Professional Documents
Culture Documents
MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ
ÖNSÖZ
MYTHOS VE MYTHOLOGIA
İlkin Söz vardı, der Kitap. Bunu Platon duysa, söz mü, hangi söz, diye sorar. Çünkü eski Yunan
dilinde söz kavramını vermek için bir değil, üç sözcük vardır: Biri "mythos", öbürü "epos", üçüncüsü
"logos". Mythos söylenen veya duyulan sözdür, masal, öykü, efsane anlamına gelir. Ama mythos'a
pek güven olmaz, çünkü insanlar gördüklerini, duyduklarını anlatırken birçok yalanlarla süslerler.
Bu yüzdendir ki Herodot gibi bir tarihçi mythos'a tarih değeri olmayan güvenilmez söylenti der,
Platon gibi bir filozof da mythos'u gerçeklerle ilişkisiz, uydurma, boş ve gülünç bir masal diye
tanımlar. Epos daha değişik bir anlam taşır: Belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür,
epos insana tanrı armağanıdır, güzelim süslü sözleri bir araya getirerek büyüler dinleyicilerini bir
ozan. Ozanın sözünü tanımlayan epos böylece şiir, destan, ezgi anlamına gelmiş ve o gün bugün
epik ve epope diye Batılı dillerin hepsinde yerini almıştır. Mythos'la epos arasında ilkinden bir
yakınlık vardır, mythos söylenen sözün, anlatılan öykünün içeriği ise, epos da onun doğal olarak
aldığı ölçülü, süslü ve dengeli biçimidir. Epos ne kadar güzelse, mythos o kadar etkili olur, epos'la
mythos'un bu başarılı evlenmesidir ki, ilkçağdan kalma efsanelerin ürün vere vere günümüze dek
yaşamasını ve mythos kavramının çağlar ve uluslararası bir nitelik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını
sağlamıştır.
Ama bir de logos vardı. Onun sözcüğünü başta Herakleitos olmak üzere İonya düşünürleri eski
deyimiyle "physiologoi", yani doğa bilginleri yapmıştır. Onlara göre logos gerçeğin insan sözüyle dile
gelmesidir. Logos bir yasal düzeni yansıtır, insanın bedeninde ve ruhunda bir logos bulunduğu gibi,
evrenin ve doğanın da logos'u vardır. Logos insanda düşünce, doğada kanundur, her yerde ve her
şeyde vardır, ortaklaşa ve tanrısaldır. Logos'u bulmak, sırlarını göz önüne sermek, insan sözüyle dile
getirmek düşünürün asıl ödevidir. Logos kavramıyla açılan bu çığır dosdoğru bilime varmış, öyle ki
logos-logia bugün herhangi bir araştırma dalında bilgini ve bilimi dile getirmek için kullanılan birer
ek olmuştur.
Mythos'la epos uyumlu bir bütün içinde birleştikleri halde, onlarla logos arasında ilkinden ve gün
geçtikçe kesinleşen bir karşıtlık baş göstermiştir. Birbirine zıt iki akım almış yürümüştür. Ege
kıyılarında filiz veren destanlar, övgüler, ezgilerin yanında, gene Ionya'da doğup gelişen bilim
kolları: Fizik Tiatematik, yer ve gök bilimi, tarih ve coğrafya. Bilginler mythos'un uydurduğu epos'un
dile getirdiği tanrı masallarını hor görür, yerdikçe yerer, evreni ve insanı anlatmakta bu türün
yalancı ve zararlı yollara saptığını ileri sürer dururlar. Ne var ki evren tanımını dile getirmek için bu
bilginlerin çoğu da epos biçimine, yani destana özgü heksametron ölçüsüne başvurmaktan
alamazlar kendilerini. Yalnız Herakleitos düzyazıyla dile getirir düşüncesini.
Platon'un tutumu daha da ibret vericidir. Homeros'u tanrılar üstüne yalanlar uydurdu, topluma
zararlı efsaneler düzdü-diye suçlamakla başımızı şişiren bu filozof "Devlet", ya da "Gorgias" gibi en
önemli dialoglarının sonunda gerçeğin gerçeğini, tanrılar katındaki hakikati gözümüzün önüne
sermek, fiziküstü kanıtlarla tanımlamak istedi mi, bir mythos uydurur. Ne yapsın ki mythos'tan ayrı
düşünemez, düşüncesi mythos kalıbına kendiliğinden girer. Mythos Yunan düşüncesiyle özdeştir
denebilir hem yalnız Yunan mı, insan düşüncesi ve onun ürettiği dille özdeş olsa gerek ki,
Homeros'tan bugüne dünya sanatçıları mythos'u kendilerine tükenmez bir esin kaynağı olarak
almışlardır.
Ama "mythologia" sözcüğünde mythos'la logos'un, karşıt bu iki kavramın birleştiğini görmüyor
muyuz? Mythologia efsaneler bilimi anlamına gelmez mi? Hem gelir, hem de gelmez. Erken ilkçağda
"mythologein" diye bir fiil vardır, masal anlatmak demektir, sözlü gelenekle dilden dile aktarılan
efsanelerin ozanlarca sürdürülmesini de belirtir. Mythologia kavramı da aynı anlama gelir. Hem
masal ve efsanelerin toplandığı kitap için, hem de ilkçağın sonlarında "mythos-graphos", yani
mythos yazarı denilen derleyicilerin yaptığı iş için kullanılır. Ama mythologia bugün taşıdığı geniş ve
kapsayıcı anlama gelmemiştir ilkçağın hiçbir döneminde. Mythos, çok tanrılı bir dinin tanrıları
üstüne anlatılan efsane, mythologia da bu efsanelerin bir araya geldiği kitap olduğuna göre,
mythologia ilkçağın din kitabı olmalı gerek, oysa değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Çünkü bu
efsaneler İnanç -tek tanrılı dinlerde söz konusu edilen inanç- düzeyine yükselmemiştir. Sözlü ya da
yazılı yazın ve sanat kollarının hepsinde durmadan konu edinilip işlenen ve işlendikçe değişen
mythos'lar ne kadar ozan, yazar, sanatçı varsa, o kadar biçim almış, bu nedenle hiçbir zaman belli
bir dinin tek kitabı halinde toplanamamıştır. Böyle bir çeşitlilik, böylesine öğreti ve yöntem yok-
luğu, bu tür başıboşluk, özgürlük ve özerklik başka hiçbir din ve efsanelerinde görülmemiştir. İlkçağ
mythos'u layiktir, din adamının değil, sanatçının uğraşıdır, onun anlamı, yön ve biçimi din alanında
verilmez, sanat alanında verilir. Asıl yaratıcısı da sözdür ve söz ustasıdır. Mythos, epos, giderek
logos bile birleşmişlerdir onun doğup gelişmesine. Gerçekle ilişkisi olup olmadığına gelince,
mythos'un gerçeğini sözün dışında aramak boşunadır. Asıl gerçek insan sözünün içinde, özünde,
şiirindedir. Bunu anladığı içindir ki, ilkçağ insanı sözle birbirinden renkli, büyüleyici ve inandırıcı
yapıtlar yaratabilmiş ve sözün bir kitap içinde donmasını önleyerek, çağdan çağa, insan kanı gibi
sıcak sıcak akmasını, böylece canlılığını sonsuzluğa dek aktarmasını sağlamıştır.
MYTHOS YARATICILARI
Herodot der ki, tanrı soylarını sayıp döken, tanrılara adlarını veren, niteliklerini tanımlayan ve
efsanelerini anlatan, Homeros'la Hesiodos'tur. Yani çok tanrılı ilkçağ dininin yaratıcıları,
peygamberleridir onlar demeye getirir. Ne var ki bu yaratıcılığın neye yarayacağını bilmez, bilemez
Herodot. Yunan mythos'unun yazına vurulması, evet, Homeros ve Hesiodos'la başlar, ama orada
kalmaz, Homeros'la Hesiodos'un yarattıkları tanrı soylarına ve efsanelerine -ki bu konuda ilk iki
yaratıcının bile söyledikleri birbirini tutmaz- ekler, katkılar yapılır, yazın türleri çoğaldıkça
mythoslar da yeni anlatımlar ve yorumlarla zenginleşir. Destan çağını İonya'da da, Yunanistan'da da
"melos" denilen lirik şiir türleri izler, çalgı eşliğiyle bir kişinin, ya da bir koronun söylediği bu
ezgilerde de mythos önemli bir yer tutar, "hymnos" denilen övgülerde başlıca konudur. Hele traged-
ya ile mythos yeniden doğar, tragedya yazarlarının elinde bir daha yitiremeyeceği bir öz ve anlamla
yüklenir: İnsanlık dramının aynası, simgesi oluverir. Konusunu gerçek olaylardan alan bir iki
tragedya dışında -ki bunlar da büyük tepkiyle karşılanmış ve tutunamamıştır- tragedyanın tek
kaynağı mythos'tur. Destandan tragedyaya tür ve görüş ayrılığının gerektirdiği büyük bir farklılık
vardır. Destanda başrolü oynayan tanrılar arka plana itilir, yeni tanrılar, yeni kahramanlar ön plana
alınıp tragedya yazarının seyircilerine yaşatmak istediği dramın gereklerine göre aydınlanır. Dram
insan dramıdır ama ipleri gene de tanrıların elindedir, onları destanda olduğu gibi bir dağın
tepesinden savaşı yönetir ya da bir insanın ölüm kalımını tartıya vurur görmeyiz, amaç ve eylemleri
saklı kalır, anlaşılmadığı oranda da korkuçtur; tragedya tanrıları, bilerek ya da bilmeyerek işlediği
bir suç için insanı yıkıma götüren amansız yazgıyı, lanete uğramış bütün bir soyun zincirleme suç ve
cezasını simgeler.
AKDENİZ MİTOLOJİSİ
Şimdi sorarım size: Mitoloji diye bir kitap yazmaya girişince bu bin bir kaynak arasından
hangisini seçip de anlatsın çağdaş bir yazar? Kaldı ki mitoloji deyince başta Yunan-Roma mitolojisi
diye bir kavram akla gelir. Bu anlayış da hatalıdır. Aslında bir Akdeniz çevresi efsaneler topluluğu
vardır, onu Yunanistan ve Roma'ya mal etmemiz, bu efsanelerin Yunanistan ve Roma uyruklu
yazarların ka-lemiyle Yunanca ve Latince olarak yazılmış olmasından ileri gelir. Oysa bu efsanelerin
çıkış yeri ne Yunanistandır, ne de İtalya, Anadolu'dur, Girit'tir, Mezopotamya'dır, Fenike, Mısır'dır, ya
da bütün bu yerlerdeki sözlü geleneklerin karışımından ortaya çıkmış bir bütündür. Yunanlı ya da
Romalı kaynak yazarlar anlattıkları efsanenin asıl kaynağını araştırmazlar, onu bilseler bile kimi
zaman si-yasal amaçlar güderek saklarlar, bile bile değiştirirler. Hem ozanlar ve yazarlar özgür
müdürler? Kimin için yazdıkları, kime hizmet ettikleri belli olur. En büyük iki destan yazarı buna
örnektir: Homeros İonya'lıdır, gönlü Troya'dan yanadır, ama efendileri Troya savaşını kazanmış,
Anadolu'nun kilit noktası olan Dardanos kalesini yıkmış Akhalardır, onları kahraman göstermek
zorundadır, oysa asıl insan-kahraman Hektor'dur İlyada'da. Vergilius ise Augustus çağının kültür
politikasına hizmet etmekle görevlidir, Roma'ya bir kahramanlık geçmişi yaratmak amacıyla yazar
Aeneis destanını ve Homeros'un tam tersine asıl gücü kuvveti Troyalılarda göstermeye çalışır. Bu açı
ve erek farkları mythos anlatımında da farklılıklara yol açar.
İkinci bir güçlük mythos anlayışında gün geçtikçe artan değişik görüşlerdir. Son yıllara dek
"Yunan mucizesi" diye bir balon uçup dururdu. Batı dünyası insan değerlerinin dile geldiği ve büyük
sanat yapıtlarıyla ölümsüzlük kazandığı tek kaynağın Yunan-Roma uygarlığı ve kültürü olduğuna
inanırdı. Bu dar görüşlü açıdan bakılınca Yunan mucizesini yaratan asıl kaynak ve etkenlerin ne
olduğu araştırılmaz, görmezlikten gelinir, bu inancı sarsacak bir bulut ortaya çıktı mı, bile bile ve
bilimselliğe aykırı bir tek yönlülükle tartışmaya, giderek kavgaya girişilirdi. Troya'nın Çanakkale
yöresinde olmadığını, Schliemann-Dörpfeld-Blegen üçlüsünün gün ışığına çıkardıkları koca uygarlık
merkezinin Homeros'un İlyada'sıyla bir ilişkisi bulunmadığını ileri sürmekte direnen sözüm ona
bilginler bugün bile ortalıkta dolaşır ve kör görüşlerini kitaplara aktarmak yolunu bulurlar.
Arkeolojinin son buluşları tarihle ilgili bilim kollarını göz kamaştırıcı bir ışıkla aydınlatmaktadır ama
Anadolu arkeolojisi daha yenidir, Hititlere ancak son on, on beş yıl içinde yazılmış kitaplarda yer
verilir, yüzyılımızın başlangıcında yayımlanmış bir mitoljide bakarsınız ki Ana Tanrıça Kybele'ye
ancak yarım sütunluk bir yer ayrılmıştır. Apollon ya da Artemis'i Türkiye'nin Ege bölgesinde toprak-
tan çıkarılan anıtların ışığında yorumlamak, değerlendirmek daha hiçbir derli toplu mitoloji
kitabına erek ve görev olmamıştır. Kısacası ilkçağın yazılı kaynaklarıyla günümüzün buluşlarını bir
araya getirerek çok yönlü bir görüşle toplamaya daha pek az bilgin girişmektedir. Bu yolda
Halikarnas Balıkçısı çığır açıcı, yol göstericidir, yani Yunan'ı, Türk'ü olmayan, uluslararası tek
bilimsel gerçeği aramaya koyulan gerçek bir bilgindir. Onun açtığı yoldan gitmekle birlikte eski ya-
zın kaynaklarına da hakkını vermek "Mitoloji Sözlüğü" adıyla okuyucuya sunduğumuz bu kitabın tek
amacıdır. Hemen söyleyelim ki bu kitap bir denemedir, eksiklerini, yetersizliklerini bile bile
yayımlamaya giriştiğimiz bir deneme.
Yukarda sözünü ettiğimiz sorunları bir dereceye kadar çözümleyebilmek için bu "Mitoloji
Sözlügü"nü hem bir sözlük, hem de bir antoloji olarak düzenlemek yolunu seçtik. Efsanelik
kişilerden kim söz ediyorsa Homeros mu, Hesiodos mu, tragedya yazarları mı, onların anlatımını
elden geldiği kadar kendi metinlerinden vermeyi denedik. Burada Türkiye'de Türkçe olarak bulunan
kaynakların çokluğu bizi sevindirdi Tercüme Bürosunun açtığı çığır ve Milli Egitim Bakanlığı nın
yayımladığı İlk klasikleri çevirilerinden bu yana çok çalışılmış ve; Yunan-Latin yazınının ana
yapıtları bugün okunur bir dille kazandırılmış bulunmaktadır. Daha öteye gidilmiş, mitolojik öyküler
ve kişiler Batı yazınına olduğu gibi bizim de şiirimize konu olmuştur. Bizden önce Türkçe mitolojiler
de yayımlanmıştır. Elimize geçenleri çalışmamıza ortak ettik. Bu çapta bir mitoloji sözlüğü bir tek
kişinin yapacağı iş değildi. Batı kaynaklı bir tek mitoloji kitabını çevirmektense, kendi
olanaklarımızla, kendi yazılı kaynaklarımızdan faydalanarak özgün bir deneme yapmayı yeğ gördük.
Hangi kaynaklardan nasıl faydalandığımızı, bu kitabı nasıl hazırlayıp hangi yöntemlere göre
dizdiğimizi kitabın sonuna eklediğimiz Sonsöz'de belirtmekteyiz. Okuyucu bu bölümde, sözlüğü nasıl
kullanacağını da bulabilecektir.
Sözün kısası ben burada tek başıma değil, yapıtları ve çalışmaları elime geçen birçok yazarlarla
birlikte ortaya çıkmak istedim. Bu kaynakları bulmada ve değerlendirmede ister istemez kişisel
eğilimlerime göre bir seçme yaptım. Okuyucu bunu bana bağışlasın ve eleştirilerini, yergilerini,
önerilerini benden esirgemesin. Çabamın tek ödülü bu olabilir.
Borcum büyüktür: En başta hocam Prof. Dr. Georg Rohde'yi anmak isterim. Mythos ve
mythologia’nın ne olduğunu, böyle bir çalışmanın bilimsel yollardan nasıl sürdürüleceğini de
göstermiştir. Bu kitaptaki "Kybele" maddesini onun 1937'deki Türk Tarih Kongresinde verdiği tebliğe
borçluyum. Ama asıl esin kaynağım sevgili ustam ve dostum Halikarnas Balıkçısı'dır. Yurdumuzun
eşsiz değerlerine saygıyı ve sevgiyi o aşıladı bana. Çok borçlu olduğum bir kişi de, birlikte
çevirdiğimiz İlyada ve Odysseia'yı güzelim şiir diliyle Türkçeye kazandıran arkadaşım A. Kadir'dir. Bu
kitap Homeros'la doludur, nasıl olmasın ki Batı uygarlığının ilk ve en büyük ozanı yurttaşımız
Homeros burcu burcu Anadolu kokar.
Azra Erhat
İstanbul, 1972
A
olmuş, tanrıça böylelikle Samos'ta kalmak
Abas. istediğini belli etmiş. Samos Hera'sı diye
(1) İlyada'da adı geçen Abant'lar boyuna anılan ünlü bir heykel İlkçağ arkaik sanatının
adını veren kahraman. Poseidon ile su perisi en önemli yapıtlanndan sayılır. Sisamlılar Hera
Arethusa'nun oğlu. ve Admete adına yılda bir bayram yaparlardı.
Başka bir anlatıma göre, Agamedes ile arasındaki kardeş düşmanlığı ve onun
Trophonios Delphoi tapınağını bitirince, sonucunda İşlenen korkunç suçlar daha çok
tanrıdan ücretlerini istemişler, Apollon da altı tragedyaya konu olmuştur (Atreus). Ama
gün yiyip içip eğlenmelerini, yedinci günü destan Agamemnon'u bir krala özgü bütün
Öyle olmuş, yedinci gece uykuya dalınca iki üstünde durmaya değer.
mimar bir daha uyanmamışlar. Tanrı onlara en İlyada'nın konusu, Agamemnon ile
büyük ödül diye tatlı bir ölüm bağışlamış. Akhilleus arasındaki kavga Agamemnon
yüzünden kopar. Ve bu kavgada krallar
Agamemnon. kralının tutumu, karakteri ve kişiliği bütün
Agamemnon Yunan mythos'unda tektir, açıklığıyla ortaya serilir. Agamemnon kraldır
eşsiz bir tiptir, yalnız İlyada'da değil, ve her kral gibi kendi çıkarını, istek ve
efsaneler boyunca onun simgelediği kavramı buyruklarını emrindeki insanlarınkinden üstün
onun kadar etkin ve belirgin niteliklerle görmekte ve bu inanışa göre davranmaktadır.
canlandıran başka bir kişi yoktur. Agamemnon Tutsağı Khrysels'i geri vermek istememesi,
kraldır, krallar kralıdır, her biri bir bölgenin vermek zorunda kalınca Akhilleus'unkini
yönetimini elinde tutan birçok derebeylerinin almakta hiçbir sakınca görmemesi kavganın
başında, onları ordularıyla birlikte yöneten asıl nedenidir. Bu olayda karşısına çıkan kim
başkomutandır. Buyruğuna tek sınır, bölgesel olursa olsun paylar, tersler, hiçe sayar (İl. I,
kralların toplantısında çizilir, bu kurultayda da 102 vd.).
başlıca kural danışmadır. Yunan mythos'u
tanrılar tanrısı Zeus'un üstünde, ondan üstün
... Kalktı hırsla
bir güç bulunduğunu gösterdiği gibi, krallar
gücü yaygın Agamemnon, yiğit Atreus oğlu,
kralı Agamemnon'un kişiliğinde de krallığın
kapkara bir öfkeyle doluydu yüreği,
hem erdemlerim, hem de eksik ve zayıf yanıyordu iki gözü yalım yalım...
yönlerini önümüze serer. Bu bakımdan destana
olduu kadar, tragedyaya da esin konusu
olmuştur Agamemnon. Apollon'un Akha'lara gönderdiği salgının
nedenini bilen Kalkhas bu öfke karşısında
çekinir gerçeği söylemeye (İl. I, 78 vd.). kalkmaya,
bütün gözlerden uzakta, kapatmaya
kendine?
Kızdıracağım biliyorum Akha'ların saydığı Başbuğsun, yakışık almaz Akha oğullarını
adamı, yıkıma sürüklemen.
o adamın bütün Argos'lulara her yerde sözü Size diyorum Akha oğulları, hey,
geçer. Akha oğulları denmez size artık,
Kral azgın olur kızınca ayak takımından Akha kadınları demeli,
birine, sizi aşağılık herifler sizi,
bir zaman öfkesini yenerse de, unutamaz Hadi yurda dönelim gemilerimizle,
kinini, tek başına bırakalım Troya'da onu,
dışarı vurana dek taşır yüreğinde onu. otursun onur payının üstüne.
Yardım etmeyelim de görsün sonunu,
Saygısızlık etti Akhllleus'a, en üstün
Ama Agamemnon ne Kalkhas'ı dinler, ne de yiğidimize,
onun sözlerine uyulmasını salık veren aldı onur payını, yoksun bıraktı onu.
Akhilleus'u, bildiğini yapar. Bu davranışı tepki Akhilleus'un içinde büyük bir kin yok
uyandırır. Tepkinin, yalnız kavgaya tutuştuğu gene de;
Akhilleus'tan gelmemesi, ordunun alt hem gevşek davranmasaydı sana, Atreus
tabakasını simgeleyen bir askerin de kralı en oğlu,
ağır sözlerle kınaması dikkati çeker. Halkın bu senin son küfrün olurdu ona.
Aias Hektor'a karşı teke tek savaşa da genç kız gönderilmeli ve Athena tapınağına
hazırdır, gemilerin yanındaki çetin boğuşmaya kurban edilmelidir. Bu töre de bin yıl
elinden kurtarmaya da yardım eder. Ama sert, ikinci yılından sonra kızlar kurban edilmeyip
Aias Hektor'u alt etmekle kalmaz, düşmesi Aias'ın katlanacağı bir çöküntü
Troya'nın sayısız yiğidini tepeler, öldürür; değildir: Kılıcının üstüne atar kendini ve
saldırıda da, savunmada da hep başta gelir, canına kıyar. Sophokles'in bu tragedyasında
önde yürür, Akha'ların gevşediğini gördü mü, ününü ömrünün sonuna kadar koruyamayan
hemen koşar, kışkırtır onları, güçlerine güç büyük adamın dramı dile getirilmiştir.
pek anlamaz ama, dönüş yolunda Troizen'de yaptığı bir kalkandır. Yılanlarla çevrili,
ortasında bir Gorgo kafası bulunan aigis
kalır ve ora kralının kızı Aithra ile birleşir.
kalkanı korku salarak orduları bozguna
Aithra'ya, bir oğlu olursa, babasının adını
uğratırmış. Zeus'un Titanlara karşı savaşında
bildirmeden büyütmesini söyler. Aithra bir
kullandığı ve kendisinden başka yalnız
çocuk doğurur. Bu çocuk kahraman
Athena'ya verdiği bu kalkan kudretin bir
Theseus'tur. Delikanlılık çağına gelince,
simgesi olmuştur.
Theseus Atina'ya döner ve amcası Pallas'ın
tahta göz dikmiş elli oğlunu alt edip babasına
Aigisthos.
kendini tanıtır (Aithra).
Thyestes'ln oğlu (Tab. 14 ve 15). Atreus ile
Ama Aigeus mutsuz bir kraldır. Bunca
Thyestes arasındaki kardeş kavgasını sürdürür.
dertten sonra, Panathenaia bayramında
Atreus Thyestes'in oğullarını öldürüp kendisini
yarışan Girit atleti Androgeos'u öldürttüğü için
Mykenai'den kovunca, Thyestes kardeşinden
kral Minos'un korkunç isteklerine uymak
öç almak çarelerini arar. Bir tanrı sözcüsü ona
zorunda kalır: Her yıl Atina gençliğinden yedi
ancak öz kızından bir oğlu olursa, Atreus'u
erkek ve yedi kız Minotauros'a yedirilmek
öldürebileceğini bildirir. Thyestes de bir gece
üzere Girit'e gönderilmektedir. Theseus bu
gizlice kızı Pelopeia'nın koynuna girer ve onu
duruma bir son vermek üzere canavarı
gebe bıraktıktan sonra kaçar. Pelopeia
öldürmeye gider. Yola çıkmadan önce babasına
Aigisthos'u doğurur. Kimden olduğunu
söz verir ki zaferle dönerse, gemisine bir
bilmediği bu çocuğu kırlara bırakır, bir süre
beyaz yelken çekecektir. Dönüşte bu sözünü
sonra da kendisini tanımayan amcası Atreus'la
unutur ve gemisi kara yelkenleriyle girer
evlenir. Çobanların keçi sütüyle besleyip
limana. Theseus'un yolunu gözleyen Aigeus
büyüttükleri Aigisthos (adı Yun. keçi
kara yelkenleri görünce oğlunu öldü sanarak
anlamındaki "aix"ten türemedir) Mykenai
kendini denize atar. İçinde boğulduğu denize
sarayına gelir. Atreus onu iyi karşılar, kendi
adı verilerek Aigaios Pontos (Ege denizi)
oğluymuş gibi benimseyerek yetiştirir. Sonra
denmiştir.
da Thyestes'i öldürmekle görevlendirir. Ama
Aigisthos Thyestes'in kendi öz babası olduğunu
Aigina.
anlar ve onun yerine Atreus'u öldürür. Bir süre
Irmak tanrı Asopos'un kızı (Tab. 21).
baba-ogul Mykenai'de hüküm sürerler, sonra
Atreus'un oğlu Agamemnon tarafından
kovulurlar. Agamemnon Troya seferine çıkınca Aineias (Lat. Aeneas).
Aigisthos Mykenai'ye döner, kralın karısı Tanrıça Aphrodite ile Troya'lı prens
Klytaimestra'yı baştan çıkarır. Agamemnon Ankhises'in oğlu Aineias Homeros'un İlyada
Troya'dan dönünce ikisi birden kahpece destanında önemli bir rol oynamakla
vururlar onu. Aigisthos, yedi yıl hüküm kalmamış, klasik Latin şairlerinin en büyüğü
sürdükten sonra Agamemnon'un oğlu Orestes olan Vergilius'a da bir destan esinlemiştir.
tarafından öldürülür. "Aeneis", yani Aeneas destanı Troya'lı yiğidin
Kuşaktan kuşağa süregiden bu kan davası Troya yangınından sonra Anadolu'dan göçmesi
tragedya şairlerine tükenmez bir esin kaynağı ve İtalya'ya yerleşerek Roma şehrine temel
olmuştur. Aiskhylos'un "Agamemnon" ile olacak yeni bir yurt kurmasını anlatır.
başlayan "Oresteia" üçlüsü, Sophokles'in Aineias'ın bu iki destanda da beliren çok yönlü
"Elektra", Euripides'in "Elektra" ve "Orestes" kişiliğini incelemek gerekir:
adlı tragedyaları bu aile dramını çeşitli Soy ağaçlarından da belli olduğu gibi (Tab.
ayrıntılarıyla ve başka başka açılardan ele 17) Troya kral soyunun ilk atası Zeus ile
alarak canlandırırlar. Aigisthos adının Elektra'nın oğlu Dardanos'tur, Troya'nın
"Odysseia" da da sık sık geçmesi, Atreus kurucusu Tros ile kral soyu iki dala ayrılır: İlos
oğulları efsanesinin Homeros destanları kadar ile Assarakos, İlos'un torunu olan Priamos
eski olduğunu gösterir. (Od. I, 32-43; III, 256- Troya kralı, Assarakos'tan üreme Ankhises ise
275; IV, 518-537). Dardanie şehrinin yöneticisidir. Ankhises ile
Priamos ve Hektor ile Aineias aynı kuşaktan
Aigyptos. amcaoğullarıdır. Ama Aineias'ın Priamos
Belos'la Ankhinoe'nin oğlu (Tab. 10). oğullarından üstünlüğü bir tanrıçanın oğlu
Aigyptos ile ikiz kardeşi Danaos'un dedeleri olmasından gelir (İl. II, 819 vd.).
tanrı Poseidon, ataları da Zeus'la İo' dan
doğma Epaphos'tur. Afrika kıtasına egemen
Dardanie'lilerin başında Aineias var,
olan Belos oğlu Danaos'a Libya'yı, Aigyptos'a da
Ankhises 'in oğlu,
Arabistan'ı verir, ama Aigyptos gider,
tanrısal Aphrodite doğurdu onu
"Melampodes" (kara ayaklar) ülkesini, yani
Ankhisesten;
Mısır'ı fetheder ve oraya adını verir. bakmadı tanrıçalığına, birleşti İda
Aigyptos'un elli oğlu, Danaos'un da elli kızı eteklerinde bir ölümlüyle.
olmuş. Aigyptos bu kızları oğullarına almak
istemiş. Bu konuda iki kardeşin arası açılmış
Babası nasıl İda dağının eteklerinde
ve Danaos elli kızıyla birlikte Afrika'dan kaçıp,
yaşamışsa (Ankhises), Aineias'ın çocukluğu,
soylarının kaynağı olan Argos'a sığınmış.
delikanlılığı da oralarda geçer, Akhilleus’la ilk
Danaos kızları, kendilerini kovalayan Aigyptos
çatışması da orada olur (İl. XX, 90 vd.).
oğullarıyla evlenmek zorunda kalmışlar, ama
düğün gecesi kocalarını öldürmüşler. Tek Troya savaşında Aineias Priamos
başına desteksiz kalan Aigyptos da üzüntüden oğullarından hiç geri kalmaz, Hektor'la denk
ölmüş (Danaos, Danaos Kızları). gider, kimi zaman Hektor'u bile aşıp ona öğüt
vermek durumuna gelir (İl. XVII, 335 vd.).
On iki bölümlük Aeneis destanı bitmiş destanında canlandırılan Aeneas tipinin tam
Aither.
Aius Locutius.
Esir, yani dünyayı saran hava tabakasının
Lat. "aio" ve "loquor" söz söylemek, "aius
üstündeki arı ve ışıklı gök. Hesiodos'a göre
locutus" ise söylenmiş söz anlamına gelir.
Aither, Erebos ile Nyks, yani yeraltı
karanlığıyla, yeryüzü karanlığından doğmadır. Galya orduları Brennus komutanlığında
Roma'ya doğru ilerlerken (İ.Ö. 390) gökten
Aithiopes. gelen bir ses, şehrin yaban ellerin saldırısına
(Yun. yüzü yanıklar demek). Homeros uğrayacağını bildirmiş. Kimse bu sese kulak
destanlarında sık sık adı geçen bu efsanelik vermemiş, ama sesin dediği doğru çıkmış:
ulus Okeanos kıyılarında, güneşin doğup Galyalılar Roma'ya saldırmış, şehri yakıp
battığı uçsuz bucaksız bir ülkede oturur. yıkmışlar, yağma etmişler. Romalılar düşmanı
Güneşe böyle yakın oldukları için yüzleri kovduktan sonra, diktatör Camillus tanrı
yanmış ve esmerleşmiştir. Sonsuz bir mutluluk sesinin duyulduğu yerde bir tapınak
içinde yaşarlar, tanrılara kurbanlar kesip gün yapılmasını buyurmuş ve Palatinus tepesinin
kuzey eteğinde 'Aius Locutius' denilen tanrısal Kendisi daha çocukken, babası, Arkadya kralı
varlığa tapınak dikilmişti. Phegeus tarafından öldürülünce, anası tanrı
Zeus'tan oğlunun çabuk büyümesini dilemiş,
Akademos. Akarnan birkaç ay içinde erginlik çağına ermiş
Attika'lı kahraman. Akademos, Theseus ve Phegeus'la çocuklarını öldürerek öç almış.
güzel Helena'yı kaçırıp Afrika'da alıkoyunca, Sonra da batı Yunanistan'da adını taşıyan
kız kardeşlerini aramaya gelen Dioskur'lara Akarnania ülkesini kurmuş.
kızın saklandığı yeri bildirmiş.
Akastos.
Akademos'un mezarı Atina'nın
İolkos kralı Pelias'ın oğlu (Tab. 22).
dolaylarında, Kerameikos denilen bölgenin
Argonaut'lar seferine ve Kalydon avına katılır.
ötesindeydi. Kutsal bir ormanla çevrili bu
Pelias'ın kızları Medeia'nın öğütlerine uyarak
bölge de Platon "Akademeia" adıyla anılan
babalarını kesip kazanda kaynatınca, Akastos
ünlü okulunu kurmuştu. "Akademi" oradan
kral olur ve İason'la Medeia'yı İolkos'tan sürer
gelir.
(Pelias).
Akhilleus.
Akheron.
Akhilleus Yunan mythos'una en çok konu
Yeraltı dünyasını, ölüler ülkesini bize ilk
olmuş kişidir. Homeros'un büyük İlyada destanı
anlatan Homeros'tur. Onun ardından Vergilius
aslında İlyon, yani Troya şehrinin destanı
değil, Akhilleus'un destanıdır, bu kahramanın istemeye istemeye, tiksine tiksine.
bir eylemiyle başlar, bir eylemiyle biter. Ne
var ki İlyada'da anlatılan olaylar Akhilleus
Thetis ile Peleus'un düğünü Tesalya'da
efsanesinin ancak çok kısa bir bölümüdür. Bu
Pelion dağının tepesinde kutlanır, tanrıların
kahraman üstüne ilkçağın başından sonuna
hepsi de hazır bulunurlar. Kavga tanrıçası
dek uydurulan efsane ve masallar o kadar
Eris'in düğüne çağrılmadı diye kızıp masanın
çoktur ki, onları kapsayarak özetlemek için,
üstüne bir altın elma atması üç tanrıça
bölüm bölüm ayırmak gerekir.
arasındaki güzellik yarışmasına yol açar
(1) SOYU VE DOĞUŞU. (Paris). Uğursuz başlayan bu evlilik uğursuz
Soy ağaçlarından (Tab. 21) belli olduğu gider. Gerçi Thetis'in birçok çocukları olur,
gibi Akhilleus, Peleus'la Thetis'in oğludur. ama bir ölümlü ile evlendiğine üzülen ve
Thetis, bir Nereus kızı, yani bir deniz çocuklarını kendisi gibi ölümsüz kılmak isteyen
tanrıçasıdır (Tab. 6), ama Akhilleus ana Thetis geceleri kalkar, onları ateşin üstüne
tarafından olduğu kadar baba tarafından da tutarmış, bundan amaç gövdelerindeki
tanrılara ve en büyük tanrılara bağlıdır: ölümlülük tohumlarını yok etmekmiş. Birçok
Dedesi Aiakos, Zeus'la Aigina'nın oğludur, çocuğu böylece yanarak öldükten sonra, bir
Aigina ise ırmak tanrı Asopos'un kızı ve gece Peleus uyanmış, bakmış ki karısı olacak
Okeanos ile Tethys'in torunudur. deniz kızı küçük Akhilleus'u topuğundan
tutmuş, aleve vermiş. Tepesi atmış, çocuğu
Akhilleus'un. doğuşu üstüne anlatılan
kaptığı gibi, Thetis'i evinden kovmuş, bir
efsane şudur: Nereus kızı Thetis'e tanrılar
ölümlüyle düşüp kalkmaktan hoşlanmayan
tanrısı Zeus da, deniz tanrı Poseidon da
tanrıça da denizin dibine dalmış, bir daha
âşıktırlar, o kadar ki Zeus onunla evlenmeyi
varmamış kocasının yanına. Peleus yedinci
bile düşünür, ama bir kâhin (bir anlatıma göre
çocuğu olan Akhilleus'u böylece kurtarmış,
tanrıça Themis, bir başkasına göre
ama çocuğun dudakları ve sağ ayağının aşık
Prometheus) Zeus'a haber verirler ki,
kemiği yanmış, Peleus hekimlikte usta olan at
Thetis'ten doğacak olan çocuk kaderin
adam Kheiron'a vermiş Akhilleus'u, o da yanan
buyruğuna göre babasından daha güçlü
kemiği, koşmakta üstüne olmayan bir devin
olacaktır; bunun üzerine tanrılar Thetis'i bir
iskeletinden aldığı bir kemikle değiştirmiş
ölümlü ile evlendirmekten başka çare
(Kheiron), Akhilleus da bu yüzden böyle hızlı
bulamazlar ve kendisine koca olarak Phthia
bir koşucu olmuş. Başka bir efsaneye göre
kralı Peleus'u seçerler. Thetis bu evlenmeyi
Thetis oğlunu ateş üstüne tutmamış da, Styks
oğlu Akhilleus için silah istemeye gittiği
ırmağına batırmış, böylece gövdesini silah
Hephaistos'a yana yakıla şöyle anlatır (İl. XVIII,
işlemez hale getirmiş, ama topuğundan
429 vd.):
tuttuğu için bir orasından yara alabilirmiş.
Nitekim Akhilleus sonradan bu yerinden
Söyle, Hephaistos, Olympos taki tanrıçalar vurulup öldürülmüş.
arasında, yüreği benim gibi acılı biri var
(2) ÇOCUKLUĞU.
mı?
Zeus bunlar arasında bir bana verdi acıları, At adamın yanında Akhilleus büyütülür ve
bunca deniz tanrıçalarından bir beni verdi eğitilir. Kheiron'un anası da, karısı da çocuğa
ölümlü kocaya, Aiakos oğlu Peleus'a, bakmışlar, biraz yetişince at adam ona
katlandım bir adamın yatağına girmeye,
öğretmediğini bırakmamış: At yetiştirmesini, sana."
saz çalıp ezgi söylemesini, güzel konuşmasını
ve her şeyden önce de kargı atmakta,
Akhilleus gerçi kaderini kendi seçebilir,
savaşmakta, dövüşmekte, araba sürmekte ve
Thetis iki şıkkı şöyle dile getirmişti oğluna (Il..
koşmakta kimseden geri kalmamasını, çağın
IX, 411 vd.):
yiğitlerinin hepsinden üstün olmasını.
