Professional Documents
Culture Documents
ATATÜRK’ÜN
‹SLÂMA BAKIfiI
BELGELER VE GÖRÜfiLER
Haz›rlayanlar
Prof. Dr. Mehmet SARAY
Ali TUNA
5846 say›l› kanuna göre bu eserin bütün yay›n, tercüme ve iktibas haklar›
Atatürk Araflt›rma Merkezi’ne aittir.
956.102.4
‹NCELEYENLER
Prof. Dr. Hale fiIVGIN
Prof. Dr. Süleyman BEYO⁄LU
K‹TAP SATIfiI:
ATATÜRK ARAfiTIRMA MERKEZ‹
Gazi Mustafa Kemal Bulvar› No: 133
06570 Maltepe / ANKARA
Tel : 009 (0 312) 232 44 17/3
Belgegeçer : 009 (0 312) 232 55 66
e-mail : info@atam.gov.tr
ISBN : 975-16-1816-9
‹LESAM : 05.06.Y.0150-244
BASKI SAYISI : I. BASKI (2005) - 2000 Adet
II. BASKI (2010) - 1500 Adet
BASKI : ÜÇ S BASIM LTD. fiT‹.
448 13 67 - 342 19 00
‹Ç‹NDEK‹LER
SUNUfi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .V
TAKD‹M . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .VII
H‹LÂFET TARTIfiMASI
Prof. Dr. Mehmet SARAY . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .163
ATATÜRK VE D‹N
Prof. Dr. Ethem Ruhi FI⁄LALI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .193
IV
Atatürk, Osmanl›’n›n son döneminde yetiflen her Türk ayd›n› gibi, iyi
bir dinî bilgiye sahipti. Ayr›ca O, iyi bir okuyucu oldu¤u için, her dalda ol-
du¤u gibi, dinî alanda da genifl bir bilgiye sahip olmufltur. ‹slâm dininin
güzelliklerini iyi gören ve anlayan Atatürk, bu güzel dinin lây›k›yla halk›-
m›za ö¤retilmemesinden son derece üzüntü duymufltur. Dinimizin çal›fl-
may›, ö¤renmeyi, güzel ahlâk›, insan sevgisini ve yard›mlaflmay› emretti-
¤i ortadad›r. Bu güzelliklerin bugünün insanlar›n›n geliflmesine müspet
katk›s› olaca¤› gayet aç›kt›r. Bundan istifade edilmeyifline çok üzülen Ata-
türk, f›rsat buldukça halk›m›z› ‹slâm dini hakk›nda bilgilendirmeye çal›fl-
m›flt›r. Halka hitabelerinde s›kça bu konu üzerinde durmufltur.
“Bizim dinimiz en makul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dola-
y›d›r ki son din olmufltur. Bir dinin tabiî olmas› için akla, fenne, ilme ve
mant›¤a tahakkuk etmesi lâz›md›r. Bizim dinimiz bunlara tamamen muta-
b›kt›r...”
‹nsanlara ilk emri okumak ve ilim yapmak olan ‹slâm dini ile, Türk
milletine ilmi ve fenni rehber olarak b›rakan Atatürk’ün ters düflmesi
mümkün de¤ildir. O’nun en büyük flikâyeti, ihtiras sahiplerinin iktidar ol-
mak ve hükmetmek için ‹slâm› siyâsete sokmalar› idi. Emevilerle bafllayan
‹slâm’› istismar etme as›rlar boyu baflka hanedanlarca devam ettirilmifl, ‹s-
lâm’›n güzel prensipleri unutulmufl, Müslüman ülkeleri geri kalarak H›ris-
VI MEHMET SARAY
Ankara, 2005
TAKD‹M
leri olan ve materyalist bir dünya görüflüne saplanm›fl bulunan baz› kifli ve
yazarlar, bu yanl›fll›klar›n› Türk Milletinin derin sevgisini temsil eden Ata-
türk’e mal etmeye çal›flm›fllar ve halen bu çabalar görülmektedir. Bu tür
sapmalar›n muhakkak düzeltilmesi ve gerçe¤in, tam oldu¤u gibi, ilmî bir
metod ve çok aç›k bir üslûpla aç›klanmas› gerekmektedir, bu ihmal edile-
mez bir zaruret olmufltur.
Mânevî de¤erler ve dinimiz ‹slâm’a karfl› fikirlerini Atatürk’e dayan-
d›rarak O’nun flahsiyetini istismar etmek isteyenlere verilecek en güzel ce-
vap ve bu giriflimleri önleyecek en etkili tedbir hiç flüphesiz büyük liderin,
‹slâmiyet’e ait duygu, düflünce ve uygulamalar›n› ortaya koymak ve halk›-
m›za anlatmakt›r. Di¤er sahalarda da bu tespit geçerlidir.
Atatürk’ün hayat›n› ve özelliklerini yak›ndan tan›mak isteyen her objek-
tif ve vicdanl› araflt›r›c› O’nun inançl› bir Müslüman oldu¤unu derhal bütün
aç›kl›¤› ile görecektir. ‹çinde do¤du¤u toplum, büyüdü¤ü muhit ve evi, âile-
si, bütün varl›¤›n› hizmetine adad›¤› aziz milletimizin tarihî sosyal, kültür ve
inanç yap›s› bu büyük önderin baflka türlü bir flahsiyet özelli¤ine sâhip olma-
s› sonucunu do¤urabilir mi? Atatürk hayat›n›n hiçbir safhas›nda milletinden
kopmufl, onun de¤erlerinden uzaklaflm›fl de¤ildir. Ordular›, kitleleri, bütün
bir Türk Milletini baflka türlü sevk ve idâre edebilir miydi? Kald› ki O, ta ço-
cuklu¤undan beri, ‹slâm’›n getirdi¤i üstün mânevî de¤erlerin ›fl›¤› ve s›cak-
l›¤› içinde âile yuvas›nda ve okul hayat›nda yetiflegelmifltir.
1950’lerin ortas›nda, lisans üstü, doktora ö¤renimim için ilk defa yurt
d›fl›na, Paris’e do¤ru, fiark Ekspresi Treniyle hareket etti¤imde, yolda
O’nun çocuklu¤u ve ilk gençlik y›llar›n›n geçti¤i Selanik flehrinde trenden
indim. Selanik’te anne ve babas› ile birlikte, ailece yaflad›klar› evi dikkat-
le ve geçli¤imin verdi¤i duygu uyan›kl›¤› içinde ziyâret ettim. Bu ev, kö-
küne ve geleneklerine sahip bir Türk âilesinin evi idi. Burada yetiflen ço-
cuk ve genç mânevî de¤erlere ve dinine, ‹slâm’a sahip bir kiflilikten baflka
ve onun d›fl›nda bir özelli¤e sürüklenemez.
Daha sonra Atatürk’ün okudu¤u Manast›r Askerî Okulu, yaflad›¤› ev-
leri ve nihayet Ankara’da Çankaya’daki o mütevaz› Köflkü yine ayn› dik-
kat ve tefekkür içinde ziyâret etmiflimdir. Hayat›n› kendi imkânlar›m için-
de incelemifl, ulaflabildi¤im yak›nlar› ile flahsî görüflmelerim olmufltur.
ATATÜRK’ÜN ‹SLÂMA BAKIfiI IX
BELGELER VE GÖRÜfiLER
Ankara, 2005
T.B.M.M
X
TÜRK ‹DARE S‹STEM‹N‹N TEMEL PRENS‹PLER‹ VE
TÜRKLER‹N D‹NE BAKIfiI
Türklerin dine bak›fl›n› tam olarak anlayabilmek için hem tarihin ilk
devirlerindeki inanç tarzlar›n› hem de devlet idaresinde kulland›klar›
prensipleri hat›rlatmakta fayda vard›r. Bu düflünce çerçevesinde Türk
idare sisteminin temel prensipleri ile Türklerin dine bak›fl›n› flöyle izah
etmek mümkündür.
az erkek kadar âile ve toplum hayat›nda ve devlet idâresinde söz sahibi idi.
Bu da eflitli¤in sadece erkekler aras›nda olmad›¤›n›, kad›nlarla erkekler ara-
s›nda da var oldu¤unu gösteriyordu. Türk devlet adamlar›n›n ülkesinde ya-
flayan insanlara bu prensipler çerçevesinde davrand›¤› pek çok kaynakta
zikredilmifltir. Türk devlet adamlar› yukar›da bahsedilen Türk Töresinin
prensiplerini uygulamada, kendi yak›n› veya evlad›, Türk halk›ndan bir
kimse ve Türk insan› ile yan yana yaflamak durumunda olan her hangi bir
yabanc›ya eflit muamele gösterirlerdi. Yani onlar›n fert ve millet olarak gö-
rüfllerine inançlar›na sayg›l› davran›l›rd›. Türk toplumunda, ister Türkler
aras›nda, isterse Türk olmayan unsurlar ars›nda benimsenen fikirlere ve
inançlara sayg› gösterilir ve onlara müdahale edilmezdi. Görüldü¤ü gibi
Türk insan›n›n hayata bak›fl›n› aksettiren Türk Töresi, fevkalâde demokra-
tik ve lâik bir anlay›fla dayanan bir hayat tarz›n› oluflturuyordu.
Yukar›da da görüldü¤ü gibi lâik düflünce, yani din iflleri ile devlet iflleri-
nin ayr› tutulmas› ve insanlar›n dinî inançlar›na sayg› gösterilmesi, Türk
devlet idâresinin temel prensiplerinden birini oluflturmufl ve bu prensip Türk
devletlerinde bilhassa sosyal ve siyâsi alanda iyi bir uygulama zemini bul-
mufltur. Bilindi¤i gibi Asya Hun ‹mparatorlu¤unda Türklerle birlikte Çinli,
Tibetli, Mo¤ol ve Hint-Avrupa soyundan gelen ve çeflitli inançlara sâhip mil-
yonlarca insan›n yaflad›¤› bilinmektedir. Türk Töresinin uygulanmas› esna-
s›nda bu insanlar›n inançlar›ndan dolay› Türk idâresine karfl› isyân ettikleri-
ne veya hoflnut olmad›klar›na dâir herhangi bir belgeye rastlanmamaktad›r.
Ayn› flekilde Hazar Denizi’nden Manfl Denizi’ne, Kuzey Avrupa’dan Akde-
niz k›y›lar›na kadar uzanan sahada hâkimiyet kuran ve Türklerle birlikte 35
ayr› kavmin yaflad›¤› Bat› Hun ‹mparatorlu¤u’nda din ve mezhep ayr›l›¤›
yüzünden herhangi bir olay›n ç›kt›¤›n› belirten delile veya belgeye de tesâ-
düf edilmemektedir. Çünkü “Asya Hun ‹mparatoru Mete (Mo-tun) ve Bat›
Hun ‹mparatoru Attila gibi büyük Türk imparatorlar› Töre’nin prensiplerine
uymufllard›r. Kitaplara yaz›lmayan halk›n haf›zas›nda içtimaî bünyesinde
yaflam›fl olan Türk Töresi, fetholunan ülkelerdeki mahallî kanunlara dokun-
mam›fl ve büyük bir hoflgörü ve esneklik göstererek bu toplumlarda huzurun
sa¤lanmas›n› temin etmifltir. Türk Töresinin bu flekilde uygulan›fl›na da hü-
kümdarlar ve ileri gelen devlet adamlar› büyük dikkat göstermifllerdir. Bu
TÜRK ‹DARE S‹STEM‹N‹N TEMEL PRENS‹PLER‹ VE 3
TÜRKLER‹N D‹NE BAKIfiI
sebepten, Türk Töresi, dinî kurallara üstün bir kanun ve hayat flartlar›na uy-
gun bir teflkilât sistemi olarak görülmüfltür”2.
Afla¤›daki Çin vesîkas› Hun Devlet idâresi ve hoflgörüsü hakk›nda flu
enteresan bilgiyi vermektedir. “Bizim (Çin) devlet idâremizde büyük ak-
sakl›klar var. Yukar›dakiler (idâreciler) afla¤›dakileri (halk›) eziyor. Hoflgö-
rü ve adâletten uzak bu sistem dolay›s›yla, sonunda ezilen halk nefretle
idâreye karfl› baflkald›r›yor ve birbirlerini öldürüyorlar. Halbuki Hunlar
böyle de¤illerdir. Orada yukar›dakiler, afla¤›dakilere erdemle davran›yor-
lar. Afla¤›dakiler de yukar›dakilere sadâkatle hizmet ediyorlar. Bir ülkeyi
idâre etmek, bir vücudu idâre etmek gibi oldu¤u için ülkenin nas›l idâre
edildi¤i hissedilmiyor. Hunlar ülkesindeki bu durum, gerçek bir bilgenin
idâresidir” diye Hun Türklerinin idâre tarz›ndaki adâlet ve hoflgörüyü dile
getirmektedir3.
Türklerle ilgili Çin kaynaklar› üzerinde çal›flan Avrupal› bilim adamla-
r›n›n tespitlerine göre, “Hun devletinin bafl›nda genifl salâhiyetlere sâhip
bir hükümdar bulunuyordu. Hükümdar›n unvan› ‘Tengri Kut’ idi. Her alan-
da devlet memurlar›n› o tâyin ve âzl ederdi. Yeni Töreler (kanunlar) koy-
ma salâhiyetine sahipti. Var olan Törenin prensiplerini o uygulard›. Hü-
kümdar›n, yâni Tengri Kut’un di¤er vazifeleri ise, ülkenin hudutlar›n›,
memleketin yabanc› sald›r›lar›na karfl› korunmas›n›; ahâlinin maddî yafla-
y›fl›n›, ülke içinde bar›fl ve asayifli temini etmekti”4. Yine kaynaklar›n ifâ-
desine göre, Hunlar, her y›l›n sonbahar›nda yap›lan toplant›larda Töre ve
Yasalar›n iflleyiflindeki aksakl›klar› görüflürler ve gerekiyorsa Töreye yeni
prensipler eklerlerdi5.
Türk Töresinin gere¤i olarak, Türk devletlerinde uygulanan bu hoflgö-
rü ve inançlara sayg›l› olunmas›na mukabil, Roma ve Bizans ‹mparator-
luklar›nda dinî inançlar›ndan dolay› binlerce insan tâkibata u¤ram›fl ve ›s-
t›rap çekmifltir. Roma’da “Tek bir dünya, tek bir Tanr›, tek bir kanun var-
2 A.Z. Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Girifl, 3. Bask›, ‹stanbul 1981, s. 115, 295-296.
3 C. Türkeli, “Hunlarda ‹nsanî De¤erler ve Hukuk”, Türklerde ‹nsanî De¤erler ve ‹nsan Hakla -
r›, Türk Kültürüne Hizmet Vakf› Neflri, I. Kitap, ‹stanbul 1992, s. 76.
4 M. De Groot, Die Hunnen der Vorchristlichen Zeit, I , Berlin-Leipzig, 1921, s. 53’den naklen
S. M. Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk, ‹stanbul 1947, s. 201-202.
5 B. Ögel, Büyük Hun ‹mparatorlu¤u Tarihi, I, Kültür Bakanl›¤› Yay›n›, Ankara 1981, s. 270-271.
4 MEHMET SARAY
8 F. Altheim, Attila et les Huns, Paris, 1952, s. 158-159’dan naklen H. Salman, “Türgifl ve Kartuk-
larda ‹nsanî De¤erler ve Hukuk” Türklerde ‹nsanî De¤erler ve ve ‹nsan Haklar›, s. 192.
9 D.M. Dunlop, The History of the Jew Khzars, Princeton 1967, (2. bas›m), s. 89 vd.
10 Dunlop,, a.g.e., s. 113-114.
6 MEHMET SARAY
kan, saray halk› ve Hazar as›ll› olanlar Musevî idiler. Müslümanlar Hazar
ülkesinde hâkim durumda idiler. Çünkü bunlar Hakan›n muhaf›z birlikleri-
ni meydana getiriyorlard›. Harezm civâr›ndan gelmifllerdi. Harp s›ras›nda
devletin korunmas› bunlara havâle ediliyordu. Hakan ile var›lan anlaflmaya
göre, bunlar Etil’de oturuyorlar ve serbestçe ibâdet edebiliyorlard›. Câmi
infla ediyorlar ve ezan okuyabiliyorlard›. Hazarlar, Müslümanlar ile harp et-
tikleri zaman bunlar savaflm›yorlard›. Vezir dâimâ bunlar aras›ndan seçil-
mektedir… Hazar ülkesinde yedi büyük hâkim bulunuyor. Bunlardan ikisi
Müslüman, ikisi Musevî, ikisi H›ristiyan ve biri de putperestlerden idi.
Önemli bir hâdise meydana geldi¤inde ve kendi hâkimleri karar veremedik-
leri takdirde Müslüman kad›lar›na baflvuruyorlar ve onun verdi¤i hükmü
kabul ediyorlard›. Müslüman askerlerden baflka Hazar ülkesinde Müslüman
tüccar ve sanatkârlar da bulunmaktayd›. Hazar Hakanl›¤›’nda hüküm süren
adâlet ve emniyeti görerek buraya gelmifllerdir”11. Görüldü¤ü gibi, bir ticâ-
ret ve kültür merkezi olan Hanbal›k’da herkes birbirinin inanc›na ve ibâde-
tine sayg›l› idi. Yâni, tam bir din ve vicdan hürriyeti bulunuyordu. Türk hü-
kümdar›n›n uygulad›¤› yasalar, bu hoflgörü sisteminin devam etmesini sa¤-
l›yordu. Bu hoflgörü sistemini bozanlar ise, yukar›da verilen belgede oldu-
¤u gibi, a¤›r bir flekilde cezaland›r›l›yordu.
Daha önce belirtilen din iflleri ile devlet ifllerinin ayr› yürütülmesi ko-
nusu yukar›da belirtti¤imiz Türk Töresi’nin prensiplerine ve onun tatbiki-
ne ne kadar uygun oldu¤u görülmektedir. K›saca ‹slâm öncesinde kurulan
Türk devletlerinin iflleyiflinde, Türk sosyal ve siyâset hayat›nda di¤er mil-
letlerle mukayese edilemeyecek ölçüde lâik bir anlay›fl hüküm sürüyordu.
Yâni baflkalar›n›n inanc›na sayg› ve devlet ifllerini din ifllerinden ayr› tut-
ma an’anesi var idi.
12 M.A. Köymen, Tu¤rul Bey ve Zaman›, ‹stanbul 1976, s. 40; ‹. Kafeso¤lu, Türk Millî Kültü -
rü, Ankara, 1977, s. 303.
13 Köymen, a.g.e., s. 71; Kafeso¤lu, a.g.e., s. 303.
14 Kafeso¤lu, a.g.e., s. 303; Ayn› müell., “Selçuklular” madd., ‹.A, X, s. 391.
8 MEHMET SARAY
dür. Hangi fley yana yatarsa e¤ri olur, her e¤rilikte bir kötülü¤ün tohumu
vard›r. Bak benim (töre’nin) tâbiat›m da yana yatmaz, do¤rudur. E¤er do¤-
ru e¤rilirse k›yamet kopar. Ben iflleri adâletle hallederim. ‹nsanlar› bey ve-
ya kul olarak ay›rmam. Elimdeki bu b›çak kesen bir alettir. Ben, iflleri b›-
çak gibi keser atar›m. Hak arayan kimsenin iflini uzatmam. fiekere gelince
o, benim kap›ma zulme u¤rayarak gelen ve adâleti bende bulan insan için-
dir. O insan benden fleker gibi tatl› tatl› ayr›l›r, sevinir ve yüzü güler. Bu
ac› Hint otunu ise zorbalar ve adâletten kaçanlar içer. Zâlimler karfl›s›nda
çat›k kafll› ve as›k suratl› olurum. ‹ster o¤lum, ister h›s›m›m veya yak›n›m
olsun; ister yolcu, geçici ister misafir olsun kanun karfl›s›nda benim için
bunlar›n hepsi birdir. Hüküm verirken aralar›nda aslâ fark gözetmem. Bu
beyli¤in (devletin) temeli adâlettir. Beyler do¤ru ve âdil olursa dünya hu-
zura kavuflur. Devletin temeli adâlet üzere kurulmufltur. Devlet esas› adâ-
let yoludur. Bey âdil olur ve böyle kanun koyarsa, bütün dileklerine kavu-
flur”17. Karahanl›lar, bu hizmetleriyle Türk kültür tarihinde önemli bir yer
iflgal ederler18.
Türklerdeki bu hoflgörüyü, yâni lâik düflünceyi sezen ilk H›ristiyan
topluluklar Ermeniler ve Süryâniler olmufltur. Ortodoks olan ve bunu bir
devlet dini haline getiren Bizansl›lar, hâkimiyetleri alt›na düflen di¤er mil-
letleri zorla kendi dinlerine sokmaya çal›flm›fllard›r. Bu meyanda, Grigor-
yan mezhebinde olan Ermeniler ile Süryânilere büyük bask› yapm›fllar ve
onlar›n Ortodokslu¤a geçmelerini istemifllerdir19.
Ortodoks Bizans’›n bask›s›n› ve Türklerin hoflgörüsünü o devirlerde
kâleme al›nan Ermeni as›ll› “Urfal› Mateos Vekâyi-Nâmesi” ve “Süryâni
Patri¤i Mihail’in Vekâyi-Nâmesi” adl› eserler etrafl› bir flekilde anlatmak-
tad›r. Bilindi¤i gibi Do¤u Roma, yâni Bizans, t›pk› Bat› Roma gibi, H›ris-
tiyanl›¤›n temsil yetkisini kendinde görmüfl, hâkimiyeti alt›ndaki farkl›
kültürlere ve H›ristiyanl›k anlay›fl›na sâhip gruplara bask› uygulam›flt›.
17 Kutadgu-Bilig, beyitler: 771, 772, 786-88, 789, 800 ve 822. Ayr›ca bkz; R. Genç, “Karahanl›lar-
da ‹nsanî De¤erler ve Hukuk”, Türklerde ‹nsanî De¤erler ve ‹nsan Haklar›, s. 326-28.
18 Tafsilat için bkz; ‹. Kafeso¤lu, “Kutadgu- Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri”, TED, (1970).
19 Urfal› Mateos Vekâyi-Nâmesi, Türkçe terc. H. D. Andreasyan, Ankara 1962, s. 73, 80-82, 98-
99,111-113, 128-132; N. Kaymaz, “Malazgirt Savafl› ile Anadolu’nun Fethi ve Türkleflmesine Dâ-
ir”, Malazgirt Arma¤an›, Ankara, 1972, s. 267; Kafeso¤lu, Selçuklular, s. 365, 394.
10 MEHMET SARAY
Hz. ‹sa’da ilâhî ve insanî tâbiat›n birleflip “tek tâbiat” oldu¤unu savu-
nan H›ristiyanlara “Monofizit” denmiflti. Ermeniler, bu monofizit anlay›-
fl›n temsilcileri aras›nda bulunmufl ve Grigoryan mezhebini meydana getir-
mifllerdi. Bizans yönetimi ve hâkim Ortodoks H›ristiyanl›¤› Ermenileri bu
inançlar›n› de¤ifltirmeye zorlam›flt›. H›ristiyanl›¤› en saf flekliyle kendile-
rinin temsil etti¤ine inanan Ermeniler, Ortodoks Bizans’›n isteklerine flid-
detle karfl› koymufllard›r. ‹flte bu karfl› koyufl, fliddetli ve kanl› mücâdelele-
re sebep olmufl, son devirlere kadar gelen Ortodoks-Grigoryan düflmanl›-
¤›na dönüflmüfltür20.
Ermenilerden sonra Süryâniler de Bizans’›n dinî bask›s›na maruz ka-
lan bir topluluktu. Ön Asya’da yeni ve dinamik bir kuvvet olarak gelen
Müslüman Selçuklu kuvvetlerinin âdil ve toleransl› tutumlar›, Bizans
bask›s›nda inleyen bu H›ristiyan topluluklar için bir kurtulufl ümidi hali-
ne gelmifltir. Ermeniler ve Süryâniler, kendilerini bu kadar afla¤›layan ve
bask› yapan Bizans’a karfl› Türklere yard›m etmifllerdir. Onlar›n inanc›-
na göre; Allah, insafs›z Bizansl›lar› cezaland›rmak için Türkleri gönder-
mifltir21.
Bir Süryâni kayna¤›n›n ifâdesine göre, Bizans’›n bask›s› o kadar insaf-
s›z idi ki, Süryâniler ile Ermeniler Bizansl›lar›n bu tavr›n› nefretle anm›fl-
lard›r: “‹mparator Alexis’in zaman›na kadar milletimiz ve Ermeniler ‹stan-
bul’da birer kiliseye mâlik idi. Her bir kilisede bir papaz ve tüccar olan gü-
venilir adamlardan bir heyet vard›. Suriyeli bir papaz Antakya’dan buraya
geldi¤i vakit, kilisemizin (Süryâni Kilisesi) Symnadal› olan papaz› onu ka-
bul etmemiflti. Bu adam›n içine fleytan girdi ve o gidip Greklere ‘flehrimiz-
de bulunan Süryâni ve Ermeniler Türklerle ticâret ediyorlar’ dedi. ‹mpara-
tor hiddetlendi ve verdi¤i emir üzerine iki kilise y›k›ld›, papâzlar tard edil-
di ve kalan halk›n ekserisi mutezil (dinlerinden) oldu”22.
manl›¤› kabul ederek Mevlâna’n›n müridi olan Alâmeddin Kayser ile Gür-
cü Hatun aras›ndaki flu tart›flmay› Mevlâna’n›n bir müridi flöyle naklet-
mektedir: Gürcü Hatun’un Alâmeddin Kayser’e lâtife yollu, “Sen Mevlâ-
na’dan ne keramet gördün de ona böyle kap›l›p müridi oldun ve onu bu ka-
dar çok seviyorsun?” fleklindeki sorusu üzerine onun da, “... Her Peygam-
beri bir millet sevdi¤i ve her fieyhi bir kavim kendilerine uyulan bir adam
yapt›¤› halde, Mevlâna’y› bütün din ve devlet sâhipleri sever, onun s›rlar›-
n› anlamakla flereflenir, onunla övünürler. Bundan daha büyük keramet
olur mu?” fleklindeki cevab›, Mevlâna’n›n o dönemde dahi insanlar› birbi-
rine ne kadar yaklaflt›rd›¤›n› gösteren güzel bir örnektir28.
Türklerin gösterdi¤i âdil ve hoflgörülü idâreden gâyet memnun kalan
Ermeniler, Süryâniler ve Rumlar Selçuklulardan sonra Osmanl›lar›n hâki-
miyetini de tereddütsüz kabul etmifllerdir. Böylece bu kavimler, Ruslar ile
Avrupal› milletlerin k›flk›rtmalar›n›n bafllad›¤› XIX. asr›n bafllar›na kadar,
Türk idâresinde huzur ve refah içinde kendi gelenek ve inançlar› ile yafla-
m›fllard›r. Türklerin âdil ve toleransl›, yâni lâik idârelerinden istifâde eden-
ler yaln›z bu zikredilen halklar olmam›fl, Kafkaslarda, Ortado¤u’da ve Bal-
kanlar’da de¤iflik dinlere ve mezheplere mensup muhtelif milletlerden
milyonlarca insan da Türk idâresinde mutlu bir flekilde yaflam›fllard›r. Os-
manl› ‹mparatorlu¤u sona erdi¤i zaman Türk idâresinde yaflayan bütün bu
milletler kendi dinlerini, mezheplerini, dil ve kültürlerini muhafaza ediyor-
lard›. fiâyet baz› müelliflerin iddia etti¤i gibi29, Osmanl› Devleti kat› teok-
ratik (dinî) bir devlet olsayd›, öyle bir devletin ortaya koyaca¤› idâre ile,
bu ayr› din ve mezheplere mensup olan muhtelif milletler Müslümanl›¤›
kabul etmek mecburiyetinde kal›rlard›. Nitekim, Ortodoks Bizans, kendi
dininin hâricinde di¤er din ve mezheplere mensup topluluk ve milletlere,
teokratik idâresinin gere¤ini yaparak onlar› Ortodoks olmaya zorlam›flt›r.
Halbuki Osmanl› Devleti’nde böyle bir durum olmam›flt›r.
30 Astronomi e¤itimi hakk›nda tafsilatli bilgi için bkz; Osmanl› Astronomi Literatürü Tarihi, I-II
C, Hâzl. E. ‹hsano¤lu- R. fieflen- C. ‹zgi- C. Akp›nar- ‹. Fâzl›o¤lu, ‹stanbul 1997.
31 Tafsilat için bkz; M. Saray, “Orta Asya’dan Osmanl›’ya Türk Töresi ve ‹lim”, 15 ve 16. As›rlar›
Türk Asr› Yapan De¤erler, ‹stanbul, 1997, s. 55-76; Ayn› müellif, ‹stanbul Üniversitesi Tarihi
1453-1993, ‹stanbul 1997.
TÜRK ‹DARE S‹STEM‹N‹N TEMEL PRENS‹PLER‹ VE 15
TÜRKLER‹N D‹NE BAKIfiI
35 ‹.H. Uzunçarfl›l›, Osmanl› Devleti’nin ‹lmiye Teflkilât›, Ankara 1965, s. 175; J. H. Kramers,
“fieyh-ül-‹slâm”, ‹. A., XI, s. 485-486.
36 Uzunçarfl›l›, a.g.e., s. 177-187; Kramers, agm, s. 486-488.
37 Uzunçarfl›l›, a.g.e, s. 188-189, 200 vd.
TÜRK ‹DARE S‹STEM‹N‹N TEMEL PRENS‹PLER‹ VE 17
TÜRKLER‹N D‹NE BAKIfiI
re karfl› büyük bir hoflgörü sâhibi idi. De¤iflik dinlere mensup insanlar Os-
manl› Türkiye’sinde özgürlük içinde kendi dinlerini hem yaflam›fllar ve
hem de propagandalar›n› yapabilmifllerdir44. Her dinden ve kültürdün in-
sanlar, birbirlerine sayg› içinde hem ibâdetlerini, hem de ticâretlerini ser-
bestçe yapm›fllard›r. Bu hususlarla ilgili Osmanl›n›n yapt›¤› yasalara her-
kes uymufltur45.
