You are on page 1of 120

. ·_.

'
.·,
·'·
:

-
' .

ALBERT CHAMPDOR
. 1

Es ki Mı sır 'ın

OL U LEF\ KI T AB I \

Briti sh Museum'daki
Ani,· Hunefer, Anhai Papiruslanna Göre

Çeviren:
SuatTAHSUG

.

. '

Q
Ruh ve Madde Yayınları
Bu Eserin i
--:
Her Tilrlü Hakkı
.

Metapsişik Tetkikler
ve
İlmi Ara§tırmalar
Derneğine ..
Aittir

Demekten yazılı izin alınmadan


hiçbir alıntı yapılamaz

.Kapak Düzeni: Cemal GÜ SDY

htt://groups.yahoo.com.group/TTT_Kitaplar/

Dizgi, Baskı:
Yan§ Matbaası, Tel . . 522 37 52
&

lstanbul, 1984
ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ
'
Eski uygarlıklara, bizimle hiçbir ilişkisi kalmamış gib1. görü-
nen bir halkın yaşayış ve düşünüş biçimlerinden bize kalan izlere
yanaşmak_ zor ur ;, ama yara sız değil ...
Bu geçmiş uygarlıkların verilerine bakarken iki çe lt önyar-
gı ile karşı karşıya bulun uruz: Birincisi ı.<bilimsel1> dediğlıniz
.yaklaşım türü. Bilmeyiz ki yorumlarımız, fçinde yaşadığımız dö-
nemin geçer akçesi olan bir «değer yargıları slstemi»nin prizma-
sı ardından, asıl gerçeğe bakıldığında «bize göre» bir görüntti
elde etmekten ileri gitmemektedir.
İkincisi, bir tür okült, gizemci yaklaşımdır ki «ne varsa eski-
de var» biçiminde bir zihni faaliyete yol açmaktadır+ Kuşku yok
kl insanlığın bir şuur-altı birikimi geçmiş deneyimlerin izlerini
taşımaktadır. İnsanlık bir bütündür. Bir evrim sürecini hep bir-
llkte yaşamaktadır. Bu süreci incelerken, dönemleri pafta pafta
ayırarak birbiriyle hiç ilgisi olmadığı sanılan adalan keşfe ça-
lışmak bizi yanılgıya sürükler.
o halde ne yapmalı?
Sırf eleştirileri getirmek bize fay dalı olan ipin ucunu yaka-
layıp, izlemeye yetmez. Eski uygarlıkların bize yansımış izleri
varsa bu, bize bir bildirl J bugünkü yaşe.rnımızla özleştirmemlz ge-
reken bir bilgi yüküdür.
Eski ,Mısır, BAbil vb. uygarlıklarla birlikte, Batı uygarlığı
dediğimiz bir sürecin başlangıcıdır.
Elinizdeki özet yapıt, bir sürü alışılmamış sözcük, tanrı adı
ve ilk bakışta saçma görünen imajlarla doludur. Ancak, şurasını
unutmamak gerekir ki M.Ö. 3000 yıl süren bir uygarlık odağı ola-
rak ortaya çıkan bir dünya parçasının bu verilerini bir çırpıda
cVah zavallı putperestler!, veya cntçln ölüm karşısında bu kadar
Ugi ve zahmet?, biçiminde bön yorumlarla geçiştiremeyiz.
Bu çevlrislnl sunduğumuz yapıt u bakımdan yararlıdır: sı ...
ze asıl Ölüler Kitabı'nm bilimsel ve karşılaştırmalı çevlrllerlnt
olduğu gibi aktar aydık, daha ilk satırlarda hiçbir şey anlama-
manın verdiği sıkıntıyla kaldırır atardınız.
Oysa kitabın Fransız yazan. -bütün ciddi araştırmalarını._tle-
ğerlendirmeyi blı· borç biliriz... Mısır'a, on dokuzuncu yüzyılda
moda. bir _Plerre Loti romantizmi ile gitmiştir.-
Bu da, kaçınılmazdı + Birbirinden onca uzaklaşmış, birbirine
onca yabancılaijmış iki kültürün çakışması, daha başka türlü ol-
saydı, yararlı olmazdı.
Bir kişiden her-şeyi birden bekleyemeyiz. Kitabın bir bölü- _
münde, uzaktan gelen mü zzinin sesini: cDervlşler:lri ağıtları,
uzaktan. cinlerin sızlanması gibi geliyordu• diyen bu yazar, için-
de bulunduğu ortamın bugünkü realiteleri ile _ilgilenmenin gere ..
ğ1n1 hiç· duymamıştı.
t.tsteUk, sözcüklerin aktarılışında, hıristiyanlıkta kullanılan
terimlerden yararlanılmış ki bu da kaçınılmazdı. Çevirlmlzin
sözcükleri konusunda şu açıklamayı yapmamızda yarar var: Bu ...
günkü Türkçemtzin içinde bulunduğu geçiş döneminin gereksin-
melerine uydukt ancak eski sözcükleri de kullanmakta bir sa
kınca görmedik. Eski Mısır sözcüklerinin transkripsiyonuna ge-
lince, tam doğru okunduğu bilinmeyen bu sözcüklerin Fransızca
transkripsiyonu.na uyduk. Ancak cTeb:$>gibi, «Memfis:ı, gibi sık...
ca tekrarlananları Türkçe okunu:;;una göre yazdık. -.
Metnin bütün o karmakarışık sistematiğine karşın çok ligi
çekici bazı noktalara değinmekte olduğunu da söylemekte yarar
var: İlk bakışta bu sistematik reenkarnasyon, evrim gibi bir ta-
kım fikirlere hiç de sahip değildir.. Ölü, ebediyetler boyu, eğer
sA.Uh: doğrulardan bulunduysa, evrenle bütünleşir. Ancak, Kurt
an'da da bel1rtlld1ği gibi, bu cmutlu ölüler> öbür dünyadaki cen•
nette yemekte, içmekte cinsel zevklerini blle sağlamaktadırlar.
İkinci nokta t öbür dünyanın lklll görünümüdür. Bir tarafta
karanlıklar, ıstıraplar, korkwıç y,aratıklar, korkutucu tanrılar, tu-

.,
i
1
zaklar varken, öbür yönde üstün tesirler, mutluluk hisleri var•
dır.
Aynı lk.1lemt Tibet'ln Ölüler Kttabı'nda da görürüz: Kızgın
tanrılar ve Güleç tanrılar.
Aslında, Mısır'ın bu Ölüler Kitabı büyük bir olasılıkla Hln-
distan,a gitmiş, orada da unutulmaz etkiler bırakmıştır. Rama-
yana destanında bir düğün sırasında, dışardan gelen hedlyeler
arasında Ölüler Kitabı da anılmaktadır.
Üçüncü ve çok önemli nokta •Kıyametler, meselesidir Yı...
kım, kaos ve yeniden doğum.
Bildiğimiz evrende bir toz zerresi olan gezegenimiz Dünya•
·ya, bütün Kılinat bilgisinin verileceği düşifnülemez.
Kitaptaki evren sözcüğü yalnız dünyamızı (ve öbür dünya-
mızı) içerir. Gene Kitaptaki Güneş Kayığı da uzak bir perspek-
t.lfi, arınmış ruh'un katılacağı PIA.nlar fikrini hatırlatmakt-adır.
Suat TAHSUG

1
l'

5
MISIR IN ÖLÜLER KİTAB I

GİRİŞ

i
',:
BURAD A İNSANLARIN, TANRILARIN
VE ÖLÜLE RİN TARİH İ BAŞLAR.