Erdemlerin her çeşidine de alıştırmış: Acıya
dayanmayı, yalan söylememeyi, ölçülü ve İki ayrı kader götürecek beni ölüme:
dayanıklı olmayı hep Kheiron'dan öğrenmiş. Burada kalır, savaşırsam Troya çevresinde,
Akhilleus Kheiron'dan öğrendiği hekimliği ve tükenmez bir ün var, dönüş yok.
edindiği ilaçlan Troya savaşında yaralılar Dönersem yurduma, sevgili baba toprağına,
üstünde kullanır. Kheiron'un yanında Pelion ünüm olmasa da çok yaşayacağım,
dağında ne kadar kaldığı belli değildir, ölüm öyle çabucak gelip çatmayacak.
Akha donanması Argos'tan Aulis'e varır. Akhilleus yalnız kaba kuvveti mi simgeler?
İphigeneia'nın kurban edilmesine karar verilir. titreten, insafsızca kesip biçen, saldırıya geçti
mi "ovada bir yıldız gibi parlayan" Akhillus
Akhillus bilmeden bu işe alet olur,
Agamemnon kızını güya Akhilleus'a nişanlamak yalnız üstün bir savaşçı ve üstünlüğünü bildiği
için getirtir Aulis'e. Akhilleus durumu için de gururlu, onurlu, inatçı ve alıngan,
anlayınca, önlemeye çalışır, ama başaramaz çetin, hırslı, zalim ve duygusuz bir adam gibi
asıl nedeni sömürüye karşı ayaklanmadır: Aynı acımak bilmez azgınlıkla canını
Kendisi hiçbir çıkar gütmeden savaşır, didinir, almaktadır yere serdiği Hektor'un,
payı başkomutan alır (İl. I, 165 vd.): yalvarmalarına şöyle karşılık verir (İl. XXII, 345
vd.):
Bir Atreus oğulları mı sever karılarını? Ama tutmaz sözünü, bir tanrının
Sever, korur karısını duygulu, akıllı her barakasına getirdiği ihtiyar Priamos'u görünce
adam. şaşırır, yüreği dayanamaz bahtsız kralın
Ben de yürekten seviyorum benimkini, ağlamalarına, kendi babasını hatırlar,
kazanmışım onu ben kendi kargımla. Patroklos'a ağlar, iki düşman hıçkıra hıçkıra
Agarnemnon oyun oynadı bana, aldı onur
dövünürler karşı karşıya, sonra (İl. XXIV, 514
payımı,
vd.):
beni bir daha kandırmaya kalkmasın sakın!
Yurtları üstüne kaynaklar birbirlerini pek efsaneleri de, tarihsel kimlik ve kişilikleri de
hayatı yürekler acısıdır çokluk. Amphiaraos'un Amphiaraos atlama ve disk atmada birinci
da öyle, anlayışsız kimselerin çıkarlarına gelir. Thebai'ye varınca önderlerin her biri
Amphitryon Batı yazınında ilk aldatılan uğrar, kız uyanır, avazı çıktığı kadar bağırır ve
koca olarak yaşar. Ne var ki adı Homeros Poseidon'a yakarır. Tanrı çıkagelir, satyr'i
destanlarında geçtikçe, çok saygıdeğer, kovar, yabasını kayaya vurup bir kaynak
giderek mutlu bir kişi olarak tanımlanır, çünkü fışkırtır. Bu kaynak sonradan Amymone adını
büyük tanrı Zeus tarafından aldatılmak zül alır. Güzel kıza gönül veren Poseidon onunla
değil, şeref sayılır Homerik çağlarda. Sonraları birleşir ve Nauplios adlı bir oğulları olur.
Hektor acır karısına, ne yapsın, bir korkak Neoptolemos kızı Hermione ile evlenmiştir,
gibi çekilecek değil ya savaştan Troya ama çocuğu olmamıştır, oysa tutsak olarak
fırlar dışarıya; Akhillus'un arabasına bağlayıp insanca bir Andromakhe tipi yaratan şair XVII.
toz toprak içinde sürüklediği Hektor'un yüzyıl Fransız şairi Racine'dir. Hektor'u bir
cenaze töreninde görürüz şimdi de pas lieu" (Troya savaşı olmayacaktır) piyesinde
Andromakhe'yi. Ozanlar arasında ağıda başlar, de Andromakhe ilginç, çekici bir tip olarak
kendini, ama günün birinde aklı başına gelir "Cenk işleri sana vergi değil, yavrum,
sen evliliğin gönül açan işlerine ver kendini
ve Phokos'a karı olur (Phokos).
çevik Ares'le Athena uğraşacak savaşla."
Aphrodite.
(1) DOĞUŞU. (2) KİŞİLİĞİ.
Aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite'nin Altın Aphrodite der Homeros bu tanrıçaya,
doğuşu üzerine iki ayrı kaynağımız vardır: Biri altın bir değer ölçüsü olmak üzere. Daha
Hesiodos, öbürü Homeros. Hesiodos başka sıfatlarla niteler onu şairler: Bu güzeller
Thegonia'da bu tanrıçanın denizin köpüklü güzeli tanrıça hep "gülümser"dir, işveli, cilveli
dalgalarından doğduğunu anlatır (Yun. Aphros ve gönül alıcıdır. Bunun sırrını Homeros,
köpük demek): Uranos, Gaia'dan doğan tanrıçanın ak köpüklerden olma bedeninde
çocuklarını, doğar doğmaz toprağın bağrına taşıdığı bir büyülü memelikte görür. Zeus'un
soktuğu için Toprak Ana şişmekte ve korkunç aklını çelmeyi aklına koyan Hera bu memeliği
sancılarla kıvranmaktadır, bu yüzden son oğlu ister günün birinde Aphrodite'den, şöyle
Kronos'a bir tırpan verir, Kronos da o tırpanla seslenir ona (İlyada, XIV. Bölüm, 198–201,
babasının hayalarını keser ve denize atar 213–218):
(Theog. 160 -206):
"........
Dalgalı denize atar atmaz onları. Sende şu sevgi, şu alım var ya,
Gittiler engine doğru uzun zaman, yani şu ölümsüzleri, ölümlüleri alt ettiğin,
Ak köpükler çıkıyordu tanrısal uzuvdan. işte onları bana ver bugünlük."
Bir kız türeyiverdi, bu ak köpükten,
Önce kutsal Kythera'ya uğradı bu kız.
Oradan da denizle çevrili Kıbrıs'a gitti, Aphrodite de verir memeliği:
Orada karaya çıktı güzeller güzeli tanrıça,
Yürüdükçe yeşil çimenler fışkırıyordu
Narin ayaklarının bastığı yerden. "… çözdü göğsünden nakışlı memeliğini,
Aphrodîte dediler ona tanrılar ve İnsanlar, alacalı bulacalı bir kurdeleydi bu,
Bir köpükten doğmuş olduğu için. alımlı ne varsa hepsi onun içindeydi,
sevgi onun içindeydi, istek onun içinde,
cilveleşme, şakalaşma onun içinde,
Homeros'a göre, Aphrodite Zeus ile en akıllı insanı ayartan aşk onun içinde."
Okeanos kızı Dione'den doğmadır. İlyada'da
yiğit Diomedes'le çarpışıp yaralanan
Sevgiyi, sevişmeyi simgeleyen bu tanrıça
Aphrodite'yi anası Dione kollarına alır, sever,
bu büyüyü kendi kendine değil, çevresini
okşar ve bileğinden akan özü silerek yarasını
saran başka tanrısal varlıkların aracılığıyla
iyileştirir, acılarını dindirir (İl. V.370 vd.). Dert
gerçekleştirir. Eros bazı efsanelere göre onun
yanan kızını da şöyle avutur Zeus:
oğludur, ama Theogonia'da Eros,
Aphrodite'den çok önce doğmuş evrensel bir
güçtür, sonradan katılır Aphrodite'nin alayına
(3) EFSANELERİ.
(Theogonia, 201 v. d.):
Kişiliği ile tanrılar arasında bunca önemli
bir yer tutan Aphrodite'nin efsaneleri azdır,
"Doğup da yürüyünce tanrılara doğru daha doğrusu kendine özgü öyküler az da,
Eros'la Himeros (arzu) takıldılar hemen
başkalarının baş kahraman oldukları öykülerde
peşine.
kendisine ikinci derecede bir rol düşmektedir.
İlk günden bu oldu onun tanrılık payı
insanlar arasında da, ölümsüzler Aphrodite topal tanrı Hephaistos'la
arasında da; evlendirilir, nasıl ve nedeni belli değil, ama
ona düştü kız cilveleri, gülüşmeleri, şairler onun çirkin kocasını aldatmasını
oynaşmaları, ballandıra ballandıra anlatırlar. Bu öykülerin
sevmenin, sevişmenin tadı büyüsü." başında Homeros'un Odysseia'sındaki serüven
gelir Bu serüveni kör ozan Demodokos anlatır
Alkineos'un sarayında toplanmış konuklara
Güzelliği, zarafeti ve bereketi simgeleyen
Ares'le Aphrodite'nin seviştiklerini güneş tanrı
Kharitler, Horalar ve düğün alaylarının başında
görür ve Hephaistos'a haber verir, ünlü
giden Hymenaios da Aphrodite'nin
demirci tanrı da kırılmaz, çözülmez
çevresindeki tanrılardır. Ne var ki aşk
zincirlerden büyülü bir ağ örer, yerleştirir onu
tanrıçasının kişiliği çelişkili ve belirsiz olarak
yatağının altına, sonra da yalancıktan Lemnos
canlandırılmaktadır efsanede. Savaş tanrı
adasına gider. İki tanrı sevişirlerken demir
Ares'le birleşmesinden (ki bu birleşme de
ağın içinde tutklu kalırlar, onları suçüstü
anlamlıdır) Phobos (bozgun) ve Deimos
yakalayan Hephaistos da acı acı bağırır,
(korku), bir de Harmonia doğar. Ahenk, uyum
sahneye seyirci olan tanrılar arasında da
anlamına gelen Harmonia'nın yanı başında
dinmez bir kahkaha kopar (Od. VIII, 295 vd.).
korku ve bozgun Aphrodite'nin kişiliğindeki
olumlu ve olumsuz yanları ve çelişkileri Aphrodite'nin başka sevgilileri de olur,
simgeler. Bu ikiliği en kesin bir tanımlama ile bunlardan biri Adonis (Adonis), öbürü Troya
Platon "Şölen" adlı diyalogunda dile getirir. kral soyundan Aineias'ın babası Ankhises'tir
Sokrates'in de bulunduğu bu şölene (Ankhises, Aineias). Tanrı Hermes ile sevişen
katılanlardan Pausanias şöyle der (Platon, Aphrodite'nin Hermaphroditos diye bir oğlu
Şölen, 180 d-e): olur, efsane yazarlarının kimine göre iki tanrı
İda, yani Kazdağının tepesinde sevişmisler,
"Herkes bilir ki, sevgi (Eros) Aphrodite'den
orada doğup ikisinin de adını alan çocuğu dağ
ayrılamaz. Aphrodite tek olsaydı, sevgi de tek
nympha'ları büyütmüş, başka bir anlatıma
olurdu, ama mademki iki Aphrodite var,
göre Halikarnassos kentinin batısındaki bir
sevginin de iki olması gerek. Hem bu tanrının
yarda biri Hermes'in öteki Aphrodite'nin birer
ikiliği nasıl inkâr edilebilir? Biri, yani en eskisi
tapınağı varmış, tanrılar orada sevişip
göksel dediğimiz Aphrodite ana karnından
birleşmiş ve orada doğup büyüyen çocukları
doğmuş değil, göğün kızıdır. Daha sonra gelen
Hermaphroditos'un başına Salmakis adlı su
bir başkası var ki, Zeus'la Dione'nin kızıdır,
perisi ile olan serüveni gelmiş
ona orta malı Aphrodite diyoruz. Bu tanrılarla
(Hermaphroditos, Salmakis).
ilgili iki tür sevgi de olacak ister istemez,
birine orta malı, öbürüne göksel diyeceğiz." Aphrodite'nin öfkeleri, öç almaları
korkunçtur: Şafak tanrıça Eos'a, Phaidra ve
Pasiphae'ya belalı aşklar esinler, kendilerine gün bugün çok ileri gidilmiş ve elde edilen
yeterince tapınmayan Lemnos kadınlarına bulgularla olayın hiç de mucize olmadığı,
ceza olarak kocalarının bile dayanamadıgı bir akılla algılanabilecek tutarlı tarihsel bir süreç
koku verir, Kinyras'ın kızlarını kendilerini olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. Bilimin de
yabancılara satmaya zorlar. Üç Güzeller bugün asıl coşkusunu yaratan neden, mucizeyi
yarışmasında oynadığı rol ve Paris'le aydınlatmak yolunda sayısız ipuçlarının hemen
Helena'nın başına getirdiği bela, dillere destan hepsinin Anadolu topraklarında bulunması,
olmuştur. İlyada destanında oğlu Aineias'ın aydınlığın bir kez daha "Anadolu" denilen
koruyucusu olarak oynadığı rol bu kişi ile ilgili güneşin doğduğu ülkeden gelmiş olduğunu
bölümde anlatılır. Roma'da Venüs Genetrix gösterir. İpuçlarını izlemek, bulguları
olarak Aeneas destanıyla ilgili rolü Venüs çoğaltmak ve değerlendirmek durumundayız
bölümünde açıklanır. Eros ile Psykhe bugün. Bundan ötürüdür ki yeni bilimsel
masalında da adı geçer. Kişiliği Hellenistik gerçeklerin ışığında yeni yorumlar yaparak
çağdan sonra Rönesans sanatına da tükenmez denemelerimizi önermekten daha ileri
bir konu olmuş, resim ve heykelde işlendikçe gidemeyiz. Ama bu da az çekici bir iş değildir.
işlenmiştir.
Böyle bir denemeyi bu sözlükte Apollon
Kuşlardan güvercin ve serçe, çiçeklerden tanrının kökenleri ve kişiliği üstüne yapmak
gül ve mersin tanrıçaya adanmış sayılır. Onun istiyoruz. Bu tür denemelere bizden önce
kadar şairleri esinleyen bir tanrıça daha girişenlerden esinlenerek ve elimizdeki bilgi
yoktur, ama hiçbir şair de Aphrodite'yi Midillili ve görgülerden faydalanarak Apollon'un bir
kadın şair Sappho kadar güzel dile Anadolu tanrısı olduğunu tanıtlamaya
getirmemiştir. çalışacağız.
"........
Apollon Hektor'a gönülden kılavuz ve Phoibos Apollon ölümsüzlere şöyle dedi:
koruyucu olur, Athena'nın Troya'lı yiğidi "Amansız tanrılar, işiniz gücünüz kötülükte.
aldatarak öldürmek için kurduğu pis düzen Beneksiz keçilerin, sığırların butlarını,
karşısında Apollon'un tutumu öyle insancadır Hektor hiç mi yakmadı size?
ki, bayağı dokunur insana. Hektor'Ia yüz yüze Ölüyken bile yüreğiniz varmıyor onu
gelir, başka kılığa girmek, kendini saklamak kurtarmaya,
gereksinmesini duymaz. Hektor güvenle sorar onu görmesin mi karısı, anası, çocuğu,
görmesin mi babası Priamos, Troya halkı,
ona (İl. V, 247 vd.):
alıp saygı göstermesinler mi ölüsüne,
yakmasınlar, ateş payını vermesinler mi?
"Kimsin sen, sevgili tanrı, kimsin sen, bana Siz şu uğursuz Akhilleus'u
böyle soran?" tutuyorsunuz demek,
Oysa bilmez o töresince düşünmesini,
yumuşar bir yürek taşımaz göğsünde,
Apollon da şöyle karşılık verir:
azgın bir arslan gibidir tıpkı,
yaban gücüne, amansız yüreğine uyar da
"İda'dan bir savaş ortağı gönderdi sana hani,
Kronos oğlu, bir güzel doyurmak için karnını,
yanında durup seni koruyacak, kendine gelir saldırır insan kuzusuna.
gel hadi. Akhilleus da sıyrıldı tıpkı onun gibi
Altın kılıçlı Phoibos Apollon'u gönderdi, her türlü acıma duygusundan,
na buradayım, gör bak işte, insanlara saygıdan çekti kendini...
öteden beri korurum seni de, yüksek hem zararı var, hem yararı bu saygının.
kentini de." Bir gün sevdiğini yitirebilir insan,
yitirebilir kardaşından, oğlundan yakın
birini,
Hektor'Ia Akhilleus arasındaki son ve
ağlar sızlar, sonra taş basar bağrına.
korkunç çarpışma başlayınca dört döner
Hektor'un çevresinde, onu kurtarmak için (İl. Acıya dayanan bir yürek verdi
XX,443vd.): Moiralar insanlara.
Ama bu adam Hektor’un canını almakla
kalmadı ki,
Akhileus korkunç çığlıklarla atıldı öne,
bağladı arabasına, dostunun mezarı
Hektor'u öldürmek için yanıp tutuşuyordu.
çevresinde
Ama Phoibos Apollon kaçırdı Hektor'u,
sürükledi.
sakladı koyu bir bulutun arkasına,
İyi bir şey mi bu, güzel bir şey mi?
Boş toprağa sövmeye vardırdı işi bu adam. Lykia arasında sıkı sıkıya bağlantı kurulabilir.
Öfkemize dokunup kaldırmasın bizi ayağa,
Apollon Musa'ların yöneticisi, çalgı ve
açsın gözünü.
ezgiyi, şiir ve dansı, kısacası her türden sanatı
........"
esinleyen büyük yaratıcı tanrıdır. İlkçağdan
bugüne lirik şiirlerin hepsinde belli bir hava
Bu güzelim uygarca sözlere Hera gene bir içinde canlandırılır. İşte bu hava Lykia'da
sürü safsata ile karşılık verir: "Oymak tanrı, sezilir, ışıkla dokunmuş, müzikle yoğrulmuş
kötülerin dostu" der. Tanrılar arasında bu gibi bir şiir havasıdır bu. Gündüz gümüş yaylı
eşine rastlanmaz iyilik, kötülük tartışması da tanrıya bir altın taht kuran, gece çatır çatır
ışık tanrının yenilgisiyle biter. Apollon ne yıldızlarla birlikte kız kardeşi Aya doğru
yapsın, Aphrodite İle birlikte Hektor'un yükselen yalçın dorukları bu hava sarar, ak
ölüsünü korumaktan başka çare bulamaz (II. çöller gibi mavi engine kadar yayılan dalga
XXII, 185 vd.): dalga kumların arasından süzülerek, renk renk
çakıllar üstünde çağlayan dereler de
satyr'lere, nympha'lara yemyeşil birer yunak
Aphrodite kovuyordu köpekleri yanından,
olmaktadır. Kıyılarında dolaştınız mı,
Zeus 'un kızı, gece, gündüz,
Debussy'nin müziğini duyar, ağzında kavalıyla
gül kokulu tanrısal bir yağ sürmüştü
bir Pan ya da Marsyas'ın korularda hoplaya
ölünün bedenine,
Akhilleus onu sürüklerken yüzülmesin hoplaya oynadığını görür gibi olursunuz. Hele
diye derisi. Fethiye'nin görkemli kral mezarlarından
Phoibos Apollon, gökten ovaya başlayıp, Kekova, Kaş, Demre, Olympos ve
onun için kara bir bulut indirmişti, hepsi Anadolu'ya özgü adar taşıyan daha nice
gözden kaçırmıştı ölünün kapladığı yeri, kentler boyunca, her biri birer tapınak gibi
güneşin gücü, gövdesini saran deriyi karşımıza çıkan, kayalara oyulu ya da denizde
vakitsiz kurutsun İstemiyordu. yüzen o eşsiz mezarları, lahitleri gördük mü,
burası Apollon'un ülkesidir demekten alamayız
kendimizi. Buralarda akla kara, ışıkla karanlık
Apollon'un İlyada'da oynadığı bu rol onu
arasında yaman bir savaş verilmekte ve bin
OIympos tanrılarından büsbütün ayırmakta,
yıllardan beri süregelen bu savaşı insan aklı ve
bambaşka bir ahlak görüşü olan bir dünyanın,
sanatı kazanmaktadır. Anadolu bu zaferi
yani Anadolu'nun tanrısı olarak karşımıza
Apollon tanrı ile simgelemiş. Apollon Lykia
çıkarmaktadır.
denilen o ışık ülkesinde de yaşar, ta uzak
Lykia'da sürdürülen arkeolojik araştırmalar doğuda Nemrut dağının tepesindeki sivri
bu tezi gün geçtikçe pekiştirmektedir. külâhlı dev tanrı heykelleri arasında da baş
Ksanthos, Patara ve birçok anıtları gün ışığına yeri tutar. Homeros'tan Roma çağından sonraki
yeni çıkarılıp, Apollon'la Artemis'in anası Kommagene krallarının zamanına dek hep aynı
Leto'nun bölgede büyük bir yer tuttuğunu Anadolu'lu tanrıdır Apollon.
açığa vuran Letoon kutsal merkezi bu üç
tanrının Anadolu topraklarına ne denli kök (3) DOĞUŞU.
saldığını kanıtlar. Lykia yazısının çözümü de İlyada'nın ilk dizelerinde şöyle tanıtılır
bir gün başarılırsa, varsayımlarımızın hepsinin Apollon (İl. 1,9 ve 36): "Lete ile Zeus'un oğlu",
somut birer gerçek olacağı umulabilir. Ama bir "güzel saçlı Leto'nun doğurduğu". Titan kızı
başka yönden de bakılınca ışık tanrı Apollon'la Leto ile baştanrı Zeus'un birleşmesinden
doğmuştur Apollon ve onun kız kardeşi "........
Artemis (Tab. 5), ama bu doğum öyle olağan (Leto) iki koluyla Fenike ağacına sarılarak
bir doğum değildir, anlatmakla bitiremez onu dayadı çimenlere dizlerini,
kalan krallığa adını vermiş, Arkadya denmiş bu Hıristiyanlığa geçişine kadar olan sürede
bölgeye. Çok yararlı bir kral olmuş: tutarlı bir gelişmeyi izlemek olanağını
yoğurmasını ve yün eğirmesini öğretmiş. bereket tanrıçası ancak uzun ve yaygın bir
Ölünce Arkadya üç oğlu arasında paylaşılmış. gelişme süreci içindeki aşamaların sayım ve
dökümünü Ana Tanrıçanın Anadolu'daki başlıca
Artemis. simgesi olan Kybele'ye ayırdığımız bölüme
bırakarak, burada yalnız Artemis'i tanıtma
Artemis, Akdeniz çevresinde bin yıllarca
çabasına girişelim. Yunan kaynaklarında adına
tutunmuş bir tanrıçaya belli bir süre içinde ve
rastlanan Artemis de zaman ve mekân içinde
belli bir bölgede verilen addır. Kaynağı Orta
bir gelişmenin ürünüdür. Homeros
Anadolu'da bulunduğu en son arkeoloji
metinlerinde sözü geçen Artemis'ten Latin
kazılarından kesinlikle anlaşılan ve genel
yazınındaki Diana'ya varmak için nice nice
olarak Ana Tanrıça diye tanımlanabilen bu
değişimlere uğramıştır bu tanrısal figür.
tanrısal varlık Yunan din ve efsanelerinde
Bunları özetlemek için yazılı kaynaklardan,
Artemis adıyla anılır. Bu tanrıçanın kültü
Efes'li Artemis'i tanımlamak için de Selçuk
Anadolu'dan Mezopotamya'ya, Suriye, Lübnan
müzesinde gözümüzle görmek mutluluğuna
ve Filistin yoluyla Mısır'a ve Ege adalarıyla
eriştiğimiz eşsiz heykellerden faydalanacağız.
Girit'e kadar bütün Akdeniz kıyılarını kapladığı
Ana Tanrıçanın gerek Kybele, gerekse Artemis
gibi, Yunanistan ve İtalya'ya da yayılmış,
adıyla tam anlamına varmak bugüne bugün
ayrıca kuzeyde İskandinav ülkelerine dek
pek az bilginin başarabildiği bir iştir. Bu işte
sokularak iz bırakmıştır. Toprak ve bereketi
öncülük, bizim tarih ve din tarihi bilginimiz
simgeleyen bu tanrıçaya, her çağ ve her
Halikarnas Balıkçısı'ndadır. Aşağıdaki
bölgede başka başka adlarla ve ayrı ayrı
inceleme, onun bulgularının, tanımlarının ve
biçimlerde tapınıldığı, bütün bu değişik ad ve
şaşırtıcı bir kavrama ve bağlantı kurma
biçimlerin ardında hep aynı görüş ve inanç
gücüyle aydınlatıp canlandırdığı gerçeklerin
özüne rastlandığı artık yadsınmaz bir gerçek
bir derlemesi sayılabilir.
olmuştur. Ne var ki isim ve biçim bolluğu
tanrıçanın geçirdiği evreyi izlemeyi (1) ADI VE EK ADLARI.
güçleştirmekte, bu karmaşık varlığı bir bütün
Artemis'in adı tıpkı Apollon'unki gibi
olarak görüp incelemeyi bilimin daha iyice
Yunanca değildir. Dokunulmamış, bozulmamış
çözümleyemediği bir sorun haline
anlamına yakın gelen "artemes" sıfatından
getirmektedir. Çatalhöyük ve Hacılar
üreme olduğunu kanıtlamak güçtür. Artemis'in
Apollon'un olduğu gibi parlaklık gösteren bir okuyla hedefi vuran" diye çevirdiğimiz halde
ek adı da yoktur. Adına takılan yüzlerce yersel tam anlam ve kaynaklarını bilmemekteyiz.
sıfatı ise onun tapınıldığı çeşitli ülke ve İlerde görüleceği gibi Artemis'le Helios
bölgeleri açığa vurmaktan başka bir işe soyundan bir ay ve büyü tanrıçası olan Hekate
yaramaz. Tek üstünde durulması gereken ve arasında yakınlık, benzerlik vardır, o kadar ki
kişiliğinin özünü yansıtan sıfatları ilkin bu iki tanrıça kimi yerde birbirine karışır.
Homeros destanlarında, sonra ilkçağ yazını Hekate'nin adı da Hekatos gibi
boyunca rastlanan okçulukla ilgili sıfatlarıdır. çözümlenmemiş bir kökendendir. Bu
İlyada'da bu tanrıçaya çokluk "ok taşıyan, ok aydınlanmamış köken Apollon, Artemis,
saçan, okçu tanrıça" denir, kardeşi Apollon Hekate üçlüsünün Anadolu ile daha bir
gümüş yaylı olduğu halde, Artemis için Altın ilişkisini mi dile getirir acaba?
sıfatının kullanılması dikkati çeker. İlyada'da
İlyada'nın XXI. bölümünde Akhilleus eliyle
Artemis için "altın yaylı, altın tahtlı ve
can veren Hektor'un savunulup
dizginleri altın kakmalı" deyimlerine rastlanır,
savunulmaması, tanrılar arasında tartışmaya
oysa ayla ilişkili bir tanrıçaya gümüşü, güneşle
neden olur. Apollon bezmiştir, insanları kendi
ilgili bir tanrıçaya altını daha çok
yazgılarına bırakmak düşüncesindedir. Artemis
yakıştırabiliriz. Başka bir sıfatı ise onun
ise, kardeşine sertçe çıkışır (İyada, XXI.
Apollon'la bağlantısını daha açıkça
Bölüm, 470 v. d.):
belirtmektedir. Deloslu Apollon'un bir tıpkısı
olan Artemis'e övgüde şöyle deniyor:
"Ama kız kardeşi, yabani hayvanlar
tanrıçası, çıkıştı ona,
"Artemis'i övelim, Musa, okçu tanrının kız konuştu avcı Artemis, küçük düşürdü onu:
kardeşini, ‘Kaçıyorsun demek, okçu tanrı,
Apollon'la birlikte büyümüştür ok atan o Poseidon'a bırakıyorsun zaferi büsbütün,
kız oğlan kız, hak etmediği bir ün veriyorsun ona.
atlarına yoğun sazlı Meles ırmağından su Ne diye bir yayın var senin, aptal,
içirir yaramadıktan sonra o yay işine?
ve Smyrna'dan hızla geçerek Bir daha duymayayım babamızın sarayında
sürer altın arabasını bağlık Klaros'a doğru, övündüğünü,
ki orada taht kurmuştur gümüş yaylı tanrı, Eskiden beri ölümsüz tanrılar arasında
orada bekler hedefi vuran tanrı yaptığın gibi,
kardeşi okçu tanrıçanın gelmesini." Poseidon’a baş kaldırıp karşı karşıya
savaşırım diye.’
........"
Homerik denilen bu övgünün
başlangıcındaki bu dizeler iki bakımdan ilgi
çekicidir: Biri Artemis'in İzmir, Klaros ve Yabani hayvanlar tanrıçası "potnia theron",
Homeros'un atası sayılan İzmir'deki Meles ana tanrıça Kybele'ye özgü bir sıfattır.
suyuyla ilişkisini açığa vurur, burada her iki İlyada'da, Artemis'in de bu nitelikle
tanrının da Ege bölgesinden oldukları, oradan adlandırılması dikkati çeker. Üstelik Artemis'in
kaynak alıp oraya yerleştikleri anlaşılır; Anadolu’yla ilişkisini daha bir açıklar, hatta
ikincisi Apollon için kullanılan "Hekatos" ve Ephesoslu Artemis'le ilişki kurar. Hele bundan
"Hekatebolos" ek adlarıdır ki bunları "okçu, sonra Hera'nın tartışmaya karışıp Troya'dan
yana olan Artemis'e karşı öfkelenmesi Ortygie, ya da Ortygia denilen yerde doğurdu.
büsbütün anlamlıdır (İlyada, XXI. Bölüm, 381 "Ortyks" Yunanca bıldırcın demek olduğuna
v. d.): göre, bu bıldırcın yeri, ya da adası neredeydi?
Bu da tartışma konusu. İlkçağda birçok yerler
Ortygia adıyla anılmakta, hepsi de Artemis'e
"Bana karşı komak mı şimdi niyetin,
yurt olmak hevesini gütmekteydi. Bir
utanmaz köpek?
açıklamaya göre Ortygia, Delos adasının eski
İstersen yay taşıyıcısı ol sen,
adıymış, üstünde doğduktan sonra Apollon
kadınlara karşı aslan yapmışsa da seni
Zeus adını Delos, yani Parlak Ada olarak
İstediğini öldürmek gücünü vermişse de değiştirmiş. Ne var ki bu açıklama övgüde
sana söylenene uymuyor, övgüde Delos'la Ortygia
zor ölçersin gücünü benim gücümle. ayrı yerler olarak gösteriliyor, şu farkla ki
Git dağlara, yaban keçilerini öldür, İnopos deresi, sözlüklerde Delos adasının bir
kendinden güçlüyle savaşmaktansa bu suyudur deniyor. Ortygia adlı Sicilya'da bir ada
daha iyi. var, ama o söz konusu olamayacağına göre,
Anlamak istersen savaşı, çık karşıma,
kalıyor Efes yöresindeki Ortygia. Bu konuda
gör senden ne kadar üstün olduğumu,
Halikarnas Balıkçısı'nın tanıklığına
gücünü benim gücümle ölçmek neymiş,
başvurmalıyız (Hey Koca Yurt, s. 219):
anla."
... İmparator Tiberius zamanında Anadolu'
da, her iki adımda bir, kutsal yerler ve
Aşağıda tanrıçanın niteliklerini ele alırken tapınaklar varmış. Katili olsun, hırsızı olsun,
incelediğimiz bu parçalar Artemis'in adı, bu yerlerin dokunulmazlığına kolayca
sanıyla bir Anadolu'lu tanrıça olarak karşımıza sığınabildiklerinden, ülkede güvenlik
çıktığını belirler. kalmamıştı. Onun için, Anadolu'daki kutsal
(2) DOĞUŞU. yerlerin temsilcileri Roma'ya senatoya
çağrılmışlar ki, bu yerlerin gerçeğiyle
Deloslu Apollon'a övgüde şöyle denir:
yalancısı ayrılabilsin...
Bu Kenkreios denilen su, suyun ve avlanma amacıyla değil, çok daha önemli
yanıbaşındaki Kırkınca (köyün bugün adı bir iş için kullanır: Apollon gibi Artemis de
Şirince'dir) denilen köyün suyudur. insanları oklarıyla vurup öldürür. Ansızın ölüm
Kırkınca'lılar sularını oradan alırlar (s.221): erkekler için Apollon'un, kadınlar için
Artemis'in oklarıyla olur, bu çeşit ölüm ise
Ortygia denilen yer, Solmissos (Bülbül)
tatlı bir ölüm sayılır. Andromakhe'nin anası,
dağının kuzeyinde, Arvaliya vadisindedir. O
Niobe'nin kızları, daha başka kadınlar hep bu
yer şimdi Meryemana’nın evi olmuştur.
oklarla can verir, kimi zaman Artemis
Kenkreios suyu da Meryemana'nın kutsal suyu
öldürücü okunu öç ya da ceza amacıyla atar
oldu. Anadolu kurak olduğundan, su başları
(Niobe), ne var ki destanlarda kardeşiyle
eskiden beri kutsal sayılırdı. Prof. J. Garstang
paylaştığı bu üstün güç başka hiç bir tanrıya
"Hitit İmparatorluğu" adlı yapıtında, Hitit
vergi değildir. Çocuk doğururken ölen
kabartmalarının su başlarında olduklarını
kadınların ölümü de Artemis'ten gelmedir. Bu
yazar. Nitekim Sipylos (Manisa) dağının kuzey
yüzdendir ki doğumla doğrudan doğruya ilgili
eteklerindeki Hitit tanrıçası Hepa, yani
bir tanrıça olarak Hera Artemis'e "Sen kadınlar
Havva’nın önünde de su akar. Bizans çağında,
için bir aslansın" der (İl. XXI 483) ve Zeus
su kaynaklarının, ayazma olarak kutsal
babanın kızına bu yetkiyi verdiğine yakınır.
sayılması sürdürülmüştür. (Hey Koca Yurt)
İlyada'da sözü edilen başka efsanelerde de
Bu tez her bakımdan tutarlıdır: Artemis
Artemis doğa güçlerini ve özellikle hayvanları
övgüsünde tanrıçanın İzmir ve Klaros'la ilişkisi,
elinde tutan "potnia theron" olarak gösterilir,
Efes'li Artemis'e yurt olarak Efes'e çok yakın
Meleagros'un babası Oineus'a kızdığı için
bir yerin seçilmesi, Meryem Ana efsanesinin
ülkesine korkunç bir yaban domuzu salar
de bu yerle ilgili bulunması Ortygia denilen
(Meleagros), Agamemnon avlanırken kutsal bir
yerin bu olduğu görüşünü pekiştirir.
geyiğini öldürüp böbürlendiği için İphigeneia
Yunanistan'da birçok yerler kendilerine özgü
kurbanını şart koşar, böylece Troya savaşının
bir Artemis kültü edindikleri ve tanrıçaya
da, Akha'ların başkomutanı Agamemnon'un da
bölgesel adlar verdikleri halde, hiç biri doğum
kaderini dileğince saptar (Agamemnon,
yerini değiştirmek yoluna gitmemiş, veya
İphigeneia).
gitmişse de başaramamıştır. Artemis'lerin
çokluğu tanrıçanın asıl kaynağını unutursa Artemis'in avcı kız ve kesinlikle kız oğlan
bile, Efes'li Artemis'in bu adlı bütün tanrısal kız olarak nitelikleri Homeros destanlarında
imgelere kaynak ve örnek olduğu apaçıktır. pek belirtilmiş değildir. Yalnız Odysseia'da
denizden kurtulan Odysseus Phaiak'lar kralının
(3) NİTELİKLERİ VE EFSANELERİ. kızı Nausikaa'yı hizmetçilerinin arasında
Homeros destanlarında Artemis'in rolü görürken şöyle seslenir (Od. VI, 149 vd.):
Apollon'unki kadar büyük değildir. Anası Leto,
kardeşi Apollon, Ares, Aphrodite ve ırmak
"Yalvarırım, kraliçem sana,
tanrı Ksanthos'la birlikte Troya'lıları tutar, ister tanrı ol, ister insan.
onları savunmada gevşeyen Apollon'u azarlar. Yaygın göklerdeki tanrılardansan,
ulu Zeus'un kızı Artemis olmalısın, arkeolojide olduğu kadar, dünya din tarihinde
görünüşün, boyun bosun, dipdiri de çığır açmıştır, Çünkü çok memeli Artemis
bedeninle tıpkı osun. figürlerinden daha önce ortaya çıkıp Avrupa
........" müzelerinde korunan tek tük örnekler var
idiyse de, bu tanrıça tipinin Efes'e özgü olduğu
Burada Odysseus'un demek istediği şu: ve Efes'te yapıldığı kesinlikle bilinmiyor, yahut
Tanrıçaların da, kadınların da en güzelisin. bilinse bile Ege tarih ve sanatına ışık tutmak
güzeli) adıyla anılır. Doğada egemen, Artemis heykellerini canlı canlı karşımızda
canlıların ölüm, kalımını elinde tutan güçlü görmekle, yalnız bu tanrıçayı değil, onunla
tanrıça kavramından doğanın içinde ilgili bütün bir tanrı dünyasını, arkasında da
hayvanlarla birlikte yaşayan, ormanlarda koca bir tarih çağını aydınlatabiliyor, gizli ya
eğlenen avcı kız ve özellikle kız oğlan kız çözümüne gidebiliyoruz. Dahası var, değeri
tanrıça kavramına geçiş, yani Efes'li paha biçilmez, güzelliği dillere destan Artemis
Diana'ya geçiş kolayca anlaşılır doğal ve turizmine çok önemli bir ileri adım artırmıştır.
olağan bir geçiştir. Sürekli bir evre içinde Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir'in İngilizce
gördüğümüz Artemis figürü böylece avcılık ve olarak yazdığı ve İzmir Tercüman Rehber
bakirelikle ilgili efsane ve masallarda rol almış Derneğince 1971'de yayımlanan "Asia Minör"
(ör.Aktaion) ve ay tanrıçası Selene, gecenin adlı broşür Efes'li Artemis üstüne bütün
karanlık güçlerine egemen Hekate ile bir bilgileri toplamakta ve tanrıçanın bugüne dek
tutulmuştur. Biz yalnız şunu belirtmek isteriz yapılmamış bir tanımını yapmaktadır.
yazının avcı tanrıçasından çok kişiliğinde dişi a) Kaynağı. Efes'li Artemis'in kaynağı hiç
yaratığın üç aşamasını, yani kızlık, kadınlık ve şüphe yok ki Anadolulu Ana Tanrıçadır.
analık aşamalarını da birleştiren büyük Efes'li Sümer'lerden önce var olduğu Çatalhöyük
tanrıçaya benzemektedir. Burdan çıkan sonuç kazılarından anlaşılan ve Sümer'lerce Mâ ya da
da şu ki, Yunan din ve efsanesindeki Artemis Marienna, Hitti'lerce Kupapa, Kubaba ya da
kaynağını Anadolulu tanrıçadan almaktadır, Hepa, Suriye'den Arabistan'a kadar olan
birçok mythos yazarlarının bugüne dek ileri bölgede Lat, Girit'te Rhea, Phrygia'da Kybele,
sürdükleri tezin tersine Yunan asıllı olan Lykia'da Leto olarak adlandırılan bu büyük
Artemis sonradan Asia'lı Ana Tanrıça ile bereket tanrıçasının Efes'e ne zaman geldiği,
birleştirilmiş değildir. Bu tanrıçanın başka orada Artemis adıyla kültünün ne zaman
önemli bir kaynağı da Girit'tir. Britomartis ve başladığı kesinlikle saptanamazsa da, bu
Diktynna diye anılan Girit'li Artemis'ten bu tanrıçanın Phrygia, Lydia ve Minoen Girit
adlar altında söz edilecek, Efes'li Artemis ise kültlerinin etkisi altında çeşitli evreler
ayrı bir bölüme konu olacaktır. geçirerek yukarda adları sayılan tanrıçalardan
ayrıldığı ve bugün Efes'li Artemis biçmine
(4) EFESLİ ARTEMİS.
girdiği apaçıktır. Bu evreyi çağı çağına
Ephesos kazıları sırasında bulunan biri izleyemezsek de, arkeolojik bulgularla yazılı
büyük, ikisi küçük üç Arte mis heykeli metinlerin karşılaştırılmasından Efes'li
Artemis'in İsa'dan önce II. bin yılda Efes aslanlar, keçiler, boğalar, griffon'lar, sfenks'ler
yöresine yerleşmiş olduğu kanısına varılabilir. ve arılar görülür, bunların ortada olanları üçer
b) İmgesi. Ana Tanrıça'nın bütün Akdeniz üçer dizilmiştir. Gövdesini saran bütün bu
bulunmuş çeşitli imgeleri, idol, figürin ve yonutuna zaman zaman giydirilen birer giysi
küçük heykelleri arasında Efes'li Artemis niteliğinde olsa gerek. Nitekim Efes'te
apayrı bir yer tutar. Efes'teki Artemision adlı tanrıçanın giysilerini korumakla görevli soylu
tapınağında çok memeli, başı taçlı, gövdesi genç kızlar bulunduğu, bunların kız oğlan kız
birçok figürlerle örtülü, ayakta duran, büyük oldukları sürece hizmet gördükleri, evlenince
boy heykeli herhalde çok eski, ilkel bir ayrılıp yerlerini başka kızlara bıraktıkları
imgenin geliştirilmiş biçimidir. Bu ilkel imge bilinir. Tanrıça heykelinin değişmez kutsal
ise bir "ksoanon", yani hemen de hiç simgelerinden biri de üç sayısıdır. Bu sayı ile
yontulmamış bir tahta heykel, ya da Artemis'in üçlü karakteri dile gelmekte, hem
Pessinus'taki Kybele için olduğu gibi bir kız, hem evli kadın, hem de ana olarak yaşam
Artemis'in bütün niteliklerini dile getiren değişim halinde olan ayı etkisi altında tutar,
yüklü ve süslü bir heykel olmuştur. doğum yeri çok doğurgan diye bilinen
bıldırcınla ilgilidir, arıların kraliçesi, uygarlığın
Bu haliyle Artemis heykeli tanrıçanın
koruyucusudur, gökte ve yeryüzündeki gerçek
doğaya egemenliğini de, uygarlığın her
ve gerçeküstü bütün yaratıklar onun
türlüsünde yöneticiliğini de simgeler: Başının
buyruğundadır. İnsanların da, hayvanların da
üstünde üç kat kule biçiminde üç tapınak
ecesi, bütün doğanın yöneticisidir.
taşır, bununla kırları olduğu kadar şehirleri de
koruduğu gösterilir; derin ve ciddi bakışları Efes'li Artemis'in Ana Tanrıça ile paylaştığı
sonsuzluğa dikilidir, tanrıçanın ulu gücünü bu nitelikleri İonya'ya özgü bir biçimde ve
yansıtır, ensesi dolunay biçiminde bir diskle Prygia'da tapınılan Kybele'ninkilerden ayrı
çevrilidir, alnında hilâl taşır, böylece ay motif ve simgelerle dile getirmesi, üstünde
tanrıçası olduğu belirlenir, diskin her iki durulması gereken bir özelliktir, İonya,
yanında beşer griffon, yani kartal başlı aslan düşünürleri ve sanatçılarıyla uygarlık
vardır ve boynunda zodiak işaretlerinden dünyasına nasıl öncülük etmişse, Ana Tanrıça
örülmüş kalın bir gerdanlık sarkar. Onun imgesini yaratmakta da başka hiçbir ülke ve
altında da dört kat meme görülür. yörede erişilemeyen bir yetkinliğe ulaşmış,
"Polymastos" yani çok memeli diye tanımlanan göz kamaştırıcı bir başarı ortaya çıkarmıştır.
heykelin meme sayısı 17 ile 40 arasında Bu eşsiz sanat anıtıyla çığır açıcı eşsiz bir
değişir. Ama bu memelerin ucu olmadığından düşüncenin taşıyıcısı olan Efes'li Herakleitos
kimi bilginler bunları hurma ya da erkek arı arasında ilişki kurmamak için kör olmalı. Kaldı
gövdeleri diye yorumlamak yoluna ki doğada akışı görüp evreyi ilk dile getiren
ilgili görülen bu sarkıntılar ne olursa olsun, tapınağında tanrıçanın imgesine baka baka
Eteği altı kat dörtgen biçiminde plaklara c) Tapınağı. Artemis'in Efes'teki tapınağı
bölünmüştür, her dörtgenin içinde kabartma Artemision dünyanın yedi harikalarından
biriydi. İlkçağ yazarları onu anlatmakla esmesi, İngiliz çukuru denilen bir bataklık
bitiremezler. 190 metre boyunda, 55 metre haline dönmesi Hıristiyanlıkla başlayan
enindeki yapı İonya üslubunda 127 sütun korkunç bir çapulculuk hareketinin sonucudur.