Osmanl› hoflgörüsünü ve adâletini yabanc› müelliflerden F. Babinger
flöyle anlat›yor: “Padiflah›n imparatorlu¤unda, herkes kendi halinde bahti-
yar olabilirdi. Mutlak bir dinî hürriyet hüküm sürerdi ve kimse flu veya bu
inanca sâhip oldu¤undan dolay› bir zorlukla karfl›laflmazd›”46.
F. Grenard ise flunlar› söylemektedir: “Osmanl› idâresinin, fethedilen
memleketler için, son derece liberal oldu¤unu kay›t etmeden geçemem. Bu
memleket ahâlisini Türkler, dillerinde, dinlerinde hattâ bazen iç düzenleri-
nin büyük bir k›sm›nda tamamen serbest b›rak›yorlard›”47.
Balkan milletlerinden S›rplar Ortodoks, Macarlar ise Katolik’tir. Ma-
carlarla Türkler aras›nda s›k›fl›p kalan S›rp Prensi Brankoviç, biri Fatih
Sultan Mehmet’e di¤eri de Macar Naibi Hünyad’a olmak üzere iki heyet
gönderir: “S›rbistan idârenize b›rak›l›rsa S›rp milletinin mezhepleri hak-
k›nda ne gibi müsâadede bulunacaks›n›z” diye sordurmufl. Hünyad: “S›r-
bistan’daki Ortodoks Kilisesini y›k›p yerine Katolik Kiliseleri infla ettire-
ce¤im” demifl. Fatih ise, “Her câminin yan› bafl›nda bir Ortodoks kilisesi
yap›lmas›na buralarda herkesin dinine göre ibâdet etmesine müsâade ede-
rim” cevab›n› vermifltir48. Fatih, bir müddet sonra bu vaadini gerçeklefltir-
me f›rsat› bulmufltur. Türk idâresini kabul eden S›rp halk›na ve kilisesine,
dinî özgürlü¤ün yan› s›ra yarg›, hukuk, âile ve iktisadî alanlarda özerklik
verilmifltir49. Böylece Balkan milletleri, Türk hoflgörüsü sayesinde, Os-
44 Alt›ndal, a.g.m., s. 32.
45 Tafsilatl› bilgi için bkz, A. Akgündüz, “Osmanl› Devleti’nde ve Ça¤dafl› Olan Di¤er Devletlerde
‹nsanî De¤erler ve Hukuk” Türklerde ‹nsanî De¤erler ve ‹nsan Haklar›, s. 42-56.
46 F. Babinger, Mahomet II, Le Conquerount et son Temps 1432-1481, Paris 1954’den naklen ‹.
Miro¤lu, “Osmanl› Devlet Felsefesinde ‹nsanî De¤erler ve Hukuka Sayg›”, Türklerde ‹nsanî De-
¤erler ve ‹nsan Haklar›, s. 79.
47 F. Grenard, Grandiur et Decadance de I’Azie, Paris 1939, s. 126-128’den naklen ‹. Miro¤lu,
a.g.m., s. 79.
48 O. Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, ‹stanbul 1969, s. 193.
49 ‹skender Muzbe¤, “Türkün Dinî Hoflgörüsü ve S›rp Kilisesi”, Erdem, Türklerde Hoflgörü Özel
Say›s›, 8/24. (1996), s. 857-865.
TÜRK ‹DARE S‹STEM‹N‹N TEMEL PRENS‹PLER‹ VE 21
TÜRKLER‹N D‹NE BAKIfiI
manl› idâresinde rahat bir hayat yaflamaya bafllam›fllard›r. Ne var ki, Avru-
pa’n›n hoflgörüden uzak H›ristiyan ülkeleri Balkan milletlerinin elde etti¤i
bu huzuru bozmakta gecikmediler. Gönderdikleri din adamlar› vas›tas›yla
Balkanlarda mezhep kavgas›n› yeniden alevlendirdiler. Bunun üzerine Fa-
tih Sultan Mehmet, 28 May›s 1463’te neflretti¤i fermanla Osmanl› toprak-
lar›nda her türlü dinî sürtüflmeyi yasaklam›flt›r. Fatih ferman›nda flu husus-
lara yer vermifltir: “Ben Fatih Sultan Mehmet Han. Bütün dünyaya ilân
ediyorum ki, kendilerine bu padiflah ferman› verilen Bosnal› Fransiskenler
himayem alt›ndad›r ve emrediyorum; hiç kimse ne bu ad› geçen insanlar›,
ne de onlar›n kiliselerini rahats›z etmesin ve zarar vermesin. ‹mparatorlu-
¤umda huzur içinde yaflas›nlar ve bu göçmen durumuna düflen insanlar,
hürriyet ve emniyet içinde yaflas›nlar. ‹mparatorlu¤um idâresindeki bütün
ülkelere gidip korkusuzca kendi manast›rlar›n› kurup yerleflsinler. Ne pa-
diflahl›k eflraf›ndan, ne vezirlerden ve memurlardan, ne hizmetkârlar›mdan
ve ne de imparatorluk halk›ndan hiç kimse bu insanlar›n onurunu k›rma-
yacak ve onlara zarar vermeyecektir. Hiç kimse bu insanlar›n hayatlar›na,
mallar›na ve kiliselerine sald›rmas›n, hor görmesin veya tehlikeye atmas›n.
Hattâ bu insanlar baflka ülkelerden devletime birini getirirse, onlar dahi ay-
n› haklara sâhiptirler...”50.
“Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun Kuruluflu” tarihini yazan H.A. Gibbons,
Osmanl› hoflgörüsünü flöyle anlat›yor: “Osmanl›lar›n hoflgörüleri ister si-
yâset, ister iyi niyet isterse kay›ts›zl›k neticesinde meydana gelmifl olsun;
flu gerçe¤e itiraz edilemez: Osmanl›lar, yeni zaman içinde devletlerini ku-
rarken dinî hürriyet ilkelerini temel tafl› olmak üzere koymufl ilk millettir.
Ard› arkas› kesilmeyen engizisyon iflkenceleri lekesini tafl›yan as›rlar es-
nas›nda H›ristiyan ve Müslümanlar Osmanl› Türklerinin idâresi alt›nda
ahenk ve huzur içinde yafl›yorlard›”51.
50 “Baflbakan Ecevit, Baflkan Clinton’a Tarihin ‹lk ‹nsan Haklar› Belgesi Olan Fatih Sultan Meh-
med’in 536 Y›ll›k Ferman›n› Hediye Edecek”, Sabah Gazetesi, 26.09.1999; ayr›ca bk. Bosna
Fojnica Manast›r›ndaki Fatih Sultan Mehmet Ferman›. Asl› Bosna’da olup bir kopyas› Bafl-
bakanl›k Arflivinde bulunmaktad›r.
51 H. B. Gibbons, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun Kuruluflu”, Türkçe tercüme: R. Hulusi, ‹stanbul
1928, s. 112.
22 MEHMET SARAY
52 J. Hammer-Purgstall, Histoire de l’lempire Ottoman, depuis son Origine Jus u’a nos Jours,
Paris 1839, XV, s. 350’den naklen ‹. Miro¤lu, a.g.m., s. 88.
53 ‹. Miro¤lu, a.g.m., s. 89.
TÜRK ‹DARE S‹STEM‹N‹N TEMEL PRENS‹PLER‹ VE 23
TÜRKLER‹N D‹NE BAKIfiI
59 Bu devrin e¤itim faaliyetleri için bkz. M. Saray, ‹stanbul Üniversitesi Tarihi, (1453-1993), ‹s-
tanbul 1996; A. Arslan, Darülfunun’dan Üniversiteye, ‹stanbul 1997.
60 Tafsilat için bkz. M. Saray, Türk-Rus Münâsebetlerinin Bir Analizi, ‹stanbul 1998, s. 70-167.
61 G. Bozkurt,” Osmanl› Devleti ve Gayri Müslimler”, Türklerde ‹nsan Haklar› ve ‹nsanî De¤er-
ler, s. 295.
26 MEHMET SARAY
hakka sâhip oluyordu. Bu, dünyan›n hiç bir yerinde görülmeyen haks›z ve
dramatik bir düzenleme idi. Devrin ‹ngiliz konsoloslar› bu geliflmeleri ra-
porlar›nda flöyle dile getirmifllerdir: “Bugün görülen odur ki, Osmanl› hü-
kümeti, H›ristiyan tebaa yarar›na Müslüman tebaas›n› ezmek gibi a¤›r bir
suçlama alt›ndad›r. Ben, bu suçlamay› üzülerek do¤rulamak durumunda-
y›m”62. H›ristiyan topluluklar›n dinî liderlerinin bu geliflmelerden fl›mard›-
¤›n› ve etraf›na zâlimce davranmaya bafllad›¤›n› di¤er bir ‹ngiliz konsolo-
su raporunda flöyle anlat›yordu: “H›ristiyan otoriteler -ki bununla dinî flef-
leri kast diyorum- yetki alanlar› ile k›yaslan›rsa Müslüman otoritelerden
daha haris ve zâlim davranmaktad›r. Piskoposlar ve Metropolitanlar pek
çok zulüm olay›ndan suçludurlar. O kadar ki, e¤er bunlar› Türkler yapsay-
d›, H›ristiyanlar aras›nda büyük bir infial dalgas› meydana gelirdi”63.
Bu raporlar da göstermektedir ki, as›rlar boyu eflit flartlarda yaflam›fl
olan de¤iflik dinlere mensup insanlar aras›ndaki hoflgörü ve sayg› zorla so-
na erdirilmifltir. Osmanl› Devleti, son bir gayretle, 1876’da ilân etti¤i Mefl-
rutiyet idâresinin Anayasas›na (8. madde) “Osmanl› idâresinde bulunan
herkes hangi din ve mezhepten olursa olsun istisnas›z Osmanl› tâbir olu-
nur ve eflit haklara sâhiptirler” aç›klamas› ile dengesizli¤i önlemeye çal›fl-
m›fl ise de, bunda muvaffak olamam›flt›r64. 1908’de ilân edilen II. Meflru-
tîyet’ten sonra gayrimüslimler, Avrupal› devletler ile Rusya’n›n k›flk›rtma-
lar›na kanarak, kendilerine teklif edilen her alandaki eflit haklar› da ret et-
mifller, d›fl devletlerin yard›m› ile Osmanl› Türkiyesi’nin parçalanmas› için
ellerinden gelen her türlü y›k›c› faaliyete baflvurmaktan çekinmemifllerdir.
Atatürk, yapmak mecburiyetinde kald›¤›m›z millî mücâdeleyi baflar›
ile bitirdikten ve Türk devletini bir nevi yeniden kurduktan sonra. Türk ta-
rihinde as›rlarca baflar› ile tatbik edilmifl ve fakat son as›rlarda bozulmufl
olan “hoflgörü” anlay›fl›n›, din ve vicdan hürriyetini sa¤layarak, din iflleri
ile devlet ifllerinin ayr› yürütülmesi prensibini yeniden ray›na oturtmufltur.
Atatürk’ün lâiklik anlay›fl›n› Müslüman Türk milletinin hayat›na sokuflunu
mutlaka, yukar›da izâh edilen, Türk tarihinin ak›fl› göz önüne al›narak de-
¤erlendirilmelidir.
………………..
(Komünizm) Bu bir mesele-i içtimâiyedir. fiu ve flu sebeple memleke-
timizde gayrikâbil-i tatbiktir. Fakat bunu kemâl-i serbesti ile söyleyebili-
riz. … Binaenaleyh biz komünistlik istemeyiz. … Bittabi biz Ruslar komü-
nist oldu¤u için onun aleyhinde bulunuyoruz. Bize gayrikâbil-i tatbik ol-
du¤u için ve esâsât-› diniye ve flerâit-i hayatiye ve içtimâiyemizle gayrikâ-
bil-i telif bulundu¤undan olmaz diyoruz....
………………….1
TANRI VE ‹NSANLIK2
1922
Ey arkadafllar! Tanr› birdir, büyüktür; tanr›sal inan›fllar›n belirtisine ba-
karak diyebiliriz ki: ‹nsanlar iki s›n›fta, iki devirde mütalâa olunabilir. ‹lk
devir, insanl›¤›n çocukluk ve gençlik devridir. ‹kinci devir, befleriyetin er-
ginlik ve olgunluk devridir.
‹nsanl›k birinci devirde t›pk› bir çocuk gibi, t›pk› bir genç gibi yak›n-
dan ve maddî vâs›talarla kendisiyle meflgul olunmay› gerektirir. Allah, kul-
lar›n›n lâz›m olan olgunlaflma noktas›na eriflinceye kadar içlerinden vâs›-
talarla dahi kullar›yla meflgul olmay› tanr›l›k özelli¤inin gereklerinden
saym›flt›r. Onlara Hazreti Âdem Aleyhisselâm’dan itibaren bilinen ve bi-
linmeyen say›s›z denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve elçiler gön-
1 Gizli Celse Zab›tlar›, Türkiye ‹fl Bankas› Yay›nlar›, Kas›m 1999, CI, s. 335
2 Nutuk Vesikalar, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›nlar›, Ankara 1991, s. 931.
28 ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
4 A.S.D. I, s. 289.
30 ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
5 Egeli, Münir Hayrettin (Nakleden: Eski Bir Atatürkçü)., Atatürk’ten Bilinmeyen Hat›ralar, s.
70
6 Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, IV, s. 480-481
ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE 31
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
AKH‹SAR’DA KONUfiMA
(5. II. 1923)9
Belediyede Hoca ‹smail Hakk› Efendi’nin
nutkuna cevap olarak söylenmifltir.
Hoca Efendi hazretlerinin sözlerine çok derin, çok ciddî surette mü-
tehassis oldum, izhar olunan hissiyata teflekkür ederim. Cihan bilir ki,
memleketimizin baz› aksam› düflman›n zulümlerine ve iflkencelerine ma-
ruz kald›. Sizi kurtarmak için çal›flan orduya bütün milletle beraber Ak-
hisar ahalisinin de bir an duadan fari¤ olmad›klar›n› biliyorum. Efendi-
ler, yaln›z biz zulüm görmedik, bütün ehli ‹slâm zulüm gördü ve esaret
alt›nda kald›, düflmanlar bizi esaret zinciri alt›nda b›rakmak istediler, fa-
kat milletimizin azm ve hamiyeti bu zincirleri parçalad›, istiklâlini elde
etti. Ehli ‹slâm’›n duçar oldu¤u zulüm ve sefaletin elbette bir çok müseb-
bipleri vard›r. Âlemi ‹slâm hakikati diniye dairesinde Allan›n emrini
yapm›fl olsayd›, bu ak›betlere maruz kalmazd›. Allah›n emri çok çal›fl -
makt›r, itiraf ederim ki, düflmanlar›m›z çok çal›fl›yor. Biz de onlar -
dan ziyade çal›flma¤a mecburuz. Çal›flmak demek, bofluna yorul -
mak, terlemek de¤ildir., ‹cabat› zamana göre ilim ve fen ve her tür -
lü ihtiraat› medeniyeden âzami derecede istifade etmek zaruridir,
Hepimiz itirafa mecburuz ki, bu husustaki hatalar›m›z çok büyük -
tür. Sizin de anlad›¤›n›z ve flimdi beyan etti¤iniz üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükümeti en meflru ve en muvaf›k bir surette teflekkül et-
mifltir. Dinimizin talep etti¤i çal›flmak sayesindedir ki, üç buçuk-senelik
az bir müddet zarf›nda pek mühim netice elde edilmifltir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükümeti, pek âlâ bilirsiniz ki eski Bab›âli hükûmeti de-
¤ildir, eski Osmanl› devleti de¤ildir. Onlar art›k tarihe kar›flm›flt›r. Düfl-
manlar›m›z Osmanl› devletini y›karak unsuru aslî olan Türk milletini de
imha etmek istiyorlard›. Halbuki Türk milleti yeni bir iman ve kat’i bir
azmi millî ile yeni bir devlet kurmufltur. Bu devletin istinat etti¤i esaslar
“‹stiklâli tam” ve “Bilâkaydüflart Hâkimiyeti Milliye”den ibarettir. Mil-
let bu hâkimiyetten bir zerresini feda edemiyecektir; gözünü açm›flt›r.
9 A.S.D. II s 95-96
ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE 33
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
t›r. Millet ifllerinde her ferdin zihni bafll› bafl›na faaliyette bulunmak elzem-
dir, iflte biz de burada din ve dünya için, istikbal ve istiklâlimiz için, bil-
hassa hâkimiyetimiz için neler düflündü¤ümüzü meydana koyal›m. Ben
yaln›z kendi düflüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düflündüklerini-
zi anlamak istiyorum. Âmâli milliye, iradei milliye yaln›z bir flahs›n dü-
flünmesinden de¤il, bilumum efrad› milletin arzular›n›n, emellerinin mu-
hassalas›ndan ibarettir. Binaenaleyh benden ne ö¤renmek, ne sormak isti-
yorsan›z serbestçe sorman›z› rica ederim.
Müflarünileyh badehu mimberden afla¤›ya inmifller ve muhtelif zevat
taraf›ndan irat edilen yirmiyi mütecaviz suali tesbit ettikten sonra cevap-
lar›n› vermifllerdir. Hutbeler hakk›ndaki ilk suale cevaben demifllerdir ki:
Hutbeler hakk›nda iradedilen sualden anl›yorum ki, bugünkü hutbele-
rin tarz›, milletimizin hissiyat› fikriyesi ve lisanile ve ihtiyacat› medeniye
ile mütenasip görülmemektedir. Efendiler, hutbe demek nâsa hitabetmek,
yani söz söylemek demektir. Hutbenin mânas› budur. Hutbe denildi¤i za-
man bundan bir tak›m mefhum ve mânalar istihraç edilmemelidir. Hutbe-
yi irat eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti pey-
gamber zaman› saadetlerinde hutbeyi kendisi irat ederlerdi. Gerek pey-
gamber efendimiz ve gerek Hulefay› Raflidin hutbelerini okuyacak olursa-
n›z görürsünüz ki, gerek peygamberin, gerek Hulefay› Raflidinin söyledi¤i
fleyler o günün meseleleridir, o günün askerî, idarî, malî ve siyasî, içtimaî
hususat›d›r. Ümmeti islâmiye te-kessür ve memaliki islâmiye tevessüa
bafllay›nca, Cenab› Peygamberin ve Hulefay› Raflidinin hutbeyi her yerde
bizzat kendilerinin irat etmelerine imkân kalmad›¤›ndan halka söylemek
istedikleri fleyleri iblâ¤a bir tak›m zevat› memur etmifllerdir. Bunlar herhal-
de en büyük rüesâ idi. Onlar camii flerifte ve meydanlarda ortaya ç›kar,
halk› tenvir ve irflat için ne söylemek laz›msa söylerlerdi. Bu tarz›n devam
edebilmesi için bir flart lâz›md›. O da milletin reisi olan zat›n halka do¤ru-
yu söylemesi, halk› dinlemesi ve halk› aldatmamas›! Halk› ahvali umumi-
yeden haberdar etmek son derecede haizi ehemmiyettir. Çünkü her fley
aç›k söylendi¤i zaman halk›n dima¤› hali faaliyette bulunacak, iyi fleyleri
yapacak ve milletin zarar›na olan fleyleri reddederek flunun veya bunun ar-
kas›ndan gitmiyecektir. Ancak millete ait olan iflleri milletten gizli ettiler.
ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE 35
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
11 A.S.D. II s.132
36 ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
mas›n› istemek de¤il de nedir? Her sar›kl›y› hoca sanmay›n, hoca olmak
sar›kla de¤il, dima¤lad›r.
12 A.S.D. II s. 131
ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE 37
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
KÜLTÜR HAKKINDA
(29. 10. 1923)15
………………………….
—Mustafa Kemal Pafla, yeni bir suale intizar ediyordu. Dinî mesele
muvacehesinde ittihaz etti¤i tavr u hareketi bizzat tarif etmesini dinlemek
merak›nda idim. Bu vâdide ittihaz edilen bâz› tedabirden ne maksat takip
edildi¤ini izah etmesini rica ettim.
—‹ttihaz etti¤imiz bütün tedbirler bir cümle ile hulâsa edilebilir: Hâki-
miyet-i millîyeyi ilân ettik. Kelimeler üzerinde oynam›yal›m. Bugünkü
Türk hükûmeti az çok Cumhuriyettir. Bu bizim hakk›m›zd›r, fenal›k nere-
de? Menflelerimizi hat›rlay›n›z. Tarihimizin en mesut devresi, hükümdar-
lar›m›z›n halife olmad›klar› zamand›r. Bir Türk padiflah› hilâfeti her nas›l-
sa kendisine maletmek için nüfuzunu, itiyad›n›, serve-tini istimal etti. Bu
s›rf bir tesadüf eseridir. Peygamberimiz, tilmizlerine dünya milletlerine ‹s-
lâmiyeti kabul ettirmelerini emretti, bu milletlerin hükûmeti bafl›na geçme-
lerini emretmedi. Peygamberin zihninden asla böyle bir fikir geçmemifltir.
Hilâfet demek, idare, hükûmet demektir. Hakikaten vazifesini yapmak, bü-
tün Müslüman milletlerini idare etmek istiyen bir halife, buna nas›l muvaf-
fak olur? itiraf ederim ki, bu flerait dahilinde beni halife tâyin etseler, der-
hal istifam› verirdim.
Fakat tarihe gelelim, hakayiki tetkik edelim. Araplar Ba¤dat’da bir hi-
lâfet tesis ettiler, fakat (Kurtuba) da bir hilâfet daha vücude getirdiler. Ne
Acemler, ne Afganl›lar, ne Afrika Müslümanlar›, ‹stanbul halifesini asla ta-
n›mad›lar. Bütün ‹slâm milletleri üzerinde ulvî vazi-fe-i ruhaniyesini ifa
eden yegâne halife fikri, hakikatten de¤il, kitaplar-dan ç›km›fl bir fikirdir.
Halife hiçbir zaman Roma’daki Papa’n›n Kato-likler üzerindeki kuvvet ve
iktidar›n› gösterememifltir.
Son ›slahat›m›z›n sebep oldu¤u tenkitler, gayri hakikî, mevhum bir fikir-
den, ‹ttihad-› ‹slâm fikrinden mülhemdir. Bu fikir asla hakikat olmam›flt›r.
Biz, halifeyi eski ve muhterem bir ananeye hürmeten ibka ettik. Hali-
feye hürmetimiz vard›r, gerek kendi, gerek ailesinin ihtiyaçlar›n› temin
ediyoruz, ‹lâve edeyim ki, ‹slâm âleminde Türkler halifenin maddî ihtiyaç-
lar›n› fîlen temin eden yegâne millettir. Cihanflümul bir hilâfeti tervic
edenler flimdiye kadar her türlü ifltirakten mücanebet etmifllerdir. O halde,
ne iddia ediyorlar? Yaln›z Türkler bu müessesenin hamûlesine tahammül
etsinler ve yine yaln›z onlar halifenin nüfuz-› hâkima-nesine riâyet ... bu
iddia müfritanedir.
—fiu halde yeni Türkiye’nin siyasetinde dine mugayir hiçbir temayül
ve mahiyet olm›yacak demek?
40 ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
16 A.S.D., s. 102,103,104.
ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE 41
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
TEKKELER HAKKINDA17
1925
Tekkeler mutlaka kapanmal›d›r. Türkiye Cumhuriyeti, her flubede do¤-
ru yolu gösterecek kudrete sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin uyarmas›na
muhtaç de¤iliz. Biz medeniyetten, ilim ve fenden kuvvet al›yoruz ve ona
göre yürüyoruz. Baflka bir fley tan›may›z. Do¤ru yoldan sapm›fllar›n gaye-
si, halk› kendinden geçmifl ve abdal yapmakt›r. Halbuki halk›m›z, abdal ve
kendinden geçmifl olmamaya karar vermifltir.Bunlar basit bir ifl görünür;
fakat ehemmiyeti vard›r. Biz dünya ailesi içinde medenîyiz. Her görüfl
noktas›ndan medeniyetin gereklerini tatbik edece¤iz.
deni bir heyeti içtimaiye haline îsal etmektir. ‹nk›lâbat›m›z›n umdei asliye-
si budur. Bu hakikati kabul edemiyen zihniyetleri tarumar etmek zaruridir.
fiimdiye kadar milletin dima¤›n› pasland›ran uyuflturan bu zihniyette bulu-
nanlar olmufltur. Herhalde zihniyetlerde mevcut hurafeler kamilen tardolu-
nacakt›r. Onlar ç›kar›lmad›kça dima¤a hakikat nurlar›n› infaz etmek im-
kâns›zd›r.
Mustafa Kemal Pafla hurafelere dair misallerle tafsilât verdi. Türbe-
lerden, yalanc› evliyalardan bahsederek:
Ölülerden istimdat etmek medeni bir heyeti içtimaiye için flîndir. dedi.
Sonra tekkelere intikal ederek afla¤›daki beyanatta bulundu:
Mevcut tarikatlar›n gayesi kendilerine tâbi olan kimseleri dünyevi ve
mânevi olan hayatta mazhar› saadet k›lmaktan baflka ne olabilir? Bugün il-
min, fennin, bütün flümuliyle medeniyetin muvacehei flule-pafl›nda filân
veya falan fleyhin irfladiyle saadeti maddiye ve mâneviye arayacak kadar
iptidaî insanlar›n Türkiye camiai medeniyesinde mevcudiyetini asla kabul
etmiyorum (fliddetli alk›fllar).
Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti fleyhler, der-
vifller, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En do¤ru, en hakikî tarikat,
tarikat› medeniyedir (sürekli alk›fllar). Medeniyetin emir ve talep etti¤ini
yapmak insan olmak için kâfidir. Rüesay› tarikat bu Hedi¤im hakikati bü-
tün vuzuhiyle idrâk edecek ve kendiliklerinden derhal tekkelerini kapata-
cak, müritlerinin art›k vas›l› rüflt olduklar›n› elbette kabul edeceklerdir.
Müteakiben:
Arkadafllar, huzurunuzda muvacehei millette beyan› fikir ederken his-
setti¤im ve gördü¤üm hususat› oldu¤u gibi söyleme¤i tarih ve vicdan kar-
fl›s›nda vazife bilirim.
Mukaddemesiyle di¤er bir zemine geçerek demifltir ki:
Hükûmeti Cumhuriyemizin bir Diyanet iflleri Riyaseti makam› vard›r.
Bu makama merbut müftü, hatip, imam gibi muvazzaf bir çok memurlar
bulunmaktad›r. Bu vazifedar zevat›n ilimleri, faziletleri derecesi malûm-
dur. Ancak burada vazifedar olm›yan birçok insanlar da görüyorum ki, ay-
n› k›yafet iktisas›nda berdevamd›rlar. Bu gibiler içinde çok cahil hattâ üm-
44 ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
HZ. MUHAMMED19
1926
O, Allah›n birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlar-
ca insan yürüyor. Benim, senin ad›n silinir, fakat sonuca kadar O, ölümsüz-
dür.
19 Ünal, Ali R›za, “Atatürk Hakk›ndaki An›lar›m”, Türkiye Harb Malûlü Gaziler Dergisi, Say›:
158, 1969, s.23
20 Nutuk, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›nlar›, Ankara 2002, s. 601-602.
ATATÜRK’ÜN D‹N, ‹SLÂM D‹N‹ VE 45
MÜESSESELER‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ (BELGELER)
keler, cahil softalar, fleyhler, müritler, biz sizi himaye edece¤iz; bizimle be-
raber olunuz. Çünkü, Mustafa Kemal’in partisi hilâfeti kald›rd›. ‹slâmiye-
ti bozuyor. Sizi gavur yapacak, size flapka giydirecektir diye ba¤›rm›yor
muydu! Yeni partinin kulland›¤› formül, bu gerici feryatlarla dolu de¤ildir
denilebilir mi?
ATATÜRK VE ‹NKILÂP
30 Kas›m 192922
Gazinin bu beyanat›, onun bizzat kendisi için çizdi¤i program› bize
gösteriyor. Dine karfl› vaziyetini flöyle anlatt›:
“Ahiren Kur’an›n tercüme edilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak
Türkçe’ye tercüme ediliyor. Muhammed’in hayat›na ait bir kitab›n tercü-
me edilmesi için de emir verdim. Halk, tekerrür etmekte bulunan bir fley
mevcut oldu¤unu ve din ricalinin derdi ancak kendi kar›nlar›n› doyurup,
baflka bir iflleri olmad›¤›n› bilsinler. Camilerin kapanmas›na hiçbir kimse
taraftar olmamas›na ra¤men, bunlar›n bu suretle bofl kalmas›na taaccüp
ediyor musunuz?
Çobanlar, günefl, bulut ve y›ld›zlardan baflka birfley bilmezler. Yer yü-
zündeki köylüler de ancak bunu bilirler. Çünkü, mahsulât havaya tâbidir.
Türk yaln›z tabiat› takdis eder.
D‹N HAKKINDA23
1930
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devam›na imkân yok-
tur. Yaln›z fluras› var ki, din Allah ile kul aras›ndaki ba¤l›l›kt›r.
26 ‹nan, Abdülkadir., “‹ki Hat›ra”, Türk Dili Dergisi, TDK, say›: 74, 1957, s. 66
48
ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR
(BELGELER)
D‹NDAR ATATÜRK1
Fahrettin ALTAY
mekte samimi olur. Ezanlarda bu iki cümlenin nekadar büyük mânâs› var-
d›r.
