Professional Documents
Culture Documents
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
KELAM BİLİM DALI
KUR’AN’DA
CENNET EHLİ VE CEHENNEM EHLİ
DANIŞMAN
Yard. Doç. Dr. Durmuş ÖZBEK
HAZIRLAYAN
Faruk Nafiz TOK
KONYA – 2006
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ .........................................................................................................................i
1. Cennet ...........................................................................................................3
2. Dâru’s-Selâm ..............................................................................................3
3. Dâru’l-Mukame ..........................................................................................3
7. Hüsnâ ............................................................................................................5
D. CEHENNEMİN İSİMLERİ...............................................................................7
1. Cehennem ....................................................................................................7
2. Lezâ...............................................................................................................8
3. Hutame..........................................................................................................8
4. Sair ...............................................................................................................8
5. Sakar ............................................................................................................9
6. Cahim............................................................................................................9
i
7. Haviye ..........................................................................................................9
BİRİNCİ BÖLÜM
A.CENNETİN ÖZELLİKLERİ............................................................................15
C. CENNETTE EBEDİLİK..................................................................................30
A.CENNETLİKLERİN ÖZELLİKLERİ..............................................................32
9. Cennetliklerin Sabretmesi...........................................................................49
ii
10. Cennetliklerin İnfak Edip Kötülüğü İyilikle Savması ..............................50
3. Hz Osman ..................................................................................................66
İKİNCİ BÖLÜM
I. KUR'ANDA CEHENNEM...................................................................................73
iii
2. Cehennem Azabı Ebedidir Diyenlerin Görüşü ...........................................76
iv
19. Cehennemliklerin Allah’a Şirk Koşması ................................................104
5. As b. Vail ..................................................................................................111
6. Velid b. Muğire.........................................................................................111
9. Ka'b b.Eşref...............................................................................................112
SONUÇ ....................................................................................................................114
BİBLİYOGRAFYA ................................................................................................116
v
ÖNSÖZ
İman esaslarından olan ahirete imanın son durakları ölümle başlayan ahiret;
kabir hayatı, diriliş, mahşer, mizan, sırat köprüsü, cennet ve cehennem gibi safhaları
içine alır.
Cennet ve Cehennem insanların en çok merak ettiği, hakkında bilgi sahibi
olmak istediği konulardan biridir. İnsanlık, yaratılış gereği hiçbir zaman yok olma
düşüncesini kabullenmemiş ve her zaman içindeki ebedi yaşam arzusunu devam
ettirmiştir. Allah (c.c) hayatı iki kısma ayırmıştır: dünya hayatı, ahiret hayatı. Dünya
hayatı geçici, ahiret hayatı ise ebedidir. Allah Teâlâ, içinde yaşadığımız bu dünyayı
ve üzerindeki bütün varlıkları geçici bir zaman için yaratmıştır. Bir gün gelecek,
dünya ve dünyadaki canlı ve cansız bütün varlıklar yok olacaktır. Öyle ise geçici bir
hayat olan bu dünyada, ebedi hayat olan ahiret için hazırlık yapmak her Müslüman’ın
görevidir.
Allah Teâlâ insanları yaratıp yeryüzüne gönderdikten sonra, onlara uyarıcı ve
yol gösterici olarak peygamberler, peygamberlere de kitaplar göndermiştir. Bütün
peygamberler insanları hakka davet etmiş ve ahireti hatırlatmıştır. Yani kendilerine
yaratılış gayelerini hatırlatmışlardır. Çünkü insanın yaratılması ve yeryüzünde
yaşaması imtihan sebebidir. Bu imtihanı kazananlar olabileceği gibi kaybedenler de
olacaktır. İnsanlar bu dünyada iken cüz’i iradeleriyle ister Hakk’ı ister batılı seçsinler
bu seçim hakkı, herkesin bu dünyada yaşarken yaptığı amelin hesabını vermeyi de
gerektirir. Hiç kimseye zerre miktarı haksızlığın yapılmadığı, yapılan iyi ve kötü
amellerin hesabının sorulacağı bir zaman ve mekân vardır. Bundan kaçmak mümkün
değildir. İşte bu dünyada iken yapılan amellerin hesabının verileceği gün ahiret
âlemidir. Bu âlemde insanları sorguya çekecek olan ise insanları yoktan vareden ve
insanlara yol göstermek üzere peygamberler ve kitaplar gönderen Allah’tır. Allah
insanları hesaba çekerken herkesin önüne amel defterleri konulacak ve hiçbir
haksızlık yapılmadan herkes işlediği amelin hesabını verecek ve karşılığını
görecektir. Allah yapılan iyiliklerin mükâfatını, kötülüklerin de cezasını verecektir.
İyilikleri fazla olanlar cennete doğru yol alırken, kötülükleri fazla olan ise cehennem
doğru yol alırlar.
vi
Yukarıda da belirtildiği gibi cennet ve cehennem konusu insanlar tarafından
sürekli merak konusu olmuştur. Bunun için insanların merakını gidermek ve bu
konularda bilgi sahibi olmak için cennet ve cehennem konularında pek çok
çalışmalar yapılmıştır. Ancak cennet ehli ve cehennem ehlinin kimler olduğu
konusunda yapılan bir çalışmaya rastlayamadığım için benim de merakımı uyandıran
bu cennet ve cehennem ehlini bir arada mütaala edebilmek için böyle bir çalışma
yapmaya karar verdim.
Çalışmamız giriş ve iki bölümden meydana gelmektedir. Giriş bölümünde
cennet ve cehennem kelimelerinin anlamları ve isimleri üzerinde durarak, cennet ve
cehenneme inanmanın gereğine değindik. Birinci bölümde ise, Kur’an-ı Kerim’de
cennet kavramına değindik ve cennet ile ilgili önemli konulara yer vererek, cennet
ehlinin kimler olduğunu ayetler ışığında açıkladık. İkinci bölümde ise Kur’an-ı
Kerim’de cehennem kavramı üzerinde durup cehennem ehlinin kimler olduğunu
ayetler ile açıklamaya çalıştık.
Bu çalışmamızda birçok kaynak taraması yapmakla birlikte özellikle;
1- Fahruddin Razi’nin “Mefatihu’l-Gayb”
2- Kurtubi’nin “el-Câmiu Li Ahkami’l-Kur’an”
3- İbni Kesir’in “Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim”
4- Elmalılı Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili”
5- Seyyid Kutub’un “Fi Zilalli’l-Kur’an” ve “Kur’anda Kıyamet Sahneleri”
6- Mevdudi’nin “Tefhimü’l-Kur’an”
7- İbni Kayyim’ın “Hâdi’l-Ervah” gibi eserlerden faydalandım.
Bu çalışmamızda bize yardımlarını esirgemeyen Danışman Hocam Yrd. Doç.
Dr. Durmuş ÖZBEK, Prof. Dr. Şerafettin GÖLCÜK ve Prof. Dr. Süleyman
TOPRAK Hocalarıma teşekkür ediyorum.
vii
KISALTMALAR
viii
I - CENNET VE CEHENNEMİN KELİMELERİNİN ANLAMLARI
A- CENNETİN SÖZLÜK VE TERİM ANLAMLARI
1- Cennetin Sözlük Anlamı
Cennet, “Örtmek ve gizlemek” manasını ifade eden “cenne yecünnü”
fiilinden bir şeyin örtülmesi anlamında mastardır. Çoğulu “cennât” şeklinde
gelmektedir. 1 Cennet; Allahü Teala’nın “ gece onun üzerini örtünce yıldızı gördü”2
ayetinde cenne olarak geçmektedir. Gecenin örtmesi gibi örtmek manasına da gelen
cenne fiilinden isim olup cemisi kitap vezninde “cinan”dır.3 Yine cennet, ağaç ve
hurmalıkları olan bahçe, ahirette nimet yurdu, 4 Ağaçlı bahçe, yeşillikleri bol bostan,
sık dal ve yaprakları ile yeri gölgelendiren hurmalık ve bağlık yer demektir.5
Bu açıklamalardan yola çıkarak cennet için en veciz ve en güzel luğavi
mananın “içinde çeşitli ağaçları barındıran bahçe” şeklinde olduğunu söyleyebiliriz. 6
2- Cennetin Terim Anlamı
Cennet; bütün dini inanışlara göre, müminlerin ölümden sonra veya
kıyametin kopmasından sonra sonsuz mutluluk içinde yaşayacakları yerdir. 7
Cennet; Peygamberlerin davetine uyarak iman edip dünya ve ahirete ait
işlerini, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve
müttaki kişiler için hazırlanmış, huzur ve saadet yurdudur. 8
Müslümanlar için cennet, içine girilmeden görülmeyen, gizli ve çok değerli
bağ ve bahçelerin tümünü kapsayan ahiret vatanına, sevap evine denir. Kısaca cennet,
müminlere has kılınan Cenab-ı Hakk’ın onlara vaat ettiği her türlü maddi ve manevi
nimetlerin bulunduğu, sakinlerine hem ruhsal hem de fiziksel zevkler ve güzellikler
sağladığı sonsuz hayat ve sevap yeridir.
Ayet ve hadislerden faydalanarak cennet için şöyle genel bir tanım
yapılmıştır. “Cennet, gerek kendisi gerekse içindeki nimetleri bizim idrakimiz
1
İbn Manzur, Muhammed b. Mükrem, Lisanu’l-Arab, Daru Sadır, Beyrut, 1990, c.13, s.100.
2
En’am, 6 / 76.
3
Firuzabadi, Muhammed b. Yakup, el Kamus’ül-Muhit, Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 1987, s.1532.
4
İbrahim Mustafa vd., el-Mu’cem’ül-Vasit, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1980, c. 1, s.141.
5
Pusmaz, Durak, Cennet mad., Şamil İslam Ansiklopedisi, Şamil Yay., İstanbul, 1999, c.1, s.300.
6
Kara, Ömer, Kur’an’da Metafizik Bir Âlem: Cennet, Rağbet Yay., İstanbul, 2002, s.63.
7
Şahin, M. Süreyya, Cennet mad., Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet
Vakfı yay., İstanbul, 1993, c.7, s.374.
8
Pusmaz, a.g.e., s.300.
1
dışında kalan9 hem Firdevs, adn ve naim gibi cennetleri, hem de bu cennetlerin kendi
içlerindeki derece ve bölümleriyle büyük kopleks bir yapı arzeden, Allah Tealanın
mü’min- müttaki kulları için hazırladığı10 içinde insanın istediği her şeye ulaşacağı 11
hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir kalbin hatırına getiremediği
12
Refah-huzur yerine, kurtuluş evine ahiret yurduna verilen isimdir.13”
Cennet, Kur’an-ı Kerim’de müfret, tesniye ve cemi şekilleriyle14 147 defa
geçen cennet kelimesi 25 yerde dünyadaki bağ-bahçe, altı yerde Hz. Âdem ile Hz.
Havva’nın iskân edildiği mekân, bir yerde de Hz. Peygamber’in yanında Cebrail
(a.s)’ı gördüğü Sidretü’l-Münteha’nın civarında bulunan Me’va Cenneti15 diğer 115
yerde de ahiret cenneti anlamında kullanılmıştır.16 Cennet değişik hadislerde hem
bahçe hem de ahiret cenneti anlamında yer almıştır. İslâm literatüründe cenneti ifade
etmek üzere kullanılan isimleri şu şekilde sıralamak mümkündür.
B- CENNETİN İSİMLERİ
1- Cennet
Cennet; ebedi saadet yurdunu ifade etmek üzere, Kur’an-ı Kerim’de muhtelif
hadislerde ve diğer İslâmi eserlerde yer alan isimler içinde en çok kullanılan isimdir.
Cennetin içindeki bütün mekân ve imkânları kapsayacak şekilde muhtevası geniş
olan bir terimdir. İslâm literatüründe ebedi saadet ile ilgili vaadler, özendirici anlatım
ve tasvirler genellikle cennet ismi etrafında yoğunlaşmış, dil ve edebiyat alanında
daha çok bu kelimeye yer verilmiştir. Diğer isimler tekil olarak kullanıldığı halde
cennetin çok sayıdaki ayette çoğul şekliyle de “ cennât ” olarak yer alması saadet
yurdunun belli bir bölgesinin değil, tamamının adı olduğunu gösterir.17 Cennet,
malum yurdun genel ismidir. Bu isim o yurtta bulunan çeşit çeşit nimetleri, lezzetleri,
güzellikleri, sevinçleri, gözlerin nuru olan şeyleri içine alır. 18
9
Secde, 32 / 17.
10
Tevbe, 9 / 89, 100; Al-i İmran, 3 / 131.
11
Nahl, 16 / 31; Furkan, 25 / 16; Zümer, 39 / 34.
12
Müslim, Sahih, Terc: Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Sönmez
Neşriyet, İstanbul, 1977, Kitabü’l- Cennet, 51, Hadis no: 2824, c.11, s. 232.
13
Kara, a.g.e. s.64.
14
Abdulbaki, M. Fuat, el-Mu’cemu’l-Müfehres li Elfâzi’l-Kur’ani’l-Kerim, Çağrı Yay. , İstanbul,
1987, Ayetlerin sayısı fazla olduğundan sayısını vermekle yetiniyoruz Bkz. s.180,181,182.
15
Necm, 53 / 13-15.
16
Topaloğlu, Bekir, Cennet mad., D.İ.A., İstanbul, 1993, c.7, s.376.
17
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s..376.
18
el-Cevziyye İbn Kayyim, Hadi’l-Ervah, Terc. İsmail Hakkı Sezer, Cennetin Tasviri, Uysal
Kitabevi, Konya, 1988, s.127.
2
2- Dâru’s-Selâm
Dâru’s-selâm, maddi ve manevi afetlerden, hoşa gitmeyen şeylerden
korunmuş olma manasındaki “ selam” ile ev, yurt anlamındaki “ dâr” kelimesinden
19
oluşan bu terkip iki ayette cennetin adı olarak zikredilmiştir. Cennetin esenlik
yurdu olduğu şüphesizdir. Allah’ın seçilmiş kulları olan müminlerin ölüm sonrası
hayatlarının hem kendi aralarında hem de kendileriyle melekler ve Allah arasında
geniş kapsamlı bir “ selam” kavramı içinde sonsuza kadar sürüp gideceği de birçok
ayette 20 ifade edilmiştir.21
Gerçek esenlik ancak cennette bulunabilir, çünkü sonsuz süreklilik, ihtiyaç
bırakmayan zenginlik, zillete yer vermeyen şeref ve üstünlük, arızasız bir sıhhat
sadece orada mevcuttur.22
3- Dâru’l-Mukame
Dâru’l-mukame, asıl durulacak yer, ebedi ikamet edilecek yurt manasındaki
bu terkip de cennete girenlerin Allah’a hamd ve şükür sırasında bulundukları mekân
için kullanacakları bir tabirdir.23 (Cennette şöyle) “derler; bizden tasayı gideren
Allah’a hamd olsun, doğrusu rabbimiz çok bağışlayıcı, şükrün karşılığını tam
verendir. O (Rabb) ki bizi lütfuyla sonsuzluğa kadar kalınacak yurda (Daru’l-
Mukame’ye) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk hissi dokunacak ne de bir
bıkkınlık gelir.”24 Cennet ehli, orada ebedi olarak ikamet edecek, ölmeyecekler ve
oradan ebedi ayrılmayacaklardır. El-mukame aynen ikamet gibidir. Çünkü ikamet ve
mukame aynı manadadır. 25
4- Adn Cennetleri
Adn, en belirgin anlamı ile “ ikamet etme ” veya “ ikamet edilen yer ” demek
olup 11 ayette cennât kelimesi ile birlikte tekrarlanarak cennâtü adn olarak ikamet
edilecek cennetler manasında kullanılmıştır. İkamet cennetleri manasına Kur’an-ı
Kerim’de şöyle kullanılmıştır: “ Şüphesiz ki iman edenler ve güzel amel işleyenler
yok mu, işte onlar mahlûkatın en hayırlısıdırlar. Onların Rabbleri katındaki
mükâfatları, altlarından ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları adn
19
En’am, 6 / 127; Yunus, 10 / 25.
20
İbrahim, 14 / 23; Rad,13 / 23-24; Yasin,36 / 57-58; Meryem, 19 / 62.
21
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s.377; İbn Kayyım. a.g.e., s. 129.
22
Isfahani Ragıp, el-Müfredat fi Ğarib’il- Kur’an, Kahraman Yay. İstanbul, 1986, s.350.
23
Topaloğlu, a.g.m. c.7, s.377.
24
Fatır, 35 / 34-35.
25
İbn Kayyım, a.g.e., terc. s. 130
3
cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte
bu, Rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir.”26
Adnin, cennetin belli bir bölümünün adı olduğunu veya çoğul şekilde
kullanılışına bakarak onun tamamını ifade eden bir isim durumunda bulunduğunu
söylemek mümkündür.27 Bütün cennetler adn cennetleridir. 28
5- Naim Cennetleri
Cennâtü’n-Naim, on ayetin üçünde tekil, diğerlerinde çoğul şekliyle
(Cennâtü’n-naim) geçmektedir. Arapça’da naim kelimesi “ refah, huzur, mutlu
hayat” anlamına gelen nimet kelimesinden daha kapsamlı bir muhtevaya sahip olup,
insana mutluluk veren maddi ve manevi bütün güzellikleri ifade etmektedir. Buna
göre cennâtü’n-naim, “ mutluluklarla dolu cennetler” manasına gelir. Naim
kelimesinin bir ayette cehennemin isimlerinden olan “cahim’in” mükabilinde
kullanılması,29 diğer bir ayette de cennetle ilgili tasvirin baş tarafında tek başına yer
alması,30 onun cennetin isimlerinden biri gibi kabul edilebileceğini göstermektedir.31
Kur’an’da Hz. İbrahim’in duaları arasında şöyle geçmektedir: “Bana, sonra
gelecekler içinde iyilikle anılmayı nasip eyle! Beni naim cennetlerine girenlerden
eyle!”32 Başka ayetlerde de şöyle kullanılmıştır: “ İman edip Salih amel işleyenler
için naim (nimetler) cennetleri vardır.”33 Bu da bütün cennetlere verilen bir isimdir.
Çünkü bunun içine yenilen, içilen, giyilen nimetlerle gizli ve açık bütün nimetler
girer, cennetlerin hepsinde bunlar vardır. 34
6- Firdevs Cennetleri
Firdevs, Arapçaya Farsçadan girmiş olması muhtemel olan Firdevs kelimesi,
35
özellikle içinde üzüm bulunan bağ, bahçe anlamına gelir. Bir ayette cennât
36 37
kelimesi ile bir ayette de “ ahiret cenneti” manasına, tek başına kullanılmıştır.
Firdevs, cennetin tamamını ifade eden bir isim olabileceği gibi, cennetin ortası, en
26
Beyyine, 98 / 7-8; Meryem, 19 / 61; Tevbe, 9 / 72; Nahl, 16 / 31.
27
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s.377.
28
İbn Kayyım, a.g.e., terc. s. 131.
29
İnfitar, 82 / 13.
30
Mutaffifin, 83 / 22.
31
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s.376.
32
Şuara, 26 / 84-85.
33
Lokman, 31 / 8; Maide, 5 / 65.
34
İbn Kayyım, a.g.e., Terc, s. 133.
35
İbn Kayyım, a.g.e., Terc, s. 133.
36
Kehf, 18 / 107-108.
37
Mü’minun, 23 / 10-11.
4
38
yüksek ve en değerli bölgesinin özel adı da olabilir. Allah Teala bir ayet-i
kerime’de “ İman edip salih amel işleyenlere gelince onlar için makam olarak
39
Firdevs cennetleri vardır.”; “ İşte vâris olacak onlardır. Onlar Firdevs’e vâris
olacaklardır. Orada ebedi kalacaklardır.” 40 buyurmaktadır.
Rasulullah (s.a.v)’de hadislerinde Firdevs Cennetinden bahsetmiş ve şöyle
buyurmuştur: “ Şu beş vakit namazı kılan, Ramazan orucunu tutan (zekâttan söz etti
mi, etmedi mi bilmiyorum) bir kimse hicret etmiş de olsa veya anasının kendisini
doğurduğu yerde oturmuş da olsa onu bağışlamak Allah üzerine bir haktır.” Muaz
diyor ki; “ Bunu çıkıp insanlara duyurayım mı? diye sordum. Rasulullah (s.a.v) bana
buyurdu ki; “ Bırak insanları, amellerini yapmaya devam etsinler. Cennette yüz
derece vardır. Her iki derecenin arasında, gök ile yer arası kadar mesafe vardır. Bu
derecelerin en yükseği Firdevs’tir. Onun üzerinde arş vardır. O cennetin ortasının en
üst katıdır. Cennetin nehirleri oradan kaynayıp çıkarlar. Allah’tan dilekte
bulunduğunuzda Firdevs cennetini dileyin.” 41
7- Hüsnâ
“Hüsnâ, iyilik yapanlara Allah tarafından daha büyük bir iyilik ile karşılık
verileceği, ayrıca buna birde ilave (ziyade) yapılacağını ifade eden ayetteki 42 Hüsnâ,
(daha güzel, daha iyi, en güzel, en iyi) kelimesinin cennet anlamına geldiği
müfessirlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Buna göre aynı ayetteki
“ziyade”den maksat da cennette Allah’ı görme şerefine nail olmaktır. Hüsnâ
kelimesine bu ayetin dışında yer aldığı on civarındaki ayette de bu manayı vermek
mümkündür.” 43
Mücahitlerin derecelerinin üstünlüğünü anlatan ayette “… Allah hepsine
güzeli vadetmiştir” 44 ayetinde Beydavi, “hüsna”yı “Güzel karşılık ki o da cennettir”
45
şeklinde tefsir ederken Elmalılı da Beydavi’nin paralelinde açıklamıştır. Bütün
bunlar hüsnanın cennetin ismi olarak kullanıldığını göstermektedir.