üstüne kurulmuştu. 15 metre yükseklikteki bu Aziz Paulus'un Efes'e gelişinde yeni dine karşı
sütunların 36'sı kabartmalarla süslüydü, direnen Efes'liler Bizans imparatorluğunun
bunların biri ünlü heykeltıraş Skopas'ın elinden yağmacılığına karşı koyamamışlar, zamanla
çıkmıştı. Sunağı Praksiteles'in eseriydi, içinde dünya harikasının taşları bir bir sökülerek
bulunan Amazon'lar anıtının heykellerinin Ayasofya'nın yapımına yaramıştır. Eşsiz
yapılmasında Polykleitos, Pheidias, Kresilas, mermer ve taşların geri kalanı da Efes'teki Sen
Kydon gibi Yunan ilkçağının en büyük Jan kilisesinde kullanılmıştır. İki üç yüzyıl
sanatçıları çalışmış, resimleri Efes yurttaşı önce British Museum'un Efes'e yolladığı bir
olan Apelles'in elinden çıkmıştı. En parlak arkeolog grubu da ne bulduysa İngiltere'ye
çağında Artemision Atina'daki Parthenon'dan aktarmış, böylece Artemis'in dillere destan
dört kat büyük olup akıllara durgunluk veren tapınağı boyuna taşıp şehri sular altında
bir yapıydı. bırakan Kaystros'un (Küçük Menderes) da
Artemis'e adanmış kutsal bir alanda I.Ö. yardımıyla kurbağaların ötüşüp oynaştığı bir
Hektor'un ölümünden sonra, Andromakhe Eski Yunan düşününe özgü soyut bir
sevgili kocasına yaktığı ağıtta Astyanaks'ın kavram ve onu simgeleyen dişi cinsten tanrısal
yetim olarak çekeceği çileyi tasarlayıp dile bir varlık. Hesiodos'a göre Ate, kavga tanrıçası
getirir. Oysa onunla bile kalmaz, Akha'lar Eris'ten doğmuştur. Akıl, insanın gerçeği
Troya'yı yangına verdikleri gece yiğitlerden olduğu gibi görmesini, iyiyi kötüden ayırt
biri (Odysseus ya da Akhilleus) Hektor'un etmesini sağlayan yetidir. Aklı başından alınır,
çocuğunu surlardan aşağı atıp öldürür gözü karartılırsa, aldanır, basireti bağlanır ve
(Andromakhe). gaflete düşüp hata işler, suç işler, günah işler.
Bunun sonucunda da cezaya çarpılır.
At-Adam. Çağdaş dillerde karşılığı zor bulunan bu
Bkz. Kentauros. kavram Türkçemizde en iyi "gaflet" sözcüğüyle
karşılanabilir, ne var ki derin dinsel anlamı ve
Atalante. insanlık dramında bu kavramın oynadığı büyük
Arkadya (ya da Boiotia) bölgelerinde rol gene de yansıtılmış olmaz. En iyisi Yunan
Artemis'i simgeleyen bir avcı kız. Arkas'ın kaynaklarının kavramı nasıl tanımladıklarına
torunu, Lykurgos'un oğlu olan babası İasos bakmaktır. İlkin Homeros'u alalım. İlyada
erkek çocuğu olsun istermiş, Atalante kız destanının asıl konusu Akhilleus'la Agamemnon
olarak doğunca, onu bir dağ başına bırakmış. arasındaki kavga sona erince, krallar kralı
Bebeği bir dişi ayı emzirmiş, sonra da avcılar hata ettiğini kabul eder ve şöyle der (İl. XIX,
alıp büyütmüşler, yaman bir avcı olarak 85):
yetişmiş Atalante, koşuda kimse geçemezmiş
onu. Ama kız oğlan kız kalmak istediği içindir
Akhalar sık sık söylediler bana bunu,
ki, ırzına geçmeye yeltenen iki at adamı
bana çıkıştılar, ama suçlu değilim ben,
öldürdükten sonra, taliplerini kendisiyle
Zeus, Kader, karanlıkta yürüyen Erinys
koşuda yarışmaya zorlar, hepsini geçer ve o toplantıda çeldiler aklımı,
sonra da kargısıyla vurur öldürürmüş. Kalydon düşürdüler kötü bir çılgınlığa (Ate)
avına da katılıp orada büyük bir başarı aldığım gün Akhilleus 'un onur payını,
kazanmış olan Atalante'yi Melanion (ya da benim elimden ne gelirdi ki?
Hippomenes) yenmiş, koşuya başlamadan önce Tanrı getirir her şeyin sonunu.
yanına üç altın elma almış (bunlar İnsanları şaşırtan çılgınlık büyük kızıdır
Aphrodite'nin Kıbrıs'taki tapınağından, ya da Zeus 'un,
uğursuzun inceciktir ayakları, basmaz yere,
Batı Kızlarının bahçesinden gelmeymiş),
konar insanların kafalarına, bela olur,
Atalante'nin yaklaştığını görünce elmalardan
onu bunu alır ağının içine.
birini yere düşürür, kız da dayanamaz, eğilip
Bir gün Zeus'u bile şaşırttı o,
toplar, böylece geri kalırmış. Melanion yarışı
insanlardan, tanrılardan üstün Zeus'u.
kazandıktan sonra, Atalante'yle evlenmiş, ama
bir gün av dönüşü karı-koca Zeus'un (ya da
Kybele'nin) tapınağına girmişler, orada Ate Zeus'u bile aldatmıştır: Tanrı Mykene
sevişmişler. Bu saygısızlığa içerleyen tanrılar krallığını Perseus'un ilk doğacak olan torununa
ikisini de aslana çevirmişler (Meleagros). vereceğini söyledi ve bunun Herakles olacağını
sandı, oysa Hera'nın bir oyunuyla Herakles'ten vermek için kocasını Phriksos'u kurban etmeye
önce Eurystheus doğdu ve yiğit böylece bu zorlar. Nephele bunu önler ve çocuklarını altın
akrabasına kul, köle olmak zorunda kaldı. postlu bir koç üstünde Karadeniz'in Kolkhis
Zeus Ate'nin bu düzenine kızarak onu ülkesine kaçırır. Ama yolda Helle denize
saçlarından tutup tiksintiyle atar Olympos'tan düştüğünden Boğazlara Hellespontos (Helle
aşağı, Ate de gelir yerleşir insanların arasına. denizi) denmiştir (Phriksos, Helle).
Ate Kader'in elinde bir oyuncaktır ve Bir anlatıma göre, Athamas'a karşı büyük
insana kendi eliyle bilmeden, istemeden nice bir hınç besleyen tanrıça Hera onu delirtmiş.
nice suçlar işletir. Yunan tragedyasının başlıca Deliren Athamas kendi oğullarından birini
yürütücüsü bu amansız tanrıçadır. Oidipus öldürmüş ve karısı İno'yu da öldürmek için
babası Laios'u öldürüp anasıyla evlendiğini kovalamaya başlamış. İno kaçarak deniz
bilmez, Kaderce bile bile aldatılmış, kıyısına varmış ve öbür çocuğuyla birlikte
şaşırtılmıştır. Aiskhylos'un "Persler" denize atlamış. Sulara karışan İno sonradan
tragedyasında Kserkses de Ate'nin kurbanı bütün gemicilerin fırtınaya tutulunca
olur. Ate kralı bütün ordusuyla Boğazları imdadına koşan bir deniz tanrıçası olmuş.
geçmeye kandırır, Salamis'te ordu kırılınca Odysseus'u kurtarmakta da büyük bir rol
imparatorluk çöker, suç işlenmiştir, geri dönüş oynayan (Od. V, 333 vd.) İno'ya Leukothea (Ak
yoktur. Ate böylece gözü kararıp suç ve günah tanrıça) da denir (İno). Athamas, İno, Phriksos
işlemiş bahtsız - çoğu kez tanrıların lanetine tragedyalara konu olmuşlar ne var ki bu
uğramış - kişiyi öç tanrıçaları Erinys'Ierin eline tragedyalar yitik olduğundan, hangi efsaneleri
bırakır. Kişi kurtulacağına, daha beter batar. nasıl işledikleri belli değildir (Argonaut'lar).
Çıldırır ya da canına kıyar. Bir tanrı onu
suçundan arındırmak yolunu bulamazsa, Athena.
yeraltında da kurtuluş yoktur onun için. İşte (1) DOĞUŞU.
böyle zalim olarak canlandırılmıştır Kader ve
Zeus Olympos tanrılarının egemenliğini
onun yardımcısı Ate Yunan efsanesinde
kurduktan sonra ilkin Okeanos kızı Metis
(Erinys'ler).
tanrıçayla birleşir (Tab. 9). Metis Yunanca
Bir efsaneye göre, tanrı Zeus'un akıl, us, düşünme gücü demektir. Tanrılar
öfkelenerek yeryüzüne attığı belalı tanrıça tanrısının kendine ilk eş olarak Metis'i seçmesi
Anadolu'nun Phrygia bölgesindeki bir tepeye anlamlıdır, ama onu gebe bıraktıktan sonra
düşmüştür. Ate tepesi (Gaflettepe) adı verilen dölüyle birlikte kendi gövdesine alması daha
bu tepenin üstüne sonraları İlos İlion kentini da derin bir anlam taşır: Akıl gücü ve ancak
kurmuştur. İlion (Troya)'un başına gelen bütün onun aracıyla elde edilebilen dünya
belalar bundandır (İlos, Palladion). egemenliği baştanrıdan ayrılamamakta,
ürünleri de ancak onun kafasından
Athamas. çıkabilmektedir. Bu kavram ve düşünceyi şöyle
Yeller tanrısı Aiolos'un oğlu Boiotia kralı dile getirir Hesiodos (Theog. 886 vd.):
Athamas bulut tanrıça Nephele ile evlenir,
Phriksos'la Helle adlı biri oğlan, öbürü kız iki
çocuğu olur. Athamas Nephele'yi boşar, Tanrıların kralı Zeus ilk eş olarak
Kadmos'un kızı İno Nephele'nin çocuklarını Metis'i, bilge tanrıçayı seçti kendine.
Metis en çok şey bilendir
kıskanır, ülkede meydana gelen bir kıtlığa son
bütün tanrılar ve ölümlüler arasında.
Ama bu tanrıça tam doğuracağı sırada uğultusunu yansıtan bir ses benzetmesi
çakır gözlü Athena'yı. olabilir, ama Athena'nın denizle tek ilişkisi,
Zeus Toprağın ve Göğün öğütlerine uyarak anası Metis'in bir Okeanos kızı oluşundandır.
sevdalı sözlerle aldatıp eşini Acaba Tritogeneia adı buna mı çağrışımdır?
yuttu, gövdesinin içine aldı onu.
Sıfatları daha belirgin anlamlıdır: Aigis
kalkanını taşıyan "aigiokhos" (Aigis), gök gözlü,
İkinci süreç olarak Athena'nın Zeus'un çakır gözlü "glaukopis" sıfatı tanrıçanın en
kafasından çıkması şöyle anlatılır (Theog. 924 sevdiği kuş olan "glauks", baykuşla ilgili
vd.): görülmüştür, olabilir; son olarak "obrimopatre"
babası güçlü olan sıfatı doğrudan doğruya
baştanrı Zeus'un kızı oluşundandır.
Ve Zeus çıkardı bir gün kendi kafasından
çakır gözlü yaman Athena 'yı (3) NİTELİĞİ VE EFSANELERİ.
o dünyayı birbirine katan tanrıçayı,
İlyada'da Athena bir savaş tanrıçası olarak
o hiç yorulmadan orduları yöneten,
o cenk ve savaş bağrışmalarından hoşlanan
çıkar karşımıza, ama taraf tutar, Akha'lardan
yüceler yücesi sayılan tanrıçayı. yanadır, Akhilleus, Diomedes, Odysseus ve
Menelaos'u her fırsatta korur, Troya'lı yiğitlere
karşı pis pis düzenler kurmaktan hiç
(2) ADİ VE EK ADLARI. çekinmez. Aslında çirkin bir rol oynar
İlyada'da, bu erdem tanrıçası hiç haktan yana
Zeus'un kızı ve on iki, Olympos tanrısının
görünmez, davranışları hep hırs ve tutkuların
biri olan Athena (Tab. 5) çoğu zaman iki adla,
etkisiyle olur: Athena'nın Hera ve Poseidon'la
yani Pallas Athena diye anılır. Athena adının
birlikte babası Zeus'u nasıl zincire vurmak
kökeni bilinmedigi gibi, Pallas'ın kaynağı da
istediği anlatılır (I, 400), sevmediği, kendisine
tartışma konusudur. Pallas adlı bir Titan
rakip gördüğü Aphrodite ve Ares'e karşı
vardır, adının Yunanca; "pallo", kargı
tutumu insafsızdır, yenilip yaralanmalarına
sallamak, atmak anlamına gelen bir kökenden
yardım eder, sonra da yüksekten bakar onlara,
türemiş olduğu sanılır; ayrıca bir efsanede
babası Zeus karşısında da atıp tutar, onu
tanrıça Athena'nın Pallas adında Attika'lı bir
eleştirmekten çekinmez: Akhilleus'Ia Hektor
devi öldürdüğü de anlatılır (Pallas); Athena'nın
arasındaki savaşta ölüm kur'asını çekecek olan
ek adı bu devlerle ve kargı sallamakla ilgili
Zeus'u şöyle etkiler (İl. XXII, 127 vd.):
midir? Bilindiği gibi, bir efsaneye göre, tanrıça
Athena babası Zeus'un kafasından silahlı ve
elinde kargısı olarak çıkmıştır. Yoksa Pallas ek Ne diyorsun kara bulutlu babam, ak
adı, kız oğlan kız anlamına gelen bir sıfattan yıldırımlı!
mı türemedir ve Pallas Athena mı Kaderi çoktan belli, ölümlü bir adamdır bu,
anlaşılmaktadır? Bunu bugün kesinlikle kaçırmak mı istersin onu canlara kıyan
saptamak güçtür. İlyada'da Zeus sevgili kızına ölümden?
"Tritogeneia" diye seslenir, Triton'dan doğma Yap yapacağını ama, biz tanrılar
anlamına gelebilen bu ad da açık değildir, onaylamayız yaptığını.
Odysseia'da Athena'nın rolü bir başkadır ve için yarışmaya girmişler, Olympos tanrılarını
anlamlıdır: Zeus'un kendi ağzından duyuyoruz da yargıç olarak almışlar: Poseidon Atina
ki Odysseus "ölümlülerin en üstünüdür akıldan akropolünün üstünde tuzlu bir göl meydana
yana", bu akıllı adamı akıl ve erdem tanrıçası getirmiş, Athena ise bir zeytin ağacı. Tanrılar,
Athena tutar, tutması da doğal görünür, zeytin ağacını tuz gölünden daha yararlı
Odysseia'da Athena oynar: Odysseus'un da, böylece Athena bölge ve kentin yönetimini
kadar olay, eylem ve konuşma varsa, hepsi Başka şehirler de Athena'yı koruyucu
Athena'nın buyruğu, kılavuzluğuyla olur, tanrıça olarak benimsemişlerdir, bunların
tanrıça Odysseus'a Telemakhos'a, Penelope'ye, başında Troya gelir. Troya'nın en büyük, en
Nausikaa'ya yapacağı işi, benimseyeceği eski ve kutsal tapınağı bugün de kalıntıları
davranışı esinlemek için bin bir kılığa girer, görülen Athena tapınağı olduğu gibi,
Mentes olur, Mentor olur, bir genç kız, bir tanrıçanın tahtadan yapılmış ve Pallaidon diye
küçük çocuk olur, ama her an varlığıyla oluşu anılan heykeli şehir varlığının simgesi sayılırdı.
etkiler yönetir. Odysseus'a karşı davranışında Bundan ötürüdür ki Palladion'un kaçırılmasıyla
da tutarlı bir duygusu belirir tanrıçanın: Çok ilgili birçok efsaneler doğmuştur (Palladion).
çile çekmiş yiğide acır, bunca akıl ve dirayetin
Pallas Athena'nın kültü en ilginç biçimiyle
boşa gitmesini istemez, İlyada'daki tutumunun Atina'nın klasik çağında kendini göstermiştir.
tam tersine hakkın üstün gelmesini ister. Onun
Tanrıçanın onuruna düzenlenen
içindir ki destan boyunca Athena'nın kılavuz
Panathenai bayramı Hellen dünyasında hem
rolündeki eylem ve davranışlarının,
din, hem de kültür ve sanat bakımından büyük
konuşmalarının anlatımına doyum olmaz,
bir yer tutmuş, Parthenon ve onun
tanrıça bu sevimli rolüyle başka destanlara,
kabartmaları gibi ilkçağın en değerli
şiirlere girmiş, denebilir ki Homeros
yapıtlarının bazılarını esinlenmiştir.
Odysseia'da Odysseus tipini yarattığı gibi
Athena tipini de yaratmış ve
Atlantis.
ölümsüzleştirmiştir.
Yunan ilkçağında mythos yaratma işine
Pallas Athena'nın efsaneleri o kadar çok
koyulmamış hiçbir yazar yoktur. Filozoflar bile
değildir, kız oğlan kız oluşu ve bu niteliğini
bu çabaya katılırlar, en başta da Platon. Bazı
yitirmekten çekinmesi, huylanması tuhaf bazı
diyologlarınm sonunda, gerçekdışı ve
masalların doğmasına yol açmıştır
gerçeküstü bir düzeni örnek olarak göstermek
(Erikhtonios, Aglauros). Odysseus'u tuttuğu
için canlandırdığı öbür dünya efsaneleri bir
gibi Argonaut'ları da tutar ve Argo gemisinin
yana, Timaios ve Kritias diyaloglarında, başka
yapılmasına yardım eder (Argonaut'lar). El
hiçbir kaynakta izine rastlanmayan bir yitik
işçiliğini ve el sanatlarını koruyan tanrıça
ülke masalı uydurur. Bunu niçin yapar?
olarak Arakhne efsanesinde rol oynar
Timaios'ta Atina'lı devlet adamı ve şair
(Arakhne). Atina'nın kurucusu ve koruyucusu
Solon'un Mısır'a gidişi anlatılır, Nil deltasında
olarak tanrıçanın oynadığı rol de ilginçtir;
bulunan Sais kentinin rahipleriyle konuşur
Solon, biri ona şöyle der (Tim. 22 b): köprüler, kanallar ve tünellerle bezenmiş
— Ey Solon, Solon, siz Hellen'ler hep çocuk kentler, limanlar kurarak ülkeyi son derecede
kalırsınız, yaşlanmış bir tek Hellen yoktur. uygar bir hale sokmuşlar. Ülkenin sosyal
yapısı, askerlik durumu üstünde durup,
— Ne demek istiyorsun?
başkentte yılda bir yapılan bir törene ve bu
— Ruhunuz genç hepinizin, çünkü eski bir tören sırasında kesilen boğa kurbanlarına
geleneğe dayanan ne bir görüsünüz var, ne de değindikten sonra, Kritias diyalogu birdenbire
zamanla kocalmış bir bilginiz. kesilir. Ancak Timaios diyalogunda Mısırlı
Bu sözün doğruluğu en iyi mythos'ta rahibin ağzından öğrenilen Atina'nın dokuz, on
görülür, zaman kavramı bilmez mythos, tarih bin yıl önce bu ülkeyle savaşa giriştiğidir.
dışı insan gerçeklerini yansıtmak, Atlantis fazla güç kazanmış ve Akdeniz'in
canlandırmak ve Atina devletine dokuz bin yıl büyük uluslarını köle durumuna sokacak bir
öncesine kadar uzanan bir tarih yaratmak saldırıya geçmiş de, Atina hem kenefini, hem
hevesine kapılmış olsa gerek. Her neyse, de bütün komşularını tek başına kurtarmış bu
günümüze dek romanlara, filmlere konu olan afetten. Ne var ki, bir gece deprem Atlantis'i
ve tarihçilerle coğrafyacıların üstünde kafa haritadan silince, Atina'nın oraya gönderdiği
patlattıkları Atlantis efsanesi, Timaios ordu Atlant'larla birlikte yok olur. Atina'nın bu
diyalogunda başlayıp, bitmemiş Kritias eski tarihi üstünde hiçbir bilgisi olmayışı, bu
diyalogunda yanda kalıyorsa da, şöyle ünlü olayı bir Mısır'lı rahibin ağzından
özetlenebilir: öğrenmesi bütün öyküyü Platon'un uydurduğu
kanısını uyandırmakla beraber, insanda tuhaf
Atlantis, Batıda Herakles sütunları
bir izlenim bırakmaktadır. Hiçbir zaman
(Cebelitarık) yoluyla Akdeniz'den Okeanos'a
çözülememiş bu gizdir ki, Timaios ile Kritias
çıkıldığı yerde karşılaşılan büyük bir ada ve
diyaloglarının ütopya, yani hayal beldeleri
çevresindeki takımadalara verilen admış.
anlatan öyküler arasında özlü bir yer
Korkunç depremler sonucunda suların altına
tutmasına yol açar.
gömülen bu ada bir zamanlar Libya ile
Asya'nın bir arada kapladıkları alandan daha
Atlas.
yaygınmış. Dünyanın kuruluşunda tanrılar
(1) Titan İapetos Okeanos kızı Klymene
yeryüzünü aralarında paylaşırken, Atina,
(başka bir kaynağa göre Asia) ile evlenir ve
tanrılardan Athena ve Hephaistos'a, Atlantis
Atlas, Menoitios, Prometheus, Epimentheus
de Poseidon'a düşmüş. Atlantis yerlilerinden
diye dört oğlu olur (Tab.3). İki tanrı kuşağı
Euenor'un bir kızı varmış. Poseidon, bu kızı
arasında bulunup Olympos'lulara baş kaldıran
sevmiş, onu merkez adaya bir kaleye
bu dev yapılı yaratıklara eserlerinde özel bir
yerleştirmiş ve beş kuşak erkek çocuk
yer ayıran Hesiodos Theogonia'da (Theog. 507
yetiştirmiş onunla birlikte. Tanrı sonra adayı
vd.) onları şöyle tanımlar:
on bölgeye bölmüş, en büyük oğlu Atlas'ı
hepsinin kralı olarak öbür oğulları arasında
dağıttığı bölgelerin başına getirmiş. Atlantis İapetos aldı Klymene'yi,
bitkileri, hayvanları ve özellikle madenleriyle güzel topuklu Okeanos kızını,
çok zengin bir ülkeymiş: altın, bakır, demir ve girdi onunla gerdeğe ve bir oğlu oldu:
"oreikhalkos" (yani dağ bakırı) diye ateş gibi Azgın yürekli Atlas tanrı.
parlak bir madeni varmış; yöneticiler surlar, Çılgınlığı ve aşırı gücü yüzünden
Atlas zorlu bir baskı altında kaldı:
Dünyanın bittiği bir yerlerde, Zeus da Argos'u öldüren yol gösterici
güzel sesli akşam perilerinin karşısında Hermes'e vermişti,
dimdik durup ayakta tutuyor göğü atları kamçılayan kral Pelops 'a vermişti o
başı ve yorulmaz kolları üstünde. da,
Akıllı Zeus 'un ona ayırdığı kader bu. Pelops da erlerin güdücüsü Atreus 'a
vermişti,
Atreus da bol sürüsü olan Thyestes 'e
Homeros'a göre, Atlas göğü değil de, "yeri, bırakmıştı ölürken,
göğü birbirinden ayıran direkleri" taşır Thyestes de onu, taşısın diye,
omuzlarında (Od. 1,54). Herodotos Atlas'ın Agamemnon 'a bırakmıştı,
Kuzey Afrika'da bir dağ olduğunu söyler (IV, Bunca adalarda, Argos 'ta boydan boya
184). Bu dağ şöyle meydana gelmiş: Perseus sözünü geçirsin diye.
Gorgo'yu öldürdükten sonra, Atlas'a canavarın
kafasını göstererek onu bir kayaya çevirmiş.
Belli ki Homeros Atreus-oğullarının başına
Atlas'ın çok çocuğu olmuş: Pleione'den kuşaktan kuşağa süregelen laneti bilmiyor,
Pleiade's ve Hyades kızları, Hesperis'ten daha doğrusu tragedyanın vazgeçilmez konusu
Hesperid'ler, yani akşam perileri. Dione ve olan suç ve lanet zincirlemesi destandan sonra
Kalypso da onun kızları olarak gösterilir. efsaneye katılmış bir motiftir. Atreus-oğulları
Atlas Herakles efsanesinde de rol oynar efsanesi bu ilenme sürecinin en parlak
(Herakles). örneklerinden biridir. İlk lanetleme Pelops'la
başlar: Atreus'la Thyestes babaları Pelops'un
(2) Atlantis'in yöneticisi. İapetos oğlu Atlas
bir nympha'dan olan oğlu Khrysippos'u anaları
ile hiçbir ilişkisi olmasa gerek (Atlantis).
Hippodameia'nın yardımıyla öldürürler. Pelops
iki oğluna lanet okur, onları sürer. Atreus'la
Atreus.
Thyestes Mykene'de kral Sthenelos'un yanına
Pelops'la Hippodameia'nın oğlu, sığınırlar. Sthenelos'un oğlu Eurystheus döl
Thyestes'in kardeşi, Homeros destanlarında bırakmadan ölünce, bir tanrı sözü
Atreus-oğulları diye anılan Agamemnon'la Mykene'lilere Pelops-oğullarından birini kral
Menelaos'un babası (Tab. 14 ve 15). Atreus ve olarak seçmeyi buyurur. İşte o andadır ki, iki
Atreus-oğullarının hayat hikâyesi destanlara kardeş arasında rekabetten doğan korkunç bir
da, tragedyalara da sonsuz bir konu kaynağı kin ve nefret başlar. Her biri ötekini ortadan
olmuştur. İnsanlık dışı eylem ve tüyler kaldırıp yerine geçebilmek için iğrenç
ürpertici faciaları canlandıran bu öyküler düzenler kurar. Atreus'un sürüsünde egemenlik
Yunan mythos'unun başlıca efsane simgesi altın postlu bir koyun vardır, bu
çemberlerinden biridir. hayvanı Artemis'e kurban etmeye ant içtiği
Atreus'a değgin ilk kaynağımız halde, sözünde durmaz ve pöstekiyi kendine
Homeros'tur. İlyada'da (İl.II,100 vd.) saklar. Ne var ki Thyestes Atreus'un karısı
Agamemnon'un kral değneği şöyle tanımlanır: Aerope'yi ayartır, kadın da altın postu gizlice
kocasından aşırıp âşığına verir. Mykene'liler
kardeşlerden hangisini kral seçeceklerini
Güçlü Agamemnon, elinde değneği, kalktı.
tartışınca, Thyestes hangisi altın postu
Hephaistos yapmıştı didine didine o
çıkarabilirse diye öneride bulunur. Pöstekinin
değneği,
çalındığını bilmeyen Atreus şartı kabul eder.
vermişti onu Kronos oğlu kral Zeus'a,
Thyestes altın postu ortaya koyup kral seçilir.
Ama Zeus Atreus'a düşünde Hermes'i gönderir; Atropos.
gerçek kralın başka bir tanrı işmarıyla Kaderi simgeleyen tanrıçalar üçtür. Üçüne
seçilmesi konusunda Thyestes'le anlaşmasını birden verilen ad. Moira ya da Ker'dir.
buyurur; güneş yolunu değiştirirse Atreus'un Hesiodos Theogonia'nın bir yerinde bu
kral olacağını, yoksa Thyestes'in tahtta tanrıçaların Gece'den (Theog. 218), başka bir
kalacağını bildirir Hermes. Bu kez de Thyestes yerinde de Zeus'la Themis'ten doğmuş
şartı kabul eder, ama o akşam güneş doğuda olduklarını söyler (Theog. 902 vd.). Adı "geri
batacak olur. Tanrıların Atreus'u tuttukları, dönülmez" anlamına gelen Atropos ömür
krallığı ona verdikleri besbellidir. Atreus tahta ipliğini büken Moira'lar arasında eceli, ölümü
çıkar çıkmaz, Thyestes'i kovar. Ama daha simgeler (Moira).
sonra karısı Aerope ile kardeşi arasındaki
gönül macerasını öğrenince büsbütün çileden Attis.
çıkar, kardeşiyle barışır gibi olur, onu Bkz. Agdistis ve Kybele.
Mykene'ye çağırır. Tyestes'in üç çocuğunu
doğrar, pişirir ve babalarının önüne koyar. Auge.
Tyestes farkına varmadan kendi çocuklarını Tegeia kralı Aleos'un kızı. Delphoi'deki
yer. Derken Atreus çocukların kesik kafalarını tanrı sözcüsü Aleos'a kızının doğuracağı bir
getirir, gösterir babalarına. Thyestes korkunç çocuğun amcalarını öldüreceğini bildirince,
lanetler savurarak masayı devirmiş, söylentiye Aleos Auge'yi tanrıça Athena'nın tapınağına
göre de güneş o gün öylesine ürkmüş, öylesine adamış. Ama yiğit Herakles kızı görüp sevmiş.
tiksinmiş ki gökteki yolunu tamamlamadan Auge bir süre sonra Telephos'u doğurmuş.
geri dönmüş. Dipsiz bir karanlığa bozulmuş Babası bunu öğrenince Auge'yle Telephos'u bir
ortalık. Thyestes bu kez Sikyon'a sığınır. Suç sandığa kapatıp denize atmış, ya da köle
ve günahların iyice izine dalar: Kendi kızı olarak satmış. Anadolu'nun Mysia kıyılarına
Pelopeia ile kızın haberi olmadan birleşir ve çıkmışlar. Auge kral Teuthras'la evlenmiş.
Aigisthos adlı oğlunu üretir. Sonra Pelopeia'yı Telephos gerçekten bir süre sonra amcalarını
oğluyla birlikte Atreus'un sarayına yollar, kral kaza ile öldürmüş (Telephos).
kadının kim olduğunu bilmeden onunla evlenir
ve Aigisthos'u da benimser. Ona gidip Augias.
Thyestes'i öldürmek görevini verir, ama
Helios'un oğlu, Aktor'un kardeşi, Elis kralı
Aigisthos son dakikada bu düzenin farkına
(Tab. 8). Argonaut'lar seferine katılmıştır.
varır ve kendi babasını değil, Atreus'u öldürür.
Herakles efsanesinde önemli bir rol oynar.
Atreus'un Aerope'den iki oğlu olmuştu: Augias'ın büyük, zengin sürüleri varmış, ama
Agamemnon'la Menelaos, Atreusoğulları diye ağıllarını temizlemeyi ihmal eltlği için,
anılan bu iki kahraman Homeros destanında davarları barınamaz olmuş. Augias yiğil
baş rolü oynarlar. Atreus-oğullarının laneti Herakles'i çağırıp ağıllarının temizlenmesini
süregider. Aigisthos, amcası Atreus'un istemiş, Herakles de bu işi bir günde
babasına karşı işlediği suçun öcünü yapacağını, ama karşılığında sürünün onda
Agamemnon'dan alır (Agamemnon, Aigisthos). birini alacağını bildirmiş. Pazarlıkta
uyuşmuşlar. Yiğit de Alpheios'la Peneus
ırmaklarını yataklarını değiştirerek sularını
ağıllardan geçirmiş ve bir günde hepsini konağına misafir gidince, dedesi ve
temizlemiş. Ne var ki Augias verdiği sözde amcalarıyla birlikte Parnesos dağında bir
durmamış, Herakles'e işin karşılığını ödemek yaban domuzu avına katılmış, canavarı
istememiş, ayrıca da onu kendi oğlu, vurmuş, ama bir yara almıştı. Yarasını
Herakles'in arkadaşı Phyleos'la birlikte iyileştiren de Autolykos olmuş, sonraları bu
mahkemeye vermiş. Yargıç her ikisini de suçlu yara izi Odysseus'un sütninesi tarafından
bularak ülkeden sürmüş. Bir orduyla geri gelen tanınmasına yol açar (Od. 386-407).
Herakles Augias'ı öldürmüş, kentini ele geçirip Başka anlatımlara göre, Autolykos
Phyleos'u babasının tahtına oturtmuş Amyntor'un öküz derisinden yapılmış sağlam
(Herakles). tolgasını aşırmış ve Odysseus'a vermişti. (İl. IX,
261 vd.), Eurytos'un sürülerini çalmış,
Aurora.
Sisyphos'a da aynı şeyi yapmak istemiş, ama
Şafak tanrıça Eos'un Latince adı (Eos). basaramamış. Sisyphos davarlarını geri almak
için konağına gelince, Autolykos Laertes'e
Autolykos. nişanladığı kızı Antikleia'yı önce Sisyphos'la
Antikleia'nın babası, Odysseus'un dedesi. birleştirmiş, bundan da amacı doğacak
Autolykos Hermes'in oğludur ve yakalanmadan torununun Sisyphos gibi kurnaz olmasıymış. Bu
hırsızlık yapma yeteneğini babasından anlatıma göre, Odysseus Laertes'in değil de,
almıştır. Odysseia'da şöyle tanıtılır (Od. XIX, Sisyphos'un oğluymuş. Homeros bu görüşe
395): katılmaz.
Bellona.
