You are on page 1of 212

H a lil İn a lc ık

Doğu Batı
M akaleler II

T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ

•0312 - w
DR440149 2006
İnalcık. HM. 1916-
Doğu Batı

DOĞÜBÂTI
Halil İnalcık
1916 doğumlu. 1942-1972 yıllarında Ankara UnıverMtcsi DTCF ve SI3Fdc Osmaniı ve İÇ İN D K K İL K K
Avrujıa taıihi dersleri vermiştir. 1972’de Chicago Ünr/ersitcsi'nc davet edilmiş ve 1986 yılına Önsöz
kadar Imj üniversitede Tarih bölümünde dere vermiştir. Türkiye ve Türkiye dışında dokuz
üniversite tarafından Fahri doktora unvanı verilmiş olan Halil İnalcık, Türk Dışişleri I. Biilünı: Gaza ve Uçlar
Bakanlığı Yüksek Hizmet Madalyasına ve 2003 yılında Kuttur Bakanlığı Sanat ve Kültür Batı A nadolu'da Gazi Beylikler, Bizans ve 1(a ç tıla r.................................................11
litıytık Odulunc, 2008 TBMM Onur ödülüne lâyık görülmüştür, (nalcık; uluslararası alanda
Osmaniı Dcvlcti'nde Uc ( S e rh a d )la r.......................................................................... 45
l>ıtı;nk Akudcmi'nin üyesidir.
Osmaniı Fetih Y öntem leri.............................................................................................. 61
Ahilik, Ibplum ve D evlet................................................................................................ 85
linklini Ivıcrlrri:
Çift-Hânc Sisiemi ve Köylünün V ergilendirilm esi...................................................96
t he Otumun Emptre: The Classical 1300-¡600, 'Londra. 1973) (Ingili/cc don baskısı
yapıldı; yedi Halkan dili ile Arapçaya çevrildi): Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar, Kümeli: G enel Bir B a k ış ...............................................................................................111
(Ankara, 1954); Hicri835 Tarihli Sureti Defteri Sancak-i Anvnid. (Ankara, 1954); Sn«//«//ı
( filomun Socuıl und Econonıic Hisirny. (tundra, 1%5); The Ottonıan Empin: Conquest, II. Bölüm: Osmaniı Devletinde Kurumlar
(hşumzation, and Economy. (Londra. 1978); The Middle Fası and Balkans under the Ottonınn Osmaniı İmpuratorluğu'ndu Köle E m eğ i..................................................................123
EnifHre' Essays on Economy and Society, (Bloomington. 1993); Osmanlt İmparatorluğunun Devlet Teşkilâtında Kul Sistemi................................................................................... 154
Ektmtmıik **Sosyal ihrihı, /(İstanbul, 2000).
Adalet.Şikâyet Hakkı: 'Arz-i H âlve'A rz-i M ah zarlar........................................ 169
Osmanlt Sultanlarının Unvanları (Titülatür) ve Hgemenlik K avram ı................ 187
Copyright O Bu kilabınyayım haklan Doğu Batı Yayın an’na aittir.
Hâs Bağçc'dc 'Ayş u T a râb ............................................................................................193
Osmaniı "Frcngislâm ”: G a l a ta ...................................................................................199
Yayına Hazırlayanlar
II. M eşrutiyet................................................................................................................... 203
laşkın Takış
T ürk Diplomasi Tarihinin S o ru n la rı.......................................................................... 210
Sunuy Aksoy

Kapak Kotografı: III. Bölüm: O sm aniı vc Avrupa


Ara Güler Tarihte A vrupa Birliği vc T ü rk iy e .............................................................................. 217
İspanyol-Türk İlişkilerine Kuşbakışı.......................................................................... 241
Kapak Tasarımı “Türk Korkusu**............................................................................................................ 246
Aziz itina I lelenizm. Megali İdea ve Türkiye......................................................................... 261

Haskı: Cantckin Matbaacılık IV Bölüm: M odem Türk Tarihçiliği


I. Baskı: Hkim 2008 OsmanlI'da İstatistik M etodu Kullanıldı mı:
Tahrir Sistemi............................................................................................................ 283
Doğu Batı Yayınlan M odern T ürk Tarihçiliği Ü zerine N o tla r................................................................. 289
Selanik Cad. 23/8 Fransız Annales Ekolü ve T ürk T arihçiliği............................................................... 3 ] j
Kızılay/Ankara
Tel:03124256864 425686$ Ekler
e-mail: dügubatiN ıyubaiıconı E k i- Impact o f the Annales School on
www.dogubaii.oom O ttom an Studies and New Findings................................................................... 327
Kk 2- T he S hayklrt Story: Told by H im se lf.......................................................... ...
Doğu Batı Yayınlan-39 İ mi ıh ft
ISBN 978-975*8717*42*2 Dizin..................................................................................................................................4(J8
Ö n sö z

M akalclcr’in bu 1!. cildinde. D oğu Batı dergisinde vc b aşka yerlerde


yayınlanm ış m akalelerle birlikle hiç yayınlanm am ış bazı yazılarım ı,
belli k o n u lar etrafında toplam ayı ve sunmayı denedim .
I. B ölüm ’de, Caza ve Uçlar (scrh ad ’ler) ve Batı A n ad o lu 'd a Bi­
zans top rak ların d a gaza ile yükselen beylikler tarihi ve bu beylikler­
d en Bizans’a en yakın olanı, O sm anlı beyliğinin hangi yöntem lerle
bir im p arato rlu k halinde geliştiği açıklanm aya çalışılm ıştır.
II. B ölüm ’de. O sm anlt Dex’leî-i Vlı/yytf’sinin (İm p arato rlu -
ğ u ’n un) tem el kurum lan, kul sistemi, adalet ve tebaanın idarecilere
karşı şikâyet hakkı, padişahların unvanlara yansıyan yüce h ü k ü m ­
darlık iddiaları. Saray'da sanatların icra alanı olarak ınecUs-i işret.
O sm an lı'n ın Batıya açık kapısı; “Frengistan”!: G alata vc nihayet
"an â sır”! (etnik grupları) Anayasa rejimiyle kaynaştırm a deneyimi
ve Türkiye'yi Cum huriyet rejim ine götüren II. M eşrutiyet ele alın ­
m ıştır. Son olarak O sm anlı diplom asi tarihinin so ru n la n n a kısaca
değinilm iştir.
III. B ölüın’d e Osmanlı ■ Avrupa ilişkilerine d a ir genel b ir d e ğ e r­
lendirm e ve buna rk olatuk Akdeniz’de O sm anlı’nın büyük rakibi
İspanya ite ilişkilerine dtıir soıı zam anlarca ya/.dığıın iki kısa ya/j
eklenm iştir.
IV. Bölüm. T ürkiye'de m odern tarihçiliğin gelişimi, özellikle
A nnales ekolünün etkisi ve yeni akım lar hakkında b ir denem eye
ayrılm ıştır.
Bu denem eleri okuyanlar, um uyoruz ki, O sm anlı Dcvlct*i
‘Aliyye'sinin ortaya çıkışı ve gelişimi, devlet sistem i ve nihayet ezelî
rakibi I lıristiyan Avrupa ile ilişkileri üzerinde altm ış yıla varan a ra ş ­
tırm alarım ın genel çizgisini bulacaktır. Nihayet unu tu lm am alıd ır ki.
tarih yazıcılığı, toplum un belli gelişim d ö n em lerinde dünyayı ve
kendisini nasıl g ö rd ü ğ ü ve g örm eye çalıştığını yansıtır.
Bu denem eleri bir kitap halinde, Doğu Batt, M akaleler i l olarak
kam uoyuna sunm ak konusunda beni leşvik eden d o stu m Taşkın
T ak ış’a ve bu cildin hazırlanm asında emekleri geçen D em et Sunay
Aksoy'a b u rad a teşekkürü borç bilirim.

Halil İnalcık
I. BÖLÜM
Gazâ ve Uclcr
B a t i A n a d o l u 'd a G â z î B e y i.İ k lk r ,
B İZ A N S VE H A Ç L IL A R

1300 tarihlerine do ğ ru Balı A nadolu’da kurulan beylikler kendi hafif


donanm alarıyla, b aşta Venedik ve Ceneviz olm ak ü zere D o ğ u A kde­
n iz'd e Latin egem enliği altındaki ad a la r için büyük b ir tehlike o lu ş­
tu rd u . Bu d eniz gâzîleri (guzâl fi'i-b a h r), Ege D enizi’n d e ve Balkan
tarih in d e yeni bir d ö n em açacakları gibi, so n ra d a n 14. yüzyıl so n la ­
rında Osm anlı egem enliği altına girerek O sm anlı d eniz g ü c ü n ü n ç e ­
kirdeğini o lu ştu racak lard ır (1 3 8 9 -1 3 9 0 ).
1 2 9 1 'd c P apa’nın, D oğu A kdeniz’d e İslâm ülkelerine karşı abluka
ilân etm esinden sonra. H ıristiyan donanm aları A nadolu kıyıları b o ­
y unca karakol gezm ekteydiler. 1293 tarihinde 2 0 kad ırg ad an o lu ş­
m uş b ir Venedik d onanm ası Alanya’yı ele geçirdi. Alanya I. Alâeddin
Keykubad taralın d an fethedilm işti (1223). K aram anlılar kısa zam an
so n ra şeh ri geri aldılarsa da. Latin deniz devletleri, bu a ra d a R o­
d o s’ta yerleşm iş olan H ospitallcr savaşçı tarikati, A nadolu kıyıların­
da. T c k e ’d e M akrİ K örfezi'nden Çukurova (Kilikya)'ya k ad ar birçok
önem li d eniz üslerini zapt ettiler. Meselâ. Kaş kasahası karşısında
küçük M eis Adası (Castcllo R osso). Rodos şövalyeleri tarafından.
R odos'la bu ileri karakollar arasında ulaştırm ayı devamlı şekilde
kontrol etm ek için işgal edilm işti. Batı A nadolu'nun 12 9 0 -1 3 0 4 ta ­
rihleri arasın d a tüm üyle Tiirkm enlerin egemenliği altına d ü şm esin ­
den sonra D e n i/ kA/İIciiiiiu akutları, büyük ölçüde ve başarılı biçim-
12 Batt Anadolu 'da G âzî Beylikler, Bizans ve ilaçlılar Halil İnalcık 13

dc, yeniden başladı. Batı A nadolu’daki G âzî T ü rk m en beyliklerinin Aydınoğlu Um ur Bey ve ilk Osmanlı deniz kuvvetlerinde, donan­
ilki olan M enteşe Bcyliği’nin, G üney A n ad o lu ’d an Selçuldu Sahil m alarda profesyonel tayfa yerli Rumlardan, savaşçı gâzîler ise Türk-
Beyi {melikli ’s-sevâhit) unvanını taşıyan biri tarafın d an k u ru lm u ş o l­ lerden oluşmaktaydı. Batı Anadolu’nun iç bölgelerinde, sınırlardaki
m ası kayda değer. O n u n , bu T eke kıyılarını dah a 1269 yılına doğru yerli Rum tekfurları Türkm en uc beyleriyle işbirliğine gittikleri gibi,
tam am ıyla kendi k o n tro lü altına aldığını, b u arad a Strobilos, Stadia bu limanlarda Rum ileri gelenleri ve korsanlan da gâzî beylerle işbir­
ve T rac h ia lim anlarını ele geçirdiğini biliyoruz. Bu bölgede M enteşe liğini seçtiler. Aslında, Rumlar olsun Tiirkmenlcr olsun, aynı ortak
Bey, kışlak için h e r m evsim T o ro sla r’d an sahil ovalarına inen T ü rk - düşm ana karşı savaşmakta ve yağma akınları yapmaktaydılar. Bu
m enleri örg ü tley erek , güçlü bir deniz beyliği k u rm u ştu r. Ç ağdaş bir düşm an, Ege adalarını, M ora’yı ve Yunanistan’ı egemenlik altma
B izans kaynağı olan G e o ıg io s P achym eres (eseri 1 3 0 7 ’ye k a d a r g e ­ alan ve söm üren Latin soyundan efendiler Venedik, Cenevizlilerdi.
lir) açık ça y azar ki, M enteşe Bey ak m larm d a, T eke (Caria) Yerli Rumlar, Katolik olan efendilerden nefret etmekte ve Girit ada­
lim anlarını kullan m ıştır. D aha kuzeyde E p h esu s (S elçuk) körfezinde sında gördüğüm üz gibi, sık sık isyan ediyorlardı. Kuşkusuz, T ürk­
A naea (Aniya) bu d ö n em d e h e r m en şed en k o rsa n ın to p lan m a yeri m en beylerinin yerli Rum halkına “istimâletle” uzlaşıcı bir tavır alma­
olup. T ü rk k o rs a n la n 1 2 7 8 ’e d o ğ ru b u ra d a sağlam b ir şekilde y er­ ları, bu Rumların onlarla işbirliğini kolaylaştırıyordu. Beylerin başarı­
leşm iş b u lu n u y o rlard ı. lı deniz akınları için Türkmen gazilerini ve Yunanlı gemicileri örgüt­
Batı A nadolu, T ü rk m e n gazilerinin eline g eçm ed en ön ce, Bizans lemesi, bu limanlarda yeni işlerlik kazanmış bir topluluğun ortaya
id aresin d e, deniz kuvvetlerinin büy ü k b ö lü m ü , E g e ’de, M arm ara çıkm asında kesin bir rol oynamıştır.
1260-1310 döneminde, çökmekte olan Bizans egemenliğinin ye­
D e n iz i’n d e ve K a rad e n iz ’de belli lim an lard a b u lu n u y o rd u . Bu d u ­
rini, işte bu işbirliği sonucu ortaya çıkan Türkmen deniz beylikleri
ru m , bu lim anların ü st tarafın d a gem i yapım ı için gerekli ağacı sağ la­
doldurm uştur. Şimdi bölgedeki mücadele, bir yandan tüccar çıkarla­
y acak o rm a n la rın bulunm asıyla belirlenm iştir. Bu lim an lard a g em ici­
rını ve Katolik Latin feodal senyörleri temsil eden İtalyan denizci
ler, k o rs a n la r vc gem i yapım ında u stalar to p lan m ış b u lu n u y o rd u .
cum huriyetleri (ki bunlar klasik haçlı döneminin kalıntılarıydı), öbür
A çıkça g ö rü y o ru z ki, G âzî beylikler k u ru ld u ğ u z am a n o n la rın filoları
yandan dem ografik ve ekonomik baskılar altında batıya yayılmak için
d a, L a sk arid ler z a m a n ın d a (1 2 0 8 -1 2 5 9 ) o ld u ğ u gibi, aynı lim anlarda
gazâ yapan Türkm enler arasındaydı. Türkm enler Batı Anadolu’yu
o rta y a çıkm ıştır. Bu lim anlar, sırasıyla Ege D e n iz i’n d e Aniya,
istilâ ederken Cenevizliler Doğu Ege adalarını, Sakız, Midilli ve öteki
E p h e su s, S m y rn a, A d rem ittyon; M arm ara D e n izi’n d e ise K aram ides
adaları B izans’tan alıp işgal etmekte ve bir bakıma Bizans devletinin
(K e m e r? ), Pegai (K ara-B ig a), C yzicus (A ydıncık), C ios (G em ilik,
ekonom ik ve siyasî çöküşüne ayrıca katkıda bulunm aktaydılar.1 Bu
G em lik) idi. 1284 yılında B izans idaresi ta s a rru f için b u lim an lard ak i Latin devletleri arasında başta gelen iki tüccar ve denizci İtalyan dev­
d o n a n m a la rı kald ırd ığ ı z am a n bu R um gem iciler, gem i yapıcıları ve leti, Venedik ve Ceneviz arasında Ege deniz yolları için amansız m ü­
e s n a f işsiz kalm ışlardı. G em icilerin ço ğ u k o rsa n o lm u ş ve zengin cadele, korsanlığın görülmemiş derecede artışı ve nihayet yerli Rum ­
İtalyan tü c c a r g em ilerin e karşı k o rsan lığ a başlam ıştı. İşte T ü rk b ey ­ ların Lâtin efendilerine karşı düşmanlığı, Ege dünyasında Türkm en
likleri, d e n iz a k m la rm d a bu işsiz g ü ç sü z yerli R u ın lara istih d am , g e ­ yayılışım hazırlam ış ve kolaylaştırmıştır. Ege Denizi’nde adalar ve
çim ve e k o n o m ik faaliyet sağladılar. O n ları k en d i h izm etlerin e a ld ı­ kıyı bölgelerinde egemenlik sorunu, 14. yüzyılın ilk yarısında en
lar. Z a m a n la b u n la rın ço ğ u efen d ilerin in d in in i k ab u l ettiler. Bu li­ önem li m illetlerarası sorun hâline gelmiş ve sonuçta haçlı faaliyetle -
m a n la r, şim di d en izc i gâzîlerin üsleri ve aynı z a m a n d a ö n em li ticaret
m e rk e z le ri d u ru m u n a geldi. Bu lim a n la rd a n E p h esu s, A k d e n iz ’de en
ö n e m li tic a re t m e rk e zi hâlini aldı. İzm ir o z am a n G â zî U m u r Bey’in
1 Enerjik Bizans im paratoru genç III. Andronik’in (1328-1344) Sakız ve öteki adala­
d e n iz a k m la rm d a bir g a zâ ü ssü d u ru m u n d a y d ı. K arşıda Y cni-Foça, rı, G âzî Beylikler ile İttifak ederek geri alma girişimi kalıcı bir sonuca ulaşam am ış­
tic a rc t lim anı o la ra k faaliyetteydi. tır. bkz. A. l.aiou, Consuıntinople and llıe I.atins, Cambı idge, Mass. 1972.
l/tilıl lıuılcıi 15
14 Batı Anadolu 'da Gâzİ Beylikler. Bizans ve Haçlılar

E p hesus’ta n g elen b ir T ü rk filosu 10 Kadırga w 18 kiiçiik gem i


rinin Suriye, Filistin ve M ısır’d an Ege D e n iz in e kaym asına sebep
olm uştur. Ceneviz ve R o d o s şövalyelerinin birleşik filoları tara fın d a n baskına
uğram ış ve tah rip edilm işti. O tarih te n başlayarak o n yıl içinde, lige
U m u r G â z î’d cn önce T ürkm enlerin d en iz a k ın lan n ın hareket
D enizt’nd ek i Venedik kolonilerine vc d en iz g idiş-gelişine eıı ç o k z a ­
n o k tala n ü zerinde bilgimiz kısıtlıdır; zira b u a k ın lar hak k ın d a bilgi
ra r verenler T ü rk lc r değil. R um vc Ceneviz k o rsan larıy d ı. M eselâ.
veren tek kaynağım ız Batılı raporlar olup bu n lard a ak ın yapanların
1 3 0 7 -1 3 2 6 dö n em in d e, bu yüzden, Venedikliler Bizans İm p a rato ru ­
nereden geldikleri bildirilm em iştir. Aziz Yahya (H ospitalter)
n u . R um ların verdiği zara rla r karşılığı b ir tazm inat ö d em ey e m ecbur
Şövalyeleri’nin R odos’ta yerleşm esinden önce, bu ad an ın M enteşe
eltiler. 1318’d e n so n ra D oıı A lfonso Fudriqac ( 1 3 1 7 -1 3 3 0 ’d a Atina
Türkm cnleri tarafından işgal edilcccği yakın b ir olasdık olarak g ö rü ­
Katalan beyliğinin genel valisi) k um andası altın d ak i K atalanlar İle
n ü yordu. Batı kaynaklarına g ö re .2 Ege ad aların a karşı ilk ciddi
Aydın vc M enteşe T ü rk leri arasm d a işbirliği gerçek leşti. Böylece
T ü rk m e n istilâsı. Kphesus ve K örfez bölgesinde S asa Bey idaresinde
T ü rk lcr. V enediklilere karşı faaliyet alanlarım A griboz v c G irit a d a la ­
M enteşe T ürkm enlerinin idaresi kurulcuğu zam an. 1304 yılında
rına k a d a r genişletm e im kânını buldular. K a ta la n -T ü rk İşbirliği,
kendini gösterm iştir. Bu şeh ir vc bölge, a z z am an s o n ra Aydın-ili
beyi M ehm et Bey’in idaresindeki Türkrncnlerin egem enliği altına özellikle A griboz’daki V enedikliler için ç o k zararlı o lm u ştu r. Türklcr.
132 6 'd ak i akııılanııdu uda ¿¡¿etinde Fadriquc’nin to p rak ların a z a ra r
g eçm iştir; bu n d an sonra R odos'un. Sakız'ın ve M idilli’nin T ü rk m en
verm ekten kaçınm ışlar ve gem ileri Venediklİlercc zap t edildiği zam an
»kınlarına he d e f olduğunu göreceğiz. M idilli'nin, 1307’d e
F ad riq u e’nin arazisine sığınm ışlar ve sonra onun gem ileri ile A nad o ­
“K hlam ouz" kum andasındaki T ürkm enler tarafından istilâ ve yağma
lu ’ya dö n m ü şlerd ir. Olayların çağdaş b ir gözlem cisi o lan S a n u d o
edildiği haberi verilm ektedir. Rum kaynaklarında Kulumuz adıyla
T orsello. 1 3 2 7 ’d e Agriboz adasını tehdit eden 6 K adırga ve 3 0 k ü ­
alınan bu bey, açıkça Karasi Türkm enlerinin beyi olan Kalem
ç ü k gem iden o lu şm u ş güçlü b ir T ü rk filosundan sö z etm ek ted ir.
Bey’d ir. 1300-1329 dönem inde D oğu Ege D eniz’d e çö km ekte olan
1327 kışında T ü rk lcr 7 gem i ile tek rar gelm işler. A cgina ad asın ı ve
Bizans egem enliğinin yerini alm ak için yapılan m ücadelede. T ü rk ­
M ora’da İ r i n l e r e ait toprakları yağma etm işlerdir. V enedik’ten
m enlerin başlıca rakipleri Cenevizliler »e Rodos şövalyeleriydiler.
A griboz ad asının tam am ını eie geçirm eyi planlayan F ad riq u e için bu
Ç ağdaş ta rih li Pachym eres. d urum u şöyle anlatır: "h aly an lar, II.
T ü rk akınları yararlı oluyordu. Bu dö n em d e adaya akın yapan T ü rk ­
A n dronicus’un Sakız ve Midilli adalarının savunm asında ihmal g ö s­
lcr. başlıca halkı esir edip A nadolu’d a satm akla ilgiliydiler. Bu d u ­
terdiğini ve bu ad a la r T ürklerce işgal edilirse kendi duru m ların ın
rum , zam anla ad ad ak i to p rak lard a tarım faaliyetini ciddi şekilde etk i­
kötüleşcccğini gördüklerinden, im paratordan bu adaların gerektiği
lem iş vc l-âtin feodal beylerin gelirlerine kesft gelm iştir.
gibi savunulm asını, eğ er bu olm azsa bu adaların gelirleri ile bir d o ­
T ü rk ¿¡kınlarına karşı Ege D enizi’ndeki Hıristiyan m illetler a r a ­
nanm a y ap arak savunulm ası işinin kendilerine bırakılm asını istedi­
sm da savunm a için bir birlik kurm a konusunda ilk tem aslar. Vene-
ler." Sakız, 1304 tarihinde Cenevizli I. B enedetto Zaccaria tarafın­
d ik 'in girişim i ile daim 1327’d e başlam ış bu unu y o rd u . Fakat bu k o ­
d an işgal edildi. R odos, bir Ceneviz korsanının işbirliği ile Aziz Y ah­
nu d a ciddi görüşm eler, an c ak 1332’dc Um ur Bey’in Bizans ve V e­
ya şövalyelerinin eline geçti (15 Ağustos 1308).
nedik to p rak ların a karşı seferleri başladığı zam an gö rü ld ü . Başlan­
T ü rk lcr A nadolu tarafını istilâ edip karada yerleşirken gö rd ü ler
gıçta bu görüşm elere. BizanslIlar ve Sakız’da Cenevizli M artino
ki. denizde kontrol kurm adan adaları işgal etm ek ç o k tehlikelidir.
I a lin milletleri, 23 T em m uz 1310 d e n k savaşında üstünlüklerini Zaccaria dahil E g e’deki b ü tü n H ıristiyan milletler katılm ıştı. V enedik
ilk adım olarak 1324 Kkim 'inde. II. A ndronicus ile bir m ütareke
kanıtlam ış bulunuyorlardı. Bu savaşta M ehıned Bey ku m an d asın d a
yapm akla işe başladı. O zam ana k ad ar Venedik daim a. İstanbul’da
l.alin İm p arato rlu ğ u ’nu yeniden canlandırarak Levant’taki ü stü n
llatı vc Bizans kuyruklarına göre en son ııynıılılı ever: Kenneth Scttoıı, The Pa/my d u ru m u n u geri almayı um m aktaydı. II. A ndronicus ise. Rum u y ru k ­
and the leımıt, I. Philadelphia...? 1*30-1550 dönemi için özellikle, P Icııınlı*.
larının duygularını izleyerek V enedik'e karji bir |x>liıika gütm ekle.
l.'âminn d'Aydın, ftyramvrı I'Ocadmr, Paris I<tt7
16 Batı Anadolu 'da Gâzî Beylikler. Bizans ne Haçlılar Haiti htaletk 17

dolayısıyla gittikçe daha çok Ceneviz desteğine bağlı kalm aktaydı. Aydınoğulları d o nanm asını. Ceneviz ve R o d o s birleşik d o n a n m a ­
1322’de Bizans diplom asisi tam am ıyla ters bir tu tu m a girdi: C en e­ sının Sakız açıklarında bozg u n a u ğ ratm ası (23 T em m u z 1319).
vizlilere fazlasıyla bağım lı olduklarım ve T ü rk tehlikesinin büyüm ekte T ürkleri d en iz ak ın lan n d a an cak geçici bir d ö n e m için engellem işti.
olduğunu gören Bizans İm paratoru, Papa ile görüşm eye başlayıp Kuvvetli b ir garn izo n tarafın d an savunulan İzm ir kalesi, iki bu çu k yıl
kiliselerin birleşm esi politikasını benim sedi: V enedik’c ve öteki Lâtin- d ayandıktan sonra so n u n d a M artin o Z accaria tarafın d an U m ur
Icre yaklaşm a politikasını ele aldı. Bey‘e teslim edildi. Aydın Beyi M ehm cd in enerjik oğlu U m u r Bey,
Yeni Bizans İm paratoru Hl. A ndıonicus (1 3 2 8 -1 3 4 1 ). Dngn M a rtin o ’yu. d estan ın anlattığına g ö re “tavladı", yani bir genel ziya­
Hge'de Bizans egem enliğini yeniden canlandırm ak ve T ü rk lerin iler­ fetle o n u rlan d ırd ı ve M artino ona tabii olarak geri Sak ız’a gitti. Des-
leyişini d u rd u rm a k için azim li bir politikaya yöneldi. Biliyoruz ki. ta n ’ın ifadesiyle, “ada ¡İlik“ oldu. İtlik terim i, bu d ö n em T ü rk kay­
tahla gelişinden az sonra Mayıs I3 2 9 ’da O sm anlılara karşı naklarında D â ru ’l-İslâm oldu, dem ektir. Y ani M artino, U m u r beyin
Pelakanon'da (G ebze kıyısında) başarısızlıkla sonuçlanan b ir savaş bir haraçgiizâr tâbii olmayı kabul etti. P. Lem erl’e g ö re ,4 D oğu
verdi. Bu enerjik politikayı yürütebilm ek için Batı Hıristiyan milletleri E ge’d e Bizans egem enliğini yeniden kurm aya azim li olan yeni İm p a­
ile uzlaşm a ve ittifakı zorunlu görüyordu. Aynı zam anda V enedik de. ra to r III. A n d ro n icu s'u n en trikalarından k u şkulanan M artino, İzm ir'i
Bizans dâhil Ege’deki devletleri bir ittifak hâlinde birleştirm eyi g e­ bu şekilde boşaltm ayı vc o rad a tu ttu ğ u g arn izo n u Sakız sav u n m a­
rekli görüyordu. Bu am açla Venedik, n hâyet Papalık ve Fransız s a ­ sında kullanm ayı zorunlu g ö rm ü ştü r. Fakat işaret ettiğim iz gibi,
rayı ik* B izans’a karşı D o ğ u ’da l^ tin hâkim iyetini yeniden ku rm a ve şim di S ak ız’d a M artino, Aydın beyliğinin ü stü n egem enliğini ta n ı­
kiliselerin birleşm esi konularında ısrar etm em eleri n oktasında a n laş­ m ıştır. D â ru ’l-İslâm ’a dahil olan yerlerin savunm ası M üslüm an d ev ­
tı. T orsello’n u n anlattığına göre. Ege’de T ü rk tehlikesi ilk ve en âcil let için bir ödevdir. Başka deyimle, şimd: M artin o BizanslIlara karşı
problem olarak görülüyor ve buna karşı genel bir H açlı seferi ö rg ü t­ U m u r'u n ittifak ve himayesini kabul etm iş b u lunm aktadır. Bu d u ­
lem ek gereği kabul ediliyordu.1 G erçekte Venedik. D o ğ u A kde­ ru m . 13 29 yılından so n ra U m u r’un Bizanslılara karşı neden d ü ş ­
niz’deki çıkarlarını savunm ak üzere Ban H ıristiyan dünyasını h a re ­ m anca hareketlere giriştiğini açıklar. Andronİcus. M a rtin o ’yu b o z ­
kete geçirm ek için yeni bir politika tespit etm iş b ulunuyor ve bu yeni guna u ğ ratıp e sir ettikten sonra Sak ız’ı d o ğ ru d an do ğ ru y a Bizans
aşam ada ay rılım » (şizm atik) Bizanslüarın yerine 1 u rkleri koyuyor­ idaresi altına soktu. U m ur Bey, şim di Bizans egem enliği altına girm iş
du. bulu n an Sak ız'a saldırm ış vc on d an sonraki yıllarda B izans’a ait G e ­
D aha 1317 yılına do ğ ru , Cenevizli Zaccarialar, Sakız ve İzm ir k a ­ libolu ve T rakya'ya (1 331) ve M ora'daki Y unan to p rak ların a (1332)
lesine sahip oldukları için, T ürklere karşı deniz akınlarını d u rd u rm a k seferler yapm ıştır. Kaynağımız D estan'ın açıkça söylediğine göre.
bakım ından cn etkin kuvvet »ayılmaktaydı. Diı lıa^tı seferi planı h a ­ Bifconshlarla U m u r bey urasındaki düşm anlık. 1329 son b ah arın d a
zırlam akta başı çeken D om inikcn keşiş Adam d e G uillaum c şunu Birgi’d e o tu ra n U m u r’u n babası M ehm et Bey ile İm p a rato r arasında
önerm ekteydi: H açlılar ilkin Çeşm e (Aerythrca) yarım adasını İşgal bir antlaşm a im zalandıktan so n ra da devam etm iştir. K an tak u zcn o s’a
edeceklerdi. Burası. T ürklere karşı Sakız ile berab er A n adolu’nun g ö re 5 Aydınoğlu M ehm et Bey. yıllık bir haraç ödem e vaadi üzerine
yeniden ele geçirilm esi için m ükem m el bir ü s olabilirdi. İstan b u l’da İm p arato ru n to p rak ların a saldırm am ayı kabul etm iştir. B urada g ö rü ­
Iü tin İm p arato rlu ğ u ’nu yeniden diriltm e planında Philip d e T aran to . yoruz ki, U m u r bey Aydın Beyliği’nin uc bölgesinde g azâ seferlerini
Sakız’a sahip M artino Z accaria’yı “küçük Asya’nın Kralı ve D esp o ­ örgütleyen vc bağım sız hareket eden bir gazâ lideri d u ru m u n d ay d ı ve
tu" olarak adlandırm akta ve onun ülkesine Midilli, S am o s, Kos. Saruhanoğlıı ile ittifak hâlinde Bizanslıfera karşı savaşa devam e t­
Tcncdos. Icaria ve M arm ara adalarını katm aktaydı. m ekteydi. U m ur. Kıbası ile yaptığı tartışm ada, kâfirlere karşı gazâyt

Uiou. "Marino Sañudo Torsdlo. Bjvoıntiuın and ihc Turki“. Specuttun. 45 1 l.'i-'mirat d'Aydııı. Hy/nm*1 ol l’lKtııknt“. Paris 1957, 54-58.
(1970). 574-592. *l.cmcrtc. 67.
18 Batı Anadolu 'da Gâzî Beylikler. Hizam iv Haklılar
Halil İnalcık 19
önlem enin T a n n ’nın em irlerine karşı geline anlam ına geleceğini söy­
lüyordu. G â z î Uc beyi ile m erkez arasında bu çeşit bir gerginlik. O s- so n u n a k a d a r izlenm iştir. Şim di Bizans h ü k ü m eti. Sakız a karşı
m anlı D e v le tin d e B ursa'da oturan Sultan O rh an ile uçların k u m an ­ sü rm ek te olan Ceneviz tehdidi ve o sırada M idilli’nin. Foça hâkim i
danı Rumeli fatihi Süleym an Paşa a ra s n d a aynı biçim de o rtaya çık* D om enico C attan eo tarafından işgali üzerine U m u r Bey le bir a n t­
m ıştır. B undan başka, herhalde Rum aja ıla rı aracılığıyla, U m u r Gâzî laşm a yapm aya çalıştı. III. A ndronicus. U m u r Bey ve kardeşi H ızır
bölgedeki Hıristiyan milletler arasında bir haçlı seferi hazırlıkları ile Ç eşm e yarım adası yakınında b uluşup g ö rü şm eleri başlattı, im p a ­
hakkında haber alm ış ve Bizans İm paratorunun T ürklere karşı ittifak rato r, bir anlaşm aya varm ak İçin U m u r Bey’e b ü y ü k b ir para (D e s­
g örüşm elerine katıldığını öğrenm işti. tan a g ö re 100 .0 0 0 altın) vermeyi önerm ekteydi. Bu gö rü şm eler
U m ur, babasının İm parator ile uzlaşm a politikasına karşı, kendisi hakkında destan bize, bazı ilginç ayrıntılar sağ lam ak tad ır: U m u r Bey
Batı A nadolu deniz gazileriyle Gelibolu’d a vc Sam o trak i adasında bu parayı reddetti; o n u n yerine Sakız ve A laşehir için yıllık bir haraç
Yunanlılara saldırm ış vc T rakya’da P orou’d a karaya çıkm ıştı (1531 ödenm esi k o n u su n d a ısrar etti. Bunun karşılığında U m u r Bey, Bi-
veya 1332). U m ur. 1332’de Agriboz’a ye Thessaly’d a V enedik'e ait ¿ans ile genel bir bartş k o n u su n d a gaıanti verm eye ve Bizans ın
B odonİtsa kalesine karşı seferlerinde, Venedik’e bağlı adalara yaptığı d ü şm anlarına karşı ask eri yardım gönderm eye h azır o ld u ğ u n u bil­
a kınlarda. Batı A nadolu’dan gelen öbür T ü rk gazileriyle işbirliği y a ­ dirm ekteydi. S o n u n d a İm p arato r, D estaa’ın söylediğine g ö re, "S a ­
pıyordu. Ş u da ilginçtir ki. Venedik daha 1332 T e m m u z ’un d a Bi­ kız'ı U m u r’a bağışlam ayı” vc yıllık bir “m âl-i h a ra ç ” ödem eyi kabul
zans ile bir ittifak için görüşm elere başlan ış ve lu rk m e n G âzî beyle­ etti. Bu koşulla. İslâm huk u k u n a göre. Sakız adası tek ra r D â ru ’l-
rine karşı kurulan ittifaka Bizans da dahil o lm u ştu r. Ege D enizi’nde İslâm ’ın bir parçası hâline geliyordu. Ö tü r tara fta n . İm p a rato r İçin
T ürklere karşı bu ilk H ıristiyan ittifakı. V enedik’ten başka Rodos, bu garanti, U m u r Beyi, adayı Lâtinlcrin saldırılarına karşı korum a
Kıbrıs, Bizans. Papa ve Fransa kralını içeriyordu. M üttefiklerin m ey­ zo runluluğu altına sokm aktaydı. Bizans, bu korum ayı sağlayacak
dana getirdikleri 4 0 kadırgadan oluşan güçlü filo. Karesi uc bölgesi d u ru m d a değildi. D estan ’ın ifadesiyle, an tlaşm a “yem inle tasdik"
B ergam a em îri Ş ücaeddin Y ahşi-H an’ın 2 5 0 gem iden o luşan filosu­ edildi. Böylece, U m u r’un M artin o Zaccaria zam an ın d an beri başlıca
nu Edrem it körfezinde tahrip etti (1334). Kaynağımız olan D estan. kaygısı olan Sakız so runu, so n u n d a Aydın Beyi lehine b ir çözüm e
Hıristiyan don anm asının İzm ir'e çıkarm a y apm ak için girişim lerde ulaşm ış b u lunuyordu. B undan başka, bu do stça gö rü şm elerin so ­
b u lu nduğunu fakat bu saldırıların T ürkm en okçu lar tarafın d an püs- n u n d a. D estan ’ın anlattığına göre. U m ur Bey vc İm p a rato r “kardeş
k ü rtüldüğünü anlatm akladır. o ld u lar“. Bu olay ü zerinde D estan ın verdiği ayrıntılar yanında, Bi­
1334 yılında U m ur. Ulu-Beg sıfatıyla Aydın Bcyliği’nin m erkezi zans kaynakları G reo g o ras ve K antakuzenos, U m u r Bey ile beraber
Birgi d e o turm akta olan babası M ehm ed Bev’in ölüm ü ü zerin e Ay- S a ru h an o ğ lu ’nu n da İm paratorla ittifak yaptığını. F oça’yı egem enlik
d m -iii’nin baş hüküm darı olarak tahta geçti. Bu d u ru m , haçlılara altına sokm ak ve Midilli'yi K attan en o d an geri alm ak için İm ­
karşı beyliğin b ü tün kuvvetlerini gazâ am acında kullanm ak im kânını p a ra to r'u n çabalarında kendisi ile ask erî bakım dan işbirliği yapm aya
sağladığı için onun faaliyetlerinde yeni bir dön ü m noktası o lu ştu r­ k arar verdiklerini kaydederler.
m aktaydı. O . b ir gâzî bey sıfatıyla ilk ödevinin, m erkezi Birgi’ye y a­ U m u r Bey açısından bu antlaşm a, gerçekten önem li b ir dip lo m a­
kın bir Bizans şehri olarak kalm ış olan Alaşehir’i (Philadclphia) al­ tik başarıydı. Ç ü n k ü , böylece Hıristiyan ittifakının katılım cılarından
m ak olduğunu hissediyordu. Şehri kuşattı ve an cak kendisine haraç biri kendisiyle ittifakı hâline geliyor ve Sakız adası ü zerindeki eg e­
ödenm esi şartıyla kurutm ayı kaldırm aya la/.ı oldu. Bu sırada Bizans m enlik hakkı yeniden tanınm ış oluyordu. Bir haçlı »«ferinin tehdidi
diplom asisi bir kere daha yön değiştirdi ve Ege D e n iz in d e egem en altında b u lu n an U m u r Bey için. Bizans ile barışı yeniden kurm ak
olan Lâtin m illetlerine karşı Türklerle bir ittifak aradı. Bu değişiklik, m antıklı bir siyasetti. U i/anslılara gelince. U m ur ile ittifak değerli bir
k u rn az Büyük D om cstikos loannes. K an tak u /en o s’u n politikası olup ask erî yardım sağladığım la». III. A n d ro ricu s’a İm p arato rlu ğ u n b aş­
o n un tarafından bölgedeki Bizans politikasının tem el prensibi olarak ka taraflarında B i/aııs egem enliğini yeniden canlandırm a fırsatı v er­
m iş oluyordu ll»ıvlr»»\ Hi/aııs İm paratoru yalnız F g e 'd e değil.
Halil İnalcık 21
20 Halt Anadolu'da Câzî Beylikler. Bizans iv Haçlılar

yandaşı o lan İstanbul h ü k ü m etin in b o k u n a u ğratılm asını hedefli­


A cam ania vc A rnavutluk gibi Bizans’ın uzak vilâyetlerinde d c askeri
yordu.
harekâtta bu lunm ak şansını elde e tm işlr. Fakat ç o k geçm eden. Bi­
1343 yılında İstan b u l’d a n İtalya'ya giden Bizans elçileri, U m u r’a
zans için bir talihsizlik eseri olarak. III. A n d ro n icu s'u n ölüm ü
karşı b ir haçlı seferi gönderilm esini ısrarla istem ekteydiler. Agriboz
(1341) üzerine B izans'ta iç savaş patlak verm iş ve bu iç savaş s ü re ­
ve Kiklad adaların d a T ü rk akm larına hed ef o lan V enedik, 1541 ‘den
since K antakuzcnos. rakiplerine karşı ‘sâdık d o s tu ” U m u r Bey'in
beri böyle bir haçlı seferi için en b ü y ü k çabayı gösterm ekteydi. Bu
sağladığı askerî yardım dan fazlasıyla yararlanm ıştır.
politikaya destek olm ak ü zere, Bizans ile Papa a rasın d a Lâtin ve Yu­
D urum dan yararlanan Aydın Beyi, bölgedeki k ü çü k I lıristiyan
nan kiliselerinin birleşm esi k o n u su n d a görüşm eler tek ra r hararetle
devletleri kendi haraçgüzârları veya müttefikleri hâline g etirerek . Ege
ele alındı. Bu d ö n em d e Ege'deki g erç e k d u ru m u anlam ak için şunu
D enizi’n de gerçek bir M üslüm an deniz İm paratorluğu ku rm a yoluna
belirtm ek g erek ir ki, bu d en izd e tam egem enlik iddiasında o lan Ve­
girdi. D estan tarafından verilen ayrıntılı bilgiler, Fransız Bizantinisti
nedik. Foça ve S ak ız’d a Ceneviz egem enliğine son verm eyi am açlı­
Paul Lem erle tarafından ç ok kez reddedilm ekte ya d a yanlış y o ru m ­
yordu. V enedik, Sakız'ın tek rar d ü şm an lan eline d ü şm esi olasılığın­
lanm aktadır. Bu yanılgılar, şu anlayıştan kaynaklanm akladır. H ıristi­
d an kaygılanm aktaydı. Nİhâyet. İstan b u l’da K a n ia k u z e n u s u n rak ip ­
yan devletlerin ödediği yıllık haraç o n lar tarafından, T ü rk m en akınla*
leri Sırp kralı Stcfan D uşan ile işbirliğine yaklaştıkları hâlde. V ene­
rım d u rd u rm a k için verilmiş önem siz bir fidye o larak yorum lanır;
dik. D u şa n 'ın İstan b u l'u zapt etm e planlarından dolayı kaygı için ­
buna karşı M üslüm anlar ödenen haracı, o devletin M üslüm an e g e ­
deydi.
m enliğini tanım ış olm ası ve D â ru ’l-İslâm 'ın bir parçası hâline gelm e­
E g e’de bu dö n em d e T ü rk m en gü cü n e karşı V enedik, ask eri bir
si biçim inde yorum lam aktadırlar. U m ur Bey'in K atalanlarla İttifakı
güç o larak h e r biri 2 0 0 a sk er taşıyan 3 0 kadırgalık bir filonun yete­
nasıl A griboz ve Y unanistan seferlerini kolaylaştırm ış ise. BizanslIlar­
ceğini d ü şü n ü y o rd u . O sırada Aydın*ili’nin iç tarafların d a Birgi’de
la yaptığı ittifak da onun ön ü n d e Balkan Y a rım ad asın ı açm ıştır. Bi­
bulu n an U m u r’a K antakuzcnos, bir haçlı do n an m asın ın saldırıda
zanslIlarla ittifak sayesinde U m ur, şim di gem ilerini T rak y a kıyıların­
b u lunm ak ü zere o lduğunu bildirm eye çalıştıysa da. geç kaldı; P a p a ­
da d o st bir to p rakta karaya çekip akınlara girişebilm ekteydi. Ö b ü r
lık, Venedik. Kıbrıs Krallığı ve Rodos gem ilerinden o lu şan 2 0 kadir-
yandan, bölgedeki H ıristiyan devletler arasındaki rekabetler, özellikle
galık bir haçlı d onanm ası İzm ir lim anındaki hisara bir baskın saldırı­
V enedik ile Katalanlar, CencvizJer ile Bİzanslıtar arasındaki a n la ş­
sında b u lu n d u ; hisarı ve lim anı ele geçirdi (2 8 Ekim 1344). Papa,
m azlıklar, Venedik ve Papalığın o rtak bir cephe k u rm a çabalarını
İzm ir lim anının elde tutulm asını. Turklcre karşı A nadolu’d a H ıristi­
engellem ekteydi.
yan kuvvetlerin yeni ilerlem eleri için bir başlangıç sayıyordu. Bir a r a ­
Bayrağı alu n a koşuşan kızıl börklü Türkm en azeplcri sayesinde
lık bu H ıristiyan başarıları. Batı dünyasında "Büyük A vrupa Haçlıları
a skeri gü c ü ziyadesiyle artan U m ur Bey K antakuzcnos ile İttifakın*
zam anını hatırlatan" genel b ir coşku d o ğurm uştu. Bununla beraber,
d an yararlanarak 1341 -1345 yılları arasında yalnız E ge'de değil,
bu co şk u sadece O rtaçağ Avrupa şövalye sınıfının paylaştığı geçici
Balkanlarda da önem li bir rol oynamaya başladı. G erçi Aydın beyi,
bir harek et o larak kaldı. Bu haçlı coşkusunu, Fransız kralm ın vârisi
gâzîlcri için ganim et sağlam akla yetinerek to p rak kazançları elde e t­
olan H u m b e rt’in Ege’d e 1345‘teki haçlı seferi tem sil etm iş ise de, bu
m eye çalışm adı am a bölgede egem en askeri bir rol oynam aya b aşla­
sefer acıklı bir şekilde sona erm iştir. Papa, ne kad ar çalışsa da. böyle
dı. İlkin 1341’de, Bulgarların Bizanslılara karşı hareketlerini önledi;
bir haçlı seferinin b üyük güçlerini temsil edecek Fransa ile İngiltere
so n ra III. A ndronicus'un ölüm ü üzerine (1 3 4 1 ) B izans’ta iç savaşın
arasında ve M acaristan ile Venedik ara sn d a k i çatışm aları d u rd u r­
patlak verm esi üzerine K antakuzenos’j İstan b u l’daki rakiplerine
m ak için yeterli nüfuz ve güce sahip değildi. 1344 ve 1 3 4 5 ’teki haçlı
karşı destekledi. K antakuzenos’ıın bir taraftan İstan b u l'd ak i rakiple­
seferlerinin önem li sonucu. Avrupa'ya karşı T ü rk yayılış hareketi ön
ri, ö b ü r taraftan T rakya’da Bulgarlar vc S ırplara karşı m ü cadelele­
plana çıkm ış vc İttik lerin halıya doğru ilerlem elerini d u rd u rm ak ,
rin d e U m u r u n . "sâdık d o stu n u n ”, yardım ları son d erece önem li o l­
bu n d an sonraki lunjı sHcılcrinin başlıca hedefi o lm u ştu r. Aşağı-
m uştur. Aydın Beyliği bakım ından bu po itik a, I-âtin ve Rom a Papası
22 Balı Anadolu 'da Gâzî Beylikler. Bizans w Haçlılar
Halil İnalcık 23

İzm ir (Sm yrna ¡nferiores)'de hisar ve lim anın, haçlılar tarafından


larında bir H ıristiyan d o n anm asının, Batı A nadolu beyliklerinin o rtak
işgali ve o rad a U m u r’un deniz üssünün tahriki, artık Aydın gazileri­
filosunu bozg u n a u ğ ratm ış olm asıdır. Bu d u ru m karşısında, U-
nin denizaşırı seferler yapm alarına engzl olm u ştu r. Şim di U m u r için
n ıu r’un halefi Aydın Beyi H ızır Bey. yeni bir haçlı saldırısını önlem ek
bu seferlere devam etm ek im kânı, ancak S aru h an ve Karesi beylikleri
am acıyla d ü şm anlarına bartş önerdi. H ıristiyan devletlerle kesin bir
ile işbirliği yapm ak ve Çanakkale Boğazı’na giderek o rad a n T ra k ­
barış antlaşm ası yapm a, böylece Ege’deki H ıristiyan ittifakına son
ya'ya geçm ekle m üm kündü.
verm e girişim inde başarısızlığa uğrayan H ızır Bey. nihayet Papa ya
İzm ir’in haçlılar eline düşm esi, öyle g ö rü n ü y o r ki, İslâm dü n y a­
b ir elçi heyeti gön d erd i; g ö rü n ü şe bakılırsa, b u elçi heyeti d e Papalık
sında geniş yankılar d o ğurm uştur. 133 i veya 1332 yılında Aydın
sarayından eli b oş d ö n d ü . 18 A ğustos 1 3 4 8 ’d e İzm ir’d e veya
Beyliği'ni ziyaret eden İbn Batuta. İzm ir hisarının d ü şü şü n ü (28
E p h esu s’da im zalanm ış olan ön antlaşm a suya d ü ştü ve Papa 1351
likim 1344) vc U m u ru n bu hisarı almak için yaptığı savaşta ö lü m ü ­
O cak ayında T ü rk lere karşı yeni bir ittifak m eydana g etirm ek için
nü (M ayıs 1348), eserinde önem li olaylar arasında zikretm ektedir.
Ege’deki devletler y anında girişim de bulundu. Bu d u ru m karşısında
O . bu olayları galiba. 1348’de Suriye’den d ö n ü ş seyahatinde işitmiş
H ızır Bey, saldırı siyasetine d ö n d ü ve deniz g azilerine, E ge'deki V e­
olm alıdır. Keza, O rta A nadolu’n u n gü jlü em îri E retna, U m u r a İz­
nedik to praklarına ak ın yapm a izni verdi. Aynı zam an d a Hıristiyan
m ir hisarının duvarlarını yıkm ak için m ancınık yapm akta u sta iki
güçler elindeki A şağı-lzm ir'i ele geçirm ek için K ara vc D eniz kuvvet­
uzm anını gönderm iştir. Sonraları. 1402 tarih in d e T im u r’u n gelip
lerini h azır vaziyete soktu. Kayda değ er ki. H ızır aynı zam an d a V e­
İzm ir'i alm ası da sem bolik bir olaydır. T im ur, böylece İslâm d ü n y a ­
nediklilerle savaş hâlinde olan Cenevizlilere yaklaştı; o n lara k a p itü ­
sına gösterm ek istem iştir ki, haçlılara karşı M üslüm anları himaye
lasyon m ü saadeleri bağışlayarak haçlı ccphesindc bu lu n an bir H ıris­
edecek tek M üslüm an hüküm darı kendisidir.
tiyan devletle ittifak yapm ayı başardı G erçekte, kapitülasyon
H er ne kadar İzm ir hisarının düşm esi, haçlıların d ah a sonraki
(ahdnâm e veya şu rû t) bir H ıristiyan devletine karşı sad ece ticaret
saldırılarına bir köprübaşı olm adıysa da, U m u r’un İslâm dünyastnda
garantileri verm ekten ö te bir anlam taşım akta, d o stlu k ilişkisinin ifa­
başlıca gazâ önderi imajını sarsm ıştır. O nun 1348 M ayıs ında İzm ir
desi sayılm aktaydı.6
H isarı’m kuşatırken ölüm ü destanda t i r şehidin ölüm ü olarak c o ş ­
O sm anlı Sultanı O rh an (1 3 2 4 -1 3 6 2 ), E ge'de U m u r G âzî'n in b a ­
kuyla anlatılm ıştır. S o n ra la n 1350’lerde, Rum eli’deki O sm anlı G azi­
şarılarından çok yararlanm ıştır. Kaynaklarda iki ta ra f a rasın d a bir
leri kendilerine U m urca Gazileri adını verecekler: U m u r. Balkan­
ittifak yapıldığına d air açık bir kayıt olm am akla beraber, bu iki G âzî
la r’m ilk fatihi olarak anılacak ve buradaki gazâ akınlarının m anevî
beylik iki ayrı cep h ed e faaliyetleri ile bir ittifak hâlinde g ö rü n m e k te ­
ö nderi kabul edilecektir.
dirler. O rh a n Bey, 1326’d a B ursa’yı aldıktan so n ra h erhalde O sm an
1 344‘te İzm ir’in haçlılar eline düşm esinin d o ğ u rd u ğ u so n u ç la r­
G âzî d ö nem inde 1300’d e başlayan İznik ablukasını sıkı bir k u şa tm a ­
dan biri dc. arlık U m u r'u n korum asından yoksun kalan Bizans elin ­
ya d ö n ü ştü rm ü ş olm alıdır. Bizans İm paratoru U l. A ndronicus, İz-
deki S akız’ın tek rar ¡¿tin le rin eline geçm esidir. 1346 yılında II.
nik 'in yardım ına koşm ak üzere acele b ir ordu toplayıp harek ete g e ç ­
H u m b e rt Viennois, "T ürklere karşı Hıristiyan haçlı o rd u su n u n b a ş ­
ti. O rh a n , bu o rd u n u n yolunu kesm ek üzere G ebze sahilinde
k u m andanı” sıfatıyla, Sakız’ı askeri harekâtta bir üs o larak kullan­
P elck an o n 'a geldi ve geçit yeri Eskİhisar sırtlarına o rd u su n u yerleşti­
m ak için Bizans hüküm etinden m üsaade isteyecektir. Fakat bu a ra ­
rerek Bizans o rd u su n u bekledi. Pelekanon’da (I lam m er ve ondan
d a, am iral S im onc V ignoso kum andasındaki Ceneviz d o n an m ası, bir
so n ra yazan tarihçilerde yanlış olarak M altepe). Bizans o rd u su n u
baskınla adayı ele geçirecektir (15 H a z ira n -12 Eylül 1346). Vaktiyle
bozguna u ğrattı. İm p arato r yaralı olarak İstanbul’a kaçtı (H aziran
Ceneviz kolonileri olan Anadolu yakasındaki Eski Foça ve Yeni F o ­
1329). O n d a n iki yıl so n ra 13 3 1’di* l/n ik teslim olm ak z o ru n d a kal­
ç a 'd a da. kısa zam an so n ra Ceneviz egemenliği yeniden yerleşecek­
dı. Bursa ve İznik’iıı düşm esiyle Bitlıynüı'da Bizans egem enliği son
tir. E ge'de T ürkm en gazilerinin faaliyetlerini engelleyen bir başka
H ıristiyan başarısı da, 1347 ilkbaharında Bozcaada (İm broz) yakın
‘ Rkz “Imliya/at", /■.mycloftnluı of lxUım IWkı İt I )
24 Batı Anadofu 'da G fct Beylikler, Bizans ı* Haçlılar Hatıl ¡nalcık 25

bulm uş oluyordu. Beri tarafta O sm anlıların bu zaferleri. U m u r'u n lar, Papa ite tem as ediyorlar vc S u ltan ’ı dip lo m asi yoluyla d u rd u rm a ­
işine yaradı. ya çalışıyorlardı. E ge’deki koloni sahibi devletler bu m aksatla O s-
Y ukarıda anlattığım ız gibi adanın hâkim i M artino. U m u r G â- m anii k o rk u su n u ab artarak yaym aktaydılar. Bir bakım a haklıydılar.
z î’nin haraçgüzânydı ve onun himâyesi altındaydı. A ndronicus adayı Ç ü n k ü Fâtih İstanbul’u aldıktan so n ra o n u n a n ası o larak algıladığı
ele geçirdikten so n ra U m ur, Bizans’a karşı savaş d u ru m u n a geçti. R om a’yı d a alm ayı fetihlerinin bir hedefi o la ra k tespit etm işti. Bunu
B izans'ın deniz üssü G elibolu'ya karşı bir sefer yaptı; T ra k y a ’ya çıktı F âtih’in çağdaşı S ag u n d in o nakletm ektedir.
(1331)- O n u n bu seferi öncesinde 2 M art 1331’d e İznik şchı i O ıh a n Fâtih, fetihten so m a biı donanm aM iu E g e’y e g ö n d ererek , Rodos
G â z î’yc teslim olm uştu. Bu zam anlam a, iki T ü rk m en G âzî önderi Şövalyeleri’ni ve S ak ız’d a Ceneviz M ahone'sini O sm antı hâkim iyetini
a rasında bir anlaşm a olasılığını g ü cen d irm ek ted ir. Kayda d e ğ e r b a ş ­ tanım aya ve h araç ödem eye davet edecektir. P a p a ’nın em rin d e olan
ka bir olay I 3 3 4 ’te U m ur ve O rh a n 'ın aynı zam an d a B izans’la barış R odos şövalyeleri için S u lta n 'a h araç ödem ek, tarikatın kendi varlı­
yapm alarıdır. Büyük dom estikos Kantakuzcnos. U m u r ile ittifak e d e ­ ğını in k âr etm esi dem ek o lurdu. Ö b ü r taraftan R odos, 1450 yılında
rek gerek İstanbul’daki karşıtlarına, gerekse T rak y a’d a S ırp ve Bul- II. M u ra d 'd a n bir kapitülasyon elde etm i; ve A nadolu ile ticareti g e ­
garlara karşı m ücadelesinde 1 u rk beyliklerinin a sk erî desteğini temel lişmiş bulu n u y o rd u . Bu sebepten h araç ödem e yerine h er yıl bağlılı­
politika olarak benim sem iştir. T ürk “d o stla n ” sayesinde ğını g ö ste n n e k ü zere S u ltan ’ın hu zu ru n a hediyelerle bir elçi heyeti
K antakuzcnos bu işbirliğinin yalnız kendi lehine tek yanlı işleyeceğini g önderm eyi önerdiler. Midilli’de G attikısiler F âtih 'e karşı daha
um uyordu. Fakat ilkin U m ur. 1334-1344 d ö n em inde. 1344’ten s o n ­ uyum lu bir tu tu m izlediler. Fâtih, Ege'deki b ü tü n ad a la r üzerinde
ra da O rhan bu işbirliğinden ç o k yararlanm ışlar. Balkan poli­ egem enlik iddiasında bulunuyordu.
tikasında ö n safta rol alınışlar, bir yandan İstan b u l’d a U tin le r (haçlı­ E g e’d e duı^ım , P ap a’nın girişimiyle I 4 5 6 ’d a bir H açlı d o n a n m a ­
larla) işbirliği yapan Bizans hüküm etine, ö b ü r yandan B alkanlar da sının gelm esi so n u cu tem elinden değişti. R odos, H açlı A vrupa’sının
S ırp vc Buigarlara karşı başanlı bir m ücadeleyi y ü rü tm e fırsatı elde b ir ileri karakolu d u ru m undaydı. Rom a Papaları F âtih’in ölüm üne
etm işlerdir. S on u n d a O sm anlılar Balkan yarım adasında y erleşm iş­ k ad ar A vrupa’d a b ir H açlı donanm asını harekele geçirm ek için ç a ­
lerdir (1352). lışm aktan hiçbir zam an geri kalm adılar. Papalığın teşviki ile . birinci­
si 1 456'da. İkincisi 1472’d e iki Haçlı d o nanm ası Ege D cn izi'n e g ir­
F Â T İH V E E G E D E N İZ İ m iş ve O sınanlılarla m ücadele etm iştir. Buna 1 4 6 3 -1 4 7 9 dönem inde
İstanbul’un fethi haberi b ütün A vrupa’da korku ve heyecan u y an d ır­ V enedik’te savaşı eklem ek gerekir. Başka bir deyişle Fâtih, 1456'dan
dı. R oına’da panik baş gösterdi. Papalık gem ilerinin 'Kürklerce ele 1479’a k a d a r Hıristiyan A vrupa’nın d o n am n alan n a karşı sürekli m ü ­
geçirildiği ve Sultan ın iki ay içinde İtalya’yı istila cdcccği söylentileri cadele hâlinde kalm ıştır. İstanbul’un fethinden sonra Haçlı fikri yeni
yayıldı. Bu haberleri Venedik, Ceneviz ve Rodos kaynakları teyit e d i­ bir İçerik kazanm ıştır. Bu tarihten İtibaren Hıristiyan Batı, H açlı s e ­
yordu. H a b e r 8 T c m m u z ’da R om a'da duyuldu. ferlerini Batı Hıristiyan dünyasını korum a* için bir savunm a şeklinde
F ransız, İspanyol A ragón ve Burgundiya han ed an ların ın İstanbul algılayacaktır. İstan b u l'u n işgali. Türklerin tam am ıyla A vrupa’dan
üzerinde hâkim iyet iddiaları O rtaçağ’d an beri s ü rü p geliyordu. çıkarılm ası. İlaçlı A vrupa’sının 1. D ünya H arbi’n e k ad ar tem el siya-
T ürklerin fethi. A vrupa'da D oğu Roma İm p arato rlu ğ u ’n un çöküşü setini olu ştu racak tı. Batılı devletler. 1914 yılında I. D ü n y a Sava-
olarak kabul ediliyordu. Venedik, Ceneviz ve R odos şövalyeleri g e r­ şı’n d an ö n ce İstan b u l’u Çarlık Rusya’sına bırakm ayı d ahi kabul e t­
çek d u ru m u daha realist bir şekilde yorum luyorlardı. F âtih 'in ilk h e ­ m iştir. Bu u zu n tarih î gelişim in ağırlığını Türkiye b ugün bile h isset­
d e f olarak K aradeniz ve E ge'de hâkimiyet kurm ak istediğini ve b u ­ m ektedir.
n u n için donanm asını harekete geçirdiğini görm ekteydiler. O nlar Ö b ü r taraftan , Papn'm n ila ç lı teşebbüslerini finanse etm ek için
O sm anlı’nın büyük kuvvetleri karşısında dayanabilm ek için A vru­ yüklediği m alî külfetler Papalığın Hıristiyan dünyasında nüfuzuna
p a ’nın bir Haçlı seferi hâlinde harekete geçm esini zo ru n lu Uıluvor- z a ra r verm iş vc Papalık tarihçisi Pastor'u g öıe A lm anya'da Rom a'ya
26 Batı Anadolu'da Gâzî Beylikler. Bizans w Haçtılar t/aiıt fnaletk 27

karşı Protestanlığın ortaya çıkm asına yardım etm iştir. A vrupa’daki V enedik, M o ra 'd a M anya’d aki dağlı halktan ücretli a sk er to p la­
bu gelişm eler gösteriyor ki. İstanbul'un fethi Avrupa için yeni bir ç a ­ m aya çalıştı. A ndrea Z e n o ad ın d a bir Venedikliye ait A ndros adasını
ğın başlangıcı olm aktadır. d o ğ ru d an d oğruya Venedik idaresine aldı. 146 0 'u ı F âtih ’in o rd u su
Fâtih’e gelincc; İstanbul’u n fethinden sonra 1453*1456 yıllarında M ora'ya g irdiğinde K oron ve M o d o n ’d a savunm a tedbirleri artırılır.
izlenen siyaset şu noktalarda toplanabilir: Fâtih. Hıristiyan B atfn ın A griboz’u savunm ak için o lağ an ü stü önlem ler g ü n dem e geldi. O s-
bir H açlı seferiyle İstanbul üzerine gcleceğini önem le hesaba k a t­ m anlı askeri bu seferinde M odon önlerine k a d a r ilerlem iştir. O sm a n ­
m aktadır. Nitekim , aşağıda anlatacağım ız ü zere, 1 4 5 6 ’d a Papalık lI do n an m asın ın h arek âtı yakından takip ediliyordu. Fakat 1461’de
donanm ası boğazların etrafındaki adaları ele geçirm ek için harekete bu d o n an m an ın Ç anakkale’den çıkışını ö n lem ek için sald ın planı
geçecektir. Fâtih 1455‘te Ege Denİzi’nde hâkim iyetini k u rm ak üzere reddedildi. Z ira Sultan ordusuyla M ora'yi b ırak ıp çekilm iştir. V ene­
Ege D enizi’nc bir donanm a gönderm işti. dik gem ileri Fâtih'in 1455 yazında gönderdiği d o n an m an ın h a re k â ­
Özellikle Venedik. Ege’deki kolonileri için kaygı içindedir. 1453- tım yakından izlem iştir. 1456 kışında E ge’de h afif O sm anlı gem ileri­
1454 yılında V enedik donanm ası (32 kadırga) Boğaz’ın açıklarında nin V enedik kolonilerine b üyük zara rla r verdiği haberi geldi. 1456
devriye gezm ektedir. V enedik Agribcz adası için özellikle kaygı K asim 'ında Papalık Haçlı do n an m ası Ege’ye hareket ettiği zam an
duym aktadır. İstanbul düştükten sonra Ağustos ayında V enedik am i­ Venedikliler, A griboz'da bunları iyi karşıladı. Kuzey E ge’de k u m la r
rali 17 T ü rk fustasını ele geçirm iştir. Venedik, bir H açlı seferi ö rg ü t­ elindeki bazı adalarının (İm roz ve Limni) V enedik’e bırakılm ası için
lemesi için Papa üzerinde de baskı yapm aktadır. Haçlı seferi için y a­ görüşm elere girişiyorlardı. Bu m aksatla Fâtih’in kendisine d ahi te k ­
pılan planda, hem en 5 0 kadırganın donatılm ası vc b u n u n için liflerde bulundular.
2 4 0 .0 0 0 düka toplanm ası teklif edildi. V enedik, fetihten sonra Bu a ra d a F âtih ’in d o k to ru Yahudi asıllı b ir İtalyan olan Yakup
E ge’de savunm a için Hıristiyan dünyasından yardım görm ediğini (P a şa )’ya F âtih ’i izlemek ü zere rüşvet teklif etm işlerdir. Fakat Fâtih
P ap a’ya anlattı; Agriboz adasını korum ak için E ge’d e 12 kadırgasını Y akup'a Paşa unvanı vererek yüksek m evkilere getirm iş vc kom ployu
devam lı hazır tutuyordu, Y unanistan kıyılarında ve E g e’de Venedik önlem iştir.
kalelerini tahkim etm ek İçin yeni önle.nler alıyor ve yeni gem ilerin
IİA ÇL1LA R, O S M A N L IL A R VE FRANSA
inşasına k arar veriliyordu. F âtih’in Ege’d e hâkim old u k tan sonra
İtalya'ya çıkartm a yapm ası ihtimali öne sürü lü y o rd u . V enedik aynı 1525 tarihinde Fransa kralı, İm p arato r Şarlkcn (V. Kari) tarafından
z am anda İstanbul'da en iyi şartlarla b irb a n ş antlaşm ast y apm ak için lutsak edildiği zam an Fransa m onarşisi daha önceki İtalyan devletle­
diplom atik girişim lerini sürdürüyordu . 1454 T em m u z’u n d a İstan ­ rinin politikasına başvurm uştur. 1. Franço.s (F ransuva) M ad rid ’de
bul’a B artolom eo M arcello’yu balyoz elarak tayin etti. Venedik için esir b u lu n d u ğ u sırada, an n esi kraliçe Osm anlı padişahı Sü ley m an ’a
özellikle M ora y anm adast önem taşıyordu. B urada M o ra'm n g ü n e ­ başvurm uş ve Süleym an’ı İm p arato r aleyhine harekete geçm eye te ş ­
yinde iki önem li kale, Koron (C oroıı) ve M odon V enedik’le Ege a ra ­ vik etm iştir. Süleym an’ın b una karşıltk gönderdiği m ek tu p m etni
sında ulaştırm a yolu üzerinde hayatî bir önem deydi. Bu sebeple V e­ aşağıdadır:
nedik. S u lta n ’ın m üdahatesini önlem ek için M o ra’daki d iğer güçler Ben ki Sultânü’s-salâtîn ve burhânü” havâkîn tâc-bahş-i
arasındaki anlaşm azlıkları giderm ek için çaba h arcıyordu. O sm anlI­ husrevân-i rûy-i zemîn zıllulâh fil- ardayn. Akdeniz’in ve K ara­
lara karşı yarım adayı savunm ak İçin cn önem li kalelerin V cncdik’c deniz’in ve Rumeli'nin ve Anadolu’nun vc Karaman'ın vc Rûm’un
terk edilm esini istedi. Özellikle K orint vc P a tra s’ı ele geçirm eye çalış­ vc vilâyet-i Zulkadriyyenin vc Diyarbckrm ve Kürdistan’ın ve
tı. Agriboz’da savunm ayı güçlendirm ek için tedbirler alıyor, M o- Azerbaycan'ın ve Şflın’ın vc Haleb'in vc Mısır’ın ve M edine'nin ve
ra'd a k i Palcologlar’d an iki despot arasındaki anlaşm azlıkları g id er­ K udüs'ün ve külliyen diyAr i Arab'ın ve Ycmcn’in ve dahi nice
m eye çalışıyordu. Buna karşı Fâtih 1458-1460 seferlerinde M onı'yı memleketlerin ki fibây-i kııAın vc caliU li i/üınım cnârallâhu
tam am ıyla kendi hükm ü altına alacaktır. berâhinehum kuvvet-i kAhırrkıı ılr Irtlı eyledikleri ve ccnâb-i
Halil İnalcık 29
28 Ban Anadolu’da Gâzî Beylikler. Bizans Haçlılar

İm p arato r vc Papa ile O sm anlı devleti arasın d ak i çetin m ücadele iki


celâlet-meâbım dahi tiğ-i ateş-bâr vc şcmşîr-i zafcr-nigârım ile
cephede; o rta A vrupa’d a k ara cephesi vc A k d en iz’d e d en iz cep h esin ­
feth eyledüğüm nice diyarın sultanı ve pâdişâhı Sultân Bayezid
de sü recek ve O sm an lı’ya karşı İ5 3 8 ’de P a p a ’nın çabalarıyla bir
han oğlu Sultân Selitn hân oğlu Sultân Süleyman Hân'ım .
Kutsal Liga (ittifak) kurulacaktır.
Sen ki França vilâyetinin kıralı Françeskosun.
O sm anlı divanında H absburglara karşı savaşı Akdeniz ccphcsindc
Dcrgâlı-i selâtin-pcnâhım a yarar adamım Frankipan ile mektup mi, yoksa O rta A vrupa’da mı yapm anın daha iyi olacağı tartışılm ış ve
gönderip ve ba/,ı ağız haberi dahi ısmarlayıp memleketinize d ü ş­ H absburg him âyesi altında olan M acaristan ü zerin e b ü yük bir sefer
man müstevli olup, el-ân habsde ¡düğünüzü i'lâm edüp halâsınız yapm aya k a ra r verilm iştir. Tabiî. O sm anlı divanı A vrupa'daki bu iç
husûsunda bu cânibden inayet vc medet istİd’â cylcmişsiz, her ne ç atışm anın O sm anlı siyaseti için n e kadar yararlı o ld u ğ u n u tespit
ki demiş iseniz benüın pâye-i serîr-i âlem -m asîrim e arz olunup etm işti. B undan so n ra d a O sm anlı, H ab sburglara karşı yükselen miUî
'alâ-sebîli’t-tafsîl İlm i şerifim muhî: olub tamâm m alu m oldu. devletlerin girişlikleri m ücadelenin A vrupa'da O sm anlı hedefleri için
İmdi padişahlar sınmak ve habs olunmak 'aceb değildir, gönlünü­
hazırladığı im kânları hakkıyla tespit etmiş b u lu n m ak tad ır. Bu siyaset,
zü hoş tutup azürde-hâtır olmayasız. Öyle olsa bizim âbây-i ki-
yüzyıllarca O sm antıların A vrupa’da izledikleri politikanın tem el p re n ­
râm vc ccdâd-i izâmımız nevvcraliâhu m erâkidehum daim a d e f-i
sibi olacaktır. A vrupa’yı tek elde toplam ak isteyen büyük bir güce.
düşm an ve feth-i memâlik için seferden hâli olmayup biz dahi a n ­
İm p arato rlu k idealine karşı O sm anlı daim a k arşı güçleri desteklem e
ların tarîkine sâlik olup her zamanda memleketler ve sa’b ve hasîn
politikasını g ü decektir. Bu bakım dan Fransa ile başlayan ve fiilen bir
kaleler feth eyleyüp gece gündüz atımız cğerlenmiş ve kılıcımız
ittifak hâlini a lan ilişkiler, O sm anlı’nın Avrupa politikasının tem el taşı
kuşanılmıştır. Hak subhânc ve ta’âlâ hayırlar müyesser eyleyüp
olacaktır.
meşiyyet ve iradetı neye m üteallik ol nuş ise husûle gele. Bakî a h ­
Ö te yan d an parçalanm ış İtalya’yı İst:lâ am acını g ü d e n İspanya,
vâl ve ahbâr ne ise m ezkûr âdeminizden istintak olunub
m alûm unuz ola, şöyle bilesiz. Fransa vc Avusturya karşısında O sm anlı d a 1 4 8 0 ’d en beri İtalya’yı
istilâ siyasetini A vrupa’d a esas hedeflerinden biri olarak benim sem iş­
Tahriren fi evâil-i şehr-i Rebîü’l-âhir li-seneti isneyn ve selâsîn ve
tir. B unun m enşeine gelince; II. M ehmed D oğu Rom a İm paratorlu-
tis‘a mia
ğ u 'n u n m erkezi K onstantinopolis’i fethettiğinden beri, kadîm Roma
Bi-makâm-i dâru ’s saltanatü’l-’alyye al-Kostantaniyye al- İm p arato rlu ğ u ’nu ihya etm ek em elini besliyordu. Kendisi Kayser-i
mahmiyye al-m ahrûsa
Rûm unvanını sultan ve hakan unvanlarına eklem işti. B alkanlar’d a ve
Bu nâm enin giriş kısm ında Süleym an padişahlığının azam etini belirt­ Ege D enizi’ndc tam egem enliğini kurduktan so n ra İtalya istilâsının
m ekte vc ülkesi yanında F ran sa’yı bir vilâyet ve h ü k ü m d arın ı d a u n ­ zam anı geldiğine hükm etm iş ve 1480 yılında b ir d o n an m asın ı Rodos
van kullanm adan bayağı bir kral olarak zikretm ektedir. D üşm anın ü zerine sevk ederken ö b ü r tarafta Avlonya’d an G edik A hm et Paşa
yararlanm asını önlem ek için, verilen kararlar hakkında sadece elçi ile k um andası altında b ir kuvveti O tran to ’ya çıkarm ış ve N apoli krallı­
“ağız haberi" gönderilm iştir. ğındaki bu kaleyi felhetm işti. Fakat ertesi bah ar â n i ölüm ü ve O s-
Süleym an sözünde d urm uştur. Dönem in saray tarihçisi, N asuh inanlı tahtı için ortaya çıkan iç kargaşalık dolayısıyla G edik Ahmet
M artakî’ye göre, Süleym an 1526 M ohaç seferine şu nedenle k arar Paşa İtalya’d a ileri harekâtı d u rd u rm ak zorunda kaldı. O tra n to kale­
verm iştir: Esir düşen “Efrenc vilâyetinin kralı izhâr-i ‘ubudiyet ile” sinde bıraktığı 500 k ad ar Osm anlı askeri Napoli kralının hizm etine
S ultana “ilticâ” etm iş ve elçi g önderip S u ltan d an Ş a rlk e n ’in m ü ttefi­ girdi ve İtalya h arplerinde çok yararlı bir rol oynadı. Bir köp rü b aş
ki olan M acaristan kralı üzerine sefer yapm asını istem iştir. M atrak- o larak O tra n to ’nun O sm anlılar eline geçmesi, İtalya’d a bir panik
Çi’ya göre, Kral “itâ ’ate boyun verüb serefkcndelcrinden o lu ru z ” d e ­ havası d o ğ u rm u ştu r. R om a'da papa l*ın»sa‘ya kaçm ak için h azırlık ­
m iş. O sm anlı sarayı, Ş arlken (V. Kari) ve F ran ço is'm n Avru|>a’da lara girişm iştir.
"Ç asarlık” için m ücadele ettiklerini biliyordu. 15 2 6 - 1547 dönem inde
30 Balı Atmdolu'da Gâzî Beylikler. Bizans»« Haçlılar
Halil İnalcık 31

İtalya'nın istilası tasarısı yarım yüzyıl so n ra büyük Süleym an ta ra ­


Bu gelişm eler açıkça gösteriyor ki. Osrr.anlı Devleti İtalya harpleri
fından yeniden gündem e getirilecektir. İtalya’yı istilâ etm ek güç bir
sırasında öteki Avrupa büyük devletleri gibi a k tif, ü stün b ir güç o la­
girişim di. Ç ü nkü, ilkin Venedik. D alnuçya kıyılarında birtakım kale­
rak ortaya çıkm ıştır. Başka deyim le. İtalya’yı ele geçirerek A vrupa’da
leri berkitm ek suretiyle karada bir savunm a hattı m eydana g etirm iş­
ü stün bir d u ru m a gelm ek için yapılan m ü cadelede O sm anlı sultanı
tir. İkinci savunm a hattı, denizde güçlü V enedik do n an m ası tarafın ­
taraflardan birisi d u ru m u n a gelm iştir. Fransa ittifakının Avrupa poli­
d an oluşturuluyordu. Ü çüncü savunma hattı. İtalya kıyılarında boy*
tikasında ne k ad ar önem li o ld u ğ u n u kavrayan O sm an lı sultanı, F ran ­
dan boya berkitilm iş kalelerdi. Süleyman 1538 yılında İtalya’yı istilâ
sa’yı yalnız askeri bakım dan değil, m alî bakım dan da d estek lem ek ­
etm ek için büyük bir o rd u ile harekete geçti; fakat, dah a ilk savunm a
teydi. 1533 tarih in d e Sultan. Fransız kralına y ü z bin altın g ö n d e re ­
hattı ü zerinde Korfu adası üzerinde güçlü bir dirençle karşılaştı ve rek İm p arato ra karşı İngiltere ve Alınan prensleri ile bir koalisyon
bu girişim den vazgeçm ek zorunda kaldı. O n u n asıl hedefinin İtalya
yapm asını istiyordu. İki yıl so n ra F ransız kralı su ltan d an bir milyon
istilası o lduğunu Batı kaynakları açıklam aktadır. O sm anlılar bu b a şa ­
altın dükalık bir yardım yapm asını İstemiştir. D a h a sonraları 1555’te
rısızlığı örtm ek için, seferin sadece Korfu adası o ld u ğ u n u ileri s ü re ­
Fransa kralı II. H cnry sultanın Yahudi m ültezim i Y usuf N asi’den
ceklerdir. 1538'e d o ğ ru İtalya’da durura şu şekildeydi. 150 bin altın b o rç sağlam ıştır. Kralın % I2 ’d c n % 16'ya k a d a r yü k ­
O sm anlılar kargısında iki tem el etken, Avrupa istiluMin g ü çleştir­
sek faizle giriştiği istikraz faaliyetine O sm anlı ülkesinden birçok kim ­
m ekteydi. Birincisi. A vrupa’daki devletlerin papa ve İm p a rato r e tra ­
se para yatırm ıştı. G ö rü lü y o r ki, Fransa, İm paratora karşt yüzyıllarca
fında toplanarak büyük bir haçlı cephesi oluşturm ası. İkincisi, o z a ­ karşı d u ran bu güçlü m onarşi, kendi varlığını O sm anlı desteğine
m an O sm anlı donanm asının denizaşırı istilâ hareketlerine girişem e- borçlu olduğu in an an d ay d ı. D aha 1532 y u n d a I. F rançois Venedik
yecek kadar kuvvetli olm am ası. Bu yüzden O sm anlılar. S üleym an’ın
elçisine şu itirafta bulunm uştur: “Ş arlk en ’in m uazzam İm p a rato rlu ­
1538 yılına k ad ar İtalya istilâsını geciktirm iştir. 1538 yılında B arba­
ğu karşısında A vrupa’da devletler ancak O sm anlı gü cü sayesinde
ro s H ay red d în ’in kum andası altındaki O sm anlı do n an m ası ilk kez
varlıklarını güvenceye alabilm ektedir." Özetle bu olaylar g ö ste rm e k ­
denizde Prevczc önlerinde bir İm paratorluk d o n an m asın ı yenilgiye
tedir ki. O sm anlı İm p aratorluğu bu tarih le rle A v ru p a’d a g ü çler d e n ­
u ğ rata ra k Akdeniz’de egem en durum a gelm iş b u lu n u y o rd u (bkz.
gesi politikasında egem en bir rol oynam aktadır. Bu suretle d e A vru­
aşağıda). İşte Süleym an'ın 1538'de İtalya'yı istilâ için kesin kararına
pa'd a m illî devletlerin yükselişinde önemli bir rol üstlenm ektedir.
bu d u ru m neden olm uştur. İtalya istilasını İstan b u l'd ak i Venedik bal­
O sm an lı'n ın bu ilgisi tabiî kendisinin Avrupa'yı parçalanm ış d u ru m ­
yozu D oça yazdığı m ektupta şu sözleri« belirtm ektedir: "S u ltan S ü ­
da tu tm ak ve toptan bir haçlı saldırısını önlem ek m aksadına hizm et
leym an daim a R om a’ya. R om a’ya! dem ekte ve İm p a rato ru n Kayser
etm ek içindir. O sm anlı’nın A vrupa'da milli devletlerin yükselm esin­
unvanını taşım asından nefret ctm ckted.r. Ç ü n k ü Su ltan kendi ken-
deki rolü 16. yüzyıl boyunca süregelm iştir. Kudretli İspanyol kralı
dine Kayser unvanını benim sem iştir.” Bu sözler 1531 'd e söylenm iş­
M absburglardan II. Philip. İngiltere'yi istilâya hazırlanırken w H o l­
tir. Kaydedilm esi önem li otan şu d u r ki, o sırada Fransa, Süleym an ile
lan d a’d a patlak veren isyanı bastırm aya uğraşırken, bu m illetler O s-
ittifak halindeydi ve K orfu kalesinin kuşatılm ası sırasında bir Fransız
m anlı sultanına gönderdikleri elçiler yoluyla O sm anlı ordularını
d o n an m a birliği O sm anlı donanm asına katılmış b u lu n u y o rd u . Fakat
I labsburglara karşı harekete geçmeye teşvik ediyorlardı. O sm anlI­
A vrupa'da bu tehdit o kadar büyük bir tepki u y andırm ıştır ki, F ra n ­
ların A kdeniz’d e İm p arato r deniz kuvvetlerine vc İspanya ya karşı
sız kralı ister istem ez 1538 T em m uz ayında İm p arato rla Aigues luhditleri devam ederken kam liinıfmd.ı OmiuiiiIi u rd u la n
M o rtc s’ta ba rış İmzalam ış, hattâ, onunca b erab er O sm anlılara karşı
l labsburgları A vusturya'da tehdit etm ektedirler. Özetle
bir haçlı seferinde harekete geçeceğini vaat etm işti. İşte bu n d an iki
I labshurglarııı A vrupa'da üstünlük ^iıi'jiml.Tİ karcısında. O sm an lI­
ay so n ra S u ltan'ın K aptan-ı D crya’sı Barbaros H ayrcddin P revczc’de
lar. Avrupalı milletlerin direncim le cnim in vrgAıu* desteği d u ru m u n a
büyük bir haçlı donanm asına karşı zafer kazanıyordu (1 5 3 8 ). gelm iştir. O sm an lı'n ın yükselen hu ınıllı devletleri ekonom ik b ak ım ­
d an da desteklem esi, bu devletleıın ekom>mk K elim esinde kesin biı
32 Batt Anadolu'da GÛZÎBeylikler, Biıans tv Haçlılar Halıl İnalcık 33

rol oynam ıştır. O çağda Avrupa ekonom isinde M ısır'dan K aradeniz'e deydi. 1 5 6 0 ’larda O sm anlı ülkesine gelen H in t oky an u su m allan,
ka d a r oian ülkeler, yani Lcvant denilen bölge, dünya ticaretinde çok b aharat, boyalar, kıymetli taşlar, d e ğ e r b ak ım ın d an Ü m it B urnu-
önem li bir yer tutuyordu. H int denizi ülkelerinden A vrupa'ya u zanan Lizbon yoluyla gelen m allara eşti. İstanbul d ü n y a b ah arat ticaretinde
ve Ü m it B u r n u n u n keşfinden so n ra d a O sm anlı girişim leri sayesinde I.izbem ile rekabet halindeydi. Bu sebeple A vrupa’d a b ah arat ticareti­
yeniden canlanan 1lindistan-A vrupa ticaret yolu, O sm anlı pazarlarını ni tekelinde tu tan Portekizli Yahudi Dona G ra c ia ve D o n loseph
A vrupa'da yükselen ekonom iler için vazgeçilm ez bir d u ru m a getir* Nasi firm ası m erkezini İstan b u l'a naklctm iştir. B unun başka b ir ne*
migei. Bu tarih te İngiltere I.evanf ticaretine b üyük ö n e m veriyordu v r ileni d e Y ahudilerin o zam an Ocm anlı ülkesinde cam bir güvcuceyc
b u m aksatla Levant Com pany adı altında L ondralı b an k erler bir e rişm iş olm alarıdır. Hâlbuki, 16. yüzyıl o rta ların d a p ap alık a ra z isin ­
kum panya kurm uşlardı. Osm anlı ülkesinde ticaret yapm ak için sulta* de H ıristiyanlıktan dö n d ü ğ ü iddiası ile Y ahudiler m eydanlarda y a­
nın özet bir imtiyaz bağışlaması gerekirdi. T icarct için güvence. Ba- kılm aktaydı.
tı’da kapitülasyon denilen ahdnâm eler yolu ile sağlanırdı. A hdnâm e.
A V RU PA D E V L E T L E R D E N G E S İS T E M İ V E O S M A N L I
sultanın böyle bir güvenceyi tek taraflı olarak bağışlam asını tem sil
ediyordu. K apitülasyon, yabancı tüccarın ülkede serbestçe ticaret 1494* 1559 İtalya H arpleri, A vrupa tarihinde devletlerarası ilişkilerde
yapm asını, canlarını ve m allarını güvence altına alm asını g aran ti yeni bir kavram ı g ü n d em e g elirdi. Şim di esas k o n u şuydu: İm p arato r
Ş arlkcn (V. K ari), tüm A vrupa'da ü stü n lü ğ ü n ü k urm ak. O rtaçağ
eden, yem inle berkitilm iş bir belgeydi
O sm anlılar bu gibi ahdnâm eleri yalnız d o st m em leketlere verir­ A vrupa’sında olduğu gibi A vrupa’yı b ir tek İm p a rato rlu k egem enliği
lerdi. A hdııâuıc ile d a h a ç ok siyasî bir m ak sat güd ü lü y o rd u . K ap itü ­ altında birleştirm ek cm clindeydi. Bu siyasî h e d e f için e n ç o k başvu­
lasyon alan bir Avrupa devleti, düşm an safına geçtiği a n d a ahdnâm e ru lan p ro p ag a n d a k o n u su . T ü rk lere k arşı b ir H a ç lı seferi başlatm ak*
tı. Asıl m aksat, İtalya'ya sahip olm ak, böylece A vrupa’d a egem en bir
h üküm süz hâle geliyordu. Böylece ahd n âm e verilmesi b ir Avrupa
devleti ile siyasî d ayanışm a anlam ın a gelm ektedir. H ab sb u rg lara k a r­ d u ru m a geçm ekti. O ysa, o d ö n em d e A vrupa’d a F ran sa. İngiltere gibi
şı isyan ve m ücadele hâlinde olan HollandalIları d a O sm anlılar aynı m illî devletler o rta y a çıkm ış o lu p , h e r devlet İm p a ra to r karşısında
şekilde ekonom ik gelişm elerinde 1579’d an beri destekliyorlardı vc kendi bağım sızlığını savunm ak azmindcydİ. F ran sa. İngiltere, H o l­
nihâyet 1612’d e İngiltere’ye verdikleri a h d n âm e gibi b ir kapitülasyo­ lan d a ve Alm an prensleri, İm p arato ra karşı bağım sızlıklarını d e ste k ­
nu HollandalIlara d a bağışladılar. Kapitülasyon an c ak 18. yüzyılda leyecek herh an g i b ir dış güçle ilişkiye girm ekte sakınca g ö rm ü y o r­
O sm anlı için zoru n lu bir antlaşm a niteliğini k azan acak tır. D ah a ö n ­ lardı. Başka bir deyişle, o zam an A vrupa politikasında bağım sız dev­
ceki tarihlerde kapitülasyon bağışlanm ası o devletle b ir çeşit siyasî letler ara sın d a d en g e politikası, bir devletler sistem i o rtay a çıkm ıştı.
dayanışm a, h a ttâ ittifak anlam ını taşım aktadır ve b u n a s u lta n te k ta* Bu dengi* politikasını cn yakından ¡¿leyeıı devletlerden biri İngiltere
raflı o larak k a ra r verm ektedir. İngiltere ve H ollanda, b u ticarct m ü ­ idi. İngiliz Kralı V III. H enry, b u d enge politikasını, kuvvetliye karşı
saadeleri sayesinde I.evand ticaretinde Venedik ve F ra n sa ’yı geride zayıfın y an ın d a y er alarak baskül siyaseti diye adlandırm aktaydı. İşte
b ırak acak k e rte d e b ir gelişm eye s a h b olm uşlardır. B u iki devlet H in t d en g e aray an A vrupa yanında. D oğu d a bir dü n y a g ü c ü o larak y ü k ­
selen O sm an lı Devleti, b u devletler sistem inin b ir üyesi o la ra k yer
O k y a n u su ’n da koloni girişim lerine b aşlam ad an ön ce, b ü y ü k k u m ­
panyalar yoluyla ilk büyük kapitalist girişim lerini b u a h d n âm eler s a ­ alacaktır. İm p arato r karşısında kendini tehdit altında h isseden h er
yesinde Levant’ta gerçekleştirm iş olacaklardır. Başka deyim le O s- devlet, d o ğ u d ak i b u s ü p e r g ü c e başvuracak ya da o n u kullanm a te h ­
did in d e bu lu n acak tır. Böylecc, O sm anlı devleti kendiliğinden A vrupa
m anlı devleti, İngiltere ve I lollan d a’m n A vrupa’d a kapitalist ve m er-
devletler sistem inin bir parçası hâline gelmiş b u lunuyordu. 1525-
kantilist devletlerin ö n safında y er alm alan sürecin d e kesin b ir rol
1559 dön em in d e Ş arlk en ’in ü rk ü tü cü İm paratorluğu karşısında
oynam ış b ulunm aktadır.
hrunsa. O sm anlı DcvIctİ’nin m üttefiki olam k bıı dengeyi sağlam aya
H in t O kyanusu-A kdeniz Levant ricarcti. b ir tara fta n B asra k ö rfe ­
çalınacaktır.
zi. ö b ü r tara fta n Kızıldeniz yolu ile Portekiz ticareti ile rckuİKi lıâlin-
34 Ban Anadolu 'da Câzî Beylikler. Bizans ve Haçtılar t tali! İnalcık 35

1557‘dc Osm anlı Devleti Venedik deniz devletiyle savaş h alin ­ Şarlken F ran sa’yı, Hıristiyanlığın büyük dü şm an ı ile ittifak etm ek ve
deydi. A kdeniz'de m ücadele büyük önem kazanm ıştı. T u n u s'u n Hıristiyanlığa ihanet etm ek ile suçluyor, bu m ak satla Fran sızca risa­
düşm esinden sonra Fransa ile diplom atik ilişkilere hız verilmiş ve leler bastırıp dağıtıyordu. Fransız kralı ittifakı yalanlıyor. Osm anlı
F ransız elçisi Jcan de l.a Forest, 1535 Ş u b at'ın d a İstanbul’a gelmişti. divanı ile gizli gö rü şm eler daim a şifahî o la ra k y ü rü tülüyordu.
İttifak m addeleri arasında. Osm anlı donanm asının Fransız deniz François ile Şarlken arasında bu pro p ag an d a savaşı asıl A lm an­
kuvvetleriyle birlikte Ş arlken elinde bulunan Sicilya, S ard u n y a. N a ­ y a’daki C erm en prenslerini h ed ef alıyordu. Ş arlk en , O sm anlı ya k a r­
poli vc İspanya’ya saldırılar yapm ası ve T u n u s ’u n geri alınm ası vardı. şı bu prenslerin ask erî yardım ını sağlam ak için b üyük çaba g ö ste ri­
I. François. İtalya’yı istilâ ederek Lom bardiya'ya girecek. O sınanltlar yor. François ise Süleym an’ı teşvik e d e r h arek etlerd en kaçındığını
da N apoli’yi istilâ edeceklerdi. Böylece, Osm anlı Devleti İtalya H a rp ­ ilân ediyordu. F rançois N ü m b e rg ’d c toplanan Alm an prenslerine
lerinde ak tif bir rol üstleniyor vc kendi payını belirliyordu. F âtih’in gö nderdiği bir m ektupta (9 O cak 1543), (C harrière. 1, 5 5 8 -5 9 ), “ I.a
14 8 0 O tra n to fethinden (1480) beri. O sm anlılar güney İtalya istilâ­ république chrestienne" dediği Batı Hıristiyan dünyasının birliğini
sını planlarında açık tutuyordu. 1537 M ayıs'ında Lütfi Paşa k u m an ­ vurguluyor, kendisinin T ü rk tehlikesine karşı 3 0 bin kişilik bir o rdu
dasındaki 160 kadırgalık donanm a dem ir alıp A kdeniz’e açıldı. F ran ­ ile katılmayı vaat ettiğini hatırlatıyor. O sm anlı sultanı ile “ittifak veya
sız ve O sm anlı donanm aları Adriyatik’le buluşacaklar ve padişahın İşbirliği*' {alliance or socctété) değil, ancak geçici ateşkes yaptığını
o rd u su Korfu adasına çıkarm a yapacak, o rad an G üney İtalya’yı isti­ beyan ediyordu. Şarlken ise, Kral’ın saldırıları y ü zü n d en T ürklere
lâya gidecekti. Venedik senatosunda Süleym an’ın "R om a ya Ro- k arşı savaşı sürd ü rem ed iğ in i vc o n u n Sultanı kışkırttığını söylüyor­
m a’ya!" diye hedef gösterdiği kaydediliyordu. 1 5 3 8 'd e S üleym an'ın d u. Kral, b u n lan reddederek Ş arlk en ’in şöhret d ü şk ü n lü ğ ü ve ihtirası
y ü zünden T ürkleri saldırılan ile tah rik ettiğini ileri s ü rü y o r vc so ­
İtalya’yı istilâ etm ek kararında olduğana k uşku yoktur. B arbaros, bu
harekât sırasında G üney İtalya’da A?ulia’ya saldırm ış ve Fransızlar nu n d a François. C erm en prenslerine vaatle b u lu n arak Très Chrétien
F.kiırı ayında kuzey İtalya’da Savua’yı işgal etm işlerdi. Aynı tarihlerde unvanının gerektirdiği gibi T ürklere karşı Almanya ile b erab er o lac a ­
Ege D enizi ne gelen Fransız donanm asına İstanbul’d an p a ra vc e r­ ğına söz veriyordu. G erçekten kral, Şarlken ile aralıkla yaptığı barış
zak gönderildi. M ukaddes Liga’ya karşı O sm anlı-F ransız ittifakı a r ­ a n tlaşm alarında İlaçlı seferlerine katılmayı vaat ediyordu. T ü m p ro ­
tık H açlılar dönem inin son bulm uş clduğım u g österiyordu. M u k ad ­ pagandalara rağm en asıl m ücadelenin Avrupa’d a ü stü n lü k m ücadele­
si o ld u ğ u n d a k uşku yoklu.
d es Liga donanm ası Ege D enizi’ne varm ak için Preveze önlerine k a ­
d a r ilerledi ve işte orada B arbaros’un A ndrea D o ria'y a karşı büyük BARBARO S H A Y R K D D ÎN PAŞA T O U I.O N 'D A (1 5 4 3 )
deniz zaferi gerçekleşti (27 Eylül 1528). 1538-1571 d ö n em in d e A k­
1543 b ah arın d a Sultan Süleym an, tek rar M acaristan üzerine y ü rü ­
d e n iz ’de, kesinlikle O sm anlı üstünlüğünden söz edilebilir.
m ek ü zere İstanbul’dan hareket ettiği zam an Barbaros kum andası
A K D E N İ Z ’D E O S M A N I .I - F R A N S I Z İ Ş B İ R L İ Ğ İ altında O sm anlı donanm ası denize açılacak, İtalya savaştan ve O s-
manii Fransız ittifakının, ç o k ilginç yeni bir aşam ası başlayacaktı.
O sm anlı devleti, Venedik ile nihâyet b anş yapm ış (Ekim 1540) ve bu
devleti Fransız-O sm anlı ittifakına davet etm iştir. Süleym an, karada Süleym an, F ran ço is’nm ikiyüzlü politikasını biliyordu ve m ek tu p ­
Şarlken'in kuvvetlerine karşı yeni bir sefere çıkarken (1 5 4 1 ). B arba­ larında kralı bu iki taraflı oyu n d an caydırmaya çalışıyor, fakat so ­
ros denizde F ransız donanm ası ile işbirliği yapm aktaydı. A ndrea n u n d a anlayışlı d avranarak fazla sıkıştırm aktan kaçınıyor, h er şeye
rağ m en I lıristiyan dünyasını parçalanm ış b r hâlde tutan bu değerli
D oria kum andasında İm paratorun güçlü d onanm ası karşısında
Fransız donanm ası, ancak B arbaros’un işbirliği Uc dayanabilm ektcy- ittifakı b ozm ak istem iyordu. B arbaros domınnmsı ile o yaz İtalya s a ­
hillerine vardı. Rom a da Papa korku içindi* l-rn ııço isd an aracılığını
di.
Kayda değer ki, H ıristiyan Avrupa karşısında İm p arato r vc istedi. Bunun üzerine llay rcd d în do n an m a ı<,n. gerekli c r/a k ı para ile
F rançois karşı karşıya bir propaganda savaşı yapm aktaydılar. aldı. Papalık topraklarına saldırm aktan kn,nıdı Anlatm aya göre.
36 Ban Anadolu'da Gâzî Btylikier, Bizans ıv Haçlılar Halil İnalcık 37

B arbaros Fransız sularına girdiği tn d a n itibaren d o n a n m a İçin g e ­ kat F ran sızlar tek ra r savaşa başladıtar. B arbaros. F ransızların g üve­
rekli erzak F ransızlar tarafından karşılanacaktı. D o nanm a, 2 0 T e m ­ n ilir olm ad ığ ın d an v e gevşekliğinden h id d et içindeydi. F ırtın a y ü ­
imi/. 1543’te M arsilya lim anına ulaştı. O sm anlı d o nanm ası. 1 10 k a ­ z ü n d e n d o n an m asın ı alıp yakındaki b ir adaya ç ek ild i. Bu a ra d a Hylül
dırga. 4 0 Fusta (küçük kadırga), 3 büyük yelkenli köke’d en o lu ş­ ayında D o ria d o n an m a ile N icc’nİn yardım ına k o ş tu ise de. B arba­
m aktaydı. Barbaros, şehri to p ateşi ile selâm ladı. K apudân-i D erya. ro s ’u n karşısında çekilm ek z o ru n d a kaldı. O sm a n lı d o n an m ası hare­
M arsilya'da görkem li bir m erasim le karşılandı. O n u n şeh re geleceği* k â t sahasından çekilm eden N ice etrafındaki b irç o k kalenin itaatini
ııİ duyan halk uzak yerlerden kogup gelm iş, b u efsane k o rsan ı yakın­ sağlayarak FıaıiM iIaıa teslim etmiştir. H a re k â ttan so n ra Barbaros
dan görm ek İçin sabırsızlanıyordu. Şehir büyüklerinin verdiği ziya­ d o n a n m a ile kışlam ak ü zere T o u lo n 'a vardı <9 F k im 1543). Ş e h ir 8
fette B arbaros taht gibi bir kollukta Fransızların m erak dolu gözleri Eylül’d e boşaltılm ış bulunuyordu. H e r şeyin d e ğ e ri tesp it edilm iş ve
ön ü n d e azam etle o tu ruyordu. Şehir m eclisi T ü rk lc ri b eslem ek için sadece 2 0 .0 0 0 a ltu n tahsisat
It jd ç o İs . kuzeyde F landre’d a Ş arlkcn’c k arşı savaşırken. O sm anlı ayırm ıştı. İstan b u l ile B arbaros arasındaki y azışm alarda. S u lta n ’ın
do n anm asının Fransız donanm asıyla birlikte g idip N ice şehrini zapt d o n an m an ın güvenliği için kaygı İçinde olduğu an laşılm aktadır. Kış
etm elerini İstedi. D orin. o n la n 140 gem isi ile bekliyordu. Şarlken. yaklaşm akta o ld u ğ u n d an d o n an m an ın d ö n m esi im kânsız gibiydi.
C enova’daydı. Bu a ra d a Nice üzerine g id en 4 Fransız kadırgası U z u n yolculukta tayfanın beslenm esi e n güç İşlerden biriydi.
d ü şm a n eline d ü ş tü . B arbaros ertesi yıl h arek âta d evam İçin kışı G enelde O sm anlı don an m asın a sad ece altı aylık sefer için lojistik
F ra n sa ’d a geçirm enin zorunlu olduğunu Su ltan a bildirdi. İstan b u l İle ihtiyaçlar sağlanırdı. Bu yüzden Su ltan , krel ile yapılan g ö rü şm elerd e
Paris a rasında elçiler gidip geldi, yapılan gö rü şm eler so n u n d a O s ­ T o u lo n 'd a e rz a k vc m aaşların Fran sa tarafından sağ lanm asının bir
manlI donanm asının Toulon lim an şehrinde kışlam asına k a ra r veril­ a ntlaşm a ile güvence altına alındığına in an ı/o rd u .
di. François, aynı zam anda O sm arJı donanm asının e rz a k İhtiyacının S u ltan M acaristan seferinden 14 Kasım 1 5 4 3 ’te İstan b u l’a d ö n ­
ve tayfaya m aaşlarının Fransa tarafından karşılanacağına söz verm iş­ m ü ş ve B arbaros’tan d u ru m hakkında hab er alm ıştı. Süleym an.
ti. Sultan, bu donanm anın yapım ı için 1 .2 00.000 altın d uka h a rc a ­ F rançois’ya erzak ve m aaşlar k o nusundaki antlaşm ayı h atırlattı ve
m ıştı (bu d önem de O sm anlı Devieti'nin tü m bütçesi 9 milyon duka M acaristan ’d aki zaferleri hak k ın d a bilgi verdi. Bu M acaristan sefe­
idi). F ransız deniz tarihçisi La Ronciere’in itiraf ettiği gibi B arbaros. rinde Süleym an, birçok kaleyi, bu a ra d a Şİkloş, F sterg o n . İstolni-
T o ulon lim anına vardığı zam an hazırlıklar noksandı. Şehrin tüm Bclgrad vc Tata kalelerini rap te d e re k , o rta M acaristan fütuhatını
halkı O sm anlIların yerleşmesi için boşaltılmıştı. İstan b u l'd an kış k o ­ tam am lam ış bulunuyordu.
şullan altında e rz a k vs. gelm esi imkânsızdı. Sayısı 3 0 .0 0 0 'i bulan O sm anlı denizcileri Toulon şehrinde ve çevredeki evlere yerleşti­
O sm anlı d o n an m a efradının beslenme ve m aaş so ru n u b ran şız m a ­ rildiler. Kral yöre halkına on yıl vergi bağışıklığı verm iş b u lunuyordu.
kam ları ile tatsız tartışm alara neden olacaktır. Fransız m akam ları Bununla b erab er bu 3 0 .000 kişiye erzak bulm ak için b ü y ü k g ü ç lü k ­
T ürklerin gereksiz yere para sızdırm ak çabasında olduklarını ileri lerle k arşılaştı. B arbaros, yerel Fransız tü ccarın d an b o rç alm a k z o ­
süreceklerdir. Bazı Fransız kaynakları k uşatm a sırasında O sm anlIla­ ru n d a kaldı. O sm anlı donanm ası. N ice'i alam adıysa d a. o zam anki
rın yağm a yaptıklarını söylerlerse de. başka Fransız kaynakları Kürk­ F ransız elçisinin rap o rlan n a göre, Osm anlı işbirliği sayesinde G üney
ler a rasındaki itaat ve disiplini övm üştür. Fransa bir saldırıdan k o ru n m u ş bulunuyordu. 1544 b ah a rın d a h a re ­
Nice şehri o zam an Savua dukasına ait o lu p Şarlken’in himâyesi k â t y eniden başladı. B arbaros. İspanya kıyılarına 22 gem ilik b ir d o ­
altındaydı. O sm anlı-F ransız birleşik d onanm ası şehri bom bardım an nan m a g ö n d ererek saldırdı ve kendisi donanm anın büyük kısm ı ile
ateşine tu ttu . D onanm ada hazır bulunan Fransız elçisi Polin b in ala­ Sardinya vc Korsika adaları üzerine yürüdü.
rın yıkılm am ası için U ayreddîn’den güvence istedi. Barbaros buna 1544 harekât planı, K orsika'nın zaptı, Sardunya’ya sald ın ve İm ­
dikkat etti. Sıkışık d u n u n d a savunucular, bir ara . Polin'e Osıııanlı p a ra to r kuvvetlerinin T u n u s'tan atılm ası noktalarını içeriyordu. O s-
askeri (¿ekilirse, teslim olacakların bildirdiler. OsnumlıUır «¿ekilili fa ­ m anii am irali. Fransızların düşm anla anlaşm asından ciddi olarak
58 tía 11Anadolu’da G âzî Beylikler. Bizans ve Haçlılar Halil İnalcık 39

1544 h arek ât planı, K orsika’nın zaptı, S ard u n y a’ya saldırı ve İm ­ Toulon’da ve hattâ Provence’de yerleşen Türklcr sadecc yeıli kızları
p a ra to r kuvvetlerinin T u n u s’tan atılması noktalarını içeriyordu. Os- ve kadırgaları için kiirek esirleri toplamışlardır. Ertesi yıl yine büyük
m anlı am irali, Fransızların düşm anla anlaşm asından ciddi olarak bir tahrip harekâtında Tuscany’de 6000, Napoli Krallığı’nda 8000
k u şkulanm aktaydı. Erzak ve m aaş sağlanm adığından, İtalya sahille­ kişiyi esir almışlar, bu arada da özellikle Sultanın haremi için İtalya
rine yaptığı akınlarda ahaliyi esir edip arkasından fidye ile satm a yo­ m anastırlarından 200 bakire kızı toplayıp götürm üşlerdir”. 19. yüzyıl
luna başvurdu. Bütün bu anlaşm azlıklara rağm en Süleym an, ittifak­ Fransız tarihlerini gözden geçirdiğimiz zaman genellikle daha çok V.
tan çekilm eyi düşünm üyordu. Barbaros, Fransızların ricası üzerine Karl’ı destekleyen ifadeler buluruz. Onlar Sultan’la ittifakı kötüle-
Papalığa ait topraklara saldırm aktan kaçındı. O zam an Fransız elçisi mişlerdir. Oysa, 16. yüzyıldaki Fransızlar bu ittifakı hiç de böyle yo­
M a u ra n d ’ın yazdığına göre, Alideniz kıyılarında B arbaros’un saldığı rumlamıyorlardı.
ko rk u o derecedeydi ki, donanm anın sadece görünm esi üzerine kale­ 1542’de Vcncdik’e elçi olarak gönderilen Jean de M ontluc’üıı
ler teslim oluyor ve O sm anlı denizcisi bu kaleleri F ransızlara devre­ orada yaptığı konuşm ada ileri sürdüğü noktalar dikkate değer.
diyordu. Ş a rlk e n ’c bağlı olan Napoli krallığındaki kalelere saldırılar M ontluc’c göre Hıristiyanlığın başına gelen bütün tahribat ve musi­
yapıldı, binlerce esir alındı, şehirler yakıldı. S o n u n d a A ğustos ayında betlerden İm parator sorumludur. O, bizzat İmparator ile kardeşi
K ap u d ân -i D erya. Fransız elçisi Polin yanında olduğu hâlde İstan­ Ferdinand’ın İstanbul’a elçiler göndererek Süleyman ile gizli görüş­
b u l’a ulaştı. Süleym an, Eylıil’de F rançois’nın bir kez dah a Şarlken ile meler yaptıklarını ve Habsburglaıın “Büyük T ürk”’e yıllık haraç
barış yaptığını öğrendi. F ransız kralı tek rar te k ra r m üttefikine ihanet ödediğini hatırlatm ıştır. Montluc, “verilen 30 bin altın Hıristiyanlığa
etm iş ve dü şm an la birleşm e vaadinde bulu n m u ştu . Bununla beraber karşı bir destek olmuyor m u?” sorusunu soruyor ve Sultan ile ittifa­
François, Sultan ile ittifakını devam ettirm eye b ü yük önem veriyor­ kın siyasî anlam da zorunlu bir hareket olduğu üzerinde duruyordu.
Fransa elçisi bir tarihî olayı da anımsatıyordu. Milano dukası
du. Kral. Ş arlken ile O sm anlılar arasında barış için aracılık önerisin­
Ludovico Sfoıza vaktiyle İtalya’daki rakiplerine karşı Sultan II.
de b u lu n d u . O zam an böyle bir barış sultanın da işine geliyordu. Bu
Bayezid’in kuvvetlerini kullanmıştı. Keza o dönemde İmparator
tarihte O sm anlı D ivanı, İran Safavîleri ile bir savaşı gerekli g örm ek­
M axmillian’ııı Türkleri Fransa’ya karşı kışkırtmış olduğunu da buna
teydi. O sm an lılan n tem el stratejisi, do ğ u d a ve batıda aynı zam anda
ekliyordu. İm parator, askerinin 1544’te Venediklilere karşı yaptığı
savaşm aktan kaçınm ayı gerektirir. 1545 ’te Ş a rlk e n ’in V iyana’daki
zulüm leri hatırlatarak şunları söylüyor: “Bizim dinimize yabancı as­
kardeşi A rşidük F erd in an d ile 18 aylık bir m ü tarek e im zalandı (10
kerlerden (Tüıklerden) oluşmuş bu büyük ve güçlü ordu, efendimiz
K asım 1545). G ö rü şm eler iki yıl daha sü rd ü ve so n u n d a Sultan
Fransa kralına yardım için gönderilmiştir. Herhangi bir kimseyi in­
Şarlk en ve F erd in an d ile beş yıllık bir barış antlaşm ası im zaladı (19
cittiklerine dair şikâyet olmamıştır. Nazik davranmışlardır. Geçimleri
H aziran 1547). A rşidük F erdinand bazı yerler için yılda 30 bin altın
için aldıkları her şeyi, karşılığında para vererek almışlardır.” Fransız
ödem eyi kabul etti. F rançois, Papa ve V enedik b u m ü tarek ey e dahil
elçisi o tarihte Avrupa’da yepyeni bir kavramın, devletler arasında
oluyorlardı. Kral barışın devam ötm eyeceği diişünccsindeydi. denge kavram ının egemen olduğunu konuşmasında açıkça ifade e t­
Ş a rjk e n ’e k arşı savaşlarında illas d u ru m u n a gelen F rançois, bu arada m iştir. O na göre, İm paratorun adamları, efendilerinin F ransa’ya k ar­
O sm anlı D evleti’nden 3 0 0 .0 0 0 altın borç istedi. şı saldırısını haklı gösterm ek için Fransa kralının Sultan ile ittifakını
Ünlü F ransız tarihçilerinden Julcs M ichelet, Fransa Tarihi adlı bahane etm ektedirler. İmparator, Hıristiyanlık davasını yaparken,
ünlü kitabında, B arbaros’un Fransız donanm ası ile işbirliğinden söz öbür taraftan Papaya karşı bir heretik ve âsi olan İngiliz kralı V lll.
e d erk en aynen şunları yazıyor: “ Katolik F ransa... k o rsan ların , esir H cnry ile ittifak etm ekten çekinmemiştir. Keza İm parator. Protestan
tacirlerinin bayrağını, İslâm ’ın sancağını izlem iştir. G en ç Duc Alman prensleri ile birlikte hareket etmekte bir sakınca görmemiştir.
d ’F n g h ien , B arbaros ile ittifak hâlinde Nice şehrini k u şatm ış ise de Polin’in söylediği bütün bu durum lar. Avrupa diplomasisinde o za­
bir so n u ç alınam am ıştır. Cezayirliler (B arb aro s’un T ü rk lerin i k aste­ man nasıl yeni bir durum un ve kavramın, siyasî denge politikasının
diyor) yağına ve insan avcılığı ile bunun karşılığını k o parm ışlardır.
40 Batı Anadolu'da Gâzî Beylikler, Bizans ı* Haçlılar Halil İnalcık 41

böyle anlam aktadır. İslâm ve Hıristiyanlık bir p ro p ag an d a, bahane


Kâfir sultanlarının muazzamlarından, küfür diyarının çok eski
gibi kullanılm aktadır. Süleytm ınnûm e’d e bu ittifak hak k ın d a Osm anlı
hüküm darlarının başta gelenlerinden taht sahibi Itüsrcv ve m em ­
görüşü ise çok ilginçtir. Bu kaynağa göre. “İm p a rato r. Kayscrlik,
leket sahibi haşmetli kral sınırsız hazineler ile tanınm ış França
yani tüm A vrupa’nın başı olm ak iddiasıyla F ran sa’yı M üslüm anlara
m emleketine Nurşîn-Revan tahdylc başabaş olan Françesko, Sul­
karşı ittifaka zorlam ış, bu nedenle İslâm 'ın sultanı Süleym an'ın
tanın dünya gücünü temsil eden yücc kapısına elçisi ile arzıhal
Fransız kralı ile ittifakı bir zorunluluk hâlini alm ıştır”, dem ektedir. gönderip....
Eğer Fransa bu ittifaktan cayarsa, bütün H ıristiyan dünyasının Oe
Bu girişten so n ra y azar kralın m ek tu b u n u şöyle özetlem iştir:
inanlılara karşı tek bir cephe hâlinde birleşm esi kaçınılm az olur. O
zam an O sm anlı tarihçisinin görü şü . O sm anhların d a A vrupa’da bir Ey yedi iklimin pâdişâhı, dünyanın sığınağı yiğitlik membaı. ey
güçler dengesi politikasını izlem ek z o ru n d a bulunduklarını açıkça şahım! Benim hâlimden haberdar ol ve bu gönlü yaralıya lütuf
ifade etm ekte; O sm anitlann, Hıristiyan bir devletle ittifakını, onları merhametini gönder. Senin gibi bir dünya hüküm darı yok. Başka
askerî yardım la desteklem eyi bir reolpolitik gereği gibi gördüklerini hüküm darlar senin kapında ancak kapıcı olabilirler. Sen şaha ben
gösterm ektedir. bütün gönlümle itaat eyledim. Senin kulların dostum , düşm anla­
Fransız sarayı o zam an Osm anlı sultanını, “dünyadaki en büyük rın da düşmanım. Ben kendi hâlimcc França ülkesine Şah bulu­
h ü k ü m d ar’' olarak görm ektedir (Pierre d c Bourdcille. Qeu\re$ nuyorum. Puta tapan Hıristiyanların sığmağıyım. Siz Cihan Şa-
com plètes, ed. L. Lalannc. vol. XI. 179. İso m -V erh aaren 'in d oktora hı’na durum um u anlatmak gerekirse, şunu beyan ederim ki, b e­
nim neslim Nûşîn-Revân’a çıkar. Bizim aram ızdan bir kötü talihli
le/.indeki n o tu ), Kral François, Venedik elçisine A vrupa devletlerinin
adam (Şarlken). aslı cuhut vc mel’ûn birisi Ç asar oldum deyü o r­
bağım sızlığını güvence altına alan tek gü cü n O sınanlı Padişahı o ld u ­
tada dava kılıp, bu hile ile yüksek payelere yol bulundu, ey şah
ğunu İtiraf etm iştir. 1559’da İtalya H arp leri'n e son veren C aleau-
ben de bu hâli görünce yanıma nice asker, kul topladım ki, vanp
Cam bresis barış antlaşm asına k ad ar Fransız kıralı 11. H enri (1 5 4 7 -
onunla savaşayım. O nu, o kötü adamı ortadan kaldırayım. O. Ça-
1559). O sm anlılar ile ittifak siyasetinin tem el taşı saymış, ask eri d es­
surlık havasıyla bu tarafta dünyayı kargaşaya verdi ve lin g u ru s vi­
tekle beraber, T ürkiye’den önem li m iktarda m alî d estek alm ıştır.
lâyeti tarafında Alaman vilâyetinin kaim-makamı olan kardeşi
H absburg ü stünlüğüne karşı O sm anlı ittifakı, F ra n sa 'n ın vazgeçil­
Ferendoş (Ferdinand), oradaki âdemoğullannın ıstırap çekm ele­
m ez geleneksel bir siyaseti olm aya devam edecektir. Tabiî, bu ittifak­ rine sebep olup, kendilerinin vücutlarını bu dünya yüzünden kı­
tan O sm anlılar da büyük y arar sağlam aktaydı. Ç ağdaş O sm anlı ta ­ lıçla ortadan kaldırmak gerekir, bu vâcib olm uştur. Siz cihan p a­
rihçisi Sinan Çavuş u n belirttiği gibi Avrupa Hıristiyanlığının p a rç a ­ dişahının kapısından şu beklenir ki, Avrupa'da kötü hüküm darları
lanm ış d u ru m d a kalm ası. Papa ve İm p arato ru n tasarladıkları bir saldırılan ile bertaraf eden Hayreddîn Paşa, donanm a gemileri ile
H açlı saldırısının önlenm esi. O sm an.ılann A vrupa politikasının temel bu tarafa gelip yardım eder ve Lingurus tarafında da padişah haz­
prensibiydi. retleri savaşa girerse düşm anın fesadı, kılıç ile ortadan kaldırılmış
IIA Y R E D D ÎN ’İN 1 5 4 3 -1 5 4 4 S E F E R İ H A K K IN D A olur ve dünya yeniden eski parlaklığına kavuşur. Bunda şüphe
yoktur.
S Ü I .E Y M A N N Â M E
diye kral m ek tu b u n d a d u ru m u arz elm iş ve yardım için yalvarmış.
M uhteşem Süleym an dönem i seferlerini anlatan m inyatürler ile s ü s ­
İlkin F ran sa kralının isteği vc sonuçları dikkatle gözden geçirilm iş
lenm iş Sü leym annâm e adlı kitap, ittifak hakkında o zam anki O sm an-
fakat cevap verilmesi ertelenm iştir. O ndun sonra gelen ikinci bir elçi
lı g ö rü şü ve H ayreddîn Paşa nın Fransa seferi hak k ın d a o ldukça ay ­
devlet büyüklerine varıp kı¿ıl adımı şöyle ar/.dn bulunm uş: “ Benim
rıntılı bilgi verm ektedir. O . Fransız kralından gelen elçi dolayısıyla
dileğimi ve hâlim i S u lta n ’u lıildiı ini/. <,ünkıi İteklemeye m ecalim y o k ­
verdiği haberde. Fransız kralını şöyle tasvir etm ek ted ir (bugım ktı dile
tur. Ş âh -ı cihâna günlerce y u /u m sıın ıp hır cevap bekledim . Kendi
çeviriyoruz):
42 Balı Anadolu'da Gûzî Beylikler. Bizans ve Haçlılar Halil İnalcık 43

kralım dan bir rica m ektubu g e tird in vc padişaha ilettim. B unun cc- M arsilya şehri. O sm an h lar ü zerin d e çok gözet b ir şeh ir izlenim i v er­
vabı bana verilmedi. Biz kendisinden do ğ ru b ir cevap beklem ekte­ m iş g ö rü n ü y o r. M arsilya’d a Fransızlarla N ice kalesi üzerine sefer
yiz”. Bunun üzerine elçinin sözleri padişah hazretlerine a rz olundu. yapılm asına k arar verildi. Bu kale alınırsa U p an y a'n m telâşa düşeceği
Padişah nihayet cihad ve gazaya karar verdi ve H ıristiyan denizcile­ belirtildi. S itleym a n n â m e'ye g ö re. Fransız askeriyle b erab er kaleye
rine dehşet salan kahram an savaşçı I layreddîn Paşa İstanbul’a davel saldıran O sm anlı askeri dış h isa n ele geçirdi ve iç h isard ak i düşm anı
edildi. Ilay red d în Paşa ferm anı alınca d erhal E d irn e'd e bulu n an p a ­ kuşattı. N ice’e karşı harekât yukarıda an b tıld ı. Ş e h ir alınam adı vc
dişahın h u z uruna geldi ve konuşm alar so n u n d a H ayrcddîn Paşa ya O sm anlı d onanm ası kışlam ak ü zere T o u lo n 'a geri d ö ndü.
100 pare gem i ile França padişah ım ı yardım ına gitm esi k ararlaş­ S ü leym a n n â m e yazarı, H ayreddîn P a şa 'n ır F ran sa su ların d ak i h a re ­
tırıldı. I layreddîn Paşa, "em ir padişahım ındır. canım ız yoluna fed a­ kâtı ü zerinde bu bilgileri verdikten sonra, padişahın M acaristan'daki
dır. b u rad a n França krallığına 3000 mil m esafe vardır, yardım ınızla seferlerini anlatm aktadır. Süleym an, M acaristan 'd ak i başarılı h a re ­
o diyara giderim . İspanya ile savaşır o n u n ülkesini elinden a lın ın ” kâtı. F ran ço is’ya bildirm ek için bir haberci g ö n d e rd i. Özellikle. M a­
dedi. A griboz, İç il. K astam oni. Ankara sancaklarının tim arlı o rd u su c a r krallarının taç giydikleri İstolni-Belgrad’ın fcthcdildiğini bildirdi.
İle birlikte 2 0 0 0 tüfenkli yeniçeri Zağarcıbaşı Ahm cd k um andası al­ Sü leym a n n â m e. O sm anhlar yanında Fransa’nın 1 5 2 5 ’teki imajına
tında gem ilerle sefere e m r olundulur. Elçi, d o n an m a ile hareket e t­ g ö re çok d ah a önem li bir hâle geldiğini g ö sterm ek ted ir. Kral için
m ek üzere E dirne'den İstanbul’a gönderildi. Sultan Süleym an, elini O sm anlı term inolojisinde İm p arato r anlam ının karşılığında pâdişâh
öpüp yere baş koyan H ayreddîn Paşa’ya şöyle hitap etti: “Ey d en izci­ unvanı kullanılm aya başlanm ıştır.
lerin önderi, deniz ilminin ve tekniğinin bilgisine sahip K apudan,
sana bu deniz seferinde tam yetki veriyorum, sen d e b ü tü n gereken
KAYNAKÇA
şeyleri gö r, h e r du ru m d a adam larınla m eşveret et, o diyarı fethet.”
H ayrcddîn Paşa sultanın bu sözlerinden sonra, padişaha d u a edip,
Ahrweiler 11.. Byzanceet la mer, Paris: 1966.
hareket etti ve Sultan. E dirne'de M acaristan seferi için hazırlıklar
Argenti. P. The Occupation o f Chios. MU. Cambridge: 1918.
yapm aya başladı. H ayreddîn Paşa. 950 M uharrem 'İnin I 2 ’sinde (17 Brummet, P.. Ottoman Sea Power and Levant'ne Diplomacy in the /4ge o f
N isan 1343) donanm a ile denize ajıldı” Sü leym a n n â n ıe'd c b urada Discovery, Albany: 1994
T oulon şehri ve d onanm a ile şehri gösteren bir m in y atü r konm uş Cox. E.L.. The Green Count o f Savoy: Amadeus VI, Princeton: 1967.
bulunuyor. Bu m inyatürde Toulon lim anında ü stlenm iş kadırgalarla, Ddaville Le Roux, La France en Orietu au XlVesiècle. c. M l. Paris 1886.
yüksek bordalı üç büyük yelken gemisi tasvir edilm iştir. Le Febvre. M.M. ‘Actes Ottomans concernant Gallipoli. La mer Egée et la
Süleym a n n â m e'd c Fransız am iralinin T o u lo n ’a gelip H ay red d în ’i Grèce au XVI e siècle". Südost Forschungen, 17 (1983).
M arsilya'ya davet etliği kaydedilm ektedir. H ayreddîn d o n an m a ile İnalcık. H.. “Mehmcd H”. İslam Ansiklopedisi. !MEB). Vll. 506-535.
M arsilya'ya varm ış, Fransız donanm ası H ay red d în ’i karşılam ış, İnalcık, il. “İmtiyâzât”, F.ncylopaedİa of İslam, 2. Baskı, III. 1179-1189.
H ayrcddîn Paşa top ateşiyle şclıri selâm lam ış, M arsilyalılar İnalcık, H. The Ottoman Umpire, The Classical Age, 1300-1600. 3. Baskı,
K apudan-i D erya’yı karşılayıp lürlü şenlikler ve şâdilikler yapm ıştır ten d ra: 2000.
(B urada M arsilya şehrinin bir m inyatürü k o n m u ştu r). M arsilya ş e h ­ İnalcık, H.. “An Outline of Ottoman-Venetian Relations”. Venezia
rinin ileri gelenleri paşaya ziyafet çektiler. Modittsiottc tra Oriente e Oct'itU'iiw, Horanın: 83 90.
İnalcık. H. “The Ottoman Turks and the Crusades, 1329-1522”, Kenneth
Ne detılü var ise t o ’: itn tı Ulâl Setton. A History o f IIx* Cruudc*. VI, Madison: 1989.
k lü p kılmadılar bir kılca ihmâl İnalcık vc R. Murphcy H., The IlıMory <<f \ Irhmett the Conqueror, Chicago
vc Minnesota: 1978.
Krilovoulos. History of Mebnu\l the Cotu/uen*. Pi im rinn 1954.
44 Batı Anadolu 'da Gâzî Beylikler, Bizans ve Haçlılar

Loencrtz, R.-J. Byzantina et Fraııco-Craeca,!-11, Roma: 1970, 1978. O S M A N L I D F .V I.I'.T İ’NDF. U C (S K R ! IA D H .A R


Luttrcll, A. Collected Sıudies: İMtin Greece, the Haspİtallers and the
Crusades. 1291-1440. Londra: 1982.
Pertusi. A. İm Caduta di Cotıstantinopoli. c. MI, Verona: 1976.
Sanudo, M. Torscllo, Istoria del Regjıo di Romania, yay. C. Hopf.,
Chroniques gr£co-ronıaines, 99-170.
Setton. K. Tİw Papacy and the Levanı. 1204-1571, C. I-1I1. Philadelphia:
1976-1978.
Werner, E. Die Geburt einer Grossmacht 1ZOO-1481, 3. Baskı, Uasi Berlin:
1979.

X III. asrın ikinci yarısında A nadolu Selçuklu devletinin dağılışı sıra­


sında A nadolu’d a birço k mahalli devletçikler o rtaya çıkarken Batı Uc
bölgesinde g azâ neticesinde B izans'tan feth e d le n to p rak lar üzerinde
yeni tipte b ir takım beyliklerin k u rulduğunu g ö rü y o ru z. Osm anlı
Beyliği b u n lard an biridir ve b ir yüzyıl içinde A nadolu’yu ve Balkanla­
rı kendi hâkim iyeti altında birleştiren bir İslâm im p arato rlu ğ u h alin ­
de gelişecektir. Aşağıda Batt ( /c u n d a bu g âzî beyliklerin ve bu arada
O sm anlı beyliğinin d o ğ u şu n u bir b ü tü n o larak ele alacağız.
A nadolu Selçuklu Devleti tam bir İslâm saltanatı haline geldikten
so n ra başlıca ü ç bölge uc oldu, ve b u ralara gaziler gelip yerleşti: G ü ­
neyde Kilikya (Ç u k u ro v a)'d a K üçük Erm enistan ve Kıbrıs Krallığına
karşı b ir em aret-i m elik nl-sevahil (m erkezlen Alaiye ve Antalya. 2)
Kuzeyde T rab zo n Rum im paratorluğu hu d u d u n d a ve K aradeniz kı­
yılarında kuzey ucu; bu uc d o ğ u (m erkezleri Sim erc. S am su n ve
Bafra) ve batı (m erkezleri K astam onu ve Sinop) olarak iki kısm a
ayrılabilir, 3) K astam onu bölgesinden güneyde M akri körfezine k a­
d a r u zanan B izans’a karşı batı u cu (başlıca m erkezleri K astam onu,
K arahisar-i Devle. Kütahya. Denizli).
Selçuklu devletinin, h er bir uc bölgesine, em ir-i vtlâyet-i u c adı a l­
tında bir genel vali vc kum andan tayin ettiği anlaşılm akladır, “ m er­
kezî otoriteyi İcmsİl ed en bıı büyük em irler genellikle bu m akam ı irsî
46 Osmanlı Devletinde Uc (Serhadtlar Halil İnalcık 47

bir şekilde ellerinde tutarlardı. Bunlardan B izans’a karşı h u d u t vila­ Batı uçlarında en İleri safta K ütahya-Sandıklı tarafların d a Alişir
yeti em irliği, içlerinde en m ühim i olarak g ö rü n m ek ted ir. Uç ların O ğullarına tâbi yarı göçebe G crm iyan T ürkleri (K trak-i Germ iyan)
tem el kuvvetlerini kendi irsî beyleri kum andası altında bulunan o tu rm ak ta idiler. Eski bir aileden gelen K crim uddin Alişir. İzzeddin
T ürkm en aşiretleri (Selçuklu kaynaklarında e tra k -i uc) teşkil etm e k ­ Keykavus'u destekleyenler ve o Bizans'a k a ç tık ta n so n ra M oğollar
te idi. Uçlar. Selçuklu devletinin zorla sü rd ü ğ ü göçebelerle. M oğol tarafından idam edilenler a rasın d a İdi. G crm iyan beyliğinin hakiki
istilâsından ve baskısından kaçan unsurların toplandığı ve yeni bir k u ru cu su sayılan Y akup Bey (ölüm ü herhalde 1 3 2 0 ’d en so n ra ) z a ­
hayat alanı aradığı bir serhad bölgesiydi. O rta A nadolu yaylası ile kıyı m anında Alişir O ğ u llan kuvvet ve enerjilerini B izans to p ra k lan ü z e ­
ovaları arasında, yaylacılığa elverişli olan bu dağlık m ıntıkada, n ü fu ­ rine çevirdiler. O nların en m ühim fetihleri, K ula fethidir. O nun
sun büyük kısm ını yarı göçebe T ürkm enler teşkil etm ek te idi. G en el­ M enderes vc G ediz (H crm o n ) vadisine g ö n d e rd iğ i kum andanları
likle uc halkım. M oğol-Selçuk merkezî devleti m enfaatlerini temsil (sü-başı) Aydın oğlu M ehm et Bey Aydın O ğulları Beyliğini, daha
eden Selçuklu vakayinam eleri (İbıt Bibi. Aksarayi vc anonim kuzeyde M ysia’d a Kalem Bey Karasi beyliğini k u racak lard ır. Böylece
Selçuknam c) her fırsatta ayaklanm aya ha/.ır, yağm acı âsiler şeklinde Selçuklu u c vilâyeti dışında yeni fütuhat yapılm akta vc b u n lar ü z e ­
tasvir ederler. Bununla beraber Selçuklu-Bizans u c u n d a I^adik (D e ­ rinde yeni tipte beylikler ortaya çıkm akla idi. İşte O sm anlı Beyliği de
nizli). Kütahya, Karahisar. Eskişehir. K astam onu gibi şehirlerde S el­ bu tip beyliklerden biri olarak kuruldu. H ukuken bu beylikler ucun
çuklu m edeniyetinin yüksek hayat şekilleri yerleşm iş bulunuyordu. bir parçası sayılarak u c em irlerine. Selçuklu su lta n la n n a ve Tebriz
Bu m erkezler, kurulan uc beyliklerinin geleceği ü zerinde kesin bir rol M oğol han ların a tâbi sayılm akta idiler. Fakat Bizans to p raklarından
oynayacaktır. fethettikleri to p rak lard a bu gâzî beyler kendilerini bağım sız görm ekte
Batı uc Türkm enlerinin A nadolu’da büyük siyasî olayların g id i­ idiler. Böylece g âzî T ü rk m en beylerinin u çlard a bağım sız devletler
şinde başlıca bir faktör haline gelmeleri. M oğolların desteklediği kurm aları, ve o n lard an birinin sonra bu fütuhat bölgesinden dö n erek
R ukn al*Din Kılıç A rslan ile batı vilâyetlerine vc uçlara davanm ak eski A nadolu Selçuklu sahasına hâkim oknası X III-XIV. asır Yakın-
isteyen İzz al-D in Keykavus (1246*1261) arasındaki m ücadele sıra­ D oğu tarihinin en m ühim gelişm elerinden biridir.
sında görüldü. Keykavus nihayet Bizans’a sığınm ak z o ru n d a kaldı Sakarya ırm ağı ü zerinde Bizans sınırlarından K astam o n u 'y a k a ­
(12 6 1 ). M u’in al-D in Pervane, M oğcl vc Selçuklu kuvvetleri ile uca d a r uzayan uc kısm ı. K astam onu em îrine tâbi idi. 1291'e d o ğ ru K as­
gelip T ürkm enleri yetiştirdi. Bununla berab er yarı g öçebe T ürkm en- ta m o n u 'd a Selçuklu cmîrİ ünlü H usam cddin Ç oban soyundan
İcrdcıı oldukça kalabalık bir grubun llizans'ta Keykavus yanm a k a ç ­ M uzafferüddin Yavlak Arslan. sipah-bed-ı d iyar-î u c unvanıyla bir uc
lıklarım ve sonra D o b ru c a ’ya yerleştirildiklerini biliyoruz. G ene aynı enıîri idi. Ç ağdaş kaynak Pachym ores O sm an G âzî'n in o rtaya çıkışı­
tarihlerde belki Kcykavus’u n adam larından olup güney sahil u c u n ­ nı K astam onu em tri “Am urıus O ğulları” olayına bağlar. O n u n verdi­
d an hareket eden eski bir sahil beyi lem iru’s-sevahil) M enteşe Bey, ği karışık bilgileri çağdaş Selçuklu kaynağı A ksarayî ay d ın latm ak ta­
Bizans topraklarına karşı gaza harekatına girişti vc d eniz yolundan dır. Kcykavus’un oğu llan K ırım 'dan Anadolu’ya d ö n d ü k ten sonra
gelerek ilkin M arya lim anlarında tutundu (1 2 6 1 -6 9 ). S o n ra g ö rü n ü ­ on lard an M esud, İlhanlı A rgun H an ’d an Selçuklu tahtını elde etm iş,
şe n azaran D enizli dağlarında yaylakrı vc kışlak için sahillere inen kardeşi R ukneddin Kılıç A rslan’ı, uc bölgesine (g ö rü n ü şte Akşehir
kalabalık T ü rk m e n göçebeleri ile (A bu'l-Fida'nın naklettiğine göre do lay lan n d a) yerleştirm işti. Argun H an'ın ölüm ü ve K eyhatu'nun
700 hir» çadır) işbirliği yaptı, onları teşkilatlandırdı ve bütün han iç ilm e s in d e n ( ? ? T e m im i/ 1291) sonra İran M ogollan a ra sın ­
K arya’ya hâkim oldu. O radan 1278’e do ğ ru büyük M enderes v adi­ d a başlayan tah t kavgaları sırasında Anadolu anarşi içinde kaldı,
sinde Prienne, M ilet. M agcdoıfu w 1282’de Tralles (Aydın) vc uçlarda T ü rk m en ler baş kaldırdılar. Kılıç Arslan da M esud a karşı
N yssa’yi aldt. O n u n fütuhatını daınııdı Sava Bey s ü rd ü rd ü . Artık o ayaklandı. K eyhatu'nun A nadolu'ya gelmesi üzerine (K asım 1291)
tarihlerde Batı A nadolu'da h tıU c ım yayılışı genel bir ilerleyiş hâlini Kılıç Arslan, K astam onu ucuıuı gitti vc ctrafına-oradaki uc Türk-
alınıştı. m cnlcrini toplayıp eskiden beri M esud'a taraftar htılumırı uc cmiri
48 Osmanlı Deıtetinde Vc (Serhad)lar Halil İnalcık 49

M uzafferüddin Yavlak A rslan'ı öldürdü. K cyhatu tarafın d an onun m esi ü ze rin e bu havali ahalisi panik halinde İznik kulesine kaçışm ağa
ark asın d an bu tarafa gönderilen Sultan M csud evvelâ yenildi, sonra başladılar. Ö b ü r taraftan O sm a n ’ın akıncıları B u rsa önlerine kad ar
yanındaki M oğol kuvvetleri sayesinde galebe çaldı. (Aratık 1291). ilerlediler. O sm anlı rivayeti İznik m uhasarası dolayısıyla im parator
Kılıç Arslan kaçm ış ise de Yavlak A rslan'ın oğlu Ali nihayet bir b a s ­ kuvvetleri üzerin e Yalak-O va civarında k azan ılan bu zaferi, O s ­
kınla o n u ö ld ürdü. Sclçuklu-M oğol tâbiyetinden çıkm ış, olan Kas­ m an 'ın Selçuk sultanı tarafından bey olarak tan ın m ası, yani siyasî
tam onu uc em îri Ali, Bizans topraklarına taarru za başlam ış, Sakarya otoriteye sahip olm ası olayı ile aynı zam ana k o yar. Y azıctzâde de
nehrine k ad ar fethetm iş, hattâ akınlnnnı nehrin ö b ü r taraftnn ilerlet* 1300’d en »om a O sınanlı şö lu ctim n U4dk İslâm m eııılekcüctiııc y a­
inişti. Fakat o sonraları Bizanslüarla b an şçı ilişkiler k u rd u . O sm an yıldığını ve m em leketine “göç g ö ç T ü rk cv lcri’nin gelm ekte o ld u ğ u ­
G a z in in alanı o n u n güneyinde. O rta Sakarya vadisinin beri yakasın­ nu y azar, işte O sm anlı devletinin kurucusu O sm a n G âzî bu şekilde
da S öğüt m ıntıkasında bulunuyordu. Pachym eres açıkça bildirmek* tarih sahnesine çıkm ıştır.
ted ir ki. Ali akın faaliyetini d u rduru n ca O sm an gaza liderliğini ü z e ri­ U c beyliklerinde Uc K ültürü diyebileceğimiz b ir hayat tarzı onları
ne aldı. Ve Bizans topraklarına karşı şiddetli gaza akınİarına başladı. hin terla n d 'âcn bariz çizgilerle ayırm aktadır. Bu k ü ltü re İslâm î gazâ
G aziler şim di o n u n bayrağı altında toplanm ağa başladılar. hâkim dir. Allah’ın em ri olarak gazâ, d a r al-harbe karşı, itaat ettirin-
Pachym eres bunların Paphlagonİa’dan, yani K astam onu em îrine ccyc kad ar daim i akınlarla savaş dem ektir. Ş e r’an bu akın lard a. k â ­
bağlı bölgeden geldiklerini de açıklar. firlerin inalları ganim et olarak alınabilir, m em leketleri tah rib edilebi­
O sm an G âzî 7 0 0 /1 3 0 1 ’e doğ ru Bizans im p arato rlu ğ u n u n eski lir. D aim i savaş, g âzî liderler etrafında çoğu zam an bu liderlerin a d ı­
başkenti İznik’c kadar ilerlem işti. O nun bu tarihe kadarki faaliyetleri nı taşıyan g ru p ların k u ru lu şu n u sağlar. G iz îlc r b a ş a n g ö steren ünlü
hakkında eski Osm anlı rivayetleri bilgi verir. O . uçlarda Gcrm iyan beyler etrafın a toplanırlar, onların bayrağı altına koşarlar. T ü rk m en
O ğ ullan tarafından sıkıştırıldığı için j c bölgesinin en ileri kesim inde g öçebelerin hâkim old u ğ u Selçuklu uçlarında bu lid erler ço ğ u zam an
faaliyette bulunm akta idi. Bu du ru m o n u n ve k u rd u ğ u devletin p a r ­ boy beyleridirler. Fakat devlet kuran bu beylerden b irç o ğ u n u n da
lak gcleccğini hazırlayacaktır. Aynı rivayetlere göre. O sm an b aşlan ­ eski Selçuk em irleri arasın d an çıktıklarım biliyoruz. Bu g â z î beyler
gıçta bu bölgedeki Bizanslı “tekfur"lar a rasın d a kuvvetli olanlarla m erkezî h ü k ü m ete um um iyetle vergi verm ezler, veyahut tâbiyetlerini
d o st geçinen, fakat kendi yaylak bölgesindeki tekfurlarla çatışm a h â ­ g ö sten n eleri sözdedir. Uc, hayati tehlikelerle d o lu olup kişinin atıl­
linde bulunan bir yarı göçebe T ürkm en g ru b u n u n beyi o larak g ö ­ ganlığım ister. U c’un öte tarafında aynı ruhla h arek et ed en H ıristi­
rü n m e k ted ir2. O sm a n ’ı bir gâzî lideri olarak faaliyete sevk eden âm il­ yan Bizanslı akrita i vardır. Etnik bakım dan uc to plum u çok kanşık-
ler o zam an Batı A nadolu uçlarında genel hareketi d o ğ u ran aynı tır. Buraya h arek et kabiliyeti olan göçebelerle m erkezden kaçan siya­
âm illerdir, yani O rta A nadolu’dan gslen göçler ve yayılma ihtiyacı. sî m uhalifler, râfızîler. m aceracılar kaçıp sığınm ışlardır.
Bizans sınır savunm a sistem inin çökm üş olm ası, Bizans sınır bölge­ H İn terlan d ’d aki yerleşik yüksek medeniyet şekilleri (teoloji, saray
sindeki dinî-içtim aî hoşnutsuzluk. Moğol baskısından ku rtu lm a ve edebiyatı, ş e r’i hukuk) karşında u c ’da mistik, eklektik, h en ü z kalıp­
yeni topraklarda yeni bir hayat kurm a arzusu. laşm am ış b ir halk kü ltü rü (râfızî tarikatlcr. m istik ve ep ik b ir edebi­
O sm an G âzî 1300 tarihine doğ ru E skişehir’d en İznik’e ve Bursa yat. ö rfî hukuk) hâkim dir. H ayat g ö rü şü şovaleresk ve rom antiktir.
ovasına k a d a r olan bölgede oldukça kuvvetli bir beylik k u rm u ş b u lu ­ Ivski O sm anlı m enakıbnâm elcri Osm anlıları şöyle t a n ıt ır : “O s ­
nuyordu. İznik’i baskı altına alm ası üzerine ilk defa Bizans b a şk en ­ m a n lIla r gazilerdir ve galiplerdir. Fiscbilillah hak yoluna d u rm u şlar­
tinde ciddi bir korku ve telaş uyandı. O , Alişiroğlu ve M enteşeoğlu dır, g azâ inalını cem edip h ak 'k a hare edicilerdir ve h a k 'ta n yana
gibi, en ehem m iyetli uc beyleri arasında sayılıyordu. İm p arato r 1301 gidicilerdir. Din yotuna gayretludurlar, dünyaya m ağ ru r dcgullcrdir
yazında İznik’i bu baskıdan kurtaım ak için H ctaeriarc M uzalon vc şark tan g arb a İslâm dininin açıcılarıdırlar." Bu ıncnakıplarda A lp­
kum andasında 2 0 0 0 kişilik bir kuvveti O sm a n 'a karşı g ö n d erd i. O s ­ lar. A lp -cren ler/ah iler O sm an G âzî’nin en yakınlan olarak gösterilir.
m a n ’ın Yalova civarında B aphcon'da baskınla bu kuvveti m ağlup e t­
50 Osmanlı Devletinde Uc (Serhad)lar
Halil İnalcık 51