38
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s.377.
39
Kehf, 18 / 107.
40
Mü’minun, 23 / 11.
41
Tirmizi, Sünen, Terc. Osman Zeki Mollamehmetoğlu, Sünen-i Tirmizi Tercemesi,
Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, trz. Cennetin Sıfatı, bab.4, Hadis no: 2650, c. 4, s. 307.
42
Yunus, 10 / 26.
43
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.377.
44
Nisa, 4 / 95.
45
Yazır, Elmalılı M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Sadeleştirenler, İsmail Karaçam vd., Azim Yay.,
İstanbul, 1992, c.4, s.355.
5
Bunlardan başka Ravza, bol su kaynaklarına sahip bulunan yeşil bahçe
anlamında olup, cennet kelimesine muzaf olduğu gibi46 bir ayette cennet kelimesi
yerine tek başına da kullanılmıştır.47 Kur’an-ı Kerim’de dâru’l-ahire (ahiret yurdu),
ukbe’d-dâr (dâr-ı dünyanın sonu) terkipleriyle ve müfessirlerin çoğunluğuna göre bir
48
ayette tek başına cennet anlamında kullanılmıştır. Gurfe kelimesi Kur’an-ı
Kerim’de cennet ile birlikte ve onun bölümleri anlamında kullanıldığı gibi cennet
adının yerine tek başına da kullanılmıştır. Bunlardan başka ecr (mükâfat, sevap),
rahmet, rahmetüllah, rızkun-kerim (değerli nimet) kelime ve terkipleri de
bulundukları ayetlerin anlatım ve özelliklerine göre cennet manasını ifade
etmektedir.
49 50 51
Cennetü’l-huld, cennetü’l-me’va, makam-ı emin, hüsn-i meâbın,
52 53
illiyyin, mak’adü sıdk gibi isimlerin müstakil bir isim olarak kabul edilmesi
isabetli görülmemektedir. Bunlar cenneti niteleyen tamamlayıcı kavramlardır.54
46
Şura, 42 / 22.
47
Rum, 30 / 15.
48
Sad, 38 / 46.
49
Hud, 11 / 108.
50
Necm, 53 / 15.
51
Duhan, 44 / 51-52.
52
Mutaffifin, 83 / 18.
53
Kamer, 54 / 54-55.
54
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s.377.
55
Komisyon, el-Müncid fi’l -Lüğati ve’l A’lam, Darü’l -Meşrik, Beyrut, 1973, s.108.
56
Isfahani, a.g.e., s.143.
57
İbrahim Mustafa vd., Mu’cemül Vasit, c.1, s.144.
58
Kılavuz, A. Saim, Anahatlarıyla İslam Akaidi ve Kelama Giriş, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1987,
s.238.
6
Kur’an-ı Kerim’de 77 ayette yer alan cehennem, sözlük anlamından çok,
kâfirlerin, münafıkların, zalimlerin ve gerçeğe boyun eğmeyenlerin azap görecekleri
yer olarak tasvir edilir. Söz konusu ayetlerin birçoğunda cehennem, değişik kavram
ve terkiplerle ifade edilmiştir. Ancak bu kelime veya terkipler bütünüyle cehennemin
adı olmayıp amellerine göre cehennemliklere azap edilecek tabakaları veya azap
çeşitlerini gösterir. İslam literatüründe genel anlamda cehennemi, azap türlerini veya
onun bölümlerinden birini ifade etmek üzere çeşitli kelimeler kullanılmıştır.
60
Muhtemelen cehennemin yedi kapısı olduğunu beyan eden ayet sebebiyle
bunlardan yedisi özellikle önem kazanmıştır. Bu yedi isim, yedi kapıyı ve bu dehşetli
eyleşme yerinin yedi tabakasına işarettir.61 Ancak bu tabakaların adlarının
belirlenmesi ve malum sınıflara tahsis edilmesinin kesinlik kazanması için, her
bakımdan masum olan peygamber (s.a.v)’e dayanan sahih bir senede ihtiyaç vardır.62
Cehennem birçok hadiste de Kur’an-ı Kerim’deki kullanıma paralel olarak yer
63
almıştır. Cehennemi ifade etmek üzere kullanılan isimleri şu şekilde sıralamak
mümkündür.
D- CEHENNEMİN İSİMLERİ
1. Cehennem
Cehennem tabakalarına ait yedili tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst
tabakadır. Sünni âlimlere göre burası, günahkâr müminlerin azap yeri olacak,
bunların azabı sona erdikten sonra ise boş kalacaktır. Bu durumda cehennem, genel
olarak ahiretteki azap yerinin bütününün, özel olarak da en üst tabakasının adı
olmaktadır.64 Müslüman ümmetin günahkârlarına ayrılmış olan bu en üst tabaka, bir
gün tamamen boş kalacaktır, oradaki azap daha az şiddetlidir.65
“ Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir
ateş hazırlamıştır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklar ve orada (kendilerini
59
Harman, Ömer Faruk, Cehennem mad. , D.İ.A. , İstanbul, 1993, c.7, s.225.
60
Hıcr, 15 / 43-44.
61
Salih, Subhi, Ölümden Sonra Diriliş, Terc. Şerafeddin Gölcük, Ayet ve Hadislerle Cennet-
Cehennem, Kayıhan Yay. İstanbul, 2004, s.61.
62
İbn Kesir, Ebu’l-Feda İsmail, el Bidaye ve’n-Nihaye, Terc. Mehmet Keskin, Ölüm Ötesi Tarihi,
Çağrı Yay. İstanbul, 2001, s.356.
63
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s.227.
64
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.227.
65
Salih, a.g.e., s.61.
7
66
koruyacak) bir dost ve yardımcı bulamazlar.” Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur: “ Cehennemin içine durmadan atılanlar olurken, cehennem daha var mı
diye sorar. Yüce Allah ayağını üzerine koyuncaya kadar böyle devam eder, bunun
üzerine cehennem kendi içine çekilerek yeter yeter! İzzetin ve keremin hakkı için
diyecek ve cüzleri birbirine kavuşacaktır. 67
2. Lezâ
Lezâ, “halis Ateş” anlamındaki bu kelime Kur’an’da bir yerde geçmekte olup
bedenin uç organlarını söküp koparan diye nitelendirilmektedir. Allah (c.c) “Hayır
asla. Çünkü o cehennem sırf alevden ibaret bir ateştir. Derileri kavurup soyan”68
buyuruyor. İbn Kesir bu ayeti şöyle açıklar: Kıyamet gününde cehennem ateşi
dünyada mal toplayıp biriktiren, keseye koyup ağzını bağlayan, zekâtını
çıkarmamakla Allah’ın hakkını men edenleri fasih bir dille çağırıyor.69
3. Hutame
Hutame, kırmak, ufalayıp tahrip etmek anlamındaki hatm kökünden
mübalağa ifade eden bir sıfat olup Kur’an’da Humeze suresinde şöyle geçmektedir:
“Malının, kendisini ebedi kılacağını zannediyor. Hayır, o Hutame’ye atılacaktır.
Hutame nedir bilir misin? Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir.”70 Hutame cehennemin
bütününe ait bir isim olabileceği gibi belli bir kısmını ifade etmek üzerede
kullanılmış olabilir. Kelimenin sözlük anlamı ile Kur’an-ı Kerim’deki açıklaması
arasında tam bir uygunluk vardır. Zira tutuşturulmuş şiddetli ateş, karşılaştığı her
şeyi yakıp tahrip eder. Ve onun en iç kısmına kadar işler. Ahiretteki cezayı ve
dolayısıyla cehennem ateşini maddi değil de manevi olarak kabul edenler
Hutame’nin ayetteki izahına dayanarak “kalpleri saran ateşli kaygı” şeklinde bir
yorum getirirler. Ancak cehennem azabıyla ilgili ayetlerin bütününe bakıldığında
böyle bir yorumu doğru bulmak mümkün görülmemektedir.71
4. Sair
Sair, tutuşturmak alevlendirmek anlamındaki sa’r kökünden sıfat olup
Kur’an-ı Kerimde biri fiil şeklinde olmak üzere 17 ayette yer alır. Sair Kur’an’da
66
Ahzab, 33 / 64-65.
67
Müslim, a.g.e. , Terc., Kitabü’l-Cennet, bab 13, Hadis no: 37 / 2848, c.11, s.258.
68
Mearic, 70 / 15-16.
69
İbni Kesir, Ebul-Feda İsmail, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, Terc.Bekir Karlıağa-Bedrettin Çetiner ,
Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı yay. İstanbul, 1983, c.14, s.8100.
70
Hümeze, 104 / 4-7.
71
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.227.
8
çoğunlukla cehennemin bir adı olarak, bazen de tutuşturulmuş, alevli ateş manasında
kullanılmıştır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor “Bir de şöyle söylerler: Eğer biz kulak
vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu azgın ateşin halkı arasında bulunmazdık.
Böylece günahlarını itiraf ederler, artık uzak olsun o azgın alevli cehennemin halkı”.
72
Aynı kullanılış hadislerde de mevcuttur.73
5. Sakar
Sakar, şiddetli bir ısıyla yakıp kavurmak anlamındaki sakr kökünden isimdir.
dört ayette cehennem kelimesi yerine kullanılmış, bunlardan müddessir suresinde
yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve
insanın derisini kavuran şeklinde nitelendirilmiştir.74 Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Bende o sakar adlı cehenneme koyacağım. Sakar nedir sen biliyor musun?
Bedenden geriye bir şey bırakmaz, azaptan vazgeçmez insanın derisini yakar
kavurur”75
Kurtubi’ye göre sakar kemiği değil eti yakıp tahrip eder. Bu yorum kelimenin
sözlük anlamına ve Kur’andaki kullanımına daha uygun düşmektedir. 76
6. Cahim
Cahim, kat kat yanan, alevi ve ısı derecesi yüksek ateş anlamında olup 26
ayette ve bazı hadislerde geçer. Kur’an-ı Kerim’de daha çok cehennem yerine, birkaç
77
ayette de tutuşturulan yakıcı ateş anlamında kullanılmıştır. Allah (c.c) şöyle
buyuruyor “inkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince işte onlar (cehennemliktir)
cahimin yaranlarıdır.” 78
7. Haviye
Haviye, yukarıdan aşağıya düşmek anlamındaki hüviy kökünden isim olup
uçurum, derin çukur manasına gelir. Kur’an’da sadece bir yerde zikredilmiş ve aynı
79
yerde “harareti yüksek ateş” diye tefsir edilmiştir. Kur’an’da şu şekilde
geçmektedir: “Kiminde tartıları hafif gelirse onun yeri de bir çukurdur. O çukurun ne
72
Mülk, 67 / 10-11.
73
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.227.
74
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.227.
75
Müddessir, 74 / 26-29.
76
Kurtubi, el-Cemiu li Ahkami’l-Kur’an, Terc. M. Beşir Eryarsoy, Buruc yay. İstanbul, 1997, c. 18,
s. 181.
77
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.227.
78
Maide, 5 / 10.
79
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.227.
9
olduğunu bilir misin? O kızgın bir ateştir.”80 Haviye cehennemin adı olarak bir
hadiste de geçmektedir.81 Ona haviye denilmesinin sebebi gayet derin olduğu içindir.
Bazıları da haviyeyi, cehennemin en alt tabakasına tahsis ederler.82 Cehennemliklerin
kendisine ulaşmak için 70 sene yürüyecekleri çok derin cehennemi bir çukurdur,
uçurumdur. 83
Bunlardan başka Kur’an’da cehennem için kullanılan başka kelime ve
terkipler de mevcuttur. Beş ayette “azabü’l-harik” terkibi içinde yer alan harik
“yakıcı, yangın” veya “ateş” manasını ifade etmektedir. Bir ayette “azabü’l-harik” 84
denilmekte ve cehennemdeki cezalandırmanın ateşle olacağı belirtilmektedir. 12
ayette geçen hamim “kaynar su” anlamında olup cehennemdeki azap türlerinde biri
olmak üzere cehennemliklere içirileceği ve başlarından aşağı döküleceği bildiriliyor.
Aynı kökten türeyen ve bir ayette geçen yahmûm, hamim manasına gelebileceği gibi
“ısı derecesi yüksek kapkara duman” anlamında da olabilir. Nitekim ayette
cehennemlikler için “serin ve hoş olmayan kapkara bir duman içinde kalacaklardır”
85
denilmektedir. Bunun için yahmûmu cehennemin isimlerinden biri olarak kabul
etmek mümkündür. Temas ettiği şeyi zehir gibi etkileyip dokularına işleyen sıcak
rüzgâr manasındaki semum da cehennem azabının türlerinden olmak üzere iki ayette
yer almıştır. Bunlardan azâbe’s-semum86 terkibindeki semum cehennemin
isimlerinden biri olabilir. “hapishane, derin çukur” anlamındaki siccin kelimesinin87
cehennemin veya oradaki vadilerden birinin adı olduğu kabul edilebilir. Azıp
sapmak, yanlış inançları benimsemek anlamına gelen gay kelimesi cehennem
kuyularından, nehirlerinden veya vadilerinden birinin adı olabilir. Çeşitli ayetlerde
27 defa geçen veyl, bir kötülük ve musibetin vukuu halinde “yazıklar olsun, vay
haline!” anlamında kullanılan bir ünlem olmakla birlikte cehennemdeki bir kuyunun
vadinin veya dağın adı da olabilir. Cehennem için kullanılan terkiplerden biri
“dârü’l-bevar” (helak yurdu)88 bir diğeri de “sûü’d-dar” (kötü yurt)89 ve Tin
80
Karia, 101 / 8-11.
81
Nesei, Sünen, Terc. A. Muhtar Büyükçınar vd. , şerh. C. Suyuti, Kalem yay. , İstanbul,
1981, Kitabu’l Cenâiz, bab 9, Hadis no: 1833, c. 3-4, s. 394.
82
Yazır, a.g.e. , c.9, s.69.
83
Salih, a.g.e. , s.61.
84
Buruc, 85 / 10.
85
Vakıa, 56 / 43-44.
86
Tur, 52 / 27.
87
Mutaffifin, 83 / 7-8.
88
İbrahim, 14 / 28.
10
suresinde yer alan “esfele sâfilin” (aşağıların aşağısı) 90 tabirleri cehennem manasına
alınmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de cehennemle ilgili olarak yer alan isimlerin hemen hepsi,
uhrevi cezaların en yaygını olacağı anlaşılan ateş ve buna ait çeşitli etkileri ifade
etmektedir. Bu isimleri muhtelif ayetlerde 126 defa geçen ve 101 yerde “cehennem
ateşi” manasına geldiği anlaşılan nâr kelimesi içinde mütalağa etmek mümkündür.
Cehennem birçok hadiste de Kur’an-ı Kerim’deki kullanımına paralel olarak yer
almıştır. Ancak hadis literatüründe cehennem kelimesi ve onun diğer isimleri fazla
yer almayıp nâr kelimesiyle kullanımı oldukça fazladır.91
Cennet ve cehennem gayb âlemi içerisinde yer alan ve inanılması her insana
gerekli olan mükâfat ve azap mekânıdır. Cennet ve cehenneme iman etmek, gaybe
imanın bir gereğidir. Cennet ve cehennemin varlığına inandığını söyleyen herkes
gaybe iman ediyor demektir, gaybe iman ettiğini söyleyen her insan da, gaybe
imanın gereği olan cennet ve cehenneme bu dünyada iken hazırlığını yapmak
zorundadır. Cennet arzusu ve cehennem korkusuyla yaşayan insan, bir gün gelip ya
mükâfat olarak cennete gireceğinin veya ceza olarak cehenneme sürüleceğinin
bilincinde olacaktır. Böyle bir insan dünya hayatından sonra yaptıklarının hesabını
vereceği güne iman etmek zorundadır. İnsanın yaratıldığı fıtrat da bunu
gerektirmektedir.
Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde cennet ve cehennem hayatının tasvirleri
vardır. Daha önce gelmiş olan ilahi kitapların hiçbirinde ahiret hayatı, Kur’an’da
olduğu kadar açık ve seçik, net ve detaylı olarak anlatılmamıştır.92
Ahiret gününde dünyadaki iyi ve kötü amellerden mutlaka hesaba
çekileceği93 bildirilmektedir. Dünyadaki sorumluluğunu kavrayıp iman ve Allah’a
kulluk eden insanların ahiretteki mükâfatları ebedi olacaktır. O cennettir. Dünyadaki
sorumluluğunun farkına varamayıp sapık yön ve yollarda dolaşan insanların cezası
89
Rad, 13 / 25.
90
Tin, 95 / 5.
91
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.228.
92
Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, trz, c.1, s.102.
93
Zilzal, 99 / 7-8.
11
da ebedi olacaktır. Oda cehennemdir. Şu ayet-i kerime bu gerçeği ifade etmektedir.
“iyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedir”94
Gayb “gözle görülmeyen; akıl, duyular vb. beşeri bilgi vasıtalarıyla
bilinemeyen varlıklar, ilişkiler ve oluşlar”dır. Allah, vahiy, kader, yaratılış, ruh,
kıyametin zamanı, kabirde olacaklar, yeniden dirilme, toplanma, sırat, terazi, cennet
ve cehennem hep gayb âlemine dâhildir. Bunlar hakkında bilgi alınabilecek kaynak
ise vahiydir.95 Allah (c.c) şöyle buyuruyor. “Elif. Lam. Mim. O kitap (Kur’an) onda
asla şüphe yoktur. O müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol
göstericidir. Onlar gaybe inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan
Allah yolunda harcarlar.”96
Gaybe iman İslam’ın “Amentü”sünün kısaltılmış ifadesidir. Manası; Allah’a,
Meleklere, Kitaplara, Peygamberlere, Ahiret Gününe, Kaza ve Kadere, Hayır ve
Şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır. Kur’an’ın pek çok ayetinde “Gaybe iman
eder” veya “ederler” şeklinde geçmektedir. Bunların hepsi iman esaslarının
kısaltılmış şeklidir. Bakara suresinin ilk ayetleri olan burada Cenab-ı Hak söze,
dikkatleri çeken harflerle başlamış, hemen arkasından Kur’an’dan söz etmiştir.
Kur’an ki kendisinde şek şüphe bulunmayan Allah kelamı ve iyiler için doğru yol
rehberidir. Kur’an rehberdir. Ancak kime rehberlik eder? İşte ayetlerde bu soruya
cevap verilmiş, öncelikle müttaki olup gaybe inananlara yol gösterdiği anlatılmıştır.97
Kur’anla hidayete ulaşabilmenin bir şartı “gayb”e -duyularla algılanamayan
ve insanın deney ve gözlemlerine konu olamayan şeylere- inanmaktır. Allah,
melekler, vahiy, öldükten sonra dirilme, cennet ve cehennemin tadılıp
koklanamayacağı ve ölçülüp tartılamayacağı bilinen bir gerçektir, bu tür şeyler
fiziksel dünyadaki birçok durumda olduğu gibi, peygamberlere güvenilerek kabul
edilmelidir. Bu nedenle sadece “gayb”e inanan bir kimse hidayetten bir pay alabilir.98
94
İnfitar, 82 / 13-14.
95
Hayreddin Karaman vd. , Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay.
Ankara, 2003, c.1, s.19.
96
Bakara, 2 / 1-3.
97
Hayreddin Karaman vd. , Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali, T.D.V. Yay. Ankara 1999
s.3.
98
Ebu’l Alâ Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, Terc. Muhammed Han Kayani vd. , İnsan Yay. İstanbul,
1991, c.1, s.49.
12
Allah Kur’an’da mü’minleri tasvir ederken gaybe inanır olduklarını da
belirtmektedir. Böylece gaybe inanmayı imanın temellerinden bir temel haline
getiriyor.99
Bütün hak dinlerde ahirete şeksiz ve şüphesiz inanma esası vardır. Ahirete
iman unsuru bulunmadan ne din olur ne de sağlıklı bir dünya düzeni kurulabilir.
Dünya gelip geçicidir, ahiret ise ezeli ve ebedidir. Dünyada kesintisiz mutluluk ve
ölümsüzlük arayanlar hüsrana uğramış, asıl mutluluk ve sonsuzluğu da
kaybetmişlerdir. Bütün dinlerin ahiret inancı üzerinde ısrar etmesinin hikmeti bu
ziyanı ve hüsranı önlemektir.100 Ahirete iman Allahın varlığının ve birliğinin bir
tamamlayıcısıdır. 101
Ahiret, kıyametten sonra yeni âlemlerin ve düzenlerin kurularak ölülerin
yeniden hayata kavuşarak bu âlem ve düzenler içinde sonsuz olarak yaşamalarıdır.102
Ölümden sonraki bu hayat iki şekil alır, cennet hayatı ve cehennem hayatı.
Hayatlarını iyilikler içinde geçirenler cennet hayatına kavuşurken, hayatlarını
fenalıklar ve kötülükler içinde geçirenler ise cehennem hayatına ulaşırlar.103
“Ve yine onlar ahiret gününe de kesinkes inanırlar”104 Kur’anla hidayete
ulaşabilmenin şartlarından diğeri de tüm ifade ettikleriyle birlikte öldükten sonra
dirilmeye yani ahirete inanmaktır.105 Ahiret gününe inanmak, imanın bir rüknu ve
akidenin bir parçasıdır. Hatta Allah’a imandan sonra gelen önemli bir unsurdur.
Çünkü Allah’a iman kâinatın kaynağını ve yaratıcısını tanımayı sağladığı gibi ahiret
gününe iman da bu âlemin varacağı sonucu bildirir. Kaynağı ve akibeti bilmenin
ışığında insan, kendisini hedefe ve gayeye ulaştıran vesilelere ve sebeplere sarılır.106
Allah’a ve Ahiret gününe inanan her insan, kalbini ahiret inancıyla dirilterek iyi
ameller peşinde koşacak ve kötü amellerden uzak duracaktır. Bunları yapabilmek
için insanın ahiret inancına ihtiyacı vardır.