Atatürk’ün son hastal›¤›nda, Allah’tan flifa diledi¤ini yak›nlar›nda bu-
lunanlar söylemektedirler.
Atatürk Lâikli¤i kurdu diye, ona dinsizlik isnad› en büyük iftirad›r. O,
ahkâm›n zamanla de¤iflece¤ini ve dinin siyasete kar›flt›r›lmakla 盤›r›ndan
ç›kt›¤›n›, bir tak›m hurafelere bo¤uldu¤unu görerek bu karar› alm›flt›.
Onun en büyük emeli, din adamlar›m›z›n yaln›z nakli «dinî» bilgilerle
de¤il, «aklî», müsbet ve teknik bilgilerle birlikte rüsuha varm›fl olmalar›n›
görmekti.
Ne çare ki, ömrü buna vefa etmedi. Kur’an›, Mehmet AK‹F’ten tercü-
me etmesini istemiflti. Hattâ, o zaman, flimdi isimlerini hat›rlayamad›¤›m,
Akif gibi birkaç din adam›na, bir ‹lahiyat Fakültesi için tasar› bile haz›rla-
malar›n› söylemiflti. Ecelin amans›z kudreti kendisini yere vurmasayd›, bu-
nu mutlaka yapacakt›. Ben, savafl meydanlar›nda ve her zaman, Tanr›n›n
ulu ad›n› a¤z›ndan düflürmedi¤ini çok iyi bilirim. O, her mânâsile bir Müs-
lümand›. Müslümanl›¤›n istedi¤i gibi dürüsttü, temizdi, iyili¤i severdi,
kalp k›rmazd›. Memleketi için, milleti için kendini vakfetmiflti. Sorar›m si-
ze, bu kadar mükemmel bir insan Müslüman de¤il de, kimdir Müslüman.
Allah’tan ona rahmet dilemek, hepimizin borcudur.
1. BAfiLANGIÇ
Öteden beni Atatürk’ün dine karfl› güya kay›ts›z kald›¤›n› iddia eden
bir tak›m bedbahtlar, hem bu eflsiz kahraman’›n, hem de asîl Türk milleti-
nin mukaddes inançlar›na sayg›s›zl›k göstermifllerdir.
15 y›l yanlar›nda bulunman›n bana verdi¤i hak ve selâhiyetle diyebili-
rim ki Atatürk, dine karfl› hiç bir zaman kay›ts›z kalmam›fl, yaln›z dini is-
tismar edenlere cephe alm›flt›r.
2. RAMAZANDA
Ramazanlar›n Atam için çok büyük bir önemi vard›. Ramazan gelir
gelmez incesaz heyeti Çankaya Köflküne giremezdi. Kandil geceleri de saz
çald›rmazlard›. Sadece beni huzurlar›na ça¤›r›r, Kur ‘ân-› Kerîmden baz›
Sûreler okuturlard›. Ben okurken gözleri bir noktaya tak›l›r, derin, bir hu-
flu ile dinlerlerdi. Ruhan çok mütelezziz oldu¤u her hâlinden anlafl›l›rd›.
Ramazanlarda bir ay müddetle Hac› Bayram-› Velî ve Zincirlikuyu Ca-
milerinde flehitlerimizin ruhuna hatm-i flerif okumam› emrederlerdi. O
günlerde civar kasaba ve köylerlerden gelenlerle de cami h›nca h›nç dolar-
d›. Atam›n emirleriyle flehitlerimizin ruhuna hediye edilen bu hatm-i flerif
k›raatlar›nda ilâhî na¤meler Cami duvarlar›nda ihtizazlar yaparak dalga
dalga yay›l›rd›. -Bu esnada cemaat huflu içinde dinler, flehit kardefllerinin,
babalar›n›n ve dedelerinin ruhlar›n›n istirahat› için dua ederler, s›cak göz
yafllar› dökerlerdi.
Büyük Atatürk bir çok vesilelerle flöyle demifltir: «Mukaddes mih -
rab›, cehlin elinden al›p ehlinin eline vermek zaman› gelmifltir.» Bunu
dinî davran›fllar›na daima düstûr yapm›fllard›r.
O, camileri ibâdet, için oldu¤u kadar, düflünmek, meflveret etmek için
de birer mukaddes yer olarak telâkki ederdi. Peygamberimiz Efendimiz-
den de büyük bir takdirle bahsederlerdi. O devirler için hep: «Hazret-i Pey-
gamberin zaman-› saadetlerinde» diye sayg› kelimeleri kullan›rlard›. Ayr›-
ca Peygamber Efendimizin dirayetli bir devlet adam›, iyi bir bafl kuman-
dan oldu¤unu da s›k s›k tekrarlarlard›.
Velhas›l, büyük Atatürk’ün Ramazanlara karfl› ilgisi ve sayg›s› vard›.
Herkesin inanc›na hürmet ederdi. Mâneviyata ba¤l› idi.
3. BAYRAM TEKB‹RLER‹
1932 de Ramazan›n ikinci günüydü. Atatürk’le Ankaradan Dolmabah-
çe Saray›na geldik. Beni huzurlar›na ça¤›rd›lar: «Yaflar Bey, dediler. ‹stan-
52 ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR
(BELGELER)
Halbuki gelenler Maarif Vekili Reflit Galip ve K›l›ç Ali Beylerdi. Kürsü-
ye Ç›kt›m. Nefesler kesilmiflti, bütün gözler bende idi. Arapça «Besme-
le»yi flerifi çekip arkas›ndan yine Arapça olarak «Yasin Sûresi»ni okuma-
ya bafllad›m. Kur’ân› Türkçe okuyaca¤›m› zan edenlerin gözlerindeki
hayret ifadesini görüyordum. Sûreyi «Sadakallaül’azîm» diye bitirdikten
sonra:
«—Vatandafllar, diye söze bafllad›m. On alt›nc› sûre olan «Yasin», sek-
sen üçüncü Âyettir. Mekke-i Mükerremede nazil olmufltur. fiimdi size ter-
cümesini okuyaca¤›m:
«Müflfik ve rahîm olan Allah’›n ismiyle bafllar›m. Hakim olan
Kur’an hakk› için kasem ederim Ya Muhammet! Sen, tariki müstaki-
me sevk eden bir Resulsün. Kur’an sana aziz ve rahim olan Tanr› ta -
raf›ndan nâzil olmufltur.»
Sûreye böylece devam ederek seksen üçüncü Âyetin sonunu da flöyle
okudum:
«Her fleyin hükümdar ve hâkim-i mutlak› olan Tanr›ya hamdol-
sun. Hepiniz ona rücû’ edeceksiniz.»
«Yasin» Sûresi böylece hitama erdikten sonra, Türkçe olarak flu duay›
yapt›m:
«Ulu Tanr›m! Bu okudu¤um Yâsini fleriften hâs›l olan sevab› Ce-
nab-› Muhammed Efendimiz Hazretlerinin ruh-i saadetlerine ulaflt›r
Tanr›m! Hak ve adâlet üzere hareket edenleri sen pâyidar eyle!
Türkiye Cumhuriyetini ilelebet payidar k›l. Türk milletini Sen
muhafaza eyle. fianl› Türk ordusunu ve onun de¤erli, kahraman, ku-
mandan ve erlerini karada, denizde, havada her veçhile muzaffer k›l
Yarabbi! Vatan u¤runda feda-y› can ederek flehit olan asker kardefl -
lerimizin ruhlar›n› flad eyle. Vatan›m›za kem gözle bakan, düflmanla -
r›m›z› periflan eyle. Topraklar›m›za bol bereket ihsan eyle. Memleke-
tin ve milletin refah›na çal›flan büyüklerimizin umurlar›nda muvaffak
bilhayr eyle Âmin.»
«—Dinî merasim güzel olmufl, tebrik ederim. Halk büyük ra¤bet gös-
termifl. Cami küçük oldu¤u için fazla izdiham olmufl. Ayn› merasimi Cu-
ma günü Sultan Ahmet Camiinde de tekrarlay›n›z.»
Bu direktifleri üzerine gereken haz›rl›klar yap›ld›. Cuma günü ö¤le na-
maz›ndan bir saat evvel dokuz haf›zdan mürekkep bir heyet Sultan Ahmet
Camiinde topland›lar. Camiin içinde ve d›fl›nda on bin kifliden fazla cema-
at vard›. Fatih Camii hatibi Haf›z fievket Efendi taraf›ndan bir hutbe okun-
du. Sonra Cuma namaz› k›l›nd› ve tekbir al›nmaya baflland›. Cemaati tefl-
kil eden on bin kifli tekbire ifltirâk etti. On bin hançerenin ilâhî bir vecd
içinde ald›¤› tekbirler pek ulvî bir manzara arzediyordu.
Tekbir bittikten sonra Kur’ân-› Kerîmin baz› Sûrelerinin Türkçe tercü-
meleri okundu. Mevlidi müteakip bir dua ile dinî merasim hitam buldu.
O akflam merasimin tafsilât›n› Atatürk’e arz ettim. Halk›n merasime
karfl› gösterdi¤i alâkadan çok memnun kald›lar. Ayn› merasimin Kadir Ge-
cesi Aya Sofya Camiinde de yap›lmas›n› emir ettiler.
Aya Sofya Camiinde okunacak Mevlid, Türkiye’de ilk defa radyo ile
yay›nlanacakt›. 1932 senesi Ramazan›n›n yirmi alt›nc› gecesi okunacak bu
Mevlid için bütün haz›rl›klar tamamland›.
Akflam namaz›ndan sonra kap›lar kapat›ld›. ‹çerde ve d›fl avluda ben-
zerine az rastlanan bir kalabal›k vard›.
Ancak polisin yard›m›yla müezzin mahfiline kadar gidebildik. Teravih
namaz›n› Hac› Faik Efendi k›ld›rd›. Namaz aras›nda ilâhî ve âyin-i flerif
okundu. Hoparlörler camiin her, taraf›na konulmufltu. Bu dinî merasim
Türkiye’den ilk, defa radyo ile bütün dünyaya yay›l›yordu.
S›ra Mevlide geldi. Yirmi haf›z›n ifltirakiyle okunan Mevlid pek muh-
teflem ve ulvî oldu. Perde perde yükselen bu ilâhî na¤meler Aya Sofya Ca-
miinin cidarlar›ndan Türkiye sath›na ve bütün dünyaya yay›l›yordu. Ce-
maat sanki büyülenmifl, gaflyolmufltu. Hele muazzam cemaatin de ifltirak
etti¤i o tekbir sadalar›, insana havalanacakm›fl gibi bir hafiflik hissi veri-
yordu. Bu ulvî ve ilâhî na¤meleri Atatürk de radyosu bafl›nda dinliyorlar-
d›.
Ertesi akflam huzuruna ça¤›ran Atatürk bana flunlar› söyledi:
56 ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR
(BELGELER)
3 Tekçe, ‹smail Hakk›, Atatürk, Din ve Lâiklik, “Benim Atam ‹man ve ‹nsanl›k Abidesi ‹di.”, s.
141- 143.
ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR 57
(BELGELER)
ATATÜRK VE D‹N5
Atatürk devrini kötüleyenler, bir tak›m yalanlarla gençlerimizi ze-
hirlemeye çal›fl›yor ve Atatürk’ü dinsiz göstermek istiyorlar. Ata-
türk’ün din görüflünü, onun kendi a¤z›ndan ç›kt›¤› flekilde yaz›yoruz:
“Efendiler, Tanr› birdir ve büyüktür. Kur’ân bir Kitab-› ekmeldir.
Cenab-› Peygamber hatemül enbiyad›r” (Büyük nutuk, sahife 1241).
‹ftira ve yalan en büyük yalanlardand›r. Kur’an “‹ftiraya Cür’et
edenler, yalan söyleyenler mümin de¤illerdir” buyuruyor.
***
‹zmir’den M. Özgür imzal› bir mektup ald›k. Bu okuyucumuz mektu-
bunda özet olarak diyor ki: “Ben Atatürk’ün ölümünden on sene sonra
dünyaya geldim. Atatürk’ü çok severim ve ayn› zamanda dini bütün
bir Müslüman›m. Baz› kimseler Atatürk’ün dinsiz oldu¤unu,
Kur’an’› Türkçe okuttu¤unu, Atatürk devrinde namaz k›lan memur-
lar›n ifllerinden at›ld›klar›n›, din adamlar›na bask› yap›ld›¤›n›, tekke-
lerin kapat›ld›¤›n›,, Allah diyen Müslümanlar›n zindanlarda çürütül-
düklerini söylüyorlar. Yaz›lar›n›zdan Atatürk devrini yaflad›¤›n›z an-
lafl›l›yor. Bu söylenenlerin asl› var m›d›r?”
Atatürk devrini kötüleyenler, bir tak›m yalanlarla gençlerimizi zehirle-
meye çal›fl›yor ve Atatürk’ü dinsiz göstermek istiyorlar. Onlar delilsiz ko-
nufluyor, biz vesikalar› ortaya koyarak bu sözlerin yalan oldu¤unu ispat
edece¤iz.
Atatürk’ün din görüflünü onun kendi a¤z›ndan ç›kt›¤› flekilde yaz›yo-
ruz:
“Efendiler, Tanr› birdir ve büyüktür. Kur’ân bir Kitab-› Ekmel-
dir. Cenab›-› Peygamber Hatemül Enbiyad›r.”6
ATATÜRK’ÜN D‹NDARLI⁄I7
Atatürk’ün dindarl›¤› öteden beri tart›flma konusudur ve hâlâ da sürüp
gitmektedir.
Atatürk’ün büyük bir isabetle tekkeleri, medreseleri kapatt›rmas›, geri-
cilere aman vermemesi bu söylentilerin ç›kmas›na sebep olmaktad›r.
Halbuki Atatürk dinine son derece ba¤l› bir insand›... ‹flte bunun tipik
bir misâlini Sabiha Gökçen flöyle naklediyor:
“- 10-11 yafl›nda idim. Bursa’daki evimiz Atatürk’ün köflküne çok ya-
k›nd›. Bir gün Atatürk Bursa’y› flereflendirmifl, köflkün bahçesinde dolafl›-
yordu, ben de her Türk vatandafl› gibi O’nu yak›ndan görmek arzusu ile
k›vran›yordum. Yine bir gün bahçede dolaflt›¤› s›rada yerimden f›rlad›m,
7 Terzio¤lu, Said Arif, Yaz›lmayan Yönleriyle Kemal Atatürk, ‹stanbul 1963, s. 88-89.
64 ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR
(BELGELER)
ona do¤ru kofltum. Polisler, askerler ve di¤er görevliler derhal yolumu kes-
tikler. Beni bir kar›fl çocu¤u yolundan etmeye çal›flt›lar. Ben ise kararl›
idim. Ne olursa olsun Ata’ya yaklaflacak ve onunla konuflacakt›m.”
Gökçen sözlerinin bu k›sm›nda bir an sustu, gözlerinde garip p›r›lt›lar
belirdi… y›llarca evvelin küçük Sabihas› olmufltu sanki… Yine o günkü
gibi cevval bir hareketle devam etti:
“-Beni yolumdan çevirenlere a¤lamakla karfl› koymaya çal›fl›yordum.
Birden bir ses iflittim. Bu Atatürk’ün sesi idi, (B›rak›n onu! Diyordu. B›ra-
k›n gelsin!...)
Onlar›n b›rakmalar›na mahal b›rakmadan kollar›ndan f›rlad›m. Kofla-
rak Ata’n›n yan›na gittim. Bir taraftan göz yafllar›m› saklamaya çal›fl›yor,
bir taraftan da söyleyeceklerimi tasarl›yordum. Ellerine sar›ld›m. Atatürk
sordu :
“- Çocuk, sen mektebe gidiyor musun ?”
(Atatürk, yak›nlar›na hep “Çocuk” diye hitap ederdi.) Harpler sebebiy-
le okulumu yar›da b›rakm›flt›m. Hamim olan a¤abeyime de yük olmamak
arzusunda idim. Hemen cevap verdim. Ve bir yat›l› okula al›nmam› iste-
dim.
Atatürk:
“- Ben seni yan›ma alay›m gelir misin?” diye sorunca emelim yar› ya-
r›ya tahakkuk etmiflti.
“- A¤abeyime soray›m dedim.” Kabul ettiler, derhal ça¤›rtarak onunla
konufltu. Anlaflt›lar. Böylece Ankara’ya, Çankaya’ya geldim.
Uzun zaman ayr› kald›¤›m okuluma yeniden bafllaman›n sevinci için-
de memnundum. Çankaya köflkü bahçeleri içindeki eski bir seyis evi tadil
edilerek okul haline getirilmiflti. Köflkte çal›flanlar›n, yaverlerin ve di¤er
hizmetlilerin çocuklar› ile birlikte ben de bu okula gitmeye bafllad›m. Her
sabah erkenden kalk›p Ata’n›n elini öpmem âdet haline gelmiflti. Yine bir
sabah Ata’n›n elini öpmek üzere yan›na girdim. ‹flleri ile meflguldü.bir sü-
re ayakta bekledim birden, derin bir iç geçirdi ve “-Allah!” dedi
(O, bunu s›k s›k tekrarlard›.)
ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR 65
(BELGELER)
mad›. Ramazanlarda içki içer, fakat Kadir Gecesi a¤z›na katresini koymaz-
d›. Kadir geceleri sofra bile kurdurmazd›. Sayg›s› büyüktü. Bazen mevlit
dinledi¤i de olurdu. Sofrada Haf›z Yaflar Bey’in Mevlidini sayg› ile dinler-
di. Mevlidin Miraç bölümünde, “Göklere ç›kt› Mustafa,” denince gözleri
yaflar›rd›. O zaman hemen kolonya götürürdük, inan›fl› samimiydi. Bence
Allah’a inan›yordu.
Öyle Allah derdi ki yaln›z kal›nca, O’nun gibi kimse diyemez. Herkes
çekilip yapayaln›z kal›nca gökyüzüne bakar, kendi kendine Allah derdi.
Böyle güzel “Allah” diyen yoktur.
Atatürk’e geri kafal› softalar, yobazlar “dinsiz” demifllerdi. Oysa kas›t-
l› olarak yap›lan bu yak›flt›rma, düpedüz bir iftiradan baflka bir fley olma-
m›flt›.
Bir gün sofrada çevresindekilere:
-“Bana Allah’›n büyüklü¤ünü anlat›r m›s›n›z?” diye sordu.
Konuklar birer birer Allah’› nas›l anlayabildiklerini anlatt›lar. Ço¤u ipe
sapa gelmez fleylerdi. Hepsini dikkatle dinleyen Atatürk:
-“Hepiniz Tanr›’y› ayr› ayr› görüyor ve büyütüyorsunuz. Anlafl›lan Al-
lah herkesin kafas› kadar büyüktür,” dedi.
Bir yaz akflam› Dolmabahçe Saray›’nda kad›nl› erkekli otuz kadar ça¤-
r›l› vard›. Protokol fiefi Safetti Ziya Bey’in yemek masas›ndaki yerlerin fle-
mas›n› önceden haz›rlad›¤› flekilde konuklar yerlerine oturdular. Fakat
Atatürk, bu resmili¤in çabucak fark›na vard› ve herkesle eflit flekilde ilgi-
lenerek kimsenin hat›r ve gönülü kalmamas›na çal›flt›.
Sekiz dokuz saat süren yemek sona ererken muayede salonunun büyük
kap›s›n›n parmakl›klar› aras›ndan günefl do¤uyordu. Efline az rastlanan
muhteflem bir manzarayd› bu. Atatürk’ün bir iflaretiyle manevî k›zlar›ndan
Nebile Han›m, sandalyesinin üzerine ç›kt›. ‹nce endam›yla bir heykeli an-
d›r›yordu. Bafllad› sabah ezan› okumaya. Ahenkli bir ses genifl salonda
yank›land›.
Atatürk bafl›n› yukar› do¤ru kald›rm›fl, kendinden geçmifl bir halde
ezan› dinliyordu. Biran geldi yanaklar›ndan yafllar süzülmeye bafllad›.
ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR 67
(BELGELER)
11 Bano¤lu, Niyazi Ahmet., Nükte ve F›kralarla Atatürk, Cilt 1, ‹stanbul 1954, s. 208.
12 Bano¤lu, Niyazi Ahmet., Nükte ve F›kralarla Atatürk, Cilt 2, ‹stanbul 1954, s. 21-22.
ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR 69
(BELGELER)
HZ. MUHAMMED13
Bir gün kendisine sordum:
— Hazreti Muhammed hakk›ndaki fikriniz nedir?
Tek kelime ile cevap verdi:
—Samimîdir.
Orgeneral Fahreddin Altay
CAM‹ VE ATATÜRK14
Mustafa Kemal Edirne’yi ziyaretinde Sinan’›n o muhteflem camiine bir
müddet hayran hayran bakt›ktan sonra fikrini ve ihtisaslar›n› flu sözlerle
belirtti:
—Camiler, birbirimizin yüzüne bakmak için yap›lmam›flt›r. Camiler,
itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için, neler yap›lmak lâz›m geldi¤i-
ni düflünmek, yani meflveret için yap›lm›fllard›r.
Faik TÜRKMEN
13 Bano¤lu, Niyazi Ahmet., Nükte ve F›kralarla Atatürk, Cilt 2, ‹stanbul 1954, s. 218.
14 Bano¤lu, Niyazi Ahmet., Nükte ve F›kralarla Atatürk, Cilt 3, ‹stanbul 1954, s. 6.
15 Bano¤lu, Niyazi Ahmet., Nükte ve F›kralarla Atatürk, Cilt 3, ‹stanbul 1954, s. 7.
70 ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR
(BELGELER)
16 Bano¤lu, Niyazi Ahmet., Nükte ve F›kralarla Atatürk, Cilt 3, ‹stanbul 1954, s. 157-158.
ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR 71
(BELGELER)
17 Bano¤lu, Niyazi Ahmet., Nükte ve F›kralarla Atatürk, Cilt 3, ‹stanbul 1954, s. 159.
18 Bano¤lu, Niyazi Ahmet., Nükte ve F›kralarla Atatürk, Cilt 3, ‹stanbul 1954, s. 160.
72 ATATÜRK ‹LE ‹LG‹L‹ D‹NÎ HATIRALAR
(BELGELER)
Atatürk:
Haydi bakal›m... Türkçe hutbeyi de Süleymaniye camiinde mukabele
oku!. Amma, okuyaca¤›n› evvelâ tertip et, bir göreyim.. Dedi. Yazd›m,
verdim. Be¤endi. Fakat:
—Paflam, bende hitabet kabiliyeti yok. Bu baflka ifl, haf›zl›¤a benze-
mez... Dedim.
—Zarar yok... Bir tecrübe edelim... Buyurdu.
Bunun üzerine, tekrar sordum:
—Hutbeye ç›karken sar›k saracak m›y›m?
—Hay›r, sar›¤› b›rak... Benim gibi, bafl aç›k ve f›rakl›!...
Ne diyeyim, ink›lâp yap›l›yor, peki! dedim. O gün, h›ncah›nç dolan
Süleymaniye camiinde cemaat aras›na kar›flm›fl yüz elli de sivil polis var-
d›.
Bu tedbirin isabetli oldu¤u da çok geçmeden anlafl›ld›.
Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabal›k aras›ndan, bilâhare Arap
oldu¤u anlafl›lan biri, sesini yükselterek
Bu namaz, olmad›!... diye ba¤›rd›.
Fakat, çok flükür, itiraz eden yaln›z bu Arap’t›.
Sadettin Kaynak
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE
ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI
G‹R‹fi
Osmanl›lar’da Din Adamlar›n›n Mevkii ve Önemi
Osmanl›lar’da din adamlar› (ulema), gerek devletin kuruluflu ve gerek-
se daha sonraki dönemlerde devlet yap›s› içerisinde ve sosyal gruplar ara-
s›nda temel direklerden biri olarak en güvenilir zümreyi meydana getir-
mifltir. Ulema tabakas› müderris, müftü, kad›, hatip, imam, müezzin vb.
olarak müslüman halkla sürekli yak›n iliflki kurma f›rsat›na sahipti. Bu
yüzden onlar›n tavr›, toplumdaki genel anlay›fl› etkileyebilmekteydi. Ule-
man›n toplum üzerindeki otoritesinin ve siyasî gücünün üç temel kayna¤›
vard›: ‹slâm dinini en iyi bilen kifliler olduklar›n›n halk taraf›ndan kabulü
bunlar›n ilki ve en önemlisiydi. ‹kincisi, ulema aras›ndaki ittifakt›. Bu itti-
fak onlar›n bilinçli bir sosyal grup olarak anlafl›labilir olmas›n› sa¤l›yordu.
Üçüncüsü ise, halk›n deste¤iydi.
Osmanl› sultanlar› daha ilk dönemlerden itibaren alperenlere, ahi fleyh-
lerine ve ulemaya dindarl›klar›n›n bir göstergesi olarak teveccüh gösterir-
ken, sonraki padiflahlar da gerek tarikat erbab›na gerekse hocalara ve di¤er
ulemaya hürmet etmifllerdi. Padiflahlara adil olmalar› konusunda yol gös-
terici ve uyar›c› olan ulema, “biat” ve “k›l›ç kuflanma” merasimlerinde oy-
nad›klar› rol ile de padiflahlar›n gücünün meflrulaflt›r›c›s› olmufltur. Padi-
flahlar her zaman için davran›fllar›n› dinî bak›mdan hakl›laflt›rmak için bü-
yük titizlik göstermifllerdir. Devletin geliflme döneminde padiflahlar düfl-
manla savaflmak için ço¤u zaman fleyhülislâmdan fetva vermelerini taleb
etmifllerdi.
74 RECEP ÇEL‹K
1 Osman Özkul, III. Selim Döneminde Osmanl› Ulemas› ve Yenileflme Konusundaki Tutum -
lar› (1789-1807), ‹stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Yap› ve Sosyal De¤ifl-
me Anabilim Dal› Doktora Tezi, ‹stanbul 1996, s. 24-27.
2 Osman Özkul, a.g.t., s. 34-36.
3 Cezmi Eraslan, II. Abdülhamid ve ‹slâm Birli¤i, ‹stanbul, 1992, s. 217-223.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 75
4 Pierre Loti’nin ifadesiyle genç çocuklar okullar›n› b›rakarak askere yaz›l›yorlar, kendilerini ölü-
mün kuca¤›na atmak için Çatalca’ya kofluyorlar, imamlar en önde cepheye kofluyor ve eli silah
tutabilen ihtiyarlar da onlar›n peflinden gidiyorlard›... Bkz. Pierre Loti, Can Çekiflen Türkiye
1914 (Haz: Fikret fiako¤lu), ‹stanbul 1973, s. 62.
5 Hasan Boflnako¤lu, ‹stiklâl Marfl› fiairimizin ‹stiklâl Harbindeki Vaazlar›, ‹stanbul, 1981, s.
15-25.
6 General Ian Hamilton, Gelibolu Günlü¤ü (Çev: Osman Öndefl), ‹stanbul 1972, s. 299.
7 Samih Nafiz Tansu, ‹ki Devrin Perde Arkas›, ‹stanbul 1969, s. 182, 226-227,476; Enver Beh-
nan fiapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, ‹stanbul 1964, s. 447.
76 RECEP ÇEL‹K
8 fiapolyo, Kemal Atatürk, s. 315; Yak›n Tarihimiz, c. I, say› 12, 17 May›s 1962, s. 358; Dün
ve Bugün, say› 29, c. II, 18 May›s 1956, s. 4; Süreyya fiehido¤lu, Millî Mücadelenin Maddi Da -
yanaklar›, Ankara 1975, s. 34; Turhan Toker, “Atatürk’ün Havza’da Bilinmeyen Hat›ralar›”, Ta-
rih Dünyas›, c. III, say› 24, 1 Eylül 1951, s. 1000; Necdet Refik Aktafl, Atatürk’ün Ba¤›ms›z-
l›k Savafl› Nas›l Bafllad›?, ‹stanbul 1973, s. 41-42.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 77
9 fiapolyo, Kemal Atatürk, s. 315; Sar›han, a.g.e., c. I, s. 283; Süreyya fiehido¤lu, Millî Mücade-
lenin Maddi Dayanaklar›, Ankara 1975, s. 40; Dün ve Bugün, c. II, say› 29, 18 May›s 1956, s.
5; Turhan Toker, “Atatürk’ün Havza’da Bilinmeyen Hat›ralar›”, Tarih Dünyas›, c. III, say› 24,
1 Eylül 1951, s. 1001; Necdet Refik Aktafl, Atatürk’ün Ba¤›ms›zl›k Savafl› Nas›l Bafllad›?, ‹s-
tanbul 1973, s. 46.
10 Süreyya fiehido¤lu, Millî Mücadelenin Maddi Dayanaklar›, Ankara 1975, s. 40; Dün ve Bu -
gün, c. II, say› 29, 28 May›s 1956, s. 5; Yak›n Tarihimiz, c. I, say› 12, 18 May›s 1962, s. 358;
Necdet Refik Aktafl, Atatürk’ün Ba¤›ms›zl›k Savafl› Nas›l Bafllad›?, ‹stanbul 1973, s. 52.
78 RECEP ÇEL‹K
11 fiapolyo, Kemal Atatürk, s. 315; Millet, c. VII, say› 171, 19 May›s 1949, s. 9; Dün ve Bugün,
c. II, say› 29, 18 May›s 1956, s. 5; Yak›n Tarihimiz, c. I, say› 12, 17 May›s 1962, s. 358-359;
Süreyya fiehido¤lu, Millî Mücadelenin Maddi Dayanaklar›, Ankara 1975, s. 40-41; Turhan To-
ker, “Atatürk’ün Havza’da Bilinmeyen Hat›ralar›”, Tarih Dünyas›, c. III, say› 24, 1 Eylül 1951,
s. 1001-1002; Necdet Refik Aktafl, Atatürk’ün Ba¤›ms›zl›k Savafl› Nas›l Bafllad›?, ‹stanbul
1973, s. 52-53.
