kar besledii derin sayg, dostuna kar hayranlgyla birleip i ie geerek tek bir duyguya dnmt. Derken gn nda lamba yakmadan yalnzca birka saat allabilen frtnal ve karanlk kasm gnleri ve zifiri karanlk geceler kageldi; yle geceler ki, rzgr ve frtna gmbrtyle yuvarlanan da gibi bulutlar simsiyah tepeler arasndan itip sryor, cebelleip bouarak o eski salam manastrn evresinden dolatrp gtryordu. Aalar tm yapraklarn dkmt; yalnzca o zengin dal ve budaklaryla ulu meeler, aatan yana zengin blgenin bu krallar tepelerindeki solmu yapraklarla br aalarn hepsinden daha sesli ve ask suratl hl hrdayp durmaktayd. Heilner iyiden iyiye hzne gmlmt; son zamanlar Hans'm yannda pek oturmuyor, tek bana o kuytu egzersiz odasna gidip keman alyor ya da arkadalarla dalayordu. Bir akam yine egzersiz odasna yollanmt ki, Lucius'la karlat. Lucius, nnde bir nota sehpas, alp duruyordu. Heilner dnp yarm saat sonra yeniden geldi, Lucius'un hl egzersiz yaptn grd. "Yeter artk!" diye sylendi. "Senden baka egzersiz yapacaklar da var herhalde. Zaten senin u kemannn cyaklamas canndan bezdirdi herkesi." Lucius oral olmad, bunun zerine kabalat Heilner. Lucius kemann yeniden gcrdatmaya balaynca, nota sehpasn tekmeleyip devirdi, 114 notalar havada uutu. Yz masaya arpan Luci-us, dalan notalar yerden toplayp kaldrmak iin eildi. Kesin ve kararl, "Bu yaptn mdr beye syleyeceim!" dedi. "Sylemesen hatrm kalr!" diye bard Heil-ner, ate pskrerek. "stelik sana tekme attm da eklemeyi unutma, olmaz m!" Hemen ardndan szn ettii tekmeyi atmaya davrand. Lucius, bir kenara kap tekmeden kurtard kendini, doru kapya kotu. Heilner de ardndan seirtti, hzl bir kovalamacadr balad, paldr kldr koridorlardan, salonlardan geildi, merdivenlerden inildi, talklar, avlular geride braklp manastrn en uzak kesine kadar gelindi; burada suskun bir soyluluk iinde mdr beyin evi duruyordu. Heilner, mdr beyin alma odasnn kaps nnde yetiti Lucius'a. Lucius tam kapy tklatm, eikte dikiliyordu ki yedi tekmeyi, kapy arkasndan kapamaya frsat bulamadan bir bomba gibi mdr beyin o kutsal alma odasndan ieri yuvarland. Manastrda imdiye kadar grlmemi bir olayd bu. Ertesi sabah mdr bey bozulup soysuzlaan genlik konusunda parlak bir sylev ekti. Derin dncelere dalm Lucius, onaylayarak dinledi mdr beyin konumasn. Sonunda Heilner tecrit cezasna arptrld.

Mdr bey, "Pek ok yl var ki, okulumuzda hibir renci byle bir cezaya arptrlmamtr!" diye haykrd Heilner'in yzne kar. "Bu cezay on yl gese de unutmamanz iin elimden geleni yapacama emin olabilirsiniz. Siz tekilere gelin115 * ce, Heilner denen bu kii hepinize rnek olsun, ders aln bu olaydan!" renciler yan gzle rkek rkek Heilner'i szyor, sararm bir yzle orackta dikilen Heilner ise mdrn baklar karsnda ylmadan dik dik onun gzlerinin iine bakyordu. rencilerden pek ou Heilner'e iten ie hayranlk duyuyordu; yleyken mdrn konumas biter bitmez paldr kldr koridorlar doldurup tek bana braktlar Heilner'i, bir czzaml gibi yanma sokulmaktan kandlar. u anda ona arka kmak dorusu cesaret iiydi. Hans da bu cesareti gstermeyenler arasndayd. Oysa dostuna el uzatmak greviydi; bunu pekl hissediyor, korkakl onu kahrediyordu. Mutsuzluk ve utan iinde ban bir pencereye yaslad, arkadann yanma gitmek iin yanp tutuuyordu, kimse farkna varmadan bunf yapabilmek iin neler vermezdi! Gelgelelim, tecrit cezasna arptrlm biri, manastrda uzunca bir zaman iin deta aforoz edilmi gibidir. Byle birinin, cezaya arptrld andan balayarak idarece sk gzetim altnda tutulduu, kendisiyle ilgilenmenin insann bana dert ap evre tarafndan da ho karlanmad bilinmekteydi. Yapt tm iyiliklere kar devlet babann rencilerden bekledii bir ey vard: hogr kabul etmeyen sk bir disiplin ve terbiye. Daha nce okula kabul trenindeki uzun konumada da dile getirilmiti bu, Hans da biliyordu byle olduunu. Dostuna kar grev duygusuyla parlak bir gelecek hrs arasndaki savata yenik dt. lerlemeyi, snavlarda stn baarlar kazanmay, hayatta roman116 tizm ve tehlikelere yer vermeyen bir rol oynamay bir kez kendine ideal bellemiti. Dolaysyla, ekildii kede tasa ve korkuyla bekliyordu. Hl ne kabilir ve yiite bir davranta bulunabilirdi. Ama geen her saniyeyle zorlayordu bunu yapmak; gz ap kapamadan dostuna ihaneti gerek bir eyleme dnmt. Heilner bunun farkndayd kukusuz. Ateli delikanl herkesin kendisinden nasl katn hissediyor ve bunu anlayla karlyordu; ne var ki, Hans'a gvenmi, ona bel balamt. imdi iinde hissettii strap ve isyan duygularnn yannda o zamana kadarki btn nemsiz szlanma ve yaknmalar bo ve gln grnd gzne. Hans'm nnden geerken bir an durdu. Soluk yznde yukardan bakan bir ifade vard. Usulcack, "Sen pis korkan birisin, Hans! Ph, eytan grsn yzn!" dedi ve ardndan ekip gitti, dudaklarnda hafiften bir slk, elleri pantolonunun ceplerinde. Ne iyi, okuldaki genler baka dncelere, baka uralara ynelmiti ok gemeden. Olaydan bir-iki gn sonra anszn kar bastrd, donlu prl prl bir k havas izledi bunu; kartopu oynanabiliyor, patenle buz zerinde kaylabiliyordu, Noel'in ve Noel tatilinin eli kulanda olduunu birden herkes fark etmi ve bundan sz etmeye balamt. Heilner'le eskisi kadar ilgilenen kalmamt, Heilner ba dimdik, yznde bir byklk ifadesi, sessizce ve meydan okuyarak evrede dolayor, kimseyle konumuyor; zerinde 'Bir Keiin arklar' yazl siyah deri kapl bir deftere sk sk iirler iziktiriyordu. 117 Meelerde, kzlaalarda, kaynlarda ve stlerde kra ve donmu kar zarif, fantastik ekiller oluturuyor, gllerin zerindeki saydam kar tabakas donlu havada tr tr sesler karyordu. Drt bir yan revaklarla evrili i avlu, mermerden sessiz bir bahe gibi durmaktayd. Kvan dolu grkemli bir heyecan geziniyordu odalar iinde. Noel ncesinin sevinci okuldaki iki kusursuz ve arbal retmeni bile hafif bir hogr parltsyla donatm, yreklerini neeli bir telala doldurmutu. retmen ve renciler arasnda kimse yoktu ki, Noel'e kar kaytsz kalsmd. Heilner'in serke ve perian halinde bile' bir dzelme ba gstermiti. Lucius tatile karken hangi kitaplar yanma alp eve gtreceini ve hangi ayakkablar giyeceini dnmeye balamt. Evden gelen mektuplarda tatil iin gzel eyler vaat eden szler yer alyordu; ocuklafa en byk istekleri soruluyor, evde kurabiye ve pasta gibi nefis yiyeceklerin yaplaca gnler tek tek kendilerine bildiriliyor, onlar bekleyen srprizlere st kapal deinilerek birbirlerine yeniden kavuacak olmann sevinci dile getiriliyordu. Tatile klmadan nce okulda, zellikle Hel-las odasnda renciler elenceli ufak bir olay daha yaadlar. Aralarnda varlan bir karara gre, bir akam Noel enlii dzenlenecek, enlie retmenler de arlacakt. Yer olarak odalardan en by olduu iin Hellas dnlmt. enlik bir konumayla alacak, iki renci iir okuyacak, bunu bir flt solosu ve bir keman ikilisinin konseri izleyecekti. Ne var ki, dzenlenecek enliin eitli numaralar arasnda bir aka, bir 118 muziplik de olmalyd mutlaka. Konu renciler arasnda grlp konuulmu, deiik nerilerde bulunulmu ama nerilerden hibiri benimsenmemiti. Derken oradan Kari Hamel atlarak srf laf olsun diye, en iyisi Emil Lucius'a bir keman solosu yaptrrz, olur biter deyivermi ve bu neri hemen kabul grmt. Ricalar, vaat ve tehditlerle zavall mzisyen Lucius'un bu ie evet demesi salanmt. enlik program zarif birer davetiyeyle retmenlere yollanm, program zel gsterisi olarak Lucius'un keman

solosuna yer verilmiti. 'Sessiz Gece; keman iin ark; alan: Emil Lucius, oda mzii virtz' szckleri yer alyordu davetiyelerde. Oda mzii virtz unvann da, o kuytu odada imdiye kadar harl harl srdrd egzersizlere borluydu, Lucius. Okulun mdr, retmenler, belleticiler, mzik retmeni ve bayardmc davetliler arasndayd ve enlie gelmilerdi. Srtnda Hart-ner'den dn alnarak fralanp tlenmi kuyruklu bir frak, yznde uysal ve mazlum bir glmseme, Lucius sahnede grnnce, mzik retmeninin alnnda boncuk boncuk terler belirdi. Lucius'un davetliler nnde eilip onlar selamlamas bile herkesi gldrmeye yetmiti. 'Sessiz Gece' Lucius'un parmaklarnda bir eleji havasna brnd, ac ve straplar aa vuran i ekilerden, gs geirilerden, ahlayp oflamalardan bir arkya dnt; Lucius arkya iki kez balamak zorunda kald; bld, paralad melodiyi, ayayla tempo tuttu, deta donlu bir havada aa kesen bir oduncu gibi alt. Okulun mdr, mzik retmenine bakarak 119 keyifli keyifli ban sallad; mzik retmeni hiddetinden sapsar kesilmiti. nc kez arkya balayp yine sonunu getiremeyen Lucius keman enesinden ekip ald, kolunu sarktp, "Yapamayacam," dedi. "Ama keman renmeye daha bu sonbaharda baladm," diye ekledi ardndan. "Gzel, Lucius!" diye sesini ykseltti mdr bey. "Gsterdiiniz aba iin teekkr ederiz. Sakn peini brakmayn, srdrn almalarnz. Per aspera ad astra!1" Yirmi drt ocak gn gece saat ten balayarak btn yatakhane cvl cvl kaynyor, ortalk grlt amatadan geilmiyordu. Pencerelerde ince yaprakl buz iekleri kaln katmanlar oluturmu, el yz ykamakta kullanlan su donmutu, bak gibi souk bir rzgr manastrn avlusunu yalayarak geiyordu; ama rencilerden hibirinin aldrd yoktu bunlara. Yemekhanede koca kahvedenlikler iindeki kahvelerden dumanlar ttyordu. Kahvaltnn hemen ardndan paltolara brnm, atklara sarlm renciler manastrdan kt, hafife parldayan beyaz kar rts zerinde yryp ormandan geerek hayli uzaktaki istasyona doru yola koyuldular. Hepsi de konuup duruyor, yksek sesle glyor, espriler yapyor ama hepsinin de ii aa vurulmayan istekler, sevinler ve beklentilerle dolup tayordu. lkenin drt bir yanndaki kentlerin, kylerin, kuytu iftliklerin gzelce sslenip donatlm odalarnda anne, baba ve kardelerinin kendisini beklediini biliyordu herkes. Aralarnda pek ou 1 'Sabreden dervi, muradna ermi' anlamnda Latince bir deyi. (ev.) 120 iin gurbetten eve dnerek kutlayacaklar ilk Noel'di bu, pek ou evdekilerin sevgi ve kvanla yollarn gzlediini biliyordu. Karla rtl ormann gbeindeki kk istasyona gelip ac soukta treni beklemeye baladlar. imdiye kadar byle bir birlik ve beraberlik oluturmam, bylesine barl ve neeli bir hava iinde bir araya gelmemilerdi. Yalnz Heilner bir kenarda tek bana dikiliyor, sesini karmyordu; tren geldiinde arkadalarnn binmesini bekledi, sonra kendisi ayr bir vagona bindi. Bir ileriki istasyonda aktarma yaparken, Hans bir kez daha grd dostunu; ama yreinde uyanan utan ve pimanlk duygusu, eve dnn heyecan ve sevinci iinde snp gitti. Evde babas glmseyerek ve memnun karlad Hans'. st armaanlarla dolup taan bir masa onu bekliyordu. Ne var ki, Hanslarn evinde tam anlamyla bir Noel enliinden sz edilmezdi. Noel arklar duyulmuyordu rnein, enlik iin gereken cokudan eser yoktu, bir anne yok, bir am aac yoktu. Bay Joseph Giebenrath, enlik dzenleme ve kutlama iinden pek anlayan biri deildi. Ama olu Hans'la gurur duyuyordu ve bu kez Noel armaanndan yana hi de cimrice davrand sylenemezdi. Hani Hans da Noel'in evlerindeki kutlan biimine almt, bir yoksunluk duygusuna kaplmad hi. Hans'm hali kasabada endielere yol at. Onu fazlasyla zayflam, yznn rengini ise soluk buldular. Yoksa manastrda rencilere doru drst yemek kmyor muydu? Hans, bunun doru olmadn syledi; yalnzca kendisini iyi 121 hissetmiyor, sk sk ba aryordu, o kadar. Rahip efendi Hans' teselli etti, onun da genken ba aryp durmutu. Konu da bylelikle kapand. Irmak buz tutmutu, tatil gnlerinde paten kayanlardan geilmiyordu zeri. Hans, srtnda yeni bir giysi, banda manastr okulunun yeil apkas, hemen btn gn darda geiriyordu; gptayla baklan dnyann kapsndan ieri admn atm ve kasabadaki eski renci arkadalarndan enikonu uzaklamt. 122 Drdnc Blm teden beri yaanagelen eydir, manastrdaki drt yllk renim sresinde rencilerden bir ya da birka fire verilir. Bazen biri bu dnyadan ger, ilahilerle gmlr ya da birka arkadann eliinde memleketine yollanr. Bazen de biri kar, manastrdan kap gider ya da iledii ar su ve gnahlar nedeniyle okuldan kap dar edilir. Kimi zaman da, -ki seyrek karlalp st snflarda grlen bir

durumdur bu- aresizlie ve umutsuzlua kaplan biri* bir genlik bunalm sonucu kestirme ve karanlk bir yol seer kendine, kafasna bir kurun skarak ya da kendini suya atarak canna kyar. Hans'm dneminde de manastrdaki rencilerden birka fire verilmiti ve tuhaf bir rastlant sonucu bunlarn hepsi de Hellas odasnda kalanlar arasmdand. Hellas odasnn sakinleri arasnda Hindinger adnda, Hindu lakabyla anlan sar sal, mazlum biri vard, Allgu Diaspora'smn bir kesinde ter123 zilik yapan bir babann oluydu. Sessiz sakin bir ocuktu; ancak lmyle birazck sz ettirebilmiti kendisinden, o da ksa bir sre iin. Oda mzii virtz cimri Lucius'un sra arkadayd Hindinger, bu yzden Lucius'la dost ve alakgnll bir hava iinde br rencilerden daha ili dl olmu, bakaca da bir dostu ve arkada olmamt. Ancak Hindinger'in aralarndan ayrlp gitmesinden sonradr ki, Hellas sakinleri, srdrdkleri hareketli yaam ortasnda sakin bir adack oluturan bu kendi halinde iyi kalpli ocuu sevdiklerini fark etmilerdi. Hindinger aralk aynda bir gn paten kayanlarn arasna kararak onlarla Ross Gl'ne kadar uzanmt. Patenleri olmadndan kendisi buz zerinde kaymayacak, kayanlar seyredecekti, o kadar. Ne var ki, ok gemeden d Hindinger, snmak iin ayaklarn hzl hzl yere* vurarak gln evresinde dolanmaya koyuldu. Derken komaya balad, glden uzaklat biraz, bir baka glle karlat. Bu gle bol miktarda scak su karyordu, yzeyindeki buz tabakas pek kaln deildi. Hindinger, sazlar arasndan gle ulat. Ufak tefek, tysklet bir oland, yleyken kyya yakn bir yerde ayaklarnn altndaki buzlar krld; bir sre imdat diye bard Hindinger, kendini kurtarmaya altysa da kimse farkna varmadan karanlk ve souk sulara gmld. Manastrda ancak leden sonra saat ikide, ders yeniden baladnda Hindinger'in yokluu anlald. "Hindinger nerede?" diye sesini ykseltti retmen. 124 \ Kimseden cevap gelmedi. "Gidin Hellas'a, bakn bakalm orada m?" Ama Hellas'ta iz yoktu Hindinger'den. "Herhalde manastra dnmedi henz, biz onu beklemeyelim, balayalm derse. Yetmi drdnc sayfada kalmtk, yedinci dizede. Ama bir daha byle ey istemiyorum, anlald m! Gittiiniz yerden zamannda dnp geleceksiniz!" Saat vurup Hindinger hl ortada grn-meyince, retmeni bir korku, bir telatr alp mdre haber yollad. Mdr de kp geldi hemen, rencileri sk bir sorgulamadan geirdi, sonra aralarndan on kii seip yardmcyla bir belleticinin eliinde Hindinger'i aramaya yollad. Geride kalan rencilere ise yazl bir dev verildi. Saat drt sularyd, belletici kapy vurmadan doru snfa girdi, mdrn kulana eilip bir eyler syledi. Mdr rencilere dnerek, "Susun, beni dinleyin!" diye bard. renciler kmldamadan sralarda oturuyor, ne syleyeceini merak ederek mdre bakyorlard. Mdr, "Arkadanz Hindinger," diye srdrd konumasn, sesini biraz alaltarak, "anlalan glde boulmu. Onun bulunmas iin sizler de yardm edeceksiniz. retmeniniz Sayn Me-yer sizinle gelecek. Onun talimatlarna titizlikle uyacak, her dediini yapp kendi banza hibir ie kalkmayacaksnz, anlald m!" retmen Meyer nde olmak zere, herkesin yreinde bir korku, yola kld. Herkes fsltyla konuuyordu yanmdakiyle. Yakn bir kasabadan 125 ellerinde ipler, tahtalar ve srklarla birka adam gelip hzl hzl ilerleyen kafileye katld. Dondurucu bir souk vard, iyice alalan gne ormann arkasndan kaybolmak zereydi. Hindinger'in kaskat kk bedeni sonunda bulunup karla rtl sazlarn iinde bir sedyeye kondu, hava hayli kararmt. renciler rkek kular gibi orackta ylece dikiliyor, sedyenin zerindeki cesede bakyor, souktan morarp uyumu ellerini ovuturuyorlard. Derken kasabadan gelmi adamlar sedyeyi yklendi, renciler de seslerini karmadan sedyenin peinden yrd. te bu anda rencilerin tedirgin yrekleri anszn bir rpertiyle sarsld ve dmannn kokusunu alan bir karaca gibi o zalim lmn kokusunu ald. Soukta titreyen perian durumdaki rencilerden Hans, bir rastlant eseri eski dostu Heil-ner'in yan banda yryordu. Yan yana yrdklerini her ikisi de ayn anda fark etmiti, nk yolun tmsek bir yerinde ikisi de ayn anda t-kezlemiti. lmle kar karya gelince bir sre iin tm bencilliklerin boluuna m inanmt, neydi, Hans beklemedii bir anda dostunun sararm yzn burnunun ucunda grr grmez nedeni belirsiz derin bir sz duydu yreinde, anszn duyguland, eski dostu Heilner'in elini tutmak istedi. Heilner isteksizce ekti elini, ban hakarete uram gibi yana evirdi, kendine bir baka yer arayp geriden gelenlerin arasna kart.

O anda rnek renci Hans'm kalbi ac ve utanla arpmaya balad. Buz tutmu yerde sen126 deleyerek yrrken, souktan morarm yanaklarndan damla damla gzyalarnn yuvarlanmasna kar koyamad. Bir trl unutulamaya-cak, hibir pimanln silip atamayaca sular ve gnahlar olduunu anlad birden; sanki terzi babann kk olu Hindinger deil de, dostu Heilner yerden belli bir ykseklikte taman sedyenin zerinde yatyor, kendisine kar gsterilen vefaszlktan duyduu znty ve fkeyi kendisiyle ok uzaklara, bir baka dnyaya tayordu; yle bir dnya ki, bu dnyada notlara, snavlara, snavlarda elde edilen baarlara deil, insann vicdannn temizliine nem veriliyordu yalnzca. Bu arada kafile ana yola ulam, daha hzl bir tempoyla ilerlemeye balamt; bir sre sonra da manastrn kapsndan ieri girdi ve bata mdr olmak zere okulun tm retmenleri sedye zerinde cansz yatan Hindinger'i karlad; oysa salnda Hindinger kendisi iin dzenlenecek byle bir karlama treninin dncesinden bile rkp kaacak biriydi. retmenler, l bir renciye hayattaki bir renciden bambaka bir gzle bakar her zaman, l bir renci karsnda yaayan her varln ve her gencin deerine, biri-cikliine ve yerine konmazlma bir an olsun inanrlar; oysa baka vakit gen rencilere kar okluk kt davranr, gnaha girerler de hi umursamazlar. Akamleyin ve ertesi gn de Hindinger'in sradan, gsterisiz cesedi deta byleyici etkisini srdrd manastrda, tm davranlar ve szleri dizginleyip yumuatt, bir yas elengiyle sarp sarmalad tm nesneleri; ksa sre iin kav127 ga grlt, kin ve fke, kahkahalar, glmeler saklanp gizlenecek bir ke aradlar kendilerine, bir an su yzeyinden ekilip giderek suyu her trl devinimden ve dirimsellikten yoksun brakan periler gibi ortadan kayboldular. ki renci lm arkadalarndan sz aacak oldu mu, adn ve soyadn birlikte sylyor, nk lye kar Hindu lakabnn kullanlmasn yakksz bir davran sayyorlard. Normalde kimsenin dikkatini ekmeden, adeta yasak bir eylemde bulunur gibi renci kalabal iine dalp izini kaybettiren Hindu, imdi bir suskunluk iinde yatyor, tm manastr ad ve lmyle dolduruyordu. Olaydan iki gn sonra Hindinger'in babas manastra geldi, cesedin sakland odada oluyla birka saat tek bana kald, sonra okulun rh-dr tarafndan ay imeye davet edildi ve geceyi manastr yaknndaki Geyik Oteli'nde geirdi. nc gnde de gmme treni yapld. Tabut yatakhanede bir ykselti zerine konmutu; Allgulu terzi baba tabutun yan banda dikiliyor, treni izliyordu. Bir terzinin tm zelliklerini barndryordu kendisinde, korkun derecede sska, her bir eyiyle sipsivri biriydi; yeile alan siyah bir redingot, ak ve gsterisiz, dar bir pantolon giymiti; elinde trenlerde taklan modas gemi bir apka tutuyordu. Kk, ince yz zntl, yal ve gszd, rzgrda snd snecek bir mum alevine benziyordu tpk. Mdrle retmen beylerin nnde ne yapacam bilememenin srekli aknln yayor, derin bir saygyla orackta dikilmi duruyordu. Tayclar tabutu tam srtlamaya hazrlan128 -,-, * <*&*><>*&4*&j$t* yordu ki, yal baba son anda ne kt, akn ve sklgan bir sevecenlikle bir kez daha tabutun kapana dokundurdu elini. Ardndan gzyalaryla savaarak aresizlik iinde orackta dikildi, kocaman ve sessiz salonda k ortasnda kuru bir aaca benziyordu, ylesine ksz, ylesine kolu kanad krk, kurtlara kulara yem. Onu bu durumda grmek yreini szlatyordu insann. Rahip, terzi babay elinden tuttu, yanndan ayrlmad; terzi baba o acayip silindir apkay bana geirdi ve tabutun arkasnda cenaze alaynn banda yrd, merdivenlerden indi, avludan geip manastrn eski kapsndan kt, beyazlara brnm toprak zemin zerinde gmtln alak duvarna doru ilerledi. Mezar banda hep bir azdan ilahiler syleyen rencilerden pek ou, mzik retmenini kzdran bir davranla onun iaret veren eline deil, yalnzlklar iindeki ufak tefek vcuduyla kk terzi babaya bakyorlard; yaslara gmlm adamcaz soukta titreyerek bir kenarda dikiliyor, ban nne emi, rahibin, okul mdrnn ve snf birincisinin konumalarn oradakilerle birlikte dinliyor, ilahi okuyan rencilere bakp dalgn dalgn ban sallyordu; arada bir sol eliyle redingotunun cebinde sakl tuttuu mendile uzanyorsa da, bir trl mendili ekip karamyordu. Sonradan, "Bir ara adamn yerinde imdi babam olsayd ne yapard acaba, diye bir dnce geti kafamdan," dedi rencilerden Otto Hart-ner. Bunun zerine tekiler de hep birden seslerini ykseltti: "Ben de ayn eyi dndm, ben de!" Trenin ardndan mdr bey Hindinger'in arklar Arasnda 129/9 babasyla Hellas odasna geldi, "iinizde len arkadanzn yakn bir dostu var myd?" diye sordu ortaya. lkin kimse kp ben varm demedi. Hindinger'in babas, endieli ve perian, gen yzlerde dolatrd gzlerini. Derken Lucius ne kt, terzi baba da elini tuttu Lucius'un ve bir sre brakmad ama bir ey de

bulup syleyemedi, ok gemeden bayla oradakileri sklm pklm selamlayarak kp gitti. Daha sonra da manastrdan ayrld; parlak bir kar rts zerinde koca bir gn yol alacak, evine varp oulcuklar Hindinger'in imdi nerede yattn karsna anlatacakt. Manastr saran byl hava ok gemeden dalmt; retmenler yine eskisi gibi rencileri paylyor, kaplar yine vurularak kapatlyor, Hellas odasnn artk ortalarda grnmeyen* sakini Hindu'yu artk kimse pek dnmyordu. O kasvetli gl kysnda uzun sre dikilmekten tm birka renci revirde yatyor ya da ayaklarnda kee terlikler, boyunlarnda sarglar, ortalkta dolayordu. Hans'm ayaklarndan da, boynundan da ikyeti yoktu; ama kaza gnnden beri daha arbal, daha olgunlam bir hali vard. Bir eyler deimiti iinde, ocuk yatayken adeta bir delikanl olup kmt; ruhu bir baka lkeye gtrlp braklm, korku ve tasa iinde yersiz yurtsuz bolukta uuuyor, henz durup dinlenecei bir yer bulamyordu. Bu da ne lm korkusundan, ne de iyi bir ocuk olan Hindu'nun lmnden duyduu yastan kaynaklanmaktayd; tek nedeni, Heilner'e kar iledii su130 un anszn bilincine varmasyd. Heilner baka iki renciyle birlikte revirde yatyor, ifa niyetine scak ay iiyordu; Hindin-ger'in lmyle ilgili izlenimlerine bir ekidzen verip ilerde yazaca iirlerde deerlendirmek zere kafasnn bir kenarna kaydedecek vakti oktu. Gelgelelim, Heilner bunu pek nemsemez grnyordu; daha ok, perian ve ac eken bir hali vard, kendisi gibi ayn hastalktan revirde yatan renci arkadalaryla azn ap tek kelime konumuyordu. Ar tecrit cezasyla omuzlarna yklenen yalnzlk, onun baka kiilerle sk bir iliki iinde bulunmay gereksinen duyarl ruhunu yaralam, onu hrn ve hoyrat biri yapmt. retmenler hibir eyden memnun olmayan asi biri gzyle baktklar Heilner'e sert davranyor, renciler yanma sokulmuyor, gzetmense alayl bir iyilikseverlik gsteriyor, oysa dostlar Shakespeare, Schiller ve Lenau onu ezip aalayarak evresini saran dnyadan daha gl ve grkemli bir baka dnyann kapsn kendisine aralyordu. Balangta yalnzca inziva havas tayan melankolik 'Kei arklar' giderek manastr, retmenleri ve rencileri hedef alan kin ve nefret dolu bir iir koleksiyonuna dnmt. Yalnzlndan din urunda can verenler gibi buruk bir tat alyor, kendini bakalarnca anlalmam grmekten memnunluk duyuyor, acmasz bir kmsemeyle dolu kei iirlerinde kendine kk bir Juvenal1 gzyle bakyordu. Gmme treninden bir hafta sonra yanndaki 1 Juvenal(is), Decimus Junius (S 60-127): Romal bir air. (ev.) 131 iki arkada iyileip Heilner revirde tek bana kalnca, Hans eski dostunu grmeye gitti. ekinerek selam verdi, yatan yanma bir sandalye ekip oturdu ve dostu Heilner'in elini tutacak oldu ama Heilner hrsla duvara dnd yzn, Hans'm tm yaknlama abalarna srt evirmek ister gibiydi. Ama Hans pes etmedi, Heilner'in yakalad elini skca tutup brakmad, bu eski dostunu gzlerini kaldrp kendisine bakmaya zorlad. Heilner, ierlemi, dudaklarn bztrd. "Syle ne istiyorsun?" Hans, dostunun elini brakmad. "Beni dinlemeni," diye cevaplad. "Haklsn, o zaman dleke davrandm, seni yzst braktm. Ama benim nasl biri olduumu biliyorsun, snfta en baarl renciler arasnda yer almak, hatta stesinden gelebilirsem snfn birincisi olmak istiyordum. Sen bunu ineklemek diye niteledin, hakl olarak, kabul; ama ne yapaym, benim ideal anlaym buydu ite, bundan daha stn bir ideal bilmiyordum o zaman." Heilner gzlerini yummutu. Hans sesini iyice alaltarak srdrd konumasn, "Bak, zgnm bu yaptma. Bir kez daha dostum olmak ister misin bilmem ama senden beni balaman rica ediyorum." Heilner susuyor, kapal tutuyordu gzlerini. indeki tm iyi duygular, tm sevinler dostundan yana srekli kanat rpyordu; ne var ki, burukluklar ve yalnzlklar iinde yaayan bir kii roln oynamaya almt bir kez, hi deilse byle bir maskeyi imdilik yznden ekip almak niyetinde deildi. Hans, peini brakmad. 132 "Yo, beni balayacaksn, Heilner! Senin ardndan byle komaktansa, snfta sonuncu olurum daha iyi. Yeter ki sen iste, yine eskisi gibi dost olur, kendilerine ihtiyacmz olmadn tekilere gsteririz." Bunun zerinde Heilner de Hans'm elini skt ve o zamana kadar kapal tuttuu gzlerini at. Birka gn sonra Heilner de iyileip kalkt ayaa, revirden kt. Hans ile Heilner arasnda eski dostluun yeniden kurulmas manastrda hayli alkantya yol at. Ne var ki, her ikisi iin de harikulade denecek gnler balamt, byk olay ve heyecanlarn yaanmad ama insan tuhaf bir mutlulua boan bir birlik ve beraberlii, szlere yer vermeyen gizli bir anlama duygusunu kendilerinde barndran gnler. Haftalar boyu sren ayrlk her iki dostu da deitirmiti. Hans daha sevecen, scak ve romantik birine dnm, Heilner ise daha gl ve erkeksi biri olmutu. kisi de son zamanlarda birbirlerini ylesine aram, birbirlerinin eksikliini ylesine yrekten duymulard ki, yeniden bir araya gelmelerine kmsenmeyecek bir olay, paha biilmez bir armaan gzyle bakmlard.

