You are on page 1of 49

1

AMERİKA KITASININ MÜSLÜMAN DENİZCİLER


TARAFINDAN KOLOMB ÖNCESİ KEŞFİ

Fuat Sezgin

Amerika kıtasının muhtemel bir Kolomb öncesi keşfi konusu 20. yüzyılın ikinci yarısında
birçok bilim adamının zihnini meşgul etmiştir. Gavin Menzies tarafından kaleme alınan 1421:
Çin’in Dünyayı Keşfettiği Yıl1 adlı kitabın yayınlanmasıyla bu konuya olan ilgi son
zamanlarda bir kez daha ciddi şekilde artmıştır.
Emekli bir denizaltı komutanı olan yazar, kitabının uzmanlardan çok geniş bir kesime hitap
ettiğini iddia etmektedir. Ancak bu mütevazı ifade Menzies’in kitap boyunca takındığı
müstakbel bir kartografya tarihi uzmanı üslubuyla çelişmektedir.
Menzies’e göre, halen James Ford Kütüphanesi’nde bulunan Sir Thomas Phillips
koleksiyonunda özellikle bir harita dikkatini çekmişti. Venedikli kartograf Zuane
Pizzigano’nun adını taşıyan harita 1424 tarihlidir. Menzies’in bu haritaya olan ilgisi esas
olarak batı Atlantik’te görülen Satanazes, Antilia, Saya ve Ymana adlı dört adadan
kaynaklanmaktadır.2 Menzies, Antilia ve Satanazes’in Karayip Denizi’nde bulunan Puerto
Rico ile Guadeloupe olduğu “… ama bunun da aslında birilerinin adaları Kolomb’un
Karayipler’e ulaşmasından yetmiş yıl kadar önce dolaştığı anlamına geldiği” sonucuna
varmıştır. Bunun ardından Menzies birilerinin gerçekten de Karayipler’e Kolomb’tan 70 yıl
önce ulaştığına ve hatta orada bir koloni kurduğuna dair somut kanıt bulduğuna ikna
olmuştur. Bu ilk kaşiflerin Portekizliler olup olamayacağını düşünmüş fakat bunun pek
mümkün olmadığına kanaat getirmiştir.3
Bu takımadaların Kolomb seyahatlerinden önceki haritalarda görünmesinin aşağı yukarı 200
yıldır tartışma konusu olmasına ilaveten, aslında 1424 tarihli Zuane Pizzigano haritasını
keşfeden kişinin Armando Cortesão olduğunu da hatırlatmak isterim. Cortesão, The Nautical
Charts of 1424 and the Early Discovery and Cartographical Representation of America. A
Study on History of Early Navigation and Cartography (1424 Tarihli Deniz Haritaları ve
2

Amerika’nın İlk Keşfi ve Kartografik Temsili. Denizciliğin ve Kartografyanın İlk


Dönemlerine Dair İnceleme) (Coimbra, 1954) adlı kitabında ilk kez, Portekizli denizcilerin
Karayip adaları ve hatta muhtemelen Amerikan anakarası hakkında Avrupa’ya 1424’ten önce
bilgiler getirdiği fikrini ortaya atmıştır.4
Bu görüş Cortesão’nun History of Portugese Cartography5 (Portekiz Kartografya Tarihi) adlı
kitabında daha da ileri taşınmış ve geniş çapta tartışmalara yol açmıştır. Menzies’in, örneğin
Tony Campbell’in History of Cartography (Kartografya Tarihi) başlıklı makalesiyle bu
görüşten haberdar olması mümkündür.6
Ancak Menzies yeni mülahazalar ve araştırmaların ardından Portekizlilerin Karayip adalarını
keşfetme noktasından çok uzak oldukları sonucuna varmıştır.7
“(Karayipler’i ilk dolaşan kaşifler) Astronavigasyonda ustalaşmış ve küçük boylam
hatalarıyla haritalar çizebilecek bir boylam ölçme yöntemi bulmuş olmalıdırlar.”8
“O tarihlerde böylesi bir destansı keşif seyahatini gerçekleştirebilecek materyal kaynağına,
bilimsel bilgiye, gemiye ve denizcilik tecrübesine sahip tek bir millet vardı. O da Çin idi,
fakat bir Çin filosunun dünyayı Avrupalılardan çok önce keşfetmiş olduğuna dair su götürmez
kanıt arama düşüncesi beni korkuttu.”9 Menzies’in varsayımları buraya kadardı.
Menzies açıklanmayan birtakım yeni araştırmalar sırasında “… muhtelif Çin filolarının on
beşinci yüzyılın ilk yıllarında gerçekten de keşif seyahatleri gerçekleştirdiğini; bunların en
sonuncusu ve en büyüğünün -dört filodan müteşekkil muazzam bir armada - 1421 başlarında
yola çıktığını; badireyi atlatan son gemilerin 1423 yaz ve sonbahar aylarında Çin’e
döndüğünü; aradan geçen yıllarda bunların nerelere seyahat ettiğine dair günümüze ulaşan bir
kayıt bulunmadığını; fakat haritaların sadece Ümit Burnu’nu dolaşıp Atlantik’i geçerek 1424
tarihli Pizzigano haritasında gördüğü adaların haritasını çıkarmakla kalmayıp, Antartika ve
Arktik ile Kuzey ve Güney Amerika’yı da keşfettiklerini gösterdiğini; bunların enlem ve
boylam hesaplama sorununu çözmüş, dünyanın ve gökyüzünün haritasını eşit bir hassasiyetle
çıkarmış olduklarını” “keşfettiğini” iddia etmektedir.10
Menzies’in bu başarıları Çinlilere atfetmesinin doğruluk yanı bulunup bulunmadığı sorusunu
(daha sonra ayrıntılı bir şekilde ele almak üzere) bir yana bırakarak, Çin İmparatoru Chéng
Zĭ’nin (hükümdarlık adı: Yŏng Lè) yeni diplomatik ilişkiler kurmak veya diplomatik ilişkileri
yeniden tesis etmek ve haraç almak üzere on beşinci yüzyılın ilk çeyreğinde “batılı
barbarlar”ın üstüne gönderdiği yedi askeri misyondan söz ettiğimizi belirtmek isterim.
1405 ila 1433 arasında gerçekleştirilen bu deniz seferleri Çin kayıtlarında detaylı olarak yer
almaktadır.
3

Seferlere dair en eski üç kayıt katılanlar tarafından kaleme alınmıştır. Bunlardan biri Arapça
bilen bir Müslüman olan Mă Huān idi. Mă Huān’ın Yíng Yaí Shèng Lăn (“Okyanus
Sahillerinin Ayrıntılı Araştırması”) adlı eseri büyük ölçüde bilimsel içeriğe dayanmaktadır.11
Sinologlar on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından beri bu kaynaklar üzerinde çalışmaktadır.
Bu kaynaklarda donanmaların sefer programları ve Hint Okyanusu’na kıyısı olan;
Madagaskar ve Avustralya hariç, güneyde Borneo, Timor ve Zanzibar’a kadar uzanan otuz
altı ülkede uğranacak limanlar hakkında kesin ve neredeyse eksiksiz bilgiler yer almaktadır.12
Günümüze kadar ulaşan kaynakların hiçbirinde harita bulunmamaktadır. Ancak tarihçi Máo
Yuán Yí onların verilerinden hareket ederek Wŭ Bèi Zhì (Eksiksiz Askeri Kronik, 1651) adlı
kitabında bir deniz haritası çıkarmayı başarmıştır.13
Sinolog George Phillips 1885 gibi erken bir tarihte “Hindistan’ın batı sahiliyle Afrika’nın
doğu sahillerinde bulunan yerlerin enlemlerinin haritada Kutup Yıldızı’yla sekiz haneye varan
küsuratlarla hesaplandığına dikkat çekmiştir. Bunlara Çincede chih (*) ve chio (*)
denmektedir.14
J.T. Reinaud’nun Arap coğrafyacı Abu l-Fidā’nın Taqwīm al-buldān’ına yazdığı önsözü
okuyan Phillips bu terimlerin (zhĭ, parmak veya inç ve jüé, açı) Hint Okyanusu’nda Arap
denizcilerin kullandığı işba ve zām ile eşanlamlı olabilecekleri sonucuna varmıştır.15 Wŭ Bèi
Zhì’nin şematik haritası Phillips tarafından düzeltilmiş ve Yusuf Kemal tarafından yeniden
basılmıştır.16
Peki, gerçek rotalara ve seyir faaliyetlerine (bunlar Şekil 1’de Çin kaynakları temel alınarak
çizilmiştir) dair kesin bilgiler sağlayan kaynaklar bulunduğu ve bu kaynakların günümüz
Mozambik’inin güney veya batı istikametindeki seyahatler konusunda spekülasyona yer
bırakmadığı gerçeği ortadayken, Menzies nasıl olup da Çin donanmalarının Ümit Burnu’nu
dolaşıp Atlantik’i geçtiği ve bu sırada yeni topraklara uğrayıp haritalarını çıkardığı sonucuna
varmıştır? Öyle görünüyor ki, günümüze kadar ulaşan ve aşağıda ele alınacak olan başka
birtakım haritalardan17 çıkarılan gelişigüzel sonuçlar Menzies’i bu tip iddialar ortaya atmaya
itmiştir.
Fra Mauro’nun 1457 yılında çizdiği dünya haritasının (Şekil 2) yeni ipuçları sağlayacağını
uman Menzies Venedik’e gitmişti. Orada, haritadaki şu yazı dikkatini çekmişti:
“M.S. 1420 dolaylarında bir gemi ya da tabanı düz bir Hint yelkenlisi, Hint Okyanusu’ndan
‘Erkek ve Kadın Adaları’na gitmek üzere Kap Diyab’ı (Kurtlar Burnu ya da Ümit Burnu)
dolaşıp Karanlık Okyanus’taki Yeşil Adalar’a uğrayarak batıda Algarve’ye ulaştı. Kırk gün
boyunca gökyüzü ve denizden başka bir şey görmediler.”18
4

Bunun üzerine Menzies kendi kendine şu soruyu sormuştu: “… Fra Mauro bu bilgiyi nereden
buldu? Tabanı düz yelkenlinin şeklini ve Ümit Burnu’nun üçgen şeklinde olduğunu nasıl
biliyordu?”19 Arapça öğrenip Müslüman olduğu Suriye’de bir süre yaşadıktan, İran, Hindistan
ve Güneydoğu Asya’ya yaptığı uzun seyahatlerden sonra muhtemelen 1444 civarında
Venedik’e geri dönen Venedikli seyyah Nicolò da Conti’nin ismini hatırlamıştı. Menzies,
Conti’nin bir süre bir Çin donanmasıyla birlikte dolaştığını, Mauro’nun da daha sonra kendi
haritasında referans aldığı haritayı bu sırada bulduğunu düşünmektedir. Burada şunu
hatırlatmalıyım ki, bir sürü başka itiraz gerekçesi bir yana, bizzat Conti’nin seyahat günlüğü
bile bir Çin donanmasıyla 1420’lerde yapıldığı söylenen yolculukla çelişmektedir. Coğrafya
tarihçileri Conti’nin seyahatinin 1419’da başlayıp 1444’lere kadar sürdüğüne ve döndükten
sonra Arap eşi ve çocuklarıyla beraber Socotra, Aden, Cidde, Kızıldeniz ve İskenderiye
üzerinden Venedik’e geçtiklerine inanmaktadır.20
Menzies “araştırmaları” sırasında varsayımlarına “halk arasında Kangnido adı verilen bir
Çin/Kore haritasına” dayanarak başka destekler de bulmuştu.21 Harita halen Kyoto’daki
(Japonya) Ryukoku Üniversitesi’nde bulunmaktadır (Şekil 3). Menzies burada da esas olarak
Afrika tasvirine ilgi duymuştu: “Kangnido Doğu, Güney ve Batı Afrika sahillerini o kadar
kesin bir şekilde göstermektedir ki, Ümit Burnu’nu dolaşan biri tarafından çizildiğine dair en
ufak bir kuşku duyulamaz. Avrupalılar bir altmış yıl daha Güney Afrika’ya ulaşamadı; batı
sahilindeki Arap denizciler sekiz bin kilometre uzakta bulunan günümüz Fas’ındaki Agadir’in
güneyine hiçbir zaman inmediler; Moğollar ise Afrika’ya hiç ulaşmadılar. Kangnido’nun
hassasiyeti bana Mauro/da Conti’nin tasvirinin kesinlikle akla yatkın olduğunu söylemektedir.
Gerçekten de Çinli bir denizci ‘Garbin’e ulaşmış ve sonra da Kangnido’yu çizmiş
olabilirdi.”22
Buna karşı, Menzies’in iddiasına kanıt olarak gösterdiği Kangnido haritasının aslında Çin-
Moğol Yuán İmparatoru’nun baş kartografı olan Zhū Sī- Bĕn tarafından derlenen bir dünya
haritasının günümüze kadar ulaşan birkaç kopya veya uyarlamasından biri olduğunu
hatırlatmak isterim.
Maalesef orijinal harita kaybolmuş gibi görünmektedir. 1524-1564 tarihlerinde yayımlanan
gözden geçirilmiş bir versiyon yukarıda bahsedilen 1402 tarihli Çin-Kore versiyonunu
tamamlamaktadır. Her iki harita da 1938’den beri müteaddit defalar yayımlanmıştır. Bunlar
çeşitli bilim adamları tarafından dikkatle incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Ünlü Sinolog
Walter Fuchs’un 1946 yılından beri konu üzerinde yürüttüğü araştırmalar kesin bir yargı
oluşturmada belirleyici bir etkiye sahip görünmektedir.23 Fuchs’un ardından Joseph
Needham24 bu haritaların kökenlerini 700/1300’lere kadar izlemiştir. Güney Afrika’nın üçgen
5

şeklinin ve tam bir tasvirinin bu kadar erken bir tarihte çıkarılmış olması kartografya
tarihçisini şaşırtmış olmalıdır.
Fuchs ve Needham’a göre bu tür modern harita ayrıntıları ancak İslam dünyasından alınan
bilgilerle açıklanabilirdi. Avrupa’da tespit edilen yaklaşık yüz ve Afrika’da otuz beş Arapça
yer ve ülke ismi bu görüşü desteklemektedir. Geriye sadece aktarma sürecindeki gerçek
kanalların yeniden ortaya çıkartılması kalmaktadır. Fuchs Arap-İslam dünya haritası
bilgisinin, 1267 yılında batı Moğol (İlhanlı) İmparatorluğu’nun başkenti Maragha’dan
Kubilay Han’ın sarayına (altı astronomi aletiyle birlikte) gönderilen küreyle Çin’e ulaştığını
düşünmekteydi. Yuán Hanedan (Yuán Shi) Kayıtları’nda Sóng Lián (1310-1381) tarafından
hazırlanmış olan ve batıdan (yani Orta Asya’dan) ithal edilen alet ve modelleri ele alan ilginç
bir bölüm bulunmaktadır. Aletleri getiren Jamāl al-Dīn isimli biridir. Bu kişi ayrıca
anlaşıldığı kadarıyla Kubilay Han’ın hizmetindeyken bütün Moğol diyarının coğrafyasını
çıkarmıştır. Çince fonetikle Kū-laí-yì à-ér-zĭ olarak yazılan yerküre Kurat al-ard (Farsça:
Kura-i arż) hakkındaki tasvir bize bunun ahşaptan yapıldığını, “yedi deniz”in mavi-yeşille
boyandığını, üç kıtanın ise nehirler ve iç sularıyla birlikte şeffaf (beyaz) bırakıldığını
göstermektedir. Çeşitli bölgelerin birbirlerine oranları ve seyahat rotaları üzerindeki
uzaklıklar ölçülebilecek şekilde yüzeyi karelere bölünmüştü.25 Sino-Kore haritasıyla ilgili
konuyu daha fazla uzatmadan, Menzies’in 1938’den beri konu üzerine yazılan bütün eserleri
görmezden gelmesinden duyduğum şaşkınlığımı ifade etmem gerekmektedir.
Menzies’in “araştırma”sı sırasında değindiği diğer bir şey “Portekizli tarihçi António
Galvão’nun (ölüm tarihi 1557), Denizci Henry’nin kardeşi, Portekiz veliahtı Dom Pedro’nun
1428’de Venedik’ten beraberinde getirdiği bir dünya haritası hakkında yaptığı tarifti.”26 Bu
raporda27 şunlar yazmaktaydı: “1428 yılında, Portekiz Kralı’nın en büyük oğlu Dom Peter’in
büyük bir seyyah olduğu yazmaktadır. İngiltere’ye, Fransa’ya, Almanya’ya ve oradan da
Kutsal Topraklar’a ve başka yerlere gitti; sonra Roma ve Venedik’e uğrayarak İtalya
üzerinden memleketine döndü: Oradan bir dünya haritası getirdi. Haritada dünyanın ve
yeryüzünün her yeri tasvir edilmekteydi. Haritada Macellan Boğazı’na ejder kuyruğu (cola do
dragam) deniyordu; Cape of Boa Esperança’ya (Ümit Burnu) Afrika’nın ön tarafı (fronteira
de Africa); ve böyle devam ediyordu. Kral Dom Henry’nin üçüncü oğlu bu haritanın çizilip
geliştirilmesinde büyük katkılar sağladı.”
“Francis de Sousa Tavares bana, 1528 yılında Kral’ın oğlu ve veliahtı Dom Fernando’nun
kendisine 120 yıl önce Alcobaza’da yapılan bir araştırma sırasında bulunan ve son
haritalarımıza göre Batı Hint Adaları ile Cape of Boa Esperança’ya yapılan bütün seferlerin
6

izah edildiği bir harita gösterdiğini söyledi. Bu harita sayesinde eski çağlarda bugünkü kadar
hatta bugünden çok daha fazla yerin keşfedildiği görülmekteydi.”
Menzies yukardaki alıntının ilk kısmı üzerine şu yorumu yapmaktadır: “Hem Ümit Burnu’nun
(Boa Esperança) hem de (Arjantin ile Tierra del Fuego’yu birbirinden ayıran) ‘Macellan
Boğazı’nın daha 1428’den önce haritalandırıldığı burada kesin bir şekilde iddia edilmektedir.
Bu sıra dışı bir iddiaydı. Macellan Boğazı nasıl olur da Ferdinand Macellan’ın burayı
keşfetmesinden yaklaşık yüz yıl önce çizilen bir haritada -konuyu sadeleştirmek adına buna
1428 Dünya Haritası diyeceğim- görülebilirdi? Galvão bunda bir yanlışlık olmadığını
vurgulamak adına şöyle devam ediyordu:”28 (Burada yukarıdaki alıntının ikinci kısmına yer
verilmektedir).
Menzies’in Venedik’teki “araştırma”sı sırasında keşfettiğini iddia ettiği bu referans da uzun
zamandır bilinmekteydi. Coğrafya tarihçisi Joachim Lelewel daha 19. yüzyılın ortalarında
Galvão’nun29 anlattıklarına dikkat çekerek şu net sonuca varmıştı: Portekizliler Afrika’nın
yarım ada görüntüsündeki şeklini elde ettikleri eski, yabancı haritalardan öğrenmiş
olmalıdırlar. Lelewel 1428’de kullanılmakta olan bir haritada Macellan Boğazı’na atıf
yapılmasının inandırıcı olmadığını belirterek, bunu hayali bir varsayım olarak nitelendirmiştir.
Aşağıda göstermeye çalıştığım üzere (s.28) bugünkü araştırmalardan farklı bir sonuç
çıkmaktadır.
Menzies, Galvão’nun yukarda alıntılanan paragrafta -Ümit Burnu’nun kartografik tasvirini
1408 yılına kadar götüren ve böylece Çin keşif donanması tarafından 1428’de keşfedildiği
iddiasıyla çelişen- ikinci bir haritaya işaret ettiğini bile fark etmeden, bu defa “Çinlilerin
seyahatlerinin sırlarının çözülmesinde kilit rol oynayacak başka bir harita” ile bağlantı
kurmaktadır.30
Menzies burada ünlü Osmanlı amirali Piri Reis’in (Şekil 4) eksik haritasından söz etmektedir.
Piri Reis, kendi ifadesine göre, Osmanlıların 1501’de İspanyollarla yapılan bir deniz savaşı
sırasında ele geçirdiği kartografik malzemeleri birleştirmişti. Menzies daha çok haritanın
güney batı kısmıyla ilgilidir, çünkü buradaki bilgilerin aynı zamanda 1428 tarihli Portekiz
dünya haritasının da kaynağı olan Çin haritasından alındığını düşünmektedir.
Menzies teorilerine destek ararken, 1502 yılında Cantino tarafından çizildiği söylenen
haritadaki (Şekil 5) Afrika çiziminin ve özellikle de doğu sahilinin şaşırtıcı derecede yeni
olduğunu fark etmişti. Menzies’e göre “Doğu Afrika sahillerinin adeta uydu seyir sistemiyle
çizilmişçesine doğru çizildiği”31 bu harita da “Çin uzmanlığına” tanıklık etmektedir. “Yoksa
Çinlilerden başka kim böylesine hayret verici bir harita çizebilirdi ki?”32 Menzies
Portekizlilerin haritayı ilk çizenler olma ihtimalinin niçin bulunmadığını açıkladıktan sonra,
7