12 S›tk› Hoca, kendisi hakk›nda “korkusundan gelemedi” sayiasini duyunca beyninden vurulmusa
dönmüs ve cübbesini sirtina takarak hemen Havza’ya kosmus: “Ben korkak adam degilim, neler
emrediyorsaniz yapmaya hazirim ve derhal yapayim” demistir. Bunun üzerine kendisine cuma
günü yeni bir miting yapilacagi ve orada kendisinin çikip halka hitap etmesi gerekliligi belirtil-
dikten sonra S›tk› Hoca da: “Hazirim” cevabini vermistir. Bkz. Yak›n Tarihimiz, c. I, say› 12,
17 May›s 1962, s. 359.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 79
Kemal Pafla çok memnun kalm›fl ve hocay› tebrik ederek: “Benim burada
vazifem tamam oldu.” sözleriyle ayn› gün Amasya’ya hareket etmifltir13.
Millî Mücadele tarihinin söz konusu bu ilk mitinginin bir Cuma günü
yap›lmas›, kat›lanlar›n tamam›n›n Cuma cemaati olmas› ve üstelik iki kez
haftan›n ayn› günü ve ayn› vaktin seçilmesi bir rastlant› olmay›p bilakis
plânl› ve programl› bir siyasetin eseridir. Bu geliflme, Millî Mücadele’nin
halkla birlikte yürüdü¤ünü ve halkla kaynaflacak duygularla gelifltirildi¤i-
ni göstermektedir. Ayr›ca ilk mitingde oldukça kalabal›k bir kitlenin bulun-
mas›na ra¤men s›rf S›tk› Hoca gibi ulemadan bir zat›n bulunmamas›ndan
dolay› mitingin tekrarlanmas› da din adamlar›n›n Millî Mücadele’de ne ka-
dar önemli bir mevkide bulunduklar›n› belgelemektedir. Nitekim S›tk› Ho-
ca’n›n mitingde kulland›¤› ifade ve simgeler son derece dikkat çekicidir:
“Art›k zaman› gelmifltir, Allah da, Peygamber efendimiz de böyle emredi-
yor.” sözleri söz konusu mücadelede ön plana ç›kart›lan de¤erleri aç›kça
ortaya koymaktad›r.
3- Amasya’ya Davet
Din adamlar›n›n toplum üzerindeki etkisinin fark›nda olan Mustafa
Kemal Pafla, Samsun’a ç›kt›¤› andan itibaren her gitti¤i yerde öncelikle on-
larla görüflüp fikirlerini alm›flt›r. Buna karfl›l›k, Mustafa Kemal Pafla’y›
karfl›lamaya gelenlerin ön saflar›nda din adamlar› yer alm›fl ve beldeleri
ad›na ona “Hoflgeldiniz!” demifllerdir. Zaten Mustafa Kemal Pafla da gitti-
¤i ya da irtibat kurdu¤u beldelerin birço¤unda nüfuzlar›ndan ve güvenilir-
liklerinden emin oldu¤u din adamlar› ile temasa geçmifltir.
Mustafa Kemal Pafla’n›n bizzat faaliyet gösterdi¤i alanlardan biri de
Amasya’d›r. Havza’da iken ‹zmir’in iflgaline karfl› beldelerde millî teflkilat
kurulmas› ve mitingler yap›lmas› yönünde vilayet ve mutasarr›fl›klara ta-
mim gönderilirken Amasya için muhatap olarak Müftü Hac› Haf›z Tevfik
Efendi tercih edilmifltir. Müftü Efendi ald›¤› tamime cevap olarak:
13 Necdet Refik Aktafl, Atatürk’ün Ba¤›ms›zl›k Savafl› Nas›l Bafllad›?, ‹stanbul 1973, s. 61-63;
Yak›n Tarihimiz, c. I, say› 12, 17 May›s 1962, s. 359; Süreyya fiehido¤lu, Millî Mücadelenin
Maddi Dayanaklar›, Ankara 1975, s. 43-45; Turhan Toker, “Atatürk’ün Havza’da Bilinmeyen
Hat›ralar›”, Tarih Dünyasi, c. III, say› 24, 1 Eylül 1951, s. 1002.
80 RECEP ÇEL‹K
16 Necdet Refik Aktafl, Atatürk’ün Ba¤›ms›zl›k Savafl› Nas›l Bafllad›?, ‹stanbul 1973, s. 68-69.
Müftü Hac› Tevfik Efendi’den baska heyette flu flah›slar bulunuyordu: Abdurrahman Kâmil Efen-
di (Vaiz), Topçuzâde Mustafa Bey (Belediye Baflkan›), Hoca Bahaeddin Efendi, fieyh Cemalettin
Efendi, Harputîzâde Hasan Efendi, Eytam Müdürü Ali Efendi, Hac› Mahmutzâde Mehmet Efen-
di, Melekzâde Süleyman Efendi, Kahvecizâde Mehmet Efendi, Veysibeyzâde S›tk› Bey, Seyfizâ-
de Rag›p Efendi, Arpac›zâde Hürrem Bey, Topçuzâde Hilmi Bey, Ali Himmet Bey, Yumukzâde
Mehmet Rag›p Bey, Yumukzâde Hamdi Efendi, ‹smail Hakk› Pafla, Yörgüçzâde Rasim Efendi,
PTT Memuru Abdurrahman Rahmi Efendi. Bkz. Kutay, Manevî Mimarlar, s. 281.
17 Kutay, ayn› yerler.
82 RECEP ÇEL‹K
18 Bkz. Nafiz Yetkin, “Hat›ralar›m”, Kale Ayl›k Siyasi Dergi, Y›l 1, say› 6, s. 8; Hüseyin Menç,
Millî Mücadele Y›llar›nda Amasya, Ankara 1992, s. 36-37.
19 Ayn› yer.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 83
20 Nafiz Yetkin’in Hat›rat›ndan nakl. Hüseyin Menç, Millî Mücadele Y›llar›nda Amasya, Ankara
1992, s. 36-37.
21 Hüseyin Menç, Millî Mücadele’nin ‹lk K›v›lc›m›, Amasya 1983, s. 7; a. mlf., Amasya, s. 37.
22 Bayar, Ben de Yazd›m, c. VIII, s. 2595.
84 RECEP ÇEL‹K
vatan› ve milleti için her türlü fedâkarl›¤› göze ald›¤›n›n aç›k bir gösterge-
sidir. Nitekim onun bu vaaz›ndan sonra Amasya halk› faaliyete geçerek he-
men Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmufltur. Sonraki çal›flmalar ise mil-
lî hareketi h›zla gelifltirmifltir.
Amasya Mustafa Kemal Pafla için Samsun ve Havza’dan sonra önem-
li bir durakt›. Kendisini Samsun’da bir din adam› karfl›lam›fl, keza Hav-
za’da yine ona, davas›yla birlikte din adamlar› sahip ç›km›fllard›r. Amas-
ya’da da durum farkl› de¤ildi. Asl›nda bu, Mustafa Kemal Pafla ve arka-
dafllar› aç›s›ndan, gelecek için emin ad›mlarla yola bafllamak manas›na ge-
liyordu. Nitekim Abdurrahman Kamil Efendi’nin vaaz›, ileriki tarihlerde
Millî Mücadele’nin fleklini belirleyecek ve Anadolu halk›n›n özünü teflkil
edecektir. Bir baflka ifade ile, Amasya’n›n Millî Mücadele Tarihi’nde ba-
flar›lamayan› baflaran bir belde olmas›na yol açacakt›r27. Özetle Millî Mü-
cadele’nin ilk temel tafl› burada at›lacakt›r28.
5- Erzurum Kongresi’ne do¤ru
May›s ay› bütün yurtta hareketli günlerin geçmesine sebep olmufltur.
Nitekim Erzurum’da flehrin bütün ileri gelenlerinin kat›ld›¤› bir toplant›da
geliflmelerin yavafll›¤› ve kazalardaki örgütlenmelerin henüz daha tamam-
lanmam›fl olmas› üzerinde durulup Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yeni ve
genç elemanlarla takviye edilmesine karar verilmifltir. Yeni yönetim kuru-
lu flu flah›slardan meydana gelmifltir: Baflkan Eski Mebus Hoca Raif Efen-
di, Katip Dursunbeyzâde Cevat, Muhasebeci Emekli Binbafl› Süleyman,
Emekli Binbafl› Kâz›m, Albayrak Gazetesi Sahibi Süleyman Necati, Na-
m›k Efendizâde Ahmet, Avukat Hüseyin Avni, Hac› Recepzâde Hac› Ha-
f›z, K›rbafl Fevzi, Evrak eski Müdürü Maksut, Avukat Mesut ve Baytar Ne-
dim Bey. Böylece cemiyete canl›l›k ve dirilik gelmifltir. Her çeflit aile ve ifl
grubuna mensup flahsiyetlerden oluflan yeni idare heyetinin bafl›na bu kez
de hoca s›fat›n› hâiz bir flahsiyet getirilmifltir. Bir müddet kad›l›k vazifesin-
de bulunan Hoca Raif Efendi’nin II. ve III. dönemlerde Meclis-i Mebu-
29 Karabekir, a.g.e., s. 1-2; Dursuno¤lu, a.g.e., s. 55-56, 61-62; Karaçam, a.g.t., s. 14-15.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 87
30 Bkz. Mahmut Golo¤lu, Sivas Kongresi, Ankara 1969, s. 14; a. mlf., Erzurum Kongresi, s. 96-
97; Kansu, a.g.e., s. 88-94, 100-101; Dursuno¤lu, a.g.e., 73, 127, 129; Kamil Erdeha, Millî Mü -
cadelede Vilayetler ve Valiler, ‹stanbul 1975, s. 58-59; Süreyya Hami fiehido¤lu, “Elhac Hur-
flit Efendi”, Atatürk Araflt›rma Merkezi Dergisi,c. X, say› 28, Mart 1994, s. 55-59.
31 BOA, DH-fiFR, 101/19-157, 101/60; Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, 24 Temmuz
1919, nr. 64; Karaçam, a.g.t., s. 66, 105-106; Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, 1 A¤us-
tos 1919, nr. 70, Kansu, a.g.e., c. I, s.88-101; Dursuno¤lu, a.g.e., s. 127-128; Necdet Refik Ak-
tafl, Atatürk’ün Ba¤›ms›zl›k Savafl› Nas›l Bafllad›?, ‹stanbul 1973, s. 159-161; Dinamo, a.g.e.,
c. I, s. 52-53.
32 Vakit, 22 Haziran 1919, nr. 599.
33 Erzurum Kongresi’ne kat›lan delegeler konusunda kaynaklar çeliflkili rakamlar vermektedir. Bu-
na göre Zeki Basar 62 (aa.g.e., s. 60-64), Karaçam 56 (Karaçam, a.g.t., s. 52-53), Kansu 57 (aa.g.e.,
c. I, s. 78-80), Dursuno¤lu ise (aa.g.e., s. 107-112) 54 kiflinin kat›ld›¤›n› ileri sürmektedir.
88 RECEP ÇEL‹K
34 K›rz›o¤lu, “Yay›nlanmam›fl Belgelerle Erzurum Kongresinin ‹lk Günü”, BTTD, c. VI. say› 35, s.
11-15; Mahmut Golo¤lu, “Erzurum Kongresinin Perde Arkas›”, Tarih Konufluyor, c. I, say› 5,
Temmuz 1964, s. 428, Dursuno¤lu, a.g.e., s. 109; Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, 24
Temmuz 1919, nr. 63; Necdet Refik Aktafl, Atatürk’ün Ba¤›ms›zl›k Savafl› Nas›l Bafllad›?, ‹s-
tanbul 1973, s. 150; Kutay, Türkiye ‹stiklâl ve..., c. XIX, say› 25, ‹stanbul 1961, s. 10868.
35 Mahmut Golo¤lu, Erzurum Kongresi, Ankara 1968, s. 183; Dursuno¤lu, a.g.e., s. 109; K›rz›o¤-
lu, BTTD, s. 31-32.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 89
36 Konuyla ilgili olarak Kansu Hat›rat›nda flunlar› söyler: “Nutkun sonundaki duay›, padiflahl›k ve
Hilâfet müessesesi hakk›ndaki temenniyat› belki garip bulursunuz. O zaman ben de ayn› hissi
duymufltum. Hatta, kongre akflam› Pafla’ya: ‘Paflam, nutkunuzun sonunu müftü efendinin duas›
gibi bitirdiniz’, dedim. O, bu tarz konuflmam› hoflgördü¤ü için sadece güldü ve: ‘Maksad›n› an-
l›yorum, anl›yorum amma flimdi vazifemiz halk›, vatan› ve esir padiflah› kurtarmaya inand›rmak-
tan ibarettir.’ cevab›n› verdi ve ilave etti: ‘Zaman›nda hiçbir fleyi kaç›rmamak ve zamans›z hiçbir
fleye uzaktan yak›ndan tevessül etmek bafll›ca dikkatimizi teflkil etmelidir.’ dedi.” Bkz. Kansu,
a.g.e., c. I, s. 80-85; Baflar, a.g.e., s. 54-58.
37 Karaçam, a.g.t., s. 81; Kansu, a.g.e., c. I, s. 112-113; Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazete-
si, 8 A¤ustos 1919 nr. 76; Golo¤lu, Erzurum Kongresi, s. 101-104.
38 Vehbi Cem Aflk›n, Kurtulan Merzifon, Bal›kesir 1956, s. 104, Kansu, c. I, s. 198-202; Sar›han,
a.g.e., c. II, s. 77, Kocatürk, a.g.e., s. 86.
90 RECEP ÇEL‹K
44 Kansu, a.g.e., c. II, s. 490-491; Sar›han, a.g.e., c. II. s. 285; Mahmut Golo¤lu, Üçüncü Meflruti -
yet (1920), Ankara 1970, s. 3; Naflit Hakk› Ulu¤, Hemflehrimiz Atatürk, s. 65-66; Kalaç, a.g.e.,
s. 158, Kars, a.g.e., s. 56-63.
45 Kardefl, a.g.e., s. 9-10; Naflit Hakk› Ulu¤, Hemflehrimiz Atatürk, s. 67; Sar›han, a.g.e., c. II, s.
286, Kansu, a.g.e., c. II, s. 492.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 93
46 Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, c. II, 23 Aral›k 1919, nr. 191; Kardefl, a.g.e., s. 17-
18; Oranl›, a.g.e., s. 45; Süreyya fiehido¤lu, Millî Mücadelenin Maddi Dayanaklar›, Ankara
1975, s. 140-144; Enver Behnan fiapolyo, Millî Mücadele Tarihi, ‹stanbul 1958, s. 354-356; Na-
flit Hakk› Ulu¤, Hemflehrimiz Atatürk, s. 71-72.
94 RECEP ÇEL‹K
47 T.B.M.M. Zab›t Ceridesi, c. I, 93, 147-148, 218; T.B.M.M. Zab›t Ceridesi, c. III, s. 229-230;
fiener, a.g.e., s. 67-72, Öz, a.g.e., s. 50-53.
48 Birdo¤an, a.g.e., s. 30, 33; fiener, a.g.e., s. 71, 138; Öz, a.g.e., s. 55-58, Bedri Noyan, “‹stiklâl
Savafl›nda Bektafliler”, Yeni Gazete, 2 Temmuz 1966; Samih Nafiz Tansu, ‹ki Devrin Perde Ar-
kas›, ‹stanbul 1969, s. 53.
49 Kamil Erdeha, Millî Mücadelede Vilayetler ve Valiler, ‹stanbul 1975, s. 264.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 95
50 Sakall›, a.g.e., s. 68; Naflit Hakk› Ulu¤, Hemflehrimiz Atatürk, ‹stanbul 1973, s. 48-49 91-93,
266-267; Çal›flkan, a.g.t., s. 67; Dinamo, a.g.e., c. V, s. 218, 220, 222.
51 Sakall›, a.g.e., s. 72; Müderriso¤lu, a.g.e., s. 162, Atatürkün Telgraf, Tamim ve Beyanname-
leri (1917-1938), c. IV, s. 466, Çal›flkan, a.g.e., s. 72; Ulu¤ ‹¤demir, Y›llar›n ‹çinden, Ankara
1976, s. 29.
52 ATASE, Kl. 322, D. 57-a/3, F. 33-1.
96 RECEP ÇEL‹K
53 Ankara’da bu tarihte Nakflibendî, R›faî, Kadirî, Mevlevî dergâhlar› ile Hac› Bayram-› Velî mürid-
leri, esnaf ahileri ve çevre köylerdeki K›z›lbafllar vard›. Ankara’da en çok mensubu olan Nakfli-
bendî tarikat› idi. Samanpazar›’nda bulunan dergâh›n fleyhli¤ini Topçu fieyhi Efendi yap›yordu.
Mevlevî dergâh› ise Cenabî Ahmet Pafla Camii taraflar›nda bulunuyordu. Bkz. Ulu¤ ‹¤demir, Y›l -
lar›n ‹çinden, s. 77-84.
54 Kansu, a.g.e., c. II, s. 497-503; Dinamo, a.g.e., c. VI, s. 214-223; Ulu¤ ‹¤demir, Y›llar›n ‹çin -
den, s. 77-84; Süreyya fiehido¤lu, Millî Mücadelenin Maddi Dayanaklar›, Ankara 1975, s.
144-154; Ziya Oranl›, Atatürk’ün fiimdiye Kadar Yay›nlanmam›fl An›lar›, Anlatan: Ali Me-
tin, Ankara 1967, s. 150 vd; Cemal Bardakç›, “Atatürk’ün Ankara’ya ‹lk Gelifli”, Yak›n Tarihi -
miz, c. I, say› 4, 22 Mart 1962, s. 105-107, Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, c. II, 29
Aral›k 1919, nr.196.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 97
55 Ulu¤ ‹¤demir, Y›llar›n ‹çinden, s. 85-87, 260-261; Kansu, a.g.e., c. II, s. 506-509; ‹¤demir,
a.g.e., s. 29.
56 Atatürk, Nutuk, c. III, Vesika nr. 47-53; Golo¤lu, Erzurum Kongresi, s. 113-114; Kansu, a.g.e.,
c. I, s. 139-140.
57 Sar›han, a.g.e., c. III, s. 191, 247-248, 254, 291.
98 RECEP ÇEL‹K
lis için istekleri de bitmiyordu. 28 May›s 1920’de Rus D›fliflleri Bakan› Çi-
çerin, Van ve Bitlis’ten toprak istiyordu. Rusya’n›n bu iste¤i 17 Ekim 1920
tarihinde Meclis’te görüflülüp reddedilmifltir57. Yabanc› devletlerin Do¤u
vilayetleri üzerindeki istekleri bununla da kalmam›flt›r. 22 Kas›m 1920’de
ise Amerika Cumhurbaflkan› Wilson Trabzon, Erzincan, Erzurum, Mufl,
Bitlis ve Van’›n Ermeniler’e b›rak›ld›¤›n› gösteren bir harita çizmifltir58.
Bitlis Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kuruluflu di¤er illere göre geç ol-
mufltur. Cemiyet, Baflkan Müftüzâde Mahmut Nedim Efendi, Dertsunduk
fieyhizâde fieyh Abdülgani Efendi, Küfrevîzâde fieyh Abdülbaki Efendi,
eflraftan Hurflid Efendi, Hac› Babuzâde Mehmet Nuri Efendi, Nalbantzâde
Hakk› Efendi, Osman Sadullah Efendi ve Kalelizâde fievket Efendilerden
teflekkül etmifltir59.
rek sabah namaz›ndan sonra cemaatle birlikte miting yerine gitmelerini is-
temifltir68.
Bu flekilde mitingten haberdar edilen Denizli halk›, 15 May›s günü-
nün ilk saatlerinde belediye binas›n›n bulundu¤u Bayramyeri’nde toplan-
m›flt›r. Kalabal›¤›n artmas› üzerine yan›nda din görevlileri, tekke fleyhle-
ri, eflraf, ö¤retmenler ve yedek subaylar oldu¤u halde Müftü Efendi önce
Müftülük binas› önüne gitmifltir69. Daha sonra hep birlikte tekbirlerle
bayram yerine gelinmifltir. Bu anda halkta heyecan doruk noktas›na ulafl-
m›flt›r. Mutasarr›f, Belediye Reisi ve baz› eflraf, belediye balkonunda da-
ha önce yerlerini alm›fllard›r. Çal›nan trampetlerle halk sükunete davet
edilmifltir70. Bir anl›k sessizlikten sonra Müftü Efendi’nin sesi duyulur ol-
mufltur:
“Muhterem Denizlililer!.. Bugün sabah›n er-
ken saatlerinde ‹zmir Yunanl›lar taraf›ndan iflgal
edilmifltir. Bu tecavüze karfl› hareketsiz kalmak,
din ve devlete ihanettir. Vatana karfl› ifllenecek
cürümlerin Allah ve tarih önünde aff›, mümkinâ-
t› yok günaht›r. Cihat, tam manas›yla teflekkül
etmifl, dinî farîza olarak karfl›m›zdad›r.
Hemflehrilerim! Karfl›m›za ç›kar›lan dünkü
tebaam›z Yunan’d›r. Onlar öteki düflmanlar›m›-
z›n vas›tas›d›r. Yunan’›n bir Türk beldesini eline
geçirmesinin ne manaya geldi¤ini ‹zmir’de flu
birkaç saat içinde ifllenen cinayetler gösteriyor.
Silah›m›z olmayabilir, topsuz-tüfeksiz, sapan
tafllar› ile de düflman›n karfl›s›na ç›kaca¤›z. ‹stik-
lâl aflk›, vatan sevgisi, haysiyet fluurumuz ve kal-
bimizdeki iman ile mücadelemizin sonunda za-
feri kazanaca¤›z. Bu u¤urda can›n› verenler fle-
73 Tavas’ta Kaymakam Ali R›za Bey, Müftü Cennetzâde Tahir Efendi’nin yard›m›yla ilçe halk›n› es-
ki belediye binas› önünde toplayarak onlara ‹zmir’den gelen iflgali bildiren telgrafi okumufltur.
Ayr›ca ne flekilde davran›lmas› gerekti¤i konusunda aç›klamalarda bulunmufltur. Daha sonra Ya-
rangüme Hakimiyet-i Milliye Okulu ö¤retmenlerinden Mehmet Ali Bey söz alarak askerlik hiz-
meti esnas›nda Makedonya’da görmüfl oldu¤u zulümlerden bahsedip derhal Yunanl›lar’a karfl›
harekete geçilmesini istemifltir. Bkz. ‹brahim Aksakal, Millî Mücadelede Denizli Müftüsü Ah -
met Hulusi Efendi, Ankara Üniversitesi (A.Ü.) ‹lahiyat Fakültesi Lisans Tezi, Ankara 1971, s.
13.
74 Ac›payam’da düzenlenen mitingde, Müftü Hasan Efendi yapt›¤› konuflmayla halk›n millî ve dinî
duygular›n›n galeyana gelmesinde son derece etkili olmufltur. Bkz. Toker, a.g.e., s. 31.
75 Sarayköy’deki miting, bugünkü Sarayköy Belediyesi binas› önündeki zincirli kuyunun bulundu-
¤u meydanda yap›lm›flt›r. ‹lçe Müftüsü Ahmet fiükrü Efendi yüksekte bulunan kuyu kapa¤›n›n
üstüne ç›karak halka, ‹zmir’in kâfir Yunanl›lar taraf›ndan iflgal edildi¤ini, kâfirlerin bulundu¤u
yerde namaz k›l›nmas›n›n caiz olmad›¤›n› söyleyerek düflmana karfl› konulmas›n› istemifltir. Bkz.
Toker, a.g.e., s. 32.
76 16 May›s’ta Ac›payam’da yap›lan mitingin ard›ndan ayn› gün, ‹stanbul Hükümeti’ne bir protes-
to telgraf› çekilmifltir. Telgrafta, ‹zmir ve dolaylar›n›n Yunanistan’a verilece¤i haberi al›nd›¤› be-
lirtilerek halk›n heyecan ve galeyanda oldu¤u ifade edilmifltir. Ayr›ca Ac›payam ilçesi ahalisinin
millî tarih ve kültürel haklar›m›za aç›k bir tecavüz olan bu düflünce ve giriflimleri protesto etti¤i-
ni bildirmifltir. Bkz. Atamer, a.g.m., say› 12, Eylül 1968, s. 15.
77 Atamer, a.g.m., say› 7, Nisan 1968, s. 22.
78 Tütenk, a.g.e., s. 30.
79 Ilgar, a.g.e., s. 99.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 103
83 Bkz. Muharrem Eren, Bal›kesir ‹l Müftüleri ve Tarihî Kitabeler, Bal›kesir 1990, s. 28; Hasan
Basri Çantay, Kara Günler ve ‹bret Levhalar›, ‹stanbul 1964, s. 7, 9, 28-29; Zekeriya Özdemir,
Bal›kesir Bölgesinde Millî Mücadele Önderleri, Ankara 2001, s. 139-140.
84 Bkz. Zekeriya Özdemir, Bal›kesir Bölgesinde Millî Mücadele Önderleri, Ankara 2001, s. 127-
132; Tekeli-‹lkin, Ege’deki Sivil Direniflten Kurtulufl Savafl›na Geçerken Uflak Heyet-i Mer-
keziyesi ve ‹brahim (Tahtak›l›ç) Bey, Ankara 1989, s. 171, 215, 217, 306; Kâz›m Özalp, Millî
Mücadele 1919-1922, c. I, Ankara 1988, s. 113.
85 Bkz. Fahri Çoker, Türk Parlemento Tarihi, Millî Mücadele ve T.B.M.M. I. Dönem 1919-
1923, c. III. Ankara 1995, s. 593-594; Mücteba U¤ur, Hasan Basri Çantay, Ankara 1994, s. 1-
42; Hasan Basri Çantay, Kara Günler ve ‹bret Levhalar›, ‹stanbul 1964, s. 6, 9, 16, 30, 33, 37,
40; Cemal Kutay, Kurtuluflun ve Cumhuriyetin Manevî Mimarlar›, Ankara 1973, s. 256-257;
Mustafa Gülyüz, “Millî Mücadele Y›llar›nda Hasan Basri Çantay”, Kuvâ-y› Milliye Dergisi, sa-
y› 4, 6 Eylül 1980, s. 18-23; Sebilürreflad, cilt XX, say› 509, 2 Temmuz 1922, s. 171-172; Ha-
cim Muhittin Çar›kl›, Bal›kesir ve Alaflehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çar›kl›’n›n Kuvâ-
y› Milliye Hat›ralar›, Haz: fierafettin Turan, Ankara 1967, s. 63, Sebilürreflad, c. XIX, say› 472,
3 Mart 1921, s. 31-34; T.B.M.M. Zab›t Ceridesi, c. I, Ankara 1959, s. 238-239; c. III, Ankara
1981, s. 6-7, 583-584, c. IV, Ankara 1981, s. 47, 59, 240, 326.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 105
fez kazalar› ile ortak hareket etmek amac›yla aralar›nda ifl bölümü yapm›fl-
lard›r90.
Seçilenler aralar›nda görev taksimi yapt›ktan sonra teflkilatlanman›n
temini, köylere giden vaizlerin birlik ve beraberlik hakk›nda vaazlar ver-
meleri, di¤er unsurlarla iyi geçinmekten bahsetmeleri ve millî ordu kur-
mak için gerekli alt yap›n›n haz›rlanmas› kararlar›n›n uygulamaya geçiril-
mesine çal›flm›fllard›r91.
b- ‹kinci Toplant›
Baz› tedkikler için Edremit’e giden heyetin dönmesinden sonra 3 Ha-
ziran 1919 Pazartesi gecesi Alaca Mescit’te ikinci bir toplant› daha gerçek-
lefltirmifltir. Bu toplant›da do¤rudan do¤ruya müdafaa ve Ayval›k ile Ber-
gama havalisine milis kuvvetleri gönderilmesine karar verilmifltir92. 19
May›s 1919’da seçilip merkezden görevlendirilen geçici heyetin görevine
son verilerek tam yetkili yeni bir heyet-i merkeziye seçilmifl ve al›nan ka-
rarlar sonucunda esnaf ve tüccardan para toplanmas›na giriflilmifltir93.
5- Gönen
Gönen Müftüsü fievket Efendi camilerde; Ramiz Efendi ve arkadaflla-
r› da hükümet meydan› ve kahvehânelerde halk› millî mukâvemete teflvik
ve tahrik ederek vaaz ve nasihatlarda bulunup milleti galeyana getiriyor-
lard›. Fakat bu faaliyetlerin sürdü¤ü s›rada Anzavur ve Çerkesler’in cani-
ce hareketleri de gözden kaçm›yordu94.
Bu hareketlerden ilk nasibini alanlardan biri Müftü fievket Efendi ol-
du. fievket Efendi 4 Nisan 1920 günü Anzavur’un emriyle evinden al›na-
rak kasaban›n güneyindeki Gerenler ba¤›na götürülmüfl ve burada çok fe-
ci bir flekilde katledilmifltir95. Ayr›ca, Haf›z Azim [Danifl] ve Haf›z Hamdi
adlar›ndaki iki din adam› Sar›köy’de teflekkül ettirilen Müdafaa-i Hukuk
101 Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, 15 May›s 1919, nr.1; Taçalan, a.g.e., s. 227-228;
Umar, a.g.e., s. 99-101; Okurer, a.g.e., s. 166-167; Kâmil Su, Sevr Antlaflmas› ve Ayd›n (‹zmir)
Vilayeti, Ankara 1981, s. 157-158; Yaflar Aksoy, Bir Kent Bir ‹nsan, ‹stanbul 1986, s. 157-158;
Ayd›nel, a.g.e., s. 33-34; Özalp, a.g.e., c. I, s. 6.
