You are on page 1of 50

Aşık Ali Metin

Değerli dostlar; bundan önceki Pençe-i Ali Aba isimli ki-tabımda Alevi-Bektaşiliğin
yolunu özetleyen, inanç sistemi ve ibadet şeklini yazmıştım.

‘Alevilik din değildir’; ‘Alevilerin din ve ibadet şekli yoktur’ diyen önyargılı ve
şartlanmış resmi diyanet görevlilerine ve onlarla neredeyse aynı dili kullanan ‘Alevilik İslam
dışıdır’ söylemiyle, onlarla aynı dili kullanarak onların ekmeğine yağ süren bazı aydın ve
yazarlarımıza da yazılı bir yanıt verme zorunluluğunu hissettim. Bu yanıt aynı zamanda
benim 60 yıldır öğrenmeye çalıştığım ve bir dede olarak öğretmeye çalıştığım Alevilik
öğretisinin de özünü oluşturmaktadır.

PENÇE-İ ALİ ABA isimli kitabımın önsözünde, ikinci kitabımda deyişlerimi yazacağımı
ifade etmiştim.

Benim şiirle ve müzikle tanışmam, cem törenleri sayesinde oldu. Kendim Dede
soyundan olduğum için aklım yettiğinden beri cem törenlerine katılmaktayım. İlkokul
çağındayken dedemin ve amcamın yanında cemlere katıldım, onlarla birlikte Duaz İmam ve
Hz. Hüseyin anısına deyişler okudum. Daha sonra bu cemlerde Zakirlik yaptım. Sonrasında
ise, bu yaşıma kadar dedelik yaptım.

1942’de, ilkokulu bitirdikten sonra evde dedemden kalma bir bağlama vardı. Saz
çalmayı bununla elal-usul öğrendikten sonra, babam bir koyun vererek Çamşıhı’nın Çamağa
köyünde Veli Ağa isminde bir ustadan bana güzel bir saz aldı. Bu sazla birkaç sene çalıp
çağırdım. Kendi yaptığım bir eserim yoktu. 1959 senesinde, içime bir ilham gelerek
kendim¬den deyiş ve türkü söylemeye başladım. İlk yazdığım ve bestelediğim deyişim Ak
Melek'tir. Sanırım bu deyişle ‘Metini’ mahlasıyla Âşıklığa da başladım.

‘Aşık halkın yüreği, halkın gözü, halkın dili, halkın varlığı demektir. Ancak gerçek âşıklar
Hakk âşıklarıdır, yani cemal aşkıdır. Ben de bu meyanda şiirlerimi yazdım ve besteledim.

Şiirlerimi yazarken daha çok Alevi-Bektaşi şairlerinden ve halk ozanlarından


etkilendim. Şah Hatayi, Nesimi, Fuzuli, Yunus Emre, Pir sultan Abdal, Kul Himmet, Kazak
Abdal, Feryadi, Gaziantepli Haşan Hüseyin, Âşık Veysel bunlardan bazılarıdır.

Aşık Veysel, benden bir önceki kuşaktı. Allah rahmet eylesin kendisi sazı dedem Ali
Ağa’dan öğrenmişti. İlk sazı da dedem kendisine vermiş. Aşık Veysel’in köyünün yarısı bizim
taliplerimizdi. Veysel, iyi bir insandı. Saz çalmada kendisinden etkilendim. Bir gün kendisine
yazdığım bir şiiri okudum, görüşünü sordum. Kendisi; “Âşık, sıradan bir sürü şiir yazacağına,
bir tane anlamlı şiir yaz ki ebediyen söylensin.” dedi. Bu sözü, kulağımdan hiçbir zaman
çıkmamıştır.

Aşık olmamda, Alevi olmamın ve dede soyundan gelmemin yanında, yöremizde de bir
âşıklık geleneğinin olması etken olmuştur. Yöremize Çamşıhı derler. Çamşıhı bizim yöremiz
dışında Aşık Veysel’i çıkarmasının yanı sıra benden önce ve sonra onlarca halk ozanı ve şair
çıkarmıştır; Ali Ağa, Battal Karababa, Feyzullah Çınar, Mahmut Erdal, Ali Rıza Yalçın, Mehmed
Ali Karababa, Aşık Sinemi bunlardan bazılarıdır.

Sanıyorum Türkiye’de bu kadar çok halk ozanı ve şairin çıktığı bir başka yöre yoktur.
Yöremizin kendine göre bir söyleyiş tarzı vardır. Buna ‘Çamşıh ağzı ’derler.

Bu kitapta yazdığım şiirlerin çoğunu besteledim. Kendi şiirlerimin haricinde halk


ozanları ve şairlerin daha önce bestelenmemiş olan çok beğendiğim deyişlerini de
besteledim.

Örneğin; Yunus Emre’nin 'Bana seni gerek seni ’ ve ‘Ömür bahçesinin gülü solmadan’
Böylece onların şiirlerini okuyarak, anlayarak, özümseyerek edindiğim şairlik ve halk ozanlığı
vasfını, yine onların şiirlerini besteleyerek, bestelenmiş olanları okuyarak, ömrüm yettiğince
onları yâd ediyorsam, onlarla birlik oluyorsam onlara vefa borcumu bir nebze öde
yebiliyorsam ne mutlu bana.

Ayrıca yine benden önce ki âşıklarca bestelenmiş veya anonimleşmiş bazı ezgileri
radyoya vererek ve onların yitip gitmesini ya da çalınmasını önleyebilmeye çalıştım. ‘Deli
Derviş ayağı
‘Derinden derine yâre yanarım ‘işle geldi geçti gönül kervanı ‘Halaylını yâr halaylım
bunlardan bazılarıdır.

Bunlardan özellikle ‘Deli derviş ayağına ‘İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu ’ başlıklı
şiirimi uyarladım. Bu parçayı rahmetli Ruhi Su bir kasetinde okumuştur. Benim icra ettiğim
‘Deli derviş ayağı ’ 15 yıl boyunca İstanbul Radyosu’nca yapılan ‘Âşıklar Geçişi ’nde, jenerik
müziği olarak kullanılmıştır.

Burada hazır müziğe girmişken bana ilk defa 1956 senesinde Ankara TRT Radyosu’nda
canlı yayına çıkma fırsatını veren ve heyecanımı yenmemde olsun, kendime güvenmem deki
emeğini, iyiliğini unutamayacağım rahmetli Muzaffer Sarısözen’dir. Kendisi çok büyük bir
insandı. Ardından tanıştığım çok sevdiğim değerli hocam rahmetli Nida Tüfekçi, yine bana
defalarca radyoda program yapma fırsatı verdi ve kendisiyle özel bir dostluğumuz vardı.
Daha sonra halk müziğine çok emeği geçen hocamız değerli Yücel Paşmakçı da benden
yardım ve dostluğunu esirgemedi, kendisine şükranlarımı sunuyorum.

Bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen dostlara saygı ve sevgilerimi sunar, okuyucu


dostlarımdan hatalarımın affını diler, şükranlarımı sunarım...

Âşık Ali Metin


Halkın İçinden Bir Halk Aşığı: Âşık Ali Metin

Âşık Ali Metin, 1930 yılında Sivas’ın Divriği ilçesinin, Çamşıhı yöresinin Şahin köyünde
(Aşağı köy), Hüseyin Abdal evlatlarından Haydar Ağa’nın 4 erkek çocuğundan en büyüğü
olarak doğmuştur. Ali Metin’in ailesinin geniş toprakları vardır. Ancak yörenin toprakları çok
kıraç ve verimsiz olması nedeniyle Ali Metin’in ailesi de yöre halkı ile aynı kaderi
paylaşmakta ve yoksulluk çekmektedir.

Ali Metin’in ailesi tarihsel olarak derin bir Alevi kültürü ile yoğrulmuştur. Alevilikte
dedelik vasfı babadan geçmektedir. Ali Metin’in ailesi de, dedelik vasfına sahiptir. Kendisi
Alevi kültürünü küçük yaşta almaya başlamıştır. İlkokulu bitirdiğinde duvarda asılı bulunan
dedesinin sazıyla ilgilenmeye başlar. Bu saz, dedesi Ali Ağa’nın sazıdır. Ali Ağa henüz 33
yaşındayken vefat etmiştir. Ali Ağa aynı zamanda Âşık Veysel’e sazı öğreten kişidir. Dedesinin
sazıyla bağlamayı öğrendiğini gören babası çok sevinir ve bir koyun karşılığında Çamo
Ağa’nın köyünde, Veli Usta’dan oğluna bir saz alır.

Bu saz Ali Metin’in yaşamındaki en büyük mutluluktur. Sazı, yaşamı boyunca en büyük
dostu olmuştur ve hiçbir zaman ondan asla ayrılmayacaktır. Nereye gitse birlikte götürecek,
derdini ona dökecek, evin en güzel köşesine ve görünen bir yerine yerleştirecektir.

Ali Metin, köyde sazını gittikçe ilerletirken, aynı zamanda çiftçilik ve rençperlik
yapmaktadır. Ali Metin, rençper olarak da çok çalışkan, emekçi ve örnek bir insandır.
Nerdeyse birkaç kişinin biçtiği ekini tek başına biçer. Yine köyünde onun kadar ağaç yetiştiren
kimse olmamıştır. Ailesinin en büyük çocuğu olması nedeniyle sorumluluğu çok fazladır.
Dinlenme aralarında hemen sazını eline alır. Amca ve dedesinin yanında cem törenlerine
katılmaya başlar ve zakirlik yapar, imam Hüseyin anısına bağlama çalıp, düvaz imam
okumaya başlar.

Alevilikle ilgili bilgisi gelişmektedir. Önceleri Pir sultan, Yunus Emre, Kul Himmet,
Nesimi, Virani, Hatayi’den deyişler okumaya başlar. Ali Metin’de Dedelik ve Âşıklık geleneği
birlikte gelişmeye başlar. Böylece kendini ciddi olarak yetiştirmeye başlar. Gençliğinden
itibaren öğrendiği deyişleri çok büyük bir titizlikle defterine belli bir düzenle yazar ve bu
askerliği süresince de devam eder. Âşık Ali Metin’in belli bir olgunluğa eriştiği yıl 1950’dir ve
bu yılda ilk eserini yaratır. Bu eser 'Ak Melek ’tir ve o artık Metini mahlasını kullanan Âşık Ali
Metin’dir. Dedelik vasfını da kazanmıştır. Tokat, Zile, Amasya, Yozgat, Çorum yöresinde
dedelik yapmaya başlar. Yaşamının sonuna kadar buralarla bağını koparmaz.