ÖLÜMSÜZ MISIR ... Bilinen en eski uygarlıklar> geçmişin bü-


yük imparatorluklarının çoğu bize teknffcleri, san'atları, uğraş-
ları,. toplum biçimleri hakkında çok az döküma ,.
n bırakmışken;
arkeologlar Mezopotamya ve Orta Amerika'daki, kumların veya
cangıldaki çürümüş bitki ve sarmaşıkların altında kal1nış eski
şehir katlarını sabırla araştırıp bir kaç iz bulmaya çal-ışırken Mı
s·ır'da, eşi görülmemiş bir uygarlığın varlığını tanımak, ölülerin·
cömertçe bir hediyesi gibi onu. almak için, Mısır·a gitmek yeter-
lidir. Bu, altı bin yıl ya§a1nış bir Mısır'dır ve sizi hemen kabul
eder, kendine hayran bırakır. Ona temas edince _. SemdDı Nil neh-
ri gibi başsız ve sonsu.z, ebediyetin ümitsiz, mumyanın dokunul-
maz oluşundan zevk alanların adsız yaşamını paylaşırsınız. Ka-
nıt elde etmek için gerçek tapınakları.n sütunlarına elleriniz
değmeden, Do u a t 'ın sırlarınzn. G e c e ' n i n O n i k i K a p ı -
s ı'nın, ölü ruhlarını yemek için araştıran timsah ağızl·ı B ü y ü k
Y i y t c fnin V a d f E n g e r e ğ i'ntn, tanrıların özel mekdnla-
rında, serserf gezegenler arasında kaynaşan canavarların derin
sırlarına ermeden Öliimsüz Mısır'ın yaşam ve sıcaklığından bir
şey vücudunuza ve ruhunuza sokulur. Çünkü Ôlümsüz Mısır özel-
likle de, mavi Nil boyunca sıralanmış dağlardaki dağınık mezar-
lardadır. Tapınaklar gizli kitaplardır ve büyük kapılarının ge-
risinde, tavanlarını sütunların tuttuğu dev salonların gölgesin-
de, eşsiz bir gökyüzünün saflığı ·ve parıltısı ile yumuşamış t a n -
r ı - n e h i r' i n okşayışları gibt, geçmiş yüzyılların mevcudiyet
mucizesi heyecan vericidir. Mısır tarihi, dünyanın yaratılışının
karıgıklıklarına, ayni zamanda ilk ftravunlar olan kardeş katili
tanrıların azgınlıklarına bağlan1.,r, Mısır'ın tlk başkenti olan Thi-
nts krallarının yaklaşık MÖ. 4000 yılında tahta çıkış·ı ile. $5 yilz-

6
GİRİŞ

yıl sonraki, Teb't yıkan Asurbanipal'in yıllıkla nnın değindiği,


kokuşmuş s a i t süldlesi arasındaki Eski Mısır tarihi, bütün u.y-
garl·ıkların, arasında kültür yönünden olduğu kadar maddi açı-
dan da en şaşırtıcı btr başarı olarak görünür ve bu evren, zama·
nın belleğinde ve uzayın soğukluğunda bir anı olarak kalmadık-
ça böyle sürüp gidecektir. Biliyoruz ki tık başlarda, yalnı . inisi-
yelerin bildiği yaşamı koruyan nefese, üreme_ gücüne ve korkunç
· büyüsel güçlere sahip olarak, Memfis döneminin dyin metinle-
rinde tanımlanan' kabile totemtnin (ka) koruyuculuğuyla, klan,
mutluca gelişmektedir. Bu totem sonraları n o m'un (Eski Mı-
sır'da iddrt bölüm) ta.nrısı ve öteki tanrılar arasında en ustası,
ulusal tanrı olacaktır. ..
A b y do s' un Kral Tabletleri, Tinit sül4lesintn,
merkez olarak A b y d o s yakınındaki T h i n t s yerleşim yerini
seçtiklerini kayd etmektedir. Eski Mısır uygarlığının ilk. beşiğt
ortuı oldu. MÔ. yaklaşık 3315'te «Kuzey ve, Güney Mısır toprak-
larını dengelemek için firavun Menes «Krallık Şehrhı,ni kurdu
ve bu ba.şkenti «Mennefer» Memfis di.ye adlandırdı. Kendinden
onra gelecekler, bundan sonra t tanrısal babalarının elinden
ç i f t t a c'ı, kudretlerinin büyüsel sembollerini alacaklar, Ho-
rus, Rd ve Osiris'le Bzdeşleşecekler, kıt'aların, uyruklarının ya-
şamının, bitkilerin az sahibi olacaklar; tanrıların, Büyük Sihir-
bazların hizmetkdrları, en tartışılmaz despotlar olacaklardı;
a n k h, o n z a, s e n b; yant sağlık ve güç olacaklardı. Memfis'-
in büyük yapıcıları ile P t r a m i t l e r döneminin başladığını
görüyoruz. Bu gösterişli döneme, 111. silldlenin kurucusu, Rd1n-ın
ortağı firavun Zoser'in ve vekilt. mimar, Kral Bilyüsü Sırlarının
Şefi İmhotep'in kişilikleri egemendir. O Arabistan çlillerl,nin rilz-
gdrları ile aşınmış, Libya'nın yüksek Jalezleri üzerinde, Osiris'in
(
ölümsüzlüğünü ve eşi bulunmaz bir egemenlili1.n parlaklığını doğ-
t
rulayan, o yıkılıp çökmez _dev anıt, basamaklı, şaşırtıcı S a k -
k a r a piramidi yilkselir. Bu mezarı kıskanan Zoser'den sonra
gelenler daha büy11klerini yaptırdılar. Bunlar Bllyllk Piramitler ...
dir. Bu dev yapılar halkın hayranlıiiını uuandırmak ve firavunun
mumyalanmış ölüsil, iJnilnde yeniden dtrilme ayinlertnfn ertşfl-
mez 'bir sırrın derinliklerinde cereyan etttği, görün'ilşe glJre, kü-
....
7
MISIRIN ÖL'OLER KİTABI
çille lJlü odasını korumak tçtn yapılmı§tt. Sfen1cs bu dev mezar-
ları hep gi:Jzetler. Kırmızıya boyalı yüzü, sacıece gllne§in doğduğu.
ufuk noktasını seyreder. O kral mumyalannın yasak eşiklerinin
bek tstdir. Gezegenlertn şarkılarını dinler; ebediyetlerl.n kıyı ın-
da bil.tün oımuı olanları ve olacaklan g_/Jzetir. Uzakta, Sem.avı
Ntl'in akışına, güne§ - kayı1clarının yürüytlşllne bakar. O, Htır-
1
- 1
maknts'dir; Doğu ufkunun Horus'udur; hatta hayal edilmiş tan-
nların yllzildür. Sonraları V. sül4lenin dindar firavunları zama-
nında (MÔ. 2680 - 2940) Mısır, güneş tapınakları, d.ikilitaııar,
astronom rahipler tçin rasath4neler, «Büyük Görücüler• de de-
nen R41nın bilyük rahipleri için özel mabetler tle dolar. O aama-
n.a kadar tanrı ile özdeşleşmiş /travun tn.sanltışır. Kuşkusuz her -
zaman R4'nın eştti 've O'ndan çıkmı§tır ,· ancak otokrat atalan-
nın halka uyguladığı mut_lak krallık rejimini yumuşatır. Nomark-
lar (Nom Başkanlan) Nübya ve Sudan'la ticaret eden, «Koıcu
Topraklanı.na kadar inip bu biilgelerden, Jirapunıarın lllksllnü
besleyen bazı masalsı zenginlikleri getiren kervan başlan ile iş-
. birUği yaparak zengtnıeştrler. Yeni kentler, bilyflk tapınaklar
lcurar, çevrelerfnf bir memurlar ord.usuyla doldururlar. De i r
e l B a h a r f'deki kraliçe Hatchespout'un freskleri 1Jize, Mısır · 1

askerlerinden önce, bu para canlısı ve korsan kervancılann bas-


kınlarından btrtn1n htkdyesini anlatır. Gerçekten de hırsları doy-
maz hale gelmiş /travunlar «Ouaouat ill.kesint ve Nübyalıların ka-
fasını ezmek için, generallerini giJniıerd-fler. Bu. sl1mitraelere doğ-
ru genişleme dönemini belirleyen 2aferlertn, kıyımların can .sı-
kıcı ayrıntılarına değinmiyoruz. Doksan beş yıl hüküm süren 11.
Pept zamanında - Bu, tanrı - ftravun'lardan sonra, bütün dün-
ya tarihinde, en uzun süreli. saltanattır - Os1.r1s sırlarının kor-
kunç anahtarlarını ellerinde bulunduran rahipler, rejimin ayrı-
calıklı kişileri oldular. Hiç vergi vermezlerdt ve .firavununkinden
daha gerçek bir gücün sahib1. idiler. BIJylece Orta imparatorlu-
ğun arifesinde. stydset ve din hukuku arasında acınacak bir kar-
ga§a hüküm sürilyordu. Bir ayrıcalıklar oligarşisi vq,rlığını kanıt-
lamakta sabırsızlanıyo.r ve Devlet tşlerfntn yönetilmesinde gittik-
r;e daha etkin bir katılmayı tsrarla talep ediyordu. Bununla btr-
li_kte ,rahipler sınıfının tsteklert bütünilyle yerine geldikten yak-