Vaktinden nce geliip serpilen her iki gen, aralarndaki dostlukta sevgiyle ilk kez tanmann nazl ve narin gizlerinden birazn farknda olmadan sezgi dolu bir rkeklikle yayorlard imdiden. Ayrca aralarndaki dostluk, olgunlama srecindeki bir erkeksiliin buruk ekiciliini, ayn ekilde br renci arkadalarn tmne kar kafa tutuun buruk tadn ieriyordu; yle arkadalar ki, Heilner'e kar souk dav133 ranyor, Hans' anlamyor, kendi aralarnda kurduklar bir sr dostluk ve arkadalk ise masum ocuk oyunlarna benziyordu. Hans, Heilner'le arasndaki dostlua ne denli itenlik ve mutlulukla sarlrsa, o denli yabancla-yordu okula. Yeni mutluluk duygusu taze bir arap gibi kaynayp kprerek damarlarnda ve dncelerinde dolayor, bu arada gerek Livius, gerek Homeros gznde nemini ve parlakln giderek yitiriyordu. Gelgelelim, retmenleri o zamana kadar kusursuz bir renci saylan Hans'n sorunlu birine dntn ve sakncal biri gzyle baktklar Heilner'in olumsuz etkisi altna girdiini grerek hayli endieye kaplmaktayd. Vaktinden nce serpilip gelimi rencilerde, delikanllk alkantlarnn balad o kritik yata kendini aa vuran tuhaf belirtiler kadar retmenleri korkutan baka bir ey yoktur. Zaten Heilner'deki o deha kvlcmn teden beri tehlikeli buluyorlard. Dhi rencilerle retmenler arasnda oldum olas bir uurum vardr, okullarda boy gsterecek byle kiilere retmenler ba belas gzyle bakarlar. Onlar iin dhi renciler retmenlerine sayg duymayan, on drdnde sigaraya balayan, on beinde k olan, on altsnda meyhanede kafay eken, yasak kitaplar okuyan, kstaha kompozisyonlar kaleme alan, bazen retmenleri alayl baklarla szen, not defterlerine haklarnda eleba, ar tecrit cezas aday gibi notlar dlen kt kiilerdir. Snfnda bir dhi grmektense birka eek grmek daha ok memnun eder bir retmeni. Aslnda bu tutumunda da haksz saylmaz, ne de 134 olsa grevi olaand ve acayip kiileri deil, iyi Latince ve matematik bilen drst ve efendi orta snf insann yetitirmektir. Ancak, burada kimin kimi, retmenin renciyi mi, yoksa rencinin retmeni mi daha ok skntya soktuunu, daha ar kahrlara ve ilelere gs germek zorunda braktn, ikisinden hangisinin ruh ve yaamnn ksmen de olsa canna okuyup ayaklar altna aldn anlamak iin, insann kendi ocukluk ve ilkgenlik yllarn fkelenmeden ve utanmadan anmsamas gerekiyor. Ama bu konu u anda bizi ilgilendirmiyor pek; ayrca, iimizi rahatlatan bir ey var: Gerekten dhi rencilerin okulda ald yaralar iyileiyor zamanla, zerleri kabuk balyor ve bu kiiler ilerde yle insanlar olup kyor ki, okuldaki kt yaantlara karn baarl eserler yaratp ortaya koyabiliyor, lp gittiler mi ya da uzaklarn bys bir hale gibi evrelerini sard m, kendilerinden sonraki kuaklara ei bulunmaz renciler ve soylu rnekler diye tantlyorlar. Bylece her okulda yasa ve deha arasndaki sava yinelenip duruyor; her yl yetenekli rencileri bir fidan gibi kknden skp atmak iin devlet babayla okullarn el ele verip aralksz aba harcadn gryoruz. Gelgelelim, lkemizin hazinesini zenginletiren de en bata, retmenleri tarafndan nefretle baklp ikide bir cezalandrlan, okulu brakp kaan ya da okuldan uzaklatrlan bu renciler oluyor. Ama ilerinden bazlar da -saylarn kim bilebilir?- suskun bir direni iinde kendi kendilerini yiyip bitiriyor ve eriyip gidiyor zamanla. teki rencilerden ayrks olan Hans'la Heil135 ner'in durumlarnda da sakncal bir hava sezen manastr yneticileri her iki renciye bir kat daha sevgiyle yaklaacakken, okullarda teden beri uygulanagelen szde yararl bir ilkeye uyarak bir kat daha sert davranmaya balamt. branice'de snfn en alkan rencisi saylan Hans'la iftihar eden mdr bey, onu szde kurtarmak iin beceriksizce bir giriimde bulundu. Hans' tutup odasna artt; eski barahip konutunun cumbal odasyd buras, bir resim kadar gzel ve gz kamatrcyd; sylendiine gre, yakndaki Knittlingen kentinden Doktor Faus-tus bir zaman sk sk manastra urayp bu odada kadeh kadeh Elfinger arab yudumlamt. Mdr bey, kaba bir adam deildi pek, olaylar kavray gcnden ve pratik bir zekdan yoksun olduu sylenemezdi, sen diye hitap etmekten holand rencilerine kar babacan biriydi hatta. Balca kusuru fazla kendini beenmi olmasyd; bu da onu ders verdii krsnn banda sk sk ar vngen davranlara srklyor, g ve otoritesinden en ufak ekilde kuku duyulmasna gz yummayan biri yapyordu. Hibir itiraza katlanamaz, yapt hibir hatay itirafa yanamazd. Bu yzden de iradesi zayf ya da itenlikten uzak renciler kendisiyle gayet gzel anlayordu; ama zellikle gl bir kiilie sahip drst rencilerin bu bakmdan ii zordu, nk dolayl yoldan yaplacak en ufak bir itiraz bile mdr beyi kzdrmaya yetiyordu. Karsndakini bazen yreklendirici baklar ve duygulanm ses tonuyla babacan insan, bir dost roln oynamada uzmanlamt ve imdi Hans nnde de yine bu 136 rol sergilemeye koyuldu. rkek rkek ieri giren Hans'm ilkin kuvvetle elini skarak, "Buyrun oturun, Giebenrath," dedi gler yzl ve nazik. "Sizinle biraz konumak istiyorum. Sen diye hitap etmemde bir saknca yoktur umarm."

"Tabii, mdr bey!" "Sen kendin de fark etmi olacaksn ki, sevgili dostum son zamanlar derslerde gsterdiin baar grafiinde bir d var. En azndan brani-ce'de durum byle. imdiye kadar bu derste belki bizim en iyi rencimizdin, byle bir d grmek zyor beni. branice'den eskisi gibi zevk almyor musun yoksa?" "Alyorum, mdr bey." "Bir dn bakalm! Byle eyler insann bana gelir nk. Kimbilir, belki imdi daha ok sevdiin bir baka ders vardr?" "Hayr, mdr bey." "Gerekten yok mu? Evet, o zaman baka nedenler aramamz gerekiyor. Bana yardm eder misin, bunun nerden kaynaklandn arayp bulalm seninle?" "Bilmem ki... devlerimi her zaman yapmaya altm..." "Kukusuz sevgili dostum, kukusuz. Ama differendum est inter et inter.1 devlerini tabii yaptn, bu nihayet grevindi senin. Ama eskiden ok daha baarlydn, hatta belki daha ok alyordun, en azndan eskiden dersleri daha byk bir dikkat ve ilgiyle izlediin kesin. Gsterdiin 1 'almadan almaya fark var' anlamnda Latince bir deyi. (ev.) . 137 evk ve gayrette anszn ba gsteren bu gevemenin nedenini anlayamyorum dorusu. Hasta falan deilsin ya?" "Hayr." "Ban m aryor yoksa? nk yle turp gibi bir halin olduu da sylenemez hani." "Evet. Bazen bamn ard oluyor." "Gnlk almalar acaba fazla m geliyor sana?" "Yo, asla!" "Ders dnda ok kitap falan m okuyorsun? Doruyu syle bana!" "Hayr, neredeyse hibir ey okumuyorum, mdr bey." "O zaman benim bu ie bir trl aklm ermiyor, sevgili gen dostum. Aksayan, sren bir taraf var bu ite. Peki, aba gsterecein konusunda bana sz verir misin?" Hans, yumuak ama ciddi bir ifadeyle ona bakan otoriter mdrn kendisine doru uzatlm sa eline brakt elini. "Bak bylesi iyi, bylesi gzel, sevgili dostum! Pes etmeyeceksin, yoksa arklar arasnda ezilip gidersin." Mdr bey, Hans'm elini skt; Hans da rahat bir nefes alarak kapya yneldi. "Ha, bir ey daha, sevgili dostum! Sanrm Heilner'le pek sk konuup gryorsun, yle deil mi?" "Evet, mdr bey, olduka sk." "br arkadalarndan daha sk belki de. Yoksa yanlyor muyum?" "Doru, daha sk mdr bey. Heilner benim 138 dostum." "Peki nasl oldu bu i? yle ya, ikinizin huyu suyu pek benzemez birbirine." "Bilmiyorum ama u anda dostuz biz." "Senin bu dostundan pek holanmadm biliyorsun sanrm. Halinden hi memnun olmayan, huzursuz, tedirgin biri; yetenekli belki ama kendini derse verdii yok, seni de olumsuz ynde etkiliyor. Ondan biraz uzak durmaya alrsan, ok sevinirdim hani. Ne diyorsun?" "Yapamam, mdr bey." "Yapamaz msn? Ama neden?" "nk o benim dostum. Onu yzst brakamam." "Hmm. Ama br arkadalarnla biraz daha fazla zaman geiremez miydin? Bu Heilner'in olumsuz etkisine kendini bylesine kaptran tek kii sensin, bunun yol at sonular da gryoruz ite. Seni bu kadar ona balayan nedir, bilmek isterdim dorusu." "Ben de bilmiyorum bunu. Ama birbirimizden holanyoruz, ondan yz evirirsem dleklik etmi saylrm." "Demek yle, demek yle! Eh, sana zorla bir ey yaptrmak istemem. Ama umarm, yava yava uzaklarsn ondan. Byle bir eye ok sevinirdim hani. Hem de pek ok!" Mdr beyin son szlerinde nceki yumuak ifadeden eser yoktu. Hans, gidebilirdi artk. O gnden sonra Hans yeniden derslerle bouup durmaya balad. Ama eskisi gibi yle tkr tkr yrd yoktu iin, btn alp didinmesi br rencilere gbela ayak uydurabilmek139 ten te bir baar salamyor ama hi deilse onlardan fazla geride kalmasn da nlyordu. inde bulunduu durumun bir lde Heilner'le arasndaki dostluktan kaynaklandn Hans'm kendisi de fark etmiyor deildi; ne var ki, bu dostlua o bir kayp, bir engel deil, daha ok bir hazine gzyle bakyordu; yle bir hazine ki, urunda karlan tm frsatlar, gsterilen tm ihmalleri fazlasyla karlyordu, grev duygusuyla srdrlen kuru bir yaamn kendisiyle boy leme-yecei kadar scak ve yce bir yaamd bu

hazine. Hans, tpk gen sevgililere zg bir ruh durumu iindeydi: Kendini her gnk skc ve kl krk yaran almalara deil, byk kahramanlklara layk buluyordu. Ne var ki, umutsuzlukla gs geirerek sk almalarn boyunduruunu ikide* bir boynuna geirmekten baka are bulamyordu. Heilner gibi yle birazck alarak en ok gereken bilgiyi bir solukta, gz ap kapamadan kendine mal etmesini beceremiyordu bir trl. Hemen her akam kp gelen dostu ona bo zaman brakmadndan, sabahlar aresiz normalden bir saat nce kalkyor, en ok branice'nin grameriyle tpk bir dmanla cebelleir gibi ce-belleiyordu. Holanp zevk ald ders olarak bir Homeros kalmt, bir de tarih. Karanlkta el yordamyla ilerleyerek Homeros'un dnyasna yaklamaya alyordu. Tarih dersinde ise olaylarn kahramanlar yalnz isim ve say olmaktan giderek km, akmak akmak gzlerle hemen burnunun ucunda kendisine bakp duruyorlard, yaam dolu krmz dudaklar vard hepsinin, yzleri ve elleri vard sonra - kiminin eli krmz, tom140 bul ve kabayd, kimininki sessiz, souk, tatan, kiminki de kk ve scackt, incecik damarlarla rtlmt zeri. Yunanca kaleme alnm ncilleri okurken de bazen bunlarda ad geen kiilerin belirginlii ve yaknl Hans' artm, hatta byk lde etkilemiti. zellikle Markus ncili'nin altnc blmnde yaamt byle bir durumu; sa'nn rencileriyle gemiden ayrld bu blmde yle denmekteydi: "Onu hemen tandlar ve koup geldiler." Bu blm okurken Hans da Tanr'nn insandan olma olunu gemiden ayrlrken grm, hemen onu tekilerle birlikte tanmt ama sa'nn ne boyu pou, ne klk kyafeti, ne de simas bu konuda kendisine yardm etmi, sa'nn sevgi dolu gzlerindeki l l parldayan derinlik, narin ama gl bir ruhun biimlendirip kendisine yurt edindii zarif, gzel ve esmer elin hafife sallan, belki hepsinden ok ho geldiniz diyen davetkr jesti bunu salamt. Kaynayp coan bir suyun kys ve ar bir teknenin burnu da bir an iin sa ile boy gstermi, sonra tm grnt k ortasnda tten bir nefes gibi silinip gitmiti. Bazen falan ya da filan kiinin ya da bir tarih parasnn, bir kez daha yaamak arzusuyla ve baklarnn canl bir gzde yansdn grmek zlemiyle okunan metinden adeta agzl kopup geldii oluyordu. Hans bu gibi durumlar kabulleniyor, hayrete dyor, hzla devinen, bir an sonra yine kaybolup giden grntler yznden varlnn derinliklerinde tuhaf bir deiikliin gerekletiini duyumsuyor, sanki kara topran 141 altn bir cam arkasndan grd ya da Tanr'nn gzlerinin bir an kendisine evrildii hissine kaplyordu. Bu paha biilmez grntler bir davete gerek kalmadan kendiliklerinden seirtip geliyor, hac yolculuuna km insanlar ve gler yzl konuklar gibi herhangi bir yaknmaya yol amadan yine gzden kayboluyorlard; yle kimseler, yle konuklar ki, cesaret edilip de kendilerine bir ey sylenemiyor, kalmaya zorlanamyorlar, nk evreleri yabanc ve Tanrsal bir atmosferle kuatlm oluyordu. Hans bu yaantlar herkesten saklyor, bunlardan Heilner'e bile sz amyordu. O eski hznl hah kaybolup giden Heilner hrn, tedirgin ve huysuz birine dnmt; manastra, retmenlere, renci arkadalarna, havaya, insanlarn yaam biimine atp tutuyor, Tanr'nn varln eletiri konusu yapyor, bazen kavgacf biri kesiliyor ya da durup dururken aptalca akalara ve muzipliklere kalkyordu. Bir kez tekilerden soyutlanm durumda, onlarla kartlk iinde yaadndan, bu kartl dncesizce bir gurura kaplarak daha da ileri gtryor, evresindekilere meydan okuyan serke ve dmanca bir ilikiye dntryordu. Dostu Hans' da bu iliki iine ekip alyor, Hans da kar koymaya almyordu. Bu yzden, iki dost br rencilerden ayrlm, topluluk iinde herkesin dikkatini eken ve honutsuzlukla baklan bir adack oluturmutu adeta. Hans giderek durumdan rahatszlk duymaya balamt. u mdr de nereden kmt sanki! Hans iten ie ondan korkuyor, eskiden gzde bir rencisiyken imdi onun kendisi142 ne souk davrandn, eski ilgiyi gstermediini, bunu da hi saklayp gizlemeye gerek duymadn gryordu. Hans da o kadar ders dururken inadna mdrn uzmanlk alanna giren brani-ce'ye kar sevgi ve ilgisini giderek tmyle kaybetmiti. Yerinde sayan bir-ikisi dnda snftaki krk rencinin birka aydan ksa bir sre iinde gerek bedensel, gerek ruhsal adan nasl deitiini grmek insana haz veriyordu. Pek ou ylesine boy atmt ki, p gibi kalm, onlarla birlikte byyemeyen giysilerden el ve ayaklar umutla dar tamt. Yzler can ekien bir ocuksuluk ve ekingenlikle, artk kendini belli etmeye balam bir erkeksilik arasndaki tm nanslar sergiliyordu. Musa'nn be kitabna ynelik almalar, vcutlar gelime dneminin yontulmam kaba biimlerinden henz kurtulamam olanlarn dz alnlarna hi deilse erkeksiliin geici damgasn yerletirmiti. Tombul, al yanaklara rastlanmaz olmutu nerdeyse. Hans da deimi, boy ve incelik bakmndan Heilner'den fark kalmamt; hatta dostundan yaa daha byk grnyordu. Alnnn eskiden o ince saydam keleri imdi belirgin durum alm, gzleri daha bir

ukura gmlm, yz salksz bir renge boyanm, kollar ve bacaklarla omuzlar kemikli ve clz bir grnm kazanmt. Derslerde elde ettii sonulardan duyduu honutsuzluk bydke, Heilner'in de etkisiyle, snf arkadalarndan kendini daha kesin olarak soyutlamt. rnek bir renci, yarnn snf birincisi olarak br rencilere yukardan bakmak 143 iin elinde bir neden yoktu artk, kibirli davran ve kaslmalar Hans'a gerekten yakmaz olmutu. Bunu kendisine sezdirdikleri, kendisinin de bunu ii szlayarak duyumsamasna yol atklar iin br rencileri affetmiyor, en ok da o kusursuz renci Hartner ve kstah Otto Wenger'le sk sk kapyordu. Otto Wenger bir gn yine alay edip kendisini kzdrm, Hans da ileden kp bir yumrukla karlk vermiti. Bunun zerine fena halde dayak yemiti Otto Wenger'den. Wenger dlein biriydi aslnda ama Hans gibi gsz biriyle de baa kmas zor deildi, hi acmadan yumruklayp durmutu Hans'. Heilner o sra olay yerinde yoktu; tekiler de elleri brlerinde kavgaya seyirci kalm, Hans'm yedii daya ona hi de ok grmemilerdi. Wenger, Hans' iyice benzetmiti; Hans'm burnu kanam, btn kaburgalar szlayp durmutu. Utan, ac ve fkeden^ece gzne uyku girmemiti. Dostu Heilner'e olaydan hi sz amad ama o gnden sonra oda arkadalarndan iyice soyutlad kendini, onlarla artk pek konuup grmedi. lkbahara doru, yamurlu le saatlerinin, yamurlu pazarn ve uzayp giden alacakaranlklarn etkisiyle manastr yaamnda yeni yeni oluumlar ve kprdanmalar aa vurdu kendini. yi piyano alan biriyle flt alan iki kiinin de sakinleri arasnda yer ald Akropolis odasnda haftada iki gece konserler verildi, Germania odasnda ise okuma geceleri dzenlendi, ayrca birka piye-tist bir araya gelip bir ncil okuma topluluu kurdu, her akam ncil'den bir blm, Cahver nci-li'nin yorumlaryla birlikte okuyorlard. 144 Germania odasndaki okuma grubu iinde yer alma istei geri evrilen Heilner ate pskryor-du. Srf intikam amacyla gidip ncil okuma grubundakilerin arasna katld. Bu gruptakiler de onu aralarnda grmek istemediler ama Heilner kendini zorla kabul ettirdi ve sessiz sakin bu kk piyetistler topluluunun sofuluk taan konumalarna atak szleri ve Tanrtanmaz dein-meleriyle kavgal grltl bir hava getirdi. ok gemeden bu elenceden de bkt ama ncil'e ynelik alayl hava daha uzunca bir sre konumasndan kaybolmad. Bu arada pek dikkat eden olmad kendisine, nk bir eyler kurup atmak isteyen giriimci bir ruh rencilere gz atrmyordu. Bu konuda da Sparta odasnda kalan yetenekli ve muzip bir olan herkesten ok dikkatleri zerine ekmekteydi. Kendisine n salamann yan sra, urap didinmelerinin tek amac, odann havasna biraz canllk getirmek, her trl maskarala bavurarak monoton ders yaamn sk sk bir kenara itip biraz dinlenebilmekti. Takma ad Dunstan'd olann, ortal heyecana vermek ve kendine belli bir n salamak iin orijinal bir yol bulmutu. Bir sabah renciler yatakhaneden ktklarnda, tuvaletin kapsna bir kdn yaptrlm olduunu grdler, zerinde 'Spar-ta'dan Alt Talama' yazs okunuyordu, renciler arasndan seilmi alt kiinin budalalklar, sersemlikleri ve dostluklaryla dizeler halinde alay edilmiti. Hans ve Heilner ifti de nasibini almt bu alaydan. Devletin bu kk mlknde ortalk birden iyice kart, herkes sanki bir tiyatarklar Arasnda 145/10 ro kapsnn nnde bekleir gibi o kapnn nne yld; ortada kralieleri umaya hazrlanan bir ar halk bulunuyormu gibi drt bir yan bir uultudur kaplad; iti kaklarn ard arkas kesilmedi. Ertesi sabah tuvaletin kaps batan aa talama yazlaryla dolmutu; nceki talamalara cevaplar denilmi, kimileri onaylanm, arada yeni talamalara yer verilmiti. Ne var ki, bu muziplikte ba eken kimse, yeniden ayn ie kalkmak gibi bir aptalla dmedi. Amacna erimi, samanl atee vermiti, imdi atein karsna gemi, byk bir hazla ellerini ovuturuyordu. Neredeyse btn renciler birka gn boyunca talama yarma katld, herkes dnceli dnceli ortalkta dolayor, kafasndan bir talama uydurmaya alyordu. Belki Lucius, olup bitenlere aldrmayp eskisi gibi derslerine alan tek kiiydi. Sonunda retmenlerden biri sz konusu muzipliin farkna varp ortal heyecana veren bu oyunun daha fazla srdrlmesini yasaklad. Gelgelelim, kurnaz Dunstan kazand baarnn sarholuuyla yan gelip yatmam, bu arada asl vurucu darbeyi hazrlamt. Gnn birinde bir gazetenin ilk saysn karp koydu ortaya; gazete msvedde kd zerine minicik boyutlarda teksir edilmi, bunun iin Dunstan haftalardr malzeme devirmiti. Gazete 'Oklu Kirpi' ismini tayordu ve zellikle mizah yazlarna ayrlmt. Yua kitabnn yazaryla Maulbronnlu bir renci arasndaki aklabanca sylei ilk saynn en parlak yazsyd. Yaklak drt hafta gibi bir sre kk gazete manastr heyecandan 146 soluk solua brakt.

Elde edilen baarya diyecek yoktu. Gazetenin pek megul yaz ileri mdr ve yaymlaye-s pozundaki Dunstan, bir zaman Venedik'teki o yaman Aretino1 gibi, manastrda biraz netameli bir ne kavumutu adeta. Derken herkesi artan bir ey oldu. Her-mann Heilner de byk bir evkle gazetenin yaz ilerinde almaya balad ve bundan byle Dunstan'la birlikte onu bunu hicveden sert yazlar kaleme alp yaynlamaya koyuldu, bunu yapabilecek kadar da zeks ve yreinde birikmi fkesi vard. Hans, dostunun istedii gibi davranmasna ses karmad; kendisinin ise byle bir ite almaya ne hevesi vard, ne de yetenei. Hatta Heil-ner'in akamlarn sk sk Sparta'da geirdiini bile pek fark etmemiti balangta, nk kafasn bir sredir baka konular kurcalayp duruyordu. Btn gn miskin ve dalgn dolanyor, ders srasnda ii ardan alp isteksiz ve gnlsz alyordu. Bir defasnda derste Livius zerine akrlarken tuhaf bir ey oldu. retmen okuduklar metni evirmesini syledi Hans'a ama Hans oturduu yerde kald. "Bu da ne demek? Niin ayaa kalkmyorsunuz?" diye sesini ykseltti retmen, fke dolu bir sesle. Hans yine yerinden kmldamad. Srada dimdik oturuyordu; ban biraz nne emiti, gzleri yar kapalyd. retmenin kendisini derse kal' Aretino, Pietrp (1492-1556): Skandallardan ve rezaletlerden holanan, talamalar ve yergileriyle tannm bir talyan yazar. (ev) 147 drmak istemesi onu biraz uyandrmt dald hayallerden ama yine de retmenin sesini ok uzaklardan iitir gibiydi. Bitiik srada oturan arkadann kendisini kuvvetle drttn fark ettiyse de aldrmad. Sanki yabanc insanlar kuatmt evresini; yabanc ellerin dokunuunu hissediyor, kulaklarnda yabanc seslerin yanklandn duyuyordu, yakn, hafif, tok sesler; bir ey sylemiyor, yalnzca bir pnardan akan su sesi gibi derinden ve yumuak aldyordu. Ve pek ok gz vard Hans'm zerine evrilmi - yabanc, sezgilerle dolup taan, kocaman ve prl prl gzler. Belki Livius'tan az nce okuduklar metinde geen Romal bir halk topluluunun gzleriydi bunlar, belki bilmedii, tanmad insanlarn gzleri, yalnzca dlerinde yaatt ya da resimlerde bir zaman grm olabilecei kiilerin gzleriydi. "Bay Giebenrath!" diye bard retmen bunun zerine. "Uyuyor musunuz yoksa?" Hans usulca gzlerini at, akn akn retmene bakp hayr anlamnda ban sallad. "Yo, yo, uyudunuz! Uyumadmzsa syler misiniz bana, hangi cmlede kalmtk? Evet, bekliyorum." Hans kitabn iinde bir yeri iaret etti, nerede kaldklarn iyi biliyordu. "imdi ayaa da kalkar msnz acaba?" diye sordu retmen alayl. Hans ayaa kalkt. "Neyle megulsnz bakalm? Yzme bakar msnz?" Hans, retmenin yzne bakt. Ama bak retmenin houna gitmedi pek, hayretle ban 148 sallad. "Rahatsz msnz yoksa, Bay Giebenrath?" "Hayr, efendim." "Peki oturun imdi yerinize, dersten sonra odama gelin!" Hans oturdu ve Livius'tan okunan metnin zerine eildi. Tamamen uyankt, btn okuduklarn anlyor ama i gzyle o bir sr yabanc yz izliyordu; prl prl gzlerini asla zerinden ayrmadan yava yava byk uzaklklarn gerisine kayan gzler, sonunda ok ok telerdeki bir sisin iine gmlerek yitip gitti. te yandan, retmenle o srada eviri yapan rencinin sesi ve snftaki btn o kk sesler giderek yaklap sonunda yine normaldeki gerek kimliine brnd, yaanlan an iindeki yerlerini ald, retmen krss ve karatahta yine eski yerindeydi, kocaman tahta pergel ve gnye yine duvarda aslyd, drt bir yannda yine snf arkadalar oturuyor, ilerinden pek ou yan gzle, merakl ve arsz kendisine bakyordu. Hans, iddetle irkildi anszn. "Dersten sonra odama gelin!" gibi bir ey sylendiini iitmiti. Aman Tanrm, ne olmutu acaba? Dersten sonra retmen el edip Hans' yanma ard, onu alarak gzlerini am bn bn bakan arkadalarnn arasndan ekip gtrd. "imdi syleyin bana bakalm, neyiniz vard az nce? Demek uyumadnz?" "Hayr." "Peki, seslendiim zaman niin ayaa kalkmadnz?" "Bilmiyorum." 149 "Yoksa beni duymadnz m? Kulanz ar m iitiyor?" "Hayr. Duydum sizi." "Duydunuz ve ayaa kalkmadnz? Sonradan bana bakarken de gzlerinizde tuhaf bir ifade vard. Ne dnyordunuz o zaman?" "Hi. Kalkmak istedim ama..." "Neden kalkmadnz peki? Yoksa fenalk m

geirdiniz?" "Sanmyorum. Bilmiyorum neden kalkmadm." "Banz m aryordu?" "Hayr." "Peki gidebilirsiniz imdi." Yemekten nce bir kez daha arld Hans, bu kez yatakhaneye gelmesi istenmekteydi. Mdr bey, hkmet batabibiyle yatakhanede kendisini bekliyordu. Manastr doktoru Hans' mufyene edip baz sorular sordu ama Hans'n hasta olduunu gsteren kesin bir bulgu saptayamad. Hekim, babacan bir tavrla gld; durumu pek nemsemez grnyordu. Mdre dnp, "Hafif bir sinir bozukluu," dedi ks ks glerek. "Geici bir halsizlik; bir eit hafif ba dnmesi. Delikanlnn her gn biraz ak havaya kmas gerekiyor. Ba arlarna kar birka damla yazacam." O gnden sonra Hans'n her gn yemekten sonra bir saat ak havaya kmas kararlatrld. Hans'n buna bir itiraz yoktu. in kt yan, ak havada gezip dolarken Heilner'i yanma almas kesinlikle yasaklanmt. Bunu iitince Hans kplere bindi, atp tuttu, sylendi batakilere 150 ama ister istemez durumu kabullendi. Hep tek bana gezip dolayor, bundan da belli bir haz duyuyordu. lkbahar yeni balamt. Yerden fkran bir yeillik gzelim kavislerle donatlm tombul tepeler zerinden ince bir dalga halinde bir batan bir baa l l uzanyordu; aalar belirgin kenar izgileriyle kahverengi bir a andran klk giysilerini zerlerinden syrp atyor, o krpecik yapraklarn oyunuyla i ie geiyor, diri ve canl bir yeilden oluup gz alabildiine akp giden bir sel gibi kendilerini evreleyen arazinin renklerine kararak yitip gidiyordu. Latince okulundayken ilkbahar imdikinden bir baka trl alglamt Hans, daha bir canl, daha bir ilgiyle ve ayrntlara daha ok dikkat ederek. Gittikleri yerden dnen gmen kular gzlemlemiti rnein, deiik trlerde pek ok ku; sonra srayla aalarn iek amasn izlemiti; daha sonra da mays ay gelmi, oltasn kapt gibi balk tutmaya komutu. Oysa imdi ne ku trlerini birbirinden ayracam, ne aaklar tomurcuklarndan tanyacam diye zahmet ettii vard. Yalnzca doadaki genel kaynamay, drt bir yanda tomurcuklanan renkleri seyretmek, krpe dallarn ve yapraklarn kokusunu solumak, eskisinden daha bir yumuak havann iten ie mayalann duyumsamakla yetiniyor, krlar ve tarlalar iinden hayran hayran yryp gidiyordu. ok gemeden bir yorgunluk kyordu zerine; biraz yatp kestirmek isteine kar duramyor, hemen her seferinde evresini saran gerek nesnelerden bambaka eyler grp alglyordu. Bunlar nasl nesnelerdi, bildii yoktu pek, 151 kafasn da yormuyordu bu konuda. Aydnlk, nazl ve narin, allmadk dlerdi; eitli grntler ya da hi tanmad aalardan yollar halinde Hans' evreliyor ama ilerinden herhangi bir olayn getii grlmyordu. Salt seyirlik grntlerdi hepsi; ama bu grntleri yalnzca seyretmek bile bal bana bir yaantyd, insann bulunduu mekndan alnp bir baka mekna tanmas, baka insanlar arasna gtrlp brakl-masyd. Yabanc diyarlarda klan bir geziydi, ayaklarn bir haz duygusuyla basaca yumuack topraklar zerinde gezip dolamak, dsel bir tat ve kokuyu ieren hafif ve ince yabanc bir havay solumakt. Grntlerin yerini bir duygunun da ald oluyordu kimi zaman; karanlklarda scack ve heyecan verici bir duygu; hafif bir el, yumuak dokunularla vcudunun zerinde kayarak geziniyordu sanki. * Okuyup alrken dikkatini toplamak iin hayli aba harcyordu Hans. Kendisini ilgilendirmeyen konular elinden bir glge gibi kayp gidiyor, yneltilecek bir soruyu yantlayabilmek istiyorsa branice szckleri derse hemen yarm saat kala ezberlemesi gerekiyordu. Sk sk bir somutlama olayn yayor, okunan bir metinde sz edilen kiilerin anszn dirilip karsna dikildiini gryordu, burnunun ucundaki nesnelerden daha elle tutulup gzle grlr ve daha bir gerek nesnelerdi hepsi. Belleinin bundan byle hibir ey kabul etmek istemediini, neredeyse gnden gne daha da krle ip gvenilemeyecek nitelik kazandn fark ederek umutsuzlua kapldka, bazen eskilere ilikin anlar korkun denecek ka152 dar net bir biimde zerine yor, bu netlik onu aknla ve endieye srklyordu. Ders srasnda ya da ders dnda bir ey okurken bazen babas, bazen yal Anna, bazen de eski retmenleri ya da renci arkadalarndan biri geliyordu aklna; gzle grlebilecek gibi karsna dikiliyor ve bir sre Hans'm tm dikkatini zerine topluyordu. Stuttgart'ta geirdikleri birka gne, devlet giri snavna ve sonraki tatil dnemine ilikin sahneleri de tekrar tekrar yayor, bazen de elinde oltayla kendisini rmak kysnda otururken gryor, gne altnda yatan sulardan ykselen buunun kokusunu duyuyordu; te yandan iinde yle bir duygu uyanyordu ki, sanki dleyip durduu bu zamanlar, yllar ve yllar ncesinde kalmt. Hans lk, nemli ve karanlk akamlarn birinde Heilner'le yatakhanede bir aa bir yukar gidip geliyor, evden, babasndan, oltayla balk tutmalardan ve okuldan sz ediyordu. Dostu dikkati ekecek kadar sessizdi; szn kesmeden Hans' dinliyor, zaman zaman ban sallyor, btn gn oynamadan duramad