“ilk kartografların Arap denizciler olup olmadığını” sormaktadır.33 Menzies’in düşünmeden


verdiği cevap, hayır, olur. Çünkü “Yusuf Kemal’in Monumenta Cartographica’sında
Afrika’nın doğu sahillerini gösteren tek bir ayrıntılı Arap haritası görmemiştir. Araplar ay
tutulmasıyla boylam hesaplamayı bilmelerine rağmen, Çinlilerin yaptığı gibi zamanı kesin bir
doğrulukla ölçemiyorlardı”.34 Menzies’in ortaya koyduğu bütün ifade, iddia ve varsayımları
uzun uzadıya ele almak imkansız olmakla beraber, bir noktada kendisine katılıyorum. O da
Cantino haritasını ilk çizenlerin Portekizliler olma ihtimalinin bulunmadığıdır. Portekizliler
gerekli boylam tespit ve doğru süre ölçüm yöntemlerine sahip olmadıkları gibi, bu denli
şaşırtıcı ölçüde gerçekçi bir Afrika haritası çıkarmak Menzies’in idrak edebileceğinden çok
daha fazla zaman isteyen bir iştir. Aslına bakılırsa bu hata Menzies’in bütün tartışma sürecine
sinmiştir. Hint Okyanusu yüzyıllar boyunca Arap-İslam kültür çevresiyle kuşatılmış dev bir
göle benzemiştir.
Bilinen karada boylam hesaplama yöntemlerine ilave olarak, Hint Okyanusu’ndaki denizciler
açık denizde meridyenlere paralel veya eğimli ve ayrıca ekvator çizgisine paralel mesafe
ölçümünde hayli sofistike bir yöntem geliştirmişlerdi. Ekvator çizgisine paralel mesafe
ölçümüyle boylam hesaplaması aynı şeylerdir. Bu, açık denizde güvenilir ve doğru okyanus
aşırı mesafe ölçümüne uygun, gerçek bir nirengileme işlemiydi (Şekil 6).
Günümüze kadar ulaşan, 9’uncu/15’inci ve 10’uncu/16’ncı yüzyıllara ait Arap ve Türk seyir
kitaplarından elde edilen veriler Hint Okyanusu’nda kapsamlı bir kartografik tasvir çıkarmaya
yetecek kadar bol ve yeterli miktarda ölçüm yapıldığını doğrulamaktadır. O sayededir ki
Wilhelm Tomascheck 1897 yılında, yani en önemli Arap denizcilik kitaplarından bazılarının
henüz yeniden keşfedilmediği bir zamanda, eline geçen bu verilerden hareket ederek oldukça
sağlıklı kısmi haritalar çıkarabilmiştir.35
Menzies’in en uçuk teorilerinden birinde, bir Çin donanmasının Ümit Burnu’nu dolaşıp batı
istikametinde yoluna devam ederek Amerika’yı keşfettiği, kıyılarını dolaşıp haritasını
çıkardıktan sonra Arktik Okyanusu üzerinden ve Avrupa ve Asya kıyılarını izleyerek
memleketine döndüğü belirtilmektedir.36 16. yüzyılın ikinci yarısında böyle bir rotanın
mümkün olup olmadığı Avrupa’da epeyce tartışma konusu olmuştur. Gerhard Mercator ve
Abraham Ortelius gibi bazı ünlü kartograflar bu varsayımı reddederken, John Dee bunun Abu
l-Fidā’nın Coğrafya’sındaki ifadelere dayandığını savunmuştur.37 Menzies ayrıca Martin
Waldseemüller’in dünya haritasından da (Şekil 7) haberdar olmuş ve aşağıdaki paragrafta dile
getirdiği üzere şaşkına dönmüştü: “1507’de yayımlanan Waldseemüller haritası batıda Beyaz
Deniz’den doğuda Chucki Yarımadası ile Bering Boğazı’na kadar uzanan Sibirya’nın kuzey
sahillerini göstermektedir. Sahilin bütünü nehir ve adalarına kadar görülebilmektedir. Bu
8

kadar geniş bir sahili Çinliler değilse kim dolaşabilirdi? Avrupalıların bir üçyüz yıl daha
‘resmen’ keşfetmediği toprakların bile gösterildiği bu harita, Çinliler de oraya gitmediyse o
zaman nasıl çizilmişti? Ruslar Sibirya’ya bir ikiyüz yıl daha gitmemişler ve ilk Rus haritası
ondokuzuncu yüzyıla kadar çizilmemişti.”39
Kartografya tarihinin zayıf noktasını oluşturan bu konuyu gündeme getirdiği için Menzies’e
yine de teşekkür etmemiz gerekir. Bildiğim kadarıyla, coğrafya tarihi boyunca
Waldseemüller’in –Batlamyus geleneğini temelden değiştiren- haritasında kuzey Asya’nın
kartografik olarak oldukça gerçekçi bir şekilde tasvir edilmesinin kaynağı üzerinde ciddi bir
şekilde durulmamıştır. Arktik Okyanusu’na akan ve Batlamyus’a ait olmayan eski haritalarda
görülen nehirler hangi kaynaklara dayanarak çizilmiştir? Birçok eski Asya haritasında
bulunan enlem boylam şebekelerinin gerçekle bir alakası var mıdır; var ise temel ampirik
veriler hangi kültür çevresinden toplanmıştır? Yaklaşık sekiz yüz yıl süren Arap-İslam
kültürünün yaratıcı dönemi modern kartografya tarihçileri tarafından bile açık bir şekilde
reddedilir veya görmezden gelinirken, Menzies Kuzey Asya ile ilgili oldukça ayrıntılı
kartografya araştırmasını Çinli denizcilere mal etme yetkisini kendisinde görmektedir. Söz
konusu verilerin toplanmasının hayli uzun zaman aldığı gerçeğine rağmen, Menzies bu uçsuz
bucaksız alanın haritasının 1421 ile 1423 tarihleri arasında gerçekleşen Çin deniz seferi
sırasında çıkarıldığını varsaymaktadır.
16. yüzyılın başlarında Avrupa’da ortaya çıkan Asya haritasının kaynağının neresi olduğu
konusuna Geschichte des arabischen Schrifttums’un X. cildinde (sayfa 334-545) değinmiştim.
Kuzey ve Orta Asya’da yapılan kartografik araştırmaların 5’inci/11’inci yüzyıllara kadar geri
gittiği sonucuna varmıştım. 7’nci/13’üncü veya 8’inci/14’üncü yüzyıldan günümüze kadar
ulaşan bir harita40 (Şekil 8) o bölgedeki kartografik araştırmaların şaşırtıcı ölçüde gelişmiş
olduğuna delalet etmektedir.
Menzies’in kitabında dile getirilen bütün tartışmalı iddiaları ele almak konuyu uzatmak
olacağı gibi benim de böyle bir amacım yoktur. Ancak bir konuyu daha, özellikle de tartışmalı
bir teorisini kısaca ele almak isterim. Konu, Grönland’ı gösteren şaibeli ‘Vinland’ haritasının
kökenlerinin 1421-1423 Çin seferine kadar götürülmesidir.41 Bu Grönland’daki buzulların
ciddi şekilde azalması anlamına geldiği için, Menzies o zamanlar ekvatorun 03o40’ kuzeye
kaydığı gibi hayli saçma bir iddiaya başvurmaktadır. Bunu da 1422 yılında yazıldığı söylenen
Wŭ Bèi Zhì’deki açıklamalarla yıldız rehberini kullanarak hesapladığını iddia etmektedir.42
Yukarıda söz edildiği üzere, Máo Yuán Yí tarafından kaleme alınan bu kitabın 1422 değil
1628 tarihli olması dışında, bu kaynaktaki hangi verileri amacı uğruna çarpıtmış olabileceği
konusu ile dünyanın eğiminin yaklaşık 4o artmasının yaratacağı sonuçlar da bir yana, her
9

şeyden önce Arap-İslam kültür çevresinde yaşayan astronom ve coğrafyacıların gökyüzünü


dünyanın farklı bölgelerinden, uzun yıllar aralıksız gözlemlediğini unutmamak gerekir.
Bunlar en titiz standartlarda üretilen aletlerle donanmış, etkileyici gözlemevleriyle enlem ve
boylam ölçmüş ve toplanan veriler ışığında dünya haritaları çizmiş veya bunları düzeltmişti.
Böyle bir ekliptik değişikliği olmuş olsaydı hayretle fark eder ve kayda geçirirlerdi. Dahası,
iddia edilen ekvator kaymasının sonradan eski haline dönmüş olması gerekirdi. Ki bu da
astronomi kayıtlarına geçmiş olurdu.
Menzies ikinci İngilizce baskıda bu pasajı çıkarmış ya da çıkarmak zorunda kalmış ve yerine
şu ifadeyi koymuştu: “ve havanın 1422’dekinden çok daha soğuk olduğu bir zamanda”.43
Ancak bu savunulması imkansız bir düşünceyi izah edilmeyen bir iddiaya çevirmekten başka
bir şey değildir. Menzies bir önceki sayfada şöyle diyordu: “Bu düşünceyi kanıtlamak için
Grönland’ın etrafının gemiyle gerçekten dolaşılıp dolaşılmadığı sorusunu cevaplamam
gerekmektedir. Günümüzde bu nükleer buzkıran gemileriyle bile kesinlikle imkansızdır,
çünkü uzak kuzeyde denizler yıl boyu donmuş halde bulunmaktadır. Bununla birlikte 15’inci
yüzyılın başlarında şartların bugünkünden oldukça farklı olduğuna dair kesin kanıtlar
mevcuttur.”44 Bu kanıtların düzmece olduğu anlaşıldığına göre, Çin donanmasının kuzey
yolculuğuna dair spekülasyonların da artık bitmesi gerekmektedir.
Bununla Gavin Menzies’in saymakla bitmeyen ölçüsüz teorileri üstüne yaptığım
değerlendirmeleri bitiriyorum. Bir bilim tarihçisi olarak bu çarpıtılmış ve yanlış fikirlerin
büyük rakamlarda basılmış kitaplarla ve Menzies’in Kraliyet Coğrafya Derneği gibi yerlerde
verdiği konferanslarla haksız bir şekilde popülerlik kazanmasının kesinlikle hoş bir şey
olmadığını da hatırlatmaya gerek yoktur. Menzies’in kendi ifadesine göre, “bu fikirler
nüfusları toplamda iki milyarı bulan otuz altı ülkede yayınlanmıştır”.45 Diğer taraftan
böylesine belirgin bir örneğin kartografya tarihinin içler acısı halini göstermesi açısından
faydalı olması da mümkündür. Böyle bir olguya yol açan Arap-İslam kültür ve bilimlerinde
yaşanan sekiz yüz yıllık canlanmadan habersiz olmak her şeyden önce su katılmamış bir
cehalet demektir.

***

Eski Dünya’dan gelen insanların dördüncü kıtayla Kolomb öncesinde karşılaşmış olması
ihtimali geçen yüzyılda bilim adamlarını sık sık ve ciddi şekilde meşgul etmiştir. Leo Wiener
Africa and the Discovery of Amerika46 adlı eseriyle, konu üzerine antropolojik bir bakış
açısından kapsamlı bir çalışma yapmıştır. Ancak en eksiksiz değerlendirme, Wiener’den
10

sonraki yarım yüzyılda sağlanan gelişmelerin de dahil edildiği They Came Before Columbus47
adlı eserle Ivan van Sertima tarafından yapılmıştır. Aşağı yukarı yirmi baskı yapan bu kitabın
içeriğinin birçok kişinin canını sıktığını, eleştirilere hedef olduğunu ve kesin bir dille
reddedildiğini söylemeye bile gerek yoktur. Ancak Eski Dünya’da yaşayanların eski
çağlardan beri Atlantik Okyanusu’nun karşısındaki kıtaya birçok kez ulaştığı yolundaki temel
önerme sık sık kanıtlarla desteklenmiştir. Eski Dünya insanlarıyla Yeni Dünya insanlarının -
belli bir tarihsel döneme kadar- bilerek olmaktan çok tesadüfen karşılaşmış olma ihtimali
daha yüksektir. Önceden tasarlanmış bir keşif yolculuğuna çıkabilmek için ortada net bir
yerküre ve dairesel çevre nosyonunun -denize elverişli tekneleri ve yeterli denizcilik bilgisini
söylemeye bile gerek yok- olması gerekmektedir.
Marinos ve Batlamyus gibi seleflerden miras kalan çeşitli okyanus havzalarının karayla çevrili
olduğu bilgisinin (Şekil 9) kenara atılıp, yerini tecrit edilmiş bir meskun dünya kavramının
alması, Arap-İslam kültür çevresinde dünyanın kartografik açıdan süratli ve geniş kapsamlı
bir şekilde araştırılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Arap-İslam coğrafyacılarının Halife Al-Ma’mūn’un isteği üzerine 3’üncü/9’uncu yüzyılın
başlarında hazırladığı ilk dünya haritası (Şekil 10) meskun dünyayı tecrit edilmiş bir
konfigürasyon içinde zaten tasvir etmektedir. Okyanuslar özel bir şekilde gösterilmektedir:
Meskun kıta tamamen seyir imkanları kısıtlı olan bir okyanusla (el-bahr el muhīt)
kuşatılmıştır. Okyanus da karanlık olduğu için gemiciliğe elverişli olmayan ikinci bir
“bilinmeyen” okyanusla çevrilmiştir. Sadece bu anlayış bile potansiyel maceracıları batı
rotasıyla Atlantik’i nereye kadar uzanıyorsa oraya kadar aşarak Asya’ya ulaşma fikrinden
caydırmaya yetmiştir. Gemiciliğe elverişli olmayan, karanlık okyanus teorisinden tamamen
kurtulabilmek epeyce zaman aldı. 6’ncı/12’nci yüzyılda Ma’mūn’un Coğrafya’sında
düzeltmeler yapan Abū Abdallāh al-Zuhrī ‘karanlık bölge’ye karşı çıktı. Abū Abdallāh al-
Zuhrī’nin hesaplarına göre o tarihte denizciliğe elverişli olarak bilinen açık deniz mesafesi her
halükarda 800 parasangayı (yaklaşık 2600 deniz mili veya 4800 kilometre) bulmaktaydı.48 Bu
çerçevede al-Bīrūnī’nin (ölüm tarihi 440/1048) ortaya attığı, az bilinen ama önemli bir görüşü
hatırlatmakta yarar var. Bu görüş meskun dünyanın her yeri kaplayan, (en dıştaki) batı ve
doğu kıyılarını birbirinden ayıran ve muhtemelen aradaki başka bir kıtayı veya meskun adayı
daha tecrit eden bir okyanusla çevrili olduğunu söylemektedir.49
Çok yönlü bilgin al-Mas’ūdī (ölüm tarihi 345/956) Mir’at az-zaman adlı kayıp kitabında
çeşitli defalar batıya doğru gidip Atlantik’i aşmaya çalışarak hayatlarını tehlikeye atan
İspanyalı Arap denizcilerin hikayelerini yazdığını anlatmaktadır.50 “Bunlardan biri temin
ettiği gemilere birkaç genç tutarak Kurtuba’dan okyanusa açılan Haikhas isimli biriydi. Uzun
11

bir süre sonra zengin bir ganimetle geri dönmüşlerdi.” Fakat diğerleri geri dönmemişti;
oralarda bu çok iyi biliniyordu. Al-Mas’ūdī’nin dile getirdiği bu biraz da şüpheli hikaye al-
Idrīsī’nin daha ayrıntılı olan raporunda (548/1154) açıklığa kavuşturulmuştur. Al-Idrīsī -
görünüşe göre oldukça kötü bir zamanda- bir ailenin sekiz ferdinin özel olarak yapılmış bir
tekneyle okyanusu geçme girişiminin nasıl başarısızlıkla sonuçlandığını uzun uzadıya
anlatmıştır.51 Görünüşe göre bu tür girişimlerin sıklığından dolayı Arap Lizbon’unda tersane
yakınlarındaki bir sokağa darb al-maghrurin (“Başıboşlar Caddesi”) adı verilmişti. Bu tür
seyahat haberlerine İslam Dünyası’nın batı kesimlerinde hayli fazla rastlanmaktadır. Batı
Afrika’da Mali’den de benzer girişimler yapılmıştır. 712/1312’den kısa bir süre önce Sultan
Muhammed Abū Bakr’in “okyanusun öbür tarafına” ulaşmak üzere bir filo çıkardığı
bildirilmektedir. İbn Fadlallah al-Umari’nin ifadesine göre, gerekli hazırlıkların
yapılmasından sonra filo açık denize açılmıştı. Filo yolda tehlikeli bir akıntıya yakalanmış ve
biri dışında bütün gemiler batmıştı. Bunun üzerine sultan ikinci bir filo donatmış ve kendisi de
filoyla birlikte yola çıkmış ama hiçbir zaman geri dönmemiştir.52
Bu gibi seyahatler Çin kaynaklarında da yankı bulmuştur: Song Hanedanı’ndan iki
coğrafyacı, Zhōu Qù-Fēi (1178) ve Zhào Rŭ-Gùa (1225), Batı Afrika’dan yola çıkan Arap
gemilerinin yaklaşık yüz günlük bir Atlantik yolculuğunun ardından batıda verimli bir toprağa
ulaştığına dair Müslüman tüccarlardan duydukları haberleri aktarmışlardır. Çinli bilim adamı
Li Hui-Lin’in53 pasajla ilgili yorumu böyledir. Ancak ben bu konuda tam olarak ikna olmuş
değilim, çünkü aslında söz konusu seferin batıya doğru, Atlantik ötesine yapıldığına dair açık
bir ifade bulunmamaktadır.
Dolayısıyla dördüncü kıtanın muhtemel bir Kolomb öncesi keşfine tarihi haritalar üzerinden
ışık tutmak isterim. Günümüze bu çerçevede yararlı olabilecek herhangi bir Arap haritası
maalesef ulaşmamakla beraber, önemli ipuçları sağlayan bazı Portekiz-İspanyol haritaları
mevcuttur.
İlk olarak, iki haritayı daha yakından ele almak isterim: Osmanlı amirali Piri Reis’in
haritasının bir nüshasında bulunan “1498 tarihli Kolomb’un kayıp Amerika haritası” ve
Güney Amerika’nın doğu sahilini gösteren bir Cava haritasının Portekizce nüshası. Piri Reis
haritası (Şekil 4) 1929’da Topkapı Sarayı’nda bulunmuş ve 1931 yılında Paul Kahle
tarafından yayımlanmıştır54. Birkaç yıl sonra Kahle ve onu izleyen bazı başka kartografya
tarihçileri tarafından incelenmiştir. Bu haritaya gösterilen ilgi son yirmi yılda bir kez daha
artmış ve hatta uzman çevreleri dahi aşmıştır. Bu harita üzerinde daha önce ben de
çalışmıştım, fakat ben o zamanlar daha çok, yaptığı bilimsel araştırmanın55 hala konuyla ilgili
en kapsamlı araştırma olduğunu inandığım Kahle’nin ilgi gösterdiği kısımlara
12

yoğunlaşmıştım. Dolayısıyla Piri Reis’in Gelibolu’da çizip 923/1517’de Sultan Selim’e


sunduğu bu haritanın iki kısımdan oluştuğunu düşünüyorum: Orta Amerika ve Karayipler’in
doğu bölgelerinden oluşan birinci kısım ve Güney Amerika’nın doğu sahillerinin önemli bir
bölümünü kapsayan ikinci kısım. Kuzey kısmının kayıp Kolomb haritasına benzediği kabul
edilmektedir. Kahle, Piri Reis’in bu kaynağı Kemal Reis’in 1501’de ele geçirilen bir İspanyol
teknesinde esir aldığı bir İspanyol denizciden elde ettiğini ileri sürmüştür. Kahle’ye göre bu
esir Kolomb’un Atlantik ötesine yaptığı üç seyahate de katılmıştı. Esas olarak Karayipler’deki
adaları gösteren bu haritanın önemi o zamanlar, uzun zamandır kayıp olduğu düşünülen
Kolomb haritasının bir kopyası olarak görülmesinden kaynaklanmaktaydı. Güney kısmına
gelince, bunun da bir Portekiz haritasına dayandığının varsayılması gerekmekteydi.
Amerika’nın Kolomb öncesi keşfi konusunda vereceğim bir konferans için yaptığım hazırlık
sırasında Piri Reis haritasını bir kere daha uzun uzadıya ele aldım ve sonuçta konuyla ilgili
düşüncelerimi düzeltmeye karar verdim.
Paul Kahle’nin övgüye değer makalesindeki56 Piri Reis haritasının Güney Amerika kısmıyla
ilgili ayrıntılı ve mükemmel tarifi ilk okuduğumda, Piri Reis’in, Portekizli denizcilerin
bugünkü isimlendirmeye göre Güney Amerika sahilleriyle (Karayipler’in güney kısmı ile
ekvatorun yaklaşık 50o güneyi arasındaki bölge) ve hatta bugün unutulup giden bazı kişilerle
karşılaşmalarından elde ettikleri bilgileri şaşılacak bir doğrulukla -hatta aslında o günkü
Avrupalı denizcilerle kartografların standartlarına göre inanılmaz bir doğrulukla- kullanmak
suretiyle yeni kıtanın haritasını çıkaran ilk kartograf olduğu izlenimini edinmiştim. Ancak bu
yeni sorulara yol açmıştı: Büyük olasılıkla rastlantı sonucu Güney Amerika’ya ulaşan ve
orada kısa bir süre kalan bu denizciler boylamları ölçebilecek durumda mıydı? Piri Reis
enlem ve boylam dereceleri ölçülmüş bir Güney Amerika haritası mı kullanmış ve verileri
buradan mı elde etmişti? Kahle’ye göre Pirisi Reis haritasını bir Portekiz haritasına dayanarak
hazırlamıştı. Öyleyse Piri Reis haritasını günümüze ulaşan 1502 tarihli en eski Portekiz
haritalarıyla karşılaştıralım. O haritalardaki Güney Amerika tasviri Piri Reis haritasındakiyle
belli bir benzerlik göstermediği gibi, hem içerik hem de kapsadığı alan bakımından çok daha
geri durumdadır. Kahle örnek olarak modern Buenos Aires’in yakınlarından geçen ve 1515
yılına kadar keşfedilmediği halde Piri Reis tarafından net bir şekilde gösterilen La Plata
nehrinin ağzına dikkat çekmiştir.57 Kafaları iyice karıştıran nokta da, Piri Reis haritasının
modern atlasa (Şekil 11) uygulanmasıyla ortaya çıkan sonuçtur. Örneğin La Plata nehir
ağzının koordinatları (Parana, yaklaşık L58o; B35o) neredeyse bire bir aynıdır. Şekil 11’deki
haritada gösterildiği gibi, yaklaşık L75o kuzeybatı ile L45o güneydoğu arası birbirine oldukça
yakındır. Diğer bir ifadeyle, Piri Reis haritasının kıyı şeridi enlem ve boylam olarak bazı
13