8
GİRİŞ

la§ık tkt yilzyıı sonra, eski çağ tarihinde htç görülmemiş top-
lumsal btr tepki bii.tün ülkeyi temellerine kadar yıktı. Uzun sü-- ·
ren süitsttmallerin aşırılığı, vergilerin umursamazcasına ada-
letsiz dağılımı, vergi toplayıcıların zulümleri, efendilerin. kayıt-
sızlığıf işsizlik, açlık, salgın hastalıklar, görünmezUklere · izlen-
miş firavunun apaçık yetersizliği anarşik bir durum yarcttmıştı.
Kontrol edilemediğinden bir on yıldan öbürüne, gittikçe kötü-
leşen bu hal, gerçek bir halk ihtild.ltnln zaferi ile sonuçlandı. Bu
olaylar, çocukluğundan befi deli olan ve bir timsahın dişleri ara-
sında can veren firavunun kurduğu, meşrfl olmayan Herakleopo-
Us firavunlarının egemenliği sırasına rastlar. Böylece, Eski Mısır,
· Avrupadakilerden 3200 yıl evvel, bütün şf'adet hareketlert. dog-
matik aşırılık nüansları ve kanlı iç savaşları ile, halk egemenli-
ğini tanıdı. Mısır. son Herakleopolis firavunu ile birlikte az kaldı
bu kaosta kayb olacaktı. Mô. 2000 yılına doğru Teb'Uler,. Nil'in
bereket getirici ta:ıma doğrultusunun tersine, güneye yiJnelen
ihtildl dalgasına set çekmeyi başardılar. Merkezi güç onlara geç-
ti, meşru ve özgürlükçil firavunlardan oluşan yeni btr süld.leyi
tanıdılar. lç politikalarını bir çeşit sosyal devletçilik doğrultusun-
da yönlendirdiler. Bu sistem daha mütevdzi sınıftan kişilerin din
ve devlet görevleri almalarına müsaade ediyordu. Böylece halk_,
her şeye rağmen, kaba zaferlertnden bir şevler koruduğu izlen1.-
minde oldu. Ülkeye gelince, yavaş yava.ş ekonomik ve toplumsal
' dengesini buldu. Tıpkı hiç bir kum tanesinin yerinde durmayışı
gibi, hiç bir millet de en eski çağlardan beri, gayretlerinin mey-
valarından rahatça faydalanmayı ümit ede1nez. Az kaldı ülkeyi
yo'k edecek ihtiltllin acılarından hemen hemen kurtulurken, ye-
ni ve daha bü'l/ük bir f eldket Nil Vd.disine çiJkfü: Önas1ıa'nın vah.-
şı yaylalarından, Güney R.usya'nın steplerinden, Mezopatamya•-
n.ın taşlık kırlarından, va.tanlarını ytttrmtş yığınların kovalama-
sıyle kaçan Hyksos atlılarının tstild.sı.
Ancak, yabancı egemenune rağmen, hiç btr Mısırlı, 1llkenın
yazgısına olan güvenin·ı yttfrmedt; Kutsal ateşler söndüril.lmedt
ve XVTII. Teb silld.lesi (MÔ. 1580 -1320) Asyalıları kovmak 1.çin
tnatçı, karışık, güç bir mücddeleye gf.rtştf ve kahraman, cesur, he-
yecanlı bir halkın bütününü yanında buldu. 111. T'houtmes, tali ..

9
MISIRIN ÖLÜLER KİTABI

hi açı.le bir fatih oldu. Tel - Amarna tabletleri 2aferlerini anlatır.


İmparatorluğu Libya vahalarından Surtye çiJllertne kadar yayı-
lıyordu. Kdttpleri, doğu dillerini bilen Babillilerdi. Bu, Mısır'ın en
parlak dönemidir: uygarlığı en yilksek noktasındadır; egeme_n!i.-
ği bütün Yakın Doğuya yayılmıştır. Teb, Asyalıları kovduktan·
.sonra, dünyanın en zengin ve en kalabalık kenti olmuştur. A#ton'
un şehrinde, her yerde, bazı saatlerde ,. me2ar olan mabetlerin dev
kapıları önünde çifte dikilitaşlar yükselmektedir. Eski Mısır'da
tahta çıkan tek kadın, ünlü kraliçe Hatchesrx,ut, kendinden son-
ra gelecek ve onu kötülcyeceklere şöyle demektedir: «Teb'de yüz-
lerce güneş dikilitaşları diktirmişti.r; çünkü Teb, dünyanın baş-
langıcında gölc"ü yerden ayırmak için tanrılarrn yerleştirdiği kut-
sal tepedir . Pruvaları süslü gemiler Nil nehrinde ard arda süzü-
lürler. En güzel, diz çökmüş koç başlı sfenkslerin binlercesi ma-
bede giden yolları korurlar. 500 ton ağırlığındaki anıtsal firavun
kabartmaları mabetlerin avlularında sessizce nöbet tutar. A t o n
dinsel reformunu uygulayan firavun Akhenaton'un saltanatına
da değinmek gerekir. Bu, güçlü Teb rahiplerine zorla kabul etti-
rilen tek ve evrensel bir Tanrıdır. Yirmi yıl boyunca, Akhenaton,
mabetlerdeki ve mezarlardaki ilkel tanrı s1.lretlerint yıktırdı. Be-
deni onulmaz btr hastalıktan çürürken, metafizik kurgularda ye-
tenekli olan bu firavun, bir iç ateşle kavrulmakta idi. Ayni yo-
ğunlukta ıstırap çekiyor ve tahayyül ediyordu: yeni bir insanlık;
saflaşmış ve tek bir tanrıya tapan. Bu Tanrı evrensel ve iyi idi.
Ondan. çıkan ışıkların okşayıcı elleri vardı. Aşırı mistik düşün-
celertnde içtendi. Bu ı: tırap çeken yalnız adam ., Mısır'ı, sayısız
tanrıların basit hizmetkttrları olup, hiç de saf ve ilhamlı kişiler
olmayan, krallığın iktidarı için klJt1l etkili, çok zenginleşmiş Amon
ra1'J,iplertnden kurtarmak istiyordu. Her yerde Aton'un iıminin
istekle anılmasını diliyordu. Çünkü Aton, şefkat ve ışık tanrısıy-
dı; şefkatini ve ışığını bedenlere ve ruhla.ra aktarıyordu. Yalnız
Aton'un, evrenin kesin ekli ve kalıbı olduğunu beyan ediyordu.
İsa gibi o, tanrı keltlmı oldu ve havariler buldu. Putlarla v• çok
g1lçl1l rahiplerle dolu Te'b't bıraktı, bug1lnktl Tel Amarna'nın bu-
lunduğu yerde ve geriye hiç bir iz kalmamış yeni bir başkent kur-
du. Buradan yalnız «Tel - Amarna resimleri'$ denilen şaşırtıcı re-

10
GİRİŞ

si.mler kalmıştır. Bunların orijinal, taze, dinsel olmayan sade gü-


zellikleri Kahire Müzesinin salonlarından öirinde, hayranlıkla
seyredilebilir. Ciddi } kanaatlcılr ve milteassıp bu kralın saltanatı
Da.niel - Rops onu «Tanrı sarhoşu Kral» diye pek güzel: adlan-
dırmıştır - bize uzak, anlaşılmaz .•kıvılcımlar saçan bir peri ma-
salı gibi gözükmektedir. Kendinden sonra gel.en, damar!i Tou-
tankhamon oldu. O J çifte tacı giydiği güncle, çocukluğunun tan-
rısı Aton'u yadsı.dı; sarayı ve devlet dairelerini; MÖ. 1348'de ye-
niden Teb'e naklettirdi. Bütün Mıs·ır,cla yeniclen .:4.mon kültünü
ve kutsal Teb üçlüsünü >kayınpederince kovu.lan rahiplerin ayrıca-
lık ve güçlerini ünlü emtrnt1mesi ile iade etti. Ne olursa olsun,
Toutankhamon çok genç öldü; bir si5ylen.fiye göre de öldürüldü.
Mezarı Krallar Vadisinde, özellikle saklandı. Ve bu mezar, kabul
etmek l&z-ım ki, Teb mezarlarında firavunlara ayrılmış yerlerin
dışında kazıldı. iyice saklanmış olduğunu da itiraf etmemiz ge-
rekiyor; çünkü 35 yüzy1.l boyunca, mezarların topoğrafyasını çok
iyi bilen kral mezar-ı .soyguncuları oraya erişemediler. 1923 yılın-_
da, bir raslantı sonucu Lord Carnarvon tarafından keşfedildi. Bu
keşfin ve dünyada akislerinin ne kadar büyük bir ilgi uyandırdığı
bilinmektedir. Yüzy-ıllar yüzy-ılları kovalar. Ramseslerin egemen-
liğinde (MÖ. 1310 - 1080) Mısır daima kendini dinleten kudretli
bir millettir; kültürel ve siyasal açıdan yoğun bir prestiji var-
dır. 11. Ramses ve onda.n sonra gelenler yıkıntıları httltl devdsd
olan yapılar inşa ederler: K arnak'taki Büyük Am.on Tapınağının
sütunlarla tavanı tutturulmuş salonu -30.000 ton yontulmuş taş
gerektirmiştir-, I.Seti'nin Gournah'daki cenaze mabedi ve yüzlerce
işlenmiş sütun; Abydos'daki Osiris, !sis ve Horus'a adanmış mabet
ı,e hafif kabartmalar halindeki harika boyalı heykeller sayesinde,
Ostris 'in günlük güneş kültü ayinlerinin nasıl olduğunu tamam-
landığı günkü gibi anlatan yedi paralel mihrap; Ltbya'daki t fa-
leze oyulmuş Ebu-Sim bel mihrabı II. Ramses"in pembe granit ..
t.