elindeki kk cetvelle arada bir dnceli dnceli havay dvyordu. Yava yava Hans da sustu; gece bastrmt, bir pencere niine girip oturdular. "Baksana Hans!" dedi Heilner sonunda. Sesi gvensiz, sarsak ve telalyd. "Ne var?" "Ah, hi!" "Hayr, syle ne diyeceksen!" "Senin anlattn o bir sr ey var ya, birbirinden deiik eyler, onlar dinlerken dedim ki 153 kendi kendime...' "Ne dedin?" "Syler misin Hans, hi kz peinde kotun mu sen?" Bu soruyu bir sessizlik izledi. Byle bir konuya imdiye kadar hi deinmemiler di. Hans' rkten bir konuydu ama yine de byl bir bahe gibi onu kendine ekiyordu. Anszn kzarp bozardn hissetti Hans, elleri titremeye balad. "Topu topu bir kez," dedi sonra fslt halinde. "Az st kokan toy bir olandm henz." Yeniden bir sessizlik oldu. "Ya sen, Heilner?" Heilner gs geirdi. "Bo ver! Biliyor musun, en iyisi bu konudan sz etmemek, hi nemi yok nk." "Hayr, var." "Bir kz seviyorum ben." * "Bir kz m? Sahi mi?" "Bizim orda. Komunun kzn. Hatta onu bu k ptm bile." "ptn demek?" "Evet. Bir akam hava kararmt, buz pistin-deydik, ayaklarmdaki patenleri karmasna yardm ediyordum, bunu yapmama izin vermiti nk. Birden ptm onu." "Peki, bir ey demedi mi?" "Hayr. Ama kap gitti hemen." "Ee, sonra?" "Sonra? Sonra hi." Heilner yeniden gs geirdi. O anda Hans'm gzne yasak bahelerden kp gelmi bir kahraman gibi grnd dostu. 154 Derken an ald, yatma vaktiydi. Fener sndrlp ortalk sessizlie gmld; ama daha bir saati akn bir sre uyumadan yatakta yatt Hans, Heilner'in sevdii kz pmesini dnd. Ertesi gn bu konuda daha baka sorular yneltmek istedi dostuna ama utand. Hans'tan bir soru gelmediini gren Heilner de kendiliinden ayn konuya dnmek istemedi. Okulda Hans'm durumu her geen gn daha ktye gidiyordu. retmenleri Hans'a kar surat asmaya, ona ters ters bakmaya balamlard. Mdr bey kalarm atyor, Hans'a ierliyordu. Snftaki br renciler de Hans'm bulunduu pek yksek yerden paldr kldr aalara yuvarlandn ve snf birinciliini gzden kardn hanidir anlamlard. Hibir eyin farknda olmayan biri varsa, o da Heilner'di, nk zaten pek nemsedii yoktu okulu. Hans'a gelince, neler olup bittiini seziyor, deitiini gryor, yine de aldrmyordu. Bu arada gazetenin redaksiyon iinde almaktan bkan Heilner, artk btn zamann dostu Hans'la geiriyordu. Yasak falan dinlemeyip her gn kt gezilerde Hans'a elik ediyor, onunla yere uzanp gneleniyor, dlere dalyor, dostuna iirler okuyor, bazen de mdr beyi alaya alan espriler yapyordu. Hans, yaad gnl ma-cerasyla ilgili olarak dostunun yeni aklamalarda bulunacan srekli bekleyip duruyor ama her geen gn bu konuda dostu Heilner'e soru sormak cesaretini biraz daha yitiriyordu. Okuldaki br renciler ise iki dosta her zamanki gibi souk davranmaktayd, nk Heilner 'Oklu Kir155 pi'deki o sinsi esprileriyle dorusu kimseye pek gvenilir grnmyordu. Zaten gazete de o sra yaynma son vermiti; mrn doldurmutu nk; k ve ilkbahar arasndaki o skc haftalar dnlerek karlmt yalnzca. Oysa imdi o gzelim ilkbahar mevsimi balamt; sonradan zerlerinde almak iin eitli bitkileri toplamak, sada solda gezip dolamak ve ak havada oynanan oyunlar yeterince elendiriyordu herkesi. leyin yemek molalarnda jimnastik yapanlar, koanlar, greenler ve top oynayanlar manastrn avlusunu cvl cvl dolduruyordu. Derken etraf heyecana boan yeni bir olay patlak verdi, yaratcs ve ba aktr yine tm muzipliklerin tezghlaycs gzyle baklan Heih ner'di. Mdr, Heilner'in koyduu yasakla eldhir gibi her gnk gezintilerinde Hans'a elik ettiini renmiti. Bu kez Hans'a ilimeyerek asl suluyu, eski dman Heilner'i odasna artt. Sen diye hitap ederek

konumaya balaynca, Heilner itiraz edip onu siz demeye zorlad. Asi biri olduunu ileri srerek mdr beyin paylayp kmas zerine, Heilner de Hans'm dostu olduunu ve iki rencinin birbiriyle konuup grmesini yasaklamaya kimsenin hakk bulunmadn aklad. Derken mdr beyle Heilner arasndaki tartma, Heilner'in birka saatlik bir hapisle cezalandrlmas ve ilerde Hans'la gezip tozmasnn kesin olarak yasaklanmasyla sonuland. Bylece ertesi gn Hans o resmi gezisine yine tek bana kmak zorunda kald. Saat ikide 156 dnp geldi manastra ve br rencilerle snftaki yerini ald. Dersin banda Heilner'in snfta olmad grlmt. Her ey vaktiyle Hindin-ger'in ortadan kayboluundaki gibiydi tpk; ne var ki, bu kez kimse bir gecikmenin sz konusu olabileceini dnmyordu. Saat te btn snf, balarnda retmenle derse gelmeyen Heilner'i aramaya kt. renciler grup grup ayrld, her grup belli bir ynde ilerledi, ormandan ieri dald, bard, seslendi, rencilerden bazlar ve retmelerden ikisi Heilner'in canna kym olmasn hi de ihtimald grmyordu. Saat be sularnda durum evredeki btn karakollara bildirildi, akamleyin de Heilner'in babasna ekspres bir mektup yolland. Akam ge vakitte hl bir ize rastlanmamt Heilner'den, gece ge vakitlere kadar btn yatakhanede fsldamalar ve fiskoslar ald yrd. renciler arasnda Heilner'in kendini suya atp canna kydna inananlar ounluktayd. Bazlar da onun yolu tutup doru eve dnd grndeydi. Ne var ki, kaak Heilner'in yannda bu ie yetecek kadar para olmad saptanmt. Herkes Hans'm olaydan haberi olduunu dnyordu. Ama durum hi de yle deildi, hatta olup bitenler Hans' herkesten ok korkutup zmt; geceleyin yatakhanede tekilerin sorular sorup kukularn dile getirdiklerini, sama sapan konuup alayl birtakm deinmelerde bulunduklarn duyunca, yatan iine girip yorgan bana ekti, dostunun kayboluundan duyduu znt ve dehetle saatler boyu yatakta kvranp durdu. Dostunun bir daha dnp gelme157 yeceine ilikin bir nsezi rkek ve tedirgin yreine reklendi, mthi bir acyla benliini sard. Sonunda iyice bitkin derek tasa ve kayglar iinde uyudu. Yatakhanede bunlar olurken, Heilner birka mil tedeki bir koruluktayd. Soukta yor, bir trl uyuyamyordu, gene de gl bir zgrlk duygusuyla derin bir nefes ald, sanki kapatld dar bir kafesten kap kurtulmu gibi uzanp gerindi. leden beri yryordu, Knittlingen'de ekmek satn almt. Oturduu yerde ekmekten arada bir para koparp azna atarken henz iyice dallanp yapraklanmam aalarn dallar arasndaki boluklardan gecenin karanln, gkteki yldzlar ve havada pupa yelken bir taraftan bir tarafa seirten bulutlar seyretti. Gidecei yer neresi olursa olsun fark etmezdi hi, o lanet olas manastrdan kurtulmu ve kendi iradesinin mdr beyin tm buyruklarndan ve yasaklarndan gl olduunu gstermiti ya, yeterdi! Manastrdakiler ertesi gn de sabahtan akama kadar aramay srdrdlerse de, Heilner'i bulamadlar. Heilner, ikinci geceyi kye yakn bir tarlada saman ynlar arasnda geirdi; sabahleyin yine ormandan ieri vurdu, ancak akamzeri ormandan kp geceleyecei bir ky ararken bir jandarmann eline dt. Gler yzl biriydi jandarma; akalar, taklmalarla Heilner'i alp kydeki karakola getirdi, burada Heilner esprili szleri ve tatl diliyle muhtarn gnln kazand, muhtar da onu gece evinde misafir etti, yatmadan nce karnn doyurmas iin bol bol jambon ve yumurta kard nne. Ertesi gn ekspres mektu158 bu alp manastra gelen babas kye urad ve olu Heilner'i alp gtrd. Kaak rencinin yeniden manastra getirilii ortal heyecana vermiti. Ne var ki, Heilner'in ba dimdikti ve o kk dhiyane gezisinden dolay pimanlk duymua benzemiyordu. Yaptklarndan tr okuldakilerden zr dilemesi istenince buna yanamad; ayrca, retmenlerden oluan disiplin kurulunun gizli toplantsndaki davrannn da asla ekingen ya da pek saygl olduu sylenemezdi. Kendisini aslnda okulda alkoymak istemilerse de sergiledii bu davran karsnda yapacak ey kalmamt. aresiz bir yz karas olarak okuldan kovuldu ve akamleyin de bir daha dnmemek zere babasyla manastrdan ayrld. Dostu Hans'la ancak el skarak vedalaabilmiti. Bu olaanst serkelik ve soysuzluk va-kasyla ilgili olarak mdr beyin yapt parlak konumaya dorusu diyecek yoktu; ateli, cerbezeli bir konumayd. Stuttgart'taki eitim ilerinden sorumlu st makamlara ilettii raporda ise daha uysal, serinkanl ve yumuak bir dil kulland. Manastrdaki rencilerin okuldan atlm o rezil olan Heilner'le her trl iletiimi yasaklanmt; ancak, bu yasaklama karsnda glmsemekten kendini alamamt Hans. Aradaki uzaklk ve akp giden zaman rencilerin Heilner hakkndaki genel yargsn deitirmi, ilerinden bazs bir zaman yanma yaklamaktan korkup ekindikleri bu kaak arkadalarna, manastrda bir sre konakladktan sonra ekip gitmi bir kahraman gzyle bakmaya balamt. 159

Bundan byle Hellas odasnda iki masa bo duruyordu. Kaybedilen ikinci arkada birincisi gibi abuk unutulamamt. Hani ikincisini de unutulmu ve rafa kaldrlm grmek, pek sevindirecekti mdr beyi. Ne var ki, Heilner'in ekip gittii yerden manastrn huzurunu bozmaya ynelik herhangi bir giriimde bulunduu da sylenemezdi. Dostu Hans o kadar beklemi, Heilner kendisine tek bir satr yazmamt. Manastrdan ban alp gitmiti Heilner, kayplara karmt. Boyu pou, yz gz ve firar giriimi giderek bir tarih parasna ve nihayet bir efsaneye dnmt. Manastrdan ayrldktan sonra daha pek ok muziplie kalkan, eri ve yanl yollara sapan bu ateli delikanly yaamn kahr ve ilesi kskvrak yakalayp sk bir disiplin altna soktu. Ve zamanla bir kahraman deilse bile, eli yz dzgn bir adam olup kt Heilner. Manastrda kalan Hans'n, dostu Heilner'in kan bildiinden kuku duyuluyor, bu kuku da onu retmenlerin sevgi ve desteinden dpedz yoksun brakyordu. Hans'n derste kendisine yneltilen pek ok soruya cevap vermediini gren bir retmen bir ara ona yle demiti: "Niin siz de o muhteem dostunuzun peine taklp gitmediniz sanki?" Mdr de elini ekmiti Hans'tan, iinde kmseme dolu bir acma duyarak gz ucuyla onu izleyip duruyordu. Hans, adeta kendilerinden biri olmaktan km, czzamllar arasna karmt. 160 Beinci Blm nceden yapt stoklarla yaayan bir sincap gibi Hans da eskiden kazanlm bilgilerle bir sre daha ayakta kalmay baard. Derken arada ksa sreli gsz atlmlarla kesintiye urayan berbat bir yoksulluk dnemi balad, yeni atlm-lardaki umutsuzluk neredeyse kolunu kanadn kryordu. Sonunda bo yere urap didinmekten vazgeti, Homeros'u Pentateuch'un, cebir kitabn Ksenophon'un zerine kaldrp att; retmenlerin zerindeki olumlu izleniminin nasl adm adm gerileyerek iyiden ortaya, ortadan zayfa indiini ve sonunda sfr noktasna gelip dayandn hi telaa kaplmadan izledi. Yine dzenli olarak bana yapan arlardan frsat bulduka dostu Heilner'i dnyor, onun ince bedeninin ve iri gzlerinin hayalini gryor, saatlerce dncelere dalp gidiyordu. retmenlerin giderek artan eletirilerini, son zamanlar safdillik taan mazlum glmsemelerle karlamaya balamt. Sevimli nazik bir retmen olan Bay Wiedarklar Arasnda 161/11 rich, bu aresizlik taan glmsemeler karsnda yolunu arm Hans'a yrei szlayarak ve acyp kollayarak iyi davranan tek kiiydi. Hans'a ate pskren br retmenler onu horlayp grmezlie gelerek cezalandryor, bazen de iinde uykuya dalm hrs ineleyici szlerle uyandrmaya bakyorlard. "Uyumak gibi bir niyetiniz yoksa, rica etsem u cmleyi okur muydunuz?" Mdr beye gelince, soylu bir krgnl sergiliyordu. O kibirli adam gl baklarna pek gveniyor, heybetli bir edayla gzlerini devirmesine Hans'm teslimiyet dolu mazlum glmsemelerle karlk verdiini grdke fkesinden deliye dnyordu. Hans'm glmsemesi giderek sinirine dokunmaya balamt. "Byle aptal aptal glmsemeniz gerekli mi yani! Sizin yerinizde baka biri olsa, oturup alard." Babasndan gelen mektup Hans zerinde biraz daha etkili oldu. Adeta dehete kaplmt babas, mektupta kendisine ekidzen vermesi iin ona yalvarp yakaryordu. Mdr bey, Hans'm durumunu babasna bildirmi, adamn da korkudan eli aya tutmaz olmutu. Hans'a yazd mektupta drstlkten amayan adamn bir araya getirebildii btn cesaretlendirici szler ve ie ahlaksal adan baklarak kaleme alnm incitici laflar yan yana yer almaktayd; ayrca, mektupta hzn dolu bir aresizlik okunmaktayd ki, bu da Hans'a pek dokunmutu. Mdr beyden tutunuz da baba Giebenrath'a, retmenler ve belleticilere varncaya kadar 162 genleri eiten, grevlerine pek dkn kiiler Hans'ta kendi isteklerinin karsna dikilen bir engel grmlerdi, kafa tutup direten, hantallk, uyuukluktan kaynaklanan bir engel; ite bu engelin bask kullanlp zora bavurularak ortadan kaldrlmas gerekiyordu. Belki o merhametli belletici dnda hi kimse Hans'm incecik ocuksu yzndeki umarsz glmsemenin ardnda bataa saplanm bir ruhun aclar iinde kvrandn, batakta boulup giderken korku ve aresizlikle evresine bakmdm gremiyordu. Ve yine hi kimse okulun ve bir babayla birka retmendeki barbarca hrsn bu narin ve krpe varl bulunduu noktaya getirdiini aklndan bile geirmemekteydi. Neden o alabildiine duyarl ve nazik ocukluk yllarnda durmakszn her gece ge vakitlere kadar ders almak zorunda braklmt Hans? Neden tavanlar elinden ekilip alnmt? Neden Latince okulundaki arkadalarna bile bile yabanclatrlm, oltayla balk tutmas ve gezip tozmas yasaklanarak insan yiyip bitiren kepaze bir agzllk ideal olarak kendisine benimsetilmek istenmiti? Neden manastr okulunun giri snavndan sonra bile alnnn teriyle kazanp hak ettii tatil ona ok grlmt? te imdi ar zorlanm zavall bir at gibi yol kenarnda kalakaknt, bundan byle de bir ie yarayaca yoktu.

Yaz balarna doru hkmet tabibi bir kez daha aklamt ki, ortada yalnzca sinirsel bir bozukluk vard ve bunun da balca nedeni Hans'm byme ama girmi olmasyd. Hans tatilde yle adamakll bir bakm grsn, yete163 rince yiyip isin, ormanda bol bol gezip dolasn, dzelecek, bir eyi kalmayacakt. Ama ne yazk ki, buna frsat olmad. Tatile hafta kala bir le sonras derste Hans retmen tarafndan fena halde haland. retmen sylenmesini srdredursun, Hans tekrar sradaki yerine brakt kendini, korkuyla titriyordu, anszn sarsla sarsla alamaya balad, uzun sren ala-masyla dersin yarda kesilmesine yol at. Gnn kalan blmn ise yatakta geirdi. Ertesi gn derse kaldrlp tahtaya geometrik bir ekil izmesi ve eklin doruluunu matematiksel yoldan kantlamas istendi. Hans sradan kp yrd ama tahtann nnde ba dnerek elindeki tebeir ve cetveli tahtann yzeyinde anlamsz gezdirdi; hem tebeir, hem cetvel dt elinden, eilip onlar almak isterken bu kez dizst oturdu yere ve bir daha da ayaa kalkamad. Hastasnn bu gibi muzipliklere kalkmas doktorun hayli cann skmt. Hans'm durumuyla ilgili olarak ihtiyatl bir ifade kulland, hemen Hans'a izin verilerek bir sre dinlenmesini uygun buldu ve hastann bir sinir hekimine gsterilmesini salk verdi. Mdr beye dnp, "Bakarsnz delirebilir," dedi fsldayarak. Mdr bey, doktorun szlerini dorular gibi ban sallad ve yzndeki o balamaz kzgn ifadeyi, duruma zlen babacan bir ifadeye dntrmeyi uygun grd, kolayca da baard bunu ve yeni ifade kendisine pek yakt. Mdr bey ve doktor, her biri ayr bir mektup 164 yazmt Hans'm babasna; mektuplar cebine sokup Hans' eve uurladlar. Mdr beyin Hans'a krgnl yerini ciddi bir kaygya brakmt, daha Heilner olaynn tedirginliini zerinden atamam Stuttgart'taki makamlar bu yeni talihsiz olay karsnda ne dneceklerdi kimbilir? Hatta mdr bey bu kez herkesi artarak son tatsz duruma uygun den bir konuma yapmaktan vazgeti, manastrdan ayrlmadan nceki son saatlerde Hans'a alabildiine yumuak ve sevecen davrand, gler yz gsterdi. Onun izinden dnp gelemeyeceini biliyordu kesinlikle; bir iyileme gerekten sz konusu olup manastra dnse de arkadalarndan hayli geride kalan Hans'm gemi aylar, hatta gemi haftalardaki savsaklad dersleri telafi ederek arkadalarna yetimesi dpedz olanakszd. Her ne kadar cesaretlendirici bir itenlikle sylenmi 'yeniden grmek zere' szckleriyle Hans' uurlamsa da, sonraki ilk gnlerde Hellas odasna admn her attnda gzne arpan bo masa iinde bir burukluk yaratm, okulun yetenekli iki rencisini kaybetmesine belki biraz da kendisinin yol at dncesini kafasndan kovmakta zorlanm ama moral bakmndan gl, ylmak bilmez bir adam olduu iin, bu bir ie yaramaz karanlk kukular yreinden yine uzaklatrabil-miti. Elinde kk valiziyle evin yolunu tutmu Hans, kiliseleri, o byk giri kaps, atlar, kuleleriyle manastr arkalarda brakm, orman ve sra sra tepeler geride kalarak onlarn yerini komu Baden-Baden kentinin balar baheleri 165 alm, ardndan Pforzheim grnm, hemen onun ilerisinde Karaorman'm amla kapl lacivert tepeleri ve dalar boy gstermiti. inde akan sularla ok sayda vadinin yer ald dalar ve tepeler yazn kzgn scanda olduundan daha mavi ve serin grnyor, bol bol glgeler vaat ediyordu insana. Hans srekli deiip duran ve doup byd yerleri giderek daha ok anmsatan evreyi iinde bir holuk duygusuyla seyredip duruyordu ki, kendi kasabalarna yaklatklarn grnce anszn babas geldi aklna, babasnn istasyonda kendisini karlayacak olmasndan duyduu tatsz korku byle bir yolculuk yapmaktan duyduu kk sevinci kendisine zehir etti. Snav iin Stuttgart'a gidilerini ve okul iin Maulbronn'a yaptklar yolculuu, insana verdii* o heyecan ve rkeklii sevinle yeniden yaad. Btn bunlar neye yaramt sanki? Manastra artk geri dnemeyeceini, okulun da renimin de btn o agzl umutlarn da bundan byle kendisi iin gerilerde kaldn okulun mdr gibi o da biliyordu kukusuz. Ama imdi bunlara zld yoktu, yalnzca umutlarn boa karp hayal krklna uratt babasyla karlamaktan duyduu korku kasvetle dolduruyordu yreini. u anda dinlenmekten, doya doya alamaktan, doya doya dler grmekten, gerilerde kalan btn ilelerden ve kahrlardan sonra yle yine bir yol oh deyip rahat bir nefes almaktan baka bir ey istemiyordu. Ne var ki, babasnn yannda bu frsat ele geiremeyeceinden korkmaktayd. Tren yolculuu sona ermek zereyken bana yine iddetli bir ar gelip yerleti, pencereden da166 rsn seyretmez olmutu artk, oysa trn imdi en sevdii yerlerden gemekteydi, tepelerinde ve ormanlarnda heyecan ve cokuyla gezip dolat yerlerdi hepsi; az kalsn kasabalarnn o avucu-nun ii gibi bildii istasyonunda inmeyi unutuyordu. te imdi elinde emsiye ve valiz, istasyonda ylece dikiliyor, babas da karsnda durmu kendisine bakyordu. Mdr beyin yollad son haber, hayrsz olunun adamda yol at hayal krkln ve fkeyi

akl almaz bir dehete dntrmt. Hans' kafasnda yklm, km ve korkun derecede perian durumda tasarlamt babas; oysa zayf dm olmasna karn yine de salam ve kendi ayaklar zerinde durur halde bulmutu onu. Bu da iine biraz su serpmiti; ne var ki, iin en kt yan, doktorla mdr beyin yazdklar mektuplarda sz edilen u sinir bozukluundan iten ie duyduu korkuydu. Kendi ailesinden imdiye kadar hi sinir hastas kmamt ve bu gibi hastalara kasabada akl hastalar gibi davranlr, kimse anlamaya almaz, dahas alay edilerek ya da kmseyici bir acmayla sz edilirdi onlardan hep. te imdi de olu Hans byle bir hastalkla dnp gelmiti eve. lk gn Hans evde sitemler, sulamalarla karlamamasna sevindi. Sonraki gnler babasnn kendisine davranmdaki ekingen ve rkek kol-lay dikkatini ekti; byle davranmak iin babasnn kendini zorlad aka grlyordu. Ayrca, zaman zaman dikkatini eken bir ey daha vard: Babas ona tuhaf tuhaf bakyor, insan 167 korkutan bir merakla onu szyor, sesini ksarak yapmack bir tonla konuuyor, belli etmeden onu gz hapsinde tutuyordu. Babasnn davran Hans' daha da rktm, durumundan duyduu belirsiz bir korkuyla kahrolmaya balamt. Hava gzelse Hans, evden kp ormann yolunu tutuyor, ormanda saatlerce yatyor, bu da onu rahatlatyordu. Kimi vakit ormanda, bir zamanki mutlu ocuksuluunun, hrpalanp rselenmi ruhuna yle bir dokunup getiini hissediyordu; ieklere, bceklere seviniyor, ku seslerini dinlemek ya da bir av hayvannn izini srmek kvanla dolduruyordu iini, gelgelelim, btn bunlar ancak bir an sryordu. okluk yosunlarn zerinde tembel tembel yatyor, ba kazan gibi, belli bir ey zerinde dnmeye al* yor, derken yine o eski dncelere dalyor, dler onu alp uzaklara tayor, baka yerlerin baka evrelerin iine gtrp brakyordu. Bir defasnda yle bir d grd: Dostu Heil-ner lm, bir sedyede yatyor, kendisi de dostunun yanma gitmek istiyordu; ama mdr beyle retmenler brakmyor, onu gerisin geri itiyor, o yeniden ileri atldka, actc sert yumruklarla karlayordu. Yalnzca manastrdaki retmenler ve belleticiler deil, okul mdr ve Stutt-gart'taki giri snavn yapanlar da ate pskren yzlerle olayda hazr bulunuyordu. Derken anszn deiiyordu sahne; dostu Heilner'in yerinde sedyede imdi glde boulan Hindinger yatyor, banda yksek silindir apkayla komik babas da arpk bacayla mahzun mahzun orackta dikiliyordu. 168 Ve bir baka d de yleydi: Ormanda kouyor, okuldan kaan dostu Heilner'i aryordu. Onu hep ilerde aalarn arasnda yryp giderken gryor, ne zaman kendisine sesleneyim dese, dostu ortadan kayboluyordu. Sonunda Heilner durup yanma gelmesini bekledi, sonra da ona yle syledi: "Bak ne diyeceim, bir kz seviyorum ben!" Ardndan da kahkahalarla gld ve aalarn arasnda yine kayboldu gzden. Bir ara yakkl ve zayf bir adamn bir gemiden indiini grd, Tanrsal sakin gzleri, huzur saan zarif ve gzel elleri vard; Hans, adama doru kotu. Ama her ey yine silinip gitti birden, Hans grd ey zerinde dnmeye koyuldu; ncil'de Onu hemen tandlar ve koup geldiler denen o yer geldi aklna. Bunun zerine gelder'in fiilin hangi ekim ekli olduunu anmsamaya alt, geni zaman kipini, mastar eklini, gemi zaman ve gelecek zaman kipini bulmaya urat, tekil, ikil ve oul olarak ekmeye alt fiili, iin iinden pek kamadn grerek korktu, ter bast vcudunu. Kendine geldiinde sanki kafasnn ii batan aa yara bereyle kaplanm gibi bir duyguya kapld, bir tevekkl ve sululuk bilincinin uykulu glmsemesiyle ne zaman azn bz-se, hemen mdr beyin sesini iitir gibi oluyordu: "Ne diye aptal aptal glyorsun yle? Bir glmen eksikti!" Baz gnler dzelir gibi oluyorsa da, genellikle Hans'n durumu iyiye gitmiyor, hatta tersine ktleiyordu. Bir zamanlar annesini tedavi etmi, daha sonra da hakknda lm raporu dzenlemi ve imdi de guttan rahatsz babasn arada 169 bir gelip ziyaret eden aile doktoru suratn asyor, durumla ilgili grn bildirmeyi bugnden yarna erteleyip duruyordu. Latince okulundayken son iki yl hibir dostu ve arkada olmadn ancak bu haftalar iinde fark etti Hans. Bir zamanki arkadalarndan kimi ekip baka yerlere gitmiti, kimi de eitli mesleklerde raklk renimi gryordu. Kendisini onlardan birine balayan bir ba yoktu artk, hibir alp verecei kalmamt onlarla, onlardan da hibiri umursamyordu zaten Hans'. Latince okulunun yal mdr iki kez kendisiyle dosta birka kelime konumutu. Ayrca, yolda rastlad Latince retmeni ve rahip efendi de selamna babacan bir tavrla balarm eerek karlk vermilerdi; ama aslnda Hans'a aldrdklar sylenemezdi artk. Hans, ierisine gereksiz bin bir trl nesnenin zorla tkld bir kap, bin bir tohtfmun rasgele ekildii toprak olmaktan kmt nk; titizlik ve zenle onun zerinde durmaya, ona zaman harcamaya demezdi artk. Rahip efendi biraz ona sahip ksa iyi olurdu belki. Peki ama, ne yapabilirdi? Hans'a verebilecei bilgi denen eyi bir zaman kendisinden esirgememi, en azndan bilginin nerede ve nasl aranacan ona