noktalarda modern atlastan neredeyse hiç sapma göstermemekte, bazı noktalardaysa sadece
0.5o ila 2o’lik bir sapma görülmektedir. Bu da 18’inci yüzyıl öncesi Avrupa kartografya
tarihinde görülmeyen bir mükemmellik derecesidir.
O haritadaki Güney Amerika çiziminin şaşırtıcı hassasiyetine Kahle de değinmişti.58 Türk
tarihçi Afet (İnan) da 1937’de Société de Géographie de Genève’de (Genevre Coğrafya
Derneği) verdiği bir konferansta bu konuya değinmişti. İnan Güney Amerika’nın Amazon
deltasıyla Sierra Mantiquera arasında kalan doğu sahilinin (Güney Amerika’nın gemiyle
Afrika’dan en kolay ulaşılan bölgesi) tasvirinde enlem ve boylam derecelerinin aslına ne
kadar yakın olduğunu bilgisayar yardımıyla yapılan projeksiyonlara oldukça yakın bir
haritayla göstermişti. Bu kadar hassas koordinatların ne zaman ve kimler tarafından ölçüldüğü
sorusuna, maalesef garip ve bir çeşit şovenist varsayımla ve sanki parlak bir fikirmiş gibi,
Türk kartografın haritasını Kolomb’un malzemelerinden istifade ederek ve 10’uncu/17’nci
yüzyılda hala çok tutulan Batlamyus’un Coğrafya’sını temel alarak hazırladığı cevabını
vermişti.60
Daha küçük bir Brezilya tasviri de Alberto Cantino’nun 1502 tarihli ölçeklendirilmemiş
dünya haritasında (Şekil 5) görülmektedir.61 İki ciddi Portekiz kartografya araştırmacısı,
Armando Cortesão ve Avelino Teixeira da Mota kayıtlara geçen ilk Portekiz seferinden
(1501) önce Brezilya hakkında bazı bilgiler olması gerektiği ve buna bağlı olarak “böyle bir
keşfin mecburen uydurma birilerine atfedildiği” sonucuna varmışlardı.62 Pedro Álvares
Cabral’ın Hindistan’a giderken (9 Mart 1500 – 15 Mayıs 1501) sözümona ilk defa ve
tesadüfen Brezilya ile karşılaşmasından kısa bir sonra Cantino haritasında gösterilen sahil
şeridinin gerçeğe hayli yakın olduğunu ve Küba, Haiti, Jamaika, Puerto Rico ve Antiller gibi,
Bartholoméo Colombo’nun çizdiği haritada (1503) hala bulunmayan Karayip adalarının 1502
tarihli haritada açıkça tasvir edildiği iki bilim adamının gözünden kaçmış olmalıdır. Kristof
Kolomb (Columbus) Amerika’ya yaptığı yolculuklar sırasında bu adalara da uğramıştı. Fakat
bu adaları kartografik olarak belli bir hassasiyetle inceleyebilmek için daha fazla zaman ve
daha fazla enlem ve özellikle de boylam ölçme bilgisi gerekmekteydi.
Amerika’nın Kolomb öncesi keşfiyle ilgili tartışmalarda başka bir önemli haritaya daha
bakmakta yarar vardır. Bu harita ilk üç yolculukta Kolomb’un emrinde kaptanlık yapan
İspanyol amerikanot Juan de la Cosa tarafından çizilmişti. Adını taşıyan harita 1500 yılında
çizilmiş olup halen Madrid Deniz Müzesi’nde bulunmaktadır.63 De la Cosa haritası
bilgisayarda modern bir atlasla (Şekil 13) karşılaştırıldığında, Batı Afrika ile Brezilya’nın
kuzey doğu sahilleri arasındaki mesafenin hayli gerçeğe yakın olduğu görülmektedir. Bunun
tek mantıklı açıklaması söz konusu haritanın doğru boylam hesaplamalarından hareketle
14

hazırlanmış orijinal paralel ve meridyenlere dayanmasıdır. Küba, Haiti, Jamaika, Puerto Rico
ve Bahama Adaları da oldukça doğru çizilmiştir. Bunlarda en fazla enlem ve boylam hatası
sadece 5o civarındadır. Meksika Körfezi ile Kuzey Amerika’nın Karayip kıyıları dahi gerçek
görünüm hakkında belli bir fikir verecek şekilde tasvir edilmiştir; koordinatlar modern
versiyonlarına göre 5o ila 10o’lik bir sapma göstermektedir.
Yalnızca 1503 ile 1508 yılları arasında keşfedildiği -haritalandığını söylemeye gerek yok-
sanılan Karayip takımadalarıyla Güney Amerika sahil çizgisinin de haritada yer alması,
George N. Nunn’ın, de la Cosa haritasının baskı bilgisi bölümünde verilen tarihi reddetmesine
ve bunun son bilgilere dayalı çizimlerin yer aldığı daha sonraki bir nüsha olduğunu
düşünmesine yol açmıştır.64 Doğrusunu söylemek gerekirse Amerika’nın Kolomb öncesi keşfi
dışında akla en yatkın sonuç budur.
Sözünü etmek istediğim dördüncü harita, yukarda söz edilen Brezilya’nın 6o30’ ve 27o Güney
enlemleri arasında kalan doğu sahillerini gösteren Cava atlasının bir bölümüdür. 26 bölümden
oluşan orijinal atlas 1511’de Malakka’nın fethi sırasında Portekizliler tarafından ele
geçirilmiştir. Fatih ve yeni genel vali Alfonso Albuquerque (1445-1515) Kral I. Emanuel’e
(ölüm tarihi 1521) yazdığı mektupta bu haritadan bahsetmektedir. Bu mektubu Almanca
olarak GAS’nin XI. cildinde yayınlamıştım65; Mektubun kartografya tarihi açısından taşıdığı
önemden dolayı ilgili bölümü burada bir kez daha aktarmak istiyorum:
“Size ayrıca Cavalı bir kaptan tarafından çizilen büyük bir haritanın Ümit Burnu, Portekiz,
Brezilya toprakları, Kızıldeniz, İran Körfezi, Baharat Adaları (Molukka Adaları), gemilerin
Çin ve Formoza’ya doğrudan gidiş rotaları ile birbirine sınırı olan memleketlerin iç
kısımlarını (hinterlandı) gösteren bir bölümünün kopyasını gönderiyorum. Sanki bana bugüne
kadar gördüğüm en güzel şeymiş gibi geliyor. Majesteleri bunu görmekten memnun olacaktır.
Yer isimleri Cava harfleriyle yazılmıştı, fakat okuma yazma bilen bir Cavalıdan yardım
aldım. Majestelerine Francisco Rodrigues tarafından orijinalinden kopya edilen kısmı
gönderiyorum. Majesteleri burada, Çinliler ve Formozalıların geldiği yerleri, yani
Majestelerinin gemilerinin altın madenlerinin bulunduğu Baharat Adaları’na, Cava ve Banda
adalarına, Muscat adasına ve misket limonlarına, Siyam krallığına, gemilerin eve dönmeden
önce etrafından dolaştığı Çin Burnu’na gidebilmesi için geçmesi gereken yerleri görecektir.
Orijinal harita Frol de la Mar’la birlikte kayboldu (suya gömüldü). Majestelerine en açık
şekilde anlatabilmek üzere bu haritanın içeriğini kaptanla ve Pedro Dalpoem ile konuştum.
Harita oldukça doğru ve ünlü, çünkü denizcilikte kullanılmaktadır. ‘Selat’ adı verilen
(Malakka ile Cava arasındaki) takımadaların olduğu bölüm kayıptır.”
15

Atlasın66 günümüze kadar ulaşan Portekiz nüshası kartografinin 10’uncu/16’ncı yüzyıldan


önce İslam Dünyası’nda ulaştığı gelişme düzeyine tanıklık etmektedir. Bunun güzel bir örneği
modern konfigürasyona oldukça yakın olan Madagascar tasviridir. Bütün ayrıntılar
mükemmel bir şekilde gösterilmiştir; Bu haritayla modern konfigürasyon arasındaki farklılılar
da gelişmelerden değil şekil bozukluklarından kaynaklanmaktadır. Bazı noktalardaki
düzeltmeler ise ancak 19’uncu yüzyılın sonundan sonra yapılmıştır.67 Cava atlasında
gösterilen Güney Amerika sahil şeridi daha 1918’de, Hint Okyanusu’nda Arap-İslam
denizcilik bilimi konusunda uzman olan ünlü bilim adamı Gabriel Ferrand’ın dikkatini
çekmiştir. Ferrand, Arap-İslam coğrafyası araştırmalarının yeni yeni filizlendiği bu aşamada
durumu nasıl izah edeceğini bilmiyordu. Kendi kendine, Cavalı bir kartograf 1511’de veya
daha erken bir tarihte nasıl olup da terra do brazyll hakkında bilgi sahibi olabilir, diye sormuş
ancak bir cevap bulamamıştı.68 Hint Okyanusu’nda Arap kartografyası ve Portekiz
haritalarına etkisi üzerine yaptığım araştırmalar sırasında, ilk başta bunun Cavalı denizcilerin
Osmanlı denizcileri aracılığıyla Portekiz haritasına bir katkısı olması gerektiği sonucuna
varmıştım.69 Ancak bugün bu yargıyı düzeltmek istiyorum. Konuyu ve kaynakları tekrar
tekrar ele alınca, Güney Amerika sahil çizgisi tasvirinin yukarda bahsedilen diğer üç haritadan
tamamen bağımsız olduğu ve bunun 9’uncu/15’inci yüzyılda Arap-İslam denizciler tarafından
ayrıntılı bir şekilde çizilen bir harita nüshası olması gerektiği ortaya çıktı. Elimizde maalesef
Cava haritasındaki Brezilya tasvirinin boylamsal olarak nasıl yerleştirildiğini açıklayabilecek,
Atlantik’te bir ada yahut Afrika sahili gibi bir referans noktası bulunmamaktadır. Ancak 6o30’
ve 27o güney enlemleri arasında kalan ve bu kesimde batı istikametinde 15o kadar bir sapma
yapan Brezilya sahilinin tasvir edildiği modern haritalarla (Şekil 15) oldukça benzerlik
göstermektedir.
Yukarda tartışılan konuyu kısaca bir özetleyeyim: Ele alınan dört haritadan üçü, yani Piri
Reis, Juan de la Cosa ve Alberto Cantino tarafından çizilen haritalar birbiriyle ilintili gibi
görünmektedir, ancak birinin diğerinden kopya edildiğine dair herhangi bir işaret yoktur.
Tümünün de ortak bir kaynaktan hareketle hazırlanmış olması mümkündür. Tabii burada
önemli olan nokta, her üç haritadaki ve özellikle de ilk ikisindeki Brezilya sahil şeridi
tasvirinin hem enlem hem de boylam olarak şaşırtıcı derecede doğru olmasıdır. Ortak noktalar
bazı adaların yerleştirilişinde de görülmektedir. Buradan da kaynakların orijinalinin enlem ve
boylamlarla derecelendirilmiş olduğu ve çok sayıda sağlam koordinata dayandığı sonucuna
varılabilir. O tarihlerde istenen doğrulukta boylam ölçümünün yapılabildiği tek bölge Arap-
İslam kültür çevresiydi. Başta uzak boylamlardan izlenen ay tutulması olmak üzere, belli bir
astronomik olayın meydana geliş zamanları arasında geçen zamandan yola çıkarak boylam
16

farklılıklarını ölçme yöntemi Avrupa’da da kullanılmaktaydı, fakat esas olarak doğru ve


taşınabilir kronometre olmadığı için kabul edilebilir bir doğruluk seviyesine ulaşılmamıştı.
Bunu bizzat Kolomb’un da başını ağrıtan büyük koordinat ölçme hatalarında da görmek
mümkündür.70 Kendi ifadesine göre Kolomb, 14 Eylül 1494 günü ay tutulmasını gözleyerek
(Haiti’nin güney doğusunda kalan) küçük Saona adasıyla Portekiz’in Cape St. Vicente
arasındaki boylam farkını 5½ saat yani 82o30’ olarak ölçmüştü. Gerçek değer 59o40’ idi.
Kolomb başka bir ayrıntılı ölçümün de 29 Şubat günü Jamaika’nın kuzey sahilinde
İspanya’da Cadiz’le bağlantılı olarak yapıldığını belirtmektedir. Bu defa hata 38o45’ gibi
yüksek bir değere çıkmıştır. Kolomb şöyle yazmıştır: “Hindistan’da Janahica (Jamaika)
adasının merkeziyle İspanya’da Calis (Cadiz) Adası arasındaki mesafe yedi saat, 15 dakikadır,
yani güneş Cadiz’de Janaicha’dan 7¼ saat erken batmaktadır.”71 Dolayısıyla Kolomb boylam
farkını 108o45’ olarak hesaplamıştı. Gerçekte fark yaklaşık 71o idi. Kolomb’un enlem ölçme
beceresi de pek parlak değildi, “örneğin Küba’nın boylamını 42o hesaplamıştı (halbuki gerçek
rakam 21o idi)…”72 Ancak diğer Avrupalı “kaşifler de” güvenilir harita çizebilecek
yeterlilikte değildirler. Macellan’ın baş seyrüsefercisi Andres de San Martin, Rio de Janeiro
körfeziyle Sevilla arasındaki boylam farkının çok hatalı ölçüldüğünü bildirmektedir. Andres
de San Martin 17 Aralık 1519 günü Ay’ın Jüpiter’le çakışması sırasında yaptığı gözleme
dayanarak 268o45’ yani 17sa 55dk rakamına ulaşmıştı; gerçekte fark sadece 37o13’ idi.73
Duarte Pacheco’nun Esmeraldo de situ orbis başlığıyla 1508-1509 civarında hazırladığı
enlem tablosu Brezilya’nın doğu sahilindeki on sekiz mevkinin enlemlerini vermektedir.74
Modern atlastakilere karşılık gelen enlemler 3o ila 5o hatalıdır. Bu noktada boylamlardan söz
bile etmek gereksizdir.
Armando Cortesão ve Avelino Teixeira da Mota gibi önde gelen iki kartograf da Portekizli
denizcilerin ve hatta astronomların boylam veya boylam farklarını ölçmede kötü olduğunu
saklamamaktadır.75
Eklemek istediğim, bana önemli gelen bir başka kanıt da tarihçi ve Kolomb’un ikinci
yolculuğuna katılan bir tüccarın oğlu olan Bartolome de las Casas’ın (1484-1566) ifadeleridir.
Bartolome de las Casas, Kolomb’un oğlu Diego ile kardeşi Bartholoméo’yu tanıyordu.
Historia de las Indias adlı eserinde şöyle demektedir: “Kolomb’un yanında Hindistan’ı (yani
Hindistan olduğuna inandığı yeni keşfedilen toprakların sahilleri) ve özellikle de İspanyolların
Zipango (Japonya) adını verdiği adaları gösteren bir harita vardı.”76
Başkalarıyla beraber bu kaynak Kolomb’un kendisini ilk seyahate çıkmaya cesaretlendiren bir
haritaya sahip olduğuna P. Kahle’yi ikna etmişti.77 Raccolta Columbiana’daki Kolomb
mektuplarında bu haritaya değinen oldukça ilginç başka ifadeler de bulunmaktadır.78 Örneğin
17

bunlardan birinde, Karayip yerlilerinin geçmişte kendilerini ziyaret eden “büyük Han”a ait
gemilerle ilgili bir hikaye anlattığından söz edilmektedir. Fakat burada söz edilen “büyük
han” adlı tarihi kişilik üzerine spekülasyonda bulunmak anlamsızdır.
Gemi seyir defterinin 25 Eylül 1492 tarihli sayfasına bir göz atmak da aydınlatıcı olacaktır.
Burada, Kolomb’un üç gün önce bazı adaları gösteren bir haritayı konvoyda bulunan Pinta
adlı geminin kaptanı Martin Alonso Pinzon’a nasıl gönderdiği ve “Martin Alonso’nun şu anda
tam o adaların haritada gösterildiği mevkide olmaları gerektiğini söylediği; amiralin de
(Kolomb) aynı fikirde olduğunu söylediği, fakat filoyu kuzey doğuya sürükleyen akıntılar
yüzünden kat edilen mesafenin gerçekte denizcilerin yaptığı sürat hesaplamalarıyla buldukları
mesafeden daha az olması nedeniyle adaları ıska geçmiş olabilecekleri; amiralin haritanın geri
gönderilmesini istediği ve haritanın bir ispavloyla geri yollandığı; amiral ile
seyrüsefercilerinin bundan sonra mevkilerini yeniden kontrol ettiği” anlatılmaktadır.79
Bu harita büyük ihtimalle Kolomb’un Floransalı astronom Paolo dal Pazzo Toscanelli’den
aldığı haritadır.80 Kendi ifadesine göre Las Casas bu haritayı Kolomb’a saklamış ve yeni
adalar ve sahiller keşfedilince de güncelleştirmişti.81 Bu ve benzeri cümleler Kahle’nin,
Kolomb’un seyahatlere bazı mezo-Amerikan adalarının zaten gösterildiği bir Atlantik
haritasıyla çıktığına ikna olduğu konusunda kuşkuya yer bırakmamaktadır. Hatta Kahle bu
haritanın enlem ve boylamlarla ölçeklendirilmiş olması gerektiğini de (l.c. s. 41f, yeniden
baskı s. 205) görmüştü. Tabii bu da kartografide ustalaşmış bir kültür çevresinden Kolomb
öncesi en az bir başarılı sefer yapıldığı anlamına gelmektedir. Maalesef Kahle hangi kültürün
böyle bir şeyi gerçekleştirme potansiyeli olduğu sorusunu sormamıştır.
António Galvão yukarıda söz edilen 1555 tarihli Tratado dos descobrimentos adlı eserinde
bize bu konuyla ilgili oldukça önemli ipuçları vermektedir.82 António Galvão’nın (sayfa 8’de
söz edilen) ifadesine göre, 9’uncu/15’inci yüzyıl başlarına ait bir haritada “son haritalarımızın
tasvir ettiği şekliyle” diğerlerine ilaveten Macellan Boğazı ile Ümit Burnu da
gösterilmektedir. Bu harita Kutsal Topraklar’a yaptığı uzun bir yolculuktan sonra, 1428
yılında (Kral’ın oğlu) Dom Pedro tarafından, Roma ve Venedik üzerinden Portekiz’e geri
getirilmiştir.83
GAS’nin XI. cildinde (s. 359) konuyla ilgili yaptığım değerlendirmede coğrafya tarihçisi J.
Lelewel’in izinden gitmiştim.84 Ama bugün konuyu dava iyi kavramış olarak o
değerlendirmemin hatalı olduğunu düşünmekteyim. Bir başka ifadeyle Galvão’nun
raporunun, kaşifine atfen sonradan Macellan Boğazı adı verilen geçidin Arap-İslam kültür
çevresinde bilindiğine ve kartografik tasvirlerin 9’uncu/15’inci yüzyılda buradan Avrupa’ya
ulaştığına kuşkuya yer vermeyecek şekilde işaret ettiği sonucuna vardım.
18