Romalıların savaş tanrıçası olarak Kratos'la Bie, Aiskhylos'un "Zincire
simgelendirdikleri Bellona (Lat. Bellum savaş Vurulmuş Prometheus" tragedyasında önemli
demek) zamanla Yunanlıların Enyo tanrıçasıyla bir rol oynarlar: Oyunun başında Prometheus'u
bir tutulmuştur. Mars'ın eşi olarak da kollarından tutarak Kafkas dağına sürüklerler
gösterilir. Bir savaş arabasında, elinde bir ve arkalarından gelen Hephaistos, Zeus'a baş
kılıç, bir kargı ya da yanan bir çırağı ile kaldıran insansever tanrıyı bir kayaya mıhlar.
canlandırılır, korku saçan bakışlarıyla Furia'ları Bu sahnede Bie sessiz bir kişi olarak bulunur.
andırır (Furia). Hephaistos'la konuşmayı Kratos yapar
(Kratos).
Efsaneye göre, Boreas Trakya'da oturan
Bias. gür sakallı, engin kanatlı, güçlü kuvvetli bir
Kâhin Melampus'un kardeşi, onun yaratıkmış. Titanlar soyundan olduğu için,
serüvenlerine katılır (Melampus). onlar gibi sert, dizginsiz ve azgınmış. Bir gün
Atina kralı Erekhtheus'un kızı Oreithya'yı
Biton. arkadaşlarıyla ırmak kıyısında oynarken
Kydippe'nin oğlu, Kleobis'in kardeşi görmüş, ona vurulmuş ve tozu dumana katarak
(Kleobis). üstüne yürümüş, onu kızıl kanatlarıyla sardığı
gibi doğru soğuk Trakya'ya kaçırmış ve Kalais
Bona Dea. ile Zetes'e gebe bırakmış. Boreas bir at
"İyi tanrıça" anlamına gelen eski bir Latium kılığına girerek Erikhthonis'in kısraklarına
tanrıçası. Kültü kır tanrısı Faunus'Ia ilgilidir. aşmış ve on iki tay üretmiş, bu taylar öyle
Bu tanrının kızı ya da karısı sayılan Bona hafif, öyle çevikmiş ki, buğday tarlaları
Dea'nın Roma'da Aventinus tepesinde bir üstünden geçerken başaklar eğilmez ve
tapınağı vardı, orada belli günlerde gizli denizin üstünden en ufak bir kırışık yapmadan
ayinler yapılır, bunlara yalnız kadınlar katılırdı uçarmış.
(Faunus).
Brankhos-Brankhosoğulları.
Bona Fides. Brankhos'un kişiliği ve efsanesi, Didyma'da
Verilen sözü ve içilen andı simgeleyen kurulmuş Apollon tapınağı ve bilicilik
tanrıça, Roma tanrıları arasında çok eskiden merkezinin ününü ve yaygınlığını sağlamak
beri yer alan bu kavramsal yaşlılığın Palatinus için uydurulmuştur.
tepesinde bir tapınağı vardı. Orada bulunan Brankhos Miletos'lu bir delikanlıymış. Anası
resmi dünya kadar yaşlı bir kocakarı olarak onu doğurmadan önce bir düş görmüş: Güneş
gösterilir ve rahipleri de içilen andı ışınları ağzından, boğazından girip karnına
simgelemek üzere ellerine beyaz bezler varıyor ve bedenini dolaştıktan sonra
sararlardı. Bona Fides, Roma'lıların, adına göbeğinden çıkıyormuş. Bu düşü hayra yoran
yemin ettikleri Dius Fidius'un dişi karşılığıdır. biliciler doğan çocuğa "Brankhos" yani boğaz
adını vermişler. Brankhos çok güzel bir
Boreas. delikanlı olarak yetişmiş, ovada sürülerini
Adı Türkçeye poyraz diye geçen kuzey otlatırken bir gün tanrı Apollon onu görmüş ve
rüzgârı, esiş yönüne göre bugün bizim yıldız sevmiş, bilicilik yetisini bağışlamış ona.
dediğimiz yele karşılıktır. Hesiodos'a göre, Miletos'un güneyinde kurduğu tapınakta bu
şafak tanrıçanın oğlu olan Boreas, Notos ve ustalığından faydalandığı gibi, soyu sopu da
Zephyros'un kardeşidir. Şairler Boreas'ı kara Brankhidai, yani Brankhosoğulları adıyla
bulutlarla gökten sağanak sağanak kopan ve falcılığı sürdürmüşler. Didyma Yunanistan'da
engin dalgalarla denizi allak bullak eden azgın Delfi'ye rakip bir bilicilik merkezi olmuş.
bir yel, buz gibi esen bir kasırga olarak Tarihçi Herodotos, Lydia kralı Kroisos'un
nitelerler. Odysseia'da önemli bir rol oynayan Delfi'ye verdiği kadar bol ve zengin
Boreas kimi zaman da arkadan püfür püfür armağanları Didyma'ya da bağışladığını söyler.
esince, gemicileri dosdoğru ereğe ulaştıran Tapınak o kadar zenginmiş ki, Milet, Pers
güzelim bir yel sayılır (Rüzgârlar). savaşlarına girişecekken, Didyma'nın
hazinesiyle bir donanma kurmayı düşünmüş. Saçlı, sakallı savaşçıların
ayaklarını yıkayacak kadınların.
Karadeniz'den Mısır'a kadar doksana yakın
Ve senin de, ey Didyma,
sömürge kuran Miletos işlek bir liman, bolluk
yabancılar el koyacak Tapınağına.
içinde yaşayan bir şehirdi. Milet'ten
Didyma'nın limanı Panormos'a gemiyle -
karayolu yokmuş o zaman - oradan da kutsal Pers savaşlanndan sonra yeni baştan
yol boyunca Didyma'ya fal baktırmaya gelen kurulan Didyma tapınağı Roma imparatorluğu
devlet adamları, işadamları bilicileri elbette zamanına kadar önemini sürdürmüş ve
ki memnun ediyorlardı, ama her müşterinin ortaçağda bir depremle yıkıldıktan sonra dev
nabzına göre şerbet vermek, yani falını kalıntıları bugüne kadar korunabilmiştir
arzuladığı sonuca yöneltmek de biliciye düşen (Didyma, Didymeion).
görevdi. Kolay iş değildi bu. Nitekim Lade
yenilgisiyle Milet, Pers'lerin eline düşünce, Briareus.
şehirde ne kadar erkek varsa hepsi öldürülüp, Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu ve ellişer
kadınlar ve çocuklar köleliğe sürüklenince, başlı dev oğullarından biri, Kottos'la Gyes'in
Didyma tapınağı da yağmaya uğramış. kardeşi (Tab. 2), (Yüz, Kollular).
Brankhosoğulları bu durumda Pers kralıyla
anlaşmayı yeğ görmüş olacaklar ki, tapınak Briseis.
hazinesini ve daha önemlisi, Apollon'un dev Akhilleus'un Ege bölgesine yaptığı
heykelini Serhas'a verip onunla birlikte İran'ın çapulculuk seferlerinden getirdiği en değerli
Susa şehrine göçmüşler. Bir gün İskender'in tutsak Briseis'tir. Asıl adı Hippodameia olan
çıkageleceğini bilememiş Brankhosoğulları. Briseis Lyrnessos'a Apollon rahibi Brises'in
İssos savaşından sonra Büyük İskender'in ilk işi kızıdır. Brises'le, Khryse'nin Apollon rahibi
Miletos'a gelmek olmuş. Emeli, Anadolu'da Khryses kardeştirler. Briseis evli barklı bir
Yunan uygarlığını kalkındırmaktı. İon kadındı, Akhilleus kocasını öldürdükten sonra
şehirlerinin öcünü alacaktı. Bu amaçla Milet'te ele geçirir onu. Briseis de acısına katlanır,
kalmış ne kadar Brankhosoğlu varsa hepsini çünkü yıkılan yuvasına, yanan şehrine
kesmiş. İşin tuhafı, Milet'in başına gelecek ağlarken, Akhilleus'un temiz yürekli arkadaşı
yıkımı Delfi bilicileri önceden haber vermişti, Patroklos onu tatlı sözlerle avutmuş,
hem de Milet'lilerin kendilerine değil de, Akhilleus'a karı olacağına söz vermişti.
Argos şehrinin geleceğini öğrenmeye gelen Akhilleus'un barakasında sessiz, sedasız
Argos'lulara. Tarihçilerin bize sakladığı yaşamaktadır ki, günün birinde Akhilleus'la
aşağıdaki dizelerden -kehanetler her zaman Agamemnon arasında kopan kavga altüst eder
heksametron dizeleriyle dile getirilirdi- hayatını. Apollon tanrının öfkesini ve salgını
fışkıran sevinç Delfi'nin Anadolu'daki zengin önlemek için Khryseis'i babasına geri vermeye
rakibi Didyma'yı ne kadar kıskandığını belli razı olunca Agamemnon şöyle konuşur (İl. I,
etmiyor mu? 183 vd.):
Ve o gün, Miletos, işte o gün, sen ey kötü Phoibos Apollon istiyorsa Khryseis'i ille de,
düzenli kent, şu gemimle, yoldaşlarımla göndereceğim
bereketli bir av olacaksın düşmanlara, onu.
bir şölen sofrası sürü sürü insanlara! Ama barakandan alacağım, kendim gelip
senin onur payını, güzelyanaklı Briseis'i.
Senden ne güçlü olduğumu o zaman anla, Brises.
gör.
Lyrnessos'ta Apollon tanrının rahibi,
Korksun boy ölçüşmekten, ibret alsın,
Briseis'in babası. Akhilleus kentini yağma edip
kim benimle eşit görmek isterse kendini.
kızını götürünce Brises canına kıymış (Briseis).
Cacus.
Vulcanus'un oğlu, ağzı ateş saçan üç başlı
dev. Aventinus tepesinin bir mağarasında Camilla.
oturup komşu bölgeleri yağma ediyormuş. Vergilius'un Aeneis destanında anlatılan
Herakles Geyoneus'u öldürüp sığırlarına el Camilla efsanesi İtalya'nın halk masallarından
koyduktan sonra İtalya'ya gelince, Tiber esinlenmiş olsa gerek. Camilla Volsk'lar kralı
nehrinin kıyısında uzanmış, kestiriyormuş. Metabus'un kızıymış. Düşmanlarınca tahtından
Yiğit uyurken, Cacus gelmiş, birkaç hayvanını kovulan Metabus bebek yaşta olan kızını
aşırmış, iz bırakmamak için de sığırları alarak kaçıyormuş ki, Latium'da küçük bir
kuyruklarından çekerek geri geri götürmüş. ırmağın kenarına gelmişler. Düşman da
Herakles uyanınca işin farkına varmış. arkalarında ha yetişti ha yetişecek. Metabus
Mağaradaki hayvanların böğürmesinden, ya da çocuğu kalın kargısının ucuna bağlayıp karşı
başka bir anlatıma göre, kız kardeşinin Cacus'u kıyıya atmayı düşündü, ama Diana'ya
ele vermesinden, Herakles mağaraya girmiş ve yakararak, bu işi başarırsa kızını ona adamaya
ateş alev saçan Cacus'u boğazlamış. söz verdi. Camilla'yı attıktan sonra kendi de
yüzerek geçmiş ırmağı. İkisi de kurtulmuşlar.
Kırlarda büyüyen Camilla güçlü kuvvetli bir
genç kız olup Yunan Amazon'ları gibi avcı ve
savaşçı olarak yetişmiş ve Aeneas'a karşı
kahramanca savaştıktan sonra öldürülmüş.
Carna.
Roma'nın kurulduğu kırsal bölgede yaşayan
bir nympha. Roma'lılar Augustus çağına kadar
Carna'ya kutsal bir ormanda tapınırlardı.
Efsanesi şöyledir: Kız oğlan kız olan Carna,
gününü avlanmakla geçirir, yanına erkek
yaklaştırmazmış. Bir gönüllü çıktı mı, onu
peşinden ormana sürükler, yolunu şaşırtırmış.
Bir gün iki yüzlü tanrı İanus takılmış peşine ve
saklandığı kayanın arkasında onu yakalayarak
bozmuş kızlığını. Karşılık olarak da tanrısal bir
güç vermiş ona: Evlerden her türlü
uğursuzluğu defeder, özellikle yeni doğmuş
bebekleri beşikte kanlarını emen kuşlardan
korurmuş.
Sibylla kitaplarına danışınca, Demeter ve
Ceres. Dionysos kültünün Roma'ya alınması
Yunan bereket tanrıçası Demeter'in gerektiğini öğrenmişler. İ.Ö. 496 yılında bu iş
Latince karşılığı. "Topraktan bitmek" anlamına olmuş ve Ceres tapınağı Aventinus tepesine
gelen bir kökten türemiş olan Ceres adı kurulmuş (Demeter).
Latin'lerin de bu çeşit bir tanrısal varlığa çok
eskiden beri tapındıklarını gösteriyorsa da, Cupido.
Yunanistan'dan gelme tanrıça onun izlerini Yunan aşk tanrısı Eros'un Latince karşılığı.
silmiştir. Efsaneye göre, Etrüsk'ler yeni Adı, arzu anlamına gelir (Eros).
kurulmuş olan Roma cumhuriyetine saldırınca,
şehirde kıtlık baş göstermiş, Roma'lılar da
D
Daidalos. Daktyl'ler.
Kekrops, yani Attika'nın kral soyundan "Daktylos" Yunanca parmak dernektir.
gelme olduğu söyleyen Atina'lı sanatçı. Mitolojide ise bu adla anılan ve sayısı değişik
"Ustaca işlenmiş ya da işleyen" anlamına gelen olan birtakım cinlerin sözü geçer. Daktyloi,
adı, eli her sanata yatkın olduğu için kendisine yani parmak cinleri çokluk İda'lı diye
verilmiş. Gerçekten de Daidalos hem mimar, vasıflandırılıp Girit'li Zeus, anası Rhea, ya da
hem heykeltıraş, hem de her türlü mekanik Phrygia'lı tanrıça Kybele'yle ilişkili olarak
araçlar yapan ve Platon'un Menon adlı gösterilirler. Efsaneye göre, Daktyl'ler beş’tir
diyaloğunda sözü geçen canlı heykelleri (Men. ve doğuşları şöyle olmuştur. Tanrıça Rhea,
97d) bile meydana getiren çok yönlü bir Girit'in Diktys mağarasında Zeus'u doğurmak
yaratıcıdır. Atina'daki işliğinde yeğeni Talos'la için sancı çekerken, ellerini toprağa dayayarak
birlikte çalışırmış. Ne var ki günün birinde ıkınmış ve topraktan doğum sancılarını
Talos ölü bir yılanın dişlerinden esinlenerek hafifletecek güç almış. Sağ elinin toprak
testereyi icat etmiş, bunu fena kıskanan üstünde bıraktığı izden beş cin doğuvermiş,
Daidalos çırağını Akropol'den aşağı atarak bunlar tepeden tırnağa silahlı olarak çıkmışlar
öldürmüş. Davaya bakan Areopagos ortaya ve çıkar çıkmaz da yeni doğan Zeus
mahkemesi de Daidalos'u sürgüne mahkûm tanrının şerefine hora tepmeye başlamışlar.
etmiş. Usta sanatçı Girit'e gidip kral Minos'un Daktyller sonraları tanrıça Kybele'nin
emrine girmiş ve onun İçin türlü işler görmüş: hizmetine girerek, onun kültünde rol
oynamışlar. Kaynaklarda bu cinler çeşitli
alanlarda yararlı olarak gösterilirler:
Bir boğaya âşık olan Pasiphae'ye içine
Kureta'lar ya da Korybant'lar gibi baştanrı ve
girebileceği tahtadan bir inek yapmış
anasının tapım ve gizemlerinde gürültülü
(Pasiphae), Minotauros'u barındıracak
rakslarıyla yer alırlar, ayrıca, adlarından da
Labyrinthos'u kurmuş, Theseus'un buraya girip
belli olduğu gibi elişlerinde yaratıcı olurlar;
çıkması için de Ariadne'ye bir yumak iplik
Daktyl'ler bir efsaneye göre madenlerin ve
kullaması fikrini vermiş. Theseus'un
maden işlemeciliğinin bulucularıdır, bunun
başarısında Daidalos'un parmağı olduğunu
ötesinde de, çok önemli bir çığır açarak
öğrenince Minos çok kızmış ve ustasını oğlu
"heksametron" denilen vezni kurmuş olmakla
İkaros'la birlikte Labyrinthos'a kapatmış. Ama
ün salmışlardır. Bilindiği gibi, altı ölçülü
Daidalos oradan çıkmak çaresini de bulmuş:
destan vezni Homeros'un İlyada ve
İkaros'la kendisine birer çift kanat yapmış,
Odysseia'sında kullanılmakla Yunan şiirinin
ikisi de böylece uçup gitmişler. Ikaros
doğuşuna yol açmıştır, bu vezinse daktylos
babasının sözünü dinlemediği için denize
denilen bir uzun, İki kısa heceli ayak, yani
düştüğü halde, (İkaros) babası sağ salim
ölçülerden meydana gelir. Bu vezne parmak
Sicilya'nın Cumae şehrine inmiş ve kral
vezni denmesi parmaklardaki bir uzun ve iki
Kokalos'un yanında saklanmış. Daidalos'u
kısa boğumdan ileri gelmektedir. Ne var ki
Sicilya'ya kadar kovalayan ve sonunda da
Ege'de meydana geldiği apaçık anlaşılan ve
bulan Minos gene usta sanatçının uydurduğu
Yunan dilinin yapısına pek de uygun olmadığı
bir düzenle öldürüldükten sonra, Daidalos
gözle görülen bu vezin efsaneden de,
Kokalos'a olan şükran borcunu ona birbirinden
arkeolojik buluntulardan da anlaşıldığı gibi
güzel yapılar yapmakla ödemiş.
Ana Tanrıça kültüyle sıkı sıkıya bağlıydı. Elin
en ilkel insanlarda da büyü aracı olarak ne keskin bir kılıç sallandırılmasını da buyurmuş.
büyük bir değer taşıdığı öteden beri bilinirdi, Bir kılla tavana bağlı olup her an başına
ama Çatalhöyük'te meydana çıkarılan düşecek durumda bulunan bu kılıç damokles'e
fresklerden bu simgenin ne kadar geriye bütün varlıklarını zehir etmiş. Damokles'in
gittiği, eski taş çağını bulduğu görülmüştür. Bu kılıcı deyimi hep tehdit ve tehlike altında
inanç ve simgesi kesintisiz bir evrimle bulunan maddesel varlığı dile getirir.
Phrygia'lı Kybele ve Efes'li Artemis kültüne
gelmiş ve orada hem tapımın temeli olan raks Danae.
ve müziğin doğup gelişmesine, hem de Argos kralı Akrisios'la Eurydike'nin kızı
dünyada çığır açacak bir şiir ölçüsünün (Tab. 10). Tunç kaplamalı bir odaya kapatıldığı
yaratımına yol açmış olabilir. Halikarnas halde Zeus'tan hamile kalır ve Perseus'u
Balıkçısı'nın birçok eserlerinde önerdiği bu doğurur (Tab. 13). Danae çocuğuyla birlikte
görüş bugüne bugün büsbütün kanıtlanmış bir sandığa konarak denize atılır. Ama Zeus
değilse de, din tarihine de, yazın tarihine de onları korur ve Seriphos adasına çıkmalarını
ışık tutacak bir buluş olarak sağlar. Danae orada kral Polydektes'in kardeşi
değerlendirilebilir. Buluşun doğruluğunu Dyktis'in yanına sığınır, ne var ki Polydektes
pekleştiren kanıtlardan biri de bu vezinde beş güzel kadına göz koymuştur, onu elde
daktyl’den sonra altıncı ölçünün “spondaios” edebilmek için oğlu Perseus'u oradan
yani sunu diye adlandırılmış, yani beş ayak, ya uzaklaştırmak ister ve bu amaçla onu
da adım oynadıktan sonra şarap sunusu Medusa'yı öldürmeye gönderir. Bu arada kral
yapılması, böylece veznin doğrudan doğruya Danae’ye karşı da, kardeşi Dyktis’e karşı da
bir kutsal dansla ilgili olduğunu göstermesidir; zor kullanır, ama Perseus dönüp Medusa'nın
öte yandan ilkçağın bazı geç yazarlarında başını göstererek kralı taşa çevirir. Sonra tahtı
“Ephesia grammata” diye Efes’te Artemis Diktys’e bırakır ve anasını Argos'a geri götürür
tapınağında bulunan büyü formüllerinden söz (Akrisios, Perseus).
edilmekte ve bunlardan birinin metni
verildiğinde, bunun parmak vezinli altılık Danaos.
ölçüyle yazıldığı dikkati çekmektedir. İo soyundan gelme Argos kralı. Danaos,
Çıkan sonuç şu ki, Yunan şiirinin ana vezni Belos’la Ankhinoe’nin oğlu, Aigyptos’un ikiz
olan heksametron doğrudan doğruya kardeşidir (Tab. 10). Efsanesi İo döllerinin
Anadolu’lu Ana Tanrıçanın tapımından çıkmış Akdeniz’in güney kıyılarına, Suriye ve Mısır’a
ve uygarlıkta eşsiz bir ileri adım atılmasına, göçtükten sonra ana vatanları sayılan Mora
yani şiirin de, dansın da yaratılmasına önayak yarımadasına dönmelerini dile getirmek için
olmuştur. Bu önerinin daha yapılacak uydurulmuş olsa gerektir. Ne var ki Danaos
araştırma ve bulgularla büsbütün adını bütün soyuna vermekle de ün salmıştır:
aydınlanacağı umulabilir (Kybele). Bilindiği gibi Homeros destanlarında Troya
savaşına Yunanistan’dan gelme saldırganların
Damokles. hepsine birden Akha’lar, Argos’lular ya da
Sicilya'da Syrakusa zorbası Dionysos Danao’lar (Danaoi) denir. Bu adın kaynağı ise
mutluluğunu öven Damokles'e mutluluğundan açık değildir, kökeninin kuraklıkla bir ilişkisi
kendisine de pay vereceğini bildirmiş ve onu olduğu, Danaos’un da Danaos kızları
armağanlara boğmuş, ama başının üstünde efsanesinde rastlanan pınar arama motifiyle
bir araya getirilerek Mısır’dan gelmiş bir su
arayıcısı, izcisi olabileceği ileri sürülmüştür.
“Dan” kökü Halikarnas Balıkçısı’nın da Danaos Kızları.
belirttiği gibi en büyük tanrıların adında Amca oğullarıyla evlenmemek için babaları
görülen ve belkl bizim “tanrı” sözcüğümüzle Danaos yöneticiliğinde Argos’a kaçıp sığınan
bir tutulabilecek bir köktür. Zeus adının Danaos kızlarının serüveni Aiskhylos’un en eski
nesnel halinde ve hele Demeter (Dan- tragedyası sayılan “Hiketides” (Yalvarıcı
meter’den gelme), Poseidaion (Poti-dan,yani Kadınlar) oyununa konu olmuştur. Danos
koca tanrı) ve bazı ünlemlerde bu kökene kızlarından meydana gelen ve oyunda çok
rastlanır. Adı kadar Argos’a yerleşme efsanesi önemli bir rol oynayan koroda bu kızların
de anlamlıdır Danaos’un: Libya kralı olduğu Aigyptos oğullarına varmaktan ve özellilke
halde, elli kızını kardeşi Mısır kralı Aigyptos’un erkeklerle birleşmekten duydukları ürküntü ve
elli oğluna vermek istemez. Danaos bu yüzden tiksinti dile gelmektedir. Erkeklere karşı
de Afrika’dan kaçıp Argos’a sığınır. Athena’nın Amazon’ların tutumunu andıran bu davranış
öğüdüne uyarak elli kürekli bie gemi yapıp hem doğal (çünkü Aigyptosoğulları fazla
Akdeniz’e açılmış. Bir süre Rodos’ta kalmış ve yakınlarıdır), hem doğadışı sayılmaktadır
o sırada kızları Lindos Athena tapınağını (çünkü Danaos kızları doğa kanunu olan
kurmuşlar. Argos’a vardıklarında tahtta evliliğe de karşı koyarlar). Babalarının
Gelanor, ya da Pelasgos adlı bir kral varmış. öğütlediği suçu, Danaos kızları işleyip
Bu iki ad da aynı derecede anlamlıdır: Gelanor kocalarını öldürdükleri halde, yalnız biri,
Lykia dilinde kral anlamına geldiğinden, Hypermestra kocasını esirger. Aishyklos
Pelasgos’da Akdeniz çevresine yerleşmiş en Prometheus oyununda süreci şöyle anlatır
eski boyun adı olduğundan ötürü. Danaos’la (Prom. 855 vd):
Pelasgos arasındaki taht kavgasını efsane şöyle
anlatır: Danaos Gelanor’a tahtı elinden almak
niyetinde olduğunu bildirince tartışmaya Arzudan gözleri kararmış amca oğulları,
Güvercinlere saldıran çaylaklar gibi,
tutuşmuşlar, tanrılar krallığı kime uygun
Yasak gerdeklerin avcıları gibi,
gördüklerini bir işmarla belli etmişler.
Koşup gelecekler onların ardından.
Ormandan bir kurt çıkıvermiş ve oradaki bir
Ama tanrı hoş görmeyecek birleşmelerini.
sürünün başındaki bir boğaya saldırıp onu Pelagos topraklarında kalacak ölüleri.
öldürmüş. Argos’lular, kurdun Danaos’u, Karanlıkta pusu kuran kadın yüzlü cinayet
boğanın da Gelanor’u nsimgelediğine Hakkından gelecek hepsinin bir gece:
inanarak, Danaos’u kendilerine kral seçmişler. Her gelin öldürecek güveysini,
O da kurt tanrı diye Apollon Lykios’a bir Kızıl kanlara boyanacak hançerleri.
tapınak yaptırmış. Bu efsane de, Danaos Böylesi gelin güveylik düşman başına!
Kızlarının serüveni de, dışarıdan gelme bu Bir tek gelin yalnız, ana olmak hevesiyle
göçmenlerin ileri sürüldüğü gibi Argos’un Gevşeyip öldürmeyecek güveysini,
İkisi de kötü yollardan birisini seçecek,
yerlileri olmadıklarını, tam tersine zor
Katil olacağıma kahpe olurum, diyecek.
kullanarak Peloponez’e yerleştiklerini açığa
Ve işte ondan doğacak Argos’ta bir kral
vurur. Lykia’lı Apollon’la ilişkileri de bir
Soyu.
okadar anlamlı ve önemlidir (Aigyptos, Danaos
Kızları).
Ölüler ülkesinde Danaos kızlarının
cezalandırılması, onların dibi delik bir fıçıyı
sonsuzluğa dek doldurmak için uğraşmalrı “Benim geyiğim sen, kuzum sen
işkencesi efsaneye sonradan katılmış bir motif Benim biricik güvercinim sen
olsa gerek. Klasik Yunan yazarlarında bu motif Kuzu kurttan korkar, geyik aslandan
Dionysos tanrının niteliklerini ele alacak tanrının bir tek tanrısal güç olarak değil de,
olursak, iki büyük alan ve akımı kavradığı göze kolektif bir güç olarak gerçekleşmesinden ileri
çarpar. İlkin bir doğa tanrısıdır, topraktan gelir. Adından ya da adlarından da belli ki
fışkıran bitkileri ve bu bitkiler arasında insanı Dionysos bir değil, bütün bir insanlık halidir.
en çok etkileyenleri, yaşamına yön verenleri Bu yüzden durgun değil, sürekli devinim,
simgeler. Kybele ve öbür doğa tanrıları gibi, değişim halindedir, evrensel yaşamın özellikle
yaratıklarla bir arada yaşar ve coşar gösterilir. parlak bir belirtisi dile getirilmiştir: Dionysos
Osiris, Adonis, Attis gibi doğanın mevsim hem tanrıdır, hem insan. Bakkha'lar yerine ve
mevsim değişmelerini de kişiliğinde simgeler. anına göre kadın kişiliğinden vahşi hayvana,
Dionysos her bakımdan doğaya çevriktir, ama yırtıcı azmana dönüşür, böylece gerçeğin
onun simgelediği asıl büyük kuvvet doğanın gerçeküstüne ulaşması ve gerçeğe gerisin geri
kendisi değil, insanla doğa arasında bir ilişki, inmesiyle doğal bir kasırga olan hayatın
insanı doğanın sırlarına erdiren büyülü bir dalgaları yansıtılmış olur. Bu dalgalanmanın
insanlık dünyasında açtığı yaralar, yarattığı
güçtür. Yunan dili bu güce eren insanın
durumunu iki sözcükle yansıtmıştır: korkunç dramlar, facialar, afetler tragedya
ve gücüne ermek, yani tanrılaşmak, insan için aynasında görülür. Kişinin bilinçüstü ve
ulaşımı en çok özlenen bir aşamadır. Dionysos bilinçaltına dek erişebilmesi bu tanrının
bu ereğe varmanın yolunu herkes için ve kolay etkisiyle olmuştur. Dionysos tanrının insana
kolay açar: Bu yol şarap ve sarhoşluktur. Asma verdiği bu gücü akıl ölçüsüne vurup
buğdaydan sonraki aşaması gerçekleştirilmiş, oyununun belli başlı bir konusudur. Kaba aklı
açılamayan bir çığır açılmıştır, insan ancak bir ayıp, törelere ve ahlaka karşı işlenmiş bir
şarabı elde ettikten sonradır ki, yaratıcılığın suç sayar. Oysa tam tersine bu coşku insanı
kökeninde bulunan değişim yapma gücüne doğayla birleştiren, ona cenneti yeryüzünde
"mainomaiden türemiş olan Mainad'lar bir tragedyasında kimi kez kâhin Teiresias'ın, kimi
çeşit çılgınlık içinde doğayı dolaşırlar, ama kez de Bakkha'ların ağzından şöyle dile
(2) Atlas'la Pleione'nin "Pleiades" adlı yedi yıllar geçer, bu kez Elektra delikanlılık çağına
kızlarından biri (Pleiades). Efsaneye göre gelen kardeşi Orestes'i babalarının öcünü
Semendirek adasında oturan Elektra, Zeus'la almak üzere yetiştirir. Kardeşinin önce
doğurmuş (Tab. 7). Adı Palladion efsanesine öldürmesine yardım eder. Ana katili olduktan
de karışmıştır: Zeus Elektra'yı elde etmek sonra, Orestes'in peşine Erinys'ler takılır.
isteyince, genç kız kutsal Palladion heykeline Elektra'nın rolüyse burada biter. Herhangi bir
oysa Zeus buna çok kızmış ve heykeli tuttuğu değildir. Elektra kan davasının en belirgin
gibi gökten aşağıya atmış. Troya ovasına düşen simgelerinden biridir (Orestes).
Ölümsüz tanrılar kimi zaman kıskanır Savaş tanrısı Ares'in ek adlarından biri.
insanların mutluluğunu. Sevgiyle insanların bir
çeşit ölümsüzlüğe ermelerini, tanrılara denk Enyo.
gelmelerini istemezler de ondan. Ama Savaş tanrı Ares'in çevresinde bulunan bir
tanrıların tanrısı Zeus, Selene ile Endymion'un tanrıça. Çokluk, onun Ares'in kızı olduğu
bu hep yenilenen bitimsiz sevgilerinden söylenir, Hesiodos, Phorkys'le Keto'nun kızları
hoşlanmış, Beşparmak dağlarının yoksul Graia (Kocakarı)'lardan biri sayar onu (Theog.
çobanına bir armağan vermeyi kurmuş. Dile 273). Homeros ise Ares' in yanından
benden ne dilersen, demiş ona. Endymion da ayrılmayan ve "iller yıkan" bir tanrıça olarak
ne dilesin, ölümsüz bir uykuyla uyumayı tanımlar ve şöyle der (İl. V,592):
dilemiş.
O gün bugün Beşparmak dorukları ay ... Başlarında Ares vardı, bir de ulu Enyo,
ışığında karlı gibi ağarır. Ulu çamları uyuyan amansız kavganın dizginini elinde tutardı o.
ve ışıklı düşler gören insanlara benzer.
Nereden geldiği belirsiz bir esintiyle
yaprakları ürperir, fısıldaşır zaman zaman. Ay
Eos.
ışığı göklere parmak uzatan doruklardan aşağı
Homeros'un "gül parmaklı" diye tanımlayıp
şu şırıltısı gibi şarıl şarıl akar. Yamaçlarda
destanlarının hemen her bölümünün başında
çobanların yaktığı ateşler mavi mavi tellenen
andığı şafak tanrıça Eos'u, Hesiodos Titan
ince dumanlar salar. Endymion'un kavalı
soylu Theia ile Hyperion'un birleşmesinden
yankılanır kayadan kayaya. Hep aynı sestir o,
doğmuş ve Helios (Güneş) ile Selene (Ay)
dağların ıssızlığını, insanların özlemini söyler.
tanrıların kardeşi olarak gösterir (Tab. 4).
Ayın çevresinde yıldızlar kıpırdaşır. Gökler
Eos'un evliliklerini şöyle anlatır Hesiodos
sanki yırtılmış, açılmıştır. Beşparmak'ların
(Theog. 378 vd.):
çobanı Endymion'un ışıklı, ölümsüz
mutluluğunu gözümüzle görebiliriz.
Şafak tanrıça Astraios'la birleşip
Entoria. coşku yürekli rüzgârları doğurdu,
Roma'da Saturnus tapınağının kuruluş gökleri arıtan Zephyros'u,
nedenini açıklamak için Erigone örneği üzerine azgın esişli Boreas'ı ve Notos'u.
Rüzgârlardan sonra Şafak tanrıça
uydurulmuş bir efsane (Erigone). Tanrı
günün müjdecisi Şafak yıldızını doğurdu
Saturnus, İtalya'da bulunduğu Altın Çağda
ve göklerin çelenk çelenk yıldızlarını.
İkarios adlı bir köylünün kızı Entoria ile
birleşmiş, biri İanus, dört oğlu olmuş. İkarios'a
da üzüm kütügüyle şarabı bağışlamış. Ama Sonra Tithonos'la birleşip Habeşistan kralı
Roma köylüleri bunun kıymetini bilmedikleri Memnon'u, Kephalos'la birleşip Phaeton'u
için, tanrı veba salmış ortalığa, sonun da doğurur. Efsaneye göre, Eos bir sabah Ares'le
de sevişmişti, onu kıskanan Aphrodite gül anası İo gibi tanrıça Hera'nın hıncına uğrar
parmaklı tanrıçayı durmadan âşık olmakla (İo). Çocuk doğar doğmaz Hera'nın buyruğuyla
cezalandırmış. Eos sevgililerini kaçırırmış: Dev Kureta'lar onu alıp kaçırır. İo bu kez oğlunu
Orion'u Delos adasına kaçırmış, Kephalos'u aramaya çıkar. Ama Zeus Kureta'ları öldürür
Suriye'ye, İlos'un oğlu, yani Troya soyundan ve İo'yu Suriye'ye Epaphos'un bulunduğu
olan Tithonos'u da Habeşistan'a kaçırmış; Byblos'a yöneltir. İo, Epaphos'u alıp Mısır'a
Güneş'in ülkesi sayılan Yüzü Yanıklara Eos'un döner. Epaphos manevi babası Telegonos'tan
oğlu Memnon kral olmuş, Memnon Troya sonra Mısır tahtına konar ve Nil ırmağının kızı
savaşından bir sonuç alınmadığını görünce, Memphis'le evlenir. Kızı Libya, torunları da
gelmiş Akhilleus'a karşı çarpışmış ve onun Agenor'la Belos'tur (Agenor).
elinden vurulmuş (Memnon). Tithonos'a Hellen'ler Epaphos adının "dokunma,
gelince, Eos onun için ölümsüzlük istemiş üstüne el değdirme" anlamına geldiğini ileri
Zeus'tan, tanrı da bağışlamış ona bunu, ne var
sürerlerdi. İo Mısır'a gelince Zeus elini sırtına
ki Eos sürekli olarak genç kalmasını istemeyi
değdirmiş ve böylece gene kadın olmasını ve
unutmuş, bu yüzden yıllar geçince Tithonos
oğlunu doğurmasını sağlamış. Oğluna da bu
buruştukça buruşuyor, küçüldükçe
nedenle Epaphos adı konmuş. Aslında
küçülüyormuş, Eos onu bir saraya kapatıp
Ephaphos bazı ilkçağ yazarlarının da belirttiği
kimselere göstermez olmuş, ta ki sonunda onu
gibi Mısır'ın öküz biçiminde simgelendirilen
bir çekirge haline sokmuş (Tithonos).
Apis tanrının Yunancalaştırılmış biçimidir.
Epaphos. Epeios.
Epaphos, İo'nun tanrı Zeus'tan olan Troya savaşına otuz gemilik bir filo ile
çocuğudur (Tab. 10). inek biçiminde dünyayı
gelen Akha önderi. Savaşta pek başarılı
dolaştıktan sonra İo Mısır'a varır ve oğlunu olmayan Epeios, bazı alanlarda üstün yararlık
orada doğurur. "Zincire Vurulmuş
göstermiştir: Patroklos için düzenlenen
Prometheus"ta İo'ya geleceği şöyle bildirir
yarışmalarda yumruk dövüşü birinciliğini alır.
(Aisk. Prom. 846 vd.):
Epeios'un başka bir yararlığı Troya'ya
sokulacak olan tahta atı yapmış olmasıdır.
O ülkede, karanın bittiği yerde, Onun sözü Odysseia'da geçer (Od. VIII, 493
Nil'in tam ağzında, bir set üstünde vd.).
Kanobos adında bir şehir vardır.
Troya dönüşünde önderi Nestor'dan ayrı
Zeus orada akıl sağlığını geri verecek
barışçı elinin dokunuşuyla. düşen Epeios Güney İtalya'ya varır ve orada bir
Doğuracağın çocuğun adı kara Epaphos şehir kurar. Orada yaptırdığı bir Athena
olacak tapınağına tahta atı yapmak için kullandığı
Zeus'un bir dokunuşuyla doğacağı için. bütün avadanlıkları tanrıçaya adamış derler.
İşte o toplayacak ürünlerini
taşkın Nil'in suladığı toprakların. Ephialtes.
Ondan sonraki beşinci kuşaktan elli kız
Bkz. Aloeusoğulları.
Argos 'a istemeye istemeye dönecekler
Yakınlarıyla evlenmekten kurtulmak için.
Epigon'lar.
Thebai'ye karşı Yediler'in seferi
İki kral soyunun atası olacak Epaphos da başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu kez Epigon'lar,
yani birinci sefere katılan önderlerin oğulları bir tip olarak çıkar karşımıza. Prometheus'la
ikinci bir saldırıya kalkışmayı düşünürler. Pandora'nın kişilikleri onu büsbütün siler.