99
İbn Kesir, a.g.e. , Terc. c.1, s.91.
100
Hayrettin Karaman vd., Kur’an Yolu, c.1 s.20.
101
Soysaldı, H. Mehmet, Kur’an Semantiği Açısından İnançla İlgili Temel Kavramlar, Çağlayan
Yay. İzmir, 1997, s.152.
102
Gölcük, Şerafeddin, İslam Akaidi, Esra Yay. Konya, 1997, s.267.
103
Doğrul, Ömer Rıza, Tanrı Buyruğu ( Kur’an-ı Kerim’in Terceme ve Tefsiri ), Bilgi Basım ve
Yayınevi, İstanbul, 1955, c.1,Giriş s.CXXXVII.
104
Bakara, 2 / 4.
105
Mevdudi, a.g.e. , c.1, s.51.
106
Sabık, Seyyit, Ayet ve Hadislerle İslam Akaidi, Terc. İbrahim Sarmış, Hibaş Yay. 1981, Konya,
s.251.
13
Ahiret hayatına inanmış olmanın insan hayatı üzerinde çok büyük ve derin
tesirleri vardır. İnsan ahiretini dünyada kazandığı gibi, dünyasını da ahirete olan
107
imanı sayesinde düzenleyebilir. Dünya hayatının geçici olup, gerçek hayatın
ahiret hayatı olduğuna iman eden kimse, dünyada iken Allah’ın rızasını kazanmak
için çalışır. Şu ayetten haberdar olmak böyle yapmayı gerektirir. “Bugün herkese
kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah hesabı
çarçabuk görendir.” 108
Giriş bölümünde cennet ve cehennem kelimelerinin anlamları, isimleri ve
cennet ve cehenneme inanmanın gereğine değindikten sonra birinci bölümde
Kur’an’da cennet ve cennet ehli başlığı adı altında cennetin sahip olduğu özellikler
ve cennete girecek olan kişilerin özelliklerinden bahsedeceğiz.
107
Toprak, Süleyman, Ölümden Sonraki Hayat, Esra Yay. Ankara, 1997, s.24.
108
Mü’min, 40 / 17.
14
BİRİNCİ BÖLÜM
109
Muhammed, 47 / 15.
110
İnsan, 76 / 18.
111
Saffat, 37 / 45-47.
112
Rahman, 55 / 60.
113
Nebe, 78 / 32.
114
Vakıa, 56 / 28-29.
115
Kehf, 18 / 31; İnsan, 76 / 21.
116
Kehf, 18 / 2; Hac, 22 / 23; Fatır, 35 / 33.
117
Hicr, 15 / 47-48.
118
Nebe, 78 / 35.
119
Karaman, Fikret, cennet mad. , Dini Kavramlar Sözlüğü, D.İ.B. Yay. Ankara, 2005, s.96.
120
Nebe, 78 / 31-36.
15
insanın gözünü alan yakışıklı genç hizmetçiler, her çeşit meyve ve meşrubat kadeh
ve tabaklarda hazır bekliyor. Her şeyin mevsimi canının çektiği andır. Kadehler
ve tabaklar altın ve gümüşten, en kalitelisinden yerlere yumuşak halılar döşenmiş,
orada garsonluk yapan hizmetçilerin kollarında altın ve gümüş bilezikler, servis
esnasında bileziklerin hareketinden çıkan sesler, insanın iştahını ve neşesini
artırıyor.
121
Yasin, 36 / 55-57.
122
Fatır, 35 / 32-33.
123
Hac, 22 / 23.
16
Yüksek serin bir yerde bahçe, yanından geçen ırmak, yerden yüksekte
oturmak için kurulmuş tahtlar, meşrubat içmek i ç i n hazırlanmış taslar, sıra sıra
dizili, duvarlara dayalı yastıklar ve yumuşacık halılar ve döşekler.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor "O gün bir takım yüzler de vardır ki,
mutluluktan pırıl pırıldır. Çalışmalarından ötürü hoşnut, yüce bir
cennettedirler. Orada hiçbir boş söz işitmezler. Orada akıp duran bir kaynak
vardır. Orada yükseltilmiş tahtlar vardır. Konulmuş kadehler, dizilmiş yastıklar,
124
serilmiş saçaklı halılar..." "Onlar yeşil yastıklara ve çok güzel işlemeli
döşeklere yaslanırlar.” 125
Allah'ın tatil köyünde ebedi tatil yapmak için, hayal bile edilemeyecek tarzda
muhteşem manzaralar olup şöyle tasvir ediliyor; "Oralarda bakışlarını yalnız
eşlerine çevirmiş güzeller vardır, kendilerinden önce onlara ne bir insan
dokunabilmiş, ne de bir cin. Şimdi Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
Onlar yakut ve mercan gibidirler." 126
124
Gaşiye, 88 / 8-16.
125
Rahman, 55 / 76.
126
Rahman, 55 / 56-58.
127
Vakıa, 56 / 17-24.
128
Zümer, 39 / 20.
129
Tevbe, 9 / 72.
17
Türlü ağaç ve meyveler, akan kaynaklar, görünüş ve kokusu güzel,
isteyenlerin yanına kadar sarktığında koparılması kolay, türlü bol meyvelere
sahip bir mekândır. Bu konuda Allah (c.c): "Kılıfları kalın atlastan olan
yaygılara yaslanırlar ve iki cennetin meyveleri kolayca toplanacak kadar
yakındır" 130 buyuruyor.
Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler türlü kokulu içecekler, temiz
şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez nimetleri içeren bir yer. Allah (c.c) bu durumu
şöyle anlatıyor: "Onlara cennette bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik”
131
"Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa hepsi oradadır.
Sizde orada ebedi kalacaksınız. İşte bu sizin çalıştığınız ameller sebebiyle
mirasçı kılındığınız cennettir. Sizin için orada çok meyveler vardır.
Onlardan yiyeceksiniz." 132
Cennette hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş laf ve günaha sokacak laf
işitilmez. Allah (c.c): "Biz o cennetliklerin kalplerindeki kinleri çıkarır
atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar.
Orada kendilerine hiçbir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da
değillerdir." 133 "Onlar cennette ne bir boş söz işitirler ne de bir hezeyan. Ancak
bir söz işitirler o da selamdır" 134 buyurmuştur.
Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cenneti dünya
ölçüleriyle tarif etmek imkânsızdır. Allah Teala bize cenneti İnsan Süresinde şöyle
tasvir etmiştir: "İşte bu yüzden Allah onları, o günün fenalığından esirger.
Yüzlerine parlaklık gönüllerine ferahlık verir. Sabretmelerine karşılık onlara
cenneti ve oradaki ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak
bulunurlar. Ne yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk.
Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar. Kolayca koparılabilen meyveleri
istifadelerine sunulur. Yanlarında gümüş kaplar ve billur kâselerle, gümüşi
beyazlıkta, şeffaf kupalarla dolaşılır ki (Cennet sakinleri bunlara
dolduracakları cennet şarabını, cennetteki insanların iştahları) ölçüsünde tayin
130
Rahman, 55 / 54.
131
Tur, 52 / 21.
132
Zuhruf, 43 / 71 -73.
133
Hicr, 15 / 47-48.
134
Vakıa, 56 / 25-26.
18
ve takdir ederler. Onlara orada bir kâseden içirilir ki, karışımında zencefil vardır.
Orada bir pınardan içirilir ki, adına selsebil denilir. Cennettekilerin etrafında
öyle ölümsüz genç bedenler dolaşır ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa
saçılıp dağılmış inciler sanırsın. Ne tarafa bakarsan bak, yığınla nimet ve ulu bir
saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli parlak atlastan elbiseler vardır.
Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. Onlara
"İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır. Çalışmalarınız şükre değer denir."135
2. Cennetin Kapıları
135
İnsan, 76 / 11-22.
136
Zümer, 39 / 73.
137
Sad, 38 / 50-51.
138
Müslim, a.g.e. , Terc. Kitabu’s-Siyam, bab 30, Hadis no: 166 / 1152, c.6, s. 197.
19
kapılardan çağrılanlara hiçbir zaruret yok ya. Acaba bir kişi bu kapıların
hepsinden çağrılacak mı? dedi. Resûlullah; Evet. Senin onlardan olmanı
umuyorum" 139 buyurdular.
Yine Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Sizden kim abdest alır,
azalarını güzelce yıkar, sonra: Eşhedü En La İlahe İllallah Ve Enne Muhammeden
Abdühü VeResûlüh (Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur
sadece O vardır. Muhammed O'nun kulu ve Resûlüdür.) derse ona cennetin sekiz
kapısı da açılır. İstediğinden girer. 140
139
Müslim, a.g.e. , Terc. Kitabü’z- Zekat, bab 27, Hadis no: 85 / 1027, c. 5, s. 411.
140
Müslim, a.g.e. , Terc. Kitabu’t-Taharet, bab 6, Hadis no: 17 / 234, c.2, s. 307.
141
Tirmizi, a.g.e. , Terc. Cennetin Sıfatı, bab 14, Hadis no: 2672, c. 4, s. 320.
20
Gerçi Allah hepsine de cennet vaadetmiştir. Ama savaşanları, oturanlardan
çok daha büyük mükâfatla üstün kılmıştır. Kendi katından dereceler,
142
mağfiret ve rahmet vermiştir. Allah bağışlayıcı ve esirgeyicidir." "işte
gerçek mü'minler onlardır. Onlar için Rablerinin katında dereceler,
bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır." 143
İbn Mübarek şöyle demiştir. "Onlar için Rableri katında dereceler vardır."
Ayeti bazısı bazısından daha üstündür. Üstün durumda olan üstünlüğünün
farkındadır. Üstün kılındığı şeyleri görür. Aşağıda olan ise kendisine kimsenin
üstün kılınmadığını zanneder.
Ebu Hureyre'den gelen bir rivayette Resûlullah (s.a.v) "Cennet ehli cennette
birbirlerini, derecelerinin farklılığı sebebiyle ufukta doğan batan yıldızını
görmeye çalıştığınız veya gördüğünüz gibi göreceklerdir. Bunun üzerine Ya
Resûlullah bunlar nebiler olsa gerek dediler. Resûlullah (s.a.v): Evet nefsim
elinde olan Allah'a yemin ederim ki. Onlar, Allah'a iman etmiş ve Resûlleri tasdik
etmiş olanlardır" 144 buyurmuştur.
Yine Resûlullah (s.a.v) "Bana salâvat getirdiğiniz zaman benim için vesileyi
de isteyiniz. Ya Resûlullah vesile nedir? denildi. Cennette en yüksek bir derecedir
ki, ona sadece bir kişi erişecek, ümit ederim ki o ben olurum” 147 buyurmuştur.
142
Nisa, 4 / 95-96.
143
Enfal, 8 / 4.
144
Ahmed b. Hanbel, Müsned, Çağrı yay., İstenbul, 1992, II / 339.
145
Ahmed b. Hanbel, Müsned, III / 29.
146
Ahmed b. Hanbel, Müsned, III / 40.
147
Ahmed b. Hanbel, Müsned, II / 265.
21
derecelerle mükâfatlanacaklardır. Bu derecelerin anlatılması mü'minlerin yüksek
dereceleri arzulamalarını sağlamaya yöneliktir.
Müslim sahihinde Cabir (r.a) den gelen Ebu Zubeyr hadisinde Resûlullah'ın
şöyle buyurduğunu söylemiştir. "Cennet ehli yer, içer, sümkürmez, büyük veya
küçük abdest bozmaz. Bütün o yedikleri mis kokusu gibi olan bir geğirmeden
ibarettir. Kendilerine nefes almak ilham edildiği gibi, tesbih ve hamd ilham
olunur." 149
22
151
saklanmış inciler gibi" . "Defterleri sağdan verilenler, ne mutlu o sağ
ehline ki onlar, dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları,
uzamış gölgeler, çağlayan sular, tükenmeyen yasaklanmayan pek çok
çeşitli meyveler arasında ve yüksek döşekler üzerindedirler."152 ,
"Onların üzerinde altın kadehler ve tepsiler dolaştırılır. Orada canlarının
çektiği ve gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Siz orada ebedi
kalacaksınız.''153
Ibn Abbas şöyle der: “Cennet ehli, meyveleri koparmak istedikleri zaman,
dallar onlara yaklaşır ve istediklerini koparabilirler. Bazıları da şöyle demişler;
Cennet ağaçlarının meyveleri, onlara yakındır. İstedikleri zaman o ağaçlar,
onlara boyun eğerler ve onlar ayakta, oturarak ve yatarak dahi o meyvelerden
rahatlıkla ellerini ulaştırıp ondan koparabilirler.” 154
Evet, bütün bu nasslar cennette, cennetlikler için ekmek, et, meyve, tatlı,
çeşitli su, süt ve içkiler olduğunu, muhteva bakımından dünyadaki ile aralarında
beşerin bilemeyeceği derecede farklılıklar olduğunu gösterir. Cennette yemeklerin
ve meyvelerin pişip olgunlaşması için de sebepler takdir edilmiştir. Allah ( c.c )
cennette yenilen şeyleri, misk kokulu bir geğirmeye ve derilerinden fışkıran bir
terlemeye çevirecek sebepler de yaratmıştır. Bu sebepler, yemeğin çıkması için
yaratılmışsa o sebeplerde pişip olgunlaşması için yaratılmıştır. Yine Allah o
insanların içine yediklerini yakacak, uygun hale getirecek ve geğirme olarak
çıkışını kolaylaştıracak harareti de yaratmıştır. Orada meyvelerin olgunlaşmasını
sağlayacak hararet de vardır.
Hz. Enes ( r.a )’dan gelen bir rivayette Allah Resûlü ( s.a.v ) : "Cennette bir
ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüzyıl gölgesinde yürüse, onu kat edemez.
İsterseniz şu ayeti okuyunuz "Daimi gölgededirler, çağlayıp duran
151
Vakıa, 56 / 20-23.
152
Vakıa, 56 / 27-33.
153
Zuhruf, 43 / 71.
154
İbn Kayyim, a.g.e. , Terc. s.220.
155
İnsan, 76 / 5-6,17-18.
23
subaşındadırlar." 156 buyurmuştur.157 Kur’an-ı Kerim ve sahih hadislerdeki mevcut
beyanlara dayanarak cennet nimetlerinin ana özelliklerini şu şekilde sıralamak
mümkündür : 158
d- Manevi tatmin
156
Vakıa, 56 / 30-31.
157
Tirmizi, a.g.e. Terc. Cennetin sıfatı, bab 1, Hadis no: 2643, c. 4, s. 302.
158
Topaloğlu, a.g.m. , c.7, s.381.
159
Muhammed, 47 / 15.
24
olan afetler de yok edilmiştir. Cennet içkisinden, dünya içkisinde bulunan baş
ağrısı, sarhoşluk ve pis yarenlik giderilmiştir. Mesela içki dünyada iken tüm
günahları toplayan, her şerrin anahtarı olan, nimetleri soyan, felaketleri getiren
bir konumdadır. Hiçbir rezaleti olmasa da sadece dünya içkisi ile cennet içkisinin
aynı karında bir araya gelemeyeceği kötülüğü olsaydı, yeter de artardı bile.
Nitekim Rasulullah (s.a.v) "Kim içkiyi dünyada içerse, ahirette içemez"160 '"
buyurmuştur.
160
İbn Mace, Sünen, Terc. Haydar Hatiboğlu, Sünen-i İbn Mace Tercemesi ve
Şerhi,Kahraman yay., İstanbul, 1982, Kitabu’l-eşribe, bab 2, Hadis no: 3373, c. 9, s. 128.
161
Tirmizi, a.g.e. Terc. Cennetin sıfatı, bab 4, Hadis no: 2650, c. 4, s. 308.
162
Buhari, Sahih, Terc, Mehmet Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken yay.,
İstanbul, 1989 Kitabu’r-Rikak, 81,53 / 162, c.14, s.6478.
163
Buhari, a.g.e., Terc. Kitabu’r-Rikak, 81,53 / 159, c.14, s.6477.
164
Hıcr, 15 / 45.
165
İnsan, 76 / 17-18.
25
Burada Allah Teala sadece muttakilerin içeceği bu pınarı bildirmiş ve iyilerin
içeceklerine ondan karıştırılacağını haber vermiştir. Muttaki, Allah'a ihlâsla ibadet
edenlerdir ve bunun karşılığı olarak da, o pınardan katıksız olarak içeceklerdir.
İyilerin içeceklerine ise bu halis pınardan karıştırılacak, saf olarak
verilmeyecektir.
a. Bozulmayan su nehirleri
166
Mutaffifin, 83 / 22-25.
167
İbn Kayyım, a.g.e. , Terc. s.232.
168
İnsan, 76 / 12.
169
Muhammed, 47 / 15.
26
d. Leziz içki nehirleri
OLUŞU
170
Sabuni, Nurettin, Maturidiyye Akaidi, Terc. Bekir Topaloğlu, D.İ.B. yay, Ankara, 2005, s.178.
171
Al’i-İmran, 3 / 133.
172
Hadid, 57 / 21.
173
Necm, 53 / 13-15.
174
Bilmen, Ömer Nasuhi, Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Bilmen yay., İstanbul, trz.,
c.1, s.458.
27
Sidretü’l-Münteha yedinci göğün en son noktasına kadar uzanan bir ağaçtır,
bu itibarla cennetin varlığı ve yeri bu ayetle teyin edilmiş oluyor.175
“Cennetle cehennem haktır, yaratılmışlardır. Ne kendileri ne de oraya
girecekler fani değildir. Cebriye cennet ile cehennemin de, cennet ve
cehennemliklerin de fani oldukları görüşünü savunmuşlardır. Bu görüş ise batıldır.
Çünkü kitap, sünnet ve icma-ı ümmete muhaliftir.”176
Cennet yok olmak ve helak olmak için değil, ebediyyen kalması için
yaratılmıştır. O ahiretten bir parçadır. Rasulullahın ashabı, tabiin, tebe-i tabiin,
sünnet ve hadis ehli hiç istinasız olarak ve her çağda İslam fakihleri, tasavvuf ve
zühd ehli hep cennetin yaratıldığını ve ebediyete kadar yok olmayacağını
savunmuşlardır. Bunlar, kitap ve sünnete dayalı olarak bu görüşü
savunmuşlardır. Çünkü peygamberlerin hepsi ümmetlerini cennete çağırmışlar ve
cennetin ebediyet yurdu olduğunu haber vermişlerdir. Ehl-i sünnet dışında kalan
Kaderiyye ve Mu'tezile cennetin halen mevcut olmadığı görüşünü
savunmuşlardır. Mükâfat gününden önce cennetin yaratılması abestir. Çünkü
uzun müddet boş kalacaktır, içinde sakinleri olmadan duracak, böyle bir şey
olamaz diyerek, bu konudaki ayet ve hadisleri de kabule yanaşmamışlardır.177
175
Gölcük, Şerafeddin-Toprak, Süleyman, Kelam, Tekin Kitabevi, Konya, 1996, s.440.
176
el-Kari, Ali, Şurhu Fıkh-ı Ekber, Terc. Yb. Vehbi Yavuz, Çağrı Yay, İstanbul, 1981, s. 249.
177
İbn Kayyım, a.g.e., Terc. s.27.
178
Necm, 53 / 13-15.
179
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-İman, bab 74, Hadsi no: 263 / 163, c.2, s.95.
28
cennet mevcuttur.
29
içindekinin çoğu kadınlardı. Niçin ey Allah'ın Resulü? dediler. Resûlullah
(s.a.v); küfürleri sebebi ile buyurdu. Allah'a mı küfrederler? denilince şöyle cevap
verdi: Kocalarına karşı nankörlük ederler, iyilik ihsan bilmezler, hayat boyu
herhangi birine iyilik etsen, sonrada senden bir kötülük görse, zaten senden ne
gördüm ki der." 183
8- İbn Abbas ( r.a ) dan Resûlullah ( s.a.v )' in şöyle buyurduğu rivayet
“
olunmuştur: Ben cennete baktım da cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu
gördüm, cehenneme de baktım, cehennemliklerin çoğunun da kadınlar
185
olduğunu gördüm." Allah ( c.c ) " i n şu ayet-i celilesi de cennetin Allah
tarafından yaratılıp, halen de mevcut olduğunun delilidir. "Rabbinizin
bağışlamasına ve Allah'tan korkanlar için hazırlanmış, genişliği gökler ve
yerler kadar olan cennete koşun"186
C. CENNETTE EBEDİLİK
183
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Küsuf, bab 3, Hadis no: 17 / 907, c.5, s.92.
184
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu Fedailü’s-Sahabe, bab 2, Hadis no: 20 / 2394, c.10, s.226.
185
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’z-Zikr ve’d-Dua ve’t-Tevbe, bab 26, Hadis no: 94 / 2737, c.11, s.77.
186
Al-i İmran, 3 / 133.
30
hakkında “… orada ebediyyen kalıcıdırlar”187 buyurmuştur.188 Kur'an-ı Kerim de
birçok ayeti kerime, cennetliklerin, cennette ebedi kalacaklarını açık bir şekilde
ifade etmektedir. "Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin
dilediği hariç, gökler ve yer durdukça, onlarda orada ebedi kalacaklardır.
Bu bitmez tükenmez lütuftur."189
Cennet dünyadan bir parça değil, ahiretten bir parçadır. Ahiret yurdu,
ebediyet yurdu olduğuna göre, cennet de ebedi kalınacak bir mekândır. Kıyamet
koptuğunda ve Sur'a üfürülmesi esnasında cennetteki hiçbir şey bundan
etkilenmez. Çünkü Allah, onlara ölümü yazmamıştır. Bu sebeple cennet ebedilik
yurdu adını almıştır.