ten, Herodot 1a göre Mısır'ın en büyük ve en ağır ( 1200 ton!) hey-


keli. Fakat Ramses inşacılarının bu ani alevlenmesi, firavunla-
rının· birbirinden daha büyük anıtlar yaptırmaktaki teld ı, öle-
ceklerini hissedenlerin, yüzyılları aşacak son ve şaştıalı bir par-
laklık bırakmak isteyenlerin bu vdsl ve kalabalık Mısır'ı, 1Jl1lm·
..
11
MISIRIN ÖLÜLER KİTABI

- silz Mısır'1n 8on şarkısıdır. Za/erlertn zamanı geçmtşttr ve yıkım


yakındır. Jstilclcı yeniden beltrtr; düşman çeşitlt adlar altında
giJzükür, fakat hastalık hep aynıdır. Ve /eltıJcetlertn hey11lc!ları
birbirini taktp eder; o kadar uzun zaman insan uygarlığ.ımn '
ruhu olmuş olan bu toprakların her yerinde, zamanların son na
kadar uzayan o korkunç gürültü işitilir: Yıkılan tapınakların ve
yüzleri parçalanmış tanrıların çökme gürültüs'il. Her taraftan
düşman halklar üşüşürler. Nil boyunca güzelim şehirler yanar.
Onlar ey orduların Moloch'u, sana takdim edilmtşlerd.tr. Bu şehir-
leri yıkanlar, Asur kökenli kahramanlar, bilinmez cangıllarda
doğmuş Libya beyleri, Teb Amon 1undan bir Habeş ildhı yapar-
lar; M.ö. 661 yılında, Memfisi kırk gün yağmaladıktan sonra,
100 kapılı Teb önünde gözüken Asurbanipal'tn Ntnive'lilertdir ...
Burada Eski Mısır tarihi biter. Çünkil Asurluların onca şiddett
metot ve onlara özgfl va.hşetle Teb'i yıkmaları Doğu halkını,·alt,
üst etmiştir. A. Moret, Teb'in yıkıntılarını kazarken, 2600 yıl ev-
vel nasılsa, sivri uçlu Asur miğferleri bulduğunu yazar. Bu da
bize şehrin tahribinin süresi ve korkunçluğu hakkında btr fikir
vermektedir. Akdeniz halkının hayret ve dehşeti o kadar hatır-
lardadır ki, Peygamber Nahum, 50 yıl sonra, hiçbir zaman pişman
olmamış, doymamış, küstah ve zalim Ninive,yi şiddetle suçlaya-
cak ve yakın yıkımı hakkında kehanette bulunacaktır. Amon'un
kral şehrinin korkunç yazgısı daha hatırlardadır. O, peygam-
berlere iizgü, olayların tjnsez 1şly le sövle ha11k1,rır: ,r_Hatırla eu Nt-
nive! Eskiden Nil'in bağrında oturmuş Teb•den daha kuvvetU
mtstn? Hatırla ey Ninive _. bir zamanlar dilnııanın mihveri olan
Teb't,· kibrini, ululuğunu, yilzyıllar silren güzel yüzünü! Hatır-
la ki artık tanrıları ıapınaklarında o'turmuyor; rahipleri ve S01/-
lulan zincire vuruldular, halkı kayboldu; hatırla ki Teb çocuk-
ları her sokak köşesinde ezildiler; onlarca Teb gecesi, bütün o
geceler, dehşet geceleri tdf.ı,

12
I. BAB

I. BAB

EVREN KEND1N1 OLUŞ.?URUR


VE TANRISAL; HERSEy;DEDiR.

H e r .§ e y ô ı 1l l e r K it a b ı n d a y a z ı l m ı § t ı r... Çok
eski zama:p.larda, düzgün yüzlü K e o p s veya S a k k a r a pi-
ramitleri yapılmadan çok evvelleri, Y a r a t ı l ı ş sırlanna. ini-
siye olmuş Eski Mısırlılar. Güneşin her sabah, N o 'Clt'un karnın-
dan çıkıp t her akşam,. batının son ışıkları yaşayanların evreninin
· sınırlarını bellrlerken t N o O.t'un ağzında kaybolduğunu biliyor-
lardı. Ve ayaklarımızın altındaki öbür dünyada toplanmış. ölüler,
güne in gece yolculuğunda, D o u a t'ın on iki bölgesindeki de-
ğişimlerini seyredebiliyorlardı. Ve burun deliklerinde yeniden ha-
yat nefesini bulan ölüler O ü n e ş K a y ı ğ ı n ı n, köpek başlı
maymun tapınıcılan ile, sihirli kürekleri ile ve güneşi s k a r a b e
(bu böceğin Türkçe ismi bok böceğPdir) yani Khepra, oluşan tan-
n biçiminde görüyorlardı.
Nil Vadisinin eski aha.Iisinin ölüler a.ı.emine girmeden ve
BİLGİLER KİTABI'nın sayfalarını açmadan evvel, onların ebe-
diyeti olacak şaşırtıcı evrenin kapıları açılınca, ölüleri bekleyen
tanrılardan birkaçını öğrenmeliyiz ..
PTAH
PTAH var olan her şeyi yarattı. ·ondan evvel, Veda'larda ya-
zılı olduğu gibi c_ne varlık, ne de yokluk vardı. Yukarda ne uzay t
ne de gökyüzü vardı. Hareket eden neydi? Nerede ve kimin yö-
netiminde? Derin. dipsiz su mu vardı? O zaman ne ölüm ne ölüm-
süzlük, ne de geceyi gündüzden ayıracak bir belirti vardı. B i R;
nefes almadan soluyordu, kendiliğinden hareketli !di: ötesinde
hiç blr şey mevcut değildi. Başlangıçta karanlıklar karanlıkları
örtüyordu. Boşlukta hapsolmuş B İ R, sıcaklığın gücü ile vücut
buldu . (R 1g v e d a, x • 129- Louis Renou çevirisi). Ptah, tan-
... 13
MISIRIN ÖLÜLER KİTABI

rıları ve «ilkel sulara batmışı> ülke olan Mısır,ı yarattı. Onun sa

r 1 ..

Şekil - 1
yesinde, dünyanın başlangıcında tanrısal sözler söylendi ve tan-
rılar varlığı bildiler, çürikü Ptah, Memfis tanrıbilimine göre, ço-
ğalma organları olan <<yürek ve dil» idi. O zamandan, ilk kaostan
sular ve yerler oluşur oluşmaz, gelecekteki ölülere vaad edilen
milyonlarca yıllık yaşamın simgesi olan asanın sahibi idi.
. ANUB JS
Ruhları yargılayan Tanrılar mahkemesinin başta gelen ki-
şisi ANUBİSt alemin yaratıldığı gün herkesin yerini saptadı ve
bunu öyle yaptı ki herkes için her yer, zamanların sonuna kadar
burada da, öbür dünyada da belirlenmiş olsun. S. Mayassis, «ölü-
lerin ve ruhla rının bir koruyucu tanrısıdır ve bu koruma onlara
yardım edip, onları arıtmaya yöneliktir,» .diye yazıyor. Ona «Ke-
mikleri yeniden toplay an, t Alağı alemin_ «Kapı açıcısı» aa aenı-
llr
.Ruhun tartılması törenlerlnln tamamlanması için, ölüyü
karşılayıp, elinden tutara k. Osiris'ln karşısına götüren odur. Ha-
reketlerin, mekAnların, şekillerin, sayıların, gezegenlerin muha-
sebecisldlr. o. ayni zaınanda sihir metinleriniz.!, l}er _aycanavar-
ların vutmak ıstedlkle..tl Y.e konstellas_yonıar Lrasınaan rı, n o t
go nür _göfilnriiez getlye ıcustuklan ay )ın da· .koruyuGusudur.
14
L BAB