Başından üç evlilik geçer. İlk iki evliliği sorunlu olur. Bu onda derin acılara neden olur.
Bu acılarını, hüzünlerini, aşklarını, sevgilerini dizelerinde, bestelerinde görürüz.

Ülkede ekonomik nedenlerle köyden şehre ya da Avrupa’ya bir göç dalgası başlamıştır.
Bu göçe Aşık Ali Metin de katılmak ister, ancak babası şiddetle karşı çıkar. Babasına karşı
çıkmaz. 1956 yılında, adını duyduğu Muzaffer Sarısözen’le tanışmak için köyden Ankara
Radyosu’na gider. Muzaffer Sarısözen, Âşığın sazından ve söyleyiş biçiminden çok etkilenir ve
beğenir, ilk kez radyoda canlı yayına çıkar. Yurt genelinde çok istek gelince bir hafta boyunca
program yapar. Muzaffer Sarısözen, onun radyoda kalmasını istese de o babasını üzmemek
için köyüne döner. Oysa daha henüz çok gençtir ve yeteneğini belli bir tarzda geliştirmek için
karşısına çıkan büyük bir şansı çiğnemiştir. O dönemde bu onun enbüyük talihsizliği
olmuştur.

Köy yaşamı zordur ve inanılmaz biçimde çilelidir. Bin bir güçlük ve zorluklarla ilkel
koşullarda, verimsiz tarlalarda, ekin yetiştirilmeye ve hasat işlenmeye çalışılır. Çok uzun yıllar
ailesiyle birlikte çektiği bu çileyi Âşık Ali Metin bir dörtlüğünde şöyle anlatmaktadır:

Şafak ağarırken beşik sırtında


Bir gelin tarlada ekin biçerken
Orağı elinde yaşam derdinde
Bir gelin tarlada ekin biçerken

Aşık Ali Metin, babasını ve annesini ardı ardına kaybetmiştir. Özelikle annesini
kaybetmesi onda derin bir üzüntü yaratır. Böylece analar için yazdığı o ünlü eserini yazar ve
besteler. Bu eser TRT radyolarında çok uzun yıllar her anneler gününde çalınmıştır.

Dünyaya gelmeden beni gezdirdin


Unutamam seni mekânım anam
Gıda verdin ağ memeden emzirdin
Ben senden var oldum cananım anam

Aşık Ali Metin, anasını da kaybetmesiyle iki çocuğunun geleceğini garanti altına almak
için artık göç kervanına o da katılmak zorundadır. 1966 yılında, o yıla kadarki emeğini ar
dında bırakarak bir yatağı ve sazıyla İstanbul’a taşınır. Bu onun için büyük bir hüzündür,
yetiştirdiği ağaçları, yaptığı evi, kardeşlerini, akrabalarını orada bırakmıştır. Ancak asıl
hüznünü, on yıl kadar sonra kısa bir süreliğine köyünü ziyaret ettiğinde yaşar. Köyde bulunan
bazı büyükleri yitirmiştir. Çamşıhı’nın toprak evleri, ağıllarının büyük bir kısmı çökmüş,
yıkılmıştır.

Bu manzara üzerine Âşık Ali Metin bir dörtlüğünde bu durumu içten gelen, samimi bir
deyişle şöyle anlatmaktadır:

Arzuladım seni Çamşıh elleri


Köyler harap olmuş yola bak yola
Boz bulanık akıyordu selleri
Kurumuş çeşmeler çöle bak çöle

Köyden şehre göçenlerin meskenidir gecekondu. O da kendine bir gecekondu yapar ve


böylece yaşantısının yeni bir çileli ve geleceğinden emin olmayacağı yeni bir dönemece
girmiştir. Âşık Ali Metin yazdığı ve bestelediği 'Gecekondu ’ adlı eserinde bunu çok güzel
anlatmaktadır:

Bir ev yaptım gecekondu


Sarardı gül benzim soldu
Hava soğuk çocuk dondu
Gecekondu gecekondu
Oturamam bağrım yandı

Âşık Ali Metin, İstanbul Radyosu’na gider ve Nida Tüfekçi ile tanışır. Aralarında büyük
bir dostluk başlar. Nida Tüfekçi de Aşığın sazını ve sesini çok beğenir. Radyoda kadrolu
sanatçı olmasını ister. Ali Metin de ister, ancak geç kalmıştır. Yaşı buna engel olur. Kendi yazıp
söylediği türkülerinin yanında derlediği yöresel türkü, deyişleri de radyoya verir ve zaman
zaman program yapar. Derlediği pek çok yöresel türküler, bir yönüyle Âşığın kaynak kişi olma
özelliğini de beraberinde getirir. Âşığın derlemiş olduğu ve icra ettiği Feryadi’nin 'Deli derviş ’
adlı ezgisi, radyoda Aşıklar Geçidi adlı programda 20 yıl boyunca jenerik müziği olarak
kullanılmıştır. Ali Ekber Çiçek, 1997 yılında Âşık Ali Metin ile ilgili yapılan bir söyleşide şunları
söylemiştir:

“Kendisinin çok güzel otantik parçaları vardır. Mesela; 1966-67 yılında söylediği Ak
Meleğim Göç Eylemiş Yurdumdan çok güzel bir eserdir. Bir de onun Deli Derviş’i vardır ki
Haydar Haydar gibi bir parçadır ve herkes çalamaz.” Ülkede ve yurt dışında defalarca
konserler düzenler. Bu arada o dönemin özelliği gereği, halk ozanlarının yaşamını, yalnızca
müzikle kazanmanın çok sıkıntılı olacağını bildiğinden kendisi Okmeydanı SSK Hastanesi’nde
işe girer. Yaşamı yine bölünmüştür. Bu nedenle birkaç işi bir arada yapmak zorunda kalır.
Diğer yandan Alevi inancıyla iç içe yaşar ve Dedelik sorumluluğundan asla kaçmaz.

Ali Metin, Alevilik ve dedelikle ilgili birikimi ve çalışması onu artık bir otorite haline
getirmiştir. Bu bilgisinin derinliği yazdığı ‘Pençe-i Ali Aba ’kitabında anlatılmaktadır.

Kendisi aynı zamanda çeşitli dergilere Alevilikle ilgili yazılar, eleştiriler vermektedir.
Yine bazı televizyon ve radyo programlarında tartışma ve söyleşilere katılmış, panellerde
konuşmalar yapmıştır. Ama o bunu bazıları gibi gündemde olmak için değil, ibadet saydığı
için, gerçekten inandığı için doğallığı ve tutarlılığı ile yapmıştır.

Bir rüzgâr etkisiyle Aleviliği keşfedip, kendine bir yer edinme çabasında olanları
hüzünle izlemiştir. Bu konuda hiçbir zaman zikzaklar yapmamıştır. Yani Pençe-i Ali Aba adlı
kitabının arka kapağına yazdığı gibi:

“Bir noktadan hâsıl oldum. Hünkârın abdalıyım Başı açık yalın ayak Kerbela dellalıyım ”

Ali Metin’in deyişlerinin birçoğunda Alevi felsefesi, Alevi kültürü ve hümanizmi


egemendir. Aşığın hümanizması, İnsanlığa Hizmet Etsem Ne Mutlu başlıklı eserindeki şu
dörtlükte çok yalındır (Bu o dönemde aynı zamanda Ruhi Su’nun beğeniyle kasetlerinde
okuduğu bir deyiştir):

İnsani vazifem arzum emelim


İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu
Rahmet suyu ile toprak temelim
İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu

Dönemindeki âşıklarla çok içten ve düzeyli dostluklar kurar. Onlarla olan özel
sohbetleri dinleyenlere çok büyük hazlar vermiştir. Ne yazık ki, bu sohbetlerin çok azı kayda
alınmıştır. Bu sohbetlerde hakka yürümüş olan ozanlar ve dostlar alınır, geçmişte yaşadıkları
sıkıntılar anlatılır, komik olaylara gülünür, karşılıklı yeni eserler okunur, birbirlerinin görüşü
sorulur, hatta birbirlerine methiyeler söylerlerdi. Ali Ekber Çiçek, Âşık Daimi, Âşık Veysel,
Mahsuni Şerif, Fey zullah Çınar, Ali Rıza Yalçın, Mahmut Erdal, Derviş Kemal, Âşık Yener, şair
ve yazar
Adil Ali Atalay bunlardan bazılarıdır. Kaybettiği halk ozanlarının acısını hep yüreğinde
hissetmiş ve bu acısını deyişlerine yansıtmıştır:

Âşık Daimi ’ye Ağıt:

Bağlar gazel oldu döküldü yaprak


Bahçede bülbüller güller ağladı
Senide mi sardı hu kara toprak
Mecnun leyla He güller ağladı

Âşık Ali Metin, 20 adet 45’lik plak, bir o kadar kaset ve 2 CD yapmıştır. 200 civarında
deyişi bulunmaktadır. Bunların yarısından çoğunu kendisi bestelemiştir. Bu kitapta deyişler,
içeriklerine göre ayrı kategorilere ayrılmıştır. Nitelik olarak deyişlerinin çoğu Alevilik ve
hümanizm üzerinedir. Bir o kadar da sevgi ve aşk temalı deyişleri vardır. Sosyal ve siyasi
deyişleri, ölüm teması üzerine olan deyişleri, doğa sevgisi üzerine ve halk ozanları için yazdığı
deyişler izler. Bu sayılardan Âşığın birçok konuda deyişi olmasına ve çok yönlü olmasına
karşın öncelikle Alevilik, hümanizma ve sevda deyişlerinin ağır bastığı aşikârdır.

Âşık Ali Metin’in ölüm teması üzerine olan şiirlerinden, yaşamın ne kadar ölümle iç içe
olduğu ve bu gerçekten kaçınılmayacağını ve her an ölecekmiş gibi kendi söylemiyle Hakk’a
yürüyecekmiş gibi yaşamak gerektiği anlatılır. O ölmeden önce ölmek gerektiği felsefesini
özümsemişti. Âşık, Vefasız Dünya adlı deyişinde şöyle seslenir:

Kimi mesut ettin vefasız dünya


Sana misafirim geldim giderim
Sordum meşakkati yoksula baya
Sana misafirim geldim giderim.

Aşık Ali Metin, Duaz İmam, Methiye, Mersiye, Ağıt, Halay, Uzun Hava, Taşlama
tarzında türkü ve deyişler yazmış ve bestelemiştir. Deyişleri birçok sanatçı tarafından
seslendirilmiştir.