102 Taçalan, a.g.e., s. 228-229; Ayd›nel, a.g.e., s. 34; Özalp, a.g.e., c. I, s. 5; Selahattin Tansel, Mond -
ros’tan Mudanya’ya Kadar, c. I, s. 187; TK, c. I, say› 4, May›s 1964, s. 285; Aksoy, a.g.e., s.
12-13.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 109
Maflatl›k Mitingi
‹zmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, ‹zmir valisinin tavr› üzerine he-
men camilerden salâ verilmesini emretmifl ve ‹zmir’in güzel sesli haf›zla-
r›, mevlithanlar›, her biri birer minareden salâ ve ezan sesiyle flehrin sema-
lar›n› inletmifllerdir. Halk vakitsizce okunan salâ üzerine telafl ve heyecan
içerisinde sokaklara f›rlam›flt›r. Okunan salây›, ruhanî vecd içinde dinleyen
müslüman halk gözleri yafll› ve heyecanl› bir flekilde maflatl›kta toplanm›fl-
lar ve gece olunca da atefller yakm›fllard›r. Halk büyük bir heyecan için-
deydi.
‹zmir Müftüsü Rahmetullah Efendi burada heyecanl› ve duygu dolu bir
konuflma yapm›flt›r. Müftü, vatan sevgisinin imandan oldu¤unu, ‹zmir’in
as›rlardan beri ezan sesleri yükselen semalar›nda kulaklar› t›rmalayan “çan
seslerine katlanmaktansa flerefle ölerek flehadet flerbetini içmenin daha iyi
olaca¤›”n› aç›klayarak konuflmas›n› flu sözlerle bitirmifltir:
“Kardefllerim! Ci¤erlerinizde bir soluk ne-
fes, damarlar›n›zda bir damla kan kald›kça, ana-
vatan›n›z› düflmana teslim etmeyece¤inize
103 Kutay, Türkiye ‹stiklâl ve..., c. XIX, say› 25, Ekim 1961, s. 10834-10836; Bayar, a.g.e., c. VI,
s. 1785; Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, 15 May›s 1919, nr. 1; ATASE Baflkanl›¤›
Stratejik Etüt Kurulu, “Yunanistan’›n Küçük Asya Harekât›n›n Siyasî ve Askerî Nedenleri-‹z-
mir’in ‹flgali ‹le Geliflen Olayla” (Yunan Kaynaklar›na Göre), Silahl› Kuvvetler Dergisi, say›
315, May›s 1988, s. 35; Taçalan, a.g.e., s. 230-231.
110 RECEP ÇEL‹K
104 Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, 15 May›s 1919, nr. 1; Kutay, Türkiye ‹stiklâl ve...,
c. XIX, s. 25, Ekim 1961, s. 10800-10802; Taçalan, a.g.e., s. 237; Su, a.g.e., s. 160-161; Özalp,
a.g.e., c. I, s. 7; Reinhard, a.g.e., s. 12-13, 17, 19.
105 HTVD, say› 36, Haziran 1961, Vesika nr. 880; Ayd›nel, a.g.e., s. 35; Okurer, a.g.e., s. 178; Taça-
lan, a.g.e., s. 238-239, 241; Cemal Kutay, Osmanl›dan Cumhuriyete Yüzy›l›m›zda Bir ‹nsan› -
m›z Hüseyin Rauf Orbay (1881-1964), ‹stanbul 1992, s. 360.
106 Genifl bilgi için bkz. Ergül, a.g.e., s. 25.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 111
Hoca Sunullah Efendi’ye ise güvenleri yoktu. Onu kendileri için tehlikeli
buluyorlard›. Çünkü Sunullah Efendi Tire Müdafaa-i Hukuk-› Milliye Tefl-
kilat›’n›n kurucular›ndand›. ‹flgalden önce halk› direnifle sevk eden vaazlar
veriyordu. Gökçen Efe ise Hoca Sunullah Efendi’ye güveniyordu. Bu ge-
liflmelerden istifade eden Ispartal› Hac› Haf›z Süleyman Efendi de Kuvâ-
y› Milliye ad›na toplanan paralar› Gökçen Efe’ye teslim etmiflti.
Heyet-i Nâsiha Yunanl›lar’›n iflgali alt›ndaki bölgeden ç›k›p Kuvâ-y›
Milliye’nin hâkim oldu¤u bölgeye ayak bas›nca efeler karfl›lay›p Gökçen
Efe’nin bulundu¤u Kara Çamur’a götürülmüfltür. Heyet bir gün bir gece
burada kalm›flt›r. Görüflmeler sonucunda Efe heyetin isteklerini kabul et-
memifltir. Bunun üzerine heyet geri dönmüfltür. K›sa bir süre sonra Yunan-
l›lar’›n Gökçen Efe üzerine bir harekâtta bulunacaklar› haberi duyuldu.
Haber, Hoca Sunullah Efendi taraf›ndan Gökçen Efe’ye iletilmifltir. Yu-
nanl›lar’›n harekete geçmeleri üzerine, bir k›s›m düflman kuvvetleri tuza-
¤a düflürüldüyse de, Gökçen Efe kuvvetlerinin azl›¤› sebebiyle kesin bir
baflar› elde edilememifltir107.
10- Manisa
Yunan iflgalinin Manisa’ya ad›m ad›m yaklaflt›¤› günlerde Manisa’da
halk ikiye bölünmüfltü. Bir k›s›m halk, topçu alay› ile piyade taburunu halk
kuvvetleri ile takviye ederek Menemen s›rtlar›nda müdafaa yap›lmas›n› is-
tiyordu. Bu fikri savunanlar›n bafl›nda Manisa Müftüsü ve Cemiyet-i ‹slâ-
miye Reisi Alim Efendi bulunuyordu108. ‹zmirli Vas›f Bey de halk› müda-
faaya teflvik için çal›fl›yor, cihat ça¤r›s› yap›yordu. Bir k›s›m halk ise, ül-
kenin her hangi bir hadiseye yol açmadan Yunanl›lar’a teslimini uygun gö-
rüyorlard›. Bunlar›n bafl›nda da Manisa Mutasarr›f› Hüsnü Bey geliyordu.
Hüsnü Bey, Manisa’n›n iflgal edilmeyece¤ini söylüyor ve tedbir için hal-
k›n iç taraflara göçünü engelliyordu. Bütün bu geliflmeler yaflan›rken 26
May›s 1919’da Yarbay Çakalos kumandas›ndaki bir Yunan taburu yerli
109 HTVD, say› 37, Eylül 1961, Belge nr. 901; HTVD, say› 36, Haziran 1961, Belge nr. 884; Fahri
Görgülü, ‹stiklâl Savafl›nda Saruhanl›, ‹zmir 1966, s. 11-13; Apak, a.g.e., s. 23-26; Gökbilgin,
Millî Mücadele, c. I, s. 122; Ça¤atay Uluçay-‹brahim Gökçen, Manisa Tarihi, ‹stanbul 1939, s.
59, 63-65; Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c. I, s. 206-207; Tekeli-‹lkin,
a.g.e., s. 86, 91; Kâmil Su, Manisa ve Yöresinde ‹flgal Ac›lar›, Ankara 1972, s. 6, 19-20; fiera-
fettin Y›lmaz, Bal›kesir’e Ba¤l› Akhisar ve Soma Cephesi, Bal›kesir 1990, s. 18; Uluçay, a.g.e.,
s. 43-44.
110 Ö¤üt gazetesi, 20 fiubat 1921, say› 591; Su, a.g.e., s. 26-29.
111 BOA, BEO Dahiliye 344834; Su, a.g.e., s. 40.
112 Su, a.g.e., s. 64.
113 Ergül, a.g.e., s. 198.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 113
121 BOA, BEO Meflihat 346212; DH-‹UM, 19-12/1-87; Ergül, a.g.e., s. 200.
122 Apak, a.g.e., s. 75.
123 BOA, DH-fiFR, 102/49.
124 BOA, BEO Meflihat Gelen: 347194.
125 BOA, DH-‹UM, E-85/17.
126 Hakimiyet-i Milliye, 3 Nisan 1921, nr. 149.
116 RECEP ÇEL‹K
12- Konya
‹flgaller yurdun her yerinde oldu¤u gibi Konya’da da üzüntü ve endifle
ile karfl›lanm›flt›r. ‹stanbul Hükümeti, halk›n hissiyat›na tercüman olmak
üzere Konya da dahil olmak üzere baz› vilayetlere “Heyet-i Nâsiha” ad›
verilen heyetler göndermeyi kararlaflt›rm›flt›r. Bu gayeyle fiehzâde Abdür-
rahim Efendi’nin bulundu¤u bir heyet Konya’ya gelmifltir127.
Yunanl›lar’›n ‹zmir’i iflgallerinin ertesi günü Konya’ya ulaflan heyet,
flehrin ileri gelenleri ile görüflerek fikir teatisinde bulunmufltur. Görüflme-
ler s›ras›nda Müderrris Sivasl› Ali Kemali Efendi128 Konya halk›n›n ru-
hunda vatanperverlik, kafas›nda haysiyet, kan›nda Türklük oldu¤unu, ül-
kenin her namuslu ve faziletli ferdinin yapaca¤›n›n ayn›s›n› yapaca¤›n›,
özetle vatan›n› müdafaa edece¤ini söyleyerek düflmana karfl› mücadele
edilmesi gerekti¤ini belirtmifltir129.
‹zmir’in iflgal haberi flehirde duyulur duyulmaz iflgali protesto mahiye-
tinde büyük bir miting yap›lm›flt›r. Bir sonraki gün (16 May›s) ayn› miting
tekrarlanm›fl ve “‹zmir ‹çin Vatanperver Gösteri” bafll›¤› alt›nda bir bildiri
haz›rlanm›flt›r. Bildiride umum ahali ad›na Konya Belediye Baflkan› Hak-
k› ve Mevlevi fieyhi Ahmet Adil’den baflka eflraf ve Çelebizâdeler’den
meydana gelen 28 imza bulunmaktayd›.
Ocak 1920 günleri Konya’da mitinglerle geçmifltir. ‹talyanlar’›n, ‹ngi-
lizler’in bask›s›yla Ö¤üt gazetesini kapatmas› Konya’da büyük bir heye-
can ve Millî Mücadele lehinde miting ve protestolara sebep olmufltur. 28
Ocak’ta yap›lan mitingte organizatörlerden Sivasl› Müderris Ali Kemalî
Efendi yapt›¤› konuflmada halka:
“Ey Konyal›lar! Bugün Ö¤üt’ü kapatm›fllar-
sa yar›n baflka bir Ö¤üt ç›kacak, bizi asla sustu-
ramayacaklard›r. Susmayaca¤›z, bir dilimizi ke-
serlerse bin dille hayk›raca¤›z.”
127 Burhan Cahit Morkaya, “Heyet-i Nasiha Konya Yolunda”, Yeni Mecmua, say› 9, ‹stanbul 1939,
s. 14.
128 M. fievki Yazman, ‹stiklâl Savafl› Nas›l Oldu?, Konya 1944, s. 18.
129 Kutay, Manevî Mimarlar, s. 65.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 117
130 Bkz. Mehmet Önder, Millî Mücadelenin Yan›nda ve Saf›nda Ö¤üt Gazetesi, Ankara 1986., s.
12; a. mlf., Sivasl› Ali Kemali Efendi, Hayat›, fiahsiyeti, Eserleri, Konya 1954, s. 7-11, 15-16,
47; Kutay, Maneviyat Ordusu, c. I, s. 108, 115-116; a. mlf., Manevî Mimarlar, s. 69-96.
131 Zeki Sar›han, a.g.e., c. II, s. 341, 349.
132 Avanas, a.g.e., s. 381; Önder, Kemali Efendi, s. 16, Zeki Sar›han, a.g.e., c. II, s. 444.
118 RECEP ÇEL‹K
135 Avanas, a.g.m., s. 220-221; Önder, Delibafl Hadisesi, s. 256, Kutay, Manevî Mimarlar, s. 81-
96.
136 ATASE, Kl. 60, D. 237, F. 37; Kl. 327, D. 5; Bayram Sakall›, Ankara ve Çevresinde Millî Ha -
reketler, Ankara 1988, s. 41-44.
137 fieref Aydo¤du, Ankaram, Ankara 1965, s. 39.
120 RECEP ÇEL‹K
138 Zekeriya Özdemir, Millî Mücadele Y›llar›nda Bal›kesir Cepheleri, Ankara 2001, s. 162; Gür-
büz, a.g.e., s. 86-87, 98.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 121
17- Bursa
Osmanl› ülkesinin önemli kentleri aras›nda yer alan Bursa verimli top-
raklar› ve geliflmifl ticaretiyle canl›l›¤›n›, Mütareke sonras›nda da muhafa-
za etmifltir. Merkeze yak›nl›¤› sebebiyle buradaki geliflmelerden an›nda et-
kilenmifl, çeflitli cemiyet ve düflüncelerin tesiri kendini burada rahat bir fle-
kilde gösterebilmifltir. ‹zmir’in iflgali ile bu özellik hemen kendini göster-
mifl ve Bursa’daki bütün siyasî parti ve cemiyetler bir araya gelerek gerek-
li tepkiyi ortaya koymakta gecikmemifllerdir141.
‹lk önce 20 May›s 1919’da bir protesto mitingi düzenlenmifltir. Mitingt
vesilesiyle kürsüye gelen fieyh Servet Efendi142 yapt›¤› heyecanl› konufl-
mas›yla zaten galeyan halinde bulunan ahalinin heyecan›n› bir kat daha ar-
t›rm›flt›r. fieyh Efendi’nin konuflmas›ndan sonra bütün halk, ‹zmir’in ana-
vatandan ayr›lmas›n› görmektense onun enkaz› alt›nda ölümü göze alma-
ya karar vermifl ve vatan› müdafaa hususunda yemin ederek and içmifller-
dir. Bilâhare aralar›nda Hürriyet ve ‹tilâf F›rkas› ile Sulh ve Selâmet F›r-
kas›’n›n bulundu¤u söz konusu cemiyetler ve kentin ileri gelenleri ‹stan-
bul Hükümeti’ne ve ‹tilâf mümessillerine protesto telgraflar› çekmifller-
dir143.
18- Bilecik
Millî Mücadele y›llar›nda Bilecik, Ertu¤rul livâs› ad› alt›nda Bursa vi-
layetine ba¤l› idi. ‹zmir’in iflgali ile birlikte Bilecik ve çevresi halk›, millî
direnifl için Müftü Mehmet Nuri Efendi önderli¤inde örgütlenmeye baflla-
m›flt›r. Camiler, çarfl› ve pazarlarda millî harekât lehinde konuflmalar yap›-
larak halk ayd›nlat›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Müftü Efendi, Orhan Gazi Ca-
mii’nde k›l›ç kuflanm›fl bir halde yapt›¤› tarihî konuflmas›nda flunlar› söy-
lemifltir:
“Milletin haysiyeti, flerefi, hürriyeti, istiklâli,
gerçekten tehlikeye düflmüfltür. Yunanl›lar’dan
141 Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, 18 May›s 1919, nr. 4.
142 Bkz. Fahri Çoker, Türk Parlemento Tarihi, Millî Mücadele ve T.B.M.M. I. Dönem 1919-
1923, c. III. s. 233-234.
143 Hadisat, 20 May›s 1919, nr. 140; Vakit, 22 May›s 1919, nr. 563; ‹kdam, 22 May›s 1919, nr.
8004.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 125
144 Hakimiyet-i Milliye, 5 May›s 1920, nr. 27; Golo¤lu, Üçüncü Meflrutiyet, s. 305.
126 RECEP ÇEL‹K
145 Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, 20 May›s 1919, nr. 6.
146 Atilhan, a.g.m., c. II, say› 37, s. 187-188; Sar›koyuncu, a.g.e., s. 116.
147 ATASE, Kl. 563, D. 14, F. 1, 1-1, 1-2, 1-3.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 127
rekete geçerek Yahya Pafla Camii ‹mam› Ahmet Efendi’ye haber göndere-
rek halk›n yard›m›n› istemifllerdir. ‹mam Ahmet Efendi çarfl› ve meydan-
larda dolafl›p halka yükleri indirmek için ça¤r›da bulunmufltur. Gelen yük
oldukça fazla oldu¤u ve düflman gemilerinin gelece¤i haber al›nd›¤›ndan
hemen boflalt›lmas› gerekiyordu. ‹mam Ahmet Efendi kan ter içinde kofla-
rak halk› cephane tafl›maya teflvik etmifltir. Sesleri duyan Müftü Ahmet
Hamdi Efendi de, halka camiden ç›kmalar›n›, çarfl›lar›n› kapay›p yard›ma
koflmalar›n› söylemifltir. Bunun üzerine büyük bir gürültü sa¤ana¤› halin-
de dükkân ve ma¤aza kepenkleri kapanm›fl, hastas›, sa¤lam›, eli aya¤› tu-
tan›, tutmayan› müftünün peflinden tekbirler getirerek yal›ya do¤ru yönel-
mifllerdir. Hamdi Efendi ile di¤er ihtiyat kay›kç›lar›, kâhyalar ve dükkân
sahipleri yanaklar› ve sakallar›ndan terler akarak çal›flm›fllard›r. Kar›ncalar
gibi durmadan tafl›nan sand›klar ve denkler elden ele, omuzdan omuza uç-
mufl, yal›lara boflalt›lm›flt›r158.
21- Samsun
‹ngilizler’in Samsun’u yak›n takibe almalar› ve ayr›ca burada asker
bulundurmalar› Samsun’da örgütlü mücadelenin gecikmesine sebep ol-
mufltur. Bu eksiklik, Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya ulaflmas›ndan son-
ra görüflülerek Samsun’da kendileri ile çal›flabilecek kimselerin bulun-
mas›yla giderilmeye çal›fl›lm›flt›r. Bunun için en uygun flah›s, Ticaret
Odas› Baflkâtibi fiükrü Bey idi. fiükrü Bey, çal›flmalar› s›ras›nda ülkede-
ki geliflmeleri yak›ndan izleyen, camilerde halk› irflat faaliyetlerinde bu-
lunan ve halk aras›nda Oflu Hoca lakab›yla tan›nan tüccardan Hac›
Ömerzâde Hoca Hasan Efendi ile ikili görüflmelerde bulunmufltur. Hoca
Hasan Efendi, camilerde yapt›¤› konuflmalarda iflgaller üzerinde durarak
halk› ayd›nlatm›flt›r. Hasan Efendi ile beraber hareket etmeye bafllayan
fiükrü Bey, kurulacak cemiyetin halk üzerinde daha etkili olaca¤› kana-
atini tafl›maya bafllam›flt›r. fiükrü Bey tüccardan Hac› Hayrullahzâde
Ömer ve Sultanî Mektebi ‹kinci Müdürü Adil Beylerle görüflüp cemiye-
ti kurmaya karar vermifllerdir. K›sa bir haz›rl›ktan sonra faaliyete geçiri-
159 Adil Pasin-Hasan Umur, Samsun’da Müdafaa-i Hukuk, ‹stanbul 1944, s. 6-8.
160 Pasin-Umur, a.g.e., s. 27-28.
161 Pasin-Umur, a.g.e., 28-29.
162 Pasin-Umur, a.g.e., s. 8-9; Golo¤lu, Üçüncü Meflrutiyet, s. 310.
163 Pasin-Umur, a.g.e., s. 48-49.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 133
22- Tirebolu
Tirebolu’da Millî Mücadele’nin önde gelenleri aras›nda en baflta Tire-
bolu Müftüsü Ahmet Necmeddin Efendi164 gelmektedir. Onun sürekli hal-
ka moral verici konuflmalar yapmas›, Kuvâ-y› Milliye’yi destekleyici fa-
aliyetlerde bulunmas› ve Ankara fetvas›n›n metnini telgrafla ö¤renip bu
fetvaya kat›lanlardan ilki olmas› Necmeddin Efendi’nin önemini ortaya
koymaktad›r165.
23- Kozan
Frans›z ve Ermeniler’in öldürme ve zulüm olaylar› sebebiyle Mart
1920 tarihi, Kozanl›lar›n “kaç-kaç” dönemi olmufltur. F›rsat bulabilen her-
kes kaçm›flt›r. Birçok kimse kaçamad›klar›ndan baz›lar› da kaçmaya çal›-
fl›rlarken yakalanarak öldürülmüfllerdir. Taillardate izin vermedi¤i için,
Kadirli’ye gidemeyenler d›fl›nda, Türkler Kozan’› terk etmifllerdir. Kalan-
lar da Frans›z ve Ermeni zulmü karfl›s›nda Kozan’dan ayr›lmak istemifller-
dir. Fakat, baz›lar› memuriyetleri baz›lar› zengin olduklar› ve baz›lar› da
Kuvâ-y› Milliye’ye kat›lacaklar› düflüncesiyle Taillardate taraf›ndan Ko-
zan’da ikâmete mecbur edilmifllerdir. Bunlar, sürekli olarak bask› ve ölüm
tehdidi alt›nda tutulmufl, baz›lar› öldürülmüfl, sa¤ kalanlar da yiyecek s›-
k›nt›s› çekmifllerdir166. Çerkez Nuri Çavufl ile Kadirli Müftüsü Osman Nu-
ri Efendi, Frans›zlar’a taraftar görünerek Taillardate’a bir telgraf çekmifl-
lerdir. Bilâhare Nuri Çavufl’un Kozan’a gelerek görüflmelerde bulunmas›
neticesinde, Kadirli Ermenileri’nin Kozan’a gelmesine müsaade edilmesi
karfl›l›¤›nda Kozan’daki müslümanlardan isteyenlerin de Kadirli’ye gitme-
lerine Taillardate taraf›ndan izin verilmifltir167.
Adana Kuvâ-y› Milliye Umum Komutan› Kozano¤lu Do¤an Bey, De-
veli’den Haçin’e hareket etmeden bir gün önce (12 Mart 1920) bir bildiri
yay›nlayarak o zamana kadarki Frans›z ve Ermeni zulmünü protesto etmifl-
164 Ayhan Yüksel, “Kuvâ-y› Milliyeci Müftü Tirebolulu Ahmet Necmeddin Efendi”, Millî Mücade-
lede Giresun (Sempozyum, 6-7 Mart 1999) Bildirileri, ‹stanbul 1999, s. 193-200; Ulu¤ ‹¤de-
mir, Y›llar›n ‹çinden, s. 207-208).
165 Ayn› yerler.
166 Çamurdan, a.g.e., s. 248, 251; Dalk›r, a.g.e., s. 77-80.
167 Çamurdan, a.g.e., s. 220-254; Dalk›r, a.g.e., s. 37-38, 68,-69, 80-81.
134 RECEP ÇEL‹K
tir. Di¤er taraftan Mart 1920’nin son günlerine do¤ru Kozan’da art›fl gös-
teren Frans›z ve Ermeni zulmü karfl›s›nda, Kozan Müftüsü Haf›z Osman
[Çamurdan] Efendi, Adana Valili¤i’ne hitab› ile Albay Bremond ve Vali
Celal Bey’e gönderdi¤i 1 Nisan 1920 tarihli protesto yaz›s›nda, Kozan’da
cereyan eden olaylar› tek tek s›ralayarak geliflmelerin devam› halinde sila-
ha sar›lmaktan baflka çare olmad›¤›n› bildirmifltir. Müftü efendi, protesto
yaz›s›na flu sat›rlarla son vermifltir:
“...Bu yüzden, dökülecek kandan müslüman-
lar sorumlu olmayacakt›r. Fransa Hükümeti, bir
y›ldan fazla zamand›r bu zulüm ve iflkencelere
göz yumdu. Mezâlim günden güne artt›. Bu hale
bir an evvel son verilmesi, aksi takdirde döküle-
cek kanlar için vicdanen emin bulundu¤umuzu
arz eyleriz”.
Bu dönemde Kozan’a ans›z›n bir ‹ngiliz Hintli müslüman süvari bölü¤ü
gelmifltir. Birlik, Frans›z bayra¤›n› selâmlad›ktan sonra Hac› Hasan A¤a’n›n
han›nda mola vermifltir. Ö¤le ezan›n›n okunmas› üzerine Hintli askerler, ab-
dest alarak camiye gitmifllerdir. Cami cemaati da¤›l›p halk evlerine gitti¤i
bir s›rada Hintli askerler camide kalm›fllard›r. Müftü Çamurdanzâde Haf›z
Osman Efendi, camide namaz duas›n› bitirme¤e çal›flt›¤› bir s›rada Hintliler,
onun çevresinde toplanm›fllard›r. Bir Hintli subay, müftüye hitaben gözyafl-
lar›yla kar›fl›k bir Arapça konuflmada bulunup flunlar› söylemifltir:
“Ey Reisü’l-ulemâ! Biz y›llardan beri esaret-
te bir köle gibi yaflar, sizden umut ve imdat bek-
lerken bilmeyerek siz kardefllerimizin de esir ol-
mas›na kendi silahlar›m›zla yard›m etmifliz. Bu-
gün bunlar› gözlerimizle görmekle en büyük ac›
ve azab› duyduk. Bizi affediniz. Me¤er biz gü-
nahkâr insanlarm›fl›z”.
Bu anlay›fll› ve dokunakl› sözler karfl›s›nda kendini tutamayan Müftü
Haf›z Osman Efendi’nin gözlerinden yafllar boflanm›flt›r. Hintli subaya Sa-
im Bey flöyle demifltir:
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 135
179 Karada¤, a.g.e., s. 12; Özalp, ayn› yer; Ali Galip Öztürkmen, “Cenup Cephesinde ‹lk fierefli Kur-
flunu Atan Kahraman Sütçü ‹mam”, Resimli Tarih Mecmuas›, say› 9, c. I, Eylül 1950, s. 338-
339.
180 Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, c. II, Kas›m 1919, nr. 149; Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 45,
47-48; Karada¤, a.g.e., s. 11-12; Özalp, Millî Mücadelenin ‹lk Zaferi, s. 43; Kurtaran, a.g.m.,
Tefrika nr. 20, Kutlusoy, a.g.m., say› 23, s. 3, 9-10; Öztürkmen, a.g.m., say› 9, s. 338-339; Dina-
mo, a.g.e., c. II, s. 231-232; Do¤du, a.g.m., say› 257, s. 94-95; Ço¤alan-Halit, a.g.e., s. 23-25;
Özkan, a.g.m., say› 309, s. 24; Hasan Reflit Tankut, Marafl Yollar›nda, Ankara 1944, s. 20-25;
Mehmet Önder, fiehirden fiehire, c. I, ‹stanbul 1972, s. 71.
181 Tankut, a.g.e., s. 20.
140 RECEP ÇEL‹K
188 Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 59-60; Serto¤lu, a.g.m.; say› 3025; Ço¤alan-Kurtaran, a.g.e., s. 25-26;
T‹H, c. IV, s. 60; Özalp, Millî Mücadelenin ‹lk Zaferi, s. 54; Karada¤, a.g.e., s. 15-16.
189 Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 60.
190 Karada¤, a.g.e., s. 16; Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 60; Lütfi O¤uzcan, Millî Mücadele Güney Bölge-
sinde Bayrak ve Bayrak Özlemi, Mersin 1966, s. 13; Ço¤alan-Kurtaran, a.g.e., s. 26; Serto¤lu,
a.g.m., nr. 3086; Kutlusoy, a.g.m., say› 23, s. 12; Dinamo, a.g.e., c. II, s. 235-236.
142 RECEP ÇEL‹K
191 Kerr, a.g.e., s. 71; Karada¤, a.g.e., s. 16-17; T‹H, c. IV, s. 60; Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 60; Özalp,
Millî Mücadelenin..., s. 55; Ço¤alan-Kurtaran, a.g.e., s. 27; Serto¤lu, a.g.m., nr. 3086; Kutlusoy,
a.g.m., say› 23, s. 12-13; Dinamo, a.g.e., c. II, s. 236-237.
192 Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 63; T‹H, c. IV, s. 60; Karada¤, a.g.e., s. 17; Özalp, Millî Mücadelenin...,
s. 55; Ço¤alan-Kurtaran, a.g.e., s. 27-28, Kutlusoy, a.g.e., say› 23, s. 13.
193 ATASE, Kl. 256, D. 4, F. 101; Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 64; Tankut, a.g.e., s. 27-29; Kutlusoy,
a.g.m., say› 1423, s. 13.
194 Karada¤, a.g.e., s. 18, Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 65; Özalp, Gazilerimizin Dilinden..., s. 29; a. mlf.,
Millî Mücadelenin..., s. 61; Kurtaran, a.g.m., Tefrika 35.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 143
195 Karada¤, a.g.e., s. 18; Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 65; Kurtaran, a.g.m., Tefrika nr. 36; Özalp, Millî
Mücadelenin..., s. 62; a. mlf., Gazilerimizin Dilinden..., s. 29.
196 Ba¤datl›o¤lu, a.g.e., s. 66, Özalp, Millî Mücadelenin..., s. 62; Kurtaran, a.g.m., Tefrika nr. 36-
38.
144 RECEP ÇEL‹K
197 Kurtaran, a.g.m., Tefrika nr. 39; Özalp, Millî Mücadelenin..., s. 63.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 145
209 BOA, HR-SYS, 2544-8/25-27; Ömer Sami Coflar, ‹stiklâl Harbi Gazetesi, c. II, 6 fiubat 1920,
nr. 229; Hizmet gazetesi, 6 fiubat 1953; ‹rade-i Milliye, 9 fiubat 1920, nr. 24; Özalp, Millî
Mücadelenin..., s. 200; Serto¤lu, a.g.m., say› 3061, Kerr, a.g.e., s. 126; Kutlusoy, a.g.m., say›
27, Haziran 1960, s. 17-18; Karada¤, a.g.e., s. 45.