Başka tanrıların sevgili kt\t1bidir. Cünkü Yüz Kapılı Teb'de hü-


küm sürecek daha doğmamış firavunların isimlerini Hellopolis' -
in kutsal ağacının yapraklarına yazan odur. Karanlıkların_ ışığı
.olan Seth'in ısığ1n1n zıddına (<J.iinyanın uzaya uzayan flO[$e-
kon1:!1 ışığının) her ruh güneş ışığını almadan oraya dalacak
ölülerin bectenıerinl bırakır bırakmaz geçtikleri on iki bur9 ışığı-
nın zıddı olan o karanlık ışıktan farklı olarak Anubls'in-ışığı pı-
rıl pırıl ve Osiris'in önünde temiz çıkmış ruhlar için mutluluk ve-
ricidir. Bu bir ışık merdiveni'dir. Güneş yaratılmadan ev-
velki ilk yaratılış ışığıdır. Kozmik yumurta, Anubis'in ışığı ile
aydınlandı. Yaşayanlara şafak ne ise bu ışık da ölü için aynı şey-
dir; o, onun «güne çıkış»ını sağlayacak ışı}ttır. s. Mayassis «Anu-
bis'ln ışığı öbür dünyaya giriş veya ruhlar dünyasına çıkıştır, di-
ye yazmaktadır.
OSIRiS
OSİRİS de ölülerin koruyucu tanrısıdır. Bütün doğan şeyle-
rin simgesi olduğundan ölüler arasındaki yeri tamdır; çünkü
ölüler, galaksilerin dönendiği gök nehirlerinde ebediyen dolaş-
maya ba§lamadan, belki de evren dediğimiz. başlangıç ve oluş
olan ışıklı ruhların arasında, artık belleği olmayan zamanda ge-
lişmeye başlamadan, ikinci bir defa daha doğacaklardır. Bu dün-
ya uzayın tanınmaz bedeninde· ölü bir hücre, ölü bir dünya hali..
ne gelinceye kadar Oslris, yeryüzünde biten her buğday tanesin-
de, ne kadar ilkel olursa olsun her hayat parçacığında t ölülerin
«kalbi ve yüzü1> olunca onlara yöneltilen her bakışta, Nll'in taş-
ma zamanındaki ter gibi, ellerinden ve ayaklarından süzülen her
su damlacığında, yeniden, çoğalarak doğacaktır. Oslrls, yeryü-
zü veya uzayda olsun, yaşamsal etkinliktir, ve bir tanrının görü-
nür şekli altında ölülere yeniden canlanmayı vaad etnıek için,
ve sonuçta Osiri's'in şaşaası ile yeniden canlanacaklarını vaad
etmek için onların dünyasına iner. Çünkü kendini tenilze çıkar-
mış her ölü, tıpkı toprağın bağrına düşmüş bir buğday tanesi
gibi, evrenin derinliklerinde bir hayat tomurcuğudur. Osiris'in,
desta.nı devirlerin ilk firavununun zaferi, kutsal kenti olan Aby-
dos üzerinde yeniden parlasın, ölülerin koruyucusu tanrı t yaşa-
yanların nefesini ebediyen beslesin... Dalma t aydınlık kabirle ...
...
•. ' ..'.: .. ·.
15
MISIRIN ÖLÜLER. KİTABI

"tinde, ölüler «Gökyüzünün Anası> tanrıça Nout'un kollan ara-


sındayken, ösırts tin etkileri onıann organlarını canlandırsın.
kem1kler1 1 birleştirsin, sihir merasimlerine göre çapraz sanı-
mış sargıları olan ölüler Osiris'te kişileşsin, yeniden doğarak. Otnu
çoğaltsınlar., k a'ları - Kuş-ruhları ., ezoterlk dubleleri - İ a l o u
alanlarının güzelliklerine açılsın. o Osiris'in karısı, s1h1rbaz-İsls
aııasın; o İsis ki insanlara bedenlerinin çürümemesi için ne· yap-
mak gerektiğini, iç organları ayrılıp vazolara konulduktan son-
ra bedenin nasıl mumyalanacağıııı öğretti; o İsls ki, kardeşi Seth
tarafından öldürülmüş sevgilisini, bütün Mısıra dağılmış ölüsü-
nün - erkeklik organı hariç; çünkü onu nehirde bir balık (oxyr-
hynque) yutmuştu - on üç parçasını bulduktan sonra. dirilt-
mişti. Abydos'taki ünlü nekropolde (ölüler kenti) Os1ris tin !Ahdi
bir yeniden dirilme sahnesini canlandıran nefis bir kabartma
vardır San'atkar «Ölüler Kitabı»nda yazılı olanı elindeki mat r-
yele çok güzel bir biçimde yansıtmıştır. Burada t firavun I. Setı•-
nın dir111şini görüyoruz. Kral lahdin üzerine uzanmıştır. İs1s sa-
ğında, Horus solunda ayaktadır. Firavunların başı üzerinde uçan
tanrııann simgesi Mout* akbabası, Asur'da, Asu_rbanipal'ln başı
üzerindeki gibi, kanatlarını kapatmış, sabit bakışlarla kralın yü-
zünü gözetlemektedir. -Çünkü Abydos gecesinde, firavun ölüm-
süzleşecektir. Vaktiyle Osiris'ln olduğu gibi - A. Erman'ın yazdı-
ğına göre «bir Jantom - ruh olara1c değil,· bedeninin tam bir d.irt-
ıtıt tle uııanacaktır. Çünkü tanrılar Osiris'in organlarını yerll ye-
rine koymuşlar, başını kemiklerine eklemişler, kalbini yeniden
göğsüne yerleştirmişlerdir>. Ra'nm oğlu firavun gibi, Osirls'te do-
ğacak ölü lçln de ayni şey olacaktır. Piramit metinlerinde yazıl-
dığı. I. Setrnın dirilişini gösteren kabartmada olduğu gibi, isıs
ve Horus ölüyü kutsayacak.lar ve ona «Kalk ve uyan!> dlyecek-
lerdlr. Ve ölüler yeryüzünü u z a k l a ş a n ölüler gibi de-
ğ 11, g 1t m e k t e o ı a n c a n 1ı ı a r g i b ı terkedeceklerdlr
Bu ölü firavunlar Osir1s'e doğru gidecekler ve onca kez dinledik-
leri rahibin sözlerini hatı.rlayacaklardır: «Oslrls, sana doğru
yllksellyorum.,. Temizliğim ellerimdedlr. Tannça · T e f n o u t 1 -

*Mout : Gerçek

16 ...
-·1. BAB

un önünden geçtim ve tanrıça beni temizledi. •. Ben bir rahibim


ve bu mabedin rahiplerinden birinin oğluyum ... » Defalarca işit-
tiğini yeniden hatırlayacaktır: «Bağ çözüldü, bu kapıyı geçmek
için bilekler serbest kaldı. üstümdeki bütün kötülükleri yere at-
tım.> Hepsi Osiris'e doğru gideceklerdir. Yüzleri yeniden hayat ' .

ve güç bulacaktır; burun delikleri



kuzey rUzga.rlarının serı11ıııtı
·4·
...
nl duyacaktır. Gökyüzünün Ialou tarlalarında buğdayların· bü-
yüdüğünü göreceklerdir. Gecenin Kapıları önünde bırakmış ola-
cakları yaşayanlar, ,kutsanmış ruhlara, her yönden adaklar getı-
rec.ekler ve bunları kutsal sularla ıslatacaklardır. Evet, hepsi bir-
biri ardından dirilecek t kalbi çarpmayan Osiris'in önünde ebedi-
yen duracaklardır. İsterlerse ve eğer doğruıurdan bulunurlarsa,
her gece öbür dünyanın on iki bölgesinde yüzen kayıkta otura-
bilecekler, tanrısal Kedi'yl Heliopolis'lıı. kutsal ağacını yardıktan
sonra, iç organlarını işıklı tayflar önünde t Skarabe Khepre'yt.
· üst İdareciler sıralanm sını görecekler ve şöyle haykıracaklar-
dır: ,ıEy! Gilçlü Osirisl Biraz önce doğdumr Bana bak, az evvel
doğdum!•