4 Kasım 2005 yılında, aramızdan ayrıldı Âşık Ali Metin. Vasiyeti köyüne
defnedilmesiydi, Ailesi bu isteğini yerine getirdi. Sivas’ın serin ve çok soğuk havası o
geldiğinde bir bahar yumuşaklığındaydı. Ve o gece gökyüzünde ne kadar yıl dız varsa
köyünün üzerine doğmuştu. Gece ışıl ışıldı. Bu dünyaya çok insan gelir. Mum, dibine ışık
tutmazdı. Âşık Ali Metin, hem halk ozanlığıyla hem Dedeliğiyle etrafına ışık tutan istisna
insanlardandır.

Yaşamını onca zorluklarla geçiren Aşık Ali Metin, inandığı gibi yaşamanın doygunluğu
ve huzuru içinde yatıyor şimdi. Sivas ellerinde sazı çalınıyor, birçok büyük ozan gibi. Âşığın
vasiyeti gereği mezar taşında yine kendi deyişi olan bir deyişin şu dörtlüğü okunacaktır:

Metini’yem şu çeşminin yaşı için


Kerbela’nın toprağıyla taşı için
Mazlum imam Hüseyin ’in başı için
Affet günahımı ulu divanda.

Ruhu şad olsun...

İnsanlığa Hizmet Etsem Ne Mutlu

İnsani vazifem arzum emelim


İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu
Rahmet suyu ile toprak temelim
İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu

Dere akar bu topraklar sulanır


Günler gelir geçer dünya dolanır
Fikir sermayedir hem faydalanır
İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu
Beyhude kendini ateşe yakma
Gezme cahil ile sözüne bakma
Gönül beytullahdır incitip yıkma
İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu

Kudretin var ise gezme avare


Gayretin yok ise allah ne vere
Ara ilmi fenni bulursun çare
İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu

Hangi mahlûkta var şendeki kudret


Keramet diyorlar işte marifet
Bırak kinciliği birazda sabret
İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu

Gel Metini hakir görme insanı


Yalanla gerçeği nefsinden tanı
Kötüye kullanma sakın vicdanı
İnsanlığa hizmet etsem ne mutlu

Aşık Ali Metin

Kibir Olma İnsan İsen

Seni yaratana inan


Kibir olma insan isen
Emanettir sana bu can
Kibir olma insan isen

Kimi gider kimi gelir


Han apartman burda kalır
Emaneti veren alır
Kibir olma insan isen

Neler gelir garip başa


Nefsin seni çalar taşa
İster az ister çok yaşa
Kibir olma insan isen

Hayat düşer yüz üstüne


Uzanırsın bez üstüne
Toprak dolar göz üstüne
Kibir olma insan isen

Metini gerçeği yazan


Hakikati söyler ozan
Ölmeden bir amel kazan
Kibir olma insan isen

Aşık Ali Metin

Haberim Yok

Bir ozanım gönlüm yara


Satılmışım haberim yok
Halilullah gibi nara
Atılmışım haberim yok

Dert tükenmez sıra sıra


Doksan dokuz oldu yara
Çekmişler özümü dara
Asılmışım haberim yok

Ali derler pirimize


Kast etmişler serimize
Ot basmışlar derimize
Yüzülmüşüm haberim yok

Namazımı kıldırmışlar
Cenazemi kaldırmışlar
Metini yi öldürmüşler
Yaşıyorum haberim yok

Aşık Ali Metin

Hak Didarı Görmemişsin

Behey sofu behey böhtan


Hak didarı görmemişsin
Kuduretten bir bal gelmiş
Sen o baldan yememişsin

Balı bala yoğururlar


Müminleri doyururlar
Münkirleri ayırırlar
Sen o sırra ermemişsin

Sır okurlar sır içinde


Bir hal gördüm hal içinde
Bülbül öter gül içinde
Sen o güle ermemişsin

Dar çekenler didar görür


Ayak ayak hakka varır
Men aref sırrına erir
Sen o sırra ermemişsin

Metini bir bade içti


Hal içinde hale düştü
Bu müşkülü kırklar seçti
Sen kırklara ermemişsin

Aşık Ali Metin

Böyle Buyurdu Erenler

Fark eyle gönül sen seni


Böyle buyurdu erenler
Çekmez dünya mihnetini
Abdal olup şal giyenler

Dirim abdal ölüm abdal


Bağım abdal gülüm abdal
Halim abdal yolum abdal
Hak olur hakka gidenler

Şu uçan yeşil turnalar


Çarkı semah döner kırklar
İkrar verip belin bağlar
Bu yola talib olanlar

Metini’yem çektim çile


Gözyaşımı sile sile
Dost yolunda bile bile
Ölür dönmez ser verenler

Aşık Ali Metin

Kul Eyle Kapına Döndürme Beni

Cemalin benzettim bahar ayına


Ne yaman düşmüşüm aşkın yayına
Yüz sürerek geldim haki payına
Kul eyle kapına döndürme beni

Çıkmaz hayalimde durmaz ararım


Yıkılmış gönlümü viran sanarım
Alev almış ateşine yanarım
Yanam ateşine söndürme beni

Metini’yem aşk şarabın içelim


Can ile baş ile serden geçelim
Vadem tekmil olsa gelse ecelim
Yâre kavuşmadan öldürme beni

Aşık Ali Metin

Sakın Elden Belden Bir de Dilinden

Bana benden olur her ne olursa


Sakın elden belden bir de dilinden
Başım rahat eder dilim durursa
Sakın elden belden bir de dilinden

Seni kötü yola salan belindir


Her nesneyi tutup alan elindir
Yine kovu kaybet eden dilindir
Sakın elden belden bir de dilinden

Amel ile bağla bu üç nesneyi


Savur harmanını savur daneyi
Türap olup temiz eyle haneyi
Sakın elden belden bir de dilinden

Metini nefsini yenebilirsen


Kibirlik tahtından inebilirsen
Erenler yoluna dönebilirsen
Sakın elden belden bir de dilinden

Aşık Ali Metin

Kâinatta Varı Birdir

Yaradan yüce Tanrı’nın


Kullarına emri birdir
Hak emriyle dört kitabın
Okuyana mana birdir
Bu manaya eren erdir
Ermeyenin gözü kördür
Yetmişiki millet vardır
Ayrı değil cemi birdir

Münafığın ikrarsızın
Yalancının duraksızın
Kanaatsiz kap kaççının
Bu dünyada yeri dardır

Menzil alıp dosta varan


Mürşütsüz sarılmaz yaran
İncil, Zebur, Tevrat, Kuran
Anlayana sözü birdir

Metini yaradan Hak’tır


Onun dediği mutlaktır
Din iman güzel ahlaktır
Kâinatta varı birdir

Aşık Ali Metin

Mühim Olan Ahlaktır

Ahlaksızlık başa bela getirir


İnsanlıkta mühim olan ahlaktır
Mürşid görmek bir menzile yetirir
İnsanlıkta mühim olan ahlaktır

Sakın ahlaksızın gitme izinden


Hayır gelmez sohbetinden sözünden
Hayâ perdesini atar yüzünden
İnsanlıkta mühim olan ahlaktır

Ahlak zengin ile fakir gözetmez


Toplumun hakkına elin uzatmaz
Huzuru çok sever olay yaratmaz
İnsanlıkta mühim olan ahlaktır

Ahlaksız aşısız meyveye benzer


Yutulmaz ham kalmış ayvaya benzer
Gümüşsüz cilasız aynaya benzer
İnsanlıkta mühim olan ahlaktır

Gel Metini değerlendir zamanı


Aşıklar bozar mı ahtı peymanı
Ahlaksız insanın olmaz imanı
İnsanlıkta mühim olan ahlaktır

Aşık Ali Metin

Ehli İrfan Bir Mürşide Yakın Gel

Bilmiyorsan insanlığın halinden


Ehli irfan bir mürşide yakın gel
Fikir ve sermaye senin elinden
Geri kalma ileriye yakın gel

Varıp bir cahile kendini satma


Helal kazancına haramı katma
Haya perdesini yüzünden atma
Haksızlardan vicdanını sakın gel

Gel Metini coşup coşup çağlama


Evel düşün taşın sonra ağlama
Her olur olmaza gönül bağlama
Edepsizin edebinden sakın gel

Aşık Ali Metin

Sana Güvenme

Bir yandan gelir de geri dönersin


Emanet verilen cana güvenme
Bu ganimet servet benim mi dersin
Gamdır ana sırrın sana güvenme

Dinle hakikati Mevla sesinden


Nutkeden insanın tek nefesinden
Bir gün uçacaksın can kafesinden
Damarında gezen kana güvenme

Nice beyaz tenler yere serilir


Sahibi topraktır geri verilir
Esrarı bilenler ölür dirilir
Bu iki kapılı hana güvenme

Metini gafletten uyan gözün aç


Toprakta çürüyor cevher altın taç
Nice yetimler var ekmeğe muhtaç
Gururlanıp ölen cana güvenme

Aşık Ali Metin

İlim irfan Bende imiş

Durmadan mürşit aradım


İlim irfan bende imiş
Din ve ahlakdan sorardım
Din ve ahlak bende imiş

Bir zamanlar yaramazdım


İleriyi göremezdim
İnsanlığı bilemezdim
İnsanlık da bende imiş

Olgunluk çağma yettim


Nefsimi terbiye ettim
Nice tekkelere gittim
İtikat da bende imiş

Metini’yem çeşmim yaştır


Cehalet bir kara taştır
Amelim bana yoldaştır
Her varlık da bende imiş

Aşık Ali Metin

Bir Dost ile Bir Post Yetmez Mi Bana

Gaflet uykusundan uyanabilsem


Bir dost ile bir post yetmez mi bana
Nefsi mağlup edip ölmeden ölsem
Bir dost ile bir post yetmez mi bana

Derdim çoktur ama kime anlatam


Müşteri bulunmaz malımı satam
Dünya ahvalini bir yana atam
Bir dost ile bir post yetmez mi bana

Bu fani dünyada yoktur bir şeyim


Kimi efendiyim kimi der beyim
İnsan mıyım mahluk muyum ben neyim
Bir dost ile bir post yetmez mi bana

Metini’yem hakkın kulu dediler


Aşkın badesine dolu dediler
Yolda erenlerin yolu dediler
Bir dost ile bir post yetmez mi bana