retmiti, daha fazlasn ise ona verebilecek durumda deildi. yi Latince bildiinden hakl olarak kuku duyulup vaazlarn herkesin bildii kaynaklara dayanarak hazrlayan, yleyken ba dara denlerin seve seve kendilerine kotuu, baklarnda dosta bir ifade okunup btn dertler ve skntlar iin insana tatl szler bulup syleyebilen rahiplerden biri sayl170 mazd pek. Baba Giebenrath'a gelince, kendisini hayal krklna uratan oluna kar kzgnln gizlemek iin elden gelen abay harcyorsa da Hans iin bir dost, onu teselli edip avutacak bir kii olmaktan uzakt. Bylece kendisini dlanm grp kimse tarafndan sevilmediini hisseden Hans, evlerinin kk bahesinde oturup gneleniyor ya da ormanda yere uzanp yatyor, dlere dalyor, kafasndan pis pis dnceler geirip ileniyordu. Kitap okumaktan medet umulacak gibi deildi, nk ne zaman byle bir eye kalksa ok gemeden ba zonkluyor, gzleri aryor, kitaplarndan hangisini aaym dese hemen manastr gnleri ve orada ektii skntlar canlanp karsna dikilerek onu korkulu dlerin, insan soluksuz brakan kbuslarn kucana gtrp brakyor, kor gibi kzgn baklarn zerine dikip onu efsunlayarak bir yere kprdamasna olanak vermiyordu. Bu aresizlik ve terk edilmilik ortasnda hasta Hans'a szde kendisini avutmak isteyen bir baka hayalet dnce daha el uzatyordu; Hans bu dnceye giderek ainalk kazanm, onsuz yapamaz olmutu. lm dncesiydi bu da. Bir yerden ateli bir silah ele geirmek ya da ormana gidip bir aacn dalma ucuna ilmik atlm bir ip balamak nihayetinde zor deildi. Bu gibi dnceler gezip dolat yerlerde hemen her gn kafasn kurcalyordu. Kimsenin uramayaca ssz ve kuytu keler aramaya balamt kendine; sonunda lmek iin gzel bir yer kefetti, burasn canna kyaca yer olarak belirledi. kide bir 171 kap geldi, oturdu, pek yaknda kendisini burada lm olarak bulacaklarn canlandrd gzlerinde, bundan tuhaf bir haz duydu. pin ucunu balayaca dal belirlemi, ipi ekecek gte olup olmadn snam, tasarlad eyi yapmas iin artk hi engel kalmamt. Uzun aralarla birok kez oturup iki ayr mektup yazd, babas iin ksa, dostu Heilner iin hayli uzun bir mektup. Kendisi ldnde bu mektuplar zerinde bulacaklard. Canna kymak iin srdrd hazrlklar ve bunun kendisinde uyandrd gven duygusu, Hans'n ruh durumu zerinde olumlu bir etki yapmt. O uursuz daln altnda yle saatler geirmiti ki, sonunda yreindeki sknt kaybolmu, neredeyse gler yzl bir rahatlama his"si yreini sarmt. Ne diye o dalda hl sallanmadn kendisi de bilmiyordu pek. in dnce yan tamamd, lecekti, kararn vermiti; ama imdilik kendini iyi hissediyor, yaamnn son gnlerinde o canm gnein ve yalnzlklar iinde dlere dalmalarn tadn karmaktan vazgee-miyordu; uzun bir yolculua kacaklarn yolculuk arifesinde seve seve yapt bir eyi yapyordu adeta. Nasl olsa yolculua istedii gn kabilirdi, her ey tamamd. te yandan, eskiden beri alk olduu evrede biraz daha oyalanmak, canna kyma konusunda verdii korkun karar birazck olsun sezmeyen insanlarn yzlerine biraz daha bakabilmek, benzersiz buruk bir hazla dolduruyordu iini. Yolda doktorla karlatka yle dnmekten kendini alamyordu: "Gr bakalm, naslm!" 172 Yazg denen ey, Hans'm iinde besledii karanlk niyetin biraz zevkini karmasna gz yumuyor, lm kadehinde her gn birka damla daha yaam zevki ve yaam gc yudumlamasna seyirci kalyordu. Dorusu rselenip sakatlanm bu krpe varlk pek de nemli deildi yazg iin; ne var ki, bu varln kendisi iin belirlenen yrngedeki dolamn tamamlamas, yaamn buruk lezzetinin biraz daha tadna varmadan sahneden ekilip gitmemesi gerekmekteydi. Kafasndaki o kanlmaz kahredici hayaletler sesini giderek daha seyrek duyurmaya balam ve sonunda yerini yorgun bir bo vermili-e, ac ve straplardan uzak uyuuk bir havaya brakmt; byle bir hava iinde Hans hibir ey dnmeden gnlerin ve saatlerin n sra akp gittiini gryor, bo gzlerle bakp duruyor ve bazen bir uyurgezer ya da bir ocuk gibi davranyordu. Bir ara miskin bir dalgnlk iinde kk bahelerindeki amn altnda oturmu, pek farkna varmadan eski bir iiri kendi kendine mrldanp durmutu; Latince okulundayken rendii bir iirdi bu ve o anda aklna gelivermiti: Ah, ne kadar yorgunum Ne kadar bitkin stelik Parasz pulsuzum Ve ceplerim delik. Allagelmi melodisine uygun olarak mrldanyordu iiri; belki yirmi kez kafasnda belli bir ey dnmeden yinelemiti. Ama babas az tede pencerede dikilmi, iinde byk bir korkuyla 173 Hans' dinliyordu. Ho bir tekdzelik iinde dalgn dalgn mrldanlan bu abuk sabuk szler, onun inceliklerden uzak yaradl iin anlalmayacak bir eydi; dolaysyla olunun davrann umarsz bir akl bozukluunun belirtisi diye yorumlad gs geirerek. O zamandan beri de olunu daha ok tela ve tedirginlikle izlemeye koyuldu. Bu da kukusuz durumu fark etmekte gecikmeyen Hans' zd; ne var ki, hl ipi yanma alp ormana yollanmay ve o gl salam daldan medet ummay erteliyordu. Bu arada scak yaz mevsimi kp gelmekte gecikmemi, devlet giri snavnn ve onu izleyen tatil dneminin zerinden bir yl gibi bir zaman gemiti. Hans'm arada bir aklna geliyor bu ama* iinde hibir

heyecan uyandrmyordu; hayli duygusuz biri olup kmt. Oltay alp yeniden balk tutsa, sevinecekti dorusu ama babasna bundan sz amay gze alamyordu. Ne zaman rmak kysnda otursa ii iini yiyor, bazen de saatlerce rmak kenarndan ayrlmyordu; burada kimse kendisini grmyor, suyun karanlklarnda sessiz sakin yzen balklarn devinimlerini hayranlkla izliyordu. Her gn akamst yzmek iin rmaktan yukar doru bir boy yryor, bu arada ister istemez Mfetti Gessler'in evinin nnden geiyordu. Gnn birinde Emma Gessler'in artk evine dnm olduunu kefetti; yl nce kendisi iin yanp tututuu kzd Emma. Birka kez merakl gzlerle kza yle bir bakt ama eskisi kadar beenmedi onu. yl nce t pt biriydi; oysa imdi bym, devinimlerine bir kabahk gelip 174 oturmutu; ocuksu sa tuvaletinin yerinde modaya uygun kesilmi salar vard artk, bu da kendisini baya irkinletiriyordu. zerindeki uzun giysilerde kendisine hi yakmamt, bir hanmefendi grnmn sergilemeye ynelik abalar iin kesinlikle zavall szc kullanlabilirdi. Hans gln bulmutu Emma'y ama eskiden onu grd zaman nasl tatl, karanlk ve scak bir duyguyla iinin coup kabardn dnnce bir sz duydu yreinde. Zaten genel olarak bir zamanlar her ey bambakayd, imdikinden ok daha gzel, ok daha gler yzl, ok daha canlyd! Uzun zaman var ki, Hans'n gz Latince'den, tarihten, Yunanca'dan, snavdan, manastr okulundan baka ey grmemi, ba arlarndan gz aamamt. Oysa yl nce masal kitaplar vard elinin altnda, haydut romanlar vard. Evlerinin kk bahesinde kendi kurup att bir deli girmen iler durur, akamlar gidip Nascholdlarm I evlerinin kapsnn eiinde daha bakalaryla be-t raber Liese'nin anlatt macera dolu hikyeleri I dinlerdi. Garibaldi takma adndaki yal komu-I lan Bay Grossjahn'a uzun sre insanlarn canna I kyan bir haydut gzyle bakm, adam dlerinde grmt. Bir zamanlar yl boyu hemen her ay insan sevindirecek bir ey olurdu mutlaka, bazen otlar biilip kurutulur, bazen yoncalar biilir, ardndan olta alnp ilk kez balk tutmaya klr j ya da yenge avlanr, erbetiotu toplanr, aalar-' dan erikler silkelenir, atete patates kzlemesi yaplr, harman dvlr, arada da ekstradan canm pazar gnleri ve bayram tatilleri yaanrd. Ayrca bir sr ey vard ki, gizemli byl bir gle 175 kendisine ekmiti onu: Evlere, sokaklara, merdivenlere, itlere, insanlara ve trl trl hayvanlara sevgiyle ve aina gzlerle bakm ya da bilme-cemsi bir ayartcl ieren nesneler gibi grmt onlar. erbetiotunun toplanmasna kendisi de yardm etmi, bycek kzlarn syledii ark ve trkleri dinlemi, bunlarda geen kimi szleri ezberlemiti; yle szler ki, ou insan gldrecek kadar komik ama kimi de dikkati ekecek kadar yakmmalyd, iitince insann grtlana bir ey gelip dmleniveriyordu. Btn bunlar yava yava gemiin alacakaranlna gmlm, ortadan kaybolmutu da hemen farkna varlamamt. lkin Liese'nin yannda geirilen akamlarn sonu gelmi, ardndan pazarlar leden nce rmakta golyan bal tutmalar, sonra da masal okumalar tarihe karmt; bylece tm elenceler, mutluluklar teker teker elden kp gitmi, geride kala kala erbetiotu toplamalar ve kk bahelerindeki ekili deirmen kalmt. Ah, ah, nereye gitmiti btn bunlar? Hani yleydi ki, vaktinden nce olgunlaan Hans, imdi hastalkl gnlerinde gerekd ikinci bir ocukluk dnemini yaamaya balamt adeta. ocukluundan yoksun braktklar ruhu, iinde anszn patlak vermi bir zlemle, alacakaranlklara gmlm o gzelim yllara kap snyor, salkl denemeyecek kadar gl ve duru anmsamalar ormannda ordan oraya koturup duruyordu. Tm anlar, gerekte yaad olaylardan daha az bir scaklk ve cokuyla yaad sylenemezdi; oyuna getirilip ayaklar altna alm176 m ocukluu uzun sre nne set ekilmi bir pnar gibi imdi grl grl akmaya balamt iinde. f Bir aa budanp da tepesi kesildi mi, kke I yakn bir yerinden yeni filizler, srgnler verir: t bunun gibi, henz mrnn baharnda hasta-\ lanp lm yatana den bir ruh da okluk ilk yaam gnlerine ve sezgilerle kpr kpr bir ocukluk ama dner sk sk, sanki orada yeni umutlar kefedecek ve kopan hayat ipliini yeni-, den birbirine tutturacaktr. Aacn kknden fkran srgnler bir solukta boy atar, byr, zsularla donanr ama yalanc bir yaamdr ortada grnen, srgn geliip de eskisi gibi doru drst bir aaca dnemez artk. Hans'm durumu da byleydi ite; bu yzden ocukluk lkesinin ds yollarnda bir sre kendisini izlemek yerinde olacaktr. Eski ta kprnn yaknmdayd Hanslarm evi ve birbirinden alabildiine deiik iki sokan kesini oluturmaktayd. Evi byk blmyle sinesinde barndran sokak kentin en uzun, en geni ve kibar soka olup Sepiciler Soka adn ' tayordu. Ksa ve dar olan teki sokak ilerde birden dikleiyordu ve perian bir grnm vard, , ahinler Soka'ych ad; bu ad, hanidir iletilmeyen bir meyhanenin armasmdaki ahin resminden tr konmutu sokaa. Sepiciler Soka'nda sralanan evlerin t-{ mnde kentin namuslu ve drst eski sakinleri oturmaktayd, herkesin kendi mlkyd oturduu ev; gmtlkte her ailenin kendi kabristan, evinin arkasnda kendi bahesi vard; baheler tearklar Arasnda

177/12 raslar halinde bayr yukar uzanyor, itleriyle bin sekiz yz yetmi ylnda ina edilip zerini sar katrtrnaklarmm rtt demiryolu dolgusuna kadar gelip dayanyordu. Kk kasabada Sepiciler Soka'yla boy lebilecek tek yer Pazar Meydan'yd; kilise, hkmet kona, mahkeme, belediye, rahibin evi burada bulunuyor, o temiz arballklar iinde insanda dpedz kentsel bir soyluluk izlenimi uyandryordu. Hani devlet dairelerini barndrd sylenemezdi Sepiciler Soka'nn ama o grkemli kaplaryla kasabann az ok varlkl kesiminin oturduu eski ve yeni evler, klasik slupta sevimli badadi yaplar, irin aydnlk atlar hep bu sokakta yer alyor, evlerin yalnzca yolun bir tarafnda dizilii soka bir scaklk, rahatlk ve aydnlkla donatyordu; nk yolun br tarafnda ahap korkuluu ieren bir duvarn altnda rmak akyordu. Sepiciler Soka ne kadar uzun, geni ve aydnlk, rahat ve kibarsa, ahinler Soka o kadar tersiydi bunun. Bu sokakta lekelerden geil-meyip pul pul dklen svalar, ne doru bel vermi atlar, pek ok yerinden krlp dklerek kalafattan geirilmi kap ve pencereleri, yamul-mu bacalar ve rk ark damlaryla arpk ve izbe evler yer alyor, mekn ve birbirlerinin elinden zorla kapmaya alyorlard. Ayrca, sokak dar ve acayip biimde eriydi, sanki dnya durduka duracak bir lolua gmlmt; yamurlu havalarda ve gnein batmasndan sonra loluk nemli bir karanla dnyordu. Pencerelerin nnde srklara ve iplere aslm amarlar eksik olmuyordu hi; nk sokak ne kadar dar 178 ve sefilse, o kadar ok insan barndryordu, kiraclarn kiraclar ve belli bir cret karl evlerde geceleyenler de cabasyd. Gnden gne eskiyip yalanan bu yamru yumru evlerin tm ke buca insandan geilmiyordu; sefalet, ahlakszlk ve hastalk ahinler Soka'm kendine yurt edinmiti. Kasabada tifo salgn m var, kt yer burasyd; bir cinayet mi sz konusuydu, bu sokakt ilendii yer; bir hrszlk m oldu, hrszn ilkin bu sokakta aranmas gerekiyordu. Kasabaya baka yerlerden gelen satclar da bu sokakta konaklyordu hep. Bunlarn arasnda o aklaban pudra satcs Hottehotte ile yapt rezalet ve kepazelikler anlatla anlatla bitirilemeyen bileyici Adam Hittel de yer almaktayd. Okula gittii ilk yllar Hans sk sk ahinler Soka'nda almt soluu. Salar saman sars bir alay bitirim olanla ad ktye km Bayan Lotte Frohmller'in anlatt cinayet yklerini dinlemiti. Lotte Erohmller kk bir meyhane sahibinin dul eiydi, kocasndan boanm, ayrca be yl kodeste yatmt. Bir zaman kasabann parmakla gsterilecek gzellerindendi. Fabrika iisi bir sr erkekle dp kalkm, ikide bir ad skandallara karm, urunda baklamala-ra kadar varan kavga dvler yaplmt. O sra yalnz yayor, fabrika dn kahve piirip ierek ve hikyeler anlatarak akamlar geiriyordu; evinin kaps ardna kadar ak duruyor, kadnlardan ve gen erkek iilerden baka her zaman bir alay ocuk da eikte oturup onun anlattklarna hayranlk ve korkuyla kulak veriyordu. Siyah ta 179 ocan zerindeki kahvedenlikte kahve suyu kaynyor, yan banda yanan iyamdan bir kandilin kmr ateinin mavi aydnlyla birleerek insanla hnca hn dolu lo oday tuhaf titreimlere bouyor, dinleyicilerin glgelerini dev-cileyin boyutlarda duvarlara ve tavana yanstarak hayaletimsi devinimlerle donatyordu. Hans henz sekiz yandayken Finkenbein kardeleri bu sokakta tanm, babasnn kesin yasan dinlemeyerek yaklak bir yl onlarla arkadalk etmiti. Kardelerden birinin ad Dolf, tekisininki Emil'di, kasabadaki sokak ocuklar arasnda en bknlaryd, bahelerden meyve armalar ve orman yasaklarn inemeleriyle n yapmlard kendilerine, hner ve marifetleri saylamayacak kadar oktu. te yandan, ku yumurtalar, yuvarlak kurun zokalar, karga, srck ve tavan yavrular alp satyor, yasak "falan demeyip geceleyin rmaa kimse grmeden olta yerletiriyor, kentteki btn meyve bahelerini kendi evleri biliyorlard; nk hibir it yoktu ki kazklar kolaycack ap geemeyecekleri kadar sivri, hibir duvar yoktu ki, zeri kolaycack ap geemeyekleri kadar cam krklaryla denmi olsundu. Ama Hans'm ahinler Soka'nda herkesten ok arkadalk yapt kii Hermann Rechtenheil adnda bir oland. Bir yetimdi kendisi; hastalkl, vaktinden nce serpilip gelimi, bakalarna pek benzemeyen bir ocuktu. Bir baca tekinden ksayd, bu yzden koltuk deneiyle yryor, br ocuklarn sokakta oynadklar oyunlara katlamyordu. elimsiz biriydi, vaktinden nce 180 buruk bir ifadeye brnm bir az ve fazlasyla sivri bir eneyle salkl denemeyecek sar soluk bir yz vard. Trl el ilerinde alabildiine becerikliydi, en ok oltayla balk avlamaya baylyordu ki, bu tutku ondan Hans'a da gemiti. Hans'm o zamanlar balk avlamak iin elinde henz bir izin belgesi yoktu ama yine de iki arkada kimsenin kendilerini gremeyecei ky kelerde gizlice avlanmaktan geri kalmamt. Avlanmak zevkliyse, kaak avlanmak ondan bir kat daha zevklidir, herkes bilir bunu. Sakat bacayla Rechtenheil olta iin kesilmeye en uygun kamn nerelerde bulunabileceini, at kllarnn nasl rlp misina yaplacan, oltaya taklacak inelerin nasl sivriltilebileceini retmiti Hans'a. Ayrca havay rasat etmesini, suyu gzlemesini ve kepekle bulandrmasn, her balk iin en uygun yemi seip bunlar oltaya gerei gibi geirmesini, balk trlerini birbirinden ayrmasn, avlanrken balklarn karaca

seslere kulak vermesini, oltay suyun istenilen derinliinde tutmasn da retmiti. Hi konumadan, yalnzca yannda bulundurup kendisini rnek almasn syleyerek oltay ne zaman ekeceini, ne zaman gevek brakacan da renmesini salamt Hans'n. Dkknlarda satlan cafcafl kamlar, mantarlar, saydam misinalar ve btn o yapay olta takmn ite ylesine kmseyip alaya alm, her parasn insann kendi eliyle yapp kotarmad bir oltayla dnyada balk tutulamayacan Hans' m kafasna sokmaya almt. Aralarnda kan bir kavga sonucu Finkenbein kardelerle arkadala son vermiti Hans. Ses181 siz ve sakat Rechtenheil ise, arkadalklar gzel gzel srerken bir gn kendisini brakp gitmiti. Bir ubat gn o kk, sefil yatana uzanm, koltuk deneini sandalyesinde duran giysilerinin zerine koymu, birden atei ykselip kala gz arasnda sessiz sedasz bu dnyadan gmt. ahinler Soka ksa srede unutmutu onu, bir tek Hans'm anlarnda uzun sre yaamt. Rechtenheil'm lmyle ahinler Soka'nm o acayip sakinlerinin saysnda hi de azalma olmad. kiye dknl dolaysyla iten karlan postac Bay Rtteler'i kim tanmazd? ki haftay gemezdi ki, Rtteler bir gzel kafay ekip de sokakta serilip kalmasn yere ve gece vakti rezalet karmasn. Oysa baka zamanlar bir ocuk kadar zararsz ve masum biriydi, iyi kalplihkle glmseyip dururdu srekli. Oval enfiye kutusundan Hans'a enfiye ektirir, bazen onun getirdii balklar alarak yada kzartp yer, Hans' da kendisiyle oturup yemeye davet ederdi. i doldurulmu cam gzl bir ahini, ayrca eskiden kalma bir mzikli saati vard, ince sesiyle modas gemi dans havalar alard. Sonra o asrlk ihtiyar teknisyen Porsch'u tanmayan var myd? Yalnayak yrrken bile koluna kibar kolluklar takmadan duramazd. Eskilerden sert bir ky retmeninin oluydu, ncil'in neredeyse yarsn, bir yn ataszn ve ahlaksal nitelikteki bir sr zdeyii ezbere bilirdi; ama ne bu zellii, ne aarm sa sakal grd bir kadna kur yapp iltifatlar yadrmaktan ve sk sk kafay ttsle-mekten kendisini alkoyamazd hi. yle biraz 182 ykn almayagrsn, Hanslarn evinin k^sm. deki tan zerine oturmaktan holanr, nnden gelip geen herkese adyla seslenir, zdeyilerini ve hikmetli szlerini bol keseden kendilerine buyur ederdi. "Hans, benim gzel evladm, dinle bak, ne syleyeceim sana! Nasl diyor Sirach? Bir kimseye bir t verip de sonradan verdii tten dolay pimanlk duymayana ne mutlu! Gzelim bir aataki yapraklar gibi hani; nasl yapraklardan kimi dklr, kimi yeerip yerini alr dklenin, insanlar da yledir, kimileri lr, kimileri doar, yerini alr lenlerin. te byle, artk eve gidebilirsin, seni yumurcak seni!" Azndan dklen o sofuca hikmetlerin yan sra Porsch Baba'mn hortlak ve hayaletlerle ilgili olarak anlatt tyler rpertici hikyeler saylamayacak kadar oktu. Porsch Baba bu gibi varlklarn gezip dolat yerleri iyi bilir, kendi anlattklarna kendisi inanmakla inanmamak arasnda bocalayp dururdu. okluk anlatt hikyeler ve onu dinleyenlerle elenir gibi palavrac bir kmseyii ieren bir sesle balar anlatmaya ama anlatrken korkuyla sinip bzlr, yava yava ksar sesini, sonunda alak perdeden, etkileyici, insann tylerini diken diken eden bir fsltda karar klard. O kk sokak ne ok korkuyu barndrrd sinesinde! leri ters gidip bakmsz kalm atlyesi sonunda tmyle elden kan ilingir ustas Bay Brendle de burada oturmutu. Neredeyse btn gn evindeki kk pencerenin nnden ayrlmaz, somurtup durarak bu sokaa bakard hep. 183 Bazen komu evlerinin o bitirim, o haar ocuklarndan birini ele geirdi mi, oh olsun deyip anasndan emdii st burnundan getirir, var gcyle kulaklarna aslr, salarn eker, orasn burasn imdikleyip vcudunda morartmad yer brakmazd. Ama bir gn gelmi, bir tel parasyla evinin merdivenine asvermiti kendisini ve aslm haliyle ylesine irkin bir grnm sergilemiti ki, kimse yanma sokulmay gze alamam, sonunda teknisyen Porsch Baba arkadan yaklaarak bir tenekeci makasyla teli kesmiti; azndan bir kar dar sarkm diliyle Brendle'nin cesedi de yzst dp merdivenlerden paldr kldr aaya yuvarlanm, dehetle kaan seyircilerin arasna dalmt. Hans ne zaman aydnlk ve geni Sepiciler Soka'ndan kp bu karanlk ve rutubetli ahinler Soka'na admn atsa, o tuhaf bunaltc havann yan sra insann nefesini kesen haz dolu bir rperti hissetmi, merak, korku, vicdannda bir rahatszlk ve mutlu servenlerin nsezisinden oluan kark bir duygu zerine ullanmt. ahinler Soka masallarla, mucizelerle, yaanp iitilmedik korkun olaylarla karlalabilecek tek yerdi. yle bir yer ki, burada sihirler, byler, hortlaklar ve hayaletler inanlrhk kazanyor, olas nesnelere dnyor, tpk efsanelerin ve Son-nenwirtle, Schinderhannes, Messerkarle, Post-michel ve daha baka pek ok esrarengiz kahramann, caninin, katilin ve maceraperestin rezaletlerinden ve karlnda uradklar cezalardan sz edip retmenlerin grdkleri yerde el koyduu Reutlingen halk kitaplarnn okuyanlara 184 salad tyler rpertici, ahane, insann iini titreten nazlarn tpks bu sokakta da yaanabiliyordu. ahinler Soka'ndan ayr olarak bir yer daha vard ki, buras hepsinden deiikti, bir eyler yaanabilir, iitilebilir, karanlk tavan aralarnda ve gizemli odalarnda insan kaybolup gidebilirdi. Yakndaki byk

tabakhaneydi bu yer, eski ve ok byk bir binayd, lo tavan aralarnda kocaman deriler asl dururdu hep, bodrumda st rtl ukurlar ve ayak atlmas yasak dehlizler vard; akam oldu mu, bu dehlizlere Liese btn ocuklar toplar, onlara masallar anlatrd. Burada, ahinler Soka'ndakinden daha sessiz, daha gler yzl ve insancl bir hava eser, beri yandan ahinler Soka'ndaki ayn gizemsellik burada da kendini hissettirirdi. ukurlarda, bodrumda, bahede ve tavan aralarnda sepici kalfalarnn almalar allmadk bir tuhaf duyguyla doldururdu insann iini; o kocaman tamtakr odalar sessiz ve korkutucu olduu kadar ekiciydi. Tabakhanenin heybetli ve ask suratl sahibinden bir yamyam gibi korkard herkes; Liese ise bu acayip binada bir peri gibi gezip dolar, btn ocuklarn, kularn, kedilerin ve kpekiklerin zerine kol kanat gerer, onlara annelik yapar, ii iyilikle dolup taar, evresini masallara, ark ve iirlere board. te imdi Hans'm dnceleri ve dleri kendisine oktan yabanclam bu dnyada gezip dolayor, urad hayal krklndan ve umutsuzluktan kap gerilerde kalm o canm gnlere smyordu, iinin umutla dolu olduu ve yanma 185 ulalamayacak esrarl derinliklerinde zmrtten saraylar, tyler rpertici tehlikeler, byl hazineler sakl devcileyin sihirli bir orman gibi dnyann ayaklar altna serildii o gnlere. Hans, bu ssz ve vahi lkenin iinde yle birazck yol alm ama bekledii mucizelerle henz karlamadan yorgun dmt; ite yine o gizemli loluk iindeki kapsnn nnde dikiliyordu bu lkenin ama bu kez dlanm biriydi, babo bir merakla yapyordu bunu. Hans, eve dndkten sonra yine birka kez gidip dolamt ahinler Soka'n. Orada yine eski alacakaranlklar, eski pis kokularla karlam, eski ke bucaklar, eski ksz merdiven altlarn yine karsnda bulmutu; eskisi gibi kadnl erkekli yal insanlar kaplarn nnde tu-ruyor, saman sars salaryla eli yz pis ocuklar barp ararak ortalkta dolayordu. imi daha da yalanp kocam teknisyen Porsch kendisini tanmam, Hans'm ekinerek verdii selama yalnz alayl bir mrldanmayla karlk vermiti. Garibaldi takma adyla Bay Grossjahn bu dnyadan gp gitmiti ve Lotte Frohmller de hayatta deildi artk. Postac Rtteler henz yayordu ve haylaz olanlarn mzikli saatini bozduklarndan yaknd Hans'a, ona enfiye ikram etti, sonra birka kuru para istedi kendisinden, sonra da Finkenbein kardelerden sz at, kardelerden birinin puro fabrikasnda alp imdiden byk bir adam gibi meyhanelerde kafay ektiini anlatt; kardelerden tekisi bir kilisenin al treninde kavgaya tututuu adam baklayp kayplara karmt, bir yldan beri ortalarda yoktu. 186 Her ey hazindi, her ey hzn veriyordu insana. Bir akam da kalkp tabakhaneye gitti Hans. Dayanamayp kapdan ieri girdi, nemli ve slak avludan geti, bu kocaman binada btn o elden kp gitmi nee ve sevinleriyle ocukluu sakl yatyordu sanki. Yamulmu merdiveni kp malta ta deli sofadan geti, o karanlk merdivene geldi, el yordamyla tavan arasna kt, gerilip alm derilerin asl durduu bir yerdi buras, keskin deri kokusuyla anszn drt bir yandan kopup gelen anlarn havasn olduu gibi soludu, iine ekti. Sonra yine indi merdivenden, st dar bir tavanla kapatlm yksek ardaklarn ve kuyularn yer ald arka baheye yneldi; tabaklanm deriler aslp kurutuluyordu bu ardaklarda. Gerekten de duvar dibindeki srada, nnde soymak iin yanma ald bir sepet yerelmasyla Liese oturmaktayd; etrafn birka ocuk sarm, Liese'nin anlattklarn dinliyordu. Hans, karanlk kapda dikilip ieriye kulak kabartt. Tabakhanenin giderek lolua gmlen bahesini derin bir huzur havas dolduruyor, avlu duvarnn hemen arkasnda akp giden rman gsz alts dnda yalnz yerelmalar bakla soyulurken kan hrt ve ocuklara hikyeler anlatan Liese'nin sesi iitiliyordu. Liese'nin evresinde yere mm ocuklar seslerini karmadan oturuyor, ilerinden hibirinin yerinden kmldad grlmyordu; Liese, ermilerden Aziz Kristofer yksn anlatyordu onlara, bir gece nasl bir ocuk sesinin Aziz Kristofer'i rmaa ardndan sz ediyordu. 187 * Hans bir sre Liese'yi dinledi, sonra karanlk avludan geip eve dnd. inde bir duygu artk yeniden bir ocuk olup Liese'nin dizi dibinde otu-ramayacan sylyordu. ahinler Soka gibi tabakhanenin bahesine de bir daha adm atmad. Altnc Blm Gz balayal hayli zaman olmutu. Karanlk am ormanlarndaki yaprakl tek tk aalar, sar ve krmz yanan mealelere benziyordu; vadilere imdiden koyu bir sis kmeye balamt, sabah serinliinde ise rmaktan buram buram buular ttyordu. Manastr okulundan kovulan Hans sar soluk benziyle hl darlarda gezip dolayor, keyifsizlik ve bezginlik iinde saatleri ldryor, kasabada konuup grebilecei zaten saylar hayli azalm kiilerle karlamaktan kayordu. Doktor hastal iin birka damla yazm, balkya imesini, yumurta yemesini ve souk suyla banyo yapmasn salk vermiti.