D iğer taraftan İbn Batuta bütün j c beyleri y anında İslâm huk u k u


Uzun zam an d an beri abluka altında bu lu n an B ursa, İznik ve İz­
âlim leri, fakihlerin haiz olduğu büyük n üfuz ve itibarı belirtir, ilk
mit gibi Bizans kalelerinin birbiri ardından alın m ası O rh a n G a z iy i
O sm anlı vezirleri vc devleti teşkilatlandıran b ü yük adam ları,
l*cylcr a rasın d a birinci mevkiye getirdi. 6 N isan 1 3 2 6 ’d a Bursa d ü ş ­
S inanuddin Yusuf. Ç endereli Halil ve başkaları hep böyle ulem adan
tü. 1329'da A n d ro n ik u s'u n İznik'i k u rtarm ak için girişliği hareket
idiler. O rh a n Bey 1331 ’de İznik’te U r m edrese açm ış, Bursa h isarın ­
l’elekanon’d a (G ebze yakınında) bozguna u ğ rad ı ve İznik 2 M art
daki m anastırı m edrese hâline getirtm işti. O n u n B ursa’d a m anzum e
1331’de teslim oldu. A n d ro n ik u s’un çabası İzm it'i de k u rtaram ad ı.
halinde yaptırdığı site. câmİ. imaret, ham am , han, bu g ü n e kadar
Şehir 1337’d e dü ştü .
şehrin en canlı m erkezi olarak kalmıştır.
O sm anlıları A nadolu'da d iğer beylikler k arşısın d a ü stü n d u ru m a
Bu T ü rk m en beyliklerinde gelişen kü ltü rü n en g ö ze çarp an yönü
getiren vc A vrupa’da sınırsız fetih alanı a ç ara k gelecekte O sm anlı
İslâm k ü ltürü içinde ö z T ü rk kültiır geleneklerini sürdürm eleridir.
İm paratorluğum un k uruluşuna yol açan b ü y ü k olay Osm anlIların
Bu bakım dan en önem lisi Türkçenİn devlet dili ve yazılı edebiyat dili
Avrupa’ya yerleşm eleridir. Bu büyük olay şöyle gerçekleşti. 1345’e
olarak üstü n du ru m a geçm esidir. Bu T ü rk m en beylerinin emriyle
doğru Karesi Bcyliği’nin Osm anlı ülkesine katılm ası, O sm anlılara
Farsçadan ve A rapçadan klasik eserlerin Türkçcyc çevrildiğini biliyo­
Edremit körfezi ile Kapı D ağı (Cyzicus) arasındaki bölgeyi k azan d ı­
ruz. Beylikler devrinde Batı Anadolu'da m eydana getirilen m im ari
rarak Avrupa toprakları karşısına getirdi. Karesi gazileri O rh a n ’ın
eserlerin e n m ühim leri: Birgi’de Ulu Cam ii (1 3 1 2 ), B ursa'da O rh an
hizm etine girdiler ve K aresi’ye bey tayin edilen O rh a n ’ın enerjik oğlu
C am ii ( I 3 4 0 ) ’dir. Asrııı ikinci yarısında m ükem m el ö rn ek ler yara*
Süleym an'ı, Rum eli’d e fütuhat yapm aya teşvik eltiler. 1346 yazında
tılm ıştır: M anisa'da Ulu Camii, Ayasolug’d a İsa Bey Cam ii (1 3 7 5 ).
K nntakuzenos’un kızı T heo d o ra ile evlenen O rh a n o n u n sâdık bir
P cçtn'de Ahm ed G âzî M edresesi (1375), İznik’te Yeşil Cam ii (1379)
m üttefiki oldu. Bizans işlerine ve T rak y a’daki h a re k â ta katılm a im ­
yüksek bir sanat zevkini yansıtırlar. D ekorasyonda Selçuk m im arisi­
kânını buldu. Süleym an K antakuzcnos’a /ard ım için 1 3 5 2 'd e E dir­
ne n azaran sadelik, fakat planda yenilikler bu yapıları
ne'ye gittiği zam an G elibolu berzahında Çinbi hisarını işgal etti ve
karakterlendirir.
K aııtakuzenos’u n yalvarm a ve çabalarına aldırm ayarak bu köprüba-
O S M A N L I U C B E Y L İĞ İN İN BALKANLARDA YAYILIŞI şını boşaltm adı. O rh an 1354’de V encdik'in dü şm an ı Ceneviz ile bir
VE U C G E L E N E Ğ İN İN DEVAM I: A K IN C IIA K anılaşm a yap arak Ç anakkale boğazında ulaştırm a için değerli bir
m üttefik bulm uş oldu. Ö te taraftan aralıksız gâzîleri geçirerek d u ru ­
Fâtih M elım ed. 1461‘de T rabzon cağlarına yaya tırm an ırk en şöyle
m unu kuvvetlendirdi, b erzah a hâkim Eksamil (H cxsam ilion) kalesini
dem iştir: "Bu zahm etler Allah içindir. Elim izde İslâm kılıcı vardır.
aldı ve büyük Gelibolu kalesini Trakya'dan ayırdı. G ü n ey ’d e G elibo­
Eğer bu zahm eti ihtiyar elm ezüz, bize gâzî dem ek lâyık olm azdı.”
lu'ya karşı derhal Yakub Ece ve G âzî Fazıl bir uc teşkil ettiler. K u­
O sm anlı hüküm darları daha O rhan ’dan itibaren S u lta n al-ghuzâl
zeyde fütuhatı ilerletm ek için sol kolde Hacı İlbey ve Fvronos
wa'l-mujahktî>t unvanım benim semişlerdi. Başlangıçtaki uc gâzî g e­
(Fvreııuz) ku m an d asın d a başka b ir uc meydana getirildi. Süleym an
leneği O sm anlı devletinin b ütün tarihinin y ü rü tü cü kuvveti, dış ve iç
kendisi o rta kesim de faaliyette idi. 2 M art 1354 gecesi şiddetli bir
politikasının ana tem eli olm uştur. O nlar İslâm 'ın ko ru n m ası ve y a ­
zelzele so n u cu Gelibolu ve etrafındaki kalelerin surları yıkıldı, gâzîler
yılm ası görevini tam bir ciddiyetle benim sem işler, h attâ b u n u n tek
İni kalelere derhal girip berkittiler. O sm anhların A vrupa’d a yerleşm e­
tem silcisi olarak İslâm dünyası üzerinde hâkim iyetlerini kurm aya
sini sağlayan ve gazilere sonsuz bir savaş alanı açan bu olay B izans’ta
çalışm ışlardır. Daha XIV. asır Arap kaynakları O sm anlı beylerini
vc Batı H ıristiyan dünyasında o zam an büyük bir telaş vc heyecan
Sahib a l-ucat unvanıyla anm akta idiler. Uc beyliği devrinde onların
uyandırdı. A ğustos 1354’d e Venedik balyozu İstanbul'un kuvvetli bir
başlıca gazâ başarılarını ve uc geleneğinin devam ını aşağıda özetle­
I lırislivan devletinin himâyesi altına girm eğe hazır o lduğunu yazıyor,
m eye çalışacağız.
sorum lu tutulan K antakıızcnos tahtı b ıra k n a k zo ru n d a bırakılıyordu.
A vrupa'da arlık haçlı seferlerinin İzmir'di’ Aydın O ğ u llaıı'n a karşı
52 Osmanlt Devletinde Uc (Serhad)lar Halil İnalcık 53

değil. O sm anlIlara karşı yapılması gerektiğinden bahsedilm eğe b a ş­ M üslüm an nüfus yerleştirilm iş, b u rala r süratle M üslüm an şehirleri
landı. G elibolu, paşa sancağı merkezi ve gazilerin bir h arek et üssü olm uştur. M eselâ 1455’d e Ü sk ü p 'tc sekiz H ıristiyan m ahalleye karşı
oldu. yirmi iki M üslüm an m ahalle vardı. Teslim olan şeh irlerin birçoğu ise
1357’de S üleym an'ın bir kazada ani ölüm ü üzerine şehzade M u­ Hıristiyanların ekseriyette b u lu n d u ğ u şehirler o lara k kalm ıştır. Batı
rat Lalesi, Şahin ile birlikte bu Uc sancağına gönderildi. 1 359'da Anadolu vc B alkanlara bu y o ğ u n T ü rk geçü XIV. yüzyıldaki fütuhat
E dirne'yi hedef tu ta n büyük bir taarruz hareketine girişti. Şehir sırasında a rta ra k devam etti. T im u r istilâsı ü zerin e kuvvetli bir göç
!3 6 1 'd c teslim oldu. O »ırada İtalya'da U urnbul’un d a d ü şm ek üzere dalgası Rum eli’ye geçti. XV. yüzyılın iki.ıci y a n sın d a bu hareketin
olduğuna dair söylentiler dolaşıyordu. O sm anlılara karşı b ir İlaçlı yavaşladığı anlaşılm aktadır. Z ira Sırbistan, A rnavutluk ve M o ra’da
seferi için P apa’nın öncülüğü ile M acar kıralı, Bizans ve İtalyan dev­ aynı şekilde kitle halinde yerleşm e görem iyoruz.
letleri arasında gidiş-geliş arttı. Papa nihayet 25 Aralık 1366 tarihli Fütuhat ile birlikte U c’lar d a ilerlem ekte idi. E d im e fethinden
bulla ile Türkleri R um eli'den çıkarm ak için haçlı seferi İlân etti. F a ­ sonra sol kol ucu Evrenos G âzî idaresinde İpsala, G um ilcine. Sercz.
kat yalnız Savoy kontu A ınadeu II harekete geçti, do n an m ası ile g e­ Scüınik y ö n ü n d e ilerlerken o rta koldaki uc. beylerbeyi idaresinde
lip G elibolu’yu O sm anlIların elinden aldı (7 6 7 /1 3 6 6 ). Ertesi sene Filibe. Sofya, sağ koldaki uc Z a g ra ve K am o b ad (K arin ovası).
kaleyi Bİzanshlara teslim etti. Bununla b erab er O sm anlIların R um e­ D obruca. Silistre yön ü n d e ilerledi. Uçların bu d ü zen i O rta Asya g e ­
li’de ilerlem eleri durm adı. O rada ş in d i yeter d erecede kalabalıklaş­ leneklerine bağlı olup ileride R um eli’deki san cak lar d a sağ kol. orta
m ış vc sağlam bir şeklide tutunm uşlardı. Şimdi arşiv vesikalarından kol ve sol kol sancakları olarak ü ç e ayrılacaktır. Y ıldınm Beyazıt d ev ­
g örüyoruz ki A nadolu Türklerinin Batı Anadolu vc Balkanları istilâsı rinde (1 3 8 9 -1 4 0 2 ) Silistre m erkez olarak D o b ru ca vc Deliorm an
geniş ölçüde bir g öç hareketine bağlıdır. Bu göç hareketi fütuhatı bir ucu Eflak vc B oğdan'a karşı. Vidin ucu Sırbistan ve M acaristan 'a.
bakım a iten bir kuvvet olm uştur. Ü sküp ucu Bosna. Sırbistan ve A rnavutluğa, T irh ala (T riccala) ucu
XV. asır ortalarına ait Aydın ve Paşa sancakları nüfus tah rir d e f­ 1’pİr ve M ora ya karşı kuruldu.
terleri bu bölgelerde nüfusun yüzde $ 0 -9 0 gibi büyük ço ğ u nluğunun B alkanlarda O sm anlı fethinin sosyal şa rtlan n a gelince yeni reji­
daha o zam an M üslüm an Türkleıden o ld u ğ u n u gösterm ektedir. m in yerleşm esinden köylü bir şey kaybetm iyordu. O sm an lılar eski
Böylece G rcgoras vc D ukas gibi Bizans kaynaklarının Rum eli’ye Yakın D oğu devletlerinin kökleşm iş siyasetini izleyerek m ahalli feo­
T ürklerin kitle halinde yerleşm ek üzere geldikleri hak k ın d a ifadeleri dallere karşı sert, fakat köylü yığınlarına karşı koruyucu bir politika
doğrulanm ış bulunm aktadır. O sm an ı devleti B alkanlar'da tutunm ak gütm ekte idiler. Büyük bir g azâ heyecanı ile yazılm ış olan
için bu göç hareketini desteklem iş, göçebeleri kitle halinde ö te tarafa A şıkpaşazâde I arilıi d ahi boyun eğ en kâfirlerin “em n u am an İle y er­
geçirm eye başlam ıştır. Surgurt denilen bu eski kolonizasyon m etodu lerinde bırakıldığını vurgular.
S elçuklular tarafından da geniş ölçüde kullanılm ıştı. Balkanlar'da Bu değişiklikle başlıca âmil o lan Batılı m erkanlilist ekonom iler,
Yöriik adı ultında tanınan bu T ü rk göçebe g ru p la n bilhassa istilâ yol­ ayııı zam anda ham m adde alıp m am ul m aüde satan ve ihrâcatını b i­
ları ü zerinde ve uçlarda keşif halinde idiler. D iğer taraftan XV. y ü z ­ teviye genişleten ekonom ik siyasetleri sayesinde daha XVII. yüzyılda
yıla ait vakıflar ve tah rir defterleri Trakya ve Batı A nadolu çiftçi h al­ d o kum a en d ü strisin d e ipekli s o f k um aş yapım tnda O sm anlı sanayiini
kın geniş ölçüde bir kolonizasyon yaptığı ve yüzlerce k o yun k u rd u ­ boğm aya başlam ıştır. Silah sanayinde bilhassa top. b aru t ve çelik y a­
ğ u n u göste n n e k ted ir. G öç eden M üslüm an T ü rk lerin genellikle H ı­ pım ında O sm anlılar İngiltere’ye bağlı bir d urum a gelm işlerdir. XVII.
ristiyan köylülerle kanşm ayarak bağım sız köyler kurd u k ları g ö rü l­ yüzyıla ait bir defterdeki sayım a göre Osm anlı kalelerindeki dem ir
m ektedir. Ahalisi H ıristiyanlarla k a n jik ve eski adını saklayan köyle­ topların büyük kısm ının İngiliz inalı olduğu görülm ektedir. Böylecc
rin çoğu M üslüm anlığa gin n iş Bizans çağından katm a köylerdir. R u ­ O sm anlı İm paratorluğu yalnız siyasî, askeri yapısında değil ek o n o ­
hi. ilk Rum eli fütuhatı sırasında binUrce kişinin İslâm iyet'e girdikle­ mik yapısında d a A vrupa’nın üstü n lü ğ ü önünde bir çökm e dönem ine
rini kaydetm iştir. D irendiği için zorla fethedilen şehir ve kasabalarda girm iştir.
54 Ostnanlı Delmelinde Uc (Serhad)lar lltilil İnalcık 55
G ö rd ü k ki, O sm anlı devletinin Balkanlardaki fütuhatında d ü şm an şehzadeler, daim a m erkezî h ü k ü m ete karşı l>elli bir ağırlığı olan uc
İstilâsını karşılam ak için uc teşkilatı kurulm uştur. U c teşkilâtının ilk bölgelerinden m edet um uyorlardı. II. M urad saraydaki kulları a ra ­
görevi gelecek istilâları karşılam ak, İkincisi ise devamlı şekilde d ü ş ­ sından seçtiği kendi adam larını u c kom utanlıklarına getirm eye b aş­
m an tarafına akınlar yaparak düşm anı zayıflatm ak ve o n u n lojistik ladı. I'âtih Su ltan M ehıned d ö n em in d e i>e m erkeziyetçilik iyice öne
im kânlarım bozm aktır. İleride fetih zamanı gelince uçların baskısıyla Çıktı.
zayıflam ış olan düşm anı yenm ek kolaylaşacaktır. Osm anlı devleti bir
UÇLA R VK U C BEY LİK LER İ
kom şu ülkeye savaş açtığı zam an hudutlar ötesindeki bölge d ah a ö n ­
ceden zayıflam ış haldedir. U çların fonksiyonlarından birisi bu d u r. O sm anlı o rd u su n u n daim a ak lif h alde bulunan b ir u n su ru olan sınır
O sm anlılan» B alkanlardaki fetihleri, Gelibolu yarım adasına birliklerine k u m an d a eden u c beyleri, 1 3 6 0-1453 d ö n em in d e im p a­
T ürklerin ilk adım ı olan 1352’den. 1402’deki T im u r darb esin e kadar rato rlu ğ u n iç ve dış siyasetinde Önemli rol oynadılar. U çlardaki O s-
yarım yüzyıl boyunca saflıa safha gerçekleşti. Bu d ö n em d e pek çok maıılı kuvvetleri belirli ailelerin irsi idaresi altında teşkilatlanm ıştı.
faktör fetihleri kolaylaştırdı. Bunlardan en önemlisi, B alkanların, fe­ Aşağı I una ve Eflak’a u zanan sağ kolda b ir uc beyi, M akedonya’ya
odal beyler ve küçük hanedanlar tarafından yönetilen devletçiklerden uzanan sol kolda başka bir u c beyi, Sofya ve Belgrad’a u zan an orta
oluşm asıydı. O sm anhlar. bu devletçikler vc m ahalli h an ed an lar a ra ­ kolda ise bir beylerbeyi y er alıyordu.
sındaki rekabetten faydalanarak sürekli ilerlediler. B aşlarda bu h a n e ­ O sm anlı fütuhatı bir bölgeden ö b ü r bölgeye intikal ettiği zam an,
danların m üttefiki, so n ra da onların hamisi olarak kendi denetim leri­ yani fetih yapıp d a norm al O sm anlı idareci oraya yerleştiği zam an uc
ni kurdular. Esasen. M acaristan ile Venedik d e aynı siyasî p arçalan ­ beylerinin teşkilatı o n d an sonraki yeni bir m erhaleye naklediliyordu.
m adan faydalanm aya çalışıyorsa da, onlartn hâkim iyeti Katolikliğin Fetihler ilerledikçe sağ kolda Balkan sıradağlarından T u n a'y a. sol
hâkim iyeti anlam ına geleceğinden, O rtodoks Balkan halklarının te p ­ kolda T ra k y a'd a n M akedonya’ya ve sonra A rnavutluk ile B osna’ya,
kisiyle karşılaşıyordu. orta kolda ise Filibe’den Sofya ve N iş’e kaydırılm ıştı. M eselâ Evrenos
Ş ehzade Süleym an'ın 1357'de ansızın ölm esini takip eden ç a l­ G âzî nin m erkezi Fcrecık’ti. M eriç nehrinin ağzındaydı. Evrenos
kantılı bir dönem in ardından, yerine gelen kardeşi şehzade M u rad ’ın so n ra G üm ülcİne’yi fethetti ve orayı bir m erkez yaptı. D aha sonra
kum andası altında T rakya’da yeni b r fetih dö n em i başlam ıştı. E d ir­ Serez fethedilince S erez'i yeni u c m erkezi yaptı. O n d a n so n ra da
n e ’nin fethinin ardından, 1362-1389 arasında I. M u rad . T u n a ’nın M akedonya’d a ilerleyince V ard ar nehrinin öte yakasındaki Yenice-i
güneyinde kalan Balkan topraklarının büyük bölüm üne hâkim oldu. Vıırdar uc m erkezi haline geldi. Bu tarafa gelecek olursak; D oğu ta ­
M ahalli hanedanların çoğunu Osm anlı vassalleri haline d ö n ü ştü rm ek rafında ilk m erkez A ydos’tu. Ç ü n k ü Balkan silsilesinin tam ü s tü n d e ­
suretiyle, lâbi devletlerden oluşan bir im paratorluk k u rd u . Balkan dir. D aha sonra Kosova’ya giderken Ali P ış a ’mn Silistre fethi netice­
hanedanlarının O sm anlIlardan kurtu.m ak için yaptıkları toplu m ü ca ­ sinde. o zam an u c A ydos’tan Silistre’ye intikal etti ve M ihaloğlu o ra ­
deleleri 1389’d a Kosova m uharebesinde so n u çsu z kaldı. Yerine g e ­ ya yerleşti. B osna tarafına gelecek olursak; M akedonya y ö nündeki ilk
çen I. Bayezid, ilk iş olarak A nadolu'daki O sm anlı varlığını p ek iştir­ m erkez Ü sk ü p ’tü. Ü sküp’e uc beyi olarak İshak Bey yerleşti. O ndan
dikten so n ra 1393'de hızla Balkanlara d ö n erek Slav beyliklerini m er­ so n ra yapılan fetihlerle ülke genişleyince. Ü sküp içeride kaldı. O z a ­
kezî bir d enetim atın a aldı ve kuzey: do ğ ru ilerledi. Bu ilerlem e bir m an Saraybosna yeni uc m erkezi oldu. Saraybosna’d an sonra da
l Iaçlı seferine yol açtıysa da. İstanbul’u k u şatm a altında tutan kuzeye d o ğ ru O sm anlı hâkim iyeti ilerlediğinde. Banja Luka y«ni uc
Bayezid hızla gelerek Haçlıları Niğbolu’d a gafil avlayıp m ağlup etti m erkezi oldu. Saraybosna büyük bir şehir hâline geldi. D em ek ki.
(13 9 6 ). uçlar daim a O sm anlı fetihlerine paralel olarak ileriye d o ğ ru giderek
N e var ki, 1402’de Bayezkl'in T im ur’a esir düşm esiyle başlayan yeni m erkezlere intikal etm ektedir. Bu, uçların tarih in d e çok önem li
Fetret devrinde iktidar fiilen uc beylerinin eline geçli. Devletin ağırlık bir yer tu lar.
m erkezi de Balkanlara kaydı. Osınanlı tahtı ü zerin d e hak iddia eden
Hatıl İnalcık 57
56 Ostmnlı Devletinde Vc (Serhad)tar
ile gelip bu beratı alırlardı. Bu su retle, İsa Bey’in gelirleri 700 .0 0 0
U çların ilk m erkezi zam anla normal Osm anlı rejim inin m edeniye­
akçayı buluyordu. Bu bir beylerbeyi gelin k a d a rd ır (beylerbeyi geliri
tini taşıyan O sm anlı k ültürünün yeni m erkezleri o larak yükseldi.
7 0 0 .0 0 0 -1 .0 0 0 .0 0 0 akça ara sıd ır). Böylesine b üyük m eblağda geliri
M eselâ G üm ülcine, Serez, Silistre art ard a önem li m erkezler hâline
vardı. İkincisi. Bosna ve Ü sk ü p ’tcki zeam et vc tım arlar kendi a d a m ­
geldiler. B osna’ya gelince, başlangıçta Ü sküp uc m erkeziydi. İshak
larına aitti. İleride B osna’d a k ap etan adıyla ayan şeklinde bir sınıfın
Bey idaresinde ve ondan sonra yerine gelen oğlu İsa Bey, Bosna fet­
yükselm esi ve onların B osna’yı ad e ta m u h tar b ir idare şekline so k ­
hedildikten s o n ra Ü sküp önem li m erkez hâline geldi. A n ad o lu ’dan
m aya kalkışm asının evveliyatı b u d u r. Yani b a şın d a n beri bir uc m er­
e sn af gelip buraya yerleşti. Ü sküp. tsm bir A nadolu şehri haline g el­
kezi olm ası, B osna’d a farklı b ir idare kurulm asına yol açm ıştır.
di. Bosna eskiden ufak bir kasabaydı Osm anlı o rad a uc m erkezi k u ­
Bosna. V enedik, M acaristan ve H ırvatistan'a karşı bir u c şehriydi.
ru n ca Bosna gelişmeye başladı. İshak Bey zam anında lam bir uc
Kudretli bir devlet olan H absburglara karşı B osna’yı kuvvetlendir­
m erkeziydi ve o rad a n akınlar yapılıyordu. Bu ak ın lard an birine
m ek için bu u cd an H ırvatistan içlerine akınlar yapılıyordu Fâtih vc
 şıkpaşazâde bizzat katılm ıştır; tarihinde yazıyor. D iyor ki. “ben de
K anunî zam an ın d a. V enedik’in karşısına kad ar g idiyordu bu akınlar.
harâm îliğe çıktım . Bir-iki kız yakaladım, getirdim " diyor. Bu kayıt
Fakat d u rak la m a d ö nem inde, bilhassa XVII. yüzyüda H ab sb u rg te h ­
çok ilginçtir. İshak Bey'in yanm a gilmiş. Bosna uc m erkezi olunca.
didi başlayınca. O sm anlılar Bosna u c u n u takviye etm eyi zaru ri g ö r­
F vrenos’un G üm ülcine’si, M ihaloğlu'nun Silistresi gibi gelişmeye
dü. O n u n için orad ak i zaim lere ve beylere zeam etlerini irsî olarak
başladı. Zaviyeler, bedestenler, cam iler yapıyorlardı. Z am an la bir
ellerinde tu tm a im tiyazım bağışladılar. O radaki zaim ya d a bey. “ben
O sm anlı-T ürk m erkezi haline geldi buraları. Bosna d a kü çü k b ir k a ­
I lab sb u rg lara karşı m ücadele ed erk en sen benim tim a n m ı alıp şuna
sabayken bir taraftan kuzeyde Hırvatistan ve M acaristan’a karşı, d i­
buna verirsen ben b u rad a tu tu n a m am ” diyordu. Bu d u ru m u norm al
ğ e r taraftan da Adriyatik sahilindeki Venedik kolonilerine karşı İshak
olarak devlet d e anladı ve orad ak i zaimlere bu hakkı tanıdı. Bunlar o
Bey’in ak ın la n altında ezilen ve iş görem eyen V enedikliler ister iste ­
kad ar kuvvetliydiler ki. M acaristan ’daki zaim ler h ep B oşnaklardı.
m ez İshak Bey'e haraç ödem eye başladılar. H araç vererek kendi ş e ­
O ra d a B oşnakça ko n u şu lu rd u . M acaristan’a İlk girildiğinde O sm anlı
hirlerini em niyet altına almaya çalıştı a r. Ama O sm anlı’nm asıl gayesi
erkânı Boşnakça k o n u şu rd u . Aslında bu bir O sm anlı âd etid ir. Fethe­
Venediklileri bu sahilden atm aktı. Venedik’e karşı ilk baskı olarak
dilen yere, o bölgeye en yakın olan sancaklardan sipahiler g ö n d erilir­
İshak Bey’in akınlan kullanıldı.
di. M esela Kıbrıs fethedildiğinde oraya Alaiye’den sipahiler g ö n d e ­
B O S N A U C U VE G E L İŞ İM İ rilm işti. B osna’d a d a aynı uygulam a yapıldı. M acaristan ’a B osna’dan
sipahi ve zaim ler g önderildi. H ırvatistan'da yapılan fetihlerde dc böy­
Bosna u cuna bakacak olursak. İshak Bey’d en so n ra İsa Bey s a n ca k ­
le olmuştu«.
beyi oldu. Fâtih devrinde Bosna fethedildi. Bosna krallığının m erkezi
B alkanların batısı ile İtalya arasında ticari gidiş gelişte bir artış
ise S araybosna değil Yayçe idi. Yayçe yi gelip M acarlar aldılar. Böy-
vardı. D ubrovnik, A rnavutluk vc bu arada Bosna bu a rta n ticaret
lece. İsa Bey’in idaresinde orada bir uc teşekkül etti. İsa Bey orada
hacm inden faydalandı. Avlonya. hem deniz üssü, hem d e transit
babadan oğula geçen uc beyi olarak bir yarı h ü k ü m d ar gibiydi. M er­
m erkez o larak önem kazanm ıştı. A rnavutluk'tan D ubrovnik’c tu z ve
kezden uzak olduğundan, Venediklilerle, M acarlarla kendi başına
buğday sevk ediliyor, b u rad an d a Bosna ve Sırb istan ’a ih raç ediliyor­
m üzakerelere girişiyordu. K üçük bir k asaba olan Bosna, İsa Bey z a ­
du.
m anında gelişti. T ipik bir İslâm şehri hâlini aldı. İşte B osna’da
Ucbeyi İshak Bey’in baskıst altında kalan Bosna kralı II. Tvrtko
İslâm iyctin yerleşm esi ve ileride Bosna’nın adela im p arato rlu k içinde
d ah a 1429’d a O sm anlı hâkim iyetini tanımıştı. Ile ın cn ard ın d an
m u h ta r b ir hal alm asının m enşei budar.
H odidyc ya d a saray ovası iskâna açıldı. 1462’d e küçük b ir kasaba
U c beyliğinde tim ar sistemi dc farklıydı. Uc beyi, u c sancağındaki
olan Saray b o sn a. ertesi yıl fethi ve ilhakıyla teşkil edilen Bosna sa n ­
zeam et ve lim arlan kendi adam larına tahsis ederdi. G erçi büyük z e ­
cağının m erkezi oldu. Fethinin ilk yıllarında Bosna, sınırda bir askerî
am etler için m erkezden berat alm ak gerekirdi, am a o n u n le/k eresi
58 Ostnanlt Devletinde Uc iSerhad)lar Halil Inalctk 59

karakol hüviyetinde iken, O sm anh nüfuzunun A driyatİk’c do ğ ru y a­ Belgnıd. Pokupljcve N ovibazar gibi ticarî m erk ezlerd e Raguzalıların
yıldığı 1520*1540 dönem inde önem i arttı. Adriyatik D enizi tara fın ­ yerini aldılar. XVII. yüzyıl o rtasın d a ise D ubrovnik, deri ve balm um u
daki diğer bölgelerin de fethiyle 1580’d e B osna-H crsek, Slovenya ve ihracatındaki yerini tam am en S aray b o sn a ya b ırak m ış bulunuyordu.
D alm açya’nın bazı bölgelerinde oluşsn Bosna beylerbeyliği kuruldu.
B O S N A ’DA K APETA N LA R D Ö N E M İ
Beylerbeyliğin m erkezi de V enedik Dalm açya’sına dah a yakın olan
Banja l.u k a ’ya taşındı. B oşnaklar bu suretle zeam etleri irsî olarak ellerinde tu ttu lar. İkinci
Bu tarihte Saraybosna, tahm inî 4 0 .0 0 0 nüfusuyla Balkanların b a ­ olarak, yapılan fetihlerden yeni zeam et vr tim arlar elde ed e re k çok
tısının en büyük ticarî m erkeziydi. B ursa-İstanbul ve H d irn ey i A dri­ kuvvetli bir g ru p haline geldiler. İleride O sm anlı m erk ezî otoritesi
yatİk’e bağlayan kervan yolunun en önemli d u rağ ı o ld u ğ u n d an şeh ­ zayıfladığı zam an, bu irsî zaim ler bir nevi yerli a risto k rasi haline gel­
rin canlı bir transit ticarct hacm i vardı. Balkanları boydan boya kesen diler. Bunlara B osna tarihinde kapelatt denilir. K apetanlar bilhassa
bu yol üzerindeki ticaret Saraybosna antreposuyla D oğu arasındaki ayûıı devrinde XVIII. yüzyılda m erkezî hüküm et iyice zayıfladığı z a ­
ticaret m erkezlerinden N ovibazar ile F oça’nın d a yükselm esine yol m an, m erkezî h ü k ü m etten ayrı o larak kendi bölgelerini ad e ta özerk
açm ıştı. Bclgrad. Sofya ve Ü sküp İle civardaki d iğer şehirlerden g e ­ hale getirdiler. XVIII. yüzyıl başında Fransız Jucherau de Saint-
len tü ccar da Saraybosna'ya uğruyordu. D oğu d an gele m alların d e ­ Dents geldiği zam an diyor ki: m erkezi hüküm etin gö n d erd iğ i Valiyi
polanm ası için iki bedestan inşa edildi. Ç oğunlukla Saraybosna S aray b o sn a’ya sokm azlardı. Vali gidip o tu ram azd ı Saray b o sn a'd a.
G orajde ve O lovo kökenli Bosna tüccarı 15 0 0 ’d cn itibaren ihracatta Ya d a h ü k ü m et onların istediği valiyi gön d erm ek zorundaydı. Yani
R aguzahlarla büyük rekabet içinde idi m erkeze ç o k uzak olduğu için ayânlar adeta o rad a ö z e rk b ir hâne-
O sm anh hâkim iyetinden önce, Bosnalı tü ccar, Dubrovnik dânlık ku rd u lar. Mesela A nadolu’d a bab ad an oğula geçen
tarafından transit ticaretten sistematik olarak dışlanıyordu. O sm anh K araosm anoğulları ile Yozgat’ta. T rab zo n ’da h ân ed ân tar oluştu. F a ­
idaresi. Bosnalı ve T ü rk tüccarı a ktif olarak him âye etm eye başladı. kat o nlar h ü k ü m et hâline gelem ediler, m u h ta r o lam adılar. Fakat
Bu sayede bu tüccarlar İtalya'da A n;ona ve V enedik’e yerleşmeye Bosna çok u zak olduğu için ve Habsburglara karşı m üdafaa hattını
başladılar. Nitekim , V enedik'teki M üslüm an tüccarlar, XVI. yüzyıl tuttukları için kuvvetli hale geldi kapetanlar. Ö yle ki, yeniçeriler o r ­
ortalarında. Veziriazam Rüstem P a şa n ın (1 5 4 4 -5 5 ) desteğini ala­ tadan kaldırıldıktan so n ra II. M ahm ud ayanlara karşı b ir harekat
cak. 1621 'd e d e m uhteşem fo ndaco dci T u rch i’lerine kavuşacaklardı. başlattı. B unlar o zam an m erkezin gönderdiği valiyi dışladılar ve
incbahtı m uharebesinden önce kurulan M ukaddes İttifaktan ay rı­ kendileri hâkim oldular. Bu B osna’nın adeta ilk m u h ta r dönem idir.
lan V enedik'le 1573'te barış imzalanm asının a rd ın d an , Dalınaçya XIX. yüzyıl başında Fransız lu chcrau d e S ain t-D en is geldiği zam an
lim anlarından geçen O sm anlı-V enedik ticareti gelişti ve Bosnalı tü c ­ diyor ki. Saray b o sn a'd a ad eta bir cum huriyet var. Bunlar tabii to p ra ­
c a r da bu ticarette a k tif rol oynam aya başladı. D aha önceleri. Z ad ar ğa d a hâkim diler.
(Z a ra ). Şibcnik (Sbenico) ve Split (Soalato) gibi D alm açya lim anla­ A vusturya H absburg İm paratorluğum a karşı Bosna u c u n u n genel
rından yapılan ticaret, esas olarak incir, deri, balık, şarap ve at gibi gelişim ini bu çizgiden g örm ek lâzım dır. K apetanlar devletin m îrî
bazı m ahalli ürünlerin V enedik'e ihracıyla sınırlı kalm ıştı. Ancak arazilerini kendi m alikâneleri, çiftlikleri hâline getirdiler. Tabii to p ra ­
1 580’d cn itibaren bu lim anlardaki trafik hızla arttı. O sm anlIların iş­ ğa sahip olm ak tek başına zengin olm ak için yeterli değildir. T oprağı
birliği ile V enedik. 1590'da Split’i O rm anlı şehirleriyle ticarette bir İşleyecek köylü. ırgat vc ortakçı lazım. Hıristiyan S ırp lar gelip y er­
transit lim ana d ö n ü ştü rd ü . Bu limanla irtibatı S a ray b o sn a'n ın ticarî leşmeye başladılar B osna’ya. Böylece bu arazi Önem kazandı. Ç ünkü
önem ini daha da artırdı vc Dubrovnik'in Balkan ticaretine sekte v u r­ Bosna to p ra k lan Avrupa ile ticarct dolayısıyla çok d e ğ e r kazandı.
du. Bilhassa hayvancılıkta, tan ın d a ihıncat yapılıyordu. K apetanların
Bosna tüccarı Balkanların iç bölgelerindeki ticarette d e Ragııza'ya topraklarını işletecek insan g ücü hı/ıım lı Omııı için S ırpları çağırdı-
rakip olm aya başlam ıştı. XVI. asrın sonunu gelindiğim le, onlar
60 (hmanlı fM M n d e Vc (Serhad)lar

lar. Sırplar kendiliklerinden geldiler vc K apetanlara o rtak çı d u r u ­ O S M A N L I F E T İH Y Ö N T IiM L t-R İ *


m unda. toprak kölesi gibi çalışmaya başladılar.
İşte Sırplarla M üslüm anlar arasındaki düşm anlığın tarih î kaynağı
tem eli buraya dayanır. G ünüm üzde g ö rd ü ğ ü m ü z çatışm anın tarihî
tem elleri buradadır. Yugoslavya dağılıp Sırplar bağım sız b ir devlet
olunca B osna’daki M üslüm anları ezmek İstediler. B osna’d aki S ırp la­
rı S ırbistan destekledi. Bu Sırplar vaktiyle K apctanlann o rtak çı köle­
leri idi. Köle-efendi düşm anlığının yansım asıdır. Bosna tarihini genel
hatlanyla bu şekilde ve bu çizgide açıklam ak lazım dır. Bosna tarihi
O sm anlı sistemiyle yakın bir ilişki içinde izah edilm elidir. Bunun en
son gelişim i, B osna’nın bağım sız bir devlet olarak ortaya çıkm asıdır.
B ugünkü Bosna devletinin hikm et-i v ücudu tâ İshak Bey’e giden bir
gelişm enin neticesidir.

I- T E D R İC İ F E T İH Y Ö N T E M İ
Osm anlı fetihlerinde, neredeyse sistemli olarak uy g u lan an iki farklı
safha o lduğu anlaşılıyor. O sm anlılar ilk olarak, ko m şu devletler ü z e ­
rinde b ir çeşit h üküm darlık (süzerenlik) tesis etm eye çabalam ışlar­
dır. Daha so n ra yerli h ân e d ân la n tasfiye ederek, bu ülkeleri d o ğ ru ­
d an denetlem eye çalıştılar. O sm anlıların d o ğ ru d an denetim i, temel
olarak, ülkelerin kaynak ve nüfuslarının düzenli olarak tah rir d e f­
terlerine kaydedilm esine dayanan tım ar sisteminin uygulanm ası a n ­
lam ına geliyordu. T ım ar sistem inin tesisi, önceki toplum sal ve e k o ­
nom ik d ü zen d e m utlaka devrim sel nitelikli bir değişiklik olm ası dc
m ek değildir. Aslında tım ar, tedrici bir tem sil am açlayan O sm antı
kurum larıyla yerel şartların ve sınıfların ılımlı bir uzlaşm asıydı.
Bu iki safhanın, tedrici bir biçim de gslişen O sm anlı fetihlerinde
bilinçli olarak uygulam aya konm uş oldukları, Osm anlı tarihinin b a ş­
langıcından beri gözlem lenebilir, ö m e ğ ir , hânedâm n k u ru cu su O s ­
m an G âzî’ylc, İiarm an k ay a (C hirm cnkia) tekfuru Köse M ihal (Köze
M ihail), Sam sam a Çavuş ve d iğer tekfurların d ah a so n ra

' Makale aslı Studia Islamica, II (1954): 105-129, burada Oktay Özel çevi­
risi alınmıştır; Oktay Özel & Mehmet ö z (der.) Söğüt'ten IstanİHil’a, Anka­
ra, İmge. 2000.
62 Osmanlı Fetih Yöntemleri Halil İnalcık 63

haraçgüzarlığa (vasatlık) dönüşecek ilişkisi, başlangıçta m üttefiklik Osm anlı geleneği, tah rir defterleri kullanıp yeni b ir vergi yöntem i
biçim indeydi.' Bunun nedeni büyük ihtimalle, uc em irleri ve beylerin uygulayan O sm anlı yönetim inden d e şiddetle şikâyetçiydi. Tahrir
bulunduğu uçlardaki kendine özgü askerî örgütlenm eydi.* İ le r h a lü ­ defterinin O sm anlı yönetim inin tem el araçların d an o ld u ğ u n u ileride
kârda. 14. yüzyılda O sm anlı devleti, u zun ya da kısa haraçgüzârlık göreceğiz. Bayezid. aynı zam anda, yerli a risto k rasin in yerine kendi
dönem lerinden sonra birçok küçük devleti topraklarına katm ıştır. 1 . kölelerini (gııtâm ) geçirerek, A nadolu’d a >enİ fethedilen topraklarda
Bayezid (1 3 8 9 -1 4 0 3 ) Kosova m eydanında sultan oldu ğ u n d a. Bizans köklü değişikliklere g irişti.1 Şiddetli tepkiye yol aç an d ay atm acı birlik
im paratoru (1 3 7 5 'te n beri), Bulgar prensleri (1 3 7 1 'd e n b eri), Y u­ politikası, im p arato rlu ğ u n u n 1402’dcki çö k ü şü n ü n g erçek n edeniy­
nanistan ve Ege adalarındaki beyler gibi birçok h araçg ü zâr h ü k ü m ­ di. G erçek ten de. O sm an ve O rhan G aziler d önem inde
dar bulunuyordu. A nadolu’da ise, sadece batıdaki gâzî beylikleri d e ­ h a raçg ü zârlan ve güçlü ucbeyleriyte yan-feodal o lan devletin gele-
ğil. K onya’daki Karam anlılar d a Osm anlı haraçgüzânydı. neksel kurum larıyla İslâm î bir Sultanlığa dönüşm esi, eski İslâm î vc
Sultan Bayezid, yıldırım seferlerle bu h araçg ü zâr ülkeler üzerinde İlhanlı idare biçim lerini old u ğ u gibi benim seyen Bayezid’in işiydi.
do ğ ru d an denetim k u rara k yeni bir politika başlattı. B unu, tah ta çık ı­ Aynı d ö n em de, m erkezî yönetim aygıtı olan kapıkulu k u ru m u g ü ç ­
şı sırasında isyan çıkaran Anadolu beylikleri ve d ü şm an M acarlarla lendirilm iş vc devlet için önem li hale gelm işti.6 Bayezid’in im p a rato r­
işbiılİği yapan haraçgüzâr Bulgar kralı 3aycsınde başardı. Yerel hâ luğu I402*de T im u r tarafından yıkıldıktan so n ra. İdare sistem inin
nedânları sü rd ü ve bu ülkeler üzerinde d o ğ ru d an d enetim kurdu. kalıntıları im p aratorluğun yeniden kurulm asına ç o k b ü yük ölçüde
İlginç otan bir nokta da. Bayezid’in K araferiye’deki m eşh u r to p lan ­ katkıda b u lu n d u . Bir noktaya d ah a değinm ek isterim . O sm anlı b a ş­
tıda ço ğ u h a ra ç g ü z â n olan Balkan prenslerini b ir araya toplam ışken kentindeki tım ar defterleri, yeni fethedilen bölgelerdeki tım arlarını
bir an için onları öldürtm eyi aklından geçirdiğine d air rivayetler ol­ B ayezid'e borçlu olan tım ar sahiplerinin m ülkiyet hakkını tem inat
duğudur.* Bayezid, T u n a ’d an Fırat'a uzanan y ekpare b ir im p arato r­ altına alıyordu. Bu nedenle d e tım ar sahipleri, to p rak birliğinin Os-
luğun oluşm asında K onstantiniye’nin önem ini de kavram ıştı. Bu m anii sultanının otoritesi altında yeniden sağlanm asıyla yakından
yüzden Akça H İsar’ı (Anadolu Hisarı) inşa ettirdi ve şehri fethetm e ilgiliydiler. Bayezid’in çabalarının tam am en boşa gitm ediği bu rad an
girişim inde bulu n d u .4 Bizim için İlg.nç olan. Bayezid’in h ü k ü m d arlı­ anlaşılıyor.7
ğında ve sonrasında sürdürülen bu hızlı ve sert ilhak politikasına k a r­ Bayezid’in halefleri l. Süleym an. I. M chm cd vc II. M u rat. ılımlı
şı, sadccc fethedilen bölgelerden değil. Osm anlı devletinin kendi siyaseti devam ettirdiler ve yeniden kurulan, B alkanlar’daki küçük
İçinden de tepkiler gelm iş olm ası. Nitekim bu politikanın, bazılarınca devletlerin ve eski A nadolu 'Türk beyliklerinin8 varlıklarını tanıdılar.
hayırlı O sm anlı geleneğinin zıddı olarak algılandığı g örülüyor. Hızlı
ve tedrici genişlem e yandaşı iki rakip yaklaşım, Bayezid d ö nem inde
Ç andarlı Ali Paşa ile H oca Firuz Paşa arasındaki farklarda açığa ç ı­ * Bkz. aşağıda, s. 7-8
kar. Ç andarlı I lalil Paşa, arad an geçen yaklaşık yarım yüzyıllık z a ­ * Âşıkpajazâde, Teı>ârih-ı A h i Osman , Âli edıs»onu, İstanbul. 1332, s. 78.
m ana karşın H oca Firuz P aşa’nın fütursuz savaş politikasını hâlâ en 1 Paul Witiek de. “De la défaite d ’Ankara à la prise dc Constantinoplc”dc
sert biçim de eleştiriyordu. Bayezid’ n idare biçim ini eleştiren yaygın (Revue des études islamiques. 1938) çöküş n<deni olarak Bayezid’in impa­
ratorluğunun zamansız gelişen yapısını gösteıir.
1 l-ski hanedanların idaresi altında yeniden bey.iklere bölünen Batı Anadolu.
1 Rk7. Halil İnalcık. “Stefan Duşan'dan Osmanlı İmparatorluğuna", Fuad Osmunlı hâkimiyeti (.irabındaki güvenlikten v« geniş ölçekli gazilik faaliyet­
Köprülü Armağanı. İstanbul. 1955, s. 211-212. lerinden artık faydalanamıyordu. Bu nedenle II. Murat, bu beylikleri ko­
* Bkz. Fuat Köprülü, I*s origines de l'li.npire Otiotnan. Paris, 1935. s. 89. layca yeniden fethetti (1423). Eski uc emirlerinin gerçek halefleri olarak
’ lik/. Zakylhinos, lx" despota! de Murée. Paris. 1932. Osmanlı sultanları, gaziler tarafından fethedi'mi) olun ve Selçuklu devleti­
* Bk/. Halil İnakık, Fâlih /Arrı l>:erııule l'edkikler ve Vesikalar I. Ankara. nin tarihsel sınırlarının ötesinde kalım bölgeler ıı/m ınlc kolayca hak iddia
1954, s. 122. edebildiler.
64 Osmanh Fetih Yöntemleri Halil hıalak 65

O stnanlılar bu M üslüm an devletlere karşı harekete geçm ek gereğini


d uyduklarında, bu eylem lerini İslâm dünyasının gö zü n d e m eşru kıl­ II- F E T H E D İL E N T O P R A K I j VRIN İS T A T İS T İK S E L
m ak için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu ılımlı siyasetin birçok T E T K İK İ
haklı nedeni vardı: K onstantiniye’de O sm anh tahtı için hak iddia
edenlerin varlığı.9 d oğudan gelebilocek yeni b ir istila tehdidi ve yeni Fetih o rd u su geri çekilm eden önce, stratejik ö n e m e s a h ip birçok h i­
bir H açlı Seferi korkusu. Devlet işlerinde m utlak b ir su lta elde etm iş sara hem en kü çü k birlikler yerleştirilirdi. Geriye k alan hisarlar, daha
köklü bir O sm anlı vezir ailesi olan Ç andarhlar. bu siyasetin başlıca sonra sultanın özel emriyle yıkılırdı. O sm an h lar tara fın d a n sık sık
sorum lusuydular; S adrazam Çandarlı Halil Paşa (1 4 2 9*1453) ise bu kullanılan bu tedbir, öncelikle, b u ralarda a sk eri birlik bulu n d u rm ak
siyasetin en ateşli savunucusuydu. 1444’te Sırb istan 'a yan bağım sız­ zorunda kalm am ak, ikinci o larak d a yerel beyler ta ra fın d a n yeni d i­
lık tanınm ası, Bizans’la b anş yapılması, Ç andarlı Halil P aşa'm n siya­ reniş m erkezleri o luşturulm asını engellem ek am acıyla alınıyordu.
setini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serer. Paşa, bu b a n ş ve u z ­ Daha so n ra, bir kural olarak. O sm anh o rd u su n u n tem el gü cü olan
laşma siyasetini geliştirebilm ek için genç sultan II. M ehm et’in çevre­ sipahilere, yeni fethedilm iş topraklardaki köylerde tım arlar verilirdi.
sinde toplanan yeni bir askeri kadroyla m ücadele etm ek zo ru n d a Ilisarcri ya d a kalccri olarak adlandırılan bazılan d a h isarlara yerleş­
kalm ıştı. Bu askerî gru b u n K onstantiniye’nin fethindeki başarısından tirilirdi. 15. yüzyılda ço ğ u hisardaki gerçek a sk eri g ü ç bu
so n ra Ç andarlı Halil tasfiye edildi ve fetih yoluyla birlik siyaseti bir hisarerlerindcn oluşm aktaydı. Bu düzenli güçler, b ir g üvenlik önlem i
kez daha ö ne çıktı. Öyle görülüyor ki, dönem in şa rtla n böylesi bir olarak, im p arato rlu ğ u n u z a k bölgelerinden gelen ask erlerd en o lu ş­
politikayı m eşru kılm ıştır. Rom a ve K onstantiniye’nin 1439’daki bir* tu ru lu rd u . T a h rir defterlerine göre, A nadolu'daki ço ğ u hisareri R u ­
leşine anlaşm asından sonraki dönem gayet nazikti. 11. M ehnıcd meli’den, Rum eli’dekiler de A n adolu'dan gelmeydiler.
I4 4 6 'd a tah ttan indirilm iş, savaş yanlısı d a n ışm an lan ikbalden d ü ş ­ Sınırlı sayıda m ü stah k em m evkide d e olsa, O sm a n h la r yerel n ü ­
m üştü. 1451’de ikinci kez tahta çıktığında, O sm anlı İm p a rato r - fusu d a ihtiyat kuvveti olarak görevlendirm eyi gerekli g ö rm ü ştü r;
lu ğ u ’nun bekasını sağlam ak ka d a r kendi iktidarım pekiştirm enin de aksi takdirde. O sm anlı o rd u su n u n büyük bir b ölüm ü im paratorluğun
biricik yolunun fetihten geçtiğini artık biliyordu.10 yüzlerce hisarında âtıl d u ru m d a kalacaktı. Bu yerel güçlerin sadakati,
İki safhah Osm anlı fetihlerinin, aslında tarihsel ş a rtla n n bir s o ­ bazı vergilerden m uaf olm a gibi özel imtiyazlarla teşvik edilirdi. Ne
n u cu olduğu görülüyor. Gelenek. Fâtih'in kesintisiz seferlerle sağla­ var kİ, bu im tiyazlar sürekli değildi ve sultanın isteğiyle g eri alınabi­
n an birlik faaliyetlerinin sonrasında da varlığını sü rd ü rd ü . Sultan lirdi.n A ynca, hisarlardaki ihtiyat birliklerine h er zam an düzenli o r ­
S üleym an’ın M acaristan’a karşı yürüttüğü siyaset bu n a ö rn ek g ö s ­ du askerleri eşlik ederdi. Bazı özel durum larda, sadakatin sürekliliği­
terilebilir. Ö te yandan, tcdrici birlenme siyaseti, d o ğ ru d an hakim iye­ ni sağlam ak İçin b ü tü n kasaba ahalisi vergiden m u af tu tu lu rd u Ö r ­
tin tesis edilm esinden sonra da devam etti. Şim di d e bu konuyu in ­ neğin, Kayseri ve Konya tapu defterlerine g ö re ,12 “U zu n J lasan ile
celeyelim. yapılan savaşlarda gösterdikleri sad ak at nedeniyle” bu şehirlerin a h a ­
lisi vergiden m u af tu tu lm u ştu r; gerçekten de, O sm an h lar bu iltim as­
lar sayesinde bu önem li şehirleri ellerinde tutabilm iştir. A rnavut­
luk'taki A kçahisar’ın (C roia) ahalisi. İskender Bey’in istilâsından ön-

* önce. İ. Bayezid'in oğlu Mustafa >4.6 ve 1421 *de tahtı ele geçirme giri­
şiminde bulundu. Sonrn. büyük ihtimalle I. Bayezid'in torunu olan Orhan
Çelebi. 1444'te ¡ııceğiz ve Dobruca’du harekele geçti. I. Bayezid'in so­
yundun gelenler umumlu taht kuv|iuMiwı ancak Konslantiniye'nin fethin­ 11 Bkz. İnalcık, Fâtih Devri, s. 163 ve 180.
den sonra sona erdiğini köyleyrbihıir (bk/. İnalcık. Fâtih Devri, s. 69-70). Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Tapu Defterleri No, 40 (Konya). No. 33
10 1453-1454'ieki bu Kcli^nırlrt ı<,m bk*. İnalcık, Fâtih Devri. (Kayseri).
66 Osmanlı Fetih Yöntemleri
Halil İnalcık 67
cc. hisar m uhafızlıkları nedeniyle vsrgi m uafiyetinden y ara rla n ırla r­
olm alıdır.17 H. 868 (1 4 6 3*1464) tarihli bir A nkara defterin d e d e ,11
d ı.15
yaklaşık 1 3 9 6 ’d a A nkara valisi olan T im urlaş Paşa tarafından yapılan
Genellikle O sm anh öncesi İdarî sınırları k o ru n an yeni to p rak lar,14
hesaplam alara rastlıyoruz. Eski A n o n im T a v r ih 'tc ulem â, d efter sis­
büyüktüklerîne göre bir veya birk a; sancak beyine em an et edilirdi.
tem ini O sm anlı idaresine so k tu ğ u için sert biçim de eleştirilir.19 Bu
Sancak, im paratorluğun asıl İdarî ve ask erî birimiydi ve sancak beyi
dolaylı g ö n d erm e, dah a önce sö zü n ü ettiğim defterlerdeki kayıtlarla
bu sancaktaki tım ar sahiplerinin tek kom utanıydı. Tem el görevleri,
birlikte ele alındığında, O sm anh devletinde tah rir sistem inin tam o la­
savaşla tım arlı sipahileri yönetm ek, asayişi sağlam ak, yasal ve İdarî
rak n e zam an başladığına ilişkin ek bir kanıt o larak görülebilir. Ö te
k a ra rla n uygulam aktı. Sancaktardaki tüm yasal m eseleler, askerî
yandan vakanüvis  şıkpaşazâde, O rh a n G âzî dö n em in d ek i (1 3 2 6 ?-
m eseleler de dahil olm ak üzere sancak beyinden bağım sız olan k a ­
1361) fethinden sonra yapılm ış b ir Karesi tahririnden sö z e d e r.20 Bu
dıların göreviydi. Sancaklar, sancak beyi ile aynı sorum lulukları taşı­
kayıt, sistem in bu d ö n em d e var o ld u ğ u n u iddia edebilm ek için tek
yan ve o na bağlı olan subaşılar tarafından yönetilen vilâyetlere b ö ­
başına yeterli b ir kanıt olam az; an cak , 1431 defterlerinde, iki yüzyıl
lünm üştü. Y ararlandığı kaynak 14 yüzyıl sonlarına d o ğ ru yazılmış
sonra d a karşılaştığım ız gelişmiş kaidelerle T ü rk ç e terim lere rastlan ı­
olan  şıkpaşazâde’nin tarih in d e ,1* O sm an G âzî’nin, yeni fethedilm iş
yor. Bu da. tah rir sistem inin I. Bayezid’den ö n c c u zun b ir sü re ku l­
şehirlere kadılar ve subaşılar tayin ettiği yazılıdır. Genzeklen Jc ,
lanıldığının bir belirtisidir. D ahası, h en ü z O rh a n G âzî dö n em in d e
1431 tarihli A rnavutluk defterine göre, h er şehrin subaşısı ve kadısı
bile gelişm iş b ir O sm anlı arşivinin varlığından h ab erd arız.21 Soıı o la­
vardı. Aynı defterde, kadılara m aeş olarak tım ar verildiğinin yazılı
olm ası ilginçtir. Bu da. dönem in eyalet idaresinde tım ar sistem inin rak. 1431 defterlerindeki birço k P arsça kaide, sistem in İran -İlh an î
ya d a S elçu k kökenlerinin b ire r kanıtı olabilir.
önem ini gösterir.
E lim izde H . 9 3 8 (1 5 75) tarihli, b u tarihten yaklaşık altm ış yıl Ön­
Vilayet tahriri. O sm anlı idaresirin temeliydi. Bu işlem, bir bö lg e­
nin vergilendirilebilir kaynaklarının hesaplanm ası ve bu verilerin def- cc fethedilen D o ğ u A nadolu bölgelerinin tahririyle görevli m e­
ter-i hâkâniyeye kaydedilm esinden ibaretti. Bu defterler, askerlerin m urların talim atlarını içeren İki ferm an v a r 22 T ah rirlerin nasıl u y g u ­
gelirleri olacak vergilerin toplanm ası için belirli bölgelerin o nlara ta h ­ landığı hak k ın d a bizi aydınlatan bu ferm anlar şöyle özetlenebilir:
sis edilm esinde de kullanıldı. D efterler, köylülerin vergi oranlarını I - T a h rir İçin b ir em in tayin edilirdi. Bu em in in em rin e, kayıtları
düzenlem ek ve verileri deftere kaydetm ekle görevli b ir k âtip verilirdi,
belirlem ekle kalm az, toprakların yasal sahiplerini gö steren resm î b i­
ikisi de, tah rir sırasındaki harcam aları karşılam ak ü zere, kayıtlan
r e r kayıt işlevi de görü rd ü .
O sm anlı arşivlerinde bu tü r defterlerin ulaşılabilen en eskileri. H. yapılan bölgelerden h in e başm a b irer a k çe toplam a y etkisine sahipti.
2« N üfus, ekili arazi, bağlar, meyve bahçeleri gibi vergilendirile­
835 (1 4 3 1 -1 4 3 2 ) tarihli A m avut.uk d efterlerid ir.1* Perem cdi-G ö-
cek şeyler hakkındaki tü m verileri toplam akla yüküm lü olan em in,
rüce (K orilsa) defterinde, bu bölgenin ilk kayıtlarının I, Bayezid
bulu n d u ğ u bölgelerin kadılarından yardım g ö rü r ve o n lar tarafından
dönem in de (1 3 8 9 -1 4 0 3 ) tutulduğu açıkça g ö rü lü r. D aha kuzeyde
denetlenirdi.
kalan bölgenin gelirlerinin hesaplanm ası ise an cak I. M ehm ed d ö ­
nem inde (1413*1421) yapılm ıştır. Bu ilk hesaplam alar Osm anlIların
bu bölgeleri a rt a rd a fethetm elerinden hem en so n ra gerçekleştirilm iş ,T İnalcık. Sûret-İ Defier. s. Ill-V.
'* Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maliye Defteri. No. 9.
'* Bkz. Hicri 855 Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak -1 A nvnid. haz. Halil İnal­ *’ Tevûrih-i Al-i Osman. î. M. Ertaylan Edisyonu, İstanbul. 1946, s. 47.
w Âşıkpaşazâde, s. 45.
cık. Ankara, 1954, s. 103.
,l Bkz. “Orhan Gazi Mülknamesi”. Topkapı Sarayı Arşivi Kılavuzu, Cilt I.
14 Bkz. İnalcık, Fâtih Devri, s. 181.
s. 277.
'* Âşıkpagazâde. s. 18-20.
u M ünşeat. Brittsh Museum. Rieu. Or. 9503. s. 36-41, 46-51: karş. Ömer
'* Bkz. İnalcık. SCuet-i Defter. Giriş, s. 1.
I.ütfi Barkan. İktisat Fakültesi Mecmuası. II, 1 s. 39-44.
68 Osmanlı Fetih Yönlenilen Halil İnalcık 69

3- Bir bölgenin vergi m atrahı çıkarılm adan önce, em in lü m u m ar dönm elerin 1431 A rnavutluk defterinin hasırlan m asın d a kâtip olarak
sahiplerini ya d a onların vekillerin: bir araya lo p lar vc b erâtlar (tı­ çalıştıkları bilinm ektedir.24
m arlarının ya da vergi m uafiyetlerinin tü rü n ü gösteren ferm anlar), A rnavutluk ve D ülkadiriyc örneklerinde g ö rü ld ü ğ ü ü zere tah rir­
sûrel-i defterler (tım arların önceki bir tah rird e kaydedilm iş resm î ler. n ad ir d e olsa, yerel direnişle k arşılaşm alard ır .2* H e r iki örn ek te
nüshaları), tem essükler (yöneticiler tarafından verilen, tım ar ya da de karışıklığın tem el nedeni, ülkenin y an -g ö çeb e ve feodal yapısıydı.
vergi m uafiyetlerini gösteren vesikalar) ve m ahsulât defterleri (belirli 14 3 1 A rnavutluk tahririnin, ö n ce Aritİ ve Thopia Z enebissi. so n ra da
vctgilcım m iktarlarını gösteren vesikalar) gibi ellerinde bulu n an yasal İskender K astriota Bey gibi yerli feodal beylerin yönetim indeki d a ğ ­
belgeleri ibraz etm elerini isterdi. lıların u z u n sü ren m ücadelelerinin başlangıcı o ld u ğ u belirtilm elidir.24
4- Em in, daha so n ra köy köy dolaşarak hem en teftişe başlar, yeni
vergileri önceki kayıtlarla karşılaştırırdı. III- T E M S İL VF. İM P A R A T O R L U Ğ U N K U R U L U Ş U
5- H e r tım ar sahibi, tım arın d ı bulunan yetişkinleri, adlarının T ah rird en so n ra iki çeşit defter derlendiğini g ö rd ü k . İlki (mufassal
kaydedilm esi am acıyla em inin huzuruna getirm ekle yüküm lüydü. Bu d efter), kaynaklarını tafsilatıyla belirterek vergileri. İkincisi (icmal
araştırm aların so n u ç la n defter halinde derlenerek, inceleyip defteri) ise, gelirin a sk erî sın ıf arasın d ak i dağılım ını gösterirdi. Bu
tasdiklcm csi için sultana sunulurdu ay n ın , O sm anlı İm paratorluğu nu n tem el b ir ilkesine karşılık geli­
6 - Cizye (sadece yetişkin gayrim üslimlerin ödediği kelle vergisi) yordu.
ve avarız (olağanüstü durum lard a alınan vergi) defterleri, kadılar İm p arato rlu k ta iki tem el sınıf vardı: re^ y a ve askerî. A skerî s a ­
tarafından ayrı olarak hazırlanır vc sultana sunulurdu. dece o rd u y u değil, kam u hizm etlilerini ve o n ların han e halkını da
7- Em in ayrıca, vergilendirmeyle ilgili tüm yerel uygulam aları, k apsar. Gelirleri sultan tarafından sağlanır ve vergiden m u af tu tu ­
oranlardaki farklılığa özellikle dikkat ederek rap o r etm ekle gö rev ­ lurlardı. Yönetenler kesin biçim de yönetilenlerden ayrılm ışlardı. Bu
liydi. Bu yerci uygulam alar, sultanın inceleyip onaylam asından sonra, nedenle. 2 0 . yüzyıl araştın n acıların ın ço ğ unun fetih fikri ü stü n e k u ­
defterin ilk sayfasına ilgili sancağın k an unnâm esi (m ali kan u n ) o la­ rulu bir devletin bu kendine özgü olgu su n u kavram akta g ü çlü k ç e k ­
rak kaydedilirdi. m esi şaşırtıcı değildir. Askeriler, tarihsel olarak belirlenm iş haklara
8 - E m in ayrıca sancaktaki tüm tım ar sahipleri ve bunların sahip a risto k ratik bir sın ıf değildi ve bu sınıfa dahil o lm ak tam am ıyla
cebclülcri hakkında rap o r hazırlam akla d a görevliydi. D ah a sonra, sultanın iradesine bağlıydı. Ancak, göreceğim iz gibi bu d u ru m ilk
tım arlar türlerine g ö re yeniden dağıtılarak a y n bir d efterd e to p la­ başlarda. O sm anlı sultanlarının fetihlerden önceki yerel aristo k rat
nırdı. züm relere karşı uzlaşm acı, ılımlı bir politika gülm elerini engellem e­
1431 defterlerindeki bilgilere dayanarak, 16. yüzyılda b u şekilde miştir.
yapılan tahririn 15. yüzyılda da aynı o lduğunu söyleyebiliri/..2' Yeni O sm anlı anlayışına g ö re im paratorluk sınırları içindeki tü m rcâyâ
fethedilen herhangi bir ülkenin ilk tahriri dc aynı şekilde yapılmış ve to p rak sultanın malıydı, im paratorluktaki tüm yerel ve veraset y o ­
olm alıdır. Bunu, sırasıyla 1518 ve 1572’deki fetihlerinden hem en luyla geçm iş h ak lan ve imtiyazları ortadan kaldıran bu ilke, (emel
sonra düzenlenen D oğu Anadolu ve K ıbns defterleri d e kanıtlıyor. olarak sultanın m utlak hâkim iyetini ve tüm hakların o n u n irad esin ­
Em in, bir ülkenin fethinden sonraki ilk tahririni yap ark en ülkeyi d en kaynaklandığını gösterm ek amacıyla düzenlenm iştir. Resmî
fetheden askerlerin yanısıra bölge ahalisinden d e yardım g ö rü rd ü . salâhiyelnâm eler ve -v ak ıflar d a dahil olmak ü z e re - tü m to p rak ta-
D im o. Yorgİ ve M ankole oğlu Ziiğanuz gibi H ıristiyanların ya da
** İnalcık, Sûret-i Defter, s. VII.
** Kcımılpaşa/âde.
rtBkz. Halil İnalcık. “Tiınariotcs chrétiens en Albanie aıı XVc siècle".
” İnalcık, Sûrrt-i Drftrr. * XII Mitteihmgen des Österliches Staatsarchhn. Cilı IV ( 1952). s. 120-128.
ti
Halil İttalctk 71
70 Osmanlı Fetih Yöntemleri
sebebden İvradko nâm kâfire ki aslında sip â h î im iş ve hem
sa rru fla n üzerindeki h ak lan yalnızca sultanın b e râ tla n sağlardı. H ü ­
hüdavendigâr yoluna do ğ ru lu k gösterdiğiyçün verildi, fi sen e 8 8 3 .”28
küm sü ren sultanın ölüm üyle tüm salâhiyetler ve haklar geçersiz hale
Bir Hıristiyanın tım ar sahibi olabilm esi için önccliklc a sk erî k ö ­
gelirdi. Dolayısıyla, “sultan devlettir" ifadesindeki gerçek payı b ü ­
kenli olm ası, ikinci o larak d a sultana sadakatini k an ıtlam ası g e re ­
yüktür.
kirdi. T ü m bu Hıristiyan tım arlıların aslen önceki Balkan devletleri­
Bu nedenle, sultanın m utlak iktidarı kendisine kayıtsız şartsız
nin ask erî z ad eganından old u k lan belirtilm elidir.29
bağlı olan idari bir k a dro gerektiriyordu. İktidarın yegâne kaynağı,
Aynı d ö n em d e ve 16. yüzyıla kadar, Bosna. S ırb ista n . M ake­
sultanın iradesi ve temsilcileriydi. Dolayısıyla, sultanın hizm etinde
donya. A rnavutluk. Tesalya ve Bulgaristan'daki ç o k sayıda H ıristiyan
olan ya da sultan ad ın a yetki kullanabilen askeriler, n ü fu su n geriye
voynuk da a sk erî statüsüyle O sm anlı ord u su n a d ah il ed ilm iştir. Ö r ­
kalanından farklı ve üstü n bir zümreydi. İslâm şeriatını tem el alan
neğin. Broniçcva vilayetinde 2 1 7 voynuk. 503 yam ak ve 61 lagator
m edenî ve cezai kan u n lar reâyâ ve askerîler İçin tem cide aynı olsa da
(voynukların b aşı), T ırh ala’da 103 voynuk ve 2 03 yam ak vardı. B un­
askerîler, sultanın iradesiyle m eydana getirilm iş k ân u n -ı sipâhiyâıı
lar, Stefan D u şan (1 3 3 3 -1 3 5 5 ) im paratorluğunda k ü ç ü k mülkleriyle
adı verilen özel bir kanuna tabiydi. Reayadan birinin d o ğ ru d an a s ­
(başlina) kü çü k asiller sınıfını o lu ştu ran Sırp kökenli ‘i'öym c/’lerdi.50
keriye girem em esi, im paratorluğun tem el yasalarından biri olarak
O sm anlı devletindeki durum larını gö steren şu belge en esk i ve en
kabul edilirdi. A ncak sultan, belirli niteliklere sahip olan (örneğin
ilginçlerinden biridir: “Voynuk: Nikola, veled-i D uşik; Yamaklar:
savaşta olağanüstü yararlık gösteren) bir raiyyeti ferm anla askeriye
G in ve M ilan ve D im itri: bu m ezkûrlar kadîm î sipâhî11 o ğ u llan o l­
terfi ettirebilirdi. Benzer bir şekilde, sultan bir em irle askerîden birini
dukları sebebden ellerindeki m ülklerine, bağlarına ve tarlalarına
m evkiinden m ahrum edebilirdi. Azledilen b ir askerî m ensubu ask erî­
voynuk yazıldılar. El-vâki fi evâil-i m u h an e m sen e 8 5 8 d e r E dir­
d en çıkarılm azdı ve daha sonraki bir dö n em d e yeniden göreve a ta ­
n e." 12
nabilirdi. Bu özellik askerînin sınıf yapısını açıklam aktadır. Ayrıca,
Ü lkelerinin haraçgüzârlığı sırasında Osm anlı o rd u su n u n yardım cı
azledilen herhangi bir bey ya da paşa yeni bir göreve tayin edilene
kuvvetleri olarak edindikleri deneyim ler, Hıristiyan ask erî gru p ların
kad ar tazm inat alırdı. D ikkat çeken bir no k ta da, ask erî m en-
Osm anlı a sk erî sınıfıyla kaynaşm asını şüphesiz kolaylaştınnıştır. Ko­
sup lan n ın oğullarının tahrir defterlerine reâyâ o larak kaydedildikleri
num larının ve topraklarının güçlü Osm anlı idaresi tarafın d an tem inat
bazı duru m lard a askerî kökenlerini belirten ayrı b ir kategoriye dahil
altına alındığını g ören bu Hıristiyan askerlerin ço ğ u n lu ğ u değişikliğe
edilm eleridir.
karşı çıkm am ış olmalılar. Bu bakım dan, birçok H ıristiyan g a rn iz o ­
15. yüzyıl O sm anlı tahrirleri, sadece vilâyetlerin yönetim indeki
nun, kalelerini diren m ed en teslim ed ip O sm anlı saflanna geçm iş o l­
birçok O sm anlı beyinin değil, 15. yüzyıl Osm anlı o rd u su n d ak i kayda
m ası şaşırtıcı değildir. O sm anlılann ılımlı politikası ve vaat ettikleri
değer sayıda tım arlının da Osm anlı öncesi yerel ask erî sın ıf ve asiller
tım arlar ç o ğ u n a çekici gelm iştir. Bu durun- O sm anlı hâkim iyetinin
sınıfının to ru n la n olduğunu gösterir. XV. yüzyılda kim i bölgelerdeki
B alkanlar’daki gö rece hızlı yayılışını izah eden olgulardandır.
tım arlılann yaklaşık yansının Hıristiyan olm ası dah a şaşırtıcıdır.
H ıristiyan tım arlıların ve v oynuklann, sultanın em irleriyle O s-
1468‘de S ırbistan’ın Braniçeva vilâyetindeki toplam 125 tım arlıdan
m anlı devletinde de, genelde eski toplum sal statüleriyle o rantılı m ev­
6 2 ’si. 14 3 1’de A rnavutluk’taki toplam 355 tım arlıdan 6 0 ’ıv e 1455'te
kiler elde etm eleri dikkate d eğ erd ir. Osm anlılar bu insanların to p rak
T ırhala (Tesalya) livasındaki toplam 182 tım arlıdan 3 6 ’sı H ıristi­
y a n 'd ı.27 Bu oranlar, fetihten sonraki ilk yıllardu bu bölgelerde kesin ­
n İrnıkık. “Stefan Duşan”. s. 232.
likle daha fazlaydı. Bu tü r bir Unum örnekleyen bir kayıt şöyledir:
” İnalcık, "Stefan Duşan”, s. 231-255.
"M ezkûr M ehm ed hissesi umcıık beyi m evkuftur deyu arzettiği
10 İnalcık. "Stefan Duşan”, s. 237-241.
” Bu lerim alelâde bir süvariden çok, askerî bir anlam laşır.
** Başbakanlık Osmanlı Arşiv», Maliye Defteri. No. 303, Kirçeva Defteri.
11 Bk*. irnıkık. "SlMmı l)u|*n '. ı 2lü.
72 Osmanlı Fetih Yöntemleri
Halil İnalcık 73
m ülkiyeti haklarını u m ar ya d a ta ştin a o larak büyük ölçüde k o ru ­
m uşlardır. Büylccc, büyük aileler (senyörler, voyvodalar) m al v a r­ ğinden şüphe duyulan bir o lguydu.” İslâm 'ı ted ricen benim seyen
lıklarının büyük bir kısm ını büyük Osm anlı tım ar sahipleri olarak daha ö n ceki Hıristiyan tım arlıların izleri 16. yüzyılda tam am en kay­
ko ru d u lar vc M üslüm an olduktan so n ra bey unvanını alıp en yüksek bolm uştur. G erçek te de. ünlü Slav-Arııavut sen y ö rü Pavlo K urtik’İn
idart görevlere gelm e hakkına sahip oldular. 1448 tarihli b ir defterde (K urtic) soyundan gelen A rnavutluk'taki K urtik M ustafa gibi bazı
subaşılık rütbesine ulaşan G eorgi İstepan adın d a bir Hıristiyana ra s t­ tım arlıların Hıristiyan kökenleri, an cak nadiren kullandıkları aile a d ­
ladım .” M iç H ıristiyan sancak beyi olm am asına rajümcn, M. M urat larından belli o luyordu.”
dönem inde (1 4 2 1 -1 4 5 1 ) Arnavutluk valiliği yapan Y akup vc Ham za Bosna özel bir d u ru m a r / eder. O s m a n lIla r , eski Bosnalı asilza­
Beyler gibi İslâm ’ı kabul etm iş büyük yerel Hıristiyan ailelerden g el­ delerin bab ad an kalm a top rak ların d a (baştina), dah a ö n ce Bosna
m e birçok sancak beyi görebiliriz. H am za Bey ve Y akup Bey, sırasıy­ krallarının bahşettikleri m ülkiyet haklarını k o ru y ara k yaşam alarına
la. ünlü Arnavut hanedanları o la ı Kastriota ve M uzaki’lcrin soyla- izin verdi. Bu nedenle, İslâm iyet'i tedricen benim seyen B osna'nın
n n d a n d ıla r.*4 Hıristiyan tım ar sahipleri ve M üslüm anlaşım ş to ru n la ­ eski asilzadeleri atalarının topraklarında 20. yüzyıla k ad ar yaşamayı
rı, genellikle kendilerine tevarüs eden to p rak lard a kalm ışlarsa da, sü rd ü rd ü ler. H ak ettikleri to prağın mülkiyet hak k ın a sah ip olabil­
topraklarının ve feodal haklarının bir kısm ını yeni O sm anlı tım ar re ­ m eleri için İslâm iyet'i benim sem eleri gerekliği y ö n ü n d e bir baskı uy­
jim inde terk etm ek zorundaydılar. Bu işten en zararlı çıkanlar en g ulanm adığını C. T ru h clk a bir araştırm asında19 inandırıcı kanıtlarla
büyük ailelerdi. Bu kayıplar bazı yerel direnişlere d e n eden oldu. İs­ gösterm iş ve bu tez son dönem deki T ü rk belgeleriyle40 d e teyit edil­
ke n d e r Bey (Scanderbeg) önderfiğindeki Arnavut reislerinin uzun m iştir. Sırbistan ve M akedonya'daki farklı gelişm elerin O sm anlı fet­
süreli direnişi tem elde bu yüzdendi.” hinden önceki şartlard an d a kaynaklandığı görülüyor. Sırb istan ve
Balkan ülkelerindeki soylu aileler Osm anlı tım arlıları o larak tem sil M akedonya'daki asillerin bir kısmı B osna’daki b aştinaların aynılarına
edilip M üslüm an olm uşlardır. M üslüm anlaşm a. im p arato rlu ğ u n ilk sahip değillerdi. Sırbistan ve M akedonya'da büyük asilzadelerin
dönm eleri olan H ıristiyan sipahiler arasında kesinlikle psiko-sosyal (vlastelin) sahip o ld u k tan to p rak lar Bizans tım a rla n (p ro n o ia) nite­
bir olguydu.14 Devlet, onların Osm anlı ask erî sınıfına kabul ed il­ liğindeydi. Bunlar O sm an h lar tarafından kalayca sırad an tım ar to p ­
m elerinin zorunlu ön şartı olarak ihtidalarını istem ediği gibi, böyle raklarına d ö n ü ştü rü lm ü ş ve bu nedenle tım ara uygulanan genel k u ­
b ir ihtidayı dolaylı yöntem lerle de gerçekleştirm eye çalışm am ıştır. rallara tâbi o lm u şlard ır.41
N itekim , 11. Bayezid dönem inde (1 4 8 1 -1 5 1 2 ) bile bu Hıristiyan a s ­ V oynuklar ise. özel statüleri nedeniyle, Hıristiyan tım arlıların k a r­
kerlere tım ar tcvcih edildiğini görüyoruz. A ncak, 16. yüzyılda H ı­ şılaştığı toplum sal etkilere m aruz kalm am ışlar ve bu nedenle Hıristi-
ristiyan tım arlılara bu bölgelerde sık^a laitlam ııaz. I lattâ, bu y ü z­ yanlıklarını ■sürdiirmüşlerrlir V oynuklar !fi. yii/yılda O sm anlı o rd u ­
yılda H ıristiyan tım arlıların varlığı şaşırtıcı ve kökenlerinin sahihli- sundaki ask erî önem ini kaybedince, benzer M üslüm an ask erî birlik­
ler olan yaya ve m üsellem lerle birlikte reiy â statü sü n e indirildiler.
G ene de, 15. yüzyılın so n lan n a do ğ ru ünlü tarihçi İdris-i Bitlisi o n ­
lardan O sm anlı o rd u su n u n önem li bir bölüm ünü o lu ştu ran H ıris­
n XV. yüzyılda bütün subaşılar bey unvanı taşıyorlardı. Subaşı rütbesinin
altında olan umar sahiplerinin bu unvanı taşımalarına izin verilmezdi.
u Bkz. Halil İnalcık, “Arnavudluk’ia Osmanlı Hâkimiyetinin Yerleşmesi”.
Fâtih ve İstanbul. Cilt M. İst.mbul, 1953. *’ Bkz. İnalcık. “Stefan Duşan”, s. 237. dipnot 190.
” İnalcık. “Arnavudluk" ** İnalcık, "Stcfan Duşan", s. 226,
Bk/. İnalcık. “Sicim» Dııyın” . 2 J1-233 ve Paul Wittek, “Yazijıoghlu Al» w ü ie Ceschichıliche Grundiage der Hosniscken Agrarfrage. Saraybosna.
on thc Clımnun İm i <>l tlv Hobtujn". Hulletin o f (he Schooi for ürietual 1911.
and Afrr <m (.'ılı X l\ ‘oyiıJ. s. 639-668. w Bk/. İnalcık, "Stefan Duşan“. s. 236-240.
41 Bk/. İnalcık, "Timarioics'*, s. 130-131.
Halil İnalcık 75
74 Osmanlı Fetih Yöntemleri
lerle güçlü bağlara sahipti vc m erkeziyetçi O sm anlı id aresin d en k u r­
tiyan askerler olarak söz e d e r.42 Bunlar daha sonraki İstabl-ı Ami- tulmaya eğilimliydi. K aram an ya d a Osm anlı tahtı ü zerin d e hak iddia
re ’ye bağlı Hıristiyan seyisler olarak B ulgaristan'da yaşam larını s ü r­ edenlerle ya da M em luklar veya İran Şahı gibi d ış güçlerle birço k kez
d ü rm üşlerdir.4* işbirliği yapm ışlardı. Şah İsmail (1 5 0 0 -1 5 2 4 ), A n ad o lu ’daki bu a şi­
B urada cerehorlar (gcçici Hıristiyan ü crcüi askerler) ya d a hisar retleri O sm anlılara karşı destekleyerek ç o k güçlenm işti. O sm anlı y ö ­
ve geçitlerdeki, vergiden m uaf m uhafızlar gibi askeri sınıfından ol* nelim i nihayet Karam an aşiret aristokrasisinin isyankâr tav n n ı. s ü r ­
m ayan diğer H ıristiyan askerlerden söz etm eye g erek yok. Bu z ü m ­ güne g ö n d e n n e ya d a baskıyla değil, sistem ini şartlara u y d u rara k alt
reler reâyâ ve askeri a rasında özel bir k o num a sahipti. etmeyi başardı. Zam an Osm anlIların lehine işledi. Yerel tım a r sa h ip ­
O sm anlılar aynı ılımlı politikayı sadece B a lk an lard a değil. Ana* lerinin soy u n d an gctenlere kom şu ülkelerde yeni fethedilen to p ra k ­
d o lu 'd a da uyguladılar. Ö rneğin. K aram an Beyliği'nin ilhakından larda yeni tım arlar tevcih edildi. K anuni Süleym an’ın ilk yıllarında
so n ra düzenlenen K aram an vilâyeti defterlerine g ö re .*4 yerli a ris to k ­ tam am en ilhak edilm iş olan D ulkadiriye vilâyetindeki 73 yerli ve 41
rasinin büyük bir bölüm ü, daha önceki to p rak hak lan baki kalm ak kökeni belirsiz tım arlıya karşılık, K aram an ’dan 3 5 . İçili'den 6 tım a r­
ü zere konum larını sürdürm üşlerdir. H . 9 2 9 (1 519) tarihli defterde, lıya rastlıyoruz.46 Benzer biçim de. B oşnak ve S ırp kökenli birkaç tı­
"bir zam anlar b a b a la n Karam an ayanından olan tım ar sahipleri...*' marlıya. M au u isU tn ’ın fethinden so n ra tım ar verilm iştir. Bu nedenle,
başlığı altında K aram an’ın eski ailelerinden bahsedilm iştir. Bu insan* yeni nesiller yerel bağlarını yitin n iş ve sonraki tahsislerle m uazzam
lar bu vilâyetteki tım ar sahiplerinin çoğu n lu ğ u n u oluşturuyorlardı. tım arlı o rd u su n d a tem sil edilm iştir. Bu temsil sürecin d e yerel k a n u n ­
B urada da büyük asilzadelere bey unvanıyla d ah a geniş tım arlar ya ların ve âdetlerin yerini tcdricen O sm anlı k a n u n u n u n ve vergi siste­
da zeam etler, çocuklarına da vilâyetin çeşitli bölgelerinde geniş tı­ minin aldığını sırası gelm işken eklem ek g erek ir.47
m arlar verildi. Başlıca aileler Turgud. KÖğez, le k e . Bozdoğan. Hülasa, O sm anlIların ask erî sınıfına sadece a sk er ya d a aristo k rat
S am agar, Yapa, Eğdir. Enıeleddin. Bulgar. Adahbcy. U c a n . Yasavul kökenli kişileri dahil etm e ilkesinin O sm anldann g âzî kökeniyle b a ğ ­
M usa. Bozkır vc diğerleriydi.4’ Bu bölgedeki aşiretlerin reisleri ç o ­ lantılı olduğu düşünülebilir. G azilerin uçlarda inançları için savaşan
ğunlukla bu ailelerdendi. Osm anlı fethinden ö n ce kısm en yerleşik bir ask eri örg ü tlen m e o lu ştu rd u k lan bilinm ektedir. Bunlar, zam anın
olan bu aşiretlerin O sm anlılara karşı K aram anogulları o rd u su n u n şeyhlerinden icazet de alm ışlardı.4* D aha önce belirtildiği gibi, O s ­
ana gücünü olu ştu rd u ğ u bilinm ektedir. Fetihten so n ra, geniş I'urgud
aşiretinden olan Yapa Bey'in etrafında yeni bir aşiretin o lu ştu ğ u k e ­
sindir. Yapalu aşiretindeki birçok g ru b u n vergileri, Y apa'nın so y u n ­
d a n gelenlere tım ar olarak tevcih edildi. Benzer şekilde, Bektaşlı a şi­ ** Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Tapu Defteri. No. 392.
retinin vergileri Bektaş’ın soyundan gelenlerin tım arı olm u ştu r. Yanı, ” Bkz. Ömer Lûtfi Barkan. Kanunlar. İstanbul, 1943, s. LXU-1-XX: İnalcık,
reislere aşiretlerinin vergileri tım ar olarak verilm iştir. Başka bir d e ­ “Stefan Duşan”, s. 241-242 ve Walter Minz, “Das Steuerwesen
yişle. var olan d u ru m , tım ar sisteminin kendine ö zgü bir çeşidi o la­ Ostanatoliens im 15 und 16 Jahr.’\ ZDMC. c. 100-1.
** Bkz. Paul Wittck. The Rise o f the Ottoman Empire. to n d ra. 1938.8. 33*
rak tasdik edilm işti. Bu yöntem , bölgede Osm anlı hâkim iyetini sa ğ ­
51. Osmanlı hânedânmm gâzî kökenini ilk olarak Wittek vurgulamıştır.
lam anın tek yolu olarak görülüyordu, çü n k ü yerel aristo k rasi a şire t­
Fuat Köprülü, hanedanın Kayı boyuyla bağlarını göstermeye çalışmış (Bel­
leten 28. s. 219.^1 Î) ancak Wiu«k onların açiril kökenlerini inkâr ediliş­
bkz. İnalcık, Fâtih Devri. s. 177. tir. Kökeni ne olursa olsun. Osman’tn ailesinin bir uc aşiretine mensup ol­
41 İnalcık. Fâtih Deıri. s. 152, duğu anlaşılıyor. Ama bu durum onların gazı teşkilatına dahil olmadıkları­
44 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, lııpıı Defterleri, No. 32. 40. 58, 63. 119. nı göstermez. Osman'ın yan göçebe yaşantısını) eski gelenekte ayrıntıla­
392; Maliye D efini No. 5t>7 rıyla anlatılan hikâyelerini tümüyle reddedecek <adar kanınınız yok. Ben­
“ Bu ailelerden bn/ılmmm >ullmı, ^ık/ri'niıı yatı efsanevi Karanuın Tarihin- zer bir şekilde. XIV. ve XV. yüzyıllarda Osmanlı sınırındaki Paşayiğit ya da
Ji’ yer alır.
76 Osmanh Fetih yöntemleri Halıl İnalcık 77

m an G âzî’nin - d a h a so n ra haraçgüzârı o la n - ilk m üttefikleri. H ıris­ faydalanarak 1. Bayezid dönem ine (1 3 8 9 -1 4 0 3 ) k ad ar izlerini s ü re ­
tiyan ya da M üslüm an yerel beyler veya kom u tan lard ı.49 H e r h a lü ­ bildiğim iz bu sistem , kesinlikle d a h a ö n c e d e m evcuttu. Kul sistemi,
karda. ilk O sm anhlar a skerî geleneğe sahip farklı bir züm reydi. beylerin ask er kölelerden o lu şan b ir maiyete sahip oldukları vilâyet­
G elgeldim . O sm anlı tarihinin ilk d ö nem inde bile O sm anh y ö n e ­ lerdeki tım ar sahipleri arasın d a d a gcçcrliydi. Beylerin hizm etkârları
tici sınıfının tek kaynağı yerel soylular değildi. A skerî sınıfının h im a­ ve k ullan (Farsça “gulâm ”, A rapça “memlûk*’) tım a r sahibi olabilir­
yesinde bulunanların tım ar ve mevki edinm elerini m ü m kün kılan bir lerdi.”
diğer O sm anh yönetim ilkesi, kan bağına dayanan kastlarm o lu şm a­ Ö te yandan, tım arlılar cebclü. kul vc n ö k e r sağlam ak ve onları
sını engelliyordu. D aha önce belirttiğim gibi, O sm anlı sultanları, y a l­ eğitm ek zorundaydılar. Nispeten geniş im a rla ra sahip ç o k sayıda
nızca sultana sâdık bir idari örgüt m eydana getirm işlerdi. Sultanın tım arlı, o rd u y a rütbesine ve tım an n ın büyüklüğüne g ö re değişen,
başkentteki hane halkm tn vc kapıkullarının neredeyse tam am ı, bazen belirli sayıda cebclü (tam teçhizattı sipahi) g ö n d erm ek le y ü k ü m ­
eyaletlerde kendilerine tım ar verilen, kullardan o lu şu rd u . Sultanın lüydü.” Bir tım ar sahibi, cebelü için gerekenden d a h a kü çü k b ir tı­
şahsî hizm etkârları da sık sık vali olarak tayin edilirdi. Bu sistem in m ar karşılığında bir gulam teçhiz etm ek zorundaydı. Bu d u ru m d a,
sultanın m utlak hâkim iyetini sağlayacağına inanılırdı.50 D efterlerden kul basit b ir u şak gibi gö zü k ü r. Aslında, kul ile cebelü arasın d ak i fark
silah vc teçhizatlarından kaynaklanır. Ş artlar elverdiğinde ikisi de
tım ar sahibi olabilirdi. Basit bir sipahiden Divan-ı H üm ayun daki
paşaya k ad ar h e r d üzeyden tım ar sahibinin feodal o rd u lard ak i gibi
Minnctoğlu Mchmci Beyler gibi aşiret kökenli gâzî liderleri “ucM daki ka­ kendi hizm etkârları vardı. Kullar, sultan tarafından tım arlı yapılana
sabalara yerleşmiş vc aşiret bağlarını koparmışlardır. kad ar d o ğ ru d an efendilerinin erm indeydiler. Evrenos Bey. T u rah an
Bkz. İnalcık. “Stefan Duşan". s. 209-213. Başbakanlık Osmanlı Arşi­ Bey ve Ü sküplü İshak Bey gibi m erkeze uzak sınır bölgelerinde b u ­
vindeki J467 tarihli Sultanöyüğü defterine (Maliye Defteri. No. 8) göre lunan b ü yük u c beylerinin vc daha sonra oğullarının yüzlerce kulu
I larmankaya ve civarındaki köyler Mihal Bey'in tımarı ya da mülküydü. vardı ve bölgelerindeki tım ar sahipleri, im paratorluğun d iğ er bötge-
*° Osmanlı İmparatorluğu’nun bu temel kurumunun XVI. yüzyıldaki işleyişi, lerindekilere oranla, bu beylere d ah a çok bağım lıydı.” G erçek ten de,
dönemin Venedik kaynaklarından yararlanan A. H. Lybyer tarafından la- Balkanlar'daki ucbeyleri bira/, bağım sızca harek et etm işler ve
yıkıyla vurgulanmıştır: The Gm>ern>nent o f the Ottoman Empire in the
K onstantiniye’nin fethine k ad ar 1. Bayezid’in oğu llan ve to run ları
Time o f Sulam an the Magnifıcient. Cambridge. Mass., 1913. Gulâm ya
arasın d a sü ren tah t m ücadelesinde önem li rol o y n am ışlard ır.54 Ancak
da kul sistemi OsmanlIlardan önce Anadolu Selçukluları. Memlûkler ve
daha önceki İslâmî devletlerde de geçerliydi. Bu sistemin alışılagelmiş uy­
gulaması şöyleydi: Savaş esirleri ya da sultan veya kumandanlar tarafından rumuyla açıklanamaz. “K urun kişisel bağlıbğı Moğol "nöker"inkine. İs­
satın alınan köleler sultana vc zadegana sonuna kadar sâdık hizmetkârlar lâmî “mevlâ,,nınkinden daha yakındır.
olarak eğitilirlerdi. Hepsi dönme olrıasına rağmen efendilerine bağlı kal­ 51 1431 tarihli Arnavutluk defterine göre, tımar sahibi otan kulların sayısı
mışlardır. Osmanlı sultanları aynı anaçla Hıristiyan tebaalarının çocukla­ diğer tımarlılardan daha fazlaydı.
rın» da devşirmişlerdir. Bu kullar önemli askerî ve idari makamlarda bu­ 42 II. Süleyman’ın Kanunnâmesinde cebelüler. gulâmlar ve teçhizatları ay­
lundular vc kullarının sadakatinden emin olan efendileriyle sorumlulukları rıntılı bir biçimde anlatılmıştır. Arif Bcy'ir. Tarih-i Osntani Encümeni
vc iktidarı paylaştılar. Başka bir deyimle, kendi kendilerinin efendileri oldu­ Mecmuasındaki, birçok eksiği olan, hatalı vc tenkitsİz yayını güvenilir de­
lar. Moğolların “nökcr'lik kurumu Yakındoğu'daki Moğol istilâsından ğildir.
sonra Orta Anadolu'daki gıılriru Mstcıııini etkilemişe benziyor. Yapa ailesi­ ” 1455'te. bir uc vilâyeti olan Osküp'te toplanı 189 tımar sahibinden yakla­
nin (bkz. s. 5) XVI. yü/yıldıı kemli jjöçebc nökcrleri vardı. 1431’dc Arna­ şık l60'ı vali İshak Bey ile oğlu ve halefi olar İsa Bey’in eski hizmetkârları
vutluk'ta Osınıınlılnr m'kcı krlıım*Mii gutnın sözcüğünün eşanlamlısı ola­ ya da kullarıydı. Bkz. İnalcık. Fâtih Devri, s. 149.
rak kullanıyorIukIi İle» hıılııkrttdn. tul sistemi yalnızca İslâmî “vulfi" ku- M İnalcık. Fâtih Devri, s. 69.
78 Osmanlı Fetih Yöntemleri
Halil İnalcık 79

tım arların do ğ ru d an sultan tarafından verilmesi, bu beylerin, özel


kâfirleri çık an ın . Evleriyle Karasi eline ilelün ki b u n lard a n âhiri bize
orduları olan feodal beyler olmalarını önlem işti. D iğer yandan, en
fesad d eğm eye’. Ve hem öyle etd iler."”
fazla kula sahip olan sultan beylerin g ü cü n ü denetleyebiliyordu. 11.
Tarihlerde b u n u n gibi birçok sü rg ü n örneğine rastlan ır. Osm anlı
M ehm ed dönem inde sultanın k ü llin im p arato rlu k genelinde m utlak
devletinin toplu sü rg ü n ü en erk en dönem lerden itib aren uyguladığı
bir hâkim iyet kurd u lar ve eski aristokratik züm reler gibi uçlardaki
açıktır.
güçlü aileler de büyük ölçüde önem lerini kaybettiler, İstan b u l’un fet­
D aha so n rak i d ö nem lere ait belgeler bu eski to p lu sü rg ü n gele­
hinden önceki d u ru m u n aksine, 11. M eh m ed ’in sadrazam larının ç o ­
neğini d o ğ ru la r ve ilginç ayrıntılar verirler. 13 Cem aziyülevvel 9 80
ğ u n u n kul kökenli olm ası da dikkat çekicidir. Kısaca, tım ar sistemi
(2 4 Kylül 1572) tarihli sü rg ü n e ait sultan ferm anına g ö re,“ A nadolu.
ve -a slın d a bu sistem in bir parçası o la n - kul sistem i, sultanlara m e r­
Rum (Sivas), K aram an ve Dülkadiriyc vilâyetlerindeki h e r o n aileden
kezî hüküm etin zararına olabilecek eski feodal ve aristo k ratik u n su r­
biri yeni fethedilen Kıbrıs’a g ö n d e rile c e k ! Bu özel sü rg ü n ü n çıkış
ların im paratorluğun yönetim indeki etkilerini önlem e im kânı sağlı­
nedeni, ad an ın ıslahının ve güvenliğinin »ağlanm asıydı. G öçm enler,
yordu. Bu da tedrici olarak gerçekleştirilm iş ve m utlak bir h ü k ü m d a ­
toplum un h e r tabakasından köylü, zanaatkar vb a ra sın d an seçilecek­
rın em rinde çalışan yekpare ve merkeziyetçi bir yönetim , fethedilen
ti. Ancak adaya ilk gönderilenler y e te rsi/ ya d a verim siz toprakları
topraklardaki değişik un su rlaım bütünleşm e sürecini yavaş yavaş
olan köylüler ile fakirler, serseriler ve göçebelerdi. G erekli alet e d e ­
tam am lam ıştır.
vatla teçhiz edilen bu insanlar, d efterlere kaydedilip adaya nakledile­
IV- Y E N İD E N T A N Z İM ARAÇLARI O LA R A K S Ü R G Ü N ceklerdi. S ü rg ü n lere iki yıl süreyle vergi muafiyeti tanınm ıştı. Bu in ­
VE Z O R U N L U G Ö Ç sanlar genellikle evlerini terk etm ek ten hoşlanm adıkları için, ilgili
m em urlara bu önlem leri kati bir şekilde uygulam aları em redilm işti.
O sm anlılar yeni fethedilen bölgelerin güvenliğini sağlam ak amacıyla,
S onraki b ir tarihte, hüküm giymiş tefeciler ve su çlu lar ccza olarak
iyi hazırlanm ış bir iskân ve toplu sürgün sistem i kullanm ışlardır. Ba­
K ıbns'a gönderilm iştir.
şıboş göçebeler ya da bir köyün hattâ bir kasabanın so ru n yaratm ış
II. M chm cd'in (1451*1481) Sırbistan A rnavutluk. M ora ve Ke-
ya da yaratabilecek isyankâr ahalisi, im p arato rlu ğ u n uzak bir bölge­
fe’d en İstanbul’a yaptırdığı toplu sürgünler iyi bilinir. Bunların temel
sine kaydırılırdt. O sm anlı devleti fethedilen topraklara T ü rk nüfusun
am acı yeni başkentin refahını sağlam aktı. Ç oğu n lu ğ u n u savaş esirle­
yerleştirilm esine de büyük önem vermiştir. Tevârih-i  l-i O sm an'da
rinin o lu ştu rd u ğ u bu sü rg ü n ler, İstanbul civarındaki köylere sultanın
Gelibolu yarım adasındaki ilk fetihlerin hikâyesi şöyle anlatılır: “ (S ü ­
köylü köleleri o larak yerleştirilm işlerdir.47 Büyük b ir M üslüm an r e a ­
leym an PaşaJ atası O rhan G âzî’ye haber gön d erd i ki: ... ‘İm di şöyle
ya g ru b u n u n (1 0 2 5 aile) A nadolu'dan çıkarılıp Bulgaristan'ın
m alûm oluna kİ bu tarnfda feth olunan hisarlara, vilâyetlere m am u r
Pravadi bölgesine yerleştirilmesi Hıristiyan bir ülkeye yapılan toplu
olm ağa ehl-i İslâm dan çoğ adam gerek. A nun içün ki bu feth olunan
sü rg ü n lere ilginç bir örnektir. Özel "sürgün” statü sü verilen bu in ­
hisarlara koınağ içün ve hem yarar gazi yoldaşlardan g ö n d e rü n ü z '.
sanlar sü rg ü n subaşısı o larak adlandırılan bir m em u ru n yönettiği
O rh a n G âzî dahi bu sözü kabul eldi. Karasi vilâyetine g ö çer Arab
bağım sız id ari b ir birim o luşturm uşlardır. Bunlar, yerel reâyâ ile k a­
evleri gelm iş İdi. Anları sürdüler. Rum iline geçürdiler... Yevmen
rışm aya başladıklarının g ö rüldüğü 16. yüzyılın ortasına k a d a r kapalı
feyevmen d u rm a d a n Karasi vilâyetinin halkı gelür oldular. Gelenleri
yurt tu tu p gazaya m eşgul oldılar." Ayrıca, şöyle b ir bölüm d e var:
“Süleym an Paşa eyidür: 'IRum eli'LckiJ Bu hisarlardan sipahi olan M İnalcık. Fâtih Devri, s. 49.
*6 Bkz. Ömer l.ûtfı Burkmı, " le s déportations comme méthode de
peuplement et de colonisation dm» Himpire Ottoman". Revue de la
Faculté des Sciences lùtnum iùiun de t'U n iit^iié d'Istanbul. Cilt XI, s. 91.
*’ Köle köylüler ve slaiiılcrı it,m. bk/ Hnrkan. Revue de la Faculté, des
Si'tences Kcottomùfm^ de l't niivriuéd'Ixtiinbtd, No. 1-3 (1939).
80 Osmanlı Fetih Yöntemleri Halil İnalcık 81

bir toplum olarak yaşam ışlardır. A nadolu'ya yapılan sü rg ü n lere bir topraklarda tım arlar tevcih edildiğini göz ö n ü n d e b u lu n d u rd u ğ u ­
ö rnek ise. m uhtem elen âsilerden oluşan b ir g ru p A m a v u t'u n 15. m uzda, uçlardaki sü rg ü n gazilere istisnai biçim de cö m ert davranıl-
yüzyılda zorla T ra b zo n 'a yerleştirilmesidir. Kısacası, O sm anh arşivle­ dığı so n u cu n a varabiliriz.62
rindeki örnekler. O sm anlıların yeni fethedilen toprakların tanzim i Buraya kad ar. Osm anlIların im p arato rlu ğ u n u n tanzim etm ek
için toplu sü rg ü n ü kullandıklarını anlatan vakayinam elerdeki hikâye­ amacıyla sü rg ü n yöntem ini ne kad ar geniş çaplı kullandığını g ö ste r­
leri doğrulam aktadır. meye çalıştık. Bu n oktada. B alkanlara yapılan g önüllü göçlerden de
G ö rüldüğü gibi, yeniden iskân rdilen ahalinin statü sü şartlara g ö ­ söz etm ek gerekir. 16. yüzyılda Balkan Yarım adası ndaki yerleşik ya
re değişm iştir. O sınanlılar fetihlerinin ilk yüzyılında sü rg ü n ü daha da göçebe T ü rk unsurların yaklaşık sayı ve yerleşim yerlerini g ö ste ­
çok askeri am açla kullanm ışlardır. Bu d ö n em d e, so ru n çık aran A n a­ ren Ö .I.. B arkan’ın h aritasına61 g ö re, M üslüm anlar tü m nüfu su n
dolu 'd ak i bazı göçebeler Balkanlar'a nakledildikten so n ra sınır b ö l­ yaklaşık d ö rtle birini o lu ştu rm ak tad ır. B osna’d aki M üslüm anlaşm ış
gelerine yerleştirilip kendilerine özel b ir askeri statü verildi.** 16. yerli Slavlarla, N iğbolu, Köstendil. Tırhala, Ü sküp, Vidin ve Silistre
yü/.yılın başlarına ait defterlerden yararlanan B arkan'ın hazırladığı gibi, uçlardaki m üstahkem şehirlerde ya da b u n ların civarında y e r­
haritaya göre, yü rü k adıyla askerî b ir teşkilat o lu ştu ran bu T ü rk g ö ­ leşm iş M üslüm an cem aatleri saym azsak. M üslüm an T ü rk le r T ra k ­
çebeler, özellikle Trakya. R odop ve Balkan dağlarının güney y a­ y a'd a vc Balkan sıradağlarının güneyindeki bölgede ezici çoğunluğu
m açları59 M akedonya ve D obruca gibi, tam am ı 14. yüzyılın ikinci o lu ştu ru y o rd u . Yarım adanın -b ir i T rakya vc M akedonya üzerinden
yarısında fethedilen bölgelere yerleştirilmişlerdir. A rnavutluk d e fte r­ A driyatik’e kavuşan, diğeri d e M eriç ve T unca V adilerinden geçerek
lerine göre. S aru h an . C anik, Paflagonya,* Taraklıborlu (Botu) ve T una N ehrine u la ş a n - iki ana güzergâhı boyunca yoğun olarak iskan
Vize gibi K üçük Asya’nın çeşitl: bölgelerinden gelen sürgünlere edilm işlerdi. Y ürükler dah a çok bölgenin dağlık bölüm lerine yerleşti­
1 4 1 5-1430 yılları arasında A rnavutluk’ta tım ar tevcih edilm işti. Bu rilm işlerdi. 15. yüzyıl defterlerindeki sağlam delillere d ay anarak, bu
sürgünlerin nedeni, hiç şüphesiz. S aruhan ve C aııik’le bu dönem de d u ru m u n yüzyılın İlk y a n sın d an itibaren geçerli o ld u ğ u n u iddia e d e ­
ortaya çıkan (Şeyh B edrettin isyanı ve Yörgüç P aşa’nın C a n ik 'te g ö ­ biliriz. Köy a d la n , yerleşim lerin karakterini bir ölçüde açıklar. M eriç
çebelerle çatışm ası gibi) karışıklıklardı. H em **Evrenos Bey ya da vadisindeki köylerin a d la n , kökenlerine göre şöyle sınıflandırılabilir:
T u ra h an B cyİc beraber gelm iş Anadolulu T ü rk göçm en lere" 60 hem I - Kayı, Salurlu, T ü rk m en . Akçakoyıınkı gibi T ü rk g öçebe grup-
de sorun çıkartan göçebeleri S aru h an ’d an Ü sk ü p 'e nakletm ekle g ö ­ tan n a g ö re isim lendirilm iş köyler.
revli ünlü Ü sküp Uebeyi Paşa Yiğit Bey’in adam larına61 fethedilen 2- S aru h an lu . M cnteşelü, Simavlu. Ilam idlü. Efluganlu gibi A n a­
d o lu 'd ak i bazı bölgelerle bağlarını gösteren köy isimleri. Bu köylere
yerleşenlerin çoğu aynı zam an d a göçebe kökenli olm alıdır, çünkü
M Bk/. “Sultan Süleyman Kanunnamesi”. Arif Be>' edisyonu, Tarih-i Osma-
belli bir bölgeden olan göçebe g ru p lar aynı jekilde adlandırılırdı.
ni Encümeni Mecmuası w Ömer Lutfı Barkan, Osmanlı İmparatorlu-
3- M eriç Vadisi ve T rakya’daki köy isimlerinin ço ğ u D avud Bey
ğu ’nda Zirai Ekonominin Hukukî ve Malî Esasları. İstanbul. 1943, s. 260-
(D avud Beylü), T u ra h an Bey (T u rah an lu ), Mezİd Bey gibi ünlü k işi­
269. Reéyâ olarak köylere yerleştirilen göçebe Türkler için. bkz. s. 11
w Bkz. Barkan. "Les déportations”, s. 108-119 ve harita; karş. C. Truhclka, lerin ad ların d an türetilm iştir.
"Liber die Balkan-Yürükcn", Revue »ıternatiotuile des études balkaniques, 4- D oğancı, T u rn acı. Çavuş. D am gacı, M üderris. Kadı. S ekban
Cilt I, s. 89-99. gibi resm î unvanlara g ö re isimlendirilm iş köyler. Bu köyler m u h te ­
Karadeniz bölgesinde, batıda Filyo* Çayı, doğuda Kızılırmak'la sınırlanan m elen bu unvanlara sahip m em u rlan n tım arlarıdır.
bölge, (ç.n.)
M Bkz. İnalcık. "Stefan Dublin". ». 215. Adı geçen makaledeki alıntı Tırhab w Timur sistemine göre, savaşta yararlık gösterenlere tımar alma hakkı tanı­
(Tcsalya) dcftcnndcmlir nırdı.
*’ Bkz. Burkan. “I.e* ıl6porlı»ı»on»", % 112. M Bkz. not 56.
82 Osmanlı Fetih Yöntemleri Hah! İnalcık 83

5- Bazı köyler. Karaca Resul. İla c ı T im urhan. İbrahim |iin d en so n ra karm aşanın baş g ö sterd iğ i Asya hin terlan d ın d ak i g ö ç­
D anişm end, Şartı Ö m er gibi şah s isimleri taşırdı. Bu köyler isim le­ menlere Batı’nın bereketli to p rak ları çekici gelm iştir. Yaklaşık 1270-
rini k u rucularından ya da çoğunluğu oluşturan ilk sakinlerinden a l­ 1330 yılları arasında g âzî beylikler tarafından fethedilen Batı A n ad o ­
m ış olabilirler. lu'da67 14. yüzyılda T ürklerin ço ğ unluğu o lu ştu rd u ğ u . 1455 tarihli
6 - D iğer birçok köy, bir zaviye ya da vakfın çevresinde gelişen bir O sm anlı deftcrince d e d o ğ ru lan m ak tad ır.68 (Batı A n adolu’nun
köylerdi. Bu kurum lar, yakın çevrelerinde köylerin o lu şu m u n u teşvik I ürkleşınesinin. Balkanlar’da 15. yüzyılda u ygulanan süreçle aynı
e den bazı m ali im tiyazlardan faydalanırlardı. B arkan önem li bir a ra ş ­ olduğu ve toplu ihtidayla değil, geniş ölçekli T ü rk yerleşim i yoluyla
tırm asında,64 bu tü r yüzlerce köyden söz etm iş ve k u ruluşlarının te ­ gerçekleştiği görülüyor).
m elinde nelerin yattığını açıklam a/a çalışm ıştır. G ü n ü m ü zd e genellikle, bu harek etin Osm anlı fetihlerini m üteakip
7- T ürkçe isimli köylere son ijrnek, Kayacık, Ada. H isarlu, Ya­ Trakya'ya d a yayıldığı kabul edilm ektedir. Bu tesp it, az ö n ce b ah set­
yalar, Bazarhı, Ç öm lekçi. Gem ici Eskiccpazar, Balcı gibi, isimlerini tiğim sü rg ü n ler hakkındaki tah rirlerle bir ölçü d e onaylanır. Ancak.
coğrafi özellik ya da ekonom ik faaliyetlerinden alan köylerdir. Trakya ve M eriç V adisi'ndeki y oğun T ü rk iskânı toplu bir sürgünle
8 * İpsala. D im etoka, Güm ülcine, Yanbolu bölgelerinde Mavri, değil. A n ad o lu 'd an buraya kendiliğinden gelişen b ir g öçle açıklanabi­
M akri, Karli. A nahorya. Karbuna, O strovika gibi Hıristiyan isimli lir. En eski O sm anlı geleneğine g ö re.w T im u r’u n 1402’d e A n ad o ­
köyler 15. yüzyıl defterlerinde sayıca azdır. lu'yu istilâ etm esi. T ü rk nü fu su n yeniden Balkanlara akm asına neden
T ü rk köylerinin kuruluş sürecinin açıklanm ası bu çalışm anın olm uştur: "O l /am a n a erişm iş âdem îler şöyle rivayet ettiler ki: ‘Rum
am acı değil. Gene de, A nadolu'dan gelen T ü rk lcrin , genellikle, yeni ilinde nice halk g ö rd ü k ki derlerdi, ki b iz in aslım ız A rabdır ve kimi
topraklarında ayrı köyler kurarak H ıristiyan halkla karışm adıklarını lu rk m c n d ir. kim i K ürt kimi Anadolu. Kimi ey dür. bizim aslım ız Ç a ­
belirtm ek gerekir. 15. yüzyılda yapılan tahrirlerden şeh ir ve köylerde ğatay idi. d e r... Eğer soruverecek o lurlar ise Rum ilinin aslı A n ad o ­
yaşayan halkın İsimlerini öğrenebiliyoruz; b u n a göre yeni köylerdeki lu 'd an d ır. a n d a n gelm işlerdir.”
nüfus tam am en M üslüm anlardan oluşuyordu. T ürklerin göçüyle h a ­ Fetihlerin ilk birkaç on yılında O sm antılar. A n adolu’d an ve diğer
tırı sayılır biçim de genişleyen Gelibolu, E dim e, Ü sküp, Tırhala. İslâm dü n y asın d an giderek artan sayılarda kendi to p rak ların a gelen
S erez gibi şehirlerde bile, Hırist:yanlar kendi m ahallelerinde to p ­ insanların Balkanlara gönüllü gö çü n ü teşvik etm iştir. N üfu s fazlasını
lanm ışlardı.65 H ıristiyanların köylerinde ya d a m ahallelerinde b u lu ­
nan birkaç M üslüm an ise m uhtem elen dönm eydi. Ayrıca, Balkan­
l a r d a Tesalya’daki Y enişehir gibi tam am en T ü rk nüfuslu yeni ş e ­ *’ Sonuncusu Osmanlı devleti olan Batı Anadolu'daki bu gâzî devletler. Paul
hirler d e kurulm uştur. NVittck'in Dos Fürstetuum Mentesche. Studie zur Geschidtte
Bu yerleşim m odeli, bu bölgelerdeki M üslüm an nü fu su n , yerli Wesikleinasİeııs im 13-15 lahr. (İstanbul. 1934) ve The Rise o f tlıe
dönm elerden çok, A nadolu’d an gelen T ü rk göçm enlerden o lu ştu ­ Ottoma/ı Entpire adlı eserlerinde ustaca resmedilmiştir. Fuad Köprülü, çe­
ğunu dü şü n d ü rü y o r. 14. yüzyıl civarında Batı A nadolu'da nüfusun şitli çalışmalarında Türk hinterlandındaki iç etkenlere ışık tutmuştur (bu
nispeten yoğun olduğu bir gerçektir. İlhanlı hâkim iyetinin66 çökü- çalışmaların bir özeti, Les origines de l'Empire Ouoman adlı eserindedir).
iler iki yazar da. Batı Anadolu’nun Türkler tarafından istilâ edilmesinin
M Ömer l.üıfi Baıkaıı, “İstila Devrinin Kolonizator Turk Dervişten". Vakıf­ nedeni olaidk Selçuklu-hizan:» sınır bölgeleriıe göçü ve buradaki yoğun
lar Dergisi II. Ankara, 1942. nüfusu göstermişlerdir. Dönemin yazarlarındın Gregoras (Cilt I, s. 137)
M 1455 tarihli Üsküp defterine göre, şehirde 8 Hıristiyan. 22 Müslüman da bu neden üzerinde durur.
mahallesi vardı (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maliye Defleri, No. 12). ** Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tapu Defteri. No. 1 (Aydın).
** Rkz. Köprülü. Les origines. t. 35-78 ve Zeki Vclidi Togan. Ihtıumi Tiirk w Tevörih-i Al-i Osman, Fr. Giese edisyonu, Breslau, 1922, metin, s. 45-46
Tarihine Giriş, İstanbul, 1946 ve Tevârih-i Al-i Osman, l'rtaylan edisyonu. s. 70.
84 Osmanlı Fetih Yöntemleri

yerleştirm e m ecburiyeti kadar askerî ve m atî şa rtla r70 d a bir iskân A h Îu k , T o p l u m v e D iîv l e t
politikasın» zorunlu kılıyordu. O rd u n u n büyük b ir kısm ını “az ab ” ve
“yaya** adlarıyla şehir ve köylerden askere alınan T ürklerİn o lu ştu r­
d u ğ u O sm anlı devletinin ilk dönem inde, T ü rk n ü fu s ask erî açıdan
çok önem lidir. Bu T ü rk askerleri 16. yüzyıla k ad ar O sm anlı o r d u ­
sundaki önem lerini sürdürm üşlerdir. Osm anlı arşiv belgelerinden
öğrendiğim ize göre, 14. yüzyılda O sm anhlar tarafın d an yönetilen
bölgelerde yaya askerî teşkilatı geniş çapta ku ru lm u ştu . En önemli
bölge D oğu T rakya ve Meriç vadiyiydi, bu nedenle " y a y a l ı m b a ş­
kum andanı Ç irm e n 'd e (Chermano:*) görevlendirilm işti.71
Türklerin Balkanlar'a kendiliğinden gelişen kitlesel gö çü 15. y ü z­
yılın ortalarına doğru yavaşlamış, Rodop ve Balkan sıradağlarının
ötesindeki Türk iskânı "uc”taki bazı ask erî m erkezlerle kuşatılm ış ve
Çoğunlukla devlet tarafından sürgün edilen n ü fustan o luşm uştur.

AHİLERİN OSMANLI U C ’UNA GÖÇÜ


Son araştırm aların* ortaya koyduğu ü zere Ahî Evren (E vran) adıyla
Anadolu halkının gönlünde yer tu ta n debbaglar pîrî, âlim , sofi, hakim
Şeyh N a sîrü ’d -D în M ahm ud bn. Ahm ed H oy'lu b ir T ü rk ın en d ir.
1204 veya 1205 tarih in d e B agdad’d an Halîfe N asır L i-D înillâh’m
fîitüvvet teşkilâtına davet etm ek için Selçuklu Sultanı I. G iyâsü’d-
Dîn K cyhusrev’c g önderdiği M ecd ü 'd -D în İshak’la b e ra b e r K onya’ya
geldiği anlaşılm aktadır. O n u n la birlikte gelen âlim ve sofiler arasında
M ah m u d ’u n şeyhi ve kayın pederi ünlü sofi E v h ad ü 'd -D în Kirm ânî
d e vardı. K cyhüsrev’in. saltanatına karşı g ö rdüğü ve tutukladığı a h i­
ler arasında N asîrü ’d -D in M ahm ud d a olm alıdır (1 2 4 0 ).
A n ad o lu 'd a M oğol İlhânî egem enliği yerleştiği d ö n em d e <1243-
1336). ahîler M ogollara ve işbirlikçi Selçuklu ileri gelenlerine karşı
n Osmanh yönetimi, devlet gelirlerini ırtırm ak vc böytece yeni tımarlar ya
koyan T ü rk m en halkı yanında y er aldılar. I2 4 7 'd e Ahî E vren'i K ırşe­
ratmak amacıyla ekili toprakların genişletilmesi ve yeni köylerin kurulma
h ir’d e debbaglar şeyhi olarak görüyoruz. Debbaglar. A nadolu şeh ir­
sıyla özellikle ilgilenirdi (Bkz. İnalcık. “Stefan Duşan”. s. 239, not 121)
lerinde en aşağı işçi tabakasını oluşturm akta olup ö b ü r İslâm şehirle­
Tahrir emininin esas görevi, bu tür gelir kaynaklarını bulmak ya da yarat
rindeki ayyârun gibi serkeş kalabalık b ir grup teşkil etm ek te idiler.
maktı (ifrâzât ve şenlctme). II. Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman emin
terinin bu tür ek gelirleri artırmadaki etkileri sayesinde vilâyetlerdeki tı
marlı orduyu bUyük ölçüde genişlemişi. 1 Mikâil Bayram. Ahî Evren ve Ahî Teşkilâtının Kuruluşu, Konyn 1991, 83-
71 Bk/. İnalcık. Sûre<-t Defler, s. VI. 84.
86 Ahîiik. Toplum ve Devlet
Halil İnalak 87
Selçuklu sultanları IV. R üknü’d-D în Kılıçarslan ile II. İzzü ’d -D în
Keykavus arasındaki nıücadclcde ahiler Keykâvûs yanında yer ald ı­ inanlı d ö n em in d en kalan bu vakfîyyeler zaviyelerin idaresi ve fonksi­
lar. Keykâvus, M ogollara karşı direncinde. Türkm enlerdeıı destek yonları hak k ın d a bizi aydınlatm aktadır6. Vakfiyelerin ço ğ u n d a gelirin
g örm ekte idi. Fakat sonunda, T ürkm en yurdu olan Batı uçlarına, tevliyet, tam ir vc idâm e g iderlerinden kalan kısm ının Hfukara ve
o rad a n da Bizans'a kaçm ak zorunda kaldı (1 2 6 0 ). K ırşehir, ahilerin m esâkinc" ve “sâdirin ve vâridîn”e, yani yolculara h arcan m ası genel­
güçlü oldukları bir şehirdi. Moğol idarecilere yakın o lan M evlânâ likle ş a rt ko şu lu r. Osm anlı sultanlarının a h î zaviyelerine yaptıkları
C elâlü’d -D în ’in şeyhi Şem s-i Tebrîzî'nin katlinde ahiler, bu arad a hem en hem en tü m vakıflarda da. “âyende ve rev en d e”ye (gelen g i­
Alıî Evren sorum lu tutuldu ve hapse atıldı. H apisten çıkınca K ırşe­ den yolculara) Allah n zası için bir hayır i|i o lara k hidm et şartı belir­
h ir'e gidip yerleşti. Kırşehir em aretine tayin o lunan N u red d in Caca tilmiştir. Bu sebeple zaviye vakfı, b ir din adam ı a d ın a, bir şeyhe yapı­
Bey (M evlânâ’nın m üridi) bölgede idare karşıtı T ü rk m en ve isyan lır. İbn B atuta’nın gözlem lerinde d c, a h î zaviyelerinin esas görevle­
eden K ırşehir ahilerini şiddetle kırdı geçirdi. Ahî Evren'in d c bu öl­ rinden birinin yolcuları üç gü n b a rın d ırıra vc yedirip içirm e olduğu
dürülenler a rasında bulunduğu tahm in olu n m ak tad ır ( I2 6 1 ) 2. vurgulanm ıştır. O rh a n G azi'n in 1324 tarihli M ekece zaviye
H alk arasında onun ölüm ünden so n ra Kırşehir’d e dericiliğin öl­ vakfiyyesinde vakfın am acı şöyle tespit olu n m u ştu r. Gelir, “berâ-yi
dü ğ ü n e duıı rivayet dikkate değer. Ahilerin zaviyeleri ellerinden alı­ (hidm et) i d ervîşân ve m iskm ân v c garib an vc fakîrân , âyen d e ve
nıp M evlânâ’nın yakınlarına verildi. Aksaray, N iğde, D enizli. Tokat ravende...... d e r-â n hânikâh nıihm ân şavand... s a rf şavad” Dervişleri.
ve Sivas gibi O rta A nadolu'nun önem li sanayi kentlerinde, Kirşe- güçsüzleri ko ru m ak d în î b ir hayır işi olarak a h î zaviyelerinin esas
hir’dekine benzer olaylarda başlıca ahilerin ezildiği İleri sü rü lm ek te­ görevlerindendir. Fakat zaviyeler dah a çok “garib an , “âyende ve
d ir1. Bu katliâm lar üzerine ahilerin, Selçuklu-M oğol zulm üne u ğ ra ­ revende". yani yerinden y u rd u n d an ayıılm ış kim selere, yolculara
yan Babaîler ve abdallar gibi, Türkm enlerin egem en olduğu Uc bö l­ hizm et etm ek için ku ru lm u ştu r. B urada tevliyeti (idare am irliği) sa­
gelerine göçe başladıkları düşünülm ektedir4. rayın ak -ağası tavâşî Ş c rcfü 'd -D în M ukbti’e verilm iştir7. Genellikle
Bölgede O sm an ve O rhan'dan , zaviyeleri için vakf köy ve çiftlik vakfiyelerde zaviyenin bu tem el işlevi, “zâviyctü’l-m ü safirîn ” terim iy­
alm ış birçok a hî tespit etm ekteyiz (Geyve k azasında Ahîler köyü. le belirlenm iştir. A dından da anlaşılacağı gibi, köylerde b u g ü n e kadar
Bursa kazası köylerinde Ahî Tuzcu. Ahî-Beli vb.)5. O sm a n G âzî’nin gelen “k o n u k odaları", âd eti bu geleneğin b ir devamıdır*. A hî zaviye­
ahilerle yakınlığı olan m ürşidi Babaî şeyhi Fde-Bali ve Ç orum lerinin ku şk u su z başka işlevleri d c vardır: G en ç işçilerin ahiâkî-
M ecidözü'ne kaçan Aşık Paşa Kırşehir katliâm ından so n ra kaçanlar sosyal davranışlarını düzenleyen fütüvvet kurallarının eğitim yeri o l­
a rasında sayılmıştır. m ası. bu esas fonksiyonlarından biridir. Bu k u rallar sınırlı bir p azar

A H Î Z A V İY E L E R İN İN ESAS F O N K S İY O N U
Genellikle, zengin ahilerin bir zaviye bina edip vakfiyelerinde k e n d i­ * Örnekler için bkz. M. Cevdet. Zayi ‘al-ahyyati’ il-Fityúni't-Turkiyya fi
sini, evlâdını vakfa mütevelli tayin ettikleri biliniyor. Selçuklu ve O s- Rihlat İbn Batınla, İstanbul 1932, 275-294: Ahî Paşa Tokat’ta bina ettiği
mcscid vc zaviye vakfnâmesindc (tarihi 723/1323) tevliyet ve şeyhliği er­
2 M. Bayram'ın a.g.e.. 97-108. Prof. Bayram'ın çağdaş kaynakları tenkit kek evladına ve onların evladına, öbür yarısın mcscid ve zaviyenin giderle­
siİ7gp<-m<Vn g rç iri'rM r v a rd ığ ı * n m u;lnn fcahiiU» H eğer g ö rm e k te y iz . rine tahsis ediyor.
1 M. Bayram, a.g.e. 116- ’ Osman ve Orhan'ın yaptığı ahî zaviyeleri vncıfları için bkz. Ö.I.. Barkan,
*A.g.e. 121-127. Vakıflar Dergisi //; H. Doğru. Ahiler ve Air. Zaviyeleri, Ankara 1991: I.
’ Hüdaveııdigâr Tahrir Defıerlei, yay. Ü.I.. Barkan, E. Meriçli. Anka­ Şahin. "Ahî Rvran Vakfıyyesi ve Vakıflarına Dair", Türklük /Sraşltrmalan
ra: T I K 1988. no. 63. 631, 632. II. Doğru. J6. yüryılda Sultunönü san­ Dergisi. I (1985). 325-341.
cağında Alıîlcr w* /1/ıî Zaviyeleri, Ankara 1991. * Bak. N. Çağatay, liir iiirk Kurumu olan Ahîlik, Ankıtın: TTK, 1989. 141,
S. üüllülü. Sosyoloji Ayandan Ahî Birlikleri, İstanbul 1977.
Halil İnalcık 89
RK Ahilik. Toptum ıv Devlet
l«csi b ugüne k a d a r gelm iştir. İbn B atuta'nın tanıştığı a h î şeyhlerinin
için üretim yapan hirfet vc e sn af toplum unun dengeli ve a h en k içinde çoğu, bu tip İn sa n la rd ı." T ü m Îutüvvetnâınelcrdc, İslâm öncesi İrânî
imlemesini güvcncc altına alır. fu va n m erd î etik, K u r’an ve ahâd ise özellikle H a z re t-i Ali’ye nisbet
Yol bilgisi ve güvencesi, yalnız yolcular için b ir kam u hizm etini edilen rivayetlerle desteklenerek tam am iyle İslâm î bir k arak ter k a ­
yerine getirm ekte değil, aynı zam anda beylerin ask erî h arek âtı için zanm ıştır. Bu yü zd en yanlış olarak fülüvvet/ahîlik, bir çeşit tarikat
de son kertede önem li idi. Zaviyeler yanında devletin d ağ g eçitlerin­ gibi algılanm ıştır.
de güvenliği sağlam ak için m eydana getirdiği geniş d erb en d ei teşk i­ M oğol egem enliği altında Konya Selçuk su ltan ların ın vilâyetlerde
lâtı, bu hi/m e tin önem ini yeterîn:e açıklar9. İlginç tarih î b ir misâl otoritesi iyicc zayıflam ış b u lunuyordu. Bu y ü zd en , şehirlerde bazı
verelim . O sm an G âzî. M udurnu-G öyııük seferine çıkm adan önce kam u görevlerinde, özellikle güvenlik işlerinde devletin tem el fonksi­
yolu üzerinde Beştaş zaviyesine uğram ış ve zaviye şeyhinden Sakarya yonlarını esnafın başı sayılan a h î babaların üstlendiğini görm ekteyiz.
nehrinin nereden geçit verdiğini sorm uş, o da S arukaya (bugün Sa* Ş ehir n ü fu su n u n b üyük kısm ını e sn a f ve lonca m en suplarının o lu ş­
n c akaya) geçittir, dem iş. Biz, Eskişehir-Sakarya yolu üzerinde turd u ğ u ve bu halkın a h î zaviyeleri etrafında örg ü tlen m iş bulunduğu
(Aşpz. 10. Bab) Beşkardeş silsilesi üzerinde beş an tik devşirm e s ü tu ­ dü şü n ü lü rse, ahilerin gü cü anlaşılır. H e r b üyük şehirde en nüfuzlu
nu dikilm iş tepeye gittik ve gerçeklen S ancâkaya m evkiinde S a k a r­ a h î reisi, şe h ir belediye başkanı veya biı em îr gibi h arek et etm eye
y a’nın geçiş için en elverişli yer olduğunu tespit ettik. Eski vc yeni iki başlam ıştır. Selçuklu A nad o lu 'su n d a futüw etin ilk yerleştiği m erk e z ­
kö p rü de bu no k tad a inşa edİİmİş.ir.10 Bunun gibi birço k m isâl, k ır­ lerden biri o lan K ayseri’de, kadı Ahî Am ir Alî’yi İbn Batuta şöyle ta s ­
sal kesim de a hî zaviyelerinin yol kavşağı veya g eçitlerde kurulm uş vir e d e r.12 “A hî A m îr Ali bu ülkedeki a h î reislerinden biri o lu p büyük
olm asının nedenini açıklar. Derviş ve a h î zaviyeleri, R um eli'de fetih­ bir e m ird ir (M . C evdet’te: Zâviyetihi min a 'z a m i’I-zcvâyâ wa lahu
leri kolaylaştırm ış, birçok T ü rk köyünün çekirdeğini o lu ştu rm u ştu r. tâ'ifatan kabîratan m in al-talam idhi). Tilmizleri a rasın d a şehrin ileri
Ö zetle, a hî ve derviş zaviyeleri O sm anh devletinin fetih ve yayılış d ö ­ gelen ay anından kim seler vardı ve zaviyesi döşem eleri ve kandilleri
nem inde, Rum eli’de yerleşm ede ¡kolonizasyon) hayatî bir rol ü s t­ bakım ından en görkem li zaviyelerden biri olup bol yiyecek sunulur,
lenm iş ve bu nedenle Pâdişâhlar vakıflar yaparak onların k u ru lu şu n u h e r şey ç o k iyi düzenlenm iştir. A yandan olanlar ve ö b ü rleri h e r gece
kuvvetle desteklem işlerdir. o n u n zaviyesinde toplanırlar. O rad a konuklar, b aşka şehirlerdeki
konukseverlikle kıyaslanam ayacak biçimde cö m ertçe ağırlanır. A na­
A H Î R E İS L E R İ, T O P L U M D A K İ M EV K İL ER İ
d o lu 'd a sultan olm ayan herhangi b ir yerds a h î o yerin valisi gibi h a ­
İlk d önem de 15. ve 14. yüzyıllarda futüvvet hareketiyle b erab er çok reket ed er. G elen seçkin yolculara atlar ve h ilatlar verir ve d u ru m u n a
gü çlen m iı sûfî akım lar. Anadolu ahiliğine dam gasını vurm uş, zaviye gö re ağırlar. Em ir verm ede, yasaklarda ve şehirde dolaşm asında h ü ­
şeyhleri çoğunlukla bu akım ları temsil eden kişiler o lm u ştu r. E skişe­ k ü m d arlar gibi davranır." H.A.R. Gibb (note 8 2 ), Selçuklu A n ad o ­
h ir’de fütüvvetin kurucularından Suhreverdi'nin bir m akam ı ve tür* lu ’su n d a futüvvet teşkilâtının a ris to k ra t^ b ir nitelik gösterdiğine
dikkati çeker. Fakat O rh an G âzî’nin uc bölgesinde, İbn B atuta’nın
* C. Orhonlu, Osmanh İmparatorluğunda Derbend Teşkilâtı, İstanbul 1967. kaldığı Ahî Ş a m sü d -D în ’in Bursa’daki zaviyesinde g ö rd ü ğ ü hayli
'* Bu tespitlerimiz, ilk Osmanlı rivayetlerinin gerçek tarihî bilgiler içerdiğini farklıdır (son araştırm alara g ö re bu bölgeyi ziyaret tarihi 1334’tü r)* \
ortaya koymakta, bu riayetleri bir mit/efsane olarak bir tarafa atmanın
yanlışlığım bir kere daha göstermededir. Keza. Bilecik'te görkemli bir za­ " Bkz. H.A.R. Gibb yayını, II. 430, Konya'da zâviye sahibi bir kadı idi.
viyesi bulunan Ede-Bali’nin tarihi şahsiyeti hakkında bak. “How to Read 12 II.A.R. Gibb çevirisi. 454; M. Cevdet'in )ayınlııdıgı Anıpça metin, Al-
Aşık Paşazâde's History*. Studies in Ottoman Hinton,- in Honor o f ahiyya, 123. noksandır.
Professor V.L. Ménage, ed. C. Heywood ve C. Imber, İstanbul: ISIS, n I. llrbek. “The Chronology of ibn Battuta's Travel»'. A nlın' Oriental»!
1994. 39-48; Orhan Gâzî tarafından zaviye yanında cami vc iki kubbeli 30 (1962) 409-479.
bir imarethane yapılmıştır.
90 Ahilik. Toplum Devlet
Halil İnalcık 9i
U c’larda heterodoks tarikat m ensuplarını. Kalcnderi-abdalları. Ba-
desteklenir. C âh iz (öl. 8 6 9 )’in K itâ b ü -l /Vfytf/r’ın d an b eri İslâm d ü n ­
batleri a h î zaviyelerinin müdavim leri olarak g ö rü y o ru z. U m u r G a-
yasında b ir futüvvet edebiyatının gelişm esi şehirlerdeki sosyal koşul­
z İ'n in g azâ m erkezi İzm ir’de, İb n -B aiu ta'n ın kaldığı zaviye şeyhi
ların b ir so n u c u d u r.
Y a'kûb. Ahm ediyy e - Rifa'iyyc tarikatına m en su p idi ve şe h ir dışında
İşçilerin ahlakı-sosyal disiplini, fütüvvctnâm eler vc a h î zaviyele­
Şeyh İzzeddîn R ifâT nİn yüz ka d a r m eczu p dervişiyle o tu rd u ğ u bir
rince sağlanırken, şehrin ü retim ko şu llan e sn a f teşkilâtı ile devletin
tek k e vardı. İb n B atuta. B ergam a’da d a b ir R ıf a t derv işin zaviyesinde
işbirliği sayesinde ayarlanırdı. Bu koşullar, siyasî İradenin h e r a n e s ­
kaldı. Bursa’d a zaviye şeyhi Şem s al-D în, zaviyesine devlet büyükle­
n afa m üdahalesini gerektirirdi. O rtaç a ğ ın d ış p a z a r için m al ü retm e ­
rini vc eşrafı ziyafete çağırdı, fakat toplantıda yeri y u rd u olm ayan
yen k ü çü k şeh ir ekonom isi, e s n a f teşkilâtı ve o n u n e tik koşullarını
tipik b ir kalenderi dervişi d e vaaz verdi v e cezbeye g elip baydan b ir
belirlem iştir. K üçük şehirde yerel m al üretim inin şeh ir ihtiyacına g ö ­
m eczup d e n iş d e İbn Batuta için alışılmam ış b ir sahneye n e d e n oldu.
re ay arlanm ası gerekirdi. K asabada talep sınırlıdır, bu n ed en le fazla
A rap seyyahı o geceyi ulvî b ir gece olarak anım sayacaktır.
ü retim fiyatın düşm esin e ve esnafın zarara u ğ ram asın a yol açar.
l;Ü T Ü W f * T V E E S N A F N oksan ü retim ise, fiyatın fazla artışın a n eden o lu r ve tüketicinin
U lâın tarihinde ç o k e rkenden, büyük şehirlerde debbaghk gibi beceri z a ra n n a d ır. Bu nedenle, şeh rin n ü fu su n a g ö re ü retim in ayarlanm ası
gerekm eyen sanat kollarında çalışan İşçiler, başıb o ş işsiz delikanlılar gerek tir. İşte b u koşullar, kasabada e sn af teşkilâtının tem el ek o n o ­
(lüm pen proleterini), sık sık şehir düzenini b o zan gen iş b ir g rup m ik sistem ini ve o n u n etik kurallarını belirler. O rtaç a ğ e s n a f teşkilâ­
o luşturm akta id i.'4 Bunlar fetâ, ayyâr. şatır, k arm at gibi adlarla anılı­ tın d a h e r sın ıf m al ü reticisinin sayısı, yani ü retim i şeh rin nüfu su n a
y or, devlet kontrolü gevşediği zam anlarda yağm a ve kitale fırsat b u ­ g ö re ayarlanm ıştır. M eselâ, B cypazan’nda 10 fırın u stasın a izin ve­
luyor, kargaşa u n su ru oluyorlardı. Buna karşı sivil toplum ve devlet rilm işken. İstan b u l'd a 150 ustaya izin verilmiştir. T alep arttığı zam an
yalnız z o r kutlanarak değil, pratik futüvvet eğitimiyle d e b ir çözüm ken ar m ahallelerde koltuk d enilen k açak ts ta la r o rtay a ç ık a r. Bu k a ­
yolu aram ıştır. Y akın-D oğu şehirlerinde İslâm 'dan önce d e fütüvvet ç ak lan yasaklam ak İçin e sn a f devlete başvurur. E sn af ustaları, e sn a ­
kuralları ve gençler birlikleri m evcuttu. Fütüvvet. h e r şeyden önce, fın seçim inden so n ra pâdişâh beratıyla göreve başlardı. Devlet, g e ­
genç işçileri, başıboş şehir kabadayılarım sosyal-etik k u rallar yoluyla nellikle beratlı eşrafı desteklerdi. Böyleee, esnafla devlet a rasın d a g it­
"terbiye" etm eye çalışıyor, b u kuralları İslâmî ve sûfî m üeyyidelerle tikçe kuvvetlenen sıkı bir işbirliği ortaya çıktı. O sm a n lfd a n ö n ce bu
g ü çlendiriyordu15. Özellikle fütüvvet, işsizliği, başıboşluğu reddeder, işlevi, şeh ird e esnafın lideri olan güçlü 2engin a h î b abalar yerine g e ti­
ustaya m utlak itaat, iş disiplini ve kanaatkârlık İster. Bütün bunlar, rirlerdi. Ö b ü r yandan, mal kalitesini konım a. hirfetin çırak-kalfa-
belli b ir üretim tarzının, kasaba hiıfet sistem inin iyi işlem esini sağ la­ u sta üçüzlü nizam ı, ustalar ö n ü n d e imtihan yöntem iyle sağlanırdı. İç
yan elik-sosyal k u rallardır ve tabii siyasî irade tarafın d an kuvvetle örg ü t böyleee devlet kontrolü dışında özerk kalm akta idi. O sm anlı
dö n em in d e devlet, ihtisab kanunları ile mal kalitesini tayin vc p a z ar­
d a m u h tesip teftişi ile m al kontro lü n ü arttırm ıştır. Bununla berab er
14 Fr. Taeschner. “Die islamischen Fwtuwwabündc”. ZDMG 87(1933), 6 - esnaf, kendi iç nizam larını oldukça korum uştur; h e r h irfet, idarecile­
49, “Neue Beiträge zur Geschichte der Achis in Anatolien (14.-IS jhat) rini kendisi seçerdi. Seçim den sonra kethüda, yiğit-başı, naktb ve
auf Grund neuer Quellen". Islamka 4 (1931), 1-47; W. Schumacher. Şeyh, an cak padişah beratı aldıktan ve devlet bürolarında saklı d e fte r­
“Das Achiium noch Nooirî", Kr. Tacschner. Der Antolitrh* Dichter Nâsİri lere kaydo lu n d u k tan 3onro loncada gerçek o to rite ve yetkiye sahip
u m I 100, und sein Ftitunvinäme. Leipzig 1944. 32-ÄO, o lurdu.
'* Ahiliğin sosyolojik bir analizi için bîk. S. Güllülü, Sosyoloji Açısından Ahi Fütüvvet teşkilâtıyla şehir fityânını, genç işçi kitlelerini devlet d i­
Birlikleri, İstanbul 1972; A. Gülertran. Ahî Teşkilâtının Tiirk Toplumu- siplini altında örgütlem e ve devletin kontrolünde bir çeşit m ilis kuv­
nun Sosyal w F.kononuk Yapısı Üzerindeki Etkileri, Ankara: Kültür Bakan- veti haline getirm e işini, Abbasî Halîfesi N âsir Li’Dînillâh (1 1 8 0 -
lifti yay. 1993. 1225) ele alm ıştır. H are/m şah ların istilâ tehdidi altında bulu n an h a ­
92 Ahilik. Toplum ur Devlet Halil İıuılak 93

life, özellikle A nadolu Selçuk sultanlarına yakJaşnuş, fütüvveti A na­ llm Batuta n ak letm ek ted ir19. Ahî geleneğinde silâh taşım a yanında
d o lu 'd a yaymaya çaba harcam ıştır. B agdad'da s û lî şeyhler o n u n baş* egemenlik ifade ed en sem bol ve k u ru m lar, b ayrak ve e sn af m ah k e­
lıca yardım cıları oldular. meleri (dcbbaglarda) vardır. K anunî Sultan Süleym an, âsi kapıkulla-
rıııa karşı İstanbul’d a silâh taşıyan kalabalık tab ak h an e işçilerini k as­
YEMİN. KEMER tederek “benim şehirde onları yola getirecek bir o rd u m var" dediğini,
i lalîfe n in fütüvvet teşkilâtına katılması, özel b ir m erasim Ue g e rç e k - Evliya Çelebi rivâyel ed er. H erh ald e Evi .ya kendisi, o n ları şehirde
leçİrdi. Bu m eraeim do bağlılık yemini (S uhreverdî’d e ’a h d , T ürklerde böyle bir g ü ç o larak görm ektedir.
and) kem er kuşanm a ve fütüvvst libâsını (üniform asını) giyme F\ G iese, ilk Osm anlı hükü m d arların ın ahîlerle sıkı işbirliği h a k ­
fityân-ahilerin Sultan ve Halife'yc bağlılığını, başka deyim le siyasî kında A şpz.’d e verilen bilgileri a b a rtarak , “O sm anlı devletinin özel­
o toritenin kontrolü altına girişini ifade etm ekte idi. 8 u m erasim de likle ah î örgütlenm esi üzerine k u ru ld u ğ u n u ” iddia etm iştir20.
birçok ayrıntılar (saç kesm e, şeyhkı talibin sırtına vurm ası, tuzlu su G ordlevski’ye g ö re (s. 2 0 3 ) “feodallere düşm an, toplum sal g ru p la ş­
içilen kâse, kem er kuşatm a) Avrupalı tarihçilere g ö re Batı d ü n y a sın ­ m aların ideologları ahîler. b ir bölüm üyle devlet aygıtına girm iş o lsa­
daki feodal m erasim deki ayrıntılarla ayniyet g ö ste rm e k te d ir14. Ahiler lar da. O sm anlılarca ezilm işlerdir”. Halkı, kalabalık e sn a f kitlesini
silâh taşım akta, sultanın geçit resm ine katılm akta, Selçuk devletinde tem sil ed en ahilerin, yönetim başında aristokrat seçkinlere karşı mü*
o ldukça önem li siyasî roller üstlenm ekte idiler17. K onya’d a Ahî cadelc halinde oldukları olgusunu, M ikâil Bayram d a tespit e tm ek te­
A hm ed, Eflâkî tarafından g üç ve kodreli vurgulanan “vaktin zo rb ala­ dir.
rından biri'’ olarak anlatılm ıştır. O sm anlı dö n em in d e ahiliğin e sn a f lor.calarına d ö n ü ştü ğ ü genel
Sultanın gü cü ve otoritesi son dcrece m utlak olan O sm anlı d ev ­ bir gözlem o larak kabul edilm ektedir. Aşağıda yayınladığım ız belge,
rinde, a hî teşkilâtının çözülüşünde:) söz edilm ekte, ahilik başlangıçta son d erece m erkeziyetçi b ü ro k ratik bir idare tarzını tem sil eden O s-
b ir sivil toplum k urum u karakterini gösterirken dah a ziyade devlet manlı devletinde, m enşede bir sivil toplum ö rg ü tü o larak ortaya çı­
kontrolü altında sırf bir esnaf teşkilâtı d u ru m u n a geldiği tezi genel kan ahiliğin, O sm anlı d ö nem inde devletle ilişkileri ü zerin d e aydınla­
kabul g ö rm e k ted ir1*. tıcı ayrıntılar sağlam aktadır. B cypazarı’nda eskiden beri b ir Ahî Ev­
A slında, e sn a f lonca ve gedik nizamını, yukarıda açıklam aya çalış­ ren Zaviyesi m evcuttur. Zaviye'ye Ahî İsâ tarafın d an zengin vakıflar
tığım ız gibi, dış pazara açılamayan kasaba ekonom isinin koşullan yapılm ış ve evlâdı zaviye şeyhi olarak vakıfların tevliyetini ellerinde
belirlem iştir. Selçuk dönem i şehirlerinde, işçi y iğ it/fetâlan n reisi sı­ (utm akta imişler, llü d a v c n d ig â r evkafı arasında şu kayıt31, bu zavi­
fatıyla ahî, doğal olarak siyasî bir rol oynam aktadır. Ş ehirde yenin en geç 15. yüzyılda m evcut bulunduğunu ve Ahî İsâ evladının
fütüvve’ye tâbi örgütlenm iş bir kuvvet olarak onların zorbaları o r ta ­ şeyhlik görevinde bulunduklarını kanıtlar.
d an kaldırm akta sultana yardım cı olduklarım bir çağ d aş gözlem ci. “N efs-i B cgbazarı’nda vâki’ olan Ahî Evren Zâviyesi dem ekle
m a’r u f zaviyeye A hî İsâ nâm kim esne b a’zîd ek âk în ve kârbânsarayını
ve bir debbâghâneyi ve iki k ıt'a yeri vakf cdüp ve Ram azan n âm ki-
m esne dahi bir p are bağını v ak f cdüp m ezkur a h î İsa'n ın evlâdı
16 L. Massignoıı ve Fr. Taeschner ile beraber V. Gordlevski. Anadolu Sel­
vakfnâm e-i şe r’î ile tasa rru f edegelm işlerdir. El-hâletü hâzihi m ezkûr
çuklu Devleli, çev. A/er Yaran, Ankara 1988, 196; Suriye’de kurulan
Haçlı devletleri döneminde Bntıh feodallerle yerli Müslümanlnr arasında
yoğun bir kültür alışverişini ammsatrlar. Gibb çevirisi, il. 419.
17 Gordlevski, a g.e. 199. “ F. Giesc, yukarıdaki hüküm Gordlevski’ye (s. 203, not 39) aittir. Ali
u O. Nuri Ergin, !;r. Tncachncr, N. Çığauıy. G. Baer, Y. Ekinci bu görüşle­ Emîrî de nynı görüşü dile getirmiştir (N. Çağatay, Bir Tiirk Kurumu. 111)
dirler. Gedik sistemi vc drvlcl kontrolü üzerinde, N. Çağatay, a.g.e. 112- n Ö .L Barkan ve E. Meriçli. Hüdaveııdigâr Livası Tahrir Defterleri. I. An­
127: Engin Akarlı, “Gedik". Wtssett&huftskolleg-Jarbttch. 223-232. kara: T IK . 1988. s. 688, no. 9.
94 Ahilik. Toplum iv Devlet I Halil huılctk 95

olduğunu ileri sürer. O n a karşı a h î İsa soyundan İbrahim , vakıfların


tthî Isa’nın evlâdından Ahî M ehnıed ınutasarrıfdır, elinde Pâdişâhı­
eviyeye ait o ld u ğ u n u ve “zaviyelik ü zere" ta s a rru f o lu n du ğu n u iddia
m ı/ nişan-i şerifi var. Vakfnâme-: şe r’î ve hüccet-i kâdî d ah î var deyü
filer. Dava, vâkıfın şartı mı, yoksa Pâdişâhın beratı mı esas alınacak-
h e rât-i hüm âyununda kayd olunm uş deyü m ukayyed d e r defter-i
hı, so ru su n a gelip dayanm aktadır. Vakıflar devlet d airesinde kayıtlı
'alık; kem â-kân vakfdır, zikr olan A hî M chm ed’in oğlu İbrahim zâvi-
bulunduğundan k arar için bu kayda b aşvurulm uştur. O ra d a zaviye
yc*i m ezkûrede şeyhdir; elinde m erhum Su ltan Süleym an H a n 'd an
vukfııım “vakfnâm e-i Ş c r T ile ta s a rru f olunduğu, kadı hüccetiyle de
ve Pâdişâhım ızdan a'azza ansârahu h asretin d en b e rât-i hüm âyun
lıısdik o lu nduğu, d u ru m u n verilen b eratlarda açıklandığı kayıtlıdır.
vardır.
Vakfın debbaglar esnafının ahîsi için yapıldığını, zaviyeye ait o lm ad ı­
Hasıl 12
kım ifade eder.
M ezkûr Ahi Evren zâviyesine Hacı İshak bn. İlyâs B ağ-D cpesi’nc
yakın yerde iki b âb m ülk dükkânını vakf etm iş b e r m ûceb-i vakfiyye-i
şe r’iyye hâric-cz-dcfter."
Ç ok sonra a h î zaviye şeyhiyle debbaglar esnafı ahîsi a rasın d a Pâ­
dişâh kapısına götürülen bir ihtilaf söz konusu o lm u ştu r. Zaviye v a­
kıfları, e sn a f tarafından seçilen ahinin m i. yoksa zaviye şeyhinin mı
kontrolünde olacaktır, dava konusu bu d u r. Zaviye vakıflarının id a re ­
si (tevliyet) ve vakıf gelirleri genellikle vâkfın evladına şart koşulur.
B urada da a hî İsâ, vakıflarının tevliyetini evlâdına şa rt etm iştir. Eski
beratları özetleyen II. Selim dönem inde vakıflar vakfnâm e şartına
uygun olarak Ahî İsâ evlâdının tss a m ıfu n d a d ır. 1680 tarih in d e veri­
len k a ra rd a ise. debbaglann isteği ü stü n gelecektir. S o n k a ra r, P ad i­
şa h 'ın bürokrasisine a ittir. Ülkedeki tü m vakıflar. P âd işâh 'ın onayı ile
geçerlidir ve vakfnâm eler m erkezî devlet b ü ro ların d a k ayda g eçm ek ­
tedir. Bu n o k ta. O sm anlı devletindeki şu tem el p ren sip ten kaynakla­
nır: H e r tü rlü tasa rru f, an c ak Pâdişâh'ın onayı ile geçerli o lu p d u ru m
bir b e râ t-i hüm âyûn ile onaylanm alıdır. O sm anlı patrim onyal devle­
tinde, halkla veya sivil toplum cem aat Örgütleriyle h ü k ü m d ar a ra sın ­
da. kesinlikle hiçbir aracı (Monte tanınm az. O sm anlı d ö n em in d e d e
esnaf, kendi idarecilerini, ahîsini. yiğit-başı, n ak îb ve ötekileri kendi
araların d an seçer, fakat onların cem aat ü zerindeki o to ritesi, an cak
P âdişâh’ın bir beratı ile onaylanm asından so n ra geçerlilik k azanır.
Nasıl ki, R um O rto d o k s Patriki’ni M etropolitler m eclisi seçer, fakat
P atrik’in R um “m illeti" ü z e rin d : resm î otoritesi a n c ak Pâdişâhsın
b e ratı ile m üm kündür. O s m a n l m utlak m erkeziyetçi sistem inde,
b aşka sivil toplum k u ru m la n gibi, a h î zaviyeleri d e vakfa dayanan
eski Özerk statülerini kaybetm iş görünm ektedir.
D ebbaglann a h î olarak seçtikleri A hm ed Çelebi, davasında vakıf­
ların eskiden beri a hi olanlara "ahilik ü zere” a it o ld u ğ u n u iddia eder.
D avasına kanıt olarak, pâdişâhtan ahiliğini onaylayan b erat alm ış
Halil İnalcık 97

Ç İF T -H A N E S İS T E M İ VE ı leşmiş kurallar olarak kabul edilm ekteydi. Ö rf. yani a d e t-i k a d im e


ya olagelmiş, bir k o n u hakkındaki tartışm alard a, defter (resm î k a­
Köy lünün V e r g İl e n o İ r İl m e s İ vil) ve ka n u n (devlet h u k u k u )’d an so n ra idare tarafın d an başvurulan
tı^uncü kaynaktı, İslâm h u k u k u n u n bir ilkesi olan uzlaşm a
fhrm /J'nın önem i d e bu uygulam aya destek sağlam ış olabilir. Hiç
flıphc yok ki, O sm anlılann süregelen ö rfe sık sık başvurm aları; dev-
Irı kanunlarının o luşturulm asına ve Bizans ile Balkan vergi uygula-
ııuılarının O sm anh H u k u k sistem ine sokulm asına tem el o lu ştu rd u .
R üsum ve te k â lif düzenli ve daim i vergileri o lu ştu ru rk en , avariz-i
dnstniyye, ilke olarak âcil d u ru m lard a geçici o larak uygulanan ver-
inlerdi. Bu vergiler h e r zam an h ü k ü m et tarafından koyulduğu ve g e ­
lin hüküm et için ayrıldığından ‘tesadüfi hüküm et vergileri' (avariz-i
ılıvaniyye) o larak tanım lanırdı. Bizim köylü vergisi tartışm am ız için
lirin tekâlif-i örfıyye hem d e avariz-i divaniyye’nin. ya yerel askerler
m <la hüküm et için yerine getirilm esi gereken bir kısım angaryayı
g erdiğinin d e altı çizilmelidir.