Aşık Ali Metin

Dön Divane Gönül Dön Dön

Saat döner dakka döner


Dön divane gönül dön dön
Yaratıklar hakka döner
Dön divane gönül dön dön

Arz ve sema kullar döner


Eser seher yeller döner
Gelip geçen yıllar döner
Dön divane gönül dön dön

Ay da döner gün de döner


Can da döner ten de döner
Her bir varlık sende döner
Dön divane gönül dön dön

Denizler ırmaklar döner


Pervaneler çarklar döner
Metini’yem kırklar döner
Dön divane gönül dön dön

Aşık Ali Metin

Gel Kendine Dön Kendine

Aç gözünü perde perde


Gel kendine dön kendine
Ne ararsın başka yerde
Gel kendine dön kendine

Vahdetli vücutta yasin


Silinsin gözünde pasın
Yedi esmayı hüsnasın
Gel kendine dön kendine

Hak sendeyse sende hakta


Seni var eyledi yokta
Beyin altındaki nokta
Gel kendine dön kendine

Ariflerin yuvasında K
ayna aşkın tavasında
Vaz geç nefsin havasında
Gel kendine dön kendine

Sarayda sultan oturur


Türlü mahsuller bitirir
Seni menzile yetirir
Gel kendine dön kendine

Gel Metini olma pişman


Sendedir dost ile düşman
Ne gerek boş yerde koşman
Gel kendine dön kendine

Aşık Ali Metin

Gülzara Düştüm

Aşkın ateşiyle gönlüm virandır


Ne hikmettir zalim o yara düştüm
Servetim dert ile gamı hicrandır
Çaresi bulunmaz gülzara düştüm

Karalı bahtıma alları giymem


Yüz bin bela çeksem yine gam yemem
Cehennemden korkmam cennet istemem
Emsali görünmez didara düştüm

Metini kapında yoktur unsurum


Sen kerem kanisin affet kusurum
Yüzüm yerde özüm darda Mansur’um
Ser verir sır vermez bir dara düştüm

Aşık Ali Metin

Sevin Sevilin
İnsanlığın en önemli duygusu
Hoş görülü olun sevin sevilin
İnsan sayılırsa artar saygısı
Hoş görülü olun sevin sevilin

Ne güzel yaratmış Hak insanları


İyilikle karşılayın onları
Kinci olup incitmeyin dalları
Hoş görülü olun sevin sevilin

İkilik bencillik menzil alamaz


Nere gitse bir itibar bulamaz
Birlik kadar hiç bir kuvvet olamaz
Hoş görülü olun sevin sevilin

Cehaletlik başa getirir zarar


Geçinmez kimseyle kalbini kırar
Arif olan ne yorulur ne yorar
Hoş görülü olun sevin sevilin

Metini’nin türap olmak temeli


Kişi kendi kıymetini bilmeli
İnsan olan sevilmeli sevmeli
Hoş görülü olun sevin sevilin

Aşık Ali Metin

Bir Can Bir Vücut Olalım

Gönül kabesin yıkmadan


Bir can bir vücut olalım
Ruhlar bedenden çıkmadan
Bir can bir vücut olalım

Benim aşkım senin aşkın


Sen eyledin beni şaşkın
Kudret kalemidir kaşın
Bir can bir vücut olalım

Eser seher yeller gibi


Hacı Bektaş Veli gibi
Muhammed’le Ali gibi
Bir can bir vücut olalım

Metiniyem sağım solum


Dört kapıdan geçer yolum
Mürşit kapısında kulum
Bir can bir vücut olalım

Aşık Ali Metin

Mürşidi Kâmile Varmak Gerekir

Dostlar bizden neden selamı kesti


Tanrı selamını vermek gerekir
Hoş görmemiz için biz bu âlemi
Mürşidi kâmile varmak gerekir

Mürşit kelamını dinlemek için


İslahı nefsini önlemek için
Tafsiratın nedir anlamak için
Anlamak dinlemek sormak gerekir

Ateşten gömleği giyebilirsen


Demirden leblebi yiyebilirsen
Mansur olup hu dost diyebilirsen
Erenler darına durmak gerekir

Metini kapında kulun olurum


Madeni cevhersen pulun olurum
Menzile erirsen yolun olurum
Maksudum mabuda ermek gerekir.

Aşık Ali Metin

Okumuşsun Tutmamışsın Kuran ’ı

Gaflet uykusundan uyan be yobaz


At o sırtındaki kirli yorganı
İnsanlıktan muhabbetten anlamaz
Okumuşsun tutmamışsın Kuran’ı

Garip bülbül karga diye öter mi?


Mümin münafığa cevher saçar mı?
Gerçek ozan halk gözünde kaçar mı?
Boynuna taksan da yağlı urbanı

Metini’yem neler gelir bu başa


Kalleş yar olana dost demem hâşâ
İnkârımız Hünkâr Hacı Bektaş’a
Böyle değil bizim yolun erkânı

Aşık Ali Metin

Sen Benimle Berabersin

Sakın deme ben gizliyim


Sen benimle berabersin
Adım adım sen izlerim
Sen benimle berabersin

Gördüm sevgi ile aşkda


Aşkı vurdun küçük yaşta
Akıl fikir ilim başda
Sen benimle berabersin

Ayrı değil kalbimdesin


Gündüz gece halimdesin
Elim belim dilimdesin
Sen benimle berabersin

Mekânın münezzah derler


Hiç bir şeye benzetmezler
Esrarı sırrı bilmezler
Sen benimle berabersin

Metini aşkınla yandım


İçtim şarabından kandım
Senden geldim sana döndüm
Sen benimle berabersin

Aşık Ali Metin

Düzenlediğim bir konsere değerli bir sanatçımızı da davet etmiştim. Geceye birkaç gün kala
hatırlatmak amacıyla bürosuna gittiğimde, Almanya’ya gittiğini öğrendim. Sanki o an
başımdan aşağı kaynar su döküldü. Bunun üzerine aşağı¬da ki şiiri yazdım.

Dost Gönlünü İncitme (Taşlama)

Gel gönül nazar kıl mert oğlu merde


Doğru çalış dost gönlünü incitme
Hani dünya benim diyenler nerde
Doğru çalış dost gönlünü incitme
Arifler kimseyle açmaz arayı
Her tabip saramaz türlü yarayı
Yıkılsa yapılmaz gönül sarayı
Doğru çalış dost gönlünü incitme

Metini' yem viran olur yarının,


Yıkar seni benlik ile gururun
Tükenmez dertlerin bitmez sorunun
Doğru çalış dost gönlünü incitme

Aşık Ali Metin

Al Senin Olsun

Yarattın insanı saldın dünyaya


Rahmetinden gayrı al senin olsun
Kim gülmüş dünyada bir doya doya
Türlü nimetlerin bal senin olsun

Kestin dermanımı halim mi kaldı


Elimi tutacak dalım mı kaldı
Zümrüdüm elmasım malım mı kaldı
Cevahir madenin mal senin olsun

Temelsizdir bu dünyanın yapısı


Çileli bir handır iki kapısı
Saraylar yaptırdın nerde tapusu
Geldim gidiyorum kal senin olsun

Metini’ yem sana nazım niyazım


Cefa ile geçti baharım yazım
Tek geride kalan bir kırık sazım
Söyle dertlerimi çal senin olsun

Aşık Ali Metin

Yaralıyım Dayanamam (Ötme Turnam)

Dertli dertli ötme turnam


Yaralıyım dayanamam
Doksan dokuz oldu yarem
Yaralıyım dayanamam

Turnam gördün mü yârimi


Yoluna verdim serimi
Dönmem yüzseler derimi
Yaralıyım dayanamam

Turnam hayatım meyhane


Aşka düştüm yana yana
Bir sen iç bir de ver bana
Yaralıyım dayanamam

Turnam bana bir hal oldu


Kaddi kametim dal oldu
Bir saatim bin yıl oldu
Yaralıyım dayanamam

Turnam gözleri sürmeli


Halim yâre bildirmeli
Metini’yi öldürmeli
Yaralıyım dayanamam

Aşık Ali Metin

Haberin Var mı?

Gaflet uykusuna yatıp uyuyan


Sonun ne olacak haberin var mı?
Malıyla mülküyle gurur duyanlar
Kimlere kalacak haberin var mı?

Kendini tanımaz binde bir kişi


Nefs atına binmiş hiledir işi
Kalbi mühürlenmiş görmez güneşi
Nizam kurulacak haberin var mı?

Tutan var mı yetimlerin elinden


Ne nimetler geçer senin dilinden
Yaratıcı razı mıdır halinden
Bir gün sorulacak haberin var mı?

Metini baharda yeşerir yaprak


Coşar derelerde sel olur ırmak
Nasip olacak mı bir avuç toprak
Ceset kurtlanacak haberin var mı?

Aşık Ali Metin

Halimizden Bilen Yoktur

Gel gidelim deli gönül


Halimizden bilen yoktur
Arz ederim deli gönül
Yanımıza gelen yoktur

Gam yükümü atam dedim


Mümin olam yatam dedim
Dükkân açam satam dedim
Malımızdan alan yoktur

Bir su içtim derin gölden


Ayrılamam doğru yoldan
Arif olan anlar telden
Cahillerden bilen yoktur

Metini’yem konup göçer


Yükünü alana satar
Misafirler gelir geçer
Eylenip de kalan yoktur.

Aşık Ali Metin

Şah-ı Merdan Aşkına

Ben aşıkı didar oldum, aşkınla sarardım soldum


Gel ey dilber ağlatma beni, şahı merdan aşkına
Nuru cemalin hakkı için yandım tutuştum kül oldum
Gel ey dilber ağlatma beni, Şah-ı Merdan aşkına

İstemem huri cenneti didarını göster bana


Ne olur elinden içsem aşk şarabın kana kana
Yüz bin canım dahi olsa, kurban eyle bu can sana
Gel ey dilber ağlatma beni, Şah-ı Merdan aşkına

Metiniyem dost yolunda ahuzarım, derbederim


Ömrümün bakası yoktur, sensiz cihanı neylerim
Bir kez olsun insaf eyle, uğruna koymuşum serim
Gel ey dilber ağlatma beni, Şah-ı Merdan aşkına

Aşık Ali Metin

Sen Nerde Kaldın

Cemalinde gördüm şemsi kameri


Beni benden aldın sen nerde kaldın
İnce bele sarmış gümüş kemeri
Beni benden aldın sen nerde kaldın
Haberim olmadan sevdaya saldın

Halime rahmeyle olma muhannet


Yel estikçe kokar reyhayı cennet
Seven sevilene etmez mi minnet
Beni benden aldın sen nerde kaldın
Haberim olmadan sevdaya saldın

Metini derdimi söylemem yada


Bu nasıl ızdırap bu nasıl sevda
Murat yalan imiş fani dünyada
Beni benden aldın sen nerde kaldın
Haberim olmadan sevdaya saldın

Aşık Ali Metin

Affet Günahımı Ulu Divanda

Bu deyişin son kıtası Aşık Ali Metin Dede ’nin vasiyetinde mezar taşına yazılmasını istediği
(yazdırdığı) dörtlüktür.