Portekiz Kraliyet Hazinesi’nde saklanan bir haritada boğazları gördüğünü söyleyen kronik
yazarı ve Fernão de Magelhães’in (Magellan, tahmini 1480-1521) seyahatindeki
refakatçisinin oğlu Antonio Pigafetta’nın tanıklığı da bunu doğrulamaktadır. Pigafetta’ya göre
bu harita Martin Behaim isimli mükemmel bir şahıs tarafından çizilmişti.85 Bu açıklamanın86 -
ki 1682’den beri birçok araştırmacının dikkatini çekmiştir87- Macellan’ın Behaim (ölüm tarihi
1507) tarafından yapılmış, Amerika’nın güney ucundaki geçidi de ihtiva eden bir harita
kullandığını kesin bir dille ortaya koyarak kartografya tarihini sıkıntıya sokmuş olması sürpriz
değildir.
Alexander von Humboldt uzun tartışmalardan sonra Magellan’ın haritayı yanlış bir şekilde,
oldukça meşhur olan Behaim’e mal ettiği sonucuna varmıştı.88
R. Hennig, Terrae incognitae adlı kitabının Martin Behaim’s angelbliche Vorentdeckung
Amerikas und der Magellanstraße başlıklı bölümünde sorunu açıklamaktadır.89 Biraz da
tereddütle şu sonuca varmıştır: “Özetle, 1517’de Magelhães’ın elinde Amerika’nın güney
kısımların gösteren ve Martin Behaim’e mal ettiği bir harita bulunduğu kesinlikle doğru kabul
edilebilir. Eser sahibinin gerçek kimliğini bilmek ise imkansızdır.” Benim açıklamam ise
haritanın gerçekten de Behaim tarafından çizilmiş olabileceği ancak bunun Kraliyet’in emri
üzerine değerli bir orijinal haritadan yola çıkılarak hazırlandığı şeklindedir. Anlaşıldığı
kadarıyla Güney Amerika boğazının kartografik tasviri, 1428’de Dom Pedro tarafından
Portekiz’e kazandırılan harita vasıtasıyla sadece Portekizliler arasında değil aynı zamanda
İspanya’da da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu varsayım 1500 yılında
İspanyol Juan de la Cosa tarafından yapılmış olan ve Amerika’nın güney ucunun denizden
dolaşılabileceğini ve hatta daha güneyde bir ada bulunduğunu gösteren bir harita (Şekil 12) ile
de doğrulanmaktadır.
Magellan veya düzenlediği sefere katılanlar yani Antonio Pigafetta tarafından yapılan ve
Amerika’nın güney kesimlerini boğazlar da dahil olacak şekilde kabataslak tasvir eden çizim,
Pigafetta tarafından tutulan seyahat günlüğü sayesinde şans eseri günümüze kadar ulaşmıştır.
Bu haritanın Arap geleneği olduğu üzere güney yönelimli olması özellikle dikkate şayandır
(Şekil 16).
Son olarak, Fra Mauro’nun90 dünya haritasında (Şekil 2) (1459) bulunan ve 1420’lerde
gerçekleştirilen bir Arap deniz seferinden bahseden kayıt, Arap-İslam kültür çevresinden
gelen denizcilerin Okyanus’taki kıtaları epeyce tanıdığı ve yurda en azından birkaç
kartografik çizim getirdikleri şeklindeki görüşümü doğrulamaktadır: “M.S. 1420 dolaylarında
bir gemi ya da tabanı düz bir Hint yelkenlisi, Hint Okyanusu’ndan ‘Erkek ve Kadın
Adaları’na gitmek üzere Kap Diyab’ı (Kurtlar Burnu ya da Ümit Burnu) dolaşıp Karanlık
19

Okyanus’taki Yeşil Adalar’a uğrayarak batıda Algarve’ye (el garb=Arapça: batı) ulaştı. Kırk
gün boyunca gökyüzü ve denizden başka bir şey görmediler. Tahminlerine göre 2000 mil yol
yaptılar. Yetmiş gün sonra nihayet Cape Diab denen yere döndüler.”91 P. Zurla Cape Diab’ın
diab’ının Arapça diyāb (kurtun çoğulu) olduğunu, dolayısıyla Kurtlar Burnu veya Kurtlar
Çıkıntısı anlamına geldiğini daha önce söylemişti.92 Humbold da buna, Afrika’nın güney
ucunda bölgeye özgü bir kurt türünün gerçekten de yaygın bir şekilde mevcut olduğunu
eklemişti.93 Hennig de94 haklı olarak Karanlık Okyanus’un Arap coğrafyacılar tarafından
Atlantik açık denizi için kullanılan bir isim olduğunu söylemişti.
‘Erkek ve Kadın Adaları’nın isimlerine dair yoğun tartışmaların bilincinde olarak, kesin bir
dille, -adlarını yerli halktan (11000 bakire) alan ve anlaşıldığı kadarıyla Kolomb’un
haritasında görülen- (Küçük Antiller’deki) Virgin Adaları’nın burası olabileceğini
söylüyorum. ‘Yeşil Adalar’ da muhtemelen Afrika sahillerinin 24o batı, 16o kuzeyinde
bulunan Cape Verde Adaları’dır. Bu adalar, Atlantik ötesine yapılacak bir yolculuk için Batı
Afrika sahilinin bütün güney kesimi boyunca en elverişli limanlardır (Şekil 17). Ayrıca ‘Yeşil
Adalar’a giden batı rotasının ekvatora neredeyse paralel olması dikkat çekicidir.
Bütün bunlar 1459’da çizilen ve tesadüf sonucu günümüze kadar ulaşan bir haritanın
üzerindeki kısa kayıtta anlatılmaktadır. Bu harita yine tesadüfen Venedik’e ulaşan orijinal bir
haritanın kopyasıydı. Buna rağmen konumuz açısından günümüze ulaşan diğer kaynaklar gibi
o da oldukça önemlidir. Bu gibi kayıtlardan daha önemlisi de, Avrupalı ‘kaşifler’ tarafından
kullanılan haritaların Arap-İslam menşeli olması gerektiği yolundaki düşüncem, yukarıda
bahsedilen, “Avrupalıların 18’inci yüzyıla kadar bu haritalarda belli bir boylamsal kesinlikle
gösterilen birçok ada ve sahil çizgilerine ulaşmadığı gerçeğiyle” daha da pekişmiştir. Avrupa
kültür çevresinde kesin boylam ölçümünde yaşanan zorlukların daha uzun bir süre aşılamadığı
coğrafya tarihinde uzun zamandır çok iyi bilinmektedir. Buna rağmen gelişmiş gözlem
teknikleri kullanarak ay tutulmasıyla boylam ölçme yönteminin Arap-İslam kültür çevresinde
oldukça gelişmiş olduğu ve 5’inci/11’inci yüzyıl boyunca yeni ve güvenilir yöntemler
geliştirilip yaygın bir şekilde kullanıldığı gerçeği modern coğrafya tarihçileri tarafından hala
görmezden gelinmektedir. Daha da önemlisi, Hint Okyanusu’ndaki denizcilerin geliştirdiği
açık denizde boylam ölçme yöntemidir. Günümüze kadar ulaşan harita ve tablolardaki bu
ölçümler bizi bugün bile şaşkına uğratacak kadar hassastır. Yukarıda bahsedilen
derecelendirilmemiş coğrafi konfigürasyonların doğruluğunu, o haritalardaki sahillerin
modern haritalardakilerle olan şaşırtıcı benzerliğini izah edebilmek için, bunların astronomi
ve coğrafyada epeyce tecrübe sahibi olan Arap-İslam kültür çevresindeki denizciler tarafından
çizildiğini varsaymaktan başka bir seçenek göremiyorum.
20

Konuyla ilgili araştırmalarda iki önemli nokta önümüze çıkmaktadır: İlki, Arap-İslam kültür
çevresinde yaşanan ve yaklaşık sekiz yüz yıl süren bilimsel gelişme döneminin, bu alandaki
modern tarihçiler tarafından takdir edilmek bir yana hala fark bile edilmemesidir. Bu yüzden
Arap-İslam kültür çevresinin evrensel coğrafya tarihindeki yerinin anlaşılması için gereken
önkoşul hala mevcut değildir.
İkinci önemli nokta ise, Arap coğrafyacıları ile haritacıların gerçekleştirdiği büyük kültürel
başarılardan geriye çok az ve önemsiz bilgiler kalmış olmasıdır. Birçok önemli keşif ve
yenilik çağdaş tarih yazımı içinde ya çok geç yer bulmakta ya da hiç yer almamaktadır.
Anlaşıldığı kadarıyla Arap-İslam denizcileri ve kartografları sağladıkları başarıların dünya
tarihi açısından taşıdığı öneminin farkında değillerdi. Tarihçiler ve kronikçiler -bu bütün
kültür çevreleri için geçerlidir- tarihsel kaynakların önemini ve gerçekliğini değerlendirebilir
ve bunların bilim tarihi içindeki yerine dair mantıklı yorumlar getirebilirlerdi. Fakat genellikle
dönemlerindeki buluş ve keşiflerin önemini kavrayamamış ve kitaplarında bunları görmezden
gelmişlerdir. Dahası, farklı haritalar da herhangi bir kitaba girmedikleri takdirde uzun zaman
yaşama şansı bulamamışlardır ve bu sadece Arap-İslam kültürü için söz konusu değildir.
Sinolojist Walter Fuchs, Araplardan kalan kartografik mirasın bölük pörçük olduğunu ve de
bunların her zaman denizcilikte varılan düzeyi yansıtmadığını belirterek konuyu doğru çok bir
şekilde özetlemiştir.95
Ma’mūn coğrafyacılarının çizdiği ünlü haritanın bir nüshası ancak 740/1340 yılında yazılan
bir ansiklopedi sayesinde günümüze ulaşabilmiştir. Idrīsī haritası (549/1154, Şekil 18) ancak
el yazması kitap versiyonu sayesinde yok olmaktan kurtulmuştur. Ayrıca yukarda söz edilen
ve oldukça önemli olan (Portekizli Malakka fatihi Albuquerque’ün ele geçirdiği bir gemide
bulunan ve Albuquerque tarafından Portekizceye çevirttirilip krala gönderilen) Cava atlasının
yirmi altı parçası da bugüne kadar ulaşabilmelerini bir kitapta yer almalarına borçludur.96 Son
olarak 7’nci/13’üncü ya da 8’inci/14’üncü yüzyıldan kalan ve Ph. J. Strahlenberg adlı bir
İsveç subayı tarafından 1715 yılında (Sibirya’da esirken) Türklerin şecerisini anlatan bir
kitapta bulunan -benzersiz bir öneme sahip- Kuzey Asya haritasından (Şekil 8) söz etmek
gerekmektedir. Bu harita İsveçli subayın çevirisi veya iştiraki sayesinde bize ulaşmıştır.97
Arap-İslam kültür çevresi kartografyası 9’uncu/15’inci yüzyıla kadar (Asya ve Avrupa
araştırmalarında sağlanan ilerlemelere ilave olarak) bütün Hint Okyanusu’nun neredeyse
modern bir tasvirini çıkarmıştı. Bu dönemde ulaşılan standart, 3’üncü/9’uncu yüzyıldan
10’uncu/17’nci yüzyılın sonlarına kadar İslam dünyasında yapılan aralıksız ve yoğun
çalışmaların bir sonucuydu. Şüphesiz ki bu gelişmeler Yunanlılar, İranlılar ve Hintlilerin
başarılarının üzerine inşa edilmişti. Müslümanlar 1’inci/7’nci yüzyıl gibi erken bir tarihte
21

Madagascar’a ulaşmış, 3’üncü/9’uncu yüzyılda İslam Doğu Afrika’nın geniş bölgelerine ve


Mozambik’e kadar yayılmıştır. Daha 1’inci/7’nci yüzyılda Çin’in liman kenti Canton’da geniş
bir Müslüman topluluğu bulunmaktaydı. Tarihçi el-Ya’kubi’nin (ölüm tarihi 290/903) kesin
bir ifadeyle dile getirdiği üzere,98 3’üncü/9’uncu yüzyıla kalmadan (Agadir’in güneyinde
bulunan) Māssa ile Çin arasında, Dicle üzerindeki Ubulla’da inşa edilen ‘dikişli’ (çivili değil)
gemilerle düzenli bir trafik (Şekil 19) oluşmuştu. Bu ve bölge genelinde oldukça gelişmiş olan
denizcilik modern kartografya tarihi tarafından bugüne kadar tamamen görmezden
gelinmiştir. O yüzden Hint Okyanusu’ndaki denizcilerin açık denizde, ekvatora paralel olarak
da dahil olmak üzere her yönde mesafe ölçebildiği (Şekil 6) çok az bilinmektedir. Ellerindeki
mevcut haritaların kılavuzluğunda Hint Okyanusu’na ulaşan Portekizli denizciler Müslüman
kaptanlardan yardım almaya mecbur kalmışlardı. Vasco da Gama Güney Afrika’nın doğu
sahilinde karşılaştığı, pusulalarla ve paralel ve meridyenlere bölünmüş haritalarla donatılmış
dev okyanus gemilerini görünce hayretler içinde kalmıştı. Muhteşem haritalar, mükemmel
kaptanlar, sallanan bir gemide işe yaramayan usturlapın yerini alan Yakup Sopası (balestilha,
Şekil 20), gelişmiş denizci pusulaları (Şekil 21), zamanın sadece kısmen anlaşılabilen İslam
denizcilik kuralları ve özellikle de enlem ve boylamlara göre her türlü uzaklığın verildiği
tablolarla bu şekilde donanmış olan Portekizliler kısa zamanda bütün Hint Okyanusu’nu
öğrenmişti. Portekizlilerin eline geçen neredeyse eksiksiz Afrika haritası birkaç yüz yıl süren
bir çalışmanın ürünüydü.
Gemicilik becerilerinden emin olarak Doğu Afrika ile Sumatra arasında Hint Okyanusu’nu
düzenli bir şekilde geçmekte olan Arap denizciler genellikle Atlantik’i geçme girişimlerinden
uzak duruyorlardı, çünkü (dünyanın çevresiyle ilgili astronomik hesaplardan yola çıkarak)
Batı Afrika ile Çin arasındaki gerçek mesafeyi biliyorlardı. Diğer taraftan Atlantik’teki
akıntıları ve Afrika’nın etrafındaki yoğun trafiği hesaba katınca, yüzyıllar boyunca gemilerin
Atlantik’te zaman zaman sürüklenmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. Görünüşe göre
Brezilya sahili ile Karayip adaları her halükarda bilinmekteydi.
Yukarıda bahsedilen İslam seferleriyle ilgili kayıtlar da bu görüşü desteklemektedir. Maalesef
mevcut kaynaklar daha ileri sonuçlar elde edilmesine izin vermemektedir. Ancak Kolomb bir
ekvator derecesinin 562/3 mil olduğunu Arap-İslam kaynaklarından bilmesine rağmen
Atlantik’in karşı tarafına olan mesafeyi epeyce eksik tahmin etmişti. Arap ve İtalyan
millerinin birbirine karıştırılması ve dünyanın batı yarımküresinin gerçekte yuvarlak olmayıp
(bir yanlış anlama sonucu)99 güneye doğru armut şeklinde olduğuna inanılmasının bu hataya
yol açmış olması mümkündür. Her durumda Kolomb 220o yerine 70o hesabı yapmakta ve
anlaşıldığı kadarıyla dördüncü seyahatinde bile hala Asya’ya ulaştığına inanmaktaydı.
22

Yukarıda ele alınan konuyu kısaca gözden geçirerek konuyu sonlandıralım: Müslümanların
veya Arapların 4’üncü/10’uncu yüzyılın ilk yarısından itibaren, önce Portekiz ve sonra da Batı
Afrika limanlarından batıya seyahat ederek defalarca Okyanus’u geçmeye çalıştığına dair
tarihsel kanıtlar mevcuttur. Amacın genellikle “Okyanus’un karşı yakasına” ulaşmak olduğu
söylenmiştir. Kartografi alanındaki gelişmelere ve çoğunlukla Avrupa nüshaları üzerinden
günümüze ulaşan kartografik malzemelerle Arap-İslam kültür çevresindeki hayli gelişmiş
olan denizciliğe dair bilgilerimizden hareketle üzerinde düşünülmüş olan şu sonuca ulaşmış
bulunmaktayım: Müslüman denizciler 9’uncu/15’inci yüzyıla kadar Okyanus’taki yeni kıtaya
ulaşmakla kalmayıp oranın haritasını bile çıkarmaya başlamışlardı. Fra Mauro’dan alıntılanan,
1420 tarihinde bir geminin Hint Okyanusu’ndan gelerek Ümit Burnu’nu dolaşıp Cape Verde
Adaları üzerinden görünüşe göre Karayipler’deki ‘Erkek ve Kadın Adaları’na’ ulaştıktan
sonra Ümit Burnu’na döndüğünü (1457 yılında) anlattığı yukarıdaki pasaj (s. 6), en azından
bu rotanın 1420’den önce bilindiği ve bu faaliyetlerle ilgili haberlerin 1457’den önce
Venedik’e ulaştığı anlamına gelmektedir. Ayrıca, coğrafi koordinatların eksiksizliğine ve
içerdikleri pek çok ayrıntıya bakılırsa, bölgenin Kolomb öncesi kartografik tasvirlerine örnek
olarak yukarıda alıntıladığım belgelerin ortaya çıkması uzun zaman almış olmalıdır. Görünüşe
göre günümüze ulaşan kartografik belgelerin en ayrıntılı ve en önemli olanı Piri Reis’in100
Atlantik haritasıdır (Şekil 4). Menşeine dair yaygın inanışın aksine bu harita muhtemelen,
1474 yılında Florentine Paolo Toscanelli tarafından Lizbon’da Canonicus Fernam
Martinsim’e gönderilen orijinal bir Arap haritasının İtalyan versiyonuna dayanmaktadır.
Kolomb’un yanında işte bu haritanın bir nüshası bulunmaktaydı.101
Paul Kahle’nin, Kolomb’un ilk üç seferine katılan bir İspanyolun 1501 yılında Osmanlılar
tarafından esir alındığı sırada üzerinde (Kolomb tarafından yapılan ve Amerikan adalarıyla
keşfedilen kıtanın bazı kısımlarını gösteren) bir harita bulunduğu ve bu haritanın Piri Reis’e102
verildiği şeklindeki teorisi epeyce hayal unsuru taşımaktadır. Ben aynı zamanda güney
bölgelerini kapsayan, muhtemelen Kolomb’un ekleme ve düzeltmelerini de içeren ve birkaç
nüshası olan bir haritanın Osmanlılara ulaşmış olmasını daha yüksek bir ihtimal olarak
görmekteyim. Bizzat Piri Reis, haritasındaki bir notla, kendi dünya haritasının batı kısmını
Kolomb haritasından103 aldığını, başka bir notta da kendi dünya haritasının batı kısmında
bulunan sahil çizgileriyle adaları orijinal olduğu söylenen bir haritadan uyarladığını
söylemektedir.104 Bence bu, Atlantik bölgesinin sadece kuzey kesiminin “Kolomb haritası”na
dayandığı, güney kesimin ise tahminen Portekizce olan başka bir orijinal kaynaktan alındığı
konusunda herhangi bir spekülasyona yer bırakmamaktadır. İşin ilginç yanı, Kolomb’un adını
taşıyan bu haritanın, sadece ilk ve son seferlere katılan Kolomb’un kardeşi Bartholoméo
23

tarafından İspanya kralının ısrarlı istekleri üzerine çizilen taslaktan tamamen farklı olmasıdır.
Çeşitli hata ve karışıklıklara ve yeni kıtaların Asya’nın doğu sahili olarak tasvir edilmesine
ilave olarak bu taslağın en dikkat çeken yanı, Kolomb ve refakatçilerinin Asya ile Avrupa-
Afrika arasındaki mesafeyi bu kadar kısa tasavvur etmiş olmalarıdır (Şekil 22).
Ancak bu durum, Piri Reis haritasında gösterilen, Amerika kıtasının güneyinde doğuya doğru
uzanan kıtayla ilgili başka bir soruyu gündeme getirmektedir. İlk değerlendirmemde bunu
Batlamyusçu ‘kıtalarla kuşatılmış okyanus’ anlayışının bir eseri olarak görme
eğilimindeydim. Konuyla ilgili ayrıntılı araştırmalardan sonra ise artık bunun Antartika ile
eski bir kısa süreli temasın işareti olup olmadığını düşünmekteyim. 1305’ten 1314’e kadar
İslam Dünyası’nda yaşayan ve o sırada yirmi ayını Hint Okyanusu’nun güney kesimlerine
yaptığı seyahatlerde geçiren Dominiken misyoner Guillaume Adam, ekvatorun L 23o
güneyinde bulunan duraklarından birinde (anlaşıldığı kadarıyla Doğu Afrika sahili), bu limana
yanaşan ticaret gemilerinin güney istikametinde “Güney Kutbu yüksekliğinin 54o olduğu” bir
konuma doğru seyrettiklerini, yani güney yarım kürede epeyce uzak mesafelere gittiklerini
not düşmüştü.105 Bu Arapların Zanzibar’dan tam olarak Antartika yönünde yol alıp Ümit
Burnu’nu geçtiğini belirten İtalyan coğrafyacı Livio Sanuto (1588) tarafından da
doğrulanmaktadır.106