AII.E Ç İF T L İĞ İ B İR İM İ VE V E R G İL E N D İR M E
Im\ köylü ya d a çiftlik vergisi olarak d a adlandırdığım ız, raiyyet-
'•’Miti veya çift-resm i terim lerini açıklam akla başlayalım . F arsça daki
O sm anlı İm paratorluğu nun teme! vergi ve to p rak sistem i bize çift- t uft kelim esinden gelen çift, bir çift ö k ü z anlam ına gelm ekteydi ve
resmi, çiftlik vergisi veya köylü vergi sistem i terim leriyle a k tarıl­ \a ğ n şıın yoluyla, bir çift öküzle işletilebilen ve bir köylü ailesinin b i­
m aktadır. Bu özel vergi, vergi ve nüfus sayım larında, d iğ er tü m v er­ n in üretim ine d en k dü şen arazi yerine kulhnılıyordu. R a'iyyet çiftlik
gilerden önce gelir. O sm anlılar. İslâm î gelenekten gelen c i/y c ve öşür İMSİtçe ç iftlik - veya çift, b ir çift öküzle birlikte bir köylü ailesine
gibi vergilerin yanında. İslâmî olm ayan yani ‘ö rfî' vergi ve y ü ­ (lum e) ait o lan çiftlik anlam ına geliy o rd j. Rom a ve Bizans İm-
küm lülüklerin çoğunu çift-resnv’ylç ilişkili olan rüsum ya d a tekâlif-i l^ıratorlukları'nda da, aynı anlam a gelen jugtun ve zeugarion terim ­
örftyye ve m>ariz-i diı>anİyye sistemi adı altında sü rd ü rü y o rd u . leri kuüandıyordu. Aslında; çift, cuft, ju g u m vc zeugarion aynı kökten
O sm anlı öncesi örfî vergilere ve devlet vergilerine dayanan rüsum gelm ektedir. Bir köylü ailesi (hane), işletebilmek için hayvan gücü
ve tekâlif, geliri öncelikli olarak vilâyet askerlerine ayrılmış olan O s- olarak bir çift ök ü z vc ortalam a bir köylü ailesinin geçim ini sağlaya­
m anlı vergi sistem inin tem elini o lu şturuyordu. H ü k ü m et tarafından cak büyüklükte bir to p rak parçasını ve bu toprağı işleyebilmek için
uygun görülerek onaylanan tekalifin dışında, yerel ö r f old u ğ u n d an h.ıyvan gü cü o larak bir çift ök ü zü içeren bu birim to p rak üretim inin
devlet tarafından g öz yum ulan zorlayıcı şa kka (kanundışı vergi) k a ­ temel örgütlenm esini oluşturm akla kalmayıp, vergilendirm e ve vergi
tegorisi vardı. Ancak bunlar suiistimal edilerek şikâyet k o n u su haline denetim leri için de stan d art birim olarak kabul ediliyordu. Bu birim
geldiklerinde, m erkezî hüküm et tarafından ‘ezici adaletsizlikler' vergi sistem inin tem eli o larak ele alınınca, sürülebilir alanların ay ­
(m ehâif) olarak nitelendirilip feshedilmişlerdi. Bununla birlikte, tüm rıntılı k ad astro su yapılm aksızın kolaylıkla tahrir edilebilirken, vergi­
O rtaçağ toplum larm da olduğu gibi, genellikle en güvenilir vc âdil lendirm e d e rah at ve m asrafsız bir şekilde bu stan d art birim ü z e rin ­
kural olarak görüldüğünden, hcın hüküm et hem d e tebaa örfe u y a r­ den belirlenebiliyordu. D iğer bir deyişle, ra’iyyet çiftlik h em bir to p ­
dı. Ö rf, pragım ıtik bir bibimde, u /u n dö n em d e d en en erek toplum da rak örgüttenm esi çeşidi, hem d e mali bir tedbir idi.
98 Çift Hane Sistemi ve Köylünün Vergilendirilmesi
Halil İnalcık 99
Söz k o nusu sistem , iki düzlem de incelcnmelidir: sosyo-ekonom ik
çalışan bir g ru p güçlü taşra seçkini tarafından o rtay a koyulan yeni-
vc siyasî*malî. Burada, öncelikle, olası siyasal yansım alarını da
ilkleri ve özellikle d e angaryaları o rta d a n kaldıracakları vaadiyle, kö y ­
-özellikle köylü emeği ve toprağının bu temel biriminin denetim i için
lülere bilinçli ve sistem li b ir şekilde yaklaştılar. O sm anlı İm para-
taşra seçkinleriyle m erkezî bürokrasi arasındaki m ü ca d e le- göz ö n ü ­
to rlu ğ u 'n u n yaptığının, m erkezî bürokrasisi köylü ve to p rak ü z e rin ­
n e alarak, konunun m alî yönü üzerinde duralım . Bizans ve O sm anlı
deki tü m denetim ini kaybetm iş olan b ir im p arato rlu k rejim ini İkame
İm paratorluklarının m erkezî bürokrasileri, siyasal ve m alî sistem in
etm ek old u ğ u rahatlıkla söylenebilir. D enetim sırasın d a, m erkezî im ­
b ü tü n ü n ü , toprak vergisi ve tarım sal üretim in temeli olan aile çiftliği
p aratorluk otoriteleri güvence altında olduğu sü rece uzlaştırıcı olan
birimiyle; toprağını büyük bir m ülke dönüştürm eye çalışabilecek
O sm anlılar, yeni tım ar sahipleri olan, yerel H ıristiyan soylularının
kudretli kim seler (yunanca dy n a to iym teşebbüslerine karşı korum ak
konum larını im p arato rlu k h ü küm eti ve köylüler ö n ü n d ek i eski d u ­
için, ya tem el aile çiftliği birimlerini koruyarak ya da uygulam ası o la­
rum larına getirdiler. Kısacası. O sm anlı fetih siyasetindeki tem el yak­
sı veya kazançlı olduğunda o n lın m alikâne benzeri tarım birim lerine
laşım. eski sosyo-politik sistem i yavaş yavaş o rta d a n kaldırm aya çalı­
veya etrafı çevrili toprak parçalarına (ekabir çiftliği ya da proasteion)
şan taşra seçkini karşısında m erkezî otorite vc b ü ro k ratik denetim in
d ö n ü ştü re re k , m uhafaza etmeye çalışıyorlardı.
yeniden kurulm asını sağlam aktı. Bu ancak httyle b ir gelişm enin etnik
Bu yü/.deıı, lauıusul üıetiıuiıı Ü4Cİ üıgİillcuıııcaİ ulaıı aile çiftliği
veya dinsel terim lerle değil sosyolojik olarak ele alındığı bir d u ru m d a
birim indeki değişiklikler sosyo ekonom ik tarihin araştırm a alanı ol­
d o ğ ru olabilir. A ncak, Osm anlı im paratorluk rejimi eski p ronija -
m asına karşın, O sm anlı toplum undaki sosyo-politik yapı ve d in a ­
sahiplerinin İslâm d inine geçip geçm ediklerini h esaba katm adığını da
m iklerden bahsettiğim izde: farklı seçkin gruplarının bu k o n u d a k e n ­
anım sam alıyız.
di aralarındaki çatışm alarla, bu gruplarla köylüler arasındaki ç a tış­
m aların farkını ortaya koymalıyız1. Açıktır ki; bu iki süreç dizisi a ra ­ Ç İF T : H A N E , A İLE Ç İF T L İĞ İ BİRİM İ
sındaki yakın ilişki göz ardı edilemez. Yine de, askerî-m alî çatıdaki
İm p arato rlu k b ürokrasisi için tem el a raç tahrirler ve köylü aile çiftliği
değişiklikler aile çiftliği birimine dayanan tarım sal üretim sistemi
birim lerinin kaydedilmesiydi. Bir bölgenin fethinin hem en ard ın d an
olan tem el sosyo-ekonom ik örgütlenm ede değişiklik g e re k tir­
ç ift-h a n e ’\cri kaydeden b ir tah rir, O sm anlı h ü küm eti için en önemli
m em ektedir. Ancak, im parator.uğun mali çatısı büyük ölçüde sosyo­
vergi kaynağı niteliğindeydi2. Rom a İm p aratorluğu’ndaki colontıs ve
e konom ik temelin k o ru n u p şekillenmesini sağladığı da bir vakıadır.
Bizans’taki sta sis’e den k dü şen çift-hane. 'iki ö küze ve yeterli to p ra ­
M erkezî otoritenin yeterince ¿üçlü olduğu ve devlet düzeneğinde
ğa sahip olan köylü ailesi’ anlam ına gelen bir mali terim olarak, tüm
kilit role sahip bürokratik grubun sistem in sürekliliğini sağlam akta
zam an lard a k o ru n an bir birimdi.
başarılı oldukları dönem lerde, im paratorluğun bü ro k ratik denetim i
K ural olarak, tarım sal örgütlenm enin emek birim i olan köylü a i­
d e en güçlü hale geliyordu.
lesi (hane), ayrıntılı tah rir defterine (defter-i m ufassal) birim in diğer
K onuyu bu noktadan ele aldığım ızda O rtaç a ğ ’d a bir egem en se ç ­
iki tem el u n su ru olan ö k ü z ve toprakla (çift) birlikte kaydediliyordu.
kin gru b u n başka bir egem en seçkini tem sil eden yabancı bir güçle
D efter-i m ufassal'da, evli bir erk ek olan aile reisinin adının altına.
girdiği m ücadele, son tahlilde, aynı karaktere sahip, sistem in temei
Çift’i veya yarım ç ift’i o ld uğunu belirtm ek için ç harfi veya n im k o ­
önkoşullarını yenileyecekleri vaadiyle köylü çiftlik birim lerinin d e n e ­
yuluyordu. Birim ve sahibi vergi takdirinin temeli olarak b ir kez d e f­
tim ini elinde tutm aya çalışan iki im paratorluk g ücü arasındaki m ü ­
tere kaydedildiklerinde, yeni bir tah rire kadar, teorik olarak d e ­
cadeleyi içeren bir süreçti. Aslında O sm anlılar, Balkanları fetihle­
ğiştirilem ezdi.
rinde aile çiftliği birim ine dayanan eski to p rak sistemini değiştirm eye

* Resmî bir tahrir defterinde tcriırin hane-ba-çift yani çifti olan köylü ailesi
2 Osmanlı tahrirleri için bkz. H. İnalcık. Hicri SJ5 tarihli Sûret-i Defter-i
biçiminde kullanıldığını gördüm.
Saıtcak-i A n v n id (Ankara. 1954), "Giriş“ bölü-nü.
100 Çift Hane Sistemi ve Köytüniut Vergilendirilmesi Halil İnalctk 101

Ö ncelikle. O sm anh hukukunun köylü aile çiftliğinin bölünem cz- Itırım arazilerinin oldukça gen iş o lm ası gerekiyor çü n k ü O sm anlı
liği konusundaki h ükm ünün açık o lduğunu belirtelim . “Re'aya çiftlik tahrirleri, O sm anlı devletinin g ö rü n ü şte büyük ölçekli k a m u laştır­
asla taksim edilem ez” . Kğer bir çiftliğin birkaç kişi a rasın d a b ö lü n ­ malara gitm ek z o ru n d a kalm adığım gösteriyor, im p arato ru n özel
m üş olduğu görülürse eski haline getirilm esi g erek ir ve eğer çiftliğe i/ııiylc b ağ ışlanarak egem en seçkinlerin özel m ülkiyetine bırakılan
sahip olan ailenin reisi ölüp d e çiftliği birden fazla oğluna bırakırsa, ıtrazilcr ve v a k ıf dışında kalan ve tahıl yetiştirilm esi için ayrılm ış e k i­
oğullar çiftliğin mülkiyetini topluca alm alıdırlar. Ayrıca, m erkezî h ü ­ lebilir tüm araziler devletin m ülkiyetinde sayılıyordu.
küm et tahrir m em uruna arsaları bütünleştirerek yeni çiftlik birimleri Aile çiftliği birim inin tem el u n su ru o lan ailenin to p rağ ın ı terk e t­
yaratm ası talim atını veriyordu. Anadolu ve Balkanlar’d aki sürülebilir mesi yasaklanm ış, arazin in em ek birim i olan aileyi sürekli bir arada
toprakların büyük çoğunluğu bu şekilde çift-h a n e veya vergi ve ü r e ­ tutm ak için birçok tedbir alınm ıştı. E ğ er çocuklar reşit o lm adan koca
tim in çiftlik birim i olarak düzenlenm işti5. O sm anh çiftliğinin tüm bu ölürse, kan u n , to prağın m ülkiyet hakkını, işçi kirâlayarak veya erkek
özellikleri B izans'taki zeugarion veya sio sıs’d e de bulunm aktaydı. akrabalarının işbirliğiyle toprağı işleyip üretim e devam ed erek vergi­
Büyük O sm anlı yasa koyucusu Hbu’s-S utıd. çiftin birlik ve b ö ­ leri ödem esi şartıyla dula (bive) veriyordu. Ç ocuklar büyüyüp çalışa­
lünm ezlik ilkesini yorum larken, malt bir kanıt g etirerek , söz konusu bilir d u ru m a geldiklerinde, en b ü yük o lan ç.ftliğin tek yasal sahibi ve
b ü tü n ü n b ölündüğü takdirde hüküm et veya tım ar sahibinin çift- vergilerin so ru m lu su olarak tanınıyordu. Her birinin vergideki payı­
resm i veya çiftlik vergisini toplam asının neredeyse olanaksız o ld u ­ nın belirlenm esi aileye bırakılmıştı.
ğ u n u belirtiyordu. Şüphesiz, bu güçlü b ir b ü ro k ratik kanıttı. Ancak Eğer aile reisi üç yıl ark a arkaya yasal olarak kabul edilebilir h iç­
aynı zam anda, tem el m alî birim olarak to p rak vc ailenin birleşm iş bir gerekçe olm aksızın -h asta lık , sel. v b .- toprağı işlemeyi d u rd u ­
haline gönderm e y aparak sorunun ö zü n e d e d o kunuyordu. rursa. çiftlik ü zerindeki hakkını kaybediyor, çiftlik açık artırm a ile
B urada, çiftliğin bölünm em esini sağlam ak için m erkezî h ü k ü m e ­ kasaba halkından veya dışarıdan en yüksek m eblağı verene bırakılı­
tin aldığı tedbirlerin ayrıntısına girem iyoruz4. Şeriat k an u n u m irasın yordu. Bazı yerlerde, kız evlada ve yakın akrabalara h erk esten önce
kız vc erkek tüm çocuklar ile eş arasında dağıtılm asını şart k o ş tu ­ satın alm a hakkı tanınıyordu. Arazi mülkiyeti, ç iftlik ü zerin d e, m ü l­
ğundan. tarım arazilerinin bir kısmının bu kuralın dışında tutulm ası kiyet sahibine, oğlu, oğu llan veya dul eşine d o ğ ru d an m iras vc daim i
İslâm 'ın ilk yüzyılından itibaren gerekli görülm ekteydi. kullanım hakkı gibi ç o k kısıtlı haklar verse de. bağışlam a veya rehin
O sm anlı topraklarının çoğu gayrim üslim lerden fethedilen to p ­ bırakm a, b ir başka m ülkle takas etm e ve toprağın her zam anki ku l­
raklar kategorisinde olduğundan (İslâm h u k u k u n d a haracı veya fa y lanım şeklini değiştirm e gibi hakları içerm iyordu.
denilen topraklar) O sm anh İm paratorluğu’ndaki tarım sal arazilerin Kısacası. O sm a n h ’nın tüm idari, m alî vs ask eri yapısı çift-h a n e
çoğu bu kategorinin dışındaydı ve devlet m ülkiyetinde m îrî arazi o la­ sistem ine dayanm aktaydı. Sistem , tanm sal üretim in; h e r biri bir çift
rak bilinen özel bir rejim e tâbi U tuluyordu. Bu, devletin, dinsel h u ­ ö küze sahip ve kendisini beslem eye yetecek b ir raiyyet çiftliksin m ü l­
kuk dışındaki, devlet kanunlarını o luşturm a hakk ın d an ileri geli­ kiyetinin verildiği ve d o ğ ru d an devletin kendisi veya bir vekili olabi­
yordu. K anıtların bölük pörçü k olması nedeniyle boyutlarını tam o la ­ len to p rak sahibine vergisini ödeyen bir keylü ailesi - h a n e - tem e­
rak bilem esek de. Bizans dönem inde d e bu çeşit a razin in m evcut o l­ linde yapıldığı bir d ü zenlem eden oluşuyordu. A razinin büyüklüğü,
duğu kesindir. G ene de. Osm anlı tahrirlerine d ay anarak şu v a rsa ­ toprağın verim liliğine g ö re 50 d ö n üm den 150'ye kad ar veya 5 ila 15
yım da bulunabiliriz: Bizans tarihinin son dö n em in d e bile bu çeşit h ek tar a rasın d a değişiyordu, ilginçtir; Roma veya Bizans aile çiftlik­
lerinde de bu sınırlar aynıydı. Profesör Laiou’ya göre, M ak e­
’ İl. İnalcık. “O sm aıılıtor’da Raiyyet R üsum u", Belleten. XXIII (1959): 576- d o n y a’daki b ir çiftliğin ortalam a büyüklüğü 163 m o d io i veya 14 h e k ­
610. ta r civarındaydı (m odio 88 8 .7 m olarak alınm ıştır).
* Bk/. M. İnalcık, cd. .4» l.ivnvınic and Social liistory o f the Ottoınan R om a’nın a sk er em eklileri emekliliklerinde 10 veya 12 iugera to p ­
btıpire, Cnınbridgr: Cnmlmdgr Univcrsity Press, 1994, 1OV 178. rak . 50 m o d ü buğday tohum u vc bir çift öküz yani norm al bir aile
102 Çift Hane Sistem i ve Köylünün Vergilendirilmesi / kılıl İnalcık 103

çiftliğinin üç u nsurunu aldıklarını yukarıda söylediklerimize ekleye­ Çift vergisi, aile emeğinin toprakla bileşiminin ifadesi olarak Üs-
biliriz. Fâtih Sultan M ehm ed’in kanunnâm esinde çiftlik dört modii manlı kır toplumundaki tabakalaşmayı anlamak için anahtar kav­
tohum la ekilecek bir toprak parçası olarak tanım lanıyordu. D ördün­ ramdır. 1959’da yayımlanmış olan bir çalışmamda sistemi ayrıntıla­
cü yüzyıl İtalya’sında bir iugeruıria 4 modii tohum ekilmesi tavsiye rıyla anlatmaya çalışmıştım6. Çift vergisi; çift vergisini, yan (nim) çift
vergisini, evli köylü vergisini -bennâk-, ve yoksul veya evli olma­
edilm işti. Bu birim bölünem ezdi. Arazinin tanım ının tohum mikta­
yanların vergisini -icara veya mücerrcd- içeren bir vergi sistemidir.
rından hareketle belirlenmesi daha çok ortakçı sistem ine bağ­
Tülün-resıni, veya ocak vergisi, dönüm vergisi ve diğer bazı dalıa az
lanm alıdır. O sm anlı uygulam alarında çift bazen bir çift öküz olarak
önemdeki vergiler de bu sistemin içinde yer alıyordu. Bu vergi sis­
tanım lanıyor, böylece çift-lik bir çift öküzle sürülebilecek büyüklükte
teminde verginin statüsünü ve angaryaları belirleyen, hem toprak
to p rak parçası anlam ına geliyordu.
miktarı hem de çalışan kişilerin sayısıdır. Köylülerin verili bir za­
Binlerce belgede Osmanlı merkez bürokrasisinin rc’aya çiit-
manda imparatorluğun tahrir defterine kaydedilmeleri, bir sonraki
M le rin in zarar görm em esini sağlamak ve her türlü ekilebilir alanı bu
tahrire kadar statü ve yükümlülüklerini tayin ediyordu. Defter, vergi
tarım sal üretim tü rü n e çevirmek konusundaki çabalarını görmek
yükümlülükleri ve statüler konusundaki her türlü tartışmada baş­
oldukça şaşırtıcıdır.
vurulacak en son ve karar verici kaynaktı. Çifte sahip bir köylü ailesi
Nasıl lonca sistem i kentsel sanayinin ve kent toplum unun temel
bir altına denk düşen çift vergisinin tamamını ödemek zorundaydı.
taşı olarak kabul ediliyorsa, çift-hancût tarımsal üretim in ve kır top­
Bu miktar, Roma imparatoru Diocletian tarafından coloni için tesbit
lum unun temeli olarak görülm ekteydi. İm paratorluk sisteminin an­
edilen ve Bizans ve Osmanlı imparatorluklarında sürdürülenle ay­
cak bu iki temel kurum un korunmasıyla yaşayabileceğine inanan
nıydı.
O sm anlı bürokratları şehirlerde lonca sistemini, köylerde de re’aya Belirli miktarın altındaki topraklar söz konusu olduğunda -yarı
çifı/ik\QT\n\ büyük bir titizlikle destekliyorlardı. Bu, T anzim at yeni­ çili’in altında— vergi, emeğe göre belirleniyordu, kğer köylü yarı-
likçilerinin Batı’dan esinlenilmiş liberal politikaları en azından m i­ çifl’in altında toprağa sahipse, vergi oranları, temsil ettiği potansiyel
rasla ilgili kurallarını değiştirmeye niyetleninceye kadarki dönem de, emek olan medeni durumuna göre düzenlenirdi.
O sm anlı’nın anayasası gibiydi5. Verginin tümü, bir çift-hane başına 22 akçe, parçalarıysa evli
O sm anlı kır toplum unun sadece toprak ve vergi sistem lerinin ide­ yoksullar (hennâk) ve bekâr yoksullar için sırasıyla yarı-çift başına
al birimi olan çiftlik ve yan çiftlik sahiplerinden oluşm adığını be­ 12, ya da 9 ve 6 akçeydi. Kvli bir erkek sahip olduğu toprağın mik­
lirtm ek gereksiz. Yan çiftlikten daha az toprağa sahip, h attâ hiç top­ tarına bakmaksızın, daha büyük miktarda emeği denetlemekle yü­
rağı olm ayan aileler ya da bekar erkekler de vardı. Serseriler ile bağ- kümlüydü. Bununla birlikte, bir çift veya yan-çift mülkiyetine girdiği
sız veya ö zg ü r köylüler diye adlandırılan ve devletin tah rir def­ anda, üstüne düşenden daha yüksek oranlar ödemek zorundaydı.
terlerine kaydolm adıklarından hiçbir tarım sal birimin parçası olarak Bennâk yani evli erkek vergisinde; -ki aile vergisi olarak yorumlan­
kabul edilmeyen kişiler de bulunm aktaydı. Ç oğunluğunu başka yer­ maktadır— evli bir köylünün çift veya yarı çift toprağını terk etmesi
lerde hayatlarını kazanm ak üzere ailelerini ve topraklarını terk etmiş durum unda vergi statüsü değişmekte ve sadece 9 akçe bennak ver­
gençlerin oluşturduğu bu kişilere O sm anlı term inolojisinde haricez- gisi ödemekteydi. Son olarak, en az vergi miktarı olan, bekâr ve top­
defter kaydolm am ış olanlar— denirdi. Bizans-Rom a sistem lerinde raksız bir köylünün —caba ya da karih- ödediği 6 akçe vergi, gelir
de c/euthcroi i özgür kişiler) deniliyordu. Tüm bu g ru p lar mali olarak sağlayabilecek durumdaki bir erkeğin işgücünün dengi olarak yo­
çift verghinin geleneksel sisteminin altında sayılıyorlardı. rumlanmaktaydı. Aile tek bir çalışma ekibi olarak sayıldığından, kara
vergisine konu olan kişiler, sadece, bir köylünün babasının hizıne-

,J Yukarıda. I . notta bahsedilen "Osmanlılarda Ra’iyycl Rüsumu


Gene de, O.manJj’nın 1858'dcki toprak kanunu ra’iyyct çiftlik birimini
miri topraklarda tutmaya çalınıyordu.
104 Çift Hane Sistemi ve Köyümün Vergilendirilmesi
Halil İnalcık 105
tinde olm ayıp kendi hayatlarını kazanan b ek âr oğullarıydı. İliç k u ş ­
ocak vergisi o larak ödeniyordu. Bir ö k ü z ve zeu g a ra te n in toprağının
k u s u /. burada çift vergisinin kişiselleştiğini ve vergi hesaplam asında
yansına sah ip o lan kişi an lam ın d ak i b o id a ts bizdeki n im -ç ift’e den k
köylü em eğinin konu edilm eye başlandığını g ö rüyoruz.
düşer. T o p rak sız veya y a n -ç ift’in altındaki to p ra k p arçasın a sahip
Çift-resm i ayrıca ra'iyyet veya doğasını ve ö z ü n ü d ah a a ç ık b ir ş e ­
köylülere d e a ktem o n es deniyordu - k i b u da O sm an lI'd ak i b e n n a k ’a
kilde ortaya koyan k u llu k akçesi terimleriyle d e anılıyordu. R a’iyyet
kargılık gelir. A ktem o n es ve pezo i arasın d ak i fa rk belirlenm em işti
veya kulluk; köle, tâbi veya bağlı olm a statü sü anlam ına geliyordu ve
am a hiç şü p h e yok kİ b u köylü sınıfı O sm an lI'd ak i yoksul köylülere
bu nakdi yüküm lülük, köylünün angaryalar için dpr«*hrym«î o lan b o r­
den k d üşm ekteydi.
c u n a denk düşüyordu. O n beşinci yüzyıl O sm anh k anunları vc tah rir
Son tahlilde b u kelle-toprak vergisi M arc B loch’u n adlandırdığı
defterleri bu yorum hakkında hiç şüphe b ırakm am aktadır. H e r özel
gibi köylü ailesinin derebeyine b o rçlu olduğu e m e k kirası şeklinde
statü için 22 akçelik bir vergi veya p arçalan derebeyine b o rçlu o lu ­
yorum lanabilir.
n an belirli k u llu k ve angaryaların nakdi dengi o larak gösterilm iştir: 3
A ngaryalardan faydalanam ayan devlet tu n la n to p lu n a k d e çevi­
günlük kişisel hizm et için 3 akçe, bir yük arabası do lu su k u ru o t için
rerek hâzineye önem li nakit g irdisi sağladı. Aynı işlem le devlet, yerel
7 akçe, yarım arab a dolusu saman için 7 akçe vc bir arabayla hizm et
derebeyleri veya sipahi tarafın d an suistim al edilebilecek kişisel h iz­
için 2 akçe. F atih’in kanunnâm esinde bu d u ru m şöyle belirtilm işti:
m etlerin ço ğ u n u o rta d a n kaldırdı. B izans’ta an g ary aları nakil vergiye
“Eğer bu yedi işlen p a ra alınacaksa, yirmi İki akçe alın acak tır.“ B u­
dön ü ştü rm ey e yönelik b ir girişim II. A n d n n ik o s (1 2 8 2 -1 3 2 8 ) d ö ­
rada. kişisel angarya için 3 akçe hesaplanm ıştır. D iğer y an d an , aynı
nem inde beyan edilm işti. Ancak devlet, feodal a n g a ry a lan o rtad an
k anunun açıkladığı gibi topraksız köylüler genellikle ya tarım işçisi
kald ın rk en o z am an lar a\>âriz-i dh'âniyye denilen hizm et ve iştirakleri
o larak çalışarak, ya hayvanlan veya arabalarıyla y ük taşıyarak ya d a
yüklem e hak k ın ı kendisi için saklı tu ttu . A ngaryaların n ak it vergiye
el işleriyle m eşgul olarak hayatlarını kazan d ık ların d an to p ra k sız b e ­
d önüştürülm esi devlet tarafın d an köylüler lehine o rtay a koyulm uş
k â r bir köylü 6 akçe vergi ödem ekle yüküm lüydü. Derebeyi için sarf
büyük b ir yenilikti. Devlet, b u tü r d enetim ve kısıtlam aları, tü m e k i­
edilen bu kişisel em ek veya ö ç günlük İş veya üç ak çen in dışın d a di*
lebilir alanlar ü zerinde rakaba veya d o m in iu m en ttnens kapasitesi ve
g e r d ö rd ü an c ak toprağı ve g c n k li d onanım ı olan köylülerin yerine
tebaa ü zerin d e ü stü n egem enliğe sahip olması tem elinde açıklıyordu.
getirebileceği hizm etlerdi. Burada, bir kez dah a, kişisel İşgücünün
Şu d a b ir g erçek tir ki. hem O sm anlı devletinde h em d e Bizans’ta
ailenin tarım sal faaliyetleriyle birleştiğini g ö rü y o ru z. Ş u n u d a b e lirt­
im paratorluk e rk i, yerel derebeylerinin toprak ve köylü İşgücü ü z e ­
m ek ilginç olacaktır ki: Rom a İm p arato rlu ğ u ’n d a h e r köylü ailesi
rinde m utlak d enetim ku rm a girişim lerine her zam an karşı koym uş­
iugatio-capitatio İçin bir altın öderken, d ah a yoksul köylülerse bir
tur. R eava ya d a p a ro ik i’nin k orunm ası “im paratorluk adaleti" veya
n o m ism a 'n m 2 4 'e bolunm uş parçalan halinde ödem ekle yüküm lüy­
im paratorluğun ü stü n am acı olarak ilân edilm iştir.
d ü 7.
Sipahi, to p rağ ın r e ’aya tarafın d an aklî *c kullanılm ası k o n u su n ­
Bizans İm paratorluğu ’n da tâbi köylüler (paroikoi) vergi kayıtla­
daki devlet düzenlem elerinin uygulayıcısıydı. T ım arlar ta h rir d efter­
rında aynı O sm anlı İm paratorluğu’ndakİ gibi sınıflandırılm aktaydı.1
lerinde kaydedildikleri gibi bölünem ez ve değiştirilem ez b irim ler ol­
Belirli m iktarda to prağa ve bir çift ö küze sah ip kişi anlam ındaki
d u k ların d an . ö n ced en belirlenm iş olan tıntar gelirini koruyabilm ek
zeugarate bizdeki çifte karşılık gelm ekledir. Bir n o m ism a to p ra k ve
için, çift-h a n e veya köylü aile birim leri d e bölünem ez vc değiştirile­
m ez tutulm aktaydı. Ama ö te yandan. O sm anlı İm p arato rlu ğ u nda
’ A.H.M. jones. “Capiiatio and lugntio". 77ı? lournal o f Roman Studİes. tarım sal ü retim in örgütlenm esinin gelişemeyip d u rg u n bir ekonom i
XLII H 957). s. 88-91: A. Ittteage. I» capilarion du BasKmpire. Mâcon olarak kalm asının nedeni belki d e sİslcm ir katılığı ve devletin çift-
1945. h ane' yi korum asıydı.
• Bkz. A. Uiou-Thomudaki*. İVusrrif Socİety in the İMte Ihzantine Hmpİre.
Angarya ve kiraları arttırm aya çalışan taşra derebeylerinin ağır
Princeton 1977. sö m ü rü leri köylüler arasında gen iş çaplı hoşnutsuzluk ve İtirazlara
Haiti İnalcık 107
106 Çift Hane Sistemi ve KöyiUmm Vagiletulirilmesi

i/iıı verdiği h e r d u ru m d a Osm anlı b ü rokratları b u n ları toplu nakit


yol açıyordu. O rtaç a ğ köylüsünün pro testo için başvurabileceği en
vergilere dön ü ştü rm ey e çalışm ıştır.
etkili silah, toprağı terk ederek ağanın gelir kaynağını batırm aktı9. Bu
Kısacası, köylü em eği vcrgilcndirilcbiliı bir n e sn e o larak kabul
İktisadî açıdan köylü için m antıklı bir eylemdi çü n k ü b ir kez derebc-
ediliyordu ve o ran ı d a bir çifte sahip tü m bir köylü ailesinin mi, bu
yınin talebi köylünün geçim i için ayrılan m iktarı geçtiğinde, ekim e
birimin yan sın a veya dah a aztna sahip ya da hiç to p rağ ı olm ayan bir
devam etm ek için bir neden kah ııy o rd u . Köylüyü to prağına b ağ la­
köylü ailesinin mi vc son olarak d a hiç toprağı o lm ayan yetişkin bir
m ak için sa rf edilen gayretlere karşın, Bizans’ın kırsat tarihinde
l>ekâr erkeğin em eği mİ old u ğ u n a g ö re değişiyordu. Sistem çift s a ­
paroikoi'nin yakındaki derebeyin n arazisine veya yabancıların d e n e ­
hibi köylünün ya gerekli em eği sağlayarak tüm h izm etleri yerine geti-
tim indeki topraklara kaçm ası az rastlanır bir d u ru m değildi10. Bu.
ıcbilecck ya d a b u n u n yerine çift vergisinin tam am ı o lan 22 akçeyi -
İşgücü kıtlığının çekildiği dönem lerde, devletin old u ğ u gibi dcrcbc*
ki bu o n d ö rd ü n cü yüzyılda bir altına karşılık g e liy o rd u - ödeyecek
yinin de başına gelebilecek en korkunç şeydi. O sm anlılar, fethettik­
evli bir erk ek olm asını gerektiriyordu.
leri yerlerde köylülerin tepkilerinden geniş ölçü d e faydalanan
Toprak artık çift vergisini sap tam ad a göz ö n ü n d e b u lu n d u ru lm a ­
istim âlet politikaları ve geleneklere uygun kurallarıyla aile çiftliği b i­
lıs ın d a . üretk en işgücünün vergi değerlendirm esinin tem eli olarak
rim ini korum ayı öncclikli devlet politikası haline g etirm eleri say r.
kabul edildiği olgusu açık hale gelir, lo p ra g ı olm ayan bek âr koylu. 6
sinde. B alkonlardaki küçük hanedanları görece kolay b ir biçimde
akçeden o luşan en d ü şü k o ran d a olm akla birlikte, vergi ödem ek zo ­
o rta d a n kaldırabilnıişlerdir11.
rundaydı. H içbir bağım sız üretk en g ü cü olm ayan kişiler yani; çok
Ş üphesiz çift vergisi, unsurlarıyla birlikte tarım sal yapının tü ­
yaşlılar (pîr-i fânî), çocuklar, köleler, keşişler ve “sadece yardım la
m ünü içine alan eksiksiz bir vergi sistem i olu ştu ru y o rd u . K ayde­
yaşayan rah ip ler” bu vergiden m uaftı. Bir çiftin reisi olm adıkları sü-
dilm iş bağım sız bir köylü tarafından ödenen çift vergisi veya yıllık
rccc. kadınlar d a vergi ödem iyordu. Aslında, ü stü kapalı o larak evli
belirlenen nakit verginin aslında belirli m iktarda top rağ a sahip b a ­
kadınlar ve ço cuklar h e r zam an köylü ailesinin işg ü cü n ü n öğeleri
ğım sız bir köylünün üretken işgücü için öd en en bir vergiyi tem sil
olarak kabul ediliyordu - k i bu. günüm üz T ü rk iy e’sinin d e g e r­
ettiği açıktı. Çift vergisi, erken düncın Osm anlı kanu n ların d a basitçe
ç e k liğ id ir- am a bek âr bir kadın bu vergiye konu edilm iyordu. Bu
nakit olarak hesaplanan belirli angaryalar olarak tanım landığını da
işgücü, az at edilm iş köle çiftçilerle birlikte görülen b ir vergi k o n u ­
gördük. Bu da, h üküm dara veya o n u n yerel tem silcisine borçlu o lu ­
suydu. Bir o rtak çı kul azat edildiğinde, ta n n d a çalışm ıyorsa bile. 45
nan em ek anlam ına geliyordu. Bu angaryalar ya d a tekâlif, y ü ­
ila 6 0 akçe arasın d a bir m iktar ö dem ek zorundaydı. 15. yüzyılda bu
küm lülükler -d ere b e y in in veya askerlerin ailelerinin geçim i için a y ­
bir altına karşılık geliyordu ve o zam anlar, yetişkin bir erk eğ in geçimi
rılm ış toprağın ekilcbilmesi için gerekli em ek, atlarının yiyeceği o t­
7 ila 10 altın a rasın d a tahm in ediliyordu. H üküm etin, köylü n ü fu su ­
ların biçilmesi, ateş için sam an vc o d u n tem in e tm e k - örfle yerleş­
nun birçok kategorisinde yetişkin bir erkeğin em eği için 50 akçelik
m işti ve o rd u n u n korunm ası içir gerekliydi. Bu tem el an garyalar o l­
vergi o ram belirlediği görülm ektedir. Ellici d enen kişiler yani 50 ak-
m adan, süvariler yaşam larım sürdürem ez; ask erî seferlerdeki g ö ­
«,e ödeyenler, ya d a florici ya da kişisel vergi olarak bir altın ödey en ­
revlerini yerine getirem ez ve köylü ile çiftçinin yağm acılara karşı k o ­
ler. norm al köylü n ü fu su n u n dışında kalan reaya kategorileri olarak
runm asını sağlayam azlardı. Bu angaryalar genellikle köylüler ta ­
biliniyorlardı.
rafından istenm ediği ve suistim sl edildiğinden, ek onom ik koşulların
D aha ön ce bahsedildiği gibi, çift-resm i devlet düzenlem elerinde
/.nınan /u m a n kulluk akçesi ya da bağım sız b ir köylünün devlet veya
9 B k z “ M iiz ra ’a " , ( H . İııu lcık ) lin c y cio p e d ia o f İsla m . 2 d e d . v o l. V II.
tım ar sahibine hizm etler için sağlam ası gereken para o larak tan ım ­
r0P . ( .e m e rle . “ E s q u is s e p o u r u n e h is to ire a g ra ir e d e B y ziin c c". R ev u e
lanıyordu. Devlet bir topluluğu belirli daimi hizm etlerle gö rev len d ir­
H isto riq u e . (.’( 'X IX ( 1 9 5 7 ) ; l.a iu u , a .g .c .
diğinde. çift-rcsm inİn o ranı bu angarya yüzünden önem li o ran d a
"B k/ H İn a lc ık . ü ito m ;m M etli.x is o f C o n q u c s l" . S ttu iu ı h h n n ic u . Il
(1954)
108 Çift Hane Sistemi \<e Köylünün Vergilendirilmesi Halil İnalcık 109

düşüyordu. D üzenlem eler, vergi indirim i ve m uafiyet koşullan k o ­ netimi sırasında yazılmış bir çeşit ‘mati d e n e m e ’ olan Rİsale-yi
nusunda çok açıktı. la la k iyy e 'deki b ir kayda g ö re 1 3 3 0 'lard a b ir m is k a l altının 22 akçe
T arihçiler. İslâm ’daki harâc-i m uvazzafa veya Ronıa d ü n y a sın ­ değerinde olm asından kaynaklanıyor. N icolas S v o ro n o s’u n Tebai'nin
daki jugatio-capiiatio gibi bu tür vergilerin to p rak vergisi mi yoksa Bizans k ad astro su yayınında g österm iş olduğu gibi, tarım vergisi ay ­
kelle vergisi mi olduğunu hâlâ tartışm aktadır'*. A ncak em ek ve to p ­ ın 24, 12. 9. 6 ’lık on ikili sistem i takip ed iyordu” . A çıkça, vergi h e ­
rağın birleştirildiği aile çiftliği birimini ve potansiyel ü reten getirişi saplam asında kişisel gelir listelerinin veya to p ra k ların ayrıntılı k a ­
yir/iindon örneğin ayrıca bir vergilendirm e kon u su sayıldığı d u ­ d astro su n u n yapılm ası uygulam ada olana.csız o ld u ğ u n d an , sistem in
rum ları g öz ön ü n e alırsak, bu gizem in çözüleceğine inanıyorum . Initünü; kişisel veya birleşik verginin çeşitli o ran ların ın vergiyi ö d e ­
Em inim , köylü vergisinin çözüm lenm esi, bizi tü m Eskiçağ vc O r ­ yenin o rtalam a d u ru m u n a g ö re hesaplanm asında elverişli bir araçtı.
taçağ dünyasındaki vergi hesaplam alarının an a h ta r ilkesine g ö ­ Burada, Eskiçağ ve O rtaçağ im paratorluk b ü ro k rasileri de o n ikili
türecektir. Köylü, sadece to p rak ürünlerini ü reten ve o n lar üzerinden vergi sistem ini ağırlık vc ölçülerin tem eli olarak aldığı anım sanabilir.
öşü r ödeyen kişi olarak değil, aynı zam anda hizm etleri buluşlu- O sm anlı öncesi im paratorluklarda iugatio-capitalio ve
rabilen ve h e r türlü ekonom ik değer yaratabilen b ir potansiyel işg ü ­ zeugaratikion hakkındakİ u zu n tartışm alera da. d ip n o t o larak d o ­
cü n ü n tem silcisi olarak görülüyordu. Bu kişisel b ir vergi o ld u ğ u n ­ kunm ak isterim .
dan. şehirlerde yaşayan üretken kişilere d e uygulanabilirdi. Üretici F erdinand Lot, G eç-R om a İm p arato rlu ğ u ’ndaki kelle-toprak ver­
olm adıklarından, egem en sınıfır. tüm üyeleri bu vergiden m u af tu ­ gisi - iugatio-capitatio- ile itgili çalışm alarında. M arc Bloch, o rtaçağ
tuluyor ve zam anlarını ve e n erjlerin i üreticiyi korum akla h arc a d ık ­ rmm $u$'unun sosyo-ekonom ik doğasıyla ilgili çalışm alarında, aile
ları varsayılıyordu. Diokletianus'ın zam anından itibaren h attâ belki Ç iftliği birim inin Rom a İm paratorluğu nun ç ö k ü şü n d en sonra Batı

de daha öncelcri A kdeniz dünyasında vc Batı A vrupa'da evli bir y e­ A vrupa'da kır to p lu m u n u n tem el nüvesi olarak varlığını s ü rd ü r­
tişkin erkeğin üretim kapasitesine g ö re hesaplanan kişisel vergi, bir düğü n ü gösterm iştir. Bu kendine ö zgü kcllc-toprak vergisinin a n la ­
altın oranında belirlenm işti. Bu sabit vergilendirm e standardı, daha şılmaz d o ğastna g ö n d erm e yapan O stro g o rsk y 14, iugatio-capitatio’yu
sonraki dönem lerde de değişm edi. Aynı birim. İslâm hilafeti d ö n e ­ D iocletian’ın vergi refo rm u n a bağlayıp bizdeki çifte karşılık gelen
m inde d e cizye veya haraç adı altında karşım ıza çıkm aktadır. Kırsal iuguntu “bir ç a p u lu besleycbilccek m iktarda to p rak p arçası”,
alanda, üretim i tem sil eden köylü ailesi vergilendiriliyordu. Bizans c a p u t'u d a “bir iugum için harcan an e m e k ’ diye tanım lıyordu. Köylü
İm p a rato rlu ğ u 'n d a vergiye zeugaratikion den iy o rd u vc b ir n o m ism a nitesine uygulanan vergi “belirli bir to p rak birim inin işgali" ile ilişki-
değerindeydi. O sm anlılar'da ise y ft-re sm i veya ispence deniyordu ve IcndirÜiyordu.
22 veya 25 akçe değerindeydi. Go* Rom a İm p a ıato ılu ğ u ’ndâki cupitatio ve iugutiu so ru n u bir
Bu vergi sistem inde tem el birim olan bir d u k a altınının 2 4 ’c b ö ­ Ç o k tartışm aya yol açm ış ve çözüm için çeşitli teo riler önerilm iştir.

lündüğünü ve köylü n üfusunu n ekonom ik du ru m ların a g ö re sınıfla­ Yakın bir zam an d a, A rnold |o n e s capitatio vc iugatio ü zerin e yaptığı
nan çeşitli kategorilerinin -to p ra ğ a ve iki ö küze sahip olm ak, evli bir çalışm asında şunları dile getiriyordu: "T o p rak vergisi vc diğer
aına topraksız olm ak veya bek âr o lm a k - o n ikili b ir sistem e g ö re d e ­ vergiler, toprağın m alî birim i olan iuga ve kelle vergisi anlam ına g e ­
ğişen o ranlarda vergilendirildiklerini görm ek ilginç. O sm an lı’d a bir len capita ü zerin d en hesaplanırdı - k i b u ikisi bir şekilde birleştirilse
d u k a altının değerinin neden 24 yerine 22 akçe tu ttu ğ u so ru su n u n de araştırılm aları gereken bir so ru n sa ld tr-. K anunlar, sayım kayıtları
yanıtı, inanıyorum ki. 1334 civarında Iran-İlhanlı im p arato rlu ğ u y ö ­ ve m alikâne listeleri çok bölük pö rçü k kanıtlardır ve bu yüzden de

12 Bkz. H.T. Modarresi. Kfıaruj ir Islanıic Law. London 1983; | \ Ix)t. ” "Recherche sur le cadastre byzaniin et la fiscalité au XI et XII siècles : le
L ’impôt foncier et Ut capitation pmonelle sous le Bas-fùttpire et à l'éfkxnte cadastre de '["hcbcs". Bulletin de Correspondance Hellénique, ¡959.
franque. Paris 1928. ** Pour l'histoire de la féodalité Iryzantine. Brusscls 1954.
110 Çift Hane Sistemi vv Köylünün Ver^iletuiirünuisi

sistem in tam anlam ıyla tanım lanm ası olanaksızdır." Ama Jones’a g ö ­
re bir nokta açıktır: "Birçok kanunda iuga veya iugalto ile capita ve­ RUM ELİ
ya capitatio çeşitli vergilerin hesaplanm asında birim olarak bir araya G EN EL BİR BAKIŞ
getirilm iştir". “Bir vergi ya bir araya getirilm iş h e r iki birim ü z e rin ­
d en - k i du ru m genellikle b u y d u -, ya d a sadece birisi ü zerin d en k o ­
yulur". İuga'nın doğasıyla ilgili olarak da şu n u söylem ektedir: “Hiç
bir sorun yok. Bunlar, to p rak birimiydi." O ysa capitatio aynı z a ­
m anda hem insanları - c o lo n i- hem de hayvanları içeriyordu. Batı
A nadolu’daki m alikanelerin listesinde lo n es’in işaret ettiği gibi, çift­
liklerin ve coloni’nin bir "hesaplam a birim i" olarak birleştiği
zugokefalai veya zugokefalileri görüyoruz.
Şim di em inim ki, O sm anlı çift-hane sistem inin O sınanh tah rir
kayıtlan kullanılarak yapılacak ayrıntılı bir tanım ı, geç Rom a ve Bi­
zans’taki iugatio-capitatio yu d a belirli b ir ölçüde anlaşılır kılacaktır.
Bir kişinin üretken gücü vergi hesaplam asının tem eli o larak kabul
edilm elidir. A ncak bu kişinin ödeyeceği vergi, karısının ve ç o cu k ları­
nın em eğini aynı anda denetleycDİlen evli bir kişi ya d a gerekli h ay ­
van gücüyle birlikte bir m iktar toprağa sahip o lu p olm adığına göre
değişir. Aile çiftliği birim i tüm sistem in İktisadî ve m alî birimiydi.
Siyasal üstyapıdaki değişiklikler: karşın, köylü aile çiftliği O rtaçağ
D o ğ usunda kırsal ekonom i ve ırali örgütlenm enin o m u rg ası oldu ve BizanslIların kendileri ve ülkeleri için kullandıkları R om aioi.
son olarak o n u özenli bir şekilde koruyan O sm anlı ya m iras kaldı. R om ania kelim eleri İslâm dünyasında onların R u m , D o ğ u Rom a im ­
parato rlu ğ u ülkesinin d e “bilâdü’r-R ûm " veya "m cm lck ctü ’r-R û n T
şeklinde tan ın m asın a yol açm ış, bu tabirler. A n ad o lu 'n u n T ü rk -İslâm
hâkim iyeti altına girm esinden sonra R u m ismiyle Bizans idaresinde
b ulunm uş A nadolu’yu gösteren bir coğrafi a d olarak yaygınlaşm ıştır.
Batılı seyyahlar. XIII. yüzyılda Türklerin idaresindeki A n ad o lu ’ya
lu rq u e m e n ie (T u rq u ie) ve Bizans İm p£ratorluğu‘na tâbi yerlere
R om anic (R om ania) diyorlardı. Nihayet bu tabir, d ah a ziyade O rto ­
doks Y unan m ezhebinin hâkim bulunduğu Balkan yarım adasını İfade
etm eye başladı. Osm anlı T ürkleri, Balkanlar için Rum -ili adını R o ­
m an y a'd an aldılar ve A nadolu'ya karşı denizin ötesinde BizanslIlar­
dan fethettikleri bölgeler için kutlandılar. Yalnız Rum adı ise eski
m ânâsını m uhafaza ederek A nadolu'da Selçukluların hâkim olduğu
yerleri gö steren coğrafî bir isim o larak kaldı. Rumeli, tarih î b ir a d ­
landırm a olm asının dışında g ü nüm üzde İstanbul şehrinin B oğaz’ın
batısında kalan kesim lerinin adı olarak Rumeli yakası şeklinde kulla-
ııılııuıkta. ayrıca bu yakada Rum elihisarı ve Rumelikavağı gibi sen«
112 Rumeli Halil İnalcık 113

adlarına. Boğaz'ın d a h a yukarı kesim lerinde Rum elifeneri gibi köy VI lo an n cs K antakuzcnos’un kızıyla evlenen O rh a n Bey. Balkan-
isimlerine rastlanm aktadır. Ur'daki etkisini arttırdı. Bizans İm p arato rlu ğ u ’n d a p atlak veren ikin-
Bizans İm paratoru I. lu stin ia ıo s zam anında im paratorluğun k u ­ n iç savaşta S ırp la rv e Bulgarlar, V. lo an n es P alaiologos’u d e stek ler­
zey sın ırlan T una vc D rava ırmakları idi. Osm anlı h ü k ü m d arları da ken O sm anlılar. K antakuzcnos’u n yanında y er aldı. O rh a n G â z î’nin.
I. Bayezİd’den itibaren T una nehri güneyinde uzayan yanm adayı oğlu Süleym an Paşa k um andasında g önderdiği 10 .0 0 0 kişilik bir
kendi hâkim iyet sahaları şeklinde d ü şü n d ü ler ve Ege denizi adalarını kuvvet V. lo an n e s’İ destekleyen Sırp-Y unan kuvvederini bozguna
(llğriboz. Midilli, R odos) aynı cografî-siyast sınırlar İçine soktular. uğrum . 1352 so n b ah arın d a kazanılan b u z a fe r O s m a n lIla r ın R um e­
II. M urad, M acaristan ile 1444’te yaptığı antlaşm ada M acarlann li'd e yerleşm esini sağlayan b ir d ö n ü m noktasıdır. Bu tarihe doğru
T u n a ’yı aşm ayacağına d air söz ılırk en açıkça bu geleneği takip e t ­ R u m e li artık A nadolu gazileri için d â i m i bir faaliyet sahası haline
m ekteydi. fteldi. K endiliğinden toplanan gazi grupları, B izans'ın iç m ücadclclc-
A nadolu T ürklerinin B alkanlarda ilk yerleşm esi H . 6 6 0 (1 2 6 2 )’ta tin e katılm ak yahut S ırplara ve Bulgarlara karşı yapılan h arekâtı des-
Selçuklulardan II. İzzeddin Keykâvus’un Bizans’a kaçıp sığınm ası leklemek ve akın yapm ak ü zere sık sık Rum eli’ye geçm eye başladılar.
hadisesiyle alâkalıdır. İm parato r VIII. M ikhaii Palaiologos o n a ve K antakuzenos. Süleym an P aşa’nın b u sefer esn asın d a T rak y a’da
askerlerine yerleşm ek üzere D obruca ilini tahsis etti. B unun üzerine bazı noktaları ele geçirdiğini ve boşaltm ak istem ediğini bildirir ve
A nadolu’dan kendisine taraftar olan bir göçebe T ü rk gru b u S a n bunlar arasın d a yalnız T zym pe’yı (Çimbi, Cinbi, C im bini) zikreder.
Saltuk Baba ile berab er D obruca'ya geçti ve o tu z kırk oba ile iki üç O sm anlı kronikleri ise o n u n Çimbi h isan 'nı, Aya- Şiline’yi (Ava-
kasaba o luşturdu. Babadağ kasabasını İbn Batuta 1330 tarihlerinde Şikm ya). O d -K ö k lck ’i (Balabancık). Eksamilye’yi (b u g ü n Kksamil)
z ikreder. XIII. yüzyılın ikinci yansında Altın O rd a H anı Berke ve fethettiğini y azar. 1 352'de Süleym an Paşa'nın işgal ettiği ve
o n d an sonra Em ir Nogay. Balkan işlerine yakından m üdahale ettiler K antakuzcnos’un boşaltılm asına çalıştığı yerler bu h isarlar olm alıdır.
ve D o b ru c a ’daki M üslüm an TürLIeri himayeleri altına aldılar. Aşağı Buna göre O sm anlıların Rum eli’d e ilk yerleşmesi 1352 yılında G eli­
T una üzerinde Sakçı (¡sakça) bu tarihlerde bir M üslüm an şehri vc b o lu 'n u n berzah kısm ında vuku bulm uştur. G elibolu’nu n fethi b u n ­
Em îr N ogay’ın bir karargâhı olarak zikredilm ektedir. N o g ay ’ın a r ­ dan iki yıl so n rad ır. Güvenilir çağdaş bir kaynağa dayandığı bugün
d ından Altın O rd a H anı T ohtu, Sakçfya oğlu T u k al Boğa’yı yerleş­ kesin olarak m eydana çıkan Knvcrî’nin D ü stû rn âm e’sine g ö re O s ­
tirdi. N ogay’ın oğlu Ç eke’yi (Çaka) öldüren B ulgarlar, D obruca m a n lIla rı Rum eli'ye geçip yerleşmeye teşvik eden G elibolu tekfuru
Türklerini rahatsız etm eye b aşlad . Bunun üzerine D o b ru ca T ü rk le ­ A sen’in oğludur. Bu zat M üslüm anlığı kabul etti ve M elik adını aldı.
rinden bir kısmı 1307-1311 arasında A nadolu'ya d ö n d ü ; kalanlar ise O n u n teşvikiyle Lapseki’d e bir gem i yapıldı ve ask er sevk edilerek
Hıristiyanlığı kabul etti. 1365 yılına do ğ ru D o b ru ca’da Balık ve k a r­ k a r ş ı sahilde ön ce baskınla Akça-Burgcs zapt edildi, ard ın d an
deşi D obrotiç İdaresinde k u ru lm tş olan D o bruca D e sp o tlu ğ u 'n u bu K ozludere’ye 3000 asker, geçip Bolayır’ı aldı. 2 M art 13 5 4 ’te bir
T ürkler ile H ıristiyan K um anlan r kurdukları kuvvetle ileri sürülebi­ d ep rem neticesinde kale surlarının yıkılması üzerine O sm anlılar gelip
lir. D espotluğun m erkezi başlangıçta Kalliakra, O sm anlı Türkleri m üdafaasız Gelibolu'yu ele geçirdiler. K antakuzcnos’un verdiği bil­
geldiği sırada ise V arna idi. giye g ö re kendisi 10.000 altın g ö nderip Ç im bihisan’nı S üleym an’dan
Batı A nadolu’yu fetheden Aydınoğulları. Saru h an o ğ u lları vc K a­ alm aya çalıştığı bir sırada “Allah'ın takdiri” ite şiddetli b ir deprem
resi beyleri donanm alarıyla Ege denİ/jni geçerek B alkanlara akınlar T rakya’daki şehirlerin hem en hem en tam amını h a ra p etm iş, halk
yapm aya başladı. Bıı akınlırın en tanınm ış kahram anı henüz surları ayakta d u ran şehirlere kaçıp sığınmıştır. Süleym an Pa­
A ydınoğulları'ndan Gazi U m ur Bîy’dir. I3 4 8 ’d c U m u r Bey’in vefa­ şa bu şehirleri ve bu arad a G elibolu’yu zapt etti. A n adolu'dan T ürk
tıyla A ydınoğulları’nm [.atililerle uğraşm aya m ecb u r kalınası sonucu halkını g etirterek bu şehirlere yerleştirdi. O sm anlıların Rum eli'ye
Rum eli harekâtında üııcülük O sm anlılara geçti. Sırbistan Kralı yerleşm esi İstanbul’da hiiyük heyecan vc telâş uyandırdı, b undan
D u şan'ın l3 4 V te ölüm ünün ardından m üttefiki Bi/aııs İm paratoru
] 14 Ruıneii Halil ¡nalcık 11S

sorum lu tutulan K antakuzenos. im paratorluk tah tın d an ayrılm ak (isıimâlet siyaseti). Â şıkpaşazâdc’nin, " O rla r bu y erlerin kâfirlerini
z o runda kaldı. incitm ediler....... İçinden birkaç bellice kâfirlerini tu ttu la r. Cimbi k â­
Süleym an Paşa, G elibolu’yu Rumeli’de m erkez edinip akınlardan firleri bu gâzîlcr ile m üttefik oldular” şeklindeki ifadeleri bu du ru m u
so n ra oraya dönerdi. O n u n R um eli'deki fetihleri M igalkara yansıtır (T ârih, s. 123). O sm anlılar. Rumeli fü tu h a tın d a bu siyasete
(M alkara). İpsala, Seyitkavağı, Bolayır ve G elibolu'dur. O sm anlılar. daim a sâdık kaldılar. Uçlarda gazâ akınlan s ü re rk e n devlet kendi
G elibolu berzah şehirlerine ve G elibolu’ya yerleştikten so n ra üç isti­ himâyesine giren Hıristiyanlart vc özellikle köylü ahaliyi ko ru m ay a vc
kam ette V c ' lar teşkil ederek fetihlere devam eltiler. Birinci V c sahil­ kendi tarafın a kazanm aya çalışıyordu. Yerel H ıristiyan derebeyler
d en T ckfurdağı, Ç orlu ve İstanbul; ikinci V c o rta d a n K onrudağı b e rtaraf ediliyor, karşı koym adıkları takdirde b u n lar d a O sm anlı a s ­
(K onurhisar, b u gün K urudağ) üzerinden M alkara, H ayrabolu, Vize; keri tım ar k adrolarına alınıyordu. II. M urad vc Fâtih Suttan
üçüncü V c M eriç vadisinde İpsala. D iınetoka vc E d im e istikam etin­ M ehm ed devirlerinde dahi Rum eli’d e eski Bizans tim ar (pronya)
de yapılan fetihlere ü s oldu. Osm anlIların Rumeli fü tu h atın d a bu uc topraklarında O sm anlı tım ar sipahisi olarak bırakılm tş H ıristiyan
sistem i m uhafaza edilccck fetihler ilerledikçe uçlar üç koldan daha asker ailelerine rastlanır. Yine D uşan idaresinde eyaletlerde "voynik”
ileri hölgHfrf! kaydırılacaktır. Süleym an P aşa’nın ölüm ü (savaşçı) adı altında görülen küçük arazi sahibi ask erler O sm anlı
( 7 5 8 /1 3 5 7 ), O rhan G âzî’nin yaşlılığı ve hastalığı y ü zü n d en b urada devrinde d e voynuk adıyla yeni devletin askerî k a d ro ların d a m u h afa­
önem li bir sarsıntı ve gerilem e oldu. Süleym an Paşa zam anında za edildi. XV. yüzyılda b u n lar M akedonya. Tcsalya ve A rnavutluk’ta
alınm ış bazı şehirler sonradan yeniden fethedildi. Bu d ö n em d e sol aynı isimle önem li bir m iktara varıyordu. T una ü ze rin d e kalelerdeki
kol u c unda Hacı İlbey ve Evrenos Bey faaliyetteydi. A rdından bu m artoloslar ve “eflâk” adı altında ask erî nfram a tâbi H ıristiyan g ö ç e ­
V c l a r sırası İle İpsala, G üm ülcine, Serez, Kara Ferye ve o rad a n iki beler d e kendi beyleri idaresinde Osm anlı a sk erî k a d ro su n a alındı.
kola ayrılıp Tırhala vc Ü sküp’c, >ağ koldaki V c ise Yanbolu. Karin- Bu siyaset O sm an lıtan n Rum eli'de yayılışını kolaylaştırdı. Fakat asıl
ovası. Pravadi'ye, oradan ikiye ayrılarak biri T ırnova vc N iğbolu’ya. O rto d o k s kilisesini korum aları ve onlara kolaylık sağlam aları O s-
diğeri D obruca'ya intikal edecektir. O rta V c Ç irm en, Z ag ra. Fili­ m anh İdaresinin geniş halk kitleleri ve köylü sınıfı tarafın d an benim ­
be'ye, o rad a ikiye ayrılıp Sofya’ya, N iş’e veya Köstendil ve Ü sk ü p ’c senm esini sağladı. Bu faaliyetler Balkanlar’d a Bizans İm p a rato rlu ­
geçeceklir. Bu üç istikam ette yapılan fetihler Rum eli’nin sağ kol, sol ğu nu n . Bulgar Çarlığı’nın ve D uşan İm p aratorluğu’nu n parçalandığı
kol ve orta kol sancaklarını teşkil etti. O s m a n lIla r ın o rta kol sa n ca k ­ bir d ö n em e rastlar. O sırada derebeylik âdetleri B alkanlar’da yerleş­
ları du ru m u n d a k i E dim e vc Sofya beylerbeyi m erkezleri oldu. T ürk meye ve m erkezî kuvvetin yokluğu dolayısıyla derebeylik yayılmaya
göç vc yerleşm e hareketi de bu V c bölgelerini takip etti. Süleym an başlam ıştı. O sm anlıtann “tekfur’* adı altında gösterdikleri bu mahallî
Paşa’mn yaptığı gibi O sm anlılar, Rum eli’d e h er yeni u c u n teşekkülü senyörler to p rağ ı daha sıkı bir şekilde şahsî kontrolleri altında tu t­
ile beraber A nadolu’d an o bölgeye m uhacirler vc özellikle savaşçı maya çalışm aktaydılar. O sm anlılar. ön ce ziraat to p ra k lan ın m îrî a ra ­
yörük grupları şevkettiler. Bu Vc bölgeleri ileriye intikal ettikçe g e ri­ zi olarak tam am ıyla devletin kontrolü altına sokup m ahallî d erebeyli­
de kalan eski V c m erkezleri kalabalık m edeni T ü rk şehirleri halinde ğe son verdiler; ang ary alan sistemli bir şekilde kaldırıp angarya h iz­
yükseldi. Bilhassa vakfa dayanan dinî ve ticarî m ü esseseler bu şe h ir­ m etlerini bir vergi ile (çift resm i) karşıladıkr. Osm anlı yayılm ası k a r­
lerin gelişm esinde esas rolü oynadı. Edirne, Filibe. Sercz. Üsküp, şısında köylü kitlelerinin desteğini sağlayamayan senyörler. Haçlı
Sofya. SIHsire, Tırhala, Yenicelin. M anastır bu jckildc başlangıçta hnyrağı altında batıdan gelen Latinlerin ve M acarların him âyesini
V c m erkezleri olarak gelişti, V c beylerinin vakıfları ile donatıldı, d a ­ aram aktaydılar. Katolik olan Latinlcr vc M acarlar. Rafızî saydıkları
ha so n ra da Rum eli’nin bugüne kadar önem ini k oruyan başlıca şe- yerli O rto d o k s halktan nefret etm ekte, onlan zorla Katolikliğe so k ­
hirlcri haline geldi. m ak için şiddet kullanm aktaydılar. O sm anlılar ise her gittikleri y e r­
Süleym an Paşa idaresindeki O sm anlılar. R um eli'de ilk fetihlerini lerde m etropolitleri tanım ak vc himâye c tn c k lc kalm ıyor, o nlara tı­
yaparken yerli lıalkı kendilerine nıeykltİrecek şekilde m im in d e ettiler
116 Rumeli Halil İnalcık 117

m arlar veriyor, böylece kendilerini d o ğ ru d an doğruya devlet m em uru M üslüm anları vc Pom aklar bu gibi büyük g ru p la r o larak dikkat ç e ­
d u ru m u n a getiriyordu. ker. S adece T ü rk çe veya iki dil k o n u şa n M ü slü m an g ru p la r içinde
XIV. yüzyılda B alkanlar'da Türk iskânı d a g en iş ölçüde kendini ana dili T ü rk ç e olanlar tam am ıyla Anadolu m enşelidir. Kuzey K ara­
gösterm iştir. T im ur istilâsı A nadolu'dan Rum eli'ye büyük bir göç deniz steplerindeki T ürkler. D eliorm an. D obruca, V am a yöresindeki
dalgasına yol açtı. B undan sonra O sm anlılar, Rum eli'yi gerçek y u rt­ Türkler veya Tatarlar, Meriç vad isin d ek ik r gibi bu kategoriye dahil
ları saym aya başladı vc lidirne devletin başşehri d u ru m u n a yükseldi. edilebilir. M oldova, Bucak ve D o b ru c a ’daki N o g ay lar d a bunlara
O sm anlı devletinin Rum eli’ye kurulduktan so n ra A nadolu'yu için? eklenebilir.
aldığı iddiası ş ü p h e si/ büyük bir lak ik at payı taşır. Bu göçler n etice­ Rum eli’d e XVI. yüzyılda ziraat sah alan n ın genişlediği tah rir d e f­
sinde Trakya, D oğu Bulgaristan, M eriç vadisi ve a rd ın d a n D obruca terlerinde pek ç o k ifrazat kaydından anlaşılır. 1535 yılına d o ğ ru n ü ­
süratle T ürkleşti. T ahrir defterlerine göre yapılan incelem eler, bu fusun 5 m ilyona ulaştığı tahm in edilm ektedir. T ü rk ler. Balkanlara
bölgelerde XVI. yüzyılda nüfus çoğunluğunun T ü rk lerd e olduğunu pam uk ve pirinç ziraatını sokm uş vc yaymıştır. İstanbul gibi kalabalık
kesin biçim de m eydana çıkarm ıştır. Bu yerleşm enin başlıca vasıfla­ bir m erkezin (XVI. yüzyılda n üfusu 4 0 0 .0 0 0 tah m in edilm ektedir)
rından biri devletin uyguladığı iskân u sulüdür. Bununla b erab er daha ortaya çıkışı, T rakya vc B ulgaristan için büyük b ir p azar sağladı vc
O rh a n Bey zam anından beri süren kendiliğinden göçler de ö n em li­ her türlü tarım üretim i teşvik edildi. O sm anlı devrinde Rum eli’de
dir. Bu yerleşm enin şartları hakkında bölgede y er adlarının İncelen­ m adencilik faaliyeti arttı, yeni m aden ocakları açıldı. Sırb istan 'd a
m esi tarihî kayıtları teyit eden ncticeler verm iştir. XV. yüzyıl tahrir N ovobrdo. Kratovo, Rudnik, T rcpça. Z ap lan in a'd a bakır, k urşun,
defterlerinde T rakya ve M eriç vadisindeki köy adlarının Kayı, Salur- altın, d em ir ve bu arad a önem li m iktarda g ü m ü ş elde edilm ekteydi.
iu. T ürkm en, A kça-K oyunlu gibi göçebe yörük gruplarına: S aru h an - En önem li g ü m ü ş istihsal m erkezi Selanik yakınında Sidrckapsi idi.
lı, M entcşeli. Sinıavh, Ham illi, Biluganlı gibi A n adolu’d a bir yer B o sn a-H crsck ’te çeşitli m aden m erkezlerinde g ü m ü ş ve k u rşu n ç ık a ­
adıyla alâkalı yerleşik veya göçebe topluluğa: Dâvudbeyli; Turahanlı rılıyordu. En önem li dem ir üretim i m erkezleri B ulgaristan’da
gibi m eşh u r askerî önderlere bağlı olanlara; D oğancı; Çavuş, m ü d e r­ Sam akov, S ırb istan ’d a Vlasina ve Rudnik idi.
ris, kadı, sekban gibi Osm anlı askeri sınıf m ensuplarına: Karaca Re­ Süleym an Paşa. G elibolu'da devletin esas kuvvetlerinin b a şk u ­
sul. I lacı T im urhan gibi şahıslara, bir zaviye veya vakfa, nihayet Ka­ m andanı. sıfatıyla beylerbeyi d u ru m u n d a idi. I. M urad, E d irn e’yi
yacık. Ada. H isarh, Y ancılar, Çömlekçi. E skicepazar gibi coğrafî g ö ­ alınca (1 3 6 1 ) lalası Ş âh in ’i, Eskİ-Zağra (S tara-Z ag o ra) ve Filibe is­
rü n ü şe veya İktisadî du ru m a bağlı olduğu g ö rü lü r. Zaviyelerin Türk tikam etinde fü tu h atta b u lunm ak ü zere orta uca tayin etti. İlk beyler­
köylerinin teşekkülünde çok önemli bir rol oynadığına ayrıca işaret beyi m erkezi Edirne oldu. Böylecc Rumeli, bir beylerbeyi idaresinde
etm ek gcıc k iı. Adı geçen bölgelerde eski y er adlarının azınlıkta k al­ ayrı bir a sk erî-id ari b(Mge olarak m eydana çıktı. Bu bölgenin denizle
ması ve d a h a ziyade kasaba adlarında yaşam ası kayda d eğ er bir h u ­ ayrılm ış olm ası devletin fiilen iki idari bölge halinde ayrılm asını g e ­
sustur. T ü rk göçm enleri genellikle m üstakil köyler k u rm u ş ve bunlar rektirm ekteydi. Osm anlı devletinin ilk bcylerbeyiliği olan Rumeli
d u ru m a göre çeşitli T ü rk a d la n almıştır. Genellikle köylerde ve şe­ beylerbeyiliği d iğer beylerbeyilikkrr teşekkül ettikten so n ra d a özel
hirlerde A nadolu’d an gelen M üslüm an T ü rk ler yerli Hıristiyan halkla mevkiini m uhafaza etti. XIV-XV. yüzyıllarda Rumeli beylerbeyileri
karışm am ıştır. Şehirlerde dahi Hıristiyan m ahalleleri ayrıdır. XIV. vc um um iyetle m erkezde b u lu n u r, vezirler gibi paşa unvanı taşır ve d i­
XV. yüzyıllarda İslâm laşm a olduğa d a g ö rü lü r. Bu d ah a ziyade Doğu van toplantılarının üyesi olarak m ü zak erccre katılırdı. Rum eli bey­
Balkan geçitleri. Meriç vadisi ve Vfo fignatia yolu civ an n d ak i askerî lerbeyi devletin tım arlı sipahilerinden oluşan en önem li o rd u su n a
bölgeleri kapsar. 8 9 3 - 8 % (14 8 8 -1 4 9 1 ) tarihli Cizye D efteri’n e göre ku m an d a ettiği İçin Fâtih Sultan M chıncd’in veziriazam ı M ahm ud
üç yılda din değiştirenlerin .sayısı 255 kişidir; devşirm e alınanlar bu Paşa ve K anunî Sultan Süleym an'ın veziriâzamı M akbul İbrahim
sayıya dahil de lild ir. Aıuı dilini kullanmayı sürdürenle) söz konusu Paşa avnı zam anda Rumeli beylerbeyiliğini kendi ellerinde tu tm u ş ­
İslâm laşına'm ıı en önem li delilini o lu ştu ru r. Boşnaklaı. Arnavut lardır.
11g Rumeli
Halil ¡nalcık 119
XV. yüzyılda Balkanlar’da yapılan b ütün fetihler Rumeli
vc R um eli'de geniş bir bölgeye yayılm aktadır. S o n ra la rı bu şehirler
beylerbeyiliğine eklendi. Yalnız lu n a'n ın güneyindeki arazi değil,
sancak beyi m erkezleri olm uştur.
T u n a 'n ın ötesindeki Kili w A kk irn an da bu beylerbcyiliğe bağlandı
1018 (1 609) yılına do ğ ru Aynî Ali Efcndi’nin verdiği listede S o f­
(8 8 9 /1 4 8 4 ) . Ancak 1541 'de Budin bcylerbeyiliğinin teşkili üzerine
ya ve M anastır. Paşa sancağına eklenm iştir. Bu listede Selanik. Ü s­
A vrupa’da O sm anlı beylcrbcyUiklcrinin sayısı arttı. Aynı tarihlerde
küp. D ukakin, Dclvjne, Kırkkilisc, A k k irn an (B e n d c r ile beraber)
Bosna da bir beylerbeyilik haline getirildi. 1475’te P ro m o n to rio de
«ancakJarına d a rastlanır. Buna karşılık b ı tarih ten ö n c c R um eli'nin
C am pis'in verdiği listede Rum eli'de (G recia) şu on yedi sancak bey­
bazı sa n cak lan yeni teşekkül eden Cezâyir-i B ahr-i Sefîd, Kefe ve
liği zikredilir: İstanbul, Gelibolu. F.dirne, N iğbolu ve Z ag o ra. Vidin,
Bosna eyaletlerine verilmiştir. C ezâyîr-i Bahr-i Sefîd eyaletine verilen
Sofya, Sırbiya (Laz-ili). Sırbiya (D espot-ili), V ardar
sancaklar G elibolu. Eğriboz, İnebahtı. Karlı-ili ve M idilli’dir. Bosna
(E vrenosoğullan), Ü sküp, Arnavut-ili (İskender Bey e ait). Arnavut -
eyaletine bağlanan sancaklar ise Kilis (K lis), H ersek. Pojcga,
ili (Araniti'ye ait). Bosna (krala ait), Bosna (S tefan 'a ait); Arta.
İzvornik (Z vom ik), Zaçana (Z açasna veya P a k rac ), Rahovica
Z ituni ve A tina; M ora. M anastır. Rumeli beylerbeyi bu o n yedi sa n ­
(O rahoviea). K ırka’d ır (K rka). Cezâyîr-i Bahr-i S efîd eyaleti I5 3 3 ’tc
c aktan yaklaşık 2 2 .0 0 0 tım arlı asker çıkarıyordu. Ayrıca 8 0 0 0 akıncı.
Barbaros H ayrcddin P a ja ’ya beylerbeyilik verilmek sıırriiylt* mcyHa-
6 0 0 0 azeb vardı.
ııa çıkm ıştır. Ö zi veya Silistre eyaletine R um eli'den Silistre, N iğbolu,
K anunî Sultan Süleym an’ın ilk zam anlarına ait bir O sm anlı bel­
Çirm en, Vize. Kırkkilisc. Bendcr ve Akkim ıan san cak ları katdm ıştır.
gesinde Rumeli sancakları, bunları o zam an ta sa rru f ed en beylerin
1054 (1 6 4 4 ) tarihli bir ruûs defterinde Rumeli sancakları Köstcndil.
derecesinc göre livaların isimleri ve sancak beyi hasları gösterilerek
I ırhala. Prizren, Yanya. Delvine, V ulçıtrin Ü sküp, İlbasan. Avlonya.
şöyle sıralanm aktadır: Paşa. Bos.ıa (sancak beyi hassı: 7 3 9 .0 0 0 ).
D ukakin. İşkodra ve Voynuk olarak geçer. XV III. yüzyılda M ora.
M ora (6 0 6 .0 0 0 ), Sem endirc (622.000). Vidin (5 8 0 .0 0 0 ). H ersek
R u ıııeliey aletin d en ayrılarak a y n bir eyalet haline getirilm iş ve za-
(5 6 0 .0 0 0 ). Silistre (56 0 .0 0 0 ). Obri (5 3 5 .0 0 0 ). Avlonya (5 3 5 .0 0 0 ).
ıııaıı zam an m uhassıllık şeklinde idare edilmiştir.
İskenderiye/İşkodra (512 .0 0 0 ), Yanya (5 1 5 .0 0 0 ), Gelibolu
XIX. yüzyılda lan z im a t devrinde Rum sli’nin İdari taksîm âtı b ir­
(5 0 0 .0 0 0 ). K östcndil (500.000), N iğbolu (4 5 7 .0 0 0 ). Sofya
çok değişikliğe u ğ rad ı vc kü çü k eyaletler teşkil edildi. 1847 yılına
(4 5 0 .0 0 0 ). İncbahtı (400.000 ). Tırhala (3 7 2 .0 0 0 ). Alacahisar
doğru Ü sküp. Bosna. Yanya. Selanik eyaletleri k u ru ld u : asıl Rumeli
(3 6 0 .0 0 0 ), V ulçıtm (3 5 0 .0 0 0 ), Kefe (3 0 0 .0 0 0 ). Prizren (2 6 3 .0 0 0 ).
eyaleti ise İşkodra, O hri ve Kesriye sancaklarından ibaret kaldı.
Karh-ili (2 5 0 .0 0 0 ). Eğriboz (25 0 .0 0 0 ), Ç irm en (2 5 0 .0 0 0 ), Vize
1864’te ilk vilâyet teşkilâtı uygulandığı zam an Rum eli eyalet m erkezi
(2 3 0 .0 0 0 ). İzvornik (264.000 ), Florina (2 0 0 .0 0 0 ), İlbasan
M anastır olarak Kesriye vc O hri. İşkodra livalarından ibaretti.
(2 0 0 .0 0 0 ). Ç ingene (190.000 ). Midilli (1 7 0 .0 0 0 ), K aradağ
1864'te T una vilâyeti (livaları: Rusçuk, Tulçı. Vidin. Sofya, Tırnova,
(1 0 0 .0 0 0 ), M üsellem ân-i Kırkkilisc (8 1 .0 0 0 ). V oynuk (5 2 .0 0 0 ).
Niş vc V arna) o lu ştu ru ld u k tan sonra birbiri arkasından yeni vilâyet­
B unlardan Ç ingene. M üsellem ve Voynuk san cak lan m uayyen bir
ler m eydana getirildi (Bosna vilâyeti. İşl;odra, Yanya. Selanik ve
m ahalle ait sancaklar değildir. Dağınık olan bu züm relerin h e r biri
l-.dirne) ve Rum eli artık coğrafî bir tabirden ibaret kaldı. Yeni Sela­
bir sancak beyi idaresi altına konm uştur. T ahm inen 1534 tarihli bir
nik vilâyeti: Selanik, M anastır, Serez. D ram a vc Ü sküp livalarını içi­
resm î listede Sofya. İncbahtı ve Florina hariç yukarıdaki biitün s a n ­
ne alm aktaydı. Bulgaristan ayrıldıktan sonra 1894’te Rumeli. Edirne.
ı k l a r yer alır. Ayrıca Selanik livssı zikredilm iştir. U m um iyetle S ela­
Selanik. Kosova. Yanya. İşkodra. M anastır vilâyetlerine aynlm ış b u ­
nik padişah h aslan arasına alınm akta veya emeklilik o larak vezirlere
lunuyordu.
verilmekteydi. Sofya da bu tarihlerde padişah hasları arasın a alınm ış­
tır. Paşa sancağı Kanunî Sultan Süleym an’ın ilk zam anlarında Ü s­
küp. Pirlepo. M aıuıstıı. Kastoryu (Kesriye) şehirlerini içine alm akta
120 Rumeli

BİBLİYOGRAFYA
Hicri 835 Tarihli Suret-i Defter-i Sancok-ı Anunıd (nşr. Halil İnalcık), Ankara
1954, s. 58, 73; Envcri. Düstûmâme. liır.yer.; Âpkpafa 2 âde. Târih (Atsız), s.
123. 125; Neşrî. Cihannümâ (Tacschror). I. 49; Ayni Ali. Risâle-i Vazîfehorân.
s. 11-13; Kâtib Çelebi. Rumeli und Bmıta (trc. ). V. Hammer). Wien 1812;
Kamaku/^nos. Histoire de Constantinople (trc. Cousin), Paris 1674, s. 206 vd..
230. 232, 236, 245-248, 260-295; TuKÎcae Descriptio (Noies ci extraits pour
servir à l'histoire des croisades au XV siècle (ed. M. lorga) içinde). Bükreş
1915. V, 338-339; W. de Tiescnhnuien. Altmordu De\ieti Tarihine Ait Metinler
(ire. İsmail Hakkı İzmirli). İstanbul 1Ç4I, s. 221, 282; R. Anhcgger, Beiträge
zur Geschichte des Berghaus im Osma.tischeit Reiches. İstanbul 1943, s. 131-
212; Z. Vclidî Togan. Umumi Türk Ta'ihine Giri}, İstanbul 1946. s. 256. 325;
0 . A. Zakythinos. Processus de féodalisation l’Hellénisme contemporain. Alina
1948. lt. 499-514; Gökbilgin. Edime wr Paşa Uvası. s. 125*150; a.mil..
Rumelide Yürükler. Tatarlar ve Evlûd-t Fatihan. İstanbul 1957; a.mlf.. "Kanuni
Sullun Süleyman Devri Baharında Rumeli Eyaleti. Livaları. Şehir ve Kasabala­
rı''. TTK Belleten, XX/78 (1956), ». 247-286; Halil İnalcık. Fâtih Devri Üzerin­ II. BÖLÜM
de Tetkikler ve Vesikalar I. Ankara 1954. s. 22; a.mlf.. “Ottoman Methods of
Conquest”, St.J. II (1954), s. 103-129; a.mlf.. “Osmanlılar‘da Raiyyeı Rüsu­ Osmanlı Devletinde Kurumlar
mu“. TTK Belleten, XX11I/92 (1959). s. 575-581; a.mlf.. -Rumeli“. EP (İng.).
VIII, 607*611; Fr. Babinger. Die Aufzeichnungen des Genuesen lacopo de
Promontorio de Compis über dem Osioanenstaat um 1475. München 1957, s.
48*55; Hazim Saban ovic. Bosanski Paşaluk. Sarajevo 1959, tür.yer.; |. R.
Lampe • M. R. lackson. Balkan Economie History: 1550-1950. Bloomington
1982. lùr.ycr. N. Todorov. The Bclkan Town: 1400-1900. Seattle 1985.
tür.yer.,- E. Flüsch. Geschichte der Balkanländer ion der Früzeit bis zur
(Jfgenuxirt. Munich 1988. (üt.)Ci., r. Adanır. "Tradition and Rural Change in
South-Eastern Europa during Ottoman Rule”. The Origins o f Backwardness İn
Eastern Europe: Economics and Politics from the Middle Ages until the Early
Tuvntieth Century (ed. D. ChiroO, Berkeley 1989, s. 117-176; Bilal Şimşir.
Rumeli'de Türk Göçleri. Ankara 1989 tür.yer.; B. Jelavitch, History o f Balkans,
Cambridge 1991. tür.yer.; P. Wittek, *l.e sultan de Rum“. Annuaire de l'institut
de philologie et d'histoire orientales el slaıvs. VI. Bruxelles 1958, s. 361-390;
a.mlf.. “Yazidgioghlu Ali oo ihe Chrisiian Turks of the Dobruca". BSOAS, XIV
<1952), s. 639-668; Münir Aktcpc. “Osmanli'mn Rumeli’de Ilk Fethettikleri
Çimbi Knlesi". TD. I (1950), s. 303, 304; Ö. LillR Barkan. “Osmanlı Impuru-
torlugu'nda Bir İtkan ve Koloni/jısyot Metodu Olarak Sürgünler". İFM. XV/1-
4 (1955), s. 209-237.
O S M A N L I İM P A R A T O R L U Ğ U M D A K Ö L E E M E Ğ İ

Islâm top rak ların d a köle ticaretinin u zu n süren canlılığı İslâm k ü l­


tü rü n e özg ü koşullara bağlanabilir.1 Abbasî halifeleri zam an ın d an
beri O rtaç a ğ İslâm ’ında çok sayıda köle M üslüm an yöneticilerinin
milis kuvvetlerinde kullanılıyordu. Köleler ayrıca k e n t el sanatlarında
vc devlete ya d a büyük to p rak sahiplerine ait büyük m alikanelerde iş
gücü o larak kullanılıyordu. Üstelik, saray örneğini İzleyerek, yukarı
sınıf ve h attâ gayrim üslim ler arasın d a hali vakti yerinde o lanlar hane
halklarını çok sayıda köle ile genişletm işti.

D E V L E T V E A S K E R Î S IN IF IN H İZ M E T İN D E
Kölelerin öncelikle sultanın m erkezî iktidarının uygulanm asında k u l­
lanılan sâdık hizm etkârlar olarak yetiştirildiği g u la m ya d a k u l siste-

' İslâm'da kölelik üzerine bkz. R. Levy, The Social Structure o f Islam:
Cambridge. 1957, s. 73*78; R. Brunschvig, '"Abd“. Encyclopaedia o f
Islam2 (bundan sonra El3) I. s. 24-40; B. Lewis, Islam, c. II (New York
1974), s. 236-51; Osmanlı İmparatorluğumda kölelik için bkz. M.
d'Olusuıı, Tubteuu Général de t'Empire Othmcn, 7 cilt, Paris 1788-1824;
M. Mcvkufatî, Şerhi: Multakâ ül-Abhur (İstanbul, hicri 1318). İ. s. 234,
289-301, 314, 342, 358,154-160. 266-68. 278: daha fazla kaynak için
bkz. Orientalisches Recht. Hanbduch der Orientalistik. I, Der Sä h e und
der Mittlere Osten, ed. B. Spuler, Ergämungband, NI (Leiden 1964), s.
294-97.
124 Cfsmantı İmparatorluğu >uia Köic Emeği HaM İnalcık 125

mi2 o n ü ç ü n c ü - o n altıncı yüzyıllarda tipik o larak a sk erî m erk e z i­ ri o lm ad an ö n c e b aşkentte ve G e lib o lu 'd a bir k ısım k a m u işinde (y a­
yetçi yönelim ler olan M ısır M cmlukluları v c O sm anlı Sultanlığı a l­ pı işleri, taşım acılık v.s.) em ek o larak kullanılıyorlardı*. D evşirm e
tında eşi görülm em iş bir genişlem e yaşadı. M erkeziyetçi devletin oğlanlarından o ld u ğ u k ad ar savaş esirleri \e su ltan için alm an k öle­
yükselişiyle birlikte O sm anlı sultanları kapı k u tta n (saray hizm etkârı lerden d e o lu şan sultanın kapı ku tİa rım n sayısı 1300* 1600 a ra sı d ö ­
vc Bâbıâlf’deki sabit o rd u birlikleri) için büyüyen in sa n ihtiyacıyla nem de ö n em li m iktarda arttı: II. M e h m e i zam a n ın d a 1 5 -2 0 bin.
karşı karsıya kaldı1 ve savaş veterii sayıda köle sağlayam adığından 1568'de 6 0 bin ve 1609’d a yaklaşık 10 0 b h . Z a m an ın O sm an lı kay-
kendi H ıristiyan uyrukları, yani reaya a ra sın d an g ençleri toplam ak, naklorında yöneticinin m utlak iktidarının o rd u ve y ö n etim d e kölelere
alışılm adık devşirm e yöntem ine başvurm ak z o ru n d a kaldılar. O s ­ vıhip o lm asın a d ayandığı söylenm ektedir.6
m a n lIla r genelde devşirm eyi köleleştirm e o larak g ö rm ü y o r, d a h a ço k Ö ncelikle su ltan olm ak ü zere. O sm an lı yönetici sın ıf m en su p ları­
o lağ a n ü stü d u ru m la rd a devlet tarafından vazedilen o lağ a n ü stü h iz ­ nın köle m aiyetlerini artırm ay a ö zel b ir dikkat g ö sterm eleri, erk en
m etlerden biri o lara k değerlendiriyorlardı4. T o p la n an g en çler y eniçe­ O sm anlı sın ır to p lu m u n d a iktidarın kabİlcscl y o ld aş g ru p ların d an ,
d ışa n d a n gelen serüvencilerden ya d a kölelerden m ü m k ü n o lduğu
k a d a r ç o k g a zi savaşçısı toplam a yeteneğine d ay an m asın a b ağ lan ab i­
2 Bkz. "Ghuiam". E!}. 11. s. 1079-1091: ayrıca H. İnalcık. The Ottoman lir. D o ğ ru d u r: S avaşçı k öle kullanım ı yalnızca devletle sınırlı değildi.
Empire. Londra & New York. 197>, s. 76*88. İleri g elen k im seler d e olabildiğince g e n iş oir ev h alk ı ve m aiyet sa-
’ Kap-kulu İçin bkz. The Ottoman Enpire. s. 76-88.
* Bkz. ~Devshirmem. (Ménage), £ /'. II. s. 210-13: P. Wiliek. "Pevshirme
and S h a riV . BSOAS 17 (1955). ı. 271-8. "Dcvshirme and S h a riV ma- 158-59). Pasaj şöyledir: “Eğer onların (yabancı topraklardan köleler) sa­
kölesinde Prof. Wiuek. Osmanlıla-ın nasıl olup da İslâm hukukuyla mut yıları yetmezse. O (Sultan), (geri kalanı) her dir köyün irebileceğinin en
hık olarak çelişen devşirme sistemini, yani sultanın Hıristiyan uyrukların­ fa/Jasını saptamış olarak, topraklarında bultımn bütün köylerin erkek ço­
dan çocukların ki sonradan Müsfcimanlaştınlacaklardır- belirli aralıklarla cuğu olan 1lıristiyanlarından alır. Ve kendi topraklarından aldığı erkek ço-
zorla toplanması uygulamasını kurumlaştırdıkları sorusuna dikkat çek­ cuktara cilik (doğrusu ittik) denir. Onların her biri mülkünü öldükten son­
mekle bize büyük bir hizmette bulanmuştur. Bu soruya yanıt olarak. Şnfi'i ra kime isterse ona bırakabilir. Vc düşmaolarm arasından aldıklarına
hukuk ekolünün daha önce herhangi bir ehlü7 kitap dinini benimsemiş pendik (doğrusu pençikp denir. Bu sonuncular öldükten sonra hiçbir şey
olanları Kuran'ı kabul ettikten sonra zımni statüsünün dışında bıraktığını bırakamazlar; daha doğrusu artlarında bıraktıkları imparatora gider. Bir
ve diğer taraftan Osmanlıların askerî insan gücünü artırmak için, mutlak tek istisna vardır: Eğer birisi iyi davranışlar gösterir ve özgürlüğü hak
ihtiyaç durumunda yerleşmiş bir şeriat kuralının Islâm cemaatinin »yılığı ederse. ınolım mülkünü Utodiği kişiyo bırakabilir.“
için çiğnenmesine göz yuman Islanın maşlaha ilkesine dc başvurmuş ola­ 6 Acemi oğlanları I568'dc 7,745, 1609 d a 9.406 ve 1670’d e 4.372 kişiydi.
bileceklerini belirtmiştir. Fakat görülüyor ki, Osmanlılar için devşirme kö­ Bkz. İ. H. Uzunçarştlı. Kapıkulu Ocaktan. Arkara 1943.1. s. 5-141: ace-
leleştirme olarak değil, reayadan talep edilen olağandışı hizmetlerin, yani m i oğlanları 1550 ile 1557 arasında İstanbul'da Süleymanİye Camiinin
avarız't dhvntyenin bir uzantısı gibi algılandığından, şeriatla ilgili bu nokta yapımı için kullanılan emeğin yüzde 40 mı sağlamışlardı ( ö . L. Barkan.
bir tartışma konusu bile değildi. Bu durumda kul kelimesinin seri anlamda Siileynıaniye Camii imareti ve inşaau. Ankara 1970. $.100). B. Miller in
köle ile aynı şeyi ifade etmediği. Müslüman Türklerinin neden devşirmc hesaplamasına göre (77w Palace School o f i luham m ted the Conqueror,
dışındn bırakıldığını açıklayan bir Osmanlı kaynağında yer alan bir pasajda Cambridge, 1941, s. 79), on altıncı yüzyıldı devşirilen çocuklann yıllık
açıkça görülebilir (bk/. 11. İnnkık, The Ottoman Empire. Tfıc Classical olarak sayısı üç bindi. Sadcddin (Tacü't-tevarih. İstanbul, h k ri 1279. I).
Age. Londra ve New York. 1975. s. 78}. Yeniçeri birliklerinde devşirme iki yüzyıJ içinde ulaşılan toplam sayıyı iki yüzbinin üstünde tahmin eder.
kökenli kuttur kule staiıiMindr olanlıırdaıı ayrılıyorlardı. Hu nokta. * Hkz. Tlıe Ottoman Empire, s. 77-125: A. H. L/byer. The government o f the
Konstantin M ilim lik ‘in nmlaraulıın bir pasajda açıklıgn kavuşturulur Otiomun Empire in the Time o f Suleiman the \tagmficieiu, yeniden basım:
(Menunn o f >ı t,n B Stul/ ve S. Soucck. Ann ArUır, 1975. s. New York. 1966, s. 45-110
Halil htalcık 127
126 Ostnanlı İmparatorluğu 'nda Köte Emeği
•d a m d a n o luşan b ir ask eri m aiyet b u lu n d u rm a k zo ru n d ay d ı12. S u l­
bibi olm aya çalışıyorlardı. Ç ünkü, bu. ileride birço k köle im p a ra ­
tanın özel ilgisine m azhar o lacak ların d an , beyler m aiyetlerini g e re ­
torlukta önem li görevlere getirileceğinden, ham ilik hakları, yani valâ7
ğinden d e fazla büyütm eye çalışırlardı.
yoluyla kendi nüfuz vc iktidarlarının genişlem esi demekti*. Bu p e d e r­
Fakat yönetici sın ıf ask erî sınıf k a d a r e v içi kölesine sahip değildi.
şahi hiziplerin O sm anh İm parato rlu ğ u 'n d a politik çekişm elerin g e r ­
1545 ile 1659 ara sın d a E d irn e'd e tu tu lan , yöncticî s u ıı f 5 m en su p la­
çek o y u n cu lan olm aları az rastlanır bir d u ru m değildi, im p a ra ­
rına ait m alikâneleri gö steren bir liste tem elinde aşağıdaki veriler
torlu ğ u n başkenti İstanbul’da nüfusun cn aztn d an b eşte birinin su l­
toplanm ıştır: 93 m alikâneden 4 1 ’i köleye sahiptir. B unlar a rasın d a;
tanın ya da ileri gelen kimselerin kulu o lduğu tah m in ediliyordu9.
D aha a z oran la rd a olm akla birlikte d iğ er ken tlerd e d e kullar nüfusun
1 kölcli olanlar 14
önem li bir parçasını o lu şturuy o rd u 10.
2 kölcli olanlar 7
G enel vali, beylerbeyinden, basit sipahi, atlı a sk ere kadar, kurallar
3 kölcli olanlar 3
gereği eyaletlerde tım ar sahiplerinin tım ar gelirleri ile oran tılı olarak 4 kölcli olanlar 2
belirli sayıda atlı a sk er eğitm ek ve sultanın o rd u su n a g etirm ek z o ­ 5 kölelİ olanlar 3
runda olm ası olgusuyla birlikte Osm anlı to p lu m u n d a köle savaşçılara S köleden fazla olanlar ?*•
talep yoğunlaştı (bir sipahi h e r 2 ya da 3 bin ve beyler h e r 5 .0 0 0 akçe
için bir atlı askeri ord u y a hazırlam ak z o ru n d a y d ı" . Bu yardım cı ku v ­ M alikânelerdeki toplam köle sayısı. 5 4 ’ü ta d ın vc 8 6 's ı e rk e k olm ak
vetler kökenleri itibarıyla çoğunlukla H ıristiyan to p ra k ların a yapılan ö zere 14 0 ’tı. 134 tanesi M üslüm an isimleri taşıyordu; 5 ’i tanım lan-
akınlar sırasında ele geçirilm iş kölelerdi. Bir beylerbeyi, k u rallar g e ­ m am ıştı ve 1 tanesi d e bir H ıristiyan kadındı. Bu kölelerin bazılarının
reği, ev hizm etlerinde kutlandığı kölelerine ek o larak en a z İki yüz Çiftliklerde çalıştırıldığı g ö rü lü y o r15. S o n u ç ta, yönetici sınıf, savaşçı
kölelerin yaygın kullanım ı ve kendi yüksek atım k apasitesi nedeniyle
* Bir köle azâd edildiğinde o ve onun soyundan gelen erkekler valâ denilen O sm anlı İm p arato rlu ğ u 'n d a köle p azarın ı canlı tu ta n başlıca, h attâ
bir bağla kendisini azâd edene yad a onun ailesine ebediyen bağlı kalır, il­ tek g ru p tu .
ke olarak bu bağ (erk ettirilemez. Ardında ne bir öncelikli mirasçı ne de IİL S A N A T 1A R 1N D A
baba tarafından bir akraba bırakmadan öten azâd edilmiş kölenin ya da
onun erkek tarafından soyunun malvarlığı hamisine ya da hamisinin erkek
12 Hu yükümlülükler için bkz., N. Bcldiceanu tarafından yayımlanan yasa
tarafından mirasçılarına katır. (“Abd”. El2, s. 31)
kitabı. Code des Lois Coutumieres de Mehnud //. Wiesbaden 1967. On
* I. Süleyman döneminde (1520*1566) İskender Çelebİ’nin altı veya yedi
beşinci yüzyıl için bkz. Surel-i Defter-i Sancak-i Arvanid, cd. H. İnalcık,
bin. büyük vezir Süleyman Paşa nın 1700 kölesi olduğu belirtilmektedir
Ankara. 1954. Burada her tımar kaydının üstiindc yükümlülükler belirtil­
Q. von Hammer, Gestichte des Osmanischen Reiches, yeniden basım:
miştir.
Graz. 1963. III. s. 156. 386).
11 Ö. L. Barkan tarafından yayına hazırlanmışı», Belgeler 3 (1968), s. 84-
* On altıncı yüzyılın ortalarında İstanbul'un nüfusu 300-400 bindi (bkz.
472.
“İstanbul". El2. İN. s. 243). Karşı aştırınız. The Oltoman Enıpire. s. 83; on
14 Son kategoride şunları buluruz: Sinan, sancck beyi. 7 köle; Yunus, san­
bcşİnci yüzyılın sonunda Venedik'te yüz bin kişilik nüfus içinde üç bin kö­
cak beyi. 11 köle: Bayram, sancak beyi, 11 köle; Mahmud, çavuş başı. 13
le vardı (W. Heyd. Histoire du Cornmerce du Levam, ed. f . Raynaud.
köle; Süleyman Ağa. bostancı başı. 8 köle; Sinin, ser-bölûk, I köle; Musa,
Lcipzig, 1936, s. 563).
saray saracı, 7 köle. Sonuncusu dışında hepsi de askerî sınıfın yüksek ka­
’* Azad edilmiş köleler Osmanlı tahrir defterlerinde hâmilik hakları dolayı­
demelerine mensuptur.
sıyla eski sahipleri ile birlikte kaydedilmiştir (bkz. Başvekalet ArşhH, İstan­
14 Bkz. "Capital Formation in the Oııoman Eır.pire". Journal o f Ecoııom k
bul. Tapu Defterleri serisi).
History 29 (1969), s. 142-232.
" Tımar sistemi için bkz.. 77ı«* Otlanan Empire. %. 107-118.
128 Osmanlı İmparatorluğu 'nda Mİ«* hne&t

r
Halil ¡nalcık 129

K entlerde el sa n atlan n d a istihdam edilen köle em eğiyle ilgili olarak. verilmesini istediğini beyan etti. 10 Şevval 8 9 0 ” (aynı yerde, s.
O sm anlı kentlerinde ölenlerin kadılar tarafından tu tu lan m ira s k a ­ t 422a).
yıtlarından dolayı değerli kanıtlara salıibi/.. Aşağıdaki gözlem ler on ı Bu tü r m u k â ta b a gerçekte kölenin kurtulm alık v ererek kendini
beşinci yüzyılın ikinci yansında B ursa'da tu tu lm u ş böyle kayıtlara ; esaretten kurtarabilm esi için, bağım sız olarak çalışm ak ve kendi k a­
dayanm aktadır"*. zancına sahip olm ak gibi belirli hakları kullanm asına izin verm ek
Zenginler için gerek ev içi işlerde gerekse belirli el sanatlarında anlam ına geliyordu. Bir b aşka tü r d e işi b d irtm e k sizin belirli bir z a ­
köleleri em ek olarak kullanm am ak istisnai bir d u ru m d u (zenginleri man dilim inde çalışmış olm ak karşılığında ö zg ü rlü ğ e izin veriyordu,
incelediğim iz vakaların % 15.9’u nu o lu ştu rm ak tad ır). Nakil para ve ö rn e k :
m ülklerden sonra m irasların üçüncü ve en önem li b ö lü m ü n ü köleler “ Konyalı M evlâna Seyyid M chm ed h u z u ru m u z d a Bosnalı (ta ­
oluşturm aktaydı. B ursa‘da altın işlemeliler, kadifeler ve z a rif p a ­ nım lanan özelliklerde) Lütfi b. Abdullah'ı (so n ra d a n M üslüm an)
m uklu kum aşların dokunm asında köle em eği y oğun o larak kullanıl­ kendisine aralıksız d ö rt yıllık hizm et ettiğinde ö z g ü r bırakm aya razı
dığından ipek dokum acılarının m irasları içinde köleler sıklıkla en o lduğunu ileri sü rd ü ve köle, koşullan kabul etti. T arih : Cem aziyel
önem li bölüm ü tem sil ediyorlardı. Evvel 891 ” (aynı yerde, s. 95a).
Köle em eği. İslâm hukukunda m u kâ ıa b a o larak bilinen, sınırlı Kadı sicillerinin gösterdiği gibi, m ukâıaba O sm an lı im p a rato r­
hizm et sözleşm esi sistem i altında örgütlenm işti. Aşağıda b u tü r bir luğu’nda yaygın biçim de uygulanm ıştır. Kuran tarafın d an tavsiye
sözleşm eden iki ö rnek verilmiştir. edilm ektedir. İki tarafın anlaştığı bir p ara m iktannın öden m esi k a r­
“H u z urum uzda tafta dokum acısı M ahm ut b. Seyyidi A hm et Ç e r­ şılığında sahibin kölesine ö zg ü rlüğünü bağışlam asından ibarettir.
kez kökenli kölesi İskender*! (tanım lanan özellikleriyle) on bin a k ­ Bazı h u k u k çu lara g ö re bu. kölenin kendisi için öded iğ i k u rtu lm alık ­
çeye eşit değerde yüz parça taftayı tam am ladığında ö z g ü r bırakm aya tır. İlginç b ir tarihsel ö rn ek olarak Fâtih Sultan M eh m ed ’in Rum s a ­
razı oldu ve adı geçen köle bu sözleşmeyi kabul etti.” (Şeriyye Sicili, vaş esirlerinin özgürlüklerine karşılık kuıtulm alık olarak İstanbul
no. A 5 /5 . s. 276a. Bursa, Arkeoloji M üzesi). surlarının o n a n m ın d a çalışm alarına izin verm esinden bahsedilebilir.
“H oca Sinan, kölesi Sloven kökenli Abdullah oğlu Şİrm erd'i M ukâtaba ya tâbi olan kişi an cak ödem eleri tam am landığında ö zgür
(sonradan M üslüm an olm uş birisi) o n u n için kenıha-i gülistani a d ıy ­ olabilir. Tabii ki, ödem elerin tam am lanm asına yakın, b ir indirim de
la bilinen on adet işlemeli kum aşın dokum asını b itirdiğinde ö zgür anlaşılırdı17.
bırakacağına daha önceden razı olm uştu. Şim di sözü edilen köle işi M u kâ ta b a iki tarafı da bağlayan bir sözleşmeydi ki. sah ip koşul­
bilirdi ve ö zgür oldu. M uharreri 8 79 (aynı yerde, s. 21a). ları kölenin aleyhine değiştirem esin. Ö z g ü r bırakm a bir hayır işi o la­
Aşağıda, özgür bırakılan vc ölüm ünde sahibi tarafın d an ödüllen rak g ö rü ld ü ğ ü n d en sahip hizm et süresini kısaltm ak ya d a çalışma
dirilen bir dokum acı kölenin d u ru m u n u g örüyorsunuz: şartın d an vazgeçm ek gibi kölenin lehine y u m u şatm alar yapabili­
"D aha önce Y usuf b. Abdullah’ın (so n rad an M üslüm an) kölesi yordu. Tabii ki. aynı zam anda sahibin d e m ukâtabadan sağladığı y a ­
olan E l-H ac T anrıverm iş ölüm ünden bir gü n ön ce h u z u ru m u zd a rarlar vardt. Yaşam boyu köleler, genellikle kaçmaya ya d a tem belliğe
Rus kökenli kölesi, kadife dokum acısı Ayaş b. A bdullah’ı (sonradan eğilimli o ld u k lan n d an , köle sahibi belirli bir zam an dilimi için iyi ve
M üslüm an) özgür bıraktığını ileri sü rd ü ve vasiyetnam esinde ipek ve kazançlı b ir hizm eti güvenceye alm ış oluyordu. Bu işlem özellikle
diğer uygun şeylerle birlikte ¿adife tezgâhının Ayaş’ın m ülkiyetine ipek sanayiinde kârlıydı. T ek bir parçanın üretim i için tezgâhta uzun
bir zam an gerektiren bu tü r bir iş için ücretJi işçiler gerçekten uygun
değildi.
'• Bkz. M. İnalcık. "15. Asır Türkiye İktisadi ve İçtimai Tarihi Kaynakları”.
İstanbul Üni\vnaesı. İkm al l'tûühesi Mecmuası 15 (1955-1954). 5. 51-
76. " “Abd". .. 50.

i
130 Osman/t İmparatorluğu W « Kök I'ıtteit
Halil İnalcık 131
Bursa’dak i ipek sanayiinin pahalı altın işlem elerini vc kadifelerini
yalnızca im paratorluktaki yüksek sınıfın büyüyen talebini değil, aynı u ‘m n ek o n o m ik yaşam ında nasıl alışılm adık ö lçü d e ö n em li b ir yere
z am anda İtalya. Polonya. Rusya ve d iğ er A vrupa ü lkelerinden gelen «ahip o ld u k ların d an bahseder**. Bu k e n tte 1 4 7 7 ’d e ölüm lerinden
siparişleri karşılam ak için d e ihraç e d ccck b ir n oktaya gelm esi kayda lo n ra servetleri kadı sİcİtterine İşlenen 4 0 2 k işiden 61 1 (3 4 erk ek . 27
d e ğ e r bir o lg u d u r. Bir z am an lar Bursa’d a köle em eği ile ih racat için kadın) ö z g ü r bırakılm ış kölelerdi25.
bir iç ipek sanayii örgütleyen, doğ ru su kapitalist girişim ciler olarak K öleler ve özgürleşm iş köleler sıklıkla tü cc a rla r tara fın d a n uzak
değerlendirilebilecek, k ırk ve daha fazla tezgâha sahip İpek d o k u m a ­ m esafeli ticarette ticari vekil o larak kullanıkrlardı. Bu b a ğ lan tıd a eski
cıları vardı: Beş tezgâh ve o n beş köle ile E l-H ac A hm et, yedi tezgâh v ıhibe ham ilik h a k la n veren İslamiyet’in valâ h u k u k u n u n sağladığı
ve sekiz kadın köle İle hacı B cdıcttin İshak, altı tezg âh ve o n iki e r ­ özel güvenceler v urgulanm alıdır24. A şağıdaki İlginç b ir ö rn ek tir2’.
kek. ü ç kadın köle ite E l-H ac Sinan o n beşinci yüzyılın o rtasın d a 1480’d e Bursalı Balıkçızâde ile H acı K o çİn in ö z g ü rle şm iş kölesi
e tkindiler14. H oca M ehm et M ısır ve S uriye ile ticaret yapm ak am acıyla 5 4 5 .0 0 0
E l-H ac A hm et’in o n iki kölesinin d eğ eri tah m in en 3 6 .0 0 0 akçeydi akçe tu ta rın d a (yaklaşık 6 0 .0 0 0 d u k a altını) serm aye ile eşit paylar
ki. b ir kölenin o rtalam a fiyatı 2 ,0 0 akçe y a d a 5 0 d uka altını o larak, y atırarak b ir o rtak lık k u rd u lar. İş. Antalya (Satalia) yolu ile M ısır ve
o sıralarda İtalya ve M ısır’da k i o rtalam a köle fiyatlarına eşit ya d a Suriye kentleri İra s ın d a rfrfaU rra sey ah at e d e n köleleri tarafın d an
on ların altında b ir o ra n d a 19. Köle fiyatları u c u z olm ad ığ ın d an , yal­ y ü rü tü lü y o rd u . Balıkçızâde vasiyetinde k ö k lerin d en tic a ri vekil o la ­
nızca b üyük m iktarlarda, yüksek fiyatlı lü k s m allar ü retilen s a ­ rak kullandığı ü ç ü n ü kendisi ö ld ü k ten s o n n serb est b ıra k ıy o rd u (ay ­
na llarda köle çalıştırılıyordu. Bursa belgelerim iz d iğ er s a n atlard a k ö ­ rıca b ir h a d ım ile b ir k ad ın köle p a ra insanıyla birlik te se rb e st b ırak ı­
lelerden hiç b ahsetm ez. D iğer bir O sm anlı İhraç m addesi o lan ucu z lacak ve b u a ra d a ken d isin d en ç o cu ğ u olan ü ç k a d ın köle, u m rn ü ’l-
pam ukluların dok u n m asın d a b ütün A n ad o lu ’d a m evcut e n ucuz veled. Ö lüm ünde kendiliğinden serb est k alacaklardı). A şağıda köle
em ek o larak kırsal kesim de köylü em eği ve k asab alard a d u l kad ın lar sahibi d iğ e r bazı B ursalı iş a d a m ların ın ( 15. yüzyıl so n u ) b ir listesini
bulacaksınız Tabii ki. B alıkçızâde vakasında o ld u ğ u gibi, bu kölelerin
ve ço c u k la r kullanılırdı24.
S on olarak, köleleri başkasına k iralam ak yasaldı. 1 5 5 5 ’te T ü r ­ hepsi değilse bile ço ğ u ev içi işlerde çalıştırılıyordu. İslâm h u k u k u ­
kiye’yi ziyaret eden bir A lm an, H. D em sch w am 2' İsta n b u l'd a yaygın n u n k en d in e ö zgü koşulları, özellikle ev içi köleleri sö z k o n u su old u -
köle kiralam a uygulam astna değinir. Pek ç o k insan kölelerini g ü n ­
d elik işçi olarak günlü ğ ü 7 ile 12 akçe a ra sın d a k iralay arak y a şam ­
larını k a z an m a k ta d ır (o sıralarda 6 0 akçe bir d u k a altınına eşitti; bir ” "Capital l:ormation... “, s. 108-18.
kölenin g ü n lü k m asrafı ise tahm inen 1.5 ya d a 2 akçeydi). M Bkz. dipnot 16.
M Valâ’ için bkz. dipnot 7. Ulam hukukunda kölenin miras hakkı yoktur.
T İC A R E T T E
Sahibi kölenin tasarrufundaki mal varlığıyla istediğini yapabilir. Köle an ­
O n bcşinci yüzyıl B ursa belgeleri ö z g ü r bırakılm ış k ölelerin ( ‘a tik ya cak sahibinin adına iş yapabilir. Ancak, köleye gerçek bir hukukî yeterlilik
d a m u 'lû k ) u z a k m esafeli kervan ticareti, sarraflık , tefecilik ve m ül- veren bir uygulama vardır. Bu. sahibinin köleyi bir işle görevlendirmesi ve
tezim iik ile u ğ raşa n zengin ipek üreticileri ve tü ccarları o lara k B u r­ gerekli olan yerde bir miktar sermaye vermesirden ibarettir. Köle o zaman
"yetkili’' sayılır. Bu durumda üçüncü şahıslatla ilişkilerinde oldukça ba­
'* Bursa Kadı Sicilleri, No. l / t (Bansa Arkeoloji Müzesi). ğımsızdır. Sahip, yetkili kölesinin borçlarından sorumlu değildir. Böyle
yetkili bir kölenin borcunun tam olarak ödenmesi köle azad edilene dek
19 Bkz. F.k I ve 2.
20 Bkz. "Capital Formationin the Ottoman Empire", s. 118. ertelenir. Bu uygulama İslâmî geçmişte oklukça yaygındı ve ticaretin geli­
21 F. Bnbıngcr (Yay. hn/.), Hans D erm chw am s Tagebuch, M ünih-Uipzig. şiminde güçlü bir etkisi vardı ("Abd”, El*, s. 28-29).
n II. İnalcık. “Bursa", Belleten 24 (1960). s. 91, belge 37. ve "Capital
1923, s. 104.
Form stion...“. s. 110.
) 32 Osmanlt İmparatorluğu 'udu K ü t İlineği fitilil ImıU ık 13?

ğ utıda güçlü toplum sal b a ğ la n besleyen patem aİistik tü rd e n b ir sa- vakıfların çoğu işlenm em iş boş to praklarda, otlaklardı) vc insansız
h ip-köle ilişkisine yol açm ışiı26- topraklarda o lu ştu ru lm u ştu r. Üstelik bu çiftlikler, özellikle k â r ama*
ııyl.ı k u ru lm u ş p azar odaklı oluşum lardı. H ayvanlar vc tarım ü rü n ­
TA R IM K E S İM İN D İ; leri. ihtiyacı olan yakın köylere satılır ya d a ihracat için veya O sm anlı
B uruda köle em eği devlete, /enginlere ya d a yönetici sınıfın güçlü kentlerinin iaşesi için lim anlara gönderilirdi. Batıdaki plantasyon sis*
üyelerine ait çiftlikler biçim inde büyük m ülklerde ya d a evkaf b içi­ »■•ininde old u ğ u gibi, azam i kârlılık çiftlik sahiplerinin ya da m üte-
m inde d in î vakıflarda yaygındı2'. »ellilerin başlıca kaygısıydı. Reaya hu k u k u n d a g ö ıü lc n hiç bil sınıı*
lamaya bağlı olm ayan köle em eği b u n a en uygun o lan eınekti. Ayrıca,
Sahip (ilk toplam alUtun hepsi serwt Köle Akçe olarak O sm anlı'nın yayılma dönem i boyunca köleler n isp eten u c u / ve bo l­
değeri du. Üstelik, çiftliklerde üretim örgütlenm esinin k endisini em ek k o ­
(akçe ıharak dokumacı
Yusuf Ali'nin azâd edilmiş kölesi 14.331 2 erkek 5.600 fullarına uyarladığında belirtilm elidir: En yüksek k â r o ran ı için en az
1 kadın m iktarda em eğe gereksinim duyulduğundan sürü yetiştiriciliği çift­
Et-Hac Mehmet 82.841 5 kadın 9.800 liklerin ço ğ u n d a baskın hale geldi. Reaya k o n u m u n d a bir köylü t a ­
11.820 4 kadın 9.800 rafından işlendiğinde to p rak sahibinin payı ü rü n ü n sek izd e birini
Mevtana Osman
Hacı Hamza 59.079 7 kadın geçmezken, to p rak sahibi ile k ö k arasında eşit paylarla ortakçılık
13.760 1 erkek 2.000
Şeyhülislam siftliklcrdc genel b ir uygulam aydı. S o n olarak, köleler kolayca ve
Hacı Musa 29,021 4 kadın 9,500
<.<)ğu zam an kârlı b ir biçim de nakit paraya çevrilebilen serm aye yan-
Tüccar Hoca Mehmet 73.250 5 erkek 23.000
ı unlarıydı. Ş u rası d a belirtilm elidir: O sm anl. yönetici sınıfının b ü tü n
4 kadın
l»u üyeleri İslâm d ü nyasında ç o k ö n ced en yerleşm iş uyg u lam alan
Tiftik tüccarı Mukbil. Saltuk'un 224.900 3 erkek 7.600
ı.ıkip ediyorlardı2*.
mtAi İ edilmiş kölesi 2 kadın
İskender, Ankaralı Ermeni tiftik 227.348 4 kadın 21.666
tüccarı ” Genellikle yönetici sınıf mensuptannea kurulan, köle emeği kullanan bu
Tefesi Yusuf. Hoşkadem'in aaâd 58.713 2 erkek tur çiftlikler, anlaşılıyor ki, Orta Doğu'da Osnvmlılardan Önce de oldukça
edilmiş kök» yaygındı. İran için bkz. I. P. Petrushevsky, Koshaıvarzt wa munasibat-t
arzi dar İran -1 ahd-ı Mughul, Rusça'dan Farsçaya çeviren: K. Kashavvarz.
Bunun tem ci nedeni tanım lanm ış bir ulunda vergilendirm e İçin dev­ Tahran 1344/1965, 9.145-53; I. P. Petrushevsky. Cambridge I/ûtory o f
letin tahrir defterlerinde kayıtlı bulunan reayanın, yani ö z g ü r köylü­ İran, V, Cambridge. 1968. s. 514 ve 522-29: Siukatabat-t Rashidi. Letters
lerin yeni ku ru la n çiftlik topraklarında kullanılm am alıydı. Ö zel ş a ­ u f Rtishid al-Din Fadl Allah, yay. Haz., M. Shafı'. lah o r. 1947. Bu kitap
hısların sahip olduğu çiftliklerin çoğunluğuyla devlet çiftliklerinin vc Bosna yoluyla İran’a getirilen 160 köle (aynı yerde s. 14), bu kölelerin
yerleştirilmesi ve Tebriz yakınlarında dört insansız köyde tarıma elverişli
** Bkz. dipnot 7 ve 24; bir Batılı gözlemci (C. Le Bruyn, Voyage au Levam. Kule getirme çalışmaları ile 40 Rum kölenin karye-i Rumiyan denilen köye
Rouen & París, 1728, s. 8 ) ) Avrupa'ya kaçtıktan sonra tekrar imparator­ yerleştirilmeleri (3. 52-53) hakkında ilginç ayrıntılar verir; Reşideddin'in
luktaki eski sahibine dönen köleler görünce şaşırmıştı. değişik yerlerde tarımsal işlerde çalışan kölelerinin sayısı 1400 kadın ve
17 Bkz. "Capital Formation...". s. 101, 111-14 ve 136-38; ayrıca, O.L. Bar erkekti (s. 194-95 ve 236) ve kölelerinin bazıları Tebriz yakınlarında tıbbî
kan. “Kulluklar ve Ortakçı Kullar”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi bilimler çalışılması için inşa ettirdiği hastaneye yerleştirilmişti (aynı yerde,
Mecmuası I (1940), s. 198-245 ve 397-406; aynı yente, "Udime Asken t. 319); Musul ve Malatya bölgelerinde sulanuı kanalları boyunca İnşa edi­
Kassaınına Ait Tereke Defterleri. 1545-1659*. Belgetvr 3 (1968), Özellikle len vc komşu vilâyetlerden getirilen reayanın yerleştirildiği köyler için bkz.
belge no. 5, 6. 7. 24. 25, 28, Î2. 33, 35, 40. 53, 54. 55. 67. 75 vc 79. aynı yer, s. 319 (Bu. Osmanlmın reayanın derlet kontrolü altında pirinç
Î/ıılıf tnatak 135
134 Osmanlı İmparatorluğu 'nda Ai>/c* Kmefi
mayı am açlam ıştı. D ü şm an to p rak lard an kitlesel köleleştirilm iş köylü
İik O sm anh sultanları zam anında, g ö rü ld ü ğ ü kadarıyla, köle
Mirgünü b u am a ç için kullanılm ıştı. B u n u n n e d e n i yalnızca Fâtih'in
em eği geniş sığır vc koyun çiftlikleri o lu ştu rm ak üzer« kullanılı­
lülgenİn ç ab u k k endine gelm esini planlam ası değil, aynı zam an d a
y o rd u 29. Soylu beyler larafındzn böylece o lu ştu ru lan büyük çiftlikler
reayanın kendi to p rak ların d an sö külerek b u ralara yerleştirilm esinin
ç o ğ u nlukla dinî vakıflara dönüştü*0. Çiftliklerin ayrılm az b ir parçası güç ve s ü rg ü n ü n yapıldığı b ölgeler iç in y ık ıo o ld u ğ u n u n g ö rü lm e siy­
o la ra k köleler vakıf belgelerine sıklıkla kendi isim leri ile girdiler. Alım
di. Bu uyg u lam ad a fazla İleri gitm ek im kânsızdı. Çünkü» y eni yerle­
sa tım larda diğ er m allarla aynı m uam eleye tâb i tu tu ld u lar. Bazı vakıf
şim lerinde o tu rm ay a zo rlan arak M üslüm an vc g ayrim üslim reayanın
s e n etlerinde çiftlikte ya d a kö*de yerleşik k ö k le rin vakfın k u ru cu su en tem el h akları ihlal edilm ekteydi” . T arım sal e m e k kıtlığının b u
tara fın d a n c)e geçirilen savaş esirleri old u ğ u açık ça b e lirtilir" . Bu dönem de genel bir olay o ld u ğ u n u d a eklem ek g erek ir.
şekilde o luşan çiftliklerin bazıları zam anla köylere d ö n ü şm ü ş ve o r a ­ G erçek ten , h a sla r’d a İm paratorluk hâzinesine ait to p ra k ta yerleşik
lard a k i kölelerin to ru n la rı daim a o rta k ç ı k ö leler (ortakçı k u l) o larak v.ı d a g ö çeb e, reaya kökenli sü rg ü n ler ile sıra d a n reaya g ru b u n u n
a yrı bir biçim de kaydedilmiştir- D iğer bazı v akalarda kölelerin kaçtığı yanında h em köleleştirilm iş R um n ü fu su , h em d e y eni fethedilen
ve çiftliklerin ya d a köylerin yıkıntı halinde kaldığı bildirilir” . Hosna. S ırb istan ve M o ra 'd a n getirilen k ö leler çoğunluktaydı.
Devletin terk edilm iş bir tarım sal alanı ıslalı etm e k te küte em eği 1498 d e b u köylerde toplam 1974 köle b u lu şu y o rd u .
kullanm asına cn İyi ö rn ek F itih Su ltan M eh m et’in 1453 ile 1480 Ç iftlik birim lerinin verim liliğini k o ru m a k y ö n etim in öncelikli kay­
yıllan a ra sın d a İstanbul ve Pera çevresindeki 163 köyü içine alan. gısı o ld u ğ u n d an kölelerin ö z g ü rlü ğ ü n e yönelen değişikliklere (hatta
I luslar denilen geniş bir atana köle yerleştirm e girişim idir. G erçekte, diııî h u k u k u n izin verdiği d u ru m la rd a bile) h aslar’da m ü sa m a h a g ö s ­
b u o n u n İsta n b u l'u n yeniden yapılanm asına yön elik d a h a g e n iş p la ­ terilm iyordu. Başlıcası em in ’c. yani h a s la f ı y ö n etm ek le y ü k ü m lü
n ın ın bir parçasıydı. 1498’dc yapılan d ü z en lem ed e belirtildiği gibi, resm î görevliye rüşvet verm ek olm ak ü z e re , yasa d ışı yollarla ö z g ü r
b u bölgedeki sürülen tarımlık to p ra k lan devlet m ülkiyetine alarak İnsan haline g elen köle ö rn ek leri d e y ok değildi.
k e n tin İaşesine katkıda bulunm ayı, h azin e için y e n i g e lir k aynakları Bir k ö len in ö z g ü rlü ğ ü n ü k a z an m a sı için ö d en en p a ra , ağırlık, an*
yaratm ayı ve b aşkentin yakın çevresini d ü z e n ve güvenlik için d e tut taşılıyor ki k ö k e n itibarıyla kurallarla tanım lanm ış b ir tazm in attı. Fa­
kat bu em in tara fın d a n ken d i cebine indiriliyordu.
yetiştirmesi yöntemini hatırlatır). Bu dönem boyunca tarımda yaygın bi­ 1 4 9 8 ta h rir d e fle rin d e ö zg ü rleştiğ in i iddia e d e n p e k ç o k k ö le v a r­
çimde köle emeği kullanımı için bkz. Gazan H a n ’ ın bir fermam (Geshicht<■ dı. A ncak b u n lar kölelikten k u rtu ld u k ların ı kabul edilebilir b ir kanıtla
Gazan-Han's des Rasid al-Ditı yay. Haz. K. Jahn. Londra, 1940, s. 306) ispat ed em iyorlardı. T arım sal işler d ışın d ak i m esleklerde kölelik k o ­
Fermana göre, askerî kumandanlar kendi kölelerini ve hayvanlarını çalıştı n u m u n d an k u rtu lm a k d a h a kolay o ld uğur.dan, 14 9 8 ’d e kö lelerin
rarak tımarları içindeki terkedilmiş toprakları tarıma açmışlar ve ü rü n ü (»alıkçılık ya d a a rab alarla k ente o d u n veya kireç taşım a k gibi İsta n ­
kendileri almışlardır. Anadolu için bkz. Osman Turan. “Selçuk Devri V ak­ bul çevresinin kârlı m eslekleriyle uğraşm aları y asaklanm ıştı.
fiyeleri". Beliden 11 (1947),$. 197-235 ve 415-29; 12 (1948). s. 17-17! S ta tü d e ğ iştirm ek aç ısın d an k ad ın köleler için e rk e k k ö lelerd en
” Bkz.. Barkan. “Kulluklar ve Ortakçı Kullar", s. 198-245. d ah a b üyük fırsatlar vardı. Reaya ile yani ö zg ü r köylülerle evlenm e
” Barkan, ''Kulluklar". ı. 405*16; ayrıca bkz. Gökbilgin, Edirne ve Pufu *ıkça m ey d an a gelen b ir olaydı. 1 4 9 8 'd e h ü k ü m et m üfettişi b u yay­
Livası, İMmıbul, 1952, Karaca Bey. Sanca Paça, Tunohnn Rry, Hadım Ah gın dav ran ış ve k ad ın kölelerin H as köleleri ile evlenm ekteki iste k ­
Faşa. İbrahim Paşa. Simin Paşı ve Yahya Paşa vakıflarındaki kölelerle ilgili sizliklerinin h a sla r’d aki çiftlik birim lerinin uygun b ir b içim de işletil-
olarak srrasryİA ;u sayfalar« bıkabilirsiniz; 233, 249, 3 4 ], 397, 418 vr
457. Ayrıca bkz. dipnot 6. ’* Barkan. ‘ Kulluklar..’ , s. 29-74. Reaya statüsü için bkz. H. İruılcık. “The
n Gökbilgin, <y>. ‘ i t. 397; Ali Paşa'ntn Morali köleleri; ayrıca, Barkan. l’olicy of M thm ed II Tow aıds ıtıc G ıcek Populalion of İstanbul",
" Kulluklar", lıpkıl>n»ıın XXX. ihım barton Oaks Papers. 33-34 (IQ 69-t970). i. 236-49.
u Gökbilgin. ■ıf. M ^ ’ttnki belge,
136 Ostnanh İmparatorluğu 'uda Köle Emeği Halil İnalcık 137

m eşini engellediğini gözlem em işti. D inî h u k u k a göre, ö z g ü r bir luğun h e r yerindeki köle tarım cılar zam anla reaya k itleleri İle özdeş-
adam ın çocukları da özgü r olacaktır, hattâ köle bir erk ek ö z g ü r bir cok ve o rta d a n kalkacaktır*7.
kadınla evlendiğinde bile çocukları ö zg ü r olacaktır. U zun vadede S o n u çta, güvenle söylenebilir ki, kölelik Osm anlı to p lu m u için y a ­
köle n üfusundaki azalm adan ayrı olarak, çiftlik birim lerinde aile şamsal önem e sahip bir k u ru m d u . Yalnızca devlet ö rg ü tü değil, eko*
em eğine dayanan tarım sal faaliyetle de bir bozulm a vardı. Bu nok- »eminin değişik kesim leri - ip e k sanayii, çiftlik tarım ı, u z a k mesafeli
talar sultana verdiği raporda m üfettiş tarafından vurgulanm ıştı ticaret ve ayrıca kalabalık yüksek sın ıf aileleri— de köleliğe d ayanı­
1498'dekı yeni düzenlem e kölelerin ö z g ü r kişileıle evlenm esini y a­ yordu. M üslüm an bir toplum da kölelik d ış k ay naklaıdaıı beslenm ek
saklam ıştı ve köleler arasında d in î h u kuk gereğince ihtiyaçları k arşı­ to ru n d a o ld u ğ u n d an , bunların hepsinin dışarıdan d ü zen li ve büyük
lanan zoraki evlilikler şart konulm uştu” . T arım sal çalışmayı sü rd ü re ­ {Hçekli köle arzın ın v ar olm asına bağlı olduğu belirtilm elidir.
bilecek bir oğlu olan dul kadınlar ve evlenm em ek için kabul edilebilir İslâm h u k u k u yalnızca bir tek köle kategorisi kabul ediyordu: K ö­
bir ö z rü olanlar istisna kabu: edilm işlerdi, ö z g ü r bir ad am la evliliğe le olarak d o ğ an lar veya savaşta tutsak olanlar. Köle o larak doğan
yalnızca ihtiyaçtan daha fazla köle o lduğunda ve ö z g ü r a d a m to p ra k ­ M üslüm anlar ya d a köle iken M üslüm an olanlar köle kalabiliyordu;
ta ortakçılık işini sürdürm eyi kabu! ettiğinde yetki verilirdi. Böyle •n cak h içbir ö z g ü r M üslüm an ya d a zımmî. yani su ltan ın g a y rim ü s­
evlilikler için sultanın özel bir tezkeresi, kefiller ve ağırlık denilen bir lim uyrukları köleliğe d üşürülcm ezlerdi5*. Eğer b ir kadın köle sahi­
evlilik hakkı Ödenmesi talep edilirdi. binden b ir ç o cu k y aparsa bu çocuk ö z g ü r co ğ ard ı. Ayrıca İslâm, bir
G örü n ü rd ek i tem el özellikleri bakım ından Batı sö m ü rg e siste­ insanı kölelikten kurtarm ayı bir dindarlık göstergevSİ o larak teşvik
miyle karşılaştırılabilecek olan, savaş esirlerinin tarım da kullanılma*« etm iştir. Bir kadın kölenin çocukları d a onun kölelikten k u rtu lm a ­
uygulam ası O sm anlı İm p arato rlu ğ u n d a sınırlı b ir biçim de u y g u ­ sıyla ö z g ü r o lu rd u . Osm anlı kadı sicillerinin ve vasiyetnam elerin gös*
landı. 1. Süleym an zam anında (1520*1566) T rakya ve M ak ed o n y a’yı terdiği gibi” , tedbir denilen bir uygulam a, yani sahibinin ölü m ü ü z e ­
içine alan O rta Rum eli bölgesinde köle tarım cıların sayısı haslardaki- rine köleye Ö zgürlüğü seçm e hakkı tanınm ası köle n ü fu su n u n erim e-
ler d e dahil olm ak ü zere yalnızca 6021 kişi, yani tü m bölge n ü fu su ­
nun yaklaşık yüzde ikisiydi: Anadolu eyaletinde ise bu konum da
” “Kulluklar... s. 436-37. On beşinci ve on altıncı yüzyıllarda Rusya'daki
1981 kişi vardı” . Devlet bazı toplulukların köle sta tü sü n ü reayaya
benzer bir gelişme için bkz. R. Hellie, “Recem Soviet Historiography on
çevirm ek z o runda kalm ış olduğundan -ö y le g ö rü n ü y o r ki. evlilik ve
Medicvaland Early Modern Russian Slavery", The Russian Review 35
çevredeki ezici reaya çoğunluğuna karışm ak yoluyla gid erek sayısı
(Ocak 1976). s. 26.
azalan köle topluluklarını denetim altında tu tm a z o rlu ğ u n u n s o n u ­
u Bkz. “Abd". 9. 26: dini yetkililer tarafından aj4urı m e z h e p te n , raftsi oldu­
cuydu bu de ğ işik lik - bu sayı önceki dö n em d e d ah a fazla olmalıydı
ğu ilan edilen Müslümanlar yasal olarak köleleştirilebilir ve satılabilirler
G erçekten, daha so n ra on altıncı yüzyılda yapılan tah ririerd e Has-
(bkz. "Abd", s. 36). Şii mutezil Türkmen vc İranlılarla savaşan Osmanlı
lar'daki kölelerden yalnjzca Drtakçılar olarak sö z edilir16. İm p arato r
sultanları onların köleleştirilmek!» için dini yetkililerden onay almışlardı.
I443'te Osmanlılar Karamanlı savaş tutsaklarını İstanbul'da satmışlardı
(Gazavatıtame-i Sultan Murad Han, Ankara. 1978, s.13). Şeyhülislam
İbn-i Kemal bu konuyu tartışmak için bir risak bile yazmıştır: ayrıca bkz.
Lütfi Taşa, Tei'arih-i Ai-i Osman, yay. Haz., Ali. İstanbul 1925, s. 455; I.
u Köleler arasında zorunlu cvSliğc İslâm hukukunda Ebû Hanîfe ve Mâlik Walsh, "The Historiography of Ottoman-Safa\id Relations". Historians o f
tarafından izin verilmiştir (bkc. ‘"Abd", s. 27). the Middle East, yay. Haz.. B. Lewis ve P. Holt Londra. 1962. s. 205.
” Barkan. “Kulluklar..", t. 236-330. M Bkz.. ' “Abd", s . 30: ve Mevkufati. I, s . 298. Çok bilinen bir örnek olarak
*• "Kulluklar...", ». 413. dipnot 82; ayrıca bkz. O.I.. Korkan, "Türkiye'de II. Murat'ın vasiyetnâmesine bakınız: H. İnalcık. Fâtih Devri Üzerinde
scrvnj var mı idi?", IMleten 20 (1956), s. 237-46. Tcdkikler w» Vesikalar. Ankara, 1954, s. 207.
138 Osmanlı İmparatorluğu 'nda Kole Enurjli | İlahi İnalcık 139

sin d e belki de en önem li etkendi. Ayrıca, yukarıda g ö rü ld ü ğ ü gibi, reaya a rasın d an erk ek çocuk toplam a, kitlesel köleleştirm e ve yeni
anlaşm alı azatlık İm paratorlukta yaygın o larak uygulanıyordu. («ıhcdilen to rak lard an kitlesel sü rg ü n gibi o lağ an ü stü ö n lem lere baş-
nıım ak z o ru n d a kalm ıştır.
K Ö L E ARZI Diğer taraftan . O sm anlı İm p arato rlu ğ u m u n yükselişi genel olarak
1260’ian 1390’a uzanan dönem de Anadolu TürkJerinİn Batı A n a­ Akdeniz’deki uluslararası köle ticareti koşu llan n ı etkilem iştir. Bal-
dolu ve T ra k y a ’da Bizans to p rak tan ile M akedonya ve Bulgaristan luınlar'dan D ubrovnik yoluyla İtalya'ya yapılan köle ticareti d u r ­
içlerine yaydm a çağında çok büyük sayılarda tu tsak O sm anlı to p ­ m uştur41. O sm anlI’nın İstan b u l’u (1 4 5 3 ) ve kefe’yi (1 4 7 5 ) feth etm e­
raklarına akıyordu. H attâ, bu dönem boyunca İslâm iç bölgelerinden linden so n ra B oğazlardan geçen trafiğin sıkı b ir şekilde d enetlenm esi
gelen büyük köle talebi ve artan fiyatlar akırdunn yayılm asında ve w çoğunlukla T ü rk -T ata rla r olm ak ü z e re K aradeniz’in kuzeyindeki
so n u ç ta Batı A nad o lu 'd a b a y n d ır g â zî beyliklerinin o rtay a ç ık m a­ İH’/Jurtardnn gelen M üslüm an köle trafiğinin y asaklanm ası y ü zünden
sın d a önem li bir rol oynadı. Y eterince parad o k sal bir olay olarak, Kırını ile M ısır arasındaki köle ticareti d u rm a n o k tasın a gelm iş ya da
yalnızca İtalya'daki köle pazarlan için değil, aynı za m a n d a Yakın ««ki k arak terin i yitirm iştir. K aradeniz ticaretin d e ö n e m bak ım ın d an
D oğu koloııiicı İndeki tarım sal «m ek için d e V enedikliler vc C eneviz­ <lk sırayı alan bu alışveriş b ir Ceneviz tekeliydi. Yeni k o şu lla r Kara-
liler b u beyliklerin düzenli m üşterileri o ld u lar40. I. Bayezid (1389* •Icııiz’dcki Ceneviz zenginliğinin sona erm esine yol a ç tı, b ü tü n Ak-
1402) ve II. M chm ed (145 1 -1 4 8 1 ) zam anlarında o ld u ğ u gibi, özci* d c ııi/’dc köle fiyatlannın artm asın a ve T ü rk -T a ta r k ölelerin yerini
likle hızlı b üyüm e dönem lerinde yaşanan a rta n köle İhtiyacı so n u ­ Kafkas ve R us kölelerin atm asına n ed en oldu.
c u n d a ve a y n c a iç bunalım lar köle akışını yavaşlattığında O sm anlı Bu gelişm elerin M em luk sistem i ü zerindeki e tk isi h e n ü z (itiz bir
devleti köle kıtlığı yaşam ış ve yukarıda açıklandığı gibi, gayrim üslim v*ılışmanm k o n u su olm adı.42 Kesin o lan şuydu: M em lu k tu lar K afkas­
yalI köle fiyatlarını alışılm adık ölçü d e a rtırm ışlard ı ve b u Ç crk czlcr ve
diğer KafkasyalI h alk lar içinde köle ticaretini fazlasıyla teşvik etmiş*
*° Ban Anadolu’daki Gâzî beylidcrinin yükselirinde bir etken olarak köle lı4*. D iğer y an d an , yeni d u ru m İtalya’d a fiyatlann ü ç k a tm a çık m ası­
ticaretinin önemi için bkz., (K Sctton, The Crusades. VII) içinde yakında
yayınlanacak olan makale. On üçüncü vc on dördüncü yüzyıllarda Rum
köleler vc Baltanlar’dan gelen köleler için Bkz. W. Heyd. op. cit., I. s. 55- " K. Krckİc, op. cit.; F.W. Carter, Dubrovnik (Ragusa), A classic City*
56: Vryonis, The Décliné o f Médiéval hetlenism in Asia Minör. (Berkeley, Stuic, (Londra-N. York, 1972), s. 242. Dubrovnik, on üçüncü yüzyıldan
Los Angeles-Londra.1971), Dizin: sla w ve slavery, B. Krekic, Dubroxtnk İtibaren Batkanlar’dan ve Balkanlar yoluyla ba$ka yerlerden İtalya'ya akan
(Raguse) eı le Levant. Paris-Lıhey, 1961. s. 109-111; on üçüncü yüzyılda köle ticaretinin merkeziydi.
O rta Anadolu’daki Sivas önenli bir köle pazarıydı, bkz. tbn-i Bibi. El- w 1489’da Osmanlı*Memluk Savaşı sırasında Memluk sultanının başlıca
A vam irul- Aloiyye. yay. haz. Adnan Erzi, Ankara, tarihsiz. Dizin: gulanı yolunmalarından birisi, Osmanlıların Mısırlı köle tüccarlarını tutuklama*
çeviren HAV. Duda. Kopenhag. 1959, s. 59; O . Turan, “Selçuk Dcvn ııydı (İbn-i İlyas, Bada’ı al-Zuhur, e. Ill, yay haz. M. Mustafa, Kahire,
Vakfiyyeleri", Belleten II (1947). s. 215; ve G. 1. Bratianu, Actes d n 1963, s. 266).
notoires Génois de Péra et de Vaffa (1281 • ¡290). Bükreş 1927, Dizin: Si­ ** I). Ayalott, "L’esclavage du Mamelouk”, (Kudüs, 1951); Memluklar ve
vas. On bc^inci y ü z y ılın ikınri yansından bir gözlemci, Piloti (zikreden kölelik için bkz. A. N. Poliak,” Le caractère colonial de l’état mamelouk
Heyd, I, s. 556) Rum ve diğer Hıristiyan gemilerinin Gelibolu’dan İsken dans Ma tupput t» avec la I lordc d ’O rH, llevvç des Études Istamiq iuk 9
deriye’ye köle taşımakla meşgul okluğunu belirtmekteydi (krş. “Gelibolu' (1935), s. 231*48: Ch. Vcrlinden, "La colorie du XV siècle". Studi in
El*. II. s. 985-87). Ayrıca bkz. Ch. Verlindcn. "Venezia e il commcrcı • Otiore di Gino Ltzzauo, II, Milano, 1950, s. 1-25; aynı yerde.
degli Schıuv»“. Vvnezia e il Levante. Venedik. 1973. Rum kölelerin Yakın "mamelouks et traitants", Mélanges E. Perroy. Paris 1973. s. 734-47; aynı
Doğu da ancak on dördüncü yüzyıldan itibaren görülmeye başladığını be­ yerde. "Le comm erse en Mer Noir", rapport XIII. Congrès intern. Des
lirtir (krş. I* VViltck. /A» hirdentum Mentesfiıe. Annierdam. 1967, s. 2). teie n c n h istoriées. Moskova 1970; H. Skrjinskaja.’ Storia della Tana",
140 Ounanlı İmparatorluğu 'ıkla KMe Emeği Halil İnalcık 141

na yol açm ış vc öyle g ö rünüy o r ki. Batı H ıristiyanlığında kölelik k a r ­ Kırım T atarları başlıca köle sağlayıcıları d u ru n u ın a gelm eden ö n ­
şıtı duyguların gelişm esinde etkili olm uş ve on altıncı yüzyıl Avrupa ce on beşinci ve o n altıncı yüzyıllarda O sm anlı p a z arın d ak i m uazzam
toplum unda bir kurum olarak köleliğin tem ellerini ç ü rü tm ü ştü r.44 köle talebini B alkanlardaki sıntr bölgelerinde ya d a O rta A vrupa'da
A rtık A vrupa'da tek istisna kürek m ahkûm larına duyulan b üyük g e ­ O sm anlı gazileri ya d a akıncıları karşılardı. O sm an lı g ü c ü n ü n d o ru ­
reksinim di ki o da çoğunlukla Avrupalı korsanlar tarafın d an O sm anlı ğu, Süleym an’ın saltanatı (1 5 2 0 -1 5 6 6 ) O sm an lılan n akıncılık ve
yönetim i altındaki topraklardan karşılanıyordu49. köleleştirm e etkinliklerinin m uazzam bir biçim de yayılm asına d a ta ­
nıklık etti46. Kölelerin yakalanışı ve salığı tek bir akın cı ya d a O sm an-
lı askerine önem lice bir gelir getiriyordu - b u o n ların ak ın lara ya da
Studi Veneziana (1968); G.I. Braitanu, Recherches sur le commerce génnh
seferlere katılm alarında önem li bir itici güç o lu ştu ru y o rd u . Ayrıca,
dan la Mer Noire au XUF siècle. Paris 1929; M. Malowist, Kaffa. Kolonia
bildiğimi/, gibi, tutsakların ya d a onların p azar değerlerin in beşte biri
genuenska na Krymie i problem vschodtti u- letach 1453-1475. Varşova.
1957; M. Balard, Gènes et ïoutre-nier. I. Les actes de Caffa du notaire (pençik) sultana ait old u ğ u n d an , Sultanın hâzinesi için de önem li bir
Lamberto di Sambuceto, 1289-1290. Paris-Lahey, 1973; E. Skrjinskaja," gelir kaynağı sağlıyordu. T u tsak lar başlangıçta devlet tarafın d an dü-
l-ecokmie genovese in Crimea, Feodasia (Caffa)", Europa Orientale. ¡4
(!934),s.l 13*51; R.H. Bautiir,"Les rdaiions économiques des
occidentaux avec les pays d'Orient". Sociétés et compagnies de commerce
en Orient etdans l'Océan Indien. Paris. 1970. s. 263-331; M. Malowist.
" Les routes du commerce c( les marchandises du Levant dans la vie de
Pologne au bas moyen âge et au début de l'époque moderne”, ibid. s. terdam, 1671, s. 493). Galata’da tutulan kadırga kölelerinin sayısı on bini
157*75; M. Berindei-G. Vehstein."Règlements de Süleyman I‘* buluyordu (Gerlach ve Barbaro. 1590 dolaylan, zikreden N. Iorga, GOR,
concernant le liva’ de Kefe”, Cahiers du Monde russe et soviétique 16 III. s. 225). 1419 kadırga kölesi İstanbul'da 1550 ile 1557 «ırasında de­
(1975). s. 57-104; S. B. labib, Handelsgesdiichle Àgyptem im vam eden Siileymaniye Camii inşaatında iş gücünün yüzde 5'ini, sağlamış­
Spatmitteiatter, Weisbaden, 1975, Dizin: sklaı<en; Piloti Mısır Sultanının tı; (Barkan, Süleymaniye Camii, s. 132-35). Daha sonra köle ve kürekçi
her yıl Kcfe’den iki bin köle elde ettiğini tahmin ediyordu (Verlinden. kıtlığı, mali zorluklarla birlikte Osmanlı donanmasının gerilemesindeki et­
Rapport. Moskova 1970. s, II). kenlerden biri olmuştu. Müslüman köleler ve Fransız donanması için bkz.
44 Ch. Verlinden. L’esclavage dans fKuropemédievale, Gcnt, 1955; I. Origo. P. Bamford. Fighting Ships and Prisons. Tfce Mediterranean Galleys of
"The Domcstic lînemy: The Gaston Slaves in Tuscany in the Fourtccnth France in the Age o f Louis XIV (Minneapolİ*, 1973). s. 138-72 ve harita,
and Fiitecnth Ccntury". Spoculum (1955). Bclkİ diğer bir sonuç Avıu- v 145. Konferansa <ıınHıı§tı hildirkindp (II KİpHiterrnnt>n nrlln wmn/ia
pa'da siyah köle trafiğinin yayılmasıydı (R. Ix>pez. “Market Expansion: meta dei ‘500 alla Luce dİ Leponto (1974’te Floransa'da basılmıştır) ) M.
The Case of Genoa*1, )EIİ 26 (1964). Aymard. Kuzey Afrika ve Türkiye'den Müslümanların İtalyan donanmala­
** Osmanlılar için geniş donanmalarına adam bulmak her zaman güç bir rında kadırga kölelerinin çoğunluğunu oluşturduğunu belirtmiştir. Güçlü
sorun olmuştur. Her kadırga için yaklaşık 150-200 kürekçi gerekiyordu. bir Müslüman kadırga kölesi yaklaşık 100 duka altını ediyordu.
Osmanlı donanmasında 1453’te 12, 1471'de68, 1520'de 100 vc 1571 ’de ** Bkz. J. von Hammer, GOR. Dizin: Sclave»; lorga, GOR, III. s. 36 vc
yaklaşık 200 kadırga vardı. 1573 tarihli bir ferman (Başvekâlet Arşivi. 102: Gerlach Osmanlı sınır komutanlarının 1574 yılında Macaristan'da on
Mühimine defteri, no. 23, s. 115«, "her yıl yüz kadırga donatılacağını vc beş bin köle ele geçirdiklerini bildirmiştir (zikreden lorga, IH. s. 267). Kö­
her kadırga için yüz elli kürekçiye ihtiyaç olduğunu- belirtiyordu. Hükü­ lelerin tam sayısını belirlemek için köle vergilendirmesiyle (pençik) ilgili
met bu ihtiyacı çoğu ke/ işsiz. güçsüz gezenleri ve çingeneleri askere ala­ Osmanlı defterleri sistemli bir biçimde incelcnmelidir. Batılı kaynaklar ya
rak ya da reayaya belirli sayıda kürekçi teminini zorunlu kılarak karşılı­ da Osmanlı vakayinamelerindeki sayılar bu belgelerle karşılaştırılıp düzel­
yordu. Ayrıca. Utanhul'daki k ök tüccarlarından da dmımıımı için kürekçi tilmelidir (örneğin. Silahtlar Tarihi, yay. haz. A. Refik. İstanbul. 1 9 2 8 ,1, s.
kiralanırdı iRycmıt. Histoire de l'ftat présent de l ’etnpne Ottıtnuın. Aıns- 300) 1661 'de MacariMıın'daıı teksen bin tutuk alındığını bildirmiştir).
142 Osmanlı İmparatorluğu 'nda Kötr Emeği
Halil İnalcık 143
/en le n e n vc sürekli devlet tarafından denetlenen kent köle p azarla­
Sınır m erkezlerinde çalışan veya Osnıanlı o rd u la rın ın peşinden
rında her zam an iyi pa ra getirirdi47.
giden esir tüccarları, esirciler tutsakları oldukça ucu za s a tın alırlar ve
Bir g öz tanığı, K onstantin M iıailoviç, o n beşinci yüzyılda b ir sınır
rıı önemlileri Ü sküp (Skoplje), E dirne, Bursa vc İsta n b u l olan iç p a ­
m erkezinde Ö rgütlenen akınlarla ilgili aşağıdaki gözlem lerini aktarır:
“ Türk akıncıları g önüllüdü r -y aşam ların ı kazanm ak için kendi zarlara getirirlerdi49. Kadı sicillerinin gösterdiği k adarıyla, anlaşılıyor
ki, on beşinci yüzyılın sonlarına do ğ ru Bursa köle p a z arı bu p a­
iradeleriyle seferlere katılırlar... S ü rü ve at besleyerek geçinirler...
Eğer akına kendileri katılm ak istemezlerse (ganim etin y an sı karşılı­ zarların en canlısıydı. Matta Sultan bile, en iyi fiyatların beklendiği
Itursa'da satılm ak ü zere köle gönderirdi. İranlı İpek tü cc a rla rı en İyi
ğında) diğerlerine allarını ö d ü n j verirler; eğ e r elleri b oş dönerlerse
m üşteriler arasındaydı. Açıkça görü lü y o r ki, O sm anlı dö n em i b o ­
“hiç kazancım ız yok, am a bizimle birlikte didinen ve Hıristiyanlara
yunca O rta D oğuda köle ticaretinde Bursa, Sivas’ın yerin i almıştı.
karşı akın yapanlar gibi, büyük İşler yapıyoruz, çü n k ü biz birbirim ize
Balkanlarda ise E d irn e’nin başlıca köle pazarı olduğu g ö rü lü y o r.
destek oluyoruz" derler. Üstelik, erk ek veya kadın, n e ele geçirirlerse
B. de la Brocquiere 1432’d e Rum eli’de seyahati sıra sın d a köle
geçirsinler, çocuklar hariç hepsini para karşılığı satacaklardır, im p a­
tüccarları tarafın d an E d irn e’ye götü rü len 25 kişilik bir tu tsa k kafilesi
rato r çocuklar için kendisi para öder”4*.
gArmtişıiir*0. D aha sonra. Avusturya O sm anlı devleti ile yaptığı barış
anlaşm asında Babıati'ye köle tüccarlarının sınır boylarında d olaşarak
anlaşm alara aykırı bir şekilde tutsak edilmiş köleleri satın alm alarının
*’ Köle pazarı düzenlemeleri için bkz. “Kanunname”, El1, IV, s. 562-66. önlenm esini kabul ettirm iştir” . Sadece Osm anlı b aşk en tin e giderken
Her bir kentte alman köle vergisi n iklan Tapu Defterlerinde kent vergileri yolda köle kafileleri ile karşılaşan Avrupalı ziyaretçiler değil. O sm anlı
arasında bulunabilir (bu defler serileri İstanbul'da Başvekalet drşıVi’nde ve tarihçileri ve O sm anlı epik edebiyatı da bu etkinliğin canlı bir resm ini
Ankara’da Tapu ve Kadastro Müdürlüğü 'ndedir). İstanbul’daki köle pazarı gözler ö n ü n e serer. Kutsal savaşın ve ganim et dağ ıtım ın ın (ganim a)
İçin bkz. “İstanbul”. El2. IV, s. 228: ayrıca bkz. aşağıda dipnot 65. O n ye­ erken İslâm tarihinde büyük bir rol o y n ad g ın ı ve b u n u n Islâm h u k u ­
dinci yüzyılın ilk on yıllarına ait bir pazar yönetmeliğinde (Topkapt Sarayı ku tarafın d an h e r ayrıntısı ile düzenlendiğini b elirtm ek g erek ir92.
Kütüphanesi. Revan no. 1934, s 107-111). İstanbul’da kadın ve erkek, Genel olarak kölelikle ilgili olanlar gibi, bu d üzenlem eleri d e O sm a n ­
yüzün üzerinde köle tüccarı kaydedilmiştir. Köle ticareti, köle vergilen­ lIlar yakından takip etm işlerdir.
dirmesi. kaçak köleler, azâd edilmiş köleler. Sultan köleleri vb. için bkz. Bu kölelerin çoğunu O sm anlılar kendileri kullanm ış o lsalar da.
Ö.L. Barkan. Kanunlar. I. İstanbul. 1943, Dizin: ak-esir. azâdeler. azâdlu Batı A nadolu beylikleri Türkm enlerinin vc o n d ö rd ü n cü ve on altıncı
kâfirler, cariye, ortak, ortakçı, hassa kullar, kul. kaçkun. kenizek. kul- yüzyıllar arasındaki dö n em d e O sm anlılar tarafından ele geçirilen tu t­
karavaş, oğlan, 'uleka. üm m -l veled, üsera. sakların M ısır’a ve İtalya’ya satıldıklarına ilişkin belgesel tanıklıklar
44 M&noirs o f a Janissary. çev. B. Stolz - S. Soucek, Ann Arbor, 1975, s. vardır. V encdik’in Yakın D o ğ u ’da sahip olduğu yerlerde, örneğin
177; krş. Jorga, GOR, II, s. 223-24. Gazavatnante denilen Türk epik ede­
biyatı (bkz. A.S. Levcnd. Gazavatnameler. Ankara. 1956) Osmanlı akıncı­
ları ve akm örgütlenmesinin canlı bir tasvirini yapar ve arka planım anlatır.
Âşıkpaşazâde kendisinin de katıldığı böyle bir akını betimler (yay. haz. At­
sız, İstanbul. 19-19, s. 180) vc ek geçirdiği tutsakları sınır trenti I Ukiip’tr* * Bkz. Ek I; Aşağı Tunn’da Tulça. Polonya’dan gelen köleler için başlıca
950 akçeye sattığını söyler. 1479'daki büyük bir akının (10,000 akıncı) pazardı.
Ijf Voyaged’Outremer. yay. haz. A, Schefer, (Paris. 1892). s. 124.
ayrıntılı bir anlatımı için bkz. İbn-i Kemal, VII. Defter, yay. haz. Ş. Turan.
u Mu'ahadat Mecmuası, III, s. 63.
Ankara. 1954, s. 527-62. I. Süleyman döneminde (1520-1566) Macaris­
u Bkz. dipnot 1: “Rum topraklarına Arap a kınlarının başlamasından itibaren
tan sınırında etkin d a n on iki bin akıncı vardı (lorga, (»OK. III, s. 417).
insan ganimeti ganimetlerin çok önemli bir kısmını oluşturmaya başladı”
Bu sayı Osmanlı belgelerince teyid edilir.
(Vryonis, op. cit.. s. 174).
144 Ostnanh Imparaıorluğu’nda Köle Emeği Halil İnalcık 145

G irit'te Balkan kökenli köleler tan ın d a kullanılıyordu'5. İtalya’d a O n altıncı yüzyılın ikinci y a n sın d a bu a rz kaynaklarının hiçbirisi,
(F lo ra n sa ve M ilano) ise uzm anhk gerektiren belirli san atlard a çalış­ esasın d a O rta A vrupa sın ırlan n d ak i O sm arJı A k ın cı örgütlenm esinin
tırılıyordu. Italyan noterlik belgeleri*4 İtalya'da o n beşinci yüzyılda Avusturya direnişinin güçlenm esi s o n u c u o d a gerilem esiyle orantılı
B alk an lar'd an gelen Y unan. Eflafclı. A rnavut ve S ırp kölelerin ortaya olarak ö n em i büyüyen K aradeniz ile rek ab et edebilecek d u ru m d a
çıktığını g ö ste rir (Bosnalı köleler ise ö n ced en b eri v ardt). Aynı d u ­ değildi97. A rtık O sm anlı p a z an n ın d a h a g en iş kısm ının İhtiyacını,
ru m M ısır’d a M em luk krallığında d a gözlenm iştir9*. A ynca. Ana* deyim yerindeyse, b u İşte uzm anlaşan Kırım T atarları karşılıyordu.
d o lu 'n u n güney kıyılarında, Antalya’d a (Satalla) b u lu n an 1360 ta ­ Polonya, Ç erkezictan ve Rueya içlerine yapılan seferler H anlık aris
rihli b ir g ü m rü k defteri,*6 o zam anlar M ısır ve S u riy e’y e hâlâ o l­ tokrasisi için yaşam sal ekonom ik ö n e m e sah ip düzenli b ir u ğ ra ş h a ­
d u k ç a fazla sayıda beyaz köle ihraç edilirken karşılığında alın an siyah line gelm işti, ö y le kİ. kendi h anlanyla ya d a O sm anlı sultanlarıyla
kölelerin b u ülkelerden yapılan İthalatın önem li b ir bölü m ü n ü o lu ş­ İlişkileri genellikle bu tem el kon u d ak i politikaları tara fın d a n belirle­
tu rd u ğ u n u söyler. niy o rd u 9*. I. M u h am m cd Gİray’d a n (1 5 1 4 -1 5 2 3 ) İtibaren Rusya
Ş u ra sın ı d a belirtm ek gerekir: O sm anlı İm p arato rlu ğ u ’nd ak i k ö ­ to p ra k lan başlıca etkinlik alanı oldu; vc 1 5 3 1’d e n so n ra V olga hav­
leler ya d a yabancıların satın aldığı köleler içinde O sm anlı im p a ra ­ zasındaki Altın O r d u m irası M oskova ile K ırım a ra sın d a u z u n bir
to rlu ğ u m u n akıniarınm yoğunlaştığı bölgelere bağlı o larak belirli d ö ­ m ücadelenin k o n u su o lduğunda büyük ölçekli seferler olağ an hale
nem lerde belirli etnik g ruplar baskın hale gelm iştir: O n d ö rd ü n cü geldi. D oğal o larak. K ınınlılar eylem lerini Yolga havzasındaki kardeş
yüzyılda R unılar ve Bulgarları on beşinci yüzyılda S ırp lar. A rnavut- M üslüm an hanlıklarını işgal ed en b ir d ü ş ıra n a karşı y ü rü tü len K u t­
lar. Kflakhlar, Bosnalılar; ve on Ulıncı yüzyılda M acarlar. Alm anlar. sal Savaş o larak görüyorlardı99.
İtalyanlar İspanyollar ve G ürcüler. Köle tk a r e ti g erçek ten Kırım ekonom isinin tem eliydi. E sasında
kabile savaşçılan ile birlikte binlerce sırad an insanı d a çapul için
Rusya içlerine iten kıtlıktan ve kuraklıktan kaynaklanan eko n o m ik
11 Bkz. F. Thirict, Règlements des délibérations du sénat de Venise baskıydı. Kölelerin satışından elde edilen gelir, o ç ağ d a yaşayan g ö z ­
concernant la Romanie. 3 cilt. (Paris • Lahey, 1948-1961). Dizin: esclaves lem cilerin ileri sü rd ü k leri kadarıyla“ böyle ¿am anlarda ü lk e için ger*
ve Crète; Ch. Verlinden. “La Crél. débouché et plaque tournante de la çe k b ir rah atlam a sağlıyordu. Kırım dışında, bozkırların s a f g ö ç e ­
traite esclaves uux XIV" siecles”, Etudi in onore d i A. Fanfani, c. III (Mita- beleri N ogaylar m u tlak o larak köle ticaretine bağım lıydı; tu tsak lan n ı
no, 1962), s. 593-611. k a ra rg â h la n n a gelen tü ccarlara to p tan satıyorlardı. K ölelerin çoğu
44 Ch. Verlinden tarafından incelenmiştir: “Venezia c ü commercio degli O sm anlı p a z a n n a satılırdı. Ancak, tu tsak lan n önem li b ir kısm ı d a
schlavl ptuvcııiuııii dalle uticniali «kl Mcdiictımıcu". Vemuiu e il Levante İstan b u l k en ti için tahıl yetiştirm ek ü zere tarım sal köle em eği o larak
al secolo XV. (Firenze.1974), s. 911-29; idem. "L’esclavage sur la côte
Kırım kabile aristokrasisinin kendisi tarafından kullanılırdı. Akın-
dalmatc au bas Moyen âge”, Bulletin de l'Institut Historique belge de
Jarda b azen b ü tü n b ir aileyi tu tsa k ed ip götürm eye kalkışm atannın
Rome (1970). s. 57-140: idem. “Esclaves du Sudest et de l’Est européen
en Espagne orientale à la fin du moyen âge". Revue Historique du Sud-est
Européen <1942). s. 371-406. w Bkz. G.E. Rothenberg. The Austrian Military Border İn Croatia. 1522-
** Bkz. dipnot 40. 41 vc 43; aynca bkz. Verlinden, “Venezia e il 1747. Urbana. 1960, s. 27-87. W. McNeil Europe's Steppe Frontier.
commercjo”, s. 915-16; P.H. Dopp, (yay. haz.), l'Egypte au ¡500-1900. Chicago-Londra.1964.
commencement du X V süete, d'après le traité d ’Emmanuel Piloti d e Crète, w Bkz. "Kırım Hânı". İslâm Ansiklopedisi, VI. s. 752-56.
incipit 1420. Kahire. 1950. w Bkz. II. İnalcık, “The Origin o f the Ottoman-Russian Rivalry and the
** Başvekâlet Arşivi. Istanbul, Mâliyeden no. 102. O sıralarda bir siyah köle­ Don-Volga Canal”. Annales de l ’Universit#d'Ankara. (1947), s. 47-110.
nin ortalama fiyatı bin akçe ya da yaklaşık 16 duka nllıııdı. liu ünemli kay w A.A. Novosdskij. On Yedinci Yüzyılda Mostana Devletinin Tatarlarla Mü­
nagın bir cdİsyonumı yayına luı/ırlı<orum. cadelesi. Moskova. 1948 (Rusça), s. 418.
146 Osmanlı İmparatorluğu 'nda Köle Emeği Halil huıictk 147

nedeni belli ki buydu. Evliya Çclebi’nin61 ifadelerine güvenilebilirse. Rusya vc Polonya içlerine Kırım akınlartnın d o ru ğ u n d a . 1514-
1667’de Kırım ’da 187,000 M üslüm ana karşılık (bunun 1 0 0 .0 0 0 ’i 1654 arasın d a alışılm adık ölçüde y üksek sayıda tu ts a k ta n söz edilir.
sıradan halk. 8 7 ,0 0 0 ’i askerdi) 4 0 0 ,0 0 0 köle vardı. I5 7 8 ’d e Kefc’d e köle vergisinden elde edilen gelir 4 ,4 6 3 akçe ta h ­
Kırım lılar tarafından Rusya ya da Polonya içlerine genellikle 200 min edilm ekteydi6’ . En yüksek vergi oranına. 2 5 5 ’e b ö lü n d ü ğ ü n d e
ile 1000 kişilik kü ç ü k gruplar halinde yapılan akınlar Kırım Hanlığı ) yılbaşına 17,502 köle sayısı elde edilir. C anbek G iray H a n 'ın büyük
ile bu devletler arasındaki resm î barış anlaşm alarına bağlı olm aksızın >teferinin ölçekli ard ın d an , 1614 yılında Rus kay n ak ların a g ö re, her
sürekli hâle gelm iş olaylardı. Kırımlılar akm ları sırasında sınırda bir | Tatar a sk erî b eş ila o n köle ile gelm iş ve aynı d ö n e m d e E d irn e'd e
dizi garnizonu, tahkim edilmiş kasabayı içeren savunm a hatlarından ! Ortalama köle fiyatları kırk d uka altınının üzerindeyken (bkz. Ek I -
olabildiğince uzak dururlardı. Geniş sınır hattı boyunca dağılm ış Rus 3) K eic'de yetişkin erk ek köle başına 10 veya 2 0 d u k a altın ın a kadar
kuvvetleri, kabile aristokrasisi şefleri ya d a G iray han ed an ı üyeleri d ü şm ü ştü r66. 1 5 5 8 -1 5 9 6 yılları arasında Rus to p rak ların d a yaklaşık
önderliğinde dikkatlice örgütlenm iş büyük ölçekli T a ta r istilaları k a r­ otuz b üyük T a tar akını kaydedilm iştir. Ve on yedinci yüzyıl Rus kay­
şısında ç o k defa gü çsü z durum da kalırlardı. Bu ak ın lard a köleler n aklarından yapılan hesaplam a bize aşağıdaki sayılan verir: 67
gerçek ganim et sayılır ve güvenli bir şekilde nakledilm eleri ak ın cıla­
rın daim a başlıca kaygısı olurdu: Genellikle, çatışm adan vc ele g e ­ ÏÜ Tuisaklar
çirdikleri insanların değerinin düşm esine yol açacak h e r şeyden k a ­ 1607*1617 100,000
çınırlardı62. 1632 2,660
Cenevizliler zam anında olduğu gibi, Kefe ve Kerç K ırım ’d a b a ş­ 1633 5,700
1637 2.28C
lıca köle ticareti merkezleriydi. Bölgedeki d ah a a z ö n e m d e diğer
1643-1645 10,000
m erkezler T a tar. Ç erkez ve Osmanlı köle tüccarlarının buluştuğu
1645 6,200
Azak (Azov), la m a n . Copa vc S o h u m ’du. Kırım ve Azak’taki köle
1607-1645 126.840
ticarcti ve vergilendirm e, görü n ü şe göre, Ceneviz m odeline dayanan
özel kanunlara göre düzenlenirdi” . Genellikle Kefe d e alm an köle
ı Kabile aristo k rasisi, kendisine ne zam an M oskova ile b ir barış a n ­
vergisi oldukça yüksekti: Köle başına 2 1 0 akçe vc bazı ek resimlerle
laşm ası dayatılsa (ki bu h alk arasın d a pek a rzu lan an b ir d u ru m dc-
birlikte 255 a k çe (on bcşinci yüzyıl so n u n d a yaklaşık d ö rt d u k a al­
İ ğildi) hani bu dö n em d e köle ak ın lan için ikinci önem li bölge olan
tını)64.
i Ç erk czistan ’a sefer düzenlem eye zorlardı. Bu sıralard a Çerkezlerin
Çoğunluğu pagan oldu ğ u n d an vc şefleri K rım ’a tâbt olmayı red d e t­
tiğinden ak ın lar için b ahane bulm ak kolaydı. H anlığın M oskova k a r­
*' Seyahatname. III. İstanbul, hiçti 1314., Mihaloğlu Mchmed Bey I463’te şıtı politikasını yoğunlaştıran Sahip G iray H an (1 5 3 2 -1 5 5 1 ) kitlesel
Bosna'nın fethi sırasında bu ülkeden 15 aileyi alıp, Bulgaristan'daki büyük
Çiftliğini kurmak için Bulgaristan'a yerleştirmiştir (bkz. Barkan. “Kulluk­
lar”, s. 1*6, faksimile XXX'dckî belge). M Başvekâlet Arşivi, İstanbul, Maliye no. 2283; Muhasebe-i Varidat ve İhrâ-
93 Novoselskij, op. cit. s. 434. câi-i hassa-i Kefe, mukata'a-i Esara’t Kefe. 9 Ramazan 986’dan 8 Rama­
M M. Beriııdd • G. Vçiıısıcin, "Règlements de Süleyman I" concernant le zan 987’yc kadar.
Liva de Kefe”, Cahiers du Monde Russe et Soviétique 15-1 (1975), s. 57- *“ Novoselskij, op. cit.. s. 77 ve 86-87.
104. *’ Novoselskij, op. cit., s. 416-38. Sonuç olarak Novoselskij on yedinci yüz­
w M. Berindci-(î. Vcinstein, ibid; I477'de İstanbul’da yalnızca köle, at ve yılın ilk yansı boyunca 150,000*200,000 Rus rutsak elde edildiğini tahmin
koyun pazarlarının üç yıllık birleşik vergileri 360.000 akçe ya da 8,000 eder. Kırım’dan Rusların bildirdiklerine göre Dır Rus kölenin ortalama fi­
duka altınımı ululıyordu. yatı 50 ilâ 100 atlın sikke yo do 40 ile 80 ruble arasındadır.
148 Osmanlı İmparatorluğu 'tulu Ktie Emeği Haiil Imlctk 149

köleleştirm elerle sonuçlanan büyük ölçekli Ç erkezistan seferlerinden veya gayrim üslim ö zg ü r köylü ailelerinin (reaya) tasarru fu n a b ıra ­
ayrtca sorum ludur. 1530’latdo Ç erkez Jana kabilesinin reisi kılmış devlet m ülkiyetindeki to p rak lard a k ü ç ü k tarım sal birim ler te ­
Kansavuk yıllık haraç olarak Osm anlı sultanına bin ve H a n ’a beş yüz melinde örgütlenm işti. Bu aileler toprağı işlem ek ve devlet kanunları
köle gönderm eyi kabul etmişti. Sözü n ü tu tam am ası üzerine Sahip ile düzenlenen vergileri ödem ekle yüküm lüydüler. İslâm huku k u ta ­
G iray 15 3 9 ’da o na karşı bir sefer düzenlem iş vc saray vakanüvisine rafından tanım landığı kadarıyla ö z g ü r (feürjdüler. D iğ er hiç kimse
g öre 5 0,000 tutsak ele geçirmişti. Aynı kaynaktan Öğreniyoruz ki. onları karşılıksız olarak çalışmaya ya d a em eklerinin m eyvelerinden
T uluılaı daha som aki seferlerinde Kabartay (C abcrda) kabilesinden (crâgal etm eye zorlayam azdı. M atta çiftlik to p rağ ın ı terk etm enin
10,000, Pjcdukh (Byaduk) ve Aliyuk kabilelerinden ise 4 0 ,0 0 0 veya yasaklanması ya d a m adenlerde zo ru n lu çalışma veya d ağ geçitlerini
5 0,000 Çerkezİ tutsak etm işlerdir. D aha sonra Ç erkezler tutsak korum a gibi belirli kam u hizm etleri tü ründen yüküm lülükler bile
d ü şm ü ş h e r bir soylularını 2 0 ilâ yüz köle vererek geri alm ışlardır08. ımıtlak değildi: devlet tarafından bahşedilen belirli m uafiyetlerle bun-
Bu hızlı incelemeyi şu soruyu sorarak sonuçlandıralım : Osm anlı l.ır daim a hafifletiliyordu. İm p arato rlu k yönetim i reaya ü zerinde h e r­
toplum u, tem el toplum sal-ekonom ik yapısının ayakta kalabilm ek için hangi bir tü r kişisel bağın oluşm asına yel açacak gelişm eleri e n g el­
em eğin ya d a köle em eğinin m utlak denetim ine bağlı olm ası a n la ­ lemek k o n u su n d a dikkatliydi ve başlangıçtan itibaren g ü c ü n ü n e riş­
m ında gerçekten bir köle toplum u olarak tanım lanabilir m i? O sm anlı tiği h er yerde serfliği veya reaya üzerindeki diğer h e rh an g i b ir kişisel
top lum unda em eğin denetim ine duyulan ihtiyacın d erecesinin to p ­ bağı kaldırm ayı genel bir politika haline getirm işti. Tabii ki. böyle bir
lum un ve ekonom inin farklı parçalarının gereksinim lerine bağlı o la ­ politika h e r şeyden ön ce m erkezî o to rite lehine yerel beylerin g ücünü
rak değiştiğini gösterm eye çal:şttk. Yasal olarak, şeyin d o ğasına in ­ zayıflatmayı am açlıyordu. O sm anlılar bunun egem enliklerini g en iş­
dirgenm iş ve sahibinin m utlak mülkiyet vc kullanım ına bağlı klasik letm elerine hizm et ettiğinin farkındaydılar ve b u n d a n kom şu ülkeler­
anlam da köle bu geleneksel toplum da büyük ölçekli, devamlı vc d ü ­ de sertliğe tâbi kü çü k köylülük a rasın d a bir pro p ag an d a aracı olarak
zenli iş gücü gerektiren girişim lerde âcil o larak ihtiyaç du y u lan bir yararlanıyorlardı.
Ş e y d i -yalnızca im paratorluk o rd u su vc d o nanm ası için m uazzam Ç ifilik-reaya sistem i Osm anlı İm p aratorluğum da ekilebilir to p ­
yapı işleri, büyük sayıda nakliye hayvanının yüklenm esi ya d a o rd u ve raklarla birlikte kırsal nüfu su n ç o k büyük b ir ç o ğ u n lu ğ u n u kapsayan
saray için geniş ölçekli tarım sal üretim de değil, aynı zam an d a genci baskın d ü zendi. Kökeni itibariyle b ir O sm anlı buluşu değildi; daha
olarak toplum da belirli sanatlarda, büyük m alikanelerde ve geniş h a ­ ziyade, geç an tik çağ boyunca hük ü m süren d em o g rafik ve ek o n o ­
nelerde de köleye ihtiyaç vardı. Ancak, im paratorluğun genel sosyo­ m ik koşullar altında ekonom ik olarak en elverişli ve toplum sal olarak
ekonom ik ku ru lu şu n u n bir bütün olarak sınırlı bir alanını meydan;» en güvenli tem el tarım sal em ek biçimi olan köle em eğinin yerine g e ­
getiren bu kısım larda bile konak (geniş hâne) ve b ü yük m alikâneler çen eski b ir sistem in yeniden kuruluşuydu. M atta denilebilir ki. İslâm
dışında köle em eği, özellikle im paratorluk yasalarının hiçe sayıldığı halifeliği ve D oğu Rom a İm paratorluğu, cmpcryal v aro lu şlan n ın sü ­
ve m erkezî iktidarın gerilediği o n altıncı yüzyıl so n u n d a n itibaren rekliliğini to p rak ta bağım sız köylü ailesi birimlerinin devam ını yeğle­
zam anla o rta d a n kalktı. Zaten o n beşinci yüzyılın ikinci yansında yen bu rejimi benim sem elerine ve o n u n savunucusu olm alarına b o rç ­
İm paratorluk hüküm etinin hasla rd a ki köle kolonisini k o ru m ak ta ne ludurlar.
b üyük güçlük çektiğini gördük. Köle em eğinin İslâmî tan m sa! sis te ­ Ne olursa olsun, kesin olarak bilinen, Osm anlı İm p arato r-
m e yabancı bir şey olduğu ve sürekli ve hızlı bir aşınm aya uğradığı lu ğ u 'n u n im p arato rlu k yönetim ince dikkatle k o ru n an tem el to p lu m ­
belli olm uştu. O sm anlı tem el tarım sal üretim örgütlenm esi reaya- sal vc ek o n o m ik yapısının bu oldu ğ u d u r. Ayrıca. O sm anlı yönetim i
ç iftlik sistem ine daynnmakta>dı; yani tanm sa] ü retim , M üslüm an belirli g ru p ların köle statü sü n ü değiştirm eye hazırdı ve tü m geliş­
m eler köle em eğini yok oluşa do ğ ru götürm eye başladığında -ö z g ü r
" Rcmmal Hoca. Tarih-i Stihib Giray, elyazması; Biblioth&ıue Nationale. köylü ço ğ unluğu içinde bir köle topluluğunu korum aktaki güçlükler,
Paris. Suppl. Turc 164. sıkça karşılaşılan kaçışlar vc ö zg ü r kişilerle evlilikler yoluyla toplulu-
ISO Osmanlı İmparatorluğumda KöleFmefi
Halil İnalcık ISI
ğu n erim esi vc belki hepsinden önemlisi, fiyatların arttığı yeni k o ­
şullar altında köle em eğinin kârlı olm aktan çıkm ası o lg u s u - nihayet aliminin resmi değeri: 45.5
akçe)
o nları reaya ile özdeşleştirdi. Fakat, hâlâ ne zam an şeriaı şa rtla n al­
Bursa’da köle pazarında Sultan'ın vek$i 2 ,t0 0
tında özel m ülkiyet söz konusu olsa, özellikle büyük m alikanelerde
tarafından açık artırmayla satılan fcr
ve konaklarda hiçbir hüküm et tasarrufu kabul edilm ezdi. A ncak on
Macar erkek köle
dok u zu n cu yüzyılda Batı uluslarından gelen baskıyla O sm anlı y ö n e ­
Köle lüccan Mustafa’ya satılan kaçak
tim i topraklarında h e r tü rd en köleliği resm i olarak kaldırdı.
Bosnalı köle
EKİ Bursa valisi Ahtned Paşa tarafından
O sm anlı İm paratorluğunda Köle Fiyatları Hamamcı Halil’e satılan bir Arnavut
Bursa Kadı Sicillerinden Satış Fiyatları: erkek köle
Musevi İsrail’e satılan bir Çerkez kadın J .000
1- 1464 T arihli M iras D efterinden (no. A l / l Bursa. Arkeoloji köle
M üzesi. Siciller): Bursalı Piri'ye satılan bir kadın köle 4.500
Köle lüccan Mahmud’a satılan iki köle 4.600
Elhac A h m ed ’in köleleri A kçe (bir duka altm ı:45 akçe Bali Bey'e satılan iki hadım 4.300(100 Mısır altını)
Gülsine. kadın 3.400 Açık artırmayla satılan Bosnalı kaçak 1.450
Benefşe. kadın 2.400 erkek çocuk
Giilçiçek, kadın 2.400 Sulıanın vekili tarafından satılan 2.000
Fatma, kadın 1.000 Jayce’den (Bosna) bir erkek çocuk
Kadem, kadın 8.000 Kaçak Bosnalı yaşlı adam 1.000
Nevruz, kadın 5.000 Köle tüccarı Mahmut'un saltığı iki köle 5.600
İshak, erkek 2.400 Açık artırmayla satılan kaçak Boşnak 850
İsmail, erkek 1.600 erkek çocuk
Şahin, erkek 1.000 Açık artırmayla satılan kadın köle 5.500
Açık artırmayla satılan 2 kadtn köle 4.300
Hoca Turhan’ın Köleleri Açık artırmayla satılan 2 erkek köle 9.000
3 kadın köle 6,000
12 erkek köle 50.000 O rtalam a b ir kölenin değerinin beşte biri olarak hesaplanan köle
vergisi 1 4 7 9 ’d a 2 4 0 akçe. I4 8 5 ’te 2 5 0 akçeydi. 1513’te V enedik’e
Hoca Abdiirrahim'in Keleleri verilen kapitülasyonlarda kaçak bir köle için ö d enecek tazm inat
3 kadın köle 2,200 1,000 akçe o larak tespit edilm işti. 1500 dolaylarında bir kadın köle
3 erkek köle 5,400 için yaşam harcam aları aylık 4 0 akçe olarak hesaplanıyordu (defter,
no. A 8 /8 , 33, Hursa A rkeoloji M üzesi). Bu d u ru m d a o rtalam a bir
2 -1 4 8 1 -1 4 8 6 tarihli sicil defterinden (no. A 4 /4 . Bursa Arkeoloji kölenin fiyatı o n u n yaşam ını sürdürm esi için gerekli o lan 2 ya d a 2,5
M üzesi) yıllık m asrafa d enkti. B ursa’d a bir işçinin gün lü k ücreti 1 4 7 8 ’d e bir
akçeydi (B ursa, Sicil A 4 /4 , s. 586). Bu strada ortalam a bir koyun
35 akçeydi.
Meçe (bu uırihte bir diika 3- Kassârn deflerindeki verilere göre. Edirne’d e ortalam a köle fi­
yatları. 1 5 4 5 -1 6 5 9 (Ö . L Barkan. Belgeler. 3. 1968.)
Halil M ık 153
152 Osmanlı İmparatorluğu 'uda Köle Emeği