210 F›rat, Urfa Savafl›ndan Yapraklar, s. 36.
M‹LLÎ MÜCADELE DÖNEM‹NDE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI 149
211 Tarih Araflt›rmalar› Grubu, “Millî Mücadele Döneminde Müdafa-i Hukuk Teflkilatlar›”, BTTD,
say› 19, Eylül 1986, s. 8; fiapolyo, Kemal Atatürk, s. 20; Kutay, a.g.e., s. 117-118; Tülay Duran,
“Müdafaa-i Hukuk Örgütlerinin Yeniden Güçlendirilmesi ve Düzenlenmesi”, BTTD, say› 32,
Ekim 1987, s. 8-9; ‹hsan Günefl, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinden Halk F›rkas›na Geçifl”,
Atatürk Araflt›rma Merkezi Dergisi, c. III, say› 8, Mart 1987, s. 428; Faik Reflit Unat,
“Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Kurulufluna Ait Vesikalar”, Tarih
Vesikalar›, c. I, say› 1, Haziran 1941, s. 5-6; Tevfik Ercan, “Sivas Kongresi, Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Kurulmas›”, Askeri Tarih Bülteni, say› 26, fiubat 1989, s. 79;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zab›tlar›, c. I, Ankara 1985, s. 2-9; Mustafa Kemal
Atatürk, Nutuk, c. III, Ankara 1987, Belge nr. 220-228; Bülent Tanör, Türkiye’de Yerel Kong -
re ‹ktidarlari (1918-1920), ‹stanbul 1992, s. 50-51; ‹hsan Günefl, Birinci Türkiye Büyük Mil -
let Meclisinin Düflünsel Yap›s›, (1920-1923), Eskiflehir 1985, s. 80-vd.; fiapolyo, Kemal
Atatürk, s. 20; Türkefl, a.g.e., c. II, s. 316, 335-336; Apak, a.g.e., s. 54; ‹brahim Kafeso¤lu-Meh-
met Saray, Atatürk ‹lkeleri ve Dayand›¤› Tarihi Temeller, ‹stanbul 1984, s. 5-6.
150 RECEP ÇEL‹K
219 Bkz. Yunus Nadi, a.g.e., s. 44-46; Karabekir, a.g.e., s. 635; Aydemir, a.g.e., c. 1, s. 295-302, Lord
Kinross, Atatürk Bir Milletin Yeniden Do¤uflu (Çev: Necdet Sander), ‹stanbul 1994, s. 335.
220 Atatürk, Nutuk, c. II, s. 303.
221 HTVD, say›: 35, Vesika nr. 875.
222 Nadi, a.g.e., s. 39.
152 RECEP ÇEL‹K
derris ve alt› ilmiye mensubundan meydana gelen toplam yirmi kiflilik bir
grup karfl› fetva haz›rl›¤›na bafllam›flt›r223.
Haz›rlanan fetvada, Anadolu’daki millî hareketin meflru oldu¤u, Padi-
flah ve Halife’nin düflman elinde esir bulundu¤u, esir olan Halife’ye zor ve
bask› kullan›larak fetva yay›nlatt›r›ld›¤› üzerinde durulup fetvan›n geçer-
siz oldu¤una dikkat çekilmifltir. Fetva, 19-22 Nisan 1920 tarihlerinde Ö¤üt,
‹rade-i Milliye ve Aç›ksöz gibi Millî Mücadele taraftar› gazetelerde yay›n-
lanm›fl224 ve 16 Nisan 1920’de Heyet-i Temsiliye Riyasetince Anadolu’ya
gönderilerek bütün müftülüklere tebli¤ edilmifltir. Fetvay› her müftünün
tasdik etmesi talep edilmifl ve ayr›ca bu konuda mülkî ve askerî yetkililer-
den yard›mc› olmalar› istenmifltir225. Mustafa Kemal Pafla’n›n ça¤r›s›na
uyan Anadolu’nun de¤iflik yerlerindeki 152 müftü ve din alimi söz konu-
su fetvay› tasdik etmifllerdir226.
‹stanbul fetvas›nda tarafl›, kas›tl›, eksik, hatta yanl›fl bilgilerle hüküm-
ler verilmifl olmas› ve daha da önemlisi, ciddi dinî kaynak gösterilmeden
yay›nlanm›fl olmas›na ra¤men Halifelik makam›n›n nüfuzu kullan›ld›¤›n-
dan Anadolu’nun çeflitli yerlerinde Millî Mücadele aleyhinde ciddi tehli-
kelere yol açan isyanlar ç›kmas›na sebep olmufltur. Ancak, Ankara Müftü-
sü Rifat Efendi baflta olmak üzere, Ankara ulemas›n›n haz›rlad›¤› fetva
gerçekleri daha iyi aksettiren, “hakaret ve esirli¤e maruz kalm›fl bulunan
‹slâm Halifesi’nin kurtar›lmas›” temel düflüncesinden hareketle fler‘-i fleri-
fi bilen, delilleri güçlü, ilmî kariyer ve dinî bilgilerinden flüphe edil-
meyecek derecede mesleklerinin erbab› olan ulema taraf›ndan haz›rlan-
m›flt›r. Fetva, Anadolu’nun pek çok yerinde yine bu konuda söz sahibi
alimler (müftüler) taraf›ndan da tedkik edildikten sonra samimiyetle kabul
edilerek imzalanm›flt›r227.
223 Bayram Sakall›, Ankara ve Çevresinde Millî Hareketler, Ankara 1988, s. 102-103.
224 Ulu¤ ‹¤demir, Y›llar›n ‹çinden, s. 234-139; Dinamo, a.g.e., c. V, s. 285-287.
225 ATASE, Kl. 299, D. 13, F. 20; ATASE, Kl. 224, D. 10, F. 30; Atatürk’ün Tamim Telgraf ve
Beyannâmeleri, c. I, s. 298.
226 Bkz. ATASE, Kl. 525, D. 129, F. 2; Alemdar, 5 May›s 1336 Çarsamba, Hakimiyet-i Milliye, 5
May›s 1936, nr. 27, s. 1-2; Dürdane Yeflil, “Hurucu Alessultan Fetvalar ve Anadolu Ulemas›”,
Kuvâ-y› Milliye Dergisi, say› 154, Haziran 1973, s. 22-24; ‹rade-i Milliye, 22 Nisan 1920.
227 Bayram Sakall›, Ankara ve Çevresinde Millî Hareketler, Ankara 1988, s. 107-108.
ATATÜRK VE ‹SLÂM D‹N‹
Girifl
Tarihî olaylar ve belgeler sosyolojik gerçekler göz önünde tutularak in-
celendi¤inde, Türk milletinin tarihinde ‹slâm dininin önemli bir yer tuttu-
¤u görülmektedir. Türk toplumunun büyük ço¤unlu¤unun gönlünde derin
izler b›rakan, ak›llara ve düflüncelere genifl ufuklar açan, bireylere ve top-
luma en zor flartlar alt›nda bile motivasyon gücü kazand›ran ‹slâm dini,
dün oldu¤u gibi bugün de milletimizin hayat›nda varl›¤›n› ve önemini sür-
dürmektedir.
Tarih sahnesinde Türk milletinin varolma mücadelesine çok büyük
katk› sa¤layan sayg›n liderlerin, hayata ve dine bak›fl› bizim için oldukça
önemlidir. Ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda vatan›n bütünlü¤ü, mille-
tin ba¤›ms›zl›¤› olumsuz ve çok ciddî tehlikelerle karfl› karfl›ya geldi¤i bir
dönemde, milletin içinden ç›kan lider ve devlet adamlar›n›n tafl›d›klar› de-
¤erlerin, ortaya koyduklar› düflünce ve fikirlerin, gerçeklefltirmek istedik-
leri hedefler ve benimsedikleri yöntemler, fert ve toplum üzerinde etkinli-
¤i ve sayg›nl›¤› olan kimselerce iyi anlafl›lmas› gerekli ve hatta zorunludur.
Çünkü milletin ve vatan›n gelece¤i bu anlay›flla do¤ru orant›l›d›r.
Türk milletine önderlik eden, ülkesi ve milleti için yerinde ve zama-
n›nda do¤ru kararlar alarak milletine onur ve fleref kazand›ran liderleri
inanç, bilgi, beceri, hizmet anlay›fl ve hedefleriyle de¤erlendirebilmek on-
lara gösterilebilecek en büyük sayg› ve hürmettir. Ne var ki ülke ve mille-
tine önemli hizmetlerde bulunan flahsiyetlerin do¤ru anlafl›lmas› zaman al-
maktad›r.
154 MEHMET GÖRMEZ
1 Prof. Dr. Ethem Ruhi F›¤lal›, Atatürk ve Din, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Araflt›rma Merkezi Yay›nlar›, 1995, s. 268.
ATATÜRK VE ‹SLÂM D‹N‹ 155
2 Prof. Dr. Ali Sar›koyuncu, Atatürk, Din ve Din Adamlar›, Türkiye Diyanet Vakf› Yay›nlar›,
2002, s. 121-165.
3 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Araflt›rma
Merkezi Yay›nlar›, 1989, C. II. s. 94.
158 MEHMET GÖRMEZ
lâm dinine sokulan ve onu çepeçevre kuflatmaya çal›flan hurafe ve bat›l fi-
kirlerden yak›nm›flt›r.
Ankara Orman Çiftli¤inde muhtelif konular üzerinde görüflülmektedir.
Asaf ‹lbay da bu gezide onunla beraberdir. Atatürk’ün din hakk›ndaki ke-
sin düflüncesini ö¤renmek için ne zamand›r bekledi¤i f›rsat zuhur etmifltir.
Bafl bafla kald›¤› bir andan faydalanarak hemen soruyor:
Paflam din hakk›ndaki düflüncelerinizi ö¤renmek istiyorum. Atatürk
cevap veriyor:
“Din vard›r ve lâz›md›r. Temeli çok sa¤lam bir dinimiz var. Malzeme-
si iyi. Fakat bina uzun as›rlard›r ihmale u¤ram›fl. Harçlar döküldükçe, ya-
ni harç yap›p binay› takviye etmek lüzumu hissedilmemifl. Aksine olarak
birçok yabanc› unsur binay› fazla h›rpalam›fl. Bugün bu binaya dokunula-
maz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleflecek ve sa¤lam
temeller üzerine yeni bir bina kurmak lüzumu has›l olacakt›r. Din bir vic-
dan meselesidir. Herkes vicdan›n›n emrine uymakta serbesttir. Biz, dine
sayg› gösteririz. Düflünce ve tefekküre muhalif de¤iliz. Biz, sadece din ifl-
lerini millet ve devlet iflleriyle kar›flt›rmamaya çal›fl›yor, kasta ve fiile da-
yanan taassupkâr hareketlerden sak›n›yoruz. Mürtecilere asla f›rsat verme-
yece¤iz.4
29 Ekim 1923 tarihinde Frans›z gazeteci Maurice Perno, Atatürk’le
yapt›¤› bir söyleflide sordu¤u birtak›m sorulara ald›¤› cevaplardan sonra
ondan dinî meseleler hakk›ndaki görüfllerini ö¤renmek ister. Atatürk, dini-
me bizzat gerçe¤e nas›l inan›yorsam buna da öyle inan›yorum. fiuura ay-
k›r›, ilerlemeye engel hiçbir fley içermiyor, fleklinde cevap verir.5
Farkl› zaman ve mekânlarda Atatürk’ün din hakk›nda ifade etti¤i gö-
rüfl ve kanaatler de¤erlendirildi¤inde onun, dinle ilgili gerçekleri bütün ya-
k›nl›¤›yla bildi¤ini ve sa¤l›kl› bir din anlay›fl›na sahip oldu¤unu görmek
mümkündür. O, ‹slâm ad›na yüzy›llar boyu oluflan kiflisel ve yerel yorum-
lardan çok, dinin bafllang›çtaki durumuna önem vermektedir. Kur’an-› Ke-
rim ve Hazreti Muhammed ile ilgili ifadeleri bunun aç›k delilidir.
7 Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, 1969, s.73.
ATATÜRK VE ‹SLÂM D‹N‹ 161
10 ‹smail Kara, “Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›”, Modern Türkiye’de Siyasî Düflünce, ‹letiflim
Yay›nlar›, 2004, s.197.
11 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II. s. 148.
12 Sadi Borak, age., s. 64.
H‹LÂFET TARTIfiMASI
Bundan sonra söz alan Kastamonu milletvekili Halid Bey halk›n Hilâ-
fet konusundaki hissiyat›na dikkat edilmesini hat›rlat›n flu konuflmay› yap-
m›flt›r: “GGerçekten de flimdiki flekliyle halifelik makam›, bofl bir kav-
ramdan baflka bir fley de¤ildir. Hoca efendinin buyurduklar› gibi Ha-
lifeli¤in özellikle baz› flartlar› vard›r ki, hükümlerin yürütülmesi, ül -
kenin savunulmas›, mâliye hazinesi iflleri vb. gibi fleylerdir. Halbuki,
bugünkü hükümetimizin durumuna göre bunlar Yüksek Meclis’te
vard›r. Dolay›s›yla, flimdilik Halifeli¤in elinde hiç bir etki ve kuvvet
yoktur. Dolay›s›yla hoca efendinin buyurduklar› gibi bir sak›nca yok -
tur. Bendeniz fleriatla ilgili yönün de¤il, siyâsal yönünü düflünüyorum.
Yüksek bilginiz oldu¤u gibi, Halifelik 1300 y›ll›k bir kurumdur. Bu -
nun için, “Bu makam kald›r›lm›flt›r” demek için her halde uzun boy -
lu düflünmek gerekir kanâatindeyim. fieriatla ilgili yönünde hiç bir sa -
k›nca yoktur. Bendeniz yaln›z siyâsal aç›ndan arz ediyorum. Arkadafl -
lar, hepimiz biliyoruz ki ‹stiklâl Mücâdelesi ilân edildi¤i zaman, hal -
k›m›z›n Halifelik makam›na olan ba¤l›l›¤›n› dikkate alarak hepimiz,
“Halifeyi kurtaraca¤›z, flöyle yapaca¤›z, böyle yapaca¤›z” diye telkin -
lerde bulunduk. Hattâ bir çok fleyhleri ve âlimleri BMM’ye getirdik.
Bu, s›rf halk›n duygular›na sayg› içindi. Sonra arkadafllar, ben bu ‹s -
tiklâl Savafllar›nda tamamen bulundum. Askerlere bütün arkadafllar -
la birlikte bu flekilde telkinlerde bulunduk. “Halifelik makam›n›, bü -
tün vatanla birlikte kurtaraca¤›z” dedik. (Kurtarmad›k m›? sesleri).
Hay hay, hamd olsun kurtard›k. Böyle olmakla beraber bugün halk,
Halifelik makam› olmazsa Cuma namaz› k›l›nmaz inanc›ndad›rlar.
(Hay›r, hay›r sesleri). Ben de o inançta de¤ilim. (O inanc› de¤ifltirece-
¤iz. Bundan böyle halk› aldatmak yok, sesleri) inflallah. Dolay›s›yla
bendeniz en çok içerideki anlay›fl biçimine iflâret ediyorum. Arkadafl -
lar, bizim dinimizde Müslümanlar, müminler kardefltirler. Bunun için
di¤er devletlerin Türkiye’ye olan bak›fllar› Halifelik makam›n›n buru-
da olmas›ndan dolay› de¤il, Türklerin de bir Müslüman devleti olma -
s›ndand›r deniyor ve ayn› zamanda deniyor ki, “Biz bu halifelikten ne
fayda gördük?” Meselâ dünya savafl›nda aksine Araplar bize h›yânet
H‹LÂFET TARTIfiMASI 169
di¤i yerde oturur, kalkar. ‹stedi¤i gibi hareket eder. Baflkas›na zarar
vermedikçe kimse ona kar›flamaz. Ayn› flekilde herkesin can›, ›rz› say -
g›de¤erdir ve sald›rgandan korunmufltur. Mülk edinme hakk› da böy-
ledir. Herkesin mal›, mülkü sald›r›dan korunmufltur. Herkesin kendi
mal ve mülkünde diledi¤i gibi tasarruf eder. Baflkas›na zarar verme-
dikçe hiç bir kimsenin kar›flmaya hakk› yoktur. Haklar bak›m›ndan
herkes eflittir. Öyle s›n›f ayr›cal›klar›, soyluluk düzeni gibi fleyler yok -
tur. ‹slâmiyet tam anlam›yla demokratik bir dindir ve hiçbir kimsenin
ayr›cal›¤›n› kabul etmez...”
...
“Kastamonu say›n milletvekili Halit Beyefendi hazretleride, ‘Halk
taraf›ndan öyle düflünülüyor. Halife olmazsa Cuma namaz› geçerli ol-
maz deniyor’ buyurdular. Birkez flunu arz edeyim ki, efendiler ‹slâm
dininde Allah ile kul aras›na girecek araç, arac› yoktur. Bu bir ‹slâm
gerçe¤idir. Ne fleyh, ne mürflid, ne müctehid, ne imâm, ne de bilmem
kim aslâ arac› olamaz. ‹slâmiyet’te ruhbanl›k, dinî örgütlenme yok-
tur. Papa, Hz. ‹sa’n›n hata yapmaz vekilidir. Hz. ‹sa ad›na emirler ve-
rir ve yasaklar koyar. ‹slâmiyet’te böyle bir fley yoktur. Hiç bir kifli
Hz. Peygamber’in fleriat ile ilgili hükümler koymakta vekili de¤ildir.
fieriat ile ilgili hükümlerde vekillik geçerli olmaz. ‹slâmiyet’te Allah
yolu aç›kt›r. Allah ile insan aras›nda aç›k bir yol vard›r. Herkes o yol-
da gidebilir. Hiçbir vas›taya ihtiyac› yoktur. Ne Kur’an’da ne de ha -
diste böyle bir fley bulamazs›n›z. Tam tersine, aksini bulursunuz...”
...
“Sayg›de¤er efendiler, ‹slâmiyet çok yüksek bir dindir. Bilgiyi,
kültürü, ilerlemeyi çok sever. Ak›ldan mant›ktan hiç ayr›lmaz. Yeryü-
zünde ‹slâm dini kadar hürriyetçi, ilerici bir din yoktur. Bütün dinî
hükümler, manevî yücelikleri ve yüksek fikirleri ihtiva eder. Ulaflmak
istedi¤i amaç, ahlâk›n güzelliklerini, insanl›¤›n erdemlerini kurmak ve
sa¤lamakt›r...”
...
“‹flte Cenab-› Peygamber böyle buyuruyor: Bilgi olan gerçek olan
176 MEHMET SARAY
söz, gerçeklere uygun bir söz, hukukî, sosyal, felsefî, ekonomik ve ahlâ-
kî bir ilke, her nerede bulunursa bulunsun, her kimin a¤z›ndan duyuru-
lursa duyulsun iflte o söz, iflte o gerçe¤in sözü, iflte o ilke, Müslümanla-
r›n yitirip de arad›¤› kendi öz mal›d›r. Hiç tereddüd etmesin, hemen al-
s›n. Nerede bulunursa bulunsun, herkesten çok bir Müslüman ona hak
sâhibidir. Herkesten önce als›n, onun öz mal›d›r. Bak›n›z bu ne yüksek
bir sözdür. ‹flâret etti¤i anlam ve mefhum bak›m›ndan, kavram bak›-
m›ndan ne büyük bir ilkedir. ‹flte bu hadisten de anlafl›l›yor ki, ‹slâmi -
yet bilgi ve kültüre, gerçeklere çok büyük bir de¤er veriyor. Hukukta
hürriyetçi bir din oldu¤u gibi bilimlerde ve fenlerde de hürriyetçi bir
dindir. Ak›l ve mant›¤› ve bilgiyi, kültürü pek çok sever. Câhillikten
ve körü körüne onu bunu taklît etmekten de pek nefret eder. Biz ba-
balar›m›z› böyle bulduk, onlar›n izinden ayr›lmay›z diyen dik kafal›-
lara Hz Kur’an ‘Entüm ve âbâeküm fi dalâlin mübîn’ yâni ‘siz ve ba-
balar›n›z aç›k ve âflikâr ve do¤ru yoldan sapm›fls›n›z’ buyuruyor...”
Efendiler, halk bu gerçekleri anlamazm›fl, bilmezmifl. Anlatal›m,
bildirelim, görevimizdir. Halk anlamam›fl, bilmemifl ise suç onlarda
de¤il, anlatmayanlardad›r, bildirmeyenlerdedir. Bundan sonra ol -
sun anlatal›m, uyaral›m, do¤ru yolu gösterelim, ayd›nlatal›m ve bu
zavall› ülkeyi art›k yürütelim (Bravo sesleri). Halifelik, Halifelik di -
ye çökmüfl gitmifliz. Periflan olmufluz. Ne mal›m›z, ne can›m›z, ne
mülkümüz kalm›fl. Bütün ülke yoksulluk içinde kalm›fl. Bu Halifeli -
¤in güzellikleri efendiler!... (Bravo sesleri). Art›k yürüyelim, dirile -
lim. Bütün uygarl›k dünyas› alm›fl yürümüfl, ilerleme yolunda dev
ad›mlarla gidiyor. Biz bunlar›n arkas›nda boynu bükük yetim gibi
bak›p bak›p da ‘Geçti kervan kald›k da¤lar bafl›nda’ m› diyelim?
Do¤rusu insan üzülüyor. Ne yalan söyleyeyim ayn› zamanda insana
hiddet de geliyor. Ne acayip fley! ‹slâm dini bu kadar yüksek ve iler -
lemeyi seven din olsun da biz Müslümanlar, milletler ve toplumlar
içinde en geride kalal›m.”
...
“‹‹flte efendiler, Halifelik ve ‹slâmiyet hakk›nda bildi¤imi anlad›¤› -
H‹LÂFET TARTIfiMASI 177
5 Genç, a.g.e., s. 79-81, 91, 119-121, 127, 147-151, 157. Adâlet Bakan› Seyyid Bey’in bu tarihî
konuflmas›n›n tam metni s. 79-161 aras›nda verilmifltir.
178 MEHMET SARAY
likler (ink›lâplar) için gerekli zemini haz›rlam›fl oluyordu. Ona göre mo-
dern bir Türkiye ve Türk cemiyeti yaratâbilmenin tek çaresi, Cumhuriyet
hükümetinin, ço¤u dinî tesirlerin alt›nda olan Osmanl› müesseselerinden
kurtulmas› idi. Bunu yapmadan giriflilecek ink›lâp hareketlerinin verimli
olamayaca¤›n› düflünüyordu. Zira, Osmanl› cemiyetine hâkim olan hukuk
nizâm› dahi a¤›r ‹slâmî tesirler alt›nda idi. ‹nk›lâplar yap›l›rken siyâset
adamlar›n›n halk›n dinî hislerini istismar etmemelerini istiyordu. Bu hu-
susta duydu¤u endifleleri flöyle ifâde ediyordu:
“‹‹nan›p ba¤lanmakla mutlu oldu¤umuz ‹slâm dinini, yüzy›llardan
beri al›fl›lageldi¤i gibi bir siyâset arac› haline düflmekten kurtar›p, yü -
celtmenin pek gerekli oldu¤u gerçe¤ini görüyor ve biliyoruz. Kutsal ve
tanr›sal olan inançlar›m›z› ve vicdan ifllerimizi, kar›fl›k ve de¤iflik olan
her türlü ç›karlarla h›rslar›n k›p›rdan›fllar›ndan bir an önce ve kesin-
likle kurtarmak milletimizin bu dünyada oldu¤u gibi öteki dünyada
da mutlulu¤unun gerektirdi¤i bir sorumluluktur. Ancak böylelikle ‹s-
lâm dininin yüceli¤i belirmifl olur”8.
Atatürk, hilâfet ile birlikte, bu mevzularla ilgili olarak hükümetin bün-
yesinde yer alm›fl olan fier’iye ve Evkaf Vekâletini de kald›rd›. Bu vekâlet
yerine, fler’î iflleri yürütmek üzere, Baflbakanl›¤a ba¤l› bir “D Diyânet ‹flleri
Baflkanl›¤›” ve evkaf ifllerini yürütmek için de “V Vak›flar Umum Müdür -
lü¤ü”nü kurdu9. Fakat, Anayasada yer alm›fl olan “T Türk devletinin dini,
din-i ‹slâm’d›r” ibaresine dokundurtmad›. Bu de¤iflikliklerden de anlafl›-
laca¤› gibi, Atatürk, köklü ink›lâplara gitmeden önce dinî müesseseleri
devletin kontrolüne almak istiyordu.
Bütün bunlara ra¤men, Atatürk, ink›lâplara hâlâ menfî tav›r tak›nmaya
devam eden baz› dinî çevrelerin varl›¤›n› müflâhade edince oldukça üzül-
müfltür. Nihâyet Atatürk, flöyle konuflmaktad›r:
“EEfendiler, yapt›¤›m›z ve yapmakta oldu¤umuz ink›lâplar›n gaye -
si, Türkiye Cumhuriyeti halk›n› tamamen ça¤›m›za uygun ve bütün
11 Atatürk Önderli¤inde Kültür Devrimi. Kalk›nma ‹çin Bölgesel ‹flbirli¤i (RCD) Semineri
Tebli¤leri, 9-11 Kas›m 1967, Ankara 1972, s. 53-54’den naklen Gürtafl, Atatürk ve Din E¤iti -
mi, s. 54-55.
184 MEHMET SARAY
ven her Müslüman Türk için bir gurur ve iftihar vesilesi olmufltur. Bu mut-
lu neticenin elde edilmesinde, muhakkak ki, din ifllerinin devlet ifllerinden
ayr› tutulmas›n›n son derece müspet tesiri görülmüfltür. Onun içindir ki,
bizlere bu sevindirici geliflmeyi sa¤layan büyük Atatürk’e, baz› mutaass›p
çevrelerin haks›z tarizlerine ald›rmadan, milletçe sonsuz flükran borçluyuz.
Burada, lâiklik ilkesi benimsendikten sonra dinin durumu ne olmufl-
tur? Devlet din iflleri hakk›nda herhangi bir tedbir alm›fl m›d›r? sorular› ak-
la gelebilir. Önce, lâik olan bir devlette, hukukî mânâda, flu üç hususun
varl›¤› zarûretini belirtmek lâz›md›r:
a - Din ve Devlet Ayr›l›¤›,
b - Dinî (Vicdanî) Hürriyet,
c - Dinî Eflitlik.
Acaba bu hususlar›n hepsi de gerçekleflmifl midir? Baz› zarûrî durum-
lar hâricinde, bu hususlar›n lâik Türkiye’de yer ald›¤› görülmektedir. Me-
selâ, uygulamada din ve devlet ayr›l›¤› hemen tahakkuk etmemifltir. Çün-
kü böyle bir ayr›l›k baz› sosyal, kültürel ve siyâsî flartlar›n tesiri alt›nda ce-
reyan eder. Bu husus, pek çok meselelerini bizden önce halletmifl olan Av-
rupa memleketlerinde daha kolay gerçeklefltirilmifltir. Oralarda sosyal, kül-
türel yap›, demokratik hayat›n erken geliflmesi ve H›ristiyanl›¤›n hususi-
yetleri lâikli¤in tam olarak kurulmas›n› sa¤lam›flt›r. Bat›l›laflma ülküsünde
olan Türkiye de Avrupa memleketlerini örnek alarak yola ç›km›flt›r. Fakat,
Türk milletinin tarihî, sosyal, kültürel flartlar› dolay›s›yla, Türk lâikli¤inde,
devlet ile din ifllerini bilhassa teflkilât yönünden ay›rmak pek kolay olma-
m›flt›r. Bunun içindir ki, devlet, Diyânet ‹flleri Reisli¤i’ni ve Vak›flar
Umum Müdürlü¤ü’nü Baflbakanl›¤a ba¤lamak mecburiyetinde kalm›flt›r.
Bu ise devlete, dinî meselelerde, bilhassa din e¤itimi ve din adam› yetifltir-
me hususunda baz› vazifeler yüklemifltir. Atatürk, devletin bu vazifesini
hissetmifl ve din adam› yetifltirecek okullar›n aç›lmas›n› istemifltir. Bir ar-
kadafl›n›n ifâde etti¤i gibi, “OOnun en büyük emeli, din adamlar›m›z›n
yaln›z dinî bilgilerle de¤il, aklî müspet ve teknik bilgilerle birlikte rü-
suha varm›fl olmalar›n› görmekti”15. Bu hususta bir baflka arkadafl› flun-
lar› nakleder: “OO, dinin ve maneviyât›n ehemmiyetini çok iyi takdir et-
miflti. Kendisine bir defa bir ‹lâhiyât Fakültesinin aç›lmas›n›n do¤ru
olaca¤›n› söyledi¤im zaman:
-Çok hakl›s›n Yusuf Kemâl Bey, ama kime açt›raca¤›z? Meclis’te-
ki arkadafllar› görüyorsunuz, müspet ilmi kavramam›fl insanlar›n ye-
tifltirece¤i talebeden bu memlekete nas›l fayda beklenebilir?” demifl -
tir”16.
Fakat Atatürk, bir müddet sonra ayd›n din adamlar› yetifltirmenin zarû-
retini kuvvetle hissetmeye bafllam›flt›. Bu konuda, daha önce Kur’an’› ter-
cüme etmesini rica etti¤i Mehmet Âkif Bey’e, kendisi gibi iyi yetiflmifl bir-
kaç arkadafl›n› toplayarak, bir ‹lâhiyât Fakültesi kurulmas› için haz›rl›k
yapmas›n› söylemiflti17. Bu hususta son derece kararl› oldu¤unu flu sözle-
rinden de anlamaktay›z:
Milletimizin, memleketimizin irfan ocaklar› bir olmal›d›r. Bü-
“...M
tün memleket evlad› kad›n ve erkek ayn› surette oradan ç›kmal›d›r.