Btn bunlarn bir ie yaramay da pek alacak ey deildi. Salkl her yaamda bir ierik ve bir ama vardr, oysa Hans'm yaamnda bunlardan eser kalmamt. Derken babas kararn verdi, olunun ya bir yazc olarak yetimesini salayacak ya da bir sanat renmesine ala189 akt. Olu henz gszd, nce kendini biraz toplamas gerekiyordu ama artk onunla oturup bu konuyu ciddi ciddi konumann zaman gelmiti. Kendisini akna evirerek akln kartran ilk izlenimler zamanla biraz yumuayp canna kyabileceine artk inanmayan Hans, kendisini tela ve tedirginlie srkleyen ok deiik korkulardan syrlp srekli bir hzn havasn solumaya balad; tpk bir batakla gmlr gibi ar ar, hi kar koyaym demeden gmld bu hzne. Artk gz mevsimini yaayan krlarda dolamaya koyuldu, mevsimin etkisine yenik dt. Sonbaharn yava yava sahneden ekilii, yapraklarn aalardan sessiz sedasz dkl, ayrlarn esmer bir renge boyan, sabahlar ken youn sis, olgunlap yorgun dm bitKile-rin lme kucak a, btn hastalar gibi Hans' da ar ve karamsar bir havaya soktu, kasvetli dnceler uyandrd kafasnda, o da evresindeki doayla birlikte yok olmak, uykulara dalmak, lmek istiyor, genliinin buna kar kmasndan ve suskun bir dayatla hayata sarlp brak-maymdan znt duyuyordu. Aalara bakyor, onlarn nasl ilkin sar, sonra bakr rengine boyandn, yapraklarndan soyunup rlplak kaldn gryor, ormanlardan buram buram tten st beyaz sisi, son meyvelerin toplanmasnn ardndan yaamn elini ayan ektii, ilerinde renk renk aan yldzlara kimsenin ban evirip bakmad baheleri seyrediyor, kimsenin artk yzp balk tutmad, zerini ku190 ru yapraklarn rtt, dondurucu kylarnda bundan byle yalnz sepicilerin oyalanabildii rma gzden geiriyordu. Birka gnden beri yn yn ra posas yzyordu rmakta, nk artk preslerin kurulduu yerlerde ve tm deirmenlerde meyveler harl harl sklp raya dntrlyor, mayalanm meyve suyunun kokusu kasabann tm sokaklarn tutuyordu. Aa deirmende ayakkabc Flaig Usta da kk bir pres kiralamt ve meyveler sklrken yardma ard Hans'. Deirmenin nndeki irili ufakl presler, arabalar, sepet sepet ve uval uval meyveler, tekneler, gerdeller, flar, kovalar, da gibi ylm posalar, tahta kaldralar, kimi bo el arabalar duruyordu. Presler gcrtyla alyor, viyaklar, inilder ve meler gibi sesler karyordu. Preslerden byk ounluu yeil lakeydi; yeil renk, kahverengi posalarla, renk renk elma sepetleri, ak yeil rmak, plak ayakl ocuklar ve parlak sonbahar gneiyle bir araya gelerek, bu manzaray seyredenlerde nee, yaam sevinci ve bolluk bereketten oluan batan karc bir etki uyandryordu. Ezilip tlen elmalarn ktrts insann azn sulandran buruk bir sesle yanklanyordu drt bir yanda; bu sesi iitip de ilerden yaklaan elmalardan birini alp dilerini geirmeden du-ramyordu. Preslerin borularndan oluk olup akyordu ra, taze ve tatl, krmzms sar, gnete kahkahalar atarak. lerden gelip bu manzaraya tank olan kimse, bir bardak rica edip hemen orackta rann tadna bakmaktan alamyordu kendini; barda boalttktan sonra olduu yerde 191 dikiliyor, gzleri buulanyor, keyif verici ho bir tatlln l l damarlarnda dolatn hissediyordu. Ve yine tatl ra evredeki btn havay o nee saan gl ve nefis kokusuyla dolduru-yordu. Bu enfes koku gerekte btn yln en soylu, en gzel olaydr, olgunlama ve hasadn simgesidir, yaklaan ktan nce bu kokuyu solumak iyidir, nk gzel ve harikulade pek ok eyi kranla anmsatr insana; o yumuack mays yamurlarn, akr akr yaz saanaklarn, gz sabahlarnn serin ilerini, bahar gneinin nazl ve narin aydnln, kavurucu yaz gneini, beyazlar ve pembeler iinde ldayp duran iekleri, hasat ncesinde meyve aalarnn krmzya alan kahverengi parltsn ve bu arada btn bir yln beraberinde getirdii tm gzelliklerle sevinleri anmsatr. Herkes iin ei bulunmaz gnlerdi bunlar*Te-nezzl buyurup deirmen nndeki alana bizzat kp gelen varlkl kiiler ve ne oldum delileri tombul elmalarn ellerine alp tartyor, bir dzineye yakm, belki daha da fazla elma uvaln sayyor, ceplerinde tadklar gm kupalarla kendi elmalarndan retilen rann tadna bakyor, ralarna bir damla su katlmadn evresindekilere duyurmaktan kendilerini alamyorlard. Yoksul kiilerin topu topu bir uval elmas oluyor, ralarnn tadna cam bardaklar ya da toprak kaplarla bakyor, ralarna su katyor ama bu, gurur ve neelerinden bir ey kaybetmelerine yol amyordu. Kimi nedenlerle raya dntrlecek meyveleri olmayanlar, meyvesi olup ra retebilen eini dostunu, konusunu komusunu do192 baardak ^f^ teklSm6 **** SUlan b" bardak ray lIyor> veren bip uzmanym gibi laflar ederek kendi^Z2to nuya yabancr olmadklarn belli etmek istiyor" lard. Zengm fob-jr oLr , , , "liCJV s>uyor-

la ordan oZ P k Cuk k?k kupalarla ordan oraya kouyor, her biri elinde ucundan srlm br elma w u^ , Lunuan nk ok e^TS PT ekmek tut^ordu; yaplrken bol boTPkT ! ^ T3 gre' lra karnlarlarla. ^ "^r111 Snradan fadl^S of knUUP Shbet ed^OT' her ka-adan bir ses kyor, sesler karman orman birbi rne karyordu; ocuklarn yaygaramda ca E2SS" hamarat' &* S J^HSS.l,1^, Bana gel! He- * ;;Sag olun, ok itim, karnm ard biraz. Wi kilo m ne verdin syler misin?" tadna" ^ ^ *** da lra! Bak istersen tindenZnckef) ^^^ karlalyor, vaktinden nce alan bir uvaldan elmalar patr patr yerlere yuvarlanyordu P Siz dfvardt1 f3n! EyV9h' Glmalar' elmalarm! Oradak^ ! *' M 1Ur' toPla^ unlar!" Oradakiler de yardm ediyor, dklen elmalar toplanyordu Ne var ih k,\.i emaar lardan bir iki , ' irka yumurcak elma^okunr m aPl gb C6plerne atjyoJu-Yemek S2ayin Gmalarima' s** gidi haylazlar! ^tnSTT fP yyn' klmnCa ya kadar yym ama cebe atmak yok! Eh, Gutedel, grrsn arklar Arasnda 193/13 "Hey komu, o kadar kaslma bakaym! Al da unun tadna bak bir!" "Bal gibi. Ne kadar ra yapyorsunuz?" "ki f hepsi. Ama ne ra!" "Yaz ortasnda fazla ra yapmak da iyi deil, sirkeleir, araya gider sonra!" Bu yl da dr dr sylenip duran birka huysuz yal, her zamanki gibi dolanp duruyordu ortalkta; kendilerinin hanidir ra yapt yoktu ama her eyi herkesten iyi biliyor, meyvenin nerdeyse sudan ucuza alnd eski gnlerden sz ayorlard: Her ey ok daha ucuzdu bugnknden, raya su katmak kimin aklna gelirdi, zaten aalar da aat, meyve verirdi o zaman, meyve! "yle, eskiden bakayd. Benim bir aacm vard, be yz kilo elma verirdi tek bana." Ama elma hasad zamanla ne kadar ktlemi olursa olsun, ask suratl yallar her yl ottu-u gibi bu yl da ralarn tadna bakma iinde yardmlarn esirgemiyor, dileri hl salam olanlar, ellerindeki bir elmay dileye dileye dolayordu. Hatta ilerinden biri pisboazlk edip birka armut yedii iin iddetli bir karn arsna yakalanmt. "Haksz mym?" diyerek sylenmeye balad derken. "Eskiden bu armutlardan onunu yerdim de yine bir ey olmazd." Ve itenlikle gs geirerek iri iri armutlardan on tane yiyip karnnn armad zamanlar dnd. O kalabalk ortasnda Flaig Usta'nm presi duruyor, elmalarn presten geirilmesine raklardan en by yardm ediyordu. Flaig Usta elma194 lan Baden-Baden'den getirtir, yapt ra Her zaman en kaliteli ralar arasnda yer alrd. Halinde sessiz bir nee okunuyor, kimsenin rasnn yle bir tadna bakmasna kar kmyordu. Ne var ki ocuklar Flaig Usta'dan ok daha neeliydi; onlar da meydandaki insan seline katlm, mutluluk iinde bakalaryla birlikte srklenip gidiyorlard. Ama her ne kadar bunu aka sylemiyorsa da, hepsinden neelisi rakt. Bir yol atlyeden dar kp yle adamakll elini kolunu oynatarak alabildii iin tm vcudunda bir rahatlk hissediyordu. Yoksul bir kyl ailesinin ocuuydu rak, kasabaya yukardaki ormanlk blgeden gelmiti; ayrca, o tatl ray iince de dorusu bir gzel kendinden gemiti. Kyl olanlara zg salkl yz bir Satir maskesi gibi srtyordu, ayakkabc elleri bir pazar gnnkn-den daha temizdi. Hans deirmenin nndeki alana ktnda bir sessizlik ve rkeklik vard zerinde, dorusu buraya seve seve geldii de sylenemezdi. Ama daha ilk karlat presin nnden geerken bir bardak uzatld kendisine, uzatan da Nascholdlarn Liese'siydi. Hans da barda alp yudumlamaya koyuldu; o tatl ve sert rann lezzetiyle gerilerde kalm gz mevsimlerine ilikin n n glen bir yn an ulland zerine, birden kendisi de oradakilerin arasna kararak biraz neelenip elenmek istedi. Sadan soldan tandk kiilerin kendisine seslendiini duydu; sadan soldan bardak bardak ralar uzatld. Flaig Usta'nn presinin yanma yaklatnda genel nee havas Hans' da sarm, itii ralarn etkisiyle hayli 195 deimiti. Flaig Usta'y keyifli keyifli selamlad, ra zerine allagelmi esprili szlerden birkan sylemeden duramad. Flaig Usta aknln gizleyip gler yzle karlad Hans', ona ho geldin dedi. Aradan bir yarm saat gemiti ki mavi etek-likli bir kz yaklat ilerden. Flaig Usta'yla rana bakp gld ve hemen kollar svayp yardma koyuldu.

"Evet," dedi Flaig Usta, "bu benim yeenim; Heilbronn'dan geldi. Tabii Heilbronn'da bizim buradaki gibi ray elmadan yapmazlar, babozu-muna alktr oradakiler. Eh, ok zm olursa." On sekiz ya da en ok on dokuzundayd kz, yerinde duramayan en akrak bir eydi, tpk aa blgelerden gelenler gibi boyu biraz ksay* di, endaml, dolgun bir vcudu vard. Deirmi yznde scak scak bakan koyu gzleriyle plesi sevimli azndan nee ve zek tayordu. Salkl ve uh Heilbronnlu bir kz grnmn sergiliyor, sofu Flaig Usta'nm akrabas olabilecek gibi grnmyordu. Tmyle bu dnyaya aitti; gzleri, akam ve geceleri ncil'den ve Gossner'in Mcevher Kutusu isimli kitabndan baka ey okumayan birinin gzleri olmaktan ok uzakt. Anszn yine hznlendi Hans, iinden Em-ma'nm hemen oradan uzaklap gitmesini istedi. Ama kald, gitmedi Emma, kahkahalar att, boboazlklarda bulundu, her espriye nnda bir cevap yetitirmekte gecikmedi. Hans utanp skld, sesi kmaz oldu derken. Kendilerine 'siz' diye hitap edilmesi gereken gen kzlarla konumak, zaten onun iin ikenceden farkszd; stelik Emma 196 yle cvl cvl, yle konukand, Hans'm orada olmasna ve ekingen tavrlarna kar yle umursamaz davranyordu ki, Hans aresiz kald, gcenip alnd biraz, antenlerini ieri ekti, bir araba tekerleinin darbesini yemi bir salyangoz gibi sindi, kendi iine gmld. Susup konumuyor, sklm gibi grnmeye alyor ama baa-ramyordu, can sknts deil, az nce yaknlarndan birini kaybetmi bir kimsenin yasl ifadesi vard yznde. Ama kimselerin vakti yoktu buna dikkat edecek, hele Emma'nm hi. Hans'n rendiine gre, iki haftadan beri Flaiglerde misafir kalyordu Emma; ama daha imdiden btn kenti gezip grmt. Ortalkta dolanp duruyor, preslerden yeni dklen ralarn tadna bakyor, sada solda espriler yapp bir-iki kahkaha attktan sonra yine dnp geliyordu; ie evkle sarlr gibi yapyor, grd minik yavrular kucana alp ellerine elma tututuruyor, drt bir yana nee ve kahkaha sayordu. Sokak ocuklarndan birini fark eder fark etmez sesleniyordu hemen: "Bir elma ister misin?" Sonra oradan al yanakl gzel bir elma alyor, ellerini arkasna gtrp, "Bil bakalm, sa m, sol mu?" diye soruyordu. Ama elma hibir zaman sylenilen elde kmyor, ancak ocuun mzmzlanmas zerine Emma ona bir elma uzatyordu ama her seferinde elindekinden daha kk ve yeil bir elma oluyordu bu. Anlalan Hans hakknda da yeteri kadar bilgi edinmiti Emma. "u hep ba aryan olan sen misin?" diye sordu Hans'a bir ara; ama Hans'n cevap vermesine kalmadan, bitiikteki komularla bir baka syle197 yie dald. Tam Hans bir yolunu bulup svmay ve eve gitmeyi kafasndan geiriyordu ki, Flaig Usta presin kolunu tututurdu eline. "Haydi bakalm, biraz da sen yap u ii; Emma da yardm eder. Benim atlyeye dnmem gerekiyor." Flaig Usta ekip gitti ardndan; rak ustann karsyla beraber ray eve tamakla grevlendirilmi, Hans da Emma ile presin banda yalnz kalmt. Dilerini skp var gcyle almaya koyuldu. Birden presin kolu ok zor inip kalkmaya balaynca ard Hans, gzlerini kaldrr kaldrmaz da Emma kahkahay bast, akacktan kola dayanmt vcuduyla. Hans'n hrslanarak yeniden kola yaptn grnce ayn eyi tekrarlad. Hans bir ey demedi ama Emma'nm vcuduyla dayand kolu iterken utanla kark bunaltc bir duygu anszn reklendi yreine, giderek kolu altrmay bolad. Tatl bir korku zerine ulland, karsnda arsz arsz glen Emma birden gzne deimi grnd, daha bir cana yakn, yleyken daha bir yabancyd imdi; dayanamayp Hans da gld hafife, beceriksiz bir senli benlilii ieren bir glt bu. Emma, "Kendinizi byle helak edercesine almanz gerekli mi yani?" dedi, rayla yar dolu barda kardan Hans'a uzatt, bardan yarsn kendisi imiti. ra ok sert gelmiti Hans'a ve ncekinden daha tatl; itikten sonra arzuyla bo bardaa dikti gzlerini, kalbinin daha bir hzl arptn, daha bir glkle soluduunu grerek ard. 198 Sonra biraz daha altlar. Hans, ne yaptnn farknda olmadan kzn eteklii vcuduna dokunacak ve eli kzn eline deecek gibi dikilmeye balamt presin banda; kzn eteklii vcuduna dokunup eli kzn eline dedike, korkulu bir haz duygusuyla kalbi duracak gibi oluyor, zerine ho ve tatl bir halsizlik ullanarak dizleri titriyor, kafasnn iini ba dnmesiyle kark bir uultu dolduruyordu. Hans ne sylediini bilmiyor ama Emma'nm sorduklarnn hepsine cevap veriyor, Emma gldke kendisi de glyordu; Emma birka kez yine az nceki gibi muziplie kalknca, ah seni, ah seni, der gibi parman sallam, iki kez daha Emma'nm uzatt ra dolu barda ahp kafasna dikmiti. Btn bunlar olurken, bir yandan da koca bir ordu halinde anlar doludizgin nnden geip gidiyordu: akamlar kap nlerinde erkeklerle bir arada grd hizmeti kzlar, okuduu romanlardan, yk kitaplarndan birka cmle, dostu Heilner'in dudaklarna kondurduu pck, 'kzlar' ve 'kzlarla ktalklar' zerine kimi szler, kimi hikyeler ve renci arkadalar arasndaki gizemli konumalar. Hans, bir bayr trmanan lagar bir beygir gibi glkle nefes ahp vermeye balamt.

Her ey deimiti imdi. evresindeki insanlar ve yaplan iler zlp dalarak renkli gller iinde bulutumsu bir nitelie brnmt. Tek tek sesler, barp armalar ve kahkahalar puslu genel bir uultu ve kaynama iinde kayboluyor, rmak ve eski kpr uzakta, sanki bulunduklar yere resmedilmi gibi duruyordu. 199 Emma da bir baka grnm kazanmt. Hans yzn artk gremiyordu Emma'nm, yalnz neeyle glen koyu renk gzlerini ve pembe azn, daha arkada beyaz sivri dilerini seebiliyordu; Emma zlp dalyor, Hans bunlardan ancak tek tk paralar alglyordu; bazen siyah orapla iki iskarpin oluyordu bu, bazen yolunu arp enseye sarkm bir sa buklesi, bazen mavi bir earp iinde kaybolan gnete yanm yuvarlak bir boyun, bazen gergin omuzlar ve onlarn altnda nefes alp veren bir gs, bazen de pembe bir saydamlk iinde bir kulak. Aradan yine bir sre geti, bu kez Emma barda fnn iine drd elinden ve eilip alacak oldu, dizi fnn kenarnda Hans'm bileine dokundu. Derken Hans da eildi ama Emma'nmkin^ den daha yavat eilii, nerdeyse yzyle Emma'nm salarna dokundu. Emma'nm salar Mfr-cu burcu kokuyordu hafiften, salarn altnda, kvrm kvrm gevecik buklelerin glgesinde scack ve esmer parldayan bir ense mavi korseden ieri dalyor, smsk gerilmi korsenin aralnda bir sre izlenebiliyordu. Emma yeniden doruldu derken, dizi boylu boyunca Hans'm kolunun zerinden kayp salar Hans'm yanaklarna dokundu, eilmekten kpkrmz olmutu yz; Hans'm tm vcudu anszn iddetli bir rpertiyle sarsld, beti benzi att, presin vidasna tutunmak zorunda kald. Gs sarslarak inip kalkyordu, kollar gcn yitirdi, omuzlarnda bir sz hissetti. Bundan sonra tek bir kelime bile konumayarak Emma'yla gz gze gelmemeye alt. Ama 200 Emma baka tarafa bakar bakmaz ona evirdi, ondan ayrmad gzlerini; imdiye kadar bilmedii bir haz ve iini rahatsz eden bir duyguyla seyretti onu. Varlnda bir ey kopup paralanm, batan karc yeni, yabanc bir lke uzak mavi kylaryla ruhunun nnde anszn belirivermiti. Ruhundaki o skntnn, o tatl strabn ne anlama geldiini henz bilmiyor ya da sadece seziyordu bunu; te yandan, iindeki neenin mi, yoksa zntnn m daha ar bastndan yine habersizdi. Ama nee, gnlndeki krpe sevme gcnn zaferi ve o pek byk yaam gcnn iinde beliren ilk sezgisiydi; strap ise o sabahs huzurun elden kp gittiini, ruhunun ocukluk lkesinden ayrldn ve bir daha bu lkeye ayak basmayacan belirtiyordu. Derme atma teknesi ilk kazadan kl pay kurtulmuken yeni frtnalara yakalanm, srklene srklene ilerde kendisini bekleyen slklarn ve alabildiine tehlikeli kayalklarn burnunun ucuna kadar gelip dayanmt; yle kayalklar ki, en iyi eiticiler tarafndan yetitirilmi genler bile app kalyor, kendi gleriyle aradan bir yol bulup esenlie kavumalar gerekiyordu. ran tekrar dnp gelii ve presin bandaki Hans'tan nbeti devral iyi olmutu. Hans presin bandan ayrlmad hemen, belki Em-ma'nm bir dokunuunu yine vcudumda hissederim ya da tatl bir szn yine iitirim umuduyla bir sre daha kald. Emma, bakalarnn preslerini dolap onunla bununla ene almaya koyulmutu. ran yannda dikilip durmaktan sklan 1 201 Hans ok gemeden oradan ayrlp evin yolunu tuttu, raa hoa kal bile dememiti. Her ey acayip ekilde deimi, gzel ve heyecan verici bir kla brnmt. Meyve posalarn yiye yiye palazlanm sereler, ortal yaygaraya boarak gkyznde saa sola ok gibi frlyorlard; gkyznn de bu denli yksek ve gzel olduu, bylesine zlem dolu bir mavilie boyand grlmemiti. Irmak bylesine temiz ve berrak, bylesine yeilimsi olmamt hi, bylesine yz glmemiti ve savak ilk kez byle gz kamatrc beyazlktayd, ilk kez byle tatl tatl aldyordu. Adeta her ey nazl ve narin resimler gibi yeni batan izilip olduklar yere oturtulmu, yeni bir saydam cam rtnn altnda duruyordu. Her ey byk bir enliin balamasn gzler gibiydi. Hans kendi barnda da nne geilemez tuhaf duygularn ve gzleri kamatracak parlaklkta allmam umutlarn insan soluksuz brakacak kadar gl, endie verici ve tatl alalp kabardn hissediyor, ne var ki, duyup hissettiklerinin salt bir d olduu, asla gerekleemeyecei gibi kukulu bir korku da gelip katlyordu buna. Sz konusu eliik duygular, ruhunda kabarp byyerek karanlklar iinde yukarlara doru fkran bir kaynak oluturuyordu, sanki ok gl bir nesne kendisinden kopup ayrlarak zgrle kavumak ister gibiydi, belki bir hkrkt bu, belki dudaklarda sylenmeyi bekleyen bir ark, bir haykr ya da belki de bir kahkaha. Ancak eve geldiinde iindeki heyecan biraz yatr gibi oldu. Evde her ey, kukusuz her 202 zamanki gibiydi. "Nereden geliyorsun bakaym?" diye sordu babas. "Deirmenin oradan, Flaig Usta'nm yanndan." "Ne kadar ra yapt bu yl?" "ki f var sanrm."

Hans, kendileri de ra yaparken Flaig Usta'nm ocuklarn armak iin izin istedi babasndan. "Tabii arabilirsin," diye mrldand babas. "nmzdeki hafta yaparz ray. ocuklar o zaman alp gelirsin." Akam yemeine daha bir saat vard. Hans baheye kt. ki am dnda bahede fazla bir yeillik kalmamt. Bir fndk dal koparp hzl hzl sallad havada, aataki sararm yapraklar bozguna uratt. Gne kar tepenin ardna gmlmt; amlarn bir ine sivriliindeki do-ruklaryla tepenin siyah silueti, yeilimsi mavi ve nemli berrak gkyzn akamn bu saatinde bir bak gibi kesip geiyordu. Kenarlar sar ve kah-verengimsi yanp tutuan gri renkli ince uzun bir bulut, altn yaldza boyanm yumuack havada kt limana dnp gelen bir gemi gibi aheste ve keyifli szlerek ilerliyor, vadiden yukarlara doru trmanyordu. Akamn renkli bir doymuluk iindeki olgun gzelliinden, imdiye kadar ainas olmad tuhaf bir biimde duygulanan Hans bahede geziniyordu. Arada bir durup gzlerini yumuyor, Em-ma'nm presin banda karsnda duruunu, kendi bardandan ona ra ikram ediini, fnn ze203 rine eilip ardndan yine yz kzararak dorulup kalkn kafasnda canlandrmaya alyordu. Hayalinde salarn gryordu Emma'nn, darack mavi eteklik iindeki vcudunu, boynunu ve koyu ayva tylerinin esmer bir glgeyle rtt ensesini gryor, btn bunlar iini bir haz ve titremeyle dolduruyordu. Gzlerinin nnde tek canlandramad ey, Emma'nn yzyd. Gne iyice ekildi derken, bir serinlik kt ama serinlii fark etmedi Han s, giderek karanla dnen loluu ne isim vereceini bilmedii gizlerden rlm bir tl gibi duyumsad. u Heil-bronnlu Emraa'ya gnln kaptrdn biliyordu; ama iinde yava yava dnyaya gzlerini aan erkeksiliin kannda kprdanm ancak st kapal biimde hissediyor, insan yorgun dren* allmam bir uyarlmlk durumu olarak bunu alglyordu. Akam, o deimi haliyle sofrada, teden beri alageldii bir evrede oturmak tuhaf bir duyguyla doldurdu Hans'm iini. Babas, yal hizmeti Anna, masa, yemek takm ve btn oda gzne anszn yalanm, eskimi grnd; bir aknlk, yadrgama duygusu ve sevecenlikle bakt hepsine, sanki az nce uzun bir geziden dnp gelmiti eve. Canna kymakta yararlanaca o aala flrt ettii gnlerde ayn insanlar ve nesneleri veda edilerdeki o hzn karm stnlk duygusuyla seyretmiti; imdi ise bir geriye dn, bir arma, bir glmseme, bir yeniden sahip olma durumu sz konusuydu. Yemek yenip de Hans tam ayaa kalkmaya davranrken, babas o her zamanki sz uzatma204 yan tavryla, "Syler misin Hans, tornac m olmak istersin, yoksa yazc m?" diye sordu. Hans afallam, "Anlamadm?" dedi. "nmzdeki hafta tornac Schuler Usta'nm yannda ya da bir sonraki hafta belediyede rak olarak almaya balayabilirsin. Hangisini istersin, iyice dn artk. Yarn bu konu zerinde seninle yine konuuruz." Hans kalkp dar kt. Hi beklemedii soru akln kartrp gzlerini kamatrmt. Aylardan beri yabanc kald o cvl cvl yaam gzlerinin nnde canland birden, batan karc bir yz vard, bir de korkutucu yz; bir yandan vaatlerde bulunuyor, bir yandan istekler yneltiyordu insana. Hans ne tornaclk, ne de yazcla heves duyuyordu aslnda. Tornaclkta beden gcyle sk bir ekilde alacak oluu gzn biraz korkutuyordu. Aklna okuldan arkada August geldi, tornac olmutu August, ondan durumu renebilirdi. Dnrken kafasndaki dnceler giderek silikleip bulanklat, i o kadar da acele ve nemli grnmedi gzne. Bir baka ey onu daha ok megul ediyor, zihnini kurcalyor, sofada bir aa bir yukar gidip geliyordu. Anszn apkasn alp ayrld evden, usul usul baheden geip sokaa kt. Birden aklma gelmiti, bugn ne yapp yapacak, Emma'y bir kez daha gidip grecekti. Hava oktan kararmaya balamt. Yaknda-> ki bir meyhaneden sesler geliyor, hafiften arklar syleniyordu. Kimi evlerde klar yaklm, kimilerinde yeni yaklyor, sada solda tek tk pence205 reler aydnlanp karanlk gkyzne snk krmz klar dryordu. Kol kola girip uzun bir sra oluturmu gen kzlar kahkahalar atp boboazlk ederek gle oynaya yoldan aa iniyor, titrek kta yalpalar yapyor, genlik ve needen scack bir dalga gibi uykulu sokaklardan geiyordu. Perdeleri ekilmi bir pencereden bir keman sesi geldi Hans'm kulana. emede kadnn biri salata ykyordu. Kpr zerinde iki olan sevgilileriyle piyasaya kmt. Biri sevdii kz elinden tutmutu hafifecik; kzn kolunu ileri geri sallyor, bir yandan da purosunu tttryordu. br olanla kz smsk birbirine sarlm, ar ar yryordu; olan kzn beline dolamt elini, kz da omzunu ve ban olann gsne dayamt. Hans belki yz defa bu manzaray gr* m ama imdiye kadar zerinde pek durmamt. Oysa imdi gizli bir anlam tayordu manzara kendisi iin, ak seiklikten uzak ama ehvetle, hazla kark tatl bir duyguydu. Hans, gzlerini bir sre ayramad sevgililerden, hayal gc sezgilerin peine taklp yakn bir kavray ve anlaya doru ilerliyordu. Bunaltc bir duygu iindeydi, adeta sarslp silkelenmi, dald bir

uykudan uyandrlmt, byk bir gize yaklam hissediyordu kendini; sevindirici miydi bu giz, yoksa korkutucu mu, bilmiyor ama gerek se-vindiricilii, gerek korkutuculuunun birazn ii titreyerek imdiden yayordu. Flaig Usta'nn evine gelince durdu ama kapdan ieri girmeyi gze alamad. eride ne yapacak, ne syleyecekti? On bir-on iki yanda bir olanken sk sk buraya geldiini anmsad; Flaig 206 Usta ona incil'den, Tevrat'tan kssalar anlatrrus cehenneme, eytanlara, hortlaklara ve hayaletlerg ilikin olarak cokulu bir merak ve heyecanla 0r_ duu sorular karsnda pes etmemi, hepsine Ce_ vap yetitirmiti. Tatsz anlard bunlar ve Hans bir tedirginlik duydu iinde. Ne yapacan bilmiyordu, aslnda ne istediini de bildii sylenemezdi; kendini gizli ve yasak bir nesnenin nnde dikiliyormu gibi hissediyor, karanlkta kap nnde durup ieri girmeyiini Flaig Usta'ya kar drst bir davran saymyordu. Flaig Usta kap nnde dikildiini grse ya da o anda evden kp gelse, belki hi paylayp azarlamayacak onu, yalnzca alay edecekti, bu da ite Hans' en ok rkten eydi. Usulcack evin arkasna doland, bahe itinin nne gelip durdu; oturma odasn grebiliyordu imdi. erdekiler arasnda Flaig Usta'y seemedi. Kars, anlalan bir eyler dikiyor ya da ryordu. Olanlardan en by uyankt henz, masada oturmu bir eyler okumaktayd. Emma odada saa sola gidip geliyor, belli ki etraf derleyip topluyor, Hans her seferinde kendisini ancak ksa bir sre iin grebiliyordu. Ortalkta t kmyordu. Derken sokan ok uzak bir yerinde bir ayak sesi yankland; bahenin arka tarafnda akan rman hafif alts ak seik iitilebil-mekteydi. Karanlk hzla byyor, gecenin serinlii hzla artyordu. Oturma odasnn pencerelerinin yan banda sofann ufak penceresi karanlkt. Epey sonra bu pencerede bir glge belirdi, biri pencereden dar sarkp karanla dikti gzlerini. Hans, bunun Em207 ma olduunu anlad hemen, rkek ve ekingen bir bekleyi iinde kalbi neredeyse duracak gibi oldu. Pencereden hemen ayrlmayan Emma, Hans'tan yana sakin sakin bakp duruyordu. Emma onu grm ya da tanm myd, bilmiyordu Hans. Hi kmldamadan orackta dikiliyor, kendisi de gzlerini dikmi Emma'ya bakyordu belirsiz bir ekingenlikle duraksayarak, iinde Em-ma'nm kendisini tanyabilecei umudu ve korkusu. Derken glge pencereden yine ekilip gitti, hemen ardndan kk bahe kapsnn mandal kalkt, Emma evden kp geldi. Hans ilk anda korkuya kaplp oradan savumak istedi ama yapamad, ite yaslanm durumda bekledi. Emma karanlk bahe iinde yryp yava yava ken* diine doru geldi. Emma'nm att her admda iinden bir ey Hans' orada daha fazla durmayarak kap gitmeye zorluyor ama daha gl bir ey de onu bundan alkoyuyordu. Sonunda Emma gelip hemen nnde durdu, aralarndaki uzaklk bir admdan bile azd, yalnz alak it ikisini ayryordu birbirinden. Emma, dikkatli ve tuhaf baklarla gzlerini Hans'a dikti. "Ne istiyorsun bakaym?" diye sordu. "Hi," dedi Hans. Emma'nm kendisine sen diye hitap ettiini iitince, vcudunda sanki bir el okayarak geziniyormu gibi bir duyguya kaplmt. Emma itin zerinden elini Hans'a uzatt. Hans, mahcup ve sevecen bir tavrla tuttu eli, biraz skt avucunda, Emma'nm elini ekmediini fark edince cesareti artt, scack eli narin ve 208 wr sakngan okamaya koyuldu. Elin hl usH1 v^ uysal elinde durduunu grnce, alp yanan> bastrd. liklerine kadar ileyen bir haz, ho bir scaklk ve mutlu bir rehavetten oluan bir sel tm benliini kaplad, evresinde lodos hava-larmdakine benzer lk ve nemli bir rzgr esmeye balamt adeta; gzleri bundan byle soka da, baheyi de grmez oldu, burnunun ucunda aydnlk bir yz ve karanlklar iinde dank salar vard, o kadar. Emma'nm yavaack sorduu, "Bana bir pck verir misin?" sorusu, adeta gece byk bir uzaklktan gelerek yankland kulanda. Aydnlk yz daha da yaklat; zerlerine bastran bir vcudun arlyla itin kazklar da doru bel verdi, burcu burcu hafif bir koku yayan dank salar Hans'm alnnda geziniyordu; Emma'nm beyaz ve geni gzkapaklaryla karanlk kirpiklerinin rtt yumuk gzleri Hans'm gzlerinin hemen nndeydi. rkek dudaklar Emma'nm azna dokunur dokunmaz, Hans gl bir rperti hisseti vcudunda. Titreyerek kendini hemen geriye ekti; ama Emma ban ellerinin arasna alm, yzn Hans'm yzne bastryor, Hans'm dudaklarn bir trl koy vermiyordu. Hans, Emma'nm ate gibi yanp tututuunu, dudaklarn dudaklarna smsk bastrp onlar byk bir alkla emdiini, ilerindeki yaam deta son damlasna kadar yudumlamak istediini hissediyordu. Derken derin bir halsizlik kt zerine; yabanc dudaklar azndan zlp ayrlmaya kalmadan yreinde titreen haz lmcl bir yorgunluk ve acya dnmt. Emma kendisini arklar Arasnda 209/14