KAYNAKÇA
Dönem Ashtor. F. Histoire des prix salaires dans l'Orient Médiéval.Paris. 1969.
1500’lcr Ayalon. D. L'esclavage du Mamelouk. Kudüs. 1951.
1,500 akçe/25 alım sikke
1540'lar Bratianu, G. 1. Actes des notaires génois de Péra et de Caffa. 1281-1290.
2,000 akçe/33 altın sikke
15501er Bükreş. 1927.
2.500 akçc/40 altın sikke
4.000 akçe/41 altın sikke 1560'lar Carter. F. V. Dubrovnik (Ragusa), Londra-New York. 1972.
5.000 akçe/41 altın sikke 1600'1er Malowist. M Kaffa. 1455-1475. Varşova, 1947.
1630'lar Verlinden, C. “Traite des esclaves et traitants italiens à Constantinople (XIII
8.000 akçe/66 altın sikke
•XV siècles),” Moyen-Age, 4. Seri, 18 (1963, s. 791-804).
Listedeki cn d üşük fiyat 700, en yüksek fiyat ise 3 0 .0 0 0 akçe- Verlinden, C. “Le commerce en Mer Noire," Rapport. XIIL Inter. Congress
o f Historical Sciences. Moskova. 1970.
d ir( 1584'e k a d a r 6 0 güm üş akçe 1 altın sikkeye eşittir; d a h a sonraki
Verlinden. C. "Venezia e it commercio degli schiavi provenienti dalle coste
d önem lerde 120 ile 2 2 0 akçe arasır.da gidip gelm iştir).
orientait del Mediterraneo," Venezia e il Levante al sec.. XV. Firenze,
1973, s. 911*29.
EK 2
Akdeniz D ünyasında Köle Fiyatları. 1200-1453

Tarih Mısır İtalya ¡¿ubfpnjk 1'ÜfKİy.C


1200-1250 - 10 dinar •
(Cenova)

1250-1350 60 dinar 25 dinar 2-10 alım -


(Cenova) sikke

1350-1400 50-70duka 30-70düka -

1400*1453 70-140 45-70düka 40*70düka 25-50


düka
(15.yüzyılın
ikinci yansın­
da Bursa)
Halil İnalcık 155

D e v l e t T e ş k İi â t i n d a K u l S İ s t e m İ' Supp.. prs. 1553. tıpkıbasım neşri. F. Uzluk. A nkara 1952, 52, 57.
66. 71). G ulâm lar yalnız ask erî hizm etlerde kullanılıyordu. Fakat II.
Keykâvus büyük em irlikleri gulâm larına vc rince, d iğ er üm erâ ona
karşı cephe aldılar (Ibid. 5 2 -5 3 ).
O sm an G â z î’nin Bursa ablukasına “kulu Balabancık B ahadırı” ta ­
yin ettiğini biliyoruz (N eşrî, Fr. T aesch n er n eşri, I, 3 5 ). Aynı devirde
yaşayan B arak Baba K elim â t‘\nâa, gazâd a H ıristiyanların büyükleri­
nin denize dökülm esi, “u şag ıMnın, yani çocukları vc m aiyyetinin çev­
riye katılm asını tavsiye etm ektedir. O sm anlIlarda kölelerden saray ve
idare adam ları yetiştirildiğine ait O rh a n G iz i devrinden kalan vesika­
lara işaretler vardır. O n u n Ş ab an 7 6 1 /H a z ira n 1360 tarihli vakfiye­
sinde. (U zunçarşılı neşri. Belleten, No. 107. 4 2 2 . levha 16).
Hvrenkuş H adım ve Şahin h Abdullah anıl r: O rh a n devrinde yeniç®
ri hum s-i ş e r ! dolayısıyla padişaha ait olan savaş esiri oğlanlardan
teşkil edilm iştir (bkz. A şıkpaşazâdc. Fr. G.ese neşri, 5 0 ). Bu aslında
m evcut gulâm sistem inin genişletilm esinden ibarettir. D iğer taraftan
O sm anlılar’da kul terim i keza gulâın, gılm ân, em vân veya T ürkçe fethedilen yerlerde yerli ask erî sınıfa m ensup çocukların saray ve o r ­
oğlan, vc nadiren çeieb aynı m ânâda kullanılm ıştır. Kelime genelde du h izm etine alınm ası devşirm e u su lü n ü n uygulanışına bir başlangıç
padişahın, a sk erî sınıf m ensuplarının veya sıradan şahısların h izm et­ teşkil etm iş olabilir. Devşirm e. O sm anlıların gulâm sistem ine g e tir­
lerinde kullanılm ak üzere hususi bir terbiye ile yetiştirdikleri genç dikleri önem li bir yeniliktir. D ar al-h a rb ’k daim i tem as halinde bir
köle m ânâsında kullanılm ıştır. S aray’d a oğlan veya iç-oğlanı. uc devleti o lan O sm anlı devletinde ve cem iyetinde köleler d iğer M ü s­
e nd e rû n d a h enüz bir rütbe kazanm am ış köle veya devşirm e için k u l­ lüman cem iyetlcrindekinden d ah a önem li bir yer kazanm ışlardır.
lanılan bir terim dir. Bunların hepsine birden iç-haİkı veya gılm â n â n -i M erkeziyetçi bir im paratorluk kurmaya çalışan 1. Bayezid d ev ­
enderim denm ekte idi. rinde gulâm sistem i lam gelişim e erişm iş oldu. T a h rir defterlerinde
G ulâm sistem i Osm anlı devlet idaresinin tem elidir. Saray ve dev­ bu devre k a d a r inen kayıtlar, o n u n im paratorluğun h e r tarafın d a yal­
let hizm etinde kullanılm ak üzere kölelerden oğlan yetiştirilm esi y ö n ­ nız yüksek id ari-ask erî m akam ları değil tım arlan d a g ulâm sistem in­
tem i O sm anlılara hiç şüphesiz Anadolu Selçuklularından intikal e t­ den yetişen kullara verdiğini g ö sterm ek ted ir. Bu
m iştir (bkz. İ.H . U zunçarşılı Osm anlı Devleti Te§kilâitııa M edhul, radikal hareketin, bazı çevrelerinin duygularını yansıtan A nonim
İsi. 1941, 85-9 4 , 108*122, M.F. Köprülü, Bizans Müesseselerinin Tevârîh-i Al*i O sm a n ’da tepkilerini bulmaktayız ve o n u n su k u tu n d a
O sm anlı M itesseselerine Tesiri, 208-221, 2 4 2 -4 5 ; M .F. K öprülü, bu tepki şüphesiz önem li bir rol oynamıştır. D u k as (3 4 ) Bayezid’in
“O sm anlı İm paratorluğum un Etnik M enşei M eseleleri", Belleten, sarayında seçilm iş çocuklardan bahseder. Chronique d u Religieux d e
No. 28. 2 75). Anadolu Selçuklularında Şerafeddîn G hulâm Khass S a in t-D en ys d e r ki (I, 4 27) “ Ils enlevent les en fan ts p o u r les
Ralaban ve Karatay kardeşler gibi ghulam aslından m eşh u r kum an instruire d an s leurs Im pures croyances". B&yezid E d irn e'd ek i im areti
d a n la r biliyoruz (bkz. Tarih-i Al-İ Selçuk, Bib. N ationale. Paris yanında bir esir pazarı yaptırm ıştı. Schildberger gibi N iğbolu’d a esir
o lan M essire B arnaba’yı B. d e I-a Broquiere (Voyage d ’O utrem er,
128) çok nüfuzlu bir Osm anlı m em uru olarak bulm uştu.
Hu makalenin aslı: ‘Ghulıım.' lineyelopedia o f İslam. 2. Knıkı. sf. 1085 •
11. M u rad devrinde bu sistem hakkında çağdaş kroniklerde ol­
1091 (M.İ.).
duğu kad ar (bkz. D ukas. 83. 88. 90) resm î arşiv kayıtlarında d a g e ­
156 Devirt Tt'şkilattmia Kul Sistemi t/alıl İnalcık 157

niş m alzem eye sahip bulunuyorum (bilhassa 835 H icrî tarihli S u re l i ularıyla tasvir edebilecck kaynaklara ve arşiv m alzem esin e sahip bu-
D efter-i Sancak-i Arvanid. neşreden H. İnalcık. A nkara 1954; Sofya ‘m aktayız.
Milli K ütüphanesi’nde m ahfuz bir Sofya icmal d e fleri de yine F âtih’in k an u n ları 11. M ehm ed dö n em i için bu k o n u d a en m ühim
835/y ılına aittir. II. M u rad ’ın 8 ^ 8 /1 4 4 4 tarihli a zad n âm esi d e k o ­ y naklardandır. (bkz. R. A nhegger-H . İna.cık, K a n u n n â m e -i S u l­
num uz bakım ından önem lidir, (bkz. benim Fâtih Devri. I. Ankara tanî ber m û ceb -t 'örf-i O sm ânî) Saray teşkilâtının ve o d a la rın Fâtih
1954), M usa Ç elebi’nin kapı-oglanı yedi bin kişiye (N eşri, 135- tarafından İstan b u l’u aldıktan sonra Bizans tesiri altın d a k u rulduğu
140). H. M u ra d ’tnki dört lv»§ bin kiflye (B. de La B rocqutâre. 182- -hakkında yerle§mi$ iddia (son olarak B. Miller, Tİte Palace School o f
83 ) v a n nakla idi. Arvanid sancağı defterine göre 8 3 5 /1 4 3 1 d e o rad a M uham tned th e Conqueror, C am bridge, M ass. 1941, 10*11) M.
askerî sınıfın h e r kadem esinde pedişah kulları ve Beğ kulları tımarlı M urad devri hak k ın d a yukarıda verdiğim iz kayıtlar k a rşısın d a k e n d i­
sipahiler arasında çoğunlukta idiler. Bunlar arasında şahinci-başı. liğinden dü şm ek ted ir. Fâtih, kanunnâm esinde kendi zam a n ın a kadar
c m ir-a h û r. silahdâr. kapıcı, paşm ak-oglanı. solak, zağarcı, b u lu n ­ câri teşkilâtı, bazı ilâve ve değişikliklerle bir araya g e tirm e k ten başka
m aktadır. Bunlar padişah sarayından çıkm a idiler. 8 3 5 /1 4 3 1 , 8 59- bir şey yapm am ıştır.
1455 yıllan arasında A rnavutluk sancak beğlerinin ekserisi gulâm II. M u rad devrinde Y azıcı-zâde Ali (Selçuknâm e, T o p k ap ı Sarayı.
aslından idiler. B unlardan Kavala Şahin. Zaganuz ve Kasım Beğler. 23). padişahlığın kullara sahip olm akla m üm kün o ld u ğ u n u ifade e t­
beylerbeyi ve vezir olm uşlardır. 9 /1 5 . asırda fethedilen bölgelerde m iştir (karş. M achiavelli, T h e Prince, C hapter IV). Kem al Paşa-zâde
yüksek sınıfa m ensup beğzâdclcr O sm anlılar tarafın d an tercih en s a ­ d er kİ, (M illet K ütüphanesi. İstanbul. N o. 2 5 . v. 11*12) gılm ânm
raya alınm akta, orada imtiyazlı b:r m uam ete g ö rm ekte ve çıkm a'da hepsi p adişah kapısında eşit olduklarından hiçbiri diğerleri üstüne
ekseriya beğ unvanıyla en m ühim mevkilere g etirilm ekte idiler. Böy- çıkm ayı ve saltanat iddiasında bulunm ayı aklından geçirm ez.
lece R um . Bulgar, Sırp ve Arnavut aristokrasilerine m en su p birçok 17. asırd a Paul Rycaut d a (T he H ist, o f the Present S ta te o f the
kim seler, bu devirde Osm anlı bejleri ve vezirleri o lara k hizm et e t­ O tto m an Em pire, Ixm don 1686. ch ap ter IIM V ) bu sistem in, p a d i­
m işlerdir. A ncak A nadolu Selçu k lu ların d a olduğu gibi gulâm siste­ şah otoritesini yalnız kendisine m utlak şekilde bağlı kim selere tevdi
m inden gelenlere askerî m akam lar verilmiş, vezirâzam lık ve maliye, etm ek ihtiyacından d o ğ d u ğ u n u anlatır. O sm anlı p a d işa h tan , kendi
inşa şeflikleri genelde ilmiyyeden Türk M üslüm an u n su rla ra h a s re ­ icra "kuvvetini yani örf-i (q.v.) su lta n îy i m ünhasıran kendi kullarına
dilm iştir. Kul aslından olanları küçüm sem e ve o nlara k arşı haset ve vermeyi bir p ren sip haline getirm işlerdir. 10/16. asırda ehl-i ö rf pa*
düşm anlık olduğu anlaşılm aktadır (bkz. D u k as. 6 3 ). H. dişah adına em ir verm e yetkisine sahip k u la r m ânâsına geliyordu.
H üsam cddin {/\m asya Tarihi, İH) yerli T ü rk ricali ile d ö n m eler a r a ­ K apı-kullan ilk devirde k udretli u c begleri karşısında O sm anlı p a d i­
sında bu rekabeti abartm akla beraber, devlet siyasetinde ilk devrede, şahlarının m erkezi o to n tcsın m kurulm asında başlıca etken olm uştur.
b unun önem li bir rol oynadığına jü p h e yoktur. (K aram am M ehm el Koçi Beğ. kapı*kulunun eyalet askeri karşısında bir d enge teşkil etti*
Paşa ile İshak Paşa rekabeti, N. B<tyezid devrinde A m asya’d an gelen ğini ve kendi zam anında bu dengenin yıktlm.ş o ld u ğ u n u ifade etm iş­
rical ile G edik A hm ed arasındaki rekabet, Ç andarlı Halil ile Z a g a n u / tir (Ali Kem ali A ksüt neşri, s. 51).
ve Ş ahabeddin Paşa arasındaki rekabet). II. M ehm ed m utlak m erk e­ G ulâm sistem i K anunî Süleym an ve ilk iki halefi zam an ın d a tam
ziyetçi im paratorluğunu tesis ederken gulâm sistem ini geliştirdi ve genişliğini kazanm ıştır. Bu devirde Avrupa'da Osm anlı İdare sistem i­
vezirâzam lık dahil olm ak üzere devletin b ü tü n icra m akam larını ku l­ ne karşı yakın İlgi uyandığından bilhassa Venedik retazione’ierinc ait
ların eline verdi (bkz, II. İnalcık. M ehm ed II’, M ). Bu devirde u le ­ tasvirlere sahibiz (bkz. Lybycr, 305*322) Bu tasvirler, özellikle G A
m a vezirliği yalnız padişah kullar na m ahsus bir m akam saym akta M enavino (T ra tta to d e costum i) gibi sarayda İç-oglanı o larak b u lu n ­
idiler. Fâtih sarayında iç-oglanı olmuş Angiolello ya g ö re kum andan d u k tan so n ra h atıralarını yazanlar. T ü rk arşivlerindeki zengin m al­
ve başka yüksek mevki sahiplerinin ekserisi gulâm sistem ine göre zemeyi tam am lam ak bakım ından değerlidir.
yetişm iş kim selerdendi. M ehm ed II. devrinde İki sistem i b ü tü n ayrın-
Halil Inalak 159
158 Devlet Teşkilatında Kul SUtmi
yazmaya m ecburdu. O n d an so n ra h e r biri kendi yeteneğine g ö re bir
G ulâm ların m enşei başlangıçta en çok p encik oğlanı İdi. Savaşı»
alanda derinleşm ek im kânına sahipti (Atâ. I, 155). İlerleyenler. İslâ­
rehişn olarak alınanların beşte b ri p encik adıyla padişaha aitti. Buna
mî ilimleri. A rapça, Farsça ve T ürkçe s a rf nahiv ve edebiyat o k u rla r­
rehine o lara k tutulan, hediye edilenleri k atm ak lâzım dır. Büyük ş e ­
dı. II. Bayezid, o g lan lan u n tahsili ile şah sen a lak ad ar olurdu
hirlerde padişahın hâssa hare eminleri esir p azarların d an en iyi e s ir ­
(M cnavino. M iller, 83). O , d in î ilim lerde d erinleşenlerin İlmiyeye
leri padişah için satın alırdı. Bu kaynaklara daha l. Bayezİd devrinde
intisab etm esine m üsaade etm işti. O d a la rd a h e r türlü fenler yani
d e v irm ed e n gelen çocuklar katılmıştır. 1 0/16. asırda h e r m enşeden
lıüsni hat, inşa, siyakat ve hesab, m usiki dc öğretilirdi. B unlar ilerde
toplanan kulların yekûnu yılda 7*8 b ine yükseliyordu. B u n u n o r ta ­
kâtip sm ıfrna geçebilirlerdi. Yerli ve y ab an cı m üelliflerin ittifakla işa ­
lam a 3 bin k a d a n devşirm e idi. Devşirme oğlanları İstan b u l’a gelince
ret ettikleri b ir no k la da, bu o d alard a oğlanlara beden kuvvetini g e ­
vücut vc karakter itibariyle en iyileri padişah için seçilir. Bazı su lta n ­
liştirmek. binicilikte ve silahşörlükte m aharet kazandırm aya e h em m i­
lar seçim de bizzat hazır bulunurlardı. Bunlar İstan b u l'd a G alatasaray
yet verilm esidir. Başlıca sporlar, ağırlık taşım ak ve ç ek m ek , g üreş,
ve İbrahim Paşa saraylarına, taşrada Edirne ve M anisa saraylarına
kcmcnkcşlik, cündîlik (ata binm e), sinan-bâzlık (kılıç kullanm a),
gönderilirler. Kalanı Yeniçeri olmak üzere A nadolu’d a T ü rk köylüle­
lom ak ve ciril o y u n lan d ır (Atâ, I, 177-182, M iller, 125).
rinin yanın» gönderilir, küçük bir kısmı padişah bahçelerinde hizm et
Silahşornâm c, bâznâm c gibi c&cıkr ekseriya o nlar İçin yazılm ıştır,
için bostancı yapılır. Saraya avnim ış olan lara acem i-oglanı denir.
liuııdan başka h e r iç-oglanı, bir h izm etle veya san atta beceri k a z an ­
Keza fethedilen yerlerde soylu ailelerin çocukları seçilerek saraya
mak z o ru n d a idi. E n d erû n d a m inyatür, nakş, cİltcilik, h attatlık ta bir
gönderilirdi, i 0 /1 6 . asır başlarında G alatasaray'da 3 0 0 , Edirne s a ra ­
Çok ü stat yetişm iştir (bak. Alî, M en â kib -i fiiinerverân). Bu bilgiler
yında 300 iç-oglanı vardı (T C . Spandugino. Pelit traictg). Bu
yanında saray d ak i terbiyenin e n m ü h im nedeni oğlan ın padişahın
oğlanlar iki i li yedi sene bu saraylarda sıkı b ir disiplin altında tahsil
hizm etinde o n a m utlak bağlılık ve itaat du y g u lan kazanm asıdır.
ve terbiye g ö rdükten sonra çıkm a denilen ikinci bir elem eye tâbi
Yatması, kalkm ası, yem esi ve istırahati belli saatlerdedir. O ğ lan , h er
olurlar ve en uygun görülenleri seçilerek padişahın o tu rd u ğ u sa ra y ­
istediği za m a n k o n u şam az. D ışarı ile v e ailesi ile m ü n ase b e tte b u lu ­
da, yani Y eni-S aray’da Büyiİk Oda (F.ski-Oda veya H ane-i Kebir) vc
nam az. Saray d an çıkıncaya k ad ar b ir m anastır hayatı yaşar, kadın
K üçük-O da denilen dairelere alınırlardı (Angiolello, Fâtih devri so n ­
yüzü görem ezdi. H adım lar, araların d a y a ta r onların g ece ve g ü n d ü z
larında yalnız bir o d adan bahseder I. de P ro m o n to rio ’ya g ö re bütün
h er tü rlü hareketini gözetlerlerdi. (B.Mİller, 6 3 ) M enavino.
odalarda 15-22 yaşlan arasında 4 0 0 iç-oglanı vardı). Büyük-
cııderûnda verilen terbiyeden güdülen gayeyi şöyle özetler: l a m
O d a 'd a n başka b ir K üçük-O da 'â a n ilk defa 15 5 3 ’d e N o v ag ero b ah ­
M üslüm an, kibar konuşm asını ve h arek et etm esini bilen, edebiyata
se d er (B. M iller. 41). A tâ'ya göre (Tarih-i A tâ , I, 153) K üçük-O da
fişinâ. nam uslu, nefsine hâkim çelebiler, centilm enler, yetiştirm ek.
Fâtih zam anında m evcuttu. Saraya alınm ayanlar kapı-kulu sipahi
O d alard a oğlanlar o n a r kişilik gruplara aynlm ış olup h e r g ru b u n b a ­
bölüm lerinden alt kadem ede bulunan ulûfeciler ve garibler bölükleri­
şında yetişkin bir oğlan lala unvanı İle arkadaşları arasındaki d isip ­
ne verilirdi. Y unus B eğ'e göre (Lybyer. 2 63) padişahın sarayında 8
linden so ru m lu d u r. O ğlanlar birbirlerine laladaş derler. Fak at o d a la ­
iiâ 20 yaş arasında 700 iç-oglanı vardı. K anunî d ö n em in e ait resm î
rın asıl gözelim i k a p ıo ğ la n ı keth ü d asın a verilmiştir. O ken d i e m rin ­
bir m asra f listesinde (Ö .L. Barkan, İktisat Fakültesi M ecm uası, vol.
deki hadım larla (m ik tarlan 16 ilâ 30 arasında değişm iştir) bu vazife­
XV, 3 08) 3 c n d e rû n ağası ile sadece 178 gılm an-i c n d e rû n î kayıtlı­ yi yerine getirirdi.
dır. Fakat herhalde en kulaUıltk olduğu zam anlarda B üyük-O do 400
S aray d a daim i personeli hadım lar oluşturur. Bunlar bu m aksatla
K ü çük-O da 2 5 0 kişi idi (Miller, 129-130). B ü y ü k -O d a'd a ve Kii-
hadım edilm iş kölelerdir. D isiplini koruyan ve oğlanları terbiye eden
ç ü k -O d a ’da oğlanlar yalnız, tahsil ve b ed en î idm anlarla m eşgul o lu r­
on tard ır. Bu h adım lar veya a k -ag alar Fâtih devrinde 2 0 kişi idi
lardı. D ersleri saraydaki hocalar ile d ışard an belli /atıla n la rd a gelen
(Angiclello). I. Selim devrinde ise 4 0 kişi İd le r (Atâ, I, 164). Butun
ulem a vc danişm cndlcr okuturlardı. Burada başlangıçla, h erk es K u­
bıı hadım ların başı ve sarayın um um i âmiri Kapı-agası veya
ran okunuık yeteneğine İslâmiyet'in esaslarını oftıcıım cyc vc okuyup
160 Devlet Teşkilatında Kul Sinen ı ■ M Halil İnalcık 161

B abussaâde ağasıdır. O nun alımda sırasıyla üç oda-başı. yani sıra ­ ■ J *lır. Bu so n u n c u la r arasına sonraları ıniftâh (veya a n a h d a r) gulâm ı
sıyla h as odabaşı, hazinedar b ap (veya ser-h âzin în ), kilerci-ba§ı g e­ ■ I veya ağası katılm ıştır. Bu beş ağaya zülüflü ağalar d a denirdi. H as
lirdi. H as odabaşı iç-oglanlan, padişahın şahsının ko ru n m ası ile g ö ­ T oda m evcudu i. Selim devrinde 4 0 ’a çıkarılm ıştır. 1 4 7 5 ’te ü ç yukan
revli olup d ışa n d a vc içeride daim a yanında bu lu n u r, gece nöbet t u ­ I *xlada h ep birden 8 0 iç oğlanı vardı (I. de P ro m o n lo rio , 4 0 ). H as
tarlardı. O nlar padişaha doğrudan doğruya a n d a b u lunm ak salah i­ o da'da o d a-b aşın d an başka altı aga 12 eski (yani kıdem li oğlan),
yetine haiz idiler. Fâtih kanunnâm esine g ö re a rz d a b u lu n m ak yetki­ yinni iki acem i vardı (daha so n ralan hizm etlerde ihtisaslaşm a artm ış,
sine sahip olan agalaı, Kapı-Agpsı. O d a başı. H azinedar-haşı, Kiler- yeni pâyclcr çıkm ıştır, (bunlar için hkz. Atâ. I, 1 8 7 -197).
ci-başı ve S aray-agasıdır. Bu so n uncusu sarayın tem izlik ve tam iratı­ 1 1 /1 7 . a sır b a h a rın d a bazı özel hizm etler için seferli o d ası adıyla
n a bakar. ‘A rz ağalarının adedi sonraları artm ıştır (Ata. 1. 16 2 ). Bu dörd ü n cü b ir o d a ihdas o lu n m u ştu r (A tay a g ö re. i. 153. J. Ahm cd
ağ a la r altında e n kıdem li beş taaesi so n rad an köşe-başı adıyla anılırdı zam anında, U zunçarşılı’ya g ö re, 1635’d e k jru ld u ). Başı S aray ağası
(Atâ. 164). Kapı-ağası (bkz. I. de Pro m o n to rio , 4 1 ; S p a n d u g in o ; 63. d a n bu o d a d a . P adİşah’ın çam aşırlarını yık ty an o ğ lan lar toplanm ıştı.
Ram berti, 244; U zunçarşılı, 354-7) p adişah a d ın a sarayın m utlak Sonraları b u oğlanlardan, berberler, tellak k r, so y tarılar, pehlivanlar,
âm iridir. Angiolello, o sarayda Sultan d an başka herk esin âm iridir', m usikişinaslar, şâirler, h an en d eler atan d ı. M evcudu H . 1 0 9 0 ‘d a 134.
d e r. Pâdişâh yalnız saray işlerinde değil, dışarıya ait devlet işlerinde 1186'da 149 kişi İdi. F n d erû n m ehterhanesi bu o d a d a idi. Seferli
d e o n u n fikrini alırdı. II. Selim ve III. M u rad d evirlerinde kapı-ağası odasında çeşitli sanatlara, ilim ve fenlere ön em verilirdi, b u rad a n bir
G azanfer Aga devlet işlerinde fazla n ü fu z k azan an ağalardandı. çok d eğerli sa n atk â r yetişm iştir.
9 9 5 /1 5 8 7 'd e h arem de H abeşî M ehm ed Aga. D aru ssaâd e ağalığını O ğlanlara ait terfi, nakil gibi m uam eleler k ap ı-ag asm ın veya has
bağım sız hale getirecek harem i K apı-agasm ın idaresi a ltın d an ç ık a ­ oda-başının a rz ı üzerine p âdişâh tarafından b ir h a tt-ı hü m ay u n ile
racaktır. H azinedar-başı terfi adince kapı-ağası o lu rd u . III. Ahm cd yapılırdı. P ad işah lar zam an zam an o daları ziyaret ed erler, yarışm a-
S ilâhdar Ali Aga'yı (sonra veziriâzam) sarayın u m u m î âm iri tayin Itırda hazır b u lu n u rlar vc oğlanları m ü k âfatlan d ım , teşvik ederlerdi.
ettikten so n ra kapı-agaları ikinci dercceye d ü şm ü şlerd ir. Kapı- I lor o danın kad ro su n a g edik denirdi. Norm al tayin ve terfiler kıdem e
ağaları çıkm ada vezir-beylerbeyliği. dah a sonraları 1 0 /1 6 . asırd a ve­ göre o lu rd u , b u n a ocak yoluyla terfi dcnilirci. ö z e l bir kabiliyet isle­
zirlikle M ısır valiliğine tayin edilegelmi§lerdir. yen h izm etler (im am lık, yazıcılık, m ehterbaşılık) için o c a k yolurta
H as oda-başı. h azinedar-b ışı ve kilcrci-başı padişahın özel h iz­ bakm adan tayin yapılırdı. H er o danın bir ham am ı. İm am ı, m üezzini
m etlerine bakan yu k an odalann (koğuşların) âm iridirler. O ğlanlar. vardı. İç oğlanlarına m ahsus saray kütüphaneleri m evcuttu. H a b e r­
Büyük o da vc K üçük o d a ’d a r.ormal olarak d ö rt yıl tahsil ve terbiye ( leşme kollukcular vasıtasıyla yapılırdı. İç oğlanlarının yiyecek ve gi-
d en sonra yeni bir elem eye tâbi olurlar. Bu ç ıkm a 'd a en uygun g ö ­ ycccklcı i m i ayda padişah u»raftndan sağlanırdı. D erecesine g ö re h er
rülenler hazîne ve kiler odalanna alınırlar, kalanlar kapı-kulu süvari birinin ulûfesi, elbise istihkakı (senede d ö rt nöbet) vardı. Bayram lar-
bölüklerinden sipahi-oglânlan ve silahdariar bölüklerine verilir. G iy ­ <la ve başka vesilelerle bahşişe ve alayâ-yi padişahiyc nail olurlardı.
dikleri elbiseden ö tü rü yukarı bölüklerdeki iç-oglanlarına kafıantı. Hütün terfi ve m ükâfatlar, liyakat başarı ve hizm ette kıdem e g ö re
Büyük-oda ve küçük-odadakilere ise dolam alı d en ir. Bu Y ukan | ayarlanm ıştı (bkz. M iller. U zunçarştlı, M .d’O hsson).
O d a la r ara sın d a en yükseği, padişahın şah sî güvenliği vc d o ğ ru d an ) Padişah sefere çıktığı zam an enderûn halkı kendisiyle b e ra b e r g i­
doğruya şahsi hizm etlerine bakan H a s-o d a 'd ır. I. S elim 'd en so n ra bu d er, kendilerine a t ve silah verilirdi. Yalnız saray ağası, sarayın m u ­
odanın başlıca vazifesi. Peygam bere ait eşyanın m u hafaza edildiği hafazası için geride katırdı.
H ırka-i Ş erif d airesine bakm aktı (Atâ. 1, 189). Fâtih kanunnâm esine | O sm anh sarayı e n d e rû n (iç) ve bîrûn (taşra) olarak iki bölmeye
göre (s. 24) H as o d a ’da 32 odu-oglanı ile b ir silâhdar (padişahın | ayrılm ıştır. Y ukarıda bîrûnu anlattık. O rad a padişahın şahsi hizm et-
silahını taşır), bir rikabdar (ayakkabılarına b a k a r), b ir ç o k a d a r (dı> | Iit İ gulâm ların tahsil ve terbiyesiyle birlikte yürür. E n d eru n . padİşa-
elbiselerine bak ar), bir d ü lb eu l-o g lan ı (iç ı«iM .*'iılaımı ak lar) var I hin özel hayalının geçtiği b ir yer olduğu kadar aym zam an d a bir
162 Devirt Teşkilatında K ul Sistemi
Halit İnalcık 163
m ekteptir. Bîrûn ise o n u n dış dünya ile ilişkilerine ait hizm etlerin
ö z e tle g u lâm aslında kapı-kulu 1 5 2 7 ’d e n so n ra b ir yüzyıl zarfında
b ulunduğu kısım dır. Fâıİh k anunnâm esine g ö re b ira n d a k i teşkilâtın
<ıç m islinden fazla b ir artış gösterm iştir.
âm irleri dcrccclerine g ö re şöyle sıralanm ıştır: Yeniçeri ağası, mîr-
G ulâm sistem in d e bu g ru p ların ve eyaletler id aresin in ahenkli bir
â lem , kaptcı-başı, m îr-a h u r. çaktrcı-başı, kap ıcılar-k eth ü d ası. cebeci-
İniltin halinde İşlemesini sağlayan e sas m anivela f* to n ad ır: yani belli
başı, topcu-başı. Bu son ikisi hariç diğerleri, padişahın y anında g it­
«ra ile, iki-sekiz sene a ra ile veya h er padişahın c u lû su n d a , yapılan
m ek h ak k ın a sahip oldukları için, özengi-agaları veya rikab-agaları
terfi vc nakillerdir ( T a rih -i G ılm â n , s. 99. h er yedi veya sekiz senede.
de n ird i. Bu a ğalara bağlı büyük g ru p lard an b a şk a b îrû n d a m üteferri*
Miller. 128; B üyük vc K üçük o d alard a h e r Ici veya ü ç yıld a). Ç ık m a­
ka-başı'yfi bağlı m üteferrik alar, çavuş-başıya bağlı çavuşlar,
da Büyük ve K ü çü k o d alard ak i o g lan la n n «ski leri y ani kıdem lileri,
d a ru ssa â d c ağasına bağlı baltacılar, bo stan cı-h ajıy a bağlı b o stan cılar
yukarı o d a la ra , y ani sırasıyla, Scfcrli. Kiler. H az in e o d a la rın a , k alan ­
gulâm sistem ine d o ğ ru d an doğruya bağlı g ru p la rd ır (b îrû n d ak i bu
ları da sipahi oğ lan ları ve silâh d ar bölüklerine nakledilir, seferli, kiler
teşekküller vc diğ er hizm et g ru p la n için bkz. U zunçarşılı, Saray
vc h azine o d a la n n d a k i kabiliyetli eskiler ise M as o d ay a yükseltilirdi
Teşkilatı, 3 8 8 -4 6 4 ).
(sonraki devirlere ait nakil m erasim i hakkında bkz. A tâ. 1, 1 8 7 -8 8 ).
1577 yılında b îrûndaki kapı k u lla n h ak k ın d a şu resm î liste ( Ö .L
Hu dört y u k arı odadaki a rfîm ilm n kabiliyet.ileri o d a la rın d a eski olur
B arkan. İFM , XV. s. 30 0 ) bir fikir verir.
yahut b îrû n d a m ü teferrik a veya çaşn ig îr cem aatlerin e nakledilirlerdi,
Kişi Maaşları tutarı
laka» bu o d a la rd a k i ag aiar H as o d a d a n sekilir. Öbür o d a ağaları ise
(akça)
ik a ğ a la rd an (hadım lar) o lu rd u . Ak ağ alard an h a z in e d a r başı terfi
M üşâharchorân (aylıklılar: çavuglar 424 4.381.458
ettiğinde Kapı agasr o lu r, o rad a n çıkm ada beylerbeyiliğe tayin o lu ­
çaşnigırter. şairler, tabİbler. vesaire
Yeniçeriler 14.423.426 nu rd u . 1 0 /1 6 . asırd a v ezareü e M ısır v a liliğ n e tayin edild iğ in i g ö rü ­
7886
Sipâhî oğlanları 1993 14.509.398 yoruz. II. M u ra d zam a n ın d a h a z in e d a r başının sa n ca k beyliğine ç ı­
Siiâhdarlar 1593 10.069.884 k a rıld ığ ım v esik alar g ö ste rm e k te d ir (Arvanid D efteri, v a ra k İ ) . Fâtih
Sağ ulufeciler 589 2.343.480 (k an u n n âm esin e g ö re H as o d a d a n silah d ar ve n k a b d a r 5 0 a k ç a ile
Sol ulufeciler 489 1.897.086 m ü te f e r r ik a veya sipahi bölü k lerin d en birinin a ğ ası veya ç a şn ig îr başı
Sağ garibler 211 1.104.834 j yapılır. Riayet edilirse kaptcı-başılık d a verilebilir. O d a la rın a ğ a la n
Sol garibler 204 1.032.618 •an cak beyliği ile çık ar. Z am an la bu e n d e rû n a g a la n n a g ittik çe d a h a
Kapıcılar ve teberdarlar 319 758.622 bfiyük m em u riy etler v erilm eye b aşlan m ıştır. H a s o d a b a şı 1 0 /1 6 a s ır­
Ccbeciler 524 1.016.688 da beylerbeylikle ç ık a r o lm u ştu r. G en e ld e e n d e rû n a ğ a la n beyliğe
Topçular 695 975.624 veya b îrû n ag a lık la n n a , e fra d ise b îrû n bölük ve ce m a a tle rin e ç ık a r­
Terziler 301 641.094 lardı.
Aşçılar 277 654.900 Ç ık m ad a, b ü tü n g ru p la r e n d e rû n ve b îrû n d a h a re k e te gelirdi.
'Alem mehterleri 185 466.570 B îrûndaki a ğ a la rd an Özengi ağ aları sa n ca k beyliği veya beylerbeyliği
Çadır mehterleri ve divan sakalan 277 S82.860 İle e fra d ise ze am e t üc eyaletlere ç tk a rla rd . 1 0 /1 6 . a sırd a n so n ra
Khl-i hiref 585 1.422.726 onlur d a e n d e rû n a ğ a la n gibi beylerbeyilik vc vezirliğe tayin edilm eye
T op aratm aları 943 985.800 başlam ış hatifi y eniçeri ağ a la rın d a n d o ğ ru d an d o ğ ru y a vezirâzâm
Atmacactlar. şahinciler, çakırcılar 259 509.760 tayin e d ilm iştir. Ç a şn ig îr ve m ü te ferrik a lar ile b ö lü k lerd ek i sipahiler
Istabl-i âmire 2830 5.133.000 le a m c tc , ç a v u şlar, kap ıcılar ve y en içeriler (im ara ç ık arlar, y ani e y a ­
İstanbul acemi oğlanları ve bostancılar 3553 1.993.020 letlerde* ze am e t vc tım a r ta s a r ru f e d e n sipahi sınıfına g id erlerd i. B os­
Toplanı 24.166 65.882.938 tan cı vc aşçılara g clin ce ç ık m a d a ileri gelenleri süvari b ö lü k le rin e ve
[kapıcılığa, kalan ları y eniçeri o cu g ın a çıkarılırdı. Ö zetle, e n d e rû n ve
164 Oeı'ltH Teşkilatında Kul Stuem t H alil İnalcık 165

b îrûndaki kapıkullanm n eriştikle "i son m ertebe eyaletlerde tım a r te ş ­ O sm a n h la r’d a klasik devirde kul sistc ııi yalnız id a re sınıfının
kilatıdır. Eyaletlerde yalnız sancak beyliği v e beylerbeyliğinin değil, kaynağı olm akla kalm ış, başlangıçtan b eri özellikle şe h irle rd e to p lu ­
zeam et ve tım arların d a daha 9 /1 5 . asırda padişah vc bey kullarına m un sosyal vc ek onom ik yapısında d a birinci planı İşgal etm iştir.
verildiğini görm ü ştü k . Tım arlı sipahilerin yalnız T ü rk a slın d an M ü s­ 9 / 15. ve 1 0 /1 6 . asırd a O sm anlı şehirlerince tu tu lm u ş k a d ı sicilleri­
lü m a n g önüllü vc akıncılardan ibaret o ld u ğ u g ö rü şü yanlıştır. nin tetk ik i g ö sterm ek ted ir ki. varlıklı halkın serv etin i yatırd ığ ı e n
1 1 /1 7 . a sra k a d a r klasik devirde tım ar dirliklerinin, yani im p a ra ­ nemalı alan lard an biri kölelerdi. O rd u ile berab er e sir tac ille ri g id er
torlu ğ u n idari-askerî esas teşkilâtı k a d ro su n d a bey kulları vç savaş so n u n d a d erh al e sir p a z arlan k u ru lu rd u (m isâl için bkz.
(gulâm ları) d a m ühim b ir y er tutm aktadır. Beylerbcyilerin, sancak C obham , Excerpta Cyprİa, s. 142). U / I T . a s ırd a y aln ız İstanbul
ley le rin in ve sübaşıların k a nu n a g ö re belli sayıda b ir kapı-kulları o l­ gü m rü ğ ü kay ıtlan 2 0 bin esirin girdiğini g ö ste rm e k te d ir (M iller. 8 2 ).
m ak gerekirdi. H a ttâ , tım arlı sipahilerin d e cebelü vc gulâm 9 /1 5 . a sır ikinci yarısında o rtalam a esir fiyatı 4 0 * 5 0 V enedik altını
(oghlan)lardan m ürekkep ufak bir k a p ısı vardı. H e r k ad em ed e tım ar ¡dİ. Köle kullanılm ası b irç o k h u k u k î v e İktisadî av a n ta jla r sağ lam ak ta
ta s a rru f e d e n bey veya sipahi, tım arının m iktarına g ö re m uayyen bir kli. B u rsa‘d a kadifccilcr ve kcm hacılar bunları e sir işçi o la ra k ekseri*
nisb ette cebelü ve gulâm (oğlan) beslem ek m ccburiyctindc idi (bu ya m u k â ta b a usulüyle işletm ekte idiler. Sözleşm e ile belli b ir İşi ta ­
nisbctler Süleym an kanunnâm esinde gösterilm iştir). P aşalar vc b ey ­ m am ladığı tak d ird e e sir h ü r o lu rd u . Bu gibilere m u 'ta k d e n ird i. T ü c ­
ler kanunla yüküm lü olduklarından fa2İa cebelü ve gulâm beslem eye carlar esirleri vc m üştakları ticari ajanları olarak ku llan m ak ta avantaj
Çalışırlardı. Rüsteın P aşa'm n harp esiri veya satın alınm ış köle olan gö rm ek te idiler. Ş e r t wilaya h u k u k u b u n u teşvik e d e n âm illerdendir.
ccbclü vc gulâm ve nökerleri. efendileri gibi ask eri sınıf statü sü n e O sm anlı ö rfi h u k u k u n d a kölelere ait oldukça m ufassal hük ü m ler
tâbi idiler, böyiccc cemiyet içinde farklı bir d u ru m ları vardı. Bununla şeriatı tam am lam ak tad ır (bkz. Ö .L . Barkan, k a n u n la r. 1. İst. 1943.
beraber, şeriatın 'abd, 'itk ve vtlâ hakkında genel hüküm leri askeri indeks a b d . g u lâm kul, atik m addeleri). O sm anlılar'da köle, şeriatın
sınıfa m ensup gulâm ile efendisi arasında da geçeriİdİr. Devşirm e kök*ve fa b d o ) sağladığı elverişli şartları daha d a genişletm iştir. D ev­
çocuklarından bir kısm ının büyük şahsiyetlerin konak ların a verildi­ let hizm ctindckilcrc olsun özel gulâm lara olsun cem iyet İçinde aşağ ı­
ğini de biliyoruz (Miller, 82). Ecyler vc paşalar gulâm larm ı, padişah lık bir u n su r gözüyle bakılm az, hattâ bazı hallerde kııl sıfatı bir nüfuz
sarayının ufak bir örneği olan konaklarında belli hizm etlerde y etiştir­ ve itibar vesilesi o lu rd u . Faal iş hayatında yetişen, sosyal engellerle
dikten so n ra onları d oğrud an doğruya ask eri sınıfa sokabilirlerdi. karşılaşm ayan zenginleşm iş ‘a tik ’lcrin O sm anlı cem iyetinin yüksek
Yararlık gösteren cebclülerini padişaha arzed erek onlar için yeni tabakaları ara sın d a dikkati çekecek kad ar kalabalık o ld u ğ u n u kadı
fciholunan topraklarda tım ar tevcih ettirebilirlerdi. Bey ve paşaların sicilleri o rtaya koym aktadır.
yalnız çocukları için değü. gulâm ları için de has veya tım ar miktarın.) H a rp esirlerinin dah a O rh an Gazi zam anından beri padişah (dev-
göre m uayyen m iktarlarda tım ar verilmesini kanu n n âm eler ö n g ö r­ k t l tarafın d an o rtak et-k u l adıyla tarım topraklarına, köylere yerleşti­
m üştür. Cebeiülcr askerlik hizmeti gö ren kölelerdi, gulâm (oglan)lur rildiğini ve servaj usulüyle kullanıldığını biliyoruz. Bunların askeri
ise sipahinin kişisel hizm etlerine bakardı. G ulâm lard an ccbclü. sınıfa m en su p g ulâm lar ile hiçbir benzerliği yoktur.
cebelülerden tım arlı sipahi olmak m ü m kündü. 9 /1 5 . asrın ilk yarı G u lâm (k u l) sistem ine d a y an an klasik O sm an lı İdare sistem i
sında uc beglcri kendi sancaklarında tım arlan genellikle kendi 1 0 /1 6 . asır ikinci y ansında so n d erece gelişti, kapı-kulu 8 0 bini aştı.
gulâm larına vc nökerlerine verebilm ekte, böylece m erkezî otorite Hu devirde padişahın otoritesi zayıfladığından o nlar sarayda, h ü k ü ­
karşısında oldukça bağım sız 3İr d u ru m teinin edebilm ekte idiler m ette ve eyalet id aresinde h âkim oldular, dirlikleri ve devletin d iğ er
İdam edilen paşaların gulâmları. malları gibi padişahın o lu r, b a /e n gelir kaynaklarını tekelleri altına geçirm eye çalıştılar. K apı-kulu a s ­
d o ğ ru d an doğruya saraya alınırdı (Kvliya Çelebi. S eyahatnam e, II. keri. padişahları indirip çıkarm aya, hattâ katletm eye (II. O sm an)
4 7 2 ). Ö zetle, gıılâın sistem i askerî-klari sınıf m ensuplarının h e r ka k a d a r tah ak k ü m ü ileri g ö tü rd ü ler. S aray gulâm ları bazen onlarla iş­
dem esinde uygulanm akta idi. birliği yapm akla b erab er genelde m enfaatleri padişah otoritesini hû-
Halil İnalcık 167
166 Devlet Teşkilatında Kul Sistemi
ve m aarife d a h a çok ehem m iyet verilmeye buşlaııdı. O cu k yolu d en i­
kim kılm aktı. Bu m aksatla yeniçerilerle süvariler birbirlerine karşı len terfi için belirli hizm etlerden geçm e m ecburiyeti kaldırıldı ve yet­
kullanılm ak islendi. Bu devri ele alan çağdaş O sm anlı tarihçileri ve kili görülenlerin kısa yoldan H as odaya geçebilm esi u sulü kabul ed il­
siyaset-nüvisleri (K âtib Çelebi, Masan Begzade, N aim a. Koç i Beğ) di. G alata Sarayı ve Yeni S aray hazine ve kiler o d a la rın a d o ğ ru d an
anarşiyi başlıca gulâm sisteminin b ozulm asına atfederler. doğruya oğlan yetiştiren b ire r m ektep otarak y eniden açıldı. G ulâm
Kullar tahakküm üne karşı Abaza M ehm ed Paşa İsyanı A n ad o ­ iste m in in son büyük m üm essili H u srev P aşa'dır. T a n z im a t'ta n önce
lu 'd a uyanan m ukavem et ve tepkinin şiddetli b ir g ö rü n tü sü n d en b a ş­ i), kendi konağ ın d a satın alm ış olduğu 5 0 kad ar köleyi özel hocalar
ka bir şey değildir. B undan sonra sarayın ve hüküm etin kapıkulu vasıtasıyla o k u tu p yetiştirm iş, devlet kapısında m ü h im m evkilere y e r­
askerini azaltm a ve disiplin altına sokm a teşebbüsleri ncticc v erm e­ leştirm iş ve b u n lard an birçoğu paşalığa yükselm işlerdir (M . Süreyya,
miş, an c ak K öprülü M ehm ed paganın d ik tatö r yetkileri alm ası ü z e ri­ Nuhbat ai'Vakayi‘. 2 6 9 ). II. M ahm ud, Batı Avrupa saraylarını taklid
n e kapıkulu askerinin tahakküm ü bir dereceye kad ar önlenebilm iştir. ederek eski O sm anlı saray teşkilâtını esasın d an değiştirdi.
K apıkulu arasındaki disiplinsizlik en d e ru n d a d a görülm üş. IV. 1247/1831 d a E n d erû n Nazırlığı. 1 2 4 8 /1 8 3 2 ’d e M âbeyn M üşirliği
M ehm ed’in c ulûsunda çıkm anın gecikm esi üzerine saraylardaki iç kuruldu vc 1 2 4 9 /1 8 3 3 ’te o dalar tam am iyle kaldırıldı. (Lûtfî, Tarih,
oğlanlar ayaklanm ış (Naim o, IV. 349*50), nihayet Büyük oda vc Kü 1. 112).
çük o da ile G alata saray vc İbrahim Paşa saraylanndaki teşkilât k al­
dırılm ıştır. 1683*1699 harplerinden sonra kapıkulu ve gulâm sistemi KAYNAKÇA
devlet içinde eski önem ini kaybederek yeni b ir hüviyet kazanm ıştır.
Sistem in çöküşünde çeşitli sebepler vardır. Evvelâ g u lâm lan n ve Ali. Menâkib-i Hüneverân, yay. M. Cunbur
kapıkulu askerlerinin disiplinsizliği sebebiyle eski fonksiyonunu k ay ­ M-i Selçuk, yay. F.N. Uzluk, Ankara, 1952
betm esi, esir kaynaklarının daralm ası, devlet m âliyesinin fakirleşmesi Anhegger R. ve H. İnalcık, Kanunnâmemi S u ltâ n ı... Ankara. 1956
gibi sebepler göze çarpar. Fakat asıl d erin sebepler, im paratorluğun Açkpa§azâde (Ahmed Aşıkî), Tevârih-i Al-i Osman, yay. F.Giese, Leipzig.
çöküşü dolayısıyla yapı ve m üesseselerini değiştirm eye zorlayan se­ 1928, 50 (T A O ., yay. N. Atsız, İstanbul, 1949; Neşri-)
beplerde aranm alıdır. 17.*18. yüzyıllarda eyaletlerde gulâm siste­ Aıâullah. M. Târih-i 'Atâ, İstanbul. H.129I
m inden gelm eyen u n surlar paşaların kapılarına giderek o yolla id a ­ llarkan. Ö .L XV. VeXVI..4$ıWürifo Osnuınlı İmparatorluğunda Ziraî
red e ve o rd u d a yer alm aya başladılar. Devlet, paşa kapılarında to p la ­ Ekonominin Hukukî ve Mali Esasları, İstanbul. 1943
nan tü rlü adlarda (sa n ıc a sekban, gönüllü, levend) ask er gruplarını Barkan, Ö.L. 'Osmanlı Bütçeleri’, İFM, XVII, 193-347
tanım ak z o ru n d a kaldı. Bu da, padişahın icra yetkisini yalnız saray Hrocquiirc. B.de La Voyage d'Oulrnıer, yay. Ch. Shfer, Paris, 1892 Târih-i
kapı kullarının tem sil edeceği prensibinin terk edilm esi dem ekti. Clhannuma. yay. F.Tacschner, I, Leipzig. 1951
D iğer taraftan H ıristiyan zim m îler arasında devşirm enin tatbiki Cobham, Excerpta Cypria. Cambridgc Univcrsiiy Press. 1908.
1 1/17. asırdan itibaren güçleşti. 1 1/17. asırda b ir devşirm ede ancak I )ukııs (Doukas), Decİine and Fail o f Byzantİunt ¡o the Ottornan Turks
İki bin oğlan toplanabiliyordu (Miller, 75). Nihayet eski enderûn (Çev. H .|. Magoulias. Detroit, 1975)
m ensuplan ve büyük rical, devşirm eler yerine kendi çocuklarını saray I ııroqhi. S. Osmanlı Kültürü \>e Gündelik Yaşant, İstanbul. Tarih Vakfı,
m ekteplerine ve enderûndaki odalara yerleştirm e im kânını buldular 1997
(Atâ, I. 113). 1 2/18. asırda icra m akam larına ve vilâyetlere gittikçe Itiıılı Kanunnâmesi, yay. TOEM
daha ziyade kalem lerden yetişen kâtiplerin geçm eye başlam ası vc Hı/ır llyas, Vekâyi-i Enderûniyye, yay. C. Kayra, İstanbul, 1987
eyalet idaresine ayanların hâkim olması üzerine gulâm sistem i büs Hıısâıncddîn, 11. Amasya Tarihi, I-IV, İstanbul. H.1327
İnalcık. H.. 'Mehmed II’. ME, İslâm Ansiklopediii
b ütün kalktı. III. Ahm ed zam anında e n d e rû n u n tenkidi, silahdnı
İnalcık. H. Fâtih Devri Özerinde Tedkikler ve Ves\kalar, Ankara. 1954
Ç orlulu Ali P aşa’nın getirdiği değişiklikler (Atâ, 1. 162-65) bir d e re ­
ceye kadar yeni eğilimlerin bir ifadesiydi. O d alard a İn» devirde tahsile
168 Deıiet Teşkilatında Kıd Şulemi

Koçi Beğ, Risale, yay. A.K. Aksül, İstanbul. 1939.


Köprülü, F. ‘Bizans Müessesckrrinin Osmanlı Müesseselcrinc Tesiri', A d a l e t v e Ş ik â y e t H a k k i :
THIM, I. 208-221
•A r z -İ H â l v e ‘A r z -İ M a i i z a r 'I j \ r
Lybycr. A.H. The Goıvrnmettı o f the Otoman Empire, in the Time o f
Suleiman the Magnificent, Cambridge, 1919
Mcnavino, G A Trattato de Costum. e Vita de Turchi. Floransa, 1548
Miller, B. The Palace School o f Muhammed ihe Conqueror, Cambridge.
MAb. 194]
Miller. B. Beyond the Sublime Porte, The Grand Seraglio o f
İstanbul, New Haven. 1931
Rycaui, P. The History o f the Presem State o f the Ottoman Empire, Londra.
1686
Spandugino, T.C. Petit traiet# de I’origine des Turcsz, yay. Ch. Schefer,
Paris, 1896
Uzun çarşılı, İ.H. Osmanlı Devletinin Teşkilâtına Medhal, İstanbul, 1941
Yazıcızâde Ali, Tarih-i Âl-i Selçuk, TKSK (Revan, 1390)

O rta D oğu devlet ve h ü k ü m et sistem inin temci prensibi, özel bir y o ­


ru m u olan a d âlet kavram ına dayanır. Bu adalet kavram ı, halkın şik â ­
yetlerini d o ğ ru d an doğruya h ü k ü m d ara sunabilm esi ve o n u n emriyle
haksızlıkların giderilm esi, d em ek tir1. Divân-ı h ü m ây û n ’u n tem el g ö ­
revi b u d u r. O raya yapılan başvurular, sultanın daim a o rad a hazır
bulu n d u ğ u inancıyla, d o ğ ru d an doğruya Su!tana yapılm ış başvurular
sayılır. Pâdişâhın d o ğ ru d an d oğruya halktan şikâyet topladığı da
d u r . H ü k ü m d a r, cu m a nam azında, ava çıkarken veya sefere g id er­
ken veya gelirken, halkın dilekçelerini kabul ed er (bu dilekçeye İdare
term inolojisinde rik'a den ir). H alkın şikâyetlerini alm ak için bu gibi
fırsatları h ü k ü m d ar ne kad ar ç o k tekrarlarsa, o d crece âdil sayılır.
H ü k ü m d arın dikkatini çekm ek ve şikâyet sunm ak için saraya yakın
yerde ateş yakm ak âdetini, 17. yüzyılda İngiliz tüccarları d a k u llan ­
m ışlardır. H ü k ü m d a ra d o ğ ru d an doğruya erişebilm e, şu sebepten
önem li sayılırdı: H ü k ü m d ar, T a n rı’d an başka kim seye karşı sorum lu
olm ayan tek o to rite olarak, haksızlığı giderebilecek en yüksek o tori-

1 Bkz. H. İnalcık. "AdfildnAmclcr", Belgeler, U (İTK, 1967), 49-52; vc The


Ottoman Empire The Classical Age. ISOO-lbOO, lxindon: Wcidenfcld and
Nicolson 1975.89-01.
Halil İnalcık 171
170 Adalet. Şikâyet Hakkı: 'Arz-i Hal ne ‘A-z-i Mahzarlar

İçirmesine karşılık şikâyât defterleri özel b ir bolüm b u y ru k ları içine


ledir. O . kendisinin otoritesini tem sil edenlerin hepsinin ü stündedir
«lir. “A hkâm -i Şikâyât” kayıtlarından m eydana gelen bu d efterlerd e
ve o n lan n yaptıkları kötüye kullanm aları an cak o b e rta ra f edebilir.
Şikâyet yapanlar şöyle sınıflandırılabilir4:
Bir kelim eyle, hü k ü m d ar udâlctin son başvuru yeridir, bu nedenle de
adaletin yerini bulm ası için toplum da herkes, birey olarak yahut to p ­ 1. “ Kazâ-i m czb û r ahâlisi 'arz-i h â l g ö n d e rü p ”,
lu halde, o na şikâyetini götürebilm elidir. 2. "Balya-Badra kazasında sakin olan tü cc a r taifesi 'arz-t hâ l
Bu tem el anlayış, O sm anlı idaresinde b ir takım k u ru m lar ve o n ­ edüp”,
lara bağlı arşivler biçim inde kendini gösterir. Arşivlerim izde şikâyât >. “Ayntab sancağının erbâb-i tîm âr fukaraları ‘arz-i h â l e d ü p ".
defterleri, “arz-i m ahzar 1ar, m üftülük arşivlerinde m a 'ru z adı altında 4. ‘'İsta n b u l’d a vâki’ m um cu tâ ’ifesi d erg âh -i m u'allâm a 'arz-İ hâ l
gösterilen vesika koleksiyonundaki m alzemenin b üyük b ir kışını, hep cdüp”.
bu tem el k u ru m u n İşleyişi ile İlgilidir. Bu yazım ızda birbirini ta ­ 5. “K azâ-i m ezb û re ahâlisi gelüp".
m am layan iki koleksiyondan, ’arz-i m a h z a rla rd a n ve şikâyât defter- 6. “D erg âh -i m u'allam a m e ktû b g ö n d e rü p kazâ-i m cz b û ra tâb i'
/«■inden sö z edcccğiz. Kırın-tepe im am ı ve hatibi vesair ahâlisi m eclis-i ş e r’a v a ru p ”.
V eziriazam ı (veya onun hiirn şefi « y ıla n reîsiilkiiflâhı)2 ilgilendi­ 7. “M ustafa nâm kimesm» 'arz-i hâ l e d ü p “.
ren b ü tü n beyiik-siyasî işlere ait emirleri, bu arad a h ü k ü m d ar ad a le ­ 8. “Sen ki kadısın, d ergâh-i m u allam a 'arz g ö n d e rü p ”,
tinin yerine getirilm esi işlemi bir Pâdişâh h ü k m ü n e k o n u olm uşsa, 9. “Z u ’am âd an Ahm ed 'arz-i h â l e d ü p ”.
bu hüküm lerin kopyaları veya tutanak tan başlangıçta h ep M iihim m e 10. “H adîce n âm h atu n g elü p ”.
defteri ne kaydolunurdu. 17. yüzyılda. M ühim m clerc g iren h ü k ü m ­ 11. "Benaki zim m î 'arz-İ hâl edüp".
ler, k onularına g ö re ayrı defterlere geçirilmeye başlandı; böylccc
R câyâ/askcrî. zim m î/M ü slü m an , herkesin şikâyet için 'arz su n m a
M ühim m eler yanında Ecnebi defterleri diye bilinen seri ile Şikâyât
hakkı vardır. Bütün bir kaza halkını tem sil edenler d o ğ ru d an d o ğ ­
Defterleri, N â m e Defterleri. A h k â m Defterleri, ve sonraları. Nişân
ruya (no. i) kadıya gidip o n u n vasıtasıyla (no. 6) 'arz-i h â l’dc bulu-
Defterleri ayrı seriler olarak ortaya çıktı. Bu defterler, şü phesiz bu
nablirlcr. Buna ‘a rz-i m ahzar d a d en ir. Yahut, b ir kazada halkın belli
konularda a yn kâtiplerin uzm anlaşm ası ile ilgili olarak vücuda gelmiş
bir kesiti, tü cc a r veya esn aftan bir g ru p (no. 2 ve 4), b aş vurabilirler.
olm alıdır. Bu uzm anlaşm a. Osm anlı bürokrasisinde ileri bir gelişme
Yahut halktan bir şahıs kendi başına d o ğ ru d an doğruya ‘a rz-i h â l’dc.
ve rasyonelleşme b içim inde yorumlanabilir.
bulunabilir (no. 7, 10, 11). B unun gibi “askerî" sınıftan b ir g ru p (no.
Şikâyât defterleri, bu defterlerin babındaki cüm leden d e anlaşıla­
\ ) toptan, veya bir kişi (no. 9 ), şikâyette bulunabilir ve ‘arz su n ar.
cağı üzere, şikâyetler üzerine yaztian Padişah hüküm lerini içerir.
Genellikle a sk eri-resm î kişilerin dilekçesi için yalnızca ’arz kelimesi
İ 1 .0. M ajcr'in belirttiği gibi', M ühim m elerin çok çeşitli hüküm leri
kullanılır. R eayanın sundukları 'arz-i hâl'dir. Yahut kadı d o ğ ru d an
doğıuya b ir şikâyet kon u su için m e k tû b veya 'arz g önderebilir (no.
1 "Reîsülküttâb". (H.I.), İslâm Ansiklopedik, c. IX. 671-683; Beylikd onun #).
yar dımcısıdır: ayn. yer., 674.
5 Das Osntanische 'Registerbuch der Bescltwerden'‘ (Şikâyât Defteri) vom
fahre 1675, c. I. Viyana : Österreichisch: Akademie der Wissenschaften.
ian-namalıdır (maalesef aışivdc yapılını) Lâıiıı harfli Otellere göre llmf(!)
1984, 20; bu defterin yayın biçimi, bizim arşivden yapacağımız bu gibi ya
yayınlar vardır). Majer ve arkadaşlarının önemli bir noksanı, terim ve
yınlara örnek olacak niteliktedir. Orijinal metinleri tıpkıbasım yapıp için
maJdc (\Ktyvoda. pam uk gibi) indeksiyle kişi adları indeksi koymamış ol­
deki yer ve kişi adlarını doğru bir şekilde belirleyen indeksler eklenmem
malarıdır.
nin. ilmi ihtiyaçlara en uygun yol oiduğınu daima söylemekleyiz., özetle
4 Mijiillcr, Majer ve arkadaştan tarafından yayımlanan Ş-kâyâı Defteri'nden
ınc. ¿amnn kaybından başkıt bir şey degİkJir. Hiçbir am^tıncı, başkasının
(b kr not 3) alınmaktadır.
yaptığı bir özetlemeyi veya 'sııdeleşlirme'yi vesika olntnk kullnmmız ve kul
172 Adalet. Şikâyet Hakkı: 'Arz-i Ih l 'Arz-i Mahzarlar Halil İnalcık 173

Şikâyet k o nusuna gelince, şikâyet için "arz veya 'arz-i h â l g ö n d e ­ ğinden ve intikal ed en em lâki d ö rtte b ir fiyata saltık ların d an şik â­
rilmesi. ilgilinin m utlaka bir /ararın ı veya uğradığı bir haksızlığı g i­ yetçi. “ M ahallinde şer'le g örü lm ek için h ü k n " yazılm ıştır (1 85b, 2).
d erm ek. için olm alıdır. Z a rar gören taraf, bir şahıs, bir g ru p veya bir 3. A skeri sınıftan olanların, kanun d ışı reayadan eşya ve para al­
k urum (vakıf gibi) olabilir. I laksız ve zararlı d u ru m , cşkiyânın veya m alarının önlenm esi, hüküm etin en ziyade dikkat ettiği d u ru m lard an
m em urların soygunculuğu, bir m ahkem e k ararın ı tan ım am a, b o r­ olup, genel adâletnâm elerin k o n u su d u r. Bununla b e ra b e r, bu gibi
cu n u ödem em e, genellikle kanuna aykırı h arek etlerd en d o ğ m a o la­ durum lar, özel şikâyet ko n u su d a olabilir. Misâl: C isrim u stafa k aza­
bilir. Bir yöre halkının yıkık bir köprünün Uımiri için başvurm aları da sındaki köyler ‘ar7 gön d erip , “h u k u k ve rüsum ların k ân u n ve defter
aynı kategoride sayılır. Köylünün to p rak anlaşm azlıkları veya b ir tı- m ucibince kendü zabitlerine e d â ” ettikleri hâlde, Ç irm en S a n c a k ­
m ar-crinin köylüden alam adığı vergiler d e bir şikâyet k o n u su d u r. beyi ve S u b aşılan veya adam ları, kasabaya vc köylere gelip reayanın
Esnaf, nizam lara aykırı hareket edenleri şikâyetle ‘arzda bulunabilir. evlerine k o n u p bedava “yem ve yemek ve arpa ve sam an ve koyun ve
Kütün bu hallerde, sö z konusu d a n şey, ö zel zararlard ır; k a m u z a ­ kuzu ve yağ ve bal ve kaz ve tavuk ve o d u n ve o tlu k vesair zahirele­
rarları değildir. Kam uya ait işler M iih im m e d e fterin d e kayıtlı h ü ­ rin... vc külli ak ç ala n n ” alıp zulm etm ektedirler. Y asaklanm ası için
küm lerle karşılanır. hüküm isterler (8 5 a, 4).
H u k u k î şikâyetlerde, çok defa, ‘arz yapan daha ö n ce m üftüden 4. H alkın, k a n u n a aykırı alınan vergilerden şikâyetleri. M eselâ.
bir fetva alarak, haklılığını iliraz götürm ez b ir biçim de desteklem eye M acaristan ’d a Yanova eyaletinde köylüler, tale ve p alan k a d izd arla­
çalışır. Kadı m ektu b u veya ‘a rz İe bildirilen şikâyetler d e. kadının rının. sözde tam irât gideri karşılığı kendilerinden “hilâf-i ş e r' ve k a ­
desteğini taşım aktadır. Böylece, taşlıca şikâyet k o n u lan şu k ateg o ­ n u n ” para toplam alarından şikâyet e d e rle r (1 6 2 a, 1). B unun gibi.
rilerde toplanabilir. V ulçıtrin kadısının gönderdiği bir ‘a rza göre, A rnavutların saldırıları
1. Kadının verdiği hükm ü veya hücceti tanım ayan ve gereğini y e­ dolayısıyla halkı kaçınış olan toprakları, başka d iy ard an gelip işleyen
rine getirm eyenlere karşı şikâyet. M eselâ5, M ısır'da “evlâd-ı m eş­ köylüler, sipahinin izniyle ekiyorlar: kanuna g ö re ö ş r karşılığı sip a­
ru ta “ olan Ahm ed B agdâdî'nin vakıflarına başkaları karışıyorm uş. hilerine belli bir p a ra ödüyorlar. Ayrıca yeni tahrîrde ü zerlerine cizye
cvvcicc Padişah em riyle m ahkem e evlâdın hakkını tanım ış, yine k a ­ olarak to p tan yirm i bin akça yazılm ıştır. Bunu d a ö d üyorlar. Kanuna
rışm ışlar. Yeni h ü küm de deniyor ki: "D âvasına m uvâfik fetvâ-yı göre o n ların başka rüsum ödem em eleri gerekir. Fakat sipahiler faz­
şerîfesi olduğun bildirtip yedinde olan h üccet-ı şe r’iyye ve em r-i ladan b u n lard an “defterlü reâyâ”nın ödem esi g ereken resim leri, yani
'aliyyc m ucibince 'am el olunm ak İçin'’ M ısır paşasına vc M ısır k ad ı­ iki veya ü ç g u ru ş ispence istiyorlar, bir takım angarya h izm etler -
sına h ükın yazılm ıştır (23a, 3). o tluk biçtirm ek g ib i- yüklüyorlar. Sefer h a ra veya İm dâdiye adıyla
2. H üküm lerin çoğunluğu, kijiler arasında h ak davalarıdır. H ü ­ para istiyorlar; “kadı arz etm eğin hilâf-i jer* ve kân u n ve defter
küm . genellikle, hakkın ortaya çıkması için, Ş erî’a t vc kan u n a göre ta ’a d d î o lu n m am ak için” h ü küm yazılm ıştır ()4 9 a , 3). Bu 'a rz , kadı
iddianın m ahkcm cce görülm esin ; dair Pâdişâh e m rin d en ibarettir. tarafından m e k tu p şeklinde yazılmış olup reayayı haklı g ö sterm ek te­
M eselâ, Ali adındaki yeniçeri, Bagdad civarında Şchriyân nah iy e­ dir; bu belge, kadıların mahalli halkın mümessili gibi h arek et e ttik ­
sinde tasarrufundaki “bağ ve bağçc ve d ü k k ân lar ve m enzil ve çift­ lerine ve halkın haklı isteklerini desteklediklerine d air p ek ç o k m i­
liği”. kendisi başka yere gittiğinde kiraya veriyorm uş. Kiracısı ölm üş, sâlden b iridir. Ö b ü r taraftan, reayanın “p erakende” olm ak, yani d a ­
dışardan bazı kim seler “fuzulî işgal” ettiklerinden şikâyet ed er. H ü ­ ğılıp izini kaybetm ek, sonra gelip yeni bir u a tü altında vergilerden
küm “şe r’le g örülm esi” için yazılmıştır ( I 3 ! b . 5). K ocası ölen N esli­ kaçm ak taktiğini d e u n u tm am ak gerekir.
h an hâtûn, m irastan kendi hissesine düşeni ö b ü r vârislerin verm ed i­ H e r zam an reayanın haklı olm adığını, bir tım ar-erinİn şu ’arz-i
hâli d e g ö sterm ek ted ir. Keşan köylerindeki tım arından raiyyetin ve
1 Şikâyât Defteri, ilk üiknın sahifeyi. ikinci, rakam o suhifedeki vesika sırası raiyyet oğullarının çoğu kalkıp köyleri civarında bir m ezra'ada y e r­
nı göstermektedir. leşiyor ve beş sen ed ir ispcncelerini verm iyorlar (ispence. şahsi raiyyet
174 Adalet. Şikâyet Hakkı: 'Ar: - 1 Hal ır "Arz-i Mahzarlar
Hahl İnalcık 175
resm i o lup reâyâ nereye giderse g lsin ödem ek z o ru n d a d ır). Tım ar-
erine "bizim ispencem iz sana hasıl kaydolm am ıştır. Biz ispençem izi Vakıflar dolayısıyla D âru ssaâd c ağası sık sık 'arzlar g ö n d erm ek te­
a h a r kim esneye verdik” diyorlar. Defterci m u /a ssa/'d a n incelendikte, dir. M eselâ, 1086 M u h a rre m /1 6 7 5 M art tarihli bir "arz. o n beş yıl­
on lar bu tım ar-eri üzerine raiyyet yazılmış bulunuyor; böylcce tım ar- dan beri vakıf toprağını elinde tutan, işleyen ve vakfa ö ş r ve resm im
eri P adişahtan hüküm isliyor. Geçm iş yıllara ait ispencelerin alın m a ­ Ödeyen bir köylüyü ko ru m ak istiyor. Vakfa ait b u to prağın sınırları
sı. “kânun vc defter m ucibince 'amel olu n m ak ” ü zere h ü k ü m yazılı­ belli iken, b aşka biri bu top rağ a karışıyor. Evvelcc. em r-i şe rîf ü z e ri­
yor (85a. I). K aydetm ek gerekir ki. b u rad a tım ar geliri sipahinin ne yerine gidilip to p rak belirlendiği h alde y ab an cı kişi karışm akta
özel bir m alı olarak işlem görm ektedir. S ultanın h ü k m ü bir haksızlığı •levanı ediyorm uş. Bu defa, D ârussaâde ağası d av an ın ev k a f m ü fetti­
düzeltm ek için verilm iştir. Başka bir deyim le, b u rad a tım arın, bir şince g örülm esi için hük ü m istiyor (82b, 3). Vakfların, S u ltan vakfı
iltizam m alı gibi, kişiye ait bir h ak haline geldiği düşü n ü lm ek ted ir. olup D âru ssaâd e ağası idaresinde dahi olsa k am u işleri arasın a alın ­
D o b ru c a ’da S arıgöl'de haseki sultanın h âssında o tu ra n reayadan, mam ası ve özel şikâyet konusu olm ası, vakfın h u k u k î niteliğinden
hasekiyi tem sil e d e n voyvodanın geliri a rttırm ak için yaptığı bir hile ileri gelm ektedir. V akıf ü zerinde devletin, teorik o larak bir tasa rru f
üzerine, pâdişâha şikâyet (137b, 3). G enel şikâyet k o n u su olan bu hakkı y oktur. Keza, tım ar sahipleri d e gelirleri için ‘arz gönderirler,
oyun şudur: Voyvoda, haseki sulıana ait ö şü r m ah sû lü n ü alınıyor, /ira tım ar geliri onların özel m allandır. Fakat tım arın to p rağ ı veya
reaya üzerine bırakıyor ve yerine jü k se k fiyattan p a ra istiyor (tereke ıcâyâ ü zerinde bir haksız işlem e karşı devlet d o ğ ru d an d o ğ ru y a h a ­
rayici p azarda kile başına 2 0 akça iken 30 a k ça İstiyor). Pâdişâh, rekele g eçer. Ş ikâyât vesikalarıyla M iih im m e vesikalarını ayırt eden
Ölçü budur.
du ru m u n soruşturulm ası ve kanana aykırı İşlemlerin önlenm esini
Vakfa ait birçok şikâyetler de. vakıfların -se rb e s tiy d i” prensibine
em rediyor (137b, 3).
B urada reayanın. P âdişâh'ın bir yakınına ait, s o ru n d a haksızlığa saygı gösterilm em esinden doğm aktadır. M ahalli otoritelerin, vergi ve
karşı şikâyete cesaret etm esi ve idarenin reaksiyonu d ik k ate değer. cnıııiyel sorunları dolayısıyla “serb e stiy e f'e ay k ın . vakfa girm eleri,
Bu nokta, Osm anlı devlet idaresir.iıı, “keylî b ir patrim onyal sistem" vakıf reayasından isteklerde bulunm aları Ü2erİnc D âru ssaâd e ağası
(bu M ax W eber’in6, O sm anlı rejimini karakterlendirm esidir; o , keyfi onlara karşı şikâyet etm ekte, padişahtan hüküm İstem ektedir (meselâ
patriınonyalizm e “Sultanizın" adını takar) o larak y o ru m lan am ay a­ K la, 6 ). İltizam ko n u su olan haklar d a özel m ülkiyet kon u su sayılır.
cağını g österm ektedir. O sm anlılarda, adalet ve şikâyet sistem inin Bir m ültezim in şikâyeti: K angn (Ç a n k ın )’da koyun sahipleri, kendi
b ürokrasi tarafından yürütüldüğü , Osm anlı b ü ro k rasisin in yerleşmiş koyunlarını agtıâm resm i ö d em ek ten m u 'â f d a n askerlerin sürülerine
katarak, agtıâm resm i ödem ekten kaçtıklarından, tahsilat yapam ıyor.
kurallar ve göreneklere tâbi olduğu, böylcce Pâdişâhın veya yakınla­
rının keyfî tasarruflarım önlem eje çalıştığı un u tu lm am alıd ır. Aynı “Tahsil ettirm ek babında mâliye tarafından em r-i şerifim verilmekle
b ürokratların, devletin çöküşünü, bu büro k ratik dü zen in ve k o n tro ­ m ucibince ‘am el olu n m ak için' hükm yazılmıştır ( 149a. I ).
lün çiğnenm esine atfettikleri bilinm ekledir (Selânikî, Âlî, Koçi Beğ ve R eayadan kişilerle resm î kişiler arasında so ru n lara m isâl: Bitlis
Beyi, Arslan adındaki zım m îden altı bin esedî g ru ş alm ış, d ö rt yıldır
Hacı H alîfe hepsi bu b ü rokratlard an d ır)7.
geri verm iyor. A rslan, Pâdişâha ‘a rz-i h â l göndererek h ü k ü m istiyor,
hakkının alınm ası için yazılan hüküm , yalnız Van beylerbeyine y a­
6 Economy am i Society. I, yay. G. Roth and C. Wittich, Berkeley: Universily zılmıştır. Ç ü n k ü Bitlis sancak beyi o n u n hükm ü altındadır, davayı o,
o f C a lifo rn ia Press, 1 9 7 8 . 2 2 6 - 2 4 1 . kadıya havale edebilir (83b, 5).
7 K. Röhrborn. Untersuchungen zur osmanischen Vcrwaltungsgeschichie.
Başka bir m isâl: T ırhala kazasına tâbi Rarak köyü halkı, h ü k ü ­
Berlin 1973, adlı denemesinden sonra, son zamanlarda önemli bir ¡nedi­
metle işlerini g ö rm ek için M ustafa Ç avuş’u vekil tutm uş. O . "avâriz.
me C.H. Fleischer. Bureaucrat and Intellectual in the Ottoman Empire.
The Historian Mustafâ 'Ali (1541-1600), Princeton : Prmccton Universily
Press 1986; Osmanlı. bürokratlarının belli bir devlet-ccmiyet görüşüııtı yansılan risalelerinin henüz gerçek sistematik bir analizi yapılmadığı inan­
cındayız.
176 Adalet. Şikâyet Hakkı:'An-ı Hal w* 'Arz-i Mahzarlar Halil İnalcık 177

bedel-i n ü zu l vergilerini veririm diye onlardan 72 0 bin akça toplam ış. H ü k ü m , şikâyât defteri’n c kaydedilirken genellikle, “h ü k ü m veril*
H alk, b unun kadı m ahkem esinde şe r’le görülm esi için P âd işâh ’tan in iştir” veya Mh ü k ü m yazılm ıştır” deyim i kullanılır. Birçok hallerde
h ü k ü m ister (83b, 5). (Evliya Çelebi, vilâyetlerde yerleşm iş çavuş, de, “em rim o lm u ştu r" yahut “em r-i şe rif yazılm ıştır” deyim i vardır.
m üteferrika vb. saray kullarının valilerden daha zengin o lduğunu Y ahut, sadece ''yazılm ıştır” denir. Bu çeşitli deyim lerin, hükm ün
vurgular. B unların, hüküm etle yerli halk arasında aracılık yaparak özelliği ile b ir ilişiği o lduğunu sanm ıyoruz.
servet yaptıklarını gösteren bu vesika İlginçtir. A ’yân. b u gibiler a r a ­ Bazı hallerde, "z u h u r eden m evâdd sıhhat ü ze rin e dîvân-ı h ü m â ­
sından çıkm ıştır). y û num a "usi uluııtı diye y tu ılm ışlu ” deyim iyle uluyuı souu^laıı im­
H üküm lenm ek istenir (misâl 54b, 5).
Pâdişâh, şahıslar arasındaki haksızlıkları ve kendi otoritesini te m ­ Bu, kayıt şekli bakım ından M ü h im in e d efteri'nâen esaslı b ir fark
sil edenlerin bu otoriteyi kötüye kullanarak yaptıkları haksızlıkları m eydana getirm ektedir. M ühim m elerdc hü k ü m , aslında nasılsa öyle
önlem ek, veya düzeltm ek için şikâyet m ekanizm asından y a ra r­ biter, “y apasın” "edesin” deyim iyle d o ğ ru hitâb şekli ile nihayetlenir.
lanm aktadır. Başka deyim le, şikâyet ve Padişahın em rini istem e, y ü k ­ "... için yazılm ıştır” anlatım şekli kullanılm az. M ü h im m e k ayıtların­
sek idare otoritesiyle idare edilenler arasında d o ğ ru d an do ğ ru y a ilişki daki bu özellik, belki d e orad ak i m etnin, hük ü m yazılm adan ön ce bir
kuran, kom ünikasyonu sağlayan bir m ekanizm a olu ştu rm ak tad ır. ilk m ü sved d e olm asından ileri gelm ektedir. Şikâ yâ t d e fte r in d e ise.
Pâdişâh haksızlıkları giderm ek için nasıl bir yöntem kullanır, a ş a ­ yazılmış olan hüküm lerin kopyası yapılm aktadır. N â m e defterlerin d e
ğıda bunu inceleyeceğiz. de öyledir.
Pâdişâh buyrukları, hüküm ler veya em r-i şerifler, genellikle k a d ı­ Ş ikâ yâ t defterleri'ndeki, hüküm lerin yazılm asına tem el olan ve­
lara gönderilir, zira tarafsız bir hükm e varm ak, m ahallindeki k o şu l­ sika, 'arz veya 'arz-i /ıd/'dır. Aşağıda bu çeşit vesikaları inceleyeceğiz.
ları hesaba katarak ve so ruşturm a yaparak kan u n ve Ş eri atın yerine A R Z -İ M A H ZA R LA R
getirilm esi fonksiyonu kadılara verilmiştir. M erkezden büro k ratların
Burada, m a h za r kelim esi, bir g ru p tarafından topluca im zalanan ve­
Pâdişâh ad ın a verecekleri hüküm ler yanlış ve keyfî olabilir; böylece
sika. dilekçe anlam ında kullanılm aktadır. Bu gibi vesikaların altında,
a dalet ve h u k u k ilkesine aykırı düşer. Esas am aç, kan u n ve nizam la­
‘arzd a bu lu n an lar, adlarını ve m ühürlerin k orlar. Böylece şikâyet,
rın yerine getirilm esidir. Böylece bir defa d ah a O sm anlı idaresinin
topluca yapılm ış ve h e r üye tarafından tasdik edilm iş b ir ’arz-İ hâl
uzm anlaşm ış bü ro k ra tik niteliği ortaya çıkm aktadır. Bazı hüküm ler,
niteliğini kazanır. Bireylerin yaptıkları başvurulara sad ece ’arz-t hâl
hem kadıya heın de bir “urfî” idare adam ına hitâb eder. Sebebi, ilgili
denir.
kişinin veya k o n unun, idari otorite zincirine tâbi olm asıdır. Konu,
17-18. yüzyıl dönem ine ait bu gibi bir çok 'a n - i m a h za r Başve­
m eselâ eşkıyalık ise, hem kadıyı hem idare âm irini ilgilendirir, bu
kâlet O sm anlı Arşivi Cevdet Dahiliye tasnifinde m evcut o lu p bazıları
sebeple hüküm h e r ikisine hitap eder.
Profesör Yücel Ö zkaya tarafından yayım lanm ıştır. Boris N edkof. bu
Bazı hüküm ler ise, yalnız idare adam larına hitap ed e r (b u n a ait
gibi vesikalar a rasın d a Bulgarca yazılmış ve Bulgar ileri gelenlerince
m isâl azdır, bkz. 71a, 4; 84b, 1). Bu halde konu, Şeriat dışında, ta ­
im zalanm ış 'arz-i m ahzarları yayınlam ıştır. T opluca şikâyette b u lu n ­
m am ıyla askcri-İdari otoritenin yetkisi içindedir ve kadıya havale,
m akta gayr-i M üslim reâyâ İle M üslüm anlar arasında h içbir fark g ö ­
id ari-askerî o torite zincirini kırar. Osm anlı sistem inde, o to rite zinciri
zetilm ez. A şağıda üç 'arz-İ m a h za r inceleyeceğiz.
tem el prensiplerdendir. M eselâ terfi için "arzlar ilgilinin d o ğ ru d an
doğ ru y a em ri altında bulunduğu âm ir tarafından yapıldığı gibi, c e z a ­
landırm alar da ilk önce o na b ild iriliş tir ; ancak konu kadının h ü k ­
m ünü gerektiren bir kanun konusu ise, aynı zam an d a kadıya gider.
A skeri düz e n d e patrim o ıtia i intisabcı-koruınacı bağım lılık daluı
a çık tır ve T iirk-M ogol devlet g e le n isin d en getir.
Halil İnalcık 179
IM AtUıleı. Ştkfa'rt Hıikkı Arz’ı Hal ve 'Arz-i Mahzarlar

luyla geri alm ak için Pâdişâha gönderilm iş bir ’a rz-i m a h za r dır (Y.
I. VI* S İKA (bkz. Ekler no. I)
„¿k ay a tarafın d an fotokopisi yayım lanan bu vesikada m ühürlerin
Sofya ahalisinin, şclıri hııkürr ve tagallübü altına so k an b ir m üte- hepsi çıkm am ıştır). Burada d a toplu halde 'arz-i m a h za r verenler,
gallibc’ye karşı* şikâyetini d ik getiren bir arz-i m ah zar B. N edkof ulemâ ve sulehâ, a ’yân ve eşraf, m eşâyih vc köy halkı vc fu k arâ-i reâ-
tarafından yayım lanm ıştır. Başlarında şehrin ileri gelenleri olduğu yâ o larak gruplandırılm ışlardır. İstedikleri, “m ak tu llerin d e m (kan)
halde, üç binden fazla Sofyalı yeni Rumeli paşası O sm an Paşa'yı. diyetleri, g asp ettirdiği devâbb ve m evâşî ve hayvanâtım ızın kıymeti
K östendiPe gidip karşılıyorlar ve şikâyetlerini dile getiriyorlar. P aşa­ vc bahaları tahsil vc icrâ-yi h akk olu n m ak b a b ın d a ” valiye em ir v e­
nın tnütegallibe H aseki M ehm ed’i cezalandırm aya k arar verm esi so ­ rilmesidir. A 'y û n ın yerinde kalm ast. büyük ö lçü d e, ken d i lehlerine
nucu şehri bırakıp gitm ekten vazgeçtiklerini, Pâdişâha bağlılıklarını Pâdişâha gönderilen 'arz-i m a h za r'lara bağ ıd ır (bkz. V esika 1). Yerli
bildiren “m ahzar birle 'arz-i hâl" d e bulunuyorlar. H aseki M ehmed. halkm şikâyet ettikleri a'yân. m ütegallibe d u ru m u n a d ü şer. Bunu,
üç yıldan beri tagallüp etm ekte olup şehir ve kaza halkından h e r yıl halkın idareye katılm ası o larak d a yorum layabiliriz.
altı-yedi yüz kise para (300-3 5 0 bin g ruş) topladığı ileri sürülüyor.
III. VESİK A (Ekler: no. MI).
Sözde gelip-giden devlet büyükleri için yaptığı m asraflar karşılığı
olarak da “m em leket (l«flíri’,ne, kendisi için bir hayli para eklem ek­ Nitelik itibarıyla farklı olmakla b erab er 'arz-i.m ahzar kategorisin-
ledir. ‘A rz-i m az-hartar g ençlik le’ tarihsizdir. E l-H âc O sm an Paşa dedir. O sm anlı idaresinin decentralization çağında halkın, d a h a d o ğ ­
1799 da Rum eli valisi olduğuna göre, vesikamız bu yıla ait olm alıdır. ru su taşrad ak i nüfuzlu kişilerin idarede artan sö z hakkı vc n ü fu su n u
İm zalar, şehri tem sil eden ileri gelenleri tanım a bakım ından belirten b ir vesikadır. İlk defa b u rad a yayım lanan bu ’a rz-i m ahzar
önem lidir. 'Arz-i h â l'e m ü h ü r basanlar, “ulem â ve sulehâ. ashâb-i şikâyet değil, bir voyvodayı halkın desteklem esi k o n u su n d ad ır.
alâka ve fukarâ-i a ’yân ve e ş r a f 53 kişidir. Kadı b aşta o larak müfti, Livadye’d e m a h za r’ı sunanlar, ulem â, ask erî ve şeh rin ileri g e ­
nakîb. hatîb ve im am lar ulemayı tem sil etm ekte, o n d an sonra "ihti­ lenleri o larak üç kategoriye ayrılm ıştır. Ulemâ sırasıyla kadılar, m ü ­
yar" sıfatıyla anılan kim seler şehrin ileri gelenlerini olu ştu rm ak tad ır. derrisler, kadılık bekleyen m ülâzim ler, imâm ve hatîblerden ibarettir.
Bunlar a rasında sarrâclar esnafı kethüdası hâriç başkasının İçtimaî Askeri g ru b u n a, sırasıyla z a ’îm ler ve tım ar sahipleri, kap ık u llan n d an
d u ru m u belirtilm em iştir. Bu gruptan sonra önem li resm î kişiler, S o f­ sipahiler ve yeniçeriler girer. Sivil kişiler, “fu k ara k u llan " deyim i al­
ya serdarı. Kıptiyân cizyedârı, vilâyet kâtibi, k eth u d â yi şehr, bir tında to p tan gösterilm iştir. ‘A rz altındaki m ühürleri incelediğim izde,
m ültezim , voynugân vekili, kir z a lm . D ergâh-i Âlî gedüklüsü en b aşta m üteferrika Beşaret anılm ış, o n d an so n ra m üderris
A hm cd, başka bir z a lm , İzinbol çeribaşısı. eski m iralay, başka bir M ahm ûd. kadı Ali, cizyedâr M ustafa. İnebahtı sancağı mırlivâsı
gedüklü. Sofya a ’yânı Seyyid Sa’dullâh, Rumeli eyâleti d efterdarı ve Behrâm , K adiri şeyhlerinden M ahm ûd. m edrese talebesi olduğu a n ­
Sofya m ütcscllim inin silâhşor-i hassası 'dır. laşılan M ehm ed, yeniçeri serdârı A hm ed, m üderris M ahm ûd, cü n d î
(sipahi) H aşan vc Ali. râcil (yeniçeri) M ustafa. Pâdişâh kulu Davud.
eski se rd â r A hm ed, Yeniçeri Şeyhî, eski seıd ârlard an M ustafa. Pâdi­
II. VESİKA (Ekler no. II).
şâh kulu Süleym an, yeniçeri M ehm ed, imâm M ehm ed, G azi Ö m er
A dana’da eşkıya ile işbirliği yapıp köyler b asan, valilere karşı çıkan Bey cam ii hatibi H u rre m . Bali Bey cam ii hatibi Şeyh H aşan , başka
başka bir nıütcgaüibenin yağmaladığı eşya ve hayvanatı m ahkem e bir talebe M ehm ed. yeniçeri Receb, Pâdişâh kulu İbrahim , sipahi
Ahm cd. yeniçeri H am za, hatıb M ehm ed, m üderris Süleym an, y eni­
* Y. Özkaya, “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Anadolu’da Ayanlık İddiala­ çeri H üseyin, yeniçeri A hm ed. m üderris Hızır, z a lm (? ) H aşan, ve
rı". DTCF Dergisi, c. 24 (Ankara. 1969). yeniçeri O sm an.
* Memleket Defteri veya Tevzi' Defteri İçin bkz. II. I.. “Miliuıry and l-iscal
Tran&formation İn ihe Oltoman Empirc. 1600-1700.", Atehinim
Otiomanicum. VI (1980), 335-337.
180 Adalet. Şikâyet Hakki. 'Arz-i Hal i r Ars-i Mahzarlar Halil İnalcık 181

1 0 7 8 /1 6 6 7 yılında IJvadyc'yi iiyarct elm iş olan Evliya Ç eleb iy e yük dalgalanm aların. İstikrarsızlığın O sm anlı m âliyesinde k a rg a ­
g ö re 10, bu rası M edine evkafından olduğu için D âru ssâd c ağasının şalıkların an a sebebi olduğu bu m isâlden de anlaşılır.
idaresi altın d ad ır ve o n u n tarafından tayin edilen b ir voyvoda ta ra ­ S öz k o n u su vergiler arasın d a, b ağ-resnti’nin ve isp en ce’nin ö zel­
fından yönetilir. O n u n em ri allında ikiyüz kişi vardır. Evliya, k a sa ­ likle zikri dikkate d eğ er. Evliya ya g ö re şeh ir civarında 2 0 0 0 (bir
banın ileri gelenlerini şöyle sıralar Sipâh kethüda-yeri, yeniçeri s e r­ n üshada 12.000) bağ vardır ve d ö n ü m -rcsm i ö d er. Yalnız H ıristi­
d arı, kale d iz d a n (ve elli hisar-eri), şehir kethüdası, şeh ir subaşısı. yanların ödediği ispence-resm i'n e gelince, köylerin nüftisu ç o ğ u n ­
harac-em ini, m uluesib ağası, bacdâr, on d an w ıııa ulem â şeyhülis­ lukla R u m 'lard an olu ştu ğ u n a göre, nakden ö d e n e n bu resim de
lâm , nakîbüleşrâf, on d an sonra şehrin a ’yânı. büyükleri vc eşrafı g e ­ önemli bir toplam tu tm ak tad ır. Voyvoda M ehm ed Ağa. kadı ö n ü n d e
lir. Bir de g ü m rü k enıini olup Evliya o n u n sarayında kalm ıştır. Evli­ vergileri hangi râyic üzerin d en topladığının tespitini istem iş, m ah ­
kem ede h azır olan “e ş ra f ve a ’yân". g ru şu 2 2 0 ve O sm a n î’yi o n akça
ya. kasaba ahalisini 7 (başka bir nüshada 8 ) M üslüm an m ahalle ve 6
kefere (ço ğ u Rum , ta t i n ve Ermeni) m ahalle ve hepsi iki bin hane üzerinden verdiklerini ifade etm işler ve bu İcadı tarafın d an bir h ü c ­
o lara k g ö ste rir. İki “sûhte m edresesi” o ld u ğ u n u ekler. cette tespit edilerek Voyvodaya verilm iştir IEkler: Vesika no. IV).
S a rp b ir yerdeki kalesiyle askerî ö nem i olan bu kasabada, askeri B urada bizi ilgilendiren esas nokta, ta y a h a lkın ın h a y a tî sorun­
gru b u n ve ulem ânın sivil a ’yân ve e şrâ f y anında hâkim b ir d u ru m d a larda sözünü du yu rm a k için belli bir m ekanizm ayı k u lla n m a h a kkın a
sahip olduğunu gösterm ektir. M ahallî m em ur voyvodanın idaresi
old u ğ u anlaşılm aktadır.
V esikam ızın ait olduğu tarihte, voyvoda M ehm ed A ğa’dır. "Arz-i hakkında kasaba “a ’yân ve eşrafı" düşüncelerini belirtm işlerdir.
m a h za r’m yazılm ası sebebi, geçen yıllarda vergi tahsilatının eksik IV. VESİKA (Ekler: no. IV).
olm ası sebeplerini açıklam ak ve kasaba ileri-gelenlerinin d u ru m a ta ­ Halep kadı sicillerinde, b ir m ah zar karşılığı Pâdişâh tarafın d an g ö n ­
nıklık etm eleridir. N oksanın sebebi, vilâyete tau n salgını gelm esi ve derilm iş b ir h ü k m ü n kopyasıdır. B urada. “ M ahrûsa-i Halebin ulem â,
reayanın " o n ekseri” (onda birincen fazlası?) Ölmüş olm asındandır. sulehâ ve sâdât vesâir fukarası dergâh-i m u ’allâm a m ahzar
İkincisi, voyvodanın vergi toplarken hüküm etin resm î rayicine göre g ö n d erü p ". ölen kadının kıtlık çeken şehıe etra fta n h u b u b at to p la­
değil, m ahallî râyic üzerinden tahsilat yapm ış olm asıdır. 16 2 3 -1 6 2 6 makla u ğ raşırk en m ahkem ede hazır o lu p resim toplayam adığından
yılları a ra sın d a altının resm î rayici 120 ile 4 0 0 akça ara sın d a büyük bahsolunuyor. b o rç içinde öldüğü, ailesinin yol p aralarım sağlam ak
dalgalanm alar y apm ıştır“ . Nihâyet 1625 de bir altın 120. g ru ş 80 üzere, ö lü m ü n d en yeni kadı gelinceye kadar vaki gelirin ailesine ve­
akça o lara k belirlenm iştir. O sm ani akça ise, bu tarih e d o ğ ru 12 akça rilm esinin d ü şü n ü ld ü ğ ü bildiriliyor, b u n u n için P âd işâh 'ın em ri iste­
olarak tespit o lunm uştur. Anlaşıldbğma göre, altını 3 0 0 ve O sm a n î yi niyor. Şeyhülislâm d a bunu uygun bulduğundan, em ir veriliyor. H ü ­
10 ak ç ad a n (gruşu 2 2 0 den) almış, hüküm ete resm î râyic ü zerin d en küm 1102 M u h arrem evâili/1 6 9 0 Ekim tarihlidir, d eftere 12 Safer
teslim at yapm ış, büyük zarara uğram ıştır. Buna g ö re, m eselâ. 1500 1 102 /1 5 Kasım 1690 d a kaydolunm uştur.
akça tu ta n bir vergi m atrahı için beş altın alınış, fakat altınla hesap Sonuç o larak, bu yazım ızda, şikâyet. şi<âyete cevap o larak P âd i­
olduğu tak d ird e hâzineye 12.5 al:m teslim etm esi g erekm iştir. V oy­ şâh'ın g önderdiği h ü k ü m ve h ükm ün kopya edilm iş old u ğ u Şikâyât
vodaya “ziyâde hayf g a d r” olduğu söylendiğine g ö re, halk ö d e m e ­ Defteri kayıtlarını bir a rad a g ö rm ü ş bulunuyoruz. Bu işlem vc vesika­
lerde kendilerine en kârlı yolu seçmiş olm alıdır. Para râyicindeki b ü ­ lar. O sm anlı bürokrasisinin, şahısların veya bir yerdeki toplum un
ihtiyaç vc sorunlarını nasıl ö ğ ren ip karşıladığını, bu n a ait m uam eleyi
açıklam aktadır.
10 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, c. VIII, yay. Kilisli Rıfat. İstanbul: Türk
Tarih Encümcni 1928. 2ÎO-23Î.
" H. Sahillioğlu. “XVII. Asrın İlk Yarısında İstanbul'da Tedavüldeki Sikke
Icrin RAiei, Hı‘IReler. I (TTK, 1964), 233.
0
V*1' * < ' s /?»*>.K<<J-*»/'• ' 4 **—*

34.
"* “ • «6*v
¿H **

F o to k o p i
htAtfrifi?*'

1977. D TC F.
•ffij* .W :0 ‘\
^ ^y«y¿ «ató*#» - & # <£•
•VY:1* v^/ji¿>» fr'P*' ^ a vi
m 9 €

:
A n k a ra
jfr t á í&"
7'/> «55

Q>

İmparatorluğunda Ayinlxk.
s¿ %?■
© <f
İ a*
■i) fi •
£ C£
£ & .V ■e

•*•-■, Æ? © 8 * '••

O
«•?
# ÿ S n ® ’
¿ i- 4
»*

O s m a n ii
,<* d t« $
/i? l '.0 •&
X «y ■

3&

Y. ö îk a y a .
.$
3 3 v -.y
Î $

t ^ v
r th w ®

K aynak : 11. N fd kov, OIIoihoh • Tıırkfıh £Mp/om<if<oi a n d / ’iiftw v iiA t/. II : £>«•. 4
i¿
’ *Li^U j l i J a » j ^ iT
V K Jİ K A I II
‘ ^aVO¿U<* i^ i l ^ u t ! ^ jíUií J «àl J t
ti/L«U I t ^ l j* Jy ¿).ülC > *;•**
£11306
Ü u> iji j j ¿U ¿? O V y » j ^ l w
J p ¿ k j j ß j i [,** j>L* j « V - } *-*b_>t 3 Ic^j j
¿jb} ^ jt^ is j ^ j fclpAM ¿tj*
4*«j » x íj* <*>U¿Ifl ju £ 0^)1 y **j> s 4L*
O U I» ¿ ù^* f <>^tó is ~ J ^ ifiiÿ
0 ^ ~ V > * î* 3 ^ j r * - \ ¿ A y ~ J $ ôj**~ sJ~*J
W*> jx>S*> y *i*>- \-SfŞ j\ *x^> j *jÿ>o) ^
0-cJU ii j J ljîl <J^* OJ^j ¿

* p y .y ¿ -ft * ^ ¡y . <Jj ¿ jS " ih &*\>


t lb b U j t-J*j)jl J ll ^*b
4>»L-*1 ^S”t Ô^i^- OUJ^t y £ « J- 0ç~" jJUlÿl
jlxAAj (j^ )« x ¡ L&*t¿ 3 c s y ^ û 'U ’ U ^ 1 j
J jji tj*) j * !***• U ¡ já á « j jj \
(iib j) \ (*■>) * ¿ y .y * • - ü ^í-1* > j j A J ^
>j1 <>•* t&)«X{ 4*N cjC^» V>/* o ^ - »
J/* j i í J Ú «>- » ¿ l j *-UJ J I xjy* ^ U j L l4
K aynak : T o pkipi * r»lv|. "«• D. iso«. jfoU_-<> _)jjl»- £¿1 y ■4 ^ J j l (jsjJÿl J /U >Jiß j A ^Jol
*Lí ^U- * U o L £ $ y t> J j h J â P j
CJ«U * £)U¿ t j b ( í - ü j l } V 1 C jjU -»
. t ».i^ U j Vt jjO t<
O S M A N L I S U L T A N L A R IN IN
VJUtKA, XV
U N V A N L A R I (T IT Ü L A T Ü R ) V E
D. 1300
Eg e m e n l ik Ka v r a m i
<Jt''o y e s u U

:Z . ^ <& &
> ,A ? ’

7 ~ r - GU *»**-itf .<«VC0 , w ¿9jA iJ

O sm anlı su ltan lan n m çeşitli d ö n em lerd e kullandıklan u n v an lar aynı


z am an d a devlet ve h üküm darlık kavram larını ve devletin gelişm e d ö ­
* £ r n em lerini açıklar, ö n e m verilen unvanlar / /e n (h akan, k ağ an ), Su/*
ran. Pâdişâh unvanlarıdır. Bu u n su rla r sırasıyla O n a Asya T ü rk dev­
leti. İslâm devleti v e İranı devlet geleneğini yan sıtm ak tad ır. Tabii,

“S a S E » « -« h ü k ü m d arın ülkesi ve g ü cü geliştikçe bu unvanlara yenileri eklenm iş,


yah u t o n ların d ah a şatafatlı öz-deyim leri kullanılm aya başlanm ıştır.
İstan b u l fethinden s o n ra M ekke ve M edine ile A rap m em leketlerinin
ilhakı ö ze rin e 1. Selim H ld im u H arem cy n iş-şcrîfcy n . K an u n î S ü ­
leym an HaKfc-i M üslim în vc H alîfc-i Rûy-i Z em in unvanlarını y eğle­
^ 2 , tJ fjp
di.
~ & r * * £ r ^ -b * - İlk O sm anlı beyliğini ku rm u ş olan Osm ar., G â zî ve B ey (beg) v e­
c,, ■ /* • ' -^ Ş T ^ g * s s
ya cm îr, e m îru ’l m u ’a zzam unvanlarıyla yetinm iş g ö rü n m ek ted ir.
S onraki rivayetlerde O sm an İçin H a n unvanı d a yakıştınlm ıştır. G â zî
unvanı, T ü rk ç e asil savaşçı anlam ında Avrasya'da kullanılan alp u n ­
vanının karşılığı olarak kullanılm ıştır. O sm an'ın kardeşi G ü n d ü z ve
silâh ark ad aşları hep alp unvanı taşım ışlardır. Aynı z am an d a M o­
ğolca aynı anlam d a bagaiur unvanını bahadır şekliyle alp karşılığı
188 Ounanlı Sultanlarının Umvnlart Halil İnalcık 189

kullanm ışlardır. O rhan, ilk kez udum güm üş sikke basılan ve sultan (1 413) sultan unvanını alabildi. İslâmî bir unvan o lan Su lta n unvanı
unvanı alan O sm anlı hüküm darıd ır. Daha önceki tarih lerd e k itab e­ ¡ gerçek m eşru hüküm darlığı ifade ettiği iç.n d a im a kullanılm ıştır.
lerde O rh a n için kullanılan sultanu l-guzât, yani gaziler sultanı u n ­ S u ltâ n ıil-M u 'azzam, Sultâ n u 's-S elâ tîn veya Sultan-i a z a m
vanı gerçek su lta n u 'l-a 'za m unvanını alam adığı için kaçam aklı kulla­ S u lta n u 'l-A ra b vû 'b A cem şekilleri tercih olu n u y o rd u . Bir M üslüm an
nılm ıştır. M oğol İlhanlı hüküm darları sultan unvanı alm aya kalkışan devletin m eşrû h ü k ü m d arı olarak sultan un v an ın d an vazgeçilem ezdi.
Anadolu em irlerini şiddetle cezalandırm ışlardır. Z ira bağım sız h ü ­ II. M u rad dön em in d e genellikle P âdişâh-i ‘A le m -p en û h (cihan
küm dar olarak suttan unvanım kullanm ak İçin m utlaka ad ın a hutbe halkının him oyesıne sığındığı ulu h ü k ü m d ü r, im p a rato r) unvanı yay­
okunm ak ve g üm üş akça basılm ak gerekir. O rh a n , bir h ü k ü m d ar gınlaştı. Pchlcvîccdc pâ d . ulu. büyük anlarr.ında terim lerin başında
olarak son İlhanlı hüküm darı Abu Saıd Bahadır H a n ’ın ölüm ünden gelir (p â d -m e n -b a tm a n gibi). Pâd-şâh unvanıyla cş a n la m d a şahlar
(1356) so n ra öteki A nadolu emirleri gibi Su ltan unvanını kullanm a ¡ahi dem ek olan Şehinşâh unvanını O sm artı h ü k ü m d a rla n pek az
ya başladı. R um eli'de im paratorluğu k uran I. M urad ilk defa yüce kullanm ışlardır. 1. Selim ve I. Süleym an Seltm şâh ve Süleym anşâh
hüküm d ar, im p arato r anlam ında H üdâvendigâr (H ü n k â r) unvanını adlarım tercih etm işlerdir.
aklı. O . kaynaklarda gâzî hüdâ\>endigâr diye anılır. Aynı /am a n d a . İstanbul Fatihi. D oğu Rom a im p arato risrın ın vârisi olm a id d ia ­
O rhan I. M urad ve so n ra geien tüm Osm anlı h ü k ü m d arlan G â zî u n ­ sıyla u n v an lan n a Kayser-i R û m unvanını e k e d i. Aynı za m a n d a Sul-
vanını bırakm adılar. Bu olgu, Osm anlı devletinin k u ru lu ş ve g elişm e­ ta n u ’l-Berreyn i t H a k a n u 'l Bahreyn (iki karanın sultanı ve iki d en i­
sinde İslâm î gaza ideolojisinin daim a temel ön em d e olarak devam zin hakanı) unvanıyla Anadolu ve Rumeli ve K aradeniz ve A kdeniz'in
ettiğini gösterir. II. Bayezid’e kadar Beg (Bey) unvanı d a terk ed il­ hüküm darı unvanını benim sedi. Bu unvanı S u lta n u ’l-b e rr ve
medi. Fâtih Suttan M ehm ed bazan M ehm ed Beg unvanıyla anılıyor­ H a k a n u 'l-b a h r şeklinde A nadolu Selçuklulannda d a b uluyoruz. A ta­
du. K utadgu Bilig'dcn (yazılışı 1069) beri T ü rk geleneğinde ları gibi Fâtih'in yeğlediği bir başka unvan da Sultanu'l~guzât va'l-
B ik> B eg> B ey daim a, siyasî hüküm sahibi kişi anlam ında kullanıl­ M ucâhıdîn unvanıdır.
m ıştır. O sm anlı literatüründ e ku m an d a yetkisine sahip Velî ve Şâh unvanlarıyla bu d ünyada vc ö bür d ü n y ad a ü stü n v ar­
z a im /subaşılar ve sancak beyi gibi d ıh a yukarı rü tb ed ek ilcr beg (bey) lık olma iddiasıyla ortaya çıkan Şeyh Safîytıddîn Frdebilî soyundan
unvanı taşırlardı. Ö bür yandan. Y jn an ca k ö ten efen d i ve kefalya Şâh İsmail, “iki cih an d a sultandır kalender" diy o rd u . Velâyet, velilik.
(kavala) unvanları da yerleşm iştir. Birincisi ileri gelen ulem a. İkincisi nübih’vetin k o ru y u cu su d u r inancı T ürkm cnlcr. Kızılbaştar arasında
15. yüzyıla kadar uc bölgelerindeki subaşılar için kullanılm ıştır (m e ­ yaygındı. İran Safavî h ü k ü m d arlan n ın bu iddiasına karşı H. Bayezid
selâ Kavala Ş ahin). Ç ok sonraları, siyasî vc d in î otoriteyi kişiliğinde kendi zam an ın d a ıv lî ve k u tb unvanlarıyla anılm aya başlandt.
birleştirenler için Beyefendi unvanı ertaya çıkacaktır. Firdcvsî-i Rûm î. Midilli Seferi için yazdığı kitaba K u tb n a m e unvanını
Yıldırım Bayezid (138 9 -1 4 0 2 ) tüm A nadolu’d a ö b ü r sultanlar verdiği gibi S u lta n 'a şöyle hitab eder:
üzerinde Selçuklu sultanlarının varisi olm a iddiasıyla, M ısır'daki Ab­
basî halifesinden S u ltâ n u 'r-R û m (Anadolu Sultanı) unvanının bir K utbu’al-Aktâbı kılan sana beyân
m enşur (berât) ile kendisine tanım asını istedi (İb n u ’I-Furat). Tabilerin kim dürür kutbu ‘ayvn
Bayezid'lc çağdaş Avrupa resm î d iln d c Bayezİd imperator Turcorum İşbu asrın kutbu kim dir şerh edem
diye anılm aktadır, Fetret dönem inde (1 4 0 2 -1 4 1 3 ); birbiriyle savaşan Resm ediip kizb aradan tarh edem
Bayezİd'in beş oğlu Çelebi unvanıyla kaldılar, çü n k ü T ü rk d ev ­ Kutbsuz olmaz zaman anla yakîn
letlerinde bir saltanat veraset k a ııtn u yoktu; saltanatı yalnız o lağ a ­
Kutba inkâr etmegil gâyet sakın
n ü stü bir olayla Tanrı l>elli ed er inancı yerleşm iş idi. Dolayısıyla b ü ­
Kub-i akıâb olmayınca her zaman
tü n ülkenin ıneşrû hüküm darının hangisi olduğu In-lli değildi; tâ ki
Çelebi M ehm ed hım k a rd e şk rin i savakla saf dışı h ın k tı, o zam an
Halil İnalcık 191
190 Osmanlı Sultanlarının Umurları
vU/ünden Y edikule’de hapsolunm uş, K anunî tah ta çıktığında Kahİ-
Hu zamanın kutbunu artla cedîd
ıc'ye d önm esine izin verilm iştir. O sm anlı M ısır valisi H âin Ahm ed
Şâh Sultân A i-i Osman Bûyend
kendisini sultan. A l-M utavakkil’i I laEfe ilân etm işse de, paşa
Kub-i 'âlem Padişâhdtr bi-günân
ıskalanıp idam edilm iş, Al-M utavakkil. Kâhire’d e b ir k ö şede belirsiz
hinimde ö m rü n ü tam am lam ıştır.
Kutbu ’l-aktûb olmasaydı ¡ehriyâr
Kanunî Süleym an. H atîfe-i M uslim în vc H alîfe-i R û y -i Z e m in u n ­
Dilegince dönmez idi rüzgâr
vanlarını kullanm ıştır. Bu b ü tü n M üslüm anların halifeliği iddiasında
Tâc u tahtın olmuş iken sahibi bulunduğuna d a ir bir kanıt olarak ele alınabilir; fakat, b u n u n o z a ­
Oldu fa kr ile fenânın talibi man bir tartışın a konusu olduğu anlaşıknaktadtr. Z ira. “İmâm
Kutbu ’l-aktâb olalı Şeh Bâyeztd Kureyş’ten d ir”, ( “al-aim m atu m in K u ray ı”: B uhâri ve öteki hadis
Bahr u berrde hark u gark oldu Yezîd m ecm uaları); İslâm cem aatinin dinî başkanlığı K ureyş kabilesine ait*
Nitekim devrân eder dâyim felek hr. hadîsi karşısında O sm anlı hüküm darının b ü tü n M üslüm anların
halîfesi olm a iddiası o zam an iki tem el tarftıî olguya dayandırılm ak
O sm anlı sultanları sâhib i velayet (velilik) unvanına üııcıtı verir o l­ ı«lcnmi§tir: O sm anlı hü k ü m d arları. F âtih’dcn beri, tü m İslâm ’ın gozâ
m uşlardır. K anunî Süleym an’a şair Yahya sahib-i Velayet diye hilâb ktlıcmı elinde tutm a hakkını kendilerine ait olduğunu iddia etm işler-
etm iştir. Bu dönem de tasavvuf! akım ların g ü ç kazanm asıyla beraber «lir (İstanbul fethinden sonra Fâtih'in M ıstr M emluk su ltan ın a yazdı­
velâye ve kutbiyya teorileri pâdişâhın dinî ve cism anî o toriteyi nefisle­ ğı m ektup: Feridun Bey. M ü n şe â tu ‘s-Setâtîn. 1, s. 2 3 6 ). Fâtih ve II.
rinde tem sil ettikleri inancını kuvvetlendirdi. Arap ülkelerini, özellikle Ituyczkl’e C ezayir M üslüm anları İspanyol istilâsına karşı heyetler
H icaz’ı ülkesine katm ış olan Yavuz Selim . M em lûk sultanlarının gönderip him aye istem işlerdir. D ünya çapında gazâ görevini ü stle ­
llâ m iy u 'l-H ara m a y n i’ş-Şarîfayn unvanını H a d im u 'l-H a ra m ay n iY nen Sultan Süleym an, d ünyada H ıristiyan cevletlerin saldırısına uğ-
Şerîfeyn (M ekke ve M erfînc'niı hadim i) biçim inde b en im sen m iş ıtıyaıı b ü tü n M üslüm an devletlerine ark a çıkm akla b u iddiayı k a ­
fakat Abbasî halîfelerine özgü olan Hilâfci i K ubrâ'ya yani dünyadaki nıtlama yolunda idi. Ö rneğin, Portek.z saldırısına uğrayan
b ütün M üslüm anların m eşrû dinî ve siyasî hâkim i olm ak iddiasında S u m aira'd a Atje (Açe) sultanı A lâeddin'e kale, to p ve gem i yapm ası
bulunm am ıştır. Halîfe nin bu unvanına saygı g ö steren A nadolu S el­ için uzm an lar gö n d erm iş. O sm anlı donanm asını yardım a g ö n d e rm e ­
çuklu sultanları saltanat tahtına o tu rd u k ların d a Bagdad Abbasi halî­ yi vaad etm iş idi.2 K azan vc A strahan'ı zapteden M oskof çarın a karşı
felerinden bir tayin m enşuru istemişler ve kitabelerde kendilerini Ha- O rta-A sya M üslüm anların baş vurm ası ü zeıin e Volga ve A strahan a
fîfe'nin “zahîri”, “m u'm i", yardım cısı olarak anm ışlardır. O n la r böy- 4cfcr düzenlenm iş (1 5 6 9 ). O rta Asya hanlıklarına ateşli silâhlarla
lece. sulta'sını yani İslâm 'da siyasî otoritenin icrasına Halîfe tarafın donatılm ış yeniçeri m üfrezeleri yollanm ış idi.1 Rus Ç a rı'n a karşı hi­
d an izin verilmiş h ü k ü m d ar teorisine daim a sâdık kalm ışlardır. Böy maye isteyen H arezm H a n ı'n a gönderdiği n âm ed e Süleym an, k a ­
lece halîfe teorik olarak U m m c (ü m m et)’nın. yani b ü tü n M ü slü ­ pısını “m elâz-i (sığınacak yer) selâtîn-i nâm d ar” diye an ıy o rd u . O s-
m anların üzerinde sayılmıştır. I. Selim in evrensel hilâfet yetki vc
sem bollerini M ısır’da otu ran Abbasî halifesi III. A l-M utavakkil’dcn
J Bkz. II. İnalcık. Osmanlı İmparatorluğu Ekoncmik ve Sosyal Tarih. 378-
bir m erasim le devraldığına d air rivayet, galiba 18. yüzyılda ortaya
191.
atılm ış ve O sm anlı sultanlarınca benim senm iş asılsız b ir rivayettir. * 11. İnalcık. “The Origins of the Oıtoman-Russian Rivalry and the Don-
Ç ağdaş O sm anlı ve Arap kaynaklarında b una d a ir bir kayıt y o k tu r.' Voljja Canal. 1569", Les Annales de l'Université d ’A nkara, 1. (1947), 47-
Al-M utavakkil, Selim tarafından İstanbul’a gönderilm iş, yolsuzlukları 106: Türkçe çeviri: Belleten. XII (1948), 349-402. Süleyman üzerinde
bkz. Kanunî Armağanı. Ankara: TTK 1970; Soliman Ije Magnifique et son
tenif)s, Paris: Rencontres de l'Ecole de Louvre. 1992,
' Bkz. 11. Edhcın. I>iiı*l-i Islûmiyye, İstanbul 1927. ı. 17 19
192 Osmanlı Sultanlarının Umwilun

m anii h ü küm darı, dünya M üslüm anlarına, M ekke ve M edine’nin


H Â S B a Ğ Ç E ’ DE 'A y ş u T a r a b
hadim i olarak hacca serbestçe gslip gitm eleri için güvence verm ekte,
bu m aksatla kara ve denizde sefer önlem leri alm akta idi. Kuzey Afri­
ka Arap ülkelerini İspanyol haçlılarına, reco nquistaba k arşı korum ak
için levent (K orsan) Bubaorucca (B arbaros) H ayreddin Reîs'i
K apudan-i Derya atayarak donanm a ile Batı Akdeniz’e yollam akta w
P reveza’da A ndrea D oria kum andası altında İm p a rato r V. Karl'ın
güçlü donanm asını bozguna uğratıyor, ülkesini A kdeniz’d e en büyük
d eniz gücü d u ru m u n a getiriyordu (1 5 3 8 ). G azâ ve H ac yollarını k o ­
rum a, O sm anlı h ü küm darını fiilen b ü tü n İslâm dünyasının k o ru y u ­
c u su d u ru m u n a getirm ekte ve bu sıfatla K anunî Süleym an Hilâfet-i
K übrâ'ya h ak iddia etm ekte idi. Süleym aniye Cam ii k apılarından b i­
rin d e E bu’s -S u ’u d ’u n yazdığı kitabede Süleym an MH alîfe.... zıllu’l-
lâh alâ k âffatu’l-üm em ’* diye anılıyordu. O n u n bilgin veya bilgiç
vezirâzam ı Lûtfi Paşa, Hilâfet üzerine risâlesinde gazâ’yı. o n u n tüm
İslâm ’ın hâm isi olduğu tezini savunm akta idi.
Ş u olguyu da kaydetm ek gerekir: 1 2 5 8 ’d e H u la g u ’n u n B agdad'ı
zaptı ve Abbasî ailesini kılıçtan geçirm esinden so n ra İslâm d ü nyası­
Sarayda tü m g üzel sanatların, b u a ra d a şiir ve m usikinin icra edildiği
nın büyük bir bölüm ü M üslüm an olm ayan M ogol hanlarının hükm ü
*»nşına ve g elişm e alanı, m eclis-i işret'tir. M cclis-i işret, ayrıntılarıyla
altına d ü şm ü ştü . O zam an şeriatın uygulanm ası yerel ulem anın so ­
I â kinâm e ve İşretnâmeler’d c tasvir edilm iştir. İşret m eclisinin açıkça
rum luluğu halini aldı. Ö b ü r »andan M üslüm an h ü k ü m d arlar da
U lfım a aykırı İranı m enşei, m utasavvıf şâirlerce ö rtü lm ek İstenm işse
ŞeıTatın baş uygulayıcısı olarak iıttântei ve saltanatı ken d i nefisle­
«Ic. gerçek anlam ın d a şa ra p içilen, h e r çeşit incc san atların icra edil*
rin d e birleştirdiler vc b u sıfatla h alîfe unvanını kullanm aya başladıktı.
diği zevk u safâ toplantısı niteliği s ü rü p gelm iştir. O sm an lı d ö n e m in ­
I. M u ra d 'd a n b eri O sm anlı hüküm darları da. İslâm dün y asın ın başka
den ön ce Oerm İyanlı m usâhib şâirler Ş e /h o ğ lu M ustafa, Şeyhî.
taraflarında o k luğu gibi hatife unvanını kullanm ışlardır.
Ahm ed-i D â l ve A hm edî tam m ânâsıyla İran î g eleneği izleyen m ec­
O sm anlılar’d a H ilâfei-i Kübrâ iddiası, zayıflayan siyasî g ü cü des
l is i işret şâirlerid ir ve O sm anlı klasik edebiyatın tem ellerini a tm ış­
teklem ek am acıyla gittikçe k ım c d c n d î vc 16. yüzyıldan b u yan a b ü ­
lardır1.
tü n İslâm dünyasının m eşru halifesi biçim inde gelişm e g ö sterd i. I.
İslâm ön cesi İran şeh in şâh lan n ın saray lan n d an kaynaklanan m ec-
D ünya savaşı bitim inde H in t M üslüm anlarının O sm an lı hilâfetini
l ı \ i işret, yüksek sanatların şiir, m usikî ve raksın geleneksel m ekânı-
İngiliz hâkim iyetine karşı kullanm aları. Hilâfet H areketi. Osm anlı
d it. İran î geleneği tespit e d e n e n eski kaynaklardan Abu İshak (öl.
S ultanının halifelik iddiasının İslâm dünyası tarafın d an benim senm iş
2 3 6 /8 5 0 ), a d a b (ed e b )’ın ü ç kategorisinden biri o larak Ş âhrânVyi
o ld u ğ u n u g ö sterm ek te idi.
ud çalm a, sa tra n ç ve silâh kullanım ı olarak tespit etm iştir. Kadîm
İran ’d a a ş k ve m acera hikâyelerinde. Konyâgârî'âe, çalgı çalm a, şarkı
söyleme ve şiir o k u m a “zariflere yani centilm en sınıfa ö z g ü işret

' Bkz. "Klasik Edebiyat Menşei*, Türk Edebiyatı Tarihi. I. Kültür ve Turizm
Bakjtnlı£ı yayınları. Ankara. 2006. s. 221-280.
194 Hâs Bağçe’de 'Ay$ ıı Tarab
Halil İnalcık 195
m eclisi” â dâbındadır. Ş arap. ınusikî ve şiir. İslâm d ö n em in d e saray
nigâr civanlar" davet o lu n u r2. Ama m ecliste olanları ketm etm eleri,
m cclis-i işretlerinde devam etmiştir.
sıkı sıkıya tenbih edilir. M ustafa Alî’ye g ö re 1 “av âm -i n âs b u lu n m ak ”
Em evî vc Abbasî saraylarında hamriyya adıyla bilinen işret meclisi
meclisin kıvam ını bozar. İşret meclisi, sultana m ah sû s y üksek zevk
ve o na bağlı incc sanatlar. Gazncli vc Selçuklu saraylarında tam a n ­
ve irfan sahibi seçkinler, zürefâ (centilm enler, civânm erdler) m eclisi­
lamıyla kadîm İran geleneğini devam ettirm işlerdir.
dir; şiir, m u sik î ve "m uhabbet"te k ü ltü rü yüksek seçk in insanların
İŞ R E T M E C L İS İ meclisidir.

Sarayda hâs-bağçe veya kasr (köşk)'larda, işret m eclisi, sanki bu Meclise davet edilenlerin, civânm erdliğin başlıca ö lçüsü sayılan
dünya dışında güzellikleri kucağında toplam ış bir c en n et bahçesi gibi “itidale" dikkat etm eleri, ay k ın d avranışlardan k açınm aları so n d ere-
tertiplenir. Bir görevli. M îr-t meclis, hâs-bahçeyi d ü zenler. Göze, cc önem lidir. Alî'ye göre, fazla içip b ir köşeye çekilip h o rlam ak çok
kulağa, dam ağa, ele ve dudağa hoş gelen h er şey o rad a insanın eli ayıptır. H izm et ed en sâkî “gılm ân”a sarkıntılık e tm ek , h attâ "şehvanî
altında olm alıdır. Seferden dönen şâh. hâsbahçede özel işret m ecli­ göz dik m ek ", u lu o rta m ünasebetsiz sö z sa rf etm ek , centilm enliğe
sinde tüm m eşakkatleri unutm alıdır. Bazm u R azm , İra n ’da ayrı bir aykırı davranışlardır. Meclis âdabına aykın d av ran an lar, nezâketle
edebiyata koııu u lm uştuı. Du kadîm İıâu î gelenek, cn çckici çizgile­ kovulur.
riyle N izâm î'nin H a m se 'sinde, aşk ve m acera hikâyelerinde yansır. Serin zam an lard a işret m eclislerine sahne olan k a sr’lar, bir m ü ­
Z engin G erm iyan sarayında T ürkçe divan edebiyatının kuru cu su cevher k u tu su gibi zarif h atlan , nefis çinileri ve ziya âhengiyle. m i­
G crm iyanlı m usâhib şâirler ondan ilham alm ışlardır, işret meclisi marlık san atın ın şiir vc m usikî ile yarışırcasına h âs bahçeye yakışır
tüm sâkînâm eler'de. daim a belli bir çerçevede tasvir edilir. Bu e d e b i­ şaheserleridir. T opkapı Sarayı k o ru su n d a bugün kayıp o k a d a r köşk
yatta şarap, işret m eclisinin vazgeçilmez öğesidir. Ş arap, güzellikler­ arasın d an kalan Fâtih’in yaptırdığı Çinili Köşk. C cm şîd ’in sarayını
d en zevk atm ak için ruhu coşturan bir T an rı vergisi sayılır. aratm ayacak b ir güzellikte. “H atay ve Frenk" m im arlarının yarattığı
bir şaheserdir.
T ab eristan ’lı Keykavus XI. yüzyılda “zürefâ" (seçkinler) için yazdığı
etiket kitabı K âbûsnâm e'âe, işret m eclisindc şarabın en iyisini su n ­ Meclis-İ işrette, sultanın daim a yanında bulunan m usâhip-ııcdım i
m ak gerekir, zîra der: “M adem ki gü n ah a giriyorsun, b ari en iyisiyle veya nedim leri vardır. Büyük b ü ro k rat ve kültür ad am ı M ustafa Alî,
gir”. M ecliste, h e r türlü miikeyyefât, şarap tan başka, b eng, esrar, bütün ö m rü n c e Sultan ın m usahibi olm ak için çalıştı, eserler yazdı,
afyon m ubahtır. sinirlendi, isyan etti, fakat olam adı. O n u n zam anında III. M u rad 'ın
nedîm î Şem sî Paşa, asil soydan, İran geleneğini tem sil eden, ince şiir
B unda bir şâhâne ta w u başka âlem vârdır ve m usikiye â şin â seçkin bir k ü ttü r adam ı id;. H âsbahçe so h b etlerin ­
S âkînâm e’de en başta, şarabın menşei, hassalar! ü zerin d e d urulur. de hizm et g ö ren sakilere gelince; sâkîler A lîn in ifadesiyle “s â d c -rû ”
S o n ra bahçe tasviri gelir, her çiçe*; gül, sünbül. erguvan, nergis ayrı oğlanlar, satın alınm ış kölelerdir, bu gibilerden akıllı olanları ricalden
ayrı şairane tasvirlerle anılır; ziyafet sofrası, yem e-içm e tasvir edilir, birinin hizm etine girer, sivrilir. Pâdişâhın hâs bahçesini düzenleyen
bu a ra d a m utriblcrin taganni ettikleri şarkılar, m u sik î edvarı perdele­ m îr-i m eclis, genelde iç oğlanlarından Sefcıii O dası A ğasıdır. Âlî'ye
ri, H icaz ve N ihâvend bu d e k o r içinde ruhları o k şar, co ştu ru r. göre “bezm -i şa râ b olan m eclisde m utriblsr. h ü sn d â r (güzel) ve
İşret m eclisi, tam am ıyla sultanın özel hayatına ait bir zevk u safa m akbule g ûyende ve h an ende kısm ından“ seçilmiş olmalı. I lizm ette-
toplantısıdır. Bu m eclise devlet erkânı, b ü ro k ra tla r davet edilm e/;
zevk ehli “ulem â, şuarâ, seçkin kişiler, ‘ukalâ ve z ü rafa” davet o lu ­
nu r; sarayda yetişm iş sanatkârlar yanında dışarıd an sazende vc 2 Her şehirde bu gibi “mcclis-ârâ" şöhretli civanları tasvir eden Şehr-enîzTer
gûyendeler. şâirler, ehl-i irfan ve d e “şeh ir oğlanı", bazı “nâzem n telif edilmiştir.
1 M. Âlî. Mei’â 'id u n -N efâ ‘is fı Kava'idü’l-Mecâlc. yay. M. Şeker, Ankara,
T IK . 1997.
196 Hâs Bağçe'de Vtyj « Tarab Halil İnalcık 197

kİ sakiler ayakda d u ru r, nc znımınki “kafalar kızıp, y anaklar kızarır, s an atlar m eclis-i işrette gelişm iştir. Itâylece sâ k m â m ele r ve
onlara da kadeh su n u lu r'1. işretnâm eler özellikle m usikî tarihim iz bakım ından ö n em li kaynakla­
M usikî icrasında sarayda içoğlanlan sanatı, ü slad lard an m eşk ile rım ızdan sayılırlar.
ö ğrenir. S u ltan a ait hizm etlerin bulunduğu hâs o d alard an istidatlı XIV. yüzyılda T ü rk m en beylerine eski İranî gelen eğ in i nakleden
olanlar m usiki odasında toplanırlar. U h li içoğlanı o lu p sarayda r ü t ­ m usahip şâirler arasında Ahm edî, Süleym an Ç elebî’ye m usahipliğini
besi yükselen S a n tû rî Ali U fkî (Albcrt Bobovski) (ö lü m ü 1675). bu İskendernâtne'dc şöyle ifade eder:
ü stadlardan olup, musikiyi notaya çeken ilk ü sta d d ır ve k u şk u su z ilk
A hm edt'nin kez sözün işidesin
kez Batı m usikisinden saray m usikisine m otifler katm ış olm alıdır. Ali
[ Kendüzüne devleti i§ idesin
Ufkî sarayda ¡(¡»oğlanlardan m u sk îy e istidadı olanların, bir m usikî
| Ger anın sözüne İdesin ‘amel
koğuşunda m eşk ile toplandıklarından söz eder.
, Ilergiz içinde bulunmaya halel
Çalgı çalan, gazel okuyan m utriblerin m ecliste nasıl davranm aları
hakkında KâbCtsnûme veya Alî’nin M e c a lis ü n -N e fâ ’is’inde ayrıntılı * İskendernâme'ye yer yer sâkînâm e tarzında fasıllar eklenm iştir.
bilgi verilm iştir. Toplantıdaki zürcfânın. genç ihtiyar o lu şu n a veya Mutrib olmuşdı nevâda perde-sâz
m eclisin şarap içm e, ziyafet, coşku ve raks aşam alarına göre Sâ kî itm işdi çem ende bezme sâz
m utribler çalgı ve m akam ları ayarlamalıdır. Gâh m utrib d ü zen d i sâz-ı W
Bir kelim e ile m eclis-i işret, doğulu insanın din taassubuyla sisle­ Gâh bülbül sûzile iderdi surûd
nen gözünü, her türlü insanca duygularını, şarap ve sanatın coşkusu
Germ ivanlı m u sah ip şâirlerden A hm ed-i D i l m u sik î tarih im izd e özel
İle açtığı sanal bir ccnnct gibidir: çiçekler, ak arsu larla bezenm iş, g ü ­
bir yere sah ip tir. A hm cd-i D â l, Süleym an Ç île b i’nin sa ray ın d a m e c ­
zel ko kular saçan b u h urdanlar ve dahillerle insanı büyüleyen bir b a h ­
lis-i işret i n en kayıtsız m üdavim lerinden biri idi. S üleym an Çelebi
çede şarap, şiir, m usikî ve aşk i c ruhların cû şa geldiği b ir dünya
için yazdığı Çettgnâm e. çengi tem el m o tif o h r a k alm ış b ir sâ kîn â m e
cennetidir. İnce sanatlı şiirin, “yüksek sanat m usikîsinin” toplum da
sayılabilir. E ser, b ir sâkînâm e planı çerçevesinde tertiplenm iştir.
sığındığı yegâne m akam dır. Nice tâcd ârlar o c e n n etten ayrılam am ış,
D â’î, b ah ar ve bahçe tasviriyle giriş yapar, sonra çalgıcılar tasviri g e ­
tâc u tahtını bu u ğurda yele verm iştir. Ahm edî, n edîm -m usâhibi ol*
lir. Eserde m usikî âletlerinin ayrıntılı tasvirinden so n ra h e r m akam ın
d u ğ u Süleym an Çelcbi’nin trajik so n u n u anlatır. D em bedem işrette
özelliği ve etkisi belirtilir.
yanından ayırm adığı şâir. Çelebi nin ham am işretinde rakibi M usa
Çelebi tarafından nasıl baskına uğradığını, herkesin nasıl o n u terk Oturmuş bir çalgıcı sâz elinde
ettiğini, tüm dram ı bize canlı bir u b lo halinde tasvir e tm iştir4. Çalar bir sâz-i höş-âvâz elinde
Klasik (D ivan) şiiri, m enşei bakım ından nasıl hâs-b ah çe m eclisin­ Yigirmi dört ibrişim kılı var
d e serpilip gelişm iş, su ltanu’ş-ş u ’arâlar nasıl o rad a taçlanm ışsa, "k la­ Velî her kılm un yüzbin dili var
sik san at m usikisi” dediğim iz musiki d e bize aynı çevreden gelm iştir. Ağaçtan sâz ipek kıllar dakılrnij
1lem en hem en her s â k în â m e ’de. belli bir çerçeve içinde, icracılar, Deriden üstüne yaku yakılmış
m utrib. hanende, gayende, m uganni ve m usikî âletleri ve h e r m ak a ­ On iki perdedan söyler kam u râz
m ın ru h a tesiri bakım ından özelliği tasvir o lunur. B ugün sanat m u si­ M akâm ât içre çok seyran eder ol
kîm izde revaçta olan m akam ların başlıcaları. 15. yüzyıl ve d ah a e sk i­ Irak âhengini çün yâd eder ol
ye ait sâkînâm clerde anılır. İnce r.cvk sahibi zü refân ın m eclislerinde, Spihan içre çok feryâd eder ol
şiirle m usikî ve raks, zevk u s a â n ın vazgeçilm ez öğeleridir; güzel S â k ın â m e îc r işret meclisini ayrıntılarıyla bize nakleden eserlerdir.
XVIII. yüzyılda bu gihi işret m eclislerinin vazgeçilme/, şâiri N edîın,
* Hu kuynnğı yakında yayımlamayı düşünüyoruz. şiirlerinde bahçeyi, ormlnki Imvııyı, tipleri, zevk u safayı canlandırır.
198 Hâs Bağçe’de Vlyj m Tarab

B urada sadcce sevgilisini "m itin ” kaçıp S a ‘d * lb â d ’d aki işret m ecli­ O S M A N L I “ F R E N G İS T A N 'I: G A1.ATA
sine çağıran çapkınca “dnvctnâm esini” okuyalım:

Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şûde


Gidelim serv-i revânim yiirû Sa’d •âbâd'e
İşte üç çifte kayık iskelede üm id e
Gidelim serv-i revânim yürü $ 2 ‘d -âbâd'e

Gülelim o y n a k lım kâm alalın dünyâdan


M â-i Tesnîm içelim çeşme-i nev-peydâdan

Görelim âb-i hayât aktığın ejderhâdan


Gidelim serv-İ revânim yürü Sa'd -âbâd’e
Geh varıp havz kenarında hirâmân olalım
Geh gelip kasr - 1 cinân seyrine hayran olalım

Gâh şarkı okuyup gâh gâzet-hin olalım


Gidelim serv-i revânim yürü Su'd -âbâd’e G alata, I H aziran 14 5 3 tarihinde S u lla n 'ın verdiği b ir 'a h d n â m e ile
teslim o lm u ş ve n ü fu su n u n b üyük kısm ı ile şehrin tem el y ap ılan , o l­
Izn alıp cum ’a namâzına deyü mâderden
d u ğ u gibi, O sm an lı idaresi altına geçm iştir. Bu a h d n â m e ile ahaliye
Bir gün uğnhytılım çerh-i sitem-perverden
‘‘âm ân ”, yani İslâm d in in e g ö re S u lta n ’ın ytm iniylc m al ve can g ü ­
Dolaşıp iskeleye doğru nihân yollardan vencesi verilm iştir. 19. yüzyılda Avrupalı yabancıların ve Levanten-
Gidelim serv-i revânim yürü Sa'd -âbâd’e lerin iddia ettiği gibi b u a h d n â m e . iç idarede o to n o m i h a k la n b a ğ ış­
Bİr sen ü bir ben ü bir de mutrıb-i pökke-edâ layan b ir belge değildir. T eslim den so n ra sultan hem en b ir Voyvoda
iznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeydâ (subaşı) vc k adı ata y a rak şehri d o ğ ru d an doğruya O sm an lı idaresi
altına so k m u ştu r. Bizans dön em in d e Cenevizliler, şeh ri g ü çlü s u r­
Gayrı yârâm bu günlük edip ey şûh fedâ larla çevirerek bağım sız bir Ceneviz kolonisi haline getirm işlerdi.
Gidelim serv-i revânim yürü S c'd *âbâd’e O sm anlı id aresinde bu d u ru m tam am iyle kalkm ıştır. 1455 Osm anlı
sayım ına göre, o zam an G alata’d a gayrim üslim nü fu s ü ç kategoriye
aynlm ıştı: Birincisi, şeh re geçici olarak gelmiş Cenevizli ve Venedikli
tüccar. İkincisi O sm anlı tâbiyeti altına geçen yerli zim m ı Cenevizliler,
ü çü n c ü sü Ceneviz d ö nem inde yerleşm iş Rum lar. Yahudilcr ve Er-
nıeniler. Cenevizli tü ccara kapitülasyon garantileri verilmiş, öteki
Cenevizliler O sm anlı devletinin gayrim üslim tebaası zim m iter gibi.
Osm anlı devletinin tebaası olm uşlardır. Fâtih. A vrupa İle ticaretin
m erkezi olan G nlaia'nın eskisi gibi işlek bir ticaret lim anı olarak
kalm asına önem veriyordu. Hu am açla kaçanlara. Uç ay içinde geri
d ö ndükleri tak d ird e evlerinin vc m allarının (eslim olunacağını ilân
200 Osmanlı “Frengistân'ı (.¡alala Halil İnalcık 201

etti. 1455 sayım ı' gösteriyor ki. geri dönenler oklu. K açanların çoğu Hane
zengin Cenevizli ve Ruınlardı. Aralarında yalnız iki E rm eni vardı: 592 Rum Ortodoks
Y ahudilerden kaçan yoktu. Şehrin O sm anlılara teslim inde, Ceneviz 535 Müslüman
idaresine karşı olan Yahudi. Ermeni ve Rum ların baskı yaptığı a n la ­ 332 (.atin (Efre/ıciyân, yani Katolik Avrupalı nüfus)
şılıyor. Ceneviz dönem inde şehir nüfusu artıp yeni m ahalleler k u ru l­ 62 Ermeni
dukça. bu m ahalleleri k orum ak için yeni su rlar yapılm ış, böylcce iç Böylecc d ah a 1478’d e nüfu su n yüzde 4 9 .8 0 ’i M ü slü m an kalanı gay­
surlarla C alata beş kom partım an şeklinde bir kale hâlini alm ıştır. rim üslim idi. M üslüm an m ahallelerinde H ıristiyanların yerleşm esine
Sultan, G alata kara surlarının, güvenlik sebebiyle, y er y er yıkılmasını izin verilm em iştir. Fakat p azar bölgesinde ve e s n a f birliklerinde tü c ­
em retm iş, fakat şehir, Ceneviz dönem indeki esas topografisinİ k o ­ car vc esnaf, hangi d in d en olursa olsu n , bir arad a çalışırlardı.
ru m u ştu r. İlk Ceneviz çekirdek xalesi Haliç ü zerin d e İç-A zep Kapısı O sm anlı fethinin en önem li sonuçlarından biri, G a la ta ’nın İsta n ­
ile K araköy arasındaki bölgede, satran ç tahtası gibi birbirine paralel bul ile h e r bakım dan bütünleşm esidir. G alam yalnız ticaret bak ım ın ­
sokaklarla kendini belli eder. Bu bölgede Y ağ-K apanı Kapısı ile K a­ dan değil, yaşam stili bakım ından d a İstanbul’u n A v ru p a’ya açılmış
raköy arasındaki kesit büyük kuleye do ğ ru genişlem iş. O sm anlı d ö ­ bir penceresi olm u ştu r. Fâtih’in tarihçisi T u rsu n Bey (1 4 9 0 ’a d o ğ ­
nem inde de G alata'n ın en canlı ticaret bölgesi olarak kalm ıştır. C e ­ ru ). eğer İstan b u l’d an F rengistan’a (yani G alata’ya) gitm ek İstersen
nevizlilerin Eski-L onca vc Yeni-Loncası, belli başlı imalin kiliseleri kayığa bir a k çe ö dem en yeter, diyor. O sm anlı İdaresinde 1 4 5 3 -1 4 9 0
(San M ichele, San Francesco. Santa Anna. San ta M aría, San tarihleri arasın a rastlayan G alata Ceneviz n oter kayıtları, serbest y a­
D onıenico, San Zani) bu bölgededir. Y ahudilcr ilk kalenin d o ğ u ­ şam ve ticaret bakım ından eskisine bak arak önem li b ir değişiklik o l­
su n d a K araköy ve Yüksekkaldırım boyunca. R um iar Büyük-Kule m adığını o rtaya koym aktadır (G . Pistarino). M agnifica C o m u n itá di
(G alata Kulesi) ile ilk Ceneviz Kalesi arasında ve K araköy'den Top­ Pera adını alan O sm anlı tebaası Ceneviz cem âatine, b ir p rotegeros
haneye k a d a r kıyıda H aliç üzerinde. E rm cnilcr ise onların arkasında (kethüda) idaresinde kendi iç işlerini düzenlem e hakkı tanınm ıştı.
yam açta yer alm akta İdiler. 1455 sayım ına g ö re G a lata'd a en k alab a­ 1540’larda eski S an M ichclc Kilisesi yerinde Rüstcm Paşa bir b ed es­
lık nüfusu R um iar oluşturuyordu. N üfusça o n d an sonra I tr in le r ten vc han yaptırarak, büyük tü ccar ve değerli ithal m alları için g ü ­
(Cenevizli, Venedik ve Katalan) geliyordu: Erm cnilcr ü ç ü n cü , Y ahu­ venceli bir ticaret m erkezi yaratm ış oldu. Galata aynı zam anda zey­
dilcr en son sırada idiler. G alata'da T ü rk n ü fu su n u n yerleşm esi y a­ tinyağı ve şa ra p gibi Flgc m allarının başlıca an treposu idi. Ö b ü r y an ­
rım yüzyıllık bir zam an almıştır. T ü rk yerleşm esi şehrin tenha batı d an. 16. yüzyılda Kasım Paşa sem ti im paratorluğun esas tersanesi ve
kesitinde yoğun olm uştur, ilk beş-on yıl içinde ilk yerleşenler a r a ­ d o n a n m a m erkezi olunca G alata, denizcilerin ve denizcilik sa n atları­
sında denizci azepleri, kaptanlar, G alata kulesi çevresinde K ule'de nın başlıca m ekânı haline geldi. 17. yüzyıl başlarında G a la ta 'd a tüm
görev yapan yeniçerileri görüyoruz. A skerî sın ıf dışın d a ilk yerleşen Avrupalı katolik n üfusu 1100 kişi olarak hesaplanm ıştır. Buna, azâd
T ürk ler a rasında A nkara’dan bir so f tüccarı, b ir k ü rk tüccarı, bir edilm iş 50 0 esirle d o n an m a zindanlarındaki 2 0 0 0 Katolik esir e k ­
ham am cı, dem irci vc bir nakkaş buluyoruz. G alata hızla T ü rk le ş­ lenm elidir. 1 7 6 5 ’te 17 Alm an. 33 Fransız. 13 İtalyan olarak Avrupalı
m iştir. 1481 tarihli vakfıyyede. 13 İtalyan, 8 Rum ve 6 E rm eni m a ­ nüfus oldukça kü çü k bir topluluk oluşturuyordu. Bu yabancıtarın
hallesine karşı T ürklerin yerleştiği m ahallelerin sayısı 2 0 ’yi b u lm u ş­ kişisel işleri için G alata kadısına başvurduklarını G alata m ahkem e
tu r. 1478 tarihli kadı M uhyİddîn’İn yaptığı G alata sayım ı sonucu sicillerinden öğreniyoruz. Ceneviz dönem inde olduğu gibi Osm anlı
Şudur: dön em in d e de. iş hayatı O rta-I lisar denilen Perşem be Pazarı caddesi
etrafında yoğunlaşm ıştır. İkinci önem li pazar bölgesi başlangıçtan
beri K araköy civandır.