Yine Allah (c.c) "De ki, bu mu daha iyi, yoksa takva sahiplerine
vaadedilen ebedilik cenneti mi? Orası onlar için bir mükâfat ve varış yeridir.
Onlar için orada ebedi kalmak üzere diledikleri her şey vardır. İşte bu
Rabbinin üzerine istenen bir vaadidir.'190 buyurmuştur.
187
Nisa, 4 / 57, 122,169.
188
Sabuni, a.g.e., s.18.
189
Hud, 11 / 108.
190
Furkan, 25 / 15-16; Hıcr, 15 / 45-48; Bakara, 2 / 81; Mu’minun, 23 / 11.
191
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 8, Hadis no: 22 / 2837, c.11, s.246.
192
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 8, Hadis no: 21 / 2836, c.11, s.246.
31
Daha sonra ölüm, cennet ile cehennem arasında kesilir. Sonra seslenici: Ey
cennetlikler! Artık orada sonsuzsunuz. Size de ölüm yok diye seslenir."193 Daha
sonra Rasulullah ( s.a.v ) şu ayeti okudu : "Ey Muhammed, gaflet içinde
bulunanlar ve hala iman etmeyenleri işin bitmiş olacağı, o hasret günü ile
uyar."194
193
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 13, Hadis no: 40 / 2849, c.11, s.261.
194
Meryem, 19 / 39.
195
Eş’ari, Ebu’l-Hasen Ali b. İsmail, Makalatu’l-İslamiyyin ve İhtilafu’l-Musallin, tas. Helmut Ritter
1980 ys, c.2, s. 167.
196
Hud 11 / 108; Furkan 25 / 15.
197
Ayetlerde geçen “hüm fiha halidûn” ifadeleri cennetliklerin ebediliklerini ifade etmektedir.
198
Sâd, 38 / 54.
32
İmanı olup, mizandaki tartıda sevapları ve iyilikleri ağır gelen mü’minler,
cennete gireceklerdir. "Tartıları ağır gelen kimseler, razı ve hoşnut olacakları
bir hayat içindedirler."199 "Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa
erenlerdir"200 buyruluyor.
İnsan hayatı boyunca, dini ölçüler açısından yapılması veya terk edilmesi
gereken şeyler olmak üzere iki gruba ayrılan bu fiillerin hem sayısı çok hem de
işleniş biçimleri değişiktir. İbn Kayyim el Cevziyye, “cennete girmeye vesile
olan amelleri ayetlere dayanarak saydıktan sonra Maun süresinin son ayetlerinden
de faydalanarak bunları iki noktada özetler: Yaratanın kulluğunda samimiyet ve
yaratılmışlara şevkat. Bu da sonuç olarak bir noktada yoğunlaşır. Allah ile O’nun
203
sevdiği bütün hususlarda uyum içinde olmaktır” der. Burada cennet ehlinin
özellikleri olup cennete girmeye vesile olan bu amelleri ayeti kerimeler ışığında
izah edeceğiz.
199
Karia, 101 / 6-7.
200
Mü’minun, 23 / 102.
201
Hakka, 69 / 19-22.
202
Bakara, 2 / 25; Al-i İmran, 3 / 107; Nisa, 4 / 57; Araf, 7 / 42-49; Tevbe, 9 / 20-22, 111-112;
Yunus, 10 / 9-10; Hud, 11 / 108; Rad, 13 / 19-24; İbrahim, 14 / 23; İsra, 17 / 71; Kehf, 18 / 30-31;
Meryem, 19 / 60-63; Hac, 22 / 23-24; Furkan, 25 / 75-76; Kasas, 28 / 83; Fatır, 35 / 32-35;
Yasin, 36 / 55-59; Saffat, 37 / 40-61; Sad, 38 / 49-54; Fussilet, 41 / 30-32; Şura, 42 / 20;
Zuhruf, 43 / 67-73; Duhan, 44 / 51-57; Ahkaf, 46 / 13-14; Kaf, 50 / 31-35; Zariyat, 51 / 15-19;
Tur, 52 / 17-28; Vakıa, 56 / 10-40; Haşr, 59 / 20; Kalem, 68 / 34-35; Hakka, 69 / 19-24;
Müddesir, 74 / 38-41; İnsan, 76 / 5-22; Mürselat, 77 / 41-44; Nebe, 78 / 31-36; Naziat, 79 / 40-41;
Mutaffifin, 83 / 22-28, 34-35; Gaşiye, 88 / 8-16; Karia, 101 / 6-7.
203
İbn Kayyım, a.g.e., Terc. s.439.
33
1. Cennetliklerin İman Etmesi, Allah’a ve Resulüne İman Etmesi
İnsanların cennete girebilmesinin ilk şartı, Allah'a ve Allah'ın gönderdiği
peygamberler ve kitaplara iman etmesidir. Allah'ın varlığını ve birliğini
kabullenebilen kimse, cenneti kazanma yolunda ilk adımını atmış olacaktır.
Allah'a iman hususunda sağlam davranamayan kimse, bu dünyada iken, ne
yaparsa yapsın hiçbir zaman cenneti kazanamayacaktır.
Cennete girmeye sebep olan iman, öyle bir imandır ki, kendileriyle Rableri
arasında ilişki kurar, doğru yolu görmelerini sağlar. Hassaslaşan vicdanlarından ve
muttakiliklerinden gelen ilhamın da yardımıyla, onları şerden uzaklaştırır,
hayra sevkeder. İşte cennete girmeyi hak eden mü'minler, bunların ta
kendileridir.207 Öyle iman eden kimseler ki, imanları sayesinde doğru yolda
yürürler. Çünkü onların kalbindeki iman, onları doğru yola sevkeder. Kâfirlerin
küfrü de onları, kötülüğe götürür.208
204
Yunus, 10 / 9.
205
Mevdudi, a.g.e. , Terc. c.2, s.312.
206
Razi, Fahruddin, Mefatihu’l-Gayb,terc. Suat Yıldırım vd., Tefsir-i Kebir Akçağ yay.Ankara 1988
c.12, s.305.
207
Kutup, Seyyid, Fi Zilâli’l-Kur’an , Terc. M. Emin Saraç vd. Hikmet yay. İstanbul 1979 c.7, s.525.
208
Kurtubi, a.g.e., Terc. c.8,s.478.
34
Kur'an-ı Kerim'in daha birçok ayet-i kerimesinde iman etmenin
cennetliklerin en önemli özelliği olduğu geçmektedir. 209
Allah (c.c) ayet-i kerimede şöyle buyuruyor : "Andolsun biz, elçilerimizi
açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için bera-
berlerinde kitabı ve mizanı verdik. Dinine ve görmedikleri halde
peygamberlerine yardım edecekleri bilsin. Kendisinde büyük bir kuvvet ve in-
sanlar için birçok faydalar bulunan demiri indirdik. Şüphesiz Allah
kuvvetlidir, daima üstündür.” 210
İman eden kişinin imanı, kişiyi cennete ulaştırabilmesi için, kişinin kendi
görüş ufkunu, düşünce ve değer ölçüsünü sadece bu yeryüzünün dar sınırları
içerisinde kapayıp hapsetmemesi gerekir. 211
Elmalılı şöyle der: İmanda yarış Allah ve Resûlünün tebliğ ettikleri hususları
tasdik ve uygulamada mümkün olan mesainin en yükseğini sarfetmek, yani
Allah'ın zikrine ve inen hakka saygı i l e ve itaatta yarış sureti i l e olur. İşte buna
karşılık cennet Allah'ın bu iman hususunda yarışanlara bir fazlı keremidir. 212
209
Bakara, 2 / 83; Araf, 7 / 42; Kehf, 18 / 107; Hac, 22 / 14; Ankebut, 29 / 58; Secde, 32 / 19;
Muhammed, 47 / 12; Hadid, 57 / 21; Tegabün, 64 / 9; Talak, 64 / 11; Buruc, 85 / 11.
210
Hadid, 57 / 25.
211
Kutup, a.g.e. , Terc. c. 14, s. 312.
212
Yazır, a.g.e. , c.7, s. 435.
213
Mevdudi, a.g.e. , Terc. c.6, s.133.
214
Hadid, 57 / 21.
35
Affolunmaya ulaşabilmek ve Rabbin hataları örtmesi için, günahlardan
tövbe kaçınılmazdır. Allah ve Resulüne yakini bir imanın neticesi, Allah'tan
bağışlanma dilemeyi gerekli kılar. Bağışlama ve bunun sonunda da cennete
koyma, Allah'ın kullarına büyük bir ikramıdır. Allah dünyada da, ahirette de
istediği bütün kullarına büyük lütuflarda bulunabilir. 215
Kısaca, hiçbir şüphe götürmeyen yakini bir iman ile iman edip, arkasından
da bu imanının gereğini yerine getirenler, cennete gireceklerdir. Zaten samimi bir
Müslüman, sırf iman etmekle Allah'a kendisini adadığını ifade etmiş
sayılmaktadır. İşte bu iman karşılığında Allah cenneti vaadediyor.
2. Cennetliklerin İman Edip Salih Amel İşlemesi
36
daha öncede rızıklandığımız şeydir" derler. Bunlar söylediklerinin benzerleri
olarak verilmiştir. Orada onlara tertemiz esler vardır ve orada ebedi
kalacaklardır.” 218 buyuruyor.
Bazı âlimler ayet-i zahirine hamlederek, “ her iman edip salih amel işleyen
kimseye cennet vardır...” demişlerdir. İman edip salih amel işleyen, sonra da kâfir
olan kimse için ne dersin, denilince “ Bu imkânsızdır. Çünkü iman ve taat daimi
bir sevaba müstehak olmayı, küfür de devamlı bir azaba müstehak olmayı gerekli
kılar Bu ikisinin bir arada bulunması imkânsızdır.” Amellerin boşa çıkmasına
hükmetmek imkânsızdır. Çünkü:
a.. Hak edilen iki şey birbirinin zıddı veya değildir. Zıt iseler, sonradan
olanın oluşması, olanın gitmesine bağlıdır. Bu da devri gerektirir ki, devirde
imkânsızdır.
b. Mevcut olanın kalmasıyla her ikisi bir arada bulunmuş olur ki, bu da
imkansızdır.
c. Eğer birbirine denk iseler, hak edilen her bir derece ceza, hak edilen her
bir derece sevabı götürür. Bu da düşünülemez. 220
Allah (c.c) bu ayet-i kerime dışında birçok ayette iman edip, salih amel
işleyenlerin cennete gireceğini vurgulamıştır. Bunlardan birkaç tanesini
zikretmekle yetineceğiz.
37
“Şüphesiz Allah'a iman edip, salih amel işleyenleri Allah, altlarından
ırmaklar akan cennetlere koyar. Allah elbette istediğini yapar.” 222
“Toplanma günü için sizi bir araya getirdiği zaman, işte o, aldananın
ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanmış ve salih amel işlemişse, Allah
onun kötülüklerini örter. Onu içinde ebedi kalacağı ve altlarından ırmaklar
akan cennetlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.” 223
Bu ayet-i kerimede de amel ile imanın farklı şeyler olduğu anlaşılıyor. Fakat
müjdeleme, sadece iman edenlere değil, imanla birlikte salih amel işleyenlere
yapılmıştır. Amel imandan bir cüz değil ise de, amelsiz imanın müjdelemeye konu
olmadığı anlaşılıyor. Kısaca iman ile iyi amelleri birleştirenlere "cennetler" vardır
müjdesi veriliyor. 225
Cubbai, bu ayeti cennete giren kimsenin, bir lütuf olarak cennete girmediğine
delil olarak getiriyor. Bu ayetin hasr ifade ettiğini söyleyerek, cennetliklerin ancak
iman edip, salih amel işleyenler olduğunu vurguluyor. 226
38
228
işte onlar cennete girerler. Kendilerine zerre kadar zulmedilmez”
buyrulmuştur ki, bu ayet imanın salih amelle desteklenmesinin zorunluluğunu dile
getiriyor. Cennetliklerin mücerred bir imanla, cennete giremeyeceklerini
açıklıyor.
Yine bir ayet-i kerimede "İman edip, salih amel işleyenlere gelince -ki,
kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz - işte onlar cennet ehlidir.
Onlar orada ebedi kalacaklardır” 229 buyruluyor.
228
Nisa, 4 / 123-124.
229
Âraf, 7 / 42.
230
Yazır, a.g.e., c. 4, s.42.
39
peygambere uymuşlar ve izinden gitmişlerdir. Alçak düşmanın vesvesesine kulak
vermediklerinden cennet nimetini kazanırlar. Yani, rahmet-i ilahiye sayesinde
231
mü'minler, cennet nimetini kazanırlar.
231
Kutup, a.g.e., Terc. c. 6, s. 85, İbn Kesir, a.g.e., Terc. c. 6, s. 2952.
232
Derveze, M. İzzet, et-Tefsirü’l- Hadis, Terc. Şaban Karataş vd., Nuzül Sırasına Göre Kur’an
Tefsiri, Ekin
yay. İstanbul, 1998 c. 1, s. 439.
233
Nur, 24 / 52.
234
Fetih, 48 / 17.
40
"Ümmetimin tümü cennete girecektir. Ancak men olunanlar hariç.
Dediler ki; Men olunanlar kimdir ey Allah'ın Resulü? Buyurdular ki kim bana
itaat ederse cennete girecektir. Kim bana isyan ederse şüphesiz men
olunmuştur.235
Allah ve Resulünden her birine itaat diğerine itaat sayıldığı için Allah'a
itaatin ne demek olduğunu anlatmak gayesi ile ikisi bir arada zikredilmiştir.
Allah sadece "kim Allah'a itaat ederse" demiş olsaydı bazı kimseler; biz Allah'ı
görmüyor ve duymuyoruz. Binaenaleyh O'nun emrinin ne olduğunu nasıl bilebilir
ve O'na nasıl itaat edebiliriz diyebilirlerdi. Bu sebeple Allah kendine itaatin
Resulüne itaatle mümkün olduğunu ve kendisinin söz ve emirlerinin Resûlünden
işitileceğini belirtmiştir. 236
Yüce Allah ( c.c ) bu konuda birçok ayeti kerimesinde bize açık ve seçik
bilgi vermektedir.
Onlar iman etmişlerdir. Kalpleri iman etmiş, organları sözlü ve fiili olarak
Allah'a itaat olan şeyleri yapmak, münker olan şeyleri terketmek suretiyle cenneti
kazananlardır. 239
235
Buhari, a.g.e., Terc. Kitabü’l- İ’tisam bi’l-Kitabi ve’s-Sünneti, 97; Hadis no: 2 / 12, c.15, s.7143.
236
Râzi, a.g.e., Terc. c. 20, s.163.
237
Ahzap, 33 / 71.
238
Hud, 11 / 23.
239
İbn Kesir, a.g.e., Terc. c. 8, s.3918.
41
Onların kalpleri, ibadetlerini eda ederken Allah'ın zikri ile itmi'nan olmuş
ve onlar Allah'tan başkasına iltifat etmekten tamamen uzak olarak Allah'a ibadet
ederler. Onların kalpleri Allah'ın vaadettiği sevap ve ceza hususunda Allah'ın
doğruluğuna kesin inanmış vaziyettedir. Fakat “İhbat” huşu manasına alınırsa
"Onlar kusurlu ve eksik şekilde itaat etmekten korkarak salih amellerini yaparlar"
manasına gelir. 240
240
Râzi, a.g.e., Terc. c. 12, s..539.
241
Ahkaf, 46 / 13-14.
42
O'nun şeriatına bağlanır, ancak O'nun hidayetini benimseriz” manalarını ifade
eder. Hareket ve gidişatta seçilen yolda dosdoğru yürümek doğrusu pek zor ve
değişik tehlikelerle çevrilidir. Yolda yığınlarca dikenler ve engeller vardır. Yolu
bulup seçtikten sonra ikinci basamak o yolda yürümektir. Allah'ın kendilerine
bilgi ve istikamet lütfettiği kimseler seçkin kimselerdir. 242
Bu ayeti kerimede geçen "yapmakta oldukları" kelimesi "Rabbimiz
Allah'tır" ifadesini açığa kavuşturmakta ve hayatta bu yolda dosdoğru yürümenin
ne demek olduğunu anlatmaktadır. Yine bu ayet göstermektedir ki bazı ameller
vardır ki onun karşılığı ebediyyen cennette kalmaktır.
"La ilahe illallah" kelimesiyle şehadet bir söz olmaktan öte bir sistemdir.
Şayet bu şehadet mücerret olarak söylenen lafızlardan ibaret bir biçime girerse
artık o, İslam’ın rüknü olarak kabul edilen ve sayılan beş esastan biri olmaktan
çıkar. Bunun için anlıyoruz ki, günümüzde bu şehadet kelimesini getiren
milyonlarca insanın şehadeti dillerinin ve dudaklarının ötesine geçememektedir.
Cennet ancak La ilahe illallah'ın ruhlara yerleştirilmesiyle hak edilebilir. Cenneti
hak edenler başkalarını Rab olarak tanımayanlar sonra da salih amelle bu kabulü
destekleyenlerdir. Bildiği ve yaptığı herşeyde tevhidi gözeten ve bütün işlerde
istikamet ( dosdoğru yol ) üzere olanlardır. 243
Başka bir ayet-i kerimede sadıklar şöyle anlatılmaktadır. "Bu doğrulara
doğruluklarının yarar sağladıkları gündür. Ebedi ve temelli kalacakları
altlarından ırmaklar akan cennetler onlarındır. Allah, onlardan hoşnut
olmuştur. Onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Bu büyük kurtuluştur.” 244
Doğrular, dini emirler hususunda tasdiklerinde devamlı ve samimi
olanlardır. Bunun içerisine diğer peygamberleri tasdik etmek de girer.
Kendilerinden istenilen emirleri tasdik etmek hususunda devamlı teslimiyet
ruhuna sahip olanlardır. Allah'ın ve Resûlünün emrettiği bütün hükümleri tasdik
etmek hususunda tereddüt bile etmeyenlerdir.
O, çok üstün çok güçlü ve yegâne hikmet sahibi olan Allah insanların ne
şekline ve kıyafetine bakar, ne de malına ve sözüne. Ama onların kalbine ve niyetine
242
Kutup, a.g.e., Terc. c.13, s.316.
243
Kutup, a.g.e., Terc. c.13, s.317.
244
Maide, 5 / 119.
43
bakar. Amelleriyle niyetleri arasındaki bağın sağlamlığını ortaya koyup, ona göre
hükmünü verir. 245
245
Yılıdırım, Celal, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu yay. İstanbul, 1986, c. 4, s.1833.
246
Taha, 20 / 75.
247
Râd, 13 / 23.
248
Râd, 13 / 21.
249
Kutup, a.g.e., Terc. c. 7, s. 424.
44
Allah'ın sınırlarının gözetilmesi, Allah'ın kullarına yüklediği
mükellefiyetlerini yerine getirmeleridir. Bunların bir kısmı ibadetle ilgili olanlar
namaz, oruç, hac, vb., bir kısmı da muamelatla ilgili olup menfaati elde etme veya
zararı defetmek içindir. Allah kullar için belli bir çerçeve çizmiştir. Bu çerçeve
içerisinde hareket edildiği müddetçe sınırlar çiğnenmemiş olur ki, Allah sınırlan
çiğnemeyenlere cenneti vaadetmiştir. 250
Onlar akıllı kimseler oldukları için daha azap gelmeden önce, azabı
hesaba katarak hayatlarını ona göre düzenlerler. Günlük hayatlarında kötülüğe
iyilikle mukabele ederler. Bu ruhların şirretliğini kırar, hayra yöneltir ve şer
tohumlarını daha yeşermeden yok eder. Şeytanın aldatmacasını önler. Kötülük
böylece bertaraf edilmiş olur. Kötülüklerin bertaraf edildiği ve iyiliklerin içine
gark olunduğu bir nefis cennet gibi bir mükâfatla karşılanacaktır.
Bunlar hesap gününün gelip çatacağına inandıkları için hep bu bilinç içinde
hayatlarını sürdürürler. Zaten inanmanın ve mü'min olmanın bir gereği de ahiret
gününde bu dünyada yapılanların hesabının verileceğine yakinen inanıp ona göre
hayatı düzenlemektir. Cenneti kazanmak sadece hesaptan korkmakla değil, o
hesaba fiili olarak hazırlanmakla olur.
250
Yazır, a.g.e., c.5, s.140.
251
Râd, 13 / 21.
252
Yazır, a.g.e., c. 5, s. 141.
253
Âli İmran, 3 / 104.
45
Allah'ın şeriatının hâkim olduğu bir cemiyet var olup bu cemiyet sadece
Allah'ın dinine bağlanırsa O'ndan başka kimsenin dinine tabi olmazsa elbetteki
bu cemiyet Allah'ın rızası ve şeriatı dışında yapılan sapıklıklara meydan
vermeyecektir. Ama yeryüzünde, Allah'ın hâkimiyetine dayalı bir cemiyet
bulunmaz, tek başına Allah'ın nizamı hükümran olmazsa böyle bir cemiyette en
isabetli hareket ve başta gelen vazife Allah'ın hâkimiyetini ikame edip,
Müslüman cemiyetin oluşmasını sağlamaktır. Kötülüğe engel olmaya gelince
insanları kullara kul yapan putperestlik kapılarının kapatılmasıdır. Büyük
kötülükler nehyedilmeden ve büyük iyilikler emredilmeden önce ikinci ve üçüncü
derecede kötülüklere geçmek toplum nizamına Allah'ın hükmünü hâkim kılmak
mümkün olmaz. 254
Allah gönderdiği dine insanların sahip çıkmalarını istemektedir. Emir ve
yasaklarının bütün toplumlarda hükümran olmasını istemektedir. İşte yaratıcının
yaratıklarından istediği bu hususun gerçekleşmesi inananların İslam’a
hizmetleriyle mümkün olacaktır. Islama yapılabilecek en büyük destek inanmayan
insanların bu dine girmelerini sağlamak için çalışmak ve inananların da sapıklığa
düşmemeleri i ç i n gayret göstermektir. Bu da Allah'ın kullarına zorunlu bir emri
olan emri bil ma’ruf nehyi anil münkerle mümkün olur. Bu sebeple bu özellik
cennete girebilmenin şartı olarak sayılmıştır.