Yoktan var eyledin yarattın beni


Affet günahımı ulu divanda
Bahane eyledin kan ile meni
Affet günahımı ulu divanda

Bir zerreden filiz verdin yetirdin


Türlü türlü nimetleri yedirdin
Çeşmimi sel ettin çimen bitirdin
Affet günahımı ulu divanda

Nefsi verdin ruha gölge düşürür


Nicesini doğru yoldan şaşırtır
Aşığa aşk verdin coşar taşırır
Affet günahımı ulu divanda
Saray yaptın hâzineye yerleştin
Akıl ilim fikir ile birleştin
Derman ile derdi verdin dertleştin
Affet günahımı ulu divanda

Metini’ yem şu çeşmimin yaşı için


Kerbelanın toprağıyla taşı için
Mazlum imam Hüseyin’in başı için
Affet günahımı ulu divanda

Aşık Ali Metin

Ayrılamam

Beni hakir görseler de


Ben Ali’den ayrılamam
Bu derimi yüzseler de
Ben Ali’den ayrılamam

Cana zehir katsalar da


Zindanlara atsalar da
Pazarlar da satsalar da
Ben Ali’den ayrılamam

Fermanımı taksalar da
Çarmıhlara çaksalar da
Ateşlerde yaksalar da
Ben Ali’den ayrılamam

Metini sana kul olsa


Giydiğim hırka çul olsa
Geçmez akça bir pul olsa
Ben Ali’den ayrılamam

Aşık Ali Metin

Nefsi Öldürmeden Namaz Kılamam

1965 senesinde Sivas ’da sazıma tel almak için bir dükkâna girdim; tel istedim. Dükkân
sahibi, yaşlı biriyle oturuyordu. Teli bana verdikten sonra oradaki yaşlı kişi; “Âşık bu sazı
çalma, günahtır. Abdest al, namaz kıl. "dedi. Ben ona döndüm ve şu soruyu sordum. “Amca
bizim abdessiz namazsız olduğumuzu nereden bildin?’’
Daha sonra sazımla ona şu cevabı verdim:

Sofu biz biliriz abdest almayı


Vucut arınmadan abdest alamam
Gel sen benden öğren namaz kılmayı
Nefsi öldürmeden namaz kılamam

Eline beline bir de diline


İnan gel Muhamed Ali yoluna
Bak şu yetimlerin garip haline
Halini sormadan namaz kılamam

Resul ne buyurdu Ali Haydara


İmam demedi mi ey yüzü kara
Secde âdemedir değil duvara
İmamı bilmeden namaz kılamam

Nefse uyup yanlış yola gidersem


Tövbe ettiğim suçu tekrar edersem
Helal haram demez kul hakkı yersem
Hakkını vermeden namaz kılamam

Metini kimseye atıp tutamam


Gönül beytullahtır yıksam yapamam
Şalgam pazarında cevher satamam
Mürşüde varmadan namaz kılamam

Aşık Ali Metin

Ali Çağırır

On iki perdede on iki imam


Tellerim Muhammed Ali çağırır
Ali’den gayrıya ben imam demem
Hallerim Muhammed Ali çağırır

On iki saatler on iki aylar


Ali diye coşar ırmaklar çaylar
Söylerim anlamaz yoksullar baylar
Dillerim Muhammed Ali çağırır

Muhammet Musatafa nebiyullahtır


Ali kerrem Allahu veliyullahtır
Üçü birdir, biri yine Allahtır
Yollarım Muhammed Ali çağırır

Metini bir vucut Muhammed Ali


Biri cemalidir biri celali
Mürşüdümüz Hacı Bektaşi Veli
Bellerim Muhammed Ali çağırır
Aşık Ali Metin

Eren Bilir

Erenlerin yollarını
Pire ikrar veren bilir
Müşküllerin hallerini
Mürşidi kâmiller bilir

Hakikat bir ince yoldur


Aşkın badesini doldur
Muhabbet bir dipsiz göldür
Bu ummana giren bilir

Özüm darda yüzüm yerde


Geçmez isen canda serde
Çekilir gözüne perde
Can gözünü açan bilir

Hak yolunda secde kılmak


Gerçek yol ölmeden ölmek
Metini ateşten gömlek
Atlas değil giyen bilir

Aşık Ali Metin

Ali Dediler

Vakti saadette Cuma gecesi


Evel Ali ahır Ali dediler
Kimdir dedim âşıkların hocası
Evvel Ali ahır Ali dediler
Hünkâr Hacı Bektaş Veli dediler

Emsali görünmez bentlere vardım


Kırk göz çeşme akar deryada durdum
Bu mülkün sahibi kim diye sordum
Evvel Ali ahır Ali dediler
Hünkâr Hacı Bektaş Veli dediler

Hint’te Muhammed’in carına yeten


Heyber kapısını koparıp atan
Köle olup kendi kendini satan
Evvel Ali ahır Ali dediler
Hünkâr Hacı Bektaş Veli dediler

Allah Allah diye coşar ırmaklar


“Kuruldu semahlar dönüyor çarklar
Kimdir bir üzümü kırka bölen kırklar”
Evvel Ali ahır Ali dediler
Hünkâr Hacı Bektaş Veli dediler

Ehli Beyt’i ile sim sır olan


Gönül kabesinde nuru nur olan
Kimdir dedim Muhammede yar olan
Evvel Ali ahır Ali dediler
Hünkâr Hacı Bektaş Veli dediler

Metini özünü Hakk’a yetiren


Turab olup türlü mahsûl bitiren
Kendi cenazesin kendin götüren
Evvel Ali ahır Ali dediler
Hünkâr Hacı Bektaş Veli dediler

Aşık Ali Metin

Yolumuzun Yezitleri

Gafil olup ikrar bozdu


Yolumuzun yezitleri
Hakka giden yoldan azdı
Yolumuzun yezitleri

Tanımaz piri rehperi


Beyhude gezer serseri
Kendisinden yok haberi
Yolumuzun yezitleri

Bağda diken bitirdiler


Kalbe güman getirdiler
İmanını yitirdiler
Yolumuzun yezitleri

İnsanlığı saymıyorlar
Bundan utanç duymuyorlar
Ehli Beyt’e uymuyorlar
Yolumuzun yezitleri

Cehaleti baştan atmaz


Çürük özü yola yatmaz
Muharremde oruç tutmaz
Yolumuzun yezitleri

Helal demez haram demez


Namazın gerçeğin bilmez
Çağırsan da ceme gelmez
Yolumuzun yezitleri

Metini' yem irfan gölü


Susuz Kerbela’nın çölü
Nefsen diri cismen ölü
Yolumuzun yezitleri

Aşık Ali Metin

Kervanımı Kerbela’da Tutmuşum

Erenlerin sırasında katarım


Kervanımı Kerbela’da tutmuşum
Gam yüküne tüccar oldum çekerim
Kervanımı Kerbela’da tutmuşum

Yaprağı dökülmüş dalsız söğüdüm


Ehli Beyt’in katarında büyüdüm
Bahri akan bir damlacık su idim
Kervanımı Kerbela’da tutmuşum

Yaşıyorum amma bende ölüyüm


Kimse bilmez hakkikatın yoluyum
Seni yaradamn bende kuluyum
Kervanımı Kerbela’da tutmuşum

Metini’yem Şah Hüseyin’e varalım


Varıp dergâhına yüzler sürelim
Varım sensin ben bu demi neylerim
Kervanımı Kerbela’da tutmuşum

Aşık Ali Metin

Allah Bir Muhammed Ali Yazılı

Dört kitabı birer birer okudum


Allah bir Muhammet Ali yazılı
Pirin tezgâhında libas dokudum
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Kün dedi yarattı Çelil âlemi


Cebrail âdeme verdi selamı
Sırrı hakikatin levhi kalemi
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Dört kitap hak oldu uydu yasaya


Zeburu Davud’a Incil Isa’ya
Kuran Muhammed’e Tevrat Musa’ya
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Mansur ile Fazlı Nesimi darda


Hazreti Fatıma nurdadır nurda
Cihan var olmadan kandilde nurda
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Metin i’yem Hak’tan ola hidayet


Muhamed bıraktı iki emanet
Biri evlat biri Kuran tamamet
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Aşık Ali Metin

Hak ile Hak Olan Canlar Övünsün

Günler aynı gündür saat bu saat


Hak ile hak olan canlar övünsün
Ömrüm gelip geçti boş imiş hayat
Hak ile hak olan canlar övünsün

Temiz ruhu bize vermiş emanet


Sakın ol kimseye etme ihanet
Ölmeden ölenler eylemez minnet
Hak ile hak olan canlar övünsün

Saniye içinde solar gülümüz


Kırılır kanatlar tutmaz elimiz
Kim bilir ki nerde kalır ölümüz
Hak ile hak olan canlar övünsün

Metini ne idim ne oldum deme


Kudret kaleminden yazılmış nağme
Ecel gelir gerek kalmaz hekime
Hak ile hak olan canlar övünsün

Aşık Ali Metin

1976 senesinde, Milli Eğitim Bakanı, Ali Nail’in emri ile okulların lise bölümünde okutulmak
üzere bir edebiyat öğretmeni olan Mübehat Küheyli isminde bir bayandan “Felsefeye
Başlangıç’’ isimli kitabı yazması isteniyor. Mübehat Küheyli bu kitabında Aleviler domuz eti
yerler, eşlerini kıskanmazlar vs. diye bahsederek, Alevileri hakir görüp 40 milyon Müslüman ’ı
birbirine düşürmeye çalışıyor.