Fakat, nas›l ki, her alanda yüksek meslek ve ihtisas sâhipleri yetifltir-
mek lâz›m ise dinimizin felsefî gerçe¤ini araflt›rma, inceleme ve ö¤ret-
me bak›m›ndan ilmî ve fennî kudrete sâhip olacak seçkin ve hakîkî
âlimleri yetifltirecek yüksek müesseselere sâhip olmal›y›z”18. Fakat öm-
rü vefa etmedi¤inden bu son derece de önemli konuyu halletme f›rsat› bu-
lamam›flt›r. Onun vefat›ndan sonra da uzun zaman bu meselenin halli yo-
luna gidilmemesinin mahzurlar› çok geçmeden ac› bir flekilde anlafl›lm›fl-
t›r.
Çok partili hayata geçince bu yetersiz din adamlar› siyâsetle u¤raflma-
ya, siyâsî partilerde dini istismara bafllam›fllard›r ki19, bu, Atatürk’ün hiç
bir zaman arzu etmedi¤i bir geliflme idi. Bu, Diyânet ‹fllerini hükümete
ba¤lad›ktan sonra, devletin vazifesi oldu¤u halde, din e¤itimi ve din ada-
m› yetifltirme sorumlulu¤unu yerine getirmemesi veya getirememesinin bir
sonucu idi. Din ve devlet ayr›l›¤› ilkesi tam mânâs› ile gerçeklefltirilmedi-
¤i için buna ba¤l› olan dinî hürriyet ve eflitlikte arzu edilen flekilde sa¤la-
namam›flt›r. Devlet, din hürriyetinin suiistimal edilmesinden çekindi¤in-
den her türlü dinî cemiyet kurulmas›n› yasaklam›flt›r. Bütün bunlara ra¤-
men, devlet lâiklik ilkesini çi¤nememek flart› ile dinî vecibelerin rahatl›k-
la yerine getirilmesine müsâade etmifl ve bu, Anayasam›zca da teminat al-
t›na al›nm›flt›r20.
Lâikli¤in en önemli prensiplerinden biri topluma tam bir din ve vic-
dan hürriyeti sa¤lamas›d›r. Din hürriyeti bir yandan vicdan (inanç) hürri-
yetini, öte yandan ibâdet hürriyetini kapsar. Nitekim Atatürk, lâiklik pren-
sibini kabul ettikten sonra halka ve yetkililere s›k s›k flu önemli noktay›
hat›rlatmak lüzumunu hissetmifltir: “V Vicdan hürriyetine aslâ müdâhale
edilemez, zira bu ferdin tâbiî haklar›n›n en mühimlerinden biri adde -
dilir... Her fert, istedi¤ini düflünmek, istedi¤ine inanmak, kendine
mahsus siyâsî bir fikre mâlik olmak, mensup oldu¤u bir dinin icapla -
r›n› yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sâhiptir. Kimsenin
fikrine ve vicdan›na hâkim olunamaz. Türkiye’de her yetiflkin (reflit)
dinini seçmekte hürdür. ‹bâdet hürriyetine gelince, insanlar hangi di -
ne mensuplarsa o din ile ilgili âyin ve merasimleri yapmakta serbest -
tir. Fakat, âyinler asayifl ve genel adaba ayk›r› olamaz, siyâsî gösteri
fleklinde de yap›lamaz”21. 677 say›l› kanunla tekke ve zaviyelerin kapa-
t›lmas›, tarîkatlar›n la¤vedilmesi ibâdet hürriyetine ayk›r› de¤ildir. Ata-
türk’ün dedi¤i gibi bunlar, “iirtica kaynaklar› ve cehâlet damgalar›d›r.
Türk milleti böyle müesseselere ve onlar›n mensuplar›na tahammül
edemezdi ve etmedi”22. Din ve vicdan hürriyetine iliflkin bu esaslar, bu-
günkü anayasam›z›n 24. maddesinde yer alm›flt›r. Buna göre herkes, vic-
20 S. Arma¤an, “Din, Vicdan Hürriyeti ve Lâiklik”, Millî E¤itim ve Din E¤itimi, Ayd›nlar Oca¤›’n›n
‹lmî Semineri, Ankara 9-10 May›s 1981, ‹stanbul 1981, s. 178-183.
21 Atatürkçülük, I, s. 111.
22 Afet ‹nan, Medenî Bilgiler, s. 56, 470-472.
H‹LÂFET TARTIfiMASI 191
* F›¤lal›, Prof. Dr. Ethem Ruhi: “Atatürk ve Din”, Atatürkçü Düflünce El Kitab›, Atatürk Araflt›r-
ma Merkezi Yay., Ank., 1995, s. 265-277.
194 ETHEM RUH‹ FI⁄LALI
na da öyle inan›yorum. fiuura ayk›r›, ilerlemeye mâni hiç bir fley ihtiva et-
miyor... (1923)”12
“Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri
hiç bir kuvvet, milletimizin kalbi ve vicdan›ndan çekip alamam›flt›r ve ala-
maz. (1923)”13
“... ‹slâmiyetin ilk parlak devirlerinde mazi mahsulü olan sakim (yan-
l›fl) adetler bir zaman için kendini göstermeye, nüfuz ika›na (vukuuna)
muktedir (gücü), olmam›flsa da, biraz sonra ‹slâm hakay›k›nâ (hakikat›na)
temessük (sar›lma), ‹slâm esaslar›na tevfik-i hareket etmekten ziyade (uy-
maktan ziyade) mazinin miraslar›ndan olan adet ve itikadlar›, dine kar›fl-
t›rmaya bafllam›fllard›r. Bu yüzden ‹slâm cemiyetlerine dahil birtak›m ka-
vimler, ‹slâm olduklar› halde sükuta (düflmeye), sefalete, inhitata (afla¤›la-
maya) maruz kald›lar. Mazilerinin bat›l itiyad (al›flkanl›k) ve itikadlar›yla
‹slâmiyeti teflvifl (karma kar›fl›k) ettikleri ve bu suretle hakikat-› ‹slâmiye-
den uzaklaflt›klar› için, kendilerini düflmanlar›n›n esiri yapt›lar..”14
“Bunca as›rlarda oldu¤u gibi, bugün dahi, akvam›n (kavmin) cehlin-
den (cahilli¤inden) ve taassubundan istifade ederek binbir türlü siyasî ve
flahsi maksat ve menfaat temini için dini alet ve vas›ta olarak kullanmak te-
flebbüsünde bulunanlar›n, memleket içinde ve d›fl›nda mevcudiyeti, bizi bu
konuda söz söylemekten al›koyam›yor. ‹nsanl›k dünyas›nda, din hakk›nda-
ki ihtisas (uzmanl›k ve vukuf (derin bilgi)), her türlü hurafelerden ar›narak,
hakiki ulûm (bilim) ve fünûn (tekni¤in) nurlar›yla (›fl›klar›yla) musaffaa
(tertemiz) ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine, her yerde
tesadüf olunacakt›r. (1927)”15
“Bizim dinimiz milletimize, afla¤›l›k, miskin ve hor görülmeyi tavsiye
etmez. Aksine Allah da, Peygamber de insanlar› ve milletlerin yücelik ve
flereflilerini muhafaza etmelerini emreder (1923).”16
yolu da fikir, vicdan ve din hürriyetine sahip olmakla bafllar. Nitekim 1924
Anayasas›n›n 70. maddesinde fikir ve vicdan hürriyeti getirilmifl; 75. mad-
desinde din ve ibâdet hürriyeti teminat alt›na al›nm›fl; 80. maddesinde ise,
“hükümetin nezaret ve murakabesi alt›nda ve kanun dairesinde her türlü
tedrisat serbesttir” hükmü yer alm›flt›r. Bu Anayasa, bilindi¤i gibi, 1961
Anayasas›n›n kabulüne kadar yürürlükte kalm›flt›r. Bu hususlar, Ata-
türk’ün ifadeleriyle flöylece tebarüz ettirilmifltir:
“Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n emrine uymakta serbest-
tir. Biz dine sayg› gösteririz. Düflünce ve tefekküre muhalif de¤iliz...”22
“Din ve mezhep, herkesin vicdan›na kalm›fl bir ifltir. Hiç bir kimse, hiç
bir kimseyi, ne bir din ne de bir mezhep kabulüne icbâr edebilir. Din ve
mezhep, hiç bir zaman politika aleti olarak kullan›lamaz.”23
“Her fert istedi¤ini düflünmek, istedi¤ine inanmak, kendine mahsus si-
yasî bir fikre mâlik olmak, intihap etti¤i bir dinin icaplar›n› yapmak veya
yapmamak hak ve hürriyetine mâliktir. Kimsenin fikrine ve vicdan›na hâ-
kim olunamaz. Vicdan hürriyeti, mutlak ve taarruz edilmez. Ferdin tabii
haklar›n›n en mühimlerinden tan›nmal›d›r... Türkiye Cumhuriyeti’nde her
reflid dinini intihabda hür oldu¤u gibi, bu dinin merasimi de serbesttir, ya-
ni âyin hürriyeti masundur. Tabiat›yla ayinler, asayifl ve umumi adaba mu-
gayir olamaz; siyasî nümayifl fleklinde de yap›lamaz. Mazide çok görülmüfl
olan bu gibi hallere, art›k Türkiye Cumhuriyeti asla tahammül edemez.”24
“Türkiye Cumhuriyeti’nde, herkes Allah’a istedi¤i gibi ibadet eder.
Hiç kimseye dini fikirlerinden dolay› birfley yap›lamaz...”25
“Her fleyden evvel flunu en basit bir dini hakikat olarak bilelim ki, bi-
zim dinimizde bir özel s›n›f yoktur. Ruhbâniyeti reddeden bu din, inhisar›
kabul etmez...”26
“Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vard›r. Bu ölçü ile
hangi fleyin bu dine uygun olup olmad›¤›n› kolayca takdir edebilirsiniz.
Hangi fley ki akla, mant›¤a, halk›n menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim
dinimize de uygundur. Bir fley ak›l ve mant›¤a, milletin menfaatine, ‹slâ-
m›n menfaatine uygunsa kimseye sormay›n. O fley dinidir. E¤er bizim di-
nimiz akl›n, mant›¤›n uydu¤u bir din olmasayd› mükemmel olmazd›, son
din olmazd›.”27
Asl›nda din ve vicdan hürriyeti, ‹slâmiyetin vazgeçilmez düsturlar›n›n
bafl›nda gelir. Meselâ Kur’an-› Kerim’de, “Dinde zorlama yoktur”28 bu-
yurulduktan baflka, “Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde bu-
lunanlar›n hepsi inan›rd›. Öyle iken insanlar› inanmaya sen mi zorla -
yacaks›n?”29 buyurulur ve daha pek çok yerde, “Peygambere düflen sa-
dece tebli¤ etmektir...”30 hükmü yer al›r.
‹flte gerek 1924 Anayasas›nda gerek 9 Nisan 1928’de kabul edilen ve
Anayasa’n›n 2. maddesindeki “Türkiye devletinin dini, Din-i ‹slâmd›r”
hükmünün kald›r›lmas›ndan sonraki durumda, de¤iflkilik teklifinde “din
ile devletin ayr›lma prensibi, devlet ve hükümetin dinsizli¤in tervici mana-
s›n› tazammun etmemelidir. Din ve devlet ifllerinin birbirinden ayr›lmas›,
dinlerin, devleti idare edenlerle, edecekler elinde bir âlet olmaktan kurtu-
lufl teminat›d›r... Bu sebepledir ki, befleriyetin manevi saadetlerini deruhte
eden din, a¤yâr eli de¤meyen vicdanlarda bülend mevkiini ihraz ederek
Allah ile fert aras›nda mukaddes bir temas vas›tas› haline girmifl buluna-
cakt›r...”31 fleklinde ifade edilen anlay›fla göre hareket edilmifltir.
Kald› ki, medreselerin kapat›lmas›ndan sonra ve memlekete dini kül-
türün, birtak›m cahil ve mutaass›p din adamlar›n›n istismar›ndan kurtula-
rak lây›k oldu¤u hakiki mevkie oturtulmas›n›n ve ciddi bir tedris (okuma)
zaruretinin icabetti¤ini gören Atatürk, bu konuda flöyle diyordu: “Bizde
LÜGATÇE
-A- -H-
A¤yar Yabanc›lar, baflkalar Hilâfetin ibkas›Hilâfetin devaml›l›¤›
Ahkâm Emirler, hükümler
Âmin Alay› Çocu¤un ilk mektebe -‹-
bafllad›¤› gün yap›lan tören ‹bka Devaml›, sürekli k›lma
Avn-ü inayeti Lütfü ‹nfâz Yerine getirme, yapma
(emri)
-B- ‹nhisar› Tekeli
Bülend Yüksek, yüce ‹hraz Elde etme, eriflme
‹ntihâb Seçme
-D- ‹tikâd-›
Dârü’l - Fünûn Üniversite diniyeye Dini inançlara
‹tmam Tamam
-E- ‹ntisâb Bir yere ba¤lanma ve
Efkâr Düflünceler (fikir) kap›lanma
-F- -L-
F›rka ‹nsan kalabal›¤›, grubu Lâhüti ‹lâhi
-M- -S-
Makkar›nda Baflkentinde Salâbet-› ‹mâniyesi Sa¤lam iman›
Mâsun Saklanm›fl Saltanat-›
Mesâlihinin ‹fllerinin milliye Millî egemenlik
Mes’ud Saadetli, bahtl›, bahtiyar Softa Mutaas›p
Mev’ud Vadolunmufl, söz verilmifl fiecaati Yi¤itli¤i
Muâmelât-›
nâsa Halk ifllerine -T-
Mu¤lak Çaprafl›k, anlafl›lmaz Tazammun Taahhüd, tekeffül,
Mugayir Ayk›r›, baflta türlü söz verme
Mutmain ‹çi rahat, flüphesi yok kimse Tedrisiye Ö¤retim
(emin) Tedvini Yap›m›
Müessesât-› Tervic Destekleme (bir fikri)
diniye Dinî müesseseler Teflri Kanun yapma
Müessesât-› Tevfikât-›
ilmiye ‹lmî müesseseler Sübhâniyye Allah’›n yard›m›
Mütelevvin Renkten renge giren, Tevhid-i
bir halde durmayan, Tedrisat Ö¤retimi birlefltirme
sebats›z, karars›z.
-U-
-N- Uzviyât›ndan Canl›l›¤›ndan
Nusret Yard›m, Allah’›n yard›m›
-V-
-R- Vesile-i tecelli Allah’›n lütufuna nail olma
Ruhbâniyyet Rahiplik, keflifllik
208
ATATÜRK’ÜN ‹ND‹NDE D‹N‹N ÖNEM‹*
* JASCHKE, Gotthard (Çev. Nimet Arsan): “A Atatürk’ün ‹ndinde Dinin Önemi”, Yusuf Hikmet
Bayur Arma¤an› (1985)’nden Ayr› Bas›m. Türk Tarih Kurumu Bas., Ank., 1985, s. 81.83.
1 Revue Internationale d’Histoire Militaire, No 50, 1981, s. 107.
2 Exerzierreglement für die Infanterie (1937) Ziffer 294.
210 GOTTHARD JÄCHKE
mizi asrilefltirmek istiyoruz... Türk milleti daha dindar olmal›d›r, yani bü-
tün sadeli¤i ile dindar olmal›d›r demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate
nas›l inan›yorsam, buna da öyle inan›yorum. fiuûra muhalif, terakkiye ma-
ni hiçbir fley ihtiva etmiyor.” Ve 1 Mart 1924’te 8 “Mutmain ve mesut bu-
lundu¤umuz diyaneti islâmiyeyi as›rlardan beri müteamil oldu¤u vechile
bir vas›tai siyaset mevkiinden tenzih ve ilâ etmek elzem oldu¤u hakikatini
müflahede ediyoruz” dedi.
Mustafa Kemal (Atatürk) hiç kimsenin ibadetini, özellikle namaz›n›
geleneklere göre yapmas›ndan kuflku duymam›flt›r. ‹badet hakk›na kar›fl-
maktan kaç›nm›flt›r. Ziya Gökalp’de 26’nci Surenin, 195’nci ayetine göre
Arapça Kuran okumaya (tilâvet) dokunulmamas›n› istemiflti. 9 22 Ocak
1932’de Haf›z Yaflar, Yerebatan Camii’nde buna yetkili olunmad›¤›na dik-
kati çekmiflti. Orada 36’nci surenin (Yâ Sîn) 83’üncü ayetini Arapça oku-
yup, sonra ekli bulunan Türkçesini aç›klam›flt›.10
Atatürk’ün ölümünden sonra Makbule Atadan (18 Ocak 1956’da öl-
müfltür) cenaze namaz› için özen göstermiflti. 19 Kas›m 1938’de cenazenin
Ankara’ya naklinden az önce Dolmabahçe Saray›nda gere¤i gibi yerine
getirildi.11 Onu izleyen y›llarda da hep mevlûd okuttu. Süleymaniye Ca-
mii’nde Kadir Gecesi (27 Ramazan 1374-19/20 May›s 1955) sonunda edi-
len dua afla¤›da yaz›l› bölümü ile çok dokunakl› olmufltu: l2
“Vatan›n kurtulmas› için cesaretle öne at›lan ve kahraman Mehmet-
çiklerimize önder olarak vatan› kurtaran, hür bir vatan üzerinde imânl›,
canl› ve ink›lâpç› bir nesil yetifltirmeyi kendine en büyük gaye edinen
Mustafa Kemal Atatürk’e de ikrâm eyle yâ Rabbi.”
8 ASD I, s. 330.
9 Türkçülü¤ün Esaslar›, Ankara, 1339 (1923), s 164.
10 Haf›z Yaflar Okur, Atatürk’le Onbefl Y›l. Dinî Hat›ralar, (1962), elefltirisi “Die Welt des Islams”
(WI) IX, s. 300’de.
11 ‹slâm Ansiklopedisi, s. 798; WI VIII, s. 236.
12 Türkçe ve Almancas› WI IV, s. 207’de.
212
ATATÜRK’ÜN D‹N VE ‹SLÂM D‹N‹
HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹
Bu sebeple olmal› ki, Prof. Dr. Ethem Ruhi F›¤lal› bir eserinde “Din
görevlilerinin, din hizmetlerini yürütme ve halk› din bilgileri aç›s›n -
dan ayd›nlatman›n d›fl›nda, din ad›na ba¤lay›c› ve emredici hiçbir yet -
kileri yoktur” 4 aç›klamas›n› yapar. Atatürk bu hususu çok güzel anlam›fl
ve “Halife ve bütün dünya bilmelidir ki; varolan ve korunan halife ve
halifelik makam›n›n ne din, ne de siyaset bak›m›ndan hiçbir anlam› ve
varl›¤›n›n bilimsel nedeni yoktur” 5 demifltir.
Atatürk kurtulufl ve kurulufl döneminde kiflisel saltanata son vermifl,
Türkiye Devleti’nin hükümet fleklinin Cumhuriyet oldu¤unu ilân ederek,
egemenli¤in kay›ts›z flarts›z milletin oldu¤u fiilen göstermifltir. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin cumhuriyetçi, lâik, halkç› ve milliyetçi prensiple-
re dayand›¤› aç›klanm›flt›r. Ancak bu özelliklere sahip devlet anlay›fl›n›n
yerleflmesi ve kökleflmesi için bir dizi ink›lâplara ihtiyaç vard›. Bu ink›lâp-
lar›n hedefi “Türk Milleti’nin ça¤dafl bir toplum haline gelmesidir.” 6
Baflka ifadeyle bu ink›lâplar›n hedefi Türk Milleti’nin yaflama biçiminin
de¤ifltirilmesi, ça¤dafl medeniyete uygun bir yaflam ve kültür düzeyine ç›-
kart›lmas›d›r. Bu ise e¤itimle mümkündür. Atatürk Osmanl› dönemi e¤iti-
minden memnun de¤ildir. Zira O, Osmanl› e¤itimini bir gerileme sebebi
olarak görür ve flöyle der:
“fiimdiye kadar izlenen ö¤retim ve e¤itim yöntemlerinin milletimi-
zin gerileme tarihinde en önemli bir etken (âmil) oldu¤u kanaatinde-
yim”7
4 E. Ruhi F›¤lal›. Din ve Devlet ‹liflkileri, Mu¤la 1997, 58; Ayr›ca bkz. E. R. F›¤lal›, “Atatürk
ve Din”, Türk Kültür Dergisi, Say› 304, 1-12.
5 Ömer Kürkçüo¤lu ve arkadafllar›, Atatürk ‹lkeleri ve ‹nk›lâp Tarihi; Ankara 1989, 1-2. 26; T.
Z. Tunaya Atatürk’e halifeli¤in teklif edildi¤ini ve O’nun cevab›n› flöyle anlat›r:
“Hilâl-i Ahmer ad›na Hindistan’da bulunan bir heyetin baflkan› Rasih (Kaplan) Hoca, M›s›r’a u¤-
Ehl-i ‹slâm”,
rayarak Ankara’ya gelmiflti. ‹slâm Dünyas›n›n özlemini dile getirdi¤i kan›s›ndayd›. “E
Atatürk’ün halife olmas›n› istiyordu. Rasih Efendi’yi bu durumu tebli¤e memur etmifller. Musta-
fa Kemal’in cevab› tarihsel de¤er tafl›r: Konusu, anlam› olmayan efsaneli bir s›fat› tak›nmak gü-
lünç olmaz m›? Cevap ayn› zamanda bir siyasal ahlâk dersidir.” Tar›k Zafer Tunaya, Devrim Ha -
reketleri ‹çinde Atatürkçülük, ‹stanbul 1997, 118.
6 Ercüment Kuran, “Atatürk ‹nk›lâb›n›n Özellikleri”, Milli Kültür Dergisi, Temmuz 1980, Say›:
14, s. 9.
7 Türk ‹nk›lâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara 1959, s.16.
216 AHMET VEHB‹ ECER
9 A. Vehbi Ecer, “Atatürk’ün Kültür ve Din Anlay›fl›”, Ölümünün 50. Y›l›nda Atatürk (Panel ko -
nuflmas›), Kayseri 1988, s. 83-95.
10 Genel Kurmay Baflkanl›¤›, Atatürkçülük, ‹stanbul 1984, 1, s. 297; Atatürk’ün Söylev ve De-
meçleri, II., s. 16.
11 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, II. s. 269.
ATATÜRK’ÜN D‹N VE ‹SLÂM D‹N‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ 219
* Turan, III, 70; 3 Mart 1924 tarihli kanunlar›n önemi hakk›nda Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yük -
sek Kurumu, Atatürk Araflt›rma Merkezi taraf›ndan (1995 y›l›nda) bir panel düzenlenmifltir.
Bkz. Türkiye Cumhuriyetinin Lâikleflmesinde 3 Mart 1924 Tarihli Kanunlar›n Önemi (Pa-
nel Tutanaklar›). Ankara 1995.
15 A. Vehbi Ecer, “Atatürk’ün Kültür Politikas›nda Ak›lc› Yön”. E.Ü. ‹lahiyat Fakültesi Dergisi,
Kayseri 1986. Say› 2, s.139-154.
16 Bkz. Gürbüz D. Tüfekçi’nin “Din Birli¤i ve Milliyetçilik” makalesi ve ek belgeleri. Saçak
Dergisi, Mart 1986, Say› 26, s. 15-42.
17 K›l›çzade Hakk› (1872-1959). 1898’de Topçu Harbiyesinden mezun oldu. Tabur komutanl›¤› ve
1903’te 3. Ordu istihbarat Baflkanl›¤› yapt›. Dinî yaz›lar› sebebiyle mahkeme karar›yla ordudan
at›ld›. ‹zmit ve Mufl Milletvekili oldu. Bkz. Cemal Kutay, Türkçe ‹badet, ‹stanbul. 1997. 303-
307; Arar. 112
ATATÜRK’ÜN D‹N VE ‹SLÂM D‹N‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ 221
ve alamaz.” 23
‹flte bu anlay›fl, yani dinin yerinin ferdin vicdan›d›r anlay›fl›, dinin Al-
lah ile kul aras›nda bir ba¤l›l›k oldu¤u fikri do¤ru olan bir anlay›flt›r. Di¤er
ilimlerle dinin çat›flmas›n› da önler. Zira, imân ve ahlâk alan›nda din, fizik,
kimya, biyoloji alanlar›nda tecrübî ilimler, hukuk, edebiyat, tarih, psikolo-
ji, sosyoloji... alanlar›nda sosyal ilimler, matematik, mant›k alanlar›nda zi-
hin ilimleri geçerli olacakt›r. ‹flte Atatürkçü düflünce sisteminin bu görüflü,
baz› geleneksel dindarlar›n anlay›fl›na ayk›r› düfltü. Ancak, Atatürk’ün bu
görüflü ‹slâm dininin özüne ayk›r› de¤ildi. ‹slâm bilginlerinin verdi¤i for-
mül: “‹slâm›n amelle, yani dünya ile ilgili konular›n›n zamana, mekana
(yani yerine) göre de¤iflebilir” olufludur.
Atatürk hukukî ve idarî alanlarda yüzy›llardan beri uygulanan hususla-
r›n, bu kural›n da gere¤i olarak, art›k ça¤›m›za hitabetmedi¤i kanaatinde
idi. Böyle düflünmenin de imân esaslar›n› zedelemedi¤i âflikard›. Ata-
türk’ün teflhisi flu idi:
“Temeli çok sa¤lam bir dinimiz var. Malzemesi iyi, fakat bina yüz -
y›llard›r ihmal edilmifl. Harçlar döküldükçe yeni harç yap›p binay›
takviye etmek lüzumu hissedilmemifl. Aksine olarak birçok yabanc›
unsur, yorumlar, bofl inançlar binay› daha fazla h›rpalam›fl”24
‹flte Atatürk’e, dine karfl›ym›fl gibi bak›lmas› veya gösterilmeye çal›fl›l-
mas› bu din anlay›fl›ndand›r. O, gerçek dine kar›flan ça¤a ters düflen yorum-
lar, hurafeler ve eklemelere itibar etmenin yanl›fll›¤›na iflaret ediyor. Bu
konuda bir gazeteciye söyledi¤i flu sözler çok anlaml›d›r:
“Türk Milleti daha dindar olmal›d›r, yani bütün sadeli¤iyle din -
dar olmal›d›r demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçe¤e nas›l inan›yor-
sam, ona da öyle inan›yorum. Bilince ters ilerlemeye engel hiçbirfley
kapsam›yor. Halbuki, Türkiye’ye ba¤›ms›zl›¤›n› veren bu Asya mille-
tinin içinde daha kar›fl›k sun’i, bofl inançlardan (itikadât-› bat›ladan)
ibaret bir din daha vard›r.” 25
Atatürk’ün biraz sonra okuyaca¤›m sözleri 7 fiubat 1923’de Bal›kesir
24 Atatürkçülük, I. s. 459.
25 Atatürkçülük, I. s. 457.
224 AHMET VEHB‹ ECER
32 Bir baflka araflt›rma eserinde bu ödene¤in 20.000 lira oldu¤u kaydedilir. Bkz. Cündio¤lu, 54.
33 Ergin, V, 1940 vd.
34 Sad›k Albayrak, Türkiye’de Din Kavgas›, ‹stanbul 1973, s. 262.
35 Cündio¤lu, 105.
36 Arapça ezan yasa¤› 16 Haziran 1950 tarihinde kald›r›ld›. Bkz. Gotthard Jaschke. Yeni Türkiye’de
‹slâml›k. Çev. Hayrullah Örs. Ankara 1972, s.46-47.
ATATÜRK’ÜN D‹N VE ‹SLÂM D‹N‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ 227
200 liraya kadar para, 3 aya kadar da hafif hapis cezas› öngörüldü.36
1923 y›l›na kadar cuma namaz› hutbelerinin bafltan sonra hepsi Arap-
ça olarak okunurdu. Anadolu Türk halk›n›n hepsi tamam› Arapça olan bu
hutbelerden hiçbir fley anlam›yor, sadece bafl›n› önüne e¤ip dinliyordu. Bu
husus hutbenin amac›na da uygun de¤ildi. Yap›lan uygulama yanl›flt› ve bu
yanl›fll›¤a -daha önceleri- parmak basanlar olmufltur.37 Atatürk’ün bu ko-
nuyu 7 fiubat 1923 günü cesaretle uygulad›¤›n› görüyoruz. Bir tarihçimiz
Mustafa Kemal Pafla’n›n bu tarihte Bal›kesir Zagnospafla Camii’nde ira-
detti¤i hutbenin süresi hakk›nda flunlar› yazar:
“fiimdi sizlere. Onun hayat›nda ilk ve son hutbesinden söz edece¤im,
bir saat yirmiiki dakika sürmüfl bu ilk Türkçe hutbede ülkenin o günkü
flartlar›n› oldu¤unca, camii ve minberi Onun kadar gerçek bir mümin
(inanm›fll›k) içinde baflka bir Allah kulunun anlatmas›n›n mümkün olma-
d›¤›n› da kavrayacak, e¤er göz p›narlar›n›zda flükran damlac›klar›na kay-
nak varsa iki damla yafl içinde bu ayr›cal›kl› insan›m›z› rahmet ve minnet
(le) anacaks›n›z.”38
Bu ifadelerden de anlafl›laca¤› üzere Atatürk 7 fiubat 1923 günü Bal›-
kesir’de camide cami minberinde - dinî terimiyle - bir hutbe okudu39 ve
daha sonra da cemaatin soracaklar› sorulara cevap verece¤ini söyleyerek
minberden indi. Cemaat taraf›ndan 20 soru soruldu.40 Bunlar aras›nda hut-
beler hakk›nda sorular da vard›. Hutbeler hakk›nda sorulan sorulara flöyle
cevap verdi:
“Hutbeler hakk›nda sorulan sorudan anl›yorum ki, bugünki hut -
belerin flekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisan› ile, medenî ihti-
yaçlar›yla uygun görülmemektedir. Efendiler, hutbe demek topluma
45 Gürtafl,41.
46 Bu haf›zlar aras›nda: Haf›z Sadettin Kaynak, Haf›z Yaflar Okur, Haf›z Burhan, Haf›z Kemal,
Haf›z Zeki, Haf›z Ali R›za Sayman, Haf›z Fahri, Haf›z R›za, Haf›z Nuri, Bkz. Ergin, V, 1948 vd.;
Cündio¤lu, 164.