· SETH

SETH, typhon hayvanı başlı kötülük prensibi, karanlıkların


akıl almaz kaynaşmasını, blz1 taşıyan dünyanın altında düşünü-
len bu harabiyet bölgelerindeki bozucu her şeyi k1ştıeştlrir. Ken-
disine «pislik> attığı lçin Horus onun husyelerini (testis) kopar-
nuş, böylece, Plutarque'ın söylediği gibi, ondan kudretini ve et-
kinliğini almıştır. Mısırlılar Coptos'da, Seth'in erkeklik uzvunu
ellerinde tutan Horus'un bir heykelini dikmişlerdir. Silueti tit-
remeden göz önüne getirilemeyen Seth, ünlü lanetlemelerle da-
vet edilir. Bununla birlikte, bir çok mllleti yenen II. Ramses, bir
mabedin kapısına kendisinin Seth'in dostu olduğunu yazdırmış-
tır. Siyah domuz seth her ay, ay'ı yutar; çünkü Osiris'in ruhu
oraya sığınmı:stır. Bu H rus - Seth çatışması, bu evrensel mitos,
sonu gelmez iyi ve kötü savaşıdır .. Dünyanın başlangıcından beri
şu veya bu biçimde ortaya çıkar. Bazan şurada yatışır, bazan ora-
da alevlenir. Ölmüş eski zamanların gecesinden ve gelecek zaman-

17
MISIRIN ÖL"OLER KİTABI

!arda, ınsanlan yapan tanrıların ortaya çıkardıkları bazan sar


olmayan bu aıev t sonu gelmez ikilik: (düalizm)'dir.
HORUS
Yirmi değişik şekil altında HORUS Mısır pantheonun.!JD
(tannıar gurubunun) en büyük tannlarındandır. O, Louvre ;Mü-
zesinde görebileceğimiz, firavunun önünde zarif kutsama jea.tinl
tekrarlayan atmaca başlı (hieracocephale) Horus'tur. ·Edf0U,da,
kutsalların kutsalının mabet kapısının kulelerinin on dört ka-
tıyle korunduğu, şahin başlı acımasız Horus'da görülebllir. Be-
denlerin Açıcısı da denilen Hor - Behoudit, tanrıların zifaf oda-
sının veya çiftleşen canavarlann koruyucusudur. Slmgest, şahin
.
kanatlı güneş yuvarlağı, binlerce yıl süresince Mısır'ın ekseri ta-
pınağında onurlu bir yer almıştır. Fakat ruhunuzun derinllklerlnl
araştıracağından hiç kuşk-.usu olmayan Edfou Horus'unun bakışı
ne kadar zalimce bir iz ·bırakır; mabedin avlusunun yaldızlı ışı-
ğında nekadar tedirgiQ edlcl t sadece ölülerin tanıdığı bir alemin
kapıları ö_nünde ne kadar öbür dünyaya yaraşfr bir bakıştır, bu ...

Şekil- 2
Ôl1lJ ölilm sarayına götür1llllyor ..
Plramlt tekstlerinde, Seth'l Horus'la karşı karşıya getiren
korkunç savaş Hişkisl anlatılır. Oradan Seth'ln nasıl husyelertnl
(testis) kaybettiği ve Horu 'un bir gözünden olduğunu öğreniyo-
ruz. Bu kötülüğü kovalayan t yakalayan ve peşini bırakmayan Ho-
ru.s, özellikle ölüler tarafından saygı görmektedir. Çünkü bu ışık
yapılı Horus onların «gözünü açmıştır>. Böylece ölüler «onun

18
I. BAB

arac;:ılığı Ue görebilecekler>, Nil kıyılarında canlı iken yürüdük-


leri zamanki glbl, adımlarını ebediyete o kadar kolaylıkla yönel-
teblleceklerdlr. önceden yapıtından alıntı yaptığımız S. Mayas-
ls şöyle yazmaktadır : «İsis, Oslrls'l Horus btctminde dlrııttik-
ten sonra onu gökyüzüne, tannların karşısına, yeni şeklllere 1 doğ-
ru çıkardı... Eski Mısırlılar, içinden çıktığı eski bir şek.ild n ev-
· .ı_·

rim sonucu o ı u § a n her şekle. ç o c ıı k diyorlardı. Genç bir


adam, kendi kendJn1n çocuğu, ç o c u k ı ıı ğ u n u n o ğ u ı u
(yetişkin, genç adamın oğlu. ihtiyar da yetlşkininkidir). O, önce-
ki şekli üzerindeki yenglsi ne yeni nitelikler kazanmıştır. Horus,
0s1rls'in yeni bir yaşam bi imtdir... Evrim, ruhun yükselişi ve
saflaşma yoluyla değişimi, önceki tabiatınaan, şeklinden çıka-
rak bir çocuk olunmasına bağlı bir şeydir ... , Ölmüş Osirls'ten
çıkıp İsis'i dölleyen tohum bir Horus - Sothis, aydınlık Horus'tur!
. «Kardeşin is1s, aşkınla mutlu sana geliyor; onu phallus'iın üs-
tüne koyarsın. ve tohumun ona dahil olur.> (Piramitler Tekst'I
632, 1635 - 1636, S. Mayassıs çevirisi.) Şu halde ölü 0s1rls'1n ka-
davrasından çıkan tohum «her şeyi tamam bir Horus'tur» Sothls
g1bi delici, yani kadavradan çıkan Sothis ışığı gibl 7 ayni zaman-
da, I ş ı k M e r d 1v e n i'nin birinci basamağı, Samanyolunun
ışığı, ölüye milyonlarca yıllık gelecek yaşamına olduğu kadar en
son ve en ebedi, kozmik yumurtanın bağrında yanan ı:üneş ışı-
ğına erişmek imkA.nını sağlayacaktır ...

«BEYAZ, BtJYÜK, DQGU GÖK'ÜNDE


YÜKSELDJGI ZAMAN TANRILARIN
iBADETİNi GÜZELLIGJ İLE MUT-
LANDIRAN HORUS'UN a ô z t J , SANA
ÔVGÜLEB.

(Jean Capart Çevırist)


Horus, ayni zamanda ve özellikle Harmakhis «Ufukta.ki Ho-
rus>. ünlü Gizeh Sfenksidlr. Defalarca kumlar altında kalmış,
ve ınsanlann gayreti ile tekrar ortaya çıkarılmıştır. Doğuya yö-
nelik yüzüyle, hareketsizliği içinde devAısA., ve sabahın ihtişamı ..

19
MISIRIN ÖLÜLER, KİTABI

na bürünmüş, gerçekten «Ufuktaki Horus1ıtur. Piramitlerin çev ...


resindeki dokunulmamış, va.s1 ölüler şehrini kollayan Horus -
Kheprenidir. Göksel eşi Güneşin, bütün doğumların kızıl olu-
şu gibi, kırmızı kumlar içinde kırmızı doğacağı noktadan g:özle-
rlni ayırmayan Horus ·-Harmakhis,tir. Bu Glzeh sfenksi, yıpJ;'an•
,.,.
mış yüzündeki sonsuz tatlılıkla Horus'tur. O Horus ki beş -bin
-

yıldır milyonlarca güneşin doğuşunu, tarih öncesi yıkımların, fe-


ıa.ketlerın- korkunç patlamalarının silinişini görmüştür. Kanının
damlalarından tanrıların oluşması için kendisini yaralayan Rft.'-
nın ruhu, bu Horus'tur. Geçici firavun - tanrı görünüşü ile ya-
ratılışın bütün güçlerinin sahibi olan tanrıdır. Bu Atıant'lann
son yaşayanı için anlaşılmaz derler. Bir firavunun Nil'in akış yö-
nünü değiştirdiğini, Musa'nın nankör bir yurdu terk ettiğini gör-
müş, Sümer ve Akkad'dak.1 karışıklıkları, Ninlve ve Ur,un alev-
lerinde kaybolan onca halkın feryatlarını, Nlnlve'll gaddar Asur-
banipal'in Teb'e kadar inerek Mısır'ı yıkmaya gelişinden önc_e Ba-
bll ve Kudüs'ün yıkım ve yakımını işitmiştir ... Aşık Kleopatra, uy-
garlıkları aydınlatan veya yıkan zafer veya felaketler karşısın-
da kayıtsız. insanı büyüleyici, dengeli «Ufuktaki Horus:ııu sor-
guya çekmiştir. Zamanların sonuna kadar, yıpranmış şekli ne
olursa olsun, canlılar bir kum çölünde artık onu görmeseler bile,
her Mısır gecesinde, her tan ağartısında mevcut, daima yaşayan
Hor us olacak, yeryüzü güneşte ısındıkça, öl ü1er ülkesinin üstüste
sıralanmış nekropollerini gözetecektir.
DAiRE SEMBOLÜ
Karnak,taki küçük Khonsu mabedinde, büyük tanrı heyke-
linin yakınında Ugi çekici bir seri kabartma vardır. Orada dev
mezarlar olan piramitlerin önünde, onları koruyan Sfenks'in ar-
kasında güneş ve -tannların çifte yaşamını simgeleyen- yılan ta-
rafından taç giydirilen · Horus görülür. IV. Ramses, Tanrıça
Ament'e t Amon'la birlikte oturan dişi, cGlzli», bir heykelcik he-
diye etmiştir; tanrıça, firavunun gözleri arasına, üst ucu oval
ve delik olan bir haç (croix ansee) uzatmaktadır. Bu üst bölümü
delikli haç g e l e c e k m t ı y o n ı a r c a y ı l ı n s i m g e s fdlr.
üstteki yuvarlak ne başlangıcı ne sonu olanın mükemmel imajı-
dır; ebedi olan ruhu temsil eder; çünkü o, tannların ruhsal cev-
...
20
I. BAB