Bayan Mübehat Küheyli ve Bakan Ali Nail’in ne felsefeyle ilgisi, ne de edebiyatla ilgisi olan
insanlar olmadıkları gibi, halkı birbirine kışkırtarak bölücülük yapan mahlûktan başka bir şey
değiller. Bu bayana yanıtım:

Mübehat Küheyli’ye Yanıt

Aleviyi hakir görme Mübehat


Biz Muhammed Ali diyenlerdeniz
Senin felsefene canına lanet
Evladı Resulü sevenlerdeniz

Ele bele dile bağlı töremiz


Mervanları kabül etmez yöremiz
Allah Allah diye coşar çevremiz
Kırkların ceminde erenlerdeniz

Resullahm nesli Hazret Ali’dir


Mürşidimiz Hacı Bektaş Veli’dir
Abdal Musa Sultan kızıl delidir
Bu yolda ölmeden ölenlerdeniz

Engür şerbetinden demişiz beli


Kudurette gördük o yeşil eli
Meşrebim Hüseyni ismim Alevi
Hüseyine ikrar verenlerdeniz

Metini'yem ileriye bak dedik


Allah birdir Resulullah hak dedik
Kemal Atatürk’le el ele verdik
Atanın izinden gidenlerdeniz

Aşık Ali Metin


Saz Belli Belli (Taşlama)

Mızrap vurup her eline saz alan


Üstadı yerinde saz belli belli
Derleme toplama kelime bulan
Gerçek âşık olmaz söz belli belli

“Konuş ki sözünden ilham alsınlar


Sükut ol ki seni arif sansınlar”
Ehli kâmil ol ki seni saysınlar
Silinmez bir eser yaz belli belli

Metini’yem benden sorarlar beni


Gurur mağrur etme tanı kendini
Ne idim ne oldum sanma sen seni
İnsanlık yönünde gez belli belli

Aşık Ali Metin

Derdin Nerende

Kerbela faciasında bir gelin hiç durmadan feryadı figan edip, ağlıyor. Bir âşık soruyor:
“Niçin feryadı figan edersin bacı? Ceddin ve celalim seversen söyle derdin ne, ben de
ağlayayım söyle? ” deyip, Aşık gelinden sual soruyor.

Göründü gözüme seher zamanı


İnilersin gelin derdin nerende?
Bitmez ızdırabın artar figanın
İnilersin gelin derdin nerende?

Başına bağlamış elifli tacı


Cemalini görmek değer mehracı
Melekmisin aslın Güruhu Naci
İnilersin gelin derdin nerende?

Şule verir gül benzinde küpeler


Beline kuşanmış nurdan bir kemer
Sarılmaz mı sinendeki yareler
İnilersin gelin derdin nerende?

Ümmü Zeynep Sakine Ali Asker


Celal Abbas nerde Kasım Alekber
Bozulmuş bağların gülün derbeder
İnilersin gelin derdin nerende?
Metini’yem sual ettim halini
Ömrümde görmedim böyle gelini
Değişmem dünyaya bir tek telini
İnilersin gelin derdin nerende?

Aşık Ali Metin

Fatımati Zehra ’yım

Aşık böyle sual edince, gelin yine ahu feryad ederek, Aşığa şöyle yanıt veriyor.

Aşık sival etme çok çektik cefa


Şu fani dünyada sürmedik sefa
Başımdaki tacım Atam Mustafa
Ali Mürteza’nın yâri Zehra’yım

Ciğer parelerim Haşan Hüseyin


Onlar hürmetine kuruldu bu din
Çadırda inliyor Zeynal Abidin
İmamlar anası bahdı karayım

Çıkarmam eynimde bu karalarım


Ne Asker’im kaldı ne de Ekber’im
Ebedi sarılmaz bu yarelerim
Yanık bağrım Fatımayı Zehra’yım

Hatice Kibriya’ydı benim annem


Ne Zeynep’im kaldı nede Sakine’m
Akıyor hicranım delindi sinem
Ben Resulun kızı gülmez Zehra’yım

Metini’yem yok yarenim hısımım


Kınasıyla şehid oldu Kasım’ım
Fırat kenarında kaldı Abbas’ım
Evladı resulu Hayrü Nisa’yım

Aşık Ali Metin


Kerbela faciasında Hazreti İmam Hasan ’ın oğlu Kasım, Hz. İmam Hüseyin ’e niyaz edip:
“Ya emmi, bana izin ver! Kâfirlere kılıç çalam, Ehl-i Beyt ’in intikamını alayım. ” dedi.

Hz. İmam Hüseyin, Kasım ’a izin vermedi:


“Sen küçüksün, kardeşimin yadigârısın. ” dedi.

Kasım, babasının yazdığı pazubendi çıkarıp emmisine sundu. Hz. imam Hüseyin,
Kasım’ın kolundaki pazubendi okudu ağladı, öptü başına koydu. Pazubent şöyle
yazılmıştı:

“Ya kardeşim İmam Hüseyin! Ehl-i Beyt'i Kerbela Sahrası’na götürdüğünde, Kasım ve
oğlum Abdullah’ı da ihmal etme. Onlar da Kerbela Sahrası ’na Ehl-i Beyt kervanına
katılsınlar. Şerbeti şahadetten mahrum kalmasınlar. ”

Hz. İmam Hüseyin bunun üzerine Kasım ’ı ve kızı Fatıma ’yı çağırdı. Kasım ’a şöyle hitab
etti:
“Kardeşimin bana vasiyeti var. Kızın Fatıma’yı oğlum Kasım ’a nikâh eyleyesin
buyurmuş.”

Şimdi ellerinizi kınalayın, nikâh merasimi yapacağım. ” dedi ve Kasım ile Fatma’nın
nikâh merasimini yaptı.
Kasım, Fatıma’nın yanında beş dakika kaldıktan sonra Fatıma ’dan müsade aldı. Hz.
İmam Hüseyin ’den emir aldı; kılıcını kuşandı. Kasım emmisinden müsade alınca,
Fatıma Kasım’ın ayrılığına dayanamadı ve Kasım ’a şöyle seslendi:

Koyma Bizi Çölde Kasım (Fatıma ’nın Ağıdı)

Bu bahtımız böyle miydi


Koyma bizi çölde Kasım
Elin elime değmedi
Koyma bizi çölde Kasım

Kurumadı elim kınası


Muratsız gelin havası
Çağırın emmim Abbas’ı
Koyma bizi çölde Kasım

Kardeşlerim Ali Ekber’im


Gerdanı oklu askerim
Susuz çölde derbederim
Koyma bizi çölde Kasım

Pervaneyim döne döne


Babam kaldı kara güne
Bibim Zeynep hem Sakine
Koyma bizi çölde Kasım

Seni nerede bulurum


Sanma ki murad alırım
Sinem yaralı ölürüm
Koyma bizi çölde Kasım

Aşık Ali Metin

Emmi Sana Kurban Olanı (Kasım ’ın Ağıdı)

Kasım, Fatıma ’mn bu ağıdı üzerine Fatma ’ya ve emmisi¬ne şöyle seslendi:

Kâfirlere kılıç çalam


Emmi sana kurban olam
Özümü belaya salam
Emmi sana kurban olam

İçerime düştü gayret


Masumlar çekiyor zahmet
Su vermiyor İbni Ziyad
Emmi sana kurban olam

Şehit oldu Ali Ekber


Zeynel haymagahta inler
Gerdanı yaralı Asker
Emmi sana kurban olam

Destur verip himmet eyle


Bahtı kara Fatime’yle
Elimizin kınasıyla
Emmi sana kurban olam

Metini’’yem diyarından
Geçerim küllü varımdan
Kerbela’ da huzurunda
Emmi sana kurban olam

Aşık Ali Metin

Gel Celal Abbas

Her tarafı münafıklar bürüdü


Oku arzu halim gel Celal Abbas
Zalimler elinde ömrüm çürüdü
Oku arzuhalim gel Celal Abbas

Kalktı edep hayâ bozuldu âlem


Münkir münafıka verilmez selam
Yeter uyan artık kolları kalem
Oku arzuhalim gel Celal Abbas

İlahi büyüksün yüceden yüce


Muhamed Âlinin yolları ince
Ne gündüzüm gündüz ne gecem gece
Oku arzuhalim gel Celal Abbas

Ne yana salayım bu garip başı


Tırnağıma indi gözümün yaşı
İmam Hasan Hüseyinin kardeşi
Oku arzuhalim gel Celal Abbas

Metini sırrımı söylemem yad’a


Gülmedi kaderim fani dünyada
Şerbet diye zehir içirdi Cüda
Oku arzuhalim gel Celal abbas

Aşık Ali Metin

Bunun İslâm Neresi

Ali evladı Hüseyin’e gördüler cevrü reva


Küfe’ye davet ettiler bir güruhu eşkıya
Lanet olsun ervahına ol yezidi bi hayâ
Yıktılar dini asayı bir alay Şam teresi
Sorun Allah’ı seversen bunun Islâm neresi
Kuran ile evladı emanet etti peygamber
Hem damadı hem emmioğlu vesihi Haydar-ı Kerrar
Yetmiş üç şehit ser verdi Kerbela’da aktı kanlar
Yıktılar dini asayı bir alay Şam teresi
Sorun Allah’ı seversen bunun Islâm neresi

Saymadı asla hukuku Hazreti Peygamber’i


Bir içim suyu vermedi ol yezidin askeri
Olmadı böyle bir zulum devri âdemden beri
Yıktılar dini asayı bir alay Şam teresi
Sorun Allah’ı seversen bunun Islâm neresi

İnsi cinni zemin-u asuman ağlar


Ehl-i Beyt’e iman eden muhübbü hanedan ağlar
Metini’yem aleviyem can içinde canan ağlar
Yıktılar dini asayı bir alay Şam teresi
Sorun Allah’ı seversen bunun Islâm neresi

Aşık Ali Metin

Hünkâr Hacı Bektaş Veli

Evliyalar serverisin
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Gerçek erenler pirisin
Hünkâr Hacı Bektaş Veli

Okuduk Elif’den B’ye


Sahip olduk üç nesneye
Çağrışırız Hü dost diye
Hünkâr Hacı Bektaş Veli

Hacı Bektaş muradımız


Budur bizim mihracımız
Kabul eyle kurbanımız
Hünkâr Hacı Bektaş veli

Elhamdullah verdik seri


Yalancının yoktur yeri
Ziyaret eyledik piri
Hünkâr Hacı Bektaş veli

Metini'"yem durduk dara


Kalbimizde yoktur kara
İman ettik bir ikrara
Hünkâr Hacı Bektaş veli
Aşık Ali Metin

Çağır Allah Diye Diye (Duazda İmam)

Zikret Muhamed Ali’yi


Çağır Allah diye diye
Hacı Bektaş-ı Veli’yi
Çağır Allah diye diye

Yüz sür Fatıma Zöhre’ye


Hasan’ı Hulki Rıza’ya
Hüseyin’i Kerbela’yı
Çağır Allah diye diye

İmam Zeynal, imam Bakır


Dost bağında bülbül şakır
Cafer kudret ilmin okur
Çağır Allah diye diye

Musa’yı Kazım Rıza’yı


Zikret Muhammet Taki’yi
Kalbinde Ali Naki’yi
Çağır Allah diye diye

İmam Hasan-ül Askeri


İki cihanın serveri
Zülfükar Düldül Kanber’i
Çağır Allah diye diye

Muhammed Mehdi’yi zaman


El hayâya ikrar iman
Metini mürvet el aman
Çağır Allah diye diye

Aşık Ali Metin

Hayır Allah’tan

Nefsine hâkim ol yanlışa sapma


Şer senin nefsinden hayır Allah’tan
Gerçeği bırakıp yalana tapma
Şer senin nefsinden hayır Allah’tan