Delphoi bilicilerinden aldıkları bilgi şudur:
Epimetheus'la Pandora'dan, Deukalion'un
Başlarında Amphiaraos'un oğlu Alkmaion
karısı olacak Pyrrha doğar.
bulunursa, zaferi kazanacaklardır. Ne var ki
Alkmaion ikirciklidir. Anası Eriphyle, nasıl bir Erato.
zamanlar kocası Amphiaraos'u kandırmışsa,
Zeus'la Mnemosyne'den doğma dokuz
Polyneikes'in oğlu Thersandros'tan armağanlar
Musa'lardan biri. Sanatlardan lirik şiiri ve
alarak Alkmaion'u da kandırır (Eriphyle).
özellikle aşk şiirini simgeler ve esinler
Sefere katılanlar şunlardır: Amphiaraos'un iki
(Musa’lar).
oğlu Alkmaion'la Amphilokhos, Adrastos'un
oğlu Aigialeus, Tydeus'un oğlu yiğit Diomedes,
Erebos.
Parthenopaios'un oğlu Promakhos,
Yeraltı karanlığını simgeler. Erebos,
Kapaneus'un oğlu Sthenelos, Polyneikes'in oğlu
yeryüzünde karanlık saçan Nyks gibi Khaos'tan
Thersandros ve Mekisteus'un oğlu Euryalos.
doğmadır. Erebos'la Nyks birleşirler ve ışıklı
Epigon'lar saldırıya Thebai çevresindeki köy ve
varlıklar meydana getirirler: Aither (Esîr) ve
kasabaları yok etmekle başlarlar. Thebai'liler,
Hemera (Gün, Gündüz).
Eteokles'in oğlu Laodamas'ın önderliğinde
şehirden çıkıp saldırıya girişirler, ama
Erekhteus.
Laodamas Alkmaion'un kargısı altında can
Atina kralı, Pandion'un oğlu,
verir, Thebai'liler de püskürtülür. O gece,
Erikhthonios'un torunu (Tab 24). Dedesinin
bilici Teiresias'ın verdiği öğüt üzerine
efsanesinden ayrılmayan efsanesi sonradan
Thebai'liler şehri boşaltırlar, ertesi sabah
başka katkılarla değiştirilmiştir. Erekhteus'un
Epigon'lar girer ve Thebai'yi yağma ederler,
birçok çocukları olmuş, bunlardan yedi kızı
aldıkları doyumluğun bir bölümünü
birbirini o kadar çok severlermiş ki, biri
Delphoi'deki Apollon tapınağına adarlar.
ölürse, öbürleri de canlarına kıyacaklarına ant
içmişler. Günün birinde Atina Eleusis'le savaşa
Epimetheus.
girmiş ve Eleusis'e yardım eden Trakya kralı
Titan İapetos'la Klymene'nin oğlu, Atlas,
Eumolpos'a karşı koymak zorunda kalmış. Bu
Menoitios ve Prometheus'un kardeşi (Tab. 3).
savaşı nasıl iyi bir sonuca eriştirebileceği
Epimetheus, İapetos oğullarının en akılsızı ve
sorusunu Delphoi bilicisine sormuş. Aldığı
bu bakımdan Prometheus'un tam karşıtıdır.
cevap şu: Kral yedi kızından birini kurban
Zeus onu Prometheus'a karşı kullanır:
ederse zaferi kazanacaktır. Erekhteus bir
Prometheus'u ve onunla birlikte, desteklediği
kızını kurban eder, öbür altısı da intihar
insan soyunu yok etmek için yarattığı kadını
ederler. Savaşta, Poseidon'un bir oğlu olan
Epimetheus'a armağan olarak yollar (Hes. İşi.
Eumolpos'u yenince deniz tanrı öfkelenir ve
84 vd.), o da Prometheus'un Zeus'tan armağan
Zeus'tan Erekhteus'u öldürmesini ister. Zeus
alma dediğini unutur ve tanrıların özene
bahtsız kralın üstüne yıldırımını salar.
bezene yarattıkları Pandora'yı alır, onunla
evlenir (Pandora).
Erigone.
Epimetheus Yunan mythos'unda Adem'in İkarios adlı bir Atina'lının kızı. Tanrı
rolünü oynar, ne var ki ondan çok daha silik Dionysos Yunanistan'a ilk geldiğinde İkarios'un
evinde konuk kalmış, buna karşılık ona asma bu gence kral Kekrops sonradan Atina
kütüğüyle şarabı armağan etmiş. Kızı krallığını vermiş. Bir Nympha ile evlenen
Erigone'yle sevişmiş ve Staphylos (üzüm) adlı Erikhthonios Pandion'u yaratmış, Pandion'dan
bir oğulları olmuş. Bir gün tanrı İkarios'a bir da Erekhteus dolmuş (Erekhteus).
tulum dolusu şarap vererek, komşularını Erikhthonios'un dört atlı arabayı keşfettiği
şölene çağırmasını ve onlara şarabı ve Atina'ya para ve Panathenaia bayramı gibi
tattırmasını söylemiş. Ama sarhoş olan yenilikler getirdiği söylenir.
komşular İkarios'un kendilerini zehirlediğini
sanmışlar, onu sopalarıyla vurup öldürdükten Erinys'ler.
sonra, ölüsünü götürüp bir yere atmışlar.
Kimi zaman bir, kimi zaman birçok, kimi
Köpeği, Erigone'ye babasının atıldığı yeri
zaman da üç olarak gösterilen öç alma
göstermiş, kız da üzüntüsünden oradaki bir
tanrıçaları Erinys'lerin doğumunu Hesiodos
ağaca asmış kendini. Tanrı Atinalıları şöyle
şöyle anlatır: Kronos anası Gaia'nın verdiği
cezalandırmış: Bir delilik salgını baş göstermiş
tırpanla Uranos'un hayalarını keser
şehirde, genç kızlar çıldırıp asıyorlarmış
(Theog.276vd.):
kendilerini. Delphoi bilicisi bu olayı İkarios ve
Erigone'nin ölümleriyle ilgili gösterince,
Atina'lılar Erigone için bir bayram Koca Uranos geldi kara geceyle,
düzenlemişler. Bu bayramın bir benzeri de indi yere arzudan yanıp tutuşarak,
Roma'da vardı (Entoria). yaklaşıp sardı toprağı boydan boya.
Ama pusuda bekleyen oğlu
Erikhthonios. uzattı sol elini ve sağ elindeki tırpanla
koskoca, upuzun, sivri dişli tırpanla
Atina'nın ilk krallarından biri (Tab. 24). Adı
biranda kesti babasının hayalarını
"yün" ve "toprak" anlamına gelen iki kökten
ve kaldırıp attı arkasından bir yere.
türemedir. Efsaneye göre, Erikhthonios tanrı Ama boş değildi elinden savrulup giden:
Hephaistos'tan doğmadır. Günün birinde Kanlar fışkırıp saçıldı içinden
tanrıça Athena Hephaistos'un işliğine silah ve hepsi gömüldü kaldı toprağın bağrında,
ısmarlamaya gelmiş. Topal tanrı birdenbire ve bunlardan gebe kalan toprak yıllar sonra
tutulmuş ona, dayanılmaz bir istek duymuş ve doğurdu yaman Erinys'leri, öç tanrıçalarını.
başlamış kaçan tanrıçayı kovalamaya. Topal
olduğu halde, yetişmiş ona ve sarılırken,
Bu tanrıçalarla birlikte Devlet ve Orman
spermasını bacağına akıtmış. Kız oğlan kız
perileri doğmuştur, der Hesiodos. Sayılarını ve
tanrıça bir yün bezle spermayı silip, tiksinerek
isimlerini vermez. Sonraları Erinys'lerin üç
yere atmış. Toprak ana döllenmiş, bundan, bir
kadın ve adlarının da Alekto, Tisiphone,
erkek çocuk çıkarmış ortaya. Athena da
Megaira olduğu kabul edilmiştir.
çocuğu Kekrops'un kızlarına emanet etmiş
(Aglauros). Bebeği sepette iki yılan arasında Erinys'ler suçu işleyenin ve özellikle adam
gören Kekrops kızları çıldırarak kendilerini öldürenin peşine takılan köpekler diye
Akropolis'ten aşağıya attıktan sonra, düşünülür; bu köpekler dişidir, kan kokusunu
Erikhthonios ki topraktan doğma bütün hemen alıp koşarlar ve peşine takıldıkları
yaratıklar gibi yılan kuyrukluymuş, Athena'nın suçluyu sonsuzca kovalayarak çıldırtırlar.
tapınağına kadar sürünmüş ve kalkanının Erinys'lerin en çok rol oynadıkları şiir eseri
altına girerek büyümüş. Kutsal alanda yetişen Aiskhylos'un "Agamemnon", "Khoephoroi" ve
"Eumenides" trilogia'sıdır. Bu eşsiz tragedya sürgünleri tatlı gelir onlara. Bunlardan biri
anıtında son oyun Erinys'lerin adını Patroklos, öbürü de Akhilleus'un lalası
taşımaktadır, ne var ki Yunanlıların sık sık Phoiniks'tir. Her ikisi de yurtlarından
başvurduğu "euphemismos" denilen bir dil kovulmuş, Peleus'un yanına sığınmış kişilerdir
çaresiyle Erinys'lere "Eumenides" yani "iyi (Patroklos, Phoiniks). Ne var ki işledikleri
niyetliler" adı takılmıştır. Bundan amaç, suçlar Erinys'lerin kovalamasını gerektirmez.
amansız tanrıçaları yatıştırmak, kötülüğü Öç köpekleri herhangi bir adamı öldürenlerin
iyiliğe çevirmelerini sağlamaktır. Aynı görüşle, peşine takılmaz, onlar babasını ve özellikle
sert ve tehlikeli olarak bilinen Karadeniz'e anasını öldüren suçluyu kovalarlar. Yunan
"Pontos Eukseinos" yani konuksever deniz mythos'unda ünlü bir baba, bir de ana katili
denirdi. Eumenides tragedyasında babası vardır: Oidipus'la Orestes. Oidipus babası
Agamemnon'u öldüren anası Klytaimestra'dan Laios'u bilmeyerek öldürür, gördüğü ceza
öç alan Orestes'in peşine takılan Erinys'ler korkunçtur, oysa Orestes bile bile öldürür
sonunda birer af tanrıçasına dönüşürler, anası Klytaimestra'yı. Alkmaion gibi o da
Orestes de böylece suçundan ve çektiği vicdan babasının kanına giren anasını öldürür, ama
azabından arınmış, kurtulmuş olur. Bu sürecin suçu Alkmaion'unkinden daha da ağırdır, çünkü
nasıl sahneye konduğu üzerinde durmadan daha hesaplı, daha bilinçlidir (Alkmaion).
"suç" kavramını incelememiz gerek. Agamemnon tragedyasında Mykene kralıyla
İnsan ne zaman suç işler, yani adam birlikte Troya'dan dönen bilici Kassandra,
öldürür? Yunan efsanesinde adam öldürme Aigisthos'la Klytaimestra'nın cinayet
çokluk bir yanılgı sonucunda olur: Ate tanrıça hazırladıklarını sezer ve bu sezgiyi şu sözlerle
insanı gaflete düşürür ve insan istemeyerek, dile getirir (Ağam. 1186 vd.):
kimi zaman bilmeyerek öldürür, kan döker. Bir
de kan davası güderek, kısas kurallarını
Bir koro var ki, hiç ayrılmıyor bu evden,
uygulayarak adam öldürür. Her iki halde de
tek sesli söylüyor ezgilerini,
suçundan arınmak için çareler vardır, insan
ama sesi kulağa hoş gelmiyor,
tanrılara yakarmak, kurbanlar kesmekle affını
övgü değil çünkü söyledikleri,
sağlayabilir. Zeus'un kızları sayılan Litai insan kanı içmiş yüreklenmek için,
(Yalvarı) tanrıçalar suçlular adına aracı evet, insan kanı içmiş
olurlar, Zeus'tan bağışlamayı elde ederler bu evde oyalanan koro.
(Yalvarırlar). Suçtan arınma yalnız tanrılar Zor atarsın onu bu konaktan:
katında değil, insanlar arasında da mümkün Aynı soyun Erinys'leri bunlar.
olmalıydı; Homeros dünyasında bu suçun
cezası bizim hak ve hukuk anlayışımıza göre
Piyesin sonunda sahnede Agamemnon'la
hafiftir: Yurdunda adam öldüren yurdu için bir
Kassandra'nın yan yana yatırılmış ölüleri
pislik, bir uğursuzluk sayılır, bu yüzden de
görülür. Mykene'de yönetimi ele alan çift
sürülür, kendisi gidip sığınacak bir yer bulmalı,
kendi ölülerinin öcünü almak için kralı ve
kendisini arındırmayı göze alan bir temiz
Troyalı tutsağını öldürmüşlerdir. Bunların
adam bulmalı ve ona hizmet etmelidir.
öcünü alacak kuşak da yetişmekte, yedi yıl
Homeros destanlarında adı geçen birçok ünlü
sonrasını gösteren "Khoephoroi" (Sunu taşıyan
yiğitler suç işlemiş kişilerdir. Sürgünde
kızlar) adlı tragedyada Orestes öç alıcı olarak
yaşarlar, ama konukları seven ve koruyan Zeus
anasının karşısına dikilmektedir. Klytaimestra
tanrının kolu kanadı altında bulunduklarından
oğlunun ne amaçla geldiğini anlayınca, dürter, uyandırır köpekleri, Apollon oklarıyla
urbasını yırtıp memesini gösterir ve Orestes'in onları kovduktan sonra sahne değişir ve
ayaklarına kapanarak yalvarır. Ana oğul Atina'daki Akropolis görülür. Orestes'in davası
arasında şöyle bir konuşma geçer (Khoe. 922 Athena'nın tapınağı önünde görülecektir bu
vd.): kez. Tam bir mahkeme sahnesidir bu. İki hak
Platon'un "Şölen" adlı diyalogunda herkes sonradan uydurulmuştur. Ne var ki hiçbir tanrı
kendine göre sevginin tanımlamasını yaptıktan Eros gibi zaman ve mekâna göre değişik
sonra, Sokrates bir kadın bilici, Mantineia'lı biçimlerde yansıtılmamıştır, hiçbir tanrı Eros
Diotima'nın görüşlerini anlatır. Diotima'ya göre kadar şairlere konu olmamıştır. Böylece Eros
Eros bir tanrı bile değildir, ölümlüyle ölümsüz tanrı evrensel bir ilkeden, insanları oklarıyla
arası bir varlık, Yunanlıların "daimon", bizim kovalayan ve yaralayan kanatlı, alaycı ve
"cin" diyeceğimiz bir yaratıktır. Eros'un yaramaz, giderek tehlikeli bir çocuk biçimine
doğuşunu anlatmak için yepyeni bir efsane girmiş, bu biçimle de günümüze kadar
uydurulur: Yoksulluk tanrıça (Penia) ile Bolluk gelmiştir. İskenderiye sanatıyla başlayan bu
tanrı diye çevirdiğimiz, aslında her derde Eros simgesi Roma'da Amor-Amores diye epey
deva, hüner anlamına gelen Poros'un tutunmuş, şiirde olduğu kadar resimde de iz
oğluymuş. Sevgi'nin karakterini anasıyla babası bırakmış ve Rönesans'ta ikinci ve çok canlı bir
anlatır: "Bollukla Yoksulluktan doğan Sevgi'nin Eros'u ele alan en güzel efsanelerden biri
talihi de ona göre olmuş. Sevgi her şeyden Apuleius'un "Eros ile Psykhr" masalıdır.
önce her zaman yoksuldur, çoklarının sandığı Sembolik bir anlam taşıyan bu masal Psykhr
gibi hiç de öyle ince ve zarif değildir, tersine başlığı altında anlatılmıştır.
kabadır, pistir, evsiz, barksız, yalınayaktır,
açıkta, dağda, bayırda, kapı önlerinde, yol Eryks.
köşelerinde yatar, kalkar. Ne yapsın, anasına Üstünde ünlü bir Aphrodite tapınağı
çekmiş, yoksulluktan kurtulamaz. Babasına bulunan Sicilya dağına adını veren efsanelik
çeken tarafıyla da hep güzelin, iyinin kral. Aphrodite ile Poseidon'un oğlu olduğu da
peşindedir, yürekli, atılgan, dayanıklıdır, söylenir. Adı Herakles efsanesine karışmıştır:
yaman avcıdır, hep tuzaklar kurar, fikirlere, Geryoneus'tan aşırdığı sürüleri götürürken
buluşlara düşkündür, büyücülükte eşsizdir. Herakles bu Eryks'e rastlamış. Eryks yiğide
Aslında ne ölümlü, ne ölümsüzdür. Bakarsın meydan okumuş, güreşmişler ve Herakles
aynı günde bolluk içinde gelişir, yaşar, Eryks'i öldürmüş, ama krallığına el koymayıp
birdenbire de ölür, sonra yine babasının akrabalarından birinin günün birinde oraya
tabiatı gereği bir çaresini bulup dirilir. Bir yerleşeceğini söylemiş ve öyle olmuş: Tarihsel
şeyin eline geçmesiyle elinden kaçması bir çağlarda Dor'lardan bir grup Eryks dağına
olur. Öylece Sevgi her zaman ne yokluk yerleşmişler.
içindedir, ne de varlık içinde" (Şöl. 203c, d).
Sevgi'nin hiçbir zaman kanmadığı, hep arayan, Erymanthos.
arzulayan bir duygu olduğu dile getirilmiş (1) Apollon tanrının oğlu. Adonis'le
oluyor bu parçada. seviştikten sonra Aphrodite'yi hamama girer
Başka efsanelerde Eros'un Aphrodite ile görmüş, bu yüzden gözleri kör olmuş. Oğlunun
Hermes'in oğlu, ya da Eileithyia veya İris'in öcünü almak için Apollon da bir yaban domuzu
çocuğu olduğu söylenir. Uranos'lu olup Adonis'i vurup öldürmüş.
Aphrodite'nin Hermes'le birleşmesinden Eros (2) Arkadya'da akan bir ırmakla aynı bölge
doğmuş, Dione'nin kızı Aphrodite'den de deki bir dağın adı. Yaban domuzlarının çok
olduğu bu bölgede Artemis avlanmayı severdi. ama Eteokles gene anlaşmaya yanaşmaz.
(Od. VI, 103). Herakles de efsanelik yaban Bunun üzerine saldırı başlar. Eteokles
domuzunu öldürmüş (Herakles). Polyneikes'le teke tek savaşta can verdikten
sonra, Thebai'de törenle gömülür, oysa
Erysikhton. Polyneikes mezardan yoksun bırakılır
(1) Thessalia kralı Triopas'ın oğlu, ya da (Antigone). Epigon'ların Thebai'ye saldırısı
kardeşi. Tanrılardan korkmaz, taşkın bir sırasında Eteokles'in oğlu Laodamas kraldır.
adammış. Günün birinde Demeter'e adanmış
bir koruluğu kesmeye kalkışmış, tanrılar Euadne.
işmarlarla onu alıkoymaya çalıştıkları halde, İphis'in kızı Kapaneus'un karısı, kocasının
Erysikhton hiç aldırmamış, ağaçları bir bir odun yığınına atılarak, onunla birlikte yanar
kesmiş. Demeter de onu dinmeyen bir açlığa (Kapaneus).
çarpmış. Erysikhton ne yese doymuyormuş,
varını yoğunu yiyip bitirdikten sonra, kendi Euenor.
kendini de yemiş. Atlantis'in yerlisi (Atlantis).
(2) Kekrops'la Aglauros'un oğlu, Atina'lı
kahraman. Delos'taki Apollon Tapınağına Euenos.
gitmiş, Eileithyia' nın eski bir heykeliyle Tanrı Ares'in oğlu, Aitolia kralı. Kızı
dönerken, yolda ölmüş. Marpessa'ya bir talip çıktıkça babası onu
öldürür ve kafasını Poseidon tapınağına
Erythion. asarmış. Sonunda Marpessa'yı İdas kaçırır,
Geryon'un öküzlerini bekleyen sığırtmaç. Euenos da peşine takılır, ama İdas tanrı
Herakles bu sürüleri çalmak için Erythion'u da, Poseidon'dan kanatlı bir araba aldığı için onu
sürülerin bekçisi köpek Orthos'u da öldürür yakalayamaz. Euenos atlarını vurduktan sonra
(Hes. Theog. 292). kendini orada akan bir ırmağa atar. Irmak
Euneos adını alır (İdas, Marpessa).
Esîr.
Eumaios.
Bkz. Aither.
Eumaios, Odysseia'da önemli bir rol
Eteokles. oynayan İthake'li bir domuz çobanıdır.
Odysseus uzun serüvenlerinden sonra yurduna
Oidipus'la İokaste'nin oğlu, Polineikes'in
ilk ayak bastığında Eumaios'un yaptığı ve
kardeşi (Tab. 19). Kral Oidipus Thebai'den
yönettiği ahırlara gider ve babasının sadık
kovulunca, Eteokles'le Polyneikes aralarında
uşağı olan bu "tanrısal" çobanbaşı ile buluşur.
bir anlaşma yaparlar: Her yıl biri kral
Eumaios ihtiyar bir dilenci kılığında olan
olacaktır. İlkin tahta oturan Eteokles'tir.
Odysseus'u konuklamak, ağırlamakla kalmaz,
Polyneikes de şehirden ayrılır. Bir yıl sonra
konuğunun özlemini çektiği efendisi olduğunu
hakkını aramaya gelince, Eteokles yönetimi
anladıktan sonra da talipleri öldürmekte,
ona vermeye razı olmaz. Bunun üzerine
Polyneikes Argos kralı Adrastos'a başvurur malını, mülkünü yeni baştan ele geçirmekte
yardımcı olur ona. Odysseus'un sütninesi
(Adrastos). Thebai'ye karşı sefere hazırlanan
Yediler ordusu saldırıya başlamadan Eurykleia kadar sevimli, cömert ve akıllı bir
Eurystheus.
Okeanos kızı Eurynome ile evlendi Argos kralı Sthenelos'un oğlu. Herakles
Zeus efsanesinde büyük bir rol oynayan kötü kişi.
güzelliği, görenleri büyüleyen uyum Eurystheus, Amphitryon'un amca oğlu ve onun
tanrıçayla; gibi Perseus'un torunudur. Zeus, Alkmene'yi
Üç kızı oldu ondan, Kharitler, Üç Güzeller:
Herakles'ten gebe bırakınca, Perseus
Aglaie, Euphrosyne ve sevimli Thalia,
torunlarından ilk doğacak olanın krallık elde
(Kharitler).
edeceğini bildirir. Hera da doğacağını bildiği
Herakles'in kral olmasını önlemek için,
(2) Penelopeia'nın yanında bulunan kâhya Eurystheus'un yedi aylık doğmasını sağlar.
kadın. İthake kraliçesi onu yanından ayırmaz, Böylece Eurystheus Tiryns, Mykene ve Argolis
onunla konuşur, ona dert döker, kendine bölgesine kral olur ve Herakles'i buyruğu
bakması için öğütler verir. Penelopeia'nın altına alarak, onu bir sürü güç işler başarmaya
çevresinde asıl hizmet gören odur, dilenci zorlar. Herakles büyük kahramanlıklarını hep
kılığında uykuya yattığı zaman Odysseus'un Eurystheus'un emriyle ve Eurystheus'un
üstünü örter (Od. XX, 4), kendini tanıttıktan çıkarına yapar. Onu kıskanan aman vermez
sonra yiğidi yıkayan, giydiren, Penelopeia ile kral yiğide eziyet etmekten hoşlanmaktadır.
Herakles öldükten sonra, Eurystheus soyunu (Herakles, İphitos, İole).
Mykene'den kovar. Bir süre sonra Herakles (2) Bir devin adı (Gigantlar).
oğullarının savaş ortağı olan Atina'ya karşı
sefere çıkar, ama İoalos tarafından öldürülür. Euterpe.
Zalim kralın kafası Alkmene'ye getirilince,
Musa'lardan biri, başı çelenkli, elinde bir
gözlerini oymuş (Herakles, Alkmene).
flütle şenliklere, bayramlara katılır, neşe
getirirmiş. Dionysos alaylarında da yeri vardır.
Eurythion.
Dithyrambos'u onun esinlediği söylenir
(1) Kentaur, yani at adamlardan biri.
(Musa'lar).
Lapith'lerden Peirithoos'un nişanlısını
kaçırdığından, Kentaur'larla Lapith'ler savaşına Evandrus.
yol açmıştı (Kentaur'lar).
Vergilius'un "Aeneis" destanında adı geçen
(2) Kalydon savaşına katılan yiğitlerden kahraman. Romulus tepesinde Roma şehrini
biri. Kardeşi Phokos'u öldürdükten sonra kurmadan orada Evandrus'un kurduğu
Peleus Eurythion'un yanına sığınmış, onun Pallantea kasabası vardı. Burayı da
eliyle arınmıştı, ama Kalydon avı sırasında Yunanistan'ın Arkadya bölgesinden gelme
kaynatasını da kaza ile öldürünce, başka yere Evandrus (Yun. Euandros, iyi adam anlamına
göçmek zorunda kalır (Peleus, Aiakos). gelir) kurmuştu. Bölgeye uygarlık getirmiş,
yerlilere okuma yazmayı öğretmiş, müzik ve
Eurytos. yararlı bazı sanatları da yaymıştı. Ayrıca
(1) Nerede olduğu iyice bilinmeyen Latium Yunanistan'dan bazı tanrı kültlerini de
Oikhalia şehrinin kralı, Herakles efsanesinde getirmişti. Hercules buralara gelince,
önemli bir rol oynayan kişi. Ok atmakta çok Evandrus onu Cacus'u öldürmüş olma suçundan
usta olan Eurytos'un dört oğlu, bir de İole adlı arındırmış, tanrı oğlu olduğunu anlayarak
kızı varmış. Ok atmakta kendisini yenecek Roma'nın yedi tepesinden Aventinus'la
olana kızını vermeye ant içmiş. Herakles Palatinus arasında büyük bir sunak kurmuş.
onunla boy ölçüşüp onu yenmiş, ama Eurytos Onun için, bu sunak sonraları da Ara Maxima
sözünde durmamış, yiğidin, sürülerini çaldığını olarak gösterilirdi (Cacus). Evandrus Aeneas'ı,
ileri sürmüş. Yalnız oğlu İphitos Herakles'ten babası Ankhises'le konukluk bağları kurmuş
yana çıkmış. Ne var ki birden çıldıran Herakles olduklarını hatırlayarak, iyi karşılar ve oğlunu
İphitos'u öldürmüş. Bunun cezası olarak da esir bir bölük askerle birlikte emrine verip
diye satılmış ve Omphale'nin sarayına düşmüş. Rutul'lere karşı savaşta yardımcı olmalarını
Özgürlüğüne kavuşunca, Eurytos'un sarayına sağlar (Aeneas).
dönüp onu öldürmüş ve İole'yi ele geçirmiş
F
Faunus gibi Fauna'nın adı da "quae favet"
Fama. (iyilik eden, lütuf gösteren) anlamına gelir.
Roma mitolojisinde ünü, halk sesini ve Kadınları kısırlıktan korurmuş.
dedikoduyu simgeleyen tanrıça. Fama,
Vergilius'un "Aeneis" destanında yarattığı bir Faunus.
simgesel varlıktır. Dido'nun Aeneas'a olan gizli Roma dininin en eski tanrılarından biri.
aşkını açığa vurur (Aen. IV, 173-188). Ficus'un oğlu ve Saturnus'un torunu olarak
gösterilir. Adı "qui favet" (iyilik eden, lütuf
Fames. gösteren) anlamına gelen bu tanrı bir yandan
Açlığı simgeleyen Fames Hesiodos'un sürülerin, tarlaların koruyucusu olarak Yunan
Eris'ten doğma olarak gösterdiği Limos'un etkisi altında Pan ile bir tutulmuş, öte yandan
Latince karşılığıdır. Vergilius bu simgesel adı Roma'nın kuruluş efsanelerine karışmıştır.
varlığı Ölüler Ülkesi'nde Yoksullukla yan yana Arkadya'daki Euandros'un İtalya'ya gelişiyle
gösterir. Ovidius'a göre, Açlık İskitya'da kurak ilgili efsanelerde rol oynadığı için (Evandrus),
bir toprak üstünde oturmaktadır. Erysikhton'a kültü Roma şehrinin en eski tepelerinden biri
dinmez açlığı veren odur (Erysikhthon). sayılan Palatinus'a yerleşmiş ve Lupercalia
bayramı (15 şubat) ile ün kazanmıştır.
Fatum. Faunus'un rahipleri Luperci'lerin kutladıkları
Roma mitolojisinde Kader'i simgeleyen bu bahar ve bereket bayramında delikanlılar
tanrısal varlık. Fatum, söz söylemek, çırılçıplak olarak dolaşır ve önlerine gelen
konuşmak anlamına gelen "fari"den türeme kadınlara kamçılarıyla vururlardı. Kısırlığı
olup, aslında "tanrı sözü" demektir. Sonraları defetmek, toprağın verimliliğini sağlamak ve
Yunan dinsel görüşlerinin etkisiyle Fatum, halkı kötü güçlerin etkisinden kurtarmak
Kader, tanrıçalarıyla bir tutulmuş ve Fatum amacı güdülürdü. Klasik çağlarda Faunus bir
sözcüğü dişi cinse dönerek Fata olmuştur. tanrı olmaktan çıkmış ve Yunan Satyr'leri gibi
Roma'da üç Fata tanrıçasının heykeli keçi ayaklı, sakallı, boynuzlu yaratıklar olarak
görülürdü ki bu heykeller Sibylla'ları dağda, ormanda, su kenarlarında nympha'ları
simgelerdi (Parca, Sibylla). kovalar gösterilmişlerdir.
Fransızca peri anlamına gelen "fée" bu Roma kuruluş efsanesinde bir tanrı olarak
Fata'dan gelmiştir. Halk arasında dişi cinsten değil de, Latium'un ilk krallarından biri olarak
Fata olduğu gibi, erkek Fatus'ların da varlığı gösterilir.
tasarlandı ve herkesin kendi cinsine göre
kaderi, alın yazısı bir genius, bir cin olarak Faustulus.
simgelendi (Genius). Alba kralı Amulius'un çobanı Faustulus
Romulus'la Remus efsanesinde önemli bir rol
Fauna. oynar. Amulius kızlarının doğurduğu ikiz
Roma tanrısı Faunus'un hem kız kardeşi, çocukları Tiber kenarına bırakmayı buyurunca,
hem de eşi. Falcı bir tanrıça olarak gösterilir Faustulus bir dişi kurdun emzirdiği ikizleri
ve Bona Dea ile bir tutulur (Bona Dea). Latin bulmuş ve karısı Acca Larentia'ya büyütülmek
Hercules efsanesinde rol oynar; Fauna, kral üzere götürüp vermiştir (Acca Larentia).
Faunus'un eşi, Hercules'le sevişmiş ve Latium'a Sonradan Faustulus çocuklara kim olduklarını
adını verecek olan kral Latinus'u doğurmuş. bildirmiş, Romulus’da tanrı ve kral soyundan
olduğunu anlayınca, gidip Amulius'u öldürmüş. istemiş tek başına, bunun için Flora'ya
İkiz kardeşler kavgaya tutuştukları zaman, başvurmuş. Flora da bir kadına dokununca onu
Faustulus araya girmiş ve öldürülmüş derler. gebe bırakan bir çiçek vermiş İuno'ya, tanrıça
Adı "faveo" fiilinden "uğurlu, verimli" anlamına da kendi kendine Mars tanrıyı getirmiş
gelen Faustulus'un Forum'da mezarı, Palatinus meydana. Roma'lılar yılın ilk ayına Mars (mart)
tepesinde de kulübesi gösterilirdi. Roma adını vererek onun Flora ve baharla ilişkisini
tanrıları arasında saygı görürdü (Romulus, belli etmek istemişlerdir. Flora'nın onuruna
Remus). Roma'da Floralia şenlikleri düzenlenirdi. Nisan
sonunda başlayıp mayıs ayma kadar süren bu
Feronia. şenlikler büyük bir coşkunlukla kutlanırdı.
Etrüsk asıllı bir tanrıça. Ormanları ve
kaynakları koruyan bu tanrıçanın kültü orta Fors.
İtalya'ya ve Etruria'ya yayılmıştı. Terracina'da Rastlantı, talih anlamına gelen Fors,
bulunan tapınağında köleler azat edildiği için, Fortuna tanrıçanın erkeğidir. Roma'lılar çok
Libertas, yani özgürlüğü simgeleyen tanrıça ile önem verdikleri bu tanrıları bir çift olarak
bir tutulmuştur. görür ve Fors'la Fortuna'ya birlikte tapınırlar,
yakınırlardı.
Fides.
Andı, yemini simgeleyen tanrıça. Fortuna.
İupiter'den daha yaşlı, ak saçlı bir kocakarı Roma'lıların en çok korktukları, en çok
olarak simgelendirilmesi, verilen söze saygının tapındıkları tanrıçalardan biri kör talihi
her türlü toplum düzeninin temelinde olduğu simgeleyen Fortuna'dır. Yunan Tykhe
anlamına gelir. Aeneas soyu ona Palatinus tanrıçasıyla bir tutulan Fortuna elinde bir
üzerinde bir tapınak yaptırmış. Fides'e kurban dümen (insanların hayatını yönetir çünkü) ve
keser, sunu sunarken rahipleri sag ellerine bir bereket boynuzuyla, çoğu zaman da kör olarak
beyaz sargı sararlardı. canlandırılır. Tapımını Roma'ya getiren kral
Servius Tullius imiş. Fortuna o kralı o kadar
Flora. sever ki, geceleri evine girermiş. Fortuna'nın
Çiçek ve bahar tanrıçası Flora, Roma'ya tapınağında Servius Tullius'un bir heykeli
Sabin'lerden gelme bir tanrıçadır. Çiçek açan buIunurmuş. Yunan etkisi altında Fortuna
her bitkinin yönetimi onun elindedir. Şair zamanla başka tanrıçalarla, özellikle İsis'le bir
Ovidius Flora üstüne Yunan mythos'undan tutulmuştur (Tykhe).
esinli bir öykü anlatır (Fast. V. 20 vd.): Flora
aslında Khloris adlı bir Nympha imiş, rüzgâr Furia'lar.
tanrı onu görüp kaçırmış ve evlenmiş onunla. Roma'nın ilkel din görüşlerinde Furia'lar
Her türlü bitki ve çiçek üstünde egemenliği yeraltından çıkıp insanların peşine takılan
bağışlamış Flora'ya. Ama Flora'nın gücü kötü cinlerdir. En erken çağlardan beri
bununla da kalmamış, tanrı Mars'ın doğmasına Furia'lar Yunan mythos'unun Erinys'leriyle bir
önemli bir etken olmuş: İupiter'in Minerva'yı tutulmuş ve efsaneleri birbirine karışmıştır
kendi kafasından çıkarmasına içerleyen İuno (Erinys'ler).
erkek araya girmeden bir çocuk doğurmak
G
toprağın bağrına saklamıştı onları,
Gaia. ve Uranos sürdürürken bu korkunç oyunu
koca Toprak inim inim inliyordu zorundan.
Homeros'ta hiç adı geçmeyen Gaia,
Hesiodos'un Theogonia'sında dünyayı, yeri,
evrensel bir öge olarak toprağı simgeler. Bir Son Titan oğlu Kronos'a babasının erkeklik
tanrıdan çok kozmik bir varlıktır Gaia, bütün uzvunu kestirdikten sonra Gaia bu kez kendi
öğelerin kaynağında bulunan ana ilkedir. doğurduğu Pontos'la birleşir ve ondan Nereus,
Hesiodos bu yolda doğada ana ilkenin ne Thaumas, Phorkys, Keto ve Eurybie'yi
olduğunu tanımlamaya çalışan İonya meydana gelini (Tab. 6). Hesiodos'tan gayrı
düşünürleri gibi davranır. "Bütün ölümsüzlerin kaynaklarda adı geçen Nereus'tan deniz
sürekli, sağlam tabanı" saydığı Gaia, evreni varlıklarını meydana getirir. Ama Gaia'nın öbür
bir düzen yöntemine göre meydana getiren ve çocukları da aralarında birleşerek yersel ve
düzensiz boşluktan çıktıktan sonra dişi-erkek göksel birçok varlıkların doğmasını sağlarlar;
birleşme yoluyla evrenin kendisini ve Bunların kimisi yıldız, yel ve gökkuşağı gibi
tanrılarını yaratır. Tab.1'de gösterildiği gibi görülen varlıklardır, kimisi de evrenin
Gaia "parthenogenesis" (kendi kendine mitolojik yorumunun yarattığı simgesel
doğurma) prensibine göre Gök'ü, Dağ'ları ve tanrılar dır.
Deniz'i yaratır; bu süreci şöyle anlatır
Gaia Uranos'un devrilmesini sağladığı gibi,
Hesiodos (Theog. 126 vd.):
tahta çıkardığı oğlu Kronos'un da devrilmesini
sağlar. Çünkü Kronos babası Uranos gibi
Toprak bir varlık yarattı kendine eşit: zorbaca davranır ve çocuklarını doğar doğmaz
Dört bir yanını saran Uranos, yıldızlı, yutar. Karısı Rheia Zeus'a gebe kalınca Gaia ile
Gök'ü, Uranos'tan doğuracağı çocuğu kurtarma
mutlu tanrıların sürekli, sağlam yurdunu çarelerini sorar. Bu kez de Gaia kızına kaderi
yüksek dağları yarattı sonra,
bildirmekle kalmaz - kader Uranos'un oğluna
koyaklarında tanrılar oturan dağları.
yenildiği gibi, Kronos'un da Zeus eliyle
Sonra denizi yarattı, ekin vermez denizi:
devrilmesidir - Kronos'u aldatmak çarelerini
Azgın dalgalarıyla şişen Pontos'u.
Kimseyle sevişip birleşmeden yaptı bunu. de gösterir ve Zeus'un Girit'te bir mağarada
gizlice doğmasını sağlar, Kronos'a da bir taş
yutturulur (Kronos, Zeus). Gaia birinci kuşak
Sonra ilkin Uranos'la birleşip erkek ve dişi devrimini hazırladıktan sonra, ikinci kuşak
Titan'ları, Kyklop'ları ve Hekatonkheir'leri devrimini de yürütür: Zeus'a ne yoldan
doğurur (Tab. 2). Bu doğurma sürecinden egemenliği elde edebileceğini o öğretir; çare
hemen sonra evrene egemenlik savaşının ilk Kronos kuşağından Titan'ları yenmek için
belirtisi Uranos tanrının doğan çocuklarını Kyklop'ları ve Hekatonkheir'leri kurtarıp
Gaia'nın karnına gerisin geri tıkmasıyla baş yardıma çağırmaktır.Zeus Gaia'nın dediğini
gösterir (Theog. 154 vd.): yaparak devlere karşı savaşı gerçekleştirir ve
Titanları devirerek dünya egemenliğini ele
geçirir.