+++++++++++++++++++++

DİPNOTLAR…

1
Bantam Press, Londra – New York – Toronto – Sidney – Auckland.
2
1421, The Year China Discovered The World, l.c. s. 29-31.
3
a.g.e., s. 31.
4
The Nautical Charts of 1424, l.c. s. 109.
5
Cilt II, Coimbra 1971, s. 125-139. “Konuyu ne kadar araştırırsam, 1954 tarihli kitabıma
yönelik çeşitli eleştirileri de dikkate alarak, Zuane Pizzigano’nun 1424 tarihli haritasında yer
alan Antiller adalar grubunun, Portekizlilerin batı Atlantik’e yaptığı bilinmeyen bir seyahat
sırasında görülen ve neresi olduğu bilinmeyen Amerika kıtasının ilk tasviri olduğuna o kadar
fazla ikna oldum” (s. 139).
24

6
Cilt I, 1987, s. 371-458, özellikle 410-411; Cambell’in makalesinin başlığı: Portolan Charts
from the Late Thirteenth Century to 1500.
7
1421, The Year China Discovered The World, l.c. s. 31.
8
a.g.e., s. 33.
9
a.g.e. s. 34.
10
a.g.e. s. 36-37.
11
Joseph Needham, Science and Civilisation in China, Cilt. III, Cambridge – Londra – New
York – Melbourne 1959, s. 558.
12
a.g.e., cilt IV, 3, 1971, s. 490; Louis Levathes, When China ruled the Seas. The Treasure of
the Dragon Throne, 1405-1433, New York, 1994.
13
Cf. J. Needham, l.c. cilt. III, s. 959, cilt IV, 3, s. 425, 493.
14
The Seaports of India and Cylon, described by Chinese Voyagers of the Fifteenth Century,
together with and account of Chinese navigation: Journal of the Chine Branch of the Royal
Asiatic Society (Londra) 20-1885/209-226, özellikle 218.; aynı yazar, Seaports … Navigation
from Sumatra to China, a.g.e. 21/1886, 30-42; ayrıca bkz.: F. Sezgin, Geschichte des
arabischen Schrift-tums, Cilt. XI, s. 333.
15
F. Sezgin, GAS XI, 333.
16
Monumenta Cartographica Africae et Aegyptii, Leiden 1926-52, cilt, IV, s. 1415 (tekrar
basım VI, 170-171).
17
G. Menzies, l.c. s. 38.
18
Menzies (l.c. p. 122) Needham’ın tasvirinden bahsetmemektedir (cilt IV, 3, s. 572); Richard
Hennig’in Terrae incognitae’sinin Almanca çevirisini takip ettim, cilt IV, Leiden 1944-1956,
s. 44.
19
Menzies, l.c. s. 115ff., 122f.
20
Fr. Kunstmann, Kenntnis Indiens im 15. Jahrhundert, Münih 1863; O. Peschels Geschichte
der Erdkunde bis auf Alexander von Humboldt und Carl Ritter, Münih (2’nci baskı) 1877, s.
182-184; R. Hennig, Terrae incognitae, 4 cilt, Leiden 1944-56, burada cilt IV, s. 33-34.
21
G. Menzies, l.c. s. 127.
22
a.g.e. s. 128.
23
Drei neue Versionen der chinesisch-koreanischen Weltkarte von 1402: Studia Sino-Altaica,
Festshrift fün Erich Haenish zum 80. Geburtstag. baskısı, H. Franke, Wiesbaden 1961, s. 75-
77.
24
Science and Civilisation in China, cilt III, l.c. s. 555f.; F. Sezgin, GAS, cilt X, s. 323.
25
Bkz. Sezgin, GAS, cilt X, s. 312; bkz. Kuei-Sheng Chang, Africa and the Indian Ocean.
Chinese maps of the fourteenth and fifteenth centuries: Imago Mundi 23/1970/21-30.
26
1421. The Year China Discovered The World, l.c. s. 137; Almanca çevirisi, s. 128.
27
Tratado dos descobrimentos, Terceira edição, Porto 1944, s. 122-123; The Discoveries of
the World, from their first original unto the year of our Lord 1555 by Antonio Galvano,
Gouvernor of Ternate, Londra, 1601, Portekizce metinle tekrar basım. a.g.e. 1862, s. 66-67.
Bkz. GAS, cilt XI, s. 358.
28
G. Menzies, 1421. The Year China Discovered The World, l.c. s. 137f., Almanca çevirisi, s.
128f.
29
Géographie du moyen Âge, cilt II, Brüksel 1852-1857, s. 83, note 172.
25

30
G. Menzies, 1421. The Year China Discovered The World, l.c. s, 140, Almanca çevirisi, s.
131.
31
G. Menzies, 1421. The Year China Discovered The World, l.c. s, 375f, Almanca çevirisi, s.
377.
32
a.g.e.
33
a.g.e., Almance çevirisi, s. 378.
34
a.g.e. Almanca çevirisi, s. 379. İlginç bir şekilde bu bölüm İngilizce ikinci baskıdan
çıkarılmıştır (l.c., s. 377).
35
Bkz. F. Sezgin, GAS, cilt XI s. 419-426, cilt XII, s. 318-333.
36
G. Menzies, 1421. The Year China Discovered The World, l.c. s, 238, 356; Almanca
çevirisi, s. 237, 357.
37
Bkz. F. Sezgin, GAS, cilt XI, s. 80f.
38
a.g.e. cilt X, s. 357, 477, 570; cilt XI, s. 87, 94, 346; cilt XII, s. 155.
39
G. Menzies, 1421. The Year China Discovered The World, l.c. s, 312, 1’inci baskı.
40
Bkz. F. Sezgin, GAS, cilt XII, harita no. 107, s. 173.
41
G. Menzies, 1421…, l.c. s. 345-356; Almanca çevirisi, s. 346-357.
42
a.g.e. s. 350, Almanca çevirisi, s. 351.
43
a.g.e. s. 352.
44
a.g.e. s. 349, Almanca çevirisi, s. 349f.
45
a.g.e. Almanca çevirisi, l.c., s. 461; birinci İngilizce baskı, s. 407f. İkinci İngilizce baskıdan
çıkarılmıştır.
46
Cilt I-III, Philadelphia 1920-1922.
47
New York 1976.
48
Bkz. F. Sezgin, GAS, Cilt X, s. 127.
49
a.g.e., s. 128; al-Bīrūnī, Tahqīq mā li-l-Hind, Ed. E. Sachau, Londra 1887; tekrar basım:
Islamic Geography cilt 105; İngilizce çevirisi, E. Sachau, Londra 1910; tekrar basım: Islamic
Geography cilt 106-107.
50
Murūg ad-dahab wa-ma’din al-gauhar, cilt I, Paris 1861, s. 257-259; Abū Abdallāh al-
Himyarī, K. ar-Raud al-mitār fī habar al-aqtār, Ed. Ihsān Abbās, Beyrut 1975, s. 509; H.J.
Olbrich, Die Entdeckung der Kanaren vom 9. Bis zum 14. Jh.: Araber, Genuesen,
Portugiesen, Spanier; Almogaren (Graz) 20/1989/138, özellikle 64.
51
Al-Idrīsī, Nuzhat al muštāq fihtirāq al-aflāq, Cilt I, s. 220-548; Julius Klaproth, Ueber die
Schiffahrten der Araber in das Atlantische Meer; Asiatisches Dergisi (Weimar) 1/1802/138-
148 (tekrar basım: Islamic Geography, Frankfurt 1994, Cilt 237, s. 47-51); R. Hennig, Terrae
incognitae, Cilt II, s. 424-432; F. Sezgin, Wissenschaft und Technik im Islam, Cilt I,
Einführung, Frankfurt 2003, s. 173.
52
Ibn Fadlallāh al-Umarī, Masālik al-absār tıpkı basım, cilt IV, Frankfurt 1988, s. 43;
Fransızca çevirisi: M. Gaudefroy-Demombynes, Masālik al-absār, cilt I: L’Afrique, moins
l’Égypte…, Paris, 1927 (Tekrar basım: Islamic Geography, cilt 142), s. 74f; bkz. al-
Qalqašandī, Subh al-ašā, cilt V, Kahire 1915, s. 294f.; A. Zeki Paşa, Une seconde tentative
des Musulmans pour découvrir l’Amerique: Bulletin de l’Institut d’Égypte (Kahire) 2/1919-
1020/57-59, tekrar basım: Islamic Geography Band 239, s. 44-46; Egmont Zechlin, Das
Problem der vorkolumbischen Entdeckung Amerikas…: Historische Zeitschrift (Münih)
152/1935/1-47, özellikle 46; R. Hennig, Terrae incognitae, cilt III, s. 161-165; Basil
26

Davidson, The Lost Cities of Africa, Boston, Toronto, 1970, s. 74-76 (kesin değil), v.a. Ivan
van Sertima, They Came Before Columbus, l.c., s. 67, 70.
53
Mu-lan-pi. A case for pre-Columbian transantantic travel by Arab ships: Harvard Journal
of Asiatic Studies 23/1960-1961/114-126. Friedrich Hirth ve W.W. Rockhill tarafından
İngilizcee çevrilen iki Çince kitap, Chau Ju-Kua: His Work on the Chinese andA rab Trade in
the 12th and 13th Centuries, ‘Chu-Fan-Chi’ başlıklı, Çinceden açıklamalı olarak çevrildi, St.
Petersburg 1911 (tekrar basım: The Islamic World in Foreign Travel Accounts, Cilt 73), v.a.
F. Hirth, Chao Ju-Kua, a new source of medieval geography: Journal of the Royal Asiatic
Society (Londra) 1986, s. 57-82 (tekrar basım: The Islamic World in Foreign Travel
Accounts, Cilt 74, s. 299-324).
54
P. Kahle, Un mapa de America hecho por el turco Piri Re’is, en el año 1513, bésandose en
un mapa de Colón y en mapas portugueses. In: Investigacion y Progresso, Anno V
(1931)/12/169-172.
55
P. Kahle, Die verschollene Columbus-Karte von 1498 in einer türkischen Weltkarte von
1513. Berlin ve Leipzig 1933 (tekrar basım: Islamic Geography, cilt 22, s. 165-225).
56
a.g.e. s. 180ff
57
Die verschollene Columbus-Karte vonAmerika vom Jahr 1498 in einer türkischen Weltkarte
von 151: Forschung und Fortschritte (Berlin) 8/1932/248-249, özellikle s. 248f (tekrar basım:
Islamic Geography, cilt 22, s. 162-163, özellikle 162).
58
a.g.e. s. 10f.
59
Un amiral, géographe turc du xvie siècle. Piri Reis, auteur de la plus ancienne carte de
l’Amerique: Belleten (Ankara) 1/1937/333-349 (tekrar basım: Islamic Geography, cilt 22, s.
288-308).
60
a.g.e. s. 347 (tekrar basım, s. 302).
61
Portugaliae Monumenta Cartographica, cilt I, 1960, s. 13ff; Fuat Sezgin, GAS, Cilt XII, s.
270.
62
Portugaliae Monumenta Cartographica, cilt I, s. 10f.
63
Fuat Sezgin, GAS, cilt XII, Karte 190, s. 269. Haritanın baskı bilgi bölümünde şu tarih
verilmektedir: “Juan de la Cosa la fizo en Puerto de S.Ma en año de 1500”, bkz. George E.
Nunn, The Mappemonde of Juan de la Cosa. A critical investigation of its date. Jenkintown
1934, s. 1.
64 a.g.e. s. 51f.
65
L.c., p. 327f.
66
Bkz. GAS, cilt XII, harita 198 a-z.
67
a.g.e., cilt XI, s. 410-413.
68
A propos d’une carte javanaise du XVe siècle: Journal Asiatique 11ème sér. 12/1918/158-
169, özellikle 166 (Tekrar basım: Islamic Geography, cilt 21, s. 1-12, özellikle s. 9); bkz. F.
Sezgin, GAS, cilt XI, s. 441.
69
GAS, cilt XI, s. 441.
70
Bkz. O. Peschel, Geschichte der Erdkunde, s. 401; Hermann Wagner, Die Entwicklung der
wissenschaftlichen Nautik des Zeitalters der Entdeckungen nach neuern Anschauungen:
Annalen der Hydrographie und maritimen Meteorologie (Berlin) 46/1918/105-118, 153-173,
215-233, 276-283, özellikle 277; aynı zamanda bkz. F. Sezgin, GAS, cilt XI, s. 296.
71
H. Wagner, Die Entwicklung der wissenschaftlichen Nautik, bkz., s. 277.
27

72
Arthur Breusing, Zur Geschichte der Kartographie. La toleta de Marteloio und die
loxodromischen Karten. Zeitschrift fur wissenschaftliche Géographie (Weimar) 2/1881/129-
195, özellikle s. 193; F. Sezgin, GAS, cilt XI, s. 98.
73
Bkz. H. Wagner, Entwicklung der wissenschaftlichen Nautik, bkz., s. 282.
74
Bkz. F. Sezgin, GAS, cilt XI, s. 286.
75
Portugaliae Monumenta Cartographica, cilt I, s. 24.
76
Las Casas, Historia de las Indias: Colleccion de Documentos inéditos para la Historia de
España, cilt 62-66, Madrid 1875-76, özellikle cilt 2, s. 278; p. Kahle, Die verschollene
Columbus-Karte, bkz., s. 26 (tekrar basım, l.c., s. 190).
77
Die verschollene Columbus-Karte, bkz., s. 21, 40f (tekrar basım, l.c., s. 185, 204f).
78
Raccolta di docukenti e studi pubblicati dalla R. Commissione Colombiana… (Joaquim
Bensaude, Ed.), Rom 1892-1894, cilt I/1, s. 31; p. Kahle, bkz., s. 26 (tekrar basım, l.c., s.
150).
79
Raccolta Columbiana, I, s. 10. p Kahle, l.c., s. 37 (tekrar basım s. 201).
80
Bkz. F. Sezgin, GAS, cilt XI, l.c., s. 66ff.
81
Las Casas, Historias de las Indias, cilt I, l.c., s. 279; p. Kahle, Die verschollene Columbus-
Karte, l.c., s.40f (tekrar basım, l.c., s. 204f).
82
Terceira edição, Porto 1944, s. 122f; cf. GAS, cilt XI, l.c., s. 358.
83
Bu metine dikkat çeken ilk kişi muhtemelen Placido Zurla idi, Il mappamondo di Fra
Mauro, Venedik 1806, s. 86; bkz. von Humboldt, Kritische Untersuchungen, l.c., s. 255, 286
(s. 7, 86, 87, 143’e atıfta bulunmaktadır); Humboldt (l.c., s. 287) şu soruyu sormuştu: “Bir
Amerikan boğazının Macellan’ın seferlerinden önce çizilen bir haritada yer alması nasıl
açıklanabilir?” Kendi kendine şu cevabı vermişti: “Bir boğazın varlığına işaret eden şartlara
bakmak gerekiyor; Ortaçağlarda, tıpkı Antiller örneğinde olduğu gibi haritalarda dini
spekülasyonların da yer bulduğu çok iyi bilinmektedir...” Burada Humboldt’un sanki söz
konusu haritanın aslen Portekiz haritası olduğunu düşündüğünü belirtmek gerekir. Ancak
benim okumalarıma göre bu harita, Dom Pedro’nun Arap-İslam kültür çevrelerine yaptığı
seyahatler sırasında elde ettiği haritanın ta kendisidir. Bu haritada Ümit Burnu’nun da
gösterilmiş olmasını gözden kaçırmamak gerekir.
84
Géographie du moyen Age, cilt II, Brüksel, 1850-1857, s. 83, not 177.
85
Anton Pigafetta’s Beschreibung der von Magellan unternommenen ersten Reise um die
Welt. Aus einer Handschrift der ambrosianischen Bibliothek zu Mailand von Amoretti zum
erstenmale herausgegeben. Fransızdadan çeviri, Gotha 1801, s. 45f; Gian Battista Ramusio,
Delle Navigationi et Viaggi. Venedik 1563-1606, Tekrar basım: Amsterdam, 1968-1970, cilt
I, s. 354b; Magellan’s Voyage. A Narrative account of the first circumnavigation by Antonio
Pigafetta, cilt I, R. A. Skelton tarafından çevrilmiş ve düzeltilmiştir…, New Haven, Londra
1969, s. 51; cilt II, (tıpkı basım) s. 17.
86
Joh. Christoph Wagenseil, Sacra parentalia quae manibus… Frid. Behaimi, Nürnberg
1682, s. 16 (kesin değil).
87
Bkz. R. Hennig, Terrae incognitae, cilt IV, s. 394.
88
A. Von Humboldt, Kritische Untersuchungen…, Cilt I, Berlin 1836, s. 255, 277-308.
89
Cilt IV, s. 390-418, özellikle 414f; bkz. O. Peschel, Geschichte der Erdkunde, s. 277f;
Siegmund Günther, Martin Behaim, Bamberg 1890, s. 43; Johannes Willers, Leben und Werk
28

des Martin Behaim: Focus Behaim Globus, cilt I, Nürnberg 1993, s. 173-188, özellikle 183;
Ernest George Ravenstein, Martin Behaim, His Life and His Globe, Londra 1908, s. 34-38.
90
Bkz. GAS, cilt X, s. 554-558; XII, harita 63, s. 122.
91
R. Hennig, Terrae incognitae, cilt IV, s. 44; orijinal metin için bkz. Il mappamondo di Fra
Mauro Comaldolese. Descritto ed illustrato da Placido Zurla, Venedik 1806 (bkz. yukarıdaki
not 83).
92
Zurla, l.c., s. 86.
93
Kritische Untersuchungen, cilt I, s. 280f.
94
Terrae incognitae, cilt IV, s. 48f.
95
Walther Fuchs, Was South Africa already known in the 13th century? Imago Mundi
10/1953/Sp. 50 a, b; F. Sezgin, GAS, cilt X, s. 324.
96
Bkz. a.g.e., cilt XI, s. 327f., 427f.
97
a.g.e., cilt X, s. 378ff.
98
K. al-Buldān, Leiden 1892, s. 360…, F. Sezgin, GAS cilt X, s. 562, XI, s. 383f.
99
Bkz. GAS, cilt X, s. 219.
100
Bkz. GAS, cilt XII, harita 39, s. 78.
101
Bkz. Kahle, Die verschollene Columbus-Karte, s. 40-42 (tekrar basım l.c., s. 202-204).
102
a.g.e., s. 15, 35, 48 (tekrar basım s. 179, 199, 212).
103
a.g.e., s. 14 (tekrar basım s. 178).
104
a.g.e.
105
Bkz. GAS, cilt XI, s. 386.
106
a.g.e., s. 387.

++++++++++++++++++++

RESİM ALTI YAZILARI


Şekil 1 Louise Levathes, When China Ruled the Seas – The Treasure Fleet of the Dragon
Throne 1405-1433 (Çin’in Denizlere Hakim Olduğu Zamanlar – Ejderha Krallığı’nın Hazine
Donanması 1405-1433), New York, 1994, 252 sayfa.

Şekil 2 Fra Mauro’nun haritası (1459)

Şekil 3 Kangnido dünya haritası (1402)

Şekil 4 Piri Reis’in Atlantik Haritası (927/1521-930/1524)


29

Şekil 5 Alberto Cantino’nun dünya haritası (1502)

Şekil 6 Üçgenleme (nirengi teşkili) ile açık denizde mesafe ölçme yöntemi. Denizci A çıkış
noktasında enlemi ölçtükten sonra, belirli bir a açısıyla ekvatorda B noktasına doğru seyreder,
B’nin enlemini ve böylece BH mesafesini ölçerdi. Burada rotasını (A ile aynı enlemde olan)
C’ye çevirirdi. AC=AH+HC mesafesi trigonometrik olarak hesaplanırdı. Bu üçgenleme
hedeflenen destinasyona ulaşılana kadar tekrar edilirdi. Enlem hesabı kutup yüksekliğinin
ölçülmesiyle yapılırdı.

Şekil 7 Martin Waldseemüller’in dünya haritası (1507).

Şekil 8 Moğollar döneminde (tahminen 7’nci/13’üncü yüzyıl) Asya haritası. Abu l-Ġāzī
Bahādūr Hān’ın kitabının Fransızca nüshasından (Leiden 1726).

Şekil 9 13’üncü yüzyıla ait bir el yazmasında Batlamyus’un Geography kitabından alınmış
dünya haritası.

Şekil 10 Al-Ma’mūn’un coğrafyacıları tarafından çizilen dünya haritası (3’üncü/9’uncu


yüzyılın ilk üçte biri). Üstte: Ibn Fadlallāh al-Umarī’nin Masālik al-absār’ından (yaklaşık
740/1340); altta: yeniden çizilmiş hali.

Şekil 11 Piri Reis haritasının modern atlastaki projeksiyonu.

Şekil 12 Şekil 13

Şekil 14 “Cava Atlası”ndan kopya edilen Brezilya sahilinin bir bölümü.

Şekil 15 “Cava” Atlası’ndaki (kırmızı) sahil şeridinin modern haritadaki projeksiyonu.

Şekil 16 Antonio Pigafetta tarafından çizilen Amerika’nın güney ucu (yaklaşık 1521). Güney
yönlü orijinali (soldaki).

Şekil 17 Atlantik geçişinde seyir rotaları (yaklaşık 1420).