Abidun, yalnız Allah'a yönelen ve sadece O'na ibadet edip kul olanlar,
sadece onun rububiyyetini kabullenenlerdir. Zaten mü'minlerin hareketleri bu
vasıfları ispatlamak zorundadır. Nitekim bütünüyle Allah'a yönelmek itaat
etmek, fiilen ve kavlen O'na ittiba etmek de bu vasfı ispat eder. Bu, Allah'ın
rububiyyetini ve uluhiyyetini pratik ve ameli olarak kabullenmenin ifadesidir. 256
254
Râzi, a.g.e., Terc. c. 12, s. 197.
255
Tevbe, 9 / 112.
256
Kutup, a.g.e., Terc. c. 7, s. 422.
46
İbn Abbas (r.a); Bunlar Allah'a ibadet etmeyi kendine görev bilen kimselerdir
derken, kelamcılar; bunlar ibadet eden kimselerdir, ibadet ise Allah'a
olabildiğince ta'zim etmek ve ta'zimi gösteren bir iş yapmaktır demiştir. Hasan el-
Basri; bollukta ve darlıkta, sıkıntılı ve sevinçli zamanlarda ibadet edenler
manasını vermiştir. Katade ise gecelerinde ve gündüzlerinde bedenlerinden
birşeyler alan ( ibadet için bedenlerini yıpratan ) kimselerdir, demiştir. 257
Mevdudi, bu ayette geçen 'tevbe edenler' ifadesinin, tekrar tekrar Allah'a dönen
kimseler anlamına geldiğini söylüyor. Bu hal mü'minin başta gelen özelliğidir.
Hakiki bir mü'min bile bazen ahdi unutabilmekte ve sanki bunların sahibi kendisi imiş
gibi davranabilmektedir. Ama sonunda pişman olarak Allah'a dönüp affını dileyip,
yaptığı mukaveleyi ve ahdini tazelemektedir. İşte bu tevbenin ta kendisidir. 259
Tevbe; geçmiş günahlara pişmanlık duyup geriye kalan şeyler için Allah'a
teveccühün ifadesidir. Günahlardan kaçınmanın ve fiilen sağlanan ameli şalinin
ifadesidir. Tevbe temizlenip arınmanın, Allah'a teveccüh edip, doğru yolu bulmanın
ifadesidir. 260
257
Râzi, a.g.e., Terc. c. 7, s. 194.
258
Tevbe, 9 / 112.
259
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 2, s. 279.
260
Râzi, a.g.e., Terc. c. 7, s. 194.
47
Tevbelerinde tam olarak samimi olanlar, Allah'ın rızasına uygun olmayan
her şeyden Allah'a dönenlerdir. Kâfirlerin tövbesi İslam’ı kabul etmesidir.
İsyankârın tövbesi isyanından itaata dönmesidir. Mü'minlerin tövbesi de Tebük
Gazvesinde geriye kalıpta, sonra kahrolurcasına tövbe edenlerin tövbesi gibi
yapılan tövbedir.
a-“Hakkı idrak edip O'na gönülden iman etmenin, O'na yönelip teslim
olmanın i l k basamağı günah ve kötülüklerden ciddi olarak pişmanlık duyup,
tövbe etmektir.
f-Sadece tezkiye-i nefs ile yetinmeyip Allah'ın kullarını doğru yola irşad
etmek, iyilerin çoğalmasına çalışıp mevcut sahayı kötülerden temizlemek
gerekir.
g-Uyulması farz ve vacib olan ilahi emirleri hem kendi nefsimizde hem de
toplum yapısında koruyup, adalet ve fazilet meşalesini sürekli olarak elde
bulundurmak suretiyle çevremizi aydınlatmamız farzdır.” 261
261
Yıldırım, a.g.e., c. 7, s. 2605.
48
Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Ancak tövbe edip inanan ve yararlı işler
yapanlar hariç. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmadan cennete gireceklerdir."
262
“ Cennet de, takva sahiplerine yaklaştırılır, zaten uzak değildir. İşte size
vaadedilen budur. Her tövbekâra, görevini yapana." 263
9. Cennetliklerin Sabretmesi
Sabır çeşit çeşittir. Sabrın bir takım gerekleri vardır. Bir kere yapılan
anlaşmanın şartlarına uymak sabrın gereğidir. Mü'min Allah i l e yapmış olduğu
akdin gereklerine uymak suretiyle sabretmiş olur. Eğer Allah ile yapmış olduğu
akitten yüz çeviriyorsa, sabretmemiş demektir. Bunun için çalışmak, didinmek,
yorulmak gereklidir. Nimetlere de musibetlere de sabır gerekir. Allah'ın rızasını
kazanmak için sabır, Allah'ın takdirine teslim olup hükmüne rıza göstererek
kanaatkâr olmak için bir sabırdır. 265
262
Meryem, 19 / 60.
263
Kâf, 50 / 31-32.
264
Furkan, 25 / 75.
265
Kutup, a.g.e., Terc. c. 8, s. 541.
49
Başka bir ayet-i kerimesinde de Allah (c.c) sabredenleri şöyle müjdeliyor.
“Onlara sabretmelerine karşılık olarak cennet ve ipek ihsan eder.” 266
Allah (c.c) “Allah yolunda infak edin. Kendi elinizle kendinizi tehlikeye
267
atmayın, İyilik edin. Çünkü Allah iyilik edenleri sever.” , “Yine onlar
Rab'lerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı kılan kendilerine verdiğimiz
rızıktan gizlice ve açıkça sarfeden, kötülüğü iyilikle kendinden uzaklaştıran
kimselerdir. İşte dünya yurdunun en güzel sonucu onlarındır” 268 buyuruyor.
İnfak Allah'a verilen ahde, vefa göstermenin bir gereğidir. İnfak, İnsanlar
arasında birliği sağlayan bir unsurdur. Veren kimsenin cimriliğini yok eden ve
alan kimsenin de kin ve intikam duygusunu söndüren bir olgudur. Fertlerin
birbirine bağlanıp, destek olmasını temin eden, ilan edilmesinden çekinildiği, şeref
ve haysiyetin korunmasını temin eden bir ibadettir.
Hasan el-Basri; bu ifade ile farz olan zekât kastedilmiştir. Başkaları ise
hem farz olan zekât hem de nafile olarak verilen sadaka kastedilmiştir, demiştir.
Mutezile ise; Cenab-ı Hak rızık olan şeyi infak etme hususunda teşvikte
bulunmuştur ki, bu da rızkın sadece helal şey olduğuna delalet eder, demişlerdir.
266
İnsan, 76 / 12.
267
Bakara, 2 / 195.
268
Râd, 13 / 22.
50
b-Bununla onların kötülüğe kötülükle mukabele etmedikleri, tam aksine
kötülüğe iyilikle mukabelede bulundukları kastediliyor. Nitekim Allah (c.c)
“Boş ve kötü lakırtıya rastladıkları vakit şerefle geçerler” 269 buyurmuştur. 270
269
Furkan, 25 / 72.
270
Râzi, a.g.e. Terc.. c. 13, s. 441.
271
Zümer, 39 / 73.
272
Tur, 52 / 17.
273
Zâriyat, 51 / 15; Kâf, 50 / 31-33.
274
Âli İmran, 3 / 198.
51
cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi
görür.” 275
275
Âli İmran, 3 / 15.
276
Râd, 13 / 35; Nahıl, 16 / 30-31; Âli İmran, 3 / 133-136; Duhan, 44 / 51-57; Kalem, 68 / 34.
277
Saf, 61 / 11.
278
Mevdudi, a.g.e. , Terc. c. 6, s.290.
279
Yazır, a.g.e., c. 8, s. 22.
52
Şüphesiz ki, mü'minin kısacık dünya hayatını kaybetme pahasına da olsa
ebedi dünyada daha güzel nimetler ve makamlarla karşılanması en büyük
kazancıdır. Ticaret yapanlar bire on kazandıkları zaman, o çarşıda bulunanların
hepsi onlara imrenir. Ya bir de dünya hayatındaki sayılı üç beş güne ve belirli
eğlencelere karşılık ebedi hayatı kazanan sonsuz nimetleri elde eden kimsenin
kazancına hiç imrenilmez mi? İşte bu nimetleri elde etmenin temelinde Allah
yolunda mal ve can ile fedakârlık yatmaktadır. 280
280
Kutup, a.g.e., Terc. c. 14, s. 458.
281
Derveze, a.g.e., Terc. c. 6, s. 476.
282
Bakara, 2 / 154.
283
Ş.İ.A, c. 6, s. 22.
53
kendine yapılan ikram sebebiyle yeryüzüne dönüp, on kere şehid olmayı temenni
eder.” 284 buyurmuştur.
284
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-İmare, bab 29, Hadis no: 109, c.9, s.69.
285
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-İmare, bab 33, Hadis no: 121 / 1887, c.9, s.80.
286
Vâkıa, 56 / 10-12.
54
Yani Allah'ın huzurunda sağda salihler, solda fasıklar en önde sabıklar
bulunacaktır. 287
Ahde vefayı İbn Abbas şöyle yorumlar: Onlar Hz. Âdem’in sulbünde iken
Allah'ın onlardan aldığı ahdi ve ben sizin Rabbiniz değil miyim? deyip de, onlara
evet dedirtip kendi aleyhlerine şahit tutuşu kastedilmiştir. Ahde vefa doğruluğu
287
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 6, s. 94.
288
Râd, 13 / 20.
289
Kutup, a.g.e., Terc. c. 8, s. 540.
55
hususunda delil olan her şeyin uygulamaya konulmasıdır. Mükellefin yükümlü
tutulduğu şeylere muhalefet etmemesi, ahde vefayı ifade eder. 290
290
Razi, a.g.e., Terc. c.13, s.435.
291
Tevbe, 9 / 112.
292
Kutup, a.g.e., Terc. c. 7, s. 453.
293
Yunus, 10 / 10.
294
Râzi, a.g.e., Terc. c. 12, s. 195.
56
kimselerdir. Tevbe, ibadet ve hamd ile birlikte Allah'ın mülkünü tefekkür ve
Allah'a sığınmanın yer alması ve Allah'ın yaratıklarındaki hikmetini düşünmek,
yaratma işleminin üzerine kaim olduğu hakkı bilmek daha muvafıktır. Gaye
yalnız idrak ile yetinip bütün ömrü mücerred ibretle geçirmek değildir. Bu idrak
ve tefekkür ile birlikte bu esasa dayalı olarak hayat binasının kurulması ve iman
lazım gelir. Mü'min bu görevlerinin bilincinde olarak hareket ettiği ölçüde
cennete yaklaşmıştır.295
Ayet-i Kerime samimi Müslümanların tüm sıfatlarını bir arada vermiştir. Her
koşul ve makamdaki Müslümana seslenerek, Allah yolunda fedakârlıkta bulunmalarını
istemektedir. Allah rızasının kazanılacağı samimiyetin ölçüsü verilmekte iyi
sıfatlar belirtilmekte, dünya ve ahirette kurtuluşa ermenin başarıya ulaşmanın
sebepleri sıralanmaktadır. 298
295
Kutup, a.g.e., Terc. c. 7, s. 423.
296
Râzi, a.g.e., Terc. c. 12, s. 196.
297
Esed, Muhammed, Kur’an Mesajı, Terc: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İşaret yay. İstanbul, 1999,
c. 1, s. 383.
298
Derveze, a.g.e., Terc. c. 7, s. 414.
299
Mü’minun, 23 / 1-2.
57
Namazlarını ikame edenler, namazı kendilerinden ayrılmaz bir sıfat olarak
kabul edenlerdir. Rükû ve secdeyi kendilerini diğerlerinden ayıran mümeyyiz bir
vasıf olarak kabullenenlerdir. Bu ikisi ile namaz kılanla kılmayan arasındaki
fark ortaya çıkar. Kıyam Allah için gösterilen tevazuun ilk basamağı rükû ortası,
secde ise son basamağıdır. Bundan dolayı namaz kılmaktan maksadın alabildiğine
huşu, huzu ve ta'zim gösterme olduğuna dikkat çekmek üzere huşunun ve
kulluğun nihai noktasına delalet ettikleri için rükû ve secde ayetlerde
zikredilmiştir. 300
300
Râzi, a.g.e., Terc. c. 12, s. 198.
301
Ankebut, 29 / 45.
302
Zuhruf, 43 / 68-68; Yasin, 36 / 55-58; Tur, 52 / 22-23; Nisa, 4 / 57.
303
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, Hadis no: 2-5, 2824-2825, c.11, s.232.
58
“Şüphesiz Allah'tan korkanlar güvenli bir makamdadırlar. Bahçeler
içinde pınarlar başında. İpek ve atlas giysiler giyerek karşılıklı otururlar. İşte
böylecedir. Onları iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz. Orada güven içinde
her türlü meyveyi isteyebilirler. Orada ilk ölümden başka bir ölüm
tatmazlar….” 304
“Allah'tan korkanlara vaad olunan cennetin özelliği şöyledir; orada
tadı ve kokusu bozulmamış sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar,
içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır.
Onlar için orada her türlü meyve mevcut olup, Rablerinden bağışlanma
vardır. Hiç bu cennetlikler, cehennemde o ebedi kalan ve bağırsaklarını
paramparça edecek bir kaynar su içirilen kimseler gibi olur mu?” 305
1 - Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah Teala; Ben salih kullarım için
hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın hatır ve hayal
edemediği nimetler hazırladım” 307 buyurdu.
304
Duhan, 44 / 51 -56.
305
Muhammed, 47 / 15.
306
Mutaffifin, 83 / 22-27.
307
Müslim, a.g.e., Terc. Kütabu’l-Cennet, Hadis no: 2, 2824, c.11, s.232.
59
bozarlar ne de tükürüp sümkürürler. Onların tarakları altındandır. Kokuları misk
gibidir. Buhurdanlıklarında tüten hoş koku, cennetin hoş kokulu ağacındandır.
Eşleri hurilerdir. Cennetliklerin hepsi de babaları Âdem’in şeklinde yaratılmış
olup, boyları altmış arşındır.” 308 buyurmuştur.
- İşte öyle bir mülk senindir. Bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o
kadar daha, bir o kadar daha buyurur. Beşincisinde o adam;
- İşte bu kadar şey hep senindir. Onun on misli de senindir. Bir de neyi
arzu ediyorsan, gözün neden hoşlanıyorsa hepsi senindir buyurunca adam;
- Razı oldum ya Rabbi diyecek. Sonra Musa ( a.s );
- Ya Rabbi! Cennetliklerin en üstün derecesi nedir? diye sordu. Allah Teala
şöyle buyurdu; Onlar benim seçtiğim kullardır. Onların keramet fidanlarını
308
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 6, Hadis no: 15, c.11, s.241.
309
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 7, Hadis no: 17, c.11, s.243.
60
kudret elimle ben dikip mühür altına aldım. Onlara hazırladığım nimetleri ne bir
göz görmüş ne bir kulak duymuş, ne de bir kimsenin hatır ve hayalinden
geçmiştir.Allah’ın kitabında bunun delili ise “hiç kimse onları memnun etmek için
kendilerine neler gizlendiğini bilemez”310 ayeti kerimesidir.311
—Haydi git cennete gir buyurur. Adam cennete gider, fakat ona cennet
doluymuş gibi gelir. Geri dönüp Allah Teala'ya;
-Ya Rabbi cennet ağzına kadar dolmuş der. Allah Teala ona;
-Git cennete gir buyurur. Tekrar oraya gider. Yine cennetin dolu olduğunu
zanneder. Bir daha geri dönüp Allah Teala'ya;
-Git cennete gir, orada senin dünya kadar ve dünyanın on misli yerin var.
buyurur. O adam;
Hadisin ravisi İbn Mesud şöyle dedi; Resûlullah (s.a.v) in gerideki dişleri
belirinceye kadar tebessüm ettiğini gördüm. Sonra şöyle buyurdu; İşte
cennetliklerin en aşağı seviyesinde bulunan adamın derecesi budur.” 312
6- Resûlullah (s.a.v) "Şüphesiz mü'min için cennette içi boş bir tek inciden
altmış mil uzunluğunda bir çadır vardır. Orada mü'minin gidip ziyaret ettiği
aileleri vardır. Fakat bu aileler birbirini görmezler.” 313 buyurmuştur.
310
Secde, 32 / 17.
311
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-İman, bab 84, Hadis no: 312 / 189, c.2, s.184.
312
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-İman, bab 83, Hadis no: 308 / 186, c.2, s.186.
313
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 9, Hadis no: 23 / 2838, c.11, s.247.
61
şeylerin hepsinden hayırlıdır.” 314
314
Buhari, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer, 56; Hadis no: 6 / 13, c.6, s.2644.
315
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 5, Hadis no: 13 / 2833, c.11, s.239.
316
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 8, Hadis no: 22 / 2837, c. 11, s.246.
317
Derveze, a.g.e., Terc. c. 4, s. 264.
318
Zilzal, 99 / 7-8.
62
olayı genel itibariyle kabul edilmesine rağmen bunun imkânsızlığını savunanlar da
çıkmıştır. 319
1. Hz Ebu Bekir
319
Ru’yetullah konusunda geniş bilgi için bkz., Talat Koçyiğit, Kur’an ve Hadiste Ru’yet Meselesi,
A.Ü.İ.F. yay. Ankara, 1974
63
etmiştir. Hani kâfirler O'nu iki kişiden biri olarak Mekke'den çıkardıklarında,
ikisi de mağarada iken arkadaşı Ebu Bekir'e 'üzülme Allah bizimledir'
diyordu. Allah da O'na güven vermiş, görmediğiniz bir ordu ile O'nu
desteklemiş ve kâfirlerin sözünü mağlup etmiştir. Allah'ın sözü ise her zaman
galiptir, yücedir. Çünkü Allah güçlüdür, hakimdir.” 320
Allah Resûlü “kıyamet gününde insan en çok yapmış olduğu amelle çağrılır
şayet namaz en üstün ise namaz ile çağrılır. Oruç en üstün ise oruç ile çağrılır,
cihad ise cihad ile çağrılır. Sonra cennet kapılarından reyyan denilen oruçluların
çağrıldığı kapıya gelir.” buyurdu.
— Ya Resûlullah! Orada iki amel ile çağrılan biri var mı? diye sordu
Peygamberimize sordular :
320
Tevbe, 9 / 40.
321
Fayda, Mustafa, D.İ.A., c. 10, s. 101.
322
Müslim, a.g.e., Terc.Kitabu’z-Zekat bab 27, Hadis no: 85 / 1027, c.5, s.411.
323
Müslim, a.g.e., Terc.Kitabu Fedailü’s-Sahabe, bab 1, Hadis no: 6, c.10, s.210.
324
Müslim, a.g.e., Terc.Kitabu Fedailü’s-Sahabe, bab 1, Hadis no: 8 / 2384, c.10, s.212.
64
Pegamberimiz (s.a.v), Hz. Ebu Bekir’e “sen benim kevser havuzu ve
mağara arkadaşımsın”325 buyurdu. Birgün peygamberimiz mescidde otururken Hz.
Ebu Bekir ve Hz. Ömer içeriye girdi. Resûlullah (s.a.v) onları görünce şöyle
buyurdu. “Beni sizinle kuvvetlendiren Allah’a hamd olsun”
2. Hz. Ömer
5. İfk hadisesinde kendisi ile istişare eden Hz. Peygambere bunun bir
iftira olduğunu söylemesi ve aynı ifadelerle ayetin nüzulu333
325
Tirmizi, a.g.e., Terc.Menakıb, bab 37, Hadis no: 3914, c.6, s.232.
326
Buhari, a.g.e., Terc.Kitabu Fedaili Ashabu’n-Nebi 62; Hadis no: 5 / 24, c.7, s.3436.
327
Kurucan-Ahmet, Mercan, Zühtü,Cennetle Müjdelenen On Sahabi, Feza Yay. İstanbul-2001, s.114.
328
Buhari, a.g.e., Terc. Salat 7; Hadis no: 32 / 52, c.1, s.490.
329
Tahrim, 66 / 5.
330
Enfal, 8 / 67.
331
Tevbe, 9 / 84.
332
Maide, 5 / 90.
333
Nur, 24 / 16.
65
6. Hz. Peygamberin hükmüne razı olmayan kişiyi öldürmesi bunun
üzerine Hz. Ömer’in haklılığına delalet ayetin inmesi 334
Ömer ( r.a ) bütün meselelere karşı net ve tavizsiz tavır koyan sahabilerin
başında yer almaktadır. Resûlullah (s.a.v), O'nun için “Sizden önce geçen
ümmetlerde bazen ilham sahipleri bulunurdu. Eğer benim ümmetimde onlardan
biri bulunursa Ömer onlardandır.” 336 buyurdu.
“Güneş Ömer’den daha hayırlı biri üzerine doğup doğmamıştır.337 ”
“Allah hakkı Ömer’in diline ve kalbine koydu.338”
“Benden sonra Peygamber olsaydı bu Ömer olurdu.339”
3. Hz Osman
334
Nisa, 4 / 65.
335
Bakara, 2 / 99.
336
Müslim, a.g.e., Terc.Kitabu Fedailü’s-sahabe, bab 2, Hadis no: 23 / 2398, c.10, s.231.
337
Tirmizi, a.g.e., Terc. Menakıb bab 48, Hadis no: 3929, c.6, s.242.