Böylesine korkunçtu Toprak’la Gök’ün
oğulları. Gaia son olarak Tartaros'la birlikte
Babaları ilk günden iğrenmişti onlardan, Typhon'u doğurur (Typhon). Başka
doğar doğmaz gün ışınına çıkaracak yerde Theogonia'lara göre Tartaros'tan Ekhidna adlı
bir kızı olmuş ve Poseidon'la da birleşerek kılığına sokarak büyütmüş. Adına da Leukippos
Antaios devini doğurmuş (Antaios). Genellikle demişler. Ne var ki genç kız olunca Leukippos
devler, azmanlar, canavarlar hep Gaia'dan o kadar güzelmiş ki kız olduğunu saklamak
doğma sayılır. elden gelmezmiş artık. Büyük bir korkuya
Zamanla Gaia'nın mythos'ta yeri ve önemi kapılan annesi onu Leto tapınağına bırakmış
değişmiş, kozmik nitelikteki Ana Toprak, dinde ve tanrıçadan kızını erkek yapmasını
daha belirli birer tanrıça olarak görülen, bir yalvarmış. Tanrıça dileği yerine getirmiş ve
yandan Demeter, öte yandan Kybele gibi Leukippos'un cinsiyetini değiştirmiş (İphis).
Helene tam bilinçli bir insandır. Paris'i Homeros Helena üstüne söylenecek ne
eleştirir. Paris'i Menelaos'la teke tek savaştan varsa hepsini söylemişti, Homeros'un çizdiği
kaçıran tanrıça Aphrodite'nin çağrısına uymak Helena portresine kimse bir şey
istemez, Paris'in yatağına dönmekten tiksinir ekleyememiştir. Nesnel düşünceyi, halkoyunu
ve tanrıçaya karşı gelecek kadar yiğit ve ve Helena'nın başkalarınca eleştirilmesini de
yüreklidir, meydan okur ona (İl. III, 399 vd.): İthake çobanı Eumaios'un ağzından yapar (Od.
XIV, 68):
çıkartır (Prometheus).
seni bir güzel pataklayayım da gör.
Unuttun mu seni havalarda astığım günü,
Hera.
bir örs bağlamıştım iki ayağına,
Homeros destanlarında "inek gözlü", "ak çözülmez bir altın zincir vurmuştum
kollu" ya da "altın tahtlı" diye nitelenen Hera ellerine,
(yahut Here) tipik bir Grek tanrıçasıdır, yani asılı kalmıştın havalarda, bulutlar
Yunanistan yarımadasının ırk, soy, din ve arasında.
dünya görüşlerini, çıkarlarını daha ileri bir
kültürün simgesi Ege ve Anadolu'ya karşı
Zeus Hera'ya bu cezayı Herakles'e ettiği
savunan, bu yüzden kişiliği ve efsaneleri hep
kötülük yüzünden vermiştir. Tanrıların tanrısı
bir kavga, kin, hınç ve geçimsizlik havası
oğlu Ares'te anasının kusurlarının tıpkısını
yansıtan sevimsiz bir tanrıçadır. Bütün
görür (Ares). Öbür tanrılar da aşağı yukarı
kusurlarıyla kadını canlandırır Hera. Dırdırcı,
Zeus gibi düşünürler. Anasını, babası Zeus'a
kıskanç, hırçın, inatçıdır, düzen kurar, ama
karşı korumaya çalışan Hephaistos bile
hiçbir işi açık değildir, hasır altından su
Hera'dan neler çektiğini unutamaz
yürütür, gizli kapaklı yapar ne yaparsa, sevgi
(Hephaistos).
ve nefretleri hiçbir mantığa dayanmaz, silah
ve yetkilerini kötüye kullanmaktan çekinmez, (1) DOĞUŞU, HAYATÖYKÜSÜ.
benzetmek gerekirse, her zaman ve özellikle
Hera, Kronos'la Rheia'nın kızı ve Zeus'la
zamanımızda örneklerine çok rastlanan varlıklı
öbür Olympos'lu tanrıların kız kardeşidir (Tab.
ve bencil burjuva kadınını simgeler. Zeus'un
5). Babası Kronos onu da doğar doğmaz yutar,
eşi, tanrıların kraliçesi ulu Hera'ya bu damgayı
sonra da kusar. Zeus dünya egemenliğini
basan Homeros'tur, ama ne tuhaf ki İonyalı
paylaştıktan sonra, Hera'yı kendine eş alır.
koca şairin çizdiği Hera portresi tutunmuş,
Hesiodos'a göre, Zeus tanrıçalar arasında Hera
Yunanistan'da yaratılan efsanelerinde aynı
ile son olarak evlenmiştir.
tiple karşımıza çıkmaktadır. Hera'yı kocası
Zeus'un ağzından dinleyelim (İl. VIII, 407): Hera çocukluğunun dünyanın ucunda,
Okeanos'la Tethys tanrılarının yanında
geçtiğini İlyada'da kendi anlatır (İl. XIV, 200
Çok değil Here'ye öfkem, kinim, vd.). Anası Rheia Titan'lar savaşı sırasında inek
her işime engel olmak onun huyu.
gözlü tanrıça Okeanos'la Tethys arasında çıkan
bir kavgayı yatıştırmak için batı kıyılarına
Troya savaşını tuttuğu Akha'lardan yana gitmek ister.
çevirebilmek için Zeus'u baştan çıkarıp Zeus'la Hera evlenmeden de sevişmişlerdir,
uyuttuktan sonra, birden uyanan tanrı şöyle ama sonra da düğünleri törenle kutlanmıştır.
En büyük tanrı çifti arasındaki kutsal düğün beni...
(hieros gamos) efsanelerde de, kültte de sık
sık tekrarlanır bir motiftir. Bir efsaneye göre
Sonra sayar bir bir yattığı ölümlü ve
bu düğün Batı Kızlarının (Hesperides)
ölümsüz kadınları, Hera ses çıkarmaz, ama
bahçesinde olmuştur, o bahçeden gelen altın
içine bal damladığı besbellidir. Epey naz eder,
elmaları da Gaia Hera'ya düğün hediyesi
utangaç tavırlar takınır:
olarak vermiştir. Hera da Okeanos kıyılarında
bulunduğu sırada elmaları kendi eliyle Batı
Kızlarının bahçesine ekmiştir. İlyada'da İda Korkunç Kronos oğlu, ne biçim söz çıktı
dağının Gargaros tepesindeki birleşme sahnesi ağzından?
de böyle bir kutsal düğündür. Destanın bu Yatağa yatıp sevişmemizi nasıl istersin
eşsiz parçasını özetlemeye değer (İl. XIV, ida dağının tepesinde, göz göre göre?
152353): Hera kocası Zeus'un İda dağından Ya hep var olan bir tanrı görürse bizi,
Troya savaşını yönettiği ve başarının biz uyurken gider, söylerse öbür tanrılara?
Bir daha ayak basamam senin evine,
Troya'lılarda olduğunu görür, bunu önlemek
ne yüzle çıkarım bu yataktan dışarı?
için, gidip dağ başında onunla sevişmeyi
geçirir aklından, gider odasında önce bir güzel
süslenir, sonra Aphrodite'den sevgiyi Hera'nın sıradan bir kadın gibi kendi
tutuşturan büyülü memeligini ister, onu da kocasıyla yatmaktan çekinmesini,
göğsüne taktıktan sonra Uyku tanrıyı baştan dedikodudan korkmasını Zeus gibi biz de
çıkarır ve onunla birlikte Gargaros doruğuna hayretle karşılayalım. Her neyse, Zeus buna
varır: da çare bulur:
Bulutlar devşiren Zeus onu gördü, Tanrılar, insanlar görecek diye korkma,
görür görmez aşk sardı düşünceli kafasını, altın gibi bir sisle örterim dört bir yanımızı,
öyle bir aşkı ilk birleştikleri gün duymuştu, güneş bile onu geçip göremez bizi,
ana, babalarından gizli çıktıkları gün her şeyi keskin ışıklarıyla gören güneş bile.
yatağa... Böyle dedi, aldı karısını koynuna, sarıldı,
tanrısal toprak yumuşak bir çimen saldı,
taptaze lotos bir halı serdi toprakla
Zeus eşine nereye gittiğini sorar, o da
aralarına,
masum tavırlar takınarak, Okeanos kıyısında safranlardan, sümbüllerden, tatlı bir halı,
deniz tanrıları çiftini barıştırmaya gittiğini ve uzanıverdi ikisi de halının üstüne,
önce kocasına haber vermek, ondan izin almak sardı onları güzel bir altın bulut,
için buraya geldiğini söyler. Zeus dayanamaz, buluttan çiy damlaları akıyordu pırıl pırıl.
savaşı filan unutup açığa vurur duygularını:
Arkadia'da Stymphalos gölünün üstünde söz verdiği atları teslim etmeyince, yiğit öç
alacağını söyleyerek Troya'dan ayrılır
gagalarıyla pençeleri tunçtan, insan etiyle
(Laomedon, Hesione).
beslenen korkunç kartallar varmış; Athena
tanrıça, Herakles'e bu kuşları ürkütmek için Geryoneus'un sürüleri. Dünyanın batı
ziller vermiş, Herakles de oklarıyla canavarları ucunda, Okeanos ırmağının bir adasında
öldürmeyi başarmış. Geryoneus büyük sığır sürülerini
Augias'ın ahırları. Elis kralı Augias'ın otlatmaktaydı. Herakles oralara kadar gelir,
ahırları dağ gibi üst üste yığılan gübreden Cebelüttarık boğazını geçer ve anı olarak geçit
kullanılmaz olmuş ve gübresiz kalan toprağı da yerine iki sütun diker (Cebelüttarık boğazına
Yunanlılar Herakles sütunları derlerdi).
bet bereketini yitirmişti. Eurystheus yiğidi
Herakles Okeanos ırmağını geçmekte güçlük
küçük düşürmek için bu ağılları temizlemesini
çeker, Libya çölünü geçerken Helios'a fazla
buyurmuş. Herakles de Alpheios'la Peneios
sıcaktan ötürü kızdığı için tanrıyı oklarıyla
ırmaklarının yataklarını değiştirerek sularını
tehdit eder, Güneş de ona Okeanos'u geçmek
oradan geçirip temizlemiş ortalığı. Ama bu iş
için altın sandalını verir. Yiğit böylece dev
için sürülerinin onda birini vereceğini söyleyen
Geryoneus'u, sürülerin bekçilerini öldürür ve
Augias sözünde durmamış, Herakles de kralı
sığırları alıp götürür. Galya, İtalya ve Trakya
oğullarıyla birlikte öldürmüş.
yoluyla Yunanistan'a döner ve sürüleri
Girit boğası. Girit kralı Minos bir beyaz
Eurystheus'a verir (Geryoneus.)
boğasını Poseidon'a kurban etmek istememişti,
Batı kızlarının altın elmaları. Hera'nın
Zeus'la evlenirken düğün hediyesi olarak aldığı sürgüne gitmek durumuna düşer, giderken
bu büyülü meyveleri Batı kızlarının bahçesinde karısı Deianeira at adam Nessos'un saldırısına
nympha'lar ve bir ejder korumaktaydı. uğrar. Yiğit oklarıyla onu yaralayınca Nessos
Herakles Nereus'tan izlemesi gereken yolu ölmeden Deianeira'ya büyülü bir iksir verir
öğrendikten sonra, Batı kızlarının bahçesini Trakhis'e yerleşen Herakles Eurytos ve
bulur, orada dünyayı omuzlarında taşıyan oğullarını öldürmekle sözünde dıurmayan kralı
Atlas'ı bir süre bu yükünden kurtarır ve cezalandırmış olur, kızı İole'yi de alır. O sırada
elmaları almaya gönderir. Dev altın elmaları Deianeira'dan yeni bir gömlek ister. Kıskançlık
getirir, ama dünyanın yükünü bir daha içinde kıvranan Deianeira da ona Nessos'un
omuzlarına almayı istemez. Herakles onu kanına bulanmış iksirle ıslattığı gömleği
aldatarak kaçar ve elmaları Athena'ya adar. gönderir. Yiğit gömleği sırtına geçirir geçirmez
kaçırılması. Herakles'in başardığı en zor iş haberi alınca kendini asar, oğlu Hyİlos
budur. Hermes ve Athena'nın yardımıyla, babasının son buyruklarına uyarak yiğidi Oita
hiçbir ölümlünün geri gelmediği yeraltı dağının tepesinde kurulmuş bir odun yığınında
ülkesine iner, orada bağlı bulunan Theseus'u yakar. Zeus'un oğlu Herakles'i kaçırıp
kurtarır ve Kerberos köpeğini alıp yeryüzüne Olympos'a götürdüğü ve Hebe ile evlendirip
kopar, yiğit de köpeği Hades'e geri götürüp Fizik ve moral gücün, kahramanlığın
bırakır. simgesi olan Herakles hem kahraman, hem de
Bunlar Herakles'in başlıca on iki işidir, ama tanrı olarak tapım görmüştür. Çok içen, çok
başarıları bununla bitmez, çilesi de tükenmez. yiyen canlı ve iyi kalpli bir dev olarak
arkadaşı İoalos'a verir, sonra kral Eurytos'un kötüleri, sözünde durmayanları cezalandıran,
düzenlediği bir ok yarışmasını kazanır, ama insanın başına gelen afet ve belaları alt edip
kral bu yarışmanın ödülü olan kızı İole'yi ona yenen yiğitlik ve yüreklilik simgesidir.
oğlu İphitos'u öldürür. Bu suçtan arınmak için Peloponez'e egemen olmuş, böylece
Bu kadın Herakles'i köle haline getirir, kadın Herakles'in adı hemen her destan ve şiirde
kılığına sokup yün eğirmesini sağlar. Ne var ki geçerse de, kişiliğini ozanlardan çok tragedya
bu sırada yiğit Kalydon avına ve Argonautlar yazarları işlemiştir. Bütün öykülerini buraya
seferine de katılabilir. Omphae'den kurtulunca almamıza olanak bulunmayan Herakles'in rol
Troya'ya gidip Laomedon'u öldürür. Olympos oynadığı bütün olaylar, adları başka
tanrılarının devlere karşı savaşlarına katılır, maddelerde geçen kişilerle ilgili olarak
Augias'tan öcünü alır, onu arındırmak anlatılmıştır.
istemeyen kral Neleus'a karşı savaşır, Sparta'ya
karşı bir saldırıya girişir vb. Sonra Kalydon'a Hercules.
gidip Deianeira ile evlenir, ama önce talibi Herakles'in Latince adı. Roma efsanesinde
ırmak tanrı Akheloos'Ia dövüşmek zorunda Yunanlıların Herakles tipi olduğu gibi
kalır. Kaynatası Oineus'un şarap sunucusu benimsenmiş, ancak öykülerine yerli bazı
Eunomos'u kaza ile öldürdükten sonra, gene öğeler katılmıştır. Örneğin Cacus adlı devi ve
ülkesine gelen yabancıların canına kıyan kral olan nympha'yı tanrılar tanrısı geceleri karısı
Faunus'u öldürdüğü anlatılırdı. Roma kralı Hera uykuya daldıktan sonra gelip bulur. Bir
Evandrus yiğidi konuklamış ve şerefine bir süre sonra Maia bir çocuk doğurur. Çocuk
tapınak kurmuş derlerdi. Hercules Roma kundaklanır, beşiğe yatırılır, ama doğduğu gün
efsanelerinde daha yumuşak bir kahraman Hermes olağanüstü işlere girişmekle kafa gücü
olarak canlandırılır, elinde bir sazla Musa'lara ve yetenekleri tanrıların hepsini aşan
karıştığı da görülürdü (Evandrus). üstünlükte olduğunu gösterir. Bebek Hermes
beşiğinde kalmaz, akşam olur olmaz kundağını
Hermaphroditos. çözer ve ayakları üstüne basıp olmayacak
Hermes'Ie Aphrodite'nin oğlu serüvenlere girişmek üzere yola çıkar:
Hermaphroditos'un adı Salmakis efsanesinde Mağarının önünde bir kaplumbağa görür,
geçmektedir (Salmakis). Erkek ve dişi cinsini hemen aklına bir cin fikir doğar, hayvanı
kendinde birleştiren Hermaphroditos tipinden öldürür, kabuğunu boşaltır ve koyun
insanların atası olarak Platon’da söz bağırsağından yedi tel gererek bir gitar yapar,
etmektedir. "Şölen" diyalogunda söz alan ondan güzel sesler çıkarmakla eğlenir, sonra
komedya şairi Aristophanes, insanların en ilkel da gider, Güneş tanrının Pieria ovalarındaki
çağlarda hem erkek, hem de dişi olduklarını, inek sürülerini bulur ve onlardan elli hayvan
sonra bu yüzden fazla güç kazandıkları için çalar. Tutar inekleri Kyllene'ye doğru sürer,
tanrılarca ikiye bölündüklerini anlatır, İki cins ama hırsızlığı belli olmasın diye inekleri
arasındaki tutku ve birbirleriyle birleşme gerisin geri götürür, kendi de oradaki çalı
isteği çok eski zamanlardaki bu birlikten çırpıdan ayağına tuhaf sandallar örerek
doğma imiş (Plat. Şölen, 189e-191d.). izlerini gizler. Yolda bir ihtiyara rastlar, ona
gördüğünü kimseye söylememeye yemin
Hermes. ettirir, karşılığında bir düve armağan
Hermes, Titanlar soyundan Atlas'la edeceğine söz verir (Battos). Kutsal inekleri
Pleione'nin kızı Maia'nın Zeus'la birleşmesinden bir mağaraya kapattıktan sonra, gider, gene
doğmuştur (Tab. 5), Tanrıların ve özellikle masum bir bebek gibi kundağına girer. Sabah
Zeus'un habercisi olarak görev alan Hermes, Apollon günle birlikte doğunca sürülerinin
Olympos tanrılarının en renkli ve özgün eksikliğinin farkına varır ve ihtiyar Battos'u
kişilerinden biridir. sorguya çekip gerçeği öğrenir. Gelip Hermes'i
beşiğinde bulur ve inekleri geri vermezse
(1) DOĞUŞU VE EFSANELERİ. Tartaros'a atacağını söyler. Bebek pozundaki
Hermes'in asıl efsanesi doğuşu ve ömrünün Hermes babası Zeus'un başına suçsuz olduğuna
ilk günleriyle ilgilidir. Bu eşsiz ve şaşırtıcı, bir ant içer, ama o sırada Apollon onu kolundan
bakıma da güldürücü efsane homerik denilen, tutup tartaklayınca birden yellenir, Apollon
ama Homeros destanlarından birkaç yüzyıl buna gülmemezlik edemez, konuyu Zeus'un
sonra Yunanistan'ın Peloponez bölgesinde yargıçlığına bırakmaya karar verir. Kararı
meydana geldiği besbelli "Hermes'e Övgü" adlı şudur: Hermes inekleri nerede sakladığını
şiirde uzun uzadıya anlatılmıştır. gösterecektir. Apollon mağaraya gelince
Hermes'in yaptığı gitarı görür, çıkardığı güzel
Zeus Maia ile Arkadia'nın güneyinde
seslere bayılır, sazı alıp inekleri bırakmaya
Kyllene dağının bir mağarasında buluşmakta
razı olur. Bir süre sonra Hermes Pan kavalını
ve sevişmektedir. Gölgeli mağaraya sığınmış
icat eder, Apollon syrinks denilen bu güzelim
kavalı da ister, karşılığında Hermes'e Hermes'in birçok efsanelerde rolü vardır:
kerykeion denilen sihirli altın değneği verip İda dağına Üç Güzeli o götürür, Paris'e altın
kavalı alır. Bu değnekle Hermes habercilerin elmayı verip yargıçlık etmesi buyruğunu o
ve hırsızların kralı olur. Oğullarının en sivri ulaştırır, Phriksos'la Helle'yi Yunanistan'dan
akıllısı, en kurnaz ve en canlısı olan Hermes'i Anadolu'ya götürerek altın postlu koçu
Zeus kendine ulak olarak seçer. Bundan böyle Nephele'ye o verir, Odysseus'u Kalypso'nun
bütün buyruklarını tanrılara da, insanlara da ellerinden kurtarmak için araya girdiği gibi,
Hermes aracılığıyla ulaştıracaktır. Ölülerin Kirke'nin büyülerine karşı koyacak bitkiyi de o
ruhlarını Hades'e götürmek de Hermes'in verir yiğide (Od. X, 277-307). Adının karıştığı
görevi olacaktır. Bu görevde Hermes'e en önemli serüven İo efsanesinde geçer: Hera,
Psykhopompos, yani ruhlar kılavuzu adı verilir. Zeus'un İo'ya sevgisini kıskanarak kızı bir ineğe
götürür ve getirir. Akhilleus'un seyisi genç bir Hermes çobanlar tanrısı Pan'ın da babasıymış,
tavrından tanrı olduğunu anlar sonunda Penelope ile birleşip üretmiş onu.
kralı Oinomaos'un kızıdır. Çok güzel olan bu Pelops karısı onuruna Olympia'da beş yılda
kızın birçok talipleri varmış, ama onu bir kutlanan bir Hera bayramı düzenlemiş
kıskanan, ayrıca damadı yüzünden tahtından (Pelops ve Olympia oyunları).
olacağını bilen babası kızını ancak araba (2) Hippodameia Adrastos'un kızı,
yarışında kendisini yenecek olan adama Peirithoos'un karışıdır. Kentaur'larla Lapith'ler
vereceğini bildirmişmiş. Böylece talipleri bir savaşı onun yüzünden olmuştur (Peirithoos).
bir yener, yendiklerinin de kafalarını keser,
evinin kapısına asarmış. Yarışta yenilmesine Hippokrene.
de olanak yokmuş, çünkü hem atları çok
At pınarı anlamına gelen Hippokrene
hızlıymış, hem de Oinomaos taliplerin arasına
Helikon dağında, Musa'ların kutsal
Hippodameia'yı bindirir, böylece onların
koruluğundaki bir pınardır. Kanatlı at
dikkatini çeker, şaşırtır, arabmın da daha ağır
Pegasos'un ayağını yere vurmasından fışkıran
olmasını sağlarmış. Günün birinde
Hippokrene'nin çevresinde Musa'lar toplanır,
Hippodameia'ya Pelops talip olmuş.
ezgi söyler, hora teperlermiş. Pınarın suyu
Hippodameia Pelops'u görünce, ona hemen
şairleri esinlermiş.
gönül vermiş ve yarışı kazanmasını sağlamış.
Bunun için de babasının seyisi Myrtilos'un
Hippolyte.
yardımını istemiş. Bir anlatıma göre Myrtilos
Amazon'ların kraliçesi. Kemerinin alınması
âşık olduğu Hippodameia ile bir gece yatma
Herakles'in dokuzuncu işi olarak anılır
sözünü alarak Oinomaos'un arabasının
(Herakles). Bütün Amazon'lar gibi kendisi de
civatalarını gevşetmiş, bir süre sonra
Ares'in kızı olan Hippolyte'nin Theseus
Oinomaos paramparça olan arabasından
efsanesinde adı geçer. Theseus'tan bir oğlu
düşerek ölmüş.
olmuş ve ona kendisi gibi Hippolytos adı
Hippodameia, ya da Pelops'un arabacı verilmiş. Ama çoğu efsanelerde Herakles'in eli
Myrtilos'a verdikleri söz üzerine efsane altında can verdiği kabul edilir.
kaynakları çeşitli anlatımlar verir: Kiminde
Pelops'un Myrtiios'u rüşvetle baştan çıkardığı, Hippolytos.
kiminde Hippodamela'nın kendisinin Pelops'u (1) Hippolytos, Theseus'la bir Amazon'un
arabacıyla aldattığı söylenir. Her ney se, oğludur, ama Amazon'un Melanippe mi,
Pelops Hippodameia'yı alıp yurduna Antiope mi, yoksa Hippolyte mi olduğu
götürürken yolda Myrtilos'u denize atmış, konusunda kaynaklar birbirini tutmaz.
arabacı da ölmeden önce Pelops soyuna lanet Hippolytos Amazon anasından av ve savaş
okumuş. Pelops oğullarıyla Atreus oğullarının merakını almıştır, Artemis'e saygısı büyüktür,
başına gelen korkunç belaların kaynağında Aphrodite'yi hor görür. Tanrıça da ondan öç
Myrtilos'un bu ilenmesi varmış (Pelops, alır: Üvey anası Phaidra'yı ona âşık eder.
Myrtilos). Phaidra tutkusunu Hippolytos'a açar, ondan
Efsanelere göre Hippodameia’nın altı karşılık görmeyince, Theseus'a yakınır,
oğluyla üç kızı olur. Oğullarının en ünlüleri Hippolytos'un onu kirletmek istediğini söyler.
Atreus, Thyestes, Alkathoos ve Pleisthenes'tir. Theseus öfkeye kapılır, ama oğlunu kendi
Eniştesi Khrysippos'u Hippodameia kendi eliyle öldürmekten çekindiği için Poseidon'a
yalvarır oğlunu cezalandırsın diye. Theseus'un yaygın gökle Olympos emanettir onlara,
her dileğini yerine getirmeye söz vermiş olan kapıları bir açarlar, koyu bulutlarla bir
tanrı da bir deniz canavarı gönderip kaparlar.
(2) Gene Etrüsk'lerle savaş sırasında tek disk gelmiş, Hyakinthos'un başına vurmuş.
gözlü diye anılan Horatius Cocles Roma'yı Delikanlının boynu bir çiçek sapı gibi kırılmış,
Tiber'in karşı kıyısında bulunan düşmana karşı çimenler al kana boyanmış. Arkadaşını kolları
korumak için tek başına bir köprüyü tutmuş. arasına alan tanrı da "Ah, senin yerine ben
Savaş sırasında bir ayağını da yitirmiş, ama öleyim!" demiş, o anda çimenler gene
şerefine Capitolium tepesinin eteğinde güzelim bir çiçek açmış. Hyakinthos, yani
Roma'lılar bir heykel dikmişler. sümbül demişler bu çiçeğe. Bir anlatıma göre
yel tanrı Zephyros tanrı Apollon'un delikanlıya
(3) Roma ile Alba arasındaki savaşta rol
sevgisini kıskandığı için hızla eserek diskin
alan üç Horatius kardeşler üç Curiatius
Hyakinthos'a çarpmasını sağlamış.
kardeşlerle teke tek savaşta çarpışmışlar ve
zaferi kazanmışlardı. Tarihsel bir olay sayılan Hyas.
bu çarpışma herhalde eski bir efsaneye
Atlas'la Pleione'nin oğlu, Hyad'lar ve
dayanmaktadır. Tragedyalara konu oluşu
Pleiad'ların kardeşi. Libya'da bulunduğu bir
şuradandır: Horatius kardeşlerin bir kız
sırada bir yılan, bir aslan, ya da bir kaplan
kardeşi Curiatius kardeşlerin biriyle nişanlıdır,
tarafından öldürüldüğü söylenir. Ölümüne
nişanlısının ölümüne ağlayan bu kızı
ağlayan kız kardeşlerini Zeus'a göre birer burç
çarpışmadan sağ dönen Horatius öldürür, ama
haline sokmuş (Hyades).
bu suçu Roma'yı kurtardığı için affedilir.
Hybris.
Hyades.
Yunan düşüncesinde büyük bir yer tutan
Hyad'lar gökte Pleiad yıldızlarına yakın
soyut bir kavramın simgesi. Hybris insanı suç
bulunan bir takımyıldızdır, baharda yağmur
işlemeye iteleyen ölçüsüzlük, hırs ve kendine
mevsiminin başlamasıyla görünürler, adları da
aşırı güvendir. Birçok tragedya kişilerinin
yağmur yağmak anlamına gelen "hyein"
başlarına gelen belalar hep bu Hybris
fiilinden türemedir. Gökte yıldız olmadan önce
yüzündendir. Hybris, fazla varlık, doygunluk
Hyad'lar Atlas'la Okeanos kızı Pleione'nin
anlamına gelen Koros'un ya anası, ya da kızı
kızları nympha'larmış. Sayıları iki ile yedi
olarak simgelenir. Koros'u olduğu kadar
arasında değişir. "Nysa nympha'ları" diye
Hybris'i de Yunan düşüncesine özgü birer
anılan bu kızlar Dionysos'a dadılık etmişler
kavram olarak başka dillere çevirmek güçtür.
(Dionysos), ama Hera'dan korktukları için
tanrısal çocuğu İno'ya bırakıp kaçmışlar. Zeus
Hydra.
onları gökte birer yıldız haline getirmiş. Başka
Yılan ya da ejder anlamına gelen Hydra,
bir anlatıma göre, kardeşleri Hyas'ın ölümüne
Typhon'la Ekhidna'nın kızı ve Kerberos,
dayanamayarak canlarına kıymışlar da sonra
Khimaira, Phiks gibi canavarların kız kardeşi
yıldız olmuşlar (Hyas).
sayılır. Hesiodos Hydra'yı şöyle tanımlar
(Theog. 310-315):
Hyakinthos.
Latin şairi Ovidius'un anlattığı bir çiçek
(Ekhidna) Hydra 'yı doğurdu onlardan Hylas'ı kaçırmış olmakla suçlamış ve onlardan
sonra, tutsaklar alarak Hylas'ı arayıp bulmalarını
Hydra o bataklıklar canavarı ki buyurmuş. Hylas'ı arama, bölgede yıllık
tüyler ürpertir bütün yaptıkları, törenler haline gelmiş: Rahipler dağa çıkar
o Hydra ki ak kollu Hera tanrıça
(dağ da Mysia Olympos'u, yani Uludağ olsa
büyütmüştü korkunç hıncını gidermek için
gerek) ve üç kez Hylas diye bağırarak kutsal
güçlüler güçlüsü Herakles 'e karşı.
alaylar düzenlerlermiş (Argonaut'lar).
boy oturur. Dünyanın kuzey ucundaki bu onunla birleşerek Abas'ı dünyaya getirmiştir.
Babasına baş kaldırmak suçundan yargılanan
ülkede güneş hiç batmaz, yıl boyunca ılık ve
yumuşak bir hava eser, insanlar mutluluk Hypermestra’nın Argos mahkemesinde beraat
içinde yaşar, ölüm ve hastalık nedir bilmezler. ettiği anlatılır. Danaos kızlarının dramını
geçirirler. Bu yüzdendir ki, tanrı Apollon bu kayıp bir tragedya da yazdığı bilinir (Danaos
kızları, Lynkeus).
cennet ülkesini kendine yurt edinmiş, her
fırsatta oraya girmeye bakar. Güzün soğuklar
Hypnos.
başlayınca beyaz kuğuların çektiği bir arabaya
binip Hyperbore'liler ülkesine uçar, kışı orada Hesiodos'a göre Nyks (Gece) kendi başına
geçirir. Tarihçi Herodotos bu ülkeyi Hypnos (Uyku) ve Thanatos (Ölüm) tanrılarını
anlatmakla bitiremez (Her. Tar. IV, 32 vd.). yaratmıştır. İkisi de Tartaros'ta otururlar
Yiğitlerden Perseus'la Herakles'in de (Theog. 758 vd.):
Hyperbore'liler ülkesine gittikleri anlatılır;
kimi efsanelerde altın elmaların bulunduğu
Orada oturur kara Gece'nin çocukları,
Batı Kızlarının bahçesi de bu ülkededir. Uyku 'yla Ölüm, o korkunç tanrılar.
Pythagoras'ın mistik inançlarıyla Güneş onlara hiç çevirmez ışınlarını
Hyperbore'liler ülkesi daha da süslenmiş, yılda ne göklere çıkarken, ne inerken,
iki kez ekin veren toprağı, çok uzun ömürlü biri dolaşır sırtında toprağın ve denizin
olan iyiliksever ve saf insanlarıyla ilkçağın tatlı bir huzur götürerek insanlara,
ütopyası haline gelmiştir (Apollon). ötekinin demirdendir yüreği, tunçtandır
canı.
Yakaladığı insan kurtulmaz hiç elinden
kin besler ölümsüz tanrılara bile.
yokken konuk gelen Promedon'a açılmış ve onu
zorla baştan çıkarmış. Sonra da onunla birlikte
Homeros Hypnos'un çok daha sevimli bir
Naksos adasına kaçıp oradaki bir tapınağa
portresini çizer; Hera İda dağının doruğunda
sığınmış. Hypsikreon karısını geri almak için
Zeus'la sevişmeye karar verince, gelir Lemnos
Naksos'a gidince, adalılar kadını kandırabilirse
adasında Uyku'yu bulur, Zeus'u uyutsun diye
geri alacağını, yoksa zor kullanmasını yasak
diller döker, armağanlar söz verir. Tatlı Uyku
ettiklerini söylemiştir. Hypsikreon da kadını
ise bir gün Herakles'i kaçırırken Zeus'tan
kandıramadıgı için Haksos'a Miletos'un savaş
yediği cezayı unutamaz, ama Hera ona
açmasını sağlamış.
Kharit'lerin birini vermeye ant içince
dayanamaz, Hera ile birlikte yola çıkar (İl. Hypsipyle.
XIV, 283 vd,):
Lemnos kralı Thoas'la Amazon Myrina'nın
kızı Hypsipyle tanrı Dionysos'un torunuymuş.
Vardılar canavarlar anası çok pınarlı Lemnos adasının kadınları Aphrodite'ye
Ida'ya, gereğince tapınmadıkları için tanrıça onları
Lektos burnunda fırladılar denizden, cezalandırmış: Bedenleri öyle pis kokuyormuş
ayak bastılar bereketli toprağa. ki, kocaları onlardan kaçıyor, başka kadınlarla
Ayakları altında ormanlı doruklar titredi. sevişmeyi yeğ görüyormuşlar. Lemnos kadınları
Uyku durakladı orada, da bir gece adada ne kadar erkek varsa
görünmeden Zeus 'un gözüne
hepsini öldürmüşler. Yalnız Hypsipyle babası
çok yüksek bir çamın üstüne kondu,
Thoas'ı öldürememiş, onu bir sandığa kapatıp
İda'da büyüyen en ulu çamdı bu,
denize bırakmış (Thoas). Kral kızı olduğundan
havada yüksele yüksele göğe varıyordu.
kadınlar onu Lemnos'a kraliçe seçmişler.
Uyku orada, çam dalları arasında,
bir kuş oluvermişti, dağlarda yaşayan, ince Argonaut'lar adaya çıktıklarında Hypsipyle
sesli, kraliçeymiş, önce Argonaut'lara saldırdıkları
tanrıların Khalkis, insanların Kymindis halde, erkeklerin kendileriyle yatmaya razı
dedikleri. olduklarını görünce yumuşamışlar ve Hypsipyle
de İason'la birleşerek ona birisi Euneos olmak
üzere iki oğul doğurmuş (Euenos). Argonaut'lar
Bir efsaneye göre, Hypnos Latmos
adadan ayrıldıktan sonra Lemnos kadınları
dağlarının çobanı Endymion'a tutulmuş ve
kralları Thoas'ın kurtulmuş olduğunu görmüşler
onun gözleri açık uyumasını sağlamış ki
ve kraliçelerini öldürmek istemişler. Hypsipyle
sevgilisini gece de doyasıya görebilsin diye.
bir gece kaçmış ve korsanların eline düşerek
Nemea kralı Lykurgos'a köle olarak satılmış.
Hypsikreon.
Lykurgos'la karısı Eurydike, Hypsipyle'yi
Hypsikreon'un serüveni Miletos öyküleri oğulları Opheltes'e dadı olarak vermişler, ama
adıyla geç ilkçağda yaratılan romanların birine bir gün Hypsipyle oradan geçen Yedilere yol
konu olmuştur. Öykü şudur: Hypsikreon adlı göstermek için çocuğu yalnız bıraktığında bir
bir Miletos'lu Promedon adlı bir Naksos'luyu yılan gelmiş, Opheltes'i boğmuş. Lykurgos'la
evine konuk edermiş. Hypsikreon'un karısı karısı Hypsipyle'ye ölüm cezası vermek
Neaira da adalı konuklarına tutkunmuş, ama istemişler, ama Yedilerden Amphiaraos araya
kocası evde olduğu sürece aşkını açığa girmiş ve Hypsipyle'nin Lemnos'a dönmesini
vurmamış, günün birinde Hypsikreon evde sağlamış.
İ
hizmet ediyormuş ki, kızı Persephone'yi
İakkhos. aramaya çıkan Demeter oraya uğramış.
İakkhos, Eleusis myster'lerinde rol oynayan Üzüntüden yüzü gülmeyen tanrıçayı İambe
bir tanrıdır. Başında mersin dallarından bir yaptığı şakalarla güldürmeyi başarmış. İlkin
çelenk, elinde bir meşale ile kutsal erenler Yunan taşlamalarının, sonra da tragedya ve
alayını yöneten genç bir adam olarak komedyalarda konuşma vezni olan "iambos"
gösterilir. Adı Bakkhos'un adı gibi gizli veznine adını veren bu İambe imiş.
törenlerde atılan "İakkhe" çığlıklarından
türemiş olabilir. Dionysos'la yakından ilişkisi İanus.
vardır. Öyle ki İakkhos, Anadolu'dan gelme Roma'ya özgü bir tanrı. Efsaneleri hep
tanrı Dionysos'un Yunanistan'da ve özellikle Roma dini ve uygarlığıyla ilişkili olan İanus,
Eleusis'te yaratılmış bir tıpkısı sayılabilir. Yunan tanrılarının Latin dünyasına
Kaynağı üstüne söylentilerin çeşitliliği bu etkilerinden sonra da Roma’nın başlıca tanrısı
tanrının kendine özgü bir kişiliği olmadığını olarak kalmış ve bir yerde İuppiter'den daha
gösterir. önemli sayılmıştır. Roma şehrinin kuruluşunda
büyük bir rol oynar.
Kimi efsanelere göre İakkhos, tanrıça
Demeter'in oğlu, ya da kocasıdır. Kimine göre Bazı efsane yazarlarına göre, İanus İtalya'
de Demeter'in değil de, onun kızı nın yerlisidir, bazılarına göre de İtalya'ya
Persephone'nin oğludur. Zeus'la Tesalya'dan göçmüş ve Roma'nın yedi
Persephone'nin birleşmesinden doğmuştur ve tepesinden birinde İaniculum diye kendi adını
Zagreus'tur, Zagreus'un başka bir adla taşıyan bir şehir kurmuştur. Tiber ırmağına
anılmasıdır (Zagreus). adını veren de oğlu Tiber'dir. İuppiter
ikiz çocukları olmuş, biri de İakkhos’ınuş, ama İanus'un krallığı İtalya'nın altın çağına
Aura günün birinde çıldırmış ve ikizlerinin rastlar. İanus zamanında insanlar hep iyi ve
birini parçalayıp yemiş, o sırada Zeus'un namuslu imiş, tam bir barış ve uyum içinde
sevdiği başka bir Nympha İakkhos'u kaçırmış ve yaşarlar ve toprak da onlara her şeyi
Eleusis'teki Bakkha'lara götürüp bırakmış. Aura kendiliğinden bagışlarmış. İanus uygarlık
da kendini Sangarios (Sakarya) ırmağına atmış, yollarının hepsini açmış onlara: Gemiler
sonra da bir pınar olarak gene yeryüzüne yapmasını, para basmasını öğretmiş. Şehirler
çıkmış. Bu motif için bkz. Agdistis ve Attis kurdurup toprağı işlemeyi, yasalar çıkarmayı
efsaneleri. hep İanus'a borçluymuşlar. Saturnus, kendisini
konuklayan İanus'a geçmiş ve geleceği görme
İalmenos. yetisini bağışladığı içindir ki, İanus tanrıyı
Ares'in oğlu. İlyada'da adı geçer Roma'lılar iki çehreli olarak canlandırırlar.