Şekil 18 Al-Idrīsī’nin dünya haritası (549/1154). Günümüze ulaşan bölgesel haritalara göre
yeniden çizilen şekli.

Şekil 19 Māssa. Agadir’in güneyi ve Çin arasındaki ticaret rotası (3’üncü/9’uncu yüzyıl).

Şekil 20 Yakup sopası (balestilha)ve Hint Okyanusu’ndaki denizcilerin aynı amaçla yani gök
cisimlerinin yüksekliğini ölçmek için kullandığı bir alet. Altta solda bu aletin kullanılışını
gösteren bir çizim.
30

Şekil 21 Hint Okyanusu’ndaki denizciler tarafından kullanılan gemici pusulaları.

Şekil 22 Bartholoméo Kolomb’un haritası (1503).

4 Atlantik Adaları

On beşinci ve on altıncı yüzyıl deniz haritalarının genel karakteristiği olduğu üzere,


Atlantik’taki büyük ada grupları -Azor Adaları, Kanarya Adaları ve Cape Verde Adaları- Piri
Reis haritasında da diğer gerçek ve hayali adalarla birlikte gösterilmiş ve isimlendirilmiştir.
Madeira ve Porto Santo adalarıyla Deserta Grubu da gösterilmiş ancak isimlendirilmemiştir.
Azor ve Madeira adalarının ortasında kalan ve St. Brendan Adası, Capraria veya Lobo gibi
efsanevi adalardan biri olması muhtemel olan isimsiz bir ada on beşinci yüzyıl deniz
haritalarında genellikle bu noktada gösterilmektedir.1 Küçük ve isimsiz bir ada da haritanın
üst kısmına yakın bir noktada, Fransa’nın Britanny Yarımadası’nın batısındaki bir mevkide
gösterilmektedir. Bu kesinlikle, on beş ile yirminci yüzyıl arasındaki birçok haritada bu
noktada gösterilen efsanevi Mam veya Mayda adasıdır.2
Azor adalarının çoğunun adları kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Bu adalara on beşinci
yüzyılda Portekizliler tarafından verilen adlar günümüze kadar aynen gelmiştir. Günümüzde
Pico olarak adlandırılan adanın, bir Portekiz haritasının İtalyanca kopyası olan 1503 tarihli
King-Hamy-Huntington haritası gibi on beşinci ve on altıncı yüzyıl haritalarındaki adı Opico
veya Epiko idi. Kopis kesinlikle Copras, Cabras, Cabrera, Capraria ya da Chapusa idi. Pliny3,
Latince capra (keçi) sözcüğünden gelen Capraria’yı ilk olarak Kanarya Adaları veya
Fortunate Islands (Şanslı Adalar) içinde göstermişti. Bu ada, Andrea Bianco’nun 1436 tarihli
atlasının dördüncü haritasında olduğu ve anlaşıldığı kadarıyla Piri Reis’in de yaptığı gibi,
Ortaçağ deniz haritalarında zaman zaman Azor Adaları’nda4; zaman zaman da Battista
Beccario’nun 1426 ve 1435 tarihli, Grazioso Benincasa’nın 1468 ve 1482 ve Bartolomeo
Pareto’nin 1455 tarihli haritalarında olduğu gibi, Azor Adaları ile Kanarya Adaları arasında
gösterilmiştir. Ancak Piri Reis’in günümüze kadar ulaşan 1528 tarihli deniz haritasında Azor
Adaları’na Santa marya, San mikal, Epico5, Sanjorjo ve Oskolores (Flores) adları verilmiştir.
31

Kanarya Adaları’ndaki Elferno adası günümüzdeki Tenerife adasıdır. Bu adaya, 1448 tarihli
Andrea Bianco haritası gibi deniz haritalarında, Tenerife Yanardağı’na atfen kimi zaman
Inferno (Cehennem) adı verilmiştir.
Görünüşe göre Palma ve Ferro adları Piri Reis haritasında birbirinin yerine kullanılmış, diğer
bazı yer adları da yakın yerlere “göç ettirilmiştir”. On beş ve on altıncı yüzyıl haritalarında bu
sıra dışı bir durum değildir.
Tablo 2’de Sao Vicente olarak adlandırılan Cape Verde adası Ileciyanko, Sao Vicente
olmayabilir. Braunlich, bu ismi ya lie Branco ya da lie Bianco olarak okumuştu.6 Branca,
buraları anlatan eski Portekiz belgelerinde Cape Verde Adaları’ndan birinin adıdır.7 Francisco
Rodrigues’in Batı Afrika ve Cape Verde adalarını gösteren 1511-13 tarihli haritası gibi birçok
eski haritada Brava olarak görülmektedir. Braunlich’in Bianco şeklindeki alternatif
okumasının nedeni, on beşinci yüzyıl ortalarında yaşayan ünlü Venedikli kartograf Andrea
Bianco’dan etkilenmiş olması olabilir. Piri Reis tarafından kopyalanırken bu kartografyacının
adının yanlışlıkla yer adı olarak geçirilmiş olması mümkündür. Yaklaşık 1453 tarihli Leardo
haritasında yerin adı, kartografyacı Mecia de Viladestes’in ismine çok benzeyen uilodesci’dir.
Viladestes’in on beşinci yüzyılın başlarından itibaren çizdiği haritalardaki imzasının Leardo
haritasında bir şekilde yer adına dönüştüğü sanılmaktadır.8
Azorların yanında şöyle bir not bulunmaktadır:

13. Ve Flanders’ten gelen bir Ceneviz teknesi fırtınaya yakalandı. Fırtınada sürüklenerek bu adalara geldi. İşte
bu adalar böyle keşfedildi.

Bu not Azor Adaları’nın nasıl keşfedildiğine dair geleneksel hikayelerden birini


tekrarlamaktadır. Gerçekte Azor Adaları’nın nasıl keşfedildiği veya yeniden keşfedildiği
bilinmemektedir.

Tablo 2. Atlantik Okyanusu’ndaki Ada İsimleri

Anahtar Harf Transliterasyon Muhtemel İsim


(Harf çevirisi)
S (Azorlar) Santa marya Santa Maria
San mikal San Miguel
Izle flores Flores
32

Eviko Opico veya Pico


Finoci Graciosa?
Firgal Fayal
Kopis Copras veya Capraria
T (Kanarya Adl.) Lenserto Lanzarote
Ventore Fuerteventura
lie de kanarya Grand Canary
Elferno Inferno veya Tenerife
Gomara Gomera
Palme Palma
lie fero Ferro veya Hierro
U (Cape Verde Adl.) Sen tiyono Santo Antao veya San Antonio
Ileciyanko Sao Vicente?
Ileci Santa Lucia veya Santa Luzia
Dosalo Sale veya Sal
Sen Nikola Sao Nicolau
Bomiste Boa Vista
Emaye Maio
Sigogo Sao Tiago
Brava Brava
Rosigo Raza, Fogo & Segos Adl.?
V izle de Vaka Salvaga?
W Antilya Antilia
X Sanmetiyos San Mateus

1427’de Portekizliler tarafından “resmen” keşfedilmeden önce buralara Araplar veya


İtalyanlar uğramış olabilir. Bir inanca göre bu adalar on dördüncü yüzyılda Cenevizliler
tarafından keşfedilmiştir. Başka bir inanca göre ise Van der Berg adlı bir Flandersli 1432
yılında fırtınayla bu adalara sürüklenmiştir ve keşif Portekizliler tarafından tamamlanmıştır.
İlk kolonicilerin Flaman olması nedeniyle Azorlar aynı zamanda Flaman adaları olarak
bilinmektedir.9
Ceneviz teknesiyle ilgili ibareye gelince, on dördüncü ve erken on beşinci yüzyıllarda
Cenevizlilerle Venedikliler, Portekizliler tarafından gölgede bırakılmadan önce Atlantik’te
33

Avrupa’nın en önde gelen denizci milletleriydi. Portekizliler on dördüncü yüzyıl başlarından


itibaren gemilerine tecrübeli Cenevizli kaptanlar tutuyor ve onlardan yararlanıyordu. Portekiz
donanmasının görevi babadan devralan ilk amirali bir Cenevizliydi ve 1341’de
Portekizliler’in Kanarya Adaları’na yaptığı ve İtalyanlarla Kastilyalıların da katıldığı sefere
bir Cenevizli komuta etmişti.10 5, 13, 21 ve muhtemelen 17 ve 20 nolu harita notlarında
Cenevizlilerden söz edilmektedir. 6, 7, 8, 9, 11, 18, 19 ve 21 nolu notlarda da Portekizlilerden
söz edilmektedir.
Altı harita notunda (8, 13, 17, 18, 20 ve 21) Azorlar ve Cape Verde Adaları’ndan biriyle Izle
de Vaka (Isle of Vaca) ve Güney Amerika’da iki bölgenin keşfinin fırtınalara bağlanması
dikkat çekicidir. On beşinci ve on altıncı yüzyıl Avrupalılarının fırtınalara bağladığı ve tümü
de Portekizliler tarafından Cebelitarık Boğazı’nın Atlantik güneyinin her iki tarafında
gerçekleştirilen tek tesadüfi keşifler (veya yeniden keşifler), 1419’da Porto Santo ile
Madeira11, 1454’te Cape Verde Adaları12, 1500’de Brezilya13, 1460’tan önce efsanevi Antilia
adaları14 ve 1447’de Yedi Şehir15 keşifleridir.
Üçgen yelkenli bir gemi ile Cape Verde Adaları tasvirinin yanında şu not bulunmaktadır:

21. Bu karavelin komutanı Messire Anton isimli bir Cenevizlidir, fakat kendisi Portekiz’de büyümüştür. Bir gün
bu karavel fırtınaya yakalanmış ve bu adaya sürüklenmiştir. Messire Anton burada zencefil bulmuş ve bu
adalardan bahseden ilk kişi olmuştur.

Burada muhtemelen kardeşi Bartolomeo ve yeğeni Raphael ile beraber Infante Dom
Henrique’nin (Denizci Prens Henry, 1394-1460) ve Portekizlilerin hizmetine giren Cenevizli
Antonio da Noli’den (ya da de Nolle) söz edilmektedir.16 Notlar 1430’lu yıllarda Cenova’da
haritalar çizen Agostina da Noli’ye ait olabilir.17 Antonio da Noli, 1460’ta, Cape Verde
Adaları’nın ilk keşfinden yaklaşık beş yıl sonra yeni adalar bulmuş ve bunları
kolonileştirmiştir. Cape Verde Adaları (Pedro Ramirez’in 1515’te Vicente Yanez Pinzon’un
seyahatlerinden söz ederken dile getirdiği üzere) daha çok “Antonio Adaları” olarak
bilinmekteydi18. Bu adaların keşfiyle ilgili eski haritalar (örneğin 1500 tarihli Juan de la Cosa
haritası ve yaklaşık 1489 ile yaklaşık 1500 arasında çizilen Paris haritası) genellikle Antonio
da Noli’ye mal edilmektedir. Sözü edilen zencefil de, Cape Verde Adaları’nda yetişen ve ilk
Avrupalı seyyahların zencefille karıştırdığı çobandüdüğü olabilir.19
Aşağıdaki not efsanevi Antilia adasının yanında bulunmaktadır:

16. Ve bu adaya Antilia adası denildi. Burada birçok vahşi hayvan (canavarlar) ve papağanlar ve birçok bakkam
ağacı bulunmaktadır. Adada insan yaşamamaktadır.
34

Efsanevi Antilia adası on beşinci yüzyıl haritalarında sıklıkla genellikle yer almakla birlikte,
genellikle, Piri reis haritasında da olduğu gibi Afrika’nın değil Avrupa’nın batısında
gösterilmektedir. Adanın teyit edilmiş ilk tasviri 1424 tarihli Pizzigani deniz haritasında yer
almaktadır.20 1560 tarihli Giorgi Calapoda haritasında olduğu üzere, ada zaman zaman on
altıncı yüzyıl haritalarında da görülmektedir.21 Aynı zamanda boya ağacı, brezilya, brezilya
odunu, verzino ve vakami olarak da bilinen bakkam ağacı (Haematoxylon campechianum)
Avrupa’ya ithal edilen önemli bir Yeni Dünya ürünü idi.
Şu not Güney Amerika’nın kuzeydoğu sahilinin yanında yer almaktadır:

17. Bu tekne fırtınayla bu sahile sürüklenmiş ve sürüklendiği yerde demir atmıştır. (Gemi kaptanının) Adı Nikola
di Juwan idi. Bu haritada görülebilen bu ırmakların çoğunlukla altın tozu olduğu yazılmaktadır. Su çekilince
kumdan bolca altın tozu toplamışlar. Haritasına bunları yazmıştı.

Antilia ile Yedi Şehir Adası hakkındaki efsanelerden birinde de gemileri parçalanan
denizcilerin kumdan altın ve gümüş toplamaları anlatılmaktadır.22 Yaklaşık 1489 ile yaklaşık
1500 arasında çizilen Paris haritasında bu da not edilmiştir.23 Nikola di Juwan’ın adı (Nicolo
de Juan? Nicolo of Cenoa?) ve haritası henüz doğrulanmamıştır.24
Orta-Atlantik adasının yanına şu not düşülmüştür:

20. Ve fırtınaya yakalanan bu karavel bu adaya sürüklendi. Karavelin (kaptanının) adı Nikola Juwan idi. Ve bu
adada birçok tek boynuzlu öküz vardı. O yüzden bu adaya Sığır Adası anlamına gelen Izle de Vaka dendi.

Ortaçağ deniz haritalarında Isla de Vaca’ya veya Sığır Adası’na dair bir kayıt yoktur.
Şüphesiz ki on altıncı yüzyılda Yeni Dünya’ya birçok seyahat yapılmıştı, ancak bunlar kayıtlı
tarihe geçmemiştir. Bu da onlardan biri olabilir. Tek boynuzlu öküz, Piri Reis haritasında
Güney Amerika’de tarif edilen ve aşağıda 5. Bölüm’de ele alınan efsanevi denizgergedanı
olabilir. Ancak on ikinci yüzyılda İdrisi, Karanlık Deniz’de (Atlantik Okyanusu) “Al-Gaur”
adı verilen büyük bir adada bulunan olağanüstü uzun boynuzlara sahip yabani öküzlerden
bahsetmektedir.25
Francisco Rodrigues’in batı Afrika ile Cape Verde Adaları’nı tasvir eden yaklaşık 1511-13
tarihli haritasında Izle de Vaka ile aynı mevkide gösterilen bir ada, Ilha dacemçam
bulunmaktadır. Piri Reis kendi haritasını yaparken Portekiz haritalarından yararlandığı için
Ilha dacemçam’ın mevkii Izle de Vaka tasvirini etkilemiş olabilir.
35

Belki de Izle de Vaka adı efsanevi Antilia adasının yanında bulunan ve 1435 tarihli Battista
Beccario haritası gibi liman haritalarında genellikle gösterilen hayali Salvaga adası ile
bağlantılıdır.26 Bu isim günümüze kadar Madiera ile Kanarya Adaları’nın ortasında bulunan
üç küçük adadan oluşan grup için kullanılan Salvages, Selvagens veya Savage isimleriyle
günümüze kadar ulaşmıştır. 1455 tarihli Bartolomeo Pareto haritasında Insulle saluagie
bugünkü mevkiinde görünmektedir. Grazioso Benincasa’nın 1468 tarihli kuzeybatı Afrika
haritasında hem Saluaga hem de Saluage adaları, Madeira ile Kanarya adaları arasında
gösterilmektedir. Deniz haritasındaki Y salvaga ya da ysalvaga Piri Reis tarafından yanlışlıkla
Ysla vaga (Isla Vaga) olarak da okunmuş olabilir.
Izle de Vaka adının, Andrea Bianco tarafından çizilmiş olan, on beşinci yüzyılın ortalarına ait
iki haritada görülen Sargasso Denizi’nin Portekizcesi Mar de Baga veya Sea of Weed’ten
(Otlu Deniz) gelmiş olması muhtemeldir. Bu dönemin haritalarında Atlantik’in bu bölgesinde
kullanılan diğer benzer yer adları Cape Verde Adaları’ndan biri olan Fogo ve Capraria’nın
hayali refakatçisi Lobo’dur (aynı zamanda Lopo, Lovo, Louo, Ovo, vb.). Capraria’nın hayali
refakatçi adası için kullanılan bu ad Azorlardaki Santa Maria’nın İtalyanca eski adı27 olup,
bugün Kanaryalardaki Lobos adaları için kullanılmaktadır.
Izle de Vaka ya da Cow Island (Sığır Adası) isminin haritadaki bir yazının yanlış
okunmasından kaynaklanmış olması da mümkündür. 1492 tarihli Behaim Küresi’nde
Antilia’nın yanında, Portekizli yedi piskoposun 734 yılında gemiyle mağribi işgalcilerden
Antilia’ya kaçtığını anlatan bir not bulunmaktadır. Notta kaçan piskoposların yanında başka
Hıristiyanlarla sığırları ve diğer eşyalarının bulunduğu belirtilmektedir. 28 Piri Reis’in bu notu
veya başka bir notu yanlış okumuş olması muhtemeldir. Bu da Atlantik’te gösterilen iki
adanın Antilia ve Sığır Adası olarak isimlendirilmesine yol açmıştır.29
Gine Körfezi’ndeki, Sanmetiyos30 olarak adlandırılan küçük ada grubu, anlaşıldığı kadarıyla
on beşinci yüzyıl sonlarında veya on altıncı yüzyıl başlarında adı ilk kez Portekizlerin
anlatımlarında geçen San Mateus ya da St. Matthews’tur. Burası haritalarda on dokuzuncu
yüzyıla kadar genellikle Gine Körfezi’nde ve tek bir ada olarak gösterilmekteydi.31 Kimi
günümüz otoritelerinin ifade ettiği üzere, var olmayan San Mateus adasının “keşif” yılı olarak
verilen 1516 tarihi yanlış olmalıdır, çünkü burada ada ve adanın ismi Piri Reis haritasında üç
yıl sonra görülmektedir.32
Aynı otoriteler bu efsanevi adanın kaynağını bir boylam hatasına bağlamaktadır. Gine
Körfezi’ndeki adalardan birinin, örneğin 1o24’ S enlemi ve 5o35’ E boylamında bulunan
Annobon Adası’nın yanlışlıkla Batı boylamında gösterildiğini ve bu yüzden San Mateus
olarak tekrarlandığını düşünmektedirler. San Mateus ya da St. Matthews Adası’nın yeri 2o S,
36

8oW; 1o50’ S, 6oW; ve 1o30’S, 6o1’W olarak birbirinden farklı şekillerde bildirilmiştir.33
Ancak St. Matthews’ın kaynağına ilişkin bu tahmin yanlış olmalıdır, çünkü diğer bütün
meridyenlerin ölçüldüğü başlangıç meridyeni ya da sıfır boylamı on altıncı yüzyılda bugünkü
yerinde değildi. On altıncı yüzyılda başlangıç meridyeni olarak en çok Kanarya Adaları’nın
en batısındaki ada olan Ferro’dan (günümüzde Hierro) geçen meridyen kullanılmaktaydı
(resmi bir standart yoktu).34 Londra meridyeni on yedinci yüzyılın sonlarından itibaren
kullanılmaya başlanırken, günümüzde İngiltere, Greenwich’ten geçen baş meridyen ancak
1884 yılında kabul edilmiştir. Bu efsanevi adanın tam yeri hala gizemini korumaktadır, fakat
Portekizlilerin 1460’tan sonra bu bölgeye yaptığı seyahatler sırasında ortaya çıktığına kuşku
yoktur. Volta da Mina ya da Batı Afrika’da Gine Körfezi’nde bulunan Portekiz ileri karakolu
Elmina ile Lizbon arasındaki rota Atlantik’in bu bölgesinden geçmekteydi.35 Anlaşıldığı
kadarıyla 1513 tarihli Piri Reis haritası San Matteo, San Mateus ya da St. Matthew Adası’nı
gösterip de günümüze kadar ulaşan tek haritadır.
Piri Reis haritasında St. Matthews Adası olarak gösterilen adalara benzer bir ada grubu daha
eski tarihli kimi haritalarda zaman zaman aynı mevkide gösterilmekteydi. Bunlar efsanevi
Siren (ya da Mermaid/Deniz kızı) Adalarıydı36 ve örneğin yaklaşık 1489 ile yaklaşık 1500
arasında çizilen Paris haritası37 ile 1500 tarihli La Cosa haritasında38 aynı noktada
gösterilmekteydi. 1492 tarihli Jorge de Aguiar haritasında aynı noktada ayrıca insansız adalar
da gösterilmektedir.39 Piri Reis’in kendi haritasında birçok haritayı bir araya getirdiğini
biliyoruz. Dolayısıyla Piri Reis’in (genellikle beş ada olarak tasvir edilen) Siren Adaları’nı
gösteren en az bir harita ile ıssız San Mateus Adası’nı gösteren başka bir haritadan
yararlanmış olması ve bu iki tasviri birleştirmek suretiyle kendi haritasında Sanmetiyos (San
Mateus) olarak adlandırılan üç adayı çizmiş olması muhtemeldir.
Haritanın yırtılmış olan doğu kenarında, bulunduğu mevkiden dolayı Ascension ya da St.
Helena olması muhtemel bir Güney Atlantik adası bulunmaktadır. Her iki ada da ilk kez on
altıncı yüzyılın hemen başlarında Portekizliler tarafından tespit edilmişti.
Haritanın kuzey ucuna yakın bir noktada, Atlantik üzerinde, bir grup İrlandalı keşişle birlikte
masalsı adalara giden St. Brendan ile ilgili popüler ortaçağ efsanelerinden biri anlatılmaktadır.
Kuzey Atlantik’te üzerinde iki kişi oturan bir balina40 ve yakınlarında bir gemi tasviri
bulunmaktadır. Notta şunlar yazılıdır:

14. Eski çağlarda Sanvolrandan isimli bir papazın Yedi Deniz’i aştığı söylenmektedir. Papazın kuru bir toprak
parçası sandığı bu balığın üstüne çıktığı ve balığın üstünde ateş yaktığı anlatılmaktadır. Balığın arka tarafı
37

yanmaya başlayınca balık denize dalmış. İnsanlar tekrar teknelerine binip gemiye kaçmışlar. Portekizli kafirler
bu olaydan bahsetmemektedir. Bu hikaye eski bir mappaemundi’den (dünya haritasından) alınmıştır. 41

Sanvolrandan zaman zaman St. Blandano ya da St. Brandan da denilen St. Brendan’dır. St.
Brendan ve İrlandalı keşiş arkadaşlarının bir balinanın sırtına çıkmasını anlatan meşhur
hikaye, St. Brendan’ın efsanevi yolculuklarının anlatıldığı bir ortaçağ hikayesinden alınmıştır.
Benzer hikayeler Binbir Gece Masalları’yla İskender’in hayatını anlatan Ortaçağ Avrupa ve
Arap masallarında da geçmektedir.42 Bu St. Brendan ve balina hikayesi, kimi zaman on
dördüncü yüzyıl dünya haritalarıyla,1413 tarihli Mecia de Viladestes haritasında olduğu gibi,
on beşinci yüzyıl deniz haritalarında da görülmektedir.43 Piri Reis’in de dediği gibi Portekiz
haritalarında St. Brendan efsanesine on altıncı yüzyılın ortalarına kadar rastlanmaz.44 Ortaçağ
haritalarında bazen güney yukarıya bakardı. Viladestes ve Piri Reis haritalarında St. Brendan
ve balina tasvirinin “baş aşağı” tasvir edilmesinin nedeni de bu olabilir. Ayrıca St. Brendan’ın
“baş aşağı” durmasının, her iki haritanın da aynı kaynaktan hareketle çizilmiş olmasından
kaynaklanmış olması da muhtemeldir. Bu kaynakta sanatkar boyama sırasında harita yüzeyini
kirletmemek için parşömeni ters çevirmiş olabilir.45
Kuzey Atlantik’te şöyle bir not bulunmaktadır:

19. Portekizli kafirler buranın batısına geçmezler. O taraf tamamen İspanya’ya aittir. Yaptıkları anlaşmaya göre
Cebelitarık’ın iki bin mil batısından geçen çizgi sınır kabul edildi. Portekizliler o tarafa geçmezler. Fakat
Hindistan tarafıyla güney tarafı Portekizlilere aittir.

1494 tarihli Tordesillas Antlaşması’na göre raya ya da Sınır Çizgisi, Cape Verde Adaları’nın
370 fersah batısındaki boylamdan geçmekteydi. İspanya ile Portekiz arasındaki Hıristiyan
olmayan dünyayı birbirinden ayırmaktaydı. Çizginin doğu tarafındaki bütün keşfedilen yerler
Portekiz’e, batı tarafındakilerse İspanya’ya aitti. Sınır çizgisi bazı on altıncı yüzyıl
haritalarında, örneğin 1500 tarihli Juan de la Cosa haritasında, 1502 tarihli Cantino
haritasında, yaklaşık 1506 tarihli ve 3 nolu Kunstmann haritasında, 1525 tarihli Mantua
gökyüzü haritasında, yaklaşık 1526 tarihli Salviati haritasında, yaklaşık 1525-33 tarihli Elçiler
tablosundaki kürede ve 1554 tarihli Lopo Homem haritasında gösterilmektedir.
Kuzey Atlantik’in ortasında bulunan aşağıdaki notta şunlar yazmaktadır:

22. Bu denize Batı Denizi denmektedir, fakat Efren (Frenkçe Avrupalı) denizciler ona İspanya Denizi anlamına
gelen Mar de Ispanya demektedir. Bugüne kadar bu isimlerle bilinmekteydi fakat bu denize açılan ve bu adaları
tanıtan Qulunbu (Colonbo veya Columbus) ve aynı zamanda Hint (Hindistan) bölgesine açılan Portekizli kafirler
38

aralarında anlaşıp bu denize yeni bir isim verdiler. Sağlıklı Yumurta anlamına gelen Ovonaso dediler. Bundan
önce denizin bir sonu veya sınırı olmadığına, öbür ucunda karanlığın hüküm sürdüğüne inanılıyordu. Artık bu
denizin bir kıyı ile sınırlanmış olduğunu öğrendiler ve bir göle benzediği için ona Sağlıklı Yumurta dediler.

Yaklaşık 1453 tarihli Leardo haritasında, Atlantik Okyanusu’nun üzerinde, tıpkı Piri Reis
haritasında olduğu gibi Mare de spagnia (İspanya Denizi) yazmaktadır46. La Cosa haritasında
Mar Espana görülmektedir.47 Bu ve St. Brendan ile balina tasviri gibi diğer ayrıntılar Piri
Reis’in 6 nolu notunda yazan haritanın çizimi sırasında mappeamundi’den (dünya
haritasından) yararlanıldığı yolundaki ibareyi doğrulamaktadır. Bahr-i Isbaniye ya da İspanya
Denizi, Piris Reis’in Bahriye’sinde batı Akdeniz için de kullanılmaktadır.48 Kolomb, Luis de
Santangel’e gönderdiği, “Hint Adaları’ndaki” keşiflerini anlatan ve 1493 başlarındaki dönüş
yolculuğu sırasında kaleme alınan mektubunda Azorlarla Avrupa arasındaki okyanus
bölgesini “mar de Castilla” yani Kastilya (İspanya) Denizi olarak adlandırmaktadır.49
Görünüşe göre Ovosano ile ilgili ifadeler, Piri Reis’in, Oceano ya da Oceanus isminin
İtalyanca “yumurta” anlamına gelen uovo veya huevo ile “sağlık” anlamına gelen sano’dan
geldiğine dair tuhaf ama yanlış anlaşılmış fikirlerinden kaynaklanmaktadır.50 Atlantik’teki bir
ada için kullanılmış olan ve 20 nolu nota dair tartışmalarda sözü edilen Ovo adının Piri Reis
tarafından yanlış anlaşılmış ve bu etimolojik yanlış aktarmada rol oynamış olması da
mümkündür.
Avrupa, Afrika ve (hem gerçek hem de hayali) Atlantik adaları ile şehir ve insan suretlerinin
çizimi açısından Piri Reis haritası tipik bir geç on beşinci ve erken on altıncı yüzyıl deniz
haritasıdır. Bu da Piri Reis’in, kendi dünya haritasında, Avrupa deniz haritalarıyla deniz
haritası benzeri çizimlerden kesinlikle yararlandığına işaret etmektedir.

5 Güney Amerika

Piri Reis haritasında Güney Amerika’nın doğu sahilindeki yer adları on altıncı yüzyıl
başlarındaki yolculukları sırasında Portekizliler tarafından verilmiştir. Doğrudan veya dolaylı
şekilde Portekiz haritalarından yararlanan haritalarda, örneğin 2 nolu Kunstmann haritasında
(yaklaşık 1502-4), Cantino (1502), Caneiro1 (yaklaşık 1505), 3 nolu Kunstmann haritasında
39

(yaklaşık 1502-8), Waldeseemüller (1507), Pesaro (yaklaşık 1505-10) ve Egerton MS 2803,


fol. 9r (yaklaşık 1508-13) haritalarında da genellikle aynı isimler kullanılmaktadır. Bu yer
adlarının çoğu günümüzde de kullanılmaktadır.
Ile de tirnam delonce isimli ada eski haritalardaki Fernao (Fernamo veya Fernando) de
Loronha adasıdır. Loronha ve Noronha ailelerinin evlilik yoluyla birleşmesinden sonra Ilha de
Fernando de Noronha olarak anılmaya başlanmıştır.

Tablo 3. Güney Amerika’ ve Güney Kıtasında Yer Adları

Anahtar Harf Transliterasyon Muhtemel İsim


(Harf çevirisi)
Y lie de timam delonce Ilha Fernando de Noronha
Z Santalo ka Cabo de Sao Roque
AA Kav de Santa Agostini Cabo S. Aostinho
BB San Megali San Miguel
CC San Francesko Rio Sao Francisco
DD Port dali Porto Real
EE Totel Sante Bahie de Todos os Santos
FF Abraklok Abrolhos
GG KavFriyo Cabo Frio
HH Sano Saneyro Rio de Janeiro
II Katino Cananea
JJ Izle Matos ?
KK Ilde Desane ?
LL Ilde Viyole Viola
MM Il de Sara Serra

Santa Roque ya da modern dildeki Sao Roque’nin karşılığı olan Santalo ka’nın yaklaşık 1508-
13 tarihli Egerton MS 2803, fol. 9r haritasındaki Santa Roque için kullanılan “sanlique” ile
ilintili olması mümkündür.2 Daha sonra da görüleceği üzere Piri Reis haritasıyla Egerton MS
2803, fol. 8r haritasındaki yer adları büyük ölçüde aynıdır ve bu da iki haritada kullanılan
kaynaklardan en azından birinin aynı olduğu anlamına gelebilir.
40

Abraklok, Piri Reis’in Abrolhos’a bulduğu karşılıktır. Portekizce “Gözlerinizi açın” yani
“Dikkat!” (kaya ve sığlıklara karşı uyarı) demektir. Ayrıca Brezilya’nın doğu sahilinde, 18o S
mevkiinde bulunan büyük sığlığın adıdır.3
Sano Saneyro (veya Sanu Saniyru) Rio de Janeiro olabilir ve bu meşhur yer adının günümüze
kadar ulaşan haritalar arasında ilk gösterildiği harita Piri Reis haritasıdır.4 Rio paneiro adıyla
ikinci göründüğü yer yaklaşık 1523 tarihli İspanyol Turin haritasıdır. Sano Portekizce seno’yu
(sinüs veya körfez) akla getirmektedir5. On altıncı yüzyıl başlarında bu güzel körfeze
muhtemelen o dönemde Portekizlilerin hizmetinde olan Amerigo Vespucci (1451-1512)
tarafından Rio de Janeiro adı (ilk adı Ocak Nehri Körfezi anlamına gelen Seno de Rio de
Janeiro yahut Portekizce Ocak Körfezi anlamına gelen Seno de Janerio da olabilir) verilmişti.
Katino -veya Cataniu,6 veya katanio,7 veya Qatinu8- Brezilya sahilinde yaklaşık 25oS
mevkiinde, Vespucci’nin9 ulaştığı güneydeki en uç nokta olan ve sonradan Cananor ve
Cananeia olarak bilinen Cananea olabilir.10
Güney Amerika tasviri ve üzerindeki isimler zamanın bu tür haritalarındakilerle aynıdır, yani
on altıncı yüzyıl başlarına ait elle çizilmiş haritalar Portekiz kaynaklı haritalardan hareketle
hazırlanmaktadır. O dönemlerde haritalar iki yöntemle, yani ya elle (manuskript) ya da baskı
yöntemiyle (gravür ve bakır baskısı) yapılmaktaydı. On altıncı yüzyılın ilk yarısına ait,
Portekiz kaynaklarına dayanan haritalar üzerinde yapılan bir inceleme, Piri Reis’in Güney
Amerika tasvirinin kaynağının da elle çizilmiş Portekiz haritaları veya muhtemelen Portekiz
kaynaklı İtalyan haritaları olduğunu ve dolayısıyla yazdığı 6 nolu nottaki bilgiyi
doğrulamaktadır.
Portekizlilerden ya da Portekiz kaynaklarına dayanan, 1513 öncesine ait sadece birkaç Güney
Amerika haritası günümüze kadar ulaşabilmiştir. 1502 tarihli Cantino gökyüzü haritası, 3 nolu
Kunstmann haritası ve Francisco Rodrigues tarafından çizilmiş olan yaklaşık 1511-13 tarihli
Brezilya haritası kesinlikle Portekizlilere aittir. Brezilya sahilini tasvir eden 2 nolu
Kunstmann haritası, Caneiro, Pesaro, King-Hamy-Huntington ve Egerton MS 2803 fol. 9r
haritaları kesinlikle Portekiz kaynaklarına dayanılarak çizilmiş haritalardır.
Piri Reis haritasında gerçeğe nispeten uygun olan kuzeydoğu dirseğindeki sahil şeridi ve doğu
Brezilya sahili çizimleri, bu bölgeyi gösteren kaynak Portekiz haritasının 1502’den sonra
çizildiğini göstermektedir. Cantino haritasında11 aynı sahil şeridi sadece kaba hatlarıyla
gösterilmektedir, oysa Piri Reis haritasında böyle değildir. Bu sahil şeridi, bütün keşiflerin
kaydedildiği, Lizbon’da bulunan ve 1502 tarihli Cantino haritasının kopyalandığı
Portekizlilere ait resmi Padrao haritasında da böyle kabataslak çizilmiş olmalıdır.
41

Söz konusu sahille ilgili kabataslak çizim, on beşinci yüzyıl sonlarında ve on altıncı yüzyıl
başlarında Portekizli ve İspanyol denizcilerin çizdiği Yeni Dünya tasvirlerini de içeren Padrao
ve diğer Portekiz haritalarından hareketle hazırlanan öteki Lusitano-Germanik (Lusitanya-
Alman yani İspanya&Portekiz- Alman) haritalarda da görülmektedir. On altıncı yüzyıl
boyunca Almanya, Lorraine’de ve Orta Avrupa’da harita yapımcılığında bu kartografik
çizimlerle isimler kullanılmaktaydı. Cantino (1502), Caneiro (yaklaşık 1505), Ruysch (1507-
8)ve Waldseemüller (1507, 1513 ve 1516) haritaları tipik Lusitano-Germanik haritalardır.12
Ancak, hepsi de ya Portekizliler tarafından ya da Portekiz kaynaklarını kopyalayan İtalyanlar
tarafından yapılan 2 nolu Kunstmann haritası, 3 nolu Kunstmann haritası, King-Hamy-
Huntington haritası ve Pesaro haritası ile Francisco Rodrigues’in Brezilya haritasında
görüldüğü üzere, 1502’de Cantino haritasının çizilmesinden kısa bir süre sonra Portekizli
kartograflar Brezilya’nın doğu sahili ile dirseği giderek artan bir doğrulukla çizmeye
başladılar. 1501-1503 tarihlerindeki seyahatlerin ardından bu sahil hakkındaki bilgilerin
artmasıyla beraber Portekizli kartograflar Cantino (Padrao) haritasında görülen bu sahili
kabataslak şekilde tasvir etmekten vazgeçerek daha gerçekçi bir şekilde çizdiler.
Brezilya sahili ayrıntılı bir şekilde çizilmiş olup, bugünkü Santos (24oS) veya Cananeia’nın
(25oS) yaklaşık mevkilerinin hemen güneyindeki bir noktaya kadar da oldukça doğru tasvir
edilmiştir. Bu konuda Piri Reis haritası da elle çizilmiş, on altıncı yüzyıl başlarına ait diğer
haritalara, yani tümü de kolayca tanınabilen Cabo Busios, Cabo Frio, Rio de Janeiro, Ilha
Grande ve Punta Marambaya ile Punta Joatinga arasında kalan Angra dos Reis adlı büyük
körfezin hemen güneyinde sona eren bu sahil şeridini aynı veya benzer şekilde tasvir eden 2
nolu Kunstmann, 3 nolu Kunstmann, King-Hamy-Huntington ve Rodrigues Brezilya sahil
haritalarına benzemektedir. Aslında Rodrigues Brezilya sahil haritasıyla Piri Reis haritasının
Güney Afrika sahili tasvirleri 7oS ile yaklaşık 25oS arasında birbirinin adeta tıpa tıp aynısıdır13
(Bkz. Şekil 9). Piri Reis ile Rodrigues’in bu sahil hattını çizerken aynı Portekiz haritasını
kullanmış olmaları muhtemeldir.
Bu eski haritalarda güney ucunun genellikle, Vespucci’nin 1501-1502 tarihlerinde
Portekizliler adına yaptığı seyahat sırasında ulaştığı en güneydeki noktada, yaklaşık 25oS’de
Cananea adını verdiği yeri gösterdiği düşünülmektedir. Bu nokta Rio da Plata’nın 800 mil
kuzeyinde bulunmaktadır. Bu da Kahle ve diğerlerinin Rio da Plata olduğunu söylediği, Piri
Reis haritasındaki Güney Amerika’da bulunan üç ağızlı nehrin büyük ihtimalle o nehir
olmadığına işaret etmektedir.14 Aslında üç ağızdan biri, dikkat çeken şekliyle Piri Reis
haritasında kolayca fark edilebilen bir burun olan Cabo Frio’nun kuzeyidir. Güney
42

Amerika’nın doğu sahilinde bunun gibi üç ağızlı bir nehir bulunmamaktadır. Bunun kıtada
geniş bir alanı suladığı sanılan büyük bir nehrin kabataslak bir tasviri olması muhtemeldir.
Brezilya sahilinin 2 nolu Kunstmann haritasıyla King-Hamy-Huntington haritalarındaki
tasvirlere oldukça benzeyen bölümü özellikle dikkat çekicidir (Bkz. Şekil 10). Bu
haritalardaki sahil tasvirlerinin birbirlerine olan yakın benzerliğinin açık olmasına karşılık,
modern bir Brezilya sahil haritasında birbirinin tıpa tıp aynısı olan bir çizim
bulunmamaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla bu çizim Amazon’un çift ağzını tasvir etmektedir.
Aynı şekilde, Piri Reis haritasında Venezuela’daki Paria Yarımadası ve Paria Körfezi ile
Trinidad adası tasvirleri de bu diğer iki haritada gösterilenlere benzemektedir (Bkz. Şekil 10),
fakat modern bir haritada görüldüğü üzere asıl çizimden belirgin şekilde farklılıklar
bulunmaktadır. Piri Reis haritasıyla 2 nolu Kunstmann haritası ve King-Hamy-Huntington
haritasındaki benzer tasvirler, Piri Reis’in haritasında Portekiz haritalarından ya da Portekiz
haritalarının İtalyan kopyalarından yararlandığını göstermektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla, iki önemli Piri Reis haritası araştırmacısı ve yorumcusu Kahle ve
Hapgood, sahil şeridindeki yerleri tespit etmek için Piri Reis haritasındaki Güney Amerika
sahili ile zamanının öteki el çizimi haritalarını karşılaştırmamışlardır.15 Bunun yerine Piri Reis
haritasını sadece modern bir haritayla karşılaştırmışlardır. Bu da tıpkı diğer örneklerde olduğu
gibi yanlış tespitlere yol açmaktadır. Eski haritalarla modern haritalardaki sahil şeridi
tasvirleri arasındaki yüzeysel benzerlikler doğru bir tespit yapmak açısından kesinlikle
sağlıklı değildir.
Piri Reis haritası ile 2 nolu Kunstmann haritası ve King-Hamy-Huntington haritalarının
tasvirleri arasındaki benzerlikler açıktır. Piri Reis haritasını zamanın elle çizilmiş diğer
haritalarıyla karşılaştırmak ve modern bir harita ışığında incelemek suretiyle, Piri Reis
haritasındaki Güney Amerika’nın bu bölgesinin sahilinde bulunan yer adlarını hatasız bir
şekilde tespit edebiliriz. Zamanın elle çizilmiş haritalarıyla karşılaştırılması halinde kolayca
tespit edilmesi mümkün olan Paria Yarımadası ve Paria Körfezi ile Trinidad’ın Kahle ve
Hapgood tarafından yanlış isimlendirildiği fark edilecektir.16 Görünüşe göre Kahle, Levillier,
Mallery, Hapgood ve diğerlerinin yöntemleri, Piri Reis haritasındaki kara oluşumlarının
üstüne yazılan yer adlarını görmezden gelmek, haritadaki yerlerin adlarını modern bir
haritayla karşılaştırılarak “belirlemek” ve sonra da elle çizilmiş olan Piri Reis haritasının
“şaşırtıcı hassasiyetini” eski baskı haritalarla karşılaştırmak üzerine kurulmuştu.
Hapgood ile diğer bazı yorumcular Piri Reis haritasındaki Brezilya sahilini modern bir
haritadaki sahille karşılaştırmış ve hiç tereddüt etmeden Piri Reis haritasında Güney Amerika
üstünde gösterilen nehirlerin Amazon, Essequibo ve diğer nehirler olduğuna karar
43