338
Ebu Davud, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Harac bab 18, Hadis no: 2961, c.3, s.775.
339
Tirmizi, a.g.e., Terc. Menakıb bab 49, Hadis no: 3931, c.6, s.243.
340
İbn Sâd, Tabakâtü’l-Kübra, Şâb Matbaası, Beyrut, 1970, c. 1, s. 207.
341
İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Gâbe fi Ma’rifeti’s-Sahabe, Şâb Matbaası, Beyrut, 1970, c.3, s. 586.
66
Hz Peygamberin, Hz Osman hakkında onun değer ve kıymetine işaret eden,
dünya ve ahiretteki yerini gösteren ve bunlarla Hz. Osman’ın Allah Resulü
yanındaki kıymetini aktarmak istiyoruz.
“Resûlullah (s.a.v), benim evimde iki uyluğunu yahut iki baldırını açmış
olarak yatıyordu. Derken Ebu Bekir içeri girmek için izin istedi. Resûlullah
bulunduğu bu hal üzere iken ona içeri girme izni verdi. Ve onunla bir müddet
konuştu. Sonra Ömer izin istedi kendisi yine o hal üzere iken Ömer’e de içeri
girme izni verdi. Onunla da konuştu, sonra Osman izin istedi. Bunun üzerine
Resûlullah oturdu ve elbisesini düzeltti. Akabinde Osman içeri girdi ve Resûlullah
ile konuştu.” Dışarı çıktığı zaman Hz. Aişe Resûlullah’a hitaben; Ebu Bekir içeri
girdi fakat onun için ferahlanmadın ve ona aldırmadın. Sonra Ömer girdi onun
içinde ferahlanmadın onun girişinden dolayı da derlenip toparlanmadın. Sonra
Osman girdi hemen oturdun ve elbiseni düzelttin (baldırını örttün) dedi.
Resûlullah : “Kendisinden meleklerin haya etmekte olduğu bir kimseden ben haya
etmeyeyim mi?” buyurdu.342
342
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu Fedailü’s-Sahabe bab 3, Hadis no: 26 / 2401, c.10, s.235.
67
Bana sabır ihsan et” dedi. Yahut da “Kendinden yardım istenecek ancak Allah’tır.
” dedi.343 ”
4. Hz. Ali
“Ali’ye Allah rahmet etsin. Allah’a yemin ederim ki o hidayet sancağı idi.
Takva denizi, akıl küpü ve zarafet abidesiydi, gecenin karanlığında şeref
aydınlığıydı. En yüce hedefe çağırır, en eski şeyleri bildirir, tevil yapabilir, öğüt
verirdi. İslam’ın insanlara hidayeti gösteren emirlerine bağlıydı. Zulmü ve eziyeti
terk etmişti şüpheli yollardan ayrılırdı. İman ve takva sahiplerinin en hayırlısıydı,
343
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu Fedailü’s-Sahabe bab 3, Hadis no: 28 / 2403, c.10, s.237.
344
İbn Mace, a.g.e., Terc. Mukaddime bab 11, Hadis no: 109, c.1, s.183.
345
Buhari, a.g.e., Terc. Kitabu Fedaili Ashabu’n-Nebi, Hadis no: 62; 9, c.7, s.3467.
346
Kurucan- Mercan, a.g.e., s.219.
68
peygamberimizin gömlek ve cübbesini giyenlerin en hayırlısı idi. Peygamberler ve
Hz. Muhammed (s.a.v) hariç dünyanın en büyük hatibiydi. Kadınların en
hayırlısının kocası, Peygamber torunun babasıydı. Gözlerim onun gibisini görmedi
kıyamete ve mahşere kadar da görmeyecek. ”
Dırar b. Damre ise Hz. Muaviye’ye Hz Ali’yi şöyle anlatır : “Ali gayesi
büyük çok kabiliyetli birisi idi. Kesin konuşur adil hüküm verirdi. İlimle doluydu.
Bütün konuştukları hikmetti. Dünya ve dünya gösterişinden uzaktı, geceyi ve
karanlığı dost edinirdi çok gözyaşı döker derin derin düşünürdü. Önce kendi
nefsine nasihat ederdi. ”
İlk iman edenlerden birisidir. Rivayetlere göre, İslam’ı üçüncü kabul eden
kimsedir. Sa'd, ( r.a ) Müslüman olduğu gün, henüz namazın farz kılınmamış
olduğunu ve o zaman 17 yaşında bulunduğunu söylemektedir. 348
Uhud'da büyük hizmet görmüş ve tek başına bin ok attığı rivayet edilir.
Resûlullah (s.a.v) in vefatından sonra, Ebu Bekir ( r.a )'e biat eden Sa'd, Hz.
Ömer döneminde aktif olarak devlet idaresinde görevler almıştır. Hz. Osman
347
Kurucan- Mercan ,a.g.e., s. 255-256.
348
İbn Sâd, a.g.e., c. 3, s. 139.
69
( r.a )'ın şehit edilişi i l e başlayan fitne ve ihtilaflardan tamamen uzak kalmaya
gayret etmiştir. Müslümanlar arasında kan dökülmesinden çok rahatsız oluyor ve
taraflardan kendisine gelen teklifleri geri çeviriyordu. Sade bir hayat yaşamak
O'nun tek arzusuydu. 349
Hz. Ebu Bekir vasıtasıyla, Müslüman olan Ebu Ubeyde, Hz. Peygamberle
bütün gazvelere iştirak etmiştir. Aralarında Ebu Bekir ve Ömer'in de bulunduğu
bazı sahabiler, Ebu Ubeyde'ye halife olarak biat etmek istemişler fakat O, bu
göreve Hz. Ebu Bekir'in daha layık olduğunu söyleyerek teklifi reddetmiştir.
349
Tellioğlu Ömer, Ş.İ.A., c. 5, s. 304
350
Önkal, Ahmet, D.İ.A., c. 1, s. 157.
70
Kur'an-ı ezberleyen sahabilerden biri olan Ebu Ubeyde, hayatı savaşlarda
geçtiği için Hz. Peygamber'den sadece, 15 hadis rivayet edebilmiştir.
Ebu Ubeyde, "Taunu Amvas" diye meşhur olan ve birçok sahabinin ölümüne
yol açan vebaya yakalanarak Beysan'a bağlı Amtah köyünde vefat etti ve oraya
defnedildi. 351
Hz. Peygamber (s.a.v)'in dostu ve havarisi aynı zamanda halası Safiye Binti
Abdülmuttalib'in oğludur. Hz. Ömer'in görevlendirdiği ashab-ı şuradandır. Hz.
Ebu Bekir'in İslam’a girmesinden kısa süre sonra Müslüman olan ve i l k
Müslümanların dördüncü veya beşincisidir.
351
Önkal, a.g.e., c. 10 s. 249.
352
İbnü’l-Esir, a.g.e., c. 3, s. 85.
353
İbnü’l-Esir, a.g.e., c. 3, s. 86.
354
İbnü’l-Esir, a.g.e. ,c. 3, s. 85.
71
Şehit edildiğinde, 66–67 yaşlarındaydı. Cesur ve gözüpek bir Müslüman
idi. Mekke'de Allah için ilk defa kılıç çeken O'dur. Medine'ye hicret ettikten
sonra da yapılan tüm savaşlara katılmış, bütün sıkıntılı zamanlarda daima Hz.
Peygamber (s.a.v)’in yanında bulunmuştur. Savaşta gösterdiği üstün başarıdan ve
çok iyi ok attığından Allah Resûlü, O'nun için, hadi at! Anam, babam sana feda
olsun diyerek, memnuniyetini ifade etmiştir. Yine O'nun hakkında "her
peygamberin bir havarisi vardır, benimki de Zübeyr'dir” 355 buyurmuşlardır.
355
İbn Abdil berr, el-İstiâb fi Ma’rifeti’l-Ashab, Daru Sadır, Kahire, trz, s. 165.
356
İbn Sâd, a.g.e., c. 3, s. 384.
72
İKİNCİ BÖLÜM
KUR'ANDA CEHENNEM VE CEHENNEM EHLİ
I. KUR'ANDA CEHENNEM
A.CEHENNEMİN YARATILMIŞLIĞI VE MEVCUT
OLUŞU
Ehli Sünnet inancına göre Kur’an-ı Kerim’de geçmiş zaman kipi ile ifade
edilen “Cehennem kâfirler için hazırlandı357” ve “inkar edenler için hazırlanmış
ateşten sakının”358 ayeti cehennemin şu anda var ve yaratılmış olduğunu gösterir.
Haşr’in ve cehennemdeki azabın cismani değil de ruhani olacağını iddia eden
İslam filozoflarına karşı Ehli Sünnet âlimleri, bazı Kur’an ayetlerine359
dayanarak Cehennem azabının hem ruhani hem de cismani olacağını ifade
360
etmişlerdir. Ayrıca Ehli Sünnet kelamcıları “Orada ebedi kalıcıdırlar.”
mealindeki ayetlere dayanarak, cehennem hayatının sonsuz olduğu fikrini
benimsemişlerdir 361 .
Peygamberimizin şu hadisi de cehennemin yaratılmış ve mevcut olduğuna
açıklık getirmektedir. Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: Cenabı Allah
cenneti ve cehennemi yarattığı zaman, Cibril’e emredip; “…Cehenneme git,
oraya ve orada cehennemliklere neler hazırladığıma bak” dedi. Cebrail de gidip
cehenneme baktı ki orası birbirine giriyor. Cenabı Allah’a dönüp: “İzzetine
yemin olsun ki, orayı işiten hiç kimse oraya girmez” dedi.
Bunun üzerine cehenneme emredildi de orası şehvetlerle kuşatıldı. Cenabı
Allah tekrar: oraya dön dedi. Cebrail oraya döndü ve “izzetine yemin ederim ki,
hiç kimsenin oraya girmekten kurtulamayacağından korktum” dedi.362
İsra hadisinde de anlatıldığı gibi Resulullah (s.a.v) isra gecesinde cennet ve
cehennemi görmüştür. Bu da bize cehennemin yaratılmış olup şu anda mevcut
olduğunu göstermektedir.
357
Bakara, 2 / 24; Al’i-İmran, 3 / 131.
358
Al-i İmran, 3 / 131.
359
Nisa, 4 / 56.
360
Nisa, 4 / 169; Ahzab, 33 / 65.
361
Karaman,Fikret, a.g.e., s.88.
362
Tirmizi, a.g.e., Terc. Cennet 4 / 21.
73
Kur’an-ı Kerim’de cehennemin tasviri ile ilgili ayetler, onun yapısından
çok işleyişini yani azap türlerini konu edinmiştir. Ancak münafıkların cehennemin
363 364
en aşağı tabakasında olacağını ve cehennemin yedi kapısının bulunduğunun
ifade eden ayetlerde cehennemin yapısı hakkında bazı bilgiler verildiği
görülmektedir. 365
Cehennem ve oradaki azap şekilleri özellikle mekkî sürelerde oldukça
yoğun olarak yer almıştır. Bunların ayniyle vuku bulup bulmayacağı, kelamcılar
arasında tartışma konusu ola gelmiştir. Bazı kelamcılar Allah’ın – adaleti gereği
– vaadinden dönmeyeceği, ancak –rahmeti gereği- tehdidinden dönebileceğini;
Kur’an’daki cehennem tasvirlerinin bir kısmının caydırıcılığa yönelik ifadeler
olduğunu savunmuşlardır. 366
Bu konuda birçok ayet-i kerime ve hadis-i şerif bulunmaktadır. Cehennem
azabının hak oluşu kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Aksini iddia etmek kişiyi
küfre götürür.
Allah Teâla Kur'an-ı Kerim’inde bu konuyu şöyle dile getiriyor; "Ey
İman edenler, kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten
koruyun. Onun başında acımasız, şiddetli, Allah'ın kendine verdiği emirlere
367
karşı gelmeyen ve daima emredildikleri şeyleri yapan melekler vardır ,
"Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hâkimiyetin yoktur, azgınlardan sana
uyanlar hariç Muhakkak cehennem onların hepsine vaadolunan yerdir." 368
Allah Resûlü (s.a.v)'de hadis-i şeriflerinde bu konuyu açıklamaktadır.
Rasulüllah (s.a.v): "Sizin şu yaktığınız ateş, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden
bir cüzdür. Oradakiler; Vallahi ey Allah'ın Resûlü! Bu kadarı da (dünya ateşi
kadar da olsa) yeterlidir dediler. Resûlullah (s.a.v); o ateş bu ateşten altmışdokuz
kat daha fazla şiddetli kılındı. Cehennem ateşinin her bir katı dünya ateşinin
369
şiddeti kadardır" , ''Kıyamet gününde en basit cehennem azabına çarptırılacak
kimsenin ayaklarının altına iki kor konulurda, bunun sıcaklığından o kimsenin
363
Nisa, 4 / 145.
364
Hicr, 15 / 44.
365
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s.229.
366
Özsoy, Ömer- Güler, İlhami, Konularına Göre Kur’an (Sistematik Kur’an Fihristi), Fecr yay.
Ankara-1997, s.312.
367
Tahrim, 66 / 6.
368
Hicr, 15 / 42-43.
369
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 12, Hadis no: 30 / 2843, c.11, s.252.
74
370
beyni kaynar" , "Ateş cehennemliklerin bazılarının topuklarına kadar ulaşır.
Bazılarının dizlerine kadar ulaşır, kiminin uyluklarına kadar ulaşır, bazılarının ise
kürek kemiklerine kadar ulaşır" 371 buyurmuşlardır.
Resûlullah (s.a.v) "Şüphesiz kıyamet gününde cehennemliklerin azabı en
hafif olanı, ayaklarının altına iki kor konulup da bu sebeple beyni kaynayan
kimsedir. Oysa o, hiç kimsenin kendinden daha fazla şiddetli azap gördüğünü
372
zannetmez. Hâlbuki kendisi cehennemliklerin azabı en hafif olanıdır”
buyurmuştur.
370
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-İman, bab 91, Hadis no: 361 / 211, c.2, s.243.
371
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 12, Hadis no: 33, c.11, s.254.
372
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-İman, bab 91, Hadis no: 364, c.2, s.244.
75
göstermektedir. Yine bu görüşte olanlar, ayetteki "Rabbinin dilediği müddet
müstesna..." istisnası onların cezalarının süresinden yapılan bir müstesnadır.Bu
azabın istisna edilen o vakitte son bulacağına delalet eder diyorlar. Bu görüş
sahiplerinin delil getirdikleri ayetlerden birisi de "Onlar devirler boyunca
cehennemde kalacaklar” 373 ayeti kerimesidir. 374
ayetteki gökler ve yer ile ifade edilen mananın ahiretteki gök ve yeri ifade ettiğini
söylemişlerdir. Ahirette gök ve yer olduğu Kur'an'la sabit olunca onu kabul etmek
dillerindeki alışmış oldukları örfe göre hitap etmiştir. Onların örfüne göre bu lafız
373
Nebe, 78 / 23.
374
İbn Kayyım, a.g.e., Terc. s.418.
375
İbn Kayyım, a.g.e., Terc. s. 418-419.
376
Razi, a.g.e., Terc. c. 13, s.128.
76
"Rabbinin dilediği müstesna" ifadesine gelince; 377
a) Bu istisnadan maksat, onların mahşer meydanlarındaki durma
zamanlarıdır veya "bundan murad Rabbinin dilediği müddet müstesna, bu
onların kabirde bulunmalarının halidir" yine
b) "Bu istisna tevhid ehlini ateşten çıkarmayı ifade etmektedir"
b- Cehennem ehl-i orada bir müddet azap olunur, sonra durum değişir, onlar
için alışkanlık halini alır. Zamanla tabiatlarına uygun geldiği için ateşten zevk
almaya başlarlar. Bunun için azaptan vazgeçilir. Bu görüş ittihatçıların lideri İbn
Arabi et-Tai'nin görüşüdür.
377
Razi, a.g.e., Terc. c. 13, s.129.
378
İbn Kayyim, a.g.e., Terc. s.407
379
Ali İmran, 3 / 23-24; Bakara, 2 / 80-81.
77
yapılmış en büyük bir iftiradır. Çünkü O'nun koyduğu evrensel yasa ve adalet,
günah işleyen ve günahı kendini kuşatan kimselerin ateş ehli olmalarını ve orada
sonsuza dek kalmalarını öngörür. Yine ilahi yasalar gereği salih amel işleyenler
de cennet ehlidirler ve orada sonsuza kadar kalacaklardır. 380
Hem Kur'an, hem sünnet, hem sahabe, hem tabiinin icmaı Yahudilerin
mantığını yalanlamaktadır. Allah (c.c)'ın "Onlar oradan çıkacak
381
değillerdir" ayet-i kerimesi cehennemin azabının ebediliğinin açık delilidir.
e- Bilakis bizzat fani olur. Çünkü cehennem daha önce yok iken,
varolmuş olan bir şeyin kalıcı ve ebedi olması muhaldir. Bu görüş Cehm b.
Safvan ve fırkasının görüşüdür.
Bu görüşler içinde en tercihe şayan görüş son görüştür. Diğer görüşlerin batıl
olduğu açıkça Kur'an ve sünnete aykırı olmalarından anlaşılıyor. Aliyyü'l Kari de
son görüşü savunmakta olup, insanları iki kısma ayırıyor. Kâfirler mutlak
cehennemliktir. Mü'minlerin ise, işledikleri günahların cezasını çektikten sonra
cennete gireceğini söylüyor. 382
380
Derveze, a.g.e., Terc. c. 5, s. 86.
381
Bakara, 2 / 167; Hicr, 15 / 48; Fatır, 35 / 36.
382
El-Kâri, Ali,Şerhu Fıkhı Ekber, Terc.Y.Vehbi Yavuz,Çağrı yay. İstanbul 1981 s.185-186.
78
İbn Kayyım’ın Cehennemin Ebediliği Konusundaki Görüşleri
c- Cennet ilahi rahmeti, cehennem ise ilahi gazabı izhar eder. Hâlbuki
hadislerin bildirdiğine göre Allah'ın rahmeti gazabına üstün gelmiştir. O halde
bu iki ilahi sıfatı aynı eşitlik üzerine koymak imkânsızdır.
d- Rahmetle münasebeti olan her şeyin kendinden bir gaye olabilir. Fakat
gazapla alakalı her şey bir vasıtadır. Kendisinde bir gaye olan cennet, ebedi olarak
devam etmelidir ve sadece basit bir temizlenme vasıtası olarak cehenneme üstün
gelip geçmelidir.
383
Enam, 6 / 128.
384
Hud, 11 / 107.
385
Nebe, 78 / 23.
79
girecektir. Arındıktan sonra Allah onlara yeni bir hayat bahşedecektir. O halde
ateş faydasız değildir ama temizleme işini yerine getirdikten sonra, ebediyen
devam etmesi akla aykırıdır.
g- Allah, şefkati İntikama, rahmeti cezaya, hoşnutluğu gazaba, iyiliği
adalete tercih eder. O halde eğer cehennem sakinleri azap çektikleri halde
merhameti isterlerse, Allah'ın onlara karşı ister affetsin, ister cezalandırsın, rahim
olduğunu itiraf ederler ve cehennem onlar için sakin bir serinleme yeri olur.
h- Kur'an Allah'ın rahmetinin her şeyi kuşattığını beyan ediyor, fakat bu
müthiş bir azap aracılığıyla da gerçekleşebilir. Kötülükler ve azaplar bazı
hastalıkları sona erdirmek için ilaçlardır. Bu dünyada tevbe ilacıyla şifa bulan
kimse, öteki dünyada ateş ilacına muhtaç olmayacaktır.
ı- Allah (c.c) "Kasten bir Mü'mini öldüren kimse ceza olarak, ölümsüz
386
kalacağı cehennemi boylar" buyuruyor. Şu halde Allah bazı günahlar için
387
cehennemde sonsuz olarak kalmayı tasdik ediyor. Bir başka ayet mutlak
devamlılık anlamına gelen "ebed' kelimesi ile bu sonsuzluğu açıklıyor. Kâfirler
üzerine ağırlığını koyan tehdit, rahmet sahibi tarafından kaldırılır. Zira O'nun
rahmeti gazabına galip gelir.
i- Kur'an bazen cehennem azabının hiçbir zaman kesilmeyeceğini aralıksız
devam edeceğini beyan ediyor. Vaadlerini yerine getiren Allah, vaidlerini
gerçekleştirmeyebilir. Ehl-i sünnete göre tehditlerini yerine getirmemek, Allah
tarafından kullarına bir ihsandır, Birçok Kuran ayeti Allah'ın vaadlerinin
icrasını geriye bırakmayacağını açıklıyor. Fakat hiçbiri Allah'ın tehditlerini
terketmeyeceğini açıklamıyor.
İbn Kayyim el-Cevziyye son olarak görüşünü şöyle açıklıyor;
Cennetliklerin ve cehennemliklerin, nimet ve azaplarını tasvir ettikten
sonra Mü'minlerin emiri Hz. Ali'nin vasıl olduğu yer bizimde vardığımız
yerdir. O şunu söylemiştir. Allah irade ettiğini yapar. Bütün yaratıklar bir noktada
kalıp daha ileri gidemezler. İbn Kayyim, cehennemliklerin arınması ameliyesini
386
Nisa, 4 / 93.
387
Cin, 72 / 23.
80
yerine getirince cehennemin yok olacağını ileri sürüyor ve buna delil olarak da
yukarıda saydığımız maddeleri açıklıyor. 388
A. CEHENNEMLİKLERİN ÖZELLİKLERİ
388
Salih, a.g.e., s. 78-81.
389
Müminun, 23 / 103; Tevbe, 9 / 68, 73; Hakka, 69 / 25–31; Kâria, 101 / 8–11.
390
Bakara, 2 / 105.
391
Topaloğlu, a.g.m., c.7, s.230.