(Askalaphos). Roma'nın altın paraları üstünde tanrının, biri
sağa, biri sola bakan iki çehreli bir profili
İambe. görünürdü. İanus her başlangıcın tanrısı
Kır tanrısı Pan'la su perisi Ekho'nun kızı sayılırdı, yılın ilk ayına onun adı verilmiş ve
sayılan İambe, Eleusis kralı Keleos'un evinde İanuarius denmişti. Kapıları bekleyen tanrı
sayılır, çünkü kapılar da kendisi gibi iki yana Başka kaynaklara göre İapetos Klymene ile
bakarlar. değil de Asia ile evlenir (Asia). Öbür Titan'Iar
Roma'nın koruyucu ve kurtarıcısı olarak gibi İapetos da Zeus'un eliyle Tartaros'a atılıp
İdmon.
Başka efsane yazarları İdomeneus'un dönüş
Argonaut'lar seferine katılan bilici. Aslında serüvenini bambaşka biçimde anlatırlar:
Apollon tanrının oğlu sayılır, ölümlü babası Girit'e varmadan donanması büyük bir
ise, Melampus'un oğlu Abas'tır. Adı "gören" fırtınaya tutulmuş, İdomeneus da sag salim
anlamına gelen İdmon Argonaut'ların yurda varırsa ilk karşısına çıkacak olan insanı
yolculuğunu öngörü gücüyle düzenledikten Poseidon'a kurban etmeyi adamış. Karşısına ilk
sonra bir anlatıma göre de Mariandyn'ler çıkan kendi oğlu (ya da kızı) olmuş, İdomeneus
ülkesindeki duraklarında bir ava katılarak bir sözünü tutmuş, kanını akıtmış, ama bir süre
yaban domuzu tarafından öldürülmüştür sonra Girit adasında çıkan bir salgının nedeni
(Argonaut'lar). bu suçta aranmış ve İdomeneus yurdundan
sürülmüş. Gitmiş güney İtalya'ya yerleşmiş.
İdomeneus.
İdomeneus üzerine şu masal da anlatılır:
Deukalion'un oğlu ve Minos'un torunu,
Thetis'Ie Medeia bir güzellik yarışmasına
Troya savaşına katılan Girit kralı.
girişmişler, İdomeneus'u da yargıç olarak
İdomeneus'un Molos diye bir üvey kardeşi var,
almışlar, Idomeneus ödülü Thetis'e vermiş,
onun oğlu Meriones Troya savaşında
Medeia buna çok kızarak bütün Girit'lilerin
İdomeneus'un hem seyisi, hem de en yakın
yalancı olduğu söylentisini yaymış. Ayrıca
savaş arkadaşıdır.
İdomeneus'la dölüne lanet okuyarak bir daha
Homeros'un parlak sıfatlarla nitelendirdiği sözlerine güvenilmemesini sağlamış. Bu masal
(tanrı gibi, alev gibi saldıran denir "Girit'lilerin hepsi yalancıdır" atasözünün
İdomeneus'a) bu yiğit İlyada'da "saçlarına kır kaynağında olsa gerek.
düşmüş" yaşlıca bir adam olarak gösterilir.
Ama kahramanlıkları destanda büyük bir yer
kızarmış, İkarios böylece Odysseus'la birlikte
İdyia. İthake'ye gitmek istediğini anlamış.
Okenos kızlarından biri olan Idyia, Kolkhis Odysseia'da taliplerle Telemakhos arasındaki
kralı Aietes'le evlenip Medeia'yı doğurmuş. tartışmalarda, talipler Penelopeia' nın babası
Bazı efsanelerde Aietes'in ikinci karısı, Ikarios'un yanına geri gönderilmesini ve
bazılarında birinci karısı olarak gösterilir Ikarios'un kendine yeni bir damat seçmesini
(Aietes). ileri sürerler. İkarios'un adı ancak
Penelopeia'nın babası olarak geçer
İkadios. (Penelopeia).
Tanrı Apollon'la Lykia adlı Nympha'nın
oğlu. Anadolu'nun Akdeniz kıyılarında doğmuş İkaros.
ve doğduğu bölgeye anasının adını vererek Girit'li mimar Daidalos'un oğlu İkaros
Lykia demiş, ayrıca orada Patara şehrini dünyada ilk uçan adam olarak ün bırakmıştır.
kurmuş. Apollon'a adanmış bu şehirde Baba-oğul kral Minos'un emriyle Labyrinthos'a
yaptırdığı tapınağı bir bilicilik merkezi haline kapatılınca, Daidalos oradan çıkmak ve kaçıp
getiren de İkadios’ınuş. Efsanesi Apollon kurtulmak çarelerini aramış. Uzun uzun
kültünün Anadolu'lu kaynağını belirtmek çalıştıktan sonra kendisi ve oğlu için birer çift
bakımından ilginçtir: İkadios Lykia'da kalmayıp kanat yapmış ve onları balmumuyla
İtalya'ya gidecek olmuş, ama yolda bir omuzlarına yapıştırmış. Uçmadan önce de
fırtınaya tutulan gemisi batmış, kendisini bir İkaros'a ne çok alçaktan uçmasını, ne de fazla
yunus balığı kurtarmış da, Parnassos dağının yükselip güneşin ışınlarına yakın gelmesini
eteklerine kadar götürmüş, İkadios orada salık vermiş. Ne var ki havalandıktan sonra
yunus balığını anarak şehre Delphoi (delphis İkaros babasının bu sözünü unutmuş,
yunus demek) adını koymuş (Apollon). başarısından dolayı gurura kapılmış, ya da
hava sarhoşluğuna tutularak yükseldikçe
İkarios. yükselmiş, güneşin ışınlarına aldırmamış,
(1) Kral Pandion zamanında Yunanistan'a giderek doğayı yenmek, özgürlüğe kavuşmak
üzüm bağını tanıtmış olmakla ün salan Atina'lı sevinciyle Helios'u hor görme suçunu da
kişi, Erigone'nin babası (Erigone). işlemiş. Güneş tanrı onun kanatlarını tutan
balmumunu eritmiş, İkaros da tepetaklak
(2) Tyndareos'un kardeşi ve özellikle
denize düşmüş ve boğulmuş. Ege'de Sisam
Penelope'nin babası olarak tanınan efsanelik
adasının çevresindeki denize İkaros denizi
kişi. İkarios, kızı Penelopeia'yı tertiplediği
denmiştir bundan böyle.
araba yarışında birinci gelene vereceğini
söylemiş, zaferi Odysseus kazanınca ona İkaros'un eşsiz serüveni her çağda
vermiş. Başka bir anlatıma göre, Odysseus sanatçıları esinlemiş, bunların arasında en
Tyndareos'a Helene'nin talipleri arasında etkili, ilginç eseri yaratan ortaçağ ressamı
seçmek için bir yol gösterince, Tyndareos ona Brueghel olmuştur (Daidalos).
ödül olarak Penelopeia'yı verdirmiş İkarios'a.
Kızı Odysseus'la evlenince, İkarios çiftin İksion.
kendisiyle kalmasını istemiş, Odysseus da İksion cehennemde sonsuzca cezaya
hayır dememek için seçme hakkını çarpılan büyük suçlulardan biridir. Tesalya'da
Penelopeia'ya vermiş. Kız da başını örtüp Lapith'lerin kralı iken, Deioneus'un kızı Dia'ya
talip olmuş ve babasına birçok armağanlar İlos'un Troya şehrini kurması şöyle
vermeye ant içmiş, ama evlendikten sonra anlatılır: Troas bölgesinden olan İlos günün
sözünü tutmadığı gibi kaynatasını kor haline birinde Phrygia'da ora kralının düzenlediği bir
gelmiş kömürlerle dolu bir kuyuya atıp yarışmaya katılır, birinci gelir ve ödül olarak
öldürmüş. Böylece yemin bozma suçuna bir de kız ve erkek elli köle ile yurduna döner, ama
ailesinden bir kişiyi öldürme suçu katılınca, kral ona bir de kara benekli bir inek verir ve
kimse İksion'u bu günahlarından arındırmak bilicilerin sözüne uyarak, ineğin ardından
için gereken töreleri yapmaya yanaşmamış. gidip duracağı yerde bir şehir kurmasını
Bir gün Zeus ona acımış, tutulduğu çılgınlıktan bildirir. İnek kuzeye doğru yol alır ve Ate
İksion'u kurtarmış, ne var ki İksion tanrıya tepesi denilen bir tepenin üstünde durur. Zeus
karşı da olağanüstü bir nankörlük göstermiş: tarafından atılınca Gaflet tanrıçanın düştüğü
Hera'ya vurulup tanrıçayı kirletmeye uğraşmış, tepedir bu (Ate). İlos orada bir şehir kurup
derken Zeus (ya da Hera'nın kendisi) tanrıçaya ona adını verir. Sonradan Troya adını da
benzeyen bir görüntü yapmış, İksion da onu alacak olan İlyon Skamandros'la Simoeis
Hera sanarak onunla birleşmiş. Bu ırmaklarının arasındaki ovada olup, daha önce
birleşmeden at adam Kentauros doğmuş . Bir Dardanos'un İda dağının eteğinde kurduğu
anlatıma göre bir at adam değil de, ne kadar Dardania'dan pek uzak değildir. Bir süre sonra
at adam varsa hepsi İksion'dan doğmaymış. İlos tanrı Zeus'tan girişiminin uğurlu olup
Ama Zeus bu korkunç günahı cezasız olmayacağını gösteren bir işmar diler, Zeus da
bırakmamış, İksion'u cayır cayır yanıp alevler gökten Palladion'u indirir İlyon üzerine.
saçan bir tekerleğe bağlamış, onun sonsuzluğa Palladion, tanrıça Pallas Athena'nın, sag
dek dönüp yanmasını sağlamış. Tanrı İksion'a elinde kargı, sol elinde öreke tutan dev boylu
ayrıca ambrosia yani ölümsüzlük şarabı içirdigi heykelidir. İlos heykelin düştüğü yere Athena
içindir ki, İksion'un cezasından ölüm yoluyla tapınağını kurar. Başka bir efsaneye göre, İlos
kurtulması da olanaksızdır. İksion, Theseus'un şehrin tapınağını kurmaktadır ki, gökten düşen
arkadaşı Peirithoos'un babasıdır. Palladion yapının açık çatısından içeri girip
yerini alır. Daha başka bir efsane de İlos'un bir
İlia. yangın sırasında Palladion'u alıp kurtardığını,
Roma'nın kurucuları Romulus'la Remus'un ama tanrıçanın yüzünü gördüğü için de kör
anaları Rea Silvia'nın başka bir adı (Rea). olduğunu anlatır. Athena yakarmalarına
yumuşamış da İlos'un gözlerini sonradan
İlos. açmış. Bir efsaneye göre İlos, oğlu
Troya kral soyunda bu ada iki kez Ganymedes'in Olympos'a kaçırılmasından
rastlanmaktadır: Birinci İlos, Dardanos'un üç sorumlu olan Tantalos'la Pelops'u Anadolu'dan
çocuğundan biridir, ama döl bırakmadan ölür. kovmuş (Tantalos).
İkincisi, Tros'la Kallirhoe'nin oğlu, İlyon yani
Troya şehrinin kurucusu ve Priamos'un İlyada.
dedesidir (Tab. 16 ve 17). İlos'un Laomedon Homeros'un İlias, ya da İlyada adlı büyük
adlı oğlundan başka Themisthe adında bir de destanı İlyon yani Troya destanı adını taşıdığı
kızı olur, bu kız kendi amca oğlu Kapys'le halde, Troya savaşı efsanesinin ancak kısa bir
evlenip Ankhises'i doğurur, böylece İlos Troya bölümünü yansıtır: Akhilleus'un orduların
kral soyunun hem Hektor kolu, hem de Aineias yöneticisi Agamemnon'a karşı öfkesi ve
kolunun atasıdır. savaştan çekilmesiyle başlar, Akhilleus'un
savaşa dönmesi, Hektor'u öldürüp Troya bıktığını, yurtlarına dönmek istediklerini
şehrinin çevresinde sürüklemesi, sonra da anlar. Thetis olayı. Ordu savaş düzenine girer.
ölüsünü babası Priamos'a geri vermesiyle Ozan bir daha Musa'ya seslenir ve Akha
biter. Yirmi dört bölümlü ve 16.000'den fazla ordularının, komutanlarının ve şehirlerinin
dizeli bu destanın bir özetini bölümlere adlarını, gemilerinin sayısıyla saymaya
ayırarak başlıklarıyla birlikte burada vermeyi koyulur. Aynı sayım Troya'lılar için de yapılır.
faydalı buluyoruz. Destanın 24 bölümü el Troya ordusu da safa dizilir.
yazmalarında Yunan alfabesinin harfleriyle
BÖLÜM III. (Γ) Antlar. Surların Üstündeki
gösterilmiştir, okuyucuların bu saymaya
Sahne - Paris'le Menelaos'un Teke Tek
rastlayabilecekleri düşüncesiyle, bölümlerin
Savaşı.
Yunanca sayılarını da parantez içinde
gösteriyoruz: İki ordu karşı karşıyadır: Paris Menelaos'la
teke tek savaşa girişmeyi teklif eder. Savaşı
BÖLÜM I. (A) Sesleniş - Akhilleus 'un
kazanan, Helena'yı alacaktır. Teklif kabul
Öfkesi.
edilir, Priamos'u çağırmaya giderler.
Ozan Musa'lara seslenip konusunu belirtir:
Sahne değişir: Priamos'la ihtiyarlar heyeti
Akhilleus'un öfkesi, bu yüzden Akha'lar
surların üstünde dizilip teke tek savaşı
arasında beliren veba salgını.
gözetlerler. Helene gelir, onlara Akha
Akha'ların Troya ovasındaki gemi yiğitlerini tanıtır. Teke tek savaş başlar,
ordugâhındayız. Tanrı Apollon'un rahibi Menelaos Paris'i alt etmek üzereyken tanrıça
Khryses gelir, Agamemnon'un tutsak olarak Aphrodite araya girip Paris'i kaçırır, Helene'yi
alıkoyduğu kızı Khryseis'i geri ister. de kocasının yanına götürür. Helene'nin
Agamemnon kızı vermediği için tanrı Apollon Aphrodite'ye, sonra da kocasına çıkışması.
Akha ordusuna veba salar. Dokuz gün, dokuz
BÖLÜM IV. (Δ) Yeminlerin Bozulması -
gece ordu hastalıktan kırılır. Bilici Kalkhas kızı
Agamemnon'un Orduları Teftişi.
geri vermeyi buyurur. Agamemnon kızı
vermeye razı olur, ama onun yerine Olympos'ta: Zeus, Hera ve Athena arasında
Akhilleus'un tutsağı Briseis'i alır, ama Akhilleus çatışma. Hera, Lykia'lı Pandaros'un savaşmama
da barakasına çekilir: Savaşa artık andını bozmasını sağlar. Menelaos'un
katılmayacaktır. Anası deniz tanrıçası yaralanması. Gene silaha sarılan orduyu
Thetis'ten öcünü almasını ister. Thetis Agamemnon gözden geçirir. Savaş başlar: Akha
Olympos'a çıkıp Zeus'tan yalvarır: Akhilleus yiğitlerinden Antilokhos, Aias ve Odysseus
savaştan ,uzak durdukça Akha'lar zaferi birçok Troya'lıyı öldürürler.
kazanamasınlar. Zeus söz verir, Akha'lardan
BÖLÜM V. (E) Diomedes 'in
yana olan karısı tanrıça Hera ile kavga
Kahramanlıkları.
ederler. Hephaistos tanrı onları yatıştırır.
Bütün bölüm Akha yiğidi Diomedes'in
BÖLÜM II (B) Agamemnon 'un Düşü. kahramanlıklarına ayrılmıştır: Korkunç bir
Toplantı. Gemilerin Sayımı. boğuşma başlar, tanrılardan Ares, Athena ve
Zeus Agamemnon'a yalancı bir düş Aphrodite de savaşa karışırlar. Aineias'la
gönderir: Troya'yı alabileceğini bildirir. Diomedes arasındaki savaş. Aphrodite'nin
Agamemnon Akha'ları toplantıya çağırır, onları araya girip yaralanması, Diomedes savaş tanrı
denemek ister: Herkesin dokuz yıllık savaştan Ares'i yaralar.
gönderilmesini salık verir. Odysseus'la
BÖLÜM VI. (Ζ) Hektor'la Andromakhe’nin
Diomedes görevlendirilirler. Yolda Troya'lıların
Buluşması.
gözcüsü Dolon'a rastlarlar, ağzından birçok
Hektor şehre gelir, anası Hekabe'ye Athena bilgi aldıktan sonra onu öldürüp dönerler.
tapınağına sunular koymasını söyler. Bu arada Trakya'lıların cins atlarını kaçırırlar.
Diomedes Lykia'lı Glaukos'la çarpışırken,
BÖLÜM XI. (Λ) Agamemnon 'un
aralarında konukluk bağları olduğu anlaşılır,
Kahramanlıkları.
savaştan vazgeçip silahlarını değiş tokuş
ederler. Bellerophontes efsanesinin Destanın yirmi altıncı gününde üçüncü
anlatılması. Hektor batı surlarının önünde büyük çatışma. Hektor'la Agamemnon'un
karısı Andromakhe ile küçük oğlu Astyanaks'a karşılaşması, Agamemnon, Diomedes ve daha
rastlar. Aralarındaki aile sahnesi. birçok Akha yiğidinin yaralanması. Akha'larda
telaş. Nestor, Akhilleus'un arkadaşı Patroklos'a
BÖLÜM VII. (H) Hektor'la Aias Arasındaki
dert yanar.
Çarpışma - Ölülerin Kaldırılması.
BÖLÜM XII. (Μ) Duvar Dibindeki Savaş.
Hektor, Akha'ların en seçkin yiğitlerinden
biri Telamonoğlu Aias'la teke tek savaşır. Başa Troya'lılar duvara saldırır. Kıyasıya
baş gelip ayrılırlar. Ölüleri toplamak için çarpışma. Lykia'lıların duvarda delik açmaları.
savaşa ara verilir. Akha'ların ordugâhı bir sur Korkunç boğuşma. Akha'ların gemilere doğru
ve bir hendekle çevirmeleri. Olympos'ta kaçışması.
tanrılar arasındaki tartışma.
BÖLÜM XIII. (N) Gemilerin Önündeki
BÖLÜM VIII. (Θ) Zeus'un İda Dağından Savaş.
Savası Yönetmesi.
Akha'lardan yana olan tanrı Poseidon
Zeus Troya savaşının yönetimini ele alır, savaşı Semendirek adasından gözler. İki Aias'ı
bunun için de gelir, İda dağının doruğuna Troya saldırısına karşı koymaya kışkırtır. Her
yerleşir. Üstünlük Troyalılardadır, Akha'lar iki tarafta da yararlık gösterenler olur, ama
hendeğe kadar çekilirler. Troya'lılar gemilere kadar sokulurlar.
BÖLÜM IX. (Ι) Akhilleus 'a Gönderilen BÖLÜM XIV. (Ξ) Zeus'un Aldatılması...
Elçiler - Yiğidin Barakasındaki Tartışma. Akha'larda şaşkınlık. Hera, Zeus'u baştan
Akha'lar toplantısında Akhilleus'un savaşa çıkarmak için bir düzen kurar. Tanrıça
dönmesini sağlamak için ona elçiler gönderme Aphrodite'den cinsel istek uyandıran
kararı verilir. Aias'la Odysseus elçi seçilirler. memeligini alır, süslenir püslenir ve İda
Akhilleus onları iyi karşılar, ağırlar, ama dağında Zeus'u bulup onunla sevişmesini
savaşa dönmeme kararını bildirir. Lalası başarır. Tanrı sevişmeden sonra uykuya dalar,
Phoiniks'in bütün yakarmaları boşa gider. o sırada Poseidon Akha'ların yardımına koşar.
Haberi alınca Akha'lar arasındaki üzüntü.
BÖLÜM XV. (Ο) Duvara İkinci Saldırış.
BÖLÜM X. (K) Odysseus’la Diomedes'in Zeus uyanır, Hera'ya çıkışır. Poseidon
Keşfe Çıkmaları - Dolon. uzaklaşır, Zeus Apollon tanrıyı Hektor'a
Gece toplanan kurultay: Akha'ların en yaşlı gönderir. Hektor gene duvara saldırır. Akha'lar
önderi Nestor Troya'lılar kampına gözcü gene gemilere kadar gerilerler. Durum
Akha'lar için çok kötüdür.
BÖLÜM XX (Y) Tanrıların Savaşa
BÖLÜM XVI. (Π) Patroklos Destanı. Karışması.
Roma'da Leukothea, tapınağı limana yakın olduğunu, gerçek olsalar da Mısır, Fenike,
bulunan Mater Matuta ile, Palaimon da Karadeniz ve Ege kıyıları arasında böyle
Portunus, limanlar tanrısıyla bir tutulmuştur. önemsiz olaylarla nasıl bir ilişki
kurulabileceğini açıklamaz, bu tutarsızlık
İo. üstünde hiç durmaz. Yalnız daha ileride
Mısır'dan söz ederken, bir boğa biçiminde
İo efsanesiyle Yunanistan yarımadası
tapınılan Apis tanrının adı Yunanca
Akdeniz uygarlığının birçok dinsel görüşlerini
Epaphos'tur der (II, 153), böylece İo'nun da,
ve onlardan doğma efsaneleri kendine mal
oğlu Epaphos'un da Mısır'lı tanrıların Yunan
etme, asıl kaynakları Anadolu, Fenike ya da
karşılıkları olduğunu kabul eder.
Mısır'da bulunan bu olguları kendi
topraklarında merkezleme çabasının tipik bir Yunan kaynaklarında İo efsanesi şöyle
örneğini vermektedir. Bu gerçeği ilkçağın ilk anlatılır: İo, Argos kralı İnakhos'un kızıdır
tarihçisi Herodot da sezinlemiş olacak ki, (Tab. 10), babası İnakhos sonradan adını alan
Akdeniz'in doğusuyla batısı arasındaki ırmağın tanrısı ve Okeanos'un oğlu sayılır;
çatışmayı ele aldığı büyük eserine İo kendisi de Argos şehrinin Hera tapınağında
efsanesiyle, bu konu bir masal değil de, rahibedir. Günün birinde Zeus İo'yu görür,
tarihsel bir olaymış gibi başlamaktadır. İnek kızın güzelliğine vurulup ona yanaşır. Hera
biçimine girip, karnında Hellen'lerin baştanrısı bunu öğrenince büyük bir kıskançlığa kapılır,
Zeus'un tohumunu taşıyarak kıtadan kıtaya baştanrı da sevgilisini karısının öfkesinden
atlayan, geçtiği yerlere adını veren İo korumak için onu beyaz bir inek haline
(İstanbul Boğazının adı Bosporos, İnek dönüştürür ve bu hayvanla hiçbir ilişkide
Geçididir) ve onun serüvenleri, onun dölüyle bulunmadığına Hera'ya yemin eder. Tanıca
ilgili olarak sürdürülüp anlatılan efsanelerin ineğin kendisine verilmesini şart koşar, İo'yu
hepsi böyle bir amaç güdülerek kurulmuşa alıp başına bin gözlü dev Argos'u bekçi olarak
benzer. diker. Zeus bu kez de Hermes'i gönderir,
Argos'u büyüleyerek öldürmesini sağlar. Ama
Hera bir at sineği musallat eder ineğe, İo deli babam,
gibi kıtadan kıtaya koşar, at sineğinden kovdu beni, attı evinden dışarı
kurtulamaz bir türlü. Bir denize, bir de boğaza Kendi için de, benim için de kötü bir şeydi
İokaste. İon.
Tragedya yazarlarınca Oidipus'un hem İon, Ege kıyılarına yerleşmiş, İaones adıyla
anası, hem karısı olan kadının adı. Destanda anılan boylara Yunanistan'dan gelme bir
adı Epikaste olarak geçer. İokaste, Thebai'li kurucu ata bulmak amacıyla, efsanesi Atina'da
Menoikos'un kızı ve Kreon'un kız kardeşidir. uydurulduğu besbelli olan bir kişidir. Soy
Thebai kralı Laios'la evlenir ve Oidipus'u ağacından görüldüğü gibi (Tab. 20),
doğurur. Laios'un öldürülmesinden sonra oğlu Hellen'lerin büyük atası olarak gösterilen
olduğunu bilmediği Oidipus Thebai tahtına Hellen'in üç oğlu vardır: Ksuthos, Doros ve
çıkınca, İokaste onunla evlenir ve ikisi erkek, Aiolos. Doros'la Aiolos, Dor ve Aiol soylarının
ikisi kız dört çocukları olur (Tab. 19). İokaste doğrudan doğruya isim babaları, Ksuthos ise
işlediği doğadışı suçu öğrenince kendini asar oğlu İon aracılığıyla İon'lar, ya da İonyalılar
(Laios, Oidipus). denilen soya ata olmuştur. Bu süreç üstüne
efsane yazarlarından hemen de hiçbir bilgi
İolaos. edinilmez, tarihçilerse çeşitli amaçlarla çeşitli
Herakles'in üvey kardeşi olan İphikles'in biçimlerde anlatırlar İon efsanesini. Herodotos
oğlu. İolaos amcası Herakles'in yanıbaşında şöyle der (Tar. VII, 94): "İonyalılar
yiğidin bütün işlerine katılmış ve ona yardım Peloponez'de bugünkü Akhaia'da oturdukları
etmiştir. Herakles öldükten sonra oğullarının sürece, yani Danaos'la Ksuthos Peloponez'e
çabasını desteklemiş, efsaneye göre de gelmeden önce, Hellen'lerin söylediğine göre
Yunanistan'dan ayrılıp Sardinya adasına Pelasgoi Aigialees adını taşırlardı, Ksuthos
yerleşmiş, orada birçok şehirler kurmuştur. oğlu İon'dan sonra da onlara İones dendi".
Herakles kültünü Sardinya'ya sokmuş, kendisi Efsane şöyledir: Ksuthos'u iki kardeşi Doros'la
de Eurystheus'u cezalandırdığı için, Zeus'un Aiolos Tesalya'dan kovarlar, o da Attika'da
sevgisini kazanmış, Zeus onu öldükten sonra Atina iline yerleşir, orada Atina kralı
tanrılar arasına alıp, Hebe eliyle Erekhtheus'un kızı Kreusa ile evlenir
gençleştirmiştir. (Erekhteus), kral ölünce Attika'dan sürülür ve
Peleponez'in kuzey kıyısına, sonradan Akhaia
İole. denilecek bölgeye yerleşir; o zamanlan bu
Oikhalia kralı Eurytos'un kızı, Herakles'in bölgede Aigialeos'un Pelasg soyları otururlardı.
ölümüne sebep olan kadın (Eurytos, Ksuthos ölür, iki oğlundan biri Akhâios
Herakles). Eurytos kızını ok atmada birinci Tesalya'ya döner, öteki İon Aigialeas ülkesine
gelecek olana vereceğini söylemiş, yarışmayı saldırmaya hazırlanır ki, kral Selinos kızı
Herakles kazanınca, İole'yi yiğide vermek Helike'yi ona verip kendisine halef seçer.
istememiştir: Herakles'in çılgınlığa kapılıp İole' Selinos ölünce, İon Helike adlı bir kent kurar
den doğacak çocukları öldürmesinden ve halkına İones adını verir. O sırada Atina'lılar
Eleusis'e karşı savaşta kendilerine yardım
etmesi için İon'u çağrırlar ve İon Attika'da ölür. İphigeneia.
Soyu bir süre Aigialeos bölgesinde kaldıktan Agamemnon'la Klytaimestra'nın kızı,
sonra, Tesalya'dan gelen Akhaios'un saldırısına Elektra, Orestes ve Khrysothemis'in kardeşi
uğrar. Akhaios bölgeyi alır, Akhaia adını verir. (Tab. 15). Homeros destanlarında
Pausanias'ın anlattığı bu efsane belli ki Akhaia İphigeneia'dan pek söz edilmez, adı İphianassa
bölgesinin, İones ve Akhaioi adlarını taşıyan olarak birkaç kez geçer, efsanesi Troya
boyların kaynağını açıklamak amacıyla savaşıyla doğrudan doğruya ilgili olduğu halde,
kurulmuştur. Strabon'un anlatımı ise başkadır: Homeros ne Aulis'teki, ne Tauris'teki
Ksuthos Erekhteus'un kızıyla evlendikten sonra serüvenine dokunur. Bunun tam tersine
Attika'da dört kentler antlaşmasını kurar tragedya yazarları ve özellikle Euripides,
(Tetrapolis), oğullarından Akhaios ("İphigeneia Aulis'te" ve "İphigeneia Tauris'te"
Peloponez'de Akhaia bölgesini kurar, öbür oğlu adlı iki tragedyası vardır) İphigeneia tipine
İon da Attika'ya kral seçilir, bölgeyi siyasal ve büyük bir ün kazandırmış ve Troya savaşıyla
sosyal alanda düzene koyar ve soyunun doğrudan doğruya ilişkili tek kişi olarak
denizaşırı göçlere katılmasını sağlar. İphigeneia batı yazınını da etkilemiş, Racine
Tragedya şairlerinden Euripides'in "İon" adlı ve Goethe'ye konu olmuştur. Bizim burada
oyununda İon Ksuthos'un değil, Apollon'un oğlu anlatacağımız efsanesi doğrudan Euripides'in
olarak gösterilir. Tanrı Kreusa'yı Atina iki tragedyasının özeti olacaktır.
akropolünün bir mağarasında gebe bırakır, Akha ordusunun Troya'ya varmak için on
kadın İon'u doğurduktan sonra bebeği bir sepet yıllık bir zaman yitirdiği anlatılır. Bunun bir
içine koyup kayalık bir yere bırakır, Apollon süresi savaşa katılacak çeşitli filoların Aulis'te
onu tanrı Hermes'e verip Delphoi'ye gönderir. toplanmasıyla geçmiştir. Aulis Euboia
Orada tapınak rahibesi çocuğu büyütür. yarımadasının karşısında bir limandır. Akha'Iar
Ksuthos'la Kreusa evlendikten sonra bir türlü orada toplandıktan sonra gemilerin yola
çocukları olmaz, Apollon Tapınağına başvurup çıkması için uygun bir rüzgâr esmesini
bunun nedenini sorarlar, o sırada Kreusa İon'u beklemişlerdir. Ne var ki ortalık sütliman, en
görür, önce tanımak istemez, sonra kabul ufak bir hava estiği yok. Bunun nedeni
eder, tanrı buyruğuna uyarak genci alırlar, ordunun bilicisi Kalkhas'a sorulunca, verdiği
kendi oğulları olarak büyütürler, Atina cevap Agamemnon'u çileden çıkarır: Artemis
krallığına getirirler. Bu oyun Euripides'in mutlu tanrıça krallar kralı Agamemnon'a karşı kin ve
bir sonuca bağlanan tragedyalarından biridir öfke beslemektedir, avlanırken kendisine
ve böyle olduğu için de pek tragedya adanmış kutsal bir geyiği öldürdü diye, bu
sayılmaz. Bunun da amacı İonya'lıların yüzden de yellerin esmesini önlemektedir.
kaynağını Atina'ya, üstelik burada tanrı Tanrıça ancak Agamemnon kızı İphigeneia'yı
Apollon'a bağlamaktır. kendisine kurban verirse, öfkesinden
vazgeçecek ve filonun yola çıkmasını
İphianassa. sağlayacaktır. Bu haber Agamemnon'un
Homeros destanlarında Agamemnon'un kızı tepesine balyoz gibi iner. Önce böyle bir işe
İphigeneia'ya verilen ad (İphigeneia). hiç yanaşmaz, ama önderlerin ve özellikle
Menelaos'la Odysseus'un ısrarları üzerine
umumun çıkarını kendi çıkarından üstün
tutmaya yana yakıla karar verir. Kralın ailesi Zeus'un tohumundan, İphikles de
Mykene'de kalmıştır, Agamemnon karısı Amphitryon'un tohumundan meydana gelmiştir
Klytaimestra'ya haber gönderir, İphigeneia'yı (Tab. 13). İki kardeş arasındaki fark hemen
alıp gelmesini buyurur, güya kızı Akhilleus'a beşikte yattıkları ilk günlerinden belli olur:
nişanlayacaktır. Klytaimestra sevine sevine Hera'nın gönderdiği yılanı görünce, İphikles
gelir, kızını bekleyen kaderi ve Aulis'e çığlığı basar, hayatta kalmayı Herakles'e
aldatılarak getirildiğini anlayınca, köpürür, borçludur. İphikles, yiğidin bazı işlerine katılır.
Agamemnon'a karşı dinmez bir hınç yerleşir Onunla Orkhomenos'a karşı savaşır ve kral
yüreğinde. Kraliçe bunu hiç unutmayacak ve Kreon ödül olarak her iki kardeşe kızlarından
kocasını Aigisthos'la aldatmasına da, Troya birini verir. Ama Herakles ansızın çılgınlığa
dönüşü Agamemnon'u öldürmesine de bu kin kapılınca İphikles'in iki oğlunu ve kendi
sebep olacaktır. İphigeneia kurban edilmek çocuklarını da öldürür (Herakles).
üzere sunağa çıkar, bıçak tam boğazına
saplanacağı anda, söylentiye göre, Artemis İphiklos.
kıza acır ve onu havalara kaldırıp, kurban Teselya kralı Phylakos'un oğlu. Başına
bıçağının altına bir geyik koyar. Bunun üzerine tuhaf bir serüven geldiği anlatılır: Genç yaşta
rüzgârlar hemen esmeye başlar, filo Troya'ya iktidarsızlığa uğramış, babası, akrabaları olan
gitmek üzere yola çıkar. İphigeneia’nın bilici Melampus'a nedenini sormuş, Melampus
Aulis'teki serüveni de burada biter. da İphiklos'u iyi etmek için bir meşe ağacının
Tauris, yani bugünkü Kırım yarımadasında kabuğu altında saklanan bir bıçağı bulmak
İphigeneia Tauris'li Artemis tapınağında gerektiğini bildirmiş. Öyle olmuş, bıçağın
rahibedir. Yıllardan beri yerine getirdiği ödev, pasından yapılan iksirle İphiklos iyileşmiş ve
tapınakta bir çeşit kurban kesmektir: Gemileri Podarkes adında bir oğlu olmuş.
batıp Kırım'a çıkan yabancıları hep İphigeneia İphiklos'un, Odysseia'da (Od. XI, 290, 296)
kurban eder Artemis'e. Günün birinde zengin bir sürünün sahibi ve Neleus'la Pero
tapınağa iki yabancı gelir, bunlar efsaneleriyle ilgili olarak adı geçer (Neleus,
İphigeneia'nın kardeşi Orestes'le arkadaşı Pero).
Pylades'tir, amaçları Tauris'teki Artemis
heykelini alıp Yunanistan'a getirmektir, bu İphimedeia.
görevi onlara Delphoi'deki Apollon kâhini Bkz. Aloeusoğulları.
vermiştir. İphigeneia yabancıları tanır ve
onları kurban etmek şöyle dursun, onlarla İphis.
birlik olur, heykeli alarak Yunanistan'a (1) Erkek adı olarak: Thebai'ye karşı
kaçarlar. Orestes kız kardeşini arkadaşı Yediler seferine katılan bir yiğit ve Kıbrıs'lı
Pylades'e verir. İphigeneia, kız kardeşi Anakserete efsanesinde adı geçen bir kişi
Elektra'nın tam karşıtı sessiz, yumuşak, saf ve (Anakserete).
sevimli bir genç kız tipidir (Agamennon,
(2) Kız adı olarak: Girit'li bir masal
Klytaimestra).
kahramanıdır: İphis'in babası ille de bir erkek
çocuk istiyormuş, karısına kız doğurursa
İphikles.
kendisine göstermemesini, hemen dağa
İphikles Amphitryon'la Alkmene'nin oğlu,
bırakmasını buyurmuş. Kadın da kız doğurduğu
Herakles'in ikiz kardeşidir. Ama Herakles tanrı
halde, çocuğunu erkek olarak tanıtmış
kocasına, hem erkek, hem de kız adı olan gelip taliplerin şölenine karışınca, eğlence ve
İphis adını koymuş. İphis böylece büyüyüp maskaralığa düşkün talipleri iki dilenciyi
güzel bir delikanlı olmuş, günün birinde bir kız birbirleriyle dövüştürmeye girişirler. Odysseus
ona tutulmuş, iki genci nişanlamışlar. İphis'in soyunup iri bacakları, geniş omuzları ve güçlü
anası ne yapacağını şaşırmış ve tanrıça İsis'e kollan ortaya çıkınca, İros'u bir titremedir alır,
yalvarıp yardım dilemiş. Tanrıça da İphis'e kaçmaya çalışır, ama talipler yakasını
acımış, unu bir erkek yapmış, böylece bırakmaz, Odysseus da bir yumruğuyla
evlenmesini sağlamış (Galateia). kemiklerini kırıp onu dışarıya sürükler atar.
Talipler arasında da bir kahkahadır kopar (Od.
İphitos. XVIII, 1-107).
(1) Phokis bölgesinden gelen askerlerin
başında Troya savaşına katılan yiğit. İphitos İsis.