herinden çıkmıştır; haç, lnlslyenln gtrd1ğl transı, daha çok,


ö ı il m halini gösterir. Bazı mabetlerde n·amzetin «haça gerllişl•,
1n1s1yen1n blr yatak üzerine rahiplerce haç şeklinde yatırıımasın-
dandır. Tanrıça Ament'in, üstü delikli haçı flrayunun gözleri ara-
sına koyduğunu söylemiştik. Bu sihir hareketinin kendine; gore
bir anlamı vardır. Gerçekten Paul Brunton cL' E g y p t e __ , e e-
re t e : Gizli Mısır» adlı kitabında ısrarla şu hususa işaret et-
mektedir : «Kaşlar arasında işaret edUen nokta p 1n e a l g u d-
.d e'nin* yerini gösterir. Ouddenln karmaşık işlevleri henüz ay-
dınlanmamıştır. İnlsiyasyon un ilk basamaklarında, yetıştlrlcl
(hlerophante) namzedin psi§lk görüntüleri veya çevresindeki
ruhsal varlıkları görebilmesi için bu guddentn r
belli bir etklnllği-
ni harekete geçirir. Bu a_!llaçla kullanılan .metot kısmen man_y!!-
ttk. kısmen__ de .çog Jij.ClU tutsuıere ba lıdır.-, :Sundan şu çıxar xl
tanrıça nacı Ramses'ln gözleri arasına koyduğu zaman onun
· gerçek sırların açık gqrünümüne (vlsion clairvoyante) sahip ol-
ması amacında idi. Ancak inlsiyasyonun değişik safhalarında
··görüp hissettiklerini açıklaması yasaktı. Bunun içindir ki Ho-
rus, ufukların Horus'u, Sırlann Bekçisi, onun arkasındaydı ve bir
parmağını dudağına götürerek ona susmasını işaret ediyordu ....
İn1s1yasyonun en büyük mabedini, Büyük Piramide yaklaşanlar-
dan koruyan Sfenks de oradaydı. .. Bunun 1ç1n Karnak'dakl
Khonsou mabedinin duvarlarına kazınmış insanların çehreleri
in1s1yeler için belli bir anlam lfade ediyordu; ezoterik sırların

(x) Diansefaldeki Pineal aygıt iki bölümden oluşur: Retinası ,. ilkel göz
billuru, pirmanter ve periferik hücreleriyle küçük bir gözü andı-
ran bölüm ve diansefalden yukarı çıkan tüb şeklindeki epifiz gud-
desi. Bu aygıt özellikle Rhynchocephale'lerde ve bazı sürüngenler-
de çok bellidir. Prosaurien'ler de denilen bu ilk bölüm çok eski sü-
rüngenlere benzer. 45 cm. boyunda bir kertenkeleyi andıran ve
Yeni Zelanda'nın kuzeyinde, Plenty körfezindeki birkaç adacıkta
yaşayan Hateria (Spbenodon punctatus) bu türün tek örneği olup
nesil tükenmek üzeredir. Metinde pineal gudde diye anılan bu
apareyin bir üçüncü göz kalıntısı olması pek muhtemeldir.
Biologic: Animale M. Aron etp. Grasse

21
MISIRIN ÖLÜLER. KİTABI

geometrik anahtarına sahip kim olursa olsun, ölüler dünyasının


kapılarını açmasını biliyor ve ebedi yaşamın gizli anlamına nü-
fuz edebiliyordu: bunun sembolü de delikli haçtan (croix ansee)
başka bir şey değildi.
İnislyasyonıarın merasimleri, gerçek mezarlara benzeyeıi loş
ve tıplak. kapalı salonlarda (crypte) yapılıyordu. Buralarda·..-sü-
i
Jeler hlpnotlzör rahiplerce uyutuluyor; ışıktan yoksun, g1zllce ka-
ranlıkların derinliklerine dalmış bu kişiler bazan ardan, ruhen
olduğu kadar. bedenen de ölü çıkıyorlardı. Ama bedenden ve esp-
riden sembolik olarak ayrılma sınavlarını aşabilenler o kadar
yaklaştıkları ölümün dipsiz çukurundan geri geliyor. bu dönüşte
beden ve ruh yavaş yavaş ola.ğanüstü bir sıcaklık duymfaya başlı-
yor, insanı serbest bırakan, coşturan, temizleyen ölümtü tanıyor,
esrarlı bllgiler alıyor ve_o zaman Hiç kimsenin b i ı eme-
ye c eğ t n i b i. ı i yor la r d ı: Öbür alemin ışığı t gecenin on .1kj
s·aatinin göz önünde canlanışı t mezarların { astaba) kuyuları
içinde uçan kuş-ruh, mabedin en gizli odasındakl uzun uyanıklık
saatleri, onların, yeniden dirilmenin korkutucu sırlarını sezme--
terine imka.n vermişti. Sırası gelince varlığın bir halinde kayba-·
labtlecekler, başka bir hal içinde yeniden gözükebileceklerdl.
Kardeşi tarafından öldürülen Osiris'tn dağılmış organlan nasıl
toplandı ise (HAbil ve Ka.bırıhatırlayalım ... ) kendi dağılmış or-
ganlarını toplayabileceklerdi. H i ç k i m s e n t n b i ı e m e y e-
ce ğ t, mumyaların aydınlık tabutlarında uyandıkları zaman si-
hirli bir ipliğin ucunda sallanan ruhlarının ne anlama geldiğini,
üst dereceden rahiplerin manyetik pasları sırasında vücutlarını
patlar gibi hissetmelerinin belki bedenlerini tahrip edeceğini,
ancak, doğmadan evvel de onların olan şu ışık ruhunun hiçbir
zarara. uğramayacağı gerçeğini bileceklerdi.

22·
II. BAB

U Avıl :: tt/ ı1f


0 ı 4 U
t ---------, 5r
I ..

1 1 1
il. BAB
Ebediyetin yay- :iô
gınlaşması için
/sis insanları ö-
lümsüz kılan de-
vayı (ilacı) keş-
fettt ...

--
Şekil - 3
Toplumsal açıdan çok güçlü din seçkinlerinin bir sürü 1nls1-
yasyon merkezinde bilgi aldıkları Nil V!.disi halkı, eski çağların
başka halklanndan, yalnızca dünyanın en olağanüstü uygarlığı-
na sahip olmakla değll t ölülerine gösterdikleri aşırı Ugl ile de ay-
rılır. Topl umsaı. siyasal, dinsel yaşamlarına kesin kurallar ege-
mendir. Bu ıaşam, ölüm kapılarının eşiğinde her canlıyı bekle-
23
MISIRIN ÖLÜLER KİTABI

yen ikinci doğumdan sonraki diğer hayata nisbetle ayarlanmak-


tadır. Kolpaktchy, Eski Mısırlıların «çok büyük bir lahit gibi:t) dü ..
şündüklerı evrenin, öbür dünyanın sırrı ile gerçekten büyülen-
diklerini söylemektedir. Osiris'in bu evrenin merkezinde olcju'ğu-
na ve ülkelerinin, gökteki evrenin bir bölümünün yerdeki lzdü-
.