koyverir koyvermez sallanmaya balad, ayakta durabilmek iin parmaklarn ite smsk geirdi. "Yarn akam yine burada ol, duydun mu!" dedi Emma ve arabuk dnp evden ieri girdi. Emma gideli be dakika bile olmam ama Hans'm gzne bu sre dnya kadar uzun grnmt. Bo baklarla Emma'nm arkasndan bakyor, hl itin kazklarn brakamyordu; bir adm bile atamayacak kadar bitkin dmt. Dlere dalm, bann iinde gm gm vuran, strap verici irili ufakl dalgalar halinde kalbinden kopup gelen, sonra yine kalbine dnen ve kendisini soluksuz brakan damarlarndaki kann sesini dinliyordu. Anszn oturma odasnn kapsnn alp Flaig-Usta'nm ieri girdiini grd, atlyeden henz dnyor olmalyd. Birden fark edilebilecei korkusuna kaplan Hans oradan uzaklat. Biraz kafay ekmi gibi acele etmeden, gnlsz ve yalpalayarak yryor, her admda kendini dizst yere kecekmi gibi hissediyordu. atlarnn uykulu n yzleriyle ve bulank krmz klar iindeki gz gz pencereleriyle karanlk sokaklar sar soluk kulisler gibi nnden akp gidiyor, pei sra kpr, rmak, avlular ve baheler de onlar izliyordu. Sepiciler Soka'ndaki eme tuhaf denecek kadar yksek perdeden prtl sesler karyordu. Dlerin ana yakalanm byk bir kapy at Hans, zifiri karanlk bir sofadan geti, merdivenlerden kt, ilkinden daha kk ikinci bir kapy ap kapad, ardndan bir kapy daha; derken oracktaki bir masann bana k210 t, ancak aradan uzun zaman getikten sonra uyanp kendine geldi, evlerinde, kendi odasnda bulunduunu anlad. Aradan yine bir sre daha getikten sonra kalkp soyunmaya karar verdi. Dalgn dalgn kard giysilerini, plak vcutla pencerenin basma oturdu, birden sonbahar havasnda fena halde dn hissederek doruldu, kendini yatann iine att. Hemen uyuyacan sanyordu- Ama yataa girip biraz snr gibi olunca, kalbi yeniden sesli sesli arpmaya, kan irili ufakl dalgalar halinde damarlarnda dolamaya balad. Gzlerini kapar kapamaz, sanki Emma'nm dudaklar hl dudaklarna yapm duruyor da, ruhunu vcudundan emip alarak iini yakp kavuran bir scaklkla dol-duruyormu gibi hissetti kendini. Ge vakit uykuya dald, arkasndan bir kovalayan varm gibi bir dten tekine soluk solua seirtip durdu. Korkun zifiri bir karanlk iinde bulunuyor, ellerini evresinde gezdirerek Em-ma'nn kolunu yakalyor, Emma kendisini kucaklyor, Emma'yla yukarlardan aar ar aalara dp scak ve derin bir rmaia gmlyorlard. Anszn Flaig Usta dikildi karsna, neden hi gelip kendisini ziyaret etmediini sordu, Hans da glmekten kendini alamad; derken karsndakinin Flaig Usta deil, Maulbronn Manastr'nn konferans salonundaki bir pencerenin kovuunda yan banda oturmu nkteler yapan, fkralar anlatan Hermann Heilner olduunu grd. Ama dndeki bu sahne de yine silinip gitti hemen, Hans bu kez kendini ra piresinin banda buldu. Emma vcuduyla presin koluna da211 yanyor, o da var gcyle kolu dndrmeye urayordu. Emma kardan kendisine doru eilip dudaklarn azna yaptrnca, birden sessizleti ortalk, zifiri karanla gmld. Hans bir kez daha kzgn ve kapkara bir uurumun derinliklerine yuvarlanmaya balad, mthi bir ba dnmesi ulland stne. Beri yandan, manastrdaki okul mdrnn bir konuma yaptn iitti ama bunun kendisiyle ilgili olup olmadn anlayamad. Baka dler grmeden sabah ge vakitlere kadar uyudu. Yataktan kalktnda nee saan, prl prl bir hava buldu darda. Uzun sre bahede gezindi, zerindeki mahmurluu atmaya, kafasn toparlamaya alt; ne var ki, evresi bir trl dalmayan uykulu bir sisle sarlmt. Mor yldzlar, bahede son kalan bu iekler gne altnda yle gzel, yle gle oynaya duruyordu ki, sanki aylardan austostu henz. Tpk bahar mjdeleyen gnlerdeki gibi, gnein scack tatl kurumu allarn, dallarn ve yapraklarndan soyunmu sarmaklarn evresinde sevecenlikle, yaltaklanp gze girmeye alarak dolanp duruyordu. Ama Hans bunlar yaamyor, gryordu yalnzca, bunlar onu hi mi hi ilgilendirmiyordu. Birden bir an tm ak seiklii, tm gcyle ulland zerine; henz bu bahede tavanlarn hoplayp zplad, su deirmeninin ve o kk ekihanenin alt gnlere ilikin bir anyd bu. yl ncesinde kalan bir sonbahar gnn anmsamadan duramamt. Sedan Yor-tusu'nun arifesindeydi; arkada August ona gelmi, yannda da sarmak getirmiti. Bayrak direklerini ykayp prl prl yapmlar, ardndan 212 sarmaklar direklerin altn yaldzl ularna tutturmu, ertesi gnle ilgili konumalara dalm, ertesi gn dnerek sevinmilerdi. Hepsi bu kadarckt, baka bir ey olmamt, yleyken ileri bayramn heyecan ve byk sevinciyle ylesine dolup tamt ki! Bayraklar l l parlamt gnete; Anna erikli pasta yapmt; geceleyin de tepedeki kayaln zerinde Sedan atei yaklacakt. Hans neden zellikle bugn o akam anmsadn, bu any ylesine gzel ve gl klan eyin ne olduunu, ayrca neden bu annn kendisini bylesine boynu bkk ve mahzun duruma soktuunu bilmiyordu. Tm ocukluunun bu an klna brnp bir kez daha nee iinde yzne glerek karsna dikildiinden, gemie karan ve bir daha asla dnp gelmeyecek olan byk bir mutluluun hznn geride brakarak kendisine veda etmek istediinden habersizdi. Duyumsad ey, bu annn Emma'yla geirilen akamn dncesiyle badamad, o akam yaanm mutlulukla uyumaz bir eyin iinde

dikilip ayaa kalktyd. Gzlerinin nnde bayrak direklerinin yaldzl ularnn l l parldadn grp arkada August'un gldn iitir gibi oldu anszn, taze pastalarn buram buram kokusunu duyar gibi oldu. Btn bunlar ylesine nee ve mutluluk verici eylerdi, ylesine uzaklara kayp gitmi, kendisine ylesine yabanclamt ki, bahedeki ulu alaamn kaln gvdesine yaslanp umutsuzluk iinde hkrarak alamaktan kendini alamad, bu da ksa sre ferahlatt yreini, onu esenlie kard. 213 leyin koup August'a gitti. August artk barak olmu, hayli byyp serpilmiti. Hans, arkadana durumu anlatt. Arkada August, bu ilerden ok iyi anlayan biri pozunu taknarak, "Vallahi bilmem ki!" diye balad konumaya. "Bilmem ki ne desem! Pek elimsiz birisin! rakln ilk ylnda demir dvlrken ekicin ardndan balyozu sen sallarsn hep. Balyoz da orba ka deil mbarek! Ayrca, demirleri saa sola sen tar, akamlar da ortal sen derleyip toplarsn. Eeleme iine gelince, bu da g kuvvet ister adamdan. Acemilik dneminde de eline doru drst bir ee tututu-rulsa bari! Ne gezer, hep eski eelerle alr durursun. yle eeler ki, istenildii gibi eeleye-mezsin hibir eyi, zerleri maymun poposu gibi dmdz olmutur." Bunlar iiten Hans'm o saat krlmt cesareti. "Yani sence en iyisi bu iten vaz m geeyim?" diye sordu rkek ve ekingen. "Amma yaptn! Ben byle bir ey dedim mi Tanr akna! Hemen ne diye panie kaplyorsun? Ben, balangta iinin kolay olmadn belirtmek istedim, o kadar. Ama baka bakmdan, evet - tornaclk, tesviyecilik ince bir meslektir, tamam m! Bu meslekte almak biraz kafa ister adamdan, yoksa sradan bir ilingir olup karsn. Bak unlara bir!" August, ince bir iiliin rn olan birka kk makine paras alp geldi, prl prl eliktendi hepsi. Bunlar Hans'a gsterip, "Anlayacan milim bile amayacak," dedi. "Hepsini de 214 elle yaptm, vidalarna varncaya kadar. Gzlerini aacaksn, tamam m! Yalnzca perdahlanmalar kald, sonra da su verilecek elie, o kadar." "Evet, gzel hepsi. Hani bilsem ki..." August gld. "Korkuyor musun yoksa? Doru, bir rak paylanp azarlanr, kendisine kt davrankr bazen, bundan kurtulu yoktur. Ama ben de lmedim nihayet, gerektiinde yardm etmez miyim sana. nmzdeki cuma ie balarsan, ben de raklmn ikinci yln doldurmu oluyorum o gn, cumartesi de ilk haftalm alacam. Pazar gn bunu kutlayacaz, bira, pasta, her ey var, herkes davetli, sen de tabii. Grrsn bakalm, kutlama nasl olurmu bizim meslekte. Niye yle aptal aptal bakyorsun? Hem canm eskiden de zaten iyi arkadatk seninle, deil mi ama!" Hans yemekte babasna tornac olmak istediini syledi, bir hafta sonra ie balayp balayamayacan sordu. "Pekl," dedi babas. Akamzeri Hans' alp Schuler Usta'nm atlyesine doru yola koyuldu, Hans'm rak olarak yannda almak isteini syledi. Ama akam hava kararmaya balar balamaz, gndz olup bitenler deta tmyle kp gitti Hans'm aklndan. Tek dnd ey, akam Emma'nm kendisini bekliyor olmasyd. Bu onu imdiden soluksuz brakyor, bazen vakit gemek bilmiyor, bazen de nasl getii bir trl an-lalamyordu. Sudaki akntnn en hzl yerine doru yol alan bir gemici gibi, Emma'yla buluaca zaman dilimine doru srklenip duruyordu 215 Hans. Akam yemeini falan grmedi gz, bir fincan st bile glkle ierek yola dt. Her ey dnk gibiydi - karanlkta uyuklayan sokaklar, krmz pencereler, fenerlerden dklen lo k ve yollarda yava yava yryen sevgililer. Flaig Usta'nm evinin arkasndaki bahe itine varnca byk bir rkeklik geldi zerine, bir ses iitmesin, hemen irkildi, karanlkta durup evin iine kulak kabartrken bir hrsz gibi grd kendini. Aradan henz bir dakika gememiti ki, Emma kp gelerek dikildi karsna, ellerini Hans'm salarnda gezdirdi, bahe kapsn at sonra, Hans da ekine ekine ieri girdi. Emma, kendisiyle ekip gtrd Hans'; allar arasndan uzanan yoldan usulcack geip arka kapdan karanlk sofaya szldler. Bodruma inen merdivenin st basamanda yan yana oturdular; ancak aradan uzun bir zamal getikten sonra karanla alan gzleri birbirlerini zar zor seebildi. Emma'nm neesi yerindeydi, fsltyla boyuna konuup duruyordu. imdiye kadar pek ok pckle tanmt, sevgi konusunda pek ok ey biliyordu; rkek ve sevecen Hans tam arad gibi biriydi. nce uzun yzn ellerinin arasna ald Hans'm, gzlerini ve yanaklarn pt, sra azna gelip de onu yine nceki gibi emip somurarak uzun uzun per pmez ba dnd Hans'm, geveyip kendinden geerek Em-ma'ya yasland. Emma hafiften gld, kulan ekti Hans'm.

Emma habire gevezelik ediyor, Hans da kulak vermi onu dinliyor ama ne sylediini anla-yamyordu. Derken Emma elini Hans'm kolunun, 216 salarnn, boynunun ve ellerinin zerinde ge^~ dirdi, yanan Hans'm yanana, ban Hans'fl omzuna dayad. Hans hi sesini karmyor, kar:?1 koymuyordu; ii tatl bir rperi, derin ve mutlu bir kaygyla dolup tayor, atelenen biri gibi zaman zaman hafife sarslyordu. Emma, "Sen de nasl bir sevgilisin byle!" dedi glerek. "Ne kadar da korkaksn, ne kadar ekingen!" Sonra Hans'm elini tutup ensesinde, salarnda dolatrd, ardndan gsnn stne koyup bastrd. Hans, Emma'nn yumuack gslerini hissetti avularnda, o dalga dalga tatl ve yabanc alalp ykselileri duyumsad; gzlerini kapad derken, dipsiz uurumlara gmlr gibiydi. Emma, onu yeniden pmeye kalknca, "Hayr, yeter artk!" dedi kar koyarak. Emma gld, kendisine doru ekti Hans', gsn onun gsne dayad, kolunu onun vcuduna dolad. Emma'nn vcudunu vcudunda hisseden Hans iyice kendinden geti, artk hibir ey syleyemeyecek durumdayd. "Sen de beni seviyor musun bakaym?" diye sordu Emma. Evet demek istedi Hans ama yalnzca ban sallayabildi, uzun uzun sallad ban. Bir kez daha Hans'm elini tuttu Emma, bir aka ss vererek eli alp korsesinden ieri soktu; bir bakasnn vcudundaki nabz atn ve soluyuu bu kadar scack ve yakndan hissedince Hans'n kalbi duracak gibi oldu deta, kendini lecekmi sand, ite ylesine glkle nefes 217 alyordu. Elini geriye ekip gs geirerek, "Gitmem gerekiyor artk," dedi. Dorulup kalkmaya davranmca sallanr gibi oldu bir an, az kalsn bodrum merdiveninden aa yuvarlanyordu. "Nen var kuzum?" dedi Emma arm. "Bilmem. Yorulmuum galiba." Bahe itine doru yrrlerken Emma'nm kendisini koltukladm, vcudunu vcuduna bastrdn hissetmedi Hans. Emma'nm iyi geceler dileyip bahe kapsn arkasndan kapadn iitmedi. Doruca evin yolunu tuttu, pek ok sokaktan geti; yolda nasl yrdn kendisi de bilmiyordu, sanki gl bir frtna onu nne katm gtryor ya da dev bir dalgann zerinde sallanarak eve tanyordu. Sada solda silik soluk evleri, onlarn stnde dalarn, tepelerin srtlarn, amlarn sivri ularn, gecenin siyahln ve olduklar ye*rde kmldamadan duran kocaman yldzlar gryordu. Rzgrn estiini hissediyor, kprnn ayaklarna dolana dolana rman akp gittiini iitiyor, suyun yznde bahelerin, silik soluk evlerin, gecenin siyahlnn, fenerlerin ve yldzlarn yansdn gryordu. Kprye gelince oturmadan yapamad; alabildiine yorgun dmt, eve kadar gidebileceini sanmyordu. Kprnn korkuluuna kt, kprnn ayaklarna srnerek akan, savaktan aldayarak aa dklen, deirmenin zgarasnn nnde uuldayp duran suyun sesine kulak kabartt. Elleri souktu, damarlarndaki kan gsnden ve grtlandan bazen duraklayarak, bazen paldr kldr geip gidiyor, gzlerini ka218 rartyor, sonra anszn yeni bir dalga halinde kalbinden yana seirtiyor, ban dndryordu. Sonunda eve vard Hans, odasna kp yatana uzand ve hemen de uyudu, dnde korkun meknlar iinde buldu kendini, uurumlardan uurumlara yuvarland. Gece yarsyd ki, aclar iinde ve bitkin durumda gzlerini at, uyku ile uyanklk arasnda gidip geldi sabaha kadar, susuzluktan yanp kavruldu ii, nne geemedii gler kendisini saa sola savurup duruyordu. afak skerken tm ac ve sknts uzun bir at halinde aa vurdu kendini, sonunda gzyalarmdan slanm yastk ve yorganlar zerinde yeniden uykuya dald. 219 Yedinci Blm Bay Joseph Giebenrath vakur bir edayla ra presinin banda harl harl alyor, Hans da kendisine yardm ediyordu. arya uyup gelen, ayakkabc Flaig Usta'nm ocuklarndan ikisi elmalarla meguld, rann tadna bakmak iin ortaklaa kullandklar bir bardak almlard yanlarna, ellerinde esmer avdar ekmeinden koca dilimler vard. Babasnn fc ustasyla bir sre uzaklamasn frsat bilen Hans, nihayet olanlara Em-ma'y sorma cesaretini gsterebildi. "Emma nerede peki? O gelmek istemedi mi?" Olanlar, azlarndaki lokmalar yutup konuabilecek duruma gelene kadar bir sre geti aradan. "Gitti Emma," dediler sonra ve sylediklerini dorular gibi balarn salladlar. "Gitti mi? Nereye?" "Evlerine." "Ayrld m yani buradan? Trenle mi gitti?" 220 Olanlar, evet anlamnda abuk abuk balarn sallad. "Ne zaman?"

"Bu sabah." Olanlar, tekrar ellerindeki elmalar yemeye koyuldu. Hans, bastra bastra presin kolunu eviriyordu, gzlerini rann akt fnn iine dikmiti, durumu yava yava kavramaya balamt. Az sonra babas dp geldi; almalar, glmeler birbirini izledi. Flaig Usta'nm ocuklar teekkr ederek koup gittiler. Akam oldu derken, Hans'la babas da yola dnp eve dndler. Yemein ardndan odasna ekildi Hans, tek bana oturdu. On oldu saat, on bir oldu, yakaym demedi. Sonra da kalkp yatt, deliksiz, uzun bir uyku ekti. Sabahleyin her gnknden daha ge gzlerini atnda, yaanm bir felaketle, uranlm bir kaypla ilgili belli belirsiz bir duygu vard iinde. Anszn Emma geldi aklna, Emma gitmi, bir hoa kal bile demeden ekip gitmiti. Bir gece nce beraberlerken kasabadan ne zaman ayrlacan biliyordu kukusuz. Emma'nn gln, kendisini pn, stnlk taslayarak gsterdii sevecenlii anmsad. Onu hi ciddiye almamt Emma. fkeyle kark bir ac ve iinde uyandrlp da doyuma kavuturulmam sevisel isteklerin tedirginlii bir araya geldi, bulank bir bezginlie dnt. Bezginlik nne katt Hans', evden baheye, oradan da sokaa kard, ormana gtrp sonra yine eve dndrd. Bylece, belki vaktinden nce, akn srlarn221 dan kendi payna deni renip yaamt Hans, payna dt kadar da tatllktan ok bir burukluu ve acl getirmiti beraberinde. Bo yaknmalar, zlem dolu anmsamalar ve pis pis dnmelerle geirilen gnler, kalp arpntlarndan ve bunalacak gibi olmalardan gzne bir trl uyku girmedii ya da kbuslar iinde kvrand geceler! Kannda sesini duyuran anlalmaz fokurtularn tyler rpertici efsanevi grntlere, insann vcuduna dolanan lmcl kollara, kor gibi yakan baklaryla hayali yaratklara, ba dndrc uurumlara, alev alev kocaman gzlere dnt dler! Bazen Hans gzlerini ap kendini yalnzlklar iinde buluyor, Emma'y aryor, inleyip szlayarak ban gzyalarmdan slanm yastklara gmyordu. Schuler Usta'nm atlyesinde rakla balayaca cuma gn giderek yaklayordu. Babas mavi ketenden bir ilik almt kendisine, bir de yn karm mavi bir kasket. Hans bir denemek iin giydi bunlar, tornac kyafeti iinde gzne hayli gln grnd, okul mdrnn, matematik retmeninin, Flaig Usta'nm atlyesinin ve rahip efendinin evinin nnden geerken lp lp dirildi. Bunca ile, aba ve almteri byk bir teslimiyetle yaanan bunca kk sevin, bunca gurur ve hrs, umut ve neeyle dolu bunca d bouna myd? Btn arkadalarndan daha ge bir yata, stelik arkadalarnn alayl szlerine katlanarak acemi bir rak kimliiyle bir atlyeye kaplanmak iin miydi hepsi? Dostu Heilner olsa acaba ne derdi? Hans, mavi tornac giysisine ancak yava ya222 va alabildi; giysiyi ilk zerine geirip ie balayaca cuma gnn iple eker oldu giderek, hi deilse yeni bir yaant kendisini bekliyordu. Ne var ki, bu dnceler karanlk bir bulutta akp snen imeklerden te deer tamyordu. Emma'nm kentten ayrln unutamyor, hele Emma'yla beraber olduu gnlerin uyarc ve kkrtc etkisini unutmada ya da bunlarla baa kmada damarlarndaki kan iyiden iyiye gsz kalyordu. Kan zorluyor, sktryordu onu, verilenden daha ounu istiyor, kendisinde uyandrlm zlemin doyuma kavuturulmasn bekliyordu. Bylece, sknt ve aclar iinde yava yava geip gidiyordu zaman. Esiz bir gz mevsimi yaanmaktayd. Yumuak bir gne, gms seher vakitleri, renkli gller iinde le saatleri ve billursu akamlar! Uzaktaki tepeler kadifemsi bir mavilie brnyor, kestane aalar altn sars panldyor, duvar ve itler zerinden erguvan renkleriyle yabani asmalarn dal ve yapraklar sarkyordu. Bu huzursuzluk iinde kendi kendinden kamaya alan Hans, gn boyu*kasabada ve krlarda dolayor, insanlara pek yanamyor, onlarn sevda ektiini fark etmekte gecikmeyeceklerini sanyordu. Ne var ki, akamlar sokaa kyor, karlat hizmeti kzlara bakmadan duramyor, bir sevgili ift grd m irkin bir davranta bulunduunu bile bile usulcack peine taklyordu. Emma sayesinde tm zlenebilirlii ve by-syle yaam denilen eyi hemen yan banda hissetmi, ama sonra onun sinsice yine elinden kayp gittiini grmt. Emma'nm yannda ek223 tii ac ve skntlar dnmekten vazgemiti artk. imdi Emma yine yannda olsa, yle sanyordu ki, eskisi gibi rkek davranmayp tm gizlerini elinden kapmaya bakacak, tam eiinden ieri adm atmak zereyken kaps yzne kapanvermi o lanetli sevi bahesine olduu gibi dalacakt. Tm hayal gc bu tehlikelerle dolu bunaltc cangl ortasnda skp kalm, ylgnlk iinde akn akn dolanp duruyor, kendi kendine eziyet etmekte direnerek o byl dar ember dnda daha baka gzel ve geni meknlarn gler yzl aydnlklar iinde kendisini beklediini bilmek istemiyordu.

Balangta tasa ve endieyle bekledii cuma gnnn gelmesine nihayet sevindi. Sabah erkenden yeni mavi iliini giyinip kasketini bana* geirdi, biraz rkek admlarla Sepiciler Soka'na inip tornac Schuler Usta'nm atlyesine yneldi. Yolda birka kii merakla arkasndan bakt, hatta ilerinden biri sordu: "Ne o, tornac m oldun yoksa?" Atlyeye vardnda harl harl balamt alma. Usta tam o srada demir dvmekteydi. Akkor halindeki kzgn bir demir parasn rsn zerine yatrmt; kalfann biri ar bir balyozu demirin zerine indirip kaldryor, usta da elindeki ekile daha yumuak vurular yaparak demire gereken biimi vermeye urayor, demiri tutan kskac idare ediyor, zaman zaman belli bir ritim gzeterek ekile rsn zerine hafife dokunuyor, n n ten neeli sesler azna kadar ak kapdan darnn sabahs havasnda yanklanyordu. 224 Yala ve ee talayla iyice kararm tezghn banda byk kalfa, onun yan banda da Au-gust dikilmi, her biri kendi mengenesindeki i zerinde alyordu. Tavanda kaylar, volanlar vzr vzr dnyor, torna tezghlarndaki arklar, bileyitam, kr ve matkab altryordu, nk atlyede su enerjisinden yararlanlmaktayd. August atlyeden ieri giren arkada Hans' bayla selamlad ve usta iini bitirip kendisine ayracak zaman bulana kadar kapnn yan banda beklemesini iaret etti. Hans demirci ocan, bo duran torna tezghlarn, vnlayarak dnen volanlar ve rlantide alan kasnaklar rkek rkek szd. rsn zerindeki demiri dvp bitiren Schuler Usta, Hans'a yaklap elini uzatt, kocaman bir eldi, sert ve scak. "Kasketini oraya asabilirsin," dedi duvardaki bo bir iviyi gstererek. "Tamam, gel imdi benimle! te buras senin alacan tezgh, bu da senin mengene." Hans' alp en dipteki mengenenin bana gtren Schuler Usta, her eyden nce mengeneyi nasl kullanacan Hans'a gsterdi, tm ara ve gereleri, tezgh nasl derli toplu tutacan anlatt. "Baban senin yle Herkl gibi gl saylamayacan syledi bana, byle olduu da grlyor zaten. Eh, imdilik demir dvdrmeyeceim sana, hele biraz glen bakalm." Ardndan tezghn altna uzanarak demir dkm bir dili ark kard. "Evet, bununla balayabilirsin ie. ark darklar Arasnda 225/15 kmhaneden yeni kt, apak iinde her ya apaklar eeleyip uzaklatracaksn zerfnBu yoksa arkn dndrecei hassas aletler bc^ kullanlmaz duruma gelir." Zulur, Ardndan Schuler Usta diliyi rrtenge sktrd, oradan eski bir ee alp iin nasl y ^ lacan Hans'a gsterdi. p" "Evet, imdi sen devam edersin artk. Am baka bir ee alp kullanaym deme sakn! Sana leye kadar yetecek i var burada; leyin eelediin ark bana getirip gsterirsin. banda, sana syleneni yapacaksn, baka eyde olmayacak akim. Bir rak, iinden baka ey dnmez." Hans eelemeye balad. "Dur, ne yapyorsun?" diye seslendi usta. "yle deil. Sol elini u ekilde eenin zerine koyacaksn. Yoksa solak msn, ha?" "Hayr." "yi! Olacak, merak etme!" Derken usta kendi mengenesinin bana dnd, kapnn yan bandaki ilk mengenede o alyordu. Hans, canla bala ie sarld. lk ee srtlerinde apaklarn ne kadar yumuak olup dililerin zerinden kolaycack temizlendiine at Hans. Ama sonra grd ki, pul pul ayrlp dklen apaklar arkn en stteki gevrek ksmyd, onun altnda eelenip perdahlanmas gereken asl sert tabaka bulunuyordu. Diini skp harl harl almaya koyuldu. ocuklukta yapt o oyuncaklar dnda imdiye kadar elinden yle gzle grlr, ie yarar bir eserin doup ktn grmek zevkini tatmamti"Biraz yava ol!" diye seslendi usta ilerden. 226 ^eVle alkken tempoya dikkat edecisin _ iki bir ikzi. Eenin zerine bastracaksn s0n. rfl yoksa ee-den hayr kalmaz." O srada byk kalfa tornada bir i uze?nnde r-alsyordu. IJfens, gz ucuyla ona bakmaktan kendini alarmd. elik bir mil W kasnak iine yerletirilmi:, kay kasnaa geirilmi, ml Prldayp vmlaya; rak hzla dnyor, ba arada kaLfa Jl i parldayam kt kadar inceciK bir talal miun zerinden syrp alyordu. Atlyenin. drt bir yannda ara ve gerreie. demir, elik v^e pirin paralar, yarm bral^l^ iler, prl pral dili arklar, kesK^r, matk:apiar> eit eit tornalar ve bizler, ocagm Yan bas-iiida normal ekici er, yass ekiler, rs tabla!**, kerpeten ve kskalar, havyalar ve davarlar boruca dizi dizi eele, frezeler duruyor, raflarda se? yak bezler, kk ssprgeler, zmparalat demir testereler, yadanlklar, asit ieleri, ivi ve cvaca j^. tular sralanyordu. Bileyitama el atlmad an yoktu.