Ku sayım defterini yayına hazırlamaktayız.


202 Osmanlı "Frengistân'ı. Galata

B cyoğlu'nun kuruluşuna gclmce, Y u k an su r ö tesinde Pera-bağları I I . M E Ş R U T İY E T :


denilen bölgede başlangıçta bag vc bahçeler ve m ezarlıklar b u lu n u ­
A N A Y A S A R K fİM İ G E L İY O R .
yordu. S aray iç-oğlanlarının yetiştirilmesi için G alatasaray ’ın inşa
C U M H U R İY E T Y O L U A Ç IL IY O R '
edilm esinden so n ra burada yerleşme başlam ıştır. II. Selim d ö ­
nem inde (1 5 6 6 -1 5 7 4 ) Frenk Beyoğlu diye tanınan S u ltan ’ın gözdesi
Venedikli Aloisio G ritti'n in sarayının bulun d u ğ u Beyoğlu bölgesinde
zam anla Avrupai» elçiler yazlık köşkler yaptırm ışlar, böylcce s u r ötesi
Beyoğlu gelişm iştir. 15. ve 16. yüzyıllarda G alata’ya yeni etn ik u n ­
su rla r katıldı. Fâtih. Venediklilere karşı Floransalıları desteklediğin­
den 1463-1520 yılları arasında G alata’d a Floransalı ticaret evleri
açılm ıştır. Bunların yıllık ciroları 6 0 0 bin altına yükseliyordu. Fakat
sonraları yerlerini Venedikliler aldı. G alata. Ceneviz dö n em in d e ol­
duğu gibi. D oğu vc Batı ticaret m allarının. özellikle A vrupa yünlü
kum aşlarıyla İran ipeğinin çokça m übadele edildiği b ir a n tre p o du
ru m u n d a idi; bu ticaret Ceneviz, Floransa ve V enedik cum huriyetle­
rinin /.enginlik kaynağını oluşturuyordu. G alata’ya yerleşen başka bİı
etnik g ru p A raplardır. 1569'dan beri, özellikle 1610’d a Endülüslü
Arap göçm enleri G alata’ya kitle halinde yerleştiler (Bu yü zd en San
D om enico Kilisesi A rap Cam ii adıyla tanındı).
Değerli m eslektaşlar, aziz öğrenciler.
18. yüzyılda G alata’da Avnıpalılar az sayıdaydı. 19 yüzyılda Av­
rupa ile ticarctin büyük gelişm e gösterm esi ü zerin e A vrupalılar Gala Mu k ü rsü d e 30 seneden d ah a ö n ce d ers ver.yordum . 1 9 5 6 -1 9 7 2 yıl-
ta'd a yoğun biçim de gelip yerleştiler. 1840 yıllarında C hark» lıırı arasında Devrim Tarihi ve İdare Teşkilât Tarihi dersleri verdim .
W hİte’İn gözlem ine göre, hâli \ak ti yerinde T ü rk ler d e alışverişlerim Si/ öğrencilerin h u z u ru n a tek rar çıkm ak beni m utlu ediyor. Şim di.
artık İstanbul kapalı çarşısı yerine Beyoğlu’n d a yapm aya başladılar 50 sene so n ra bu genç nesli, sizleri karşım da g ö rm ek ten bahtiyarım .
Fera B üyük Caddesi (bugün İstiklâl C addesi) Avrupa m allarının s a ­ Türkiye b u g ü n siyasî ve toplum sal bir bunalım devresi g eçirm ek ­
tıldığı m ağazaların, A vrupai otel ve eğlence yerlerinin faaliyette b u ­ ledir. Bin senelik tarihim izden beri geleneklerimizi tem sil ed en T ürk
lunduğu kozm opolit Beyoğlu sem tine vücut verdi. 1 8 5 3 -1 8 5 6 Kırım milleti, yeniden d erin b u hranlarla karşı karşıyadır. Bunu saklam aya­
Savaşı yıllarında bu süreç hızltndı. İngilizlcr b aşta olm ak ü zere Av lım. Sam uel H u n tin g to n ünlü yazısında, dünyada kü ltü rcc bölünm üş
rupalılar. kapitülasyonlar sayesinde G alata'yı g erçek ten bir serbeM milletler a rasın d a T ürkiye ve R usya’yı misal gösterir. Türkiye, otuz
lim an haline soktular. I8 5 5 ’de Perşem be P azan , Voyvoda caddesi vr yıldır bir k ü ltü r vc siyaset bunalım ının içinde yuvarlanm aktadır. Bu
K araküy başta olm ak üzere Galata. A vrupa m allarıyla b ankaların yet konferans, bunalım ın en keskin örneklerinin ortaya çıktığı bir d ö n e ­
aldığı başlıca ticaret m erkezi hjline gelince. İstanbul’u n başka semi mi konu alıyor. C um huriyeti. 1908’deki M eşrutiyet devrim i h azırla­
Icrindc yaşayan Kum. kirmeni vc Y ahudllcr akın halinde üuluUı'ıl« m ışın. Dugüııkü Tüıkiyc'yi anlam ak için M eşrutiyet d önem ini anla-
toplanm aya başladılar ve şehrin etnik yapısı bir kere daha d e ğ ili
Levanten denilen yeni kozm opolit bir tip ortaya çıktı. Özellikle Ihi
dö n e m d e Beyoğlu’nd» yeni yeni kilise ve sinagoglar yapıldığı ııuı /fcıjlM Batı. "II. \fe y u tiy e t 100. Y â ’. sayı: 45. M ans. H azinn. Tcınm u/. 2008.
lûm dur. Mayıs 2008 tarihinde Siyasal Bilgiler Fakültcsi'ndc toplanan M. Me^ruliyei
‘¡•m p um ı-m u nda okunan «çiş konuşması
204 II. Meşrutiyet

m ak şarttır. Bu sem pozyum u, böyle bir g ö rü ş açısın d an ele almak makta en güçlü a raç gazete değil m idir? İlk kez, bu sayede geleceğe
gerekir. «ıl siyasî akım lar billûrlaştı, keskinleşti. Batı fikirlerini ve m em leketin
II. M eşrutiyet dönem inde geniş bir tercü m e faaliyeti içine giıil d u rum unu ö ğ ren e n bir kam uoyu oluştu. M eşrutiyet fikrini Şinasi
inişti. O bunalım lı d önem de M jstafa Kemal gibi genç kurm ay subay­ gazetesinde şöyle ilân ediyordu:
lar; G arpçıları, Celal N u ri’nin, Kılıçzâde H ak k ı’nın, Hüseyin
Bildirir haddini sultana senin kanunun
C a h id ’in yazılarını okuyordu. G arpçılar arasın d a aynı zam anda
T ürklük ve T ürkçülük cereyanının yaygın o lduğunu g ö rü y o ru z. I » Ö /ellikle İm p arato rlu ğ u n başlıca fikir m erkezlerinde, İstan b u l’da,
bii ö b ü r tarafta, İslam cılar vardı. D urum u, T ü rk çü lerin ön d eri Yustıl Selanik'te, B eyrut’ta böyle bir kam uoyu oluştu. S o n ra d a n Anayasa,
A kçura Ü ç Tarzdı Siyaset kitabında özetlem iştir. Ü ç Tarz - 1 Siyaset, meşrutiyet için çalışanların elinde en güçlü a raç g azete idi. K uşkusuz
Türkçülük. İslamcılık ve G arpçılık akım larını özetler, i. D ünya Su g a/ete, İL M eşrutiyeti hazırlayan siyasî, fikrî gelişm enin kaynağı ve
vaşı so n u n d a padişahlık çökünce G arpçılık ideolojisini h ayata geçi temelidir.
ren A ta tü rk 'tü r. A tatürk’ün fikirleri dah a o d ö n em d e olgunlaşmış, İkinci M cşrutiyct’i hazırlayan ikinci büyük tem el k u ru m , laik
radikal garpçılığı tem el kavram o larak benim sem iştir. m ekteplerdir, l a i k diyorum , çü n k ü o zam an O sm an lı to p lu m u yalnız
Ziya G ö k a lp ’ın tem sil ettiği T ürkçülük ve T ü rk milliyetçiliği ideo liirk lerd en oluşm uyordu. Kum lar, Erm eniler yalnız e k o n o m id e de-
lojisi garpçılıkla, m illî devlet ideolojisiyle bir bakım a uyum halinde #¡1. siyasette de ç o k faaldiler. O n lar toplum un ç o k faal tem silcisi İdi­
idi. fakat Ziya G ökalp, bir toplum u bir arad a tu tan , o n u n çimenli» ler. I8 7 6 ’da O sm anlı anayasası çıkm adan ö n ce. 1 8 6 0 ’lard a g ay ri­
su n u oluştu ran şeyin, örfüâdât o ld u ğ u n u söylüyor, T ü rk ’ü bir arada müslim cem aatlerin laik cem aat m eclisleri kuruldu. Brm enİlerİn ru h ­
tutan şey din dahil ö rfüâdâttır. diyordu. G ö k alp ’a g ö re k ü ltü r orga lum ve burjuvazi tem silcilerinden oluşm uş bir m eclisi vardı. Krmeni-
nik bir b ü tü n d ü r; iktisat, edebiyat, tarih, bediiyat (estetik): bütiııı Icr. M cşrutiyct’in hazırlanm asında önem li rol oynam ışlardır.
bunlar m illî-kültür olgusunu yapm akta ve toplum millî kültürle hayal İm p arato rlu ğ u n M üslüm an, gayrim üslim tebaasına açık idadî
bulm aktadır, diyordu. Bu ilginç sosyolojik teori, tabii D u rkheim 'dan m ektepleri o rta k bir O sm anlı ideolojisinde, O sm anlılıkta, b u cemaat*
gelen strüktüralist-fonksiyonalist sosyolojiye d ayanıyordu. k r i aynı devletin kucağında kültür ittifakında tutm ayı am açlıyordu.
D ikkat ediniz, bugün de halkın oyunu toplam ış ü ç p artim iz vnt Böylece, O sm anlı İm p aratorluğum da laik bir eğitim sistem i yaratıl­
İslam cı parti AK Parti karşısında m utlak garpçılığın izleyicisi Cum mış oldu. İd âd î m ektepleri fikrim ce, cedelcİ aydın d iasp o ra kadar,
huriyet H alk Partisi var, tabii T ürkçülük cereyanını d a M H P temsil 1908 ihtilalini hazırlayan k u ru m lan n başında gelir. M eşru liy et’te İlân
ediyor. D em ek ki. b ugün biz hâlâ aynı siyasî-ideolojik akım lar vç edilen sloganlarda, u l ı u ı ı ^ , kardeşlik sloganı bu akım ı ifade etm ekte
çatışm alar içinde bulunuyoruz. O zam an d a garpçılar, tam ve mutlak ıtlı. U m ekteplerde Fransızca okutuluyordu. O rad a yetişenler, F ra n ­
batılılaşm a teorisini işlemekteydiler. Yani İslâm ve T ü rk çü lü k bir la sız fikir hayatına kolaylıkla erişebiliyorlardı. 1 9 0 8 ’d e m uazzam bir
rafa: T ürkler tam m ânâsıyla, her şeyiyle batılı olm alıdır, diyorlardı icrcüm c faaliyeti kendini gösterdi. A şın akım lar, tercü m e yoluyla
Kılıçzade H akkı nın dosyasında A tatü rk ’ten ç o k ö n ce Latin hail yayıldı. O zam an Fransız ihtilalinden önce dine, H ıristiyanlığa karşı
lerinin, A vrupalı kılık kıyafetin kabulü var. Ve genç k urm ay subaylat ya/ılm ış b ir e ser Türkçeye tercü m e edilmiştir.
o n u okuyorlar. G arpçılar, Türkiye için hayat, m u tlak bir batılılaşm a M eşrutiyet ön cesin d e Fransız devrim ideolojisi, tüm hatlarıyla ay ­
ile m üm kündür, diyorlardı. 1859-1876 T anzim at d ö n em in d en gelen dınlar a rasın d a yayıldı, b ü tü n b u n lar Fransızca dil bilgisini g e re k tiri­
iki büyük yaklaşım ve zihniyet değişikliği, bu d ü şü n ccn in yaygınla; yordu. A ydınlar, bu arad a Ziya G ökalp. F u td K öprülü bu m ektepler­
m asında âmil olm uştur. Bu iki gelişme şunlardır: de F ransızca Öğrendiler. Ö zetle, batılılaşm anın iki tem el kaynağından
Özel gazete. 1861’de çıkan ilk özel gazete. T ü rk fikir hayatımla birincisi basın ise, İkincisi İdâdîlcr’dİr. Bizde aydınların biyografileri­
devrim sel bir olaydır. O zam an ilk kapsam lı batılılaşm a teorisi, özel ni okuyun, b ü yük fikir öncülerinin hayatında İdâdıler'in b üyük yeri
gazetelerde (artışına konusu oldu. Bugüne kadaı kam uoyu oluştuı
206 II. Meşrutiyet
Halil İnalcık 207

vardır. Ziya G ökaip Yorgi isimli bir R um 'dan Fransızcasını ilerletti.


in çtir, b u n a sosyolojide cultural borrowing, Jeniyor. Bu. lam b ir to p ­
D urkh eim ’ı o k u d u ve bizde ilk sosyolog o larak D ârü lfü n u n ’d a kürsü
lumsal kültürleşm e sayılmaz.
sahibi oldu.
İslâm h u k u k u n d a , kâfire karşı koym ada kâfirin silâhını iktibas
O zam anki düşünce hayatını tem sil eden Garpçılar, Türkçüler w
ilm ek caizdir. M adem ki batılı to p kullanıyor. O sm anlı b u n u alm akla
İsla m a la r, derinlem esine ilgi uyandırıcı yazılar kalem e aldılar. Fuad
tereddüt etm edi. D aha I. M urad zam anında Sırplar yoluyla to p çu lu k
K öprülü. M illî Edebiyat ve İlk M utasavvıflar'\ yazdı. Millî kültürün
Öğrenildi. Böylcce O sm anlı, yüzyıllar boyunca B atıdan k ü ltü r alın tıla­
kaynaklarım keşfeden bilimsel yapıl. İlk M utasav\nflar Batı’d a h ay ­
rı yaparak bir bakım a “batılılaştı”. Batı teknolojisi sayesinde, b u tek ­
ranlıkla karşılandı. D em ek ki. M eşrutiyet devri. C u m h u riy e ti h a z ır­
nolojiden yoksun A nadolu beylerini kendine bağım lı kıldı. A m a XVII.
layan fikir hareketlerinin kaynaştığı bir fikrî a yd ın la n m a dönem idir.
yüzyılda Batı, ilim ve teknolojide öyle ilerlem eler yaptı ki. O sm anlı
C u m h u riy e ti hazırlayan aydınlanm a dönem idir. İşte, A tatürk, milli
bunları izleyemedi, savaş m eydanlarında perişanlık başladı. Avrupa
devleti kurm adan önce bu düşünce ortam ın d a yetişm iştir.
yivli tüfeği bulm uş, bununla uzak m enzilden vurabiliyor. R usya yivli
Bu bağlam da, önem li gördüğüm bir so ru n a değ in m ek istiyorum .
tüfeği yapm a teknolojisini d ah a önce aldı, böylece O sm anlı kuvvetle­
B ugün toplum um uzda İslâmlaşma büyük b ir hızla g elişm ek ted ir
rine karşı ü stü n lü k sağladı. Ateşli silahlarda O sm anlılar. ilk k ez geri
İslâm cılarla m utlak batılılaşm a hareketim tem sil edenler, sert biçimde
kaldılar. Bu yüzden I6 8 3 ’d e Viyana dönüşü ve 16 yıl b o z g u n ü stüne
karşı karşıyadırlar. Bu bunalım dan toplum ca, rah atsız olmaktayız.
bozgun yaşandı. Viyana bozg u n u tarihim izde kesin bir d ö n ü m n o k ­
K ültür ayrılıkları ve çatışm aları, ne zam an, nasıl başladı, bir tarihçi
tasıdır. B ugünü hazırlayan bilinçli batılılaşma hareketi, o za m a n b a ş­
olarak bu konuda birkaç söz söylemek isterim.
lamıştır.
O sm anlı devleti Bizans U c (serhad) bölgesinde o rtaya çıktığı z a ­
O sm anlılar o zam an anladılar ki, B atıy ı yalnız silâhla değil, k ü ltü ­
m an. daha O rh a n (1 3 2 4 -1 3 6 2 ) dönem inde b u g ü n k ü çatışm aya b en ­
rüyle taklit etm ezsek, yaşam a hakkı y o k tu r Bu no k tad a. A ta tü rk ’ün
zer bir ayrılık ve çatışm anın ilk ¡deri g ö rü n d ü . Devleti id are edenler,
1924'lerdeki sözlerini hatırlayınız. Karlofça’yı im zalayan devlet a d a ­
halk kitaplarında. A nonim Te\-ârîh‘de Frenkleşm e ile, İs la m a aykırı
mı. T ü rk heyetinin başındaki Reisülküttâb Râm î M ehm ed Kfendiyi,
fiilleri işlemekle suçlanıyordu. Başka İfade Ue, b ü ro k rasi ve halk, tu ­
Sultan veziriazam yaptı, devletin başına getirdi. R âm î M ehm ed
tuculuk k o n usunda karşı karşıya gelm işlerdi. A nonim halk tarihleri,
Hfendi garplılaşm anın ilk m üm essilidir. Peki, paşa b u batılılaşm a fik­
"idareciler Frengi taklit ed erek sakallarım kırkıyorlar” diye yazıyor­
rini nereden aldı? O sıralarda İstanbul’d a bir h üm anist yaşıyordu:
du. O zam an bazı padişahlar, sakallı, bazıları ise m atru ş idi. sakalı
I lo sp o d ar D im itri K antem ir. O , Batı’daki hüm anizm i kaynağından
olm ayanı tam M üslüm an saymazlar.
izlemiş, D escartes’ı okuyor, sarayı var. Kantem ir. İstan b u l’d a Batı yı
Ö rneğin kaynağı biliniyor: Ofm aıılı d ö nem inde D oğu A kdeniz'de
lemsil ed en bir fikir adam ı. O n u n Fener'de<i sarayından ayrı b o ğ az­
lim an şehirlerinde önem li İtalyan kolonileri yerleşm iş bulunuyordu.
da bir d e yalısı var. R âm î M ehm ed Hfendi. daha veziriazam olm adan
Frengistan (o zam an G alata’ya Frengistan d en iy o rd u ), hem en İsta n ­
m untazam an o n u n yalısındaki toplantılarına gidiyor, m usikî fasılla­
b u l'u n yanıbaşında idi.
rında ziyafetlerde bulunuyor; Bu devlet-i O sm aniyye niçin batıyor
Kültürleşm e (acculturation) ki yolla olabilir: Birincisi, bir to p ­
diye tartışm alar yapılıyor. Râm î M ehm ed. Karlofça’yı im zalayıp vezi­
lum . başka bir toplum un kültür öğelerini alabilir. O sm an lılar b a /ı
riazam sıfatıyla devletin başına geçince batılılaşm a yolunda ciddî
sektörlerde Avrupaî teknolojiyi benim sediler. G em icilikte Cenevi/li
adım lar atıyor. Fakat Feyzullah hfendi o ¿juiuh şeyhülislâm . Diııdc
ve Raguzalı m ühendisleri kullandılar, bazı k ap ta n la r İtalyan aslından
bilgili, fakat ç o k rüşvetçi. O rd u n u n isyanıyla 1703’de b e rta ra f edili­
idi. Fatih M acar U rban ın döktü ğ ü toplarla İstan b u l surlarını yıktı.
yor. o n u n la birlikte Râm î M ehm ed d e veziriâzamlığı bırakıyor, bir
K anunî S üleym an’ın tophanesinde /Minan to p ustaları çalışıyordu.
gerilem e devresi başlıyor. Nevşehirli D a n u d İbrahim Paşa 1718'de
D em ek ki. O sm anlı. Uıtılılaşm a sürecinde birçok k ü ltü r öğesini al
sad arete gelinceye kadar.
Haiti İnalcık 209
208 11. Meşrutiyet

17 1 8-1730 batılılaşm ada ikinci önem li aşam ad ır. D am at İbrahim . tin. to p lu m u n selâm etidir. İttih a d ve Terakk< h ü k ü m etleri b u yolda,
Yirm isekiz M ehm ed Efendi’yi Paris’e g önderdiği zam an o n a verdiği din ve devlet işlerinin ayrılışı siyasetinde önemli k a ra rla r alm ışlardır.
talim atta, “batıda yeni teknolojik İcatları, tespit e t. yaz, bildir” diyor. C um huriyet d ö n em i ve A tatü rk 'ün tem el fikirlerini, h a lk e g em en ­
Bu talim at, bizde garplılaşm anın ilk m anifestosu sayılabilir. Çele- liği. lo p tan batılılaşm a, milli iktisat, dil ve tarih ö ğ retim in d e T ü rk ­
b i’nin yanında Fransa'ya giden Said Efendi İstanbul’d a m atbaayı leşme yoluyla ulusal k ü ltü r politikası, hepsini a n c ak M eşrutiyet d ö ­
a ç an adam dır. Kayda değer ki. Dam ad İbrahim . Fransız elçisinden nemi A y d ın la n m a çağını incelem ek suretiyle anlayabiliriz.
m ikroskop ve teleskop gibi icatları kendisine gö n d erm esin i istem iştir.
Fakat bu devirde batılılaşm ayla birlikte bir lüks ve sefahat devresi,
alafrangalık başlıyor ve bu ilk kapsamlı batılılaşm a, b ir d ram la kap a­
nıyor (P atro n a İsyanı, 1730).
F ra n sa ’d a n getirilen örnekler ıra sın d a Versailles sarayının g r a ­
vürleri de vardı. K âğıthane’de Fransa saray bahçelerinin benzerleri
yapılıyor. Frenk elçiler Çerâgan ziyafetlerine çağrılıyor. T ü rk ’ün bir
zaafıdır, biraz barış ve refah gelince, kendim izi rah at h isseder, her
şeyi u n u tu ru z . Batılı yaşam esnafın, halkın, İslâm p rensiplerine bağlı
olan fü tü v v e t ahlâkına ters düşüyordu, serbestlik ve frenkleşm e.
dram ı getirm iştir.
O sm anlı devletinde tüm radikal reform lara bürokratlar, sivil yahut
askerî bü ro k ra tla r önayak olm uşlardır. XX. yüzyılda M eşrutiyet’te de
böyle olm uştur. Devleti devrim e, batılılaşmaya g ö tü ren ler, b ü ro k ra t­
lardır.
18. yüzyılda Batılı kültürleşm e, alafrangalık, top lu m u m u zu İkiye
ayıran kültüre bölünm üşlüğünü n başlangıcı sayılabilir. U lem anın bu
gelişm e karşısındaki tu tu m u n a gelince, iki türlü ulem a ortaya çıktı:
Devlet bürokrasisindeki ulem a, bu gibi yenilikleri devletin bekası için
gerekli bıılnyor. batılılaşm ayı onaylıyordu: fakat tarikatler, halkı k ış­
kırtan Kadızadeli vaizler, katı H anbetî m ezhebini tak ip ed en tutucu
din ad a m la n , batılılaşm anın her şekline şiddetle k arşı idi. b u n u küfür
sayıyordu.
Şeriatın, H anbelî m ezhebine göre tefsirine day an an din siyaseti,
gü n ü m ü zd e S u u d î A rabistan’da hâkim dir. H angi m ezhebin izlenece­
ğine İslâm devletinin başındaki kimse k arar verir. Tarih boyunca
T ü rk devletlerinde daim a hoşgörülü H anefî m ezhebi benim senm iş ve
toplum ihtiyaçları daim a ö ne alınmıştır.
II. M eşrutiyet dönem inde İslamcıları tem sil ed en İzm irli İsmail
H akkı. Aynî Ali, M usa Kâzım gibi din u k n ıası. devlet ihtiyaçlarına,
toplum un selâm etine öncelik tanıyan geniş görü şlü bir İslâmiyet'i
gündem e getirm işlerdir; bu görüşte olanlar için, tem el olan ccm aa-
Halı! İnalcık 211
luıdadır. O zam an Paris ikam et elçisi Seyit Ali. kap itü lasy o n imtiyaz-
T Ü R K D İP L O M A S İ T A R İH İN İN S O R U N L A R I lonnın aynısının F ran sa'd a O sm anlı tüccarı h a k k ın d a tanınm asını
ister. L o zan 'd a T ü rk delegelerinin d e ü zerinde en ç o k savaştıkları
konu. A vrupa devletleri ile eşitlik ve m ütekabiliyet e sasların ın tan ın ­
ması o lm u ştu r. Bu h u su sta İsm et P aşa'n ın fazlası ile titiz tu tu m u Av-
rupalı delegeleri hayli kızdırm ıştı.
Diplom asim izin tem el so ru n ların d an olan eşitlik ve m ütekabiliyet
prensiplerinin uygulanm ası kon u su üzerinde d u racağım .
Bir İslâm devleti olan O sm anlı devleti, dış ilişkilerinde, İslâm h u ­
kuk prensipleri dışında herhangi bir prensip kabul etm em iştir; her
türlü ahd n âm e şeyhülislâm ın kontrolünden g eçerdi. Başka deyimle,
gayrim üslim devletler İslâm huk u k u dışında b ırakılm ıştır. İslâm dün*
yası tem elde dünyayı D a r ül-İslâm vc D a r ü l-H a rb diye ikiye ayırı­
yordu. ve İslâm huk u k u n a g o re Hıristiyan devletlerle İslâm devleti,
gerekli g ö rü rse . İslâm î âm â n prensibine göre o n seneyi geçm eyen
m ütarekeler yapabilirdi. Fakat son am aç daim a b ü tü n dünyayı İslâm
egemenliği altına alm aktı. Ancak âm â n dileyene h ayat ve m allan ü z e ­
rinde g a ra n ti verilebilirdi. Papalığın tem sil ettiği H ıristiyan Avrupa
dünyası d a İslâm dün y asın a karşı b u n d a n farklı b ir yaklaşım da değil­
T ü rk D iplom asi tarihi kuşkusu z L o zan 'd an ö n ce ve L ozan’d a n sonnı di. B unun so n u c u o larak Avrupa. 5 0 0 yıl haçlı seferleri ile ordularını
olm ak ü zere iki büyük d önem e aynlır. Yakın D o ğ u , d a h a d o ğ ru su Selçuklu ve Osm anlı T ü rk iy e’sin e karşı
L o z a n 'd an Önce O sm anlı D önem i D iplom asisi d e 1795‘d e n öncc gönderm iştir. G erçek anlam d a so n haçlı seferi 1 3 9 6 'd a N iğbolu’d a
ve so n ra olm ak ü zere iki a y n dönem de İncelenm elidir. İlk ikam et ağır b ir bozg u n la sonuçlanm ıştır. Fakat Yeniçağ A v ru p a'sın d a ortaya
elçiliklerinin k u ru ld u ğ u 1793’dcn itibaren 150 yıl için d e batılılaşm a çıkm ış olan milli devletler d e Osm anlıya karşı haçlı ideolojisini d e ­
sürecinde O sm anlı diplom asisi d e rin b ir değişikliğe u ğ ram ış ve bu vam ettirm işlerdir. 1 57) İnchahl) savaşı papalığın katılım ıyla b ir haçlı
yeni yönelim süreci 1. D ünya. Savaşı’nın patlak v erm esi, bağım sızlık ••vaşıydı. O sm anlının Viyana ö n ü n d e bozg u n u n d an so n ra. 16&4’te
savaşı vc Lozan antlaşm ası ile noktalanm ıştır. Batılılaşm a sürecim le Avrupa devletlerinin yaptığı ittifak. Papanın takdisi ile Osm anlıya
to p ra k bü tü n lü ğ ü için uluslararası g a ran tiler elde e tm ek am acı ile karşı b ir kutsal ittifak (Holly League) şeklinde ö rg ü tlen m iştir. A vru­
O sm anlı devleti Avrupa dcvlctbr topluluğuna. E uropean ConcertV p a'd a 17. yüzyılda devletler arasın d a İlişkileri düzenlem ek ü z e re o b ­
dahil olm aya çalışm ış. 1841 yılında Londra b o ğazlar m ukavelenam e jektif bir devletlerarası hu k u k u n temellerini a tan H u g o G ro tiu s bile
si ve 1856 Paris antlaşm ası ile bu am aca ulaşm ış, fakat b u b aşarı nn I lıristiyan olm ayan devletleri, evrensel prensiplere dayandığını iddia
zariyede kalm ıştır. Z ira Avrupa büyük devletleri b u n u b ir vesayet ve etliği devletler h u k u k u dışında bırakıyordu. Bununla b erab er gerçek*
him aye aracı gibi kullanm ışlar vc nihayet Scv res’d e im paratorlu)'.! ten evrensel ve o bjektif nitelikte b ir devletler huku k u için, din engel­
yıkıcı darbeyi vurm uşlardır. leyici bir fak tö r olm am alı. Ö zetle, gerek Osm anlı g erekse H ıristiyan
Batılılaşma süreci içinde Osm anlı d iplom atlarının m ücadele e llik ­ devletler birbiri için devletler hukuk u n u n tem el prensipleri olan
leri tem el prensipler, eşitlik, (ilk: bütü n lü ğ ü n e saygı vc m ütekabiliyet, territorial sovereignty, equality ve reciprocity prensiplerini asla tan ı­
(equality, territorial integrity and reciprocity) prensipleri idi. Miito m am ışlardır.
kabiliyet prensibinin uygulanm ası için ilk O sm anlı girişim i 1797 yı
212 Türk Diplomasi Tarihinin Soruntan Halil İnalcık 213

O sm anlı devleti. 1699 Karlofça antlaşm asından sonra uğradığı ilginçtir ki, lx>zan’a rağm en A vrupa’nın T ürk.ye C u m h u riy e ti’n e b a ­
bozgunların etkisi altında A vrupa devletleri ile Hilen eşitliği kabul kışı ve uygulam ak İstediği politika, O sm anlı d ö n em in d ek i vesâyet
etm ek z o ru n d a kalm ıştır. Fakat şim di ü stü n d u ru m a geçen Avnıpa veya em peryalist politikasından ç o k farklı değildir. A v ru p a. Ata-
hiçbir zam an O sm anlı İle g erçek bir eşitliği kabul etm em iştir. H attâ tü rk ’ü n laik ve d e m o k ratik cum huriyetini Devleti Âliyye’nin b ir d e ­
1856 Paris antlaşm asıyla verilen garantiler sözde kalm ıştır. Bu tu ­ vamı gibi d ü ş ü n d ü ğ ü sü rece b ir değişiklik b eklenm em elidir. T ürkiye
tum . L ozan’a k ad ar devam etm iş. Osm anlı devleti fiilen uluslararası C um huriyeti İç ve dış politikalarında d in î h ukuka tâbi b ir devlet d e ­
hukuk dışında, daim a o r u d a ıı kaldm lm ast gerekli b ir ü lke gibi d ü ş ü ­ ğildir. Laiklik prensibinin T ürkiye’nin Avrupa devletler o istem i İçinde
nülm üştür. y er alm ası bak ım ın d an ö nem i, b u rad a d a ortaya çık m a k ta d ır. A vru­
A vrupa Devletleri, 17. yüzyıldan itibaren kendi araların d a d enge p a. 1 UTkiye C u m h u riy eti’n i g elenekçi O sm an lı devletinin devam ı gibi
politikası dolayısı ile ilişkilerini bir Avrupa devletler sistemi. algıladığı için diplom asim izde b ugün d e güçlükler karşısındayız. Ha­
(E uropean State System ) içinde düzenlem ekteydi. O sm anlı devleti n 'd a Turkish Em pire imajı k ökünden değişm elidir. D ü zeltm enin bir
Avrupa denge politikasında daim a fiilen çok önem li bir faktör olduğu yolu arşiv belgelerine dayanan itiraz götürm ez tarih î a raştırm aların
halde, resm en A vrupa devletler sistemi içine kabul edilm em iştir. O s ­ derinleşm esidir. B unun için de arşivlerim iz yabancı ve yerli herkese
manlI devletinin b ü tü n lüğünü destekleyen Batı, O sm anlı topraklarım tam anlam ıyla açık tutulm alıdır. Bilindiği üzere, T ürkiye C u m h u riy e­
istilâ etm eyi değişm ez bir politika olarak benim seyen A vusturya vc ti devlet arşivlerindeki belge koleksiyonları, yalan zam an a k a d a r lam
Rusya bu noktada birleşm ekte idi. Batı devletleri, Fransa. İngiltere açıklık p ren sib in e b ağlı kii. Fak at. 1 9 8 9 ’d a b ir b a k a n la r k u ru lu kara*
ticarî çıkarlarını ve O rta D oğu pazarını kaybetm ekten korktukları n İle belgelerden yararlanılm ası, özellikle fotokopi verilm esi h u s u ­
için O sm anlı İm paratorluğu’n u n bağımsızlığını ve to p rak b ü tü n lü ­ su n d a k ısıtlam alar getirilm iş, İlmî araştırm alar son d e re c e g ü ç bir
ğ ü n ü korum ayı değişm ez bir politika olarak benim sem işlerdi. Böyle* d u ru m a sok u lm u ştu r. Ö b ü r y a n d an g e n d Osm anlı arşivi y an ın d a iki
ce 18. yüzyılda batılı devletlerin Avusturya ve Rusya'ya karşı bu tu ­ b üyük arşivim iz. Dışişleri bakanlığının ve elçiliklerim izin H ariciye
tum ları sonucu Avrupa diplom asisinde bir D o ğ u -S o ru n u (Eastern Ha/.îne-i Evrakı ve C um huriyet arşivi h en ü z tasn if edilm ediğinden
Q uestion), ortaya çıkm ıştır. Bu politika, L ozan'a k ad ar Avrupa d ip ­ kullanılm az bir d u ru m d ad ır. D iplom asi tarihim izin aydınlanm ası için
lom asisinin uğraştığı bir so ru n olarak devam etm iştir. Eastern önşarl olan tam açıklık prensibinin bir a n ö n ce yerine getirilm esi b u ­
Q uestion, özellikle 19. yüzyılda dünya diplom asisinin o d a k noktasını gün milli m enfaatlerim izi k o ru m ak bakım ından d a bir z aru rettir.
o lu ştu rm u ştu r. Bu politikadan O sm anlı yararlanm ıştır. 1699
Karlofça antlaşm asından so n ra O sıran lı dış ilişkilerinde d e rin bir
değişiklik ortaya çıktı. O sm anlı devleti artık savaş ve yayılm a politi­
kasını tam am ı ile bir tarafa bırakarak Avrupa d enge politikasından
kendi varlığım s ü rd ü rm ek için yararlanm a politikasına bağlandı. Bu •
n u n b ir g östergesi o larak, b u dönem d e O sm an lı sa d razam ların ın ç o ­
ğ u n u n k u m andanlardan değil, diplom at b ü ro k ra tla rd an seçilm iş o l­
m ası dikkate değer. Yeni koşullar altında Batı diplom asisi, O s m a n ­
lI’n ı n dü şk ü n lüğünden yararlanarak <cndi ek onom ik vc siyasî vesa­
yetini kabul ettirm iş, kapitülasyonlar gittikçe ağırlaşm ış. Batının
ekonom ik em peryalizm i sonucund a Osm anlı ülkesi bir y a n söm ürge
d u ru m u n a d ü şm ü ştü r. Başka deyimle, bu d ö n em d e R usya’nın askcı •
em peryalizm i ile B atı'nın ekonom ik em |w ryalizm inden sö z edilebilıt
l.ozım . İmi iki em peryalizm e son veren b ir d ö n ü m n oktasıdır, (,'nk
III. BÖLÜM
Osmanlı ve Avrupa
T a r İh t e A v r u p a B İ r u ğ İ
V E TÜRKİYE*

YENİ Ç A Ğ 'D A (1 5 0 0 -1 7 0 0 ) TÜ RK LERE KARŞI HAÇLI


PROJELERİ
1 3 54-1683 dön em in d e d ö rt yüzyıl O sm anlı tehdidi karşısında kalan
A vrupa’d a ü stü n lü k kurm ayı tasarlayan h er m onark. bu tehdide karşı
birleşik b ir A vrupa'yı tem sil etm e ve savaşma iddiasındaydı.
O rtaç a ğ ’d a Haçlı savaşlarında ön d e gelen Fransa, Y cniçağ’d a da
geleneği sü rd ü rm ü ş, O sm anlı’ya karşı haçlı planlarına yakın ilgi g ö s ­
term iş, B izans’ı veya o n u n yerine Latin Doğu İm p a rato rlu ğ u ’nu ihya
projeleri yazılıp çizilm iş;1 hattâ yeni çağlarda A vusturya, Venedik
Cum huriyeti, M alta Şövalyeleri yanında Fransız birlikleri O sm an lı’ya
karşı savaşm ışlardır. 1204-1261 dönem inde İstanbul’u elinde tutan
Latin im p arato rlu ğ u hatırasını, Fransızlar hiçbir zam an unutm adılar.
XIV. yüzyılda O sm an lı'n ın yayılma dönem inde Bizans im paratorları
A vrupa'dan yardım istedikleri zam an, daim a Latinlerin yeniden şehri
ele geçirm eleri kaygısı vardı. Paleologlar hânedanm a m en su p ve vâris
olm a iddiasına yalnız M oskof h ü k ü m d arlar değil, Fransız h an ed an lar
d a yakın ilgi gösterm işlerdir. 1494’te Fransız kralı C h arles VIII

’ D o # ıı B a tı. İ d e o lo jile r IV , sa y ı: 3 1 , Ş u b a t. M a rt, N is a n 2 0 0 5 .


' D clavillc le R o u lx . L a F ra n c e e n O rie n t a u X IV . S ièc le . 15 5 0 - 14 2 0 , P a ris
1886.
218 Tarihte Avrupa Birliği ı* Türkiye
Halil İnaictk 219

T ü rk le re karşı haçlı seferine çıkm adan A ndréas Palaeologus’d an B i­


di. A vrupa devletleri arasında ittifak, birlenme, koalisyon, konfederas­
zans im paratoru unvanını satın almıştı. XIV. Louis, b oş sayılan İs­
yon girişim leri o zam an o rtak savunm a ihtiyacıyla g ü n d em e geldi.
tanbul tahtına D oğu İm paratoru sıfatıyla oturm ayı ciddi o larak d ü ­
O rtaçağ lard an beri A vrupa’yı tem sil ed en Papalık ve İm paratorluk,
şünüy o rd u .2
bu kutsal savaşta A vrupa’nın önderliği iddiasında b u lu n d u . XVII. ve
XVII. yüzyıl boyunca Türklcre karşı kutsal savaş açm a XIV. I-ouis
XVIII. yüzyıllarda ise Avrupa. Osm anlı karşısında ezici bir üstünlük
F ran sa’sının A vrupa'da üstünlük iddialarının b ir sem bolü haline gel­
k azanınca. O sm anlı ülkesini istilâ vc paylaşm a k o n u su ön em k a z an ­
di.5 F ransız elçisi A. V andal’ın şu sözleri, bu fikrin nasıl yaygın o ld u ­
dı; paylaşm ada rekabet bu kez Avrupa devletleri için o rta k hareket
ğ u n u belirtm ektedir: "La chim ère d ’esprit nom breux m ais éloignés
ı etm e ve uzlaşm a politikasını gü n d em e getirdi; Böylece A vrupa için
des affaires et négliges par les gouvernem ents; elle redevient la
j bir Ş a rk M eselesi ortaya çıktı.
pensée des souverains et des m inistres, des capitaines célèbres, des
Viyana Bozgunu sonrası savaşlar (1 6 8 3 -1 6 9 9 ) O sm an lı’nm artık
g ran d s am bitieux. Plusierus se flataient d e la c o n d u ire u n jo u r et la
j direnm e g ü cü n ü n tam am en yok olduğuna A vrupa’yı in an d ırd ı ve
plaçaient au-delà de leurs e n tre-p rises présen tes, com m e
' şimdi bu devasa zengin ülkenin taksim i projeleri ele alındı.
l'o c cupation et la gloire de l’a ven irV
| A vrupa’nın üstünlüğü m extern hilim-ff»knolojide ilerlem eler sonu-
Ö te yandan. Fransız ekonomisi büyük ölçü d e Usm anlı ülkesi
> cu. ateşli silâhlarda ve gemicilikte devrimsel ilerlem ede kendini gös-
(Levant) İle ticarete dayanıyordu. XVI. ve XVII. yüzyıllarda Fransız
| terdi. A skerlikte D evrim (M ilitary Révolution), O sm an lı’ya karşı
dış ticaretinin yarısı Levant ticaretine bağlıydı. O sm an lı’ya bu e k o ­
İ 1 5 9 3 -1 6 0 6 savaşlarında gerçekleşm iştir. Avusturya-AIm an ordula-
nom ik bağım lılık yanında I. Françoİs’d an beri F ra n sa ’nın A vrupa’da
! n n d a kısa tüfenk kullanabilen süvari ve tüfenkli piyade taburları kar-
denge politikası. O sm anlI’yla siyasî işbirliğine d ay anıyordu.5 F ra n ­
] şısında ok-yay ve m ızrakla savaşa O sm anlı geleneksel süvarileri (tı-
s a ’da D in Savaşları (1562-1398 ) sırasında O sm an lı’nın Calvinist
j m arlı sipahi o rd u su ) savaşm a g ü cü n ü tam am en kaybetm iş bulunu-
Partisi’ni tu tm u ş olm ası ve 1572 Saint-B arthélém y katliam ı üzerine
I yordu. A skerî bakım dan ikinci önem li gelişme, kale-istihkâm inşasın-
ticarî am bargo tehdidinde bulunm ası kayda değer.
! da su rlar yerine alçak tabya sistem inin gelm esidir. Bu yenilikleri O s-
Viyana B ozgunu’ndan (1683) sonra “T ü rk ler için kötü akıbetin
J manii çok geç bir zam anda edinm eye çalışacaktır. D iplom asiye gelin-
h e r tü rlü sü öngörülm üştür. F.n m üsam ahalılar, o nları toplu halde
i ce. İstanbul’d a Batı’nın ikam et elçilikleri bir casu s m erkezi gibi işler-
Hıristiyanlığa geçirm eye hazırlanırken, başkaları çöllere sü rü lm eleri­
' ken. O sm anlı bu işin önem ini an cak XVIII. yüzyıl so n u n d a anlaya-
ni .... yeryüzünde ne kadar T ü rk varsa hepsinin kılıçtan geçirilerek
ı bilmiştir.
o rta d a n kaldırılm asını uygun görm ektedirler."6
XVII. yüzyılda A vrupa'da ask erî teknolojideki gelişm elerden,
X V II. Y Ü Z Y IL D A H A ÇLI PR O JEL ER İ [ A vusturya-Alm an ordularının ü stü n a teş gücünden habersiz bir O s-
XV.-XVI. yüzyıllarda A vrupa’ya m eydan o kuyan en büyük tehlikeyi. manlı veziri M crzifonlu Kara M ustafa. O sm anlı ask erî zaafını ortaya
A vrupa'nın kalbine k ad ar sokulan O sm anlı T ü rk leri tem sil e tm ek tey ­ çıkardı. XVII. yüzyıl o rtalarında akıllı b ir gözlem ci, Kâtip Çelebi.
O sm an lı’nm "ihtiyarlık dönem ine girdiğini söylemiş, devleti tem elin­
1 Faruk Bilici, XIV. Louis ve İstanbul'u Fetih Projesi (Louis XIV et son Projet den sarsacak hareketlerden kaçınm ası” uyarısını yapm ıştı. Voltaire
de Conquête d'İstanbul), Ankara TTK, 2004, 53-60. d u ru m u açık biçim de ifade etm iştir: “J’estoit d e la p ersu ad é q u e le
* Bilici. 63. giiiııdcur d e cet em pire esiolt plutôt u n faste im aginaire........ la
* Albert Vandal. Les voyages du marquis de Nointel (¡670-1680), Paris gu erre p résente a débrouillé ce chaos e t desmelé to u t ce C a rra M us-
1900. I tafa Pacha ne l’eussent point p orté à Vienne. l’Em pire O tto m an
1 P. Masson, Histoire du commerce français dans le levant au XVII siècle. aurait conservé enco re qu elq u es tem ps sa réputation.” “Ç o k tan şuna
Paris 1896; K. Fukasawa. Toilerie tt commerce du Ijn w it, Paris 1987. kanaat getirdim ki. bu İm paratorluğun yüceliği şim diden hayalimizde
* Bilici. Giriş. 5. yarattığım ız bir heyuladır... Şayet önüm üzdeki savaş kargaşayı ve
220 Tarihle Avrupa Birliği ve Türkiye Halil İnalcık 2 2 1

Kara M ustafa'nın Viyana önündeki hezim eti g ö zü m ü zü açm asaydı lı ülkesini taksim projeleri gü n d em e geldi. Ü nlü Filozof Leİbnitz'in
bu im paratorluk hâlâ şöhretini koruyacaktı.'' T ürklere karşı savaş projesi, geleneksel H ıristiyan A ıru p a
XVI!. yüzyılda Türklere karşı Birleşik Avrupa projelerinin ilki, (Jtespublica Christiana) d üşüncesinin m odern fikirlerle beslenm iş bir
F ransız devlet adam ı Sully <1 5 6 0 -1 6 4 1) ’ye a ittir (P ro je tarihi. versiyonudur. Leİbnitz'in planı şu p ratik am açla yazılm ıştı: Osm anlı
1607).7 Sully, Papalık ve on beş Avrupa ülkesinden k u ru lacak bir tehdidi karşısında geleneksel Avrupa Hıristiyan birliğinin sağlanm ası,
konfederasyon düşünüyor, Osm anlı İm paratorluğu ve R usya’yı bu D o ğ u 'd a savaşın devamı. Aslında bu plan, im p arato r V. Kari (1519-
konfederasyon dışında bırakıyordu. K onfederasyonun bir meclisi )5 3 8 )'u ı planıydı. R aporunda Haçlı seferlerine cık sık gö n d erm e
olacaktı ve uluslararası anlaşm azl:klan çö zm ek için ayrı k urum lar yapan Leibnitz, Alm an im p arato ru n u n adam larıyla sıkı tem as h alin ­
öngörü lüyordu. O sm anlılar A vrupa'dan çıkarılıncaya k a d a r bu b irli­ deydi. Bu kişilerden şansölye |.P . d e S th o e n b o rn . im p arato ru n .
ğin savaşı sürdürm esi öneriliyordu ( “u n e form e d e republique T ü rk ler karşısında elleri serbest kalsın diye A vrupa’d a b arış ve birlik
tou jo u rs pacifique avec tous les chrétiens et to u jo u rs m ilitante avec gerçekleştirm eye çalışıyordu (O n u n çabalarıyla, XIV. Louis ile ünlü
les infideles"). Konfedere devletler 2 7 3 .8 0 0 kişilik b ir o rd u ve 117 Ren Ligası im zalanm ıştı 1658). İm p arato r l^ o p o ld I (1 6 5 8 -1 7 0 5 )
kadırgalık bir d onanm a vücuda getirecekler, o rd u F ran sa kralının için O sm anlı'ya karşı savaş ö n d e geliyordu. F ranstz kralının
kum andasında olacaktı (o zam ana kad ar T ürklere karşı savaşın başı 1670'lerde Ren N ehri do ğ ru ltu su n d a genişlem e girişim leri. Alman
M ukaddes R om a-C erm en İm paratoruydu). A vusturya, tabii, projeye im paratorluk şansölyesini ziyadesiyle rahatsız e d iy o rd u .11 F ra n sa ’yı,
karşı çıktı. Kral H enri IV (158 9 -1 6 1 0 ) projeyi destekledi8 (hâlbuki O sınanlı'yla işbirliği politikasından ayırm ak ve G ü n eş K ral'ın e m p e r­
O sm anlı diplom asisi o n u n krallığa geçmesini desteklem işti). yalist iştihası için zengin M ısır’ı taviz verm ek Leibnitz planında ö n ­
C apucin keşişi foseph’in projesini (1 6 1 5 -1 6 1 8 ), papalığa ait haçlt görülüyor; rap o rd a XIV. Louis "E m p ereu r d 'O rie n t” diye anılıyordu.
planları9 arasına koym ak daha doğ ru d u r, loseph. F ran sa kralını haçlı O sm a n lıy a karşı S a in t-G o th ard Savaşı (1 6 6 4 )'ın d a n a z so n ra
o rd u su n u n başına koym aktaydı. Fransız devlet adam ları, Türklere 1670 tarihini taşıyan ve Avusturya devlet adam larına su n u lan ra p o r­
karşı m ücadeleyi, A vrupa’da H absburglar karşısında ü stü n lü k m ü ca ­ larda l^ ib n itz . Osm anlı T ürklerini dünyada savaş ve İstikrarsızlığın
delesinin bir gereği gibi görüyorlardı. Joseph’İn u zu n H açlı Destanı başlıca n edeni saym akta. Rusya dahil Avrupa devletleri arasın d a bir
ün kazandı. T ürkiye'de elçilik yapmış (1 5 9 1 -1 6 0 6 ) ve O sm anlı- H ıristiyan ccphc o lu ştu rm ak için bir Avrupa K onfederasyonu ö n e r­
A vusturya savaşında T ürklcrin uğradığı güçlüklere tanık olm uş m ekteydi.
Savary d c Brcvcs’in projesi de bir haçlı p ro jesid ir.10 Haçlı seferi p la n ­ D ikkate d eğ er b ir nokta olarak, Louis XIV M ısır fethine teşvik
larında, daim a O sm anlı H ıristiyan tebaasının ayaklanıp haçlılara k a ­ edilirken T ü rk lerin elinden yalnız K udüs'ün değil, H indistan
tılacağı um uluyordu. y olunun d a H ıristiyanlar (Fransa) için fethedilm iş olacağı belirtili­
yordu. Akdeniz egemenliği, o zam an Leibnİtz'e göre, tam am en H ı­
V İ Y A N A B O Z G U N U ’ N D A N (1 6 8 3 ) S O N R A
ristiyan donan m aların a aitti. V enedik'in denize hâkim iyeti dolayısıyla
H A Ç L I P L A N 1 j \R1
O sm anlı Devleti G irit'teki o rd u su n a yardım gönderem iyordu.
Viyana Kuşatm ası b ütün A vrupa’da heyecanla izleniyor; “T ü rk " (Os- I^ ip n itz 'in Haçlı planı kuşkusuz Fransız devlet adam larının planla­
m anlı) so ru n u gündem in başında geliyordu. B ozgun üzerine O s m a n ­ rından, özellikle XIV. L ouis’nin O sm an lıy a karşı savaş g österile­
rinden ilham alm ıştır: Fransa Kralı’nın donanm ası I6 6 9 ’da Vene-
’ T . G . D ju v a rn , C e n t p ro je c ts d e p a rte g e d e la T u r q u ie ( ¡ 2 8 ! ■1 9 1 5 ) , P a ris
1 9 1 4 , 1 6 3 - 1 7 1 ; B ilici, 6 5 - 6 5 .
* D ju v u ra , 5 . " X IV . L o u is 'n in g e n iş le m e p o litik a s ın a k a rş ı İn g ilte re v e H o lla n d a . A lm an
9 O s m a n lı S u lta n ı 1 6 0 4 k a p itü la s y o n u n d a , C n p u c in le r c T ü r k iy e 'd e m is y o ­ i m p a r a to r u n u n d o ğ u d a b a rış y a p ıp b a lı A v ru p a işleriy le u ğ ra ş m a s ın ı d a i-
n e rlik m ü s a a d e s i v erm işti. m n te m e l b ir p o litik a o la r a k b e n im s e m iş le r; K a rlofça g ö r ü ş m e le rin d e O s -
M!)jııv»ra. 190-198; Mıtici, 65-68. m ıınlı ile b a rış ı im z a la m a s ı için A v u stu ry a 'y a baskı y a p m ış la rd ır.
Hutil İnalcık 223
222 Tarihle Avrupa Birli# iv Türkiye
rupa karşısın d a geleneksel Très-Chrétien şöhretini k o ru m ak gereği
d ik ’e yardım için Sakız A dası’ra bom bardım an etm işti (1 6 8 1 'd e
a rasın d a bocalıyordu. 16 8 5 -1 6 8 9 d ö nem inde l.oııis. yıkılm akta olan
A m iral D uquesne Ç anakkale Boğazı’nı geçip İstanbul ü zerin e y ü rü ­
O sm anlı İm p arato rlu ğ u ’n a karşı kendi başına h arek ete g eçm ek ve
m e girişim inde b ulunacaktır). İstanbul’u alm ak İçin yapılan planlarla yakından İlgilendi.14 O s m a n ­
Ö zetle. Leİbnitz’in A vrupa Birliği projesi, geleneksel b ir fikirden
lI'n ın çö k ü ş halinde bulu n d u ğ u . Ç anakkale Boğazı’nı g eçip İsta n ­
y ararlan arak H absburglu İm paratorun p ratik diplom asisine hizm et
b u l'u zapt etm en in kolay olduğu, o sıralarda F ra n sa ’d a yaygın olarak
için o rta y a atılm ıştır. “A rkadan düşm anların sald ırısın d an k o rk m a ­
k o nuşuluyordu. 16 8 6 'd a O sm anlı’y a karşı savaş ve tak sim planı d ü ­
d a n ” im p arato r, "barbar T ürklere karşı" m üttefikleriyle yürüyecektir.
zenleyen rah ip C oppİn. ç ağ d aşlan gibi Türklere karşı savaşta Avrupa
Kayda d eğ er ki. O sm anlı’ya karşı bu birliğe, [¿ h is ta n ve O rto d o k s
devletlerinin b ir koalisyonda birleşm esini ve o rta k b ir kuvvet (100
R usya dahil ediliyordu. A vrupa’da birlik ve b a n ş sağlandıktan sonra
bin a sk er ve 2 0 0 yelkenli) olu ştu rm asın ı ö n erm ek te idi. C o p p in pla­
“B a rb a r T ürklerce karşı harekete geçilm esi ve A vusturya’nın Sırbis­
nında G a rp O c a k lan (Cezayir. T u n u s. T rab lu sg arp ) d e n iz kuvvetle­
ta n ’ı R usya’nın K ırım 'ı alm ası hedef gösteriliyordu. Leibnitz Planı,
rinin İm hası gerektiği özellikle belirtilm iştin çü n k ü A kdeniz’d e deniz
16 8 4 ’teki M ukaddes Liga’nın b ir ön planı sayılabilir.
ticareti b u d enizcilerin devamlı g a z â-k o rsu ılık faaliyetinden büyük
İ m p a r a t o r u n D o ğ u ’dalci s a v a ş p l a n İ A n n ı desteklem ek İçin yazılan
z ararlara uğram aktaydı. C o p p in în d ü şüncelerinde İlginç b ir nokta.
L e-ibnitz planı, P aris’te iyi kabul görm edi. Projeye verdiği cevapla
O sm anlI’d a n m em n u n olm ayan M üslüm an halktan. A rap lan O sm a n ­
(21 H aziran 1672) Fransız Dışişleri Bakam A rn au d d e Pom pone,
lI aleyhine yapılacak haçlı seferinde m üttefik gibi g ö rm esid ir. K onfe­
“Biliyorsunuz, b u tü r projeler Aziz L ouis (I2 2 6 -I2 7 0 )* d e n beri m oda
derasyona dahil Hıristiyan devletlerin h e r biri. O sm anlı ülkelerinin
olm aktan d ü şm ü ştü r" dem ekledir ( “Je ne vous dis rien s u r les
taksim inde pay sahibi olacaktı.15 İstanbul. Fransa Kralı’n a lâyık g ö ­
projets d ’u ne g u e rre sainte; m ais vous savez q u ’ils o n t cessé d ’ê tre à
rülüyor.
la m ode d epuis Saint Louis"). Leibnitz projesinde M ısır’a a it ö n erile­
Viyana Bozgunu üzerine Kral XIV. Louis’ye O sm anlı ülkesini isti­
rin, 1797’de N apoléon’u n M ısır Seferi’ne ilham kaynağı olduğu dü-
lâ planı su n a n la r a rasın d a D e t a C roix dikkati ç e k e r.16 O sm an lı ü z e ­
şünül!nektedi^.,,
rinde etraflı bilgi sahibi F. P. d e La C roix (İstan b u l’d a elçi sekreteri,
V iyana B ozgunu'nun ardından im paratorun 1683*1687 d ö n e ­
öl. 1704) saldırıda Avrupa devletlerinin ittifakını belirtm ekle berab er
m inde O sm anlI'ya karşı ezici zaferleri. Fransız kralı L ouis’yi iki b a ­
Kral L ouis tek başına O sm anlı'yı yenip İstanbul’d a im p arato rlu k ta­
kım dan kaygılandırıyordu: İm parator, Hıristiyan A vrupa’nın k u rta rı­
cım giyecek g üçledir, diyordu. D eniz ve kara silâhlarında Fransız
cısı sıfatıyla tüm kıtada, özellikle Alm anya’da, n üfuz ve otoritesinin
teknolojik ü stü n lü ğ ü n ü belirttikten so n ra, iyi b ir c asu s olan bu elçilik
doru ğ u n a ulaşm ıştı. Bu zaferler. G üneş Kral’ın A v ru p a'd a şa'şasm ı
sekreteri. Boğaz kalelerinin h a ra p du ru m u n a işaret ediyor; Boğazları
gölgeliyordu. T ürklerin Viyana kuşatm ası sırasında A vrupa'daki g e ­
kolayca geçebilecek donanm aya İstan b u l’un a h şap evlerini ateşe
nel kork u ve kaygı karşısında Fraasa. P a d işa h la dayanışm a politika­ venneyi tavsiye ediyordu.
sını gizlem eye çalışıyor. Ren N chri’ne do ğ ru genişlem e girişim lerine Kral, D oğ u 'y u fethetm e ve İstanbul im paratorluğunu ku rm a p ro ­
ara veriyordu. Louis Hıristiyan Avrupa’nın birliğini g ö sterm ek için
jesini, 1685 b a h a n n d a ciddi biçim de ele aidi ve so nb ah ard a İsta n ­
Avusturya ile 2 0 yıllık bir ateşkes antlaşm ası im zaladı ( 15 A ğustos
bu l'a gönderdiği yeni ikam et elçisinin yanındaki Gravier
1684) (F ransa’da birçok gönüllü, T ürklere karşı İm p arato ru n o rd u ­
su n a katılm ıştı).'* Fransız diplomasisi bir çıkm azdaydı: Fransa, bir
yandan François I zam anından beri H absburglara karşı O sm an lı’yla
gizli işbirliğini devam ettirm ek zarureti, ö b ü r yandan H ıristiyan Av-
14 D ju v a ra , ib id .. 2 3 0 - 2 3 6 .
" B ilici, 9 9 - 1 0 0
'* B ilici. 8 9 . '* B ilici. 1 0 3 -1 0 8 .
“ B ilici, 1 2 0 -1 2 1
224 Tarihte Avrupa Birliği »w Türkiye Halil İnalcık 225

O rtiè re s 'e ,17 im paratorluğun başlıca lim anlarının haritalarıyla B o ğ a/ şeccktir. İm p arato ra yalnız M acaristan bırakılacak, R um eli’nin tü m ü .
kalelerinin planlarını çıkarm a ödevi verdi (1 3 8 6 ). O n u n krala s u n ­ Y unanistan ve ad alar krala itaat cdccckler. T ü rk ler. R um eli’yi v e İs­
duğu “ M ém oire touchant les échelles du Levant” O sm anlı lim anla­ tan b u l’u bırakıp A nadolu’ya kaçacaklar. Osm anlı ask eri yok olu n ca
rında ticaret, ithal-ihraç malları, fiyatlar ve ölçüler ü zerin d e ayrıntıla­ bütün tâbi m illetler, bu arada Araplar ayaklanacaktır (tü m M ısır’da
rı içeren son derece değerli bir belgedir.18 Bu belge. Fransız kralının ancak 6 0 0 0 T ü rk vardır).25 Büyük Kral, rakip H ab sb u rg lara karşı
İstanbul’u yakm a em rini yerine getirm ek için gerekenleri tespit et- İstanbul'da D oğu İm paratorluğu için ciddi bir girişim de b u lu n u rk en ,
m rk ie d ir.w G . d ’O rtières, donanm anın d o ğ ru d an İstanbul üzerine aynı zam an d a kendi m em leketinde Edict o f N a n tes'ı kaldırıyor. K a­
saldırm asını tavsiye eder. Avusturya orduları İstanbul ü zerin e g elm e­ tolik m ezhebi dışında ö b ü r m ezhepleri yasaklıyordu. Alm an to p ra k la ­
d en kralın kuvvederi İstanbul’u ele geçirm elidir.20 O sm an lı’ya tâbi rını işgal girişim leri ü zerine A vrupa’d a Fran sa’ya karşı Alm an İm p a ­
milletler silâhlandırılıp ayaklandırılacak, kadın ve ço cu k lard an başka ratoru vc P ro testan devletleri arasında ittifak ku ru lu y o r (A ugusburg
T ü rk ler katliam la ortad an kaldırılacaktır,21 (“La nation ottom an Ligası), savaş (1 6 8 9 -1 6 9 7 ) G ü n eş Kral’ı D oğu m acerasın d an alık o ­
co n train te s’exiler au-dela de l’Euphrate et C on d am n ée en e rre r yuyordu.
dans les d éserts de l’Arabie” ; (“Osm anlı milleti F ırat’ın ö b ü r tarafına Fransız planlarında M ısır'ın hed ef gösterilm esinin nedenleri a r a ­
sürü lü p A rabistan çöllerinde dolaşmaya m ahkûm cdilecck"). sında. O sm anlı donanm asının G irit H arbi (1 6 4 5 * 1 6 6 4 ) sırasında
G . d ’O ritères, bir tehlikeye dikkati çeker: Alm an im p arato ru , bu A kdeniz'de yok olm uş olması belirtilir. Planda. M ısır'ın kolayca alı­
seferi ö ğrenir öğrenm ez O sm anlı’yla barış yapar. Fransız kuvvetlerini nacağı, İstan b u l’u n deniz yoluyla gelen beslenm e kaynaklarından
O sm anlı ordusuyla karşı karşıya bırakır, diyor.” Kırım T atarlarına yoksun bırakılacağı d ü şü n cesi hâkim dir. M ısır’d a u zu n yıllar k o n so ­
karşı M oskova'yı harekete geçirmeyi öneriyor ve ekliyor: “ Il n ’ya pas losluk y apan (1638*1639. 1 6 43-1646) lear. C oppin. 1 6 8 6 'd a b ü tü n
d e C hrétiens qui souhaiteront avec plus d ’em p ressem en t la A vrupa'da T ürklere karşı kutsal savaş çabalarının d o ru ğ a eriştiği bir
d e struction de ces Infidèles",n Kırım ülkesi M oskova’ya bırak ılacak ­ zam anda eserini (Bouclier d e VEurope. la guerre sainte, Lyon 1686)
tır; O sm anlı’nın H ıristiyan tebaası Türklere karşı "gizli düşman** yayımladı. Bununla b erab er Coppin. kitabında eski haçlı projelerini
("ennem is sccrets”)dır.24 O nlar, O sm anh’ya karşı Fransızlarla birle- tekrarlam aktadır. Papa Alexandre V U ’ye takdim edilen eserd e. M ı­
sır’da O sm anlı egem enliğini tem sil edenler, özellikle sayısı 6 0 0 0 ’i
geçm eyen O sm anlı askeriyle yerli Arap halk arasında anlaşm azlık vc
17 G. d'Ortières'ie beraber gönderilen eksperlere 1685’tcn itibaren verilen
çatışm aları belirtilm ekte; genellikle Osm anlı idaresinin sakat vc zayıf
emirler Bilici tarafından yayımlanmıştır, ibid., 129-165.
tarafları işaretlenm ektedir.
'* Belge, Bilici tarafından notlarla ya/ımlanmıştır. Bu belgeyle kıyaslanacak
başka bir belge Fransız konsolosu Clıarles de Peyssonel’in eseri, Traité de AVRUPA K O N FED ER A SY O N U PROJELERİ VE TÜ R K L E R
commerce dans La Mer Noire, l-II Paris 1787, Karadeniz kuzey memle­
W ILLIAM P E N N 'İN DÜNYA BARIŞI İÇİN
ketleri üzerinde zengin ayrtntılar İçirir.
w “Les forces nécessaire pour brûler Constantinopte suivant les instructions AVRUPA K O N FED ER A SY O N U
de sa Majesté" (Bilici. 175); G. d'Ortières. İstanbul'a ait bilgileri Grelot. Osm anlı İm p arato rlu ğ u ’nu parçalam ak vc m irasına kon m ak İçin O r ­
Relation nouvelle d'un voyage de Constantinople. Paris 1680'den aklar taçağ haçlı projelerini izleyen em peryalist A vrupa h ü küm darları
mıştır. (XIV. lx>uis, H absburg ve Rusya hüküm darları, P e tro I, özellikle
"B ilici, 184. lUiyük C athcrina) karşısında XVIII. yüzyılda özellikle İngiltere’de
11 “il faudroit tout tailler en pièces“, s. 185. Ksir alınacak 12 bin kişi Fransız dünya barışı adına “h u m an itaire” proje sahipleri ortaya çıkm ıştır.
donanmasında forsa olarak Fransa'ya gönderilecek.
” Bilici, 204.
” Bilici, s. 295.
w Bilici, s. 296. •’ Bilici, s. *08.
226 Tarikte A v ru p a B irliği »* Türk(w
| H<ıtil fnalctk 227
1 693’te y üz yd so n a yaklaşırken VVÜliam P en n . A vrupa’d a genel
barış için b ir A vrupa D je ii Demetler Parlam entosu (/İn Europetm ■ çektir ve o y lan n nasıl belirleneceği s o n ıla n m yanıtlar: D ie t'te d eleg e
O yet. Par-lİam ent or Estates) tasarısı ileri sü rm ü ş ve T urkey’in <Os- •ayısı ve o y hakkı, h e r ülkenin gelirine g ö re belirlenebilir, h ü k m ü n e
m antı D evleti) b u birliğin b ir üyesi olm a İm kânını o rtay a a lm ıştır.* ^ jvanyor. A lm anya İm p arato rlu ğ u 12. F ran sa 10, Portekiz 3, İsveç 4,
P cnn. yalnız Batı A vrup a'd a değil. M a ca rista n ’d a T ürklerle jj iD a n in ta rk a 3, Polonya 4. Venedik 3. H o llan d a 4 delegeyle tem sil
** M dilcbilir. T ü rk le r vc M oskoflar bu D ict’e cah il olacaksa, kİ b u da
H a b sb u rg la r a ra sın d a “kanlı trajedilere“ so n v erm ek kaygısıyla bu
tasa n y ı ö n e sü rd ü ğ ü n ü ifade etm ektedir. Ç iriş te Pen n . “T ü m tarihi » *uygun ve a d ilân ed ir" ( “a s seem s b u l fit a n d ju st" ). h e r biri 10 veya
anlatım ları g ö z d e n geçirirsek saldırganların h a k ta n ziyade genellikle ■
x d ah a ç o k delege g önderebilir, ö z e tle . D iet 96 d eleg ed en o lu şab ilir ve
i bilinen d ü n y a n ın “en İyi ve e n zengin kısmını* tem sil e d e r. O y lam ad a
açgö zlülükle fetih ve ülkeyi genişletm e h ırs ve g u ru ru ile harekete
İ h e r d elege b ir oy sahibi o lacaktır.
geçtiğini g ö rü rü z * diy o r ve karşrfıklı elçilerin g id ip gelişi, diplom atik
g ö rü şm e le r, a d aletin savaşa karşı avantajlarım o rta y a k o y arak çok D iet n e k a d a r kapsam lı o lu rsa o k a d a r tam v e saygın (so lem n )
k ez savaşı önlem eyi b aşarm ışlarcır diye ekliyor. İn g ilte re 'd e a d a let iç olur. G ö rü şm e le r serb est olm alıdır: k a ra rla r boylece d a h a b ü y ü k b ir
savaşı nasıl ö n lem işse devletler ara sın d a d a savaşı önleyebilir diye etkinlik k azan ır. T o p la n m a yeri m erk ezî b ir yerde olm alıdır. K ararlar
ekliyor. P e n n ’e g ö re devletler a tasın d ak i savaş, sıra d a n h a lk tçın bir dö rtle ü ç ç o ğ u n lu k la alın m alıd ır G ö rü şm elerd e dil K âim ce veya
h aksızlıktır. “A dalet, b a n ş tn a racıd ır". H ü k ü m e tle r, karg aşay ı g id e r­ I ran sızcu o lm alıd ır. Böylece e n g ü ç lü ve zengin devlet yo lsu zlu ğ a
m ek . den g ey i ve a d a le ti y erin e getirm ek İçin v a r o lm u ştu r. T oplum du tapam a/.; ç ü n k ü k alan devletler g ru b u o n d a n g ü ç lü d ü r. E g em en d ev ­
güvenlik, bireylerin güvenliği d em ek tir. A vrupa’d a b a n ş tn g erç e k leş­ letler. k en d i e g em en liğ in d en fedakârlık yapm ış olm azlar. K endi
tirilm esi d e aynı a m a c ı gerçek leştirecek tir. Bir “e g e m e n " vcy<t m em leketlerinde halk ü ze rin d e eskisi gibi egem en k alırlar; savaşa
verilen g elir ellerin d e kalacağ ın d an b u n u halkın y a ra rın a h a rc a rla r.
“c m perical D iet, P arlia m c n t o r S ta te s o f E u ro p e " , e g e m e n h ü k ü m ­
G üçtü d ev letlerin o to rite sin in azaldığı n o k tasın a g elin ce, b u a rtık
d a rla rın b a n ş ve d ü z e n içinde yaşam aları için gerekli "A dalet kuralla
büyük balık k ü ç ü k baliğ? y u ta r k u ralın ın işlem eyeceğini g ö ste rir.
n " n ı tesp it e d ecek tir. D iet, h e r yıl ya d a iki veya ü ç yılda b ir toplan
Böylecc a rtık m asu m in san ların vc H ıristiyanların kam d ö k ü lm e z .
m alıdır. D evletler, a ra la rın d a elçilik yoluyla çö zem ed ik leri uyrılıkl.-m
H ü k ü m etler h alkın hayatı için d a h a şefkatli, T a n r ıy a k a rşı d a h a s o ­
D İe t’e g etirirler, E ğer b ir devlet id d iaların ı belli b ir z a m a n için d e b u ­
rum lu o lu rlar. O k a d a r d u l kad ın , ana> babanaı feryatları d in m iş o lu r.
raya g e tirm e z ve silâha sarılırsa, Öteki devletler b irleşip o n u b aş cğ
m eye z o rla rla r. Boylcce A vrupa’d a b a n ş k u ru lu r, ahali d e b a n ım ı Ö le y a n d an g en el b a rış sağ lan ırsa, H ıristiyanlık d ışın d a o lan lar
g ö zü n d e H ıristiyanlığın n am u şânı yükselir. “ H ıristiy an ların yalnız
n asib in i a lır.
P c n n . b u d e v le tle r birliğin e European L ea g u e o r C o n fed era cy adı onlara k a rşı değil, ken d i a ra la n n d a hak sız o k ad ar kanlı savaşı b ü yük
Ölçüde ö n len m iş o lu r” (sh. 4 5 ). Pen n . k u şk u su z H a b sb u rg la rla O s-
n ı verir. D evletlerin d e le g e terird e n o lu şa n D ie t n asıl m ey d a n a gele
inanlı T ü rld c ri a ra s ın d a 1 6 8 3 ’ten b eri s ü rm e k te o la n k an lı sa v aşla n
* William Pcnn. A n Essay toıvards the Preseni an d Future Peace o f Eurof kaste tm e k ted ir. İn g iltere, o z a m a n X IV . L o u is'n in F ra n s a ’yı b ü y ü t­
by the Establishment o f a n F.tuvpean Dyet, Parlioment o r Estâtes. Londı •• m ek için g iriştiğ i gen işlem e p o litik asın a k arşıd ır; ay n ı z a m a n d a
1693; W. Pcnn (1644-1718) o zaman İngiltere'de takibata uğrnsotı H tb s b u rg la rı A v ru p a ’d a e g e m e n b ir y e re g et re c e k d o ğ u d a k i b a ş a n -
Q uoker mezhebini* girmiş, hapse atılmıştır; Papa aleyhtarı; barışı, vkılım Itırından kaygı d u y m ak ta d ır. P e n n . b u b a n ş planıyla, k u ş k u s u z , o za-
özgürlüğünü vc demokrasiyi savunan bir diişünür olarak bu olanda çe|iıiı ımııı İn g ilte re 'd e h âk im g en el d u y g u lara terc ü m a n o lm a k ta ve İngiliz
risaleler yazdı. Bu düşünceleri: Amerika’da Pennsylvania kolonisini ticaretin in geliştiği O sm a n lı ü lk esin i b u b arış p lan ı için e a lm a k ta d ır.
güıledi. D ostu Kral lam es II »üyesinde. |o h n lx>cke gibi siyasi tulukltıU» 1 6 9 9 'd a K a rio fç a ’d a . O s m a n lıla n n ç o k m u h ta ç o ld u k la rı b a rışın g e r-
hapisten kurtardı. Pcnn. ilk ke/ Amerikan kolonilerinin Birlik Milinde İm
ftk fe şm c s in d c İngiliz ve H o llan d alı elçilerin b ü y ü k y a r a n o lm u ş tu r.
leşmelert hakkında bit pl.tmn yazarıdır <1696). I70l*de Pennıylvania k. -
yazdığı Anayasa. 1776'« kudur yürürlükte kalmıştır.
I (K ın an lı P a d işa h ı, b u h izm eti tak d ir ettiğ in i y eni k a p itü lasy o n im ti­
yazlarıyla g ö s te rm iş tir (O snm nlı Arşivi; N ü m e D efteri).
228 Tarihte Aırupa Birliği ı r Türkiy Halil İnalcık 229

İnsaniyetçi Pcnn. M acaristan'daki savaşın sebep olduğu yağm a vc luğu. O sm anlı Uranlığının gerçek nedeni sayılır.” F ra n sız siyaset y a ­
sefaletlere özellikle işaret ediyor. K onfederasyondan beklenen başka zarı La N oue, O sm a n lıy a karşı savaşı gerekli g ö ste rm e k için O s-
önem li bir sonuç da. seyahatlerin kolay ve güvenlik içinde cereyan nıanlı rejim inin tiranlık k arak teri ü zerinde d u ru r.w Ç ırak m a n a g ö ­
etm esi, A vrupa'nın Rom a İm paratorluğum un ç ö k ü şü n d en beri kay­ re.’1 O sm anlı rejimi hakkında A vrupa'da /am an la g ö rü ş değişti, bu
bettiği genel barışa kavuşm asıdır. Avrupa, özellikle Alm anya, birçok rejim keyfî ve zalim tiranlık değil, D o ğ u ‘ya h as d e sp o tik b ir rejim
devlete bölünm üş o lduğundan bu projeyle sınırlarda d u raklam a vc olarak tanım lanm aya başladı. D espotizm , XVI.-XVII. yüzyılda “haklı
kontroller son bulacaktır. Fenn in sıraladığı y ararlar listesinde. Türk- bir savaş so n u n d a elde edilen fetih hakkı sonucu m u tlak h ü k ü m et”
lerin Hıristiyan ülkelerine akınlarının son bulm asının g etireceği fay­ olarak anlaşılıyordu. A ncak M ontesquieu tarafın d an b ir D o ğ u h ü ­
dalar da anılm aktadır. Bazı Hıristiyan hük ü m d arların ihm al veya gör küm et biçim i olarak tanuıüandıktan so n ra d esp o tizm , O sın an lı reji­
yum m ası sonucu, Osm anlIların Hıristiyan ülkelere yaptıkları istilâlar mini ifade ed en bir kavram olarak yerleşm iş g ö rü n m e k ted ir. Despo*
böylece im kansızlaşacaktır (s. 5 3 ). H ıristiyan h ü k ü m d arlar birliğe tizm 'den anlaşılan, D o ğ u ’ya özg ü geri b.r kulluk rejim i, kulluğa
karşı çıkm adığı takdirde, O sm anlı Padişahı da, b ü tü n g ü cü n e rağ alışmış bir tebaa ü zerinde keyfî ve zalim h ü k ü m d arların idaresinde
m en karşısında baş edemeyeceği bir güç o ld u ğ u n u görecek, A vru­ geri ve k o k u şm u ş bir rejim olarak tanım lanıyor.
p a ’da sahip olduğu toprakların güvenliği için bu barışa uym aya m et Bu tanım lanm a o n u genel tiranlık ta m u m d a n ayırır. F ran sa'd a
bu r olacaktır. Biliyoruz ki. Y aktnçağ'da ticareti ve A vrupa’d a dengi? l^ouis XIV. zam anındaki rejim de. bazılarına g ö re d esp o tik bir rejim
politikasını devam ettirm ek için İngiltere. O sm anlı İm olarak algılanıyordu. M ontesquieu ise despotizm i gcvşetici sıcak ik­
pa ra to rlu ğ u ’n u n bütünlüğün ü savunacaktır. Penn. tasarısının uygu­ limiyle D oğu ya özg ü bir toplum tipi olarak tanım lam ıştır. O rad a
lanabilirliğini belirtm ek için H ollanda’daki Birleşik Eyaletleri örnek yaşayan insanlar, tabiat icabı böyle bir kulluk rejim ine boyun eğ m e k ­
gösterir. ledirler. Böylcce M ontesquieu, önceki tiı-anlık kavram ını, coğrafya ve
XVIII. yüzyıl A ydınlanm a Çağı (EnlightenmeıU) dü şü n ü rleri. Tin özel bir teolojinin belirlediği o bjektif b ir toplum tipi kavram ına d ö ­
kiye’ye karşı O rtaç a ğ Haçlı geleneğinden kısm en k u rtu lm u ş, Türki nüştü rü y o rd u . M ontesquieu teorisi, XVIII. yüzyılda m o d a o ld u .'2
ye’yi tasarladıkları barış planları içine alm ayı kabul etm iş görünm ek I’iplcştirm c çabasını biz, zam anım ızda, Su lta n izm . O riental
tedirler. Despotism teorisiyle M ax W eber. K. W ittfogel, F. Braudel ve S . N.
A vrupa düşüncesinde Osm snlı hak k ın d a değişen gö rü şleri etrııllı liisenstdat’ta b u lac a ğ ız."
biçim de D r. Aslı Ç ırakm an incelemiştir.2’ Ç ırak m a n 'a g ö re Aydın M o n tesq u ieu ’den beri D oğu toplum vc siyasî rejim leri üzerinde
lanm a Ç a ğ ın d a n önce Avrupa. O sm anlı D evleti'ni tiran (miistebnll yerleşmiş bu determ inistik bakış biçimi. Avrupa'nın kaçınılm az ü s ­
devletler arasında sayıyordu. Bu g ö rü ş sahiplerinden F. O sborııe'« tünlüğü iddialarının tem el taşı olm uştur. S o n o lara k Sam uel
göre, O sm anlı tiranlığı (istibdad rejim i) Avrupa devletlerinkim lnı I lu n tin g to n ’u n rasyonel Batı’yı d in d ar D oğu’d an (vc T ü rk iy e’den)
pek farklı değildir. O sm anlı dahil A vrupa'da tiran rejimi, keyfî ve /oı
kullanan zâlim bir rejim olarak g ö rü lse de, istik rar için gerekli sayılı
yor.2* T iranlık k a m ı n ı , Aristo’n u n politika ü zerindeki kitabindim " Ibid. 51-52; krş. H, İnalcık, “Comments on ‘Sultanısın’: Max Weber’s
alınm ıştır. B irçoğu O sm anlı rejimini tipik b ir tyranny olarak g ö rm ıi| Typification o f the Ottoman Polity”. Princeton Papers. I.
tü r. H ü k ü m d ara karşı duracak irs! toprak sahibi b ir asil sınıfın yok I.a Nouc için bkz. Djuvara; öteki XVII. yüzyıl gözlemcilerinin Osmanlı
tiranlık rejimi üzerinde görüşleri İçin Çırakman. 53-54; A. Çırakman.
From the “Terror o f the World" to the *Sick Man" o f Europe, New York
2001 55-105.
” A. Çırakman. “From Tyraniy to Despotism: The Enlightenment’ ” T ro m Tyranny", 56-64.
Unlightencd Image of the Turks”. ¡¡MES, no. 55 (2001), 49-68. ı; Çırakman. 56-57.
“ Ibid. 11 Bk/ II. İnalcık. “Comment* on Suliaimm”.
Halil huılctk 23 1
230 Tarihle Airupa Kırlığı ir l'irkiw
devirlerde Avrupalı kavimler. Avrupa ve O rta A sya'dan H in d istan 'a
keskin çizgilerle ayıran ve Bntı'nın üstün lü ğ ü n ü tabiî ve gerekli gören '« d ar yayılm ışlardır. Yukarı O rtaç a ğ ’da Asya kadim lerinin (H unlar,
teorisi. M ontcsquieu'den beri gelişen Batı d ü şüncesinin yeni bir g ö ­ varlar. Bulgarlar. M acarlar, U zlar. Kıpçaklar, C engiz H an
rü n tü sü n d e n başka bir şey değildir. O sm anlılar ü zerinde A vrupa'da 'ogolları) aksi do ğ ru ltu d a A vrupa’nın göbeğine k a d a r yayıldığını
yayım lanm ış belli başlı literatürü gözden geçiren Ç ırak m an 'a göre*4 “rm ekteyiz. G üneyde ise Akdeniz, O rtad o ğ u ’yla Avrupa'yı bütün-
XVI. ve XVII. yüzyıllarda A vrupa'da Osm anlIlarla savaşlar artık haçlı ştirnıiştir. Yeni çağlarda Avrupa, do ğ u su n d a evvelâ O sm an lı-T ü rk
savaşları gibi düşünülm üyor, o n u n yerine Osm anlı sadece politik bir im p arato rlu ğ u n u n , sonra Rusya'nın yükselm esiyle, yine Avrasya'nın
g üç C a m ere political force") olarak kabul ediliyor. Ancak genelde, jeopolitik sınırları içine girm iştir.
siyaset yazarları H ıristiyan-İsİâm m ücadelesi g ö rü şü ve T ü rk teh d i­ Rom a egem enliği zam anından beri, T una ve D rava nehirlerinin
d inden hâlâ söz ediyorlardı. Bu yüzytlda gerginleşen ilişkiler sonucu "neyindeki Balkan yarım adası ve Anadolu. A vrupa’nın g ü n e y d o ğ u ­
sem pati, hayranlık ve aşağılam a gibi daha farklı im geler g ö rü lm ek te­ su n d a o rta k tarihe sahip bir tarihi bölge d u ru m u n u k o ru m u ştu r.
dir. Bölge. D o ğ u -R o m a İm paratorluğu (Bizans) (3 9 5 -1 4 5 3 ) ve Osm anlı
A cadém ie Française üyesi ünlü Abbé d e S ain t-P ierre (1658- İm paratorluğu zam anında ( 1 3 52-1912) bu birliği sürdürcgciıniştir.
1743) !7 1 3 'te Fransa kralına takdim ettiği “S upplém ent À Abroge II. M u rad (1 4 2 1 -1 4 5 1 ), M acar Krallığı'yla yaptığı antlaşm ada
du Projet de Paix Perpétuelle” adlı raporda. O sm anlı T ü rk le ri’ne (1428) T u n a nehrinin güneyindeki y anm adanın O sm anlı ülkesi ol-
bakışta yenilik getirm ektedir. W illiam Pcnn gibi genel b a n ş adına [duğu gerçeğini kabul ettirm işti. Bir kelimeyle, üç yüzyıl A vrupa’nın
pratik “h um anitaire" saydığı bu projede T ü rk ler hakkında şöyle d i­ güneydoğu sınırı, T u n a-D rav a üzerinde kalm ıştır. Böylece, Boğaz-
yor: “ l^es T u rc s ne songeront plus à faire la g u erre ni à l’em p ereu r, lar-İstanbul ekseni etrafında Balkan yarım adasıyla Anadolu, o n beş
ni a ux V énitiennes, ni à la P o b g n c, ni à la Tsarine, d ès q u ’ils sauront | yüzyıl, iki im p arato rlu ğ u n idaresinde sürekli b ir ünite, b ir ta rih î bölge
Im U g u e générale défensive, signée e n tre les chirétiens” (Hıristiyan [olarak yaşam ıştır. Bölgenin temel sosyal yapısı, tüm istilâlara rağm en
lar a rasında im zalanan genel savunm a birliği karşısında T ü rk ler. a r ­ aynı kalm ıştır. Kırsal sektör, köylü aile çiftliklerinden oluşuyordu
tık ne im paratora, ne Venediklilere, ne Polonya, n e d e Ç ariçe'ye k a r­ (Oiko. baştina, çifl-h a n e). Bizans ve Osm anlı im p arato rlu k idareleri,
şı savaşm ayı düşünm eyeceklerdir). bu tem el yapıyı dikkatle korum aya çalışıyorlardı.” M ichel Lhcritier.
bu jeopolitik üniteyi “sürekli bir tarih î bfrlgc" (région historique)
A V RU PA Y A R IM A D A SIN IN D O Ğ U S IN IR I
K a y m a k ta d ır. Boğazlar, A nadolu’yu B alkan'dan, A kdeniz’i K arad e­
M odem dünyayı jeopolitik bakım dan şekillendiren önem li değişm e niz'd en ayıran bir engel değildir. Son zam anlarda B oğazların A vru­
dönem i, kuşkusuz XVI. yüzyıldır. XVI. yüzyılda Avrupa, uluslararası p a’nın s ın ır ı old u ğ u iddiası (AB çevrelerinde). T ü rk iy e’yi A vrupa’dan
korporasyonları (Büyük Ticaret K um panyaları), ateşli silâhlan ve dışlam ak için bazı küçük devletlerin o rtaya attığı siyasî m aksatlı bir
O kyanusları fetheden donanm alarıyla dünyaya hâkim o lm u ştu . Bu İddiadır.
süreç, I. vc II. D ünya Savaşları akabinde Büyük B ritanya'dan sonra G ü n ü m ü zd e on m ilyonu aşan nüfusuyla İstanbul, yalnız Balkan­
A B D ’nin galebesiyle d aha da güçlü bir şekilde devam etm ektedir. lar ve A nadolu için değil, Avrupa İçin d e en önem li m etropotlerden
Avrupa, büyük Asya kıtasının batıda A tlantik O k y a n u su 'n a u z a n ­ biri hâline gelm iş; Boğazlar, Karadeniz kuzey ve T u n a m em leketle­
m ış bir yarım adası durum und ad ır. T arih boyunca bu y a n m a d a . Asya riyle A kdeniz a rasın d a gittikçe yoğunlaşan bir trafiğin işlek kanalt
kıtasındaki büyük değişm elerin ctk b i altıııda kalm ıştır. Rus tarihçili­ d u ru m u n u alm ıştır.
ğinin ortaya attığı Avrasya kavramı, Rus siyasî pragm atizm i bir ta ra ­
fa, c oğrafî-tarihî bir gerçeği ifade etm ektedir. Avrasya düşüncesini,
kuzey Asya ve Avrupa'yı içe re ı bir kavram gibi düşünebiliriz. Kadim
" B k /.. H . İn a lc ık . A n lic o n o m ic a n d S o c ia l H istory o f ıh e O tto m a n tîm p ire .
C a m b r id g e 1 9 9 4 . 1 4 3 -1 5 5 .
“ B k z. F ro n t th e " T e n o r o f ih e W o rld “.
252 Tarihte Avrupa Birliği ve Türkiye
Halil İnalcık 233

XVI. yüzyıl başlarında O rtaçağ Avrupa'sı hâlâ bir b ütün.


13 5 0 - )6 9 0 dö n em in d e O sm a n lıy a k a rşı birleşm e, O rtaçağ ların
Respubiİca C hristiana olarak düşünülüyor. Papalık vc im parator,
haçlı ideolojisinin devam ı o larak algılanabilir. A vrupa artık, K u d ü s’te
râfızî hareketlere ve T ürklere karşı korunm ası m antığıyla, tü m A vru­
İsa'n ın m ezarını M üslüm anların elinden k u rta rm a k için d eğ il, İstan ­
pa’yı kendi o to riteleri altında tu tm ak iddiasında b u lunuyorlardı. V.
bul ve gün ey d o ğ u A vrupa'da yerleşen O sm an h 'y a k arşı L ev an t'ta
Kari (1 5 1 9 -1 5 5 4 ) ve P apalar diptorr.asisi. Avrupa'yı T ü rk le re k arşı
Lâtin m illetlerin (Venedik, Ceneviz, F ransız. K ıtalim , vb.) k u rd u k ları
haçlı ittifakı etra fın d a toplam a çabalarına day an ıy o rd u . Fakat XVI.
kolonileri sav u n m ak İçin birlcşiyordu. A kdeniz’d e İtalya vc «d aU ı.
yüzyılda respttblica C hristiana sarsılm aya bağladı F ran sa. In g illrrr
O rta A vrupa’d a M acaristan ve A vusturya tehdit altındaydı. 1 5 2 9 ’dan
gibi güçlü m illî m onarşiler ortaya çıktı ve im p a rato ra v e papalığa
başlayarak T ü rk akınları karşısın d a A lm anya’da Tü rk K o rku su d o la ­
karşı koym aya başladılar. Birleşik Hıristiyan A vrupa yerine, b ağım sı/
yısıyla kiliselerde m untazam an ça n la r çalınıyordu. R om a p ap a la rı bu
devletlerin d enge politikası ve sonuçta b ir devletler sistem i ve d ip lo ­
dö n em d e d e, A vrupa H tristiyan Ü lkesi (respublica d iris iia n a Y n m
m asisi ortaya çıktı; Fransa, François I (1 5 1 5 * 1 5 4 7 ), İngiltere
tem silcisi ro lü n ü üstlendi (1 5 7 2 Kutsal l.igası, 1684 K utsal l.igası).
Elizabeth I (1 5 5 8 -1 6 0 3 ), H ollanda Prens M aurice (1 5 8 4 -1 6 0 9 )
A vrupa'da ü stü n lü k k u rm ak isteyen h e r h ü k ü m d ar. T ü rk le re karşı
zam anında tam ve m utlak bağım sızkk siyaseti g ü tm eye başladılar.
birleşik H ıristiyan A vrupa’nın k o ru y u cu su roliinü b en im siyordu
İm p a rato r ve Papalığa ka rşı m ücad eld erin d e, A vrupa’n ın d o ğ u su n d a
iR o m a-C erm en im p arato ru V. K ari; İspanya Kralı II. Philip. Leopold
yükselen b ir s ü p e r güce. O sm anlı İm p arato rlu ğ u m a başv u rm ak tan
I. F ra n sa Kralı XIV. L ouis). 1 3 5 0 -16 9 0 d ön em in d e O sm an lıy a karşı
başka ç a re Inılam adılar. Böylcce Osm anlı İm p a rato rlu ğ u . A vrupa
A vrupa’d a devlet ad am ları o n larc a Birleşik A vrupa Projesi ö n e rm iş ­
D evletler S iste m i'n in vazgeçilm ez bir parçası h âlin e geldi. François
tir.*7 Proje sahipleri. H ıristiyan A v ru p a’sını, pek azı A vrupa m e d e n i­
I ’in M u hteşem S üleym an’la ittifakı (1 5 2 6 ), A v ru p a’d a fiilen
yetini k o ru m a davasını ileri sü rm ü ştü r.
respublica C hrisliana'nın s o n u n u getirm iştir. M o d e rn A vrupa’nın
1683- 1 6 9 9 'd a Batı A vrupa dışın d a birleşik A vrupa O sm a n h ’ya
yalnız siyasî çehresi değil, dinî haritasının yerleşm esinde d e b ugün
karşı son kesin karşılaşm asın d a galip geldi. 1684 K utsal L igası’nm
tarihçi O sm anlı fak tö rü n e önem li bir y er v erm ek ted ir. A lm anya'da
(Jtam a-C erm en İm p arato ru , U h is ta n Kralı ve V enedik. I 6 8 6 ‘da
Protestanlığın yerleşm esinde O sm anb tehdidi, k u şk u su z cn önem li
Rusya) m ücadelesini, tü m A vrupa nefesi kesilmiş izliyordu (g ü n lü k
faktörlerden b irid ir.* A ncak 17 5 0 -1 8 7 8 d ö n em in d e; en d ü strileşen ,
haber alm a ihtiyacıyla ilk g ü n lü k gazete o zam an g ö rü ld ü ). XIV.
nüfusu ve h am m ad d e ihtiyacı a rta n kapitalist b ir A vrupa. Balkan y a­
Louis. A lm an İm p a ra to rlu ğ u n a karşı genişlem e p lanlarına o ¿ainan
rım a d asın ı kendi n üfuz alanına sokacak, b u ra d a uydu devletçikler
ara verm ek z o ru n d a kaldı. İm p a rato r Leopold i (1 6 5 8 -1 7 0 5 ), A vru­
yaratacaktır.
pa'nın k u rtarıcısı olarak tü m kıtad a bUytik b ir h ü k ü m d ar olu rak s e ­
A V R U P A VH D O Ğ U 'D A N G E L E N T E H D İT lâm landı. X V III. yüzyılda d a A vusturya R usya'yla b irlikte T ü rk İm p a ­
M o d e rn Ç a ğlara gelindiğinde, Avrupa, zam an z a m a n D o ğ u 'd a n g e ­ ra to rlu ğ u ’n a k arşı em peryalist tasarıların ı "haçlı" A vrupa'yı k o ru m a
len iki hayatî tehlike altında birleşm ek, birleşik b ir c cp h c hâlinde te ş ­ kı.ıfı altın d a s ü rd ü re c e k tir.
kilâtlanm ak ihtiyacını duym u ştu r. 1 3 5 0 -1 6 9 0 d ö n e m in d e b u tehdil RUSYA
güneydoğumdan O sm anlı T ürklerin d en geliyordu. 1 6 9 9 'd a n so n ra
16 9 9'dan so n ra y a rım ad a A vrupa'sını D oğu d a n teh d it ed en büyük
tehdit, R us İ m p a ra to rlu ğ u n d a n , Çarlık R usya’sın d a n ve K om ünist
güç, O sm an lı değil, R usya’dır. Rusya. I. P e tro (1 6 8 9 - 17 25) ile b a tı­
R u sy a 'd a n geldi.
lılaşarak kendisini A v ru p a'n ın b ir p arçası, “öteki A vrupa" yapm ayı
başarm ıştır. G erçek d ö n ü m no k tası 1 6 8 6 yılıdır. I684*te O sm anlı
saldırısı k a rşısın d a A vrupa birleşti: O s m a n lıy a k irş i b ir K utsal IJg a
* C. M. Kortcpeter. Ottoman ImperialUm DıtriıtR the Reformation. New
York 1972.
*' Fkz. yükündür "Yem (,'nj'dn linklere Kiirşı İlaçlı Projelen*
Halil İnalcık 235
234 Tarihte A\rupa Rirliği ve Tıırkiye
b ü ro k ratlar vc devlet adam ları tarafından h alk a d a h a sağlıklı, daha
kurdu vc kuzeyde yeni bir ccphc açm a düşüncesiyle, o ¿am ana kadar m o d em bîr idare, ileri m edenî hayat koşullan g etirm ek için kabul
“b a rb a r” saydığı Rusya'yı ittifaka davet etli. Rusya. K aradeniz kuzey edildiği ilân ed iledursun, k aram sar gözlem ciler XIX. yüzyıldaki gibi
steplerini ve Kırım yarım adasını istilâ ederek geleneksel birleşik k apitalist A vrupa norm larının yine Avrupa çık arları için em p o ze edil­
"D oğu-A vrupa" im paratorluğunu kurm ak için, bu daveti kaçınlm az diğini ileri sü rm ek ted ir. T ürkiye’nin A v n ç a G ü m rü k Birliği’ne g ir­
bir fırsat kabul etti. Liga'ya katıldı (1 6 8 6 ). Bu, Avrupa tarihinde bir m esini A vrupa tered d ü tsü z kabul etm iş, fakat T ü rk iy e tam üyelik İçin
d ö n ü m noktasıdır. Rusya. Hıristiyanlığın ve Batı M edcniyeti’nin s a ­ dayatınca, katılım ın an cak “imtiyazlı ortak lık ” rejimiyle m üm kün
vunucusu sıfatını benim seyerek, H absburglarla birlikte O sm an lı’ya old u ğ u ileri sü rü lm ü ştü r. Kendi işçisinin hayat düzeyi, tü m Avrupa
karşı savaş dönem ini başlattı. Özellikle Büyük C athcrina (1762- devlet ad a m la n m n b aşta gelen kaygısıdır. Böylece. T ü rk iy e’ye o rta k­
1796) zam anında, 1768-1774 Savaşı ve o n u n akab in d e K ının H a n ­ lık ile, an c ak XIX. yüzyılda olduğu gibi y a rı-sö m ü rg e statü sü revâ
lığı ve K aradeniz kuzey ülkelerinin işgaliyle Rusya, A vrupa’d a büyük g örülm ektedir. G ü m rü k Birliği, T ü rk ekonom isini h e r a n çök m e te h ­
devlet d u ru m u n a yükseldi. XIX. yüzyılda Rusya, bir yan d an Batı'da likesi altında b u lu n d u ran m uazzam bir d:ş tic a re t açığı getirm iştir.
Battık ve L ehistan’a do ğ ru genişleme, ö te yandan kapitalist Batı’nın Bazı gözlem cilere göre. A vrupa’nın gelişen m em leketlere ekonom ik
büyük O sm anlı pazarım istilâ etme tehdidinde bu lu n u n ca, Avrupa, kalkınm a yardım ları dahi bencilcedir; çünkü lak ir bir m em leket iyi
R usya’yı doğudaki büyük tehlike olarak görm eye başladı. Rusya XIX. bir p azar değildir. A vnıpa kapitalist söm ürü politikasının süregeldi­
yüzyılda sıcak denizlere inm e politikasıyla Avrupa çıkarlarını aynı ğini iddia edenlerin tepkisi bu gözlem lerden kaynaklanm aktadır.
z am anda K afkaslar'da, O rtadoğu'd a, A fg an istan -H in d istan ’da tehdit XVIII. yüzyılda H in d istan 'd an ve T ürkiye’den dü n y a p a z arlan n a b ü ­
ediyordu. yü k ölçüde pam uklu ihraç edilirken, XIX. yüzyılda bu h arek et tersine
dö n m ü ş, T ürkiye ve H indistan Batı pam uklularının p a z an olm uş, bu
A V R U PA B İR L İĞ İ V E M O D E R N T Ü R K İY E
iki ülke A vrupa fabrikalarına yalnız ham pam uk ihraç e d e r durum a
M odem Türkiye Cum huriyeti, Osm anlı Devleti veya o n u n devamı dü şm ü ştü r. Sam uel H u n tin g to n , İçine kapanık bir A vru p a'n ın ü s tü n ­
değildir. O sm anlı Devleti Batı’da, Turkish Empire. Tem pire turc diye lüğünü h e r çeşit araçla, gerektiğinde silâhla korum ayı salık verirken,
adlandırılm ıştır; A tatürk inkılâbıyla k urulm uş olan m o d ern Türkiye tam d a XIX. yüzyıl söm ürgeci A vrupa’s ın savunm akla. Türkiye'yi
C um huriyeti bütünüyle farklı bir devlettir. Anayasasıyla Türkiye Avrupa dışında bırakm aktadır.
C um huriycti’ni, dem okratik, lâik, sosyal b ir devlet olarak tanım lar; S o n kez, Batı m edeniyeti ile öteki dünya m edeniyetleri, bu arada
T ürkiye hüküm etleri, m untazam aralıklarla tü m vatandaşların oy İslâm ile A vrupa arasında çatışm ayı, tarihin kaçınılm az bir gelişm e
kullandığı seçim lerle iktidara gelir. İslâm dünyasında T ürkiye bu va- aşam ası olarak g ö ren siyaset bilimcisi H u n tin g to n ’u n g ö rü şleri Ba-
sıflanyla. yegâne gerçek demokrasiyi tem sil eden bir devlet olarak tı’d a hayli rağbet görm ektedir.
tanınm ıştır ve Avrupa Birliği’ne katılmak için tüm koşutları yerine
getirm iştir. Fakat AB ile üyelik konusu o rtaya çıktığından beri A vru­ ÖZETLE
p a ’nın ileri sü rdüğü koşullar, XIX. yüzyıl Şark M eselesi yaklaşımını Yukarıda, tarih te T ü rk iy e’nin komşularıyla ve b u gün k ad er birliği
hatırlatm aktadır. XV III. ve XIX. yüzyıllarda tü m dü n y a geleneksel yapm aya hazırlandığı Avrupa ile ilişkileri konusunda, stratejik koşul­
m edeniyetlerini, ya do ğ ru d an koloni-söm ürgeieri hâline getiren, ya- lar ve gelişm eler üzerinde genel bir tablo çizmeye çalıştık. Bugün dış
lıui OMiıaıılı m isâlinde olduğu gibi, kendi ek onom ik ihtiyaçlannu tehlikeler gittikçe dah a belirli hále gelm ektedir. A vrupa'da T ürklere
göre refo n n adı altında birtakım yapı değişikliklerini kabul ettiren karşı tarihî haçlı geleneğinin canlandığını (Papatık açıkça AB m esele­
(O sm anlı Tanzim at 1839*1877 reformları) bir Avrupa karşısındayız. sinde Katolik dünyasını Türkiye aleyhine çevirm e çab asın d ad ır ve
B ugün, Türkiye'yi kendi bünyesine alm ak vaadiyle Avrupa Birliği, O rto d o k s Kilisesi'yle hin yıllık Şizınaya son verm ekte) ve T ürk
zorunlu kriterler denilen birtakım yapı değişikliklerini ileri s ü rm e k ­ aleyhtarı llelen ist rom m ıti/m in kaybolmadığını gösteren açık k a n ıt­
tedir. Tanzim at dönem inde olduğu gibi, bu yapı değişikliklerinin.
236 Tarihte Avrupa Hırtı#t ur Türkiye Halit İnalcık 237

lar vardır (AB içinde Yunan lobisinin başarılı baskısı, Kıbrıs'ın AB’ye leştin n e çab ala n ö n ü n d e ciddi bir engel olarak ortaya çıkm aktadır.
k abulü). D ünyada, özellikle O rtad o ğ u 'd a kendi çizgisinde bir d üzen U nutm ayalım , Sovyctlcrin ekonom ik ç ö k ü şü n d e en önem li faktör,
yaratm aya u ğraşan bir süper gücün O rtad o ğ u ’d a kendi planlarını yalnız m em u r o rd u su değil, işçi köylü tü m halkın devlet bütçesinden
zorla uygulam a kararı, bölge milletlerinin, özellikle T ü rk iy e’nin h a ­ geçinm e alışkanlığıydı. Bugün T ürkiye’de, enflasyon ve ekonom ik
yatî m enfaatleriyle çelişki hâlinde. D urum . Batı ittifak sistem inin bir krizle fakirleşen, açlık sın ın n d a yaşayan m iy o n la r, ister istem ez, ge*
üyesi olan T ürkiye ile ABD arasında son zam an d a ö rtb a s edilem eyen çim ini, bakım ını devletten bekler d u ru m a g elm iştir. H ü k ü m et için
bir anlaşm azlık aşam asında. b u n u n altın d an çıkm ak âd e ta im kânsız bir hâle g elm ektedir. Bütçeyi
E ge'de tam egem enlik politikası E th n iki Etheria'n ın tarih î haklan yutan dış, iç borçlanm a, fiyat zam lanyla d u ru m a ç are bulm aya ç ab a­
Bizans’ı ihya davasının ilk a şam a s olarak g ündem de. İki yüz yıldır layan İdare, ister istem ez bir kısır d ö n g ü iç ne girm iştir. lM F ’yc faiz
Avrupa bu am aca hizm et ediyor ve b u gün Avrupa Birliği içinde tarihî ö d em ek ten kurtulacağız d erk en , b u n u yapam ayacağım ız a n ­
koşullar Y unanlıları her zam ankinden daha güçlü o lduklarına ve e r laşılm ıştır.
geç am açlarına erişeceklerine İnandırıyor. A vrupa Birliği'ncc Rn büyük tehlike, 1994‘tcki gibi bir ek onom ik krizin patlak v er­
M aastricht Antlaşm ası yaptldığınd.ı b ü tü n Y unanlılar bayram yaptı. m esidir. Bu takdirde Türkiye, dev gibi iç ve dış s o ru n la r karşısında
Türkiye. Y unanistan karşısında b r şey yapam az ve Y unanlı A vru­ çaresiz kalabilir, işsizlik ve sefalet görülm em iş biçim de halkı vurur,
pa 'n ın kalkanı arkasında h e r istediğini elde e d e r inancına vardılar. devlet dü n y ad a saygınlığını kaybeder, dış so ru n lard a d ü şm an daha
Ö b ü r yandan C um huriyet Türkiye’si; 1950’d en beri ask erî d a rb e ­ cüretli girişim lere kalkar; AB’ye katılm a şansı zayıflar. G örebildiği­
ler. ekonom ik krizler, nüfus patlaması, köyden şehre hızlı göç s o n u ­ miz kadar, ek onom ik krize yol açabilecek olum su/, gelişm eleri ö nle­
cu sosyal ve ekonom ik dengesizlik, yaygın işsizlik ve fakirlik, etn ik ve m ek, hük ü m etin vc halkın en başta gelen ödevidir. TB M M , devlet
siyasî istikrarsızlık sonucu millî devletin bünyesinde d erin s a r­ adam larım ı/, bu tehlikenin farkındadır. Rooscvelt’in N e w D eal politi­
sıntılarla karşı karşıya gelm iştir. Türkiye bir taraftan d a 1999 büyük k asında uyguladığı biçim de yeni iş alanları açılm asına ön em v e­
deprem felâketi gibi doğal bir afetls sarsılm ıştır. M odern T ü rk iy e’ye rilm ektedir (özellikle toptu k onut projesi, geri kalm ış bölgeler için
eski hasta a d a m deyim ini lâyık gören binlerinin hayret d o lu gözleri teşvik yasası, orm an niteliğini kaybetm iş alanlann satışı ve işletilmesi,
ön ü n d e , son yirmi yıllık dönem d e Türkiye halkı öyle b ir dinam izm , turizm i teşvik önlem leri, vb.). Fakat ik tid an kaybetm em ek kaygısıyla
öyle bir gelişm e örneği gösterm iştir ki, AB'ye üyeliği g ü n d em e g eld i­ işbaşındakilerin, evvelki h üküm etler gibi popülist bir siyasete kendini
ğinde, tarafsız gözlem ciler bu güçlü ülkenin katılımıyla dünya denge k aptırm am ası çok önem lidir. IM F idarecileriyle teşvikler üzerinde
sistem inde esaslı bir değişiklikten söz etm eye başlam ıştır. T ü rk i­ son tartışm a böyle b ir kaygıdan kaynaklanm aktadır. U zun vadede
ye’nin dcm ogidfik vc ekonom ik dinam izm i ko rk u lacak bir düzeye p roblem lerin genel kaynağı, h e r çeşit gelişmeyi geride bırakan hızlı
erişm iştir. nüfus artışıdır. Son yıllarda nüfus artışı yavaşlamaya başladıysa da.
Unutm ayalım , enflasyon Türkiye’ye genel bir siyasî, sosyal, e k o ­ D o ğ u ‘d a yıllık yüksek düzeyi korum aktadır (2 0 0 0 yılında Türkiye
nom ik bünye hastalığı getirm iştir. Dar gelirli k atm anda işçi, m em ur n ü fu s artış hızı, 1.4 ile dünya ortalam ası üstü n d ed ir: bkz. S erdar
sürekli fakirleşirken, çeşm e başındakilerin, b ü ro k ratların ve serm aye Sayan. D oğu Batı, sayı 17).
sahiplerinin (çoğu kendini kurtarm a çabasıyla) saptıkları yolsuzluk­ B ütün so ru n , geçm işteki gibi milletçe ağır fedakârlıklara k atlan ­
ların açıklanm ası (lüks g ö s te rm e d iğ i, çifter çifter yatlar, İsviçre'de m aya m eydan bırakm adan problem leri milletçe çözm e bilincine
gizli hesaplar) halk arasında şok et.osi yapm ıştır. Bünye hastalığının erişm ektedir. S o n iki yılda enflasyonun düşm esi, hızlı sanayileşm e,
öb ü r yüzü, fakirleşen kitlelerin devlet hizm etine yönelm esidir. Devlet turizm ve ticarette hızlı gelişme, ekonom ik büyüm enin yüzde 5 ‘in
işletm elerine gereksiz yere İşçi ve m em ur alınarak bu işletm elerin ü stü n e çıkm ış olm ası iiınit verm ektedir.
ekonom ik verimliliğini kaybetmesi, özelleştirm e hâlinde ekm eğini Türkiye, içeride İH’ralx.*rlik vc gelişmeyi tehdit ed er g ö rü n en iki
kaybetm e kaygısı içindeki personelin direnci, yeni idarenin rasyoncl- tem el problem km^iMtıd.ıdır: Birincisi A tatürkçülük vc İslâmiyet.
238 Tarihte Avrupa Birliği ve Türkiye
Halil İnalcık 239
ba§ka d eyim le m u tlak lâik devlet idealiyle d in d ar b ir ç o ğ u n lu ğ u n ih ­
tiyaçlarını ahenkleştirm e problem i türban so ru su n d a sem bol leşm iş "Y ahudilcr A m erikan desteğiyle binlerce y:l so n ra k e n d i devletlerini
derin b ir problem (Sam uel H untington. bu nedenle T ü rk iy e ’yi m o ­ k u rd u la r, b iz E rm enilcr B üyük E rm eni devletini, v atan d aşı o ld u ğ u ­
d e rn dün y ad a kültürce parçalanm ış toplumlar sırasın d a g ö rü y o r); m uz B üyük A m erikan devleti yardım ıyla neden k u rm u y o ru z ?"
İkincisi, hızla a rta n bir nüfusun ekonomik dengelere ters d ü şen g it­
tikçe a rta n ihtiyaçları. Bir katm an halkın aşın tükctim ciliğİ. D u ru m , KAYNAKÇA
h üküm eti radikal önlem ler almaya iten bir ağırlık kazan m ak tad ır.
A. N. St. Clair. The image o f the Turk in Etiropt, New York 1973.
Özellikle, u z u n enflasyon sürecinin sıkıntıları devam etm ek te, sosyal
Bacqué-Grammont. |. L.. * Kuneralp S.. ve Hitzel, F.. Réprésentam
çalışm ayı keskinleştiren m uhalif sosyalist akım lar g üçlenm cktedir.
permanent de la France en Turquie (¡535-1991) et d e la Turquie en
G elişen T ürkiye ekonom ik bakımdan olsun (ticaret hacm i 100
France (1797-1991). İstanbul: ISIS 1991.
m ilyarı aşıyor). Avrupa'nın savunması bakım ından o lsu n (T ürkiye
Beck. B.. From the Rising o f the Sun: Englkh Images o f the Ottoman
N A TO üyesi olarak y atım yüzyıl Avrupa’yı k o rum ak için ö n ccphedc
Empire, to Î7 I5 , New York 1987.
g öğsü n ü germ iştir) Avrupa için vazgeçilmez bir m üttefiktir. 1760 km Bohnstedc, J. W., The Infidel Scourge o f Cod: The Turkish Menace as Seen
u z u n lu k ta Bakü-Ceyhan petrol boru h am yapım ına başlandı. B o ru ­ by German Pamphleteers o f the Reformation Era. Philadelphia 1968.
n u n geçeceği şehirler Tiflis-Erzurum -Erzincan-Sivas* Kayseri-K. Byzance retrouvée. Erudits i l voyageurs français (XVI-XVIIle siècles). Paris
M araş-A dana’dır. Yılda 5 0 milyon ton petrol nakledecek. M aliyeti 2 0 0 t.
2 .9 m ilyar dolar. Kerkük*Yumurtalık hattı 70 m ilyon to n kapasiteli­ Chew, S., The Crescent and the Rose: Islam and England During the
dir. Böylcce Türkiye. Avrupa enerji ihtiyacı için başlıca enerji hattı Renaissance. New York 1967.
ü zerinde bir ülke d urum una gelecektir. Papalık. K atolik dünyasına Duparc. P.. Recueil des inslructious données aux ambassadeurs et ministres
hitapla T ürkiye’nin A vrupa Birliğine alınmaması gerektiğini ilân etti. de France, vol. XIX1X. Turquie, Paris 1969.
Papa, P atrik’i kabul ederek 1054’tcn beri süregelen şizm aya son Gaillardin, G., Hustoiredu règne de Ix>uisXIV, 6 cilt. Paris 1871.
verm e k a ra n aldt. Ö calan'ın Yunanistan'a yasadışı getirilm esi d a v a ­ Heath, M .|., Crusading Commonplaces: La Houe, Lucing and Rhetoric
sında tüm sanıklar beraat etti. PKK'lılar otu ru m lard a h azır idiler Against
(Radikal, 30 H aziran 2003). the Turks. 1986
AB’nin sun d u ğ u "imtiyazlı ortaklık” projesi Avrupa için T ü rk i­ Hran, A. Y.. Le Lys et le globe, messianisme dynastique et rêve impérial en
ye'd en tüm bu avantajları saklamak, fakat karşılığında bir şey ver­ France aux XVIe et XVUle siècles, Paris 2000Kolo£lu, O,, Le Turc
m em ek gibi bir sim sarlık politikacını ifade eder. T ü rk iy e’nin AB ü y e­ dans la presse française: Des débuts jusqu à 1815, Beyrut 1971.
si olm akla çok şey kazanacağı inancına karşı o lan lar var. Bir köşe Lavisse. E., Sully, Paris 1880.
yazarı A vrupa'nın, sorunlarım ız karşısında tu tu m u n a bakılırsa T ü r ­ Lcibniu, G. W., Projet d'expédition d'Egypte, yay. L. A. Foucher de Careil,
kiye’nin Yugoslavya gibi parçalama planlarına yabancı olm adığına Oeuvres vol. V, Paris 1864.
işaret ediyor (Yiğit Bulut. Radikal, 30.03.2003). Ncsnicr, P., La participation destroupes françaises a la campage de Hongrie
T arih î gelenek, politikada belki coğrafî koşullardan dah a önem li de ¡664 centre les Ottomans: la bataille de Saint-Cothard, / er août
1664, Paris 2001.
bil liA oynar, görünüyor. 2 5 0 0 y j sonra h ır Yahudi devletinin k u ­
Osborne, F., Political Reflections upon the Covetmnettt o f the Turks, Oxford
rulm ası bir tarihî geleneğe dayanır. Doğu Anadolu ü zerin d e Ermeni
1956. Picrling, Papes et Tsars, Paris 1890.
iddiaları bir tarihi geleneğe dayandırılmak istenm ektedir. T arih î k o ­
Rouillard. D„ The Turk in French History. Thought and Utarature, (1520-
şulların elverişli bir hâl aldığı zaman bu tarihî hak iddiaları gerçek le­
1560). Paris 19)8.
şebiliyor. C hicago Üniversilcsi’rd e Gmıcnilorin örgütlediği b ir k o n ­
Rycaul. P., The Present Suite o f the Ottoman Empire, Londra 1668. (Rycant
feransta bir i tm eni »yağa kalkıp aynen iddiada bulunm uştur:
1667-I678\lc İzmir'de Ingiliz konsolosu idi. görüglcri üncmli).
240 Tarihte Atrupa Birliği »<r Türkiye

Said. E.W., Orientalism, New York 1979. İS P A N Y O L -T Ü R K İL İŞ K İL E R İN E K U Ş B A K IŞ I


Sctton, K. M.. Venice. Austria and the Turks in the Seventeenth CVn/wy. (1 3 0 0 -1 5 8 4 )’
Philadelphia 1991.
Schwoebel. R., The Shedow o f the Crescent: The Renaissance Image o f the
Turk (1453-1517). New York 1967.
Shaw E. Z.. ve C. J. Heywood, English and Continental View o f the
O tto m a n E m p ire . ¡ 5 0 0 - 1 8 0 0 , Los A n gles 1 9 7 2 .
Thobie, !.. Intérêts et impérialisme français daus l ’empire Ottoman (1895-
1914), Paris 1977.
Thomassy. R., Im question d'Orient soi*s Louis XIV, Paris 1881.
Thévenot. |., Voyages de Mr. De Théverot au Levant..., Amsterdam. 1727.
Ursu, )., La politique orientale de François I, Paris.
Vandal. A.. Louis X IV et l'Egypte. Paris 1889.
Valcnsi. L.. The Birth o f the Despot: Venice and the Sublime Port, ingilizce
çev. A. Denner, Ithaca 1993.

T ü rk vc İspanyol tarihleri hayret edilecek bir paralellik gösterir. A k­


d en iz'in biri d o ğ u su n d a, öteki batısında O sm anlı-T iirk ve İspanyol
im paratorlukları yükseldi. Bu iki im paratorluğun k u ru lu şu XIV. vc
XV. yüzytlın o rtaların d a başlıyor; birisi doğudan, ötekisi b atıd an A k­
d e n iz ’e hâkim olm ak için karşı karşıya geliyorlar. K arşılaşm a, İsp an ­
yol ve T ü rk tarihlerinin büyük devrim açan tarih i karşılaşm asıdır:
1 571'de İnebahtı (L ep an to )'d ak i tarih î karşılaşm adan ön ce bu iki
büyük im p arato rlu ğ u n kuruluş sürccindc İspanyollar ile T ürkler,
birbiriylc savaş alanında tanışm ış bulunuyordu. A ragon K ralhğı'ndan
T ü rk le re karşı 1303 1304'te Bizans’a yardım a geton Katalan
Alm ugavar a sk erî birliği, bir ara Karesi Tüıklcriyle işbirliği yapm ıştır.
K atalanlar kendi h ak lan n ı alam ayınca Bizans İm p aratoruna karşı
isyan ettiler ve G elibolu’ya gelip burayı ellerine geçirdiler (1 3 0 5 ). Bu
sırada Karesi T ürkleri denizden karşı tarafa geçip K atalanlarla işbir­
liği yapıyor, 3 .0 0 0 k ad ar T ürk, 6 .0 0 0 kadar İspanyol Katalan. G eli­
bolu Y arım adası’nda yerleşiyorlar. Bu olayı, çağ d aş İspanyol
M u n tan er’in kroniğinden ve Bizanslı G . Pachym ercs’tcn öğren iy o ­
ruz. O zam an T ü rk ler b ugün Eceabat dediğim iz M aydos K alesi'ni

* özlem Kumrulnr. Türk Korkusu. Doğan Kitapçılık. 2008, 'Giriş' (H. İnal­
cık).
Halil inaletk 243
242 İspanyol-Türk İlişkilerine Kıifbahf

İspanyol m onarşisi milli bir m onarşi olarak k u ru lm u ştu r. İspanya


bir a ra ele geçirdiler. Katalanlarla işbirliği devam etti. Katalan asker
R econquista'y\ Kuzey Afrika'da devam et:irm ek azm İndeydi. Milli
kum panyası 1308’de İshak adında bir T ü rk önderiyle işbirliği h alin ­
yapıyı kuvvetlendirm ek için M orisco dedik.eri M ü slü m an ları ve Ya­
d e A tina'ya kadar gidiyor, savaş» kazanıp (1 311) F ransız d ükünden
hudilcri İb er Y arım ad asın d an atm aya k arar verdiler. B u n oktada
A tina’yı ele geçiriyor. A tina'daki Katalan egem enliği 1 3 8 8 ’e kad ar
İspanyol milli m onarşisi ile Osm anlı İm paratorluğu a ra sın d a büyük
sürm ü ştü r. K alalanlar, İshak’tan Terklerin kalm asını İstiyorlar, fakat
fark vardır. O sm anlı. çeşitli din ve kavimleri kendi egem en lik şem si­
İshak, K aresi’ye geri geliyor. Böylece, İspanyollar ile T ürklcrin ilk
yesi altında toptam ak politikasına bağlıydı. T ü rk ler, O sm an lı deniz
tanışm ası bu Katalan ücretli asker kum panyası dolayısıyla 1305-
him âyesi altında T u n u s ve C ezayir’e gitm eye başladılar. Bu sırada
1311 tarihleri arasındadır.
İspanyollar Kuzey Afrika’d a O ran , K onstantin gibi lim a n la n ele g e ­
O zam an O sm anlılar küçük bir beylik halindeydi. 1 3 5 1 -1 3 5 2 ’dc
çirm işlerdi. Kuzey Afrika M üslüm anları İstanbul'a G â zî Sultanlara
A ragón kralı, V enedik'le ve Bizans’la ittifak ederek Cenevizlilere k a r­
heyetler g ö n d ererek yardım istediler; evvela Fatih ten, o n d a n sonra
şı savaş halindeyken. O sm anlı Emiri O rh an , Ceneviz tarafını tu ttu .
11. B ay ezid d en yardım talebinde bulundular. O sm anlı denizcileri,
Böylece, İspanyollar ile Osm anlılar arasında düşm anlık, bu savaş
b aşlan n d a Kem al Reis idaresinde. 1 5 1 0 -1 5 2 0 ’lerde Batı A k d en iz’de
s ı r a s ı n d a o r t a y a ç ı k t ı ( Ş u b a t , 1 5 5 2 ) . O z a m a n O s m a n l ı l a r C e n e v iz li-
g ö rü n d ü ler. H icrete zorlanan İspanya M uskıınanlannın, K uzey Afri­
Icrlc işbirliği yaparak savaşta önemli rol oynam ıştır. 1.000 kad ar o k ­
ka'ya göç etm elerine yardım ettiler ve onları gem ileriyle taşıdılar.
çu T ü rk kuvveti K alalanlar ve Bizans’a karşı G alata’yı m ü d afaa etti.
Aynı zam an d a İspanyol m onarşisi, Yahudilcri dc H ıristiyan yapm ak,
O sm anlı ve İspanyol m onarşilerinin kuruluşu d a b irbirine paralel­
olm azsa ülkeden alm ak istemişti. O sm a n iıa r, Y ahudilere (Sefardik
lik gösterir. O rtaç a ğ ’da Ispanya’nın kuzeyinde ü ç d ö rt kü çü k H ıris­
Yahudilcri) sahip çıklt ve o n lan himâyesi altına alarak gem ilerle T ü r ­
tiyan beylik m evcuttu. Bunların M üslüm anlara karşı yüzyıllar süren
kiye’ye nakletti. G ö ç eden Sefardik Yahudilerinin 100 .0 0 0 civarında
m ücadelesi, Reconquista, sonunda birleşik İspanyol m onarşisi k u ru l­
olduğu tah m in ediliyor. G öçm enleri O sm anlı sultanı him ayesine aldı,
du. O sm anlılar da Batı A nadolu'daki küçük beyliklerden biriydi. İlkin
V enedik'in d en izd e engel olm asını önlem ek için V enedik’i tehdit etti.
Karesi Beyliği'ni ülkesine kattı, Rumeli'ye geçti (1 352) ve Rum eli'de
G öçm en Yahudiler, Rum eli’deki şehirlerde, Avlona vc Selanik'te,
bir im paratorluğun tem elini attı. Sonunda A nadolu beyliklerini, İs­
Filistin’d e S afed ’d e yerleştirildi. Sefardik Yahudileri, O sm anlı İınpa-
tanbul’u da (1453) ele geçirdi, A kdeniz'de güçlü bir im paratorluk
rato rlu ğ u 'n a önem li teknolojiler getirdiler. Tekstil sanayiinde S ela­
olarak ortaya çıktı. A ragón vc Kastilya, güneydeki M üslüm anlara
nik ’te k u ru lan çu h a atölyeleri Y ahudilerin elindeydi. O n lar, Y eniçeri­
karşı, Reconquista sonunda birleştiler. Osm anlı vc İspanyol devletleri
lere k um aş imâl ediyordu. İkinci D ünya H arbi’nc k ad ar Selanik bir
tarihinde kutsal savaş, gaza ve Reconquista belirleyici bir rol o yna­
Yahudi şeh ri g ö rü n ü m ü aldı. İspanyol yarım adasından g ö çen bu Ya­
m ıştır. Reconquista’m n son salhasm da 1 4 9 2 'd e Isabel ve F ernando
hudiler. O sm anlı İm p arato rlu ğ u m u n ekonom ik, sosyal hayatında
G ırnata M üslüm an devletine karşı savaş açtılar ve yarım adadaki İs­
önem li rol oynam ıştır.
lâm egem enliğine son verdiler, İspanyollar b u n u İstanbul fethine k a r ­
İspanyol m onarşisi verasetle H absburg H anedam ’ndaıı Ş arik en ’e
şı, İslâına karşı kazanılm ış bir zafer olarak kutladı. İspanyollarla b e ­
intikal etti. İzdivaç yoluyla hem Alman im paratoru, hem İspanyol
raber b ütün A vrupa bu zaferi kutladı.
kralı olarak Şarlkcn. karşısında O sm anlılar. buldu. M ücadele A kde­
İşte Kolom b bu heyecan içinde Isabel’den gem iler için para tem in
niz’d e ve O rta A vrupa'da iki cephede bir dünya savaşı halini aldı.
etli. O n u n kraliçeye vaat ettiği şey neydi? Ç in’d e G rand K han İle O v
Tunus’u n büyük stratejik önem i vardı. Doğu ve Batı A kdeniz’in
m anlılara karşı bir saldırıyı organize etm ek. Yani R econquista nın d e ­
aynı egem enlik altında birleşm esi için iki im paratorluk, T u n u s’a y e r­
vamı olarak M üslüm an Osm anlı İm p a rato rlu ğ u n u ark a d a n vurm ak
leşm e girişim inde b ulundu. Şarlken, 1535’ie T ürklerin elinden T u ­
Kolom b, yanlışlıkla Am erika'yı keşfediyor, iki milletin tarihinde bu
n u s'u ald», fakat dah a sonra T ü rk ler şehri ;ekrar ele geçirdiler. O s-
nun gibi dünya larihinc yön vermiş çok önem li karşılaşm a ve
m anlılar, d ah a 1510'lardan itibaren Balı A kdeniz'de üsler teinin et-
pare k llik vardır.
Halil İnalcık 245
244 Ispaıtyol-Turic İlişkilerine Kitşbakift

n u s ’u aldı, fakat O sm an lılar T unus'u e rte » yıl te k ra r ele g eçird i. İs ­


m eye başlam ışlardı. Evvela Cezayir'e yerleştiler. B arbaros. I 5 3 3 ’te
p anya P ortekiz İşgali ( 1 5 80) so n u c u A m erika’ya ve H in t denizine
T u n u s ’u ete geçirdi. T u n u s üzerinde m ücadele Ş arlk en . (1 5 1 6 -
yöneldi.
1556) ile oğlu II. Fclipc (1 5 5 6 -1 5 9 8 ) dö n em in d e devam elti. Bu
A m erikan sö m ürgelerinden gü m ü ş taşıyan İspanyol kalyonlarını
dönem . İspanyol tarihinin zirveye eriştiği bir tarih tir. Bu ikisi, tüm
İngiltere vurm aya başlam ıştı. II. Felipe'nin İn g iltere’yi istilâ için h a ­
A vrupa’da Katolikliğin galebesi için çalıştılar. II. Felipe F ransa'yı b a ­
zırladığı Büyük A rm ada. Kuzey D enizi'nde p e rişan oldu (1 5 8 8 ). İs ­
ğımlı hale getirdi. O sm anlılar da bu cevirde. A k d en iz'd e b üyük deniz
panya, b u A rm ad a’yı İngiltere'ye sevk ederken A k d c n i/H r arkasını
gücü haline gelm iş bulunuyordu.
P reveze (1 5 3 8 ) deniz zaferi. A kceniz’d e O sm anlı egem enliğinin O sm an lı’ya k arşı güvence altına alm ak zorundaydı, işte b u tarihlerde
başlangıcıdır. 1565’te O sm anlılar Batı A kdeniz'in kapısı M alta’yi da biz ilk k ez O sm anlı-İspanyol yakınlaşm asını g ö rü y o ru z. Ç eşitli a ş a ­
ele ge ç irm e girişim inde bulunuy o rlar M alta d ü ştü ğ ü ve O sm anlı d o ­ m alard an g eçtik ten sonra İspanyol m onarşisi ile O sm an lı im p a rato ru
n anm ası bu ü sse yerleştiği takdird e. İspanya b ü y ü k tehlike altına g i­ a ra sın d a 1 5 8 4 ’te b a n ş anlaşm ası im zalandı. II. Felipe, ü ç s e n e so n ra
recekti. İspanyollar, M alta Şövalyeleri'ni kuvvetle d esteklediler. B ü­ b ü y ü k hazırlık lard an sonra 15 8 8 ‘d e Büyük A rm ad a'y ı İn g ilte re ü z e ­
tü n A vrupa M alta Ş ö v alyelerinin arkasında cephe aldı. O sm anlılarm rin e g ö n d erecek tir. İspanya denizlerde ü stü n lü ğ ü n ü kay b etm iştir.
M alta k u şa tm a sı büyük zayiatla başansızlığa u ğ rad ı (1 5 6 5 ). 15 9 0 ’lard a O sm an lılar Isp an y a’ya k a rşı bü>ük b ir d o n a n m a y la saldırı
A k d en iz’de İspanyol m onarşisine karşı ü s tü n lü k savaşının ikinci p lanladılar. II. Felipe. İngiltere ve H o llan d a’d a m ü cad eley i s ü rd ü r ­
d ö n ü m n o k tası Kıbrıs A dası’nın fethiyle b aşlar. O sm an lılar K ıbrıs’ta m ek zo ru n d ay d ı. H o llan d a v e İngiltere, d en iz g ü çleri say esin d e İs ­
ilkin I^efkoşe’yi aldılar, fakat M agosa b ir yıl d ayandı. B u n u n üzerine pa n y o l-P o rte k iz im p a rato rlu ğ u n u H in t den izlerin d e ç ö k e rttik leri gibi
A v ru p a 'd a b üyük bir H açlı seferi hazırlığı başladı ve p ap an ın k u tsa ­ A k d en iz’e h â k im o ld u la r. Ateş g ü c ü yüksek B reton Tara k a rş ı İsp a n ­
m asıyla V enedik, İspanya, Avusturya a ra sın d a b ir H açlı K utsal U - ya, O sm an lı. V en ed ik g em ileri h içb ir şey yap am ıy o rd u v e K uzeyliler.
g a ’sı k u ru ld u ( 1 5 7 1). Ş a rlk e n 'in g ay rim eşru o ğ lu D o n )uan A k d en iz’e tam a m e n h âk im o ldular.
ku m an d a sın d a 2 0 0 k a d ırg a d a n oluşan b üyük b ir H açlı d o n a n m a sı
h a re k e t etti. H edef. K ıbrıs’ı O sm a n lıb r'd a n g e ri alm ak tı. 2 3 0 gem ilik
O sm a n lı d o n a n m a sın a İneb ah tı’d a (L cpanto) b ask ın yapıldı. O sm an -
lı a sk eri için sefer m evsim i ge ç m iş b u lu n d u ğ u n d an d o n a n m a zayıftı.
Savaşı O sm an lı kaybetti. Yaklaşık 50 0 gem in in k atıldığı b ü y ü k s a ­
vaşta 5 0 .0 0 0 insan denizin dibine g ö m ü lm ü ştü r. Bu tarih î k a rşıla ş­
m anın galibi İspanyol D on lu a n Isp an y a'd a k a h ra m a n o lara k karşı«
landı. 1571 tarihi A kdeniz tarih in d i b ir d ö n ü m n o k tasıd ır. Savaş,
A k d e n iz 'd e T ü rk egem enliğinin sona erd iğ i an la m ın a gelir.
Z afer, İspanyol kralını A vru p a’da ü s tü n b ir d u ru m a getirdi. O s ­
m anlIlar, A k d e n iz 'd e eski ü stün lü k lerin i kaybettiler. M ü ttefik ler artık
yalnız K ıbrıs’ı değil, İsta n b u l’u almayı d a hayal ed iy o rlard ı. Y eniden
sü ra tle in şa ed ile n O sm an lı don an m ası 1 5 7 2 ’d e d e n iz e açıld ı vc g e ­
len m ü tte fik d o n a n m a sı k arşısın a ç ü tı. H açlı d o n a n m a sı b u k e z s a ­
v aştan k açın d ı, l^epanto. Ispanyol tarih in d e ve k ü ltü rü n d e b ir d ö n ü m
n o k tasıd ır. İspanya, a rtık A kden iz’in hâkim iydi. İspanyol e d e b iy a tın ­
d a bu ta rih te n s o n ra T ü rk figürii ön p lan d a g ö z e çıırpıır. T u n u s , İs«
panya için K ıbrıs’ta n dahıı önem liydi. I 5 7 3 'tc D oıı lıuın g elip T u ­
Ila f il İnalcık 247
" T ü r k K o r k u s u -'
d eniz d e egem enlik savaşıyla karşı karşıya geliy o rd u . Büyük Alm an
tarihçisi ö lü m sü z eserlerinden birini İmi karşılaşm aya ayırm ıştı.
D r. K um rular, inanılm az b ir çabayla yalnız İspanyol kaynaklarını
değil. A vrupa’d a erişilebilecek pek çok belge kolek siy o n u n u , elçi ve
gezgin rap o rların ı gö zd en geçirm iş v e o yüzyıllarda Battlı’nın,
T ü rk ’ü n İnancı, padişahı, savaş taktikleri, yaşam ı, şehirleri, e sir ve
forsaları nasıl g ö rd ü ğ ü n ü ve nasıl tasvir etliğini ö n ü m ü z e serm iştir.
D r. K um rular, özellikle T ü rk ler elinde iki yıl tu tsa k hayatı yaşam ış
b üyük İspanyol edibi C ervantes’in anılarını, T ü rk ’e karşı g ö rü ş ve
d u y g u lan n ı güzel b ir üslupla T ü rk o k u ru n a tan ıtm a k ta d ır. D in İçin
savaşı e n y üksek e rd e m sayan C â zî’yi ve Haçlı'yi g ü ld ü rü c ü b ir ta b ­
loda sergileyen C ervantes. Ycnİçağ’ın aynm n o k tasın d a T ü rk ’e b a ­
k an b ir gözlem cidir. Ycnlçag’ın başlarında İspanyolların kralı ve Al­
m anların İm p arato ru Şarlken (1 5 1 6 - 1556ı. O sm an lı sultanı “ Büyük
T ü rk ” K anunî Süleym an (1520*1566). A kdeniz’d e ve O rta A vru­
p a 'd a. d en izd e vc karad a dü n y a egem enlisi İçin karşı karşıya savaş­
D oğulu bir O rtaçağ devleti olan Osm anlı devletini ve to p lu m u n u .
m aktaydılar. İspanya. İtalya ve öteki Batı to p lu m la n n d a b u çatışm a
ideal bir devlet ve toplum olarak gösterm ek h içbir tarihçinin aklından
d ö n em in d e ilk k e z T ü rk lere k arşı b ü y ü k İlgi d u y u ld u vc T ü rk lcri ta ­
geçm ez. Tarihçinin ödevi, bir değer hük m ü verm eden, belli b ir to p ­
n ım a ihtiyacı ken d in i gösterdi.
lum da ve d önem de davranışların ve k u ru m la n n neden o biçim de o l­
O sm anlı-A vnıpa ilişkilerinde a rk a arkaya altı a şam a saptanabilir.
d u ğ u n u anlam ak vc açıklam aktır. Batı ve D oğu, u zu n yüzyıllar dinî,
kültürel vc siyasî çatışm a halinde yaşam ış vc birbirini algılam ada B İR İN C İ AŞA M A
aşılm az bağnazlık ve yanılgılar içine d ü şm ü ştü r. Buna k arşı h üm anist
O sm anlı g ü c ü A nadolu’d a vc Rum ili’nde, D oğu-R om a tarihi kayser-
A vrupa’da ilk kez, bilimsel bir düşünceyle ö tekini gerçekçiliği içinde
lik geleneğini ihya etti. İstanbul’u n fethiyle bu tam am lanm ış oldu.
anlam a kaygısı gündem e gelm iştir. D r. Ö zlem K um rular b u eserde,
Fâtih M ehm ed'in ö v ü ndüğü unvanlardan biri Kayser-i R u m (yani
bu iki yaklaşım da olanların T ü rk ve T ürkiye hak k ın d a d ü şü n c e ve
R om a Kayseri) unvanıydı. F âtih’in O rta Asya’d a T im u r’u n to ru n u
gözlem lerini a ktarm aktadır. Aşağıdaki satırlarda, T ü rk le r ve Türkle-
H üseyin B aykara’ya g ö nderdiği elçisi K irım ni. h ü k ü m d arın ın k u d re ­
rin devlet ve k ü ltürü üzerinde Batı’d a yaygınlaşm ış bazı yanılgıları,
tini belirtirken, dü n y ad a onunla boy ölçüşecek başka b ir h ü k ü m d ar
b ir tarihçi yaklaşımıyla açıklam a deneyim inde bulunacağız.
olm adığını, z ira o n u n “hilafet m akam ı” ve “Altun K ayseriik sülalesi”
Batı’d a vc D o ğ u ’d a O rtaçağ insanı, T a n n 'n ın bu d ü n y a işleri ü z e ­
tah tın d a o tu rd u ğ u n u ileri sürm ekteydi. Fâtih’in tü m a sk e rî seferleri.
rin d e h e r yerde ve h e r a n hazır olduğu in an a n d a y d ı, o b ir m averâî
D oğu Rom a İm paratorluğu sınırlarına vsrm a hedefine yönelm işti
y aratıktı. XVI. yüzyılda inanılıyordu kİ, k a d e r dü n y a im p arato rlu ğ u ­
(G ü n ey İtalya, G ü n ey Kırım, D oğu R om a’m ndı. Fâtih 1478 ve 1480
n u , Türklere ve İspanyollara bağışlam ıştır: ve b u İki b ü y ü k g ü ç A k­ seferleriyle bu yerleri im paratorluğuna kalm aya çalıştı).
Palaiologoslann Bizans’ı (1261*1453) içeıdcn p arçalanm ıştı. Saray
ve tatin le şm İş yüksek sınıf, Papalıkla sıkı birlik halinde B atı'dan
Haçlı o rd u ları İteklem ekte; b u n a karşı O rtodoksluğa taassu p la bağlı
* Özlem Kumrular, Türk Korkusu. Doğan Kitapçılık. 2008. 'Önsöz* (M.
İnalcık) halk kitleleri Kntolikleşmcye k arşı gelm ekleydi. O sm anlılar başlan ­
gıçtan b eri OrttHİok* Kiliscsi'ııi himayeleri »Itıııa aldılıır (m etropolit-
H aiii İnalcık 2 4 9
248 Ttirk Korkusu
ad a la n işgal ettiği zam an, Rum halkının taraftarlığ ı sayesinde a d alar
İcre tım ar verilm ekteydi). 1 3 0 0 -150 0 arasında O sm anlı İm p a rato r­ O sm anlı egem enliği altına girdi ve XX. yüzyıla k a d a r O sm an lı id a re ­
lu ğ u n u n Balkanlar'da yerleşmesi bu siyasetin ü rü n ü d ü r. Fâtih İstan ­ sinde kaldı. Rum ların O sm anlı rejim ini b e n im se m e sin in ekonom ik
bul'da Patrikliği ihya ederek bu siyaseti tam am lam ış oldu. nedenleri dah a a z önem li değildir. V enedik. C eneviz. Provanslılar,
O sm anlı devletinin nasıl olup Hıriîtiyan Balkanları fethettiği ve öteki Latin m illetler: İstanbul. G alata. A d alar ve K a ra d e n iz 'd e ticareti
sürekli yerleşmeyi başardığı bugün d e belli başlı bir tarih so ru su d u r: kendi tekellerine alınışlar, denizaşırı tic a re tte R u m ları dışlam ışlardı.
bunu Balkan milli devletlerinin kuruluş d ön em in d e milliyetçi görüşle O sm anlı, İstanbul’a yerleşince. Latinlcrin tekeline s o n verdi, Osm anlı
vc y akınlarda M arksist teoriyle açıklama girişim leri iflas etm iştir. E s­ him ayesinde Rum , Yahudi vc E rm cniler e k o n o m ik refah a kavuştular.
ki teoriye göre O sm anlı egem enliği kılı; ve tedhişle gelm iş vc ask erî B a tfd a b u g ü n tarafsız tarihçiler bu kaynaşm ayı (sym biosis) belirten
bir sipahi sınıfının kontrolüyle bir söm ürü rejimi o larak sürcbilm iştir. yazılar yayım lam aya b aşlam ıştır (M . Balivet. G . V ein stein . vb).
Bugün O sm anlı arşiv m alzem esine dayanan: Fetih Yöntemleri. 1 4 5 3 -1 5 5 0 d ö nem inde Osm anlı h u k u k rejim i, yerli halkların ö rfî
Raiyyet R üsum u, ç ift-hane rejimi başlıklı araştırm alarım ızda süreç, âd et ve h u k u k u n u örfî ka n u n la r ve yasaknâtr.eler’lc yerin d e bıraktı.
teoriyle değil, bir tarihî analizle açıklanm ıştır. O sm anlı devleti fetihle­ 1600'lerde K a n u n n â m e-i Cedîd uygulanm aya k o n u n cay a k a d a r k a­
rinde istim âiet ve a m a n prensipleri sayesinde yerli Hıristiyan halkları nunnâm elerd e d in î h u k u k kuralları, ulem a fetvaları gö rü lm ez. İşte
barışa vc uzlaşm aya ikna edebilm iştir. O sm anlı d aim a rakibe ü ç kez O sm anlı İm p arato rlu ğ u m u n k u ru lu şu n u ve yapısını b u g ü n tarihçi
teslim olm a teklif eder, öneri kabul g ö rirs e bir yeminli 'a h d n a m e 'yle böyle açıklayabilm ektedir. O çağda çatışm a, u zu n savaşlar. Avrupa
can ve m al güvenliği garantisi verilir. Bu garan tiler titizlikle uygula­ devletleri a rasın d a d a eksik değildi.
nır. Birçok fetih bu yolla gerçekleşm iştir
İK İN C İ AŞAM A
O rto d o k s inancına sıkı sıkıya bağlı Grek vc Slav köylüsü. Kİlise’yi
himaye eden O sm anlı rejim ini bir koruyucu o larak g ö rm ü ştü r. Ö te XVI. yüzyıl başlarından 1590 yılına k a d a r geçen d ö n e m d ir. Birinci
yandan eski feodal angaryaları kaldıran, köylünün to p rak tasa rru fu ­ dö n e m d e O sm anlı, A nadolu ve B alkanlar'da D oğu R om a İm p arato r-
nu m îrî arazi rejimiyle garanti eden Osm anlı verg i-to p rak sistemi lu ğ u ’nu İhya etm iş bulunuyor. Batı’ya karşı belge halkını tem sil e d i­
(aslında bu sistem klasik D oğu Rom a İm paratorluğu d ö n em in d e h â ­ yordu. İkinci A şam a'da O rta Avrupa'ya. O rta d o ğ u ’ya, A rabistan'a.
kim rejim di, bkz. P. Lcm erlc vc H. İnalcık) uzu n O sm anlı egem enlik C iiney A k d e n iz'e yayılan im paratorluk, bir dünya g ü cü haline gelm iş­
sürecini açıklayan iki tem el olaydır. Bu lo k ta la r O sm anlı siyasî reji­ tir. Tebaası köylüyü, din farkı gözetm ed en yerel istism arlara karşı
m inin sürekliliğini açıklar, ö z e tle , bu iki tarih î sü reç so n u c u d u r ki. hakkıyla him âye ed en (tahrir, tım ar rejimi, kadı gözetim i) Osm anlı
Papalığın kılavuzluğuyla O sm anlı’ya karşı I laçlı seferleri dü/ım ley^n rejimi. L uther A lm an y alIn d a ayaklanm alar d ö nem inde bazı y a ıa ıla t
Katolik Avrupa, defalarca bozguna uğram ıştır (N iğbolu 1396. Varna tarafından övgüyle anılıyordu. Osm anlı dünya yüzünde H in t denizle­
1444. İkinci Kosova 1448, İstanbul 1453). Bu kitaptaki ifadelerin rinde P o rtek iz'e karşı G u c e ra t'ı, E ndonezya'da Açe S u ltan lığ ı’nı h i­
çoğu gösterm ektedir ki, Batılı bir açıklama peşinde olup, d in î taa s­ mâye ediyor. A kdeniz'de 1538-1571 dönem inde hâkim birinci deniz
sup. baskı, tedhiş, zulüm kavram ları ötesine gidem em iş, an c ak V e­ gücü (seapower) hâline geliyor, İspanya'nın Cesayir ve T u n u s 'ta y e r­
nedikliler ve Machiavelli gibi bir dü şü n ü r (bkz. Prens) bazı pozitif leşme (Reconquista) girişim lerini önlüyor ve A m ıp a 'd a O rtaç a ğ P a ­
gözlem ler yapabilm işlerdir. palık ve im p arato rlu k baskısını kıran genç milli devletleri Fransa.
D in farkına rağm en Osm anlı İm p aratorluğu’nu kadîm D oğu İngiltere ve H o llan d a’yı himâye girişim inde bulunuyor. Protestanlığı
Rom a İm paratorluğu nun bir dirilişi gibi yorum layan tarihçiler b ir­ ’.cşvik ediyordu. I Icr bakım dan Osm anlı g ücü Kanunî dö n em in d e bir
çok bakım dan haklıdır. Başlangıçtan beri yalnız ihtida ed en ler değil, dünya g ücü d u ru m undaydı. AvrupalInın O sm anlı’d an yardım dilek­
O rto d o k s dininde kalanlar. Osm anlı devktini kendi devletleri olarak leri XV. yü/yılda b allar. XV. yüzyılda İtalya küçük devletleri, güçlü
benim sediler. Bunun açık bir örneği. 1 4 5 3 -1 4 5 6 ’da M im im i Boğa- rakiplerine kar^ı Osm anlı g ücünü çağırm a tehdidinde b ulunurlardı;
/ m ii kontrol eden adalar halkının tutııuuKİur: Pu|N»lık d o nanm ası bu
250 Türk Korkusu
Halil İnalcık 251
böylccc İtalya devletler dengesinde, Osm anlı dah a 1İ. M urad
dönem inden başlayarak (M ilano d ükü V snedİk'e karşı M u ra d 'la d ip ­ O sm anlı savaş m akinesi, özellikle ateşli silahlara, ağ ır Yeniçeri piyade
lomatik ilişki kurm uştu) önem li bir rot oynam aktaydı. 1519’da ord u su n a (XVI. yüzyıl so n u n d a otuz altı bin) dayanıyordu. O dönem
Şarlkcn, seçim ve veraset yoluyla Almanya ve İspanya’nın başına ge- A vrupa’sında, devletler a ra sı dengeyi, m alî k ıy n ak îa r v e askerî güç
Ç İp A vrupa'da üstün bir güç Ituline gelince, ö b ü r devletler, gözlerini belirlem ekteydi. II. Felipe d önem inde İspanyol İm p a ra to rlu ğ u n u
Doğu’daki güçlü im paratorluğa, O sm arlı’ya çevirdiler. B ugün tarih sarsan m alî b u h ran la r değil m idir? D r. K um rular, bu dönem O s ­
bilimi kesinlikle ortaya koym uştur ki, Yeniçağ’d a A vrupa’d a milli m anlIsına A vrupa’da korku ve nefret, fakat aynı z a m a n d a hayranlık
devletlerin, özellikle bu devletlerden im paratora karşı çıkan en güçlü* ve g ıp ta y la bakıldığını belgeleriyle g ö z ü m ü z ü n ö n ü n e serm ektedir.
sü Fransa'nın ayakta kalm asında. Osm anlı ittifakı önem li rol sahibi­ İtalyan piskopos Paulo Giovio’nu n Ş a rlk e n e T ü rk le r hakkında
dir. s u n d u ğ u ünlü e ser “bu vahşi halkın nasıl o lu p da im p arato rlu ğ a y ü k ­
O d ö n em d e Avrupa sahnesinde yeni ortaya çıkan milli devletler. seldiğini* anlatm a çabasıyla yazılm ıştır (D r. K um rular, 53). Eser
Fransa. İngiltere ve H ollanda; İm parator*Papa egem enliğine karşı sonraları, T ü rk le r h ak k ın d a yazan hem şerilerince hayli eleştirilm iştir.
gözlerini D o ğ u ’daki büyük güce, Osm anlı padişahına çevirm ekteydi­ Osm anlı devleti, ilk aşam ada Islâmi gazayı fetih siyasetinin temel
ler. K anunî, M ohaç Seferi’ııi, M alıakçı'm n belirttiği gibi, Ş a rlk c n ’e ideolojisi yapm ış, sonraları İslâm hilafet politikasını benim sem iş, tüm
esir d ü şen Fransa Kralı F rançois’yı (1 5 5 8 -1 6 0 3 ) esaretten k u rta r­ k ürede A kdeniz, Volga ve Endonezya’ya k a d a r tü m İslâm dünyasının
mak için yaptığını söylüyordu. Sonraları İngiltere Kraliçesi I. k o ru y u cu su o lm a iddiasında bulu n m u ştu r.
Elizabeth. İspanyol istilâsı tehlikesi karşısında “Büyük T ü rk ”le ittifak O sm anlı bu d ö n e m d e a sk erî g ü c ü sayesinde yalnız A vrupa devlet­
arayışındaydı. O sm anlı, F âtih’ten beri İtalya’yı istilâ, papayı yerinden ler denge sistem inde hâkim b ir rol oynam akla kalm ıyor. A vrupa’d a
atm a planları yapm aktaydı. 1538 Korfu Seferi gerçek te İtalya istilâsı gelişm ekte b u lu n an ticarî kapitalizm in en Önemli destekleyicisi du*
İçin planlanm ıştı. ro m u n d a d a b u lu n u y o rd u . XVI. yüzyılda kapitalist gelişim in tem el
V enedik’te Fransız elçisi. "Büyük Tiirk”le fiili ittifakı haklı g ö ste r­ d ireklerinden biri, ticari kum panya çerçevesinde a n o n im serm aye
m ek için uzu n bir n utuk çeker ve zam anların değiştiğinden ve devlet­ birikim ini sağlayan korporasyon siste m id ir. İogİhere'nİn İlk ticaret
lerarası g üç d engesinden söz eder. Başka deyim le, 1520*1590 a ra ­ kum panyası, O sm an İıy la ticaret tekelini elinde tu ta n Levanı
sında O sm anlı Devleti. Avrupa Devletleri Denge S is te m inin önem li C om pany’d ir. E ast In d ia n C om pany (D o ğ u H in d istan K um panyası),
bir üyesiydi. O sm anlı T ü rk ü , o zam an siyaseten Avrupalı’ydı. O na ondan so n ra k u ru lm u ştu r. İngiliz yünlü kum aş sanayiini (özellikle
karşı hayranlık ve korku, bu dönem kaynaklarına yansım ış o lu p m e ­ ucuz kersey'lcri), geniş Osm anlı pazarı beslem ekteydi. İra n 'd a n B u r­
tinler D r. K um rular’ın ilk bölüm lerinde verilmiştir. sa, İzm ir ve İstan b u l’a kervanların getirdiği ham ipek. İngiltere’de
K arl'ın güçlü halefi İspanya kralı II. Felipe’ye (1 5 5 6 -1 5 9 8 ) baş- ¡pek sanayiini beslediği gibi, ipeğin b ü y ü k k ısm ının A vrupa pazaria-
kaldıran H ollandalılan, İspanya M orisco'larını, Avrupa P ro testan la­ n n a satışı büyük k â r sağlam aktaydı. İspanya’nm A m erika’d ak i plan-
rın! ve Kalvencilerini Osm anlı sultanı ırc k tu p ve ajanlarıyla teşvik ve •asyonlarında kölelerin giydiği mavi kaba pam uklular (blue je a n s ’m
him aye etm ekteydi. K uşkusuz. O sm anlı gücü. A vrupa Devletler S is­ m enşei) binlerce to p halinde H alep ve İzm ir lim anlarından M arsil­
te m in in işleyişinde üstü n bir rol oynam aktaydı. M esela, lx h is ıa n 'a ya’ya. o rad a n Isp an y a’ya gitm ekteydi. K. Fuka&awa’n ın araştırm aları
bir kral seçm e so ru n u ortaya çıktığında (1 5 7 3 ) Rusya ve gösterm iştir ki. bu ticaret çok geniş ölçüde bir dünya ticaretine konu
H absburglara karşı O sm anlı kendi namzedini (F ran sa krallık ailesin­ olmaktaydı.
d e n H e n ri’yi) Lehistan tahtına oturtacaktır. Ö zcüc, O snuınlı tekstil sanayii (ipekli, pam uklu) m am ulleri. Av-
Evet, O sm anlı bu rolünü m alî kaynaklarına, güçlü o rd u su n a ve tupu ek o n o m isin in yüzyıllarca e n önem li sek tö rü n ü o lu ştu rm u ştu r.
d o n a n m a sın a borçluydu. Bu g üç üstünlüğü. A vrupa’nın güçlü m o ­ Avrupa ekonom isi. T ü rk iy e siz işicyemem iştir. Bugün de, T ürkiye’yi
narşileri. II. l elipc vc H absburglara karşı savaşla desteklenm ekteydi. Avrupa Birliği dıyımln Imukııuı hevesinde bulunan ülkeler. T ü rk iy e’yi
Halil İnalcık 253
252 Türk Korkusu

hiç olm azsa İm tiyazlı O rtaklık formülüyle ek onom ik bağım lılık için ­ ile Batı nın teknolojisini benim seyen Rusya, O sm an lı’y a karşı Haçlı
de tutm a zaruretini kabul etm ektedirler. Avrupa’sının yerini alır. O rto d o k s Rusya, O sm an lı’n ın O rto d o k s
Balkan H ıristiyanlarının kurtarıcısı politikasıyla ortaya ç ık a r. İstanbul
Ü Ç Ü N C Ü AŞAM A (1 5 9 0 -1 6 9 9 ) patriği dahi R usya’yla gizli işbirliği halindedir. Batı A vrupa, Osm anlı
Dr. K um rular. O sm unlı-A vrupa ilişkilerinde yeni d ö n ü m noktasını. pazarını kaybetm em ek için istilâcı g ü ç R usya’ya k arşı cephe alır.
İncbahtı (L epanto) Savaşı (1571) olarak sap tam ak ta haklıdır. O s- Şurk M eselesi (Q uestion (¡'Orient) dünya diplom asinin en önem li
m anii bu dönem de korkulan, Avrupa « h n e s in d c g ü cü n c başvurulan konularından biri haline gelir. O em anlı’d a B atılılaşm anın ilk tem silci­
bir devlet d u ru m u n u kaybetti; daha zi>ade Avrupa kapitalizm i için, si bir b ü ro k rat. K arlofça Barış A ntlaşınası’n d a (1 6 9 9 ) baş delege
söm ürülen geniş pazar olarak görülm eye başlandı (Kapitülasyonlar olan (so n rad an veziriazam ) Rami M ehm ed P aşa’dır. 1703 reaksiyo­
sonucu O sm anlı, %3 gibi ç ok düşük bir g ü m rü k uygulayabiliyordu). nu yeni akım ı b ir süre aksatır, ¡Mİe Devri nde (1 7 1 8 -1 7 3 0 ) Batı te k ­
Daha önce b u tespiti Vatikan vc Venedik belgelerine g ö re eserlerinde nolojisini benim sem e hevesi canlanır (D am at İbrahim Paşa. F ra n ­
yazm ış olan K. Setton ve L. V alensi’yi D r. K um rular eserin d e ku l­ sa'ya gö n d erd iğ i elçiden Batı’daki teknik keşifleri kaydetm esini iste ­
lanm ıştır. İspanyol ve V enedik donanm aları karşısında O sm anlı miş ve İstanbul’da Fransız elçisine bilimsel aletler ısm arlam ışım ).
İncbahtı’d a (1571) Akdeniz egemenliğini kaybetm iştir. Lepanto, İs ­ XVIII. yüzyıl boyunca siyasî iktidar reform cu b ü ro k rat veziriazam la­
panyol edebiyatının altın dönem i şair vc yazarlarının, başta Cervantes rın elinde kalm ıştır. Bu d ö nem , Rusya karşısında savaş teknolojisinde
ve Lope de V ega'nın coşkulu kutlam alarına ilham kaynağı olduğu Batılılaşma dö n em i o larak tanım lanabilir.
gibi, öte yandan Hıristiyan feodal İspanya’nın s o n u n u g ö rm ü ştü r. A l /r iN C l AŞAM A: RA DİKA L BATİ İD A R E K A N U N 1.A R IN IN
D Ö R D Ü N C Ü AŞAM A KABULÜ
1 5 9 0-1699 dönem inde bilim ve teknolojide çağ a çan keşifleriyle Savaş teknolojisinde Batılılaşma girişim leri dönem ini (1 6 9 9 -1 8 2 6 )
yükselen bir Avrupa karşısında Osm anlı, savaş m eydanında ü stü n lü ­ idare usullerinde, kan u n ve âdetlerde Batılılaşma dö n em i izler. Bu
ğ ünü kaybeder. U zun sü ren savaşlar (H absburglara karşı 1593- akım . A vrupa ülkelerinden çevrilen T a n zim a t kanunlarıyla (1 839-
1606, 1683-1699 savaşları. V enedik'e karşı 1 6 4 5 -1 6 6 9 G irit sava­ 1377) radikal b ir Batılılaşma aşam asına erişir. Rusya'nın istilâ savaş­
şı), A vrupa'nın gelişm iş savaş teknolojisi, kale savunm asında tabya ları (1 8 2 8 -1 8 2 9 , 1 8 5 4-1856. 1877-1878) karşısında O rtad o ğ u p a ­
istihkâm usulü, m etalürjide keşifler sonucu ateşli silahlarda gelişm e­ zarını kaybetm ek istem eyen Avrupa Büyük Devletleri, O sm a n h ’nın
ler. yivli tüfek, süratli atış yapan toplar, köylüden yaya askerî, bilim ­ m üttefiki o larak Rusya karşısına çıkar (1 8 5 4 -1 8 5 6 ). T ü rk lcrin Batı
sel strateji ve taktik bilimi, denizde to p ateş g ücü çok arırm ş k alyon­ kültürüyle ve kanunlarıyla tanışm ası. ilk özci gazeten in çıkm ası
lardan kurulu donanm alar vb. A vrupa’nın açık ü stü n lü ğ ü n ü g ö s te r­ (I8 6 0 ), Fransız vilâyet k a n u n u n u n kabulü (1 8 6 4 ), A vrupa devletle­
m ekteydi. Devir. Osm anlı gibi İspanya'nın da çö k ü şü n e tanık o la ­ rimin baskısıyla azınlıkların cem aat İşlerini idare m eclislerinde g ö r­
caktır. melerini sağlayan n izâ m n â m eler'in kabulü, seri m ahkem eler yanında
laik nizam iye m ahkem eleri ve ilk K anuıı-i E sasi'rin (Anayasa) kabulü
B E Ş İN C İ AŞAM A
vc M eclis-i M ebusan ’ın toplanm ası (1877) bu devirde radikal Batılı­
1 6 8 3 -1 6 9 9 savaşları, İspanya-V cnedİk-Lehistan Haçlı ittifakı k a rşı­ laşma adım larıdır. II. A bdülham id (1 8 7 6 -1 9 0 9 ) dö n em in d e istibdat
sında O sm anlı askeri g ücünün tam çöküşünü gösterdi. 1 6 9 9 ’d a O s ­ rejimi, m üslim , gayrim üslim tebaa için laik ortaokulların (idadi)
m a n lI ilk kez A vrupa'nın teknolojide üstünlüğünü tanır; ç o k g eçm e­ açılması, özel gazeteler vc aydın bir kam uoyu oluşm ası, 11. M e şru ti­
d en sürat topçuluk usulü için bir Fransız general. Boııneval çağrılır, yet rejimi (1 9 0 9 -1 9 1 8 ), Garpçılık, T ürk çü lü k hareketleri, âd etler ve
kale-tabya usulü uygulanır; XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Fransız kültürde radikal Batılılaşma akım ı T ürkiye Cum huriyet rejim ini h a ­
hocalarıyla askerî okullar açılır. Bu d ö ıcım lc l IVlro (1 6 8 9 -1 7 2 5 ) zırlayan gelişm elerdir.
Halil İnalcık 255
254 ¡'tuk Korkusu
getrm eleri gerek en d in î vazifelerdir. Gazilik, yani k âfirlere karşı s a ­
vaşa gitm ek farz-i kifâyedir. K adınlar ve ço cuklar için m ccbııri değil­
dir. "G aziler, kâfir m em leketine girdiğinde ilkin İslâm 'a davet edeler,
M Ü S L Ü M A N İJ \R İÇ İN İS L İ M İ N SAVAŞ KURA LLA RI
kafcul etm ezlerse, an c ak o zam an savaş yapalar. kâfiri e sir etm eye
Batılı yazarlar T ürkleri vahşi, acım asız barb arlar olarak tasvir e d e r­ gücü yetm ezse öld ü re, k arü an n ı ihtiyarlan öldürm eyeler. k ad ın M ü s­
ler. G erçek başkadır. Savaşta ele geçen kâfirlere, kadın ç o cu k ve ih ­ lüman o lu p so n ra m ü rte d olsa öldürm eyeler. Iıabs e d e le r’* k âfir s a ­
tiyarlara nasıl m uam ele edileceği dinî kurallara bağlanm ıştır. Batı v a c ıla rd a n biri çok yararlı ise öldürm ek gerekm ez.
A nadolu’da XIV. yüzyılda yazılmış bir fıkıh kitabında şu kuralları
okuyoruz: İlkin düşm an İslâm ’a davet olunur. “M üslüm an olan kâfi­ O S M A N L I D E V L E T İ BİR T Ü R K D E V L E T İ M İD İR ?
rin malı ve kanı h aram dır” dokunulam az.. “K açan (n e zam an) k âfir­ Batı literatü rü n d e O sm anlı. daim a ka v m i-etn ik yapısıyla. Türklükle
lerle andla kavi öyleseler kavillerin bekliyeler... kâfirlerin b u rn u n , elin ¡face edilm iş, ülke daim a Turquía, La Turquie, Turkish E m pire diye
ayağın kesm iyeler, delilerini ve ‘avretlerini vc n âresîde (yetişkin o l­ anıİagelm iştir. D aha XIII. yüzyılda M arco Polo (1 271) A n ad o lu ’dan
m ayan) oğlanlarını ö ldürm cydcr, bunak ihtiyarlan öldürm eyeler. ... geçerken m em leketi Turquía diye adlandırm ıştır. Devlet tipik b ir hâ-
Kaçan kim kâfirler bunalsa. am an dileseler m ü stü m an lard an bir kim ­ necaıı devletidir, iktidar m utlak biçim de padişahın tekelindedir, ülke
se âm ân verse revadır... bir beg bir kâfir şehrin gücile feth eylese. beg onun m ü lküdür. I lân ed an , h er ırktan kulları gulâm sistem iyle O s-
dilerse kâfirleri, m allarını ve oğlunu kızını bir kezden çerisine m aili yapıp devlet idaresinin başına getirm iş, kullara T ü rk halkı ü z e ­
üleşdürc, yahud dilerse üleşdürm eye ve ol kâfirleri yerlü yerinde k o ­ rinde imtiyazlı bir sınıf statü sü verm iştir. Sonuçt*, O sm anlı devleti­
ya, yerlerini ve bağlarını haraca kese (vergiye bağlaya) ve kendülcri ne. ne kerteye T ü rk devleti denebilir, so ru su ortaya atılm ıştır, ö t e
ü zerinde baş haracı (cizye) koya veyahud erkek kâfirlerin öldüre yandan, tarihçinin g özünde, Avrupalılar nezdinde O sm anlı devleti,
yahud kul cdine". “Çeri a kınlann eyleseler" beye getireler "beş bölük bir T ü rk devletidir, iyisiyle kötüsüyle o n u n tü m faaliyetleri T ü rk ’e
eyliye ve d ö rt bölüğün akıncılara üleşdüre", kalan b eşde biri m iskin­ mâ. edilm iştir. A vrupa’d a başlangıçtan beri tarihçiler bu devleti bir
ler (çalışam ayan fakirlere) ve yolculara verile. Türk devleti saym ışlardır. O sm anlılar arasında b t g ö rü ş, II. M urad
Başka bir m etinde şu n la n okuyoruz: “Kazanç yapm anın helâli gâ- dönem inde T im u r oğullarının Osm anlı devletini bağımlı görm elerine
zîlikten gelendir, ganim et m alıdır", am a şartlan vardır. Kâfirle savaş karçı O ğ u z K ağan ve T ü rk Kayı boyu geleneğinin benim senm esinde
etm iş olm ak. Esire ilkin İslâm teklif olunur, M üslim o lu rsa “kalan vurgulanm ıştır. Â şıkpaşazâde tarihinde kavim olarak O sm anlı için
M iislüm anlar gibi oldular ve eğer M üslüm an olm azsa h araç verm eye daim a T ü rk a d ı kullanılmış, O sm anlı başan ları "T ürk a rk alan d ı” diye
da vet ide..." razı olursa malları ve kanlan h aram o lu r (dokunulm az). kutlanm ıştır. O sm anlı sultanı, T ü rk m en K arako/unlu hanedanıyla
A ncak bu daveti kabul etm eyenlere karşı savaşa başlanır “ekinlerin akrabalığını iftiharla belirtm iştir. Ş u d a bir gerçektir ki, Fâtih'ten
bozalar, yakalar vc ağaçların keseler”. “Kâfirler ile and ve kavil eyle- önce devlet idaresinin başına veziriâzam sıfatıyU h ep T ü rk ulem a
selcr kavillerinden dönm iyeler"... “T anrı yolunda gaza iden... daim ailelerinden kim seler gelm iştir.
o ruç tutan, nam az kıtan, K ur’an okuyan kimse gibidir, gâzıliğin ö bür
T Ü R K SAVAŞ T A K T İĞ İ, A V R U PA 'D A
d ü nyada savâbı ç ok büyükdür.”
"T Ü R K K O R K U S U ” N U N K Ö K E N İ
Üç oyun hclâldir: ok atm ak, ata edeb öğretm ek “ve dahi avretiyle
o ynam ak". 13. Bab. gâzîlik edebinden sö7 eder. “Gazı olm an için on Türk fetih ve savaş taktiği, esir ve ganim et kuralları k o n u lan n d a H ı­
n esne gerekdir... evine nafaka koya, padişah em ri ola. yoldaşına b a ­ ristiyan kay n ak lan n gözlem leri kaçınılm az biçimde yanıltıcı ve
ka, yolda M üslüm anlara z a ra r vermeye, savaş m eydanından k açm a­ abartm alıdır. H attâ gü n ü m ü zd e ciddi bilimsellik iddiasında olan Batı
ya. gaziliği din ve m üm inler için yapa, savaşta arslan, akıncılıkta yazarları (b u n u n son örnekleri Colin Im bcr, H eath lx>wry ve
k u rt, sabırda eşek gibi o la”, gaza ve cihad, farz-i 'ayn ve farz-i kifaye Lindner) b ugüne kudar bu konularda O sm anlı kaynaklarını hakkıyla
olarak iki tü rlüdür, birincisi tüm yetişkin kadın vc erkeklerin yerine
256 Türk Korkusu t M it Inulok 257

değerlendirem em işlerdir. T ürk-M oğ o l savaş taktiği iki aşam a d a u y ­ İSL Â M -f IIR İST İY A N L 1K T A R T IŞ M A IA R I
gulanır. Birinci aşam ada gâzî akıncı kuvvetleri d ü şm an ın savunm a vc
O rtaçağ ’d an b eri sü rü p g d e n İslânı-llıristiyanlık tartışm asın ın y a n ­
lojistik kaynaklarını yok etm ek, halkı dehşete d ü şü rm e k , tu tsak alm a
kıları ve M ü slü m an ’ın g ü n lü k d in î vecibelcri h ak k ın d a verilen bilgi­
ve yakm akla direnci kırm ak ü zere hızls d ü şm an to p rağ ın a g ire r, y a ­
ler. tabii yüzeysel v e o lu m su zd u r. H ıristiyan d ü nyası İslâm ın esasla*
k a r yıkar ve d ö n e r (B ugün dc. m esela m üttefiklerin A vrupa’yı istilâ­
m ı anlam aya çalışm ış (D om iniken rahibi Ricoldo. o l. 1320 A rapça
sından ö n c e ve ABD’nin son İrak savaşında aynı taktik kullanılm ış­
iğ re n ip K uran’ı ta tin c e 'y e tercü m e etm iştir), din a d a n ıla n arasında
tır). Bu akın sahneleri, H ıristiyan kaynaklarında asıl T ü rk savaş ta k ­ polem ik. O sm anlı başarılan ö zerin e h e r zam an d an d a h a hararetli
tiği olarak algılanagelm iştir. A slında ikinci a şam ad a su ltan veya bey­
tartışm alara k o n u o lm u ştu r. 1354’tc T ü rk le r eline e s ir d ü şe n Selanik
lerbeyi k u m andasında büyük kuvvetler, disiplin içinde a rk a d a n y ü ­
- B aşpiskoposu P alam as'a Sultan O rh a n . M üslöm an ulemasıyla bir
rür.
mecliste b ir araya gelip Hıristiyan inançları ¿ z e rin d e tartışm asını
1532’d e Süleym an A ta m a n Seferi"ne giderken B clgrad’d a im p a­
istem iştir. O sm anlılar arasında Hıristiyanlık ve H u istiy an lata karşı
ratorluk tahtına o tu rd u . O sm anlı sultanı, V. Karl’a sad ece İspanya
taassup, özellikle 1571 İnebahtı d en iz felâketinden s o n ra güçle n m iş-
kralı diye hitap ediyor, o n u n evrensel im parator unvanını tan ım ıy o r­
►tir.
du. Alm anya içerilerine gönderdiği Beylerbeyi Kasım P aşa idaresinde
İ H ıristiyan kaynaklan, ihtida, İslam laşm a ö ze rin d e duyarlılıkla
akıncı o rd u su m em leketi kan ve a teş içinde bıraktı. O zam an Alman
! d u rm u şlard ır. O sm anlı dö n em in d e b u sü re ç çok g e n iş b ir gelişme
şehir ve kasabalarında kilise çanları akıncıların gelişini h a b e r verm ek
gösterm iştir. İslam zoraki ihtidayı kabul etm ez. M ü slü m an olan H ı ­
için çalıyordu, bu n a Türken Furcht (T ürk k o rk u su ) den iy o rd u . O
zam ana k ad ar Alm an İm paratoru Şarfken'e a sk erî y ard ım d a ayak
¡ ristiyan. T ü rk ahlâk ve âdetlerini benim ser, O s m a n lı-T ü rk (ophımuy-
t la bü tü n leşir. T ü rk lcrd cn farkı olm az. O n u n için R um ili’n d c M üslü-
direyen rakip Protestan prensler, şim di takım takım o n u n o rd u su n a
}: n u n o lana “T ü rk o ! d f d eniyordu. İhtida. İslâm laşm a konusıı. O s -
koştular. M artin Luthcr T ürklere karşı savaşı b ir dîn ödevi o larak
) manii to p lu m u n u n . genel anlam da A nadolu T ü rk em işin in oluşum u
vaaz etm eye başladı. Din düşm anını öldürm ek d in î b ir vazife sayılı­
bakım ından son d crccc önem li b ir süreçtir. Yerli A n ad o lu halkı. O r -
yordu. T utsağa, tüm insan kimliğini kaybetm iş b ir yaratık gözüyle
U-Asya’d a n . A zerbaycan yoluyla gelen Türkm enlerle (O ğuz) k ay n a­
bakılıyordu. Bununla berab er İslâm ’da efendisinden ç o c u k sahibi
şıp İslâm dinini kabul etm iş, g ü n ü m ü zü n T ü rk halkına vücut verm iş­
olan cariye (uınm ulvclcd) toplum a kabul edilirdi, esirleri a z âd etm e
le. K ültür vc san atlar k o n u su n d a d a b u T ürkleşm e için a ynı şey s ö y ­
d in î bir h ay ır işi sayılırdı. O sm anh ’d a az âd edilm işler (m u ‘taklar)
lenebilir.
toplum un e n a k tif ve başarılı üyeleri olm uşlardır. O rta ç a ğ H ıristiyan
H ıristiyan yazarların birçoğu T ürklerin din yasağına rağn)cn iç k i­
âlem inde k ölenin d u ru m u d a h a iyi değİliİ.
ye d ü şk ü n lü ğ ü ü zerin d e d u ru r. T ü rk le r m eyhaneye "sa b ah girer a k ­
ö t e y a ndan. 1355’te Bizans İm paratoru K antakuzenos tahtını b ı­
şam geç saatlere k a d a r kalırmış*. Evet, böyleleri a z değildi, her d e m
rakırken gençlere hitabesinde diyord u ki, M üslüm anlara karşı savaş
snrhoş şair Revânî aynen şöyle d er:
kaz an m a k g ü ç tü r, çü n k ü onlard an h e r biri savaşta ö lü r ise şehit, sağ
kalırsa gâ zî o lduklarına inanır. İn cb a h tıd a ( le p a n to ) M üslüm an k a ­ G elün b iz d e a n a b ir iş idelürn
d ırgaların bayraklarında ayetler, H z. A ifnin zülfîkâr kılıcı, H ıristiyan G ice g ü n d ü z dem o d em ‘ayş idelürn
bayraklarında h a ç dalgalanıyordu. O rtaçağ insanı için ö tek i İnanç
sahiplerini kendi inancına sokm ak yahut yo k etm e k kutsal b ir öd ev ­ B âde n û ş idüp R evâ n î 'işret eyle k im hûbiar
di. T a n rı y olunda bir ibadetti. K arştm a el kavşurup dursun sebû-yi m e y gibi