şümü olduğuna inanıyorlardı. İnlslyatörleri (öğreticileri) ölüm-


den sonra kozmik ışınmaıarın ritmine iştirak edeceklerini, ölüm
olayının ancak şuur,un d ğlşlminin (transformasyonunun) görü-
nüşlerinden· sadece biri olduğunu öğretiyorlardı. Bu bilinmeyeni,
bu bizdeki görünmezi, herkes, mezarındaki yeni doğuşundan son-
ra, daha mükemmel bir hal içinde hissedecekti. Ölüler dünyasını
yaşayanlarınkinde çok daha iyi öğrenmiş olan inislye için. her
an uğraştığı öbür dünya, geçici olduğunu bildiği bir mevcudiyetin
ideali oluyordu. Uygun· anda tanrıların tri\delerlne uyabilecek,
.yeryüzündeki hayatını saf halde onlara takdim edebilecekti ki 1
bu da, sonuçta, milyonlarca yıllık ebediyeti karşısında çok az bir
şeydi. Her durum için bir ·tane olmak üzere sihir formülleri Her-
ki evr1minl kontrol etmekte mastaba'ların (mezar) etrafındalar-
valar gibi (Eski Roma inançlarında ka.tn ve öldürülmüş kişilerin
ruhlan olup canlıları rahatsız eden bu varlıklara larva deniliyor-
du) kaynaşan aşağı ruhların kötü etkilerinden onları koruya-
caktı. Terazinin sallanışlannı dikkatle izleyen Yiyici'nin önünde,
o korkunç cruhun tartılışı» sırasında adalet tanrılarına şaşırma-
dan cevap verecekti. Hayır, rahiplerin, sırları yavaş yavaş aça-
rak sabırla eğittikleri onun için, ölüm bir son değil, bir başlangıç-
tı. Zaman ve mekAn içinde görl\nen ve görünmeyen birbiri için-
de erir Ölüler Kitabında, ölünün kendinden bahsetmesinin ne-
denini anlamamıza, belki, bu hal olanak vermektedir. Ölü ayni
zamanda ihtiyar ve yeni doğmuş, yaratılmamış ve oluşmakta,
bitki özsularının karanlık kudreti veya Samanyolunun derinllk-
lerlnden yayılan uzak kozmik ışınmadır... Evet, ölümünden ve
dirilişinden sonra, Oslris gibi Yaşam'ın korkunç ve devri şekil ve
kuvvetleri içinde ebediyen yeniden doğacaktır ...
iNSANIN lKiNCİ
DOÔUŞU
Ebediyet değişmez ve bir'dir; galaksllerln hiç durmayan ha-

24
II. BAB

ı;-eketi onun maddeleşmesini sağlar_. Ebediyetin bütün kapsadığı,


bütün olmuş olduğu t bütün olan ve bütün olacağı, titreşim aracı-
lığı ile böyledir. H e r ş e y b ü t ü n 1l y l e ç i t t ti r. Ölüm blr
kriz halinden ibarettir; o sıra «bir ad taşıyan» kişi, ne ölü-ne dl-
ridir; o sıra, daha idrak edilmeden onda mevcut ebediyet1 1 k a' sı,
etin görünür bedenini terk eder. Mayassis «öbür düny dakl di-
rilmeye hasredilen cenaze merasiminden evvel, kokuşmayı uzak-
laştırmadan evvel, ağız ve gözlerin açılma ayini yapılmadan -bu
ayin ölüye ilkel Noun'da nefes ve görüş sağlayacaktır- orada
ölüm ve doğumun sürekli hareketleri gelişir ve dengelenir: Tıp-
kı sonsuz küçük düzeyde evrenler oluşturan, madde içinde ha-
reket edip çatışan sayılamaz çokluktaki ..atom hareketleri gibi.
Kuşkusuz ebediyete oranla ölçülemeyecek olan zaman, insanın
fizik görünüşünü ve. davranışlarını çabucak tahrip eder, ama ru-
hunu hiçbir zaman bozamaz. Zaman ihtiyarlamaz. Zamanın bir
bölümünün değeri -Eski Mısırlılar titreşimi diyeceklerdi- sani-
yelerle veya onların eşdeğerleri ile, yanı milyonlarca yılla hesap
edilebilir. Zaman ve ölüm geçici kabuller, düşünce oyunlarını ko-
laylaştıran anlaşma işaretleridir. Mutlu Nil Vadisinde eskiden
yerleşmiş halk için, ölümün ne korkunç ne de teorik (speküla ..
tlf) yanı vardı: başlangıç ve sonu olmayan bir evrimin bir durak-
lama zamanını gösteriyor, ölüyü ebedi hayatta doğurtacak ger-
çek bir doğumun habercisi oluyordu. Onu tutkularından. kalbin-
de olan pisliklerden temizlenecek bir ha.le getirecek, vaftize ha-
zırlayacaktı. Çil n k ü ii l ü, tanrıların önüne çıkmadan Kaz
Gölünde y ı k a n m a l ı y d ı. Evet, içinde tanrılarla eşit olacağı
öbür dünyada gözükmek için, ilerde inceleyeceğimiz şekillere gö-
re, doğrulanmış olacak, saflaşacaktır; t a ki pisliklerinden yıkan-
dıktan sonra ruhu yeniden parıldasın. Kendilerine güneşin, «yu-
_murtasını gizli varlığında yaratmak için bedenine eklediği»
açıklanan lnislyeler için (Amon' a tl4hf, Gard iner çevirisi) yer-
yüzünde doğum, öbür dünyadaki ölümün mantıki bir sonucu
idi; nasıl ki yeryüzünde ölüm, öbür dünyadaki doğumun doğ.al
bir işaretinden başka bir şey değildi. Bunlar Heraklltos'un çok
güzel özetlediği fikirlerdir: «insanlar ölümlerlni yaşarlar ve ya-
şamlarını ölürler»:. Böylece, Mısırlı için, yeryüzü bedeninden sıy-
...
25
MISIRIN ÖLÜLER KİTABI

rılıp sonrat sanki Nil kıyısında bulunuyormuşcasına, mekan için-


de rahatlıkla hareket edebilmek için bir ışık-beden'e bürünme-
nin, dlleğine göre her biçimi almanın, kendi iştıra.kt dolayıslyle
sonsuza eş olmanın, görünüşü olmayan ışıklı bir ruhun, bel eği
olmayan bir zamanın ürperişi içinde olmanın o kadar doğal Sıa- ..
yılışının nedeni anlaşılabilir. Şüphesiz böyle inançlar bizi şaşır-
tıp kuşkulandırablllr. Çünkü insanın evren ile bu nihai özdeş-

o
,HOL

AVLU

Şekil- 4

Ttptk bir Teb mezarının plc!nı. A'dan Z1ye harfler cenaze restm-
leTintn yerlerini... göstermektedtr. · (Teb'de, Nakht'ın mezan.J
26
II. BAB

leşmesıntn nasıl olablleceğint anlayamıyoruz. Çünkü Mısırlıla-


rın 'le a dedikler!, abtatımıza kesinlikle yabancı olan bu elema-
nın, bu ebedi (ben) sembolünün. her canlı_ varlığın doğumdan
evvel, adını blle daha annesi söylemeden ı ebediyette ona kazın-
dığı için, depo ettiği, varlığımızın en derin sırrındaki parlak· mev-
cudiyetin bizi büyülemesine kendimizi bır kamıyoruz. Esa!sU hiç
bir şeye dayanmaz göründüğü için, bu kadar soyut yollara sap-
maya t reddüt ediyorsak, bundan kendimizdeki görünmez olanı,
evrim veya tahrip süreci aklımıza veya duygumuza kaydolmak-
sızın süregiden veya sapan şeyi tanımadığımız da anlaşılabilir.
Bununla_ birlikte görünmez varlığımız mevcuttur. Cevheri bo-
zulmaz ve ölümsüz olan odur. Bu görünmez varlığı, bizim bu
dublemizl, Mısırlılar -geçmiş ve gelecek zamanların her ölümü
için. blr tane- ebediyet sürdükçe yaşatacaklardır. «Bitmez tü-
kenmez bir yaşam gücünün taşıyıcı ve dağıtıcısı olan> ( ayas-
sls) güneş nasıl her sabah yeniden doğarsa 1 her ölü de dirllecek-
tlr.

·ÖLÜLER, cRtiZGAB.LA
YÜKSELiR..,
(Torino Papirüsü)
özetleyelim Eski Mısırlılar için ölüm mevcut değlldi. Her
biri ,. toprağın öbür yüzünde kendine, dünyadakine oldukça ben-
zer bir yer ve bir mevcudiyet bulacağına güvenebiliyordu. Geze-
genler arasında, kendini doğruya çıkardıktan sonra, maddi zen-
ginliklerinin hiçbirini terk etmeksizin vaad edilen ebediyetle
mutlu olabilirdi. İşte burada firavunun uyruklarının öıtilerıne
gösterdikleri özenin, sandığımız gibi o kadar menfaatsiz olmadı-
ğı ortaya çıkıyor. O kadar çabuk unutan ve etkilenebilen canlıla-
rın, ölülerin haklan olan madd! ve manevl özenle memnun: edil ..
medlkleri zaman, onların dönüşlerini ve kızgınlıklarını düşün-
düklerini söylemek gerekir. Ölünün akraba ve yakın dostları,
onun kendine yapılması gerekeni isteyeceğini, eğer bunlar yapıl-
mamış veya kötü yapılmışsa, yaşayanların evlerıne ta.cız etmek
için geleblleceğint b!Urler. Buna ne Teb esnafının sattığı mus-

27

You might also like