Ellerinin gimdiden kapkara kesildiini grmek Hans' se-vindirdi. yle umuyordu ki, -tekilerin siyah ve yamal i giysilerimin yannda henz gln de*n.ecek kadar yeni v mavi g*"nen kendi ilii de ok gemeden dahat bir kuUarulm grnm kazamacakt. Vakit ilerle .dike dardan da mteriler gel. meye balad, ierisi canland gideJeK. K kna. kine paralarna* talatmak ya da onarmdan geirtmek iin kc.-mu trikotaj atlyelerinden Liler rad. Bir ky^r grnd bir ara, onarlmam iin aaha nce brakt amar makinesinin selindi227 kmhaneden yeni kt, apak iinde her yan. Bu apaklar eeleyip uzaklatracaksn zerinden, yoksa arkn dndrecei hassas aletler bozulur, kullanlmaz duruma gelir." Ardndan Schuler Usta diliyi mengeneye sktrd, oradan eski bir ee alp iin nasl yaplacan Hans'a gsterdi. "Evet, imdi sen devam edersin artk. Ama baka bir ee alp kullanaym deme sakn! Sana leye kadar yetecek i var burada; leyin eelediin ark bana getirip gsterirsin. banda, sana syleneni yapacaksn, baka eyde olmayacak akln. Bir rak, iinden baka ey dnmez." Hans eelemeye balad. "Dur, ne yapyorsun?" diye seslendi usta. "yle deil. Sol elini u ekilde eenin zerine* koyacaksn. Yoksa solak msn, ha?" "Hayr." "yi! Olacak, merak etme!" Derken usta kendi mengenesinin bana dnd, kapnn yan bandaki ilk mengenede o alyordu. Hans, canla bala ie sarld. lk ee srtlerinde apaklarn ne kadar yumuak olup dililerin zerinden kolaycack temizlendiine at Hans. Ama sonra grd ki, pul pul ayrlp dklen apaklar arkn en stteki gevrek ksmyd, onun altnda eelenip perdahlanmas gereken asl sert tabaka bulunuyordu. Diini skp harl harl almaya koyuldu. ocuklukta yapt o oyuncaklar dnda imdiye kadar elinden yle gzle grlr, ie yarar bir eserin doup ktn grmek zevkini tatmamt. "Biraz yava ol!" diye seslendi usta ilerden. 226 "Eeyle alrken tempoya dikat edeceksin -bir iki, bir iki. Eenin zerine baktracan sonra, yoksa eeden hayr kalmaz." O srada byk kalfa tornada bir zerinde alyordu. Hans, gz ucuyla 0na bakmaktan kendini alamad. elik bir mil b*1" kasnak iine yerletirilmi, kay kasnaa gei/ilmi> mu Panl-dayp vnlayarak hzla dnyor, biarada kalfa !il l parldayan kt kadar inceciK bir tala milin zerinden syrp alyordu. Atlyenin drt bir yannda afac ve gereler, demir, elik ve pirin paralar, yarm braklm iler, prl prl dili arklar, kesKiler> matkaplar, eit eit tornalar ve bizler, ocam yam banda normal ekiler, yass ekiler, s tablalar, kerpeten ve kskalar, havyalar ve dv>varlar boyunca dizi dizi eeler, frezeler duruyor, rflarda ise yal bezler, kk sprgeler, zmpara*31-- demir testereler, yadanlklar, asit ieleri, ivi ve cvata kutular sralanyordu. Bileyitama fi atlmad an yoktu. Ellerinin imdiden kapkara kesildiini grmek Hans' sevindirdi. yle umufrdu ki, tekilerin siyah ve yamal i giysilerimi0 yannda henz gln denecek kadar yeni v^ mavi grnen kendi ilii de ok gemeden daha bir kullanlm grnm kazanacakt. Vakit ilerledike dardan da mteriler gelmeye balad, ierisi canland gidef ek- Kk makine paralarn talatmak ya da onarmdan geirtmek iin komu trikotaj atlyelerinden iiler urad. Bir kyl grnd bir ara, onarlmas iin daha nce brakt amar makinesinin silindi227 rini sordu, henz onarlmadn renince fena halde sylendi. Daha sonra giyimli bir fabrikatr geldi, ustayla bitiik blmeye geip konumaya daldlar. Btn bunlar olurken atlyedeki iler belli bir dzen iinde yryor, arklar ve kasnaklar dzen iinde dnyordu. Hans hayatnda ilk defadr ki, hi deilse ie yeni balayanlar etkisi altna alarak bir esrikliin iine srkleyen o yce alma atmosferini soluyor, kendi kk varlnn ve kk yaamnn byk bir dzen ve ritim iinde yerini aldn gryordu. Saat dokuza gelince on be dakikalk bir mola verildi, herkesin eline bir para ekmek ve bir bardak ra tututuruldu. Ancak bu mola srasnda August atlyeye yeni rak giren Hans'a ho* geldin diyebilecek frsat bulabildi, cesaret verici szler syledi arkadana, nlerinde kendilerini bekleyen pazar gnnden bir kez daha sz at; ald ilk haftal atlyedeki arkadalarla yiyip iip elenmeye yatracakt o gn. Hans, eeledii arkn neyin nesi olduunu sorunca, August bunun bir kule saatinin paras olduunu aklad. Ayrca, arkn ileride nasl alacan gstermek istiyordu ki, byk kalfa yine tezghn bana geti, bunun zerine tekiler de kalkp kendi ilerinin bana dndler. Saat dokuz ile on arasnda Hans yorulmaya baladn hissetti; dizleri ve sa kolu biraz armaya balamt, ikide bir vcudunun arln bir ayandan tekine aktaryor, kimse grmeden arada bir esneyip geriniyor ama btn bunlar pek bir ie yaramyor, vcudundaki yor228

gunluu gideremiyordu. Derken eeyi bir an iin elinden brakp mengeneye yasland ve kimsenin dikkatini ekmedi bu. Hans orackta ylece dikilip dinlenmeye alr ve bann stnde vnlayarak dnen kaylarn sesine kulak verirken, hafif bir sersemlik kt zerine, ksa sre gzlerini yumdu. Tesadf bu ya, tam o anda ustas arkasnda dikiliyordu. "Ne o imdiden yoruldun mu yoksa?" "Biraz," diye itirafta bulundu Hans. Kalfalar glt. "Geer, az sonra," dedi usta sakin. "imdi gel de, lehim nasl yaplyor, onu gr! Gel haydi!" Hans, nasl lehim yapldn merakla izledi. lkin lehim kzdrlyor, sonra lehimlenecek yere lehim suyu srlyor, ardndan da kzdrlm lehim ubuundan lehim sz konusu yerin zerine damlatlyor, etrafa hafif bir czrt yaylyordu. "Bir bez al da iyice sil zerini bakaym! Lehim suyu madeni dalar yoksa; lehim yapldktan sonra madenin zerinde lehim suyu braklmaz." Az sonra Hans yine iinin bana dnd, mengenesinin nne gelip dikildi, eeyle zerindeki apaklar uzaklatrp kk ark perdahlamaya balad. Kolu aryor, eenin zerine bastrd sol eli kzarm szlyordu. leyin byk kalfa eesini brakp da ellerini ykamaya yollannca, Hans ark gtrerek ustasna gsterdi; ustas arka yle bir gz attktan sonra, "yi," dedi. "Bu kadarla kalabilir. altn yerin altndaki sandkta byle bir ark daha olacak, leden sonra da onu eeler, perdahlarsn." Bunun, zerine Hans da gidip ellerini ykad 229 ve atlyeden kt. Bir saatlik bir yemek molas vard. Eski okul arkadalarndan iki bakkal ra yolda Hans'm peine takld, onunla alay edip elenmeye balad. "Manastr okulunun ilingiri!" diye seslendi biri arkasndan. Hans admlarn at. Aslnda memnun muydu, deil miydi, bilmiyordu pek; atlyeyi sevmiti ama hayli yorgun dmt, lesiye yorgun. Eve vard, biraz yle oturup yemek yiyecei iin sevinirken, tam kapda Emma'y anmsad birden. Oysa leye kadar hi aklna gelmemiti. Usulcack odasna kt, kendini yatan zerine att, acyla kvranmaya balad. Alayacak oldu ama ya gelmedi gzlerinden. Umutsuzluk iinde, kendini yine o kahredici zlemin eline drm hissetti; kafasnn iinde frtnalar esiyor, ba zonkluyor, boaznda dmlenip kalan hkrklar ac veriyordu. le yemei bir ikenceydi. Hans, babasnn sorularn cevaplandrd ister istemez, atlyeden sz etti, babasnn kk akalarn sineye ekti, keyfi yerindeydi babasnn. Yemek yenir yenmez bahede ald soluu, burada yar dlere dalarak on be dakika kadar gnelendi. Derken vaktin geldiini grp yine atlyenin yolunu tuttu. Daha leden nce ellerinde krmz lekeler belirmiti, leden sonra szlamaya balad lekeler, akamleyin ise ylesine iip kabardlar ki, can acmadan hibir eyi tutamaz oldu Hans. Paydostan sonra da August'un gzetimi altnda btn atlyeyi derleyip toplad. 230 Cumartesi gn daha da ktleti durum. Elleri ate gibi yanyordu, krmz lekeler byyerek kabarcklara dnmt. Ustann da terslii zerindeydi, vara yoa syleniyor, barp aryordu. August arkadan avutmaya alyor, hepsi hepsi birka gn sabretmesi gerektiini, sonra ellerinin nasrlap ac falan duymayacan sylyordu. Ama Hans lesiye mutsuz hissediyordu kendini, btn gn gz ucuyla saate bakt hep, aresizlik iinde elindeki kk ark eeleyip durdu. Akamleyin atlyeyi derleyip toplarken August kulana eilip ertesi gn birka arkadala Bielach'a gideceklerini ve orada bir gzel eleneceklerini, onun da mutlaka gelmesini syledi. Saat ikide Hans evlerine urayp August'u alacakt. Hans sz verdi geleceine ama aslnda btn pazar evde geirse hepsinden ok sevinecekti. Evde yah hizmeti Anna ellerindeki yaralar iin bir merhem verdi, saat daha sekizde gidip yatt Hans, ta kuluk vaktine kadar da uyanmad. Sonra acele hazrlanp babasyla kiliseye gitmek zere evden kt. le yemeinde babasna August'tan sz at, o gn arkadalaryla Bielach'a gideceklerini syledi. Babas hayr falan demedi, hatta elli fenik harlk verdi Hans'a, yalnzca akam yemeinde yine evde olmasn istedi. Prl prl gnein aydnlatt sokaklarda elini kolunu sallayarak yrrken, aylardan beri yine ilk kez bir pazar sevincinin iine dolduunu hissetti Hans. Ellerinin kararp kollarnn yorulduu i gnlerini geride braktktan sonra yol daha bir 231 grkemli, gne daha bir sevimli grnd gzne, her eyde bir bayram havas esiyordu, her ey daha bir gzeldi. Evlerinin nlerindeki gneli banklarda oturan, adeta krallar gibi evrelerine neeyle bakan

kasaplar, sepicileri, frnclar ve demircileri artk iyi anlyordu imdi, artk onlar zevksiz ve sefil kimseler gibi grmyordu. Gruplar halinde gezip dolaan ya da bir meyhaneden ieri doluan iilerin, kalfalarn ve raklarn peinden bakyordu; balarnda biraz yana eik apkalar, gmleklerinin boyunlarnda beyaz yakalar vard, gzelce fralanp tlenmi giysiler iindeydi hepsi. Her zaman olmasa da okluk ayn meslee mensup kiiler birbirlerinden ayrlmyor, dlgerler dlgerlerle, duvarclar duvarclarla dolayor, hep bir arada kalyor, kendi mesleklerinin onurunu kollayp gzetiyorlard. eitli meslek mensuplar arasnda da en kibarlar, en soylular bata torna ve tesviyeciler olmak zere ilingirlerdi. Btn mesleklerin de ho bir taraf vard, kimi ynleri biraz saf ve gln grnse de, arka planda bir gzellik, her meslein gsn kabartacak bir taraf bulunmaktayd; gnmzde hl insan sevindiren, vgye deer eylerdi bunlar, en zavall bir terzi randa bile bir nebze de olsa sz konusu gzelliklerin parlts seiliyordu. Schuler Usta'nm atlyesinin nnde sakin ve marur dikilen, yoldan gelip geenleri balarn eerek selamlayan, kendi aralarnda konuup glen ilingirleri grnce, bunlarn gvenilir bir topluluk oluturduklar, yabanclara gereksinme duymadklar, pazar gn elenmeye giderken kendi kendilerine yettikleri kukusuz anlalabilirdi. 232 Hans da byle olduunu hissediyor, bu kiilerin arasnda yer aldna seviniyor ama nceden planlanm bu pazar elencesi biraz korkutuyordu kendisini, nk ilingirlerin yiyip iip elenirken fazla ileri gittiklerini biliyordu. Kimbilir, belki dans da edeceklerdi. Oysa Hans dans etmesini bilmiyordu ama baka bakmdan elden geldiince tekilerden geri kalmamaya alacak ve gerekirse biraz iip sarho olmay da gze alacakt. Fazla bira imeye alk deildi, sigara konusunda da kendini zorlaya zorlaya ancak tek bir sigaray eline yzne bulatrmadan sonuna kadar iebilecek duruma gelebilmiti. August byk bir sevinle karlad Hans', byk kalfann kendileriyle gelemeyeceini aklad; ama onun yerine bir baka atlyeden bir meslekta geliyordu, bylece hi deilse drt kii olacaklard, bu da bir kyn altn stne getirmelerine yeter de artard. Herkes bugn diledii kadar bira iebilirdi, nk btn hesab kendisi deyecekti. Bunun zerine Hans'a bir sigara ikram etti August; ardndan drtl grup ar admlarla kasla kasla kentin iinden yryp aa indi; Ihlamur Meydan'na gelince, bir an nce Bielach'a varmak iin admlarn atlar. Irmak mavi, sar ve beyaz renklerle ldyor, yollarn iki yanndaki yapraklarndan hemen tmyle soyunmu akaaalarm ve akasyalarn dallar arasndan ekim gneinin yumuak scakl geliyordu; gkyz yksek, bulutsuz ve ak maviydi. Sessiz, tertemiz ve sevimli sonbahar gnlerinden biriydi; yazn geride kalan tm gzellii, ac ve straplara yer vermeyen glm233 semeli bi f* gbl havav yumuack - < >ldur%oi-hangi meMirnde bulunduklarn unu* t^/ CUW iek top^ak 111 krlara alyor, y?a^J insa\lar penceredV ya da Qvlerinin nndeki 1/ nklarc}aJl dnceli!|nCeli havaya bakyor, tf/^ yaW larmm aff arl dUru mavilikler i^r^n gt^e grlebilj^k gb U?UP gidiyorm^^/sma ^ duyguya r4P1yorlardL Ama genler' rff e ^de yzyor iteneklerine, miza ve kterler^^ gre iiN kurbanlar> arkar ve daM*/la> VHp imeler M da gz dolduran grk?eF^i kaV dvleri) gzelin gne vgler c?(rViyorl^ drt bir y ^fda meyveli pastalar h^zf la:;^yor ?W k, drt tW yanda ra ve arap mah^ef^rde *V yalanyo^eyhanelerin nlerinde v^ hlar^ aalarn^ evrel^dii meydanlarda W?manVe~ akordeor) /yllm SC3n gzel gnlerinikl kyuyor> ihsanlar d^f' ark* sylemeye ve seV1 (^>nlar^a aryor!^' , ^' Drt ?n ark:ada hzl hzl y. 4/yrdU. Hans, si|^sm d^nyay umursamak ^ biri g^ tttrm^'houna da gitmiti, c\ogi^f, keHi de ayqUbuna- Kalfa, kalfa olma^ nce k-zip dola1Wyerlercden soz ediyor, k11^ de or% palavralc'S/3 pek aklmyordu, r)^^^in H biberiydf4nlar Eni al?akgnll kalfa H jje eli i mek tutt^a evr^sinde bir gr fn^A olm% m kalfaj /ncesindeki gezilerini h^lJra allandra ^emli b'ir edayla, hatta Xf Wane h. vasi iin^^latma'dan yapamaz. ^ fu zaI^ atkr deHnlllannt harikulade ri M^n ort^ maldr Weneksel eski servenleri1^ ss * bezekle^^onatlla:rak her birinin '^A^ yeIk 234 pden fkrp kar ortaya; zanaatkar delikanl an-**'(latmaya balamasn yeter ki, biraz o lmsz Eu^/lenspiegel, biraz da o lmsz Straubinger olup ^ kar hemen. 7 "Szn ksas, Frankfurt'ta o ne gnlerdi, hey /babam hey! Size anlatmadm belki, varlkl bir ^tccar, aznn tadn bilen bir maymun suratl, 1/benim ustann kzyla evlenmeye kalkmasn m! ^Ama kz hemen kapy kapad yzne, defledi dadam! Neden mi? Gnl daha ok bendeydi de fondan; drt ay sevitik, gezip tozduk, babas mo-^ rukla bozumasaydm imdi Frankfurt'taydm, bi-\ zim ustann damad olmutum." ' Ayrca kalfann anlattna gre, ustas, o rezil / herif, dvmeye kalkmt kendisini; o sefil esir taciri bir defasnda kendisine el kaldrmaya yeltenmiti; ama o hibir ey sylememi, oradan balyozu kapt gibi morua bir bak bakmt ki, moruk sus pus ekip gitmiti, beyninin dalmasn istememiti nk; sonra da tutmu, yazl olarak bildirerek kendisine yol vermiti korkak herif! Ayrca Offenburg'daki bir meydan kavgasndan sz etmiti kalfa,

kendisi de aralarnda olmak zere ilingir yedi fabrika iisini dve dve pestilini karmt. Offenburg'a yolu den biri olursa Uzun Schorsch'a sorsun yeterdi, Uzun Schorsch hl Offenburg'dayd ve kavgaya da tank olmutu. Btn bunlar serinkanllkla, biraz da hoyrat bir ses tonuyla ama byk bir coku ve hazla anlatlyordu; herkes zevkle kendinden geerek anlatlanlar dinliyor, ayn masal ileride sras gelip kendisi de baka yerde baka arkadalarn yann235 semeli bir an gibi havay yumuack dolduruyor, hangi mevsimde bulunduklarn unutan ocuklar iek toplamak iin krlara alyor, yal insanlar pencereden ya da evlerinin nndeki banklardan dnceli dnceli havaya bakyor, tm yaamlarnn anlar duru mavilikler iinden gzle grlebilecek gibi uup gidiyormuasma bir duyguya kaplyorlard. Ama genler nee iinde yzyor, yeteneklerine, miza ve karakterlerine gre iitler, kurbanlar, arklar ve danslarla, yiyip imeler ya da gz dolduran grkemli kavga dvlerle gzelim gne vgler deniyorlar; drt bir yanda meyveli pastalar hazrlanyor nk, drt bir yanda ra ve arap mahzenlerde mayalanyor, meyhanelerin nlerinde ve hlamur aalarnn evreledii meydanlarda keman ve * akordeonlar yln son gzel gnlerini kutluyor, insanlar dansa, ark sylemeye ve sevi oyunlarra aryor. Drt gen arkada hzl hzl yryordu. Hans, sigarasn dnyay umursamayan biri gibi tttrm, houna da gitmiti, dorusu kendisi de ayordu buna. Kalfa, kalfa olmadan nce gezip dolat yerlerden sz ediyor, kimse de onun palavralarna pek taklmyordu, nk iin tuzu biberiydi bunlar. En alakgnll kalfa bile eli ekmek tuttu da evresinde bir grg tan olmad m kalfalk ncesindeki gezilerini ballandra ballandra, grkemli bir edayla, hatta bir efsane havas iinde anlatmadan yapamaz. nk bu zanaatkar delikanllarn harikulade iiri halkn ortak maldr, geleneksel eski servenler yeni ss ve bezeklerle donatlarak her birinin iinden yeni234 den fkrp kar ortaya; zanaatkar delikanl anlatmaya balamasn yeter ki, biraz o lmsz Eulenspiegel, biraz da o lmsz Straubinger olup kar hemen. "Szn ksas, Frankfurt'ta o ne gnlerdi, hey babam hey! Size anlatmadm belki, varlkl bir tccar, aznn tadn bilen bir maymun suratl, benim ustann kzyla evlenmeye kalkmasn m! Ama kz hemen kapy kapad yzne, defledi adam! Neden mi? Gnl daha ok bendeydi de ondan; drt ay sevitik, gezip tozduk, babas morukla bozumasaydm imdi Frankfurt'taydm, bizim ustann damad olmutum." Ayrca kalfann anlattna gre, ustas, o rezil herif, dvmeye kalkmt kendisini; o sefil esir taciri bir defasnda kendisine el kaldrmaya yeltenmiti; ama o hibir ey sylememi, oradan balyozu kapt gibi morua bir bak bakmt ki, moruk sus pus ekip gitmiti, beyninin dalmasn istememiti nk; sonra da tutmu, yazl olarak bildirerek kendisine yol vermiti korkak herif! Ayrca Offenburg'daki bir meydan kavgasndan sz etmiti kalfa, kendisi de aralarnda olmak zere ilingir yedi fabrika iisini dve dve pestilini karmt. Offenburg'a yolu den biri olursa Uzun Schorsch'a sorsun yeterdi, Uzun Schorsch hl Offenburg'dayd ve kavgaya da tank olmutu. Btn bunlar serinkanllkla, biraz da hoyrat bir ses tonuyla ama byk bir coku ve hazla anlatlyordu; herkes zevkle kendinden geerek anlatlanlar dinliyor, ayn masal ileride sras gelip kendisi de baka yerde baka arkadalarn yann235 da anlatmay iinden geiriyordu; nk hibir ilingir yoktur ki, bir yol ustasnn kzyla sevimemi, balyozla hnzr bir ustann zerine yrmemi, yedi fabrika iisini tek basma pataklayarak lelerini yere sermemi olsundu. Olayn kendisi ise bazen Baden-Baden ya da Hessen Eyaleti'nde geer, bazen de svire'de; balyozun yerini bazen ee alr olayda, bazen de kzgn bir demir paras; sopa yiyen bazen fabrika iisi deildir de frnclardr ya da terziler; ama teden beri anlatlagelen masallardr hepsi, her anlatldklarnda zevkle kulak verip dinleyenler bulunuyor, nk eskiliin damgasn tarlar kendilerinde, onlar anlatan meslek mensuplarnn yzn aartacak deme servenlerdir. Ama kalfa olmadan sa solu gezip grmek iin yollara den raklar arasnda yleleri vardr ki, dhiyane olaylar geer bandan ya da kafasndan dhiyane eyler uydurup anlatr, ki bunun ikisi de ayn kapya kar. zellikle August hayran kalmt anlatlanlara, neesi yerindeydi. Srekli glyor, sylenilenleri onaylyor, imdiden kendisini yar kalfa olmu hissederek aznn tadn bilen biri gibi sigarasnn dumann yukardan bir pozla altn renkli ltlar iindeki havaya flyordu. Kalfa ise anlatc roln srdrmekteydi; nk kendisi iin nemli olan, aralarnda bulunmasnn oradakiler-ce babacanlk taan bir tenezzl gibi alglanmasn salamakt, aslnda kalfa olarak pazar gn elenmeye giden raklar arasnda yeri yoktu nk, August'un ilk haftalnn yenilip iilerek arur edilmesine katkda bulunmas kendi he236 w sabma utanlacak bir eydi.

Irmaktan aa inen yolda bir hayli ilerlemilerdi; derken bir yol ayrmyla karlatlar, pek geni olmayan araba yolu dolana dolana yava yava bayr yukar kyordu; tekisi ise dik bir patikayd, buna karlk araba yolundan yar yarya daha ksayd. Uzun ve tozlu olmasna aldrmayarak araba yolunu setiler. Patika haftann i gnlerinde gezmeye kan beylere gredir; ama halktan kimseler, hele pazar gnleri oseleri sever daha ok, oseler onlar iin iirselliini hl korur. Dik patikalar trmanmak, kyller ve kentte yaayp doay sevenler iindir, buna bir i olarak bakar onlar ya da bir spor gibi grr; ama byle bir ey kentteki sradan halk amaz pek. Oysa bir ose bakadr, bir yandan rahata yrrsnz zerinde, bir yandan yanmzdakilerle ene alp yarenlik edebilirsiniz, ayaklarnzdaki izmelerle srtnzdaki yabanlk giysileri kollayp korur, arabalar ve atlarla karlarsnz yolda; sizin gibi gezmeye km daha baka kimselere rastlar, hzl hzl yryp geride brakrsnz onlar; iki dirhem bir ekirdek kzlarla, arklar trkler syleyen olanlarla karlar, birinin arkasndan aka yollu bir laf eder, onun glerek buna verdii cevab dinlersiniz; osede isteyince durur, gevezelik eder, baka yapacak iiniz yoksa sra halinde yolda giden kzlarn peinden seirtir ya da gler, olmazsa akamleyin cancier arkadalarnz ve dostlarnzla kiisel gr ayrlklarnz ii yumruklamaya dkerek aa vurur, zme kavuturursunuz. Bylece oseye saplmas uygun grlmt. 23? ose, bol vakti olan ve yorulup terlemeyi sevmeyen biri gibi geni bir kavis izerek tepeye trmanyordu. Kalfa ceketini karp omzundaki sopaya ast; sonunda bandan geen servenleri anlatmay brakm, slk almaya balamt, alabildiine pervasz, ii yaam sevinciyle doluydu. Bir saat sonra Bielach'a varncaya kadar da slk dmedi dudaklarndan. Hans'la ilgili olarak ineleyici birka sz sylemi, Hans'm pek arna gitmezken arkada August bu szlere sert yantlar vermiti. Ve nihayet Bielach'm kaplarna gelip dayanmlard. Ky krmz kiremitten atlar ve gm grisi samandan damlaryla sonbaharn renklerine boyanm meyve baheleri arasnda sakl yatyordu, arkasn siyah ormanlk tepelere vermiti. * Drt gen, girecekleri meyhane konusunda anlaamad. En iyi bira Anker meyhanesindeydi ama Schwan'm da pastalarnn zerine yoktu; Scharfes Eck'te ise meyhane sahibinin gzel bir kz vard. Sonunda August'un dedii olmu, Anker meyhanesinde karar klnmt; August, An-ker'de birka kadeh bira yuvarlarken herhalde Scharfes Eck'in bir yere kamayacan, sonradan oraya da urayabileceklerini bir gz krpy-la ima etmiti ve hepsi de uygun grmt bunu. Derken kye girdiler, ahrlarn ve sardunya iek-leriyle bezenmi alak ky evlerinin nnden geerek Anker meyhanesine yneldiler; zerine gne vurmu meyhanenin altn yaldzl tabelas krpe ve yuvarlak iki kestane aacnn stnde l l parlyor, mterileri kendisine ekiyordu. Meyhane azna kadar doluydu, bu da ieride 238 oturmaya can atan kalfa^^n cann skt; aresiz bahede kaldlar. Anker meyhanesi boann mdavimlerine gre kibar bir yerdi, eski ve ilkel bir ky meyhanesi deil, pek ok penc^esi, peyke yerine sandalyeleri ve demirden bir alay reklam tabelas, ayrca kentliler gibi giyij^n garson kzyla krmz tuladan bir yapyd. Asla gmlek konuklaryla ortada dolamayp jmodaya gre dikilmi kahverengi bir takm ej,biseyle mterilerin karsna kan meyhaneci, aslnda iflas bayran ekmi biriydi, ken^i meyhanesini ba alacakl bir bira fabrikatrmden kiralam, o gnden beri de kibarla daha ok zenmeye balamt. Bahe bir akasya aacyla byk bir tel itten oluuyor, itin neredeyse bir yarsn yabani zmler rtyordu. "Haydi erefe!" diyere^ sesini ykseltti kalfa ve arkadayla kadeh tokuturdu. Gsteri olsun diye barda kafasna dikip bir iite boaltt. "Bakar msnz, gzel naatmazel! Bu bardan iinde de bir ey yokmu bana hemen bir tane daha getirir misiniz ltfe^T" diye seslendi, masann zerinden barda garson kza uzatt. Bira da nefisti hani, soluktu, stelik tad fazla ac da deildi. Hans zevk ve neeyle iti birasn; August, bu iin erb^ gibi birasn yudumlayarak dilini aprdatyor^ frir yandan da iyi ekmeyen bir soba gibi sigara:sjn tttryor, Hans da onun bu tavrna iten ie hayranlk duyuyordu. Byle neeli bir paza> gn geirmek, bunu hak etmi, bunu yapmasr^ kimsenin kar duramayaca biri gibi bir rr^eyhanenin masasnda 239 ose, bol vakti olan ve yorulup terlemeyi sevmeyen biri gibi geni bir kavis izerek tepeye trmanyordu. Kalfa ceketini karp omzundaki sopaya ast; sonunda bandan geen servenleri anlatmay brakm, slk almaya balamt, alabildiine pervasz, ii yaam sevinciyle doluydu. Bir saat sonra Bielach'a varncaya kadar da slk dmedi dudaklarndan. Hans'la ilgili olarak ineleyici birka sz sylemi, Hans'm pek arna gitmezken arkada August bu szlere sert yantlar vermiti. Ve nihayet Bielach'm kaplarna gelip dayanmlard. Ky krmz kiremitten atlar ve gm grisi samandan damlarryla sonbaharn renklerine boyanm meyve baheleri arasnda sakl yatyordu, arkasn siyah ormanlk tepelere vermiti.