Hayır bende dedi Kuran’da Allah


Hak kelamın budur inanki billâh
Şer Allah’tan gelmez estafiırullah
Şer senin nefsinden hayır Allah’tan

Metini nefsini yenenler ölmez


Hayır haktan gelir şer haktan gelmez
Vakıfı esrarı kimseler bilmez
Şer senin nefsinden hayır Allah’tan

Aşık Ali Metin

Hacı Bektaş Veli Ali Kendidir

Kalktı Horasan’dan zuhur eyledi


Hacı Bektaş Veli Ali kendidir
Sevme ile sevilmeyi söyledi
Hacı Bektaş Veli Ali kendidir

Güvercin donunda ummana daldı


Darı çec üstünde namazın kıldı
Canlar hüccetini Hünkâr’dan aldı
Hacı Bektaş Veli Ali kendidir

Mevlana’ya vardı Şemsi Tebrizi


Işık tuttu irşad eyledi bizi
Nesli Onikimam gönül yıldızı
Hacı Bektaş Veli Ali kendidir

Ak pınarla Abu zemzem çağladı


Müminleri bir ikrara bağladı
Kadınlara eşit haklar sağladı
Hacı Bektaş Veli Ali kendidir

Çile hanesinde çekti darını


Hakka teslim etti küllü varını
Bizim için düşünürdü yarını
Hacı Bektaş Veli Ali kendidir

Sarının öküzü kurda yedirdi


Çağırdı beş taşı şahit getirdi
Zemheri de gonca gülü bitirdi
Hacı Bektaş Veli Ali kendidir

Suluca Karahöyük dergâhın açtı


Hakkın rahmetini her yana saçtı
Metini elinden bir dolu içti
Hacı Bektaş Veli Ali kendidir

Aşık Ali Metin

Medet Ya Sultan

Küllü günahkârım kusur bendedir


Mürvet Karaca Ahmet medet ya Sultan
Her türlü dertlere derman şendedir
Mürvet Karaca Ahmet medet ya Sultan

Şefaat kânidir nuru nübüvvet


Koyma delaletten Şah-ı Velayet
Du cihanda zuhur etti imamet
Mürvet Karaca Ahmet medet ya Sultan

Metini’yem kutbü âlem hünkârdır


Uyan gafletinden gör neler vardır
Tövbe kapısıdır ulu dergâhtır
Mürvet Karaca Ahmet medet ya Sultan

Aşık Ali Metin

İnan Yaradan’a İmanın Varsa

Kün deyince bu kâinat var oldu


İnan Yaradan’a imanın varsa
Arz-u sema bir birine yar oldu
İnan Yaradan’a imanın varsa

Akıl verdi fikir verdi göz verdi


Elin verdi dilin verdi söz verdi
Kulak boğaz burun ayak diz verdi
İnan Yaradan’a imanın varsa

Nefs atına binip nere gidersin


Dünya malına mı gurur edersin
Benlik davasıyla kime neylersin
İnan Yaradan’a imanın varsa

İblis de Âdem’e secde kılmadı


Aradı derdine derman bulmadı
Rahman münafika nasip bulmadı
İnan Yaradan’a imanın varsa
Metini umutla yaşar bir kişi
Yerinde yarattı ay’la güneşi
Tükenmiyor gazı, yoktur bir eşi
İnan Yaradan’a imanın varsa

Aşık Ali Metin

Yandım İmam Hüseyin’e


(Bugün Mahi Muharremdir - Mersiye)

Bugün mahi muharremdir


Yandım İmam Hüseyin’e
Şah şehidi Kerbela’dır
Yandım İmam Hüseyin’e

Dede Resul Mustafa’dır


Atası şiri Huda’dır A
nnesi Hayrel Nisa’dır
Yandım İmam Hüseyin’e

İmam der ki Şehriban’ım


Gel yanıma Mihriban’ım
Size feda olsun canım
Yandım İmam Hüseyin’e

İmam kalktı yatağından


Aleskeri kucağından
Kâfir vurdu boğazından
Yandım İmam Hüseyin’e

Görün Kasım’ın halini


Eli kınalı gelini
Bağladılar su yolunu
Yandım İmam Hüseyin’e

Metini'yem yandı sinem


Ben derdimi kime yanam
Kıblegahım onikimam
Yandım İmam Hüseyin’e

Aşık Ali Metin

İlahi Ya Rab
Gezdim şu âlemi küreyi arzı
Bir dostum var sensin ilahi ya Rab
Emredip buyurdun bizlere farzı
Bir dostum var sensin ilahı ya Rab

Deryaları denizleri çağlattın


Kimisin güldürüp kimin ağlattın
Lokman verip yaraları bağlattın
Bir dostum var sensin ilahi ya Rab

Ecel kayıp nasıp kayıp er kaip


Küllü şeye kadir ne güzel Habip
Senden başka yoktur bu mülke sahip
Bir dostum var sensin ilahi ya Rab

Metini'yem bizi koyma aradan


Kimi aktan okur kimi karadan
On sekiz bin âlemleri yaradan
Bir dostum var sensin ilahi ya Rab

Aşık Ali Metin

Merhaba

İman ettik Muhammed’le Ali’ye


Kırklar meydanında erler merhaba
İkrarımız Hacı Bektaş Veli’ye
Hünkâr Hacı Bektaş Veli merhaba

Elesti bezminde demişiz beli


Dedesi Muhammet atası Ali
Abdal Musa sultan hem Kızıl Deli
Dut ağacı Balım Sultan merhaba

Lokman Parende’den dersini aldı


Münkürün gönlünü gümana saldı
Kırk gün kırk gecede çilede kaldı
Çile hane abu zemzem merhaba

Haydar-ı Sultan’ın carına yetti


Bedehşan’da mürvet el aman dedi
Tatar beylerini müslüman etti
Kara Donlu Can Baba’ya merhaba

Urum erlerine verdi selamı


‘Okuyunuz’ dedi yazdı kelamı
Işık tuttu irşad etti âlemi
İrşad olan müminlere merhaba

Tapduk Emre şek şüphemiz yok dedi


Allah bir Muhammed Resul Hak dedi
Nefes etti Ak Pınarım ak dedi
Ak Pınar Kadıncık Ana merhaba

Yedi iklim dört köşeden geldiler


El ele el hakka olsun dediler
Âşık olup yeşil eli gördüler
Güzel ile Güvenç Abdal Merhaba

Şah Hüseyin oldu şehitler başı


Hüseyin aşkına dökeriz yaşı
Bindi At Kayaya yürüttü taşı
Hamur Kaya Tekke eli merhaba

Eserler yarattı gençlik çağında


Meyvesini verdi Dede Bağı’nda
Orman yetiştirdi Hırka Dağı’nda
Kara Höyük Hırka Dağı merhaba

Ele bele dile sahip ol dedi


İkrar verip ikrarında kal dedi
Hakk’ı ara sen özünde bul dedi
Hak özünde bulan canlar merhaba

Alana yetmez mi hakkın rahmeti


Bulunur mu insanlığın kıymeti
Yaptı türbesini çekti zahmeti
Türbenin mimarı Yanko merhaba

Metini'’yem sırrı Ali sırrıdır


Ali Muhammed’in sadık yâridir
Hacı Bektaş evliyalar piridir
Ceddim Karababa Sultan merhaba

Aşık Ali Metin

Hacı Bektaş Veli Soy Şeceresi

Nesli Muhammed Ali’den


Allah Allah Allah Allah
Şah Haşan Şah Hüseyin’den
Allah Allah Allah Allah
Hem Ali’dir Veliyullah
Zeynel Abidin zindanda
Bakır’ı severiz canda
Cafer-i Sadık irfanda
Allah Allah Allah Allah
Hem Ali’dir Veliyullah

Kazım Rıza serveridir


Taki Naki Askeri’dir
Mehdi Resul devranıdır
Allah Allah Allah Allah
Hem Ali’dir Veliyullah

Musa’yı Kazım evladı


İbrahim mükerrem adı
Musa’yı Sanidir zatı
Allah Allah Allah Allah
Hem Ali’dir Veliyullah

İbrahim Sanidir Haydar


Seyidi Caferi Tayyar
Seyid Ali cümleye yar
Allah Allah Allah Allah
Hem Ali’dir Veliyullah

Atasıdır Seyid Mehmet


Hünkâra geldi emanet
Ehli Beyit’ine muhabbet
Allah Allah Allah Allah
Hem Ali’dir Veliyullah

Metini’yem elhamdüllah
İmanımız vardır billâh
Mürşüdüm Seyyid Feyzullah
Allah Allah Allah Allah
Hem Ali’dir Veliyullah

Aşık Ali Metin

Dostun Cemalini Görmeye Geldim

Bir Cuma gecesi seher vaktinde


Dostun cemalini görmeye geldim
Oturmuş postuna hırka elinde
Eşiğine yüzüm sürmeye geldim
Pirin dergâhında kırk budak yanar
Zem zem pınarından içenler kanar
Coşmuş muhipleri pervane döner
Kırkların cemine girmeye geldim

Dört kapıdır kırk makamın kilidi


Bize kısmet veren yeşil el idi
Zemheride açan gonca gül idi
Gonca güllerini dermeye geldim

Üç nesneye sahip olmak işimiz


İkrarlıdır mümin müslüm işimiz
Hazreti Hünkâr’a bağlı başımız
İman alıp ikrar vermeye geldim

Metini bu meydan er meydanıdır


Kör meydanı değil gör meydanıdır
Mürşit huzurunda kâr meydanıdır
Mürşidin darına durmaya geldim

Aşık Ali Metin

Abdal Musa Sultan

Elmalı şehrinden Tekke köyünden


Erler gelir pirim Abdal Musa’ya
Hünkâr Hacı Bektaş Veli soyundan
Pirler gelir pirim Abdal Musa’ya

Bozulmaz takdirin yazdığı yazı


Atası yanında Hasan’ı Gazi
Dergâhından mahrum eyleme bizi
Yollar gelir pirim Abdal Musa’ya

Elesti bezminde var demanımız


Kayıp erenlere kurban canımız
Soyu Ummü Gülsüm Zeynep Ana’mız
Dostlar gelir pirim Abdal Musa’ya

Nefes etti dağlar taşlar yürüdü


Dur dağını kara duman bürüdü
Kaygusuz Sultan’dır pirin Mürüdü
Dağlar gelir pirim Abdal Musa’ya