Yakında çıkacak Hasbağçe’d e A yş u Tarab adlı eserim izd e okuyucu,


bu k o n u ü zerinde gen iş ayrıntılar bulacaktır. Özellikle sarayda, b ü ­
258 Tiirk Korkusu
Ihılıl inuUık 259
yüklerin konuklarında C cm şid’İ ¡ınarak k urulan işret m eclisleri. bil
şiir, m usiki, raks vc tem aşa sahnesiydi. Bu sahneler şairlerin »öftıdır (bkz. D r. K um rular, ‘‘V enedikliler’*). K u m ru lar'ın eseri, g ü ­
aûkînâm eler'¡ndc uzun uzun tasvir o lunm uştur. Sâkînâm eler, Tanrı n ü m ü / sosyoloji ve tarih araştırm alarında bir analiz m eto d u olarak
vc Peygam ber’e saygı sözleriyle başlar ve (gaffâru'l-zunûb) “g ü n a h la ­ İzlenen ben \*e öteki (Levi S tra u ss’ın sosyolojisi) teo risin e katkı y ap ­
m ası bakım ından d a ilgi çekicidir. Eserde O sın an lı-T ü rk karakterinin
rın affedicisi" yüce T anrı önünd e .‘dvdıylc biter; fakat arad a "işret
m cclisi”nin zevk u safast uzun uzadıya anlatılır. D in d ar bir yazar Batılı ü zerin d e bıraktığı izlenim ler, ilginç yanlarıyla sınıflandırılıp
İdris-i Bitlisi, şarnp ¡çilse bile itidali elden bırakm am alı, öğü d ü n ü sergilenm iştir. Bu izleyiciler yalnız İspanyol değil. İtalyan, Alm an.
yapar. Evet, T ürklerde bu âdet, İslâm öncesi kadim İran ve eski T ürk Fransız’dır, hepsi Avrupalıdır.
toy âdetinin bir devam ı olarak m evcuttu. Âdet, yaşam ın kaçınılm a/ B ugün Avrupa. O sm anlı O rtaç a ğ devlet vc to p lu m u n a a it türlü
bir yanı olarak süregelm iş ve yabancı gözlem cilerin dikkatinden olav ve k u ru m la n , m o d ern T ü rk C u m h u riy eıfn e m âl e tm e eğilim in­
kaçm am ıştır. d ed ir. T ürkiye C um huriyeti laik anayasası, millet m eclisi, siyasi reji­
Sürekli savaş faaliyeti içinde bulunan sınır (Uc) gazileri, akıncılar, mi ve kültürüyle O sm an lI'd an k ökten ayrı b ir devlet ve to p lu m u ifade
deniz /¿ 'iv m /le n (korsanlar) karşısında o d ö n em d e AvrupalIları» e d e r. A vrupa Bİrlijp çevrelerinde T ürkiye C u m huriyeti’ni geçm işin
benzeri sınır kuvvetleri bulundurdukları u n u tu lu y o r. Bu bağlam da i O sm anhcı’yln bir saym ak, ya bilgisizliği yahut kasıtlı b ir siyaseti y an ­
İşaret edelim ki, bazı tarih terimlerimizi özellikle denizle ilgili olanları sıtır. M o d em Türkiye, b u g ü n Y unanistan kadar A vrupalıdır. M ü n fe­
Batılılardan alm ışız, korsan, forsa gibi. K apudan-i D erya I layreddin rit talihsiz b azı olaylar. Batı d a kasten ab artılm akladır.
Pnşa’nın adı d a Barbaros İtalyanca'dan gelm e b ir isim dir. Baba O ruç Bu kuşbakışında aşam a aşam a. I. askerî, 2. k u ru m sal ve î . k ü ltü ­
vc kardeşlerine T ü rk le r Babaorucca derlerdi. rel alan lard a gittikçe yoğunlaşan b ir Avrupalılaşm a sü recin i g ö ste r­
Batılı bağnaz, acım asız, fakat görkem li, m ağ ru r, kibirli T ü rk ’ün m eye çalıştık. C um huriyet, laik anayasası vc Batı m ed en î k a n u n u n u n
portresini çizerken onun aynı zam anda k endine g üvenen, hoşgörülü. k abulü ve hilafetin kaldırılmasıyla Batılı b ir devlet ve to p lu m yapısı
Tanrı em irlerinden çıkm ayan salt k arak terin e d e saygı duym aktan d o ğ ru ltu su n d a kesin b üyük ad ım lar atm ıştır.
kendini alam az. Ö te yandan savaş, d in ve âd etler d ışındaki k o n u lar­ G Ü N Ü M Ü Z D E BATI D A T Ü R K İY E K A R ŞITI P R O P A G A N D A
da H ıristiyan yazar, ziyaretçi ve elcilerin gözlem leri. O sm an lı insaıı
B ugün Batı m üttefiki o lan Türkiye aleyhinde diasp o raların faaliyetle­
ve topium unun birçok bilinmeyen yanlarını bize nakletm ektedirler.
ri ‘ d o stu m u z" A vrupa ülkelerince desteklenm ekte veya hiç olm azsa
Or. K um rular’ın eseri bu bakım dan tarih bilimi için ayrı b ir değcı
engellenm em ektedir. Bir bakım a b u n u n b ir n edenini b u kiuıp a ç ık ­
taşım aktadır.
lam aktadır. A vrupa’d a Hıristiyan halk. Turkey. Turkish E m pire aley­
İlaçlı kiniyle beslenm iş bir B atıda. Hıristiyan dün y asın d a, ta a s ­
hinde yüzyıllarca y o ğun bir olum suz p ro pagandanın etkisi altında
suptan kurtulm uş, hüm anist düşünccyc sahip y azarlar y o k değildi.
kalm ıştır. Batı halkı, hâlâ O tto m a n E m p irt ile m odern dem okratik
T ürkler arasında yaşam ış ve sonra yu rd u n a d ö n m e fırsatını b ulup
T ürkiye arasın d ak i k ökten farkı görem iyor, ço ğ u kez g ö rm e k d e is­
hatıralarını yazan birçokları, bir Ram berti, b ir Angiolello vardır
tem iyor. A vrupa kam u o y u n u İki "ideoloji“ belirler; biri şu d u r: bin
Eserleri bizim İçin de değerli kaynaklar ara sın d ad ır (F. Sansovinu
yıldır K utsal Papa. Avrupa halkım T ü rk lere k arşı ayaklandırıp Haçlı
bunların çoğunu Hisioria Universale d e li’origine el imperio dv
seferleri vaaz etm iş, endüljanslar dağıtm ışın. Selçuklular vc O sm an-
Turchi. Venedik. 1582. adlı kitapta d erlem iştir). O sm anltlarla en y a ­
lılnr daim a H açlıların karşısında o lm u ştu r (tarihimizi İyi bilm iyoruz.
kın ilişkide bulunan Venedikliler (Levant’ta 5 0 0 0 Venedikli aile y aşı­
O sm anlI’ya karşı ilk Haçlı saldırısı I359*da Ç anakkale Boğazı’nı
yordu. yo ğurt'u ve pizza y\ (pide) İtalya’d a herhalde o n lar öğrettiler).
Türklere kap am ak için Papalık-B i/ans donanm asının G elibolu k a rşı­
A vrupa devletlerinin, özellikle İspanya'nın O sm anlı hak k ın d a haber
sında L apseki’ye yaptığı çıkarm adır. Osm anlı Türkiyesi'ne karşı 14
kaynağı Venedikliler vc Kaguzaltlardı (D ubrovııikliler). Türklcrİ y a­
Haçlı seferi yapılm ış veya p lan lan m ıştr). Y akında Papa VI.
kından tanıyan Venedikliler. T ü rk hakkındaki yargılarında d ah a in-
Bcncdictus T ü rk iy e’ye neden geldi? Ş ark kilisesi Patrikliğin var ol-
260 Türk Korkusu

m ayan eküm enik (cihanşüm ul) kflisc İddiasını desteklem ek vc bin HELENİZM, M EGA!.İ İDİ-A
yıllık kiliseler arası Şizm a'ya .son verip H ıristiyanlığa o rla k bir cephe
birliği kazandırm ak (devletimiz ustaca bir yol b ulup bu ziyareti bir VH TÜRKİYE’
devlet ziyareti hatinc getirm iştir. Papa Katolik dünyasına. T ü rk i­
ye’nin Avrupa Hıristiyan Birliği’ne alınm am asını ilân etm iştir).
D ipnotları açıkça gösteriyor ki, Dr. K um rular İspanyol lite ra tü ­
rü n ü vc arşivlerini dikkatle taram ış olup bu özelliği e sere orijinal,
bilimsel bir araştırına niteliği kazandırm ıştır. Ele aldığı konularda
y azar, b unun dışında konu üzerinde en önemli kaynak vc a ra ştırm a ­
ları kullanm aktadır. Elçilerin ve seyyahların gözlem leriyle beraber
belge koleksiyonları (W . Bauer, B radford. Lanz, von Gevay, E.
C harriere, Alberi), bu alanda en önem li araştırm a eserleri (K.M.
Sctton, A. M ass, Schw ocbcl. G . Giilru) gözden k açm am ıştır (Galata
ü zerine bizim araştırm am ızı görebilirdi). (G ariptir, m em leketim izde
J. Von H am m er hâlâ O sm anlı tarihi ü zerinde en önem li e ser olarak
ortaya atılm akta. A ta Bey’in d ü zelm elerin e rağm en e ser birço k b a ğ ­
n a z g özlem ler vc yanlışlarla doludur.)

HELENİZM VE ORTODOKS KİLİSESİ


M odern A vrupa’yı öteki b ü lü n geleneksel m edeniyetlerden ayıran ve
o n a b ugüne k ad ar dünyada ü slü n bir egem enlik sağlayan fikrî h a re ­
ket h ü m a n izm a ile başlar. H üm anizm a. yeryüzünde insana, kâinat ve
hayat sırlarına insan aklıyla yaklaşıma, rasyonalizm e öncelik veren
XV yiİ7yıl İtalya’sında Hoğmıı§tıır H areketin ilham kaynağı Hele­
nizm , yani d ü şü n ced e sanalla ve yaşam da an tik Y unan k ü ltü rü ve
o n u n değ erler sistem ini benim sem e olm uştur. Skolastik A risto felse­
fesi. Bologna’d a İbn R üşd’ün tefsiriyle okutulurken, F loransa’da
Academ ia Platónica ile Platon felsefesi ve hüm anizm a. İkinci Atina
şö h retin e erişen bu şehirde gelişiyordu. Antik Helias. A vrupa’nın
Urkutur'i) gibi algılanıyor1 vc Batı m edeniyetinin üstü n lü ğ ü için bir

* Doğu Ban. “İdeolojiler IV", sayı: 31, Şubat, Mart, Nisan 2005.
' Konstantinos Tsoukalas. “Between East and West, The Meaning o f the
Mediterranean in Modern Grcccc and Possibly Elsewhere as Well”,
Mediterranean Historical Review, vol. 17 (2 Da-ember, 2002). 32-46; 11.
Halil in a ktk 263
262 Helenizm. SUyatt fdtv t»* l'urktye

kaybetm emiştir.* Bu iddia, aşağ ıd a anlatılacağı ü z e re d o ğ ru değildir:


kanıl olarak ileri sürülüyor. I İdenizin. Bizans'ın so n a srın d a . İsta n ­
fakat Rum to p lu m u n d a kilisenin '‘R um milleti" ü z e rin d e d a im a tam
bul'du anlık dile ve düşünceye yönelik fikir h areketiyle o rtay a çıkmış.
t to r ii c sahibi old u ğ u İddiasını İspat İçin ü zerin d e d u ru lm u ştu r. Bu­
İtalya’da başlangıçla ilk hüm anistler G rek bilginlerinin ö ğrencisi o l­
gün d c O rto d o k s Kilİscsİ'nin nüfuzu, sırad an R um halkı ü zerin d e
m uştur.
Batıcı "H elenisilcrdcn" d a h a güçlü d ü r. Bizans kilise geleneğiyle Ba­
M odem A vrupa'da aydın kimliği, H ellen geleneğiyle ö v ü n ü r ol­
tıcı kozm opolit H elenizm (m odernite) arasındaki k arşıtlığı giderm ek,
m uştur. Ş air Shclly (1792-18 2 2 ), “biz hepim iz Y unanlılarız” diye
“ikiliğe ç ö zü m bu lm ak ” İçin. T s o u k a h s a göre* “ H elleno-
övünüyor; l a r â Byron ( 1 7 8 8 1 8 2 4 ). ‘*Nelİas"ta T u rk le r’e karşı
[C hristianity” g ö rü şü ortaya atıldı (T ürkiye’d e T ü rk -İslâ m Sentezi
"H elenlerin" bağım sızlık savaşırda can veriyordu. O n la r gibi A vru­
gibi). Takat gen e de. Y unanistan’d a ve Kıbrıs'ta k ilise. R um kimliğini
p a 'd a yerleşm iş Rum intelHgentsia’sı antik Helenizm İdealiyle coşar-
tem sil ed en , siyaset ü zerinde ziyadesiyle etkin b ir g ü ç tü r.
kcıı, lâik ve özgürlükçü Helenizm fedaîleri “C r a e k r ile M o ra'd a
T ürklere karşı O rtodoks p a p a z a r ve Klcftlerle b erab er ayaklanan İS T A N B U L O R T O D O K S PA T R İK İ N İN İD D İA I j \ R I
Rum köylüsü, "R om ioiMarasında hiçbir fikri bağ yoktu. İG ü n ü m ü zd c Patrik B artholom eos. kilisenin “ek ü m en ik " (evrensel)
Yunan Devleti kurulduktan (1830) yarım yüzyıl so n ra 1880’ierde | bağ ım sı/ k arak teri ü zerinde kon u şu rk en . O sm anlı d ö n e m in d e dahi
yazılan tarihlerde. Yunan tarihi antik H ellas'tan beri süregelm iş bir i b u n u n “XIV. yüzyıldan beri kesintisiz devam ” e ttiğ i iddiasındadır.
tarih olarak tek çizgide sergileniyor; O rto d o k s Bizans. H elcnlcrtn ' K uşkusuz yakın b ir zam anda yapılm ış b ir Rum iko n u n d a . Katilı S u l­
kesintisiz tarihinde yer alıyor, beş yüzyıllık Osm anlı dönem i ise tan M chm cd. Patrik hazretlerine evrensel egem enliğini tanıyan b el­
anorm al bir kesintiden ibaret sayılıyordu.2 T ürkiye C u m h u riy eti’ndc geyi takdim ed iy o r.7 Sayın Patrik B artholom eos, d ü n y ad a 8 0 kad ar
T ü rk tarihini yedi bin yıl önce Orta Asya'da insanlığın ilk m edeniye­ O rto d o k s m etropolit ve b aşpiskopos bu lu n d u ğ u n u , b u n ların "O s-
tine bağlayan tarih tezi gibi. Yunan tarih tezi dc O rto d o k s Kilisesi ne manii dev rin d e old u ğ u gibi" İstanbul’d a Kutsal M eclis’te (Saint
bağlı sıradan Yunanlı için bir şey ifade etm iyor ve m o d em Yunan S yn ode)'da toplanm ası gerekliğini, P atrik ’ir. o n lar tara fın d a n seçil­
to plum unda keskin bir anlaşm azl k ve ayrılığın tem el nedeni oluyor. m esini savunuyor (dünyadaki O rto d o k s ruhbanı I leybeliada R uhban
“M odern Y unan k ü ltü rü ”. iddiaja g ö re “‘Batı yla ‘D o ğ u ’ arasında m ektebi yetiştirm iştir). T arih î gerçeklere bakalım: O sm an lı İm p a ra ­
ç ö z ü m ü olm ayan bir gerilim in içinde k ıv ra n m a k ta d ır...... H elenizm . torluğu d ö n em in d e İstanbul ve Baikanlar’da m ilyonlarca O rto d o k s
‘Batı nın sem bolik bir ifadesi gibi algılanıyor".5 tebaası olan Padişah, sırf d in î işlerde (izdivaç, m iras vb.) P atrik ’İ c e ­
Batılılaşma anlam ında Helenizm karşısında, halk arasında her m aatin d in î reisi o larak tanıyan bir layin beratı veriyordu. P atrik ’İ.
yerde hazır ve nâztr O rtodoks Kilisesi Bizans geleneğini canlı tu t­ m etropolitlerden k urulu R uhanî m eclis seçiyor, fakat seçilen P a t­
m aktadır. Yunanlı ya göre İstanbul'daki Patrik, bu geleneğin kay­ rik 'in cem aat ü zerinde otoritesi ancak devletin, P ad işah ’ın beratıyla
bolm ayan tim salidir.4 Kilise tarihini yazan Yunanlı tarihçilere göre. huk u k î b ir zo ru n lu lu k kazanıyordu. Berattaki ifadeyi a y n en ok u y a­
O sm anlı idaresinde dahi Yunun milleti P atrik 'in idaresinde yalnız lım: "N işan -i hüm âyûn ....hükm ü o ld ur ki. dârendu-i misâl-İ şerif
d in î geleneği değil, aynı zam anda bağım sız millet varlığını tem sil e t ­
m iştir. Bu tarihçilere göre Rum milleti h içb ir zam an bağım sızlığını

' Özellikte N. I. Pentazopoulos. Church and La v in the Balkan Peninsula


duritıg the Ottoman Rule, Selanik 1967. 7-10. 19. 23. 86.
Psomiadcs (yay.) Greece. The New Europe and the Changing International
“ Ibid.. 41-42.
Order, New York 1993. ’ Bk/.. Aksiyon, 459 (22 Eylül 2003), 30-31. Ruhban okulunun yeniden
2 Tsoukalns.
açılması davası AB için Kopenhag Kriterleri*ne bağlanıyor. Bu yerine geti­
' Tsoukalas. 37. rilmezse, Türkiye Avrupa Birliği’ne giremez deniyor (aynı yer).
4 Ibid.. 40.
264 IMem.-nı W.*\«/ı U,',ı ıv huktu- Halil İnalcık 265

Sim cyon'ıı ınıılın'ısıı i İstanbul'du Badriyarh n asb eüüp".* Bundan k u su r etm ezler. A m erika’daki Rum piskoposları Patrik seçilm ek ve
so n ra sultanın tayin beratı, yalnız Osm anlı ülkesinde P aırik ’c tâbi b u n u Türkiye’ye tanıtm ak isterler. Sayın B artholom eos’a g ö re neden
yerleri sayıyor, buralardaki m et-opolit vc piskoposların “azli vc nasbi T ürkiye dışındaki piskoposlardan P atrik seçilmesin! S ay ın P a trik ’in
b un un elinde ıdn" diyor. Ş unu belirtelim ki. b eratla kiliselere vc m a ­ beyanları ü zere “şim di yepyeni bir sü reç var. AB k ap ısın d ak i (!) I ür-
nastırlara ait toprak ve em lâke kimsenin karışm am ası, ölen bir papa- kiye'nin Kopenhag kriterleri çerçevesinde” Patrikliğin istek leri “m u t­
/.ın m irasından beş bin akçadaıı yukarı kısmının padişah hazînesine laka" yerine getirilm elidir.9 Karara varm ak için b u y a z ıd a , tarih p e rs ­
teslim edilm esi em rediliyor; izdivaç ve m iras iglrrinde P atrik 'in yetki pektifinde T ürk -Y u n an ilişkilerinin iki yüz yıllık panoram asın» vc
si tevit ediliyor; Patrik'c ait vergilerin to planm asında h ü k m ü Osm anlı Haçlı veya “H elem si” Batı nın bu ilişkilerde nasıl b ir ro l oynadığını
m akam larının verm esiyle yardı,ti etm esine işaret ediliyor. Ü çüncü b ir tarihçi o larak T ü rk k am uoyunun g ö z ü ö n ü n e serm ey i bir ödev
kişilere hitap eden berat. Patrik’c itaat edilm esini em rediyor. Patrik biliyorum .
hâzineye yılda 2 0 0 0 altın “pişkeş” öderdi, bu parayı a rtın p patriklik
İçin rekabet edenler eksik olm adığı için ‘ artık veren kim seye veril­ K IB R IS V E KCl£ S O R U N L A R I N IN T A R İH Î K AY N A CI:
m eye“ diye tayin edilen P atrik 'c beratta a y n ca güvence verilm iştir. M E C A L İ İD F A
P atrik'in otoritesi yalnız Osm anlı ülkesindeki kilise ve m an astırla­ B ugün Y unanistan'la sorunlarım ızı d ah a sağlıklı d eğ erlen d irm ek için
ra şâm ildi; Patrik'i seçen m etropolitler, O sm anlı ülkesinde hizm et geriye, tarihe bak m ak gereklidir. O sm anlı ülkesinin. H ıristiyan leba-
g örenlerden ibaretti. B eratta onkır sayılmıştır. O sm anlı m erkeziyetçi
idaresi, Balkanlar’da Sırp-Bulgar dönem inden kalan patriklikleri lağ ­
* Batı devletleri vatandaşı olan Ermeni ve Yunan-Rum diasporası vc son on
vedip İstanbul P atriki’ne bağlamıştı.
beş yıl içinde dışarıdaki Küreler. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine şiddetli bir
P atrik Bartholom eos, “Türkiye devletinin dün y ad a prestijine'’ kampanya başlatmışlardır. Yalnız ABD’de sekseni aşkın Ermeni derneği
yardım ed e r kaydıyla, T ürkiye üye olm adan ö n ce ekiim en iklik ve vardır, bir dernek üniversitelerde Ermeni kültür konferansı adı altında sis­
R uhban M ektebinin tanınm ası gerektiği üzerinde d u rm ak ta, yoksa temli propaganda yapmaktadır (Chicago Cnİveriitcsİ’nde hemen hemen her
AB'ye katılam azsınız, ihtarını yapmakta! yıl Ermeni Kültür Tarihi adı altında yapılan toplantılardan birinde bir Erme­
Sayın Bartholom eos. Patrikliğin evrenselliğini ispat k o nusunda ni $u sözleri haykırdı: “İki bin yıl sonra Yahudiler bu büyük devlet (ABD)
devlet başkanlanm n kendisini ziyaretlerini zikreder. ABD’d e. sistemli sayesinde devletlerini ihya ettiler. ABD Ermenİlerİn Büyük Ermenistan’ını
T ürkiye aleyhtarı bir Rum diasporası olduğu herkesin m alûm udur. ne raman ihya cdccekür)". Türkiye’nin stnırdıç devletleri, Yunanistun vc
ABD seçim lerinde başkan adayı, Rum vc E rm eni azınlık oylarını Ermenistan. Türkiye’ye karşı gizli açık haklar »idia etmektedirler. Ermeni
diasporusınm siatcmli çolrçma vc baskıları »onacu ABD’dc birçok eyalet.
çekm ek için rrtutkıku T ürkler vc Türkiye <ılcylıindc g ö rü n m e gereğini
Fransa ve başka Batı devletleri. Ermeni diasporasının iddialarını Millet mec­
duyar. İstanbul’a gelen eski ve yeni ABD başkanları Patrik’i ziyarette
lislerinde coşkuyla tasdik etmekte, kamuoyunu yanıltmaktadırlar. Yanıltıcı
propagandanın başarı nedenleri: Batı dostu, demokratik lâik Türkiye Cum-
huriyeti’nin Osmanlı İmpnratorluğu’mın devamı sayılması: İkincisi, bu dev­
* H. 888/M . 1483 tarihli berat, yayımlayan E. A. Zachariadou, Ten letlerde siyasî partilerin, azınlık oylarının öncıni dolayısıyla diasporalarm
Documents Concerning the Great Church (1485-1567) Alina 1996. 160. davalarını benimsemesi; üçüncü olarak. Büyük Devletler, Türkiye Cumhıırİ-
Osmnnlı devrinde Patriklik üzerindi bkz. H. İnalcık “Ottoman Archival yetiyle ilişkilerinde bu gibi iddiaları bir diplomatik araç olarak kullanma
Materials on Millets", Christians and lews in the Ottoman Empire, yay. B. eğilimindedirler. Çünkü güçlü bir Türkiye, bu devletlerin Ortadoğu'daki
Braude ve B. Lewis. I. New York 1982. 437-449; özellikle i l. İnalcık. “The oyunlarını bozabilir, onu zayıf ve bağımlı tutmak gerekmektedir. Tarihçile­
Status of the Greek Orthodox Patriarch under the Ottomans”. Essays in rin bu iddialar karşısında gerçekleri ortaya çıkırması. yoğun propaganda
Ottoman History, İstanbul: Kren JW8. 195-223: M. Kcnanoglu. Osnutnlt karşısında hiçbir etki yapmamaktadır. 2004 yılında Avrupa Parlamento üye­
yitirt Sistemi. İstanbul 2004, 91-244; M. Çelik. /Vm.t P a trikh a n en in leri vc sorumlu AB otoriteleri, maalesef bu propaganda malzemesini kul­
Ökunteniklik İddiasının Tarihî Seyri 025-1455» l/ıııir 2000
lanmışlardır.
Halil İnalcık 267
266 Helenizm. Megali Idea vv Türkiye

dönem i açılmıştı. Bunalım bugün de son bulm uş değildir, belki k o ­


anın b ağ ım sı/ devletler kurarak parçalanm ası süreci. 1821 Yunan
şullar T ürkiye için gittikçe dah a da kötüleşm iştir (Y ağm adan Fransa
isyanıyla bağlam ıştır. Yunan gizli devrim ö rg ü tü h'iiiki Eıheria
d a payını aldı ve N avarin’dcn sonra donanm asız kalan O sm a n lı İm-
başkanı A leksandr tpsilanti. Rusya him ayesinde 1821’d e B oğdan'da
p a ra to rlu ğ u 'n u n bir parçasını. Cezayir'i işgal elti: 14 H a /ir a n 1830.
isyan bayrağını kaldırdı (6 M art l ? 2 l ) . Patrik. Bizans'ı ihya için ku-
O sm anlı devleti 1847'ye kad ar bu işgali tanım am ıştır. O sm an lı h ü ­
rulan FUİkİ Etheria (sonradan Ethniki Eıheria) Cem iyeti’ne. gizlicc
küm etinin ABD’ylc ilk yakınlaşm ası d a tam bu tarih te g erçekleşti, 7
üye olm uştu. C em iyetin program sıd a Megali Id ea’ya göre, M ora.
M ayıs 1830’d a b ir antlaşm a im zalandı).
O rta-Y unanistan. Tesalya. Trakya. Batı A nadolu. Ege Adaları. Girit.
Y unanlılar, “m ikro-asyatik (Anadolu) felâketinden" so n ra d a b u ­
Kıbrıs. P ontos; İstanbul m erkez olarak ihya edilecek G rek İm p a ra ­
g ü n e k ad ar, tarih î G re k İm p arato rlu ğ u ’nu ihya hayalinden v azg eç­
torluğum a dahil ediliyordu. 1830’da L o n d ra’d a to planan k onferansta
m em işlerdir. M egali İdea. d u ru m a g ö re değişik taktikler kullanılsa
ilân edilen (3 Ş ubat 1830) küçük Yunanistan devleti, o zam an M ora.
da. H elen izm ’in değişm ez hedefidir.10 H e r Y unanlının y ü reğ in d e bir
Attik yarım adası ve Kiklat adalannı sınırları içine alıyordu. Y unanis­
g ü n İstanbul vc İzm ir'd e Y unan bayrağını görm ek hayali yatar. T a ­
tan. b u çekirdekten adım adım ilerbyip I 9 l 2 ’d c M eriç neh rin e kadar
rihte Yunanlılar, T ürklere karşı daim a Hıristiyan A v ru p a'n ın d esteğ i­
gcni§l«yeeek. nihayet 15 Mayıs 1919'da galip Avrupa devletlerinin
ne güvenm işlerdir. 1352’d e T ü rk ler Avrupa’ya ayak bastığı tarihten
donanm aları him ayesinde İzm ir'de Anadolu'ya ayak basacaktır.
itibaren Bizans Devleti. Roma Papası’yla ilişki k u rara k O sm a n lıy a
İpsilanti ayaklanm ası bastırıldı, fakat İpsilanti’nin k ard eşi Dim itri.
karşı A v rupa'dan b ir haçlı o rd u su n u harekete geçirm ek için h e r türlü
M o ra 'd a kilisenin öncülüğüyle h a k i ayaklandırdı (6 Nisan 1821).
Çabayı h arcam ıştır.11 I3 5 9 ’da Bizans-Papalık don an m asın ın l^ p se k i
İsyan. Kge adalarına yayıldı. Âsiler. M ora’d a bir m eclis k u ru p b ağım ­
çıkarm ası. O sm an lı’ya karşı ilk Haçlı saldırısıdır. O z am an am aç,
sızlık ilân ettiler (1 O cak 1822). Mısır valisi M ehm ed Ali Paşa kuv­
Boğaz’m Avrupa yakasında yerleşm iş bulunan T urklcri A n adolu’ya
vetleriyle işbirliği yapan Osm anlı o rd u su , so n u n d a isyanı bastırdı
geri sürm ekti (G elibolu karşısında Lapseki, Türklerin Rum eli'ye g ö ­
(M isolongi ve A tina'nın teslimi 1827). O zaınan Rusya d o ğ ru d an
çü n ü n son geçiş iskelesiydi).
harekete geçti: İngiltere vc Fransa'yla an laşarak özerk bir Yunan
devleti için o rtak karara vardılar rc bu k arar O sm anlı hüküm etine G İR İT V E KIBRIS: SALDIRGAN H ELE N İZM VE AVRUPA
bildirildi. O sm anlı hüküm etinin reddetm esi üzerine büyük devletler
G irit'in ve Ege A daları'nm Yunan devleti tarafından işgali sürcci. b u ­
(Rusya. İngiltere. Fransa) kendi aralarında bu kez bağım sız bir Y u­
g ü n karşılaştığım ız Kıbrıs ve Ege so ru n u için aydınlatıcı veriler s a ğ ­
nan devletinin kurulm ası üzerinde bir protokol im zalayarak (4 Nisan lam aktadır. G irit’in ilhakı. Büyük Yunanistan planında önem li bir
1826) Bâbıâlî'ye bildirdiler. Bağlım ız hiçbir devletin kabul ed em eye­
aşam aydı. D ışarıdan kom iteciler sokarak halkı isyana kışkırtm a y ö n ­
ceği böyle bir notayı, Osm anlı hüküm eti, tabiî reddetti. Beklenm edik
tem i, G irit'te 1 8 3 9'dan başlayarak bir sıra isyan hareketlerinde u y ­
bir şey oldu: M üttefiklerin donanm ası haince b ir saldırıyla
gulandı. A d a 'd a yerli halk arasında M üslütm nlar önem li bir sayıday­
N avarin’dc O sm anlı donanm asını yakıp yok etti (20 Ekim 1827).
dılar. Y unanistan; İngiltere, Fransa vc Rusya’ya bir m em o ran d u m
D urum u fırsat bilen Rusya savaş ilân etti (14 N isan 1828). Savaş
vererek G irit'le Enosis, “birleşm e" talebinde bulundu (1 0 A ğustos
(1828*1829) sonunda E dim e A ntlaşm asıyla (14 Eylül 1829) Bâbıâ-
1839); aynı zam an d a O sm anlı idaresinde bulunan Tesalya, M akc-
lî. bağım sız bir Y unanistan için Büyük D evletler’İn L o n d ra 'd a k a ra r­
laştırdıkları p rotokolü kabul etmelt z o ru n d a kaldı. 1 8 3 2 ’d e Büyük
Devletler, Y unanistan sınırlarını k jzey d e Arta-V olo çizgisine kad ar ,l> R. Clogg. The Struggle for Greek Independence Londra 1975: Modern
genişlettiler. Kiklat Adaları ve Agirboz'un bu devlete verilmesiyle Creek Nationalism and Nationality, yay. M. Hlinkhorn vc T. Vercmis. Alina
T ürkiye için ilk kez Ege sorunu onaya çıkm ış oldu. Hıristiyan olsun. 1990.
H elenist olsun Avrupa'daki kamuoyu. Yunan davasına coşkulu d e s­ " Bk/. K. Sclton. Hit- I'tijwcy and the Isvant (1204-1571), l-IV,
tek veriyordu. O sm anlı (Türkiye) için yeni ve u /ıın bir tarihî bunalım Philadelphia. 1976 I OK I
268 llderıiım. Megali Idea »v 'l’urkiyr Haiti İnalcık 269

donya ve Ispir’e kom iteciler, sözde öğretm en papazlar g öndererek, I8 6 8 'd e kabul edilen özerklik d u ru m u n u n güçlendirilm esi onaylana­
kargaca çıkarm aya başladı. 1853-1856 Kırım Savaşı sırasın d a O s- rak. O sm anlı egem enliği daha d a zayıflatılcı: G irit. 4 9 Hıristiyan 3!
inanlı devleti Rusya'ya karşı I raııta ve İngiltere'nin m üttefiki olduğu M ü slü m an 'd an k u ru lu bir m eclisin idaresi altına k o n acak . T ü rk ç e ve
hâlde Y unanistan savaş açm ak tehdidinde bulundu. G irit’te k ışk ırt­ Rum ca resm î dil olacaktı. A ntlaşm ada aynca, O sm an lı-Y u n an sın ı­
m alar sonucu. I8 6 6 ’da büyük bir ayaklanm a oldu; G irit R um ları rında Y unanistan lehine değişiklik öngören bir m ad d e kabul edildi.
a ralarında bir hüküm et ku ru p Enosis'i. Y unanistan'la birleştiklerini O sm anlı hüküm etiyle isyancı Rum lar arasında H a lc p a'd a b ir antlaş-
ilân elliler. 1868’de Osm onlı devleti, ciddi önlem ler alm a gereği m a im zalandı (2 0 Kasıın 1878). Girit R um larının vc Y unanistan’ın
duydu; G irit'te kargaşayı önlem ek üzere Y unan hü k ü m etin e, k ış­ daim a asıl am acı Enosis'ü. Y unanistan, Bertin K ongrcsi’n d c vaat e d i­
kırtm aya son verm esi için bir nota verdi: no tan ın reddi üzerine ilişki­ len sınır değişikliği m addesini gerçekleştinnek için harek ete geçti.
ler kesildi. Bir savaş çıkm asını istemeyen Büyük D evletler m üdahale O sm anlı h ü k ü m eti direnince Y unan hüküm eti. A vrupa Rüyük Dev-
etm e gereğini anladılar. 1869 Paris K onferansı’nda. Y unan çeteleri­ İetleri'ne başvurdu. Büyük Devletler’in bas.<ısı so n u c u O sm anlı h ü ­
nin faaliyetine son verilmesi ve silah gönderilm esinin yasaklanm ası küm eti E pir’in güneyini Y unanistan’a bırakm ak z o ru n d a kaldı. B ü­
kabııl edildi. Böylcce. bir O sm an l-Y u n an savaşı önlenm iş oldu. Yu­ tü n so ru n u n aslı şudur; Yunanlılar, hem G irit’te h em d e başka bölge­
nanistan, 1 8 7 5-1878’de Balkanlar'da ortaya çıkan isyanlardan ve lerde M üslüm an halkın varlığını görm ezden geliyor; tarihi geriye ç e ­
O sınanlı-R us Savaşı’ndan yararlanm ak istedi. Savaşa so n veren B er­ virm ek istiyordu. Bugün K ıbrıs'ta d a aynı seru n karşısındayız.
lin Kongresi (1 8 7 8 ). B alkanlar'da Osm anlı İm p arato rlu ğ u m u n p a r­ Y unanistan. G üney M akedonya'nın ilhakı için o ra d a d a kargaşa
çalanm ası sürecinde başlıca d ö n ü n noktası olm u ştu r. çıkarm akta gecikm edi. G iril'i ilhak etm ek rçin, 1 8 8 5 ’te patlak veren
Berlin Kongresi tartışm aları devam ed erken. İngiltere hüküm eti Bulgaristan bunalım ından yararlanm ak istedi (B ulgar Prensliği n ü fu ­
“gelecekte Osm anlı A sya'sına Rusya tarafından yönelebilecek bir sal­ su n u n büyük bölüm ü M üslüm an T ü rk ler’den o luşan R u m eli-i Şarkî
dırıyı önlem ek'' için garanti verme karşılığında K ıbrıs'ın teslim ini Vilâyetini işgal ve ilhak etm işti). Ada H ıristiyanları, I8 8 8 ’d e yeniden
istedi; tehdit ve baskıyla bunu Osm anlı hük ü m etin e kabul ettirdi. ayaklandılar ve M üslüm an halka saldırm aya başladılar. O sm anlı h ü ­
Yapılan antlaşm ada Osm anlı devleti, bu arad a D oğu-A nadolu’d a Ilı- k üm eti M üslüm anları ko ru m ak ü zere asker g ö n d erm ek /o ru n d a
ristiyanlar (E rm eniler) için ıslahat yapmayı kabul ediyordu. Bu son kaldı; isyanı bastırdı.
m addeyle İngiltere. T ürkiye’nin başına bir d e E rm eni S o ru n u ’nu ç ı­ 1 8 9 5 'te G irit R um lart yeniden ayaklandılar. Bu kez A da'daki
k aracaktır. A ntlaşm ada, D oğu-A m dolu topraklarının Ruslarca b o şal­ Runıiar’la M üslüm anlar arasında çarpışm alar başladı. Büyük devlet­
tılması hâlinde, İngilizlerin Kıbrıs’: boşaltm ası koşulu eklendi ve Ada ler. b ir O sm anlı-Y unan savaşını önlem eye çalıştılarsa da. başarılı
u /e rın d e Osm anlı egem enliğinin devam ettiği hak k ın d a İngiltere’den olam adılar. Adaya Osm anlı askerinin gönderilm esine karşı çıktılar,
bir “senet" alındı. Fakat İngiltere adadan çekilm edi ve I. D ünya S a ­ ö le yandan Y unanistan, adayı ilhak için askerî hazırlıklara başladı vc
vaşı patlak verip Osm anlı devletiyle savaş d u ru m u n a gelince İngilte­ 10 Ş u b at I8 9 7 'd e bir Yunan birliği H anya yakınlarında karaya çıktı.
re, Kıbrıs üzerinde egem enliğini ilân etti. İngilizler, Kıbrıs’ı, daha G irit'in Y unanistan'a ilhakı ilân edildi. Büyük Devletler, G irit’e bir
so n ra M ısır’ı (1882) haksız yere i$gal ettikten so n ra O sm anlI’yı d e s­ d o n an m a g ö n d ererek Enosis’i önlediler, adayı işgal ettiler. Bu sefer
teklem e politikasını terk edecek ve Osm anlı devletini o rta d a n k al­ Y unanistan, M akedonya’ya çeteler göndererek savaşı kaçınılm az hâle
d ırm ak için elinden gelen her şeyi T a p a c a k t ı r . getirdi. Z ira. Yunan hüküm eti, n e olursa ol»un, A vrupa’nın kendile­
O sm anlı devletinin güç d u ru n u n d u n yararlanm ayı tem el siyaseti rini bırakm ayacağından em indi. Osm anlı hüküm eti nihayet 17 N i­
yapan Y unanistan. Berlin Kongresi görüşm eleri sırasında resm en; san. İ8 9 7 'd c Y unanistan'a savaş ilân etm ek ¿orunda kaldı.
h p ir, Tcsalva ve G irit’in kendisine bırakılm asını istedi. G irit’te y eni­ O zam an Bâbıâlî için uluslararası d u m n ' elverişliydi: Büyük d ev ­
d en isyan çıkartarak E nosit'i gerçekleştirm eyi denedi. G irit A dası'nın letler doğ u d ak i bunaltının bir genel savaşa d ö nüşm esinden kaygıla­
Y unanistan'a illı.ıkı, görüşm elerde gündem e geldi Nihayet, A da'nın narak savaşa karşıydılar; ö b ü r Balkan devletleri, Bulgaristan ve Sır-
270 Helenizm. Megali Idea ve Türkiye
Halil İnalcık 271

bisfaıı, Y unanistan'ın M akedonya’da genişlem e girişim lerinden ra ­


m en ilhak ettiğini ilân etm işti). Büyük Y unanistan hayalinin nihayet
hatsızdılar. O sm anlı o rd u su , Döıneke’d e Y unan o rd u su n a karşı ezici
gerçekleşeceğine in an an Başbakan G iritli E leutherios V cnizelos. Yu­
bir zafer kazandı (1 5 -1 7 M ayıs 1897), Atina teh d it altındaydı. Y u­
n a n ista n ’ı m üttefikler yanında savaşa sok:u (2 6 H a z ira n 1917).
nanistan. an c ak Büyük Devletlerin hİm âyesinde bu g ü ç d u ru m d a n
D ünya Savaşı sonlarında im zalanan Neuİliy B an ş A n tlaşm a sıy la (27
kurtulacaktır. Büyük Devletler ateşkes İçin Bâbıâlî’ye baskı yaptılar.
Kasım 1919) Y unanistan. B ulgaristan’d an . T ü rk lerin ço ğ u n lu k o lu ş­
Rusya, h a rp tehdidinde bulundu. Büyük D evletlerin d e katılımıyla
tu rd u ğ u G üınülcİnc-D edeağaç bölgesini ahırak M eriç n e h rin e d a ­
İstanbul’d a yapılan b a n ş konferansı akabinde. O sm anh-Y unan b a n ş
yandı. Y unan ask eri. İtilâf Devletleri kuvvetleriyle b irlik te İstan b u l’a
antlaşm ası im zalandı. Bu antlaşm asıyla galip O sm anlı Devleti
g ird i.1* Sèvres Antlaşm ası ( 10 A ğustos 1920). İzm ir ve E g e bölgesiy­
Tesalya’nın tam am ını Y unanistan’a veriyordu. Y unanistan, daim a
le, E ge a d a la n . D o ğ u -T rak y a’yı Y unanistan’a veriyor. K ıbrıs’ın İngil­
A vrupa'nın him ayesine güvenerek saldın politikasını sü rd ü recek tir
tere egem enliğine bırakılm asını onaylıyordu. M egali İd ea hem en h e ­
(O zam an F ran sa’d a gazeteler Yunanistan için e n fa n t gâté, şu n a n k
m en gerçekleşm ek üzereydi.
çocuk deyim ini kullanm aya başladılar; Y unanistan vc K ıbrıs'ı b en im ­
Y unanistan. T ürkiye Bağımsızlık Savaşı ve L a u sa n n e A n tlaşm a­
seyen A vrupa Birliği, bugün d e aynı ro lü sü rd ü rm ü y o r m u ? ). Büyük
sın d a (2 4 T em m u z 1923) kaybettiği tü m ila n lard a , y ani K ıbrıs'ta.
Devletler, nihayet G irit’i Özerk ilân ettiler ve T ü rk ask erin in çekil­
Ege’d e XIX. yüzyıl boyunca old u ğ u gibi, b u gün d e s a ld ın halindedir.
m esini istediler. H im ayesiz kalan M üslüm an halk. İngiliz işgal ku v ­
AB içinde. A vrupa him ayesinde (M aastricht g aran tileri Y unanlılar
vetleri ve K um lara karşı ayaklandı (1 8 9 8 ). İngiltere ve o rtak lan .
ara sın d a bay ram gibi kutlanm ıştır) Y unanistan. Ege’d e K ard ak kaya­
Osm anlı askerini ve m em urlarını zo r kullanarak a d a dışına attılar.
lıklarında pervasızca T ürkiye’ye m eydan okum a cesaretin i b u lm ak ta­
Yunan prensi Y orgi’yi A da’ya vali yaptılar. Böylece G irit, Büyük
dır.
Devletlerin m üdahalesiyle Y unanistan'la Enosis’e ç o k yaklaştı. M üs-
lüm anlar A da'dan kille hâlinde g öçe başladı. K G ESO RU N U
Bu aşuınada Alm anya’nın A vrupi’d a ü stü n b ir devlet o larak yük*
O sm anlı-İtalya Savaşı sırasında (1 9 1 1 -1 9 1 2 ) d en iz ü stü n lü ğ ü n e s a ­
selişi dolayısıyla uluslararası ilişkilerde tem elli değişiklikler görüldü. hip İtalya, O nİki A d a 'yı işgal etti (23 N is a ı-1 7 M ayıs 1912) (14.
Alm anya. Balkan iğlerinde an a h ta r cevlet d u ru m u n a geldi (1881 Üç yüzyılda R odos. O niki A da ve M eis. Papahk’a bağlı S a in t-le a n Ş ö ­
İm parator İttifakı). Almanya ve Avusturya bloku, G irit so ru n u n d a valyeleri T a rik a tı’n ın idaresi altın a girdi. O sm anlılar. 15 2 2 ’d c R odos,
O sm anlı'yı desteklem e politikasını seçtiler. Y unanistan. Enosİs için O niki A da vc M eis’i, 1566’d a Sakız’ı ülkeye kattılar). R u sya'nın ç a ­
birtakım girişim lerde bulunm ayı sürd ü rd ü . 1899‘d a b ir G irit A naya­ baları ve him ayesi so n u cu . Balkan Devletleri’nin (S ırb istan , B ulgaris­
sası ve A da’nm kendi bayrağı kabul edildi; böylece G irit, sözde O s- tan ve Y unanistan) O sm anlı’ya karşı birleşm eleri ve savaş a çm alan
inanlı egem enliği altında olm akla beraber, gerçekle bağım sız bir dev- (7 Ekim 1912) ü zerin e, Bâbıâlî İtalya’yla batış y apm ak /.orunda kal­
¡etçik hâline geldi. I 9 0 1 ’d e Yunanistan’ın kendi başına E nosis'i g e r­ dı (1 8 Ekim 1912): T rablusgarp. İtalya’ya bırakıldı. A ntlaşm a g e re ­
çekleştirm e girişim ini Büyük Devletler önlediler. I9 0 8 'tc İstanbul'da ğ in ce O niki A da O sm an h ’ya g eri verilecekti.
M eşrutiyet ilân cdilincc, G irit Meclisi. Y unanistan’la birleşm e kararı O zam an O sm anlı, Y unanistan'la h a rp hâlinde İdi. H ük ü m et.
aldı. Büyük D evletler. A da’daki askerlerini geri çektiler. A ncak M ü s­ O niki A da’nın Y unanistan tarafın d an işgalini önlem ek İçin, geçici
lüm an halkın soykırım ına kurban gitm esini ö n lem ek ü zere bazı ö n ­ oktidk İtalya d in d e kalm asına razı oldu. Balkan Savaşı (1 7 Ekim
lem ler alındı. I. D ünya S a v a şın d a , 1915’te İngiltere vc F ran sa. Yu 1912-3 Aralık 1912) so n u n d a O sm an.ı, m ilyonlarca T ü rk -
n a n ista n ’ı ittifaka sokm ak için. M ecali İdea hedeflerinden biri olan
Batı A nadolu’yu önerdiler. İtilâf Devletleri’nin 1915 M a rt Çanakkale
bo z g u n u üzerine İngiltere, Y unanistan’ı savaşa katılm aya İkna etm ek
IJ Nur Bilge l 'n » . lilmıbut Under Allied Ocrupation fV /#*/923. Brill.
için Kıbrıs’ı vaat etti (I. D ünya Savaşı çıkınca İngiltere. K ıbrıs'ı re s­
1990.
272 ¡Menimi. Megali İtim ır hırkne Halil ¡nalcık 273

M üslüm an halkın o tu rd u g ıı" tüm Rumeli'yi kaybetti. Y unanistan. nlm asıdır. Y unanistan, bu ihlâllerin. T ürkiye'nin 1 9 7 4 ’te Ege O rdu-
S clânik'i işgal elti: donanm ası lige D eni/.i'ndc ü stü n lü k sağladı. s u 'n u n (4. O rd u ) konuşlandırm ış olm asına karşı b ir ö nlem olduğunu
Londra Konferansı (3 0 Mayıs 1913); Selânik. G üney M akedonya ve ileri sü rm ektedir. Eakat. daha 1952’de L eros A dası’nda. askeri
G irit’i Y unanistan’a verdi. Yunanlılar. Ege Adaları üzerinde, iddiala­ am açla kullanm aya elverişli bir hava alanı k u ru ld u ğ u u n u tu lm a k ­
rından vazgeçm ediler. Balkanlı m üttefikler arasında savaş başlayınca tadır. Prof. O ra n a güre, Limni ve Sem adirek ad aların ın 1937’den
(H aziran 1913), O sm anlI’nın M idyc-Knez haltı ö tesinde a sk erî h a ­ beri ask eri yönetim altına konm asına Türkiye, “d o stlu k ve diyalog"
rekâta girişm esine Büyük DcvIcJcı i/,în verm ediler. Bâbıâli. Anadolu diplom asisi hatırına itiruz etm em iştir, c tm c .n c k tcd iı.
kıyılarının hem en yakınında Midilli ve Sakız gibi adaların Y u­ E ge'de Y unan ihlâlleri. “ Lozan’d an sonra u lu slararası gelişm ele­
n a n ista n ’a bırakılm asına karşı olduğunu resm en bildirdi (Aralık rin Y unanistan lehine işlem esinden kay n ak lan m ak tad ır".15 Özellikle.
1913). Büyük Devletler buna olum suz yanıt verdiler ve L o n d ra ’da "Y unanistan. AB’nin parçasıdır ve kendisiyle çarp ışacak bir Türki­
bir araya gelen Büyükelçiler Konferansı. M eis dışında O niki A da’yi y e'nin aynı zam an d a A B’ylc çatışacağının fark ın d ad ır".16
İtalya'ya. İm roz (G ökçeada) ve Bozcaada dışında Ege ad aların ın t a ­ T ürkiye'nin Balıyla ilişkileri yoğun olduğu hâlde Y unanistan’ın
m am ım Y unanistan’a verdi (14 Şubat 1914). Osm anlı hüküm etinin D oğu yla ilişkileri b una b akarak çok dah a sınırlıdır. Bu y ü zd en , Ege
protestosu bir sonuç verm edi. I. D ünya Savaşı arifesinde yapılan g iz­ D enizi’n d e uluslararası sular. T ürkiye’nin A kdeniz m em leketleriyle
li an tlaşm alarda İtalya'nın O n iki Ada ü zerin d e tam egem enliği ilişkileri için hayatî önem taşır. E ge'de 1500 ada Y unanistan sınırları
onaylandı (2 6 Nisan 1915). Ancak, II. D ünya Savaşı’nda İtalya’nın için d ed ir ve b u nlardan, ü stü n d e insan yaşayan a d aların karasuyu
yenilgisi üzerine O niki Ada (Dcdecaıtese) Y unanistan'a verilecektir hakkı vardır. K ardak bunalım ında ortaya çıktığı gibi. Y unanistan,
(31 M art 1946). Böylece, Megaii İdea önem li bir aşam asını g e rç e k ­ T ü rk kıyılarına yakın yerlerde egem enlik iddiasıyla E g e’d e kontrol
leştirm iş, yeniden A nadolu kıyılarına dayanm ıştır. sahasını biteviye genişletm e peşindedir. Son olarak n ü fu ssu z ad a cık ­
Y ukarıda özetlediğim iz tarih ç:. Y unanistan devletinin k u ru lu şu n ­ ları. Avrupalı yabancılar dahil halkın gelip yerleşm esine açm ıştır; bu
dan (1830) I9 4 6 ’da O niki A da’rın işgaline k ad ar, daim a A vrupa'nın ö nlem , k u şkusuz, karasularını genişletm ek İçin b aşvurulm uş yeni bir
desteğiyle adım adım nasıl genişlediğini gösterm iştir. Lausannc A n t­ önlem dir.
laşm ası karşısında taahhütlerini b irer birer çiğnediği hâlde. Bâbıâli K arasuları, L^ausanne’d a 3 mil o larak kabul edildi. I 9 3 6 ’d a Y u­
hüküm etleri gibi. C um huriyet hüküm etleri d e karşı ö n lem ler alma n anistan tek taraflı olarak 6 mile çıkardı. "D o st" T ürkiye itiraz e t­
im kânından kendini yoksun görm üştür. Y unanistan’ın “ la u s a n n c m edi. Bu değişiklik sonucu. Y unanistan'ın E ge’d e payı % 3 5 ’e çıktı.
İhlâlleri". Baskın O ran tarafından 1995 tarihine k ad ar ayrıntılı olarak 1947’de O niki A da’nın ilhakıyla bu ölçü % 4 7 ’yc erişti. E ge'de T ü rk
işlenm iştir.14 Türkiye'yi birkaç kez savaşın kenarına getiren . Ege karasularıysa an cak 7.1'lik bir paya u laştı.’7 1981 ‘de Başbakan
Adaları nın ve Kıbrıs'ın anılaşm alarla saptanan sta tü sü üzerindeki A ndreas Pap an d reu , Y unan karasularının 12 mile çıkarılm asından
ihlâlleri, Y unanistan’ın AB ccphcsine katılm asından so n ra Türkiye söz etti. Türkiye, Ege'yi bir Yunan gölü lâlin e getirecek bu iddia
için son derece nâzik, hayatî bir nitelik kazanm ıştır. Özellikle. İstan ­ k arşısında b u n u n bir "savaş nedeni" olacağını ilân etti ve 1995’te
bul vc Balı A nadolu için hayatî bir ihlâl. Limni. Sem adirek, Midilli. TBM M h ü k ü m ete ask eri m üdahale yetkisi veren bir k ararı kabul etti.
Sakız, Sisam ve Nİkarya adalarının askerileştirilm esi ve silahlandı- 12 mil kabul edilirse b una d enk olarak kıta sahanlığı ve hava sahası
d a genişler. B unun sonucu. Y unan karasuları yüzde 7 2 .8 e çıkacak.

K. Karpat. Oltomun Population: Deıttographic and Social Characiı'riitics,


Madison 1985.
" Baskın Oran. Tiirk-Yunaıt İlişkilerinde Han Trakya Şortum. Stratejik ' Oran. İhlâller, 76.
Arattırma ve P.tüdlcr Millî Komitcs. (SAliMK), Ankmıt 1991; B. Oran. ' Ibid., 77.
Yunanistan'ın Lozan lltlâllıri. SAI'NK, 2/09. Ankaıa l‘>OQ Oran. İhlâller. 80.
Halil İnalcık 275
274 lirimizin. Megali Idea ır Turkiyt

mile k a d a r sahanın kendi egem enlik sahası o ld u ğ u n u ileri s ü r­


Türkiye. Yunan karasularını kullanm adan açık denizlere çıkam az
m ektedir. T ü rk uçaklarının bıı m ünazaalı 4 mil için d e uçm aları, Yu­
d u ru m u n a düşecektir.
nanistan tarafın d an Y unan hava sahasını ihlâl b içim inde y o ru m lan ­
G erçek şudur: Y unanistan. AR üyesi o larak âd eta d o k u n u lm az bir
m aktadır. İki devlet arasında defalarca bunalım a n e d e n olan bu d u ­
konum da, T ürkiye’nin hayatî m enfaatlerine karşı pcrvasızca sa ld ır­
ru m . 2 0 0 3 ’te iki tara f arasında tek rar g ü n d em e gelm iş, bir T ü rk
gan önlem ler alm akta devam etm ektedir. T ü rk iy e'd e h ü k ü m etler ve
uçağı dü şü rü lm ü ş, Y unanistan şikâyetini bu k ez A B 'y e götürerek
politikalar değişebilir, fakat uzun vadeli jeostratejik güvenlik g erek le­
Türkiye'yi “saldırgan" du ru m d a göstererek AB'yle k arşı karşıya g e ­
ri değişm ez. AB vc NATO üyesi Y unanistan’ın aynı zam an d a M o s­
tirm e taktiğini kullanm ıştır. S o n kez Kıbnslı R um Lider, AB kalkanı
kova’yla işbirliği içine girdiği (Andreas P ap an d reu ’nın Rusya ziyaret­
a rk a sın a sığınıp T ürkiye’ye karşı kılıç sallamak cesaretin i kendinde
leri), R usya’nın gelişm iş silahlarını atdığı (K ıbrıs'a u zu n m enzilli d i­
bu lm ak tad ır.10
zeler gönderilm esi) gözden kaçm am aktadır. “Â zam i” 12 mil k a ra su ­
Ege D enİzi’nİ kendi içdenizi hâline getirerek T ürkiye'yi kuşatm ak
yu kuralı uluslararası hukukun tanıdığı bir esastır. Y unanistan. T ü rk
vc A kdeniz'den ayıran bir d uvar k u rm ak için Y u n an istan 'ın çeşitli
gem ilerinin “zararsız geçiş" yapabileceğini ileri sü rerek E ge'de bu
zam anlarda tek taraflı aldığı bu önlem ler, m aalesef T‘ü rk h ü k ü m etle­
hakkını kullanm ak istiyor. 12 mil uygulanırsa, T ü rk iy e’nin karasuları
rinin. "dostluğa riayeten“ vaktinde protesto etm em esi so n u cu , T ü rk
16.3 oran ın d an 9 .2 7 oranına İneccktir.18 Türkiye. 12 mil sözleşm e­
Devieti’ni stratejik bakım dan ziyadesiyle zayıflatm ıştır. I lâlen. Yunan
sini im zalam am ıştır. Ege denizi yart-kapalt bir d enizdir, bu sebeple
h üküm eti bu "haklarım ” savunm ak için tüm AB’yi ark a sın a alm a ç a ­
Y unanistan'ın 12 mil uygulam ası, T ürkiye’nin açık d enizlerle b ağ lan ­
b asın d ad ır ve d u ru m Türkiye için çok tehlikeli b ir aşam aya e rişm iş­
tısını cngclleyecektir. Türkiye, böyle bir tu tu m u n açık ça saldırı a n la ­
tir. T ürkiye’nin AB'ye katılm a girişim i, saldırıyı nö tralize etm ek için
m ına geldiği kanısındadır. D üşm ana karşı dü şm an ca davranılır. 12
tek yol gibi g ö rü n ü r: am a m üzakere tarihi alm ak için yapılan g ö rü ş ­
mil uygulam ası, ancak başka bir dei’letin itirazı olm adığı takdirde
m elerde Avrupa. O sm anlı d ö nem inde o lduğundan d a d a h a çok. H e ­
geçerli o lur: benzeri durum lard a (1951 İngiltere-N orveç balıkçılık
davası) Uluslararası Adalet Divanı b u g ö rü şü b en im sem iştir.18 Y u n a­ len yandaşlarının davalarını kendi davası gibi benim seyerek karşı
ç ıkm aktadır.21
nistan “kıta sahanlığı” konusunda da. m evcut k arasu ları çizgisini
esas alm a tezini ortaya atm akla, T ürkiye’nin E ge’d e petrol aranuı K IB R IS
haklarını sınırlandırm ak İstemekledir. Yunan adalarının çizgisi. T ü r ­ Kıbrıs davasında dem ografik d u ru m so n derece önem li b ir k o n udur.
kiye'ye kıta sahanlığı bırakm am aktadır. Kıta ülkeleriyle a d alar a ra ­
Rum tarafı, T ü rk lerin A da’d a bir azınlık old u ğ u ve Kıbrıs devleti
sında eşitlik, uluslararası hukuk bakım ından benim senm em iştir. içinde bir azınlık statü sü n d e yer alm aları iddiasındadır. T ü rk tarafıy­
T ürkiye’nin görüşü şudur: Ege denizi ve adaların coğrafyası özel bir sa. T ürklerin A da’d a R um lar’la aynı haklara sah ip egem en bir halk
du ru m d a d ır: b u rad a ancak “hakkaniyet” prensibi uygulanabilir. olduğu g ö rü şü n d ed ir. Kıbrıs so ru n u n u n açmazlığı, taban tab an a zıt
A nadolu'nun E ge'de kıta sahanlığı gözard ı edilem ez. S o n u n d a , iki
bu g ö rü ş ayrılığından kaynaklanm aktadır. T ü rk tezi, şu haklı tarihî
tarafın karasularında araştırm a yapabileceği açık lan arak gerilim bir
g erçeklere dayanm aktadır:
süre için ertelendi. Hava sahasına gelince, k arasuları ü zerindeki hava
1. 1570* 1571 ’d e O sm anlı Devleti K ibns’ı Venedik’ten, o n b in ­
alanı, o devletin egem enliği altındadır. Y unanistan. 1 9 3 1 ’d e hava lerce şehit vererek alm ıştır. O zam an A da’da kü çü k bir azınlık oluş-
egem enlik ninnim 10 mile çıkardı. Türkiye, bu tek yanlı tasarrufa.
1974’tc karşı çıkarak. Y unan hava sahasının karasularını, yani 6 mili
aşam ayacağı g ö rü şü n ü ileri sürdü . Y unanistan ise, 6 mil ö tesinde 10 30 AB ve Kibns. Bugünü w Geleceği, yay. İ. K. Ülger. E. Efegil. İstanbul
2002.
'* Oran, ibid.. 83. Yunan görüşü için bkz. Alexis Heraklides. Yunanistan ve Doğu'dan Gelen
** Oran. ibid. Tehlike. çcv. M. Vasilyadis ve H. Milas. İstanbul- İletişim 2002.
276 Heletıizın. Misali Idea »»• hırknr Halil İnalcık 277

turan lü tin (Fransız ve Venedikli) feodal efendiler. Rum O rto d o k s yazılarak kitle hâlinde “sürgün*’ edilmiş, b irçoklan d a vergi affı dola-
kiliselerine el koym uş, to p ra k ların zapt etm iş, Rum ruhbanını köyle­ yısıyla kendiliğinden gelip yerleşm iştir. Yalnız Teke san cağ ın d an
re sürm üş bulunuyordu. Rum köylü, bu feodal efendilere ait arazide sü rg ü n edilenler, deftere göre 5720 hanedir. Venedikli
toprak kölesi olarak angarya çalışmak zorundaydı. Fetihten önce M artin en g o ’nu n tahm inine göre. A d a y a bu yolla 2 0 bin k işi geçiril­
İstanbul Rum P atrik’i, Osm anlIlara direnç gösterilm em esi için Rum m iştir. 15 9 9 ’d a C otovicus, A da’da M üslüm an T ü rk erk e k n ü fu su n u
halkına m esaj gönderm iş vc Rumtar. Venediklilere ask erî yardım dan 6 0 0 0 o larak tahm in ed e r.26 Kıbrıs kadı sicflleri, yerli Rum halkından
kaçınm ışlardı. VrncHik, İspanya ve Papalık donanına:,ı 1 5 7 2 ’dc İslâmiyet’i kabul edenlerin, bu anıda Türklerle e v le n e n R u m k ad ın la­
A dayı yeniden ele geçirm ek için K ıbrıs'a yöneldiğinde, karşısında rın kü çü k b ir azınlık o lu ştu rd u ğ u n u ortaya koy m u ştu r. R um tarih çi­
Osm anlı donanm asını buldu vc geri d ö n d ü .22 O rm an lılar Ada'yı a lın ­ lerin. A da'daki T ü rk n ü fusunun ihtida etm iş R um lardan ib aret o ld u ­
ca, O rto d o k s Kilisesi’ni ihya etliler, to p rak lan ın geri verdiler ve ğu hakkındaki iddiaları tam am en gerçeğe aykırıdır.
pareikos denilen toprak kölelerine ö zgürlüklerini bağışladılar.2* K ısa­ XVI. yüzyıldan XX. yüzyıla k a d a r tüm O sm anlı vc y ab an cı kay*
cası. 1571 ’de Kıbrıs’ta bir Rum devleti yoktu ve T ü rk lc r kurtarıcı naklar. A da’d a M üslüm an T ürklerin. genel n ü fu su n ü çte birini o lu ş­
gibi karşılanm ışlardı. XVIII. yüzyılda K um lardan cizye vergisini to p ­ tu rd u ğ u n u açıklam aktadır. 1831 Osm anlı n ü fu s sayım ı sonuçları
layıp O sm anlı hâzinesine yatırma (m a k tu ’ sistem i) yetkisi, b a şp is­ Şeyledir;27
koposa verildi, B aşpiskopos M ak<rios’un devlet reisliği, İşte bu Os- Müslümanlar Gayrimüslimler
m anii geleneğinin bir devamıdır. 15.000 29.000
2. A d a ılaki Türk nüfusu: Venedik kaynaklarına g ö re A da’nııı Kıbrıs n ü fu s yapısı; kuraklık, çekirge istilâsı gibi nedenlerle A da'dan
nüfusu. XVII. yüzyıl başlarında 250 bindi. O sm anlı cizye defterlerine A nadolu ve Suriye’ye kitle hâlinde göçler dolayısıyla sık sık değişi­
g ö re gayrim üslim nüfus 30 bin hâley d i, haneyi 5 kişiden m üteşekkil yordu. Bunun sonucu bazı yıllarda T ürk nüfus oranı yükselm iştir.
kabul edersek 150 bin gayrimüslim buluruz. Fetihten hem en sonra 1841 ’d e O sm anlı sayım ında Ada nüfusu 110.000 kişidir, bunun
Osm anlı idaresi, ova kısm ından Rtunların savaş sırasında dağlık b ö l­ 7 6 .0 0 0 ‘i Rum . 3 3 .0 0 0 ’i T ürk olarak tespit edilm iştir. O tarih le 1300
geye kaçm ası sonucu boş kalan köyleri n ü fu slan d ım ıak istedi. Hem M arunî ve 50 0 Katolik kaydedilm iştir.
de bir haçlı istilâsına karşı güvenlik için A nadolu’d an A d a y a T ürk T an zim at D cvri’ndc 1 8 50-1878 dönem inde n ü fu su n y üzde elli
halkı g etirip yerleştirm e kararı aldı.2-4 Osm anlı arşiv belgeleri. G üney o ran ın d a arttığı biliniyor. S onuç olarak. Kıbrıs T ü rk n ü fu su . A d ay a
ve O rta A nadolu'dan yapılan bu nüfus naklini tü m ayrıntılarıyla a ç ık ­ F renkler gibi Rum köylüsünü to p ra k lan üzerinde çalıştıran efendiler
lam aktadır.2' Köylerini terk etm iş, yahut topraksız köylüler defterleri* gibi gitm em işler, “sü rg ü n “ ferm anında belirtildiği gibi âlet ve h ay ­
vanlarıyla terk edilm iş toprakları işlemek ü zere gitm işler, A da'nın
v V. Braudel, The Mediterranean and ¡he Mediterranean World in the Age of yerli halkı a rasın d a y er alm ışlar, K ıbns’ı bir ‘vatan" yapm ışlardır.2*
Philip H. irans. S . Reynolds. II, N ew York 1972-1973. Kıbrıs'ta KKTC kuru ld u k tan sonra, am bargo ve başka k ö tü k o ­
M ). Hill, A History o f Cyprus. Ill, C am bridge 1998.
şullar Türkiye, İngiltere ve A vustralya’ya arlan göç so n u cu T ü rk nü-
■* H . İnalcık, "T he R ecent H istory of C yprus", Proceedings o f tht- First
International Congress o f Cyprus Studies. 20-23 Ekim 1996, Kıbrıs: Dogıı
A kdeniz Ü niversitesi, yay. 1997; A. I iii. A History o f Cyprus. UK C am bridge Excerpta Cypria.
1948; “ Kıbrıs’ta T ü rk İdaresi altındı N üfus", Ktbrts ve Tiirkler, Cev.ıt , ( E. Z . Kara!, İlk Nüfus Sayınu. 1831, A nkara 1934, 161-63.
G ürsoy ve başk. A nkara 1964, 27-58; Excerpta Cypria. C am bridge t90H. ■'* Kıbrıs üzerinde yazdığım şu yazılara da bakınız: “A N ote on the
201: Ö . 1,. B arkan, "Bir İskân vc K oknizasvon M etodu olarak Sürgünler*. P opulation o f C yprus", Perceptions. 1997 (H aziran-A ğustos sayısı);
İ. V. İktisat Fakültesi M t\ınunsı. X I/1 -4. 524-569. Ottoman Policy and Administration in Cyprus After the Conquest: H. İnalcık,
O . I. B arkan. “ D eportations İstanbul l'm ıv rs ıiv u Ikti.un Fakültemi The Ottoman Empire: Conquest. Orgaitizatioi and Economy, Londra:
M ir im ,os,. ( ’ XI XV V ariorum . 1978. VIII.
278 Helenizm. Megali Idea u* Türkiye
Halil İnalcık 279

fusu oran ı büyük ölçüde düşerken. Rum kesim inde n ü fu s artm ıştır.
Şey. geçm işteki gibi. A vrupa’nın Helenizm Yunan d avalarını kendi öz
Bu d u ru m , uluslararası Kıbrıs sorunu çözüm tartışm alarında T ürk
davaları gibi benim sem esidir.
tezi için ziyadesiyle olum suz sonuçlar d o ğ u rm u ştu r. Kıbrıs sorunu
ortaya çıktığı a n d a n itibaren Kıbrıslılar ve Türkiye, n ü fu s ve göç m e ­ "K IB R IS , G İR İT O L M A S IN "
selesinde gerekli ilgiyi gösterm işler m idir? K K TC’d e. A da’d an dışarı R eferandum akabinde gerçeklerin ortaya çıkm ası ü ze rin e Rauf
göçen nüfusun kayıtlara geçirildiğini, bu ko n u d a a raşttrm a yapıldığı­ D enktaş, Ktbrts G irit O lm asın başlığıyla görüşlerini açık lad ı (ilk b a s­
nı tahm in etm ekleyiz. Siyasî çözüm kararların d a bu noktanın büyük kısı: İstanbul Remzi Kitabevi, Kasun 20 0 4 ). D e n k ta ş’a g ö re , Kıbrıs
önem i m eydandadır (S on 20 yılda am bargo y ü zünden A da’d an İddi­ Rum liderlerinin, şim di d e P ap adopoulos’on asıl am acı, G irit’te o l­
aya göre yüz bin T ü rk ayrılmıştır) d u ğ u gibi K ıbns T ürklerini, şu veya bu biçim de y o k etm ektir.
Resm î kaynaklara göre, bugün K K TC’d e yaşayan T ü rk nüfusu P a p ad o p o u lo s’un referandum a hayır politikası, b u am a ç la sahneye
215 bin, Rum kesim inde Rumlar 7 5 0 -8 0 0 bindir. T ü rk tarafında k o n m u ştu r. Yunanlılar tarihi yok farzedip Kıbrıs'ı bir Y u n an vatanı
ayrıca 574 Rum ve 174 M arûnî Arap yaşam aktadır. ve T ürkleri işgalci saym aktadır (bu noktada İstan b u l’u “ Fâtih işgal
H üküm etim iz, Y unanistan’la sorunlarım ızın, bu arad a Kıbrıs s o ­ etti" diyen bazı T ü rk aydınlarının dikkatin, çekelim ). T ü rk leri katli­
ru n u n u n . AD’ııiıt gündem ine alınm asının haksız ve g ereksiz olduğu* am la yok etm eyi planlayan A kritas Planı ortad ad ır (P lan için bkz.
nu ileri sürm ekte: norm al sü reçti, Birleşmiş M illetler gündem inde D enktaş. ibid.. s. 1 5 7 -175). Türkiye açıtın d an Kıbrıs so ru n u n d a
kalm ası noktasını belirtm ektedir. Yunanistan, h er zam an old u ğ u gibi. kaybedilen dava şu d u r: Uluslararası antlaşm alarla ve b ir Anayasayla
A vrupa’yı davaları arkasında görm ek İçin sorunları AB gündem ine Rum vc T ü rk eşitliği esasına göre kurulm uş bir Kıbrıs Devleti vardı.
aldırdı. K uşkusuz, bugün her Yunanlının gön lü n d e panhelenizm . T ürkiye b u n u n antlaşm alarla g a ra n tö rü d tr ve asla bu hakkı terk
G rek İm paratorluğu rüyası yatar; çok ilginçtir, T ü rk iy e’ye AB yolunu edem ez (D enktaş, 14). Rum lar, belli bir taktikle bu devleti o rtad an
açan m üzakereye başlam a kararı verildiği zam an, “do stu m u z " Y una­ kaldırdılar. Kıbrıs devletinin tek m eşru tem silcisinin R u m lar o ld u ğ u ­
nista n 'd a yapılan bir ankette halkın an cak yüzde sekizi Yunan h ü ­ nu dünyaya tan ıttılar ve bu sıfatla AB’ye üye oldular. D e n k ta ş'ın k a­
küm etini tasvip etm iştir. Bütün sorun, "tarih î haklar" m eselesine g e ­ bul edem ediği şey, antlaşm alarla perçinleşm iş Kıbrıs T ü rk lerin in ve
lip düğüm lenir. T arih î hakları h a ıg i tarihten başlatalım . 5 00 sene. T ürkiye'nin haklarının g ö z göre göre çiğnenm iş olm asıdır. Y u nanis­
1000 sene. 2 0 0 0 sene öncesi mi bu hakların başlangıcıdır. Bugün tan. Türkiye’nin tanım adığı bir “ Kıbrıs Dcvleti"ni A vrupa Birliği ne
H lİstin’deki boğazlaşm a, tarihî hak iddialarından kaynaklanm ıyor soktu, böylece AB’d e iki velo sahibi ve T ürkiye’yle d o ğ ru d an k arşı­
m u ? P apadopoulos’uıı iddiaları. b ;ş yüz yıllık bir tarihi yok farz e t­ laşm a k sa m davalarını yürütecek bir paravana ku rm u ş oldu. D enk-
m ekten ileri geliyor. Bugün gerçek şu d u r ki. Türkiye, hüküm eti ve taş'a g ö re, Rum ların antlaşm alarla kurulır.uş Kıbrıs C uınhuriyeti’ni
halkıyla AB’ye üye olm akta istekl;dir, kararlıdır, b u n u açıklam ıştır. darbeyle, h u k u k a aykırı bir oldu bitliyle yıkması ve herhangi bir o rtak
Bu açıklam ayla da diplom aside bulunm a şansı kaybedilm iştir. Avrupa egem enlik prensibine yaklaşm am ası karşısında T ü rk le r için yegâne
Birliği, bu d u ru m u istism ar e dertk , XIX. yüzyılda çaresiz b ir O s- yol. ayrı b ir Kıbrıs T ü rk Devleti k u rarak ayrılmaktı; bu, an tlaşm ala­
m anlı devletiyle yaptığı gibi, kendi üyelerinin ve üye olm ayan d in d aş­ rın tabiî ve huk u k î bir sonucuydu. Fakat Avrupa-Am erika b u n u ta ­
larının iddialarını benim ser, hattâ T ürkiye’nin varlığına karşı y ö n ­ nım adı, Rum ların yanında yer aldı. D enktaş’ın b ugün d c g ö rü şü şu ­
lenm iş iç sorunlarını kışkırtm akta devam ederse, b u n d an yalnız T ü r ­ d u r: Kıbrıs’la iki hnlk vardır, eşit egem enlik csaaına göre o rtak bir
kiye C um huriyeti değil. Avrupa da zararlı çıkar. A vrupa’nın genel Kıbrıs devletinin kurulm asında Kıbrıslı Türkler işbirliğine daim a h a ­
stratejik ve ekonom ik çıkarları uğruna T ü rk iy e’ye tarafsız yaklaşım ı­ zırdır. R eferandum sırasında Rum ların '.ulumu, dünyaya gerçek
nı iiınit edelim . Fakat, her şey bununla bitm iyor, o zam an d a Y una­ m aksatlarım ve T ürklerin iyi niyetini gösterm iştir. Fakat Rum liderli­
nistan ve Kıbrıs’ın veto duvarıyla karşılaşıyoruz. Kalenin içindekiler ğinin “gerçek niyeti çö züm değil, A da’nın sü lü n ü n e egem en olm ak-
birbiriyle karşılıklı çıkar hcsaplarıya bağlıdır; şim diye k ad ar görülen
280 Helenizm. Megali İdea ve Türkiye

tır” (D enktaş, 14). Bir kısım Kıbrıs T ürkii ve T ürkiye h ü küm eti, r e ­
ferandum sonucu birleşik bir Kıbrıs'ın gerçekleşeceğini um u y o rd u .
S on kez. Birleşmiş M illetler'İn çabaları. Kıbrıs'ın AB’ye birleşik
bir C um huriyet olarak girm esini sağlam aktı. Fakat A nnan planı.
D enktaş’a göre haksız bir plandır zira egem en iki halkm varlığını
kabul etm eyerek antlaşm alarla teyit edilm iş b ir d u ru m u g ö rm ezden
geliyor ve aslında Rum tezini benimsiyor. Plan ayrıca, Türkiye C um -
huriyeti’nin A da’daki haklarını d a yok farz ediyor: T ü rk diplom asisi
bu noktayı görm ezden gelm iştir (D enktaş, 16). Ö te yan d an referan­
d u m oyununda Kıbrıslı T ürkler, AB üyesi o lu p refaha erişm e hayaliy­
le kandırılm ışlardır (D enktaş, 16). D en k taş’a g ö re T ü rk le r evet d e ­
m ekle, egem enlik haklarından vazgeçmiş vc pazarlık g ü cü n ü k ay ­
betm iştir. Batı dünyası b u nun anlamını başlangıçta anlam ış göründü:
fakat tüm tarih boyunca yaptığı gibi, a ğ ır b asan Y unan baskısıyla,
vaatlerini rafa kaldırdı. D enktaş’a g ö re “baskı, tehdit ve uydurm a
haberlerle" Avrupa. Kıbrıs T ü rk halkını kan d ırm ıştır (D en k taş. 15).
Rum liderliği. Batı dünyasının tarafgirlik içinde T ü rk h a k la n n a g ö ­ IV. BÖLÜM
zü n ü kapadığını çoktan biliyordu; Türkiye yanlış h esap İçinde a v u ­ Modern Türk Tarihçiliği
nuyordu. R eferandunvda Rum tutum u, b u n u tü m d ünyaya açıklamış
olm alıdır (D enktaş, 14). Bugün, Yunanistan T ürkiye’nin AB üyeliği­
ni desteklem iş g ö rünüyor. Denktaş’a g ö re bu, a n c ak belli bir süre
İçin izlenen bir taktikten ibarettir. N itekim bu diplom asi oyunuyla.
Kıbrıs’ı AB’nin bir üyesi yapmıştır.
Batı dünyası, XIX. yüzyıldan beri g ü ttü ğ ü ta ra f-tu tu c u politikasını
devam ettirm ektedir. D enktaş som yor: İnsan H akları savunucusu
Batı dünyası. Türkler söz konusu olduğunda n ered ed ir? T ü rk iy e’nin
politikası, uluslararası antlaşm alarla kazanılm ış h ak lan so n u n a kadar
savunm ak olm alıdır. Kıbrıs’ı savunm ak aynı zam an d a T ü rk iy e’yi s a ­
vunm aktır. T ürkler, H açlı Avrupası yanında g erçek ten insan ha kla rı­
na inanm ış bir A vrupa olduğuna hâlâ İnanm aktadır (bkz. bu kitapta:
“T arihte Avrupa Birliği ve T ürkiye”).
O S M A N L I'D A İS T A T İS T İK
M e t o d u K u l l a n ii.d i m i:
T a h r îr S İ s t e m İ

istatistik bilimini geniş anlam da bir d ev lelh , ülkede insan ve m addi


kaynaklarını tespit ihtiyacından doğm uş bir bilim dalı olarak tan ım ­
larsak. m erkeziyetçi büro k ratik patrim onyal bir devlet olan O sm anlı
İm p arato rlu ğ u m d a neden bu d o ğ ru ltu d a geniş bir etkinlik g ö steril­
diği anlaşılır. B unun doğal sonucu olarak O sm anlı arşivlerinde geniş
istatistik di/.ilerı m eydana gelm iştir. Bunlar.n g ü n ışığına çıkarılm ası
yalnız bu im p arato rlu ğ u n tarih î bakım tndar değil, istatistik ve resm î
kayıt tu tm a (book-keeping) m etodlanm n genel tarihi bakım ından da
son d erece ilginçtir. J. D u p aq u ier’nin Ç in ’den A vrupa’ya k ad ar ista­
tistik tarihi ü zerinde araştırm aları. Osm anlı istatistik tarihi yapılm a­
d an tam sayılam az. O sm anlı tah rîr (istatistik) defterleri gerek içeri­
ğinde do ğ ru lu k ve kapsam lılık prensiplerinin uygulanışı bakım ından,
gerekse d efterlerde kullanılan kayıt yöntem i, kısaltm a, referan s u sû l­
leri gibi kayıt m ctodları bakım ından. 15. yüzyılda A vrupa’d a görülen
benzeri örn ek lerin d en dah a karm aşık, gelişmiş ö rn ek ler verm ekledir.
Bu m etodlar, İslâm Halifeliği, İran. Orta-A sya örneklerinin bir dc-
Halil İnalcık 285
284 Oum nlt 'da htattiuk Urunla Kullanıldı mı: Tahrîr Sistemi

vamı o lara k ' kadim Mezo|>olamya m edeniyetlerine k ad ar izlenebilir. lü tasarru fu n a verilirdi. Bu birim lerin kaybolm am ası, d ev am lı kontrol
O sm anlı devleti patrim oııyal merkeziyetçi büro k ratik bir devletti, edilm esini gerektirirdi. Bu da. zam an zam en yapılan to p ra k ve kö y ­
dedik. Devletin m erkez bürolarında, Defterhâne de, ayrıntılı istatistik lünün sayımı ile. yani tah rîr sistemiyle sağ.anırdı (M u fassal D efter­
defter koleksiyonları (toprak vc vergi tahrirleri, siyasî-idari k ararlar ler). İm p arato rlu k hüküm etinin to p rak tasarru fu n u ve ü retim i sıkı
için m iihim m eler. cizye defterleri, şikâyet defterleri, vergi kaynakları gözetim altında tutm ası bir yandan d a tım ar (B izan s'ta p ro n ija) or*
İçin m u k a ta ’ât defterleri, tintar ia r a l defterleri vb.) olu ştu rm ası, g e ­ d u şu n u ayakta tu tm ak için bir zaruretti. Osm anlı im p a rato rlu ğ u n u n
niş bölgelere yayılan Oorrmnlı devletinin m e rk e z iy e ti İdare sistem i­ klasik d ö nem inde (1 3 0 0 1600) dovlvtiıı zırhlı Küvarj o r d u s u n u o lu ş­
n in vazgeçilm ez bir g ereği idi. tu ra n tım arlı sipahilerdi.4 Para ekonom isinin geri o ld u ğ u bu d ö n e m ­
Patrim onyal hüküm dar, devlet-ülke ve tebaayı babadan kalm ış bir de. köylünün aynen tahsil o lu n an ü rü n vergilerini, kö y lere y e rle ştir­
m ülk (patrim ony) gibi algılar ve kendisiyle to p rak vc tebaa arasında diği bu atlı ask erin e tahsis etm esi zorunlu İdi.
kendi kontrolü dışında başka hiçbir otorite tan ım a/. O sm anlı su l­ M a caristan ’d a n Suriye vc V an'a k a d a r u zak b ö lg elerd e köylerde
tan lar; fethettikleri yerlerde yerli feodal güçlere ve k u ru m la ra d erhal yerlerm iş b u a sk erlerin , u m arlarını, intikalleri, değişiklikleri devam lı
son verm işler, ya da feodal aileleri kendi tım ar sistem i İçine alıp g ö zetim zaru re ti, za m a n /a m a n yoklam a ve k o n tro lü g e re k tirird i. Bu
eritm iştir. Devlet, hububat yetiştiren, tarla tarım a tâbi b ü tü n to p ­ k o n tro l tah rîr so n u cu d ü zenlenen İcm al defterleriyle sağ lan ır, z a ­
rakları m m (beylik) adı altında devletin rakabesi. yüksek mülkiyeli m anla m eydana çıkan değişiklikler derdest vc tcvcîh d efterleriyle iz­
a ltın a so k m u ştu r. B unun nedeni, halkın, o rd u n u n tem el g ereksini­ lenirdi.
mini o luşturan buğday arpa üretim ini g aran ti altına atm ak, ko rk u n ç Bu istatistik listeleri sayesinde m erkezdeki b ü ro k ra t, b ir s an cak la
açlık dönem lerinin geri gelm esini önlem ek kaygısı, m îrî to p rak reji­ han g i köyde ne k a d a r n ü fu s bulu n d u ğ u , köylülerden h angilerinin ne
m inin asıl nedenidir. O sm anlıdaıı önceki im paratorluklarda d a m e k ad ar to p rağ ı o ld u ğ u (çift, nîm çift, topraklı b e n n a k ) hangilerinin
selâ B izans'ta aynı rejim uygulanıyordu. M ısır'd a d a. M e­ to p rak sız old u ğ u (m ü cerred . cab a), ürettiği ü rü n m ik tarı, fiyatını
z opotam ya'da nehir kanallarının onarnm nın tüm toplum İçin hayatî kısa bir zam a n d a b u lu r, belirler vc gereken k a ra n altrd ı. Bu^ka d e ­
Önemi, so n derece m erkeziyetçi bürokratik bir devlet ko n tro lü n e v ü ­ yimle. tah rir sayım ları so nucu, sancak, kaza, nahiye id are birim lerine
c ut verm iştir,2 Bizans ve Osm anlı im paratorluklarında b ü tü n tebaayı g ö re m eydana getirilen listeler (defter-i hakâııilcr). m erkeziyetçi b ü ­
ilgilendiren toprağın sıkı devlet gözetimi altın d a tu tu lm ası ve ü r e ti­ ro k ratik idarenin son d crecc etkin bir aracını o lu ştu ru rd u . Bu uzun
min aksam am ası zarureti, çilt-han e (zugo-kefalia) denilen özg ü n bir ayrıntılı listeler yapılırken, beili m odeller, kısaltm a, referan s siglaları
üretim tarzının uygulanm asıyla gerçekleşm iştir. (Bu çeşit bir "üretim geliştirilm iş, karm aşık bir kayıt (h o ok'kccping) sistem i u y ­
tarzı' nı C hayonov Asya Tipi Üretim Taraı (ATÜ T) gibi bir üretim gulanm ıştır. ö z e tle , tah rîr vc d ch e r-ı h a k ;n ı sistemi, belli bir idare
tarzı say ar)’ “Ç ift-hane sistem inin kısa tanım ı şu d u r: Tarım to p ra k ­ sistem ini uygulam ada, do ğ ru ve kapsam lı verilere gereksinim i k arşı­
lan raiyyet çiftliği denilen ufak aile tarım birim lerine b ö lü n ü r vc k ö y ­ layan ö zg ü n b ir istatistik ve b o o k -k e e p iıtg sistemidir.
Dcftcr*i lla k â n î Lm îni M üezzin-zâde Ali'. 16. yy. so n u n d a bu
tah rîr ve d efter sistem inde başgösteren ilm al vc k argaşanın, nasıl
1 Resmî kuyudatta 13. vc 14. yüzyılda İran’da kutlanılan metodlar hakkında
b ü tü n İm paratorluk idare sistem inin çöküşüne yol açtığını haklı o la ­
vc muhasebe el-kitaplarına bir misâl olarak: A. Mazendcrani. Die Resaiä-
rak vurgulam ıştır. Osm anlı arşivinde defter-i hakânîlerdeıı en eskisi
yeFalakiyyü, Wiesbaden. 1952
1 Bkz. K. Wiltfogel, Oriental Despotism, New Hawn. 1957
’ Çift-hane sistemi için bak. M. İnalcık. An Economic and Social History of * Bk/. " I im ar’ huyctopaedia o fisiam , 2. Baskt,
the Ottomun l*mpin\ cd. II. İnalcık villi I). Quatacrt. Cambridge: CUP * KavânUi ı İf ı O s>m m der Hâlânı-i M tcâmh-ı /V / f ı r - ı Iİhtın, İstanbul.
199*1; 1H7-19*1: H. İnalcık. l:rom Hmpirc* to Republic. I wtys on Ottoman 1280/lK(>'l I ıııı.ıılı listeleri vc kaııunlarıııı v cc ıı bu önemli eserin yen i b i­
and I urkish Social History, kinnhul* ISIS y.»>. 190S. t»t 7? limsel hu \.m ıı p«ı. Kmhiuh vardır.
Halil İttalak 287
256 Osmanlt'da İstatistik Metodu Kullanıldı mı: Tahıîr Sistemi
ır.in o lu n m u ştu r. Arşivde, özellikle istatistik veıilerİ k ap say an belge
8 3 5 '1431 tarihli Arvanİd (Arnavud) Sancağı icm al d e fleri tarafım ız­
dizileri a ra sın d a, b u rad a , d efter-i h ak ân ü er ü zerin d e d u racağ ız.
d an yayım landı.* Bİr tım ar İcmal defteri o lan b u d efter, O sm an lı b ü ­ I. T a h rîr veya T a p u Defterleri (D efter-i I lakânî S erisi B.D.A.)
rokrasisinde bu tarihe d o ğ n ı tahrîr İstatistik m etodlarının kesin b i­
Osm anlı Arşivi ve T a p u K adastro G enel M ü d ü rlü ğ ü n d e sa k la n m ak ­
çim de uygulanm akta oldu ğ u n u kanıtlam ıştır. U. M u rad vc Fâtih
tadır (A nkara). Bir y er fetholunduğu zam an, sultan b ir e m in vc k â ­
M ehmed dönem lerine ait başka defterler d e tespit o lu n m u ştu r.7 tipten o lu şan b ir kom isyon g ö n d ererek o ülkeyi ‘ tah rîr" e d e rd i. T a h ­
Arvanid defterindeki gönderm elerden anlaşıldığına g ö re. O sm anlı
rîr em inine Pâdişâh tarafın d an verilen yetki beratında, ta h rîrin nasıl
tahrir sistem i Yıldırım Bayezİd (1389-1 4 0 2 ) d ö n em in e k a d a r izlene­ yapılacağı ayrıntılı biçim de anlatılm ıştır. O zam anki veri to p la m a yol­
bilir. A nonim Te\>ârih-i A l-İ O sm an'de* Y ıldınm B ayezid'in devlet larını bildiren b u belgede şu n o k talar b e lir tilm iş tir .İ lâ v e A rvanid’d e
politikasına karşı eleştiriler a rasında şu satırları ok u y o ru z: Ulem adan de dem o g rafik veriler, yerleşim biçim leri, ta ra n ü rü n le ri, fiyatlar ve
Çandarlı Halil Paşa ve K aram anlı Rüstem "O sm anlı beyleri yanına bu gibi tü m k o n u lard a gelişm e ve gerilem e söz k o n u su o ld u ğ u n d a
vardılar, d ü rlü dürlii hileyle âlem i doldurdular, a n d a n İlerü hesâb aışiv koleksiyonları a rasın d a, k u şkusuz, en zengin istatistik bilgileri
defter bilm ezlerdi". Buna göre, İran -S d çu k lu devletinde uygulanan m ufassal d efter-i hakânflerde bulm aktayız. Ö .L . B ark an ’ın
bürokratik m elo d lan n . bu a ra d a defter usûllerinin d a h a O rh a n z a ­ 1936‘lm ıla başladığı «¿ığıı ttymı aıuşüıııuılarıııdaıı w ııra , T tirk vc y a ­
m anında başladığı iddia edilm ektedir. bancı araştırm acıların b u d efterler ü zerin d e çalışm aları y o ğ u n bir
Ö zelle, O rta-D o ğ u m edeniyetini devam ettiren ve g eliştiren O s ­
biçim de devam etm ektedir. Y abancılar arasında, vaktiyle m em lek et­
manlI im paratorluğunun istatistik m ctocları ve verileri, İstatistik tari­ leri O sm an lı ülkesinin b ir parçasını o lu ştu rm u ş b u lu n an Bosnalı ve
hi bakım ından ç ok zengin bir m alzeme birikim ini tem sil ed e r. Bu M acar araştırm acılar, bu defterlerin kapsam lı istatistik ö n em in i ilk
m alzem enin korunduğu devlet arşivimiz. H azine-i Evrak, devlet y a­ kez tak d ir e d e n ve sistem li biçim de defter yayınlarına başlayan bilim
pısı itibariyle batılılaşm anın başladığı T anzim at devrinde. 1846 tari­
adam larıdır.
hinde k uruldu. B undan önce istatistik niteliği taşıyan defterler, çeşitli T ü rk iy e’d e 1947’de, T ü rk T arih K u ru m u ’nda T a h rîr D efterleri
vekâletlerin, Bab-ı AJi, Maliye. D efler-i Hakânî, Kvkaf vb. devlet d a i­ secisinde d efler-i hakânüeri sistemli biçim de yayım lam ak için bir
relerinde saklanm akta idi.9 Bu nezâretlerde gün lü k m uam elâta konu kom ite k u ru lm u ştu (üyeler: Ö .I.. B arkan. T . Gökbİlgİn, T . Halası-
olm ayan belge koleksiyonları, 1846'da H azİne-i E vrak'da toplandı. Kun. R. A nhcgger. Ş . A ltundağ. I I. İnalcık). Bu seride A rvanid d e f­
Bugün T ürkiye Devlet Arşivleri Genel M üdürlüğü’n e bağlı O sm anlı lerim den so n ra Ö .L . B arkan ve B. Yediyıldız defterler yayım ladılar.
A rşivi'nde, kaba bir hesapla bir buçuk milyon belge b u lu n d u ğ u tah- 15. yüzyıl m ufassal tah rîr defterlerinde “esâm i” (köylerdeki nüfu su n
kişi adları) d efterlerde yazıldığı gibi köylerin hangi tım ara dahil o l­
duğu da ço ğ u zam an kayıtlıdır. II. M urad ve fa tih dön em leri d e f­
* Hicrî 835 Tarihli Sûret-i Defter•/ Sancak-i Arvanid, yay. H. İnalcık, Anka­ terleri kü çü k boy d ad ır (boyutları) 11 x 2 9 santim ) İ l . B ayezid’deıı
ra: TTK 1954. bu yana, özellikle Celâlzâde M ustafa’nın n iş a n d ık yıllarında d efter­
T Bkz. Sûret-i D efteri Arvanid, Giriş, X1-XI1, orada Arnavutluk’» ait defter­ ler, boyutları ve içeriği bakım ından çok gelişmiştir.
lerden başka II, Murad ve Fatih dönemlcriıe ait İstanbul Osmanlı arşivi ve B ütün im p arato rlu ğ u kapsayan genel tahrirler, Selanik Fethi
Sofya Milli Kütüphanesi Osmanlı Belgeleri koleksiyonunda defterler mev­ (1430), İstanbul Fethi (1 4 5 3 ), Budin Fethi (1526) gibi b ü yük fetih
cuttur. olaylarının a rd ın d an yapılırdı. O tu z yılda bir. yeni h e r kuşakla yeni
* Gicse yayını, Brcslav 1922. 30. bir tah rîr yapıldığı kuralı h e r zam an d o ğ ru görünm em ektedir. T a h ­
* Osmanlı arşivleri üzerinde bkz. ItoşbakanlJc Osmanlı Arşivi Rehberi. Baş­ rîrden esas am aç, b ir bölgede n ü fu s vc gelir önemli bir a rtış veya kü-
bakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, O .A.D, Başkanlığı, yay. no. 5.
Ankara 1992; Ruibakatılık Osmanlı Arşivi Kataloglan Rehberi, O.A.D.
wArvanid defteri, 19-20.
Başkanlığı yııy. 26, Ankara 1995.
288 Osmanh 'da İstatistik Metodu Kullanıldı mı: Tahrîr Sistemi

çülm e gösterdiği zam an bunu tespit amacını g ü ttü ğ ü n d en , zam an


M o d e r n T ü r k T a r İh ç İ u ğ İ
zam an bir sancakta ara tahrirler yapılırdı (eldeki tah rir defterlerine
göre sayım lar hangi sancakta hangi tarihlerde yapılm ıştır b u n u n için Ü z e r İn e N o t l a r
bkz. O.A. R ehberi. 189-221). Başbakanlık Osm anlı Arşivi’ndc 1094
defter (1 3 0 2 -1 8 2 3 yıllarını kapsar), bulunm aktadır. T apu K adastro
C .M .. K uyud-i Kadime koleksiyonunda ise 2 3 2 0 d e fte r m evcuttur.
Bu so n koleksiyondan defterler arasında Kıbrıs’ın tah rîrin e ait 1572
tarihli m ufassal defter, m ükem m el bir örnektir. D efterlerin tarih ve
çeşidi. O.A. R ehberi’n d e " listelerde işaret o lu n m u ştu r. Bu d efte rle ­
rin önem li bir b ölüm ü başlan veya sondan eksiktir.

M odem T ü rk k ü ltü r tarihçiliği, Ziya GÖkalp’ia güçlü etkisi altında


M ehm et Fuad K öprülü ile başlar (1 8 9 0 -1 9 6 6 ).
K öprülü, II. Abdülham it dö n em in d e Batı geleneğinde laik b ir e ğ i­
tim veren, Batı dillerini öğ reten idadi m ektebini bitirdi. K öprülü, O s-
m anlı-T ürk ilmini bilim dünyasında ilk defa hakkıyla tem sil eden vc
A vrupa'da ilim pâyelerine lâyık görülen ilk T ü rk bilim ad am ların d an -
dır. Ç o k gen ç y aşta m uhtelif liselerde aldığı muallim lik vazifelerinden
sonra 23 yaşında İstanbul D ârü lfö n û n ’u T ü rk Edebiyatı T arih i m ü ­
derrisliğine getirilm iş, dah a sonraki yıllarda M ülkiye, Sanayii Nefise
m ektepleri, İlahiyat Fakültesi, Ankara Dil ve Tarih-C oğrafya Fakül­
tesi. Siyasal Bilgiler O kulu gibi çeşitli yüksek okullarda 2 8 yıl p ro fe ­
sörlüğü esnasında yurda binlerce değerli elem an yetiştirm iştir.
1915’te M illî Tetebbûlar M ecm u a sı'm çıkaran Fuad K öprülü,
1924’te Türkiyat M ecm uası. 1931’d e Türk H u ku k ve İktisat Tarihi
M ecm uası, 1 9 3 8 ’d e T ü r k .H a ik Edebiyatı Ansiklopedisi'n\ yayım la­
maya başlam ış ve 1936-1941 seneleri arasında Ü lkü dergisinin m ü ­
n Bkz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, 189-220; H. Lowry, “The d ü rlüğünü yapm ıştır.
Ottoman Uva Kanunnamesi Contained ir the l)efter*i Hakani", Osmanh
Araştırmaları, II (1981), 43-47.
290 Modem Türk Tarihçiliği Üzerine Noıtar
Halil İnalcık 291

Fuad K öprülü yayın faaliyetine daha 18 yaşında başlam ış ve 42 yıl


Osm anlı k ü ltü rü n d e Avrasya eski T ü rk kültü rü n ü n devam ı ve etkileri
içinde 2 1 0 e ser ve e tü l ile İ0 0 0 kadar makale yayım lam ıştır. 1925‘te
konularını özg ü n biçim de işlemiştir.
Rusya Ş û ra C um huriyetleri Birliği İlimler Akadem isi M uhabir üyeli­
O n u n b ü tü n etütleri o zam ana kad ar o kon u ca yapılm ış o lan işle­
ğine !9 3 4 'te M acar İlimler Akademisi m uhabir üyeliğine ve Prag
rin dikkatle gö zd en geçirilm esi vc eleştirisiyle başlar. Batı biliminin
Ş ark E nstitüsü m uhabir üyeliğine seçildi. 1927’d e H eidelberg Ü n i­
bu eski geleneğini T ü rk ilim edebiyatım ıza ilkin o g e tirm iştir. Köp-
versitesi, 1937’de Atina Üniversitesi kendisine fahri d o k to rlu k u n v a ­
riılü’nü n eleştirel, bilimsel yaklaşımı, Batı ilim m etodolojisiyle, özel­
nı tevcih etm işlerdir. 1939’da Sorbonnc Ü n iv ersitesin in büyük m e­
likle Fransız kültürüyle tanışm ası sayesinde olm u ştu r. K ö p rü lü , eleş­
rasim le fahri dokto rlu k (doctor honoris cau sa) verdiği uluslararası
tirilerinde yalnız T ürklerin değil birçok Batı bilgininin d e n e kadar
ü n yapm ış birkaç âlim arasında Fuad Köprülü d e b u lunuyor ve Batı
sathî ve d a r g ö rü şler içinde kaldıklarını, nasıl büyük yanlışlıklara s ü ­
üniversitelerinin ş e re f direğinde tarihte İlk defa T ü rk bayrağı d alg a­
rüklendiklerini gösterm iştir.
lanıyordu.
Fuad K öprülü, h er şeyden evvel bilinen ve bilinmeyen kaynaklara
K öprülü’n ü n m illî tarih ve k ültür alanında geniş faaliyetinin derin
göre yeni gerçekleri ortaya çıkaran yaratıcı bir âlim dir. K ö p rü lü 'n ü n
etkisi, kendisinden sonra öğrencileri vc İzleyicileri tarafın d an önemli
o k a d a r çeşitli ve so n u çta dağınık gibi g ö rü n en aslında b ir tek k o n u ­
b ir slyaset-flklr akım ına, T ürk-İslâm sentezi harek etin e vücut v er­
nun. T ü rk k ü ltü r tarihinin çeşitli yönlerini incelemeye çalışır. Ziya
m iştir1. T ürk-İslâm sentezi düşüncesi, G ökalp ve Köpriilü’yü izleye­
G ökalp’in b ir "tilm izi" olarak toplum ve kültürün o rg an ik bir bütün
rek, T urancılık yanında daha ziyade Anadolucu b ir k a ra k te r taşır.
olduğuna inanan K öprülü, kü ltü rü n edebiyat, sanat, h u k u k , iktisat
K öprülü, edebiyatı geniş anlam da ele alarak gerçekte bir k ü ltü r ta ­
gfoi kollarının “içtim ai hayat dediğim iz comple>;us"un çeşitli yö n le­
rihçisi olm uştur. D arülfünûn'da ilk sosyoloji k ü rsü sü n ü k u ran Ziya
rinden ibaret o ld u ğ u n u gösterm iş ve kendi çalışm alarını bu (em elde
G ökalp’in güçlü etkisi altında idi. Köprülü, 1 915'te G ökalp ile birlik­
geliştirm iştir. O . b ugün d e bilim dünyasında T ürk edebiyatı tarihi vc
le A sârı İslâmiye ve Milliye E ncü m en in i ku rd u . Bu E ncüm en,
T ürk din tarilıi k o n u su n d a b ir o to rite sayıtm aktadır. T ered d ü tsü z
1 909'da Halil E them ’in öncülüğü ile Osm anlı tarihini ç a ğ d aş b ilim ­
denilebilir ki. gerçek te o bu ilim kollannın gerçek k u ru cu su d u r.
sel esaslar çerçevesinde İnceleme amacıyla k u ru lm u ş olan Tarih-i
K öprülü T ü rk d in î halk edebiyatı vc kültürünü derinliğine a ra ştır­
O sntanî E ncüm eni karşısında T ü rk kültürü araştırm aların a öncelik
dığı gibi, ayrıca saz şâirleri vc âşık edebiyatı üzcr.ndc yayınlara b aşla­
tanıyordu.
mış, b u n u n yanında Kadı B urhaneddin, Ahmet Paşa. Şeyh Galip,
K öprülü, O sm anlı klasik kültür aşam alarını d a tespite çalışm ıştır.
Bakî ve nihayet Fuzutî gibi T ü rk divan şiirinin büyük u sta la n h a k ­
K öprülü’yc göre, “acem perestlik" m ocası, yani halk k ü ltü rü k a rşı­
kında d a incelem eler yayım lam ıştır. “Fuzulî Hayatı ve E seri”2 adlı
sında sarayın tem sil ettiği İran menşeli yapay “m edeniyet’*, Fâtih ve
giriş yazısını 1 9 4 7 ’d e İslâm A n siklopedisinde “Fuzulî" m addesi o la­
11. Bayc/.id dönem lerinde en yüksek derecesine varm ıştır. Köprülü.
rak tam am lam ıştır. Bu u stalar elinde klasik divan edebiyatının Acem
O sm anlı klasik m edeniyetinin halka sırtını çevirm esinin, Yıldırım
taklitçiliğinden k u rtu lu p orijinalliğini kazandığını ileri sü rd ü . T ü rk
Baye/.id (1 3 8 9 - 1402) dönem inde başladığını belirtir. D aha sonraki
edebiyatı tarihini b ir b ü tü n o larak d ü şü n en Fuad K öprülü, klasik
yıllarda bu ü retken büyük bilgin. T ürk k ü ltü r tarihi araştırm alarını,
T ürk edebiyatına H abibî, Nesim i. Fuzulî, Ruhi gibi büyük ustalar
T ü rk dini (Türk Edebiyatında Uk M utasavvıflar), T ü rk h u k u k u vc
veren Türkm cn-A zeri edebiyatı ü zerin d e önem le d u rm u ştu r.
k u ru m la n tarihi. T ü rk ekonom i tarihi (Türk H u k u k ve İktisat Tarihi
Fuad K ö prülü’n ü n T ü rk kültür tarihi alanında geniş büimsel ça-
M ecm uası, 1931) konularını ele alarak genişletm iştir. Bu yazılarda o,
lı;m alan arasın d a T ü rk h u kuk tarihine d air çalışm alan önem li b ir yer

3 Mehmet b. Süleyman Fuzuli; Divân-» Fuzuti {Küll yât-ı Divân-ı Fuzulî),


' Tiirk-İslâm Sentezi hakkında bkz. “Türkiye Cumhuriyeti vc Osmanlı";
İstanbul. Orhaniye Matbaası, 1342/1924. “Fuzutî Hayatı vc Eseri" Fuad
Do^ıt »<ı/ı, 115. Ocnk 1999. 5.14-18.
Köprülü’nün başyazısıyla.
292 Modtrtı Türk Tarihçiliği 0 : m n ? Notla; Halil İnalcık 293

(utar. Kendisi. 1931’dc T ü rk H ukuk ve İktisat Tarihi M ecm uast'nı ideal olarak benim sem işti. Son yüzyılında O sm anlı devletine, Avrupa
çıkardı ve Bizans M üesseslerinin Osmanlı M üesseseler in e Tesiri vesayeti altında bir devlet gözüyle bakılıyordu.
H akkında Bazı M ülâhazalar adlı önemli e tü d ü n ü b u rad a neşretti. O yıllarda A tatürk, zam anının büyük kısm ını, “T ü rk tarih tezi”
Derin ve etraflı incelem elerin ürü n ü olan bu m akalede eski T ürk- denilen bir tarih yo ru m u üzerinde çalışm akla h arcıyordu. Bu am açla.
İslam devletlerinin kam u hukuku kurumlarıyia O sm anlı m üesseseleri T ü rk iy e’nin tanınm ış tarihçilerini, bu arad a F u a d K ö prülü, Sadri
arasındaki sürekliliği ortaya koyarak oryantalistlerin yanlış iddialannı M aksudi Arsal, Y usuf A kçura, Halil E them H d cm , Ş e m sc d d in Gü*
düzeltti. I9 3 7 'd c (I. T ü rk T arih K o n jrcai’ndc o k u d u ğ u “O rta Z a ­ naltay, İ.H . U^uıı^arşılı’yı bir araya getirerek. 1 9 3 0 tarih in d e lü rk
m an T ü rk H uk u k î M üesseseleri, İslâm A m m e H u k u k u n d a n Ayrı Bir T arih C em iyeti'ni k u rm u ş ve Türk Tarihinin A n a H atları adı ile en
T ürk Am m e H u kuku Yok m u d u r? Mbaşlıklı tebliği T ü rk çe ve F ran ­ eski devirlerden bu g ü n e kad ar yeni bir T ü rk tarih i y azd ırm ıştı. Bu
sızca olarak yayım landı.1 B urada Köprülü, T ü rk kam u h u k u k tarih i­ larihe esas olan g örüşler, şöyle özetlenebilir: T ü rk tarih i Süm erlere
nin belli başlı m eselelerini uçık bir şeki.de ortaya koyuyor, kaynaklan ve H ititlere k a d a r iner, insanlık tarihinde ziraat ve yazı ilk defa O rta
ve araştırm a m etotlarını gösteriyordu. A sya'da T ü rk le r tarafından bulunm uş ve bu ile m edeniyet O rta A s­
Köprülü kendisi Rus oryantalist V. B arthold'a h ayran idi. y a’d an dünyanın ö b ü r bölgelerine yayılmıştır. T ü rk Tarihinin Ana
Barthold benim üzerim de üslûbu ve ¿raştırm a m etodu bakım ından Hatları e serin d e. O sm anlı kısm ını. İsmail Hakkı U zunçarşılı üzerine
derin etki bırakm ış bir âlim dir. Köprülü, ben fakülteyi bitirdikten alm ıştı. Uzunçarşılı, Osm anlı devlet teşkilâtı üzerinde araştırm aların ı
sonra, asistan olarak Dil ve T arih Coğrafya F akültesi'nde kalm amı yoğunlaştırm ıştı. "T ü rk T arih Tezi” ben dah a m uallim m ektebi sıra­
sağlam ıştır. Biz D T C Fakültesi’nde kaklar, A tatü rk ’ü n b ü tü n m ek ­ larında iken, T ü rk T arih Ccm iyeli'nin yayımladığı kitap lard an bize
teplerde öğrenilm esi için çalıştığı T ürk tarih tezini, İlmî esaslara ulaşm ış bulu n u y o rd u . O zam an m ekteplerde yalnız bu kitap o k u n u ­
otu rtm a k için haztrlanm akta olan bir grup sayılm akta idik ve ken d i­ yordu. Bizim ilk tarih kü ltü rü m ü z tam am ıyla bu k itap lard an kay n ak ­
m izi bir bakım a bu m isyona adam ış gibi hissetm ekteydik. A tatürk. lanm aktadır. D aha o zam an, rom antik milli tarihçiliğin, ö tek iler gibi
T ü rk milletini, bir dinî cem aat halinden (O rtaçağ a bağlı b ir O sm anlı m übalağalara saplandığım ve yanıldığını dü şü n ü y o rd u k . Bununla
toplum u halinden) çıkarıp m odem bir T ürk milleti yapm ak istiyordu. beraber, şu n u d a itiraf etm ek gerekir ki, bu güne k a d a r çalışm aları­
Bunun İçin 1 urk tarihinin yeni bir anlayışla araştırılm asını, T ü rk ta ­ m ın tem elinde, daim a, Batı’daki tarihçiliğin yanlış yorum larım d ü ­
rihinin gerçeklerini ortaya çıkararak millete m al etm ek, halka milli zeltm ek. beni daim a en çok ilgilendiren bir şey o lm u ştu r. A ta tü rk ’ün
şu u r verm ek, onu tarihi ile ve Türklüğü ile ö v ü n d ü rm ek istiyordu. büyük b ir siyasî planı gerçekleştirm ek için zam anım b u u ğ u rd a h a r ­
Bir kelim e ile. T ü rk milletini yaratm akta, millî tarih şu u ru n u n kesin cadığım sonraları anlayabildim . Bugün ilk şekliyle T ü rk T arih Tezi
rolüne inanm ıştı. A tatürk’ün özellikle duyarlı old u ğ u şey, batı d ü n y a ­ bırakılm ıştır. M ekteplerde bir tip tarih kitabı o.<utulmuyor artık . F a ­
sında altı asırlık haçlı m ücadelesi dola/ısıyla, T ü rk im ajının so n de- kat büyük ö n d e r. Dil ve T arih C oğrafya Fakültesini, ilim m etotları ile
rece karanlık çizgilerle çizilm iş olmasıydı. Bunu, T ü rk m illetinin b a ­ çalışan bu ilim m erkezini kurm ak suretiyle. T ürk tarihini ve O rta-
şına gelen felâketlerin esas sebebi olarak gö rü y o rd u . Bütün Batı e d e ­ D oğu m edeniyetlerini aydınlatan birçok önemli ilmî keşiflere zemin
biyatında. O sm anlı im paratorluğu T ürk im paratorluğu ve O sm anlI­ hazırlam ıştır. A nadolu arkeolojisi bu sayede büyük İlerlem eler yap-
lar, T ü rk olarak anılm akta ve T ü rk tarihi tüm üyle aykırı b ir zaviye­ .niştir.
den görülm ekte idi. G erçekler yanında tahrifler, yanlış vc kasıtlı y o ­ Bir m isâl verm ek isterim . Franz Babinger. Fâtih üzerine olan kita­
ru m lam alar üstün du ru m d a idi. O . milli T ü rk devletini k u rm u ş ve bında. O sm anlı İm p arato rlu ğ u ’nu n gerçek kurucusunu, insan ö ld ü r­
o n u n m o d em Batı milletleri arasında eşit yerini alm asını en büyük mekten zevk alan bir sadist olarak tasvir etm ektedir. Askeri seferleri­
ni yaparken Fâtih'in am acının yalnız ganîm et vs esir toplam ak o ld u ­
ğunu. b ü tü n eser lx>yımuı vurgular. Babinger, bu seferlerin hangi
‘ Belleten; 5-8. 1938. düşünceler nltındıı yapıldığını vc h er seferin hangi tarihî koşulların
Halil İnalcık 295
294 Modem Türk Tarihçiliği Ûztrine Notlar

verdiğini söyleyebilirim (Belleten in 2 6 1’inci sayısında çık an O sm an


bir sonucu olduğunu gösterm eye gerek görm em iştir. O sm anlı devleti
G âzî m akalesine bkz.). Kski Osm anlı rivâyetleıini, bir ç ırp ıd a m asal­
ve O sm anlı kültürü, âdeta tarih dışı anorm al bir ku ru lu ş gibi tasvir
dır diye bir tarafa alm ak, tabii en kolay iştir. Fakat a ra ştırm alarım ız
edilm iştir. Fâtih dönem inde cevap verilmesi gereken esas so ru n lar
gösterm iştir ki, bu rivayetlerin dikkatli b ir b.liınsel eleştiri altında
böyle fanatik bir görüşle bir tarafa bırakılm ıştır. Babinger. kaynakla­
incelenm esi so n cu n d a tarihî gerçekler ortaya çıkm aktadır. 15. yüzyıl
rını o zam anki dünyada O sm a n lıy a düşm an olan çevrelerin arşivle­
sonlarında yapılm ış büyük derlem elerde, A şıkpaşazâde. N e ş ri ve İd-
rinde aram ış, dengeli bir g ö rü ş için Osm anlı arşivlerini k u llanm am ış­
ris Billisî tarihlerinde g örülen m eşrulaştırm a (Isgitim ation) a m a c ı ile
tır. Bununla beraber, bu kitaba Bat» dünyasında çok rağbet edildiğini
yapılmış ideolojik katkıların da bir bakım a tarihî an lam ları v ardır. Bu
görm ekteyiz.
eklem ler. O sınanlı tarihinin çeşitli dönem lerinde karşılaşılan m eydan
Paul W ittek, B abinger’i şiddetle eleştiren, rom anoloji eğitimi
akum alara karşı tepkiyi ve O sm anlı siyasî iddialarını ifade e d e r. Os-
gö rm ü ş ciddi filolog bir tarihçidir. Yakınlık k u rd u ğ u m , büyük tarih ­
manlı tarihinde bu gibi ideolojik tezler, bilhassa 14 0 2 ’d e T im u r d a r ­
çilerden birisi Paul W ittek’tir. W ittck’i 1949 yılında S chool o f
besinden so n ra T im u r ve oğullarının ü stünlük iddialarına k arşı m ey­
Oriental a n d African Studies’de Türkoloji bölü m ü n d e p ro fesö r o la ­
dana çıkm ıştır, (bkz. benim “O ğuzculuk" m akalem , S. h'aroqlıi
rak tanıdım , l.o ııd ra ’da kaldığım bir buçuk yıl zarfında, o n u n her
Arm ağanı)
hafta öğleden so n ra üç dö rt saat süren sem inerlerine m untazam an
Yazık ki, so n zam anlarda İngiltere’d e W ittck’ten so n ra üçüncü
devam ettim . Bu sem inerlerde B ernard L ew s, V. M énage, V. Parry.
<uşak, o n u n ilk d ö n em O sm anlı tarihine çığır-açıcı hizm etini tam a ­
\i. Z a chariadou ile tanıştım . Prof. W ittek sem inerinde belli bir k o n u ­
mıyla u n u tara k , kendisinin bir takım ideolojilere tâbi o larak hayalci
yu. yahut yeni çıkm ış önem li bir eseri ele alarak h azır bulunanlarla
nazariyelere saplandığım iddia etm ekte, h attâ onu gülünç dü şü rm ey e
m ünakaşa ed er, kendi buluşlarını açıkUrdı. Bazan, bir k o n u üzerinde
çalışm aktadırlar. Bu çok haksız bir tu tu m d u r. W ittek. g azan ın . İslâ­
birisi bir tebliğ yapar, onun üzerinde tartışm a yapılırdı. W ittek.
m î kutsal savaşın O sm anlı devletinin dinam izm ini teşkil ettiğ in i söy­
am ansız bir tenkitçi idi. Tenkitleri sert, alayları tahripkârdı: Eski m e­
lerken, hem en ark asın d an b u n u n İdeolojik niteliğini belirtm ektedir.
tinlerin tenkitsiz kullanılm asını affetm ezdi. W ittek'in O sm anlı a ra ş ­
Eğer din ler veya ideolojilerin, insan düşüncesinde, to plum da, tarihte
tırm alarına en büyük katkısı, ilk Osm anlı rivayetlerini, Batı’d a y e r­
rol oynam adığı kabul edilirse, tarih anlaşılam az.
leşm iş olan textkritik m etodlarını kullanarak tenkitten geçirm iş o lm a­
O sm anlı tarihinin y o rum unda, çeşitli dönem lerde farklı yaklaşım ­
sıdır. M aalesef, onun ölüm ünden beri de bu İşi ü stlen en ler azdır.
lar ve y orum lar yapılm ıştır. T ü rkiye'de, saltanatın ilgasından sonra
O sm anlı devletinin m enşeine ve gelişimine d a ir kaynaklar k o n u ­
tarihçiler ve toplum bilim ciler, milli devletin kuruluşu dolayısıyla daha
su n d a iki yanlış yaklaşım göze çarpar. Birincisi, bu rivâyetlerin hiçbir
çok O sm anlı öncesi T ü rk tarihi ve kültü rü üzerinde araştırm alarını
tarihî esası olm ayan m asallardan ibaret olduğu, o n lan bir tarafa bı­
yoğunlaştırdılar. T ü rk kültü rü n ü n köklerini ortaya çıkarm ak, onların
rakm ak gerektiği (Colin Im bcr ve öğrencileri). İkincisi bu rivayetleri
başlıca kaygısı oldu. Balkan harbinde büyük yenilgi son un d a, T ü rk ­
gerçek tarihî kaynaklar gibi tenkitsiz kelime kelime tekrarlayan a ra ş ­
çülük cereyanı b ü tü n gücü ile kendini gösterm işti. O tarih ten 1 9 3 0 ’a
tırm alar. Aslında, O sm an G âzî'ye ait rivâyetler iki u n su rd a n m eyda­
kadar O sm anlı tarihinde bu tem ayül ve akımın etkisi altında ele
na gelm iştir. Bir taraftan 14. asır Osm anlı epik tarihçiliğinin a k ta rd ı­
alınm ıştır. Bu devreye, ilk T ü rk sosyologu Ziya G ökalp hâkim dir. O,
ğı teorik m alzem e, ö b ü r taraftan Osm anlı tarihinin so n rak i gelişm e
Kmile D urkheim ve G aston Richard (Alman Tnnnips’İ İ7İ«»r) sosyolo­
dönem inde yazan tarihçilcrcc, egemenliğin m eşıulaştırılm adı kaygı­
jisine tâbi olarak, beşeri ilimlerde pozitivizmi vc g em einsehaft sosyo­
sıyla yapılan ilâveler. G ünüm üzde beyl k devrinin epik tarihçiliğinin
lojisini hâkim kıldı; böylccc kültür ve m üesseseler tarihi öncelik k a ­
verdiği m alzem eyi bugün Osm anlı arşivlerinde ortaya çıkan kayıtla­
zandı. Ayın akını içinde T ü rk milletinin kültür kaynaklarını a ra ş tır­
rın ışığı altında incelem ck ve değerlencirm ek, ö b ü r taraftan k ro n ik ­
mada. l uiKİ K öprülü orijinal tetkikleriyle b aşta gelm ektedir. O . Türk
lerdeki kayıtlardan hareketle yerinde topografik a raştırm alar yapm ak
edebiyatını, ü r lu Asyıı kaynaklarından alarak w halk edebiyatı i i / e ­
gerekir. Son zam anlarda, yapılan incclcm clm ıı, olum lu sonuçlar
296 Modern Türk Tarihçiliği Üzenin? Notla• Halil İııalctk 297

rinde derinleşerek yepyeni ve orijinal bir araştırm a atanı o larak k u r­ d u k tan so n ra İstanbul D arülfünunu Edebiyat F a k ü ltc si’n e kaydol­
du. K öprülü, halk k ültürünü incelcrkcn, İslâm kültü rü çerçevesinde m uş. 1 927'de b u rad an diplom a alm ıştır. İstanbul F ra n sız Arkeoloji
Türk dinî hayatının özelliğini vc farklılığım belirtm eye çalışm ış. Özel­ Enstitüsü d irek tö rü , tanınm ış sanat tarihçisi Albert G a b rie l a racılı­
likle Babaîlik, Kalenderflik, Bektaşilik gibi halk d in î tarikatlcri ü z e ­ ğıyla S trasb o u rg Ü nivcrsitesi’ndc tahsile d e v tm im kânını bulm ası,
rinde çığır açıcı incelem eler yayımlamıştır. O , İslâm iyet’i kabul eden Barkan’ın bilim hayatını belirleyen bir aşam a olm u ştu r. 1928-1931
Türk halkları a rasında Şam anizm kalıntılarının devamlılığı üzerinde yıllarında S trasb o u rg Üniversitesi’ndeki öğrenim i sırasın d a Fransız
durm ak cesaretini gösterdi. Bütün m übalağalarına rağ m en , beçerî laulıçiliğiııde bir devrim yapan A n n a tes ekolunun b ü yük tem silcile­
ilimlerde bu pozitivist ve milliyetçi yaklaşım, T ü rk tarihinin ve k ü ltü ­ rinden biri olan M arc Bloch’un derslerine devam etm iş, so sy o ­
rünün e n geniş bir alanda ve anlam da incelenm esini sağladığı için, ekonom ik tarihe İlgisi o n u n m eslek hayatına yön verm iştir. 1 9 3 3 ’tc
tarihçiliğim izde e şsiz bir atılım teşkil eder. İstanbul Ü niversitesi Edebiyat Fakültesi’nc co ç en t o la ra k atanan
Osm anlı tarihinin yorum lanm asında yeni bir yönelim , 1 9 3 0 ’larda Barkan, o zam an siyasî tartışm aların başında gelen to p ra k k an u n u ile
dünya İktisadî b uhranının, T ürkiye üzerindeki sarsıntılarına b a ğ lan a­ ilgili olarak bir dizi m akale yayım lam ış vc İktisat F akü ltcsi’ndc İktisat
bilir. O zam an A tatürk. T ürkiye için iktisadi bir politikaya öncelik tarihi doçentliğine nakledilm iştir (1 9 3 7 ). O rad a “O sm an lı İm p ara­
vermiş ve halk kitlelerini ilgilendiren sosyal m eseleler ön plana alın ­ torluğum da K uruluş D evrinde T o p rak M eselesi” unvanlı doçentlik
mış. sosyalizm ü zerinde ilgi vc yayınlar artm ıştır. Sosyal ilim lere k a r­ tezini savunm uş (1 9 3 8 ) ve 2 8 Şubat 1939’d a U m um i İktisat ve İkti­
şı bu yeni davranış. K adro hareketinde ve yayınlarında kendini g ö ste ­ sadî D oktrinler doçenti, bir yıl sonra d a bu disiplinin p ro fe sö rü u n ­
rir. Yine Fuad K öprülü o zam an, Türk H u k u k ve İktisat Tarihi m ec­ vanını alm ıştır. B arkan'm so n rad an İÜ İktisat Fakültesi M ecm ua-
m uasını yayım lam ak suretiyle, bu yeni akım ı tarih alan ın d a tem sil sı’nda yayım lanan sürgünler, nüfus ve a raz sayım ları (D efter-i
etm iştir. O n u n arkasından K öprülü. Fransa’d a S o rb o n n e 'd a dersler kâkânîler), Balkanlar’da to p rak meselesi üzerinde ilk çalışm aları
verm eye çağrıldığı zam an, F ransa'da Lucien Febvre ve M arc 1 9 58-1939 yıllarına rastlar. O yıllarda üniversitede d ü n y aca tanınm ış
Bloch’u n öncülük ettikleri yeni tarihçilik akım ının etkisi altın d a kaldı ekonom istler, W . Röpke ve A. von Rustow ders veriyordu. 1 9 5 0 ’de
vc T ürkiye’ye bu yeni akım ı getirdi. Bsşka deyim le, O sm anlı tarih çi­ Prof. R ustow ’un ayrılması üzerine Barkan, İktisat T arih i ve İktisadi
liği, bir yandan D urkheim ’dan gelen ve devam eden akım ın tesiri Coğrafya k ü rsü sü p ro fesörlüğüne getirilm iştir.
altında m ü esseseler tarihi üzerinde yoğunlaşırken, ö b ü r y a n d an so s­ Ç ığır açan yayınlarıyla bilim dünyasında kısa zam an d a tanınan
yal ve İktisadî tarih üzerinde araştırm alara gittikçe a rta n b ir ilgi g ö s ­ Prof. B arkan’a 19 4 3 ’te S trasb o u rg Üniversitesi “D o c to r H onoris
terdi. Bu akım ı Ö m er Lûtfi Barkan temsil eder. C ausa” payesi tevcih etti. T ü rk T arih K urum u. Sırbistan İlimler
Akademisi, T ü rk Sosyoloji Cem iyeti, o n u n bilime büyük katkılarını
Ö M E R L Û T F İ BARKAN (1 9 0 3 -1 9 7 9 )
tanıyarak üye seçm işlerdir. M illetlerarası O sm arlı ve O sm anlı Ö ncesi
1903 yılında E d irn e ’de doğan Ö m er Lûtfi, I9 2 0 ’d e İstanbul’d a orta Tarih K onseyi'nin (C1EPO) k u rucularından olan Prof. B arkan bu
öğrenim ini tam am lam ıştır4. E d irn e’de bir sü re öğretm enlikte bulun- kurum un altı yıl süreyle başkanlığını yapm ıştır. Prof. B arkan. 1973
yılında em ekliliğine k ad ar İÜ İktisat Fakültesi vc Edebiyat Fakülte-
si'ndc, T ü rk İktisat Tarihi, G enci İktisat Tarihi. O sm anlı K urum lan
4 Barkan'm biyografisi için bk. Ord. Prof. Ömer LCitfi Barkan 'a Armağan. İÜ Tarihi derslerini verm eye devam etm iş, 1 9 5 0-1952’d e İktisat Fakül­
İktisat Fakültesi Mecmuası. 41 (1985); H. Sahillioğlu; "Ömer Lûtfi Bar­ tesi dekanlığında bulunm uş, Rockefeller V akffran m alî desteğiyle bu
kan”. s. 5-38. Ö.L. Barkan; Türkiye’de Tcprak Meselesi, Toplu Eserleri 1, fakülteye bağlı olarak T ü rk İktisat Tarihi E nstitüsü’nü k u rm u ştu r
İstanbul. Gözlem Yay. 1980. s. 3-17. Barkan’m katkılarının değerlendiril­
mesine dair keza bk. İnalcık; “Impact of ıhe Anııalea School on Ottoman larihindcn Toplııımm Tnntıinc: Yeni Bir Tarih Paradigması vc Ömer l.ûlfi
Studies and New Findings". Hrview 1/3-4 11978). Coşkun (,'akır; “Devletin Harkan". IX/$u Uttu ,111 12 (Fkim 2000), s. 35-63.
298 Modern Türk Tarihçiliği Notlar Halil İnalcık 299