47 Bu hat›ralardan bir k›sm› için bak›n›z: Ergin, V, 1907 vd; Cündio¤lu., s. 161-258.
48 Dücane Cündio¤lu, Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet ‹deolojisi adl› kitab›nda “1932 Ramazan›
Kronolojisi” bafll›¤› alt›nda 9 Ocak - 8 fiubat 1932 tarihleri aras›ndaki uygulamalar› gün gün ele
al›r. Bkz. Cündio¤lu, s. 135-160.
230 AHMET VEHB‹ ECER
ölçüsü vard›r. Bu de¤er ölçüsü ile herhangi bir fleyin bu dine uygun
olup olmad›¤›n› kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi fley ki akla, man-
t›¤a, toplum ç›karlar›na uygundur, biliniz ki o dinimize de uygundur.
Birfley ak›l ve mant›¤a, milletin ç›kar›na, ‹slâm›n ç›kar›na uygunsa
kimseye sormay›n. O fley dinîdir. E¤er bizim dinimiz ak›l ve mant›kla
uyuflan bir din olmasayd›, en mükemmel din olmazd›, en son din ol -
mazd›.”52
Bu evrensel, yüce, ak›lc›, ilimci dinin tam olarak ö¤renilmesi, yaflan-
mas› ve korunmas› için ne gibi tedbirler almak gerekirdi. Atatürk bunun da
dinin temel kaynaklar›n›n Türkçeye çevrilmesi, herkesin dini hür olarak
ö¤renmesi, arac› s›n›flar›n kald›r›lmas›, hurafelerden dinin ay›klanmas›,
ak›l ve ilimle çat›flmaz halde olmas› gerekti¤inin düflünülmesi gibi... yol-
larla mümkün olabilece¤ini belirtti. Ama bütün bunlarla birlikte inanc›n te-
minat› olarak lâiklik ilkesini devletin temel prensipleri aras›na soktu. Lâ-
ikli¤in befl temel unsuru vard›r. Bunlar:
1. Din ve vicdan hürriyeti
2. Resmî bir devlet dininin bulunmamas›
3. Devletin din ve mezhep ayr›m› gözetmemesi
4. Devlet kurumlar›yla din kurumlar›n›n ayr›lm›fl olmas›
5. Devlet yönetiminin din kurallar›na ba¤l› olmamas›d›r. 53
Bu temel unsurlar› aç›klamak konumuzun da¤›lmas›na sebep olur. An-
cak Atatürk baz›lar›n›n ima ettikleri gibi lâiklikten dinsizli¤i anlamam›fl ve
kastetmemifltir. O der ki:
“Lâiklik yaln›z din ve dünya ifllerinin ayr›lmas› demek de¤ildir.
Tüm yurttafllar›n vicdan, ibadet ve din özgürlü¤ü de demektir... Lâik-
lik, asla dinsizlik olmad›¤› gibi, sahte dindarl›k ve büyücülükle müca -
dele kap›s›n› açt›¤› için, gerçek dindarl›¤›n geliflmesi imkân›n› temin
etmifltir. Lâikli¤i dinsizlikle kar›flt›rmak isteyenler, ilerleme ve canl›l›-
¤›n düflmanlar› ile gözlerinden perde kalkmam›fl do¤u kavimlerinin
fanatiklerinden baflka kimse olamazlar... Türkiye Cumhuriyeti’nde
52 Atatürkçülük, I, s. 455.
53 Bkz.. Ü. Günay-H.Güngör-V. Ecer, Lâiklik, Din ve Türkiye, Ankara 1997.
232 AHMET VEHB‹ ECER
her yetiflkin dinini seçmekte hür oldu¤u gibi, belirli bir dinin merasi-
mi de serbesttir. Yani ibadet hürriyeti vard›r... Din bir vicdan mesele-
sidir. Herkes vicdan›n›n emrine uymakta serbesttir. Biz dine sayg›
gösteririz. Düflünüfle ve düflünceye karfl› de¤iliz. Biz sadece din iflleri-
ni, millet ve devlet iflleriyle kar›flt›rmamaya çal›fl›yor, kas›t ve fiile da -
yanan tutucu hareketlerden sak›n›yoruz...”54
Ak›l, mant›k, ilim, geliflme, dinamizm ve vicdan hürriyeti temellerine
dayanan, evrensel olan ve ça¤dafllaflmayla çat›flmayan ‹slâm dini ile lâik-
lik aras›nda bir z›ddiyet, ayk›r›l›k sözkonusu olmad›¤› gibi tam bir uygun-
luk da vard›r.55 Lâiklik dine sayg›ya ve gerçek dindarl›¤›n geliflmesine im-
kân sa¤lad›¤› gibi56 dinin siyaset alan›nda istismar›na karfl› da bir güven-
cedir. Hiç kimsenin dinini ö¤renmesi engellenemez, ancak ö¤renmenin ve
e¤itimin yeri ise okuldur. O, bu konuda flunlar› söyler:
“Müslümanlar›n toplumsal hayat›nda hiç kimsenin özel bir s›n›f
olarak varl›¤›n› korumaya hakk› yoktur. Kendilerinde böyle bir hak
görenler dinî hükümlere uygun hareket etmifl olmazlar. Bizde ruh-
banl›k yoktur, hepimiz eflitiz ve dinimizin hükümlerini eflit olarak ö¤ -
renmeye mecburuz. Her kifli dinini, din ifllerini, iman›n› ö¤renmek
için bir yere muhtaçt›r. Oras› da okuldur.”57
Atatürk, anlatt›¤›m›z fikir ve nakletti¤imiz faaliyetleri gözönüne al›-
n›rsa, herfleyde oldu¤u gibi, din konusunda da do¤ru olan›n aran›p bulun-
mas›n›, hürriyetçi, ak›lc› fluurlu bir dinî bilginin yayg›nlaflt›r›lmas›n› iste-
mektedir. Her türlü e¤itimin devletin okullar›nda devletin denetim ve kont-
rolünde, ça¤dafl e¤itim esaslar›na göre yap›lmas› Atatürk sayesinde sa¤lan-
m›flt›r.
Atatürk, müslüman olmayanlara karfl› da hoflgörülü, birlefltirici bir tu-
tum içindedir. O, bu konuda bak›n ne diyor:
“Bizimle beraber yaflayan müslüman olmayan unsurlar› ayn› hak
54 Atatürkçülük, I. s. 111.
55 Bkz. Ahmet Mumcu, Atatürk’ün Kültür Anlay›fl›nda Vicdan ve Din Özgürlü¤ünün Yeri, An-
kara 1991.
56 Bkz. E. Ruhi F›¤lal›, “‹slam ve Lâiklik”, Atatürk Araflt›rma Merkezi Dergisi, Kas›m 1995,
Say› 33., s. 653-686.
57 Atatürkçülük, I., s. 455.
ATATÜRK’ÜN D‹N VE ‹SLÂM D‹N‹ HAKKINDAK‹ GÖRÜfiLER‹ 233
Girifl
Atatürk, Atatürkçülük ve onun ilkeleri iyi bilinmeli ve do¤ru tan›t›lma-
l›d›r. Asla da istismar edilmemelidir.
Atatürk’ün dîni yönü ya tam tan›t›lamad›¤›ndan ya da iyi niyetli olma-
yan baz› kiflilerin yanl›fl tan›tma çabalar›ndan bir tak›m çevrelerde o bir din
düflman›ym›fl fleklinde yanl›fl imaj uyand›r›lm›flt›r. Atatürk’ün din düflma-
n›ym›fl gibi gösterilmesi ya kas›tl›d›r ya da bilgisizlikten kaynaklanmakta-
d›r. Bidat ve hurafeleri dindenmifl gibi kabul eden baz› kimseler, O’nun
bunlar› dinden ar›nd›rmak için yapt›¤› çabalar› dine karfl› hareketlermifl gi-
bi de¤erlendirdikleri de bilinen bir gerçektir. Di¤er taraftan dini ç›karlar›-
na alet edenlerin de kendilerinin bu tutumlar›na karfl› mücadele veren Ata-
türk’ü dine karfl›ym›fl gibi gösterme çabalar› olmufltur. Bir de Atatürk pa-
ralelinde görünerek Atatürk’ü dine karfl›ym›fl gibi gösteren baz› kimseler
var ki bunlar da bu tutumlar›yla zararl› olmaktad›rlar. Bu durumlar ise Ata-
türk’ün dini yönü konusunda zihinlerde kar›fl›kl›klar meydana getirmekte-
dir. Bunun için Atatürk’ün samimi inançl›l›¤›, ‹slâm dininin özüne ba¤l›l›-
¤›, ‹slâm dinine olan hizmetleri her f›rsatta topluma anlat›lmal›d›r.
Gerek Atatürk lehine din aleyhtarl›¤› yap›l›rken, gerekse din lehine
Atatürk aleyhtarl›¤› yap›l›rken Atatürk’ü dine karfl› gibi gösterme takti¤in-
de birleflen, fakat maksatlar› ve hedefleri de¤iflik olan bu iki ayr› kesimin
propaganda ve bask› gücü öyle boyutlara varm›fl ki bazen dindar olmakla
Atatürkçü olmak birbirine z›t olarak telakki edilmifltir. Oysa bu durum hiç
* ‹stanbul Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi.
236 FAHR‹ KAYAD‹B‹
de öyle de¤ildir. Atatürk hayat› boyunca din aleyhine bir tek söz söyleme-
di¤i gibi tam tersine dini, gerçek dindar›, hakiki din adam›n› öven, din e¤i-
timinin önemini belirten ve müslümanl›¤›ndan dolay› iftihar etti¤ini dile
getiren çok say›da sözleri vard›r. Kendisinin iyi bir din e¤itimi ald›¤› ko-
nuflmalar›ndaki zengin dini bilgilerden anlafl›lmaktad›r. 07.02.1923 tari-
hinde Bal›kesir Pafla Camii’nde irad etti¤i hutbesi kendisinin din konusun-
da da bir uzman oldu¤unu aç›kça göstermektedir.
Esasen Atatürk’ün hayat›na bakt›¤›m›zda, son derece önemli bir man-
zara ile karfl›lafl›r›z. Bir kere o, yaflad›¤› devrin din kültürüne oldukça üst
seviyede sahip müslüman ve mütedeyyin bir ana-babadan dünyaya gelmifl
biridir ve ilk dini bilgilerini de onlardan bilhassa annesinden alm›fl ve onun
taraf›ndan yetifltirilmifltir. Annesi Zübeyde Han›m, onu, geleneklere uygun
olarak ilahilerle, yani Âmin Alay› ile mahalle mektebine bafllatm›flt›r. ‹lk
ö¤renimini gördü¤ü fiemsi Efendi Mektebi ve daha sonra devam etti¤i Se-
lânik Mülkiye ‹dadisi, devrinin flartlar› içinde ciddi dini bilgiler veren ö¤-
retim kurulufllar›yd›. Hatta daha sonra girdi¤i Selânik Askeri Rüfltiyesi de,
Manast›r Askeri ‹dâdisi de, programlar›nda ayn› ciddiyet ve seviyede din
kültürü veren müesseselerdi. Onun Kur’an-› Kerimi anlayacak kadar Arap-
ça bildi¤i de göz önünde bulundurulursa dinî konulardaki uzmanl›¤› daha
da iyi anlafl›lm›fl olur.
Biz burada Atatürk’ün kendi yaflay›fl›ndan ve din konusundaki kendi
sözlerinden örnekler vererek onun gerçek dinî yönünü ortaya koymaya ça-
l›flaca¤›z. Böylece her iki kesimin tuttu¤u yanl›fll›k ve gerçekler ortaya ko-
nacakt›r.
Dinin Lüzumu Konusundaki Görüflleri
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devam›na imkân yok-
tur.”1
“Din vard›r ve laz›md›r. Temeli çok sa¤lam bir dinimiz var. Malzeme-
si iyi; fakat bina uzun as›rlard›r ihmale u¤ram›fl. Harçlar döküldükçe yeni
harç yap›p binay› takviye etmek lüzumu hissedilmemifl. Aksine olarak bir
1 Laiklik ve Atatürk’ün Laiklik Politikas›, Genel Kurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Baflkan-
l›¤›, Ankara-1998 s. 45; Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara-1971, s .206.
ATATÜRK’ÜN D‹NÎ YÖNÜ VE D‹N E⁄‹T‹M‹NE BAKIfiI 237
çok yabanc› unsur (tefsirler, hurafeler gibi) binay› fazla h›rpalam›fl. Bugün
bu binaya dokunulamaz, tamir de edilmez. Ancak zamanla çatlaklar derin-
leflecek ve sa¤lam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu has›l
olacakt›r.”2
“Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri
hiçbir kuvvet, milletimizin kalb ve vicdan›ndan çekip alamam›flt›r ve ala-
maz.”3
“Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dola-
y›d›r ki son din olmufltur. Bir dinin tabii olmas› için, akla, fenne, ilme ve
mant›¤a tetabuk etmesi laz›md›r. Bizim dinimiz bunlara tamamen muta-
b›kt›r.”
“Türk Milleti daha dindar olmal›d›r, yani bütün sadeli¤i ile dindar ol-
mal›d›r demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nas›l inan›yorsam, buna
da öyle inan›yorum. fiuura ayk›r› ilerlemeye mani hiç bir fley ihtiva etmi-
yor...(1923)
“Bizim dinimiz milletimize afla¤›l›k, miskin ve hor görülmeyi tavsiye
etmez. Aksine Allah da Peygamber de insanlar›n ve milletlerin yücelik ve
flereflerini muhafaza etmelerini emreder.”4
M. Hayri Egeli, “Atatürk’ten Bilinmeyen Hat›ralar” isimli eserinde flu
olay› naklediyor:
“Atatürk için dinsiz diyenler oldu. Bunu bir moda imifl gibi yayanlar
vard›. Onun lâik anlay›fl›n› dinsiz gibi göstermekte fayda bulanlar oldu.
Halbuki Atatürk yobaz aleyhtar› idi. Size bafl›mdan geçen bir vak’ay› nak-
lederek bafllayay›m:
Bir gün Necip Ali O’na:
Efendim, Münir Hayri namaz k›lar, dedi.
En yak›n bir dostumun beni bu flekilde takdim etti¤ini gören beni sev-
meyenler, flimdi kovulaca¤›m› zannederek gülüfltüler.
Atatürk’le aram›zda flu konuflma geçti:
- Sahi mi?
- Evet, Paflam.
- Niçin namaz k›l›yorsun?
- Namaz k›l›nca içimde bir huzur ve sükûn hissederim.
Atatürk demin gülenlere döndü:
- Batmak üzere olan bir gemide bulunsan›z, herhalde, yetifl Gazi, de-
mezsiniz; Allah, dersiniz. Bundan tabii ne olabilir.
Sonra bana döndü:
- Dünyadaki ifllerine zarar getirmemek flart›yla namaz›n› k›l, heykel
yap, resim de.
Atatürk asla dinsiz de¤ildi, laikti. Taassubun fliddetli düflman›yd›.
Medreseleri la¤vettirdi¤i zaman, yak›n›nda bulunanlardan rahmetli Gâ-
lib’e:
- Yahya Galib Bey, Müslümanl›kta rahiplik yoktur. Medreseler, eski
Türklerin kurduklar› modern zihniyette üniversitelerin, taassubun elinde
›slah olmayacak kadar tereddiye u¤ram›fl harabeleridir. Bunlar› ne ›slah, ne
de idame ettirmek kabildir. Y›kmaktan kast›m›z budur. Müslümanl›kta
imam, cemiyetin en üstün adam›d›r. Dört befl yüzy›l birbirini tutmayan iç-
tihatlarla, esen rüzgarlara göre verilmifl fetvalarla inançlar›yla oynanan
Türk milletinin din duygular›n›, bir sürü skolastik cahilin eline b›rakama-
y›z. ‹lerde bu ifli bizzat elime alaca¤›m.”5
Atatürk, 16 Mart 1923’te Adana’da Türk Oca¤›’nda esnaf ve san’at-
kârlara yapt›¤› hitabede flöyle diyor:
“...Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir miyar vard›r. Bu mi-
yarla hangi fleyin bu dine uygun olup olmad›¤›n› kolayca takdir edebilirsi-
niz. Hangi fley ki akla, mant›¤a halk›n menfaatine uygundur; biliniz ki, o
bizim dinimize de uygundur. Bir fley ak›l ve mant›¤a, milletin menfaatine
muvaf›ksa kimseye sormay›n, o fley dinidir. E¤er bizim dinimiz akl›n,
mant›¤›n tetabuk etti¤i bir din olmasayd› ekmel olmazd›, ahir din olmazd›.
Büyük dinimiz çal›flmayan›n insanl›kla alakas› olmad›¤›n› bildiriyor.
Baz› kimseler asri olmay› kafir olmak say›yorlar. As›l küfür, onlar›n bu
5 Sadi Borak. Atatürk ve Din, ‹stanbul-1962, s.79-80.
ATATÜRK’ÜN D‹NÎ YÖNÜ VE D‹N E⁄‹T‹M‹NE BAKIfiI 239
6 Sadi Borak.. a.g.e., s. 33; Enver Ziya Karal. Atatürk’ten Düflünceler, Ankara-1969, s. 66-61.
7 Utkan Kocatürk, a.g.e., s .208.
240 FAHR‹ KAYAD‹B‹
s›nda yirmi y›l çal›flt› ve ‹slâm dinini yerlefltirmek için peygamberlik göre-
vini yapmay› baflard›ktan sonra cennetin en yüksek tabakas›na ulaflt›. Ken-
disinin irflad›na ulaflm›fl olan müslümanlar ve özellikle seçkin sahabe pek-
çok gözyafl› döktüler. Fakat insanl›k gere¤i olan bu üzüntülü durumun fay-
das›z oldu¤unu hemen anlayan anlay›fll› kifliler, Peygamberin arkas›ndan
a¤lamak de¤il, ümmetin ifllerini bir an önce güzel yürütmeye ulaflt›racak
tedbiri almak inanc›yla topland›lar. Resul-i Ekrem’e halife olacak bir emir
seçilmesi söz konusu edildi. Hz. Peygamber, dostu olan Hz Ebubekir’den
flahsen çok hofllan›rd›. Son nefeslerini yaflarken Ebubekir’in kendisine ha-
lef olmas›n›n uygun olaca¤›n› de¤iflik flekillerde iflaret de buyurmufllard›.”8
Atatürk, 30.10.1922 tarihli Meclis konuflmas›n›n bafllang›c›nda, Pey-
gamberlerin gönderilmesindeki ilahi usule, dinimizin son din ve Hz. Pey-
gamber oluflundaki hikmete temas ederken flöyle diyor:
“Ey arkadafllar! Tanr› birdir, büyüktür. Adat-› ilahiyyenin tecelliyat›na
bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki s›n›fta iki devirde mütalaa olunabilir. ‹lk
devir, befleriyetin sabavet ve flehabet devridir. ‹kinci devir, befleriyetin rüflt
ve kemal devridir. Befleriyetin birinci devrede t›pk› bir çocuk gibi, t›pk› bir
genç gibi, yalandan maddi vas›talarla kendisiyle ifltigal edilmeyi istilzam
eder. Allah, kullar›n laz›m olan nokta-i tekamüle vüsulüne kadar, içlerin-
den vas›talarla dahi kullar›yla ifltigali, lazime-i uluhiyetten addeylemifltir.
Onlara Hz. Adem aleyhisselamdan itibaren mazbut ve gayr-› mazbut bildi-
rilen ve bildirilmeyen namütenahi denecek kadar çok nebiler, peygamber-
ler ve rasuller göndermifltir.
Fakat Peygamberimiz vas›tas›yla en son hakay›k-› diniyye ve mede-
niyyeyi verdikten sonra art›k befleriyetle bilvas›ta temasta bulunma¤a lü-
zum görmemifltir. Befleriyetin derece-i idrak, tenevvür ve tekemmülü, her
kulun do¤rudan do¤ruya ilhamat-› ilahiyye ile temas kabiliyetine vas›l ol-
du¤unu kabul buyurmufltur. Ve bu sebepledir ki, Cenab-› Peygamber, Ha-
temü’l-Enbiya olmufltur ve kitab›, Kitab-› Ekmeldir.”9
8 Nutuk-Söylev, II. cilt, Ankara. T.T.K. Yay›nlar›, 1989, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›,
s.106-108.
9 Sadi Borak, a.g.e., s. 17.
ATATÜRK’ÜN D‹NÎ YÖNÜ VE D‹N E⁄‹T‹M‹NE BAKIfiI 241
10 Gotthart Jaschke, “Yeni Türkiye’de Kur’an-› Kerim Kurslar›,” (Tercüme: Nimet Arsan), ‹slâm
Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, cilt:5, cüz: 1-4, ‹stanbul-1973, s. 62-63.
11 Nedim Sabaî, Atatürk, (Urduca Yay›nlarda), A.Ü.Dil ve Tarih-Co¤rafya F. Yay›nlar› A.Ü. Bas›-
mevi, s. l02, (Trc.Prof. Dr. Harif Faruk)
12 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, III, s. 85.
242 FAHR‹ KAYAD‹B‹
20 Atatürk Önderliginde Kültür Devrimi, Kalk›nma ‹çin Bölgesel ‹flbirli¤i Tebli¤leri, 9-11 Ka-
s›m 1967. Ankara-1972, s .53-54.
246 FAHR‹ KAYAD‹B‹
25 Sabri Hizmetli, “Mustafa Kemal Atatürk’ün ‹slâm Tarihi Anlay›fl›,” Atatürk Araflt›rma Merke -
zi Dergisi, c. l5, s. 44, s. 466.
26 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, III, Ankara-1981, s. 570.
27 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, II, s. 214-215.
248 FAHR‹ KAYAD‹B‹
40 Osman Ergin. a.g.e., V, 1944; Dücane Cündio¤lu, Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet ‹de-
olojisi, istanbul-1998, s.43 vd.
41 Bkz. Dücane Cündio¤lu, a.g.e, s.53.
42 Gotthart Jaschke, a.g.e., s.43.
43 Ahmet Vehbi Ecer, a.g.e, s. 16.
44 Osman Pazarl›, Sosyoloji, Lise III. S›n›f, Remzi Kitabevi, istanbul-1979, s.63.
254 FAHR‹ KAYAD‹B‹
45 Atatürkçülük, I, III.
46 Ahmet Mumcu, Atatürk’ün Kültür Anlay›fl›nda Vicdan ve Din Özgülü¤ünün Yeri, An-
kara-1991.
47 Bkz. Ethem Ruhi F›¤lal›, “‹slam ve Laiklik” Atatürk Araflt›rma Merkezi Dergisi, Kas›m, l995,
Say› 33, s. 635-686.
48 Ahmet Vehbi Ecer, a.g.e., s.19.
49 Ali Fuat Baflgil. Din ve Laiklik, 2. bs. ‹stanbul, 1962, s. 171.
ATATÜRK’ÜN D‹NÎ YÖNÜ VE D‹N E⁄‹T‹M‹NE BAKIfiI 255
Sonuç
Atatürk’ün din konusunda anlatt›¤›m›z fikirleri ve uygulamalar› onun
Allah’a, Peygamber’e, Kur”an’a inanan samimi bir müslüman oldu¤unu
göstermektedir. O, dinin özüne ve asl›na ba¤l›yd›. Bid’atlere, hurafelere,
dinin menfaat ve siyaset ç›karlar›na alet edilmesine karfl›yd›. Türk insan›-
n›n dininin asl›n›, kat›ks›z ö¤renmesini ve yaflamas›n› istiyordu. E¤itimin
okullarda yap›lmas›n› istiyordu. Halk›n din e¤itimini do¤ru-dürüst ve ye-
terli flekilde almas›n› istiyordu. Laiklikle din ve vicdan hürriyetini teminat
alt›na almak istemiflti. Ord. Prof. Ali Fuat Baflgil’in de belirtti¤i gibi,”La-
iklik; devrimizin ihtiyaçlar›ndan do¤ma bir zarurettir. Laik olmayan bir
devlette, din hürriyetinin güvenilir bir teminat› yoktur... Laiklik prensibini,
samimiyetle kabul ve tasvip eden ve o yolda uygulamaya geçen bir devlet-
te, bütün aksakl›klar bertaraf edilmifl olur.”50
Atatürk, ülkemizde ve ‹slâm dünyas›nda esaretten ve çaresizlikten kur-
tulma yolunu açmas›yla ‹slâm dinine ve ‹slâm dünyas›na en büyük hizme-
ti yapt›¤›n› iyi anlay›p ve anlatmak gereklidir. Ba¤›ms›zl›k mücadelesinde
di¤er ‹slâm ülkelerine de öncülük etmifltir.
Atatürk dinin de¤il; cehalet, bidatler, hurafeler ve din istismarc›lar›n›n
karfl›s›ndayd›. Bu da baz› çevrelerce din düflmanl›¤› fleklinde alg›lanm›fl
veya gösterilmifltir. Oysa ki Atatürk Hz. Peygamber zaman›ndaki gerçek
‹slâmiyetin yan›ndayd›. Bu durumu bir konuflmas›nda flöyle ifade ediyor-
du:
“...Tereddütsüz diyebilirim ki, bugünkü ‹slâm dini baflka, Peygamberin
zaman›ndaki ‹slâm dini baflkad›r. Gerçek ‹slâmiyet, yarat›l›fltan gelen man-
t›kl› bir dindir. Hayalleri, yanl›fl düflünceleri, bofl inançlar› hiç sevmez,
özellikle nefret eder...”51
50 T.B.M.M. Zab›t Ceridesi, VII, 3.3.1340 (1924), s.58-60; Genifl bilgi için bkz. , Haz›rlayan
ve Sadelefltiren Prof. Dr. Reflat Genç, Türkiye’yi Laiklefltiren Yasalar, Ankara-I998, s.l47-I5l.
51 A.g.e., s. 147-151.
256
ATATÜRK, B‹L‹M VE D‹N
10 Bu konu ile ilgili olarak bkz. Osman Zümrüt, Atatürk’ün ‹slâm Dini Anlay›fl›, Kültür Bakanl›¤›
Yay›nlar› Ankara 1998.
11 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri III, Ankara 1981, s. 70.
ATATÜRK, B‹L‹M VE D‹N 265
neni’nde flöyle bir hadis vard›r: ‘Hikmet (bilgi), mü’minin aramakta oldu-
¤u öz mal›d›r. Onu nerede bulursa, onu alma¤a herkesten çok hak sahibi-
dir.”
Seyyid Bey, konuflmas›n›n baflka bir bölümünde de flunlar› dile getir-
mifltir.
“Bir zamanlar Avrupa, bilgisizlik karanl›¤›nda iken; Do¤u, uygarl›k
yollar›nda hayli ilerlemiflti. O zamanlar dünyada en ilerlemifl ve en uygar
yerler ‹slâm ülkeleri idi. Bütün Avrupa, k›sacas› ‹ngilizler, bütün ilimleri
ve tekni¤i, flimdi ‹spanya denilen Endülüs’ten alm›fllard›r. Amerikal› Üni-
versite Profesörü Draper, ‹limle Dinin Çat›flmas› adl› bir kitap yazm›flt›. Bu
adam, bu kitab›nda, ‘Bir kafada, bir ak›lda, din ile bilim birleflmez. Bir
kimse bilim adam› ise, dindar de¤ildir; dindar ise, bilim adam› de¤ildir’ di-
yor. Fakat yine kendisi, bu kitab›nda aç›kça; ‘Benim bu kitapta dinden
maksad›m ‹slâm dini de¤ildir. Özellikle Katolik dinidir, ‹slâm dini de¤il-
dir’ diyor... Tereddütsüz diyebilirim ki, bugünkü ‹slâm dini baflka, Pey-
gamberin zaman›ndaki ‹slâm dini baflkad›r. Gerçek ‹slâmiyet, yarat›l›fltan
gelen mant›kl› bir dindir. Hayalleri, yanl›fl düflünceleri, bofl inançlar› hiç
sevmez, özellikle nefret eder...”16
Seyyid Beyin çok uzun konuflmas›ndan verdi¤imiz bu k›sa bilgiden
sonra, Atatürk’ün konumuzla ilgili aç›klamalar›na devam edecek olursak;
Atatürk geri kalm›fll›¤›m›z› ise flu flekilde dile getirmifltir:
“Ehl-i ‹slâm›n duçar oldu¤u zulüm ve sefaletin elbette bir çok müseb-
bipleri vard›r. Alem-i ‹slâm, hakikat-› diniye (dinsel gerçekler) dairesinde
(içerisinde) Allah›n emrini yapm›fl olsayd›, bu ak›betlere (sonlara) maruz
kalmazd›. Allah›n emri çok çal›flmakt›r. ‹tiraf edeyim ki, düflmanlar›m›z
çok çal›fl›yor. Biz de onlardan ziyade çal›flmaya mecburuz. Çal›flmak de-
mek, bofluna yorulmak, terlemek de¤ildir. ‹cabat-› zamana göre ilim ve fen
ve her türlü ihtiraat-› medeniyyeden (uygarl›¤›n bulufllar›ndan) azami de-
recede istifade etmek zaruridir... Bizim dinimiz milletimize hakir (baya¤›),
miskin ve zelil (afla¤›lanan) olma¤› tavsiye etmez. Bilakis Allah da Pey-
16 T.B.M.M. Zab›t Ceridesi, VII, 3.3.1340 (1924) s.58-60, Genifl bilgi için bkz., Haz›rlayan ve Sa-
delefltiren Prof. Dr. Reflat Genç. Türkiye’yi Lâiklefltiren Yasalar, Ankara 1998. s. 147-151.
268 RAMAZAN BOYACIO⁄LU