392
Bakara, 2 / 39, 80-81, 119, 217, 257, 275; Al-i İmran, 3 / 10, 116; Nisa, 4 / 56; Maide, 5 / 86;
Tevbe, 9 / 113; Yunus, 10 / 27; Hudu, 11 / 105-107, 119; Rad, 13 / 5, 25; Hac, 22 / 19-22, 51;
Mü’minun, 23 / 103-108, 112-115; Furkan, 25 / 11-14; Secde, 32 / 20-21; Fatır, 35 / 36-37;
Yasin, 36 / 59-64; Saffat, 37 / 62-68; Sad, 38 / 55-64; Zümer, 39 / 8, 14-16, 19; Mü’min, 40 / 6, 43,
45-50, 70-76; Fussilet, 41 / 19-25; Şûra, 42 / 20; Duhan, 44 / 43-50; Muhammed, 47 / 15-16;
Kaf, 50 / 24-30; Tur, 52 / 11-16; Vâkıa, 56 / 41-56; Hadid, 57 / 19; Teğabün, 64 / 10; Mülk, 67 / 6-11;
81
hangi özelliklerinden dolayı cehenneme gireceklerini Kur'an ayetleri doğrultusunda
açıklamaya çalışacağız.
Kur'an’da daha birçok ayet-i kerime 398 cehennemliklerin başında kâfirlerin yer
aldığını anlatıyor. Allah (c.c) "İnkâr edenler, beni bırakıp ta kullarımı dost
edineceklerini sandılar. Doğrusu biz cehennemi kâfirler için bir konak olarak
Hakka, 69 / 25-37; Meâric, 70 / 11-18; Nebe’, 78 / 21-30; Buruc, 85 / 10; A’lâ, 87 / 11-13;
Gâşiye, 88 / 1-7; Karia, 101 / 8-11.
393
Bakara, 2 / 24.
394
Enfal, 8 / 14.
395
Tevbe, 9 / 73.
396
Kutup, a.g.e., Terc. c. 1, s. 99.
397
Razi, a.g.e., Terc. c.2, s.154.
398
Bakara, 2 / 257; Âli İmran, 3 / 10.
82
hazırladık” 399 buyurmak suretiyle cehennemin yaratılış gayesini unutan kâfirler için
olduğunu açıklıyor.
399
Kehf, 18 / 102.
400
Yazır, a.g.e., c. 2, s. 319; Râzi, a.g.e., Terc. c. 6, s. 174.
401
Râzi, a.g.e., Terc. c. 15, s. 264.
402
Bakara, 2 / 98, 175; Nisa, 4 / 37; Tevbe, 9 / 17.
403
Ankebut, 29 / 23.
83
"İşte bunlar, Rabbinin sana bildirdiği hikmetlerdendir. Sakın Allah ile
birlikte başka ilah edinme. Yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme
atılırsın" 404
404
İsra, 17 / 39.
405
Nisa, 4 / 137.
406
Bakara, 2 / 39.
407
Razi, a.g.e., Terc. c. 2, s. 441.
408
Tegabün, 64 / 10.
409
Maide, 5 / 10.
84
Allah'ın kendinden başka hiçbir dini kabul etmediği, İslam’a girmedikçe müşriklerle
birlikte zikrederek kâfirler sınıfına katmıştır. 410
410
Kutup, a.g.e., Terc. c. 4, s. 405; Yazır, a.g.e., c. 3, s. 329.
411
Maide, 5 / 33.
412
Razi, a.g.e., Terc. c. 9, s. 44.
85
zamanda bu vasıf gayri müslimde Allah ye Resûlüne karşı savaşan sıfatının
verilmesinin şartlarındandır. 413
Allah (c.c) şöyle buyuruyor "Faiz yiyen kimseler tıpkı şeytan çarpmış
kimseler gibi, çarpılmış olarak kalkarlar. Onların bu hali, alışveriş de faiz
gibidir demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.” 415
Riba kelimesinin anlamı, bir şeyi artırmak veya bir şeye eklemektir. Teknik
olarak ise borç verenin borçludan, verdiği para üzerinden belli bir yüzde fazlalık
almasıdır, yani faizdir.
Kur'an, faizle borç vereni deli bir adama benzetir. Deli adam nasıl dengesizliği
sebebiyle hâkimiyetini kaybederse, aynı şekilde borç veren kişide para verirken, o denli
dengesini kaybeder. Birçok şeyi feda ederek zenginliğinin farkına varamaz.
Ahirette de aynı bu dünyadaki gibi deli olarak dirilecektir. Çünkü herkes, hangi
konumda ölmüşse, ahirette o konumda dirilir. Onlar görüşlerini yanlış bir
teoriye dayandırdıkları için, kâr ile faiz arasındaki farkı göremezler. Faiz, ahlaki
yönden de bir pisliktir. Kıyamet gününde kişi hakkında kesin hüküm verecek
olan Allah'ın azabından ancak bu dünyadayken faizden temizlenmekle mümkün
olur. 416
Faiz yiyenler bir manada Allah'ın koyduğu hükmü çiğnemiş oldukları için
Cehennemi hak ederler. Fakat faizi helal saymadan yerlerse, ebedi olarak
cehennemde kalmazlar. Çünkü cehennem, kâfirler için ebedi azap yeridir.
413
Derveze, a.g.e., Terc. c. 7, s. 81-87.
414
Tevbe, 9 / 61.
415
Bakara, 2 / 275.
416
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 1, s. 217.
86
Yukarıdaki ayet-i kerime insan hissini uyandırmak ve gereken ilhamları
ima etmek için, saraya tutulmuş insan manzarasını gözler önüne seriyor. Sırf
kapitalistlerin hissiyatını harekete geçirmek ve onları iktisadi hayatlarında
alışageldikleri adetlerinden uzaklaştırmak için tir tir titretiyor. Faizden elde
ettikleri kar hırsından uzaklaştırmak için tehdit tonunu yükseltiyor. Ne yazık ki
birtakım tûlü emel kurbanları akıbetlerinin nasıl olacağını bilmeyen zavallılar,
hesap yaparken çok kere ahireti hesaptan uzak tutmaktadırlar. Kur an, bu kimseleri
cehennem tehdidiyle uyarıyor. 417
Riba ile sadaka arasında zıt bir münasebet söz konusudur. Çünkü sadaka
Allah'ın emri sebebiyle kişinin malından vermesidir. Riba ise, Allah'ın yasakladığı
şekilde kişinin malını artırma isteğidir. Riba kişiye, ahirette de bir takım
noksanlıklar getirir. Allah'u Teala, faiz alan ve verenlerin sadakasını, cihadını,
haccını ve sıla-i rahimi kabul etmez. 418
Faiz dünyada insana bir şeyler kazandırıyor gibi görünse de ona hiçbir şey
kazandırmadığı gibi cennet gibi büyük bir nimeti kaybettiriyor. Çünkü görünüşte
kazanılanların hepsi dünyada kalacak, kişi ahirette yaptığı iyi amellerle başbaşa
kalacaktır. Mallarının dünyalık olduğunu düşünemeyerek faize saplananlar,
ahirette bu malların hiçbir faydasını göremeyecekleri gibi bu mallar onların
cehenneme girmelerine sebep teşkil edecektir. Faizin cehenneme götürme
sebeplerinden birisi haksız kazanç ameliyesidir.
“Ey iman edenler kat kat faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa
eresiniz. Kafirler için hazırlanmış ateşten sakının.”419 Ayette “kafirler için
hazırlanmış ateşten sakının” buyrularak faiz yiyenlerin ahrette kafirler için özel
olarak hazırlanmış olan cehennemde cezalandırılacaklarına işaret edilmekte, bir
sonraki ayette ise Allah’ın rahmetine ve berekitine ere bilmek için Allah ve
Resulunün emir ve yasaklarına itiat etmenin gereği vurgulanmaktadır.420
Resûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde, faizin ne kadar kötü bir şey
olduğunu şöyle dile getiriyor. " Yedi helak edici şeyden sakının. Bunlar nedir ey
417
Kutup, a.g.e., Terc. c. 2, s. 128,
418
Razi, a.g.e., Terc. c. 6, s. 22-23.
419
Al-i İmran, 3 / 130-131.
420
Hayreddin Karaman vd., Kur’an Yolu, c.1, s.499.
87
Allah'ın Resûlü? diye soranlara: Allah'a ortak koşmak, sihir yapmak, haksız yere
adam öldürmek, faiz yemek (ve yedirmek), yetim malı yemek, savaş
meydanından kaçmak ve mü'min kadınlara zina iftirasında bulunmak" diye
cevap vermiştir. 421
Bakara suresinin 278 ve 279. ayet-i kerimeleri de faizin büyük bir bela,
musibet ve inşam helak edici bir özelliğe sahip olduğunu bize hatırlatıyor.
Allah ( c.c ) "Kim bir mü'mini kasden Öldürürse onun cezası içinde ebedi
kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve ona büyük bir
azap hazırlamıştır” 422 buyuruyor.
Ayetteki cehennemdedir ifadesi gelecek manasına gelmekte olup bir vaid ve
tehdit ifade eder. Cinayet, Allah'ın kurmuş olduğu sağlam ve güzel halkayı
parçalamaktır. Cemiyeti ve dini ayakta tutan aziz bağları koparmaktır. İşte bu da
büyük bir zulümdür ki bunu yapanları Allah cehennemiyle korkutuyor. 423
Allah ( c.c ) bir ayet-i kerimede de "Yine onlar ki, Allah ile beraber başka
bir tanrıya yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve
zina etmezler. Bunları yapan, günahının cezasını bulur. Kıyamet günü azabı kat
kat artırılır ve orada alçaltılmış olarak kalır” 424 buyuruyor.
Bu ayet-i kerimede, cennete girecek olan mü'minlerin haksız yere cana
kıymayacakları zikredilerek cana kıymanın cehennemi gerektiren amellerden
olduğu anlatılıyor.
Başkasını öldüren kimse, cehennemlik olduğu gibi kendi canına kıyan
kimse de Allah'a karşı baş kaldırdığı için cehennemlikler arasında yer almaktadır.
Bu konuda, Resûlüllah (s.a.v) "Kim kendini dağdan atarak intihar ederse, o
cehennemlik olur. Orada ebedi olarak kendini dağdan atar. Kim zehir içerek
intihar ederse, cehennem ateşinin içinde elinde zehir olduğu halde ebedi olarak
421
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’-İman, bab 39, Hadis no: 145, c.1, s.175.
422
Nisa, 4 / 93.
423
Kutup, a.g.e., Terc. c. 3, s. 394.
424
Furkan, 23 / 68-69.
88
ondan içer. Kim de kendine demir saplayarak intihar ederse, cehennemde ebedi
olarak o demiri karnına saplar.” 425 buyurmuştur.
Alla’ın en güzel şekilde yarattığı ve değer verdiği insan canına kimse
müdahale hakkı yoktur. Kim insan canına müdahale ederse Allah’ın yasağını
işlediği için bedelini cehennemle çok ağır şekilde öder.
Allah ( c.c ) bizzat ayet-i kerimelerinde, günah işleyen ve kötü işlerle meşgul olan
kimselerden bahsederek, bunların cehennemlikler grubunda yer aldığını bize bildiriyor.
Ancak Ehl-i sünnet inancına göre, günahkâr mü'minler, dünyada iken işledikleri
günahların cezasını çektikten sonra cennete gireceklerdir.
Allah ( c.c ) "Şu bir gerçek ki, kim Rabbinin huzuruna günahkâr
426
olarak gelirse onun için cehennem vardır. Orada ne ölür nede yaşar.”
"Şüphesiz iyiler cennettedir. Kötüler ise, elbette cehennemdedir.” 427 buyurmak
suretiyle, günahkârların ve kötü kimselerin cehennemlik olduğunu bizlere
açıklıyor.
425
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-İman, bab 47, Hadis no: 175 / 109, c.1, s.423.
426
Tâhâ, 20 / 74.
427
İnfitar, 82 / 13-14.
428
Bakara, 2 / 81.
89
batmış ve kötülüğe bulanmış olarak temiz hiçbir yanları kalmadan gitmişler ve
artık fenalık onların, ebedi hasleti ve genel özelliği olmuş olur. 429
Bu ayeti kerime dünyada iken ahiret azabını yalanlarcasına hayatını Allah'ın iste-
diği yolun dışında yürütenlere cehennemi durak olarak gösteriyor. Ayetin sonu "yoldan
çıkmanın" bir gün gelip de hesaba çekileceğini dikkate almamak olduğunu ifade ediyor.
429
Yazır, a.g.e., c. 1, s. 330.
430
Kutup, a.g.e., Terc. c. 1, s. 182.
431
Razi, a.g.e., Terc. c.1, s.145.
432
Secde, 32 / 20.
433
Buruc, 85 / 10.
90
Bu ayette anlatılan cehennemlikler, mü'minleri imanlarından çevirmek
için mü'minlere eza ve cefa çektirenlerdir. Ebu Suud, "bunlar hendek sahipleridir
ve sıkıntı görenlerde hendeklere atılanlardır diyor. 434
Ancak burada "işkence etmeleri" ifadesi mutlak olarak kullanılmıştır.
Bütün mü'minlere eziyet ve sıkıntı çektirenlerin hepsi bu İfadenin içinde yer alır.
Zalimler, Hz. Muhammad (s.a.v)'e ait nebilik ve peygamberliği inkâr etmek gibi
haksızlıkta bulunanlardır. Bu zalimler küfredip insanları Allah yolundan alıkoydukları
için derin bir sapıklık içindedirler. Bunlar Allah'ın hidayetinden uzak kalmış
kimselerdir. Küfür haddi zatında zulmün ta kendisidir. Hak'ka karşı yapılan haksızlıktır.
Kur'an bazı ayetlerinde küfrü, zulüm ile ifade eder. 436
İnsanların akılları, insanlara büyüklük hissi verebilir. Kişinin işlemiş olduğu kötü
amellerin tamamı cehenneme girmesine sebep olur.
İslam’ı kabul eden fakat geçerli bir nedenleri olmadığı halde henüz
İslam’a girmemiş kabileler arasında yaşayanlar, kendilerine zulmedenlerdir.
Onlar İslam diyarı var olduğu halde ve oraya hicret edip, tam bir Müslüman olarak
434
Yazır, a.g.e., c.10, s.47.
435
Nisa, 4 / 168-169.
436
Kutup, a.g.e., Terc. c. 4, s. 65.
437
Haşr, 59 / 17.
438
Murselat, 76 / 31.
91
yaşamaları mümkün iken, hayatlarını zulmedenlerin içerisinde, zalimlerin zulmüne
rıza göstererek yaşadıkları için cehennemlik olmuşlardır. 439
439
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 1, s. 391.
440
Nisa, 4 / 138.
441
Nisa, 4 / 145.
92
için Müslümanların sırlarına muttali olmuşlar ve bunları kâfirlere haber vermişlerdir.
Bu da onların azaplarının şiddetli olmasına sebeptir. 442
442
Razi, a.g.e., Terc. c. 8, s. 379-382.
443
Tevbe, 9 / 73.
444
Kutup, a.g.e., Terc. c. 7, s. 334.
445
Tahrim, 66 / 9.
446
Âraf, 7 / 36.
93
Büyüklenenler hayır ve şerri, hak ve batılı, geçmişin sonuçlarını, zamanın
ve geleceğin gereksinimlerini açıktan açığa gösteren delilleri ve işaretleri yalan
çıkarmaya çalışan ve kendilerini daha büyük ve yüksek sayıp, Allah'ın ayetlerini
nazarı itibara almaya tenezzül etmeyenler olup, ceza olarak cehennemi
boylayacaklardır. 447
Arz üzerinde halife olarak yerleştirilen insanoğlu ahde vefa göstererek
vazifesini yapmak zorundadır. Aksi halde cehennemle cezalandırılır. Allah'a
verdikleri sözü tutmayıp, sırtlarını büyüklenerek çevirip, Allah'ı ve Resûlünü
kabullenmeyen ve yalanlayanları bu içinde bulundukları durum cehenneme
götürür. Böylece Allah'ın vaidi gerçekleşmiş olur. 448
447
Yazır, a.g.e., c. 4, s. 38.
448
Kutup, a.g.e., Terc. c. 6, s. 78.
449
Lokman, 31 / 17-18.
450
Kehf, 18 / 106.
94
451
onlarındır. Varacakları yerde cehennemdir. Ne kötü bir yatma yeridir”
buyuruyor.
Kişiyi Allah'a kulluk ile ve Allah'ı sevme ile meşgul eden herşey cennete
götürecektir. Allah'ın dışındaki şeylerle meşgul eden her şey ise zararlı, değersiz ve
eziyet verici bir hal olup, cehenneme götürecektir. Çünkü bunlar Rabbe hizmet etme
bahtiyarlığından habersiz olup, dünya lezzetlerini elde etmeye koşanlardır. Böylece de
ölünce bütün sevdiklerinden ayrılmış olacaklardır. Bu ayrılık onları yakıp,
tutuşturacaktır. Yanlarında ise, bu musibeti tedavi edecek hiçbir şey götürmemişlerdir.
Onların gidecekleri tek yer cehennem olacaktır. Allah hükümlerine uymayanları
cehennemle cezalandırır. 452
Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Ayetlerimizi etkisiz kılmak için
yarışanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir.” 453
Bunlar ayetleri reddetme ve yalanlama hususunda gayret ve ileri çaba
gösterenlerdir. Çünkü onlar, bu ayetlere, sihir, şiir ve geçmiş ümmetlerin
masalları diyerek onları örtme yoluna gidenlerdir.
Allah'a karşı gelenler Allah'ı değil Peygamberini çeşitli hile ve tuzaklarla,
acze düşüreceklerini zannederler. İşte peygamberi acze düşürmeye çalışmada
büyük bir isyan söz konusu olunca bunlar da cehennemle arkadaş olmak
zorunda olacaklardır. 454
451
Râd, 13 / 18.
452
Razi, a.g.e., Terc. c. 13, s. 432.
453
Hac, 22 / 52.
454
Razi, a.g.e., Terc. c. 16, s. 334.
455
Kutup, a.g.e., Terc. c. 10, s. 252.
95
Bu kimseler, insanları aciz bırakmaya çalışanlar ve insanların Allah ve
Resûlüne tabi olmalarına engel olmaya çalışanlardır. Kur'an'a iman eden
insanları aşağılayanlardır. Hâlbuki kim Allah'ı aciz bırakmaya kalkarsa,
Allah onu mutlaka rezil etmiştir. Allah'ı aciz bırakmaya çalışmak, O’nun
emirlerine boyun eğmemek, O'na karşı isyanda bulunmak suretiyle olur. İnsanlar
Allah'ın dinini yok etmeye çalışsalar da bu dinin koruyucusu Allah olduğu i ç i n
galip gelmeleri mümkün değildir.
456
Kurtubi, a.g.e.,Terc. c. 12, s.107.
457
Yunus, 10 / 7-8.
458
Faiz Ahmet, Fi Zilali’l-Kur’an’da Kıyamet ve Ahiret, Terc., Veli Ulutürk, Uysal Kitabevi, Konya,
1993, s.290-291.
96
ayetlerinden gafil kılacak ve onları cehenneme götüren yollara sokacaktır. Bu
yolun sonu da onları cehenneme kadar götürecektir. 459
Ayet-i Kerimede kıyamet günü Allah'a kavuşmayı inkâr eden, Allah'a
kavuşmakta hiçbir sorumluluk hissetmeyen, bu dünya hayatından hoşnut olup
gönülleri ona bağlanmakta huzur bulan mutsuzların sonlarının cehennem
olduğunun haberi veriliyor. 460
Allah (c.c) şöyle buyuruyor; "Tekrar savaşmak için yer değiştirmek veya bir
birliğe katılmak dışında, o gün onlara sırt çeviren kimse Allah'ın gazabına
uğramış olur, onun yeri cehennemdir. Orası ne kötü bir varış yeridir.” 461
459
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 2, s. 309.
460
İbn Kesir, a.g.e., Terc. c. 8, s. 3777.
461
Enfal, 8 / 16.
462
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 2, s. 159.
97
münasebet kurduğunda onu yeryüzünün hiçbir kuvveti sarsmamalıdır. Her ne
kadar, mü'minlerin gönlüne tehlikelerle yüzyüze geldiği zaman, bir sarsıntı
gelirse de bu sarsıntının firar ve hezimete kadar ulaşmaması gerekir. Eceller,
Allah'ın elindedir. Zaten mü'min yaşarsa, Allah için yaşayacak, şayet şehadet
yazısı yazılmışsa buda Allah için olacaktır. Zira mü'min her halükarda Allah ve
Resûlüne karşı direnen düşmanından kuvvetlidir. Asıl mağlup olan arkası dönük
olarak, Allah'ın gazabına uğrayan ve cehenneme sevk olunan kimsedir. 463
c- Zaaf içinde olmanın kişiyi her zaman kötü şeylere sevk edebileceği
ve bunun sonucunda cehennem yolunun tutulacağı vurgulanıyor.
Allah (c.c) "Onlardan her kim, ''Ben O'ndan başka bir tanrıyım"
derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Biz zalimlere böyle ceza
464
veririz” buyuruyor.
463
Kutup, a.g.e., Terc. c. 6, s. 506.
464
Enbiya, 21 / 29.
465
Kutup, a.g.e., Terc. c. 10, s. 122.
98
İlahlık iddiası öyle büyük bir iddiadır ki, bunu akıl ve mantık
kabul edemez. Yemeye, içmeye, gezmeye muhtaç olan ve hastalandığında
kendisine şifa vermekten aciz olan ve beş dakika nefes almadığında yaşamı sona
eren bir varlık nasıl ilahlık iddiasında bulunabilir ki? Böyle bir iddiada bulunan
şahıs kendisini yoktan var eden ve yaşamında kendisine muhtaç olduğu varlığa
baş kaldırmıştır ki, bu 'da cehennemlik olmaya sebep olarak yeter. İlahlık iddiası
sadece dil ile "ben ilahım" demekle olmaz. Kişinin, Allah'ın önünde boyun
eğmeye yanaşmayıp aklına ve nefsine göre hükümler verip, ona göre hareket
etmesi bir manada onları ilah olarak kabul etmesidir.