(19 5 5 ). 1951’de İÜ iktisat Fakültesi M ecm uası yazı işleri başkam i h ak ânîden derlediği “Sancak K an u n n âm ck ri”ni yayım lam ıştır6.
olarak bu dergide. Osm anlı iktisat tarİıi ü zerinde h e r biri u zu n arşiv Barkan, Ü lkü Dergisi ve başka dergilerdeki yazılannda, O sm a n lı to p ­
Çalışm alarına dayanan çığır açıcı araşitrm alarını yayım lam aya b aşla­ rak h u k u k u ve tarım sal ekonom inin temel so m ların ı g e n e l biçim de
dı. Prof. B arkan, Osm anlı iktisat tarihi alantnda. so n rad an m eslektaşı ortaya atm akla beraber, so n u n d a kaynakları tam olarak o rta y a ko y ­
olarak faaliyet gösteren değerli öğrenciler yetiştirm iştir. Bu değerli m adıkça, yapılacak yorum ların daim a n oksan olacağı in an c ın a vardı.
bilim adam ları arasında özellikle Lûtfi G üçer, Halil Sahillioğlu, Tev- 1943’te S an cak K anunnâm elerim i yayım ladıktan so n ra aynı nitelikle
fîk G üran. M übahat K ütükoğlu, M ustafa C ezar. Yavuz C ezar. M eh­ anıtsal kaynak eserler yayımlama yoluna girdi. Belge yayınlarının
m et G enç. H üseyin Ö zdeğcr. Ahm et Tabakoğlu’nu sayabiliriz. Bar- başına koyduğu analizlerin h e r biri konuya estslı katkılar o lu ştu ru r.
k a n 'ın öğrencileri, onun açtığı çığırda yürüyerek h er biri belli bir k o ­ Barkan, bu kaynaklar ortaya k o n duktan sonra analitik çalışm alan n
nuda O sm anlı ekonom i tarihine değerli katkılar yapm ışlardır. başlayacağına, bu işi profesyonel tarihçilere bırak m ak gerektiğine
Sahillioğlu, para tarihinde: G ü ç e r hububat ve tuz gibi zaru ri ihtiyaç inanıyordu.
m addeleri tarihinde: G üran, XIX. yüzyıl sosyal-ekonom ik tarihinde: K uşkusuz. B ark an ’m çığır açan ilk eseri, XV. ve XVI. Asırlarda
K ütükoğlu ticaret tarihinde; C ezar maliye tarihinde: G en ç XVIII. Osm anlı İm paratorluğu 'nda Zirai E konom inin H u ku ki ve M a li Esas­
yüzyıl m alikâne sistem i vc ekonom ik konjonktürde. T abakoğlu O s- ları, K anunlar adlı eseridir. Bu eser, kuşkusuz. O sm anlı d ö n em in d e
m anh maliye vc bütçe tarihinde ö n e m i eserler verdiler. 23 A ğustos kırsal sektörde sosyoekonom ik yapıyı, malî sistem i, b ü tü n -
1979 da vefat eden Barkan'm hatırası için dostları ve öğrencileri, aynntılanyla analiz etm em ize im kân veren anıtsal b ir k ita p tır7. Bar-
F ransa da M em oriat Ö m er Lûtfi Barkan* adlı anıtsal b ir eser yayım ­ k an ’d an sonra O sm anlı kırsal sek tö rü n d e egem en çift-h â n e sistem ini
lam ışlardır. biz bu yayın sayesinde ortaya çıkarabildik*.
Barkan’ın, sem eseri olan (Enver M eriçli ile beraber)
S O S Y A L -E K O N O M İK T A R İH ARAŞTIRM A LA RI Hüdavendigâr Livası Tahrir Defterleri (1. Ankara, TTK , 1988) adlı
BA ŞLIYO R kitabı, “yarı m am u l” kaynak eserlerinden olup kan u n n âm elerin uy­
İkinci D ünya Savaşım dan sonra Ö m er Lûtfi (Lütfi) Barkan ile T ü r ­ gulanm ası vc Osm anlı Dcvleti'nin beşiği olan bölgenin tarih î b a k ı­
kiye tarihçiliğinde yeni bir dönem başlam ıştır. 1930’larda özellikle m ından son d crccc önem li b ir kaynaktır (Eseri.ı II. cildi T l 'K ’d e y a­
1940'lı yıllarda kitle hareketlerinin önem kazanm asıyla birlikte dünya yımlanmayı beklem ektedir). Eser, P aris'te geç B izans-erken Osm anlı
tarihçiliğinde sosyo-ekonom ik toplum tarih k o n u lan ön planda ele Bİthynİa tarihi ü zerinde bir sem iner çalışmasının an a kaynağı o lm u ş­
alınm aya başladı. Bu görüşü benim seyen Fransız Anrtales ekolü, K. tur. B arkan bu eserlerinde h e r biri belli bir alanın, m eselâ köylünün
D urkheim 'ın toplum u “organik bir sistem" olarak g ö ren yapısal vc ta n m ekonom isinin, Osm anlı dem ografisinin, şe h ir tarihinin, m i­
(structural) sosyolojisinden esinleniyordu. S tra sb o u rg 'd a Barkan m ari ve san at tarihinin, maliye ve para tarihinin tem el belgelerini y a­
tam da böyle bir atm osferde yüksek tahsilini yaptı. Barkan, T ü rk i­ yımlamış. giriş yazılarında esas problem leri tanım lam ış vc b ü tü n bu
y e’ye d ö n ü şü n d e arşivlerim izdeki zengin malzemeyi kullanarak
sosyo-ekonom ik tarih araştırm alarında belli başlı sorunları ortaya Ö. Lûtfi Barkan. XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu 'nda Ziraî
koym uş, bu konuda çığır açan İnccleme.er yayım lam aya başlam ıştır. Ekonominin Hukukî ve Malî Usaslan, Kanunlar, İstanbul. 1943.
B arkan, 1943'to İstanbul Başbakanlık Osm anlı Aışivi vc A nkara Barkan dan sonra bu ışı daha geniş bir çapla Ahnct Akgunduz (Osmanlı
T apu K adastro G enel M üdürlü ğ ü 'n d e saklı yüzlerce m ufassal defter- Kanunnâmeleri Hukukî Tahlilleri, l-IX, İstanbul, 1994) almış bulunmak­
tadır,
Bkz. İnalcık; “VİIIhj<c. IVasant and Kmpirc”, şu eserde: The Middle East
and the Halkam tınılır ılw Ottoman F.mpire, Bloominglon, 1993, 137-
' lûJ K Maninin, Paris, 1980. 160
500 Modern Türk Tarihçiliği Özerine Notla: Halil İnalcık 301

alanlarda uzm anlara m ateryal sağlamış vc genç tarihçilere yol g ö s­ izlediğini belirtir: devlet başkanlarının ve çarpıcı siyasî o lay ların tarihi
term iştir. Konu ve m etodoloji bakım ından T ü rk tarihçiliğini Batı ta ­ yerine “halk yığınlarının h er g ünkü h ayallarT ve o layların "devamlı
rihçiliği düzeyine çıkaranların başında Ö m er Lutfi B arkan gelir. A s­ neticeleri” ü zerinde d u rm a k gerektiğini İşaret eder.
lında B arkan, tarihçiliğim ize bir devrim getirm iştir. O , to p lu m u b ü ­ Barkan, ileri sü rd ü ğ ü fikirleri. Braudel gibi arşiv lerd en çıkardığı
tünüyle (lotal) incelemeyi öngören A'inales ekolünün yeni sosyal- belgelerle açıklam aya çalışm aktadır. Bu m etot, B ark an ’ın b ü tü n a ra ş ­
ckonoınik tarih g ö rü şü n ü tanı bir yetkiyle T ü rk tarihçiliğinde temsil tırm alarının tem elini o lu ştu rm u ştu r. Braudel. O sm an lı arşivlerinde
elm iştir. S o n elli yıl içinde tarih ve kaynak yayınlarına bakılır&a, oııuıı çalışm a im kânına eahip olm adığından zengin D ubrovnik (R agusa)
çığır açan etkisi açıkça görülür. Barkar.’ın genç ku şak tarihçiler ta ra ­ arşivinden vc bu arşive dayanan yayınlardan yararlanm ıştır. Braudel.
fından layıkıyla tanınm adığı bir gerçektir. B unun bir nedeni, yazış A kdeniz’in O sm anlı egem enliği altındaki doğu kesim inin, tarih için
üslûbudur: Birçok fikri uzu n bir cümlede eski tabirlerle anlatım ta r/ı h en ü z keşfedilm em iş bir dünya o lduğunu belirtir ve T ü rk tarih çileri­
belki b unun bir nedenidir. ni O sm anlı arşivlerinde araştırm a yapm aya teşrik eder.
B arkan, hem araştırm a konuları, hem d e O sm an lı arşivlerinde
F E R N A N D B R A U D E L V E Ö M E R L Û T F İ BARKAN
araştırm a bah sin d e Braudel’in tavsiyesinden çok ö n c e bu işe el atm ış
1‘e m a n d Braudel’in XVI. yüzyılda Akdeniz tarihi ü zerinde klasik ki­ b u lunuyordu. 1 9 5 1'den so n ra Barkan ve Braudel birbirlerini keşfet­
tabı T ü rk tarihçiliğinde büyük ilgiyle karşılanm ış, o zam an m işler. araların d a yakın bir d o stlu k ve İşbirliğ. k u ru lm u ş vc Braudel
Braudel’in tem sil etliği Annales ekolü Barkan vc o d ö n em tarihçileri eserinin ikinci baskısında Barkan ın incelem elerine gen işçe yer v er­
üzerinde derin bir etki yapm ıştır. Braudel'in eserinin9 yayım lanm a­ m iştir
sından bir yıl sonra P aris'te Uluslararası T arih î Bilimler Kongresi B arkan, kendi tecrübesine d ayanarak arşivlerde a ra ştırm a için
toplanm ıştı. Aynı tarihlerde Barkan. Braudel'in eserini u zu n ca bir h a rcan an zam anın, senteze yönelen bir tarihçi için zam an kaybı o l­
yazıyla tan ıttı.10 Barkan, eseri “büyük bir İlmî h ad ise” olarak niteliyor d u ğ u n u belirtir. "Bu d u ru m d a tarihçi, yürüyeceği yolu kendisi yapan
ve eserin önem ini şu sözlerle belirtiyordu: Eser "O sm anlı İm p a rato r­ b ir yolcu d u ru m u n d a d ır”. Batı bilim dünyası yüzlerce cilt
luğu n u n en büyük devrinin en m ühim m eselelerini, b ü tü n A kdeniz M o n u m en ta veya Calendar o f S ta te Papers g iti koleksiyonlarla, sen ­
m em leketlerine şâmil geniş bir plan içinde, zengin m alzem e ve yeni tez y apan tarihçiye m uazzam belge malzemesi hazırlam ıştır. Ancak
bir ilmî m etotla vaz' vc m ütalâa” etm ektedir. B ark an ’d an sonra T ü rk iy e’de, tah rir defterleri, m ühim m eler, ahkâm
Barkan, böyle kapsam lı bir yaklaşımın, özellikle O sm anlı tarihi defterleri, şe r’iye sicilleri yayınları gerçek bir ivme kazanm ış, yüze
incelenirken izlenmesi gerektiği üzerinde d u ru r. “O sm anlı tarihini yakın cilt yayım lanm ıştır.
dış âlem den tecrit edilm iş kapalı bir m uhitte, yalnız kendi zâti in k i­
M U S T A F A A K D A Ğ V E S O S Y O -E K O N O M İK T A R İH
şaflarının m antığı içinde, m üstakil bir varlık gibi” incelem enin m ü m ­
kün olm adığı gerçeğini vurgular. Barkan, Braudel’in yaklaşım biçi­ “Askerî D evrim ” (M ilitary Revolution) Avrupa silâh ve savaş tek n o lo ­
m ini gösteren m isâller verirken kendi tarih g ö rü şü n ü n aynı çizgiyi jisindeki m odernleşm e ile ilişkili bir olgudur. M ustafa A kdağ çok
o k u n an bir tarihçidir. Celâliler ü zerinde çığır açan araştırm aları v a r­
d ır. Ama o. bu k argaşa dönem inin A vrupa’daki askerî devrim le y a­
* F. Braudel. İm Méditerranée et le monde méditerranéen à l ’époque Philipp<‘ k ından ilişkili o ld u ğ u n u gözlem leyem em iştir. Savaşta tım arlı sip ah i­
//. Paris. 1949: İngilizce çevirisi: The Mediterranean and the ler yerine tüfetıkli, ücretli ask erin , sekban ve s a rıc a n ın kullanılm ası,
Mediterranean World in the Age o f Philippe il, New York. 1972.
Cclâli'lerin ortaya çıkışında tem el olgudur.
w İO İktisat Fakültesi Mecmuan: XII/1-4 (1951). 173-192: Barkan ın kul­ Avrupa karşısında Osm anlı gerileyicinin sonuçlarından biri, Cclâ-
landığı kopya bugün F.rcn Kitubevi sahibi Muhittin iîren'e intikal etmiştir;
tîlcrin ortaya çıkm asıyla Anadolu tarihinde korkunç bir yağm a vc
Rarkiiıı’m suhife kenarlarına eski harflerle yazdığı derkenarlar, bu kopyaya
tah rip dönemim - girilm esidir. Sekban vc Sarı-ca bölüklerinden kapı
özel bir değer kazandırmaktadır.
302 Modem Türk Tarihçiliği Üzerine Notlar Halil İnalcık 303

askeri edinen âsi paşaların İstanbul'a karşı gelm esi an cak yeni d ö ­ kendi geçim i ve yeniden üretim İçin gerekli üriin m ik ta n ayrıldıktan
nemin en önem li olayıdır11. Akdağ, baz. temel nedenleri hakkıyla be* sonra kalan a rtı) belli b ir ele geçiş tarzı, üretim ilişkilerinin belli bir
lirlem ckten. A vrupa’da m ilitary reıvlution. yivli tüfek icadı, strateji ve yapılanm a şeklini farz ettirir. Belli bir üretim ilişkileri yapısı ise. belli
taktik ilmi konularına uzak olm akla beraber tarihçinin d ikkatini olay­ bir üretim güçleri m ekanizm asının m eydana ge:irdiği çalışm a koşul*
ların veham et ve derinliğine çekm ekle Türkiye sosyal tarihine önem li lanna uygun bir üretim şeklini farz ettirir. Bir toplum un aldığı id eo ­
bir katkıda bulunm uş bir tarihçi olarak. B arkan’m ihm al ettiği tarihî lojik h u k u k î şekilleri de bu tem el yapılanmayı, yani belli ü retim ilişki­
sosyal gelişm elere parm ak basm ıştır. lerinin yapısı belirler. Bu klasik tanım lam aya uygun o larak tarih çi, bir
M arx-E n g e lsin Asya Tipi Üretim Tarzı (A T Ü T )'n a bağlı g n ıb u n toplum da üretici sınıflarla ü rü n fazlasını ele geçiren sınıfları belirle­
B arkan’ı hakkıyla kullanm adıkları, arşiv belgelerini gcrcğincc ku l­ meli. bu ilişki m ekanizm asını belirleyen ü retim tarzını, yani em e k ç i­
lanm a yeteneğine sahip olm adıkları, yorum larında ağırlıklı olarak nin çalışm a koşullarını incelem elidir. Başka deyim le em ekçi sınıflan
M arxist teoriye bağlı kaldıkları bir gerçektir. B arkan’ın bu gruba ve em eğin nasıl sö m ü rü ld ü ğ ü n ü , bunu sağ lay aı sosyal k o şu llar b ü ­
sem patisi vardı; fakat o n lan n tarihî verileri çarpıtm asına, kuşkusuz, tün ü n ü gösterm elidir. Üretim tarzı em eğin sö m ü rü m ekanizm ası,
katılm ıyordu: bu sebepten de ulusalclıkla eleştiriliyordu. M arxist sosyal sınıflar M arxist teorinin alanlarıdır. Böylcce, sınıflar ara sın d a
yorum . Barkan a dayanarak gene de yararlı bir iş yapm ış, tarihçinin m ücadele, tarihin esas k o n u su d u r. İdeoloji ve h u kuk an c ak belli bir
dikkatini toplum un sosyal dinam ikleri iızerine çekm iştir. Ü niversite­ <ömürü düzeninin nasıl m e ş ru la ş tırd ığ ın ı gösterm e bak ım ın d an
lerim izde belge okum a vc yorum lam ada filolojik bir altyapı geliştir­ araştın n ay a d eğ erd ir. M arxist tarih yo ru m u , kuşkusuz tarihin ön ü n e
m eden yapılan araştırm alar, daim a noksan teorik den em eler d ü z e ­ birçok esaslı yeni a raştırm a k o n u lan atm ış, toplum yapısı ve to p lu m ­
yinde kalacaktır. daki m ücadeleleri d ah a yakından incelem e im kânını sağlam ıştır.
O sm anlı tarihi üzerinde B arkan ekolti yanında M arxist tarihçiliğin M arx ve E ngels’in tem el teorisi A vrupa'da feodal d ü z e n d en kapi­
katkıları, M arxist reçeteye sâdık kalm a arın a rağm en, gene d e hayli talist d ü zen e geçiş süreci ve kapitalist sosyal yapıyı açıklam ayı esas
yararlı olm uştur. Köylü ve em ekçi sınıfı p a ra ve ü cretler, gün lü k y a­ alm ıştır. O sm anlı, H int vc Ç in 'd e m erkeziyetçi im paratorluklarda
şam . m erkez ve taşra, şehir-köy ilişkileri, gibi araştırm a alanları g ü n ­ sosyal yapının analizini ancak so n ralan Grundriss der kritik der
dem e girm iş, sosyal-ekonom ik tarihçinin ufku genişlem iş. Annates politischen O ekonom ie adlı eserlerinde ele alınm ış ve d a h a ziyade
m ektebinin anladığı biçim de bütüncü (total, holistic, global) bir tarih İngilizlerin E ast-İndia C om pany raporlarına göre, IIin d -M o ğ o l
yazıcılığına yaklaşılm ıştır. Barkan, bu d o ğ ru ltu d a yaptığı em pirik (T ürk) im p aratorluğundaki koşullan göz ö n ü n d e tu tarak Asya Üre­
araştırm alarla belgesel tem elleri hazırlem ış, tarih ufkum uzu g e n iş­ tim Tarzı teorisini form üle etm işlerdir. Bu eser 1941’d e basıldıktan
letm iştir. sonra'* tem el M arxist d ü şü n ce çerçevesinde O sm anlı siyasî-sosyal
S K N C IÎR D İV İT Ç İO Ğ L U : T Ü R K T A R İH İN E SO S Y A L
A N T R O P O L O Jİ A Ç IS IN D A N BİR YAKLAŞIM * İngilizce çevirisi Pre-Capitalist Modes o f Production, E.j. Hobsbawm tara­
M arxist m odele göre araştırm a ancak şu so ru la n yanıtladığı zam an fından, Londra 1964, Fransızca çevirisi, Fondarıents de la critique de
tarihteki sosyal form asyonların gerçek niteliğini anlatabilir: Köylü râcottomie politique. Paris 1964; Türkçe çevirisi M. Belli. Kapitalizm ön-
veya işçi, em ekçi sınıflanıl yarattığı artı-ü rü n veya değ erin (yani ccsi Ekonomi Şekilleri, Ankara, tarih yok; ATÜT üzerinde esaslı araştır­
malar için bkz. Rechercftes Internationales, lOcak-Nisan sayısı
1967). burada S. Dİvitçioğlu’nun yazısı, 227-293: ATÜT üzerinde özel­
n Bkz. II. İnalcık, "Adâkinâmclcr1’, Belgeler (TTK), II (1965), 49-145; M. likle bkz. B. F.handra. “Karl Marx. Mis Theories of Asian Societies, and
İnalcık, “The Sociopolitical Effects of the Diffusion o f Fire-arms in the Colonial Rule". Kivinv, V-l (1981) 13-91 ve so ı defa A.M. Bailey and
Middle liast". IVur. Technology and Society in the Middle Last (Londra. |.R. Uobcrn. I'he Asiatic Mode o f Production Science and Politics.
1975), 195 217.
l.ondon: Kotillodnr »nil Kcgynn Paul 1981.
Halil İnalcık 305
304 Modern Türk Tarihçiliği Üzerine Notlar

yapısı üzerinde, T ürkiye'de sosyal hareketlenm enin yoğunlaştığı contingency (ihtim allerle denem e) m etoduyla, y ani m an tık ve hayal
19 6 7-1980 dönem inde, bir hayli yayın yapılm ıştır. Bu dö n em in başta g ücünü kullanarak yaptığı ilâvelerle tam am lam ak z o ru n d a d ır (meselâ
gelen tem silcisi Sencer Divitçioğlu, son dönem tarihçiliğim iz ü z e rin ­ 1334’d c Bursa y» ziyaret eden İbn B atuta’nın gözlem lerinden o tari­
d e etki yapan bir sosyolog-tarihçidir. İlk yayınları, M arxist A T Ü T he d o ğ ru O sm anlI'nın klasik İslâm şehri geleneğini devam ettirdiği
teorisinin tem silcisi olarak yaptığı yayınlardır İAsya Ü retim Tarzı ve sonucu çıkarılıyor. Contingency m etodunu, s o r d e re c e titizlikle k u l­
O sm anlı Toplum u, İstanbul 1968). Bu yayınlar, O sm anlı vc sosyal lanmalıyız. Â şıkpaşazâde'de O sm an (2. Bâb) hak k ın d a “ıraklardan
yapısı ü zerinde o yıllardu cn etkili cscıleıd eıı biri olm uştur. av avlanm ağa bağladı” ifadesinden Divitçioğlu, O s m a n ’ın, sooyol ya
Divitçioğlu, son araştırm alarında. K öktürklerden O sm anlılara kadar şam ında bir avcılık dönem i olduğuna hükm eder!
T ü rk topium İarım n sosyal yapıları ü rerin e. Fransız sosyologlarını, M o d em tarih m etodolojisinin babası büyük Atm an tarihçisi
özellikle. Lévi S tra u ss'u n strukturalist sosyolojisini ve G . D um czil’i Leopold von Ranke 19. yüzyılda bize hem en hem en aynı şeyi söylü­
izleyerek bir dizi ilginç denem e yayım lam ıştır (Köktiirkler: Kut, K üç yordu. D iyordu ki, tarihçi kendini araştırdığı dönem e götürebilm eli,
ve Üliig, İstanbul 1986: N asıl bir Tarik? Kök Tiirkler, Karahanlılar, olayları o zam an d a yaşıyorm uş gibi g ö rü p anlam aya çalışm alıdır.
İst. 1992. O ğuz'dan S e lç u k lu ’y a: Boy, Konat ve D evlet, İstanbul Zam anım ızda yeni bir bakış açısı ve yorum getirm ek isleyen tarih çi­
1992; O sm anlı Beyliğinin Kuruluşu, İstanbul 1 9 % ). Bu yayınlar, ler. çoğu zam an sosyolojinin form üle ettiği ta z ı soyut kavram ları
tarih sosyolojisi üzerinde yazılmış cicdi araştırm alar ara sın d a yer kullanırlar. 11. D ünya savaşından sonra M arxist yahut W eberian p a ­
alm aktadır. Yazar, V ico'dan beri tartışılan bir konuyu ele alm aktadır: radigm a m odelleri, tarih konularında ve yorun- tarzın d a eg em en o l­
D ivitçioğlu’na g ö re tarih, ekonom i bilimi gibi bir ilimdir. T arih a n la ­ du. 1 9 5 0 ’lcrde Shils’in bir yazısından sonra bir ara cet ıter -peripher ) 7
tım ında nedensellik ilişkilerini araştırm alı, tıpkı fizik veya iktisat b i­ ilişkileri ü zerinde araştırm alar m oda oldu. K. W ittfogel, I.
lim lerinde olduğu gibi tarih, sistemli bir dü şü n ce ü rü n ü olm alıdır. Bu W allerstein gibi sosyologlar, eserlerinde tarihi, M arx ve W eber'in
düşünce çerçevesinde sosyal antropoloji ve sem iotik gibi teo rik sosyal teorileriyle bağdaştırm ayı denediler. Ziya G ö k tlp , millî kimliği, so s­
y orum lar izlenm elidir. Divitçioğlu. T ürk tarihini böyle b ir çerçevede yolojisinin tem eli yapar. G ö k alp ’in ilham kaynağı, Alman
açıklam a denem esini yapm aktadır. “Nasıl Bir T a rih ? ” yazısında G em einschaft sosyolojisini izleyen Fransız G aston R ichard’dır. A.
D ivitçioğlu’na g ö re tarih ve antropoloji aynı konuyu, yani z am an vc T oynbee’nin insanlık tarihini belli kültür-m edeniyetler çerçevesinde
m ekânda bize yabancı olan insanı, “başka"sını incelem ektedir: Tarih «çıklama denem esi (A Stu d y o f H istory), kültür kimliği kavram ı ü z e ­
vc antropoloji birbirini tam am lar, bu iki bilim dalt bize yabancı olanı, rinde d u ru r. (Siyasetbilim ci S. H un tin g to n . “M edeniyetler Ç alışm a­
“b aşka" olan insanı anlam aya çalışır; biri tarih te u zak zam an içinde sı’’ tezinde o n u izler). Zam anım ızda Levi-Strauss'ın k im lik
d a n yabancıyı, öteki zam anım ızda yaşayan, fakat uzak b ir m esafe ve TİdentitĞ). kavram ı revaçtadır. F. BraudeTdcn so n ra tarihçiler a r a ­
çevrede o lan insanı inceler. sında şim di toplum larda zihniyet (mentalit£) esas alınm akta. O s ­
H e r iki alanda, insanı yanıltan tem el koşul, araştırıcının başkasını manlI araştırm aları alanında bu akım , S. Divitçioğlu ve C. K afadar
kendi gözüyle görm esi, kendi ölçüderine g ö re o n u ölçm esidir. Son ile ilk ürünlerini verm iştir (özellikle D ivitçioğlu'nun “Antropolojik
zam anda sem iotik. dikkatim izi bu gerçeğe bir kere dah a çekm ekte. ¡arih" veya “tarihsel antropoloji" fikri).
Aslında araştırıcının insan, toplum ve evreni, nasıl kendi ölçütleriyle M ax W eber ideal tipleri arark en yahut. Eİsenstadt im paratorluk
g ö rm e yanılgısına tâbi olduğunu Sokratcs ve K ant’tan beri biliyoruz. sosyolojisini tespit deneyinde b u lunurken yaptıkları şey sosyoloji b i­
I a rih, “b a ş k a s ın ı anlam ada antropolojiden dah a d a uzaktır. limi bakım ından b ir kertede haklı görülebilir. Bir k erted e diyorum ,
Ç ü n k ü tarih, denem e, anket gibi m etodlan kullanam az. G eçm işten çünkü tarihî sosyoloji, ç o k defa bilinmezi bilinmezle açıklam a sofiz­
bize k ad ar gelebilm iş izler, tasvirler tablonun şurasını burasını g ö ste ­ mine d ü şm ek te. T arih î sosyoloji. Avrupa, O sm anlı ve lap o n feo d a­
rir. tarihçi {patchwork oyuııu gibi) tablonun btilü n ü n ü ortaya ç ık a r­ lizmini karşılaştırarak, feodalizm i bir sosyal tip o larak tanım lam aya
m ak içiıı, yaşayan insana ait bilgilerle, antropoloji verileri ile ve de çalışabilir. Ama h er üç alanda bize gelen verilere ne dereceye kad ar
306 Modem Türk Tarihçiliği Üzerine Notlar Halil İnalcık 307

güvenebiliriz. Yeni yeni yapılan cnıprik tarih araştırm aları, bu top- bakabilm em ize im kân veren tek penceredir. O n u incelem eden ve
lumlarda feodal varsayılan durum ları bazen kök ü n d en değiştirebili­ yorum lam adan geçm işi nasıl tasavvur edebiliriz? Eğer belge fetişiz­
yor. M arc Bloch’un feodal toplum u (1j Société féodal) b ir önceki m inden, belgenin tü m söylediğine k örü kö rü n e in an m ak kastedil!-
Fransız tarihçilerinin feodalizm inden ne k a d a r farklıdır. W ittfogel’in yorsa, eleştiri yerindedir. Belge sahte olabilir, belgeyi yazan belli bir
‘D oğu D esp o tizm im d e “hidrolik toplum lar’' dışındaki “desp o tik “ m aksada hizm et e tm e kaygıstnda olabilir. A m t tarih araştırm aların a
im paratorluklar, m eselâ Osm anlı İm paratorluğu ü zerin d e yaptığı yeni başlayanlar bile b u n u bilir, h e r belge sıkı b ir kritiğe tâbi tu tu l­
yorum lar ne derece “bilimsel” , ne derece inandırıcıdır. Tarihçi, k e n ­ m adan kullanılm az.
dine özgü m etodolojisi İle “zam an ve m ekâna” içindeki olayı y eterin ­ Geniş anlam da T arih, ilim/bilim m idir; evet diyor Divitçioğlu,
ce ortaya koym adıkça, antropologun ileri sü rd ü ğ ü tanım lam a bir tüm beşeri bilim lerde yorum dolayısıyla belirsizlik eg em en olmakla
teoriden ileri gitm ez. Öyle ise tarihî antropoloji veya antropolojik beraber, tarih n e d en -so n u ç nedenselliğini uygalar. G eçm işten kalan
tarihin değeri, ancak varsayılanı form üle etm ek ten ileri geçm ez. Son izler, tekil gözlem ler bize belli kategoride olguk.r verir. A nnales ekolü
kuşak “m odelci" tarihçilerin ortaya koydukları eserleri, n e gerçek bunu yapm ak istiyor. Tekil gözlem ler, sözcükler, sim geler, tarihçi
tarih ne de gerçek sosyoloji sayabiliriz. tarafından do ğ ru yorum lanm alı, do ğ ru sınıflandırdınalıdır. İlişkiler
H erhangi bir tarih dönem inin yorum unda, k u ru m ve davranışları, ağını k u rara k b ü tü n cü l (holistik) yapıyı kurmalıyız. U nutm ayalım ki.
günüm üz üslup ve kavram larına indirgeyerek anlatm ak, ileri-m odem so ru n , sözcük ve sim geleri d o ğ ru yorum lam adadır. D İvitçioğlu’nun,
tarihçilik gibi algılanır olm uştur. Meselâ, gazâ, ganim et akını, sipahi son kertede “tarihsel antropolojik çalışmaya k ıav u zlu k ed ecek p a ra ­
umarı, ficf sahibi atlı, âyanltk , feodal cü zen gibi. ‘P o st-m o d ern ist' digm a, ya d a a ra ş tın n a p ro g ra m fn a (N asıl bir Tarih, 17) g ö re, ta ­
yazarlara göre m esela gazâ. gâzî. fetih gibi tarihî terim lerin kullanıl­ rihte a ra n a n şey “insancıl evrenseller" ve “ideal tipleredir, yani s o s ­
ması ulusalcılık, bağnazlıktır. U nutuluyor ki tarih, m üşahhasın, yolojidir.
(a ctual olanın) bilgisidir. O sm anlı savaşçı, savaşırken İslâm ’ın belli T arih sosyolojisi, yani tarihte sosyal tipler tespit ederek değişik ta ­
bir inanç ve zihniyetiyle savaşm aktadır: o gelişigüzel bir akıncı değil, rihî toplum ları bu tipler çerçevesinde y o ru m a m ak (M ax W eber),
bir gâzîdir, aldığı ganîm et o n u n için, dinin kutsallık verdiği bir k a ­ tarih yazm aktan ç o k sosyoloji yapm aktır. G ün ü m ü zd e m oda o lan bu
zançtır. tü r tarihçiliği, hem sosyologlar hem tarihçiler yapm aya çalışıyor (son
C am i yaptırm aya niyet eden sultanlar gazâ seferi d ü zen ler ve g a ­ kez W allerstcin). bir taraftan sosyolog, tarih m etodolojisinin talep
nim et malıyte cam isini yapardı; reâyâ /ergisinin haram içerdiğine ettiği bir takım disiplinlere egem en olm adığından yorum ları, tipleş-
inanılırdı. Tarihçi, bu inancı, bu ruh haletini, bu zihniyeti görm ezliğe tirm eleri su g ö tü rü r nitelikte kalıyor. Birçok tarihçi de. sosyolojinin
gelirse, tarihî m üşahhas olanı göz a rdı etm iş olur: o zam an yaptığı sunduğu soyut kavranılan uygulam a çabası içinde bu kuralları göz
şey tarih değildir. ardı ediyor.
T arihin öteki bilim kollarından kesin farklılığı, olayı zam an vc Dİvitçioğlu’nu n “antropolojik tarihçilikti, bütün eleştirilere rağ ­
m ekân çerçevesinde, belli bir zam anın koşullan ve zihniyeti içinde m en gene de, O sm anlı tarih yorum lam asına yeni b ir bakış g etirm iş­
y o rum lam ak z o runda olm asıdır. T arih, belli bir zam an ve m ekânda tir. Özellikle, an tropolojiden esinlenerek yorum lam a m eto d u n a ait
b ir kez olanı bilmeye çalışır. M odem sosyal antropolojinin, a ra ştırı­ öğütleri. Osm anlı araştıncıları için yararlıdır. Divitçioğlu, T ü rk ta ri­
cıdan, ilkel saydığı İnsanı incclcrkcn kendini o n u n yerine koyabilm e hini antropolojik m etodla açıklam aya çalışırken, hem antropolojik
sini istem esi gibi. m etod üzerinde, hem d e T ü rk tarihi ü zerinde yapılm ış araştırm aları
Ö te yandan, p ost-m odernist tarihçi için belgelerin sağladığı bilgi­ gözden geçirm iştir. Bu arad a Ziya G ökalp’in ‘Eski T ü rk le r’d e İçti­
lere bağlı kalm ak bir çeşit fetişizm dir (büyülü bir gücü old u ğ u n a in a­ m aî Teşkilât” (M illi Teteb b u ’lar M ecm uası, I), D İvitçioğlu’n u n y ap ­
nılan bir şeye körü körüne inanm ak). Belge, geçm işten bize kalmış m ak istediği yolda atılm ış ilk adım ı olarak amlm alıdır. Bu literatür
b ir iz, bir kanıttır. H angi biçim de olursa olsun M g e , bizim geçm işe zenginliği içinde bazı tem el yazılar gözden kaç n ış g ö rü n ü y o r. T ü rk -
308 Modem Türk Tarihçiliği Üzerine Notlar Halil İnalctk 309

ler'de kutsal kağanlık konusuna "şimdiye dek hiçbir T ürk o lo g " d e ­ Milliyetçiliği, "m illi benlik”, “kolektif kimlik* o lara k ele alan so s­
ğinm em iş sözünü nasıl anlam alıyız? Kut ile kağanın sem avî e g em en ­ yolojik yaklaşım , o n u n “öteki"nc (azınlıklara), T ü rk iy e örneğinde
liği ü /erin d e G ökalp'ın yukarıda anılan yazısından başka A. Bomba- devletin tu tu m ve varsayımları şeklinde ortaya çıktığını v u rg u lar (B.
c fn ın "K utlu B olsun” araştırm asında *c U ygurlar ü zerindeki tüm Ç ukurova ve M. Yüksel).
araştırm alarda bu konuya değinilm iştir. Ia rih ve milliyetçilik üzerine I. Ulusal Tarih K ongresi, gerçekte.
Divitçioğlu’nun Osm anli Beyliğinin Kuruluşu adlı eseri farklı bir T ü rk iy e’d e 1970'lcrin sağ-sol kavgalarıyla başlayan to p lu m sal tep k i­
yorum tarzı olarak incelenmeye d c ğ c ı. Ö ıısöiüııdı: D ivitçioğlu. bu leri yansıtm ası itibarıyla dikkate değer. Yeni d ö n em d e lıaUs, 2 7 Mayıs
tarihî çağdaş kaynaklarından değil, ancak iki yüzyılın efsâne ve id­ 1960 darbesiyle bir kez d ah a belli bir disiplin altın a so k u ld u ğ u n a
dialarıyla yüklü sonraki derlem elerden okuyabildiğim izi vurgular. inanm ış, b u n a karşı yeni dö n em d e D em okrat Partiyi sü rd ü re n yeni
Fakat bu ikincil derlem elerin, O sm an, O rhan d ö n em in e k ad ar giden sağcı p artiler o rtaya çıkm ış, bizzat C H P ’nin sultacı k a d ro su n a karşı
rivayetleri içerdiği de bir gerçektir. Ö te yandan D ivitçioglu’nu n da sosyal reform isteyen Ecevitçi hareket güçlenm iş. İktisadî darlık için­
kabullendiği gibi, antropoloji ile geliştirilmiş b ir m etodoloji ile “g e r­ de b unalan ülkede geçim vc gelecek um udunu kaybetm iş b ir gençli­
çeğe daha ç ok yaklaşm a” imkânı da vardır. Biz, A şıkpaşazâde riva­ ğin devrim ci radikal direnci baş gösterm iş, bu radikal ak ım a karşı
yetlerinde. O rh a n 'ın imam ı İshak Fakih'ten, yani O sm a n ’la çağdaş T ü rk -İslâm sentezi form ülüyle b ir milliyetçi-İslâm cı h a re k e t gittikçe
birinden, hem de onun dili ve üslûbu ile bize intikal ettiğini tespit m ilitan bir nitelik kazanm ıştır. Bir yaklaşım a g ö re. 1 9 6 0 -1 9 8 0 d ö ­
edebiliyor ve o rivayetlerdeki bilgileri, özelikle yer-adları üzerinde nem inde T ü rk tarihçiliği, bu siyasî atm osferin kuvvetli etkisi altın d a­
dır.
alan araştırm alarıyla veya çağdaş Yunan kaynaklarıyla ko n tro l e d eb i­
liyoruz (bkz. İnalcık. “O sm an Beğ”, B e lkte n . 20 0 6 ). T ü rk iy e’d e şim di şuna inanılıyor ki, ulus-devlctin k u ru lu şu ile b e­
A hîter m i, yoksa gaziler mi beyliği kurm uşlardır tartışm ası yersiz. raber. m illet-devlet özdeşleşm esi gelm iştir. D ünyada o ld u ğ u gibi g ü ­
Çünkü h e r ikisi de doğru, savaşçı g â z lc r fetih yapıyor, fethedilen nüm üz T ü rk iy e’sinde de. b u n u n sonu gelmiş, özellikle ekonom ik
toprak ve halkın İslâm devlet geleneğine g ö re örg ü tlen m e işini ahîîer küreselleşm e akım ı yeni gelişimi hızlandırm ıştır. Şim di cem aatler,
ve fakılar yapıyordu. Burada fakılan ekledim, çü n k ü gâzîlerin ö rg ü t­ azınlıklar, çoğulcu sivil toplum kuru m lan ö n e çıkm aktadır.
lem ede kılavuzları, daha ziyade İslâm ibn-i hâllerini bilen taktlardı. Po stm o d em izm . İkinci D ünya Savaşı sonunda, m erkeziyetçi, tek
Sultan-Ö yüğü ve H üdavendigâr sancakları H ak an î T a h rir d efterle­ h u k u k a dayanan, ekonom ide bütünleşm eyi hedefleyen millî devletin
rinde. ahîler k ad ar fakılar zikr olunur. O sm an’a K aracahisar’da te ­ so n u n u m u ifade ediyor, sorusu gü n d em e gelm iştir. Tarihçilik de
mel İslâm kurallarını öğreten T ursun Fakîh idi. devletin tekelindedir. Şim di eğ e r m üm künse, “popüleri m erkeze alan
bir tarih yazıcılığı' g erek ir (A.Y. S anbay). “Milliyetçi, m uhafazakâr
Y EN İ T E P K İS E L A KIM LA R tarihçileri” eleştiren Tanıl Bora ya göre. Tür.< tarihçiliğine “devlet
1997’de M ersin’de toplanan ve “milliyetçi” tarihçiliğin enine boyuna m ito su ” egem endir. Bu çeşit tarihçilikte, T ürklük kavram ı tem el m i­
eleştirildiği I. Ulusal T arih K ongresi’ne sunulan b ild iriler'1 T ü rk i­ tostur. “T ü rk T arih Tezi” b u n u n açık bir ifadesidir. Bu tarih m itolo­
ye’de yeni tarihçilik görüş ve akım larını yansıtan ilginç bir platform jisinde. T ü rk lerin devlet kuruculuğu, k urulan devletler a rasın d a d e ­
olu ştu rm u ştu r. O ra d a genç tarihçiler, şu gözlem i yapm aktadır: Ta­ vamlılık. k ah ram an devlet kurucuları, m erkeziyetçi evrensel devlet
rihçilik. “m ikro-m illiyetçilik ve etnik temelli bölgesel savaşların* e tk i­ kavram ları egem endir, ö o ra ’ya göre esasen T ürk-İslâm sentezi a n la ­
si altındadır ve bizzat tarihçiliğin bun d a payı olduğu inancındadırlar. yışı da. bu m itoslara dayanır.
M ersin K ongresi’ne bildiri su n an lar aslında, XX. yüzyıl so n u n d a
1'ürkiye’nin yeni siyasî, sosyal, ekonom ik yapısı ve şa rtla n üzerinde
gözlem lerini dik* getirm ekte (milliyetçilik. İslamcılık, küreselleşm e,
” Tarih iv Milliyetçilik-, I Ulustıt Tarih Kongrtvi Bildirileri. Mersin, M.Ü.
p o stm o d em i/m . devlet m itosu, Kürt kimliği), Osm anlı toplum yapısı
Fcn-i'Ulcbiyat Fakültesi. 1999.
3 10 Modem Türk Tarihçiliği Üzerine Notlar

vc Osm anlı devlet anlayışı (cem aatler, etnik g ru p lar karşısında dev­
let, Türkiye C um huriyeti’nİn kuruluş dönem inde a ş ın milliyetçilik) FR A N SIZ ANNALF.S EK O LÜ VF.
konulan üzerinde eleştirel gözlem ler yapm aktadırlar. T ü r k T a r İh ç İ lİğ İ
Son yirm i yıl içinde etnik bilinçlenmenin ilerlediği yıllarda, etnik
tarihler çıkm aya ve ayrılıkçı azınlıklar elinde ulusalcı-m erkeziyetçi
geleneği eleştirm e, h attâ karalam aya varan yayınlar ve beyanlar y a­
pılmaya başlandı.
Bu akım , a ş ın milliyetçi ve devletçi tarihçiliğe b ir tepki gibi algı-
lansa da. aynı a bartm a ve saptırm alar onda d a belirgindir. T a rih ya-
zılıcılığı. belli bir dönem in aynası, m anifestosu diyenler belki haklıdır.
Son zam anlarda eski Osm anlı kaynaklarının, sözde "sadeleştir­
m e ” yöntem iyle yayım lanm ası tehlikeli bir çığır açm ıştır. Evvelâ, kay­
naklardaki dil. tâbir ve terim ler bugünkü T ü rk çe ile karşılanam az.
-Sadeleştirilm iş' eser, kaynağın bozulm uş şeklidir, kesinlikle b ir ta ­
rih araştırm ası İçin kullanılam az. Şayet sadeleştirm e, halk diliyle halk
okuyabilsin diye yapılıyorsa, bu da gereksizdir; zira kaynaklardaki
ü slûp v« yaklaşım g ü nüm üz için tamamiyle çağ-dışıdır, o rtalam a ay ­
dın bunu okum az. Başka bir yaklaşım, İslâmî inançlarım ızı tarih
yazm ada esas tutm aktır. Böylccc. Osm anlı padişahları, d in d a r azizler
m ertebelerine yükseltilir, pâdişâhların devlet idaresinde m utlak ira ­ T ürkiye'de Kransız tarihçiliğinin etkisi Fernand Braudel ile sü reg el­
desini yansıtan örfî k a n u n n â m e sistem i tam am ıyla red d o lu n u r. Aca­ miş, yeni b ir yön kazanm ıştır. Braudel, La M iaiterranee eserin i n eş­
ba, “Bilinm eyen O s m a n lIy ı bu yolla daha iyi mi bileceğiz? rettiği zam an, P a ris'te bulunuyordum . 1950’de M illetlerarası Tarihî
İlim ler Kongresi'ne katılm ak için L on d ra'd an P aris’e gelm iştim .
Kongredeki ko n u şm alar sırasında, bam başka bir ü slup ve anlayışta
yazılmış olan B raudel’in kitabı geniş yankılar yapıyor ve tartışılıyor­
du. Kitabı aldım ve o rad a, O sm anlı İm p aratorluğu’nu n o zam ana
kadar Avrupa tarihçiliğinde hiç görm ediğim iz bir şekilde ele alındığı­
nı heyecanla fark ettim . Braudel. doğu A kdeniz'e hâkim olan O s ­
manlI İm p arato rlu ğ u m d a sosyal, dem ografik ve e k onom ik slrucıural
niteliklerin Batı'dakilerlc paralellik gösterdiğini, bu iki dü n y an ın k a r­
şılıklı yakın tem as vc karşılıklı-etki içinde bulunduğunu vc birb irin ­
den ayrı incelenem eyeceğini gösteriyordu. Braudel. Osm anlı İm para-
■oıluğu’nun A vrupa'da olmakla beraber. Avrupa dışında, A vrupa’ya
düşm an, âd eta norm al bir gelişim ile tasvir edilmesi geleneğini b ıra­
kıyor. gerçek bir tarihçi g örüşü ile iki ayrı kültüre tâbi bu iki d ü n y a­
nın gerçekte birbirini tam am ladığını ortaya koyuyordu. Bu gerçeğe
yakın bir yorum du. Braudel. beşeri coğrafya bilgisini Vidal de
U b la clıe'iıı tnk'lıcHİ olımık. geo-delerm inism (coğrafya belirlemesi)
Halil İnalcık 3 ] 3
312 Fransız Annales Ekolü w Türk Tarihçiliği

olarak tasvir etm ek, milli devletin vc kültürün o lu ştu ru lm a sı ve milli


anlayışı vc B ergson’u hatırlatan bir hng'.te-durte (uzun sü red e temel
kimlik (id en tity) için gerekliydi. II. D ünya H arbi’n d e n so n ra O sm an-
yapı-değişim i) kavram ı ile tarihçilikle bir devrim yapıyordu. Aslında,
lı b o y u n d u ru ğ u teorisi, Balkanlı milletlerin T ü rk fâtihler tarafından
onun Lucien Febvre ve M arc Bloch ekolünü devam ettirdiğini biliyo­
sö m ü rü sü şeklini alm ıştır. H içbir Balkanlı tarihçi, o z a m a n Balkan-
ruz. O n la r bu yazarlara total history toplum ve devletin kavram ını
la r’d a yerleşm iş yüz binlerce T ü rk göçebe ve çiftçilerin reaya sıfatı ile
getirm işlerdi ve toplum un sosyal-ekonom ik k u ru m lan , zihniyet, y a­
aynı koşullar altında yaşadığını dikkate alm ıyordu. Ö b ü r taraftan.
şam şartları ile yani toplum vc devletin tüm ü ile bir b ü tü n halinde
Balkanlı ve Arap tarihçileri, kendi milletlerinin Datı A vıupu milletleri
tasvir edilm esini istiyorlardı. Braudel, to'al history yaklaşım ını A kde­
k arşısındaki geriliğini kolayca O sm anlı b o y u n d u ru ğ u ile açıklam ak­
niz halklanna ve b u arad a O sm anlı toplum una, uygulam aya çalışm ış­
taydılar. 11. D ünya Savaşı'ndan so n ra, özellikle O sm an lı arşiv belge­
tır. Fakat kendi ifadesi ile Osm anlı İm p aratorluğu “a zone o f
leri ve tah rîr defterleri üzerinde çalışm alarla başlam ası ü zerine, bu
form idable u n certainty” (m üthiş bir belirsizlik b ö lg e s id ir. O . s o rd u ­
g örüşleri düzelten yeni bir akım ortaya çıkm ıştır. O sın an lı d ö n em i­
ğu so rulara cevap veren pek a z araştırm a bulabiliyordu. Bu o n u yazı­
nin, bir tarih dö n em o larak açıklanm ası ve o zam anki tarih î koşulla­
lanlarda çoğu kez yanlış hüküm lere g ötürm üştür. Bununla beraber,
rın incelenm esi, Osm anlı tarih î a ra ştırm a la rn d a g erç e k ten yeni bir
üstat tarihçi, o parlak üslubu ile Osmanlı tarihinin teınel yapısı ü z e ­
d ö n e m açm ıştır. Bu alanda M acar oryantalistleri ö n c ü lü k etm iştir. L
rinde açık ve anlam lı sorular sorm aktaydı. Bu so ru ların h e r biri biz
Fekete ve o n u n öğrencileri. Osm anlı tarih î araştırm aları ü zerin d e bu
O sm anlı tarihçileri için, bir araştırm a yolu açm aktaydı. Kser, T ürk
alanda değerli araştırm alar yapm ışlardır. M tc a r tarihçilerinin a rk a ­
tarihçiliği ü zerinde devrim sel bîr etki yapm ıştır (bkz. yu k arıd a). B ar­
sında Yugoslav, Bulgar, Rom en, Arnavut vc Y unan tarihçileri O s-
kan. Braudel’in eserini 1 u rk okuyuculara tanıtm ış, o n u n ortaya attığı
manlı d ö n em i tarihlerini. Osm anlı arşiv belgeleri ışığı altında d eğ er­
bazı önem li so ru la n so n ratan incelem e kon u su yapm ıştır. Ö b ü r ta ­
lendirm e yolundadırlar. Bu çalışm alar, daha riyade O sm anlı k u ru m ­
raftan ben d e 1951 ’dc T ürkiye’nin İktisadi Vaziyeti ü zerin d e b ir a ra ş­
lan . dem ografi, sosyal ve ekonom ik koşullar şehircilik (urbanizm )
tırmayı (M . Akdağ) tenkit ederken Braudel’ın görüşlerini izledim,
gibi k o n u lar ü zerinde d u rm ak tad ır. Bu istk a m e tte k i çalışm alara.
nüfus (dem ography) ve para m eselelerinin özellikle A kdeniz'i istilâ
A rap tarihçiler de (Bakhit, Râfik. A bdurrahim ) katılm ıştır.
eden Am erikan güm üşünün O sm anlı ülkesinde etkilerini, fiyat devri-
O sınanlı tarihi üzerindeki İlmî çalışm alan etkileyen başka bir
ınini ele aldım . B arkan’m davetiyle Braudel T ürkiye’yi ziyaret ettiği
akım da sosyologlann y o ru m lam alan n d an gelm ektedir. M arxist ve
zam an onunla tanıştım . Braudel etkisi, bugün dünya tarihçiliğinde cn
W cbcryan sosyolojilerin form üle ettikleri m odelleri. O sm anlı tarihine
etkili akım lardan biri olduğu gibi, Osm anlı tarihçiliği için d e aynı şey
uygulam a çab alan , bu tarih araştırm alan n a, m uhakkak ki, yeni İlginç
söylenebilir. B arkan. Braudel’in eserinin ikinci baskısında kendisine
yönler ve k o n u lar getirm iştir; fakat ö b ü r taraftan yapılan genellem e­
nüfus vc fiyat hareketleri üzerinde yaptığı araştırm aların sonuçlannı
ler bazen bizi yanlış yönlere g ötürm ektedir. O sm anlı tarihine ait s o s ­
verm iştir.
yal ve ek onom ik konular ü zerinde şim diye k ad ar esaslı araştırm a
K aynaklarım ızı bilimsel kritik bir me'.odoloji ile kullanm adığım ı/
yaptlm adığı için, bu genellem elerin çoğu tarihî bir tem elden yoksun,
zam an, milliyetçi Balkan ve Arap tarihçiliğinde g ö rd ü ğ ü m ü z gibi,
tem elsiz teoriler olarak kalm aktadır. Ö b ü r taraftan, sosyolojik kav-
milli veya M arxist ideolojilerin yanlış yonım ve çarp ıtm aların a d ü ş ü ­
ram lar ve genellem eler, bize tarihî problem leri belli form üllerle ç ö z ­
yoruz. Y ahut Batı tarihçiliğinde olduğu gibi. E uro-centrism veya
d ü ğ ü m ü z hissini verm ektedir (bkz. y u k an d a M odern T ü rk tarihçili­
kolonyalizm , O sm anlı tarihinin çarpıtılırış bir tasvirini verm ektedir.
ği). M arx vc W eber ile beraber, son zam anlarda tarihsel sosyolojinin
T ü rk tarihçiliği de başlangıçta, millî devletin k u ru lu şu vc topyekûn
ustaları A. W ittfogel ve Einsenstadt'm genç nesil Osm anlı tarihçileri
batılılaşm a hareketi üzerine Osm anlı ta rh in i belli bir dünya g ö rü şü ­
üzerindeki etkileri unutulm am alıdır. Orijinal kaynakları incelem e için
ne g ö re yorum lam a yoluıuı girdi. O rta-D oğu ve Balkanlar’d a siyasî
gerekli uraç vc bilgilere hakkı İle sahip olm adan. Osınanlı tarihinin
gelişm eler göz ön ü n e alınınca, bunu tabii görm ek m ü m k ü n d ü r. O s ­
büyük problem lerim hit lakım sosyolojik gcncl.cmck*rlc çözüm lenm iş
manlI im paratorluk idaresini am ansız bir boy u m lm u k (oppression)
3) 4 Fransız Annales Ekolü ve Türk Tarihçiliği
H alil İnalcık 3 15

saymak, b u son dönem de bir m oda haline gelm iştir. Bizim disiplini­
n in O sm anlı sosyal yapısı m eselelerine cevap verm ed iğ i m eydanda
miz. zam ansız ve m ekansız genellem eler yapm ak değil, zaınan ve
idi. O sm anlı belgelerini inceleyerek ortaya çı<ardığım ç ift-h a n e sis­
m ekân içinde olayları ve gelişm eleri incelem ektir. S o n zam anlarda
tem i O sm an lı tarih î realitesini gösterm ekteydi. O s m a n lı sosyal yapı­
herm eneutics'in tarihçiler arasında yeniden ö n em k azanm asını hayırlı
sını klasik d ö n e m d e (1 4 5 0 -1 6 0 0 ) belirleyen geniş k öylü kitlelerinin
bir gelişm e olarak selâm lam ak gerekir. üretim hayatını tayin e d e n çift-h a n e sistem idir. M a rx 'm H indistan
Bugün O sm anlı tarihçiliğindeki yerimi, ilk araştırm alarım a g ö re
şartlarını incclçycrck ortaya attığı A T Ü T teorisi sosyal yapıyı âdeta
tayin etm e k İsteyenler yanılm aktadır. Benim fikirlerim de v c a ra ş ­
an o rm a l b ir tarih î olgu ile g ö rm ek ted ir. Yani. Asya’d a köylü toplum -
tırm alarım da dönem ler vardır. Tarihçi kişiliğimin gelişm esine
la n . a sk erî fatihler tarafın d an b o y u n d u ru k akm a a lın m ış ve b u n lar
Marxist y o rum un oldukça kuvvetli tesiri o ld u ğ u n u İlâve etm eliyim .
köylünün a rtı-ü retim in i (surpius-product) sürekli g a sp e d e n bir s ö ­
Bu etki daha 19 3 5 ’lerde K adro hareketi so n u c u n d a o rtay a çıkan sol
m ü rü rejimi k u rm u şlard ır. Bu açıklam a tarz ı, b izzat M a rx ’ın sosyal
akımla başlar. Bu arad a Prof. Y usuf A kçura’nın. H u k u k Fak ü lte­
form asyon teo risin e aykırıdır. Başka deyim le, ona g ö re so sy al yapı ve
s in d e verdiği tarih dersleri notlarından M arxist yo ru m u İzlemiştim.
gelişim . Asya to p lu m lan n d a ek onom ik b ir m ekanizm a ile g erçekleş­
Osm anlı tarihinin M arxist yorum u. 1970’lerde T ürkiye’d e devrim ci m iyordu. H âlbuki b irim çift-hane sistem i, ekonom ik m ekanizm ayı
M arxism ve öğ ren ci hareketlerinin yoğunlaştığı yıllarda kuvvetlendi. açık lam ak tad ır v e tarih î belgelere dayandığı için tarih î b ir y o ru m d u r.
D ışarıda iş bulam ayan öğrencilerim iz. Türkiye sosyal ve ekonom ik
T an ın m ış sosyolog p ro fesö r Im m anuel W allerstein 1 9 7 7 ’d e
geriliği so ru n u n u O sm anlı tarihinde aram aya yöneldiler. C e n ç y azar­
F e m a n d Braudet Research Çenter'i açm ak özere. B in g h am to n ’da
ların u ğraştığı konular, sosyal yapı konusu ü zerin d e toplanıyordu.
u lu slararası b ir k o n feran s topladı. Bu konferansa b ir B raudelci o la­
Türkiye'nin geri kalm ışlığının kökleri ve nedenleri so ru lu y o r ve s o ­
ra k davet edildim . B raudel e k o lü n ü n O sm anlı a ra ştırm a la rı ü zerin d e
nunda A sian M ode o f Production (Asya Tipi Ü retim ) teorisi hararetle
b ir bildiri oku y arak Braudel’in koyduğu so ru lar ü ze rin d e T ü rk iy e’d e
benim seniyordu. G ençler sorularına tarih literatü rü n d e cev ap a ra d ık ­
ve dışarıda yapılan incelem eleri özetlem eye çalıştım , (bu katkım .
ları zam an başlıca B arkan’ın, M ustafa Akdağ ve benim tarih a ra ş tır­
Re\new I. sayıda yayım landı. İngilizce m etin Ek’tc). W allerstein. Batı
m alarım ıza dönüyorlardı. M arxistlerin so rd u ğ u so ru lar. B raudel’in
kapitalist d ü n y a ekonom isi ve O sm anlı İm p arato rlu ğ u ’n u n sistem
sorduğu sorulara yakındı. Sosyal yapı meselelerini incelerken, tarih î
İçindeki yeri ile İlgili idi. O n u n peripheritization (bağım lılaşm a) teo ri­
m ateryalizm in etkilerinden kurtulm aya imkân yoktu. Bu akım ın ö n ­
sin e g ö re. O sm anlı ekonom isi A vrupa dü n y a kapitalist ekonom isine
cülerinden biri S encer Divitçioğlu Asya Tipi Üretim Tarzı teorisi
n e za m a n vc n e d e rc c e e n te g re o lm u ştu r. V^allerstem’ın g ö rü şleri
ü zerine bir dizi eser verdi. O n u n Osm anlı sosyal tarihi ile u ğ raşan lar
T ü rk tarihçilerini yakından ilgilendirdi, kendisini A n k ara’d a 1 9 7 7 'd c
ü zerinde sürekli tesiri o lm uştur. S on nesil sosyolog ve tarihçilerinden
to p lan an I. M illetlerarası T ürkiye Sosyal vc İkt.sadi T arih i K ongresi­
H uri İslam oğlu-İnan ve sosyolog Çağlar Keyder bu akım ı son z a ­ ne davet ettik. O rad a. Ç ağlar Keyder. H uri İslamoğlu gibi g e n ç so s­
m anlarda en iyi tem sil edenlerdendir. C nlar. B raudel'in total history
yolog ve tarihçiler kendisiyle tan ıştılar ve W alerstein*ın yanına ö ğ ­
g ö rü şü n e paralel olarak M arx’in sosyal 'em el y apı (social fo rm a tio n )
rencilerini gö n d erd iler. S ta te Universİty o f N e w York a t
kavram ını esas alıyorlar. B in g h a m p to n d * W ellerslcin y anında yetişen öğrencilerle b ir O sm a n -
İslam oğlu-İnan, bir sosyal tarihçi olarak A T Ü T teorisinin katı
.'i Araştırm a G rubu teşkil ettiler. Bu g ru p , konferanslar düzenleyip
k a d ro su n u ılımlı bir yaklaşımla Osm anlı sosyal yapısının özelliklerini
/ay n ılar y aparak Osm anlı tarihim perıplıeralizotion teorisi açısından
belirtm eye çalıştı. 1980'lerde A T Ü T teorisinin ortaya çıkardığı s o ru ­ '.ncelemcyc koyuldular. Bu akım , T ü rk -O sm arlı tarihçiliği ü zerin d e
la r üzerinde araştırm alarım ı derinleştirm eye çalıştım , arazin in b ü ­
başka çevrelerde d e izleyici buldu. Bunlardan biri Dr. Bruce M c
yükler elinde toplanm ası köylü emeğinin istism arı, tarım ekonom isi,
G ow an o lu p O sm an lı sosyal ve eko n o m i tarihine ait kitabı ö nem li bir
fiyat hareketleri, köy-şehir ilişkileri gibi k o n u lar ü zerin d e, arşiv bel­ katkıdır. K c/a. Ilııri Islamoğlu ve Çağlar Keyder, A T Ü T teorisiyle
g elerine göre araştırmalın- yapm aya giriştim. M arxist A T Ü T teo risi­
peripluratizalion çerçevesinde bir takım ilginç yayınlar yapm ış b u ­
316 Fransız Annales Ekolü iv Türk Tarihçili# flalil İnalcık 317

lunm aktadırlar. VVallerstein’e göre. Osınanlı İm p aratorluğu. Çin gibi, m anii arşivlerinde bu dünyayı aydınlatm ıştır. B arkan, O sm an lı to p ­
kendi kendine yelen ve A vrupa'nın ekonomik istilâsına karşı koyan rak vc tarım sistem i, nüfusu, ekonom isi, para ve fiyat hareketleri
’'bağım sız bir im paratorluk ekonom isine" (im periai econom y) sahip ü zerinde derinliğine araştırm alarıyla B raudel'in d ik k atin i çekm iştir.
olm uştur. B raudcl’in eseri çık a r çıkm az Barkan o n u n bü tü n cü tarih yaklaşımını
W allerstein'a göre bu ekonom iler. A m ıp a kapitalist dünya ek o n o ­ T ü rk o k u rların a tanıttı.2 sosyal d ü zen, p a ra ve fiyat h arek etleri k o ­
misi dışında bağım sız bir kategori temsil etm ektedir. B ununla b e ra ­ n ularını arşiv belgeleri ışığında gün y ü zü n c çıkaran araştırm aların ı
ber. O sm anlı İm paratorluğu. Avrupa İle sıkı ticari ilişkileri dolayısıyla pe§ peçe ortaya çıkarm aya bağladı.
oldukça farklı bir karakter gösterm ektedir. O sm anlılar, O rta- Bu satırları yazan I9 5 0 ’d e P aris’te toplanan Tarih Bilimleri
D oğu'da A vrupa sanayiine ham m adde pam uk, deri, yü n , boya) Kortgresi’n â c B raudel’in eseriyle tanışm ış. Belleten’d e b ir m ak alesin ­
verm ekte vc A vrupa endüstri m am ullerine öncınii bir p azar teşkil d e o n u n b uluşlarından genişçe yararlanm ış’ ve z am an la Braudel-
etm ektedir. Z am anla bu bağlılık kuvvetlenerek O sm anlı ekonom ik- B arkan o k u lu n u n takipçisi olm uştur.
sosyal yapısında değişikliklere yol açm ış so n u çta peripherilizaiion B arkan, böyle kapsam lı bir yaklaşımın, ezellikle O sm an lı tarihi
burada da gerçekleşm iştir. Bu tarihî süıcç üzerinde yukarıda sözünü incelenirken izlenmesi gerektiği üzerinde du ru r. “O sm an lı tarihini
ettiğim gençler bazı tarihî araştırm alara girişm işlerdir. G erçek d ış âlem den tecrit edilm iş kapalı bir m uhitte, yalnız k e n d i z atî in k i­
peripherilization'ı 18. yüzyıl ikinci y a n s n a k ad ar getiriyoruz, (bu b a ­ şaflarının m antığı İçinde, m üstakil b ir varlık gibi" incelem enin m ü m ­
kım dan bkz T ürkiye Tekstil Tarihi). Ba k o n u d a dah a ö n ce T ü rk i­ kü n olm adığı gerçeğini vurgular (yukarıda aktardığım ız özelliği ve
ye'de tartışılm ış bir konudur. K adro grubu, bu süreci T ü rk iy e’nin kullanılan dil, B arkan’m genç kuşaklar tarafından n ed en gerektiği
yan -sö m ü rg c haline gelm esi biçim inde ele alıyordu. W allerstein biçim de okunm adığını açıklar). Barkan, Braudel’in yaklaşım biçimini
grubu ile bu akım , T ü rk tarihçiliğinde daha esaslı bir m etodoloji ile gösteren m isâller verirken kendi tarih g ö rü şü n ü n aynı çizgiyi izledi­
ele alınm ış bulunuyor. ğini belirtir; devlet başk an tan n ın ve çarpıcı siyasî o laylann tarihi y e­
rine “halk yığınlarının h e r g ü n k ü hayatları” vc olayların “devamlı
F E R N A N D B R A U D EL V E Ö M E R L Û T F İ BARKAN neticeleri" ü zerin d e d u rm ak gerektiğini işaret eder.
Büyük Fransız tarihçisi F ernand B raudel,1 16. yüzyılda A kdeniz’in Braudel eserinde, coğrafî çevre ile insanın m ücadelesini ve b u nun
bütünüyle bir tek tarih yaşadığını, nüfus hareketleri, ekonom isi, tic a ­ ekonom ik sosyal biçim lenm elerini u zun uzadıya ele alm ıştır (hocası
ret ve para sistem i vc savaşlarıyla bir bütün o lu ştu rd u ğ u n u , bu içde­ Akdeniz beşerî coğrafyacısı Vidal d e Lablache in b u n d a payını ken d i­
niz etrafında Osm anlı alem i, İtalya, İspanya, Kuzey A frika’nın o rtak si ön sö zd e belirtir). T abiî bu koşullar, belli bir d evrede ve belli bir
bir tarih yaşadığını parlak bir tablo çizerek g österm iş, u sta tarihçi. to plum da İnsanın d oğa üzerinde egem enlik dcrecesi. teknoloji düzeyi
İtalyan. İspanyol. Fransız arşivlerinin sağladığı zengin belge koleksi­ ile “karşılıklı etkileşim " şeklinde anlaşılm alıd.r. B unun İçin Braudel
yonlarının ışığı sayesinde Batı Akdeniz’i h er cephesiyle g özler ön ü n e geohistoire terim ini önerir. B arkan, haklı olarak, b u rad a c o ğ rafî k o ­
serm iş, O sm anlı D oğu A kdenizi’ne gelince, bu dünyaya an c ak A dri­ şullara verilen önceliğin kaçınılm az bir determ inizm e götüreceği
yatik kıyılarında D ubrovnik (R aguza) arşivlerinde yapılan araşU rnıa- kaygısını anım satır, fakat B raudel’in “coğrafî bir kaderciliğe" d ü ş ­
lar (özellikle T adid’in araştırm aları) sayesinde b ir p en cere açabildiği- m ediğini işaret eder.
ni işaret etm iştir. Fransız tarihçi bununla b erab er “ D o ğ u Akdeniz Barkan önem le belirtir ki, ileri sü rd ü ğ ü '.anımlamaları, Braudel
tarihinin karanlıkta kaldığını” itiraf eder. B raudel’in kapsam lı “total" gibi, arşivlerden çıkardığı belgelerle açıklamaya çalışm aktadır. Bu
"lıolistik" tarih görüşüyle, bir başka usta. Ö m e r l.ûtfi B arkan. O s-
2 1.U. İktisat Fakültesi Mecmuası,
' Yapıl kitabı, İ m MûliterranSe el la ntondr ntAlûerrtmJen â ¡’¿poyue de ’ "Türkiye'nin İktisadî Vazıyeti Üzerinde bir Tedkik Münasebetiyle”, Ret-
PhilipfH'll. I’ııris 1909. leten. XVI <1951), 629-690.
Halil İnalcık 3 ] 9
318 Pramtz Amutla likolû ve Türk Tarihçiliği

tir” . “ Biz tarihçiler d e", diyor Braudel. “farkına v arm a d a n M arx’lan


m etod. B u rk a n ın bütün araştırm alannın tem elini o lu ştu rm u ştu r.
gelen kelim eler ve tâbirleri kullanm aya alıştık. Bunlar a ra sın d a sınıf­
Braudel, Osm anlı arşivlerine girm ek imkânına sahip olm adığından
lar arası kavga, üretim tarzlnn. em ek, artı-değer, alt ve ü st sosyal
yalnız Dubrovnik (R agusa) arşivinden ve bu arşive day an an yayın­
yapı, kullanım değeri, m übadele değeri, diyalektik, işçi d ik tato ry ası
lardan yararlanm ıştır. Braudel, A kdeniz'in Osm anlı egem enliği altın ­
gibi ifadeler herkesin d ilindedir”. Braudel devam ında ekliyor:
daki doğu kesim inin, tarih için henüz keşfedilmemiş b ir dü n y a o ld u ­
ğ unu belirtir ve T ü rk tarihçilerini Osm anlı arşivlerinde araştırm a Şayet M arxizm’den kendimizi kurtarm ak istersek - k i bildiğime
yapmaya teşvik eder. göre hiçbir ciddi tarihçi bunu denem em iştir- bu gerçek bir büyü­
Barkan, hem araştırm a k o nulan, hem d c O sm anlı arşivlerinde cü kovalaması hâlini alır. Hakikatte, devrimizin dilini kullanm a­
araştırm a bahsinde Braudel’in tavsiyesinden çok ö n ce bu işe cl atm ış dan tarih yazılamaz. Tarih için, her zaman İçin geçerli bilimsel bir
bulunuyordu. 1951’d en sonra Barkan ve Braudel birbirlerini keşfet­ İûgat icad etm ek m üm kün değil. M arx’in kitaplan ile çok öncele­
m işler. aralarında yakın bir dostluk ve işbirliği k u ru lm u ş ve Braudel ri, 1932’den beri ilgilendim. Ama daha çok yorumları izledim.
Meselâ. Joseph Schum peter. Marx’ta ayrı ayn bir ekonom ist, bir
eserinin ikinci baskısında B arkan'ın incelemelerine genişçe y er v e r­
sosyolog, bir tarihçi görür. Hâlbuki Marx, taslak hâlinde bu ‘d i­
m iştir (B raudel’in etkisi altında Barkan’ın l'iyat Devrim i üzerinde
limleri’ devamlı bir bütünlük içinde birbirine katar. M arx'ta poli­
çalışm aları için ileride bkz.).
tika bu bilgi alanlanyla karışmıştır. Braudel devam ederek.
M alûm dur ki. Barkan çalışm alarını, belli kon u lard a tem el belgele­
“ M arx'm Capital’i. tarihçi için daima yararlanabileceği bir a k a ­
rin yayım lanm ası işine çok e rkenden hasretm iştir. Büyük tarih bilgini
demik tez niteliğindedir. Bu eserde bana uygun gelen çok şey
F. B raudel'in ve B arkan'ın "belgesiz tarih yazılm az” uyarısını, genç
buldum. Ama kabullendiğim kelimeler ve tezler, bende özel bir
kuşak içinde tersini düşünenlerin duym ası yerinde o tu r. Barkan.
anlam kazandı. Meselâ bana göre, üst yapıdakilcr de güç bir h a ­
B raudel'in eserinde üç genel bölüm ü, özellikle ilginç b ulm uştur: A. yal sürm ektedir. Ben gerçek tarih (l'histoire réelle) ile gözüm de
A kdeniz dem ografisi; B. A m erika m adenlerinden g ü m ü ş ithalâtının belli bir şekil alan, canlanan şeye ilgi duyarım. Ancak bundan
A kdeniz ülkelerinde sebep olduğu fiyat devrimi, b u n u n ek o n o m ik ve sonra onu açıklama deneyiminde bulunurum . Şu d a aşikârdır ki.
sosyal sonuçlan; C. H ind istan ’a Avrupa nm A tlantik O k y a n u su ’ndan bir tarih araştırm asına önceden bazı sorular sormadan yaklaşıl­
varışı, b u n u n O rta D oğu’da etkileri. Bu konular, d a h a so n ra Bar- maz. Bunlar bir çeşit problematikler yumağıdır, onları sonunda
k a n ’ın araştırm alarına ve belge yayınlarına yön veren ara ştırm a k o ­ gerçekle denemeye koyar, kabul veya reddeder yahut değiştiririm.
nuları olm uştur. Ancak şu noktayı hatırlatm ak g erek ir ki, Barkan, İlkin problematik. sonra gerçek tarih vc açıklama. Hâlbuki bir
Braudel’den önce Osm anlı İm paratorluğu tarihinde sosyal vc e k o ­ Marxist tarihçi için problematik daima önündedir, değişm ez.”4
nom ik konuları, Özellikle tanm sal ekonom i ve dem ografik m eseleleri
NÜFU S S O R U N U
başlıca ara ştırm a konusu yapmıştı.
Braudel ve B arkan’ın üzerinde Marxist yaklaşım n e dereceye k a ­ Braudel, genel tahm inlere d ay anarak b ir rakam verdiği hâlde Barkan
d a r etkili olm uştur. Le M onde'd a (14 M art 1963) Braudel ile yapılan Osm anlı arşiv belgeleri üzerinde yorucu araştırm alar sonucu 1520-
bir söyleşide. M arxizm 'in tarihçi için hâlâ y a ra n olup olm adığı s o ­ 1535 d ö nem inde O sm anlı ülkesi iç in i2 veya 12.5 milyon bir nüfus
rulm uş; B raudel, cevabında "yazdıklanm ü zerin d e b u n u n işgal ettiği tahm in e d e r.1 16. yüzyıl so n u n d a Braudel İlhak edilen bölgeler n ü fu ­
önem li yeri hayretin görüyorum ", diyor vo ekliyor, “zaten g ü n ü m ü z ­
de, siyasî veya felsefî ne olursa olsun hiçbir tarihçi o n u n etkisinden 4 İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı tarihinin Marxist teoriye göre
kaçam az. 1945’ten beri M arx'm kullandığı term inoloji, siyasetle b ir­ yorumu için bkz. Halil İnalcık, “On the Social Structure of the Ottoman
likle çeşitli sosyal bilimlerin dilinde a* çok kullam iagclm iştir. il. Empire", Front Empire to Republic, İstanbul: ISIS. 1993.
D ünya Savaşı'ndan sonra İter şey zihnim izde sorgulanm aya başlam ış ' Bu bir (ahinindir, zira Osmanlı tahrirlerinde nefer (bireyler) değil, temelde
ve M arx'm bi/.c öğrettikleri en ciddi kafalara kendini kabul e ttirm iş­ hâne (aile) sayılmıştır, vergiye tâbi olmayan önemli bir mılus kesimi sayım
320 Fransa Annales Ekolü ıv Türk Tarihçiliği Halil İnalcık 321

suyla b eraber 20*22 m ilyon. Barkan ise 3 0 -3 5 milyon ö n erir. Bar* lan birtakım araştırıcıyı (M . C ook, H . İslam oğlu) bu s o ru ü ze rin d e
kan. yaklaşık % 4 0 -6 0 bir doğal nüfus artışını g ö z ö n ü n d e tu tm u ş ­ a raştırm a yapm aya sevk etm iştir. 17. yüzyılda G ü n ey d o ğ u A n a d o ­
tur. 16. yüzyıl sonlarında /en g in v: yoğun bir n ü fu s yapısı gösteren lu ’d an Batı A nadolu’ya aşiret göçlerinin gerçek sebebi ise. O rta A ra ­
Fransa'nın nüfusu oldukça kesin bir rakam la 16 m ilyon, İspan- bistan çöllerinden Kuzey Suriye'ye g öçen Arap aşiretlerinin yaptığı
ya'nınki 8 milyon hesaplanm ıştır. baskı ile ilgili görülm ektedir.
A kdeniz n üfusunda değişiklikler k o nusunda Braudel ile Barkan A rap ve T ü rk fâtihlerin yerli köylü kitlelerini to p rak ü ze rin d e alı-
farklıdırlar. Braudel, 16. yüzyılda sonunda n ü fu su n iki misli b ir artış koym aları, Braudel’e g ö re fatihlerin nüfusça az olm aları s o n u c u d u r.
gösterdiğini vurgular; Barkan ise Osm anlı n ü fu su n d a % 4 0 -6 0 bir B arkan, İskân ve sü rg ü n ler üzerindeki m akalelerinde, so ru su n u g e ­
artış tespit etm iştir. Şehirlerde bu artış, nüfus yığılması nedeniyle % niş bir a çıd an ele alm ıştır. Braudel. tabiî bu yayınlardan habersizdi.
72’ye k a d a r çıkar. Barkan, sü rg ü n ler m akalesinde ve o n a ek olarak yayım ladığı h a ritad a
B raudel’in nüfus artışının ekonom ik-sosyal so n u ç la n hakkında g österdi ki. d ah a 15. yüzyıl sonlarında D oğu B alkanlar'da nüfu su n
analizini Barkan son derece ilginç bulur. N üfus baskısı, buğday tica­ ç o ğ u n lu ğ u n u T ü rk ler olu ştu rm ak tad ır. Bu y oğun g ö ç ve iskân.
retinin büyük önem kazanm ası, işsiz vc serseri takım ının yaygınlaş­ 13 5 2 -1 5 0 0 dö n em in d e gerçekleşm iş olmalı. Bu yerleşm eler için F â ­
ması gibi sosyal sonuçlar Türkiye tarihinin d e m eseleleri arasındadır. tih ve II. Bayezid dönem i tah rîr defterleri g en iş m alzem e sağlar.6
B arkan. O sm anlı İm paratorluğu ü zerinde eskim iş kısıtlı literatüre O sm anlı İm p a rato riu ğ u 'n u n uzu n varlığını o zam anki İtalyanca y a­
bağlı kalınak z o runda kalan Braudel’in bazı yanlış genellem elerini de yınlar. bu a ra d a Machiavclli. Principo adlı eserinde b u iskân siyaseti­
düzeltm ek gereğini hissetm iştir. Bu yanlış g ö rü şlerd en biri. M arx‘ın ne bağlar. B arkan, bu g erçeği kesin rakam larla tespit etm iş b u lu n u ­
A T Ü T teorisine bağım lı olarak Braudel’in, O sm an lıtan s ırf yerli ü r e ­ y o r.7 G öç, devlet tarafından sürgün veya gönüllü g öçm en ( “kendi
ticileri istism ar eden bir İşgal ordusu biçim inde görm esidir. O ysa g elen”) biçim inde gerçekleşm iştir. Osm anlılar fethettikleri bölgelerde
Barkan, ç ok önce 1942’de Vakıflar D ergisi'ndc (II. 1942) “Osm anlı anayollar ü zerin d e Yörükleri yerleştirir, keza şehirlere T ü rk leri s ü r­
İm paratoriuğu’nda bir İskân ve K oonizasyon M etodu olarak V akıf­ g ün yöntem iyle iskân ederlerdi. Barkan, tüm bu k o n u lard a y a ­
lar vc Tem likler” adlı m akalesinde, O sm anlılann boş to p ra k lan “şen- yınlarıyla T ü rk dem ografi tarihinin gerçek kılavuzudur. B raudel. ki­
lendinne" için bilinçli bir iskân politikası güttüklerini belgelerle o r ta ­ tabının ikinci baskısında B arkan’ın buluşlarını ilâve etm iştir.8
ya koym uştu. Bunu yaparken idarenin başlıca kaygısı, yol güvenliği
BARKAN T N “ FİYAT D EV R İM İ" T E O R İS İN E YAKIA Ş I MI
ve vergi kaynaklannı genişletm ekti. Aynca ricale yapılan tem liklerden
beklenen bir husus, boş toprakların işlenir hâle gelm esini sağlam aktı. B raudel’in B ark an ’m araştırm aların a yön veren başka bir araştırm a
G öçebelerin, torun bölgelerine gelip yerleşm eleri d e B alk an 'a g ö ­ alanı da XVI. yüzyıl “Fiyat Devrim i” üzerindeki gözlem let idİı. Bu
re nüfus baskısı sonucudur. ÜstadiB bu nüfus baskısı teorisi, s o n ra ­ önem li k o n u ü zerinde biraz aynntılı duracağız. B raudel'e g ö re, O s-
m anii idaresinde D oğu A kdeniz Bölgesi. A vrupa'da o rtay a çıkan fiyat

d a n d a bırakılmıştır, ö te yandan tahrir defteri kayıtları ile başka belge ve­ •Ahm et Refik Anadolu 'da Türk Aşiretleri, 966-1200. İstanbul 1930; C. Or-
rileri (meselâ avâriz defterleri) kontrol edilmemiştir. Esasen, böyle bir honlu. Osmanlt İmparatorluğu 'nda Aşiretleri İskân Teşebbüsü (1961-1969).
araştırmayı bir kişiden beklemek insaflıca olmaz. Barkan’m nüfus tah­ İstanbul. 1963; Y. Halaçoğlu, XVU. yüzytlda Osnıaıtlı İmparatorluğu‘nun
minlerinde aile için katsayı S olarak kabul edilmiştir. Tarihî demografı İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara 1988.
uzmanı L. Erder katsayıyı 4 civarında tespit etmiştir. Bu katsayı, bölgeden ' Barkan'ın çalışmalarına ek olarak T. Gökbilgin, Rumeli'de Yörükler. Tatar-
bölgeye ve dönemden döneme değişir. Herhalde Osmanlı belgeleri ile a n ­ larve Evtûd-i Fâtihân. İstanbul 1957.
cak tahminde bulunabiliriz. Bnrkan’ın nüfusla ilgili makaleleri için bk/. M. * La Méditerranée et te monde Méditerranéen à l'epoque de Philippe II, İngi­
H. Şnkiroğlu, ‘ Ömer Lutfi Barkan"; Fahri Çokcr, Türk Tarih Kurumu lizce çevirui: S. Reynold. The Mediterranean and the Mediterranean World
Kumluş. Amaç ve Çalıfmalan, Ankara. 1983. in the Age <»/ Phthp II. New York: Harper and Row. 1972
322 Fransız Annales Ekolü ur Turk Tarihçiliği Halil İnalcık 323

devrim indcn derinden etkilenm iştir: Bu olgu, A kdeniz'in ekonom ik B raudel’in tezleri üzerinde bir dizi yazısında B arkan, k o n u y a g e ­
sosyal birliği ve bütünlüğünü gösterer başka güçlü b ir kanıl olarak niş biçim de ele aldı; 195 4 'ten bu yana Osm anlı fiyat h a re k e tle ri ta ri­
ileri sürülm üştür. Biz, 1951 'de yayınladığımız bir m akalede9 bu g ö z­ hine ait bir dizi arşiv belgesi yayım landı. Bu belge koleksiyonları a r a ­
lemi O sm anlı kaynaklan ve nüm izım tiğinin ışığı altında inceleme sında Bütçeler. Saray M uhasebe D efterleri önemli b ir y er tu ta r.
denem esinde bulunduk. B raudel'in tarih araştırm aların a getirdiği H e r zam anki sağlam m etodolojisini izleyerek B arkan, b u belge
yeni doğrultuları tartışm ak için ABD'de B inghm apton’d a toplanan koleksiyonlarını yayımlayıp analiz ettikten sonra. O sm an lı İm p a ra ­
konferansa su nduğum uz rap o rd a 10 Osm anlı İm p arato rlu ğ u m d a fiyat torluğum da fiyat hareketleri ü zerinde görüşlerini şu toplayıcı m ak a ­
devrimi üzerinde B arkan'ı tam amlama am acıyla ayrıntılı b ir analiz lede özetledi: “XVI. Asrın İkinci Y arısında T ürkiye’d e Fiyat H a re k e t­
sunduk. leri" (Belleten, nos. 136, Ekim 1970) (M akalenin İngilizcesi “The
14. yüzyıldan beri yoğun şehirleşm e, İtalya'nın Levant'tan (Ege. Price Revolution o f the Sixteenth C entury" çeviren Justin M cC arthy.
Trakya. Batı Anadolu. M ısır) sürekli buğday İthâlini zo ru n lu kılm ak­ International Journal o f the M iddle Eastern Studies, I (1 9 7 5 ), 3-2 8 ).
ta. bunun sonucu İtalya’d a n O sm anlı Lcvant bölgelerine gü m ü ş a k ı­ Hu önem li araştırm a Sırpça ve İngilizce’ye çevrildi vc gen iş yankı
mı büyük ölçülerde sürüp gitm ekteydi. Bu ekonom ik bağlantı. A vru­ yaptı. Bu m akaleden so n ra yayımladığı SiHeymaııiye C a m ii ve İm areti
pa ile lc v a n t arasında para ve tiyat konusunda sıkı b ir bağım lılık so ­ İnşaatı (Cilt I: A nkara, TTK . 1972; Cilt II: 1979) yine özellikle para
n ucunu doğurm ak tay d ı.11 Bu bağlılığı Braudel, şu z arif ifade ile b e ­ ve fiyat araştırm aları için m alzem e sağlam a faaliyetiyle ilgilidir.
lirtir: "A kdeniz T ürkiye'si Hıristiyan Akdeniz’le aynı ritim le so lu ­ Braudel, fiyatlarda devrim i, yani 16. yüzyılda büyük enflasyonu, Earl
m akta ve y aşam ak tad ır".IJ Avrupa'daki hızlı fiyat artışı 1580'lerde 1 H a m ilto n 'u n A m erika'dan külliyetli g ü m üş ithali tezine (qu a n tity
Osm anlı İm p arato rlu ğ u 'n d a kendini gösterdi. 1 5 7 0 ’ler. İtalya’ya theory) bağlıyordu.
A m erikan İspanyol güm üş ithalâtının hızlandığı zam ana rastlar. G ü ­ Barkan, bir yandan Osm anlı devletinin kıtalar arası m uazzam bir
m üşün Batı'da ucuz, D o ğ u 'd a pahalı olm ası so n u cu Batılı tü ccar enflasyon cereyanından kendini kurtaram adığına işaret etm ekle b e ­
sandık sandık güm üş para getirip altınla değiştirm eye başladı. Os* raber. “Fiyat D evrim i"ni gü m ü ş m iktarına bağlam a teorisini ihtiyatla
m anii pazarı. İspanyol riyalleri vc H ollanda rk d a/'lc riy lc d o ld u .'5 karşılam aktadır.
Kıymetli m aden ihtiyacı dolayısıyla Osm anlı devleti kıymetli m aden C. M. Cipolla. M. M . Postan gibi Avrupa ikt.sat tarihi uzm anları,
ithalâtından g ü m rü k alm ıyordu. büyük fiyat artışların d a gü m ü ş hacm inde artıştan ziyade hızlı nüfus
artışı gibi faktörlerin önem li rolü üzerinde durm uşlardır. Barkan,
' “Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş vs İnkişafı Devrinde Türkiye’nin 1 5 20-1580 dön em in d e A nadolu'da yüzde 5 5 .9 , R um eli'de y üzde 71.
İktisadî Vaziyeti Üzerinde bir Tetkik Münasebetiyle" Belleten, XV (1951), nüfus artışı hesaplam ıştır. Bu, gıda m addelerine talebin a rtışı ve fiyat
629-690. yükselişi so n u c u n u verir. Barkan, başka şu faktörleri de sıralar: T ü ­
w "Impact of the Annales School on Ottoman Studies and New Findings" ketim h acm inde artış, p ara dolaşım ının hızı, kötü, m ağşuş paranın
Renew , 1/3-4 (1978), 69-96. (bkz. Ek) Bighampton'da State University of piyasayı istilâsı.14 Ö zetle, Barkan Osm anlı belgelerinde gıda m ad d e ­
New York’ta 1. VVallerstein. o tarihte Annales okulunu izleyen tarihçileri bir
leri ü zerinde yaptığı incelem eler sonucu (“İstanbul Saraylarına Ait
araya toplamış ve Fernand Braudel Center o f Historical Studies'i kurmuştu.
M uhasebe D efterleri''. T İ K Belgeler, 13 (1981), 1-380: “Les
Bu toplantıda sunulan bildiriler sonra Review'de yayımlandı.
" Bkz. H. İnalcık. "Impact ot the Annales School”, 80-90. m ouvm cnts d es prix en T u rq u ie") piyasadaki g jıu ü ş m iktarını esas
li “The Turkish Mediterranean lived and breathed with the same rthyms as alan bullionist açıklam asına karşı” devletin yaptığı büyük harcam alar
the Christian": The Mediterranean. I. 4.
" 1614 yılında bir Fransız raporu yılda 7 milyon ¿cı/'niin Marsilya'dan ,4 C. Cipolla. I'ricn and Civilisation in the Mediteranean World, Princeton.
Lcvant'a gittiğini gözlemlemiştir (P. Masson. Histoire du Commerce 1956: Historır iam um ique du Monde Mediteranean. Mélenges en
François. I. XXXII-XXXI1I). l'hotifur ilf tctinuul Htuudel. Toulouse. 1973.
324 Fransız Annales Ekolü w Türk Tarihçiliği

ve ticarî hareketlerin hacim vc süratinde m eydana gelen değişiklikler


ve hızlı bir nüfus artışı gibi sebeplerle fiyatların d u rm a d a n yükselm e
tem ayülünde olm ası” tezini desteklem ektedir.

EKLER
Im p a c t O f t h e A n n a l e s S c h o o l
O n O 'i t o m a n S t u d i e s A n d
N liW FIN D IN G S'

“A major historiographical problem, a


zone o f formidable uncertainty:
the O ttom an Empire"
F. Braudel. The M editerranean. I. 13.

In th e late n in tccn th century French social thought, a n d positivism in


p articular, h ad a strong im pact on the m inds o f th e Y oung T u rk s in
exile in Paris, w ho so u g h t an intellectual foundation u p o n w hich to
base their pro g ram fo r the reform ation o f the O ttom an E m p ire .1 Z i­
ya G ökalp,2 th e first to hold the ch air o f sociology in th e University
o f Istanbul (1 9 1 5 ) a n d an able follower o f Emile D u rk h eim , w as
directly indebted to this g ro u p for his intellectual developm ent. The
spreading influence o f French sociology w as fu rth er consolidated

*Review, I, 3 /4 , 1978. 69-96


' Şerif Mardin, fun Tiirklerin Siyasi Fikirleri: İ8$3-I90ti (Ankara: T. İş
Bankası Kültür Yayınlan, 1964). Ş. Mardin. Continuity and Change in the
Ideas o f the Koııng Turks (Ankara: School of Business Administration and
Economics, Robert College. Istanbul. 1969).
1 Halil İnalcık. "Ziya Gökalp." international Htuyciopedia o f the Social
Sciences. VI. 1<M>8, 194-96.
528 Impact o f ıhe Antıuln School Halil İnalcık 329

under G okalp's disciple. M chmed Fuad K öprülü,’ th e fo u n d er o f econom ic history o f the Em pire, all o f these a r ; b ased exclusively o n
m odem Turcology in T urkey. In the intensely nationalistic m ood o f archival m aterials.
(he early years o f the Turkish Republic. K öprülü focuscd his studies D u rin g th e past thirty years th ere has been tre m en d o u s p ro g re ss
on the cultural roots o f the Turkish ratio n . After 1930, his interest in research on the socio-econom ic stru c tu re o f th e Em pire, b o th i n ­
in the w ork o f Lucicn l ebvre a n d A nnales becam e increasingly side a n d o u tsid e Turkey. T h e publication o f F ernand B raudel’s L a
evident in both his m ethodology a n d his m ode o f conceptualization. Méditerranée.* w hich clearly defined the issues a n d o ffered
In 1931. h e published the first scholarly journal on T u rk ish legal and suggestions o f sem inal im portance, lms been the m o st significant
econom ic history. Türk H u k u k \>e İktisat Tarihi M ecm uası. At the m ilestone in this period. O n e o f the m ajor co n trib u tio n s o f B rau d el’s
sam e tim e a g ro u p o f young scholars studied with him . am ong work, no t only to O tto m an stu d ies but also to general
whom w ere A bdülbaki Gölpınarlı. O sm an T u ran . M ehm et Altay historiography, w as, 1 believe, his rediscovery o f th e historical place
Köymen, Faruk S üm er, a nd M ustafa Akdağ. As o n e o f his students. of th e O tto m an Em pire. Previously it h ad been treated as n o m ore
I am greatly indebted to K öprülü for my o rien tatio n tow ards th an an in tru d er, a c o n stan t d isru p to r o f trie norm al c o u rse o f
institutional, social a nd econom ic history. E uropean events. Viewing events a n d developm ents in their lo n g ­
T hus. D urkheim ’s sociology, intimately associated w ith the term significance. Braudel w as able to d em onstrate, courageously,
m ovem ent for reform a nd social change, w ielded a d o m inating and in the face o f n u m ero u s biases, that the O tto m an E m pire w as an
influence o n social a nd historical studies from the beginning o f the integral p art o f th e M editerranean w orld, participating in its general
Republican period. It w as, however, no t until after the S econd developm ent. T h e history o f the M editerranean in the sixteenth
W orld W ar th at any great progress was m ade in the study o f the century, he show ed, cannot be properly evaluated w ithout
social a n d econom ic history o f the O ttom ans. This developm ent was acknow ledging the significance o f the Em pire o f the O tto m an s,
due largely to the great upsurge in interest in c o n tem p o rary so cio ­ w hose capital city w as the largest city in Europe, w hose Levantine
econom ic problem s, a n d w as facilitated by the fact th at the archives tra d e co m peted with the grow ing A tlantic econom y, a n d w hose
w ere then m ade ready for study. It was no t m ere co incidence thal m ilitary ven tu res gave occasion to such u n p recedented events as
the initial studies o f Ö m e r Lûtfi Barkan, which dealt w ith land Lcpanto. T o illustrate accurately the influence o f the A nnales
reform s in various Balkan countries4 em phasizing th eir O ttom an School, o r m ore exactly that o f Braudel, upon O tto m a n studies
background, cam e a t a tim e w hen a land reform p ro ject with far- d uring th e last tw o decades, I th o u g h t it best to d iscu ss som e
reaching social im plications was u nder discussion in th e Turkish specific p o in ts raised in La M éditerranée, which, in my o pinion, gave
parliam ent. It is to Barkan, a graduate o f the U niversity o f a new o rien tatio n to those studies. In this paper I intend to review
S trasbourg a nd a colleague o f Fuad Köprülü, th at we ow e the most new research, a n d a d d my com m ents on the problem s o f population
original w orks in the postw ar period on the d em ographic, social, and change a n d its relation to the econom y, a n d the c o n co m itan t topic of
O tto m a n p ro d u ctio n a n d tra d e with Europe, a n d the m onetary
im pact this tra d e had on the O tto m an Empire.
5 O n Köprülü see Fuad Köprülü Armağanı Mélanges Fuad Köprülü {İstan­
bul: Univ. of Ankara. DTC Fakültesi. 1923) and H. İnalcık. "Türk İlmi ve
Fuad Köprülü.“ Türk Kültürü. VI. 65. 1968. 289-94.
* “Balkan Memleketlerinin Ziraî Reform Tecrübeleri.” İktisat Fakültesi
Mecmuası. IV. 4. 1944. 455-554. Some copies of this review do not
contain the Introduction with the interesting remarks on current political
issues. * The first ctlilltm wn% published in Paris in 1949.
330 Impact o f the Annales School Halil İnalcık 331

I. PR O BL EM S O F O T TO M A N DEM OGRAPHY studies.* Referring m ainly to R. B u sch-Z antner’s su m m a ry o f the


P O P U IA H O N PROBLEM S ASSOCIA TED subject,9 Braudel stated that “the O tto m an success w as intim ately
W ITH T H E F O U N D A T IO N O F I I IE O T TO M A N STA TE c o n n ected w ith the waves o f invasion, o f sileni invasion, w hich drive
“Le nom bre p artage, o rg an ise le m o n d e.” the peoples o f T u rk estan w estw ards...and also w ith the ex tra o rd in a ry
F. B raudel. Civilisation m atérielle et capitalism e. 68. p ro p ag an d a o f the M uslim o rd ers." The population p re s s u re in the
fro n tier zone, noticed by contem p o rary Byzantine s o u rc e s ,10 seem s
O iner Lûtfi B arkan is undoubtedly the pioneering scholar o f
O ttom an dem ography. T he resuits o f his extensive a n d still to be the basic phenom enon in this developm ent. It w as th e resu lt o f
the c o n cen tratio n in the a rea o f m obile T u rcom an trib e s, pushed
unfinished research w ere published in the form o f sh o rt articles.6
forw ard in the seco n d half o f the thirteen th century by th e M ongols
T hese w ere available to Fernand Braude! only after the initial
a n d a ttrac te d by the prizes ensuing from successful raids into
publication o f Im M éditerranée, but he w as able to co n su lt them in
“infidel" lands. This m assive population m ovem ent b ro u g h t with it
the preparation o f the second edition o f his w ork.7
in to the area a stream o f settled population a n d d isc o n ten ted
B arkan’s studies cover a w ide range o f O tto m an dem ographic
history, starting with the role played by the dervish convents (zâvtye) political leaders, a n d resulted in the transform ation o f Asia M inor
west o f the Ktzilirm ak (Halys) river into a new Turkey. Tow ard
in the process o f the expansion a nd settlem ent o f T u rk ish population
1330, A l-'U m a n ’s " so u rces estim ated that the sixteen T u rco m an
in the frontier zone d uring the foundation o f the O tto m an state, a
principalities established by th at tim e co u ld mobilize o v e r a q u a rte r
subject upon w hich attention w as focused following Fuad K ôprülü's
million cavalrym en. This figure is obviously exaggerated. How ever, it
can be said th at A l-'U m ari’s figures give a rough estim ate o f the size
o f the ad u lt m ale population o f fighting capability in th e tribes
* Ö. L. Barkan's publications on Ottoman demography: “Türkiye’de İmpa­
ratorluk Devirlerinin Büyük Nüfus vc Arazi Tahrirleri vc Hakana Mahsus
İstatistik Defterleri," İktisat Fakültesi Mecmuası, II, 1, 1940. 20-59: II. 2. • “Abu Ishaq Kazeruni und Ishaqi Dcrwische in Anatolien," Der Islam. XIX.
1941. 214-47. “Osmanlı İmparatorluğunda bir İskân ve Kolonizasyon 1930/31, 18-25: and Les origines de i ’Empire Ottoman (Paris: E. de
Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler." Vakıflar Dergisi, II, 1942. 279- Boccard, 1935). F. Köprülü, “Abdal." Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi,
386. “Osmanlı İmparatorluğunda bir İskân vc Kolonizasyon Metodu Ola­ I. 1934.
rak Sürgünler.“ İktisat Fakültesi Mecmuası. XI, 1949/50. 52-69; XIII, * Richard Busch-Zantner. Agrarverfassung. Gesellschaft und Siedlung in
1951/52. 56-78: XV. 1953/54. 209-37. “Tarihî Demografi Araştırmaları Südosteuropa. unter besonderer Beröksichtung der Türkei. Beihefte zur
ve Osmanlı Tarihi." Türkiyat Mecmuası, X. 1951/53, 1-26. “Essai sur les “leipziger Vierteljahrsschrift für Südosteuropa," III (Leipzig: O.
données statistiques des régistres de recensement dans l’Empire Ottoman Harrassowitz, 1938). On Turkish expansion and settlcmcnt in this period
aux XVc et XVIc siècles," Journal o f Economic and Social History o f the sec Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler). Tarihleri. Boy Teşkilatı. Destan­
Orient. I. 1. 1958. 9-36. “Research on we Ottoman Fiscal Surveys." in ları (Ankara: Ankara Üniversitesi. DTC Fakültesi, 1967); F. Sümer,
M. Cook, cd.. Studies in the Economv: History o f the Middle East "Anadolu'da Moğollar," Selçuklu Araştırmaları Dergisi. I. 1969. 1-147;
(London: Oxford University Press, 1970), 163-71. "894 (1488/1489) yılı Speros Vryonis, The Decline o f Medieval Helîenhm ın Asta Minör and the
Cizyesinin Tahsilatına ait Muhasebe Bilançoları.“ Belgeler. I. 1. 1964. I- Process of İslamİzation froın the Ueventh ihrough Ihe hfieenlh Century
117. (Berkeley: Univcrsity o f California Press, 1971).
7 İm Méditerranée et le monde Méditerranéen d l'époque de Philippe II 10 Vryonis. ibid., 49-55. 248-88; Doukas, liistoria Turco-Byzantina
(Paris: Lib. Armand Colin. 1966): English translation by S. Reynolds, 'Pie (Dclroit: Wjiyne State University Press, 1975), 153-36.
Mediterranean and the Metliterranam Wcrld in the .1^» o f Philip // (New " l;. TacM-lıncr, ed., Al-Utmıri's Bericht über Anatolien nach den Masalik
York: Harper and Row. 1972). al-abfar (I vi|*/tjı O Harrassowitz. 1929), 34-45.
352 Impact o f the Annale» School H alil İnalcık 333

inhabiting the frontier zone. C om pare it with th e figures given by Ibn published by B ark an 14 w ith the descrip tio n s in th e O tto m an
Sa*îd,a (died in 1274 o r 1286) o f two h u n d red th o u sa n d ten ts in ch ro n ic lc s,'5 o n e c a n establish th e following facts:
M enteshe. in the southw est se cto r o f th e frontier, o n e h u n d red 1. P o p u lar T u rc o m a n dervishes o f various d e n o m in a tio n s were
thousand ten ts in Pnphlagonia, a n d thirty th o u san d ten ts in the the p io n eers in th e settlem ent o f th e frontier a re a s in th e late
m iddle area. W ith a new T urkey o f great dem o g rap h ic p o ten tial a n d thirteen th a n d fo u rteen th cen tu ries. T hese d e rv ish e s led a n d
a heightened “ Holy W ar” ideology em erging o n th e old Seljukid- o rg an ized th e actu al settlem ent p ro cess in its initial stag es by
Byzantinc fro n tier zone, d tlu u s l «gniiM th e neighboring Byzantine providing In th eir o rd ers a kind o f o rganizational fra m ew o rk within
territories in W estern A natolia becam e alm ost inevitable. w hich to a rra n g e the relationship o f these settle m e n ts to the
This w estw ard T urkish expansion w as accom plished in the fo u n d ers o f th e T u rc o m a n principalities, ' l i e n e w c o m ers, m ostly
following stages: u p ro o te d p easan t y outh from th e hin terlan d , joined th e fo u n d ers o f
1. T he seasonal transhum ance m ovem ents o f T u rc o m a n no m ad s th e convents a n d becam e their dervishes, reclaim ing a n d cultivating
into the Byzantine coastal plains. th e su rro u n d in g land fo r the convents. Since u n d e r th e co n stan t
2. T he organization o f small raiding g ro u p s u n d e r g h â zî leaders, raid s o f th e ghazts th e C h ristian pop u latio n w as fleeing th e frontier
who w ere m ostly o f tribal origin, for booty raids o r for em ploym ent lands, extensive a re a s w ere available fo r settlem ent a n d cultivation.
as m ercenaries. D ervishes, o r settlers in th e g u ise o f dervishes, p e n e tra tin g d e e p into
3. T h e em ergence o f successful leaders capable o f bringing half-ab an d o n ed Byzantine territo ry , w ere able to fo u n d th eir sim ple
together local chiefs u n d e r their clientsliip for co n q u e st a n d for the convents, s o o n to becom e points o f a ttractio n fo r fu rth er
establishm ent o f T u rco m an principalities in the c o n q u ered lands. im m ig ratio n a n d th e nuclei o f fu tu re T u rk ish villages. T h e so fta s o r
But underlying all these, the m ajor factor seem s to have been a su h tes o f th e seco n d h alf o f th e sixteenth century, p o o r c o u n tiy
population pressure occasioncd by both the con tin u in g im m igration y o uths in search o f livelihood, flocking in th e th o u sa n d s to the
from inner Asia M inor a nd the inelasticity o f the rath e r prim itive religious colleges o f the provincial tow ns, can ap p ro p riately be
econom y prevalent in the frontier /o n e. an eco n o m y relying m ainly co m p a re d to th ese dervishes o f th e earlier period in th eir origins,
on anim al husbandry, forest products, carpet weaving, a n d the slave m otives, a n d th eir u se o f th e religious institutions fo r social a n d
tra d e .M By com paring the d ata from the early O tto m a n surveys eco n o m ic pu rp o ses. A basic difference o f th e six teen th -cen tu ry
p h en o m en o n w as th at n o w th e su rp lu s p o p u latio n fro m the
co u n try sid e co u ld n o lo n g er o rie n t itself tow ard fro n tie r lan d s o p en
to n ew settlem ent, a n d h ad to tu rn rath er to a ru in o u s invasion o f
u rb an cen ters.
2 . T h e fo u n d ers o f T u rc o m a n principalities co n sid ered it th e best
See Paul Wittek, Das Fürstentum Mentescue (Amsterdam: Oriental Press.
policy to p ro tect a n d give legal sanction to these convents, g ran tin g
1967), 1-5; first published in Istanbul: Der Abteilung Istanbul des
deutschen archäologischen Institutes, 1934.
11 The points I have made here are expanded on in a paper to appear in K. 14 Barkan. “Osmanlı İmparatorluğunda.* op. cit.; ö . I.. Barkan.
Sctton and H. W. Hazard, eds.. The Crusades. V (forthcoming University Hüdavendig&r Livası (Ankara: Turkish Historical Soticty, forthcoming); Ö.
o f Wisconsin Press). L. Barkan. “Ix s problèmes fonciers dans l’Empire Ottoman au temps de sa
fondation,” Annales d'histoire sociale. I. 3, 1939, 233*37,
11 The most important o f these chroniclcs is Âşıkpaşa/idc's, sec B. l/cwis
and P. Moll, n il., Historians o f the Middle to st (1-ondon: Oxford
University P i c k ». 1462).
354 Impact o f the Annales School Halil htalak 335

them title to the land a nd the status o f pious endow m ents. The millions
convcnt-settlem ents w ere o utposts not only for settlers bu t also for European Turkey 8
gltâzîs a nd m ilitary leaders in their raids into C h ristian territory, Asian Turkey 8
often reached th rough wild and uasettled country. Service to Egypt 2-3
travellers a n d settlers w as expressly required in the diplom as g ran ted Tunis and Algeria 2 or 3
by the g hâzî lord, an obligation to be fulfilled in retu rn for the O n th e basis o f the figures suggested by B a rk a i19 fo r th e 15 2 0 ’s. (12
endow m ent. T he com m unity thereby acquired a p e rm an en t legal o r 13 million only for Asia M inor a n d the Balkans) th is m ean s an
stutus within the body politic. The significance o f this in stitu tio n ’s increase o f ab o u t 33 % in a perio d o f 7 0 o r 80 years. A cco rd in g to
position in early O tto m an society can be m easured by the unusually Barkan, the rate o f increase w as highest in ths cities, rea c h in g 8 3 .6
great num ber o f convents o f this kind in the co u n try sid e u n d e r the p e r cen t.20 B ark an 's estim ate o f 12 o r 13 m illion fo r th e early,
first O tto m an Sultans.
sixteenth cen tu ry is based o n the total num ber o f h o u se h o ld s (hâne)
P O P U IA T IO N O F T H E O T T O M A N E M P IR E : o b tained by co u n tin g the en tries in th e general tax a n d population
2 2 O R 3 5 M IL L IO N ? surveys m ade u n d e r Süleym an I in th e period I5 2 0 -1 5 3 0 .21 The
In his recent w ritings. Braudel'* favors the idea o f a universal g eo graphical d istrib u tio n İs given below:
increase o f population in the sixteenth century, a so-called biological H ottseholds
revolution. At the sam e tim e, the M editerranean w o rld a s a whole Asia M in o r (m o d ern Turkey in Asia, excluding 8 7 2 .6 1 0 22
recorded, according to Braudel, a growth rate o f 100 % . increasing th e e a ste rn provinces o f Bayburt, K em di, a n d
from 30 o r 35 million to 6 0 o r 7 0 million. T h ere w as definitely a M alatya)
rapid increase in the periods 1500-1550 a n d 1560*1580 in th e W es­ A rab p rovinces (Syria a n d Palestine) 13 1.843
tern half o f the sea. T his increase w as, he asserted , " th e m ajo r factor Rum eli (the Balkans south o f the D anube a n d I >040.45 7
in all the revolutions w ith w hich w e are co n cern ed , m o re im portant Sava rivers)
than the T urkish conquest, the discovery a n d colo n izatio n o f T o tal 2 ,0 4 4 .9 0 0
A m erica, o r the im perial vocation o f Spain.
Braudel estim ates the population o f th e O tto m a n E m pire aro u n d In ad d itio n to th e taxable population, these registers include th e tax
16 0 0 to b e 2 2 to 2 6 million, breaking cow n th is figure by regions as exem pt su ch a s th e m ilitary in the provinces, functionaries, a n d the
follows:1* retired, b u t they exclude the dom estic servaots a n d retin u e o f the
g o v ernors, th e S u lta n ’s palace servants, m em bers o f th e stan d in g
a rm y a n d slaves. B arkan u ses a m ultiplier o f five for h o u seh o ld s, a n d
a d d s o n e m illion fo r th o se n o t included in th e registers.
A dding th e pop u latio n o f th e lan d s conquered betw een 15 3 0 a n d
1600 a n d assu m in g a population grow th o f 60 percent in th e sam e
period. Barkan suggests a figure for the whole em p ire o f 3 0 -3 5
'* See braudel. Mediterranean, op. cit.. I. 402 ff.; F. Braudel, Capitalism
and Material Life, 1400-1800 (New York: Harper and Row. 1973). 1-65. “Recenscment.“ op. cit., 20: and. "Fiscal Surveys." op. cit.. 169.
17 Mediterranean, op. cit., 1, 403. w Ib id : in Braudel, Mediterranean, op. cit.. I. 4 10:90 percent.
11 This figure. Braudel argued in ibid.. I. 396, agrees with the assumption *' Barkan. T iscal Surveys.” op. cit.. 169. Barkan has not yet completed his
that the population of the Islamic world wan about double the total vast project <m Ottoman surveys. The figures he {lives in his studies differ.
population of Italy. 22 In "KecriiM’tmnti." <»/►t it . the figure is 1.026.175.
Hatıl İnalcık 337
336 impact o f the Annules School

m illion a t (he tu rn o f the c e n tu ry . B raude! h a s lab e lle d th is an


Plainly p a s to ra l n o m a d s still c o n s titu te d a n im p o rta n t p e rc e n ta g e o f
" o p tim is tic ju d g e m e n t," a n d stick s to h is o w n e stim a te o f 2 2 - 2 6
th e p o p u la tio n o f A sia M in o r in 158 0 . But th e r a te o f in c re a s e o f
m illion.
th e ir p o p u la tio n w as a b o u t h a lf (hat o f th e o th e r s e c to r s , a fact
in a p a p e r pub lish ed in 1970, B a rk a n 2’ g iv es th e follow ing
o b v io u sly a ttr ib u ta b le t o se d e n ta r iz o tio n . ‘JT* ra te o f g r o w th o f th e
p o p u la tio n fig u res, b a sed o n th e resu lts o f re s e a rc h o n th e O tto m a n
C h ristia n p o p u la tio n follow s th e g e n e ra l O tto m a n g r o w th ra te tre n d .
surveys in tic p e rio d 15 7 0 -8 0 :
A d iffe re n t g ro w th ra te is o b v r v r r f a m o n g (hi* in d iv id u a l regions.**
H ouseholds
Asia M inor (m odern Turkey, excluding its ] .3 6 0 ,4 7 4 a n d in la rg e cities, m ain ly a s a re s u lt o f m ig ratio n .
e astern provinces) R e se a rc h o n B alkan d e m o g ra p h y d u r in g the O tto m a n p e rio d h a s
Arab provinces (Syria a nd Palestine in the period 283.551 b e e n c o n s id e ra b ly e x p a n d e d by re c e n t stu d ies b a s e d o n O tto m a n
1570-1590) a rch iv al m ate ria ls. P u b lic a tio n by T o d o ro v a n d B a rk a n 27 o f th e
Iraq (B agdad a nd Basra provinces) 8 8 .2 9 7
T otal 1 .7 32.322
(n o figures a re given for the Balkans) * The following is a simplified version o f Barkan's table in "Fiscal Surveys.”
op. cit., 169:
As in his p rev io u s p a p e r. B arkan th u s finds a p o p u latio n g ro w th rate
Households
o f 5 9 .9 % for the p e rio d 15 2 0 -1 5 8 0 . in B ra u d e l's o p in io n 14 a
Provinces
g ro w th a t this rate "seem s re a s o n a b le / H o w ev er a n a tu ra l g ro w th
1520- 1 5 7 0-1580 percent
ra te o f 6 0 % o n th e basis o f a population o f 12 m illion w o u ld a d d growth
1530
a b o u t 7 .2 m illion, th u s b rin g in g th e total p o p u latio n u p to a b o u t 19 672.512 41.7
Anadolu (western Asia Minor) 474.447
m illion in 1 5 8 0 . F,ven if w e a d d th e p o p u latio n o f th e n e w c o n q u e sts 268.028 82.8
Karaman (central Asia M inor) 146.644
a n d a n n e x atio n s in th e perio d 1530* 1600 (N o rth f a s t Asia M inor. 1 13,028 62.6
Xulkadriye (K irjehir-M araj area) 69.481
G e o rg ia . N o rth e rn A zerbaïdjan. Iraq. N o rth A frica, T cm eçvar. a n d Rûm*i Kadîm(Amasya-TokaC area) 106.062 189.643 79.0
C y p ru s), it is n o t c lear how w e co u ld reach a figure o f 3 0 m illion. Rûm-i Hadîs (Trabzon-Malalya 75.976 H 7.263 54.0
O n e o f th e m o st in terestin g findings o f B arkan is th at o n th e social area)
s tru c tu re o f Asia M inor.” TOTAL 872.610 1,360.474
H ouseholds
percent percen ta g e o f if Nicolai Todorov. “La Situation démographique de la péninsule
1520' 1570- growth to ta l po p . in balkanique au cours des XVe et XVTe siècles, "Annuaire de l ’Université de
1530 1580 1580 Sofia. Faculté de Philosophie et d'Histoire. LIL, 2. 1959. 193*226: Bar­
S ettled M uslim 6 4 0,193 1,025,487 60 75,4 kan, ”894 (1488/89),” op. cit.; Barkan, using the same type of
N om adic 160.564 2 2 0.21 7 38 16.2 documents. Muhâsebe'i Ctzye has corrected Todorov’s calculations. Bar­
M uslim kan describes the Muhâsebe-i Cizye registers as a unique and
C hristian 7 1,577 114,198 60 8 .4 incomparable source for demographic studies because o f their
completeness. A t the same time he tries to show all their shortcomings.
n “Fiscal Surveys," op. ch., 169. 171. His introduction to this study, dealing with the poll-tax (cisyef registers o f
24 Biaudet, op. c»i., I, 398. 1488-1490 it of bask importance for Ottoman demographic studies. Also
n See Barkan, "Kcccnscmcnt."ap. cil , tabks I, V, VI, VII. see M Soki>l«»*lo. "l-c développement de quelques villes dans le sud des
338 Impact o f the Annales School lialil huilctk 339

O ttom an poll-tax registers h as provided us with a firm basis for the Barkan gives the following figures fo r the whole pop u latio n in the
study o f non-M uslim population in the Balkans in the period 1488- Balkans10 (excluding Istanbul) for th e period o f 1 5 2 0 -1 5 3 5 :
1492.

N on-M uslim Population subject to Poll-tax in R u m eli2* (Balkans


south o f the S a w a n d Danube including Istanbul) H oiueholds
Year H ouseholas (hâne) M uslim s 194,958
1488 625.729 C h ristian s 862 ,7 0 7
1489 665,846 lew s 4 .1 5 4
1490 696.661 T o tal 1,061,799

The increase in the num ber o f hanes should be attrib u te d to T h e increase al the rate o f ab o u t 25 % between th e years 14 9 0 and
im provem ent in registration m ethods rather than to n atu ral increase 1535 m ust b e partially acco u n ted for by natural pop u latio n grow th.
in this period o f three years. Eflaks, C hristian pastoral n o m ad s o f the Increases d u e to declining exem ptions from die tax and to m o re
Balkans. 19,079, 34.902 a nd 34,970 in 1488. 1489, a n d 1490 th o ro u g h survey w ork alone could no t explain such a large increase.
respectively, a rc included in the above totals.
URBAN POPULATION
T he revenue totals from the poll-tax showed considerable grow th
in the 1520’s, w hich can be interpreted as an indication o f a natural In his La M éditerranée Braudel” pointed ou t a general a n d steady
increase in population. increase in u rb an population in the sixteenth century, b o th in the
C h ristian W est a n d in the Islam ic East. H e Further observed that all
P oll-tax R evenue fro m the N on-M uslim Population in R u m eli a n d categories o f tow ns shared in this tren d and th at u rban p opulations
A natolia 29 ro se m ore quickly than rural. In the following cen tu ry this tre n d was
reversed. B arkan, publishing prelim inary results o f his research on
Year M illion akça this subject, un d erlin ed the tru th o f these observations for O tto m an
1488 32.4 urb an ce n te rs.32 le a v in g aside exceptional cases such as A leppo and
1524 36.4
1527 42-2 w “Rcccnscmcnt,“ op. cit., 32, Tabic VI.
11 Mediterranean, op. cit.. 1, 525-52.
M The following table was first published in Barkan, “Tarihî D em ogra­
fi,” op. cit., 35; and, Barkan, “ Fiscal Surveys," op. cit.. 168. In my
Balkans au XVe et W ile siècles.’ Balcanica. I. 1970. 81-106; I. Kâldy- tabic 1 om itted Istanbul; for this city see H. İnalcık, '‘İstanbul."
Nagy. “Bevolkerungsstaiisiischer Quellenwert der Cizye-Defter und dcr Encyclopaedia o f Islam. 2nd ed., IV. 224*48.
Tahrir-DcHer“ Acta Orientaha. 11. I960, '¿W-67) showed that we have to Population O f The Principal Cities A n d Toivns in The O ttoman Empire
determine for each register how the household unit for poll-tax was Cityortmn / 5 2 0 / 5 JO 1571-1580
reckoned since it changcd according to the fortunes o f the taxpayers each Syria Aleppo 56,801 45,551
time. Damascus 57.326
2 1 Barkan, ibid.. 26, Ek Cedvel no. I. Asia M iim* Hums 34,950 70.WH>
29 Barkan, ibid.. 16. Aiukl 18.942 (1541) 51.443
Halil İnalcık 34]
340 Impact o f the Atuuiles School
a rtisa n s.15 T h e Balkan cities w ere real ccnters o f O tto m a n rule a n d
Bursa, th e population in these principal cities in creased on the
cu ltu re a n d th e netw ork o f the Balkan sid e s to d ay d a te s back
average by about 9 0 per ccnt. A com parison o f B ark an ’s lists”
actually to the O tto m a n Kmpire.5*
m akes it clear that som e citics a nd (o v n s in the B alkans h ad a
p opulation w ith a M uslim m ajority while the su rro u n d in g rural areas Ronald len n in g s' exam ination o f population c h a n g es in five selected
had a C hristian m ajority in the early sixteenth century. citics o f cen tral a n d e astern Asia M inor in the six teen th cen tu ry is o f
H ouseholds particu lar in terest from m ethodological point o f view .57 His
In rural areas In cities co n clu sio n s m ay be sum m arized as follows:
M uslim s Christians M uslim s Christians Population G ro w th In F o u r Anatolian Cities. Based O n len n in g s'
Sarajevo 16.935 19,619 1,024 Article.
Triccala 12,347 57,671 301 343 (Percentage)
N icopolis 9,122 31.891 4 68 775
Sofia 1,569 24.341 471 23 8 City 1 5 0 0 -2 3 ¡ 5 2 3 -5 0 1 5 5 0 -8 5 1 5 2 3 -8 5 1 5 8 5 (adult
T he O tto m a n s w ere city builders. T he most im p o rtan t cities in the m a le pop.}
region w ere originally the seat o f the military chicfs o n th e frontier Kayseri 3 49 134 249 8,251
zones, which rapidly developed into relatively crow ded com m ercial K aram an - 19 5 2 .0 4 8
c cntcrs w ith such typical O ttom an institutions as bedestans, Am asya . - - 67 3 .3 2 6
caravanserais, a n d bazaars, all based o n p ious endow m ents. T rab zo n • 11 29 44 2 .1 2 2
(Bedestans, econom ic centers o f O ttom an cities, w ere lo b e found Kayseri a n d K aram an. len n in g s stressed , "expanded a t a rate far in
only in th e im portant cities o n the m ain trade ro u te s.)14 T h e b u lk o f exccss o f th e expectations o f Braudel." T he ra te o f g ro w th varied
the population in m any o f those citics co n sisted o f M uslim from o n e city to a n o th e r a s a result o f local co n d itio n s a n d general
political circu m stan ces, b u t. says lennings. they all b enefittcd from
th e P ax O tto m a n ica in the sixteenth century. Kayseri’s sp ectacu lar
g ro w th se em s to b e th e o u tco m e o f particularly favorable con d itio n s
Ankara 14.872 29.007 - i t s rich a g ricu ltu ral hinterland, its vigorous local in d u stry , an d .
Tokat 8.554 15.282 p e rh a p s m o st im portantly, its location o n n o rth -so u th a n d east-w est
Konya 6,127 15.550
Sivas 5.560 16.846
Athens 12.653 17.616
Edime 22.555 50.140
“ See Barkan’s lists in “Tarihî Demografi." op. cit. 25*26. and "Quelques
Sarajetx» 5.632 25.485
observations sur l’organisation économique et sociale des villes
Monastir 4.467 5.918
ottomanes." Recueil de ¡’société Jean Bodin. VII, ¿<2 Ville. 1. 1955. 264-
Skoplje 4,651 9.867
310.
Sofia 5,899 7.848
M N. Todorov, ttalkanskiiatjpad M'-XlXvek: vusiobto-tkottontichesko *
demografsko r a tifie (Sofia: Izdetdstvo Nauka i Izkustvo. 1972).
op. cit.. Tables VI and VII: “Sürgünler." op. cit.. 237.
” Ronald C. lennings. “Urban Population in Anatolia in the Sixteenth
295.
Century: A Study of Kayaeri, Karaman. Amasya. Trabzon, and Hrzurum.”
14 Sec İnalcık. “İstanbul." op. cit.. 227-38. O n Ottoman urbanism and
international /ourmiJ v f Mutdle East Studies. VU. 1 . 1976. 21-57.
towns, see n o t« 39 and 40.
342 Impact o f ıha Annules School
Halil inalctk 343

Anaiolian trade routes. Furtherm ore. it received considerable


c ro p pattern s, cultivation m ethods, a n d types o f lan d te n u re , as well
im m igration d u rin g this period.**
as the political a n d institutional conjuncture at a given tim e in
Research on (he Balkan town and its dem ography u n d e r the
O tto m an society, d o es no t perm it us to m ake a p p ro p ria te analyses
O ttom an rule has recently been intensified, th an k s to the two
on the d ata o n population. At this stage o f research, the fo cu s should
conferences organized by Internationa) Association o f S o u th East
be o n detailed studies for each particular area, tak in g in to acco u n t
European S tu dies in 1969 (M oscow ) a n d in 1973 (Istan b u l).’*
local factors a s well a s historical conjuncture.
N ikolai T odorov’s im portant m onograph on the Balkan tow n with
a n em phasis o n its dem ographic a nd social stru c tu re is cspccially to PR O BLEM O F PO PU LA TIO N PR ESSU RE: D E M O G R A PH Y
be m entioned h ere.40 A N D E C O N O M IC C O N D IT IO N S
W hat m akes all these figures a nd calculations shaky, o r even Follow ing M aurice A ym ard’s basic w ork42 on w heat tra d e betw een
m ere guessw ork, is the fact that the surveys in the O tto m an archives Vcnicc a n d Levant, Braudel suggested4* that the d ro p in Italy’s
were not m ade for statistical purposes, bu t sim ply a s a basis for w heat im p o rts from the O tto m an dom inions d u rin g the period
taxation, a nd in the nineteenth century for m ilitary co n scrip tio n . T o 1 5 6 4 -1 6 0 0 can be taken as an indication o f pop u latio n p ressure in
d eterm ine w hether they are useful for statistical pu rp o ses, an d . if so, the Em pire. T h e strict O tto m an prohibitions on w h eat ex p o rts which
to sift a nd in terp ret the dem ographic data accuratcly. o n e o u g h t to began in 1564 w ere, he thought, the result o f grow ing d e m a n d in the
h a w an expert know ledge o f the ways in winch these registers w ere 1-evant; in the previous period, 1 5 4 8-64, however, w heat exports on
prepared, a nd o f the specific O ttom an laws w hich d eterm in ed the
rate, liability, a nd collection m ethods o f a particular tax. Yet the size lo the 17th Century,” Middle Eastern Studies, XI, 3, Oct. 1975, 284-301)
o f the O tto m an hâ n e (household) o r avarız hâne, o r the m eaning o f examined the question in the light o f modern demographic theory. In view
such term s as nefer, mücerred, caba, o r kara, w hich changed of the fact that many surveys also register population as nefer, supposedly
regionally o r from o ne period to another, a rc still m atters o f taxable adult males. Hrder suggests the following for a more reliable
controversy.41 F urtherm ore, the level o f our know ledge o f ch an g es in methodology o f estimating populations: I. Instead o f taking as a basis for
our calculations hâne the household family unit, which is often purely a
fiscal convenience and is not geographically constant, it is safer to
M Ibid.. 27, 50; and his article. “Kayseri.” Encyclopaedia o f Islam. 2nd ed.,
consider the actual survey entries for the male population above the age of
IV. 842-46.
puberty, nefer. II. Given "the relationship of population growth rates and
” Conference on the Balkan Town, XV-XVII1 Centuries. Moscow. March
the changing age composition of a population," comparative ranges in
29-30, 1969. The papers are published in Sludia Balcanica. Ill, 1970.
population multipliers can be established (see p. 297, Table 4). As she
During the discussions T. Stoianovich (see ibid., 191) pointed out (he
establishes them, all multipliers arc confined to a relatively narrow range
seminal effects of "L’esprit de l’enseignement des Annales" on Balkan
between 3 and 4. This is safer because the possible variation, is smaller.
studies. The second conference, "La colloque interdisciplinaire: Istanbul à
However these multipliers must be used in connection with large
lu jonction des cultures balkaniques méditerranéennes, slaves et orientales.
populations and with settlements that can be identified from one survey lo
XVlc-XIXc siècles" was held in Istanbul. The papers arc published in
the next Bruce McGowan applied an interesting method of calculating
B u lle tin d c {‘a s s o c ia tio n in te r n a tio n a le d o s à u d e s d u s u d - e s t e u ro p é e n , XII.
total production in the rural areas in "Food Supply and Taxation on the
I. 1974.
Middle Danube (I5 b 8 -1 5 7 9 )“ Archivum Ottomonicum. 1,1969.139-96.
** Todorov. op. cil.
42 Maurice Aymard, Venise. Raguse et le commerce du blé pendant la
41 Barkan’s choice of a single multiplier of fi.'c per hâne (household) in the
sectHid? moitié du XVIe siècle (Paris: Ecole Pratique des Hautes Etudes.
Ottoman surveys is now being reconsidérai. I.. I'iidcr ("Measurement of
1966).
Pre-Industrial Population Changes: The Cttomiin Kmpire irom the 15th
4* Mcilttfrrinuwi. up a l . i, 593-94.
Halil İıtalak 345
344 Impact o f the Annales School
cultivated land in favor o f anim al breeding. A ccording to A ym ard,4*
a large scale w ere m ade possible by the great qu an tity o f surplus
w ho used V enetian d o cum entation, (he situation in th e second half
w heat in the le v a n t - th e T urkish w heal b oom . T h e tolerant attitu d e
o f the sixteenth cen tu ry can be sum m arized as follows:
o f the O tto m a n governm ent tow ard w heat ex p o rts and the
considerably low er prices in the le v a n t during this period w ere seen
as indication o f a large su rplus ow ing to a “sm aller p o p u latio n ."44 O f
course, the v ariations in grain trade were d ep endent no t only on the
1548-53 Bad harvests a n d shortages in Itely; ex cep tio n al
size o f the population but also on such factors as w ars, governm ent
ab u n d a n ce a n d low p rices in Tuikey; 3 0 0 -4 0 0
policies, a n d clim ate. But the question still rem ains w h eth er the
th o u san d slaia (2 4 0 -3 2 0 thousand h ecto liters) w ere
changes observed w ere really long-term o nes d eterm in ed by
exported from Turkey in 1552
population g row th o r sh o rt-term ones caused by occasional factors.
1553*60 Bad situation con tin u es in Italy (excluding 1553);
In o ne o f his early studies published in 1950, M ustafa A kdağ45
O tto m a n governm ent im poses export p rohibition
posed the question o f population pressure in Anatolia w ithout being
bccause o f shortages a n d wars
aw are o f Braudel’s hypothesis (first published in 1949). T hough
1565-67 O tto m an prohibitions
adm itting th at no detailed investigation had been d o n e o f the subjcct.
1 5 7 0 -7 2 O ttom an-V enelian war; prohibitions
he suggested on the basis o f the growing frequency o f rep o rts on
1 5 74-75 S h o rtag e a n d fam ine in Anatolia and Istanbul
shortages in the m ajor citics, that it w as no t before the reign o f S ü ­
! 5 8 2 -8 8 Fluctuations in the im ports fro m th e Levant
leym an I (1520*66), a nd particularly not before th e m iddle o f the
1588 S h o rtag e in Istanbul
sixteenth cen tury, that a "long-term shortage in grain" seem s to have
15 8 9 G reat sh o rtag e in th e Levant
ap peared in T urkey.4* Increasingly concerned w ith th e difficulty o f
1590 G reat sh o rtag e in Italy; w heat im ports from n o rth e rn
supplying the big citics, the governm ent m ade every effort to stop
C ountries
the c o n traband w heat trade. It is interes.ing to read in the O tto m an
1591 -93 R e-opening o f the w heat m arket o f the Levant
reports that w idespread contraband trade w as carried on in the
1594 O tto m a n prohibition; Italy’s massive im p o rts from
coastal areas: the profiteers, offering 2C % m ore than th e officially
n o rth e rn co u n tries
set prices, am assed in their storehouses large quantities o f w heat to
15 9 5 -1 6 2 9 Levant com petes with no rth ern co u n tries in supplying
sell to "E uropean ship owners:* a n d tim ar-holders, governors.
Italy’s w heat
fanissaries, and even members o f the ulema w ere actively involved in
T h e V enetian Bailo, always on the lookout fo r the possibility o f
this profitable trade. A ccording to A k d a |,4T however, the real cause
w heat ex p o rt from the O tto m an dom inions, provides us in his
o f long-term shortage in Anatolia w as no t the co n tra b a n d trade
rep o rts with reliable observations on the fluctuations o f grain
stim ulated by higher E uropean prices, but the spread o f the çiftlik
p ro d u ctio n in the Em pire. Investigations o f the T u rk ish archives
system (estates ow ned by grandees), which entailed the d ecrease o f
m ight provide fu rth e r data for com parison a n d lead u s to m ore
conclusive findings.
** Aymard, op. cit.. 129; F. Braudel, ibid.. 583. But G ü ç e r’s research 49 in to the O ttom an so u rces o n c ro p
*' Mustafa Akdag, “Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş, ve İnkişafı Dev­
sh o rtag es in the period 1578-1637 is not com plete enough to enable
rinde Türkiye’nin İktisadî Vaziyeti." Belletea. XIV. 55. 1950, 390.
Ibid.. 390-91: M. Akdag, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi. 11. (Anka­
“ Ayımırd, o p cit., 112, 114, tables.
ra: Türk Tarih Kurumu, 1971), 343. Th«rc were great famines in the
4* l.ütfi Gilmer, X V I - X V I I Asırlarda (hm anlı İntf'araturluğunda Hububat
years 1494-1503.
M e r e s t iv Hubulhittun Alınan Vergiler (Istanbul: Istanbul Üniversitesi İk-
*? Akdag, “Oimanli,” op cit.. 392*93.
346 Impact o f the Annales School Hali! İnalcık 347

u s to m ake m eaningful com parisons. The following list c a n b e d raw n n a tio n s in th e six teen th cen tu ry . As to th e shortages a n d risin g prices
u p fro m h is findings: in Istanbul in th e I5 8 0 's . these are a ttrib u ted in th e V e n e tia n sources
to a diversion o f su rp lu s to the arm y in the East.
1564*65 W idespread sh o rtag e in Anatolia (cf. A k d ağ .Belleten Briefly sp eak in g , in th e period 1549-1593. th e L ev an t, o r to be
X IV .396) m o re p recise, th e Aegean co asts a n d Albania, c o n stitu te d the
15 7 4 -7 6 Severe sh o rtag e in Istanbul (also in A kdağ, ibid.. 4 0 1 ) prin cip al w h eat m ark et from w hich Venice rep le n ish e d its short
15 79 S h o rta g e in A rchipelago, Syria supplies. It h a s been suggested th at, p rio r to 1549. th e Republic
15 8 0 S h o rta g e in w estern Asia M inor, A rchipelago relied u p o n Italian w h e at-p ro d u cin g areas, a n d th a t a fte r 1593
1583 S h o rta g e in A rchipelago. A leppo m assive w h eat im p o rts fro m th e Baltic co u n tries c h a n g e d th e
1584 S h o rta g e in w e stern AnatoBa. S yrian c o a sts. T rip o li p a tte rn , w ith o u t, how ever, elim inating th e im p o rts fro m th e Levant.
1585 S h o rta g e in w estern AnatoKa, Rum eli (E d irn e. In fact, in th e y e a rs 1600-01 a n d 1 6 2 8 -2 9 , because o f favorably low
B erkofca. T em eşvar). Lepanto. Z u lk ad riy c in E a ste rn p rice levels, l^ v a n tin e w heal su p p lies replaced th o se fro m n o rth e rn
Asia M inor countries.*2 W ith in th is b ro ad p ictu re, variations in w h e a t im p o rts
15 9 0 S h o rta g e in D am ascus from the l.cv an t d o n o t seem to su g g est a progressive d c c lin c w hich
1591 S h o rta g e in S koplje m ight be a ttrib u te d to a co n sta n t facto r su ch a s lo n g -term
1609 S h o rta g e in C rim ea, the T o k a t-Ç o ru m a re a , R atum , popu latio n p re ssu re . T h e boom o f 1 5 4 9 -5 3 . lik e n as th e b eginning
w e stern A natolia o f a n ew e ra in th e east-w est trade, m ay sim ply have been the
o u tco m c o f a n u n u su a l d isp arity o f p rices betw een th e tw o a re a s
In this list, the sh o rta g e s indicated in th e A egean a re a arc resu ltin g fro m exceptionally g o o d h arv ests in th e Levant a n d g rea t
particu larly n o tew o rth y , since th is a re a provided th e m ain s o u rc e fo r sh o rta g e s in Italy .” It sh o u ld be a d d e d th a t the O tto m a n c a m p a ig n s
V enetian w h e a t p u rc h a s e s , w h e th e r by p e rm it o r c o n tra b a n d . T h e in T ran sy lv an ia in th e years 1 5 5 1 -5 2 did n o t obviously affect th e
severe c ro p s h o rta g e s a n d risin g p ric e s In w e stern A natolia in 1564- large scale w h e a t ex p o rts. In a n y c a se , b e c au se o f th e h ig h tra n s p o rt
6 5 . w itn esse d in V e netian so u rc e s a s well,10 led to a n a ctiv e w h eat co sts, im p o rts fro m th e Levant w ere econom ically feasible only w hen
traffic fro m M a cedonia a n d T h ra c e to th e A egean c o a sts o f Asia p riccs in th e Levant san k b elow h a lf th e Italian prices.*4 In fact, price
M inor. A k d a ğ .“ *n a sw eeping g eneralizatio n , su g g e ste d a n alm ost seem s to be th e m o st co m p reh en siv e single in d ic a to r o f th e ea st-w e st
p e rm a n e n t sh o rta g e a n d relatively high p rices in W e ste rn A natolia trade.
a n d the M a rm a ra basin a s a resu lt o f ira ssiv e p u rc h a s e s by W estern

tisat Fakültesi. 1964). 8-9. Table I. O n wheat trade. L. G öçer. “XVII.


yüzyıl O rtalarında İstanbul’un İaşesi için Lüzumlu H ububatın Temini Me- "A ym ard. op. cit.. 166-67.
selesi." İktisat Fakültesi Mecmuast XII. 1 9 5 0 /5 !. 397*416; L Göçer. ” Aymard (ibid.. 125) pointed out th at heavy imposi:ions on wheat exports
"Osmanlı İmparatorluğu Dahilinde H u b ıo at Ticaretinin tâbi O lduğu Ka­ from Sicily m ade the Venetians turn to the Levant. Braudel
yıtlar, İktisat Fakültesi M ccmua». XIII. 1931/32, 70-98; M aue-M athilde (Mediterranean, op. cit.. 1, 581 > also suggests that the use o f larger cargo
AJcxandrescu. “Contribution à l’étude de l'approvisionnement en blc de vessels reducing transportation costs, became a factor in the expansion o f
C onstantinople nu XVlIle siècle," Siudia et Acta Orienlalia. t. 1957. 13* the wheat trade.
37. **Aymard. op. c i t . 50; also see Ljuben Berov. "Changes in Price Conditions
* Ayinnrd, <y>. cit.. 31. in T rad e Between Turkey and Europe in the 16(1*- 19th Century (sic).*
“ Akdağ, " O sm n n ir. o p cit.. 513. btudes ttafkunufim . II III, 170*73.
Halil İnalcık 349
548 Impact o f the Annales School
sam e rate in Venice except at the tim e o f sh ortages in V enice, 1551-
I I Hi PR IC K F A C T O R IN H AST*W EST T R A D E 54. Ragusa. an O ttom an tributary, w as g ran te d tra ta (export
In the period 1548-52. the m assive exports from the Levant also licenses) at tim es w hen this w as denied to Venice. As to th e price
coincided w ith cheaper silver in Italy from 1540.” so th at Italian levels in the th ree different areas, wc see that in V enice they w ere 4-
buyers m ade m assive p urchases not on.y in w heat b u t also in such 10 tim es h ig h er th an the O tto m an priccs d uring 1551*54 a n d 4-5
oth er com m odities as wool, leather, tim ber, su g ar, a n d furs. T h u s a tim es higher in the following period, while in R agusa th ey w ere 2-3
pi icc disparity large enough to justify speculation, w h eth er resulting: tim es h ig h er than the O tto m an priccs from 1550-82. b u t alm ost the
from a real shortage o r from an inflation in silver in Italy, seem s to sam e as A natolian prices in the period of 1590 * 1 6 0 0 . O tto m an
have played a decisive role in the variations in the Levantine trade. It devaluation o f 1 5 84-86 caused a sh arp increase in p rices. !t seem s
m ust be rem em bered that even in times o f a c u te sh o rtag es in the th at d u rin g the Celâli dep red atio n s in Anatolia, 1 5 9 5 -1 6 1 0 . w heat
Levant con tra b a n d trade co n tin u e d .** priccs w ere m uch low er in Rumeli; w heat shipm ents fro m Rum eli to
If w e tak e the period 1550*82. when silver co in s in the O tto m an Anatolia w ould seem to confirm this fact. The d e p re d a tio n s o f the
Em pire as well a s in Ragusa a nd in Venice rem ained fairly stable in Celâlîs. rebellious m ercenary com panies, ca u se d th e peasant
value, we see that the official O ttom an w heat price alm ost doubled, population to ilce the countryside en m asse, a n d seem to have
rising from a 4 -5 akga to 8 -1 0 .” The rise w as approxim ately the resulted in a d ram atic decline in agriculture a n d in fam ines in
C entral A natolia.5* T hus, considering wheat priccs in th e Levant,
roughly fo u r distinct periods can be d isccm cd in th e sixteenth
” Braudel. Mediterranean, op. cit.. 1. 476. For particularly light silver coins
century. T hese are 1500-50. 1550*85. 15S5-95, 1 5 9 5 -1 6 1 0. Bui
in the Levant during this period, see a report by the Venetian Baik> in
d id th is p a tte rn em erge from a population pressure, p ro d u ctio n level,
Istanbul, citcd in Braudel. Mediterranean, op. cit.. I. ‘*50.
o r disparity in the price o f silver?
H For an example in 1564. see Akdağ, “Osmanlı,” op. cit.. 396.
” For wheat prices in the Ottoman Empire, see Akdağ. ibid. 528-37; T H E O R Y O F Ç İF T L İK S Y S T E M A N D IN T E G R A T IO N
Güçer. XVI-XVII Asırlarda. op. cit., 59; 6 . L. Barkan, graph in Braudel. O F O T T O M A N E C O N O M Y W IT H T H E W E S T
Mediterranean, op. cit.. I. 518, and “Pr.ce Revolution of the Sixteenth
in the context o f cast-w est w heat trade, the O ttom an E m pire is also
Century: A Turning Point in the Economic History of the Near East."
International Journal o f Middle East Studies. VI, I, |an. 1975. 8-15; b ro u g h t into the theory o f the “refcudalization” o f E astern Europe.
Aymard. op. cit.. 120-45; Braudel. Mediterranean, op. cit.. I. 516. 518. Braudel, subscribing to A ym ard’s hypothesis,*9 suggests that;
For the period 1490-1540. priccs in Akdağ (2-3 akça per kile, tale ■ T h e g rain crisis, com bined with th e money crisis, w as largely
25.656 kg) are lower than Barkan’s (4-8 in Bursa. 6-10 in Edirne. 13.5 in responsible fo r encouraging the developm ent o f inherited property
Istanbul), apparently because the latter takes prices only in the capital
citics. Bursa kadi records confirm Barkan’s prices there. The official
moderately, but after the devaluation they shot up to 20 akça or more in
prices set for wheat in Thrace during the same period was 4-5 akça per
Ihc period 1585-95, 40-50 akça in the period 1595-1610. As Braudel
kile. See Tayyib Gökbilgin. Edime ve Paşa IJvast (İstanbul: İstanbul Üni­
pointed out, unless we establish comprehensive price series covering long
versitesi. Edebiyat Fakültesi. 1952). 168, 237. 248. 297. S. Faroqhi and
periods for different parts o f the Empire, we cannot be certain o f our
11. İslamoglu, “Crop Patterns and Agricultural Trends in Sixteenth- assumptions.
Century Anatoli».’' paper presented at First International Congress of the
M Akdağ, “Osmanlı," op. cit., 532-37, graph on 533; M. Akdağ. “Celâli"
Social and Economic History of Turkey: 1071-1920 (Ankara: llncettcpe
İsyanlarında Büyük Kaçğunluk," Tarih Arujtrınalan Dergisi. II, 2/3.
Univ.. luly 11-13. 1977). give the same rate in central Anatolia for the
196-1. t *49.; I. Güçec, XVI-XVII. storlarda, op. :it.. 19.
period 1570-74. but 10 in l/nik and 18 ‘o r ihc Adana area In the pcrkxl
w Braudel, Sh'ılıirrnııu\ııı. op. cit.. I, 593-94; Aymard. op. a t.. 51-52.
1550-1584. before the Otlumun devolution, wlwul priccs increased
350 Impact o f the Annates School Halil İnalcık 351

.... lo full ow nership as exemplified by t!ie contem p o rary e states o f ready to o ffer their valuable wheat reserves fo r sale to the
H ungary and Poland. If historians talk o f “refeudalization" ... in the W esterners. It m ust also be rem em bered that a lm o st h alf the
W est betw een the sixteenth a nd eighteenth centuries, a very sim ilar revenues from the lim âr/khâss o r w a k f lands, w hich c o n stitu te d no
pattern w as developing in Turkey.... Ö m er Lûtfi B arkan a n d his less than 90 % o f the arable lands in the Balkans a n d Asia M inor,
pupils in the c ourse o f an extensive research p ro g ram have w ere exacted in kind, but then h ad to be co av crted to cash for the
confirm ed this spread o f the m odem estate (çiftlik) to th e advantage treasu ry o r the tim ar-holdcr. Farm ers wen; a sk ed to pay their
o f the Sultanas a nd Pashas w hom we know to have been en g ag ed in obligations in cash a n d . despite governm ent ord ers to th e contrary,
the grain boom .... O n e suspects that this transform ation w as very far tim ar-h o ld ers also p ressed taxpayers to pay their tith es n o t in kind
reaching. Turkey like W estern Europe w js living th ro u g h the “price but in cash.6* U n d er these circum stances t ie O tto m a n econom y
revolution" a nd the agricultural revolution im posed u p o n her, as strained to adjust, it is arg u ed , to a money e co n o m y , whose
upon oth er countries, by population grow th.... G re a t c h an g es were actualization obviously d em anded a closer econom ic in teg ratio n with
certainly on the way after the 1560’s. the W estern M editerranean.*5
O n this interesting theory, which seeks to sh o w a n o th e r way in It is also tru e that there was stro n g pressure to w ard integration
which the O tto m an Em pire shared a “com m on destiny," let m e here Irom the W est, m anifesting itself in the offer o f high prices a n d the
ad d only the following rem arks. A m ong various factors affecting the o rganization o f large-scale con trab an d trad e in th e A egean.64 T he
level o f O ttom an w heat exports w as the d em and for silver: by the O tto m an g overnm ent struggled to protect its in tern al m arket
treasury to financc the w ar m achine, which increasingly d epended th ro u g h the enfo rcem en t o f fixed priccs, th e prohibition o f ex p o rt o f
o n paid m ercenary troops, by the m em bers o f the ruling class to such basic necessity g oods as g rain , cotton, leather, hides a n d wax
m aintain their retinue a nd position, and by the sim ple peasan ts to along with strateg ic item s such a s pow der, arm s a n d lead: through
fulfill their tax obligations to the state o r to th e tim ar-hokiers. These fighting ag ain st sm uggling, no t only in the Aegean Sea bu t also in
three m ust be considered the m ost significant variables, som etim es the internal m arket; a n d by p u rsu in g a n d p rosecuting th o se native
overriding all o th er considerations. In 1548, a rep o rt from Egypt to m erch an ts engaged in collecting a n d hoarding the above-m entioned
the Sultan60 s tated th at the five hu n d red thousand gold pieces for the g o o d s d irectly from the villages.
an nual fixed paym ent to the treasury w ere no t easily collected A lthough A ym ard says in o n e place th at O ttom an effo rts to curb
because o f u nusually low grain prices, the result o f th ree consecutive the large-scale w heal trad e to Venice w ere indeed succcssful, he
ab undant harvests. T he storehouses, the rep o rt a d d ed , w ere full and seem s generally to have accepted that, as a result o f d isorganization
aw aits buyers, but “for both the em tns. keşşâfs. a n d o th e r imperial a n d ineffectiveness, com bined with the dem and fo r bullion and
collectors as well as the com m on tax paying subjects it w as extremely
h ard to sell |th e ir w heat) a nd pay the tax d u e .” In 1 5 4 9 -1 5 5 1 , the
availability o f great quantities o f grain at such low prices was
evidently the m ain reason for “the renewal o f Italian com m erce with *z During the years of abundance even the common people were permitted
Egypt (cereals, b u t also spices, linen, sugar, e tc .)." 61 T h u s silver was to sell their surpluses directly to the foreigners; see Aymard. ibid., 5 0-51.
so badly needed in the O tto m an Em pire th at the O tto m a n s w ere *J See notca 83 and 87.
** Rüslcm. the Grand Vizier, reportedly said to the Bailo about the
*° Nationalbibliothck. Vienna. Manuscript AF 239. MumUe&t-i Ibrahim Bey. Venetians, “che vengono pigliar grani ncll’Archipelago a forzc dc denari,"
v.78b. cited by Aymard, op. cit., 50. Western nations also pressed the Forte to
*■ Aymnrd, op. cit.. 48, 56, 122. In the year« U 4 9-I515. large Venetian grant trade piivilcges; sec H. İnalcık. “İm iyfoM ," Encyclopaedia o f Islam,
cargo ships left Venice for the Archipelago. iManhul nnd Egypt. 2nd cd.. IV. 1179 89.
352 Impact o f the Annales School Halil İnalcık 353
lu xu ry goods, rhe O tto m a n m arket wa? virtually a free one.®* T hus, en d o w m en ts, as p racticed in the p erio d s prior to th e sixteenth
there apparently was n o serious obstacle to the integration proccss c en tu ry . T h e persisting c h aracteristics o f ih c O tto m a n socio-po\iU ca\
w hich led to the spread o f estate (çiftlik) a g ricu ltu re in th e O tto m an system w ere such th at the large O ttom an e sta te s, ow ned o r
controlled by the g ran d e e s (ekâbir çiftliği) had a c h a ra c te r peculiarly
dom inions.
But still, th e problem o f the origins a n d n a tu re o f an O tto m an their ow n in th e seventeenth a n d even the e ig h teen th cen tu ries. At
"çiftlik system ." supposedly capable o f changing th e “O tto m a n social any rate the existence o f çiftliks does not allow th em to be identified
¿ tiu c tu jc ,” is <9 very com plcx one. L e t m e o n ly m y h e re th a t those with cen tral o r eastern E u ro p ean form s, w hcie d ev elo p m en ts took
S ultanas o r Pashas supposedly converting their “bcncficium " to full place w ithin a totally different co n te n t d o m inated by a n aristo cracy
in a b so lu te co n tro l o f the land.
ow nership in B raudel’s terms** w ere in fact sim ply selling th e tithe
incom c o f th eir “benefteium " (tim âr. arpalık, p a ş m a k h k . e tc .). which T h e Evidence Sup p lied by th e O tto m a n Surveys o n Population
Pressure
w as paid in kind by the reaya, the peasant p o ssesso rs o f th e state
ow ned lands. If such lands gran ted by th e Su ltan as m ü lk, freehold S ettin g a sid e theories that population p ressure m ig h t be inferred
pro p erty , th ey w ere im m ediately tu rn e d in to w a kf. pious fro m such ex tern al variables as the ch an g e in the volum e o f grain
e x p o rts, sh o rtag es in u rb an ccn tcrs. o r the rise in priccs. all o f which
d e p e n d ed on diverse a n d often accidental factors. M ichael C ook,
** Aymard. ibid.. 50. 59. 61. 70. 95. 99, 132. 167-68. The original idea W olf-D ictcr llü tte r o lh . a n d M ustafa Soysai, a n d m o st recently
comcs from Braudel, Mediterranean, op. cit.. I, 539. Suraiya F aroqhi a n d H uri İslam oğlu67 have set o u t to study the
** Braudel, ibid.. I. 593-94. For the early history and the origins of the çift­ p ro b lem directly in th e O tto m a n countryside. By u s in g O tto m a n
lik system, see II. İnalcık. '’Capital Formation in the Ottoman Empire.“ fiscal surveys they have sought to exam ine in selected a re a s the ratio
Journal o f Economic History. XIX, 1. Mar. 1969. 124-35; I. Bcldiceanu- o f p o p u latio n to its reso u rces a n d w h eth er it chan g ed considerably
Stcinherr, “Fiscalité et formes de possession de la terre dans l’Anatolie over a given p erio d o f tim e: th u s giving rise to th o se p h en o m en a
pré-onom âne.” Journal o f Economic and Social History o f the Orient. XX. such as unavailability o f m arginal land, a rise in land priccs. an
1976. 234-322. The çiftliks belonging to Rustem Pasha and his wife ware increase in th e n u m b er o f landless p easan ts, em igration, etc.. w hich
all pious endowments (waqf). See Gökbİlgin. op. cit.. 500*501. 518. 524- v o u ld in d icate a popu latio n p ressure.
25. Like o ther viziers in the imperial council. Rustem Pasha was eager to M. Cook was the first to examine carefully and critically the
sell the wheat produce of his endowed çiftliks io (he Venetians; sec O ttoman fiscal surveys in the period 1450*1575, looking a\ three
A y m a rd . ¡bid., 5 1 ; T . G Ö kbilgin, “R ü su m P aşo," Tarih Dergisi, V III, selected areas comprising some seven hundred villages: Aydın on the
1955. 32. After the sixteenth century, chinges occurred in the traditional
Ottoman çiftlik system. Çiftlik owners were now mostly influential local
notables (âyâns) and state-owned • lands and reaya were increasingly * M. A. Cook, Population Pressure in Rural Anatolic. ¡450-1600 (London;
involved in the system. For these developments sec H. İnalcık, Oxfotd University Press. 1972); Wolf-Dieter Hütteroth, Län<Widie
"Centralization and Decentralization in Ottoman ‘Administration.'* in T. Siedlungen im südlichen Inneranatoliett in den letzten vier Hundert fahren
Naff and R. Owen. eds.. Studies in Eighteenth century Islamic History (Göttingen: Göttinger Geographische Abhandlungen. Heft 46.1968); W.
(la n d o n and Amsterdam: Feffer & Simons. 1977), 27-52; H. İnalcık. ilü u ero th , /fisforic Palestine, Transjordan a n d SmJJiem Syria in the Laie
“The O ttoman Decline and its Effects upon Reaya," İn H. Birnbaum and 16* Century (Erlangen: Erlanger Geographische Arbeiten. V. 1977);
S. Vryonis. eds., Aspects o f the Balkans. Continuity and Change (The Mustafa Soysal, Die Siedlungs ■ und Lundsz'haftsentwicklung der
Hague and Paris: Mouton, 1972), 33£ 54; M. Iimlcik. “Military and (¿ukuroiti. mH b t 'o n d w Beriiksichtigung d tr (Erlangen:
Fiscal Transformation in the Ottoman I mj'irc," -\r c h i\'u m Ottomanicum, Erlanget (V■■jtniphr vlu* Arbeiten, IV, 1976); Fnroqht mul Ulamoglu. op.