Budala Sultan da bade içiyor


Can ile baş ile serden geçiyor
Yılanlar ip olmuş odun taşıyor
Marlar gelir pirim Abdal Musa’ya

Metini'yem Elmalı’nın illeri


Derde derman verir hak nefesleri
Yeşil Gölün Uçar suyun selleri
Çağlar gelir pirim Abdal Musa’ya

Aşık Ali Metin

16 Ağustos 1986 tarihinde, Hacı Bektaş Veli anma töreninde Hünkârın öz varlığını
dile getiren olmadı. Bizlere de töreni yönetenler fırsat vermediler. Bu töreni
yönetenlere şöyle yanıt verdim:

Arzuhalim Böyle Yaz

Arzuladık geldik piri anmaya


Hacı Bektaş arzuhalim böyle yaz
Bırakmazlar felsefeni sunmaya
Hacı Bektaş arzuhalim böyle yaz

Böyle midir yolumuzun töresi


Mürşidi kâmile ermek çaresi
Gönüller sultanı hakkın yaresi
Hacı Bektaş arzuhalim böyle yaz

Balçıkla sıvanmaz güneşin yüzü


Munkur münafığın çürüktür özü
Dergâhından mahrum eyleme bizi
Hacı Bektaş arzuhalim böyle yaz

Ehli Beyt’i sevmek bize suç oldu


Lali mercan cevahirler tunç oldu
‘Konyalı’ çalanlar başa tac oldu
Hacı Bektaş arzuhalim böyle yaz

Metini’yem candan canımın içi


Dergâhına gelen GürUhu Naci
Muhabbet arıyor toplumu genci
Şahlar şahı arzuhalim böyle yaz

Aşık Ali Metin


Fatime Ana’m

Bir seher vaktinde doğdu yüzüme


Sırrına seyranım Fatime Ana’m
Aşk ateşi düştü yanar özüme
Yoluna kurbanım Fatime Ana’m

Belinde kemeri başında tacı


Cemalini gören olmaz mı hacı
Gönüller sultanı dertler ilacı
Derdime dermanım Fatime Ana’m

Cebrail kandilde gördü nurunu


Sen haliksin dedi çekti darını
Hakk’a teslim etti küllü varını
Ruhuna hayranım Fatime Ana’m

Bir ismi Fatıma bir ismi Zehra


Hayrelnisa olup erdi Haydar’a
İstemem ceneti ersem didara
Canda cananımsm Fatime Ana’m

Metini ikrarım candadır canda


Yüzüm yerde özüm ulu divanda
Ölmeden ölürüm serim meydanda
Tende tercümanım Fatime Ana’m

Aşık Ali Metin

Allah Medet Ya Muhammed Ya Ali


(Duazda imam)

Hazreti Fatıma cihan evveli


Allah medet ya Muhamed ya Ali
Pirim Hünkâr Hacı bektaşı veli
Allah medet ya Muhammed ya Ali

İmam Hasan Hüseyin’e varalım


Derdimize derman anda görelim
Zeynal Abidin’e yüzler sürelim
Allah medet ya Muhammed ya Ali

Muhammed Bakır’dır gönül aynası


İmam-ı Cafer’dir ilmin deryası
Kazım, Musa, Ali Rıza duası
Allah medet ya Muhammed ya Ali
Muhamed Taki’dir Hakkın durağı
Aliyyel Naki’dir çeşmi çırağı
Hasan ül Asker’in yeşil sancağı
Allah medet ya Muhammed ya Ali

Metini yem medet mürvet el aman


Muhammed Mehdi’dir sahibi zaman
Kıblegahımızdır on iki imam
Allah medet ya Muhammed ya Ali

Aşık Ali Metin

Dergâhından Mahrum Eyleme Bizi


(Şah Kulu Sultan)

Muhtacım kapına Şah Kulu Sultan


Dergâhından mahrum eyleme bizi
Ayırma katardan ikrar imandan
Dergâhından mahrum eyleme bizi

Horasandan gelir Ali Aba’yla


Gözcü Baba’yla Sancak Baba’yla
Alp erenleriyle kırk yoldaşıyla
Dergâhından mahrum eyleme bizi

Mehmet Ali Hilmi dedeyle nuru


Sağ yanına almış Ali Mansur’u
Beşerdir Sultanım affet kusuru
Dergâhından mahrum eyleme bizi

Bu dergâha gelen mahrum olamaz


Aşk ehli olmayan nasip alamaz
Özden aramayan bir şey bulamaz
Dergâhından mahrum eyleme bizi

Metini çağırır Hu deyu deyu


Sultanın dergâhı Merdiven köyü
Nesli Şah-ı Merdan Ali’dir soyu
Dergâhından mahrum eyleme bizi

Aşık Ali Metin


Kerbela Matem Havası

Döküldü masumun kanı Kerbela yazısına


Çekildi oklarla kılıç peygamber kuzusuna
Hangi müslüm dayanır yürekler yarasına
Esiyor seher yelleri bugün matem havası
Ciğerleri sızlatan Hüseyn’imin yarası

Fatıma Ana uyanmış Hüseyn’im diye ağlar


Alemdar Abbas diyerek melekler kara bağlar
Kasımı’ın ciğerine saplanmış zalim tığlar
Esiyor seher yelleri bugün matem havası
Ciğerleri sızlatan Hüseyn’imin yarası

Ali Asker susuz durur uyku girmez gözüne


Nasıl bakacak zalimler Muhammed’in yüzüne
Aldanmış asi insanlar bir zalimin sözüne
Esiyor seher yelleri bugün matem havası
Ciğerleri sızlatan Hüseyn’imin yarası

Ümmü Gülsüm oturmuş şehitlerin başına


Ali Ekber girmemişti henüz yirmi yaşına
Oklar deymiş hilali andıran kudret kaşına
Esiyor seher yelleri bugün matem havası
Ciğerleri sızlatan Hüseyn’imin yarası

Metini bu soysuz kavim ettiğinden utanmaz


Yeter artık bu kederli derin yara kapanmaz
Hüseyn’imize ağlayan yaşlı gözler usanmaz
Esiyor seher yelleri bugün matem havası
Ciğerleri sızlatan Hüseyn’imin yarası

Aşık Ali Metin

Fırat Suyu Sende Yok Mu Merhamet

Dedesi Muhammed atası Ali


Fırat suyu sende yok mu merhamet
Mürşüdümüz Hacı Bektaşi veli
Fırat suyu sende yok mu merhamet

Bir abanın hep altına girdiler


Din Muhammed yol Ali’nin dediler
Ehli Beyt’e yudum su yok dediler
Fırat suyu sende yok mu merhamet
Yürek dayanır mı böyle feryada
Her can hesap verecektir sırata
“Küstüm Kerbela’da akan Fırat’a”
Fırat suyu sende yok mu merhamet

Metini derdimi her cana açmam


Abu hayat olsan bir yudum içmem
Yüzseler derimi pirimden geçmem
Fırat suyu sende yok mu merhamet

Aşık Ali Metin

Evladı Resul’u Sevdiğim İçin

Ahtı bütün bir sadık dost yok imiş


Evladı Resul’u sevdiğim için
Bizi tan eyleyen Mervan çok imiş
Evladı Resul’u sevdiğim için

Kimisi bürünür kuzu postuna


Selam veren yoktur hakkın dostuna
Muhabetim Ehli Beyt’in dostuna
Evladı Resul’u sevdiğim için

Ömrü bitenlere neylesin doktur


Cevahir madenin posası çoktur
Kör cahil elinde rağbetim yoktur
Evladı Resul’u sevdiğim için

Sevdim insanları hakir görmedim


Münkir münafığa taviz vermedim
Nefse fırsat verip devran sürmedim
Evladı Resul’u sevdiğim için

Metini boşlukta aranamadım


Gönül kabesini onaramadım
Nedense her cana yaranamadım
Evladı Resul’u sevdiğim için

Aşık Ali Metin

Allah Bir Muhammed Ali Yazılı


Kün dedi yarattı çelil âlemi
Cebrail âdeme verdi selamı
Sırrı kâinatın levhi kalemi
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Dört kitabı birer birer okudum


Allah bir Muhammet Ali yazılı
Pirin dergâhında kumaş dokudum
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Dört kitap hak oldu uydum yasaya


Zebur’u Davuda İncil İsa’ya
Tevrat’ı verdiler Tur’da Musa’ya
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Mansur ile fazlı nesimi darda


Hazreti Fatıma sırdadır sırda
Cihan var olmadan kandilde nurda
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Metini farz oldu bize hidayet


Muhammed bıraktı iki amanet
Biri evlat biri Kur’an temamet
Allah bir Muhammed Ali yazılı

Aşık Ali Metin

Hakiki Yurduna Göçebildin Mi?


(Fırsatı Kaçırma)

Fırsatı kaçırma döner bu devran


Gözünü gafletten açabildin mi?
Evliyalar Şahı ol Şah-ı Merdan
Hakiki yurduna göçebildin mi?

Cömertlik edip de malına kıyıp


Melâmet hırkasın eynine giyip
Benliği terk edip nefsin öldürüp
Zahiri batından seçebildin mi?

Coşkun sular taşkın akar bulanır


Ummanlara varmak için dolanır
Abu hayat çeşmesinden sulanır
Muhabbet gölünden içebildin mi?
Metini dünyanın varından geçip
Hakikatle konup Hak ile göçüp
Marifet tohumun tarlaya ekip
Ektiğin tohumu biçebildin mi?

Aşık Ali Metin

Ehl-i Beyt’e İman Eyle Gel Münkür

Bozuk düzen ile girme meydana


Ehl-i Beyt’e iman eyle gel münkür
Nafile namazdan sana fayda yok
Ehl-i Beyt’e iman eyle gel münkür

Gerçekleri tahrip eden nar oldu


Ona tabi olanlar da har oldu
Ruzi mahşer günü yüzü kara oldu
Ehl-i Beyt’e iman eyle gel münkür

Muaviye’nin izlerinden gidersin


Evladı Resulu inkâr edersin
Benlik davasıyla sende neylersin
Ehl-i Beyt’e iman eyle gel münkür

Ham kalmışsın pişmemişsin kürede


Ali’nin düşmanı durmaz orada
Eremez menzile kalır orada
Ehl-i Beyt’e iman eyle gel münkür

Metini'yem Hakk’a çevir yönünü


Boşuna geçirme aşan gününü
Softa bilmiyorsun vaktin kutbünü
Ehl-i Beyt’e iman eyle gel münkür

Aşık Ali Metin

You might also like