Bir rivayete göre; ez-Zebiri " Bu ayete göre, sadece bizim putlarımız
değil İsa (a.s.) Üzeyir (a.s.) ve melekler de cehennemin yakıtı olurlar. Çünkü
onlara da ibadet edilmiştir, diye itiraz ediyor. Peygamber (sav) şu cevabi verir;
"Evet, Allah yerine kendine ibadet edilmesini kabul eden herkes, kendine ibadet
edenlerle birlikte cehenneme girecektir. "Fakat İsa ( a.s ) Üzeyir ( a.s ) ve
meleklerin cehenneme girmeleri için hiçbir sebep yoktur. Çünkü onlar hiçbir
zaman Allah yerine, kendilerine ibadet edilmesini kabul etmemişlerdir. 468
466
Enbiya, 21 / 98.
467
Razi, a.g.e., Terc. c. 16, s. 236.
468
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 3, s. 333.
99
cehenneme gireceklerdir. Şeytan bu sınıftadır. Çünkü o, insanları putlara
tapmaya yöneltir. Allah'tan başkasına ibadet edip O'na ortak koşan kimseler
aslında şeytanı ilahlaştırmaktadır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor; "Şurası bir gerçektir ki, sizin beni
çağırdığınız şeyin dünyada da ahirette de davet edilecek bir yanı yoktur.
Şüphesiz dönüşümüz Allah'adır. Aşırı gidenler ise işte onlar cehennem
ehlidir.” 471
Haddi aşmak, Allah'tan başka ilah kabul etmek, kendini ilah yerine koymak,
dünyada ahireti hiç hesaba katmadan sorumsuzca yaşamak ve herşeye zulümde
bulunmaktır. 472
469
Sâd, 38 / 85.
470
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 5, s. 90.
471
Mümin, 40 / 43.
472
Mevdudi, a.g.e., Terc. c. 5, s. 149.
100
Allah insanları kendisine kul olmaları için yaratmışken insanların bu
yaratılış gayesini unutarak Allah'a karşı görevlerini yerine getirmemeleri aşırı
gitmektir. Elbette ki bu aşırılığın sonucu da insanın yaratıcısı tarafından insana
bir gün gelip sorulacaktır. Bu sorgunun sonucu Allah'a kulluk görevini
yapmayanlar, cehennemle karşı karşıya kalacaklardır. Yani yaratılış gayesinin
dışında hareket etmek aşırılıktır. Aşırılık ise, cehenneme götüren amellerdendir.
Yine bu konuda Allah (c.c) "Bu elbette onların Allah'a ve Resûlüne karşı
gelmelerindendir. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki, Allah'ın
475
azabı şiddetlidir” buyurmak suretiyle Allah ve Resûlünün hükümlerine tabi
olmayanların cehennemlik olduğunu bize açıklıyor.
473
Cin, 72 / 23.
474
Razi, a.g.e., Terc. c. 22, s. 196.
475
Enfal, 8 / 13.
101
476
ateşinden sakının. Çünkü o ateş kafirler için hazırlanmıştır.” Buyurarak
belagat ve fesahatin zirvede olduğu bir dönemde öyle bir kitap göndermiştir ki,
belagat ve fesahati zirveden yere indirmiştir. İnsanların bir takım gururları bu
Kur’an’ı İndiği dönemden bu güne kadar kabullenmelerine engel olmuştur. Bu
Kur'an’ı hep reddetmenin yollarını aramışlar, fakat başarılı olamamışlardır. Kur'an
insanlara meydan okuyarak, Kur'an’ın bir mislini getirmelerini istemiştir. Fakat
bunun bir kelimesini bile insanların uydurabilmesi mümkün değildir. Onun bir
benzerini oluşturmaya kalkışanlar, daha ilk cümlelerinde rezil olmuştur.
476
Bakara, 2 / 23-24.
477
Müddessir, 74 / 21-26.
478
Âraf, 7 / 44-45.
479
Razi, a.g.e., Terc. c. 7, s. 150.
102
Kıyamet günündeki hesabı düşünmeden yaşamlarını sürdürenler, fiili olarak
kıyameti yalanlıyor manasına gelir. Hiç kimsenin yaptığının yanına kâr
kalmayacağı ve her şeyin hesabının sorulacağı kıyamet gününde, cehennemi
hesaba katmayanlar, o günde yaptıklarını karşılarında bulacaklardır.
480
Rad, 13 / 5.
481
Mücadele, 58 / 16-17.
482
Razi, a.g.e., Terc. c. 10, s. 381.
103
19. Cehennemliklerin Allah’a Şirk Koşması
483
Tevbe, 9 / 113.
484
Kutup, a.g.e., Terc. c. 7, s. 427.
485
Bakara, 2 / 206.
486
Âli İmran, 3 / 12.
487
Âraf, 7 / 41.
104
2- Cehennemliklerin elbiseleri ateştendir: Yüce Rabbimiz, "Şu Rableri
hakkında tartışmaya giren iki taraf: kâfir olanlar için ateşten bir elbise
biçilmiştir, başlarına da kaynar sular dökülür” 488 buyurmuştur.
“ Allah’ın indirdiği kitaptan bir şey gizleyip onu az bir paraya satanlar var
ya, onların karınlarına doldurdukları sadece ateştir. Allah kıyamet günü onlarla
konuşmaz ve onları günahlarından arıtmaz. Onlara elem verici bir azap vardır.” 493
“Bir ziyafet olarak bu mu hayırlı yoksa zakkum ağacı mı? Şüphesiz biz o ağacı
494
zalimler için bir dert yaptık.” “ Hiç şüphesiz zakkum ağacı günahkârların
495
yemeğidir. Erimiş maden gibi, sıcak suyun kaynaması gibi.” “Sonra siz ey sapık
488
Hac, 22 / 19.
489
eş-Şa’rabi, Muhammed Mütevelli, el-Ahvalü Yevmi’l-Kıyamet, Dersaadet, Kahire, 1989, s. 107.
490
Nisa, 4 / 56.
491
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, bab 13, Hadis no:44 / 2851, c.11 s.264.
492
Tirmizi, a.g.e., Terc. Cehennemin Sıfatı, bab 4, Hadis no: 2708, c.4, s.446.
493
Bakara, 2 / 174.
494
Saffat, 37 / 62-63.
495
Duhan, 44 / 43 -46.
105
yalancılar! Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarınızı onunla
dolduracaksınız.” 496
7- Cehennem ateşi hiç sönmeyecek: "Allah kime hidayet ederse, işte hak
yolu bulan odur. Kimi de saptırırsa artık ondan başka onlara dostlar
bulamazsın. Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır oldukları halde
yüzleri üstü haşredeceğiz. Onların varacağı yer cehennemdir. Ateşi
500
azaldıkça alevini artırırız” ayet-i kerimesi cehennem ateşinin devamlı
olacağını ifade ediyor.
496
Vakıa, 56 / 51-53; Gaşiye, 88 / 2-7.
497
Nebe, 78 / 24-26.
498
İbrahim, 14 / 15-17.
499
Tevbe, 9 / 49.
500
İsra, 17 / 97.
501
Kaf, 50 / 30.
502
Mü’min, 40 / 70-72.
106
içinde ümitsizlik içindedirler” 503 ayet-i kerimesi cehennemde azabın ebediliğini
ifade ediyor.
503
Zuhruf, 43 / 74-77.
504
Salih, a.g.e., s. 70.
505
Tevbe, 9 / 35.
506
Müslim, a.g.e., Terc. Kitabu’l-Cennet, Bab 12, Hadis no: 30 / 2843, c.11, s.252.
107
Allah (c.c) "Ateştekiler cehennemin bekçilerine, 'Rabbinize yalvarın,
bir tek gün olsun bizden azabı hafifletsin' derler. Cehennem bekçileri size
peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?' derler. Onlar 'evet
getirmişti' derler. O halde kendiniz yalvarın' derler. Kâfirlerin yalvarması
artık boşunadır” 507 buyuruyor.
4- Cehennem ehli apaçık bir sapıklık içinde olduklarını itiraf edip, oradan
çıkmak isteyecekler fakat Allah Teala onları çok iyi bildiği için, onların
isteklerine cehennem azabının devamı ile cevap verecektir.
507
Mü’min, 40 / 49-50.
508
Mü’min, 40 / 11.
509
İbrahim, 14 / 44.
510
Fatır, 35 / 37.
108
C. CEHENNEMLİK OLDUKLARI DÜNYADA
İKEN BİLDİRİLENLER
Allah (c.c) insanları yaratıp yeryüzüne gönderirken, onlardan kendine kul
olma sözünü almıştı. İşte Allah (c.c) bu sözünü tutanlara cenneti vaadettiği gibi
verdiği bu sözde durmayanları da cehennemle uyarmış ve yeri geldiğinde de
tehdit etmiştir.
1- Ebu Leheb
2. Ebu Cehil
Peygamber efendimizle aynı yaşlarda olan Ebu Cehil İslam’ın ilk anından
itibaren İslam’a karşı çıkmış, Peygamber efendimize ve özellikle güçsüz
511
Kapar, Mehmet Ali, D.İ.A., c. 10, s. 178.
109
Müslümanlara var gücüyle düşmanlık gösterip eza ve cefalarda bulunmuştur.
İslam’ın ilk iki şehidinden biri olan Ammar b.Yasir'in annesi olan Sümeyye'yi
hunharca şehit etmiştir.
3. Ümeyye b. Halef
4. Utbe b. Rebia
Mekke’nin ileri gelenlerinden olup zenginliği ve cömertliği ile
meşhurdu. Peygamberliğinden önce, Kâbe’nin tamiri sırasında Hacer-i
Esved’in yerine konmasında hakem tayin edilen Hz. Peygamberle birlikte, bu
işin yerine getirilmesinde onun da yardımı olmuştur.
512
Kapar, a.g.e., c. 10, s. 117.
513
En’am, 6 / 108; Hıcr, 15 / 90; Alak, 96 / 9-18.
514
Cuma, Ahmed Halil, el-Mübeşşirune bi’n-Nar, Dar İbn Kesir, Beyrut, 1993, c. 1, s. 77.
110
Cahiliyyenin akıllı müşriklerinden birisidir. Fakat Peygamber (s.a.v)'in
getirdiği dini kabullenmeye gururu engel olmuştur. Puta tapıcılığa çok bağlı
olduğundan, İslam dinine karşı olmakla birlikte, Hz peygambere düşmanlık ve
eziyet eden Kureyşlilerdendir. 515
5. As b. Vail
İslamiyet’e karşı direnişlerini sürdüren ve Kur’an’da “ebter” diye
nitelendirilen Kureyşin ileri gelenlerinden biridir. Güçsüz ve kimsesizlere
yaptığı zulümlerle tanınmıştır. Hz. Peygamber’in oğulları Kasım ve Abdullah
vefat edince “ bırakın şu nesli kesilmişi, artık ölümünden sonra adını anan
bulunmayacak” demiş. Bunun üzerine onun hakkında, “asıl hayırla
yadedilmeyecek olan (ebter) odur” mealindeki ifadeyi de taşıyan Kevser Suresi
nazil olmuştur.
6. Velid b. Muğire
Velid, akıllı birisi olduğu için Resûlullahın getirdiği dinin bir beşer
tarafından ihdas edilemeyeceğini bildiği halde hiç kabule yaklaşmadı. Kur’an-ı
Kerim’in bir insan sözü olmayacağını da biliyordu. Ancak gururu O'nun imanına
engel oluyordu. İman edemeden ölen kâfirler gurubundandı. Müslümanlara
işkence etmekten de geri durmamıştır.
515
Çağatay, Neşet, İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1986, c.13, s.82.
516
Fayda, a.g.e., c. 3, s. 449.
517
Müddessir, 74 / 30; Hicr, 15 / 90–94; Hakka, 69 / 40-42.
111
Onun Mekkeli müşrikler arasında aleyhine en çok ayet gelen bir kimse oluşu da
İslam ve Peygamber düşmanlığındaki yerini gösterir. 518
8. Süfyan b. Halid
9. Ka'b b.Eşref
İslam’ın ilk düşmanlarından birisidir ve şairdir. Şiirleri i l e kâfirleri
keyiflendirerek Müslümanlara işkence etmiştir. Müslümanlara günden güne acı
işkenceler yapan ve ondan da haz duyan bir kâfirdir. İşkenceleri daha çok alay
etmek suretiyle dili i l e yapardı. Allah bu tipleri şu ayet-i kerimelerde cehennemle
müjdeliyor.
Haşr ve Nisa surelerindeki bazı ayetlerin onun davranışları ile ilgili olarak
nazil olduğu rivayet edilir.521
518
Çağatay, a.g.e., c. 13, s. 299.
519
Cuma, a.g.e., c. 1, s. 173.
520
Cuma, a.g.e., c. 1, s. 197.
521
Kapar, a.g.e., c. 24, s. 4.
112
10- Müseylemetü’l-Kezzâb
Bir heyetle birlikte Hz. Peygamberi Mekke’de ziyaret etmiş ve O’nun
vefatından kısa bir sonra Peygamberlik iddiası ile ortaya çıkmıştır. Müseyleme
kendine taraftar kazanmak için beş vakit namazı üçe indirmiş ve Peygamberin
mucizelerini taklide kalkışmıştır. Büyük ölçüde Hıristiyanlığın tesirinde kalmıştır.
Arabistan’ın göbeğindeki bu yalancı hareket, yeni teşekkül eden İslamiyet için
ciddi bir tehlike idi. Bu tehlikeyi uzaklaştırmak için Hz. Ebu Bekir, Halid b. Velid
komutasındaki bir orduyu Hicretin onikinci yılında Müseyleme’ye karşı
göndermiştir. Birçok hafızın şehit düştüğü savaşta Halid b. Velid üstün harp sanatı
sayesinde zafer kazanmış ve Müseyleme ve birçok taraftarı öldürülmüştür.
Peygamberlik iddiasında bulunması onu yüce makama değil cehenneme
götürmüştür. 522
522
Çağatay, a.g.e., c. 8, s. 820.
113
SONUÇ
İnsanı dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak olan tek yol; insanı yoktan
vareden ve insanı en iyi şekilde bilen Allah’ın tarih boyunca peygamberler
vasıtasıyla gönderdiği ilahi mesajlar istikametinde çizilen yoldur. İnsanı eşrefi
mahlûkat derecesine çıkaran, insanı gerçek olgunluğa ulaştırmada emsalsiz
potansiyel güce sahip ilahi mesajlar silsilesinin sonuncusu ve en mükemmeli Kur’an-
ı Kerim’dir. İnsanlığın tamamına hidayet veren ve hitabı kıyamete kadar geçerli
olacak olan Kur’an, insanları cehennemden kurtarıp cennete ulaştırmayı hedef olarak
kabul etmiştir. Çünkü Kur’an’ın insanlara gönderiliş gayesi insanlığı bataklıktan
çıkarıp hidayete ulaştırmaktır.
Kur’an indirildiği ondört asırdan bu yana, insanlık onu anlamaya,
prensiplerini hayat geçirmeye ve onun çizdiği nurlu yolda yürümeye gayret sarf
etmiştir. Kur’an’ı iyi anlamış fert ve toplumlar O’nun ruhuna uygun örnek insan
hayatını yaşayarak mutlu olmuşlardır. Kur’an-ı Kerim incelediğinde görülür ki O hep
ahirete imanın gerekliliğini vurgular. Bu dünyada iken yapılan amellerin mutlaka
ahiret gününde hesabının sorulacağı ve bu hesap sonunda da insanların amellerine
göre cennet veya cehenneme gideceği bize Kur’an tarafından sık sık hatırlatılıyor.
Kur’an cennet ile müjdelemek, cehennem ile korkutmak suretiyle insanların hayatını
Allah’ın istediği istikamette yaşamalarını istiyor.
Her zaman olduğu gibi günümüzde de Kur’an-ı Kerim’i anlamaya ve
hayatımızı onun prensipleriyle düzenlemeye muhtacız. Kur’an’da anlatılan cennet ve
cehennem ehlinin bilinmesi önem arzettiği için bizleri böyle bir çalışma yapmaya
sevketti.
Cenneti kazanmaya veya kaybedip cehennem gitmeye sebep olan en önemli
etken ahiret inancı olduğu için ahirete iman üzerinde durduk ve ahirete imanın kişiye
kazandırdıklarını izah etmeye çalıştık. Çünkü ahirete iman olmadan cennet veya
cehennem anlam ifade etmez. İnsanın yapısında olan ölümsüzlük duygusu cennet
veya cehennem ile devam edeceği için ayet ve hadislerde özellikleri belirtilen,
insanın arzu ettiği cenneti ve tüyleri ürperten özelliklere sahip olan insanın
karşılaşmak bile istemediği cehennemi genel olarak tanıtmaya çalıştık. Sonra buraya
kimlerin gideceğini yine ayetler ışığında açıklamaya çalıştık. Cennet ehlinden
114
olabilmek için Allah’a ve ahiret gününe iman edip Allah’ın rızasını kazanacak
amelleri işlemek gerektiğini gördük ve bu amelleri özetlemeye çalıştık. Ayrıca
cennete götüren amelleri işleyenlerden örnekler verdik.
Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen ve Allah’ın rızasını değil, gazabını
gerektiren amelleri işleyenlerin kendilerini cehenneme götürdüklerini gördük.
Cehennem götüren amelleri ayetler ışığında özetleyerek cehennemliklerin amellerini
işleyenlerden örnekler verdik.
İşte biz bu çalışmamızda dünyadaki amellere karşılık olarak yüce yaratıcının
vaat ettiği cenneti kazandıracak amellerin neler olduğunu, ayrıca mükafat yeri olan
cennetin ne gibi özelliklere sahip olduğunu ve cenneti kaybettirip cehennem
sürükleyen amellerin neler olduğunu, ceza yeri olan cehennemin ne gibi özelliklere
sahip olduğunu incelemeye çalıştık.
Bu çalışma ile Kur’an’ın cehennem ile uyarıcı ve cennetle müjdeci olduğunu
açık bir şekilde görmüş olduk. Çünkü insanların yanlış yaptığı amellerine karşı
uyarılmaya, iyi yaptığı amellerine karşı da müjdelenmeye ihtiyacı vardır. Müjdeyi
hak eden ve uyarılmayı gerektiren bu amellerin neler olduğunu bilinmesi hayatımıza
yön vereceğinden son derece önemlidir.
115
BİBLİYOGRAFYA
KUR’AN-I KERİM
ATEŞ, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul,
1988.
BİLMEN, Ömer Nasuhi, Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Bilmen
Ruhu’l-Beyan Tefsiri, İhtisar: M.Ali Sabuni, Terc. Abdullah Öz, vd., Damla yay.
İstanbul, 1995.
CUMA, Ahmed Halil, el-Mübeşşirune bi’n-Nar, Dâr İbn Kesir, Beyrut, 1993.
DERVEZE, M. İzzet, et-Tefsirü’l- Hadis, terc. Şaban Karataş vd. , Nuzül Sırasına
EBU DAVUD, Süleyman b. El-Eşaş es-Sicistani, Sünen-i Ebi Davud, Terc. İbrahim
116
ESED, Muhammed, Kur’an Mesajı, Terc: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İşaret yay.
İstanbul, 1999.
Beyrut, 1987.
Bedrettin Çetiner , Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı yay. İstanbul, 1983.
İBN MACE, Muhammed b. Yezid, Sünen-i İbn Mace, Terc. Haydar Hatiboğlu,
117
İBN SÂD, Tabakâtü’l-Kübra, Şâb Matbaası, Beyrut, 1970.
KARA, Ömer, Kur’an’da Metafizik Bir Âlem: Cennet, Rağbet Yay., İstanbul, 2002.
KARAMAN, Fikret, cennet mad., Dini Kavramlar Sözlüğü, D.İ.B. Yay. Ankara,
2005.
KARAMAN, Hayreddin vd. , Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Diyanet İşleri
El- KÂRİ, Ali, Şerhu Fıkhı Ekber, Terc.Y.Vehbi Yavuz, Çağrı yay. İstanbul, 1981.
İstanbul, 1987.
1974.
KOMİSYON, el-Müncid fi’l -Lüğati ve’l A’lam, Darü’l -Meşrik, Beyrut, 1973.
İstanbul, 2001.
118
KUTUP, Seyyid, Fi Zilâli’l-Kur’an, Terc. M. Emin Saraç, vd, Hikmet yay. İstanbul,
1979.
PUSMAZ, Durak, Cennet mad., Şamil İslam Ansiklopedisi, Şamil Yay., İstanbul,
1999.
RAZİ, Fahruddin, Mefatihu’l-Gayb, terc. Suat Yıldırım, vd., Tefsir-i Kebir, Akçağ
SABIK, Seyyit, Ayet ve Hadislerle İslam Akaidi, Terc. İbrahim Sarmış, Hibaş Yay.
Konya, 1981.
SABUNİ, Nurettin, Maturidiyye Akaidi, Terc. Bekir Topaloğlu, D.İ.B. yay, Ankara,
2005.
SALİH, Subhi, Ölümden Sonra Diriliş, Terc. Şerafeddin Gölcük, Ayet ve Hadislerle
119
ŞAHİN, M. Süreyya, Cennet mad., DİA, Türkiye Diyanet Vakfı yay., c. 7, İstanbul,
1993.
1989.
YAZIR, Elmalılı M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Sadeleştirenler, İsmail Karaçam,
YILDIRIM, Celal, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu yay. İstanbul,
1986.
120