VI, 1978 (forthcoming)


554 Impact o f the Annales School Halil İnalcık 355

Aegean c oast, o n e o f the m ost fertile tre a s o f Asia M inor; H am id in


p opu latio n p ressu re hypothesis."” Also the fact th a t food p riccs rose
a m ountainous region o f the Southw est; and T o k at in n o rth eastern
faster than w ages is “a fairly convincing case for a shift in d em and,
Anatolia. C ook observes68 that, in all these areas, we can sp eak o f “a
b u t the evidence is slight." C o o k also points o u t th at o u r present
dem ographic saturation u n d e r sixtccr.th-century-conditions.w As to
know ledge o f O tto m an agricultural history is n o t ad e q u ate to
the conditions o f cultivation, he points o u t “a g en eral red u c tio n o f
d eterm in e w hether there w as an intensification in agricultural
the size o f the land holding in the possession o f the individual m eth o d s.75
peasant,”** a nd that ‘the peasants w ere reaching th e lim its o f
S uraiya Faroqhi a n d Leila K rder7* have studied th e q u estio n o f
cultivation as defined by their physical environm ent." as can be seen
population pressu re d uring the period 1 5 5 0-1620, w ith special
"through the attem pts to squeeze a harvest o u t o f the hillside
em phasis o n the dem ographic a n d econom ic c o n seq u e n c e s o f the
tow ards the e nd o f the p e riod."70 A grow th in both the size o f the
C elâli d iso rd e rs in Asia M inor. Selecting tw o areas o f very different
population a n d the extent o f arable land w as an undeniable fact, but
characteristics, the S ancaks o f § eb in (§ ab in ) K arahisar a n d izm id
“the population grow th w as m ore rapid than the extension o f
(K ocaeli). they found in both for the years 1550*1620 a d ecrease in
cultivation.” O n the basis o f an index with a base level o f 10 in 1475. the n u m b er o f settlem ents:
the population by 1575 had grow n to 17 while th e land u n d er
Kocaeli from 161 (1561) to 141 (1615)
cultivation h ad reached only I2 .7' In addition, the average peasant
Karahisar from 426 ( 1569) to 402 (1613)
household landholding had fallen from half, a gift (one gift varied
betw een 60*150 th o usand square m eters) to a th ird o r even a and in th e size o f th e tax-paying population (in hârte):
q u a rte r gift by the e nd o f the period. How ever, he pointed o u t. this Kocaeli from 5439 (1 540’s) to 4730 (1613)
does not necessarily indicate real population p ressu re, for th ere is Karahisar from 13,679 (1569) to 7755
always the possibility o f a m ore intensive exploitation o f the soil.72
After m aking n o te o f the uncertainly o f O ttom an survey d aia. they
M oreover, he adds, conclusions draw n from the study o f the fiscal
stated in conclusion th at K arahisar show ed a sharp increase in total
surveys a re always questionable due simply to the sh o rtco m in g s o f
population d u rin g the period 1 5 4 7-69 a n d an equally dram atic
the records them selves.” “T he surveys indicate a d ram atic increase
decline d u rin g th e period 1569-1615, while in Kocaeli th e p attern o f
in the prop o rtio n o f adult m ales u n m a rrie d .... If this can b e taken at
decline was less evident, in their o pinion, the difference in the K oca­
all seriously (since it m ay sim ply have to do with an un reco rd ed
eli p attern can be attrib u ted to the form ation o f large lan d holdings
changc in fiscal practice), it provides an elegant confirm ation o f the
igiftlik), w ith th e intro d u ctio n o f new cro p s and farm ing p attern s
and an en su in g rise in productivity. They noted th at th eir findings
that there w as som e decline in population tow ards the e n d o f the
*“ Cook, ibid.. 15.
«” Ibid.. 12. »Ibid.. 26-27.
10 ¡bid.. 21-22. Xavier dc Planhol. "Geography. Politics and Nomadism in
75 On the agricultural history of Turkey see H. inalcik, "Filaha,"
Anatolia.“ International Social Science Journal. XI. 1959. 525*51.
Encyclopaedia o f Islam. 2nd ed.. 111. 906-09: S. Faroqhi. “Rural Snrirty
observed that Anatolian nomads ur.der ihc constant pic»»uic of
in Anatolia and the Balkans during the Sixteenth century," Turcica, IX. 1.
agriculturalists were pushod into higher pasture lands in all but eastern
1977, 161-96; Faroqhi and Islamoglu, op. cit.: and recent publications of
Asia Minor during the sixteenth and seventeenth centurics.
Hutterolh and Soysal (see note 67).
71 Cook. op. cit.. 10-11.
n “Population Kiic and l ull in Anatolia, 1550-1620.“ to be published in
72 Ibid.. 15-14.
Middle huM S tiu lm I am indebted lo the authors for Idling me read ihc
M Tor a discussion of this point sec ibiil. 20-21. M -55.
paper.
556 Impact o f the Annales School Ilaiil İnalcık 557

sixteenth c entury co n c u r with th e conclusions o f N ecdet T unçdilek, is a w ell-know n fact that the general fiscal surveys {m u fa ssa l deft ers)
Akdağ a nd I lü ltc ro th for o th er regions o f .Asia M inor. a rc no t com plete in th eir d ata o n revenue a n d p o p u latio n b ecause a
Recently S uraiya Faroqhi, and H uri İskım oğlu77 have m ade pari o f these tw o item s w as o ften recorded in s e p a ra te surveys,
com parisons o f the rate o f population increase with agricultural particularly th o se for the extensive wakft. So m etim es th e d ata th u s
p ro duction in o th er a re a s in Asia M inor. T hey have tried to correlate sep arated from o r rein stated in a survey m ight ch a n g c n o t only the
population cha n g e w ith shifts in production a n d c ro p pattern s. In a m o u n t o f tax revenue a n d n u m b er o f taxpayers b u t a lso the p ictu re
their jo in t paper, Faroqhi a n d islamoglu, u sing the d a ta o n fifteen on c ro p p attern s. S om e o f the unusual situations w h ich have been
selected districts (n ahiye) from O ttom an survey reg isters dating o bserved m ay b e explained by this fact. O n th e o th e r h an d , the
from 1520 to 1600, conclude th at th e increase in grain p ro d u ctio n sw itch from w heat to barley m ay sim ply have been d u e to the fact
in m ost o f these districts w as much below the rate o f g ro w th in that th e g overnm ent dem an d ed large quantities o f b arley d u rin g ihe
population. A ccording to their calculations, with the exception o f m ilitary cam p aig n s in the Hast. T h is clen an d m ay h av e m anifested
İznik a nd A dana, the population in all d istricts grew a t a rate g reater itself in th e form o f a tax levy in kind (niuiil). req u ired 2 /3 o r 4 '5 in
than 50 percent. T h e a u th o rs ' explanations fo r the tw o exceptions barley a n d 1/3 o r 1/5 in w heat, a n d also in th e fo rm o f forced
are . first, that the A dana (Ç ukurcva) a rea w as in th is perio d still gov ern m en t p u rch a se s (sitrsat)19 w hich b ro u g h t a b o u t a rise in
p redom inantly a tribal area, a n d secondly, th at th e çiftlik system o f barley prices.*0
“com m ercialized large e sta tes“ was presum ably o n the rise in b o th Hut w h at F aroqhi a n d islam oglu tried to sh o w w as that the
areas. In resp o n se to population growth, they th in k an in crease in sh rin k ag e in w heat p ro d u ctio n , the co rresp o n d in g g ro w th o f
p ro d u ctio n as well as a changc in crop p attern o c c u rre d . O n th e dry com m ercialized c ro p s, and the rise o f ihe so-called ç iftlik system
c entral plateau there w as a shift from w heat to barley a n d m inor w ere all developm ents th at o c c u re d u n d er (he im p a c t o f the
g rains, a n d o n the coastal plains of T ire a n d A dana to barley a n d “capitalist w o rld -eco n o m y ” In th e period 1 5 1 5 -1 6 0 0 . But in Ç u k u ­
c o tto n . rova (A dana), the only place w here a ch a n g e fro m g rain to a
T he a u th o rs, arg u in g that no iro rc objective basis o f calculation c o m m ercialized c ro p has been e sta b ish e d .41 “vvorld-econom y
h as yet been derived from the d a ti in the surveys, a d o p te d tax on
c ro p s a n d n u m b er of taxpayers as th e in d icato rs o n w hich ch an g es
im p o rtan t factor in shaping th e econom ic situation in this steppe area for
in grain p ro d u ctio n a n d population co u ld be d e m o n s tra te d .78 But it
four h u n d re d years.
S ee O u ç er, XVI-XVII. Asırlarda.., op. cit.. 76* 1 14.
40 F aroqhi an d islam oglu show ed th at w heal priccs ro se from 5 to 6 (but In
” F aroqhi and U lam oglu. op. cit. A dana from 12 to 18) an d th at o f barley from 5 -4 t o 5 -6 (in A dana from
” T h e sa m e m eth o d has been applied in H ü ltero th . Lùndliche.. op. ch.. 8 to 10) after th e m iddle o f the sixteenth century.
166-89; H ü ttero th , H istóricaí Geography. op. cit.. 5 6 -1 1 0 ; an d in Soysal. 11 H vidcnce supplied by the O tto m an cu sto m s registers o f th e fifteenth and
op. cit.. 9 -5 7 . U sing O tto m an surveys H iilte ro th stu d ied th e p attern s o f sixteenth ce n tu ries leaves n o ro o m for doubi that O tto m an c o tto n
settlem ent a n d ag ric u ltu re in C entral A natolia (sec n o te 6 7 ). A ccording to industries w e re flourishing in m any A natolian cities -A d a n a , Kayseri.
H iilte ro th . a g ric u ltu re an d settlem ent s h ra n k in the are a as a result o f Bursa. A nkara. U şak, Konya. N igdi. Tire, M enem en. M er/ifo n , and
political un re st a n d the expansion o f nom ads. I le also po in ted o u t (p. 70) D iyarbekir to m ention th e m ost im portant te n te rs an d llv.it. u n d er a
th at large estates (ç iftlikt o f th e type prevalent in th e B alkans d id n o t exist p u ttin g -o u t system , g re at quantities o f cotton g oods w cic p ro d u c ed and
in C en tra l A natolia. It should be td d e d «hat ihc export o f sheep for seni lo d ista n t m arkets in th e B alkans am i n o rth ern Bliitk S ea regions
Is tan b u l's co n su m p tio n , a s required by th e gm -cnim eM an d organized (S ee tnv lo ilh c o m in g edition o f Ihc c m lo m s n y iv le n of .uxl
locally by th e chieltain o f the Cihanl*e*li ImIh-. moM liavc Iwen <in Aittiilvii ) fu rth e rm o re c o tto n goods, c o tto n hit-.ul, nml m w t o tlo n iu .kI c
Halil İnalcık 359
3 58 Impact o f the Annales School

W hen all the studies in population pressu re are ev alu ated , o n e is left
d e m a n d ” d o cs not seem to have been a factor in reality. T here,
w ith o n e key in d icato r o f th e com plex d em o g rap h ic a n d econom ic
c o tto n was cultivated o n sm aV -si/cd m ?zra’a s (u n inhabited arab le
p h en o m en a involved, that is, rise in prices.
land) by nom ads since there is no evidence o f large e states (giftliks)
Since the publication o f B raudel’s La M éditerranée,*4 stu d ies o n
for this period.” At any rate the theory th at, already in the second
th e rise o f p ric e s in th e O tto m a n d om inions h a v e b e e n p u rsu e d in
half o f the sixteenth ccntury, the O ttom an E m pire w as w itnessing
tw o directions. Som e stress a s the determ ining fac to r th e im p act o f
the beginning o f a fundam ental change in agricultural p ro d u ctio n
the silver influx a n d m onetary policies, o lh cis stre ss th e cffects o f a
a n d landholding system , leading finally to “the disso lu tio n o f its
g row ing differential betw een supply a n d c e m a n d resu ltin g from
social formation'**1 c a nnot be accepted at this stage o f research .
pop u latio n , g ro w th and u rb an izatio n within th e e m p ire a n d an
II. O T T O M A N P R IC E R E V O L U T IO N : A R E S U L T O F expan d in g tra d e with th e W est. G iven the chain o f up h eav als in an
S IL V E R IN F L U X O R P O P U L A T IO N P R E S S U R E ? em p ire w ith a n u n developed m o n etary econom y, h o w c a n o n e.
"The T urkish M editerranean lived and breathed B raudel ask s, avoid using th e term “price rev o lu tio n "? In a critical
with the same rhythm« as the Christian.*' review w ritten ill 1951 o f A kdag’s study, which fo cu sed o n surfor*
Braudel, The Mediterranean, I, 14. p h e n o m e n a s u c h a s th e sh o rtag e o f p recio u s m eta ls in th e m ark et
a n d state devaluations to explain the rise o f prices. I d re w a tte n tio n 81
to the H a m ilto n /B rau d el theory** w hich stressed the im pact o f silver
o n th e rise in p ric c s th ro u g h o u t the M ed iterran ean w o rld a n d a d d e d
the fact th at devaluation played only a partial role in th e com plex
a significant part of Ottoman exports to the Western Mediterranean. (See price m ech an ism in th e O tto m a n econom y.
the lists o f P. Masson, Histoire du commerce français dans le Levant au In a re c c n t article su m m arizin g rese a rch on p ric e m o v em en ts in
XVIle siècle, 2 vols. IParis: Lib. Hachette, 1896], passim). In the period th e O tto m a n E m pire. Barkan*’ co n clu d es that the rise in priccs
before the industrial revolution in Europe, O ttoman cottons faced c a n n o t be explained solely by the g en eral inflation in silver, b u t m ust
competition only from costly Indian cotton*. True, smuggling in cotton as b e a ttrib u te d basically to th e p o p u latio n p ressu re in th e E m p ire a n d
İn wheat was always a problem, beginning as early as the fourteenth (he m ercantile p ressu re o f E u ro p e o n the o n e h a n d , a n d to O tto m an
century with Venetian pressure. Under the Ottomans, even in the period
of decentralization in the eighteenth century, one cannot speak o f a
complete loss of control of trade in vital rsw materials (including cotton)
14 See Braudel. Mediterranean, op. cit.. I. 518*19.
at the expense o f the internal market as suggested by Barkan ("Price
*’ “Türkiye'nin İktisadı Vaziyeti," Belletett. XV, 60. 1951, 651*76.
Revolution, * op. cir.,6*7>. Under the pressure o f the growing demand by
Compare the first edition o f La Méditerranée (Paris: ljbrairie A. Colin,
native industries to keep cotton supplied regularly and at low prices, the
1949). 361*420 with The Mediterranean, op. ci:. 462-542. especially p.
Ottoman government during this entire period, however, felt constrained
517.
to prevent smuggling in cotton.
v “ Price Revolution o f the Sixteenth Ccntury," op cit.: the original o f the
M Compare Soysal, op. cit.. 24. 64, 81. T ie çiftlik appeared there in the
article in Turkish is in Belleten. XXXIV, 1970. 5S7-607; cf. Vuk Vinaver.
nineteenth century.
“M onctarna kriza u Turkoj. l575*t65Q .” fstorisM Glasitik, UM V, 1958.
*’ See also H. İslamoğlu and Ç. Keydcr, 'Agenda Tor Ottoman History,*
and Skendcr Rizaj, “Counterfeit o f Money in the Balkan Peninsula from
Re\'iew, I, I. 1977, 31*56. Akdag ("Osmmli." op cit.. 363. 370*71, and
the XVth to the XVIIth Ccntury," Bakanico, 1, 1970, 71*80; S.
Barkan, ‘ Price Revolution," op. cit.. 6*8, 17 1 8 ) had formulated a similar
Hoszowiki, "I T.utope centrale devant le révolution des prix: XVIe et
theory. In "Military and Fiscal Trnniformmion," op at. I tried io focus on
XVIIe stèi'lc’v ’ /: S.C., XVI. 3, mai-juin 1961. 441*56.
internal developments and their impact dii he Otlumun social structure.
160 Impact o f the Annales School H alil İnalcık 361

devaluations o f the a k ç a as a result o f grow ing public expenditures prohibited91 the ex p o rt o f silver to I iu n g ary a n d Italy th ro u g h
on the other. D ubrovnik, o n e o f the principal ro u te s by which silver w as supplied
It m ust Im m ediately be noted th at o n e cannot ex ag g erate the vital to Europe. T h e O tto m an s c n c o u ra g c d im ported silv er a n d g o ld by
significance o f the im port o f precious m etals from th e W est for exem pting them from cu sto m s d u e s a n d by taking s tric t m ea su res to
O ttonim t im perial finances a n d for the econom y in general. C ertainly prevent any flow o u t o f the co u n try . T o fu rth e r illu strate this
ihe O tto m an s them selves w ere keenly aware o f its im p o rtan ce as O tto m an policy o f attrac tin g a n d accu m u latin g bullion, it m ig h t be
early as the tim e ol M urad i U -562-1359), w hen ihey im posed n a d d ed th at, n o t only did th e O tto m an s exem pt silver a n d gold from
tribute o f silver o n Serbia,*4 a n d Bayezid I (1 3 8 9 -1 4 0 2 ), w hen the c u sto m s d u e s, b u t th ey even m ad e it m an d a to ry in s o m e c a se s for
Sultan tried to re-organize a nd exploit the silver m in es o f eastern E u ropeans to b rin g w ith them an nually a certain a m o u n t o f silver to
Serbia.*4 H ie co n tro l o f these rich silver m ines w as o n e o f the be stru c k in O tto m a n m ints.10
principal Incentives underlying the O tto m an stru g g le to dom inate W h e n , in th e seco n d h a lf o f th e six teen th c en tu ry , th e O tto m a n
u p p e r S erb ia a n d Bosnia d u rin g th e fifteenth c e n tu ry .90 W hen g overnm ent d e cid ed to ex ten d c a p itu lato ry privileges to th e w estern
M ehm ed th e C on q u e ro r, in g rea t need of silver to finance his costly nations, the d ecision w as m ad e u n d e r c o n d itio n s o f u rg e n t d em an d
im perial policies, established full control over the a re a , he for c a sh to finance th e g ro w in g n eed s o f th e w ar m ach in e. By th is
time, a sta te o f w ar entailed fo r th e O tto m a n s the e q u ip p in g o f costly
a rm ad as.91 th e m o u n tin g o f siege w arfare, th e c o n s tru c tio n o f
fortresses, a n d . m o st im portantly, th e recru itm en t o f increasingly
** According to N esrJ. ihe Serbian despot offered an annual trib u te o f fifty
large n u m b ers o f p a id m ercen ary tro o p s equ ip p ed w ith firearm s.9*
thousand vttkiyya (64,140 kg. silver) to th e O ttom an Sultan in 1381; see
T h is m ean t, a s it d id fo r th e S p an ish E m pire w ith its n u m ero u s
F. T ae sch n e r, ed., Gihannuma (Leipzig: O. Harrassowitz, 1951). 58. In
financial crises, th a t v ast a m o u n ts o f bullion had rep eated ly to be
13 3 2 in a plan o f crusade Philip IV, th e K in ; o f France, was exhorted to
found a t s h o rt n o tice to e n s u re p ro m p t paym ent. A n d it m u st be
ca p tu re th e live silver mines in Serbia; see A. S. Atiya, Crusades in Laler
M iddle/\ges (London; M ethuen and Co.. 1938), 105.
** See N. Deldiceanu. Regiemems M inien, J190-J512 (Paris and The
Hague: M ouion. 1964). 53-55. 57.
Around l<138, Ottoman Finance Minister Fndlullah urged (he Sultan to * Ragusa protested the Ottoman prohibition o f silver export already in
capture silver and gold m in es Jn S e r b ia ; »cc Doukaa, op. cit-. 1 7 5 7 7 . 1443; see N. lorga. Wutes en extraits, op. cit.. II. 151. For Mehmed II'S
Mehmed the Conqueror conqucrcd Serbia an d Bosnia in a series of prohibition, sec R. Anhegger and H. İnalcık. K^ıûnnâıne-i Sultani ber
campaigns between 1454 and 1464. In 1444 Venice asked the King o f M ıuxb-i 'ö rf-i Osmâtıî (Ankara: Türk Tarih Kurumu. 1956). 8, 16.
Bosnia to surrender the siher m in e s in retarn for military assistance. The * According to the stipulations o f the treaty o f 1454. the silver and gold
Serbiun despot’s annual re ven u e from the silver mines o f Novobrdo alone imported by the Venetians into the O ttoman Empire was to b e minted in
amounted to 200,000 gold ducats; see N. lorga, Notes et extraits pour the O ttoman mints: see W. Heyd. Histoire du commerce d u L eiw tt (Paru;
servir ¿1 1'hisioite <te$ Croisades (Paris: £ . leroux, 1902). II. 152-53; and Société de rO tien t. 1936). II. 317. European merchants were to deliver
N. lorga. Geschichie des Osmanischen Reiches (Gotha: F. A. Perthes. annually 4 00 kilece (668 kg.) o f silver to the mint o f Aleppo in the
1909). I. 423. O n the importance of the silver mines in Serbia, see also sixteenth century.
M. Mihailovic. Memoirs o f a Janissary. (Antt Arbor; (Jniv. o f Michigan ,l For the expenses o f an O ttoman naval expedition, see C. Imber. "The
Press. 1975), 75. 77. 99. 103; D. Kovntmtf. In Scrbie et la Bosnte Costs o f Naval Warfare. The Account o f 1 layrcddin Barbarossa's lierceg
in&ftcvalcs k s mines d 'o r et d a rgent," Annuls I S C . XV, 2. mars-avr.. Novi Campaign in 1539." /troWwwi Otlomantcum. IV. 1972.203-16.
I960. 148*58: and •*pe* wily N. BeMi- •"»» K '-'• nu-ttn itp cii. M See İnalcık. "MiM.nv nml l ivcal Transformation." op. cit
362 hipaci o f the Annates School Halil İnalcık 363

rem em bered that, until v dlon replaced it in the following century.** takes gold alone as the stan d ard in his evaluation. ‘Âlî. a n o th e r high
the only m oney acceptable w as gold and silver specie. If o n e is official in O tto m an finances, echos the alarm a m o n g people w ith
looking for an im m ediate explanation o f the O tto m an shift to a fixed salaries, w hen he said: "Since trad es people w ere selling th eir
monetär)- econom y in the sccond half of the sixteenth cen tu ry , one g o o d s as they pleased, prices, tho u g h officially fixed, w ent u p every
should focus prim arily o n the condition* outlined above. day, w ith th e result that a g ro u p o f traders in th e m ark et b ecam e
A ccording to Barkan.96 the price o f food m ore th an q u ad ru p led wealthy w hile the m ilitary a n d the elite w ent b a n k ru p t.”
in the 127 years betw een 1490 and 1617. while in the sam e period Barkan,*8 sum m arizing Sahillioğlu’s study on O tto m a n
the ratio o f gold to silver increased 2 .6 times. T hus, he infers, factors devaluations, places em phasis o n this factor as th e principal cau se o f
o th er th an silver inflation, such as the grow ing d em an d resulting th e price rises at this tim e. Devaluations o f the akça, th e basic
from population grow th a nd the expansion o f tra d e with Europe, O tto m a n m onetary u n it a n d m oney o f acco u n t, o c c u rre d several
m ust be taken into a c count to explain the difference. W ithin this tim es before 1584. T h e first im p o rtan t devaluation to o k place in
long period, however, the years between 1584 a n d 1606 show a 1461 u n d e r M ehm ed the C o n q u ero r, when 355 akça w ere stru ck
stw p ri«* in prices, rwiching a pm k in 1606. with all the from 100 dirhem (3 2 0 .7 g r.) o f silver, a devaluation a t a rate o f 13
consequences o f a real inflation. M easured o n the basis o f the price percen t. In the long space o f the next ccntury. the akça w as fu rth er
o f silver, the general index o f prices increased only 62 % betw een devalued by 13 %, bu t neither o f these devaluations can be com p ared
1490 and 1584. but 165 96 in the following decadc. with the drastic devaluation o f 1584-90. By the e n d o f these six
The im pact, sudden a nd devastating, o f W estern m ercantilism in years, Sahİllioğlu says, 8 0 0 akças were being stru c k from 100 d ir­
the “free" trade region o f the Levant cam c first in c u rre n c y and h em o f silver. T h ro u g h succeeding devaluations th e rate bccam e 95 0
prices. Selânikı. a contem porary historian a n d officeholder in the in ab o u t 1600, a n d 1000 in 1618. Barkan m akes n o atte m p t to
O ttom an finance d e partm ent in an explanation o f an u p risin g o f explain the relationship betw een the sudden increase o f W estern
cavalrym en a t the P orte in 1588,9T com plained o f a su d d en price silver coins in the m arket a n d the devaluations in tro d u c ed by the
change in the following way: "O ne gold piece.“ h e said, “w ent u p in state. H e in terp rets the devaluation sim ply as an a tte m p t to ease the
value from 6 0 akça to 120, a nd following this increase all the prices financial straits o f the state, the explanation forw arded by o th er
in the m arket w ere doubled by the traders. As a result, food stuffs h istorians before h im ." T he real m echanism leading to devaluation,
a nd clothing becam e twice as expensive as before. O n e who b o u n d u p as it is with silver inflation o r. m ore exactly, w ith the p re ­
previously received a salar)' w orth ten d u cats now fo u n d himself sence o f silver specie a t different rates in the m arket, has n o t been
seem ingly getting only five." It should be n o ted here th at Selânikî studied in the O tto m an case.
T h is p ro cess is m ore closely exam ined by Luigi d e R o sa100 in
co n n ectio n with the m onetary problem s o f the K ingdom o f N aples in
** In the critical year of 1688. the Ottoman Government dccided to accept
copper coins in the payment of taxes: see documents in A. Refik. 12. A sır-
d a Istanbul Hayalı (İstanbul: Devlet Matbaası, 1930), nos. 4-7. 11. ** “Price Revolution." op. cit.. 12-13.
* “Price Revolution.” op. cit.. 6-17. and Graph I. Prices rose much higher ** M. Belin, “Essai sur l’histoire économique de la Turquie." Journal
in Istanbul than in other cities of the Empire: cf. Cengiz Orhonlu. asiatique, be sene, IV, l&M, 242-96; A. RcHk. “Osmanlı imparatorlu­
Telhisler (İstanbul: Edebiyat Fakültesi Yayınlan. 1970), document no. 9. ğunda Meskukât,” Türk Tarih Encümeni Mecn.uası. 5. 1340 A. H., 367-
Merc we only considered Edime and Buru priccs from Barkan's list. 79.
*7 T â r ih 'i S elâ n ikî (İstanbul: Maibaıı-i Âmire. 1281 A. H.), 252. On 100 “The Price Revolution, Wars and Public Banks in Naples." Histoire
Selânikî sec i:. Babinger. Geschichtsschreiher tier (h n u in e n uiui ihre Werke économique du monde méditerranéen, 1450-1650, Mélanges en l ’honneur
(Leipzig: O. Harrossowiu. 1927). 136 de bernami lirattdel (Toulouse: Privai. 1973). 159-76.
>64 Impact o f the Annale* School Halil inalctk 365

the period 1570-1600. He n o tes (hat the first signs o f imbalance' silver inflation, gold bccam e th e safe investm ent. T h u s, th e great
appeared with th e increase o f d ip p e d m oney o n the m ark et a n d the d e m a n d for gold a n d a t the sam e tim e large p ro d u ctio n in creases at
flight o f precious inetals fro m the co-intry, an observation equally the Potosí silver m ines caused an u n u su a l inflation in silver in the
valid for the O tto m a n case. Frequ en t governm ent im p o rts o f bullion w estern M ed iterran ean and m ade the Levant, w h ere th e ratio o f gold
from Spain to N aples did not ease the situation, b u t only caused an to siivcr w as lower, a profitable m arket for the ex change o f siivcr for
increase in prices. C ro w in g expenditures by th e state, a n d the gold. F ro m 1570 o n in the Levant, th e scarcity o f silver w as felt
consequent increase in taxation a n d in th e public d e b t, w ere only m o re th a n ever a s a resu lt o f th e u n u su a l in crease in »tale expenses.
o ne aspect o f the inflationary process at w ork. T h e a c u te budgetary Italy o w ed , B rau d el101 show s, its g rea t prosperity d u rin g this period
crisis led 10 partial sla te bankruptcy. T o p rev en t the flight o f to its role as interm ediary betw een these gold a n d silver /o n es.
precious m etals from the country, it was explicitly req u ested in 1587 C u rren cy traffic betw een the eastern a n d w estern p a rts o f the
that th e value o f the currency be re-adjusted to the c h an g ed value o f M e d iterran ean re a d ie d an u n p reced en ted h eight, fro m 1 570's
silver. The date is o f p a rticular interest to us since w e know th at at o n w ard s a n d . in a sh o rt tim e, S p an ish reales invaded all the Levant
about the sam e tim e, u n d e r sim ilar p ressu res, th e O tto m an m arkets. S tim u lated by the en o rm o u s profits to be realized, o ften as
governm ent m ad e its devaluation. Now, I think, we kn o w why and high as 3 0 % ,104 th e speculation in silver a n d gold even d isru p te d the
how O tto m a n devaluation occ u rc d a t a particu lar date. trad itio n al p attern o f the Levantine trad e. In 1603, for exam ple, a
A fter 1571. m assive S panish silver sh ip m en ts w ere arriving in retu rn o f 2 5 0 ,0 0 0 seq u in s from th e O tto m an E m p ire w as rep o rted
Italy. In o n e o f the brilliant ch a p te rs o f Im M éditerranée B rau d el101 with a m a z e m e n t.IOT In the sam e perio d th e a m o u n t o f silver exported
describes in detail how , from 1571 onw ards, th e B arcelona-G enoa yearly from Venice alo n e to the Levant w as estim ated a t five m illion
ro u te replaced the Atlantic ro u te for th e tra n sfe r o f th e bulk o f silver p iec e s.106 T h e French gov ern m en t with its s tro n g m e rc a n tilis ts
A m erican tre a su re to Flanders. A great p art o f th is silver fo u n d its beliefs w a s ala rm e d by th is n ew developm ent a m o n g its m erch an ts,
w ay to the l-evanl th ro u g h G enoa. Naples, Venice, and A n co n a. T h e n o w m o re busily e n g ag ed in the profitable tra d e o f Scvillan and
rea so n fo r th is is to be s o u g h t prim arily in th e fact th at d u rin g ju st M exican siivcr co in s th an in the ex p o rt o f F ren ch m an u fa c tu re s to
this period th ere w as a great d e m a n d for gold o n th e S p an ish side, the Levant. A r e p o rt107 su b m itted to th e King in 1614 reads: “ In the
while in the Levant silver w as relatively scarce a n d gold ch e ap in last few years, o n ly m in te d silver is tra d e d , reaching a fig u re o f m o re
rela tio n to silver; th u s a n e w p h a se in th e lo n g h isto ry o f ex change th an 7 m illion éciis a year in term s o f transit th ro u g h M arseilles
Jvrwppn Islam , now suffering a silver fam ine, a n d E u ro p e , w ith a alo n e, w ith o u t c o u n tin g o th e r reg io n s.”
gold fam ine o p e n e d .102 C o u n terfeit a n d clipped m oney a p p e are d in the O tto m a n m arket
IT ie S panish gov e rn m e n t, th en , to give so m e m o re d etails o n this a s so o n as silver inflation u p se t th e ratio o f silver to g o ld , th u s
im p o rta n t p o int, had to convert its siivcr in to gold, since th e tra n s ­ u nleashing fu rth e r sp ecu latio n o n the currcr.cies in circ u la tio n . This
p o rt o f (he fo rm e r overland to H an d ers involved g rea t difficulties o c c u rre d in fact m u ch e arlier th an 1 6 0 0 .IM A r e p o rt109 d a te d 1575
a n d expense, a n d p e rh a p s m o re im portantly, th e so ld iery in Flanders
insisted o n p aym ent in gold. F urth erm o re, it m u st be n o ted th at in ,0* Mediterranean, op. cit., I. 493-508.
the W est, all bills o f exchange w ere payable in gold. In a perio d o f ibid., 500.
I0* Ibid., 463.
101 Mediterranean, op. cit., I. 476*517. ,p* Ibid.. 478.
,M Ibid.. *199-500. For ihc siivcr and gold traffic between cast nnd west s o 1 ,or Paul Masson, H istuirr du com m erce frunzáis, op. c ii. , /. xix, xxxii-xxxiii.
Andrew A. Watson. “Back to Gold • and Silver." V te fxvnoniu' Hntory lw A ttuulm # to Braudel (M editerranean, op c rt. 1. 557-38), counterfeit
Rtrn'tv, 2ndser.,X X , I. Apr. 1967. 1-54. nitHicy «lid not appear in the Levant before 1600.
566 Impact o f the Annales School Halil İnalcık 367

from Bursa tells, u s that the lewish m oney ex ch an g ers w ere was ap parently carried o u t with the advice o f e x p e rts, the lewish
collecting good akças at the rate o f 50-55 for o n e gold piece and. b a n k ers w ho w ere in control o f O tto m an finances d u rin g this period,
a fter converting them into counterfeit akça, w ere selling them at a an d w ho w ere fully inform ed o f the conditions prevailing in Italy and
rate o f 70 akça for o ne gold piece. the m easu res taken th e r e ." * T he com plcx p ro b lem facing the
T he following O tto m an docum en t dated 9 97 A .H . (1 5 8 9 A .D .)"° O tto m a n statesm en w as th at o f m aintaining th e stability o f a
tells u s u n d e r w hat conditions a nd how the O tto m an devaluations m onetary unit vi$-à*vis different specie u n d er circ u m sta n ce s o f a
w ere carried o u t. “N ew groush are officially circulated a t th e rate o f chan g in g ratio o f gold to silver: a situation that su rfaced from time
8 0 akça. a n d each groush contains 9 and 1/2 dirhem o f silver a n d a to tim e in all m edieval currency system s."*
little over one dirhem o f c opper. If it is m elted a n d , from the silver
thus obtained, akça a re struck, only 65 akça are pro cu red . People in
NEV I1X K D Y S O N -H U D S O N (S U N Y -B in g h a m to n ): I was
the m arket a rc aw are o f this fact an J o f the advantage o f keeping
stru ck by Inalcik’s com m ent th at m any of these stu d ies o f an
their good silver akça and using only groush in their paym ents. As a
A nnules so rt, dealing with phenom ena which th e A n n a le s practioncrs
result o f this akça disappears from circulation. T he rem edy for this like to deal with, apparently relate to a time w hen th e O tinm an
is th at the groush be devalued to a rate o f 70 akça p e r groush.... So,
Um pire w as g oing th ro u g h a profo u n d crisis. N o w th at strikes m e as
the gain being negligible at the new rate, no o n e w ould be interested
very interesting, in the light o f H obsbaw m ’s earlier sug g estio n that a
in hoarding the new silver akça. ” Obviously it w as the sam e disparity
characteristic deficiency o f A n n a le s' style o f history m ight well b e its
betw een silver coins in circulation which w as responsible for
difficulty in co ping with great events. And 1 w o n d e r if w e c a n h ere
people's clipping a nd falsifying the good silver a kça pu t into
g et at this q u estio n o f w hat k in d o f g rea t event a n A n n a te s a p p ro ach
circulation by the im perial m int. It was this "unofficial devaluation"
can deal with a n d w h at kind ap parently it can n o t. S u rely th e crisis o f
w hich forced the state to effect its own devaluation. It is clear from
an em p ire is a g rea t event m so m e sense, first o f all I g u e ss w e could
the report th at the O ttom an finance experts w ere fully aw are o f the
d o it by asking H obsbaw m if th e O tto m an crisis is w h at b e w ould
w orkings o f G re sh a m 's Law. W ith this ad ju stm en t akça a n d groush legitim ately co n sid er a g reat event.
w ere b rought back to the sam e level vis-à-vis gold coin, o n e gold
coin now being w orth 1.7 groush, o r ab o u t 120 akça. Similarly, the
H O B S B A W M : I d id n o t say g reat events. 1 said ce rta in form ative
explanation for the O tto m an devaluation after 1584 m u st be the
events in th e history o f c o u n tries. T h ere is a slight n u an ce. I think
desire to prevent speculation occurring in silver specie a t th e expense
th e crisis o f th e O tto m an Em pire, ab o u t which I know n othing, is
o f the state treasury a n d to prevent the m ovem ent o f g o ld to the
adm irably explainable in term s o f th e Annales school. W hat it seem s
W est, a n d o f silver o u t o f circulation o r to Iran, w here th e ratio o f
to m e is m o re difficult a re these cu rio u s but form ative events in
silver to gold w as higher than in Turkey. (The ratio w as i to 12 in
n ational life, w hose origin m ay well b e a n al/zed in term s o f longye
T urkey a n d 1 to 11 in Iran, b u t 1 to 15 in Sicily.)1,1 T h e devaluation
d urée a n d stru c tu ra l ch an g e, bu t w hose subsequent im pact o n the
sh ap in g o f national life is a u to n o m o u s. Then? is nothing a t all in the
A n n a les ap p ro ach , o f indeed if I m ay say $o. even in th e classical
IWAkdag, “Ojmnnli," op, tit., 520. M arxist ap p ro ach , to s to p u s from analyzing th e o rig in s o f th e
110 It was discovered by Rhoads Murphy in the Başvekâlet Archives In
Istanbul (Mâliyeden Mudewer, no. 22148). My thanks for allowing this
V. Minorsky. “Introduction.” to V. Minorsky. ed., Tadhkirat al-.Multik
quote. (U n d o » : Lu/ac. 1943). 19, 27.
111 W. Hini. "Steucrinschriftcn aus dem miliclalterliclvcn vorderen O rient/'
"* *İI. İnalcık. “Capital Formation.” op. cit., 121-24.
Hellrti'ti. XIII. 52, 1949, 762. For the flight oUilvrr Irom Irun to Indin ter m See. Watson, op.cit, 31 -'54
Halil tnalcik 369
368 Impact o f the Annales School

F rench Revolution. T h e difficulty ii seem s to m e is to say w hat co n tro l system affected greatly trad e a n d e c o n o m ic c o n d itio n s in the
difference h as it m ad e lo subsequent French history, politically and Levant, w hich in tu rn affected th e c o n d it.o n s o f th e Italian m aritim e
culturally. O th e r states too huve passed th ro u g h this experience states. But th e em pire finally ad ju ste d itself to th e n ew con d itio n s
w hich is not an econom ic experience only. And h ere it seem s to m e a n d c re a ted a viable s tru c tu re to survive. T h e w h o le m ilitary a n d
this is a question not only for the Annales school. It is a qu estio n I financial sy stem c h a n g ed : new e states w ere c re a te d . T h e crisis was
think, for all o f u*. S om e people, even in th e A n n a les school, h a w im p o rtan t in th e w ay th at it p rep ared a s x ie t y fo r a n ew stru ctu re.
beg u n to reco g n ize th e need o n c e again to co p e, a s it w ere, w ith the In light o f th e q u estio n ab o u t a th eo ry o f c h a n g c, ! th in k th at, by
crucial event, a s so m ething w hich o c c u rs a n d rad ia te s o u tw ard . I studying the O tto m a n exam ple, w e c a n fi.id so m e in terestin g p o in ts
d o n ’t th in k how ever in answ er to your q u estio n th at th e crises o f ab o u t the m ech an ism o f change.
em p ires, su ch as o c c u rc d in the O tto m an E m pire in the sixteenth
c entury, is o ne that I w as thinking of. W AI .L E R S T E IN : I w ould like to pu rsu e E ric H o b s b a w m s point
becau se 1 th in k it is very im p o rtan t. The g re a t political ev en t, the
D Y S O N ’ H U D S O N : As a social a n th ro p o lo g ist. I fin d it g rea t form ative event w hich h e gave a s an exam ple, w as th e French
fundam entally very d istressing to think o f th e possibility th at there Revolution, It is obviously a n cxccllcnt exam ple. N o w it w a sn ’t clear
m ight b e tw o so rts o f events, a s it w ere, o u t there. w hen h e m ade the point at first, bu t o n the se co n d ro u n d it becam c
m u ch c le a rer w hat h e w as talking aboul. If h e say s th e A n n a le s
school c a n n o t explain an event like th e French R evolution, h e clearly
H U P P K R T : Isn ’t th ere a special difficulty in th e c a se o f the
d o e s n o t m ean th a t th ey c a n 't a c co u n t in so m e s e n se fo r it having
O tto m a n E m pire? Is th ere a m o tm n t in th e histo ry o f the O tto m a n
o c c u rre d , b e c au se h e w en t o n to say th a t in so m e s e n se they could.
E m pire w hen it Isn’t in crisis?
In fact, o f c o u rs e , w e have th e w o rk o f L a lro u s s c w h ic h a tte m p ts an
exp lan atio n o f w hy th e F ren ch R evolution o c c u rrc d a n d w hy it
IN A L C IK : F e rn an d B raudel’s book, in its d isc u ssio n o f th e im pact
o c c u rrc d w hen it o c c u rre d , taking in to a c co u n t cyclical co n ju n c tu re s
o f w e stern M ed iterran ean on the O tto m a n E m pire revealed to on
a n d v a rio u s o th e r co n sid e ratio n s w h ich s re typical o f a n A n n a le s
th at the e m p ire w as in te g rate d in world histo ry , a n d no t only from
a p p ro a c h . S o th at is n o t th e problem .
th e political p o int o f view. W e knew th at T u rk ish p o w e r in tin*
T h e re a r c h o w ev er tw o o th e r issu es w hich h e raise d . O n e w as an
sixteenth c e n tu ry played a m ajo r role in sh ap in g E u ro p e a n p o litic '
a sse ssm e n t o f h o w ro n rh c h a n g e som eth in g like th e F ren ch
W e b e g a n n o w to u n d e rs ta n d better th is political a n d m illtaiy im pm t
R evolution really m ad e. N o w I d o n ’t know a n y A n n a le s h isto ria n
o f th e T u rk is h in th e six teenth century. T h a n k s to F e rn a n d B raudel'
w h o ever did th at, b u t 1 w ould have th o u g h t th at th e w h o le A n n a le s
b o o k , w e n o w se e th a t th e O tto m a n le v a n t play ed a very im p o rtan t
a p p ro a c h w as c e n tra l to a n sw e rin g th a t kind o f q u e stio n . Be cau se
role in convoying A m erican silver th ro u g h th e m a rk e ts o f th e emp»n
th e A n n a le s a p p ro a c h says y ou tak e a n e v en t a n d y o u look
to w a rd the E ast, to Ira n th ro u g h the P ersian G u lf to In d ia, a n d from
u n d e rn e a th it a n d yo u see it in te rm s o f th e lo n g te rm , a sk in g : w a s it
th e re t o C h in a . T h is is o n e stru c tu re w h ich F e rn a n d B rau d el b ro n ch i
e p ip h c n o m c n al? w as it m o m e n tary ? w as it a k in d o f H ash? o r d id it
to light fo r u s , in d icatin g th e place o f th e O tto m a n Um pire in
really m ak e a d iffe re n c e ? S o o n e c a n resp o n d to th at q u e stio n .
universal h istory. O f c o u rse the radical ch a n g c w h ich o c c u rc d in tin-
Finally, th e re is th e q u e stio n a b o u t th e collective m en tal im p a c t o f
O tio m a n E m p ire h a d an im p act o n g en eral c o n d itio n s, n o t only in
a g re a t fo rm ativ e ev en t. T h is refe rs u s back t o w h a t A y m ard w as
the e a ste rn M e d ite rra n ea n , h u t in ih e w h o le M e d ite rra n ea n . 1In i •
talk in g a b o u l M ie n h e d isc u sse d th e n eeds o f Italian h isto ry a n d
a re n o w som e w h o believe V cik*im ii d e c a d e n c e c a n b e linked
h isto ria n s to d ay . T o w hat ex te n t d o e s the form ative e v e n t sh ap e
c o n d itio n s in th e Levant. I m ean the m lla p se o f th e O tto m a n cen tm l
p e o p le ’' "p e rc e p tio n o f th eir o w n n a tio n o r th eir o w n g r o u p for a
3 7 0 Impact o f the Annales School

ccn tu ry o r tw o c e nturies afterw ard? Ayinard w as saying th at Italian T h e S h a y k h ’S S t o r y


historians today have to c ope w ith the issue o f Italian u nification a n d
T o l d B y H im s e l f 1
o f Us final realization, in a sense, u n d e r Fascism , th a t this w as their
heritage to w hich they h ad to give m eaning. H obsbaw m w as. 1
thought, m aking the point th at th at is also a w r y cen tra l p roblem o f
F rench national history. W hat h as been th e legacy o f th e fact that
there h ad been a F rench Revolution, that it to o k th e form th at it
took, th at it w as com plete o r incom plete a cco rd in g to y our
interpretation o f the F rench Revolution? A nd to w hat ex te n t is it a
living reality in term s o f French contem porary politics, w hich I
certainly th in k it is? Again 1 d o n 't see why. logically, th at is n o t a
question th at o n e could deal w ith in term s o f th e A n n a te s m ethod.
H ow ever, the A n n u lta school (as well as indeed M arxism ) m ight be
resistant to po sin g th at question, in th at it becom es very m u ch a
question o f th e im pact o f idea system s o n social stru c tu re s. Both
A nnales a n d M arxism historically have placed th eir g rea t em phasis
o n econom ic a n d social underpinnings, n o t o n idea system s,
although to be fair, Febvre o f c ourse was centrally c o n c ern e d with
idea system s. PA R T I: T H E S T O R Y O F H O W I B EC A M E A N
H IS T O R IA N
At the tim e o f m y g rad u atio n from the T each ers’ College o f Balıkesir
in 1935 I had only tw o o p tio n s open to m e. I could e ith e r have
im m ediately s ta rte d to w o rk a s a n in stru cto r a t a village prim ary
school o r sat for an e n tran ce exam lo qualify fo r ad v anced training
a t the m ain T e a c h ers' T raining College in A nkara to bccom e a
seco n d ary school teach er. D u rin g the su m m er o f 1935 an
unexpected new possibility p resented itself. A tatürk had recently
fo u n d ed a n ew institution in A nkara called the Faculty o f L anguages.
H istory, a n d G eography in the h o p e o f p roviding a scholarly
fo u n d atio n for the theories o f T u rk ish history w ith w hich he w as
th en experim enting. T o serve a s the facufey o f th is newly founded
institution h e h ad invited a n u m b er o f G erm an pro fesso rs, m ost o f
th em refugees from N azi G erm any. It w as p lan n ed th at forty
stu d en ts, selected by m eans o f exam inations a d m in istered in A nkara

Paths to the Middle East. Ten Scholars Look Back, ed. Thomas NafT, New
York, I«93
Halil İnalcık 373
372 The Shaykh's Story TotdBy Himself

W. R ubens in Indie Studies. W . Kberhard in C h in ese Studies, a n d a


and Istanbul, w ould initially 1* adm itted with scholarship. In
p ro fesso r o f G eography H erbert Louis. D uring th e m id 1930s fields
principle, g rad u a te s o f the low er lea th e rs’ colleges w ere ineligible to
such as Hittitology, Sum erology, a n d archeology w ere particularly
sit for this exam a nd university-level education w as only an option
p o p u lar b ccausc o f their presum ed relev aicc to th e T u rk ish theory
for g raduates o f the regular high schools’ College. But because the
o f history th en being prom ulgated. My first inclination w as to study
Faculty o f L iterature, History, and G eography had only ju st been
C hinese language, culture, a n d history, bu t I ultim ately chose
created, that sum m er an exception to this general rule w as m ade and
O tto m an history. As I n o w n v n llr r t the m ain facto r which
the com petition w as opened u p to graduales o f all the le a d ie i» ’
influenced my choice w as the consideration th at th is period o f
colleges throughout Turkey. W e learned only later that it was
history w as b etter docu m en ted a n d possessed rich er source
th rough the intercession of Afet inan that this exception had been
m aterials than any o th er period o f Turkish history. In addition,
approved.
because my m ain interest in history w as its social a n d econom ic
Afet İnan w as herself a graduate o f a teach ers’ college fo r w om en,
aspects. I had n o desire to devote a lifetime o f stu d y to the m astery
a nd it w as d uring o ne o f A tatürk’s inspection to u rs at h e r school that
o f extinct languages a n d their long sincc aban d o n ed scripts. It is also
he had first m et her. Later on he adopted her, took h e r into h is own
possible th at my grow ing u p in Istanbul, ¡he capital o f the form er
household, a nd sent her abroad to Sw itzerland for advanced
em pire, had a sentim ental influence on niy choice o f fields.
training. In so doing A tatürk was in effect g room ing h er for the role
H ad it not been for the o p p o rtu n ity offered by Afet In an ’s
she later fulfilled as the representative of his ideas a n d pedagogical
opening the e n tra n c e exam to recent g rad u ates o f th e teach ers’
views concerning the T urkish theory o f history. It w as in recognition
colleges it is very likely that I w ould never have b eco m e an historian
o f her ow n background as a graduate o f o n e o f T u rk ey ’s teach ers’
at all. O n e o f my first tcachcrs at the faculty w as P ro fesso r M uzaffer
colleges that Afet İnan in the sum m er c f 1935 u sed h e r influence to
G öker, w ho p u rsu ed a dual c areer in academ ics a n d politics,
secure this unprecedented opportunity for th at y e a r’s grad u atin g
alth o u g h his abiding interest w as in politics. By G ö k e r w e w ere given
class. Years later w hen I becam e a m em ber o f the T u rk ish H istorical
in stru ctio n in political history. T h e o th er historian on the staff was
Society 1 m et her face to face.
Bekir Stdki Baykal, w ho had just retu rn ed lo T u rk ey from G erm any
Afet w as the lifelong collaborator of A tatürk a n d she w orked
a fter receiving his docto rate. Above all others it w as from Professor
closely with him concerning all aspects o f the T u rk ish theory of
Fuad K öprülü, w ho had taken responsibility for teaching the history
history. A fter A tatürk s death in 1938 .«he m arried D o c to r Inan and
o f the M iddle Ages, th at I learned the m ost. K öprülü w as the
acquired his surnam e. My rccollcction o f h e r is o f a kind-hearted,
T u rk ish mJ iu Iui w hose w orks m ost influenced my ow n g enesis as an
gentle w om an w ho. while leaving n o im portant scholarly legacy in
historian. As a stu d en t in his sem in ars at die faculty I also greatly
her ow n right, nonetheless had a p ro fo u n d im pact o n the
profited fro m h is personal guidance. In those days we stu d en ts
developm ent o f the historical profession in Turkey.
revered K öprülü as a m aster scholar with com m and over the two
In 1935 1 sat for the entrance exam to e n te r the Faculty o f
broad fields o f history a n d literary history. K öprülü o n his p art felt
L anguages, H istory, a nd G eography and w as adm itted. I w as given
an intellectual debt to the Russian orientaİis: V. V. Barthold, a n d the
the opportunity to study with scholars o f international stan d in g . The
influence o f this Russian sch o lar on K öprülü’s research ag en d a and
faculty had been created and organized with a view to pro m o tin g the
m ethodology is clearly detectable.
developm ent a nd study o f a particular approach to history k now n as
It w as th an k s to K öprülü's su p p o rt th at I was able to stay on at
the T urkish historical thesis. Am ong the G erm an pro fesso rs who
the faculty as a research assistant following my grad u atio n . As o n e o f
w ere founding m em bers o f the faculty v e re Anne M arie von G abain
the original g rad u a te s o f the new faculty I felt a kind o f m issionary
in the fields o f C hinese Studies a n d lurcology, L. U n d s b e rg e r in
duly to con trib u te to the task which o u r patron A tatürk had set for
the field o f Sum erology. H ans G üterbcck in the field o f H ittitology.
374 The Shaykh '$ Story Told By Himself
Halil İnalcık 375
us-uam ely. to provide a scholarly fram ew ork for teaching the
b eginning o f the tw entieth ccntury. The title given to th e book was
Turkish historical thesis at ail educational levels. A tatü rk 's aim was
T h e M ain O utlines o f Turkish History (Türk T arih in in A n a H atları).
to liberate the T urkish nation from its status as a reiigiously-based
T h e form ative ideas aro u n d which the b oak w as fra m ed m ay be
society o f the M iddle Ages a nd to create conditions for m odern
sum m arized as follows:
Turkish statehood. A tatürk sought to give a new m eaning to the
-T u rk ish history begins not with the arrival o f the Seljuks to
study o f T urkish history, m aking it the m eans o f revealing the tru th
A natolia in the late eleventh century, bu t rather d ates from th e era o f
about the n ation’s past origins to the people a n d im buing th em with
the Hittices a n d Sum erians.
pride in th eir T urkic roots as well as a collective sense o f their
- T h e first discovery o f agricultural techniques a n d system s o f
national identity. In essence A tatürk’s task w as to create a national
w riting by m an arc attributable no t to the peoples o f th e ancient
identity e x nihilo, a nd he firmly believed th at the developm ent o f a
N ear East, but rath e r to the T u rk s o f C entral Asia. C e n tra l Asia w as
national historical consciousness would play a crucial role in that
the point o f dissem ination o f advanced civil zation to o th e r p a rts o f
process. A tatürk was particularly sensitive to the negative im age o f
the globe.
the T u rk in the W est, which he attiibutcd to the effccl o f six
Tin* part o f the M ain O utlines book that w as d ev o ted to ihe
centuries o f c rusading conflict with Europe u n d er the O tto m a n s and
O tto m a n l u r k s w as w ritten by Ismail H akkı U zunçarşılı.
their predecessors. H e saw this casting o f T u rk ey in the role of
U zunçarşılı’s a p p ro ach em phasized th e institutional s tru c tu re o f the
adversary by the W est as one o f the principal causes for the national
state. W hile still a stu d en t at the teach ers’ college in Balıkesir; 1 had
tragedy suffered by the T u rk s in the nineteenth c e n tu ry a n d the
already been exposed to the Turkish historical thesis, m ostly thro u g h
dow nfall o f their once pow erful world em pire in the tw entieth.
official publications distrib u ted by the Turkish H istorical Society.
Because W esterners, in their m inds and in their literatu re, eq u ated
T he texts based on the M ain Outlines book was req u ired read in g in
the T u rk with O ttom an im perial am bitions, he felt th at Turkic
all o f T u rk e y ’s schools d u rin g the early 1930s. a n d it w as from this
history as a w hole tended to be viewed negatively. A tatü rk felt that
book th at I gain ed my first inkling o f w hat it m eans to stu d y history.
interpretations w ere still confused and m osdy d o m in ated by
But even in th o se early stu d en t days 1 had already begun to realize
d istortions, inaccuracies, a nd deliberate falsification o f the facts.
that nationalist-inspired w riting o f history, although un d erstan d ab le
T his situation troubled A tatürk, not only as leader o f his co u n try but
a s a reactio n to w estern cultural bias and chauvinism , itself led to
also as a com m on T u rk . H e continued to cherish th e idea th at die
m any excesses a n d an unscientific rom anticiring o f the past. In spite
new nation state o f the T u rk s which he h ad helped to fo u n d in
o f this realization, however, after a lifetime o f w ork as a professional
Anatolia w ould soon take its rightful place am ong the m o d ern W es­
historian 1 rem ain convinced that the need to c o rrect d isto rted views
tern n a tions a nd gain acceptance as t.ieir equal. In any case, the
o f the T u rk s prevalent in w estern historiography still exists. Indeed it
O tto m a n state had already in the final ccntury o f its existence (1822-
is my co n scio u sn ess o f this con tin u in g need that h as given
1922) begun an intensive process ö f w esternization w hich lent som e
inspiration to m uch o f m y scholarship. Unaw are o f the wisdom o f
credibility a nd feasibility to A tatü rk 's dream .
A tatü rk 's vision at the tim e. I realized only later th at it w as p u rsu it o f
D uring th e 1930s A tatürk devoted a g o o d deal o f his attention
this politically crucial goal which m otivated A tatürk to expend so
a nd energies to developing the Turkish historical thesis. In 1930 he
m uch o f his tim e a n d energy in the intellectual a n d pedagogical
sum m oned a gro u p o f the R epublic’s top historians, w hich included
spheres. T o d ay the early prototype versions cf Ihe T urkish historical
Fuad K öprülü, S adri M aksudi Arsal, Yusuf A kçura. Halil Fdhem
thesis have been universally aban d o n ed both by the scholarly
Kldem. Şem seddin G ünaitay, a nd Ismail H akkı U zunçarşılı to help
conm m nily a n d by the public at large. Consequently, books in a
found the T urkish H istorical Society. He also com m issioned them to
gen re sim ilar to the M ain Outlines book are no km ger required
w rite a new general history o f the Turks from earliest tim es to ihc
reading in lu rk c y 's schools. But A t.iturk's foresight in establishing
Halil irtalctk J77
376 The SHaykh 's Story Told By Himself
th e school, w hich som etim es lasted from three to fo u r h o u rs. A m ong
the Faculty o f Language. H istory, a n d G eography a s a c e n te r for the
th e o th e r reg u lar sem in ar particip an ts a t th at tim e w ere B ern ard
scholarly study o f T u rk ish cu ltu re provided th e essential fram ew ork
Lewis. V icto r M énage. V ern o n Parry, a n d Elizabeth Z a c h a ria d o u . In
for later discoveries in m any fields o f research, a n d these discoveries
these sem in ars Professor W ittek som etim es ad d re sse d set th em es
have c o n tributed greatly to a b etter understan d in g o f b o th T u rk ish
a n d o th e r tim es eng ag ed in discu ssio n a n d offered h is o p in io n ab o u t
a nd ancient N ear E astern history a n d civilizations. F o r exam ple, the
recently published w orks in th e fielc o f O tto m a n stu d ies.
strides m ade in T urkish archaeology w ere only possible th an k s to the
O ccasionally o n e o f the sem in ar g ro u p would p resen t h is o r h er
institutional fram ew ork provided by Atatürk.
research to th e assem bled co m p an y a n d d iscu ssio n a n d criticism
O n the subject o f the negative effect o f superficial a n d fallacious
w ould e n su e. W ittek h ad a sh arp , critical m ind, a n d his criticism s
interpretations o f T urkish history by w estern h isto rian s let m e
w ere unforgiving a n d som etim es devastating to th o se o n the
m ention a single exam ple. F ranz B abín¿er in h is b o o k o n M ehtned
receiving e n d . H e h ad absolutely n o toleration fo r th o se w h o m ade
the C o n q u e ro r describes this O ttom an tulcr. th e tru e fo u n d er o f the
u se o f old O tto m a n historical texts in a n uncritical m an n er. W ittek ’s
O tto m a n s’ unperium . a s a sadist w ho derived pleasure fro m the
g rea te st co n trib u tio n to O tto m an studies was h is app licatio n o f w es­
to rtu re a nd killing o f h u m an beings. Babinger em phasized
tern scholarly m eth o d s fo r text analysis to th e earliest so u rc e s for
throu g h o u t his book that the su lta n 's sole objective in und ertak in g
O tto m a n history. It is indeed u n fo rtu n a te that the task o f critical text
his cam paigns w as th e am assing o f booty a n d slaves. B abinger saw
ed itio n a n d analysis w hich h e co m m en ced in th e 1 940s h as n o t yet
n o need as a n historian to exam ine the con d itio n s w hich led the
fo u n d any w orthy o r w illing successo rs o r devotees.
C o n q u e ro r to em bark upon his un in terru p ted cam p aig n s. As his
T w o m ain ap p ro ach es o n th e origins o f the O tto m an s ta te a n d its
m ain source o f inform ation o n the C on q u ero r B abinger m ad e u se o f
first ru lers still d o m in ate th e recent literature. A ccording to one
d o cum ents found in the libraries a nd archives o f th e O tto m a n s ' foes
ap p ro ach , th e sto ries relating to th e o rig in o f th e O tto m a n dynasty
in the W est a nd m ade little effort to restore balance to h is a c co u n t by
a s told by th e early chronicles a re p u re fabrication w ith n o basis in
referring to the historical docum entation found in the O tto m an
historical fact a n d m u st be dism issed altogether a s historical
archives. It is astonishing to note th at despite such glaring
evidence. T h e seco n d a p p ro ach accepts these stories at face value
deficiencies in th e w ork, B abinger'; book o n M ehm ed the
w ithout subjecting them to critical analysis. T he tru th o f the m atter
C o n q u e ro r still enjoys considerable popularity. H isto rian s who
is m ore com plex th an e ith er ap p ro ach would allow. In fact, the
con fro n t a nd co n trad ict e ntrench ed p opular views a n d w rite
stories relating to O sm an Gazi derive from two separate so u rces. On
histories aim ed a t challenging these views are u n fortunately all to o
the o n e h an d th ere is the factual chronicle tradition which derives
rare a breed.
from epic historical w riting and reflects fourtccnth*century
PA R T II: IN T E L L E C T U A L IN F L U E N C E S conditions. But woven in to this g enuine narrative trad itio n a re later
ad d itio n s by h istorians belonging to an era w hen the O tto m an
1 co u n t a m o n g the historians w ho have had a p ro fo u n d effect on my
em pire h ad grow n in size a n d sta tu re whc ten d ed to idealize the
own scholarship tw o principal figures. The first o f these, Fuad Kop*
sta te ’s origins in o rd e r to lend legitimacy a n d greatn ess to the
riilii, w ho guided my historical interesis during my early years o f
dynasty. T h e task which now rem ains for serious m odern historians
training, I have already m entioned. Th? o th er g reat historian with
to u n d ertak e is to sep arate those p arts o f the narrative which
w hom 1 w as lucky enough to be associated w as Paul W ittek. My first
originate in the fo u rteen th -cen tu ry epic story from the later
m eeting w ith Professor W ittek was in 1949. w hen h e h ad already
accretions. 'ITie m ethods which m ight be followed to accom plish this
been a p pointed as Professor o f Turkish Studies in London at the
task arc as follows:
School o f O riental a nd African Studies D uring my o n e a n d a half
y e a r's slay in London I regularly attended his nlti’in o o n sem inars at
378 The Shaykh's Story Told By llimsetf
Halil İnalcık 379

- testing the accuracy o f the facts m entioned in th e narrative


in terp retatio n o f history reduces processes o f historical c h a n g e to
against docum entar)' evidence, such as w a k f d eeds, n ow co m in g to
sim ple m echanistic determ inism . It is rightly a rg u e d lh at h isto ry is
light concerning the earliest periods o f O ttom an history
the study o f m an in his m eaningful acts in society.
- carrying out extensive Held researc.i in the regions o f n orthw est
'Phe in terp retatio n o f O tto m an history in T u rk ey h as passed
Anatolia which figure m ost prom inently in the narrative acco u n ts
th ro u g h several d istin ct phases in recent tim es. Follow ing the
T h ro u g h application o f the a b o ve-n en tio n ed m ethods in som e
abolition o f the su ltan ate a n d the em ergence o f m o d em T u rk ey ,
Research that I have lately been conducting I have m ad e som e
historians a n d social scientists u n d er the new political reg im e tended
significant progress in untangling the confused reco rd o f the reigns
to focus th eir scholarly interest o n the p re-O tto m an e p o c h s o f
o f the first tw o O ttom an sultans, O sm an a n d O rh a n . N aturally, the
Turkic history a n d the origins a n d sp read o f T u rk ic c u ltu re. The
easiest solution to the problem is just :o declare the sto ries wholly
m ain ag en d a fo r research a( this stage o f national d ev elopm ent was
unreliable. But, w hen these narrative stories a rc subjected to a
the search for the cultural a n d political origins o f the T u rk ish people.
careful a nd critical exam ination, they reveal a g reat deal (hat is
T h e nationalist u rg e w as already strongly fek in the period following
historically relevant. It is certainly the case that the historical
the em p ire’s defeats in the Balkan w ars o f 1 9 1 2-13. D u rin g the
com pilations o f the late fifteenth ccntury, as exem plified by the
teens a n d tw enties o f the c u rre n t ccn tu ry a strong nationalistic trend
histories o f A şikpaşazâde. Neşri. Ruhi, Idris Bitlisi, a n d Ibn Kemal,
d o m inated indigenous schools o f historical w riting o n the O tto m a n
contain a num ber o f ideologically m otivated ad d itio n s w hose
em pire. D u rin g this period the m ain intellectual figure w as th e first
p urpose w as to exalt and lend legitimacy to the dynasty. These
T u rk ish sociologist. Ziya G ökalp. Following the p ath first blazed in
additions reflect the challenges which (he O tto m an state faced at
the w orks o f Emile D urkheim a n d G aston R ichard, G ö k a lp ’s
various stages in its later history a nd the reactio n s o f its leaders to
w ritings assu red the predom inance o f th e positivist a n d collectivist
those challenges in the form o f political assertions. S u ch assertions
schools o f sociology in Turkey. As a result o f G ö k alp ’s overpow ering
a nd claim s em bedded in O ttom an historical w riting becom e
influence historical w ork th at em phasized nation a n d national
p articularly prom inent in the afterm ath o f T im u r’s defeat o f Beyazid
cu ltu re gained p reem inence in the period. Fuad K ö prülü’s innovative
I (1 3 8 9 -1 4 0 2 ) a nd the ensuing collapse o f O tto m an im perial unity
research into th e origins o f T urkish cu ltu re m eshed closely w ith the
a nd territorial integrity.
intellectual fashions o f the period. K öprülü identified th e origins o f
It is, in my opinion, particularly un fo rtu n ate th at in a spirit o f
T u rk ish literature in C entral Asia, traced its spread via the dispersed
revisionism go n e awry a new generation o f T urcologists in England
Tu rk ic tribes o f Iran a n d Asia M inor, and founded a school o f
have begun to a ttack the legacy o f W ittck’s scholarship, com pletely
integrated studies based on his discovery of the co m m o n ro o ts o f
forgetting the fact that it w as his pioneering research th at first
Tu rk ic cu ltu re. By exam ining the developm ent o f T u rk ish folk
o pened u p the early O tto m an period to serious investigation. They
cu ltu re o n a trans-A siatic basis Köprülü attem pted to identify a n d
ac cu se W ittek o f being governed by sentim ent rath er th an scientific
describe the uniform characteristics c f this geographically
m ethod in his historical approach. Such accu satio n s ag ain st W ittek
w idespread literature. K öprülü sought to identify the m ain features
a rc both u n founded a nd unfair. W ittek in his assertion th at th e gaza,
both o f th e general Islam ic m ilieu o f Centra] Asia a n d the N ear East
o r h o ly w a r, o n b e h n lf o f lulum c o n s titu te d o n e o f th e d y n a m ic
in the second m illenium A.D. while at the tam e lim e revealing the
elem ents in the constitution of the early O tto m an polity, fully
peculiar c h a ra c te r o f the l u r k s ’ religious and cultural expression
recognized that the O ttom ans used this appeal to Islamic loyalty for
w ithin th at b ro ad e r tradition a n d context. His w ork on the p opular
their own reasons o f state. T o deny that beliefs and belief system s
sufi o rd e rs o f A natolia (especially the babai. kalenderi, a n d bektuşi
exerted a prim ary influence over hum an Iwhuvior and social norm s
o rd ers) w as a m ilestone in the scholarly cxam inatkw o f Turkish
a nd to relegate them to a position of secondary im|x>rtancc in the
cu ltu ral life d u rin g the M iddle Ages. In this work he w as co urageous
H alil İn a lcık 381
380 The Shaykh's Story Told By Himself
investigation o f the O tto m an tax a n d p apulation reg iste rs o f the
enough, given (he fact that the hook was first published in 1918, to
sixteenth century.
draw attention to the fact that the nom adic T urkic peoples w h o had
As I began my studies at the Faculty o f L anguages. H isto ry , a n d
formally adopted Islam still retained the strong im print o f their pre-
G eography in Ankara in 1935 it w as ihese tre n d s in historical
islam ic. sham anistic tribal Iwliefs. There can be no d oubt that
research that focused on the social a n d econom ic d im e n sio n s o f
despite its excesses this positivist a n d nationalistic ap p ro ach to the
O tto m a n history which pred o m in ated in the historical p ro fessio n . In
study o f T urkish history a nd culture represented an im portant
o th er w ords historical training in Turkey d u rin g the 1 930s gave
advance in T urkish historiography sir.ee it rem oved the study of
p reced en ce to th e history o f institutions and to social a n d econom ic
T urkish a nd O tto m an history from the limited a n d confining context
history. In these fields it was the scholarship o f K öprülü a n d Barkan
o f M iddle Eastern a n d Islamic history and placed it w ithin its m ore
that gave directio n a n d inspiration to the n ew g en eratio n o f
a p propriate global geopolitical as well as interdisciplinary contexts.
h istorians in the thirties. My ow n persona as h isto rian b ears the
T he directions taken by Turkish historical research in the 1930s
indelible m ark o f these two T urkish scholars. T h eir influence can be
had a close connection with the developing international econom ic
clearly seen in m y doctoral thesis, in wh.ch I co n c en trate d o n the
crisis o f the period, which had a strong disruptive effect on Turkey
social effects o f the Tanzim at refo rm s and investigated the role
as well. D uring the 1930s A tatürk focu>ed his atten tio n o n T u rk ey ’s
played by unresolved social a n d econom ic pro b lem s in the
econom ic policies a nd sought form ulas a n d social policies to relieve
relationship betw een landow ners a n d peasants as a fac to r in the
the plight o f the m asses. D uring (his period interest in socialism and
1841 a n d 1850 N ish a n d Vidin uprisings respectively.
socialistic w riting w ere on the upswing. A new a ttitu d e to w ard s the
T he F ren ch influence on T u rk ish historical w riting co n tin u e d to
social sciences in general began to reveal itself a n d in this intellectual
be felt a n d after the w ork o f h'crnand Braudel took a fundam entally
clim ate we again find Köprülü as one o f the leading figures. By
d ifferent tack. W hen B raudel's Îm M éditerranée w as first published I
founding a new periodical called T h e Journal o f Turkish Legal an d
h ap p en ed to be in Paris. In 1950 I had set o u t from L o n d o n to take
Econom ic History, w hose first issue appeared in 1931. K öprülü gave
p art in the International Congress o f Historical Sciences then being
direction to the new trends in historical research. Im m ediately after
convened in Paris. D uring the c o u rse o f the C o n g ress B raudel’s
he had founded this new journal Köprülü w as invited to the
recent book, w ritten in a new style a n d representing a fundam entally
S orbonne to give a scries o f lectures, and d u rin g his stay in Paris he
different historical perspective, h ad en gencered lively discu ssio n and
w as greatly influenced by the w ork o f two o f his French colleagues,
d ebate. After reading the book 1 cam e to the, for m e, exciting
t.ucinn Fehvre a n d M arc Bloch, both o f w hom w ere active in the new
conclusion th at for the first tim e in European scholarship (he
a reas o f h istorical research. W hile one group o f T u rk ish researchers
O tto m a n em pire had been presented a id ap p ro ach ed from an
progressed in research on the history o f institutions a n d rem ained in
entirely new objective angle.
the tradition o f D urkheim a nd his followers, the new history
In his w o rk Braudel p resen ted his view that the O tto m an em pire,
focusing o n social a nd econom ic issues began in this period to
far fro m rep resen tin g an alien world o n ihe e astern fringes o f the
a ttrac t an ever grow ing interest.
M ed iterran ean , w as in its social, dem ographic, a n d econom ic
A round this tim e (the early 1930s) Ö m er l.ûtfi B arkan, w h o had
stru c tu re s an integrating part th at closely paralleled th e lands o f the
recently com pleted his studies at the Uriversity o f S trasb o u rg , w here
w estern M editerranean. Instead o f seeing the e astern a n d w estern
M arc Bloch w as active, also returned to Turkey. As o n e o f the
M editerranean lands as sep arate and mutually incom patible w orlds,
pioneers o f T urkish social a nd economic history Barkan began to
as had m o st o f his predecessors. Braudel saw the two halves o f the
devote him self to archival research and becam e u s o c ia lis t in the
sea as existing in a close com m ensality am! m utuality o f co n tact and
field o f T urkish agrarian a nd legal history llm m g h his detailed
influence. Braudel believed that the only way to un d erstan d
Halil İnalcık 383
382 The Shaykh's Story Told By Htnurlf
co n cern in g the universal effect throughout the M e d iterran ean
M editerranean h istory w as n o t to separate it in to its E u ro p ean a n d
econom y o f global p h en o m en a su ch a s th e invasion o f A m erican
“oriental" (i.e.. O ttom an) com ponents, but rath er to view it as an
silver a n d the E u ro p ean d em ographic boom o f th e six teen th century.
integrated whole. Braudel’s interpretation o f M editerranean history
O n the occasion o f B raudel’s visit to Turkey at B ark an ’s invitation, I
c am e closer to reflecting historical realities than th e p o rtray al by a n y
was able to m ake his personal acquaintance. T h e influence of
o f his predecessors. Braudel, as a student o f the h u m an geo g rap h er
B raudel’s ap p ro a c h o n w o rld historiography is to d ay generally
Vidal de Lablache, introduced revolutionary new m eth o d s to the
accep ted , a n d his influence on T u rk ish h isto rio g rap h y h as been
study of h istory w ith his concepts o f geographical determ inism and,
equally pro fo u n d . W hen Braudel was preparing th e s e co n d edition o f
1 believe, a B ergsonian understanding o f historical evolution over the
Im M éditerranée Barkan supplied him with the results o f his own
longue-durée. As a m atter o f fact, it is well know n th at Braudel in
research in the realm o f O tto m an price history.
m any ways continued in the path opened by Lucien Febvre and
D isto rtio n o f O tto m an history can arise from a n u m b er o f
M arc Bloch, w ho had developed the concept o f total history. This
different sources, both scholarly and nonscholarly. T h e re are those
ap proach to history insisted o n the need to study society b ased on
d isto rtio n s w hich arise from uncritical use o f th e so u rces, bu t the
the assum ption that it w as not m ade up o f isolated events and
larg er problem co m es from either nationalist o r o th e r d o ctrin aire
structures, b u t rath er existed a n d changed as a w hole w ithin the
(e.g., M arxist) bias. The effect o f these ira y b e ob serv ed in Balkan
context o f its given institutional a nd environm ental fram ew ork.
a n d A rab historiography. Beyond the regional nationalist biases there
Braudel attem pted to apply these concepts o f total history with its
exists also d isto rtio n which arises from an ti-O tto m an p reju d ice o f
em phasis o n m aterial conditions to his stu d y o f M ed iterran ean
b ro ad e r scope. S u ch prejudice o riginates from tre n d s such as
societies, including O tto m an society. But h e acknow ledged the lim its
E u ro cen irism a n d political forces such a s colonialism . In the
o f his inform ation concerning the O ttom ans a n d d escribed the
beginning stag es o f th e developm ent o f m o d ern T urkish
em pire a s “a z o n e o f form idable uncertainty.” In th e late 1940s, as
historiography, which coincided with the creation o f the R epublic o f
he w as w riting his book on the M editerranean w orld, th ere w ere very
T urkey a s an independent political entity a n d the d o m in an ce o f
few detailed studies on either O ttom an institutions o r econom ic
w esternizing ideologies, O tto m an history was in terp reted from an
conditions th at he could rely upon, a n d h e w as frequently led into
unsym pathetic secularist point o f view. U nderstood in th e context o f
serious e rro rs o f interpretation by his dependence on the dcflcicnt
political developm ents in the N ear East a n d Balkans d u rin g the early
secondary literature. Nevertheless, despits all his faults, Braudel was
tw entieth c cn tu ry these nationalist tendencies in historical w riting
a gifted historian w ho w rote elegantly on m any o f the fundam ental
a rc perfectly u n d erstandable. It w as a n unavoidable p reco n d itio n o f
q uestions o f O tto m an history, a n d his w ork raised im p o rtan t
n ational aw akening a n d self-realization th ro u g h o u t tin; region that
q u estio n s for fu tu re research. Each o f th e q u e stio n s raised by
the O tto m a n regim e which preced ed national lib eratio n sh o u ld be
Braudel o p ened u p n ew a reas o f research fo r O tto m a n h istorians,
reviled a s oppressive a n d backw ards. According to this theory the
a nd his book L a M éditerranée undoubtedly left a p ro fo u n d im pact
developm ental potential o f the Balkan nations had been suppressed
on T urkish historiography. Barkan w as the first T u rk ish historian to
a s a result o f their subjugation by a retrogressive, rapacious, and
w rite a review o f Braudel’s w ork introducing it to the read in g public
exploitative class o f T u rk ish overlords d uring the* centurie* o f
in T urkey, a n d a t th e sam e tim e B arkan c o n d u c te d rese a rch o f his
O tto m a n rule. N o n e o f th e Balkan historians wish to acknow ledge
o w n in to qu estio n s raised by Braudel’s bo o k . Shortly afterw ard s I
th e historical fact th at sid e by side with th e indigenous peasan ts lived
too, in a review o f M ustafa A kdag’s article o n econom ic con d itio n s
large n u m bers o f M uslim settlers who as pasioralists a n d cultivators
in O tto m a n Turkey, touched on the im portance o f B raudel’s
o f the land w ere a lso tax-paying reuyu. Muslim a n d non-M uslim m a ­
historical conceptualization for the study o f O tto m an realities. In
y a living iis neighbors in the sam e land shored the sam e m aterial
this p a p e r I placed particular em phasis tin B rau d el's ideas
384 The Shaykh '$ Story Told By Himself H a lil in a t a k 385

conditions a nd sta n d a rd o f life. F or the Arab h isto rian s to o the


in reccn t years a fashion has developed for tack lin g m ajor
concept o f an oppressive O ttom an exploitation served as a
problem s in O tto m an history from the theoretical persp ectiv e offered
convenient scapegoat and explanation for their ow n c o u n tries’
by historical sociology. U nderlying this ap p ro ach is th e assu m p tio n
backw ardness vis-a-vis W estern Europe. But it w as also d u rin g the
that these m ethodologies are so pow erful an interpretive tool that
period following W orld W ar T w o that the O tto m an d o cu m en tar)’
ihey will be capable o f resolving com plex problem s in historical
a nd archival reco rd began to be exploited. This developm ent gave
research even tho u g h their p ractitio n ers m ay lack th e ap p ro p riate
rise to revisionist trends in historical writing th at challenged the skill o r know ledge to m ake p ro p er use o f th e first-hand n arra tiv e and
credibility o f som e latent an ti-O tto m an prejudices found in the the d o cu m en tary evidence. If there is a p roper task for histo ry it is
literature. It w as the H ungarian historians th at to o k the lead in the
not to form ulate generalizations divorced from b o th lim e a n d place
field o f archival research. Lajos Fekete and his successo rs m ade a but to investigate co n crete events a n d developm ents in tim e and
particularly valuable contribution to O ttom an docu m en tary studies.
*pace. T h e recen t rekindling o f interest in herm eneutics a n d textual
Following the trend started by the H ungarian historians. Yugoslav,
study a m o n g historians should therefore be welcom ed a s a needed
Bulgarian. R oum anian, Albanian, and Greek h istorians all began to
reaction, a n d a positive developm ent.
rely on the O tto m an docum entary record as th e m ost trustw orthy
T h o se w ho w ould seek to define m y place in co n tem p o rary
s ource for the history o f their c ountries during the early m o d ern era.
h istoriography on the O tto m an em pire by citing m y e a rliest studies
T he d o c um ent-based studies conducted by these h isto rian s have
fail to see the evolution which m y ideas have u n d erg o n e since I first
c oncentrated m ostly on topics such as in stitutional history,
started w riting history in the 1940s. As I sec it my h isto rical w riting
d em ography, social a nd econom ic conditions, a n d the phen o m en o n
falls into several clearly distinct periods. I was exposed to die
o f urbanization. Beginning in the 1970s the A rab h istorians, like
M arxist in terp retatio n o f history thro u g h the lecture n o tes o f Yusuf
their Balkan colleagues, began to conduct research in the O tto m an
\k ^ u r a a t the A nkara U niversity’s Faculty o f Law. w hich I read while
archives. a stu d en t. The M arxist ap p ro ach to O ttom an history achieved its
Am ong the o th er intellectual trends w hich have influenced
strong influence in the 1970s d u rin g the time o f the revolutionary
scholarly study o f O ttom an history, sociological theory has also
leftist m ovem ent in Turkey. In those years, because o f econom ic
played a notew orthy role. Social historians a n d sociologists
stagnation, T u rk ish stu d en ts w ho could net find jo b s w ere in
belonging to both M arxian a nd W eberian schools have a ttem p ted to
co n stan t ag itatio n a n d began to seek the causes o f T u rk e y ’s social
apply th eir m odels to O tto m an history. These various efforts have
a n d econom ic underdevelopm ent in the O ttom an Icgacy. T he
resulted in the developm ent o f new. som etim es very interesting,
m ajority o f the y o ung writer» fucus>cd thcii icicarch on the topic o f
d irections for research. Because there are b ro ad areas o f O tto m an O tto m a n social stru ctu re, reaching the conclusion th at Turkish
social and econom ic history that still rem ain inadequately studied underdevelopm ent h ad its explication in M arx’s Asiatic M ode o f
and u n d erstood, prem ature generalization by the social scientists
Pro d u ctio n theory. W hen seeking em pirical evidence to su p p o rt their
rem ains speculative a nd can n o t be confirm ed on a factual basis. Yet
theories these w riters tu rn ed prim arily to the historical researches
sociological concepts and generalizations both help to form ulate
carried o u t by Barkan. M ustafa Akdag, a n d myself. T h e q uestions
questions for historical research. Inspired by class conflict o r
raised by the M arxist w riters bore a close resem blance to the kinds
patrim onialism , a new generation o f O tto m an h isto rian s has
o f q u estio n s raised in Braudel’s w ork. O n e o f the fo reru n n ers o f the
em erged w hose interpretations o f history are equally influenced by
M arxist historical school in Turkey was Senccr Divit$ioglu.
the w orks o f historical sociologists such as K. W ittfogel a n d I'..
Divit^ioglu took as his theoretical base M arx’s Asiatic M ode o f
Fisenstudt. Pro d u ctio n . D ivit$ioglu’s w ork had a sustained influence on T urkish
historians a n d social scientists in those days. H uri Islam oglu-lnan,
386 Ih f Shaykh's Story loU Itv llimsel¡ H alil İnalctk 387

one o f the n ew generation of social historians w ho stu d ied with m e, In 1977 Im m anuel W allerstein convened an in tern atio n al
;nid Ç aglar Keyder. a sociologist, arc am ong the best representatives co n feren ce at Bingham ton to celebrate th e in au g u ratio n o f the
of this new school of research. In '.heir research they ad o p t M arx’s 1‘c rn a n d Braudel Research C enter. At this co n feren ce I p resen ted a
concept o f social form ation as their basic w orking m odel. This p a p e r on the influence o f th e Braudelian school o n research in the
concept ru n s parallel in many ways to B raudel’s co n c ep t o f total field o f O tto m a n social a n d econom ic history a n d a ttem p ted to
history. As an historian. lslam o£.u-lnan som ew hat m odifies the sum m arize research pro g ress on a num ber o f qu estio n s raised by
classical theory o f the Asiatic Mode o f Pro d u ctio n a n d h e r w ork Braudel's ap p ro ach . W allerstein’s interest revolved m ostly a ro u n d
attem pts to clarify the peculiarities of the O tto m an social system that the qu estio n o f the place occupied by this large im perial land m ass
differentiated it from other Asian societies. I m yself m ade a w ithin the w estern capitalist w orld econom y. W allerstein’s
concerted effort d uring the 1980s ta deepen my ow n u n d erstan d in g pcripheralization theory was d iscussed in search o f c o n sen su s o n the
of som e o f the questions raised by the Asiatic M ode o f Production im portant qu estio n s o f when, how, and h ow far th e O tto m an
debate. In particular. I began to undertake archival research and econom y w as in co rp o rated into (that is peripheralized by) the
collect data that could shed light on questions such as the alienation E uropean world econom y. W allerstein’s views w ere o f keen interest
and c oncentration o f land in the hands o f the m em bers o f the elite to T u rk ish h isto rian s a n d w hen, later th at year, th e First
and their exploitation o f peasant labor, the basic ch aracteristics o f International C ongress on the Social and E conom ic H istory o f
the O tto m an agrarian regim e, price m ovem ents, a n d ru ral-u rb an T u rk ey w as convened in A nkara. W allerstein w as invited to take
relations. It rapidly becam e clear to m e that the A M P theory gave part. At th at conferencc Ç ağlar Keyder and H u ri Islam oglu-lnan.
inadequate explanation for certain f:a tu rc s o f th e O tto m an case. My to g eth er with o th er young sociologists and h istorians, had the
w ork in the archives established, without any ro o m fo r d o u b t, that o p p o rtu n ity o f m eeting W allerstein in person, a n d they later sent
the basis o f the O ttom an land tenure system in the classical period their stu d en ts fo r study at the new center in B ingham ton. At the
(1 4 5 0 -1 6 0 0 ) w as the chift-hane system, a system th at evolved within State University o f N ew York in Binghamton a research g ro u p
the fram ew ork o f a highly centralized b u reau cratic state stru c tu re for em erged a n d Ç ağ lar Keyder him self later joined the C en ter as a
the p urpose o f regulating the productive capacity o f the large m asses m em ber o f the U niversity’s Sociology D epartm ent. This research
o f peasan t households. It appears that M arx’s theory, w hich h e had g ro u p began to take an active role by sponsoring con feren ces and
developed by exam ining social relations in the context o f the Indian p rep arin g publications relating to the question o f the place o f the
subcontin ent, represents not a universal phenom enon b u t a peculiar O tto m an em pire in the context o f W allerstcin’s pcriphcralization
historical case. T he theory put forth by M arx w as th at peasant theory. This research tren d started at Bingham ton so o n found
society w as subjugated to a class o f m ilitary overlords w ho extracted followers in o th e r circles, a n d M cG ow an’s book on O tto m a n social
the surplus agricultural production o f the ag rarian u n d erclass by a n d econom ic history is an example o f the new school o f research,
sheer force. Such a theory contradicts M arx’s general theory o f lslam oglu a n d Keyder also published some th ought-provoking
social form ation based on relations o f p roduction. S u ch practices studies relating to the A M P theory and peripheralization. In
w ere n o t general throughout Asia a» the AM P label w ould imply. In W allerstein’s view the O tto m an em pire, like C hina, p ossessed a
this lim ited context social structure evolved, AM P argues, not n e a rly <splf-sufficient “ im p e ria l” e c o n o m y . E c o n o m ic s o f th is type
th ro u g h econom ic articulation, bu t rath er as the result o f political rep resen ted challenge to E uropean eco n o m i: p en etratio n . A ccording
suppression. T h e O tto m an chift-hane system o n the o th er h a n d was to W allerstein such im perial econom ies represent a sep arate category
based o n a particular econom ic articulation th ro u g h processes that w hich rem ained essentially in dependent from the E uropean capitalist
c a n be d o cum ented from the archivât record. w orld econom y. But the O tto m an em pire was different from C hina
in that itv g eogiaphical location on the eastern sh o res o f the
388 The Shaykh’s Story Totd By Hinaelf Halil İnalcık 389

M editerranean traditionally drew it intc very elose trad in g relations W e know (hat w hen sim ilar reform s had been a tte m p te d in Bosnia-
with Europe. T he O ttom an em pire was an im portant so u rce o f raw H erzogovina. land d isp u tes a n d corvees had given rise to d iscontent
m aterials such as c otton, leather, wool, a n d dyes for European and u prisings there too. T h u s, already at th e tim e o f m y doctoral
industries. But a t the sam e tim e it acted as an im p o rtan t m arket for research I had begun to focus my attention o n q u e s tio n s such as
F.uropcan export o f m anufactured goods, woolen cloth in p articular. land ten u re a n d peasant problem s. Around the s a m e tim e Ö m er
O ver tim e the close trading relations betw een E u ro p e a n d the Lutfi B arkan w as also carrying o u t his research o n th e land question
O ttom an em pire grew to such proportions th at they began to in the sixteenth ccntury. Aa for myself, th e land a n d related q uestions
transform the social a nd econom ic stru ctu re o f the O tto m an society. have rem ained a c o n stan t focus o f m y research th ro u g h o u t my
U nder these latter circum stances, the W allerstein school arg u es, the academ ic career. In the years following 1942, w hen I com pleted my
long-delayed pcripheralization o f the O ttom an econom y did in fact do cto ral thesis, 1 co n tin u ed to co n d u ct research o n th e T anzim at era
occur. T o investigate this process of p cripheralization in the o f O tto m an history in b o th its internal a nd in ternational aspects.
O ttom an em pire, the Bingham ton research g ro u p began to carry ou t In 1953, as the five h u n d red th anniversary o f Ihe co n q u e st o f
em pirical studies. T he present stale o f research seem s to indicate Istanbul ap p ro ach ed , h istorians in Turkey b egan to focus their
that the tru e peripheralization o f (he O ttom an econom y did no t take aiten tio n o n th e historical significance o f this event a n d o n the reign
place before the second half o f Ihe eighteenth century. Professor R e­ o f M ehm ed II in general. I lo o took p art in these activities a n d began
şat Kasaba at the University o f W ashington in Seattle is o n e o f the to collect inform ation in the archives relating to this period o f
leading figures a m ong the young researchers cu rren tly w orking in O tto m a n history. In the forty years since .9 5 3 o n th e basis o f this
this field. D ebate on the process o f m arginalization o f T u rk ey 's research I have published q u ite a n u m b er o f stu d ies o n the subject o f
econom y is not a new phenom enon; the kadro m ovem ent o f the fifteenth-century O tto m an history. In addition to the in fo rm atio n on
1930s h ad also discussed T urkey's reduction to a sem i-colonial M ehm ed U ’s reign g ath ered from the B aşbakanlık archives, I
status by ihe E uropean capitalist econom ies. W allerstein’s gro u p discovered (hat the Bursa sicillâi (law court reco rd s) also contained
has, how ever, developed a m ore penetrating m ethodology for im portant inform ation. T he series o f kadi reg isters fro m Bursa
studying this phenom enon, a nd they exert a grow ing influence over begins in th e 1460s, a n d th e last th ree years o f M ch m cd ’s reign
studies on the late O ttom an em pire. (1 4 7 9 -8 1 ) a re covered in detail in a bulky register. B ecause the
m aterial in (he Bursa sid ü û t is m ostly concerned with city life in
PAR T T H R E E : M AJO R S T U D IE S Bursa, (he d irection o f my research tu rn ed to areas such a s O tto m an
I com pleted m y doctoral studies b etw eai the years 194U a n d 1942. urb an ism , tra d e , crafts, silk trade, industry', a n d the position a n d
The subject o f my doctoral thesis w as Ihe effect o f the Tanzim at adm inistrative activities o f the kadis o f O ttom an cities. S oon after
reform s in Bulgaria. D uring the course o f my research I was beginning m y research I realized th at the sid llâ ı co n stitu ted a source
fo rtunate enough to discover at the D olm abahçe Palace in Istanbul a o f capital im p o rtan ce fo r O tto m an social a n d econom ic history.
special collection o f d ocum ents on the Bulgarian qu estio n com piled I-ater on 1 also m ade u se o f the Istanbul sicHlât for my research and.
for A bdulham id II. T he papers, am ounting to ten volum es, were in fact, a large p art o f Ihe docum entation th at I have used
originally preserved in (he Başbakanlık Archives. I m ad e a special th ro u g h o u t m y years o f research in O ttom an history cam e from local
study o f those d o cum ents relating to the Vidin uprisings o f 1841 and c o u rt registers.
1850. T h e reports sent by (he governor o f the province and In the period betw een 1935 and 1950, before I began carrying
confirm ed in details o f the rep o rts by special investigators sent from ou t my ow n research in these records, a num ber o f studies had been
Istanbul indicated that land disputes between (he landow ners a n d (he carried ou l u n d er the auspices o f the Haık Evleri. M ost o f these
B ulgarian peasants a nd corvccs lay at the root o f these rebellions. studies hud Ivon published in o b scu re journals, a n d Ihe w ork was
Halit İnalcık 39 J
390 The Shaykh's Story Told By Himself

m ostly d o n e by high school le a th e rs as o p p osed to professional relating to the period 1432 to 1455 a n d pro v id ed im portant
historians. Because o f their location in the provinces, these reco rd s inform ation shedding light on the O tto a\an tim a r regim e. It also
had rem ained mostly inaccessiblc to professors from th e Istanbul p rovided insight in to problem s co nnectec with O tto m a n settlem ent
in Albania a n d the identity o f local C hristian fam ilies th at were
and A nkara faculties. T he publication efforts o f the period 1935*50
suffered som ew hat from diso rg a n iz a to n a n d lack o f consistent in co rp o rated into the O tto m an tim ar system . T h e o th er registers
standards. But w hatever its publishing flaws the co rp u s o f original relating to the period o f M ehm ed 11 which I w as studying at the
d ocum ents selcctcd from the sicillât thut took shape in these years sam e tim e revealed the existence o f C hrist an tim a rio ts in o th er parts
o f th e Balkans controlled by the O ttom ans. T hese research findings
served to provide reliable first-hand inform ation on im portant
subjects, such as local developm ents and econom ic practiccs, p o p u ­ d e m o n strated to my satisfaction th at the feudal-m ilitary aristocracy
rep resen tin g the p re-O tto m an regim e preserved th eir statu s in
lar m ovem ents in rural areas, brigandage, a n d a g reat deal else.
In later years local studies grounded in inform ation extracted O tto m an society as tim ariots. This discovery com pletely invalidated
from the c o u rt records o f O ttom an cities also becam e p o p u lar in the w idespread claim s that the O tto m an co n q u e st had led
o th er parts o f w hat had once m ade up the em pire. H isto rian s in autom atically to the expropriation o f C hristian lan d o w n ers by the
M uslim Faculty o f U w , and th ro u g h o u t ray life I have m aintained a
Syria. Egypt, and the Balkan countries all cam e to realize the
stro n g interest in law.
im portance o f the O ttom an sicillât records as a so u rce fo r their own
history. In Syria Abdulkerim Rafeq; in Egypt A ndre Raym ond a n d A. in 1956 I edited, to g eth er w ith D r. Robert A nhegger. a collection
o f legal rescripts belonging to the reigns o f M ehm ed II a n d Bayezid
A. A bdurrahim : in Bulgaria G . Galabov. Berov, a n d S. Dim itrov, and
in Bosnia H am id Krashevliavic, A. S u frsk a . H. Shabanovic, H am id 11. Sim ultaneously a French translation of these law s w as prepared
by N tcoara Beldiceanu. while Franz Babinger published a facsimile
lladxibcgic. a nd oth ers all published studies based o n these local
edition o f the text. 1 his translation, which w as p repared after our
records. S o far as Turkey is concerned, a decision has now been
edition had been published, co ntained many serio u s m istakes. Hie
taken to collect the local records presently h oused in m u seu m s and
review w hich I published concerning the translation u n fortunately
o th er m unicipal buildings in th e provinces a n d ho u se th em u n d er
resulted in my losing a n o th er friendship.
o ne ro o f a t the N ational Library in Ankara.
As a resu lt o f m y researches into the O ttom an law c o d es a n d tah-
T ow ards the end o f 1953 the subjects o f research aro u n d which
rir registers I h ad co m e to an im portant conclusion co n c ern in g the
my interest w as beginning to concentrate had already becom e clear.
O tto m an a g rarian regim e. Based on my research i n o w felt ready to
The m ajor axes aro u n d which my research w as to revolve w ere the
land question a n d the O ttom an tim ar system , O tto m an social and describe th e origin a n d general ch a ra c te r o f the O tto m a n system o f
taxation. In my article in T u rk ish entitled "Raiyyet Riisum u" I
econom ic history, a nd urbanization in t.ic O tto m an em pire from the
established for the first lim e that land taxes such as the chift resm i
beginning o f the fifteenth century. While I w as c o n d u ctin g my
had to be u n d ersto o d within the context of a m ore general system
research in the Başbakanlık archives on the tahrir registers o f
which d eterm in ed a n d defined the legal and social status o f peasants.
M ehm ed II’s era I cam e across an extremely interesting a n d valuable
d o c u m e n t belonging to the period o f M ehm ed’s father, M u rad II. A ccording to the dictates o f this system it becam e clear to m e that
the cultivator o f a plot o f land sufficient to provide for ihc noedu o f u
This legiM ci. dating fıuııı 1432, was (lie im ıaı icgistci for the san ­
peasan t family paid the full chift resmi. the cultivator o f half that
cak o f Arvanid. o r Albania, which I published in book form in the
a m o u n t o f land paid the half chift resm i and represented the second
y ear 1954. T his publication w as the first full edition o f a n O tto m an
tier o f the landed peasant class, while cultivators with less than a half
land register İn Turkey. The only earlier effort in this field w as l^ijos
le k e te ’s publication o f the Estergom register in H u ngarian chiftlik o f land co n stitu ted the low er tier o f the landed peasant class.
That these categories w ere the significant o nes determ ining social
translation. The tiinur register o f Albania contained do cu m en ts
392 The Shaykh's Slory Totd By Himseif Halil İnalcık 393

a nd econom ic status becam e clear from the tahrir registers conservatism o f th e O tto m an regim e w c are a ls o able to reco n stru ct
them selves, w here taxpayers w ere listed as belonging to o n e o r the a fairly clear p ictu re o f w hat peasant life a n d a g ra ria n conditions
o th er o f these three categories. It also became clear th at the land as m ust have been like in the Balkans and A natolia u n d e r the pre*
well as the family cultivating the land were registered to g eth er a s one O tto m an Scljukid, Byzantine, a n d even R om an im perial regim es.
unit. P easant families representing a certain potential labor capacity Because very few do cu m en ts from the p re -O tto m a n period have
w ere en te re d into the registers not as individuals b u t as p ro d u ctio n been preserved, o u r know ledge o f these periods rem ain s im precise.
units, i.e., the chifl hunv. As. bccuiue» vicar from O tto m a n archival But u n d e r the light o f a detailed knowledge o f th e O tto m a n d u f l h a ­
records, it w as the chifl ha n e which gave definition to the village ne system som e a sp ects o f these earlier reg im es c a n b e clarified.
social categories w ithin the context o f the O tto m an im perial land T h u s o u r original study on the O tto m a n s' “Raiyyet R ü su m u " opened
regim e. the way to a b ro ad new a rea o f research in b o th O tto m a n and
By m eans o f centrally m aintained registers the O tto m an com parative contexts.
adm inistration was thus able to organize a n d categorize th e land and I co n sid er a s o n e o f the m o st critical]? im p o rta n t a sp ects o f my
the labor o f the entire rural econom y a n d keep it u n d e r its own w ork as a n . em pirical historian m y efforts in th e realm o f d ocum ent
control. My research had revealed this system w hich lay a t the very a n d tex t publication. In the early years I tu rn ed m y en erg ies in this
heart o f the O ttom an im perial adm inistrative system . It w as this sp h ere to d o cu m en ts pertaining to the T an zim at reform s. As
system , the O tto m a n chift ha n e system, th at determ in ed th e o th er m entioned above, in 1954 I published the full ed itio n o f a tim ar
basic O tto m a n adm inistrative practices and form s such as the tahrir reg ister o f A rvanid. At the sam e tim e I published a collection o f
system itself, a nd it w as also the m eans by which the a m o u n t and d o cu m en ts o n the reign o f the C o n q u ero r a n d o n th e city o f Bursa.
c h aracter o f land a nd personal taxes were d eterm in ed . In m y later T h e series o f d o cu m en ts on Bursa (over five h u n d red ) has continued
research I discovered that prio r to the O tto m an s in reg io n s w here w ith a seq u en ce o f articles in the journal Belgeler. M ost recently I
the agricultural production w as characterized by dry farm ing, sim itar have p rep ared for publication th e custom s reg ister o f th e port o f
system s for regulating th e peasant labor a n d land had existed. From Caffa covering the years 1487 to 1490. I also collected for
the tim e o f the late Rom an empire o n w ard s im perial rulers publication O tto m an rescripts o f justice from th e sixteenth a n d
throu g h o u t the M editerranean lands had developed such system s for seventeenth centuries. I have published the texts o f O tto m a n law
m aintaining c ontrol over their prim ary source o f revenue, i.e., the co d es a n d coedited with R. A nhegger a collection o f regulations
land a nd peasant. The O ttom ans, introducing very few changes o f d a tin g from th e reig n s o f M ehm ed II a n d Bayezid 11. At present I am
their ow n. m erely perpetuated existing n o rm s a n d p ractices. For prep arin g an edition a n d translation o f three principal Sultanic
their p art they had as their principal concern preserving the peasant O tto m a n law codes. T he first o f these is the law co d e o f Süleym an I.
land-fam ily un its in the c o nquered territories as productive tax* th e seco n d is the so-called k a n u tt-n a m e-i cedid com piled in the early
yielding entities. The O ttom ans had little interest in o r incentive to seventeenth ccntury, a n d the third is the Uw code o f (he sancak o f
c arry o u t radical changes affecting peasant society. T h e O tto m an s Aydın. F or this project the text is being prepared a c co rd in g to the
carried n either social no r religious revolution to the ru ra l society principles o f critical text editions, a n d the text is acco m p an ied by
they conquered. an n o tatio n s a n d a full English translation o f each o f the th ree codes.
Il is possible, thanks to the preservation o f th e extrem ely rich T he w ork is being su p p o rted by a gTant from the N ational
O ttom an archival record-from tahrir registers, to law co d es, a n d law F.ndowm ent for the H um anities a n d publication is an ticip ated d u rin g
c o u rt reg isters-to establish in detail the actual m aterial conditions 1993.
w hich prevailed in the rural parts o f Ihe em pire. T h ro u g h the A nother text publication w hich I am currently p rep arin g in
O ttom an records a nd knowledge o f ihe social and institutional collaboration with Cilles Veinstein and M. Bcrindci is the custom s
.W4 The Shaykh's Story Told By Himself Halil İnalcık 395

registers o f Kİlİa a n d A kkerm an from the late fifteenth a n d early also prep ared . This archive is o f first-rate im portance n o t ju st for the
sixteenth centuries. W ith the publicaticn o f the Caffa register, this history o f the city o f Istanbul bu t m ore generally a s a so u rce on
m aterial will provide th e basic so u rc e fo r Black S ea tra d e in the O tto m a n u rb an life, crafts a n d trade, a n d lege) history. I h a d thought
fifteenth century. for a long tim e th at there was a need to develop so m e kind o f
org an izatio n al fram ew ork b y w h ich th is im p o rta n t so u rc e for
O tto m an histo ry could b e fully exploited a n d rese a rch results
PART F O U R : M A JO R P R O JE C T S published a n d dissem inated. W hile so m uch im p o rta n t scholarly
Over the c ourse o f my professional career 1 have u n d e rta k e n a research h ad been carried ou t o n B yzantine Istanbul, it seem ed to
nu m b er o f lo n g-term projects which I hoped w ould provide a m e sham eful that such a m ajor so u rce fo r the h istory o f th e O ttom an
foundation for fu rth er study in the field o f O tto m a n historical city should lie uncxploitcd a n d indeed alm ost com pletely ignored. I
research. Som e o f these projects ha«« already b een com pleted; becam e d eterm in ed th at this im p o rtan t source sh o u ld gain equal
o thers are still in p rogress. reco g n itio n w ith th e Başbakanlık a n d Topkapı Sarayı arch iv es a s a
O ne o f these projects concerns the licillât o f Bursa. W hen 1 first m ajo r c e n te r for research o n O tto m an history. W ith th is in m ind I
began to w ork o n these records in the early 1950s they lay in heaps established c o n tact with the M üfti o f Istanbul, his h o n o rab le Seiahat-
in one o f the cells of M ehm ed I’s m edrese in Bursa, covered with tin Kaya, a n d with his assistant at the M ü ftü lik 's archive. Abdtilaziz
dust and dirt. After I had already w orked for several years in Bursa I Bayındır, a n d I began im m ediately to en co u rag e so m e o f my
had the idea o f p roposing a new hom e be found for these im portant d o cto ral stu d e n ts a t C h icago to c a n y o u t their research th ere. 1 a lso
records a nd approached the G eneral D irectorate o f M useum s in A n ­ h a d th e idea o f setting u p a small team o f qualified rese a rch e rs w ho
ka ra with a plan for preserving a nd cataloguing these reco rd s. T h e c o u ld ta k e c h a rg e o f pub licatio n e ffo rts b a sed o n th e Ista n b u l sıcıüâl.
idea w as enthusiastically received, b u t since the first stage in the plan T h ro u g h c o n su ltatio n w ith professors Abdullah K uran a n d Z afer
w as to send the registers to Topkapt Sarayı in Istanbul for rebinding, T o p ra k o f B osphorus University 1 so u g h t advice o n establishing a
f soon becam e the victim o f my ow n suggestion’s success. W hen the foundation d evoted to th e p ro m o tio n o f th is pro ject, T h e m ay o r o f
registers w ere sent to Istanbul for cleaning, repair, a n d rebinding, Istanbul, a t th at tim e B cdreddin Dalan, w as also a p p ro a c h e d fo r his
they becam e inaccessible for research for quite a long time. ideas o n the subject. Later on the planning com m ittee w as widened
Eventually the registers retu rn ed to Bursa a n d w ere h o u se d in a to include p rofessors N u rh an Atasoy, Cemal K afadar, a n d G ulru
special archive at the city’s Archeological M useum . O n c e they Kafadar, b u t bccau sc o u r so u rces o f funding w ere still in ad eq u ate
retu rn ed to Bursa these registers attracted th e atten tio n o f b o th the the p ro je c t’s realization had to be delayed. In the e n d a solution was
T urkish a n d th e international scholarly com m unity, a n d publications reached w hereby the project w ould be directed u n d e r the au sp ices o f
based on these records began to proliferate. the C en ter for A rt H istory o f Istanbul’s Faculty o f Letters with
M any years later, in the 1980s. I turned to the sicillât o f Istanbul funding from the Koç Com pany. At the present tim e w ork con tin u es
a s a potential so u rc e fo r the history o f th e e m p ire ’s capital city. The o n tran sp o sin g the c o n ten ts a n d inform ation contained in these
Istanbul s k ill archives are now housed in the M üftülük o f Istanbul registers in to d ata ban k s by use o f com puters a n d o th er technical
a n d co n tain cluse to 10.000 volumes. T h is a r c h iv e w as c r e a te d a id es. D u rin g th e early stag es o f th is projee' a p a rt-tim e research
d u rin g th e reign o f Abdulham İd II (1& 76-1909) w hen a resurgence sta ff o f th ree assistan ts is w orking to process th e inform ation in a
o f interest in the Islamic sciences and particularly Islam ic law system atic fashion. T h e publication o f th e first reg ister o f th e kadi o f
m anifested itself. T he archive w as ploccd u n d er the ju risd ictio n o f Istanbul İs a n ticip ated shortly. It is the ho p e o f th e project organizers
the S heyh-ül-lslam . D uring Abdtilluinid Il s tim e the archive w as th at o n c e this first in a series o f studies anti m o n o g rap h s o n the
carefully o rg anized a nd classified und a catulog o f th e hold in g s w as
396 The Shaykh '$ Story Told By Himself H a lil İn a lcık 397

Istanbul siciUdt is published il will serve to publicize the project and O n e o f the m ost significant archival so u rc e s fo r th e study o f
further stim ulate interest. O tto m an history is the series o f registers, n u m b erin g m o re than 2 6 0
Ilierc arc very few peoples in the world w ho are a s well endow ed volum es, called the M iihim m e. T h e M iihim m e reg isters w ere those
with such rich historical sources for their own national histo ry as the registers in w hich m atters discussed by the Im perial C ouncil were
Turks. T he variety o f archival evidence found in T u rk ey is sum m arized in the form o f im perial rescripts, o r ferm a n s. M ore than
som ething unique. F or the past fifty years, ever since I b egan my thirty years a g o I presented to the Turkish H isto rical Society my
first w ork in the field o f T urkish history, I have O w n a stro n g idea o f publishing each o f the M iih im m e reg iste rs in a series o f
advocate o f the necessity for setting priorities that will e n su re the volum es. The essential elem ents o f my proposal w ere as follows:
preservation, scholarly classification, and o p en n ess o f access o f the each o f th e M iihim m e registers should be published first as a
Turkish archives. facsimile
In 1985, in collaboration with his excellency form er am b assad o r - each volum e w ould be acco m p an ied by a detailed alphabetical
Ismail Soysal. w e organized a colloquium in Istanbul o n the archive index o f p ro p er nam es a n d technical term s
question. T h e prim e m inister, his excellency T u rg u t O zal. a n d a cach volum e w ould be acco m p an ied by an in tro d u ctio n serving
num ber o f archive technicians and specialists took p art in this to indicate the peculiarities pertaining to that specific volum e
colloquium a nd, following the m eeting, it w as d ecid ed by the I w as convinced th at this plan w ould meet b est th e needs o f the
governm ent to allocate generous funds for the p u rp o se o f archive scholarly com m unity. I was aw are at the sam e tim e that previous
developm ent a nd m odernization. At the p resen t tim e the O tto m an e ffo rts at sum m arizing the co n ten ts o f the reg isters a n d publishing
archives in Istanbul are o n the way to becom ing an international sim plified versions o f the texts in m odernized T u rk ish had failed to
c en ter for scholarly research on ap ai w ith the London a n d Paris provide m aterial which was o f any use to se rio u s scholars and
archives. H un d red s o f cataloguing personnel are n o w w o rking to historians. Regretably. the executive com m ittee o f the society voted
classify the m illions o f docum ents preserved at the archives, a n d for against a d o p tin g my suggestion o n the gro u n d s th at it w ould prove
the first tim e a trained cad re o f archivists is n o w in place in Turkey. to o expensive. I still rem em ber with d isappointm ent th at am ong
If we recollect th at from the ruins of the O tto m an em p ire there th o se w ho rejected this proposal w ere m y historian colleagues. H ad
em erged m ore than tw enty independent nations, the need for the project been un d ertak en thirty years ago as I h ad ho p ed , by now
historians from these countries to t u n to the O tto m an archives for the m ajo r universities o f the w orld w ould each have o n their library
the illum ination o f their own historical pasts is obvious. In addition, shelves the foil 260-volum e set ready to serve as the fo undation for
the O tto m a n em pire is o n e o f the great em pires o f w orld history on a all serious stu d ies in O tto m an history.
par with the C hinese a nd Roman em pires. In addition to A nother o f th e m ost im portant scries o f registers for historical
O ttom anists. historians, a nd o th er specialists, the O tto m a n em pire research co ntained in the Başbakanlık archives are th e tapu tahrir
holds a p articular interest for sociologists a n d o th er social scientists. registers. T h ese registers, n u m bering m ore than 2 ,0 0 0 , are today
For exam ple, K. W ittfogel a nd E. E isenstadt b o th devoted a preserved m ostly a t the O tto m an archives in Istanbul bu t also in part
significant portion o f their w orks to th ; case o f the O tto m an em pire. at the G eneral D irecto rate o f D eed Registration in A nkara. T he
'H ie jou rn a l Helgeier (D ocum ents), which is published u n d e r the im p o rtan ce o f this fund w as first dem onstrated in stu d ies carried out
auspices o f the T urkish Historical Society and o n w h o se editorial by the late Ö m e r Lûtfi Barkan. Since the 1940s they have form ed
b o a rd 1 currently serve, has been published continuously since 1964. the subject o f active publication both wiihin T u rk ey and
This journal serves as one of the principal m edium s fo r the internationally. In o u r opinion however, despite the flurry o f interest
publication o f d o cum ents relating to O ttom an history. in publication, no ideal m ethod o f publication has yet developed that
fulfills the req u irem en ts for scholarly use. For instance, let us take
398 The Shaykh j Story Told By Himself H a lil İn a lcık 399
the H ungarian publications based on th ’se registers w hich, bccausc convening an international co n g ress a n d . with th e ag re e m en t o f the
they are published only in H ungarian translation, b eco m e essentially Dean o f the Faculty o f Arts a n d le tte r s , Emel D o ğ ra m a c ı, a n d the
inaccessible to scholarship outside Hungary. H ad these registers C h airm an o f the D epartm ent o f Econom ics. O sm a n Okyar,
been transcribed in the original languag? they w ould have rem ained H accetepe University w as chosen as the site fo r th e first
m uch m ore accessible to the international scholarly com m unity. As international m eeting. The m eeting took place in A nkara in 1977.
for the publications in Turkey, there has been an u n fo rtu n a te trend, T h ro u g h o u t the world since the Second W orld W a r th e fields o f
referred to above, tow ard simplification a n d m o d ern izatio n o f the social a n d econom ic history had em erged as a re a s o f grow ing
O ttom an texts. In my opinion, a system sim ilar to th at w hich I had interest a n d co n cern for historians. Following th e o p en in g o f the
earlier proposed for the publication o f the M iih im m e registers, which T urkish Archives after 1930 both in Turkey a n d in the Balkan
envisaged providing facsimiles o f the texts with n o tes a n d indices, c o u n tries a n u m b er o f im p o rtan t studies relating to th o se fields were
w ould be th e m ost suitable m ethod for scholarly use. It sh o u ld be pro d u ced , a n d the social a n d econom ic aspects o f O tto m a n history
recognized that these publications a re not intended for the g eneral b egan to be studied in g rea te r depth. By b rin g in g to g eth er
public's use a nd should be designed only for u se by specialists. research ers w orking in these fields a num ber o f new a reas for
Six years ago in 1986 I proposed to the T u rk ish Historical research w ere identified a n d the m eeting served as a positive im petus
Society a project for organizing the publication o f these imperial for the fu rth er developm ent o f O ttom an studies. Sub seq u en t
land registers in a scholarly a nd system atic fashion. In this project I m eetings w ere held in S trasb o u rg (1 9 8 0 ). P rin ceto n (1 9 8 3 ).
proposed as the initial task the job o f publishing all the registers o f M unich (1 9 8 6 ), Istanbul (1 9 8 9 ), a n d A ix-en-Provence (1 9 9 2 ). T o
the reign o f Süleym an 1 that pertain to the a reas co n tain ed w ithin give perm an en ce to these efforts a n d to er.courage fu tu re research,
the present day borders o f Turkey as a series o f volum es. The we created an International C om m ission for the Social and
m ethod for preparing these volum es would co n fo rm to th e above Econom ic H istory o f Turkey. T he founding m em b ers o f this
indicated publication specifications. The tahrir registers contain com m ission w ere, a p a rt from myself. O sira n O kyar, F.mel D o ğ ra ­
inform ation on the population a nd econom ic con d itio n s o f villages, m acı, Kemal K arpat, B ernard Lewis, Irene M elikoff. W illiam H.
tow ns, a n d citics indicating also the value a n d a m o u n t o f agricultural M cNeil, Nikolai Todorov, a n d Im m anuel W allerstein.
p roduction. T hese censuses were carried o u t by the state for the My m o st recent project in the realm o f O tto m a n social a n d
p urpose o f estim ating tax revenues and establishing social g roups. econom ic history has been to organize a n d ed it a textbook designed
C onsequently, w hen, according to the p ro ject’s plan, all th e tahrir to synthesize c u rre n t research advances. As p a rtn e rs for this project,
registers pertaining to T urkey from the reign o f Süleym an I have which, acco rd in g to the original contract w ith the publishers
been published, it will be possible to m ap ou t in full detail the (C am bridge University Press), w as to cover the whole period from
dem ographic a nd econom ic resources o f Anatolia as they existed th e beginning o f the em pire to its final collapse within 75 0 pages o f
4 0 0 years ago. T he executive com m ittee o f the T u rk ish H istorical text, I ap p ro ach ed five w ell-know n speciaEsts w orking o n specific
Society agreed to accept this project ir.to th eir general plan, a n d a periods o f O tto m an H istory-Suraiya Faroqhi, Bruce M cG ow an.
com m ittee com posed o f specialists on the tahrir reg isters was D onald Q u ataert, M ehm ed G ene, a n d Halil Sahillioğlu. In th e end.
established. At present wc ore pureuing co n tacts with th e General ihc last tw o m em bers o f the g ro u p withdrew from th e p to jecl. I
D irectorate o f S ta te Archives in Turkey to identify th o se individuals u n d e rto o k to prep are the portion o f the work covering the period
w ho will be able to take charge o f the task o f publication. 13 0 0 -1 6 0 0 , a n d Faroqhi, M cG ow an, and Q u ataert took on the
A project that I w as fortunate to bring to fruition w as the creation responsibility fo r each o f the successive centuries to the close o f the
o f a p e rm anent organization for research on O tto m an social and nineteenth ccntury. As a replacem ent for Sahillioğlu, Şevket Pam uk
econom ic history. T o launch this project I conccivcd the idea o f ag reed to w rite the segm ent o n O tto m an m onetary history. After
400 TheShaykh's Story Told By Himteif H a lil İn a lc ık 401

years in preparation the book lias finally been com pleted a n d sent to
W e are cu rren tly w orking on n project for the p rep a ra tio n o f
the publishers. W e hope that it will be ready for d istrib u tio n in 1993.
a n o th e r kind o f practical w ork designed for re se a rc h e rs wishing to
T he book is on the o ne hand designed to an sw er som e o f the c o n d u c t research in O tto m an history. O u r plan is to p rep a re a w ork
q uestions raised by Braudel in his n o w classic b o o k on the
organized as a dictionary o f O ttom ar. technical term s. The
M editerranean w orld a nd o n the o th c ' h an d to co rrect, while at the p rep aratio n o f such a w ork has n o w becom e a n ecessity as the
sam e tim e com plem enting, the w ork o f W ilhelm H cyd o n the Levant
n u m bers o f stu d en ts a n d specialists concentrating th e ir research on
Uadc. it is o u r belief that in this book we have convincingly
the O tto m an archives c o n tin u es to g row . To start w ith I p ro p o sed to
dem onstrated the im portant econom ic role played by the O tto m an
tw o distinguished T u rk ish colleagues, Cemal K afad ar o f H arvard
em pire in w orld history, a role which w as until n o w either
University a n d N ejat G öyünç o f Konya University, th a t th e three o f
im perfectly u n d erstood o r m ostly overlooked. u s w ork to g eth er on this project. Later on Şinasi T ek in joined us.
A nother project with which I am now involved a s o n e o f the chief
W hile taking n o te o f the efforts o f o u r predecessors in th e field, such
responsible is the History o f the Scientific a n d C ultural D evelopm ent as M ehm ed Z eki Pakalin, M idhat Scrtoglu. a n d R eşat Ekrem Koçu,
o f i\1ankind being sponsored by U N ESC O . T h e fifth volum e o f this
for o u r ow n w ork wc plan also to incorporate in to th e volume the
w ork, currently planned as a seven-volume set, covers the period
results o f o u r ow n research over the years preserved o n index cards.
1 500-1800. P rofessor P eter Burke from C am bridge U niversity a n d
m yself a rc sharing duties as editors of the fifth volum e, a n d we have PA R T FIV E: A M E R IC A
already agreed upon the general plan for the volum e. At present, In the years betw een 1943 a n d 1972 I taught O tto m a n history at the
approxim ately sixty percent o f the chapters have been w ritten and Faculty o f L anguages. H istory, and G eography at th e University o f
final publication is scheduled for 1996. A nkara. I becam e an assistant in 1942. w ss p ro m o te d to doçent in
In addition to serving o n the editorial b o a rd s o f a n u m b er o f 1943, a n d b ecam e full professor in 1952. In 1956, in ad d itio n to my
journals. I have taken a personal role in founding a n d perp etu atin g teaching at the Faculty o f Languages. H istory a n d G eo graphy. I also
tw o specialized journals devoted to O ttom an studies. T h e first o f taught O tto m a n adm inistrative history a n d the history o f the Turkish
these is Arcltivtim O ttom anicum , which 1 fo unded in 1969 together Revolution a t th e Faculty o f Political Science, A nkara. O n several
with T ib o r H alasi-K un ( + 1 9 9 2 ), and the scco n d is the Journal o f o ccasions d u rin g this period 1 was invited to be a visiting professor
O ttom an Studies, founded in 1980 together with N ejat G ö y ü n ç and at various A m erican universities. I cam e to the School o f
H eath lx>wry. T hese tw o jo urnals are the only jo u rn als th at are In tern atio n al Affairs at Colum bia University in 1953-54. In 1956 I
exclusively devoted to O ttom an studies as o p p o sed to th e m ore g e ­ w as aw arded a Rockefeller Fellowship to spend one year as a
neral context o f Turcology o r Turkish history. In th e category o f research fellow at H arvard University; and in 1967 I spent one
general journals covering all these fields the leading jo u rn als are The sem ester a t the D ep artm en t o f N ear Eastern Studies a t Princeton
jo u rn a l o f Turkish Studies (Cam bridge, MA) u n d e r the joint University.
e ditorship o f Şinasi Tekin a nd G önül T ekin; International fo u rn a l o f P rio r to 1971 I had never co nsidered :he possibility o f m oving
Turkish Studies (M adison, W l); T u ra ca (Paris); a n d Türk Dünyası perm anently to the United States, bu t in 1971 th e H istory
Araştırm aları (Istanbul, 1980-). In addition, Tiirkologischer D ep artm en t a t H arvard University invited me to deliver tw o lectures,
Anzeiger, published annually in Vienna sine« 1975 u n d e r the a n d the idea o f m y joining the d ep artm en t on a perm an en t basis was
dire c to rsh ip o f A ndreas Tietze, gives a com prehensive listing o f d iscussed. A round the sam e tim e. Professor Thom as N aff o f the
w orldw ide publication on both Turcological and. m ore specifically, D ep artm en t o f O riental Studies a t the University o f Pennsylvania
O tto m a n -re late d subjects. invited m e to join his dep artm en t on a five-year co n tra c t, but
because I had not yet m ade up my mind ab o u t k'aving Turkey
402 The Shaykh’s Story Told By Himself Halil İnalcık -403

perm anently J felt that I should not acccpt such a lo n g -term offer. K riegcr, an expert on E uropean intellectual h isto ry . T h e Asianists
T he next year. 1972, brought a very han d so m e offer from the included D onald 1-ach. a u th o r o f Asia in th e M a k in g o f Europe, and
University o f C hicago as University Professor with responsibility in the h isto rian o f C hina Pin g -ti-H o . 'Illis d istin g u ish e d g ro u p o f
the D epartm ent o f H istory for teaching and supervising research in scholars gain ed C h icag o 's D epartm ent ? f H isto ry a rep u tatio n as
O ttom an history. D uring the 1970s Turkey w as in the th ro es o f o n e o f the w o rld 's forem ost ce n te rs for h isto rical research . At
s tudent riots sparked by the revolutionary left m ovem ent, a n d it was C hicago it w as possible to atte n d an in terestin g g u e st tccturc
becom ing increasingly difficult to m aintain o rd e r in the university delivered by a n expert in the field nearly every day. and
classroom s. G u n s were being shot off in the co rrid o rs, interdisciplinary w ork in social sciences was p a rticu larly en co u rag ed
confrontations betw een the students and the police becam e a daily th ro u g h the m edium o f specialized sem inars a n d the w ork o f the
occurrence, a nd there w ere m any student fatalities as well. D uring C om m ittee o n Social T hought. C hicago’s library, w hich co ntains
the tim e o f the funeral processions for these stu d en ts th e Faculty w as over fo u r m illion volum es, also acted as a stim ulus to serious
routinely closed a n d all academ ic w ork g ro u n d to a halt. In such an historical research . In m y opinion developing n a tio n s should follow
atm osphere, it becam e virtually impossible to carry o u t either A m erica's exam ple in devoting resources to th eir libraries as a
teaching o r research, a nd so I decided to b roach th e m atter o f critically im p o rtan t stim ulus to both education a n d m odernization.
leaving Turkey for A m erica with my wife Şevkiye. Şevkiye a n d I had The U niversity o f C hicago, as an institution w hich places prim ary
been m arried since 1945 and by that time she had becom e ch air o f em phasis on original research a n d publication, allows its professors
the Arabic dep artm en t at the Faculty and an established sch o lar in the m axim um deg ree o f freedom in determ ining (heir teaching
h er own right. I knew that accepting the offer at C h icago w ould p referen ces a n d priorities. As a result, I w as able to adjust my
entail considerable sacrifice for her. W nen, however, she agreed to teaching schedule with a view to achieving h arm o n y w ith my own
accom pany m e, 1 accepted the offer fro:n C hicago a n d w e m oved to c u rre n t research interests, thereby widening th e scope o f my
Hyde Park, taking with us o u r grandson G ö k h an , w h o h ad been research to include new topics, while at the sam e tim e m aking o p ti­
born tw o years earlier. From 1972 to p resen t I have lived in m al u se o f my sp are tim e for publication activity. In m y opinion the
Chicago, a nd having grow n u p in the densely urb an ized environm ent University o f C hicago provides the ideal w orking environm ent for
o f Istanbul. I quickly adjusted to life in one o f A m erica’s big cities. scholars. Follow ing my retirem ent in 1986 1 rem ain ed active at the
My hom e ne a r the shore o f Lake M ichigan is only 2 0 m inutes university a n d con tin u ed to oversee the p ro g ress o f my doctoral
w alking distance from the University. stu d e n ts' w ork. At the sam e tim e I have m aintained close ties with
W hen w e arrived the spirit o f the history d ep artm en t at the my colleagues.
University o f C hicago w as W illiam McNeil, au th o r o f th e Rise o f the T u rn in g n o w to the situation o f T urkish Studies at th e University
West. I had m et this paragon o f global historians twice previously at o f C hicago, it m ay be said th at the beginnings o f the p ro g ram date
m eetings in Venice a nd M adison. W isconsin, it w as M cN eil’s from the academ ic year 1962-63. w hen Richard C h am b ers w as first
am bition to m ake the history departm ent at the U niversity o f ap p o in ted to the D epartm ent o f N ear Eastern la n g u a g e s and
C hicago into a ce n te r w here specialists rep resen tin g all a reas o f the C ultures. Shortly before iny arrival at the University o f C hicago, Fa-
globe could gather, a nd with this view in m ind it w ould have been liii U had been invited to juin (he NELC as Professor o f T urkish
unthinkable that O ttom an history shoulc fail to be rep resen ted in the la n g u a g e a n d Literature. After Professor Iz’s retirem ent and
d e p a rtm e n t’s pro g ram o f study. Among the o th er m em b ers o f the dep a rtu re from C hicago, he w as replaced by Robert D ankoff. a
d ep artm en t at that tim e w ere Europeanists, such as the d ep artm en t productive expert in the field o f Turcoiogy. At the University o f
chair. Karl M orrison, a specialist on Medieval F u ropcan history; Chicago it h as been possible for g rad u ate students, after com pleting
Frich C ochrane, a specialist on the Italian R enaissance; a n d Leonard
404 The Shaykh'i Story Told By HiniuHf Halil İtıalcık 405

(heir elem entary language training, to co n d u ct o riginal historical this fund I a d d ed m icrofilm s o f a num ber o f d o c u m e n ts and
research using O ttom an sources. m an u scrip ts that I had collected over the y ears in the libraries and
During m y years al C hicago İ (rained twelve such advanced archives o f Turkey. After p h o to-duplication, binding, and
graduate stu d en ts a n d all o f them conducted prim ary research in the classification o f this m aterial, the university's lib rary w as e n rich ed by
O u o tm n archives o f Istanbul, w rote original d o cto ral theses, and a collection o f O tto m an do cu m en ts and h isto rical m an u scrip ts. It
now hold positions a( a variety o f univcrsi(ics. As (hey have may be said w ithout exaggeration th at the collection o f O tto m an
progressed in their curccrs they continue to publish original do cu m en ts n ow housed a t C h icag o 's Kegenstein Library co n stitu tes
scholarly contributions relating to the history o f th e M iddle East o n e o f the richest sources for research on O tto m a n histo ry outside
d uring the O ttom an centuries. My pnm ary goal in train in g these Turkey. Using (his m aterial it w ould be possible to w rite any n u m b er
graduate stu d e n ts w as always to prepare them as ex p erts in O tto m an o f do cto ral theses. At present (he archive is being u sed by stu d en ts
archival research, a n d m y courses were always o rg an ized w ith that an d pro fesso rs w h o m ake research visits to C h icag o from all p arts o f
goal in m ind. I m ade it a m atter o f principle to w ork very closely the U nited States.
with my advanced doctoral students to e n su re th at they avoided the A part from this archival m aterial. Regcnstein Library also houses
sad fate o f som e o th er so-called experts w hose teachers a n d advisers o n e o f A m erica's richest collection o f p rim ed b o o k s in O tto m an and
allowed them to defend (heses a nd even publish b ooks know ing that m o d ern T u rk ish . In view o f all this effort a t building u p a program
their students com m and o f O ttom an T u rk ish w as only barely o f T u rk ish studies at the University o f Chicago, it w ould have been
adequate. unthinkable to ab an d o n it o r allow it to languish. Som e o f my
In reccnt years the efforts a t m odernizing archive adm inistration colleagues at the university w ho shared this sen tim en t began serious
a nd the decision to liberalize access to the O tto m an archives has efforts to raise end o w m en t funds to found a c h a ir in O ttom an
b roadened the possibilities for conducting serious research into Studies. T h ro u g h a m atching funds agreem ent, w hereby half the
O ttom an history. Because these archives serve as the repository for m oney will be supplied by the T u rk ish governm ent a n d the o th er half
the national histories o f m ore than tw enty co u n tries th at have by (he University o f C hicago, a decision to c rcate such a c h a ir has
em erged from the form er em pire, it seem s inevitable that the m ost recently been reached. Both (he university’s p resid en t, H a n n a Gray,
im portant universities will w ant to create o r m aintain positions for an d th e fo rm er Prim e M inister o f Turkey. T u rg u t O zal, gave their
O ttom anists w ithin the general fram ew ork o f historical studies. personal approval (o these undertakings, a n d som e significant
W e have noied w ith regret a recent tren d a t som e universities pro g ress tow ards th e goal o f funding this c h a ir h as already been
w here O tto m an studies a nd Turcology have been elim inated for m ade.
financial reasons. U nfortunately, at my ow n institution, the O n e o f the intellectual traditions o f the U niversity o f C h icago is
University o f C hicago, the position 1 had occupied w as allocated to the em p h asis it places on interdisciplinary research a n d co n tacts. My
o th er fields a n d a t present O ttom an s(udies is not being inain(aincd ow n ap p o in tm en t at the university was principally in history, bu t 1
at its form er level. T his is a particularly u n fo rtu n a te developm ent was also a m em b er o f the D epartm ent of N ear E astern L anguages
since a solid infrastructure for O ttom an stu d ies h ad been created an d C u ltu res a n d took an active interest in their activities. W ithin
d u rin g my ten u re a t the University o f C hicago. Particularly this d ep artm en t the languages and cultures o f all the M iddle Eastern
n otew orthy in these developm ents w as the creatio n o f a n im portant co u n tries from a n cien t Egypt a n d the civilizations o f M esopotam ia
collec(ion o f O ttom an docum ents for researchers. T h e co re o f the to those o f (he p resen t day are all taught. C ollaboration with both
collection w as contributed by the late Professor Alexandre stu d en ts a n d faculty from this departm ent has been o f g reat benefit
B cnnigscn. w ho brought with him to C hicago an im pressive num ber to m e, a n d occasionally w e have conducted joint sem inars o n closely
o f m icrofilm s from the Başbakanlık and Topkııpı Sarayı archives. T o related a reas o f research. Tor m e o n e o f the m ost interesting o f these
406 The Shmidt's Story Totd tty Himself Halil İnalcık 407

jo in t sem inars w as the com parative study o f palace o rg an iz a tio n in co llo q u iu m o n slaves a n d slavery jo in tly cg an ized b y m yself. Ralph
the p rem o d em societies o f the M iddle East. F ro m th e w o rk o f this A usten, a n d j. C o atsw o rth , a n d th e co n feren ce o f th e a g e o f Süley-
sem inar it e m erg ed that som e o f the m ain fea tu re s o f palacc m an th e M agnificcm o rg an ized by m yseif a n d R ic h a rd C um bers.
o rganization, su c h as the division intc m ale a n d fem ale residential 'I'h c la tte r c o n fe re n c e w as o rg an iz e d a s a n In te rn atio n al sym po-
q u a rte rs, can be tra c e d as a c ontinu o u s tra d itio n as far back as siu m an d th e co n feren ce p a p e rs a re c u rren tly in (he p ro c e s s o f being
ancient M esopotam ia. In m y opinion, n eith er th e O tto m a n em pire, published.
n o r for th a t m atter the U m ayyad o r A bbasid c alip h ates, c a n be I m e t m y fu tu re wife Şevkiye w h en w e .vere b o th s tu d y in g A rabic
properly u n d e rsto o d a nd explained w ithout referen ce (o a n cien t a t the Faculty la n g u a g e s . H istory, a n d G eography in A n k ara. W e
M esopotam ian a n d Iranian civilization». T hese a n c ic n t civilizations w ere m arrie d in 1945, a n d in 1948 o u r d a u g h te r C ü n h a n w as bom .
b e a r a c lo se affinity t o th eir h istorical su ccesso rs in m an y areas, su ch A little m o re th an tw enty y e a rs later sh e gave b irth t o o u r g ran d so n
a s co n ccp ts o f state a n d kingship, taxation a n d landholding, G ö k h an . In 1989 my wife Şevkiye p assec away. S h e h ad been not
traditions o f u rbanism a n d trading practices a n d , m o re generally, only a life’s c o m p an io n to m e bu t also a colleague in s c h o la rsh ip and
e conom ic philosophy a n d social structu re. w ork p a rtn e r. A fter co m p letin g h e r studies in A rab ic lan g u a g e a n d
O ne o f th e m ost unforgettable m em ories o f my tw o d e c ad e s at literatu re, sh e becam e a faculty m em ber and later d e p a rtm e n t ch air
the U niversity o f C hicago relates to th e visit from T u rk ey o f a g ro u p o f the p ro g ram in Arabic language a n d literature a t th e Faculty o f
o f sufis belonging to the H alveti order. l.e d by th eir sheyklt, M uzaf- L an guages. H isto ry , a n d G eo g rap h y at the U niversity o f Ankara.
fcr, a g ro u p o f m ore than tw enty dervishes g a th e re d in the S h e p rep a re d a scholarly edition o f th e Layla w a M a jn u n sto ries o f
university’s chapel to w itness a p e rfo m a n c c o f th e sem a ritual o f Kays ibn M ulaw w ah a n d p rep ared an u n published d o c to ra l thesis on
dancing a n d w orship. F or the occasion the chapel w as filled with passages from th e A rab chronicles relatin g to th e O tto m a n s.
stu d e n ts a n d o th er observers. W hen th e ritu a ls w e re com pleted, •••
sheykh M uzaffer joined som e o f the audience at a d ifferen t location
In th e fo regoing I have d e scrib ed in my ow n w o rd s m y life a n d
to respond to th eir questions. S om e ol the sh e yk h ’s disc pies, both
acco m p lish m en ts a n d failures in acco rd an ce w ith the T u rk ish
Am erican a n d G e rm a n , w ere also present. As th e q u e stio n in g b eg an ,
proverb: “Şeyhin keram eti k endinden m enkul.'1 (All th e g re a t d eeds
the lim its o f M u z a ffe rs u n d e rstanding o f Islam ic m ysticism a n d su n
o f the shaykh arc related by the shaykh himself.)
philosophy w ere soon revealed. MuzalTer’s a ctu al p ro fessio n w as
bookseller at Ista n b u l’s central book m arket, a n d his g ra s p o f som e
theological c o n c ep ts w as not that profound. D uring the qu estio n and
answ er session h e faltered a bit in om c o f his resp o n ses a n d finally
lost his tem p er. D espite this m om entary em b arrassm en t, however,
th e evening a s a w hole w as a g re a t success a n d rem ains a s o n e o f m y
m o st truly m em orable experiences a t the university. T h e dervishes’
cries in th eir repeated invocation o f G o c ’s nam e reverberated o ff the
chapcl’a cciling filling (he air with sptiiiual iutcusiiy, a n d I was
genuinely m oved. It stru ck m e that su :h an event taking place in
A m erica heartlan d could only have tran sp ired th ro u g h the
m iraculous intercessio o f the Prophet M uham m ad himself.
T w o o f (he m ost mcmornbk* a n d significant scholurly m eetings
that 1 participated in during my years Jit t'lu c u g o w ere (he
HM halat 409

Almugavar, 239 ATÜT, 282. 300. 302,


D İZ İN
alp, 185 513,315,319
Amiral Duquesne, 220 avtrlı-l divaniyye, 96
1856 Paris ıınılıi|fflusı. V, Kari, 27,28, 33, 39,
Avarlar, 229
20 « 190,219, 230.231,
Anaca (Aniya), 12
Andrea Doria, 34,190 Avlont, 241
I. A IiM d lıı Keykubml, 11 2S4
Andren Zeno, 27 Avtonya, 29, 57, 118, 119
I, Buyu/iıl. 62, 66, 77, V. Parıy, 392
Angiolollo, 257 Avusturya, 29, 59,143,
138, ISS, 138 XIV. Louia, 216, 219
Aniya, 12 145,210,218,219,
I, Hcnodolto Zaccaria, 14
A Antalya, 4 5 .1 3 1 .1 4 4 , 221.222, 231,242,
I. François, 27, 31
A Ması, 258 355 268
I, lllStinianos, 112
A. von Rustow, 295 Apulla, 34 Aydın Beyliği, 20
I, Süleyman, 126, 156,
Abbasî, 92, 123, 186, Arugon, 24, 239,240 Aydınogulları, 17
142, 187
188, 190, 192 Arillo, 227, 259 Aydoa, 33
II. Abdlllhamld, 2S2
Abbi da Salnt-Pierre, 228 Arill, 69 AvaİAli, 119,207
II. A ndronicus, IS
Abû lıhak, 191 Arnavutluk, 20, 53,55. A zak . 146
II, Andronikos, 103
Acadtmla Platunica, 259 57, 66 ,6 9 , 7 2 ,77.80ı Anc Yahya (H o fU h ).
II, B ıy n ld , 72, 136, 187,
Acarnania, 20 156 14
288, 320
Aegina, 15 Amold lanet, IIO
II. Felipe, 242. 243, 248,
»
249 Agriboz, 1 5 ,1 8 ,2 0 ,2 1 ,
mz-i mukaar. 171.177. ft.d e la a t o o p t o e . »43
II. Henry, 31 2 6 ,2 7 ,4 2
178,17» ft. M fe r. 1 2 5 .1 5 7 .1 5 8
II. İzzii'd-Dîn Keykİvû», Abdnfime, 32
AK Evren, 8 5 ,8 6 ,9 3 ,9 4 AskÇkakaMB. 226 8. Y edtjride.285
86
Ahnedî, 191,194,195 Amahaa. 189 M m , 45
II. Mehmed, 29,64. 78, t a p i r . 185
125. 138. 156, 157 Ahm edl P â l, 191,193 AtatM. 202.204.205.
207.211.232.290l B a td a d .8 S .9 2 ,172,188.
II. Murad, 55, I IS, 156, Ahmet Paja, 29
291.294.3691370. 190,334
157.163. 187.229. Aldurman, 11 8 .119
Akriıas Planı, 277 371.372.373.378 bahada;ISS
248,233,284.283
A lin. IS. 11«. 120.240, BaMc.232
ll.P ililip.3l.23l Aksaray, 86
akümones, 103 2S9l 262.264.263. Bacja Luka, 55
II.TmfcQ,37
Alacahisar, 118 268.288 ftafheon.48
III. Andronicus, 16
Alaiye, 4 5 .5 7 Atina Oncnüeai. 288 Barbaros. 30,34,35,36.
III. Mund. 160
Alberi, 238 A felS9 37,38.119,190,242,
IV. Rüknü'd-Dîn
Alfonso Fadriqwe. 15 256
KıltçursJin, 86
Halil İnalcık 4 1 1

Belgrad, 3 7 , 43, 5 5 , 58, 3 5 0 , 3 5 6 .3 5 7 , 36 1 . C o lin Im b e r, 2 9 2 D o m en ico , 19, 2 0 0


59, 2 5 4 3 6 2 , 3 6 3 , 3 6 6 , 37 9 , C o p a, 146 d o m in iu m e m in e n s , 105
B cnnak, 103 3 8 0 , 3 8 3 , 3 8 4 , 385, C o p p iıı, 2 2 1 ,2 2 3 D on Jo sep h N asi, 33
B ergson, 311 398 cuu’â ıı, 154 D on |u a n , 2 4 2 , 2 4 3
B erlin K ongresi, 2 6 6 , 267 B ulgaristan, 117, 119,
D o n a G ra c ia , 33
beylerbeyi, 53. 5 5 , 57, 138, 2 6 7 , 2 6 8 , 269 c D ö m ck e, 2 6 8
114, 117, 118, 156, B d g a rla r, 2 0 , 112, 113, Ç ağ lar K eyder. 3 1 3 , 3 8 5 1
D rava, 12, 2 2 9
254 144, 2 2 9 Ç a n d a rlı Ali P aşa, 6 2
D u b ro v n ik , 5 8 , 138, 139,
Beyoğlu, 2 0 0 B urgos, 113 Ç aııd arh H alil P aşa, 6 4 , 1 5 3 .2 9 9 , 3 1 6 ,3 1 7
B eyrut, 2 0 3 , 238 B üyük C a th e rin a , 2 3 2 284
D u k ak in , 119
Bitlıyııia, 2 3 , 298 Büyük D o m estik o s, 18 çeleb, 154
D u k as, 5 2 , 1 55, 156, 168
Bitlis, 175 Ç en d e reli H alil, 50 D u rk h eim , 2 9 4 , 3 7 7 , 3 7 8
B loch, 105, 109, 29 4 , C Ç e râ g a n , 2 0 6 D eşik, 71
2 9 5 , 3 0 4 ,3 1 1 ,3 7 8 , C âhiz, 91 Ç e rk e z ista n , 145, 148 D C lkadiriye, 6 9 , 79
38 0 C anik, 80 çift-resm i, 9 7 , 100, 108
B od o n itsa, 18 Capital, 127, 130, 131, Ç im le n , 8 4 , 114, 118, E
Bolayır, 113. 114 132, 3 1 8 , 3 5 0 , 365 119, 173 E. Z a c h a ria d o u , 2 9 2
B onneval, 251 çapul, 109
Ecnebi d efterleri, 170
b o o k k eep in g , 283 C attan e o , 19 D
Eflak, 5 3 , 55
B osna, 53, 55, 56, 57, 58, C eneviz, 11, 13, 14, 15, D alm açy a, 3 0 , 58
E ğriboz, 112, 118, 119
59, 6 0 , 71, 7 3 ,8 1 , 117, 16, 17, 19, 2 1 , 2 2 , 24, D am a d İb rah im , 2 0 6
E isen stad t, 3 0 4 , 3 9 4
118, 119, 120, 133, 25, 51, 139, 146, 197, D a r ü l-H a rb , 2 0 9 E l-H a c S in an , 13 0
135, 146, 151 1 9 9 ,2 0 0 , 2 3 1 ,2 4 0 , D a r ü l-İslâ m , 2 0 9 Engels, 3 0 0 , 301
B rad fo rd , 2 5 8 247 D efter-i H a k â n î, 2 8 3 , 2 8 5 Enosis, 2 6 6 , 2 6 7 , 2 6 8
B raniçeva, 70 Cenevizliler, 13, 14, 138, D elvine, 119
E p h esu s (S elç u k ), 12, 14,
B rau d el, 2 2 8 , 2 7 4 , 29 8 , 146, 197 D enizli, 4 5 , 4 6 , 86 15, 23
299, 3 0 4 , 3 1 0 ,3 1 3 , C engiz H an , 229 D im e to k a, 1 14
Epir, 53, 2 6 6 , 2 6 7
314, 3 1 5 , 3 1 6 , 317, C crvantes, 2 5 0 D im itri, 71, 2 0 5 , 2 6 4 E retn a, 2 2
318, 3 1 9 , 3 2 0 , 32 1 , C harles V III, 216 D iııın, 68 Eskilıisar, 23
322, 3 2 3 , 3 2 5 , 327, C hayonov, 2 8 2 D io cletian , 103 E sk i-Z ağ ra, 117
328, 3 2 9 , 3 3 2 , 333, Cios, 12 D o ğ u A k d en iz, 2 7 5 , 3 1 6 , E sterg o n , 37
334, 3 3 7 . 3 3 9 , 34 1 , Cizye, 68
, 1 16, 335 321 Evliya Ç elebi, 9 3 , 18 0
342, 3 4 5 , 3 4 6 . 347. C ubham . 165. 168 D o ğ u -S o ru n u , 2 1 0 Evrcnos G âzî, 53
Halil İnalcık 413

h aın riy y a, 192 İpsala, 5 3 , 8 2 , 114


G ed iz (H e rm o n ), 47
H am se, 192 İshak Bey, 5 5 , 56, 77
F G elibolu, 17, 18, 2 4 , 51,
H ariciy e H azîn e-i Evrakı, İsk e n d e r Bey, 72
Fâtih, 2 4 , 2 5 , 26, 2 7 , 54. 52, 54. 78, 8 2 , 113,
211 is tm â le t, 1 06, 115, 2 4 6
50, 55, 56, 57, 6 2 , 6 4 , 114, 117, 118, 119,
I la rm a n k a y a
65, 66
, 72, 74, 77, 79, 125, 138, 2 3 9 , 2 5 8 ,
İstolni, 3 7 , 43
102, 115. 117, 120,
(C h irm e n k ia ). 61 iç rü tn âm eler, 195
265
h âssa h a re , 158 İtalya, 2 1 , 2 4 , 2 6 , 2 9 , 30,
129. 134, 137, 156, G em lik, 12
I Ieath L ow ry, 2 5 4 31, 3 3 , 3 4 , 3 5 , 38, 39,
157, 158, 160, 161, g eo -d e te rm in ism , 311
H elenizm , 2 6 0 , 2 7 7 40, 5 2 , 5 7 , 5 8 . 102.
162, 163, 168, 186, G eo rg i İste p a n , 72
H ellen, 2 6 0 130, 138, 139, 143,
187, 189, 193, 197, G e o rg io s P ach y m eres, 12
H en ri IV , 2 1 8 152, 2 3 1 , 2 4 5 , 2 48,
199, 2 0 0 , 2 0 5 , 245, gılm ân, 154, 193
llc ta e r ia r c M u zalo n , 4 8 2 57, 2 5 9 , 2 6 9 , 2 7 0 ,
2 4 8 ,2 5 4 , 2 6 1 ,2 7 7 , G in , 71
H ırv atistan . 5 6 , 57 3 15, 321
284. 285. 288, 291, G irit, 13, 15, 144, 2 2 0 ,
H in d ista n , 2 1 9 , 2 3 3 , 2 4 9 , İttih ad ve T e ra k k i, 2 0 7
320 22 3 , 2 5 0 , 2 6 4 , 2 6 5 ,
314 iu g a tio -c ap ita tio , 104,
Ferecik, 55 26 7 , 2 6 8 , 2 7 0 , 2 7 7
H isareri, 6 5 109
Filiki F.theria, 264 G irit H arb i, 223
H o d id y e, 57 İzvornik, 118, 119
F ilistin, 14, 2 4 1 ,2 7 7 G o rajd e, 58
H o sp italler, 11
F iru z P aşa, 6 2 G rc g o ra s , 52, 83
llu n la r , 2 2 9 J
F lo rin a, 118 G re o g o ra s , 19
H u n tin g to n , 201 lu c h e ra u d e S a in t-D e n is,
F o ça, 12, 1 9 ,2 1 ,2 2 , 58 gutum, 6 3 , 76, 7 7 , 154,
H u ri Islam o ğ lu , 3 1 4 , 3 51, 59
F ran z B abinger, 3 7 4 , 389 155, 156, 162, 163,
354
F u ad K ö p rü lü , 6 2 , 20 4 , 164, 165, 166, 167, K
h ü m a n izm a, 2 5 9
?R7. 2 8 8 , 2 9 4 , 326 253 K. S ettoıı, 2 5 0 , 3 3 0
F u zu lî, 2 8 9 K âbûsnâm e, 194
İ
H K alım u z, 14
İbn B atu ta, 50, 8 9 , 93,
G H . D ern sch w am , 130
112 K aüiakra, 112
G , G ü lru , 2 5 8 II.A R. G ibb, 8 9
İçili, 75 K ant, 303
G .A. M cnavino, 157 I la b sb u rg la r, 2 1 8 . 2 2 4
ih tid a, 2 5 5 K an u n n âm e-i C ed îd , 2 4 7
G ala ta, 141, 166, 167, H acı H alîfe, 174
İm ro z, 2 7 , 2 7 0 Kapı D ağı (C y zicu s), 51
197, 1 9 9 ,2 0 0 , 2 0 4 , H alep, 181, 2 4 9
İn eb ah tı, 58, 1 18, 119, K araköy, 198, 199, 2 0 0
240, 247. 258 H alc p a, 2 6 7
179, 2 0 9 , 2 3 9 , 2 4 2 . K aram anlı R ü stcm , 2 8 4
G a s to n R ic h ard . 294 H aliç. 198
250, 255 K aram ides, 12
G ed ik A hm et P aşa, 29 H a m m er, 23, 2 5 8
ilahi İnalcık 4 15

K araosm anoğulliirı, 59 Koçi Beğ, 157, 166, 168, 3 4 6 , 3 4 7 , 3 5 6 , 3 59, M arx, 3 0 0 , 3 0 1 , 3 0 2 ,


K ardak, 2 6 9 , 271 174 3 6 0 , 3 6 2 , 3 6 3 , 3 66, 5 03, 3 1 2 . 3 1 3 , 3 1 4 ,
K aresi, 18, 2 2 , 5 1 , 6 7 , K onrudağı, 114 39 8 3 1 8 ,3 1 9 , 3 8 3
112, 239, 240 K onya, 6 2 , 6 5 , 8 5 , 8 9 , 9 2 , Levant C o m p a n y , 32 M arya, 4 6
K aresi T ü rk leri, 239 338, 355, 399 Linini, 2 7 , 271 M atrak çı, 2 8 , 2 4 8
K arlofça, 2 0 5 ,2 1 0 ,2 1 9 , K orfu, 30, 3 4 , 2 4 8 L in d n er, 2 5 4 M ax W e b er, 3 0 4
2 26, 251 K orfu S eferi, 248 l.ivadye, 179, 180 M egali id e a , 2 6 9 , 2 7 0
K arn o b ad , 53 K orint, 26 lo n g u e -d u ré e , 311 M eh m ed Bey, 14, 146
K astam o n u , 4 5 , 4 6 , 47 K orsika, 37 L o rd B yron, 2 6 0 M cis, 11, 2 6 9 , 2 7 0
K astrio ta, 6 9 , 72 Köse M ihal, 61 L o zan , 2 0 8 , 2 0 9 , 2 1 0 , M eis A dası (C aste llo
K atalan, 1 5 ,2 0 , 198, 231, K östcndil, 114, 118 271 R o sso ),, 11
239, 24U K ratovo, 117 Lütfi P aşa, 3 4 M ezo p o tam y a. 2 8 2
K ayseri, 6 5 , 8 9 , 23 6 , 2 4 5 , K utbnâm e, 187 M idilli, 13, 14, 16, 19, 2 5 ,
339, 3 40, 355 K üçük E rm en ista n , 45 M 112, 1 18. 1 19. 187,
Kefe, 79, 118, 119, 140, M a a stric h t A n tlaşm ası. 270, 271
146, 147 L 234 M id y e-E n ez h a ttı, 2 7 0
K em al Reis, 241 L. F ek ete, 312 M ac a r İlim ler A kadem isi, M ig alk ara, 114
K ıbrıs, 1 8 , 2 1 ,4 5 , 57, 68 , La N o u e, 2 2 7 , 237 288 M ilan, 71
7 9 , 2 3 4 , 2 4 2 , 2 6 1 ,2 6 4 . Lanz, 2 5 8 M a c a rista n , 2 1 , 2 8 , 29, M ilet, 4 6
265, 266. 267, 268, L apseki, 1 13, 2 5 8 . 2 6 5 3 5 , 3 7 , 4 2 , 5 4 , 5 7 , 112, M isolongi, 2 6 4
269, 2 7 1 ,2 7 2 , 27 3 , L askaridler. 12 1 42, 2 2 3 , 231 M odon, 26, 27
2 7 4 , 2 7 5 , 2 7 6 , 27 7 , L a u sa n n e A n tla şm ası, 2 7 0 M achiavelli, 2 4 6 M oğol, 4 7 , 8 5 . 1 77, 186,
278, 279, 286 Lehistan, 2 2 0 , 2 3 1 , 2 3 2 . M a k ed o n y a, 5 5 , 8 0 , 8 1 , 190
K ırım , 4 7 , 139, 141, 145, 2 4 8 , 251 1 38, 2 6 6 , 2 7 0 M o n tesq u ie u , 2 2 7
146, 147, 2 0 0 , 2 2 0 . L eibnitz, 2 1 9 , 2 2 0 , 2 3 8 M ak ri, 1 1 , 4 5 , 8 2 Murisco, 2 4 1 . 2 4 8
222, 232, 245, 266 Leopold I, 2 1 9 . 231 M alta Ş övalyeleri, 2 15 m ııkâtaba, 128, 129, 165
K ırım S av aşı. 2 0 0 , 2 6 6 L epanto, 2 3 9 , 2 4 2 , 2 4 3 , M an k o lc , 68 M usa K âzım , 2 0 7
K ırım T a ta rla rı, 141, 145 250, 255, 327, 344 m a n su s , 109 M u stafa A k d ağ , 3 0 0 , 3 1 3 ,
K ırk k ilb c, 1 18 Lcvant, 14, 15, 3 2 , 4 4 , M arlin L u th e r, 2 5 4 342
K iklad. 2 1 126, 132, 1 3 8 , 140, M a rtin o Z a c c a ria , 15, 17, M uzaki, 72
Kilikya, 1 1, 45 2 1 6 .2 2 2 , 2 3 1 ,2 3 8 , 19 M ühim ine, 170, 172, 175,
K irm a n i, 2 4 5 249, 257. 265, 321, M arû n î, 2 7 5 , 2 7 6 177, 3 9 5 , 3 9 6
32 2 . 3 4 1 , 3 4 3 , 34 5 . M ysia, 4 7
Halil İnalcık 417

R aın b erti, 160, 2 5 7 S a n tû r î Ali U M (A lbert


Özlem Kumrular, 244 R arak , 176 B o b o v sk i), 194
N
R en N eh ri, 2 1 9 S a n u d o , 15, 16, 44
N aim a, 166 P
R evânî, 2 5 6 S aray M u h aseb e
N apoli, 29, 3 4 , 38 P. L cm erle, 2 4 6
R o d o s, 11, 14, 15, 17. 18, D efte rle ri, 3 2 2
N iğbolu, 54, 8 1 , 114, P alam as, 255
2 1 . 2 4 . 2 5 . 2 9 . 112. S a ra y b o sn a . 5 5 . 5 6 . 58
118, 119. 155, 2 0 9 , P apa VI. B cn ed ictu s, 258
269 S a n g ö l, 174
246 P astor, 25
R o m a, 2 0 , 2 4 , 2 5 , 2 9 , 30, S a ru h a n , 2 2 , 8 0
N iğde, 86 Paul I.em erle, 20
34, 35, 44, 64, 97, 99, S a ru h a n o ğ lu , 17
N iş, 55, 114, 119 Paul W ittek , 63
101, 102, 103, 104, S a ru h a n o ğ u lla rı, 112
Pcgai (K ara-B ig a ),, 12
N izam î, 192
108, 109, 110, 111, S aru k ay a, 88
n izam iy e m a hkem eleri, pencik, 158
149, 187, 2 1 8 , 226, S asa Bey, 14, 4 6
252 P eıa, 134, 199, 2 0 0
2 2 9 , 2 3 1 ,2 4 5 , 246, S avoy k o n tu A m ad eu , 52
nom ism a, 104, 105, 108 P c ıe m c d i-G ö rü c c
247, 265 S avua, 3 4 , 3 6
N o v ib azar, 58, 59 (K oritsa), 66 R o m aio i, 111 S ch w o eb cl„ 2 3 8 , 2 5 8
N o v o b rd o , 358 pezo/, 105
R om ioi, 2 6 0 S elan ik , 5 3 , 117, 1 18,
N u re d d in C ac a, 86 P laton, 2 5 9
R u d n ik , 117 1 1 9 ,2 0 3 ,2 4 1 ,2 5 5
N yssa, 4 6 P ojega, 119
R ü su m , 9 7 S em a d irek , 271
P okupljcve, 59
S en ce r D iv itçioğlu, 313
O Poliıı, 3 6 , 38, 39 S S erez, 5 3 , 5 5 . 5 6 , 82,
O lo v o , 5 8 P ontos, 2 6 4 S. F aro q h i, 2 9 3 , 3 4 6 114, 119
O rh a n , 18, 23, 2 4 , 50, 51, Pravadi, 79, 114 S a fc d , 241 Seyit Ali, 2 0 9
63. 64, 67, 78, 86, 87, Prens M aurice, 2 3 0 S a g u n d in o , 25 Seyyid M eh m e d , 129
88 , 8 9 , 1 13, 114, 116, Pıeveze, 3 0 , 3 4 , 2 4 2 S a id h lc n d i, 2 0 6 Shelly, 2 6 0
155, 165, 186, 2 0 4 , P rienne, 46 S ain t-B arth é lém y , 2 1 6 S ırb istan , 5 3 , 5 7 , 6 0 , 6 4 ,
240, 255, 284, 306, P rincipo, 3 2 0 S a in t-G o th a rd S avaşı, 7 0 , 71, 7 3 , 7 9 , 112,
376 P rizren, 118. 119 219 117, 135, 2 2 0 , 2 6 8 ,
O rien tal D esp o tism , 2 2 8 Provence, 3 8 , 397 S ak ız. 13, 14, 15, 16, 17, 269, 295
O s tro g o rsk y , 109
19. 2 1 , 2 2 , 2 5 . 2 2 0 , Sicilya, 34
O tra n ıo , 2 9 , 34 R
2 6 9 , 2 7 0 , 271 S id rek ap si, 117
R. A nhegger, 3 5 9 , 391
sâkînâm e, 191, 195 S ilistre, 5 3 , 5 5 , 56, 8 1 ,
Ö R aguza, 58, 3 1 6
S a m o tra k i, 18 114, 118, 119
Ö .I.. B ark an , 9 3 , 285 Ralıovica. 119
S a m s u n , 45 Sim ere, 4 5
ö rfî k a n u n la r, 247 rakabn, 105
Itatıl t’mlı ık 4 1 0

Sim inle V îgnoso. 22 T a rak lıb o rlu , 8 0 T u n a ve D rav a, 112, 2 2 9 V en ed ik liler, 15, 5 6 , 138.
Sisam , 271 T a ıa, 37 T u n u s , 3 4 , 3 7 , 2 2 1 ,2 4 1 , 200, 246, 257
S m y m a , 12, 22 T cbai, 109 243. 247 V ersailles. 2 0 6
Sofya, 53, 5 ? . 58. 114, T ebriz, 4 7 , 133 T u ra h a n Bey, 7 7 , 8 2 V III. H e n ry , 3 9
11». I I I . 156, 178. tekâlif 9 6 , 9 7 , 106 T u s c a n y , 3 8 , 140 V III. M ik h ail P alaio lo g o s,
284 T e k e (C a ria ), 12 T ü rk e n F u rc h t, 2 5 4 112
Ş u h u m . 146 T esalya, 7 0 , 7 1 . 8 0 , 8 2 , T ü rk -İs lâ m S e n te z i, 2 6 1 , V idin, 5 3 , 8 1 , 1 1 8 , 119,
S o k rate s, 303 115, 2 6 4 , 2 6 6 , 2 6 7 , 288 379, 386
S p lit (S p ala to ), 58 268 V ize, 8 0 , 1 1 4 , 118, 119
S lad ia, 12 T h e o d o ra, 51 U V lasina, 11 7
S tcfan D u şa n , 2 1 ,7 1 T hessaly, 18 U m u r Bey, 13, 19 V o y n u k , 7 1 , 118, 119
S tro b ilo s, 12 U rk u tu r, 2 5 9 V u lçm tu , 1 1 9 , 173
Tırlıala, 70, 71, 8 0 , 8 1 ,
Sıılly, 2 1 8 , 2 3 8 8 2 , 114, 118, 119, 176 U zlar, 2 2 9
S u n ıa tra . 189 W
T im u r, 2 2 , 53, 54, 6 3 , 83,
0 W . R ö p k e. 2 9 5
S u rg u n , 52 116, 2 4 5 , 2 5 3 , 2 9 3 ,
Ü ç T a rz -ı S iy aset, 2 0 2 W allcrstein , 3 0 3 , 3 1 4 .
S u riy e, 14, 2 2 ,9 2 , 131, 37 6
Ü sk ü p . 5 3 . 5 5 . 5 6 . 5 7 , 315, 385
144, 2 7 5 , 2 8 3 , 320 T irhala (T riccala), 53
5 8 , 7 7 , 8 0 , 8 1 , 8 2 , 114, W illiam P e n n . 2 2 8
S ü ley m an n âm e, 4 0 , 43 T okat, 86, 87, 335, 338.
118, 1 19. 1 42, 143 W ittfogcl, 2 2 8 , 2 8 2 , 3 0 3 ,
3 4 4 , 352
Ş 3 0 4 ,3 1 2 , 3 8 2 , 3 9 4
T orsello, 15, 16, 4 4 V
Ş âh rân î, 191 Icıal history, 3 1 1 , 3 1 3 , valâ. 7 7 , 1 26, 131 Y
şak k a, 9 6 380 V a rd a r, 5 5 , 118 Yayçe, 5 6
Ş arlk e n , 2 7 , 2 8 , 3 1 . 33. T o u lo n , 3 6 . 3 7 , 3 8 , 4 2 . V en ed ik , 11, 13, 15, 16, Y azıctzâde, 4 9 , 16 8
3 4 , 3 5 , 3 6 , 3 8 ,4 1 ,2 4 1 , 43 18, 2 0 , 2 1 , 2 3 . 2 4 , 2 5 , Y enişehir, 8 2
242. 245, 248, 249. T o n n ies, 2 9 4 2 6 , 2 7 , 3 0 , 3 1 , 3 2 , 34, Yiğit Bey, 81
254
Ş ib en ik (S b e n ic o ), 58
T ra b z o n , 4 5 , 5 0 . 5 9 , 8 0 , 38. 39, 4 0 . 51. 54. 56, Y orgi, 68 , 204, 268
335, 339 5 7 , 5 8 . 7 6 , 126, 1 38, Y ugoslavya, 6 0 , 2 3 7
Ş ik lo ş, 3 7 T ra ch ia, 12 143, 1 51, 1 5 7 , 165, Y u k artsu r, 2 0 0
Ş in asi. 2 0 3 . 3 9 8 , 3 9 9 T ralles (A ydın), 4 6 198, 2 0 0 ,2 1 5 , 2 2 0 , Y u su f A k çu ra, 2 0 2 , 3 8 3
Ş iz m a , 2 5 8 T repça, 117 2 25, 2 3 1 ,2 4 0 ,2 4 1 , Y ücel Ö zk ay a, 177
T u n a . 54, 5 5 , 6 2 . 8 1 , 112. 242, 243, 247. 248.
T
115, 118, 119, 143, 250. 251. 257, 274
T a n ıa n . 146
229, 230
Z z e u g aratik io n , 108, 109
Z a ç a n a . 119 Z iya G ö k alp , 2 0 4 , 2 9 4
Z a g ra , 53, 114
Z a ğ a n u z , 68

You might also like