vermişlerdir. Hapgood, Piri Reis haritasının dikkat çekecek kadar doğru olduğunu göstermek
için, bu haritayı 1889 tarihli Nordenskiolds Fakscimile-Atlas’ta yeniden basılan zamanın diğer
birçok haritasıyla karşılaştırmıştır.17 Maalesef Fakscimile-Atlas genellikle kaşif haritalarına ve
yapılan keşiflere daha yakın olan ve ayrıca ağaç baskı kalıplarına göre daha eksiksiz ve daha
hassas olan elle çizilmiş haritalara değil, on altıncı yüzyılın baskı haritalarına dayanmaktaydı.
Hapgood, 2 nolu Kunstmann haritası, 3 nolu Kustmann haritası ve King-Hamy-Huntington
haritası gibi dönemin Güney Amerika sahilini gösteren elle çizilmiş haritalarının
röprodüksiyonlarına göz atmış olsaydı, Piri Reis haritasının dönemin elle çizilmiş öteki
haritalarından çok daha hassas olmadığını görecekti. O zaman için baskı haritaların elle
çizilen haritalara göre daha hatalı olduğunu söylemek belki de daha doğru olacaktır.
Güney Amerika’da altı nehir gösterilmektedir. Kahle bunları kuzeyden güneye, Atrato Nehri
(Kolombiya’nın batısında, Uraba Körfezi’ne boşalan bir nehir); Rio Magdalena
(Kolombiya’nın Karayip sahilindeki en büyük nehir); Orinoco; (ağzını ikiyi ayıran Marajo
adasıyla kendini belli eden) Amazon; Parnaiba; ve büyük açılarla birbirlerinden ayrılan üç
ağızla gösterilen Rio de Plata olarak sıralamıştır. Ancak bu adlandırmaların çoğu tartışmalıdır.
Örneğin Kahle’nin Ornicoro diye adlandırdığı nehir, Şekil 10’da denize döküldüğü Paria
Yarımadası ve Paria Körfezi’nin epeyce güneyince gösterilmektedir. Kahle ve Hapgood hayli
naif bir tavırla ve Piri Reis haritasıyla çağdaş haritalarda hangi nehirlerin tasvir edildiğine
bakmadan, Piri Reis haritasındaki nehir ve haliçleri modern haritalarda bulduklarıyla
eşlemişlerdir. Bu da muhtemelen hatalı sonuçlara yol açmış, örneğin Kahle’nin Atrato
Nehri’nin Piri Reis haritasında gösterildiğini ve Hapgood’un da Amazon Nehri’nin iki kere
çizildiğini iddia etmelerine neden olmuştur.18
Hapgood ve Wolff gibi bazı yorumcular Güney Amerika’nın iç kesimlerinde gösterilen
dağların, epeyce kısa olmalarına ve haritada birkaç bin mil uzakta bir noktaya
yerleştirilmelerine rağmen And Dağları olduğunu söylemişlerdir.19 Bunlar kesinlikle And
Dağları olmayıp, ortaçağ ve Rönesans kartograflarının haritalarında genellikle kıtaların
ortalarına yerleştirdikleri kabataslak dağ tasvirleridir. Piri Reis haritasındaki bu mevki
muhtemelen (doğrudan veya dolaylı şekilde) Güney Amerika tasvirinin kaynağı olan Portekiz
haritalarından gelmektedir. Benzer şekilde, 1507’de Waldseemüller’in de meşhur dünya
haritasında (tabii daha önce Yeni Dünya tasvirine kaynaklık eden Portekiz veya İtalyan
kaynaklarında değilse) gösterdiği bu dağlar, Yeni Dünya tasvirlerinde tıpkı Waldeseemüller
gibi Lusitano-Germanik izler taşıyan 1520 tarihli Schöner küresinde de gösterilmektedir.20
Güney Amerika sahilinin Paria Körfezi ile Cabo de Sao Roque arasındaki bölümünün
kartografik tasvirinin evrimi, on altıncı yüzyıl başlarına ait, örneğin Egerton MS 2803, fol. 9r
44

haritası, Caneiro haritası, Pesaro haritası, Ribero haritaları ve benzerleri gibi haritaların bu
sahil üzerindeki çeşitli nehir ağızlarına orantısız ve birbirinden farklı önem atfettiklerini
göstermektedir. On altıncı yüzyılın ilk üç çeyreğine ait haritalarda Amazon’un (kuzey ağzı)
genellikle bu sahil üzerindeki en büyük nehir ağzı olarak tasvir edilmesine rağmen, Orinoco,
Essequibo, Oyapock, Para (Amazon’un güney ağzı) ve Parnaiba nehirleri ile Maranhao
Körfezi de (Bahia de Sao Marcos) genellikle en az onun kadar ve hatta daha büyük
gösterilmektedir. Görünüşe göre, on altıncı yüzyıl başlarındaki kaşiflerle kartografların
kafaları bu nehir ve haliçlerin bazıları konusunda biraz karışıktı. Piri Reis haritasında bu
sahilde yer alan nehir, haliç ve körfezleri daha iyi tanımlayabilmek için sadece modern bir
harita ile karşılaştırma yapmak yeterli değildir. Bunun yerine, bu nehirlerin ağızlarının,
şekillerinin ve isimlerinin elle çizilen haritalarda en eski dönemlerden itibaren nasıl değişime
uğradıklarını incelemek gerekmektedir.21 Bu görevi başka bir zamana bırakalım.22
Güney Amerika’nın iç kesimlerinde, ortaçağ dünya haritalarında sıkça tasvir edilen bazı
fantastik yaratıklar gösterilmektedir. Antik çağ ve ortaçağ edebiyatında ve özellikle de
Persica and Indica of Ctesias of Cnidus (tahmini MÖ beşinci yüzyıl), Büyük Plinius’un
Histeria Naturalis’i (MS 23-79), John de Mandeville’in Travels’ı (tahmini on dördüncü
yüzyıl), Physiologus ve Ortaçağlara ve Rönesans dönemine ait birçok hayvan öykülerinde bu
canavarların uzun bir geçmişi vardır.23 Piri Reis’in elinin altındaki kaynağın, on üçüncü
yüzyıl “Müslümanlarının Plinius’u” Zekeriya b. Muhammed b. Mahmud al-Kammuni al-
Qazwini’ye ait (el-Kazvini) Acaib al-Mahlukat’ı, yani Garip Yaratıklar’ı ya da ya da
ondördüncü yüzyılda Hamdullah al-Mustaufi Al-Qazwini’nin (El-Kazvini) Nuzhat-ul Qulüb’ü
gibi Arap hayvan hikayeleri veya ansiklopedik eserleri olması mümkündür.24
Piri Reis haritasında köpek yüzlü adam Cynocephali ya da Cynophali ile yüzleri göğüslerinde
bulunan başsız Acephaliy ya da Blemmyae tasvirleri gösterilmektedir. Haritada ayrıca fildişine
benzer dişlere ve hareketli boynuzlara sahip, benekli bir ata benzeyen bir dağ keçisi25 ile
kıvrık boynuzu, tek boynuzlu atlardan daha büyük olan at benzeri bir gövdesi ve fil gibi
ayakları olan efsanevi yaratık, denizgergedanı bulunmaktadır.26 Hindistan veya Afrika ile
özdeşleştirilen bütün bu efsanevi yaratıklar Ortaçağ haritalarında Asya veya Afrika’da
gösterilmektedir.27
Birkaç tarihçi, Güney Amerika’nın merkezinde gösterilen maymunla Güney Kıtası’nda
gösterilen yılan dışında Yeni Dünya hayvanlarını tanımadıkları halde, bu mitolojik
yaratıklardan bazılarını, örneğin lamalarla pumaları28 Güney Amerika faunası içinde
göstermişlerdi. Avrupalılar sonradan Güney Amerika’nın batı sahilleriyle And Dağları’na
yaptıkları seyahatlere kadar lamaları bilmiyorlardı.
45

Bazı yorumcular29, Piri Reis’in insan, kuş, vahşi hayvan ve canavarları tasvir ederek,
yaratıkların görüntülerinin çizilmemesi yolundaki İslami emre karşı çıktığını ileri
sürmüşlerdir. Oysa on beşinci ve on altıncı yüzyıl Osmanlı el yazması metin ve haritalarla
çanak çömlek gibi malzemeler üzerinde yapılacak üstünkörü bir incelemede bile insan ve
hayvan tasvirlerine rastlamak mümkündür. Piri Reis’in harita üzerinde yaratık tasvirlerine yer
vererek zamanının normal ve talep edilen süsleme kurallarından saptığı doğru
görünmemektedir.
İlk kaşiflerin bu geleneksel mitolojik yaratıkları aramış oldukları kayıtlara geçmiş olmakla
beraber, Piri Reis haritası bu efsanevi Ortaçağ yaratıklarını Yeni Dünya üzerinde tasvir eden
birkaç haritadan biridir. Bunların Piri Reis haritasında nasıl olup da Güney Amerika üstünde
gösterildiği konusunda ancak tahminde bulunabiliriz. Rönesans30 dönemindeki bazı kitaplarda
bu muhteşem hayvanların resimlerine yer verilmeye devam edilmekle beraber, bu efsanevi
antik yaratıklar, bir harita efsanesine göre yaratıkları Güney Amerika’ya yakıştıran 1540
tarihli Sebastian Cabot haritası ile her ikisi de 1599 tarihli olan Hondius ve de Bry’ın Gine
haritaları gibi sadece birkaç eski haritada Yeni Dünya’ya mal edilmiştir. Piri Reis,
Bahriye’nin önsözünde bu efsanevi yaratıklardan bazılarını tarif ederek bunların Çin
Denizi’ndeki adalarda yaşadıklarını belirtmektedir.31
Güney Amerika’ın üzerinde bulunan bu notların çoğunda, tasvir edilen fantastik yaratıklarla
ilgili ayrıntılar yer almaktadır. İlginç bir şekilde, Portekizlilerin ve de özellikle Pedro Alvares
Cabral’ın (yaklaşık 1467-1520) 1520 yılında Güney Amerika’ya yaptığı seyahatler hakkında
bilgi veren notlar, haritada Güney Amerika ile Güney Kıtası’nın birleştiği yerde
bulunmaktadır. Piri Reis bu bilgileri muhtemelen yararlandığı Portekiz haritalarından almış
olmalıdır.
Aşağıdaki not firavunfaresine benzeyen bir yaratığın yanında yer almaktadır:

28. Bu yaratığa şami derler.

Osmanlıca-Türkçe bir kelime olan şami “yüce” veya “Semitik” anlamına gelmektedir. Aynı
Arapça sözcük “Suriyeli” anlamına da gelir. (Şayet doğru okunuyorsa) Bu anlamlardan hiçbiri
haritanın içeriğine uymamaktadır. Piri Reis’in ne demek istediği veya bu bilgiyi aldığı kaynak
bilinmemektedir. Piri Reis’in, anlamına veya etimolojisine herhangi bir önem atfetmeden,
sadece yaratığın ismini vermiş olması da mümkündür.
Günümüz Brezilya sahiline 25 nolu not düşülmüştür:
46

25. Bu topraklar meskundur ve çok sayıda insan yaşamaktadır.

Yukarda bahsedilen denizgergedanı resminin yanında 23 nolu not yer almaktadır:

23. Burada tek boynuzlu öküzler ve ayrıca bu şekilde vahşi hayvanlar bulunmaktadır.

Yukarda bahsedilen Acephali ya da Blemmyae resminin yanında 24 nolu not yer almaktadır:

24. Bu vahşi yaratıklar yedi karış boyundadır. Gözleri arasında sadece bir karış mesafe vardır. Buna rağmen
zararsız oldukları söylenir.

Cynocephali ya da köpek yüzlü adamın yanına 29 nolu not düşülmüştür:

29. Bu bölgenin dağlarında buna benzeyen yaratıklar bulunmaktadır ve kıyılarda birçok insan ve sonsuz altın
madeni bulunmaktadır.32

Daha güneyde, Portekizlilerin ilk seyahatleri sırasında ulaştığı en uç noktanın daha ilerisinde,
Güney Amerika’nın Atlantik sahil şeridi doğu istikametinde33 bir yay yaparak güneydeki
büyük bir kara parçasıyla birleşmektedir. Bu birleşmenin meydana getirdiği büyük körfezde
bazı adalar bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının adları Izle Matos, Ilde Desane ve Ilde
Viyole’dir. Sahilin daha doğusunda kalan adanın ismi Il de Sare’dir.34 (De Bure Küresi olarak
da bilinen) Yaklaşık 1528 tarihli Paris Gilt Küresi’nde, Güney Kıtası’ndaki Macellan
Boğazı’nın güneyinde, son iki isim (muhtemelen Terre de Sierras, yani “Dağlık Topraklar” ya
da Terra Sierpes, yani “Yılanlı Topraklar”dan gelen) Terra de Sier ve (“Menekşe Dağları” ya
da “Mor Dağlar”) Serra de Violas olarak yazılmaktadır.35 Bu iki isim, aralarında kalp
şeklindeki tek dünya haritası olan 1534 tarihli Oronce Fine (Orontius Finaeus) haritasıyla
1535 civarlarında Almanya’da yapılan üçgen parçalı haritaların da aralarında bulunduğu
sonraki haritalarda da yer almaktadır.36 Sara (Sier) ve Viyole (Violas) yer adlarının kaynağı
bilinmemektedir, fakat Piri Reis haritası muhtemelen yararlandığı Portekiz haritalarından
dolayı bunların bilinen ilk isimlerini muhafaza etmektedir. Sara isminin on ikinci yüzyılda
İdrisi’nin Avrupa ile Afrika’nın batısında, Karanlık Deniz’de tarif ettiği ve Ortaçağ
efsanelerinde Büyük İskender tarafından ziyaret edildiği söylenen Sâra Adası’yla bağlantılı
veya ondan gelmiş olması mümkündür.37
Güney Kıtası’nın üzerine de bazı notlar düşülmüştür, ancak Pedro Alvares Cabral
komutasındaki Portekizlilerin 1500 yılında Brezilya’yı keşfetmesini anlatan bu notlar Güney
47

Amerika ile ilgilidir.38 1515 yılında Almanya’da Copia der Newen ausz Presillg Landt
(Brezilya Toprağı’ndan Gelen Bir Mektubun Kopyası) isimli, imzasız ve oldukça karmaşık
bir kitapçık basıldı. Bu kitapçık 1515’te Johannes Schöner ve 1531’de Oronce Fine gibi
coğrafyacı ve kartografyacıların Brezilya hakkındaki harita notlarını hatalı bir şekilde Güney
Kıtası’nın üzerine koymalarına neden oldu.40 On altıncı yüzyılın sonralarında Guillaume Le
Testu (1555) gibi karografyacılar da insanlarla tek boynuzlu atlar ve diğer efsanevi
yaratıkların aralarında bulunduğu hayvanları Güney Kıtası’nın üstüne yerleştirdiler.
Piri Reis’in gerek Güney Kıtası’ndaki Brezilya ve Cabral notlarını gerekse Güney Kıtası
üzerindeki hayvan tasvirlerini bu kartografyacılardan önce düşmüş ve yapmış olması ilginçtir.
Belki de Piri Reis ve Brezilya ile Güney Kıtası’nı birbiriyle karıştıran Copia der Newen
Zeytung ausz Presillg Landt’ın yazarı aynı kaynaktan yararlanmıştır. Piri Reis haritası Güney
Kıtası’ndaki Brezilya hakkında bilgi aktaran ve Güney Kıtası’ndaki efsanevi vb. yaratıkları
tasvir eden ilk haritadır.
Güney Amerika ile Güney Kıtası’nın birleşme noktasında bulunan körfezdeki adaların
yanında şu notlar yazmaktadır:

30. Bu adalarda altın madeni bulunmaktadır.

Güney Amerika ile Güney Kıtası’nı birleştiren kıvrımlı sahil şeridinde, 1500 yılında Pedro
Alvares komutasındaki Portekizlilerin Brezilya’yı keşfi anlatılmaktadır:

8. Bir Portekiz gemisi Hint iline (Hindistan’a) giderken kıyıdan esen ters bir rüzgarla karşılaştı. Rüzgar gemiyi
kıyıdan uzaklaştırdı (okunmaz halde). Bir fırtınayla güney istikametinde sürüklendikten sonra karşılarında bir
sahil gördüler. Sahile doğru ilerlediler (okunmaz halde). Demir atacak güzel yerler bulunduğunu gördüler. Demir
attılar ve teknelerle kıyıya çıktılar. Etrafta insanlar gördüler, hepsi de çırılçıplaktı. Fakat bunlar uçları balık
kemiğinden yapılmış oklar attılar. Orada sekiz gün kaldılar. İşaretler yardımıyla bu insanlarla alışveriş yaptılar.
O gemi bu toprakları gördü ve onlar hakkında yazdı (okunmaz halde). Bahsi geçen gemi Hint’e gitmeyerek
Portekiz’e döndü ve haberi verdi. Sekiz karavel gönderdiler. Bu kıyıları detaylı olarak tarif ettiler. Bu not oradan
alınmıştır.

Bu not Cabral’ın uğradığı Brezilya bölgesinin daha güneyindedir. Gerek 1502 tarihli Cantino
haritasında gerekse 1506 tarihli Contarini-Rosselli haritasında (Yeni Dünya’yı gösteren,
bilinen ilk basılı harita) Güney Amerika’nın Cabral tarafından keşfiyle ilgili notlar mevcuttur.
Bu notlar da aynı şekilde doğuya kıvrılan sahil şeridinin yanında yer almaktadır. Cantino
haritası resmi Portekiz Padrao haritasının bir kopyasıdır. Contarini-Rosselli haritası eski
48

Portekiz haritalarıyla benzerlikler göstermektedir ve anlaşıldığı kadarıyla gerek Piri Reis


haritasındaki gerekse Contarini-Rosselli haritasındaki notların kaynakları aynı Portekiz
haritalarıdır. Günümüze kadar ulaşan, bu döneme ait elle çizilmiş veya basılı hiçbir haritada,
Cabral’ın Brezilya yolculuğu hakkında, Piri Reis’in 8 ve 18 nolu notları kadar bilgi
bulunmamaktadır.
Cabral’ın filosu muhtemelen kuzeydoğu ve güneydoğu ticaret rüzgarlarından istifade etmek
ve Vasco da Gama’dan başına gelenlerden öğrenileceği üzere ekvator bölgesindeki durgun
alandan uzak durmak için Cape Verde Adaları’ndan güney-güneydoğu yönüne doğru seyretti.
Brezilya sahilini gördükten (22 Nisan 1500) ve orada bir gün demirledikten (23 Nisan) sonra
filo bir nehir ağzında daha uygun bir demir yeri buldu ve sekiz gün orada kaldı. Cabral
gemilerinden birini keşif haberini bildirmek üzere Portekiz’e geri gönderirken, filonun geri
kalanı Hindistan’a doğru yola devam etti. Cabral’ın keşfini araştırmak üzere Portekiz’den
(Piri Reis’in notunda sekiz gemiden oluştuğunu söylediği) bir filo gönderildi. Piri Reis
haritasındaki bu detaylar oldukça doğru olup muhtemelen bir Portekiz haritasından alınmıştır.
Piris Reis haritasındaki bu notla 18 nolu not, o zaman Cabral’ın Brezilya keşfini bir fırtınaya
bağlayan tek kayıtlardır. Zamanın seyahatle ilgili kayıtlarında Cabral ve filosunun Brezilya’yı
keşfetmelerine yol açan rotayı niçin seçtiklerine dair bir ifade bulunmamakla birlikte, bu
rotanın Gine’deki durgun sulardan uzak durup elverişli rüzgarlardan yararlanmak suretiyle
filonun güvenliğini sağlama almak için seçildiği düşünülmektedir.41 Modern araştırmacılar
Cabral’ın Brezilya keşfini bir fırtınaya veya kötü hava koşullarına bağlamamakla beraber, Piri
Reis haritasındaki ifadeler yeniden değerlendirilmeye muhtaçtır.42
Aşağıdaki not demirli bir gemi tasvirinin yanında bulunmakta ve 8 nolu nota atıf yapmaktadır:

18. Fırtınaya yakalanıp bu topraklara gelen Portekiz gemisi budur. Ayrıntılar haritanın kenarında yazmaktadır.

Güney Amerika ile Güney Kıtası arasındaki kara bağlantısında 7 nolu not yer almaktadır.

7. Burada:
Portekizli kafirler tarafından burada gece ve gündüzün en kısa dönemlerinde iki saat, en uzun evrede yirmi iki
saat sürdüğü belirtilmektedir. Gündüzler oldukça sıcak ve geceler çok nemlidir.

Batlamyus enlemi göstermek için yaz gündönümlerinde maksimum, kış dönümlerinde


minimum gün ışığı saati yöntemini kullanmaktaydı. Gün ışığı saatleriyle gösterilen nottaki
enlem, güneşin kenarının, ortasının ya da bütün halinin görülmesine bağlı olarak 60o ile 67oS
49

arasında değişmektedir.43 Tierra del Fuego’daki Drake Geçidi ile Antartika’daki Palmer
Yarımadası arasında kalan bu enlem aralığı bir sonraki yüzyıla kadar Portekizlilerin ya da
bilinen herhangi birilerinin gidemeyeceği kadar güneyde kalmaktadır.

You might also like