Drt gen, girecekleri meyhane konusunda anlaamad. En iyi bira Anker meyhanesindeydi ama Schwan'm da pastalarnn zerine yoktu; Scharfes Eck'te ise meyhane sahibinin gzel bir kz vard. Sonunda August'un dedii olmu, Anker meyhanesinde karar klnmt; August, An-ker'de birka kadeh bira yuvarlarken herhalde Scharfes Eck'in bir yere kamayacan, sonradan oraya da urayabileceklerini bir gz krpy-la ima etmiti ve hepsi de uygun grmt bunu. Derken kye girdiler, ahrlarn ve sardunya iek-leriyle bezenmi alak ky evlerinin nnden geerek Anker meyhanesine yneldiler; zerine gne vurmu meyhanenin altn yaldzh tabelas krpe ve yuvarlak iki kestane aacnn stnde l l parlyor, mterileri kendisine ekiyordu. Meyhane azna kadar doluydu, bu da ieride 238 oturmaya can atan kalfann cann skt; aresiz bahede kaldlar. Anker meyhanesi burann mdavimlerine gre kibar bir yerdi, eski ve ilkel bir ky meyhanesi deil, pek ok penceresi, peyke yerine sandalyeleri ve demirden bir alay reklam tabelas, ayrca kentliler gibi giyinen garson kzyla krmz tuladan bir yapyd. Asla gmlek kolluk-laryla ortada dolamayp modaya gre dikilmi kahverengi bir takm elbiseyle mterilerin karsna kan meyhaneci, aslnda iflas bayran ekmi biriydi, kendi meyhanesini ba alacakl bir bira fabrikatrnden kiralam, o gnden beri de kibarla daha ok zenmeye balamt. Bahe bir akasya aacyla byk bir tel itten oluuyor, itin neredeyse bir yarsn yabani zmler rtyordu. "Haydi erefe!" diyerek sesini ykseltti kalfa ve arkadayla kadeh tokuturdu. Gsteri olsun diye barda kafasna dikip bir iite boaltt. "Bakar msnz, gzel matmazel! Bu bardan iinde de bir ey yokmu, bana hemen bir tane daha getirir misiniz ltfen T' diye seslendi, masann zerinden barda garson kza uzatt. Bira da nefisti hani, souktu, stelik tad fazla ac da deildi. Hans zevk ve neeyle iti birasn; August, bu iin erbab gibi birasn yudumlayarak dilini aprdatyor, bir yandan da iyi ekmeyen bir soba gibi sigarasn tttryor, Hans da onun bu tavrna iten ie hayranlk duyuyordu. Byle neeli bir pazar gn geirmek, bunu hak etmi, bunu yapmasna kimsenin kar duramayaca biri gibi bir meyhanenin masasnda 239 oturmak, hayat tanyan ve elenmesini iyi bilen kiilerin yannda olmak hi de fena deildi dorusu. Glenlerle birlikte glp arada kendisinin de bir fkra anlatacak cesareti gsterebilmesi gzeldi insann, erkeksi bir davrant boalan bardan kaldrp trak diye masann zerine brakmak, her trl tasa ve kaygdan uzak, garson kza seslenip: "Bir bira daha ltfen!" demek. Gzeldi bir baka masada oturan bir ein dostun erefine kadeh kaldrmak, henz yaklmam ucuz bir puroyu aa sarktlm sol elinde tutmak, apkay tekiler gibi enseye ykmak. Yabanc kalfa yine havasn bulmu, anlatmaya balamt: Ulm'da bir tornac tanmt ve bu tornac yirmi bardak bira imiti, o nefis Ulm birasndan; sonra da azn silip yle demiti: "Bu i tamam! imdi de bir ie yle iyisinden arap getirin de ieyim bakaym!^ Yine kalfa Cannstatt'ta gemilerde ateilik yapan birini tanm, bu kii de ack ve baharatl on iki tane ttslenmi salam yiyerek bir bahsi kazanmt. Ama baka bir bahiste ans yaver gitmemiti: Kk bir lokantann yemek listesindeki yemekleri bir bir yemeye kalkm ve neredeyse yiyip bitirmiti; gelgelelim, listenin sonunda eitli peynir cinsleri km karsna, nc peynir cinsine gelince taba nnden itip uzaklatrarak demiti ki: "lrm de bir lokma daha azma koymam." Bu tr hikyeler de hayli rabet gryor, dnyann kimi yerlerinde yiyip imeye dayankl pek ok kiinin yaadn gsteriyordu; herkesin tand byle olaanst bir kimse vard ve bu kimsenin baard ilerle ilgili olarak anlatabile240 cei eyler bulunuyordu. Biri iin 'Stuttgart'ta bir adam'd bu kahraman, bir bakas iin 'sanrm Ludwigsburg'da bir svari'ydi; bir bahiste on yedi tane halanm patates yiyordu, bir dierinde yannda salatas on bir omlet. Bu gibi kahramanlklar tarafsz bir ciddiyetle anlatlyor, hayatta pek ok gzel becerinin ve acayip insann bulunduunu, aralarnda eine rastlanmaz antikalarn da yer aldn iitmek insan rahatlatyordu. Gedikli mterilerin masalarndaki yavan sohbetlerden miras kalm bu rahatlk duygusunun ve tarafszln kk eskiye dayanr, saygdeer eylerdir hepsi, genler tarafndan da tpk iki imeler, politika yapmalar, sigara tttrmeler, evlenmeler ve bu dnyadan gp gitmeler gibi yknlegelir. nc bardakta drt arkadatan biri, peki pasta nerde, pasta yok mu, diye sordu. Bunun zerine garson kza seslenildi hemen ve renildi ki, hayr, pasta yoktu ve pastann olmayna drt arkada fena halde ierledi. August ayaa kalkarak, "Madem pasta yokmu, biz de ileriki meyhaneye gideriz," dedi. Kalfa meyhanenin pespayeliine, klstrlne atp tutmaya balad; drt arkadatan yalnz Frankfurtlusu gitme tarafls deildi, garson kzla ahbaplk kurmu, frsat bulduka kzn orasn burasn okayp skmt. Hans durumu izlemi, grd manzara ve itii biralar tuhaf bir ekilde iinde heyecan uyandrmt. Meyhaneden kalkp gidecek olmalarna sevindi. Hesab deyip hep birlikte dar ktlar. Hans, itii bardak birann etkisini hissetmeye

arklar Arasnda 241/16 oturmak, hayat tanyan ve elenmesini iyi bilen kiilerin yannda olmak hi de fena deildi dorusu. Glenlerle birlikte glp arada kendisinin de bir fkra anlatacak cesareti gsterebilmesi gzeldi insann, erkeksi bir davrant boalan bardan kaldrp trak diye masann zerine brakmak, her trl tasa ve kaygdan uzak, garson kza seslenip: "Bir bira daha ltfen!" demek. Gzeldi bir baka masada oturan bir ein dostun erefine kadeh kaldrmak, henz yaklmam ucuz bir puroyu aa sarktlm sol elinde tutmak, apkay tekiler gibi enseye ykmak. Yabanc kalfa yine havasn bulmu, anlatmaya balamt: Ulm'da bir tornac tanmt ve bu tornac yirmi bardak bira imiti, o nefis Ulm birasndan; sonra da azn silip yle demiti: "Bu i tamam! imdi de bir ie1 yle iyisinden arap getirin de ieyim bakaym!" Yine kalfa Cannstatt'ta gemilerde ateilik yapan birini tanm, bu kii de acl ve baharatl on iki tane ttslenmi salam yiyerek bir bahsi kazanmt. Ama baka bir bahiste ans yaver gitmemiti: Kk bir lokantann yemek listesindeki yemekleri bir bir yemeye kalkm ve neredeyse yiyip bitirmiti; gelgelelim, listenin sonunda eitli peynir cinsleri km karsna, nc peynir cinsine gelince taba nnden itip uzaklatrarak demiti ki: "lrm de bir lokma daha azma koymam." Bu tr hikyeler de hayli rabet gryor, dnyann kimi yerlerinde yiyip imeye dayankl pek ok kiinin yaadn gsteriyordu; herkesin tand byle olaanst bir kimse vard ve bu kimsenin baard ilerle ilgili olarak anlatabile240 cei eyler bulunuyordu. Biri iin 'Stuttgart'ta bir adam'd bu kahraman, bir bakas iin 'sanrm Ludwigsburg'da bir svari'ydi; bir bahiste on yedi tane halanm patates yiyordu, bir dierinde yannda salatas on bir omlet. Bu gibi kahramanlklar tarafsz bir ciddiyetle anlatlyor, hayatta pek ok gzel becerinin ve acayip insann bulunduunu, aralarnda eine rastlanmaz antikalarn da yer aldn iitmek insan rahatlatyordu. Gedikli mterilerin masalarndaki yavan sohbetlerden miras kalm bu rahatlk duygusunun ve tarafszln kk eskiye dayanr, saygdeer eylerdir hepsi, genler tarafndan da tpk iki imeler, politika yapmalar, sigara tttrmeler, evlenmeler ve bu dnyadan gp gitmeler gibi yknlegelir. nc bardakta drt arkadatan biri, peki pasta nerde, pasta yok mu, diye sordu. Bunun zerine garson kza seslenildi hemen ve renildi ki, hayr, pasta yoktu ve pastann olmayna drt arkada fena halde ierledi. August ayaa kalkarak, "Madem pasta yokmu, biz de ileriki meyhaneye gideriz," dedi. Kalfa meyhanenin pespayeliine, klstrlne atp tutmaya balad; drt arkadatan yalnz Frankfurtlusu gitme tarafls deildi, garson kzla ahbaplk kurmu, frsat bulduka kzn orasn burasn okayp skmt. Hans durumu izlemi, grd manzara ve itii biralar tuhaf bir ekilde iinde heyecan uyandrmt. Meyhaneden kalkp gidecek olmalarna sevindi. Hesab deyip hep birlikte dar ktlar. Hans, itii bardak birann etkisini hissetmeye arklar Arasnda 241/16 balamt. Ho bir duyguydu, yar rehavet, yar atlganlktan oluan bir duygu; ayrca, gzlerinin nnde tlden ince bir perde vard sanki, her eyi daha uzak ve neredeyse gerekd gsteriyordu, dlerdeki gibiydi tpk. Hans durmadan glyordu, apkasn imdi biraz daha arkaya ykmt, kendini adeta neeli ve keyfinden geilmeyen biri gibi gryordu. Frankfurtlu kalfa yine o kavgac pozuyla sln ttrmeye balamt, Hans da sln ritmine uyarak yrmeye alyordu. Scharfes Eck meyhanesi hayli sessizdi. Birka kyl yeni rnden yaplm arap iiyordu. Ak bira verilmiyordu meyhanede, yalnzca ie bira vard. Drt arkadatan her birinin nne bir ie bira getirilip kondu hemen. Cmertlik tasla- * yan yabanc kalfa, btn arkadalar iin kocaman bir elmal pasta syledi. Anszn byk bir alk hisseden Hans, getirilen pastadan arka arkaya birka dilim attrd. Drt bir yan kahverengiye boyanm eski meyhanenin salam ve geni peykelerinde lo k altnda otururken pek rahat hissediyordu kendini insan. Eski moda tezghla dev-cileyin soba ierinin loluunda kayboluyor, tahta bir kafesin iinde iki iskete kanat rpyordu; yem olarak krmz ku veziyle dolu bir dal kafesin talar arasndan ieri sokulmutu. Meyhanenin sahibi bir an iin masaya yaklap yeni mterilerini selamlad, ho geldiniz, dedi. lkin bir sre susan drt arkada, konuup glmeye balad. Hans, sert ie birasndan birka yudum ald; btn ieyi iip bitirebilir miyim acaba, diye merak ediyordu. 242 Frankfurtlu kalfa bol keseden atp tutmaya balamt yine; Ren Blgesi'ndeki babozumu enliklerinden, ingeneler gibi gezip dolat yerlerden ve yaad meyhane hayatndan sz edip duruyor, tekiler de keyifli keyifli onu dinliyorlard. Hans da glmekten kendini alamaz olmutu. Ama birden iyi hissetmedi kendini. Oda, masa, ieler, bardaklar ve arkadalar birbirine karp kahverengi yumuak bir buluta dnyor, ancak Hans var gcyle kendini toparlamaya alr almaz yine eski ekillerini alyordu. Zaman zaman, konuup glmeler daha bir younluk kazanp grletike kendisi de tekilere katlarak

yksek sesle glyor ya da azn ap bir ey sylyor ama ne sylediini hemen yine unutuyordu. O da dierleriyle birlikte kadeh tokuturuyordu. Aradan bir saat gemiti ki, nndeki ienin boaldn hayretle grd. "Gzel iiyorsun, bravo Hans!" dedi oradan August. "Bir ie daha ister misin?" Hans, glerek ban sallad. Byle bir iki lemini dorusu ok daha rktc bir ey olarak tasarlamt kafasnda. Oanda Frankfurtlu kalfa bir ark tutturdu ve hepsi katld arkya, Hans da avaz kt kadar bararak arkya elik etmekten geri durmad. Bu arada meyhane ykn almt. Meyhanecinin kz, garson kza yardm iin kp geldi derken. Salkl tombul yz ve durgun kahverengi gzleriyle endam yerinde, boylu poslu bir kzd. Bir ie bira daha getirip Hans'n nne brakrken, Hans'n yan bandaki kalfa o pek cafcafl komplimanlaryla hemen bombardmana tuttu 243 balamt. Ho bir duyguydu, yar rehavet, yar atlganlktan oluan bir duygu; ayrca, gzlerinin nnde tlden ince bir perde vard sanki, her eyi daha uzak ve neredeyse gerekd gsteriyordu, dlerdeki gibiydi tpk. Hans durmadan glyordu, apkasn imdi biraz daha arkaya ykmt, kendini adeta neeli ve keyfinden geilmeyen biri gibi gryordu. Frankfurtlu kalfa yine o kavgac pozuyla sln ttrmeye balamt, Hans da sln ritmine uyarak yrmeye al-* yordu. Scharfes Eck meyhanesi hayli sessizdi. Birka kyl yeni rnden yaplm arap iiyordu. Ak bira verilmiyordu meyhanede, yalnzca ie bira vard. Drt arkadatan her birinin nne bir ie bira getirilip kondu hemen. Cmertlik taslayan yabanc kalfa, btn arkadalar iin kocaman bir elmal ^pasta syledi. Anszn byk bir alk' hisseden Hans, getirilen pastadan arka arkaya birka dilim attrd. Drt bir yan kahverengiye boyanm eski meyhanenin salam ve geni peykelerinde lo k altnda otururken pek rahat hissediyordu kendini insan. Eski moda tezghla dev-cileyin soba ierinin loluunda kayboluyor, tahta bir kafesin iinde iki iskete kanat rpyordu; yem olarak krmz ku veziyle dolu bir dal kafesin talar arasndan ieri sokulmutu. Meyhanenin sahibi bir an iin masaya yaklap yeni mterilerini selamlad, ho geldiniz, dedi. lkin bir sre susan drt arkada, konuup glmeye balad. Hans, sert ie birasndan birka yudum ald; btn ieyi iip bitirebilir miyim acaba, diye merak ediyordu. 242 Frankfurtlu kalfa bol keseden atp tutmaya balamt yine; Ren Blgesi'ndeki babozumu enliklerinden, ingeneler gibi gezip dolat yerlerden ve yaad meyhane hayatndan sz edip duruyor, tekiler de keyifli keyifli onu dinliyorlard. Hans da glmekten kendini alamaz olmutu. Ama birden iyi hissetmedi kendini. Oda, masa, ieler, bardaklar ve arkadalar birbirine karp kahverengi yumuak bir buluta dnyor, ancak Hans var gcyle kendini toparlamaya akr almaz yine eski ekillerini alyordu. Zaman zaman, konuup glmeler daha bir younluk kazanp grletike kendisi de tekilere katlarak yksek sesle glyor ya da azn ap bir ey sylyor ama ne sylediini hemen yine unutuyordu. O da dierleriyle birlikte kadeh tokuturuyordu. Aradan bir saat gemiti ki, nndeki ienin boaldn hayretle grd. "Gzel iiyorsun, bravo Hans!" dedi oradan August. "Bir ie daha ister misin?" Hans, glerek ban sallad. Byle bir iki lemini dorusu ok daha rktc bir ey olarak tasarlamt kafasnda. O anda Frankfurtlu kalfa bir ark tutturdu ve hepsi katld arkya, Hans da avaz kt kadar bararak arkya elik etmekten geri durmad. Bu arada meyhane ykn almt. Meyhanecinin kz, garson kza yardm iin kp geldi derken. Salkl tombul yz ve durgun kahverengi gzleriyle endam yerinde, boylu poslu bir kzd. Bir ie bira daha getirip Hans'm nne brakrken, Hans'm yan bandaki kalfa o pek cafcafl komplimanlaryla hemen bombardmana tuttu 243 kz ama kz kalfann sylediklerine kulak asmad. Belki kendisini kmsediini kalfaya gstermek istediinden, belki de Hans'm ocuksu zarif ba houna gittii iin Hans'a dnp elini ylece salarnn zerinde gezdirdi, sonra yeniden tezgha yolland. O anda nc ie biray boaltan kalfa kalkp kzn peinden gitti, kzla konuabilmek iin her areye bavurdu ama bir trl baaramad. Uzun boylu kz hi istifini bozmadan kalfay yle bir szd, cevap vermedi ve ok gemeden srtn evirdi ona. Bunun zerine kalfa yine dnp masaya geldi, bo bira iesiyle masaya vurmaya balad ve anszn cotu: "Haydi bakalm, neelenelim biraz ocuklar! Tokuturalm kadehleri!" Ve ardndan ak sak kar kz hikyeleri anlatmaya koyuldu. '" Hans artk belli belirsiz bir uultudan baka ey duyamaz olmutu. Neredeyse ikinci ieyi de bitirmek zereydi ki, konuur, hatta glerken zorlanmaya balad. Bir ara kalkp iskete kafesine doru yryecek, kulara biraz taklacak oldu; ama daha iki adm atar atmaz ba dnd, az kalsn ylp kalyordu; aresiz dnp yerine oturdu.

O pek neeli hali yava yava uup gitti zerinden. Sarho olmutu, biliyordu bunu. Artk iki leminin pek keyifli yan kalmamt. ok uzakta pek ok tatsz olayn kendisini beklediini sezer gibiydi. Meyhaneden eve dnecek, babasyla aralarnda can skc bir sahne yaanacak, ertesi sabah da erkenden atlyeye gitmek zere 244 evden kmas gerekecekti. Anszn ba da zonklamaya balamt. tekiler de yeterince imiti. Ayk bir nnda August hesab istedi, bir talerden az tuttu hesap, uzatlan talerden birka kuru ste dnd. Drt arkada konuup glerek meyhaneden kt, akamn parlak yla gzleri kamat birden. Hans ayakta zor durabiliyordu. August'a yaslanm yalpalyor, onun tarafndan adeta srklenip gtrlyordu. Yabanc kalfa anszn duygulanp, 'Yarn yol grnd bana' arksn sylemeye balamt, gzleri dolu doluydu. Aslnda eve gitmeyi dnmlerdi. Ne var ki, Schwanen meyhanesinin nnden geerlerken kalfa biraz da buraya girelim diye diretti. Kapnn nnde Hans gruptan ayrld. "Benim eve gitmem gerekiyor." "Tek bana dnyada bulamazsn evi," diyerek gld kalfa. "Hayr, hayr, gitmem gerekiyor." "Madem yle, bir tek at da yle git ufaklk. yi gelir, kendini toplarsn, miden de dzelir. Bak greceksin!" Hans, eline kk bir naps kadehiinin tu-tuturulduunu hissetti. indekinin pek ounun kazara dkt yere, kalan kafasna dikti, ate gibi yand boaz. Tek bana meyhanenin nndeki merdivenlerden indi, kendisi de nasl olduunu anlamadan yrye yrye kyden kt. Evler, itler ve baheler birbirine karyor, gzlerinin nnde frl frl dnyordu. Bir elma aacnn altndan geerken slak ot245 larm iine uzanverdi. Bir sr iren duygu, iini kemiren bir sr tasa, korku ve krk kopuk dnceler uyumasna izin vermedi. Kirlenmi, amura bulanm hissediyordu kendini. Bu durumda eve nasl gidecek, babasna ne diyecekti? Yarn ne halde olacakt kimbilir? Kendisini ylesine yklm, ylesine perian durumda hissediyordu ki, yatp dinlenmesi gerekiyordu hemen, bir daha kalkmamak zere uyumas ve halinden utanmas gerekiyordu. Ba ve gzleri aryor, ayaa kalkp yola devam edecek gc kendinde gremiyordu. nceki neesinden bir esintinin ge kalm geici bir dalga gibi anszn dnp geldiini hissetti, yzn gzn arptp mrldanmaya balad: a O canm Augustin Augustin, Augustin O canm Augustin Ah senin bu halin! arky mrldanmas biter bitmez, ruhunun ok derin bir kesinde cz etti bir ey, ak seik-likten uzak dnce ve anlar, utan ve sululuk duygusu bulank bir sel oluturup stne ulland. Yksek sesle inildemeye, szlanmaya balad, hkrarak otlarn iine brakt kendini. Bir saat kadar bir sre geti aradan, hava kararmaya balamt artk, dorulup kalkt, sallana sallana byk bir glkle bayr aa inmeye koyuldu. Hans'm akam yemeine gelmediini gren 246 Bay Giebenrath, bir hayli sylenmi, verip veritirmiti oluna. Saat dokuz olup da olu hl ortalarda grnmeyince, hanidir el srlmeden duran ar bir sopay bulunduu yerden karp hazr bir kenara koydu. Artk bydn, baba dayandan yakay kurtardn m sanyordu haylaz olu yoksa? Hele eve dnsn bir, grrd gnn! Derken saat on oldu, kalkp evin d kapsn kilitledi Bay Giebenrath. Olu olacak beyefendi bu ge vakitte darlarda hl gezip tozmak m istiyordu, o zaman geceyi geirecek bir yer de arayp bulsundu kendine. Ne var ki, bir trl yatp uyuyamad Bay Giebenrath, iinde her geen saat daha da byyen bir fke, dardan bir elin kapnn mandaln kurcalamasn, sonra da kapdaki ngran ipini ekmesini gzledi. Hep bu sahne canland gzlerinin nnde. Darlarda srtp duran bir serseri olun ekecei vard elinden! Kimbilir, bakarsn sarho gelirdi eve; ama hi merak etmesin, evde bir gzel aylacakt bu serseri, bu hayta, bu sefil olan! Onu yle bir sopadan geirecekti ki, kemiklerini kracakt. Ama sonunda yenik dt uykuya Bay Giebenrath, hrs da fkesi de uup gitti. Tam babas onun iin kafasnda byle azizlikler tasarlad srada Hans'm bedeni oktan soumu, canlln yitirmi olarak rman karanlk sularnda yava yava vadiden aa doru srklenip durmaktayd. Tiksinti, utan ve aclarn yk kalkmt zerinden; karanlk ve clz bedeni, souk ve mavimsi bir sonbahar gecesinin ze247

rine evrilmi gzlerinin altnda yatyordu, elleri, salar ve kan ekilmi dudaklaryla karanlk sularda oynayp durmaktayd. Kendisini ilk gren, afaktan nce avlanmaya km rkek bir susa-muru oldu; kurnaz susamuru nce yle bir szd, gzden geirdi Hans', sonra sessizce yan bandan kayp gitti. Hans'n nasl olup da rmakta boulduunu kimse anlayamad. Belki yolunu arm, kydaki sarp bir yerden aya kayp suya dmt; ama belki de rmaktan su imek istemi, dengesini yitirip rmaa yuvarlanmt. Belki de o gzel gzel akp giden sularn manzaras onu byleyip kendine ekmi, o da suyun zerine eilmiti; gecenin ve ayn soluk nn ylesine huzur dolu, ylesine dinlence vaat ederek sulardan kendisine * baktn grnce, zerindeki yorgunluun, iindeki korkunun sessiz zorlamasna kar durama-" yarak kendini lmn kollarna brakmt. Gndz Hans rmaktan karlp eve getirildi. Dehete kaplan Bay Giebenrath, olu iin hazrlad sopay kaldrd ortadan; oluna kar birikmi fke uup gitti iinden. Her ne kadar alamad, zntsn pek belli etmediyse de o gece bir nceki gibi uyuyamad, arada bir gzlerini evirip aralk kapdan sesi soluu kmayan oluna bakt; olu tertemiz bir yatakta uzanm yatyor, narin aln zeki ifadeli solgun yzyle olaanst bir ocuk, baka ocuklarmkinden deiik bir yazgya sahip olmay daha doutan hak etmi bir ocuk olduunu hissettiriyordu. Olunun alnndaki ve ellerindeki deri biraz syrlm, morumsu krmz bir renk alm, sevimli yz hatlar adeta 248 uykuya dalmt. Beyaz gzkapaklar gzlerin zerine kapanm duruyor, biraz ak kalm azda halinden memnun, neredeyse neeli bir ifade okunuyordu. Hani yle bir manzarayd ki, sanki Hans mrnn baharnda dalndan koparlm bir iekti, sevin ve kvanla kendi yolunda yryp giderken anszn ekilip bir kenara alnmt. Babas Bay Giebenrath da o yorgun halinde ve tek bana yklendii yas iinde byle bir aldana kaptrmt kendini. Cenaze alay hayli kalabalkt, pek ok da merakl katlmt alaya. Bay Giebenrath bir kez daha herkesin ilgilendii nl bir kii olup kmt. Latince okulunun retmenleri, mdr ve kasabann rahibi bir kez daha Bay Giebenrath'm zntsn paylatlar. Srtlarnda redingot, balarnda resmi silindirler tam tekmil kp geldiler, cenaze alayna katldlar, aralarnda fsltyla konuarak mezarn banda bir sre durdular. Latince retmeni tekilerden daha zgn grnyordu; bir ara mdr bey kendisine dnerek usulcack yle syledi: "Evet, sayn meslektam, ilerde byk bir adam olabilirdi seninki. zellikle en iyi rencilerimizin okluk bizi hayal krklna uratmas ne ansszlk deil mi!" Trenden sonra Flaig Usta tekilerle gitmeyerek mezarn banda, Hans'm babas Joseph Giebenrath ile yal hizmeti Anna'nm yannda kald; hizmeti Anna durmadan alyordu. Bay Giebenrath'm zntsn paylamaya alarak, "Haklsnz, Bay Giebenrath. Tanr kimsenin bana vermesin, ac bir olay," dedi Fla249 ig Usta. "Dorusu ben de pek severdim olunuz Hans'." "nsann akl almyor," diye gs geirdi Bay Giebenrath. "yle yetenekli bir ocuktu ki! Sonra btn iler yolunda gitmiti, okul, snav -ama birden tersine dnd her ey, felaket felaket stne geldi." Ayakkabc Flaig Usta o srada mezarln kapsndan kp gidenleri iaret ederek, "Aralarnda yle saygdeer birka beyefendi var ki," dedi usulcack, "iin byle sonulanmasnda onlar da katklarm esirgemedi." "Nasl?" dedi Bay Giebenrath, birden silkine-rek; kuku ve korkuyla gzlerini Flaig Usta'ya dikti. "Anlamadm? Ak konu ltfen!" "Sakin olun komum. Ben yalnzca retmen- * leri kastettim." "Ne bakmdan? Nasl yani?" * "ey canm, zerinde durmaya demez. Hem seninle ben de, belki biz ikimiz de delikanlya kar her zaman doru davranmadk, kimi kusurlarmz oldu bu bakmdan, yle deil mi?" Kasabann zerine nee iinde mavi bir gkyz gerilmi duruyor, vadide rmak yeil yeil panldyor, mavi am ormanlar yumuack ve zlemle uzanp gidiyordu. zgn zgn glmseyen Flaig Usta, Bay Giebenrath'm koluna girdi. aknlk iindeki Bay Giebenrath bir an duraksayp sessizliinden ve acl dncelerinden km, her zamanki allm yaamnn slklarna doru yol alyordu. 250 YAYINLARI DNYA KLASKLER KBAR SEMTLER / Aragon EUGENIE GRANDET / Balzac GORIOT BABA / Balzac K YEN GELNN ANILARI / Balzac VADDEK ZAMBAK / Balzac RZGRLI BAYIR / Emily Bronte DOKTOR EHOV'DAN YKLER / Anton ehov BYK UMUTLAR / Charles Dickens AMCANIN D / Dostoyevski BUDALA / Dostoyevski DELKANLI / Dostoyevski BLRBLMEZLER / Gustave Flaubert MADAM BOVARY / Gustave Flaubert DUMAN / William Faulkner KY / Willam Faulkner ADSIZ LKE / Alain-Fournier KIRMIZI ZAMBAK/Anatole France BATAK /Andre Gide DNYA NMETLER ve YEN NMETLER / Andre Gide KALPAZANLAR / Andre Gide VATKAN'IN ZNDANLARI / Andre Gide YAANMI HKYELER / Maksim Gorki , PAN / Knut Hamsun

VCTORA / Knut Hamsun ILGIN KALABALIKTAN UZAK / Thomas Hardy ARKLAR ARASINDA / Hermann Hesse DOU YOLCULUU / Hermann Hesse KAPLICADA BR KONUK / Hermann Hesse MASALLAR / Hermann Hesse SIDDHARTHA / Hermann Hesse LYADA / Homeros (Azra Erhat-A.Kadir)' ODYSSEA / Homeros (Azra Erhat-A.Kadir) BR DAM MAHKMUNUN SON GN / Victor Hugo DAVA / Franz Kaka DNM / Franz Kafka EL GRECO'YA MEKTUP / Kazancakis GNAHA SON ARI / Kazancakis KAPTAN MHALS / Kazancakis KARDE KAVGASI / Kazancakis YENDEN ARMIHA GERLEN SA / Kazancakis ZORBA / Kazancakis ATLILAR / Joseph Kessel LOCARNO DLENCS / Kleist TEHLKEL LKLER / Choderlos de Laclos GKKUAI / D. H. Lawrence ADEM'DEN NCE / Jack London BUDDENBROOK ALES / Thomas Mann BYL DA / Thomas Mann SELEN / Thomas Mann TONIO KROGER / Thomas Mann SWANNTN BR AKI / Marcel Proust MZDEK EYTAN / Raymond Radiguet ORGEL KONTUNUN BALOSU / Raymond Radiguet KIZIL LE KARA / Stendhal PARMA MANASTIRI / Stendhal DRL / Tolstoy HACI MURAT / Tolstoy VAN LY'N LM / Tolstoy KROYER SONAT / Tolstoy ADEM'LE HAVVA'NIN GNCES / Marx Ttoain DE PROFUNDS / Oscar Wilde DORIAN GRAY'N PORTRES / Oscar Wilde FLUSH / Virginia Woolf PERDE ARASI / Virginia Woolf NANA/Emile Zola * AMOK KOUCUSU / Stefan Zweig DEM RZGRI / Stefan Zweig DNN DNYASI / Stefan Zweig FOUCHE (BR POLTKACININ PORTRES) / Stefan Zweig GNLKLER / Stefan Zweig LYON'DA DN / Stefan Zweig SATRAN / Stefan Zweig YARININ TARH / Stefan Zweig YILDIZIN PARLADII ANLAR / Stefan Zweig YAYINLARI POLSYE DMTROS'UN MASKES / Eric Ambler KORKUYA YOLCULUK / Eric Ambler Y K DODUN TRK / Jakob Arjouni DAHA OK BRA / Jakob Arjouni BR ADAM BR CNAYET / Jakob Arjouni KEYE KISTIRMAK / Paul Auster SIRA ANAHTAR / Dashiel Hammett

TRK SOKAINDAK EV / Dashiel Hammett FDYECNN PENDE / Patricia Highsmith SU ALTINDA / Patricia Highsmith TRENDEK YABANCILAR / Patricia Highsmith YETENEKL BAY RIPLEY / Patricia Highsmith MAV ELBSEL EYTAN / Walter Mosley KANUN BENM / Mickey Spillane KARANLIK YOL / Mickey Spillane LM TACR / Mickey Spillane P BEN LDRESYE / Mickey Spillane AGATHANIN ANAHTARI / Ahmet mit KAR KOKUSU / Ahmet mit BUZ ODASINDAK L / Minette Walters HEYKELTIRA / Minette Walters KANLI MRAS / Minette Walters Herman Hesse - arklar Arasnda Kitaplar, uygarla yol gsteren klardr. UYARI: www.kitapsevenler.com Kitap sevenlerin yeni buluma noktasndan herkese merhabalar... Cehaletin yenildii, sevginin, iyiliin ve bilginin paylald yer olarak grdmz sitemizdeki tm e-kitaplar, 5846 Sayl Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardmc aralara, uyumluolacak ekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayc ve OCR (optik karakter tanma) yazlm kullanlarak, sadece grmeengelliler iin, hazrlanmaktadr. Tmyle cretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"dncesiyle, hibir ticari ama gzetilmeksizin, tamamen gnlllk esasna dayal olarak, engelli-engelsiz Yardmsever arkadalarmzn youn emei sayesinde, grme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadr. Bu e-kitaplar hibirekilde ticari amala veya kanuna aykr olarak kullanlamaz, kullandrlamaz. Aksi kullanmdan doabilecek tmyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amac asla eser sahiplerine zarar vermek deildir. www.kitapsevenler.com web sitesinin amacgrme engellilerin kitap okuma hak ve zgrln yceltmek ve kitap okuma alkanln pekitirmektir. Ben de bir grme engelli olarak kitap okumay seviyorum. Sevginin olduu gibi, bilginin de paylaldka pekieceine inanyorum.Tm kitap dostlarna, grme engellilerin kitap okuyabilmeleri iin gsterdikleri abalardan ve yaptklar katklardan tr teekkr ediyorum. Bilgi paylamakla oalr. Yaar MUTLU LGL KANUN: 5846 Sayl Kanun'un "altnc Blm-eitli Hkmler" blmnde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitaplar dahil, alenilemi veya yaymlanm yazl ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler iin retilmi bir nshas yoksa hibir ticar amagdlmeksizin bir engellinin kullanm iin kendisi veya nc bir kii tek nsha olarak ya da engellilere ynelik hizmet veren eitim kurumu, vakf veya dernek gibi kurulular tarafndan ihtiya kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda oaltlmas veya dn verilmesi bu Kanunda ngrlen izinler alnmadan gerekletirilebilir."Bu nshalar hibir ekilde satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dnda kullanlamaz ve kullandrlamaz. Ayrca bu nshalar zerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulmas ve oaltm amacnn belirtilmesi zorunludur."

bu e-kitap Grme engelliler iin dzenlenmitir. Kitab Tarayan ve Dzenleyen Arkadaa ok ok teekkr ederiz. Kitap taramak gerekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir itir. Ne mutlu ki, bir grme engellinin, dzgn taranm ve hazrlanm bir e-kitab okuyabilmesinden duyduu sevinci paylaabilmek tm zahmete deer. Sizler de bu mutluluu paylaabilmek iin bir kitabnz tarayp, kitapsevenler@gmail.com Adresine gndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katlmay dnebilirsiniz. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emee ve kanunlara sayg gstererek ltfen bu aklamalar silmeyiniz. Siz de bir grme engelliye, okuyabilecei formatlarda, bir kitap armaan ediniz... Teekkrler. Ne Mutlu Bilgi iin, Bilgece yaayanlara. Not sitemizin birde haber gurubu vardr. Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yaynlanmasn istediiniz yazlarnz kitapsevenler@gmail.com Adresine gndermeniz gerekmektedir. Grubumuza ye olmak iin kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com adresine bo bir mail atn size geri gelen maili aynen yantlamanz yeterli olacaktr. Grubumuzdan memnun kalmazsanz, kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com adresine bo bir mail gnderip, gelen maili aynen yantlayarak yeliinizi sonlandrabilirsiniz. Daha Fazla Seenek in, grubumuzun ana sayfasn http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr Burada ziyaret edebilirsiniz. sayglarmla. Herman Hesse - arklar Arasnda

You might also like