Argonaut'lar seferine de çıkmış. Aslında bir Mısır tanrıçası olan İsis, İsa'dan
(2) Oikhalia kralı Eurytos'un oğlu, İole'nin sonraki yüzyıllarda Yunan-Roma dünyasına
kardeşi. Herakles efsanesinde rol oynar. girmiş ve kişiliğinde birçok dişi tanrıları
Babası Eurytos gibi İphitos da usta bir okçudur. toplayarak bir süre tek tanrıça olarak tapım
konukluk ve dostluk bağlarıyla birbirine Mısır efsanesine göre İsis kral tanrı Osiris'in
bağlıdır, Penelope'nin taliplerini öldürmeye kız kardeşi ve karısı, güneş tanrı Horus'un
yarayacak kocaman yayı Odysseus'a iphitos anasıdır. Karanlıklar tanrısı Set (Yun. Typhon)
vermiştir (Od. XXI, 13 vd.). Osiris'i öldürünce İsis kocasını aramaya çıkar,
bulur ve oğluna öcünü aldırtır (Osiris). Bu
İris. efsane ile Yunan mythos'unda mevsimleri
Thaumas'la Elektra'nın kızı, Harpya'ların simgeleyen Adonis-Attis, ya da Demeter-Kore
kız kardeşi. İris baba tarafından Pontos'a, ana efsaneleri arasında benzerlik olduğu gibi,
tarafından da Okeanos'a bağlıdır (Tab. 6). başında ay taşıyan bir inek biçiminde
Gökkuşağını simgeler, gökkuşağı da denizden imgelenen İsis'le İo arasında da bir ilişki
çıkarak gökle yeryüzü arasındaki ilişkiyi kurar kurulmuş, böylece zamanla İsis Yunan-Roma
göründüğü için, Olympos tanrıları İris'i de pantheon'unda çok önemli bir yer almıştır.
Hermes gibi ulak ve özellikle insanlara haber Yunanistan'ın İskender'den sonra, Roma'nın da
salmak için kullanırlar. Kanatlıdır, güneşte Augustus zamanında Mısır'a açılması, puta
gökkuşağının renklerini yansıtan ince bir tülle taparlığın son demlerinde tek tanrıya ve
örtülüdür. İris, tanrı Zeus ve özellikle Hera'nın özellikle tek bir ana ve bereket tanrıçasına
hizmetindedir. "Ayağı tez", "yel gibi uçan" diye mistik bir eğilimin baş göstermesiyle İsis, tıpkı
vasıflandırılan İris Homeros destanlarında Ana Tanrıça tipini simgeleyen Artemis-Hekate
önemli bir rol oynar. Kendisine verilen ya da Kybele gibi, toprak, toprak ürünleri,
buyruğu harfi harfine tekrar etmek İris'in deniz ve yeraltı ülkesine egemen olup yaşamla
özelliklerindendir. ölümü elinde tutan, ayrıca büyü yoluyla doğa
güçlerini yöneten bir tanrıça oluvermiştir.
İros. İsis'e özellikle Anadolu'da tapınıldığı Efes ve
İros Odysseia'da sözü geçen İthakeli bir Bergama'da adını taşıyan tapınakların
dilencidir. Odysseus dilenci kılığında İthake'ye kalıntılarından da anlaşılmaktadır.
verilen ltalia adı - güneye Ausonia denirdi
İsmene. -bütün yarımadaya yayılmış.
Oidipus'la İokaste'nin kızı, Antigone,
Eteokles ve Polyneikes'in kardeşi. İsmene, İthakos.
Antigone'nin tam karşıtı, ölçülü, haddini bilir, İthaka adasına adını veren kurucu
çekingen bir genç kızdır. Sophokles'in kahraman. Zeus soyundandır, iki kardeşiyle
"Antigone" adlı tragedyasında Antigone ile birlikte Korfu adasından İthaka'ya göçer ve
İsmene arasındaki diyalogda, İsmene şöyle adada İthaka şehrini kurar. Kentin başlıca
konuşur: çeşmesinin kuruluşu da ona atfedilir.
baştanrı İupiter'le ilişki kurmaya ve doğrudan (Lara). Bir efsaneye göre de İuturna tanrı
İanus'un eşi ve pınarlar tanrısı Fontus'un anası
doğruya İupiter Optimus Maximus'un
olarak gösterilir (İanus, Fontus).
kılavuzluğu ve koruyuculuğu altında
olduklarını belirtmeye çalışırlardı. Kimi
İustitia.
İupiter'i düşünde görüp ondan doğrudan
doğruya esinlendiğini ileri sürer, kimi İupiter'in Roma'da adaletin simgesi. Yunan tanrıları
sıfatlarını kendi adına taktırırdı. Taşra arasında Themis'e değil de, daha çok Dike'ye
kentlerinde ve ele geçirilen yabancı ülkelerde benzemektedir. İustitia Altın Çağda insanlar
Romalıların ilk işi Roma'da Capitolium arasında bulunurken (Soylar Efsanesi),
tepesindeki üçlü tapınağın bir tıpkısını insanların gitgide daha çok suç işlemesi onun
kurmak, böylece İupiter'in devlet tanrısı artık yeryüzünde tutunamamasına yol
olarak egemenliğini kabul ettirmekti. Bu açmıştır. Göğe çıkmış ve burçlar arasında
siyasal niteliğini İupiter Roma devletinin son Bakire burcu olmuştur.
demlerine dek koruyabilmiştir.
İuventus.
İuturna. Gençliği simgeleyen tanrıça. Roma'nın en
Eski adı Diuturna (diuturna sürekli, eski çağlarında Yunan tanrıçası Hebe ile hiçbir
ölümsüz demek) olan İuturna bir su ilişkisi olmadığı halde, sonradan bu iki tanrıça
nympha'sıydı. Kültü Latium bölgesinden benzeşmişlerdir. Ama İuventus'un asıl görevi
Roma'ya sonradan getirilmiş ve Forum'da genç delikanlılar çocuk elbisesini bırakıp "toga
bulunan bir suya "İuturna Havuzu" adı virilis" yani yetişkin erkek toga'sını giydikleri
verilmiştir. Bu pınarın şifalı niteliği olduğu gibi zaman onları korumaktır. İuventus'a
İuturna da iyileştirici bir tanrıça sayılırdı. Mars Capitolium'da İupiter, İuno ve Athena üçlüsüne
Meydanında, sulak bir bölgede bulunan ayrılmış tapınağın içinde ve özellikle
tapınağı Augustus zamanında buraları Athena'nın "cella"sında bir sunağın ayrılmış
kurutulunca kaldırılmıştır. olması bu tanrıçanın eskiliğine delildir. Roma
İmparatorluğu zamanında İuventus tanrıçanın
İmparatorluk dönemi şairleri İuturna'yı
koruyuculuğu altında bir çeşit gençlik
Aeneas'ın düşmanı Turnus'un kız kardeşi
dernekleri kurulmuş, bunlarla imparatorluk
sayarlar ve Turnus'la birlikte savaşa katıldığını
politikasının yayılmasına ve gençlerin askerlik
söylerler. İupiter'in sevdiği bu su perisine tanrı
öncesi bir eğitim görmelerine çalışılmıştır.
ölümsüzlük bağışlamış ve Latium 'daki bütün
K
takılacak ve inek nereye çökerse orada şehir
Kabir'ler. kuracaktır. Kadmos yola çıkar, biraz gittikten
Kabeiroi diye anılan tanrısal varlıklar. sonra bir inek sürüsüne rastlar, ineğin biri her
Kaynakları ve gerçek nitelikleri belli olmayan iki böğründe ayı simgeleyen iki beyaz küre
Kabir'lerin adı Dardanos efsanesinde geçer: taşımaktadır. Kadmos bu ineğin peşine takılır,
Semendirek adasında gizlemleri bulunan bu inek gider, gider, sonunda Boiotia bölgesinde
cinleri Troya yöresine Dardanos getirmiş bir yere çöküp yatar. Kadmos seçilen yerin
(Dardanos). Mitograflara göre babaları, ya da burası olduğunu anlar, ineği Athena'ya kurban
ataları Hephaistos, sayıları da üçtür. Musalara etmek ister, bunun İçin de arkadaşlarını su
ve Demeter, Persephone, Hades gibi tanrılara almaya gönderir. Ares Pınarı adlı çeşmenin
Kabir adının sıfat olarak takılması dikkati önünde bir ejderi tepeler. O sırada tanrıça
çeker. Roma çağında İupiter, İuno ve Minerva Athena ona görünür ve ejderin dişlerini
üçlüğüne de Kabir denmektedir. toprağa ekmesini söyler. Kadmos bunu yapınca
topraktan birdenbire silahlı adamlar çıkıverir:
Adları efsanelere pek karışmayan
Bunlara Spartoi, yani ekilmiş adamlar adı
Kabir'lerin Bergama akropolünde Zeus'un
verilir. Hepsi dev gibi yabani adamlardır.
doğuşuna tanıklık ettikleri, sonra da Rhea'nın
Doğar doğmaz birbirleriyle kavgaya tutuşurlar,
alayında bulunan cinlere karıştıklan söylenir.
yalnız beşi sağ kalır, bunlar da Kadmos'a şehri
Bütün bu belgelerden Korybantlar ve
kurmak için yardım ederler. Ne var ki Kadmos
Kuretalar gibi Ana Tanrıça tapımıyla ilgili
Ares'in kutsal ejderini öldürmüş olma suçunun
oldukları anlaşılmaktadır (Kybele).
cezasını çekmelidir: Yedi yıl boyunca tanrıya
köle olarak hizmet etmek zorunda kalır, sonra
Kader.
gelir Thebai'ye kral olur. Başta Athena olmak
Bkz. Moira.
üzere tanrılar onu korur. Zeus Ares'le
Aphrodite'nin kızı Harmonia'yı Kadmos'a eş
Kadmos.
olarak verir ve düğünleri parlak bir törenle
Thebai şehrinin kurucusu Kadmos, Thebai
kutlanır. Kadmos tepesi adını alan Thebai
efsanelerinin başında, özellikle tragedyaya
kalesine tanrılar armağanlarıyla birlikte
konu olmuş birçok kahramanın atası olarak
gelmişlerdir. Harmonia'ya verilen düğün
görülür. Efsanesi bütün Akdeniz bölgesine,
hediyeleri dillere destan olmuş, sonra da
Anadolu ve Afrika'ya yayılmış, kişiliği bölgenin
Thebai hanedanının başına gelecek birçok
yerli tipleriyle kaynaşmıştır.
belaları doğurmuştur. Bunların en önemlisi
Kadmos, Agenor'la Telephassa'nın oğludur, Kharit tanrıçaların dokuduğu bir elbise ve
İo soyundandır (Tab. 10). Europe, Phoiniks ve demirci tanrı Hephaistos'un yaptığı bir altın
Kiliks'in kardeşidir. Europe kaçırılınca, Agenor kolyedir. Söylentiye göre bu gerdanlığı
oğullarını kızı aramaya gönderir (Agenor). Kadmos'a Zeus kendisi vermiş, birine göre de
Anasını da birlikte götüren Kadmos bu Europe kardeşine hediye etmişti. Her iki
aramanın boş olduğunu anlar ve bir süre armağanın da sonraki efsanelerde sözü geçer
Trakya'da kaldıktan sonra, anası da ölünce, (Harmonia, Amphiaraos, Eriphyle, Alkmaion).
Delphoi kehanetine ne yapacağını sormaya
gider. Tanrı sözcüsü Eupore'nin izini Kaeira.
aramaktansa, bir şehir kurması gerektiğini Kodros'un oğlu Neleus efsanesinde rol
söyler. Karşısına çıkacak bir ineğin ardına oynayan Milet'li bir çömlekçi kız. Neleus
Atina'dan göçmeden, nereye yerleşmesi kâhinlerdendir. Homeros onu İlyada'da şöyle
gerektiğini tanrı sözcüsüne sormuş, aldığı tanıtır (İl. 69 vd.):
cevapta yeni yurdunun bir genç kızın elinden
suyla toprak alacağı yerde bulunduğu
Kalkhas, Thestor'un oğlu, tanrı
söylenmiş. Neleus da dolaşa dolaşa Miletos
sözcülerinin en büyüğü,
bölgesine gelmiş, orada bir mühür izini almak
biliyordu her şeyi, geçmekte olanı, geçmişi,
için yolda rastladığı Kaeira adında bir kızdan
geleceği.
çamur istemiş, kız da toprağa su karıştırarak Phoibos Apollon verdiydi bu hüneri ona,
bunu yapınca tanrı sözü yerine gelmiş. Neleus bu hünerle geldiydi ta İlyon 'a Akha’ların
Miletos'ta kral olmuş, ayrıca da dolaylarında gemileri.
üç şehir kurmuş (Neleus 2).
Ker, ölüm anlamına gelen bir cins ismidir, Gökyüzünün tam ortasına gelince gün
kara, uğursuz ve belalı gibi sıfatlarla nitelenir bir altın terazi kurdu baba tanrı,
ve "getirdi aklına ölümü", "kara ölümden bir kefeye Troya’lıların kara ölümünü kodu,
tiksinir" gibi deyimlerde kullanılır. Kimi yerde bir kefeye Akha larm kara ölümünü.
Khaos 'tu hepsinden önce var olan Okeanos kızı Eurynome'yle evlendi Zeus,
sonra geniş göğüslü Gaia, Ana Toprak, güzelliği görenleri büyüleyen uyum
sürekli, sağlam tabanı bütün ölümsüzlerin, tanrıçayla;
onlar ki tepelerinde otururlar karlı üç kızı oldu ondan, Kharit'ler, Üç Güzeller:
Olympos'un, Aglaie, Euphrosyne ve sevimli Thalia.
ve yol yol toprağın dibindeki karanlık
Tartaros'la...
Khaos'tan Erebos ve kara gece doğdu, Kharit'ler tanrıların da, insanların da
Gece'dense Esir ve Günışığı doğdu, yüreğine neşe ve sevinç serpen tanrıçalardır.
Erebos 'la sevişip birleşmesinden. Musa'larla birlikte Olympos'ta otururlar,
Apollon'un alayına katılarak hora teperler,
ezgi söylerler. Kharit'ler her çeşit sanat işini
Khaos'u ayrıntılarıyla anlatan bir başka şair
esinleyen ve koruyan, insanda ve tanrıda
de Ovidius'tur. "Değişimler" adlı eseri şöyle
yaratıcılık doğuran tanrıçalardır. Harmonia'nın
başlar. (Met. I, 1 vd.; çev. İ. Z. Eyuboglu):
elbisesinin nakışlarını onlar yapmıştır
(Kadmos, Harmonia). Athena’nın yanı başında
Anlatmak istiyorum değişen nesnelerin görünürler, Aphrodite'yle Eros'un ve kimi
yeni biçimler alışım. Sizin işiniz bunlar, zaman da Dionysos'un alayına katılırlar.
yardım edin bana başladığım işte ey
Aphrodite doğar doğmaz, Himeros'la
tanrılar!
birlikte onun ardına koyuldukları gibi onu
Ulaştırın bu türkümü doğanın
süslemede hep görev başında gösterilirler (Od
başlangıcından
VIII, 362vd.):
Günümüze değin, denizden, karadan bütün
bunları
kuşatan gökyüzü var olmadan, tek
... Gülümser Aphrodite de Kıbrıs'a gitti,
görünümlüymüş
Paphos'a
evren içinde doğa, khaos deniyordu ona,
kutsal bir koru tüten sunaklar vardı ya, işte
kımıldamaz, biçimsiz, düzensiz ağır bir
oraya,
yığın,
Üç Güzeller yıkadılar orada onu
karmakarışıkmış içinde nesnelerin türlü
ve ovdular ölümsüz tanrıların bedenini
türlü öğeleri.
parlatan yağlarla,
güzelim rubalar giydirdiler, gözlere şenlik.
almakla tam anlamıyla öldüren bir cin olduğu
görülür.
Tanrıça Thetis, oğlu Akhilleus'a yeni
silahlar yaptırmak için Hephaistos'un işliğine Kharon'un asıl rol oynadığı bir yapıt,
karşılaşır (İl. XVTlI, 382), Hera da İda dağında "Öbür Dünyada Konuşmalar"dır. Hermes'in
Zeus'u uyutmayı aklına koyunca, Hypnos, yani kılavuzluğunda yeraltına inen birçok ölüler -
Uyku tanrıya istediğini yapması için bir Kharit ve aralarında filozoflar - Kharon'la ve kendi
tanrıça vermeye ant içer (İl. XIV, 267). Bu kendileriyle konuşurlar, ölümden sonra her
türlü varlığın boş olduğu sonucuna varırlar.
Kharit'in adı Pasithea'dır.
Kharybdis.
Kharon.
Efsaneye göre, Sicilya'yı İtalya'dan ayıran
Yeraltı ülkesinde ölülere Akheron ırmağını
Messina Boğazında Kharybdis'le Skylla diye iki
geçiren sandalcı. Kharon abus çehreli, sert,
canavar vardır. Odysseus'un serüvenlerinde
kaba ve pinti bir ihtiyar olarak canlandırılır.
çok önemli bir rol oynayan bu canavarların
Ölü ruhlarına ırmağı geçirtmek için para alır,
ünü atasözlerine ve deyimlere geçecek kadar
onun içindir ki ölülerin ağzına bir obolos
yaygın olmuştur, nitekim Batı dillerinde
(metelik) konurdu. Para almazsa, Kharon
"Kharybdis'ten Skylla'ya düşmek" diye bir söz
ruhları kovar, taş çatlasa yumuşamazdı. Hele
vardır, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
toprağa gömülmeyen ruhların Hades
anlamına gelir.
bataklığını geçmeleri olanaksızdı, onun içindir
ki, ölülerin tek amacı toprağa kavuşmaktır. Odysseia destanından önce Kharybdis'in
Gömülemeyen ruhların yüz yıl havalarda adı Herakles efsanesiyle ilgili olarak geçer:
serseri dolaştıkları, bu korkunç çileden sonra Kharybdis, Gaia ile Poseidon'un
kaderlerinin ne olacağı konusunda bir karara birleşmesinden doğma ölümlü bir yaratıkmış.
varıldığı söylenirdi. Bu inanç destanda da, Çok oburmuş, ne yese doymazmış. Herakles
tragedyada da dramatik bazı kişilerin ele Geryoneus'tan çaldığı sürülerle önünden
alınmasına yol açmıştır (Elpenor, Polyneikes). geçerken Kharybdis hayvanlara saldırmış ve
Kharon Herakles efsanesinde rol oynar: hepsini yemiş. Buna öfkelenen Zeus.
Sandalcı, yiğidi öte tarafa geçirmek Kharybdis'in üstüne yıldırımını salarak onu
istemeyince, Herakles onu küregiyle döver, denizin dibine atmış. Kharybdis bundan böyle
zorla geçirtir kendini, Kharon bu işe razı bir deniz canavarı olmuş.
olduğu için bir yıl boyunca Hades'ten sürülür. Büyücü Kirke Odysseus'la arkadaşlarını
Aeneas Kharon'a Sibylla'nın kendisine verdiği adasından yola çıkardığı zaman, yolda
ve Proserpina'ya adanmış bir altın dalı karşılaşacağı bütün güçlükleri kendisine bir bir
sunmakla katı yürekli sandalcıyı yumuşatmak sayar. Atlatılması gereken en büyük bela
yolunu bulur. Skylla ile Kharybdis kayalarının arasından
Yunan efsanesinde pek belirli bir rol geçmektir. Skylla'yi anlattıktan sonra (Skylla),
Kharybdis'i şöyle tanımlar (Od. XII, 101 vd.):
oynamayan Kharon'un Roma'da Etrüsk etkisiyle
önemli ve belirgin bir kişilik kazandığı; Etrüsk
mezarlarında sık sık rastlanan simgesi, bu Göreceksin, Odysseus, daha alçak öbür
kişinin ölmekte olan insanı yeraltı ülkesine kaya (yani Kharybdis),
çok yakınlar birbirine bu kayalar, meydana çıkınca, kendini bırakıp tam üstüne
vurursun birinden öbürüne bir okla, düşer. Böylece korkunç tehlikeyi atlatır,
bir incir ağacı var üstünde, yaprak dolu, ellerini kürek gibi kullanarak oradan uzaklaşır.
kocaman,
tanrısal Kharybdis sömürür, yutar kara Homeros'un akıllara durgunluk verecek bir
suları ağacın altından. dakiklik ve canlılıkla anlattığı Kharybdis belki
Üç kez kusar günde ve çeker içine sömürür Messina boğazında bulunan zamanla
üç kez, efsaneleşmiş bir akıntı ve anafordur.
suları yuttuğu sıra varayım deme oraya
sakın, Kheiron.
yeri sarsan tanrı bile seni yıkımdan
Kronos'la Philyra'nın oğlu Kheiron at
kurtaramaz.
adamların en iyisi, en ünlüsü, en bilginidir. Adı
"Kheir", yani "el"den gelir, gerçekten de eli
Odysseus Kharybdis'in önünden geçip her şeye yatkındır. Bir doğa adamı olan
büsbütün yok olmaktansa, Skylla'ya altı Kheiron doğadan aldığı derslerle en büyük
arkadaşını kurban vermeyi yeğ görür. Ve yiğitleri yetiştirmiştir. Asklepios, İason,
geçidi şöyle anlatır (Od. XI!, 234 vd.): giderek tanrı Apollon bile ondan ders
almışlardır. Ama Kheiron'un en ünlü öğrencisi
Akhilleus'tur (Akhilleus). Kheiron'un,
Böylece girdik dar boğaza içimizi çeke çeke, Akhilleus'un babası Peleus'la özel bir ilişkisi
Skylla bir yanımızda, tanrısal Khraybdis vardır, onu her fırsatta korur, destekler:
Bir yanımızda.
Akastos'un sarayında başına gelen serüvenden
Ne korkunçtur bu canavar yutarken denizin
kurtarmış (Akastos), deniz tanrıçası Thetis'le
acı sularını,
evlenmesini salık vermiş, düğünde Peleus'a
kustuğu zaman da kaynayıp gümbürder
hedefini şaşmaz bir kargı armağan etmiştir
koca engin
ateşin üstünde dopdolu bir kazan (Peleus, Thetis). Thetis kocasını bırakıp
gibi köpükler yükselir iki kayanın denize dönünce, Peleus oğlu Akhilleus'u
doruklarına Kheiron'a emanet eder (Akhilleus). Kheiron
kadar, öğrencisini dillere destan olacak biçimde
sonra doruklardan aşağı yuvarlanır bu yetiştirir: Ona avlanmayı ve savaşmayı
köpükler. öğrettiği gibi, müzik, ahlak ve hekimlik
Bir daha yutunca acı sularını denizin, dersleri de verir. Akhilleus'un üstün
dibi görünür anaforların içinde.
yeteneklerini, Tesalya'nın Pelion dağı
Sarsılır gümbürtüyle çevresinde kayalar,
eteklerindeki mağarada hocası Kheiron'la
dipteki masmavi kumlar fırlar dışarı.
geçirdiği eğitim yıllarına borçludur.
Kleio. Klytaimestra.
Adı, kutlamak, övmek anlamına gelen Adı Klytaimestra ya da Klytaimnestra
"kleio" fiilinden türemiş olan Kleio (ya da Klio) olarak geçer. Tyndareos'la Leda'nın kızıdır.
Musaların biridir. İnsanların unutulmaması Leda kuğu kuşu haline girmiş tanrı Zeus'la
gereken ünlü, şanlı eylemlerini dile getirdiği birleştikten sonra, iki yumurta doğurmuş
için, tarih alanı ona ayrılmış, tarih yazarlarını derler, birinden Helena ile Polydeukes,
esinleyen peri sayılmıştır. Sağ elinde boru, ya öbüründen Klytaimestra ile Kastor çıkmış,
da gitar bulunur, kahramanlıkları dile getirir Helena ile Polydeukes Zeus'un dölleri,
bunlarla; kimi resimlerde elinde bir klepsydra, Klyaimestra ile Kastor ölümlü Tyndareos'un
yani su saati vardır, olayların akışını ölçmeyi çocuklarıymış (Tab. 12).
simgeler. Klytaimestra mythos'ta Helena kadar eşsiz
bir rol oynar, suç işleyen, adam öldüren,
Kleobis. kötüye varan yolların hepsini deneyen kadın
Arabayı çekecek ineklerin olmadığı bir olarak yazarları sonsuzca esinleyen bir tip
günde, Argos'taki Hera tapınağı rahibesi olan niteliğini kazanmıştır. Benliğinde zıt
anneleri Kydippe'nin arabasını, 45 menzil duyguların çarpıştığı öbür trajik kişiler gibi
uzaktaki tapınağa kadar, Kleobis'le Biton Klytaimestra'nın da destanda pek adı geçmez,
götürdüler. Kydippe, tanrıçadan, oğullarına, sözü edilse de işlediği suçların asıl etkeni
insanlar için en iyi şeyi bağışlamasını diledi. olarak gösterilmez, Klytaimestra aşığı
Hera da bu dileği yerine getirerek iki oğlanı Aigisthos'un elinde bir araçtır. Ancak tragedya
uyuttu, öylece öldüler. Argoslular iki kardeşin iledir ki, Klytaimestra özgür bir kişilik kazanır
heykelini Delphoi'ye adadılar. ve dramı daha derin, içindeki karşıt duyguların
Bu öykü Herodotos'un Tarihinde (I, 31) çarpışması daha karmaşık olduğundan
anlatılmıştır. Atinalı Solon zenginler zengini Aigisthos-Klytaimestra ikiliğinde baş rolü alır.
kral Kroisos'a konuk gidince, Kroisos ona bu Tragedya yazarlarından Aiskhylos da,
dünyada en mutlu insanın kim olduğunu sorar. Sophokles de, Euripides de Klytaimestra tipini
Solon ilk olarak yurdu için can veren Tellus'u kendi görüşlerine göre sonuna kadar
saydıktan sonra ikinci örnek olarak da işlemekten geri kalmamışlardır. Öyle ki
Klytaimestra nicelik ve nitelik bakımından da görmediğini, onun yüzünden kendi başına
efsanenin en göze çarpan kişilerinden biri bunca belalar geldiğini yana yakıla dile getirir.
olarak karşımıza çıkar, yani rol oynadığı
Ama Klytaimestra'nın kocasına olan asıl
tragedyalar hem çok, hem de bu
hıncı kadın yüzünden değildir. Onu koca, az
tragedyalarda oynadığı rol biricik ve eşsizdir.
daha evlat katili yapan kızı İphigeneia’nın
Bütün bu tragedyaları bir bir ele
kurban edilmesidir. Bunu Agamemnon'a bir
alamayacağımıza göre, hepsinin birden
türlü affedemez. Bu yüzden duyduğu kini öbür
esinlediği Klytaimestra tipini özetlemeye
çocuklarına da bulaştırır: Elektra'dan,
çalışalım.
Orestes'ten nefret eder. Elektra anasıyla sert
Klytaimestra'nın içinde başlıca yeri tutan tartışmalarından Klytaimestra'nın ileri sürdüğü
duygu, çağdaş bir görüşle nitelenecek olursa, bu İphigeneia olayının, aslında suçluluğunu
kıskançlık diye adlandırılmalıdır. Klytaimestra örtmek için bir bahane olduğunu yüzüne vurur.
ömrünün başından sonuna kadar kıskançlıkla Gerçekten de tragedyanın sahneye koyduğu
kıvranmış durmuş, onu suça iten duygu da bu Klytaimestra yüreğinde en ufak bir analık
kıskançlık olmuştur. Helena'nın ikizi olmakla duygusu olmayan bir kadındır, Orestes'e anana
başlar bu kompleks; gerçi Agamemnon'la kıyma diye yalvarır, ama onun öldüğü haberini
evlenmeden Klytaimestra'yı bazı efsaneler alınca tanrılara şükran adakları adayacak
Tantalos'la evli gösterir, bu Tantalos kadar sevinir.
Thyestes'in oğludur (Tab. 15). Agamemnon bu
Tragedyaların bazıları Agamemnon'un
Tantalos'u da, çocuklarını da öldürür,
öldürülmesinde Klytaimestra'yı asıl fail olarak
Klytaimestra'nın kardeşleri Dioskur'ların
gösterir, kiminde de Mykene'de yalnız kaldığı
saldırısına uğrayınca Klytaimestra ile
için Aigisthos'un zorlamasına dayanamayıp
evlenmek zorunda kalır. Uğursuzlukla başlayan
kendini veren ve âşığının elinde bir araç gibi
bu evlenme sonsuz bir kin ve suç zincirinin
kullanılan bir zavallı kadın pozundadır.
birinci halkasıdır. Agamemnon'la Klytaimestra Klytaimestra'nın ilginç ve karmaşık tipinin tam
mythos'ta geçinemeyen, birbirini sevmeyen
bir portresini okumak için Aiskhylos'un
çiftin ta kendisidir. İlyada'da bile krallar kralı
"Agamemnon", Sophokles'in "Elektra",
tutsağı Khryseis'i meşru karısı Klytaimestra ile
Euripides'in "Elektra" ve "Orestes"
bir tutmak cüretini gösterir (İl. 1,112 vd.):
tragedyalarını okumak gerekir.
Kottos.
Ey karanlık diyarı Kureta’ların.
Uranos'la Gaia'nın yüzer kollu ve ellişer
Girit'te Zeus 'un doğduğu kutsal mağaralar!
başlı dev oğullarından birinin adı. Gyes'le
Orada icat ettiler, benim için,
Briareus'un kardeşi (Yüzkollular).
üç sorguçtu miğfer giyen Korybant'Iar
çembere gerilen deriyi.
Orada karıştı coşkun davul sesleri Kranaos.
Pbrygia kavallarının tatlı nefeslerine. Attika'nın ilk krallarından biri. Kranaos da
Korybant'Iar davulu Rhea anamıza verdiler Kekrops gibi topraktan doğma imiş (Kekrops).
Bakkha’ların çığlıkları arasında Kekrops'tan sonra tahta çıkan o olmuş ve
gümbürdesin diye. Attikalılara "Kranaos'lular", Atina'ya da Kranae
denmiş. Kranaos'un Atthis adlı bir kızı olmuş.
Attika bölgesi bu kıza göre adlandırılmış.
Kureta'lar Giritli ana tanrıça Rhea'nın,
Korybant'Iar da Phrygialı ana tanrıça
Kratos.
Kybele'nin rahipleridir. Burada iki ana
tanrıçanın ve onun hizmetinde bulunan Pallas'la Styks'in oğlu (Tab. 6), güç ve
efsanelik rahiplerin de birbirine karıştığı kuvvet simgesi (Bia).
görülür. Korybas Lydia ya da Phrygia dilinde
ilkin Attis'e verilen bir addır. Kureta'lar ise Kreon.
Zeus efsanesinde rol oynayan cinlerdir. (1) Korinthos kralı, İason'la Medeia
Toprağın oğulları oldukları söylenir: Rhea efsanesinde rol oynar: İolkhos'tan kovulunca
Girit'in Lyktos mağarasında Zeus'u doğurduğu İason'la Medeia Korinthos'a, Kreon'un yanına
zaman onu Amaltheia adlı nympha'ya teslim sığınırlar ve birkaç yıl barış içinde yaşarlar.
eder, Amaltheia da onu keçi sütüyle besleyip Ama günün birinde Kreon kızı Kreusa (ya da
büyütür (Amaltheia), ama tanrı bebeğin Glauke)'yi İason'a vermeye kalkışır, İason
seslerini Kronos duyup da öbür çocukları gibi Medeia'yı boşayıp Kreusa'yı almaya razı olur.
Zeus'u da bulup yutmasın diye, Rhea çocuğun Medeia'nın korkunç dramı bu olayla başlar:
çevresinde Kureta'ların coşkun rakslarla tunç Büyücü kadın bu evlenmeye ses çıkarmayacak
kalkanlarına vura vura gürültü yapmalarını gibi olur, kumasına armağan olarak bir gelinlik
emretmiş, böylece çocuğun bağrışmalarını gönderir. Kreusa gelinliği alır, giyer, sırtına
tunç sesleriyle boğuyorlarmış. Efsaneye göre geçirir geçirmez de cayır cayır yanmaya
Kureta'lar iki ya da dokuzmuş. Sonradan Zeus, başlar. Yanına varıp onu kurtarmak isteyen
Kybele ve Dionysos tanrılannın kültleri Kreon da aynı ateşle tutuşup yanar (Medeia).
birbirine karışmış ve Daktyl'ler, Korybant'Iar ve (2) Menoikeus'un oğlu Kreon, İokaste'nin
Kureta'lar, hepsi birden Ana Tanrıça Kybele'nln kardeşi ve Thebai kralı Laios'un kaynatasıdır
kültüne bağlanmıştır. Bu rahipler Kybele (Tab. 19). Adı Oidipus efsanesinde geçer:
Oidipus Thebai'den sürülünce şehre kral olur. da Kybele) tarafından kaçırıldığını anlatır.
Oidipus'un ölümünden sonra oğullan Aineias karısını aramak için şehre geri
Eteokles'le Polyneikes savaşa tutuşunca, Kreon döndüğünde, Kreusa'nın görüntüsü karşısına
Eteokles'in tarafını tutar, Polyneikes'i şehirden çıkıp yeni bir yurt kurmaya gitmesi gerektiğini
sürer. Antigone dramında büyük bir rol oynar bildirir (Aineias).
ve doğanın kanunlarını hesaba katmadan
devlet kanunlarını yürürlüğe koymaya çalışan Krinis.
yöneticinin iflasını simgeler (Antigone, Mysia şehri Khryse'de bulunan Apollon
Oidipus, Haimon). Smintheus tapınağının kurucusu. İlyada'da
Agamemnon'un tutsak tuttuğu kızı Khryseis'i
Kres. almaya gelen Khryses bu tapınağın rahibidir.
Giritlilere adını veren kurucu kahraman. Tapınağın kurulması efsaneye göre şöyle
Bir efsaneye göre tanrı Zeus'la İda dağının bir olmuş: Krinis günün birinde Apollon tanrının
nympha'sından doğmuştur, başka birine göre öfkesine uğramış, bu yüzden de evi barkı,
de Girit toprağından doğmuş ve Girit'in ilk tarlası, toprağı, nesi varsa sıçanların
konukları Eteokretes, yani gerçek Giritlilerin saldırısına uğramış. Sıçandan geçilmiyor,
atasıdır. Zeus bebekken babası Kronos'un sıçanlar her şeyi kemirip yok ediyormuş. Ama
elinden kurtarılmak için Girit'e bırakılınca Kres tanrı bir gün yeryüzüne inecek olmuş, Krinis'ln
adada hüküm sürmekteydi ve Zeus'u koruyan o sürülerine bakan çobana konuk olmuş ve
olmuştur. Minos'tan çok önce Girit'e yasalar ondan çok memnun kaldığı için bölgeyi
vermiş ve uygarlık getirmiştir. Efsanenin biri sıçanlardan temizlemeye karar vermiş,
Kres'i, Girit'i her türlü çıkarmaya karşı koruyan oklarıyla hepsini öldürmüş, bir yandan da
Talos adlı robotun babası sayar (Talos). Krinis'e Apollon Smintheus'a bir tapınak
dikmesini buyurmuş (Apollon Smintheus).
Kretheus.
Aiolos'la Enarete'nin oğlu. Tyro ile evlenir Krios.
ve Aison'u doğurur (Tab. 22). Kretheus, Uranos'la Gaia'nın oğlu, Titanlardan biri.
Tyro'nun tanrı Poseidon'dan olan Neleus ve Eurybie ile birleşir ve Astraios, Pallas ve
Pelias adlı oğullarını evlatlığa alır. Kretheus, Perses'i meydana getirir (Tab. 4).
İason ve Pelias'ın şehri olan İolkos'un
kurucusudur (Tyro, Pelias). Kritheis.
Ozan Homeros'un anası sayılan efsanelik
Kreusa. kişi. Kritheis Ege bölgesinin bir nympha'sıymış,
(1) Atina kralı Erekhteus'un kızı, İon'un İzmir'de akan Meles ırmağıyla sevişmiş ve
anası (İon). birleşmelerinden Homeros meydana gelmiş.
(2) Troya kralı Priamos'la karısı Hekabe'nin Başka bir efsaneye göre, Kritheis Kyme'li
kızı, Aineias'ın karısı (Tab. 17). En eski (izmir'in güneyinde Namurt) bir adamın
destanlarda Aineias'ın karısının adı Kreusa kızıymış, bu adam ölürken kızını kardeşi
Maion'a bırakmış. Kritheis amcasını bırakıp
değil, Eurydike'dir. Vergilius Aeneis destanında
Kreusa'nın Troya'nın yıkıldığı ve Aineias'ın Phemios adında bir İzmirliye kaçmış, bir gün
babası Ankhises'le oğlu Askanios'u alarak de Meles ırmağının kıyısında çamaşır yıkamaya
şehirden kaçtığı gece bir tanrıça (Aphrodite ya gitmişmiş ki Homeros'u doğurmuş. Bu efsane
koca ozana verilen Melesigenes (Meles'ten
doğma) adının nereden geldiğini anlatmaya
yarar.
Kronos'tan sonra Toprak Ana Kyklopları ve
Efsanenin başka bir anlatımında Kritheis
Hekatonkheir'leri doğurduğu halde, Uranos
adalı bir genç kızdır, Musalarla ilişiği olan bir
hepsini gün ışığına çıkar çıkmaz Gaia'nın
cinle sevişmiş, ama sonra da korsanlar
karnına gerisin geri tıkamakta, böylece onu
tarafından kaçırılıp İzmir'e götürülmüştür.
inim inim inletmektedir. Gaia bir düzen kurar
Lydia kralı Maion onunla evlenmiş, Kritheis de
ve o düzeni oğlu Kronos eliyle gerçekleştirir.
Meles ırmağının kıyısında Homeros'u doğurup
hemen sonra ölmüştür. Her iki efsanede de 3. EFSANELERİ.
Maion adlı birinin söz konusu edilmesi Kronos'la ilgili iki efsane de Hesiodos'un
özellikle Latin şairlerince Homeros'a verilen Theogonia'sında anlatılmaktadır. Homeros
Maionides, yani Maion oğlu, ya da Maionialı destanlarında adı geçer, Zeus'la Hera'ya soyadı
(Lydialı) ek adının açıklanması yapılıyor. olarak Kronides (Kronosoğlu) denir, Kronos'un
Zeus eliyle yeraltına kapatıldığına da değinilir,
Kronos. ama efsane olarak anlatılmaz. Uranos, Kronos,
(1) ADI. Zeus efsanesinde iki kez görülen babanın oğla
baskı yapıp oğlun ayaklanması ve babasını alt
Kronos adının zaman anlamına gelen
ederek egemenliğini elinden alması teması,
"khronos" sözcüğüyle aslında hiçbir ilişiği
hele doğan varlıkları yutmak gibi ilkel
yoktur, ama sonraki efsane ve açıklamalara
motiflerle Yunan mythos'una dışardan katılmış
göre bu iki kelime bir tutulmuş ve Kronos
öğelerdir. Kaynağı güneydoğu Akdeniz
tanrının zamanı, zamanın akışını, geçişini
çevresinde bulunan bu efsanelerin Yunanlılara
simgelediği ileri sürülüp, imgelerinde elinde
Fenikeliler yoluyla geçtiği sanılır. Homeros'un
bir tırpanla gösterilmiştir. Oysa efsanesinden
İonya'sında bunlar bilindiği halde pek
görüleceği gibi Kronos'un bu yorumu bir
tutunmadığı da destanlardan belli olmaktadır.
zorlama ürünüdür.
Hesiodos'un etki altında kalarak uzun uzadıya
(2) DOĞUŞU. anlattığı bu masallar Yunan mythos'unda tek
Uranos'la Gaia'nın son oğulları Kronos örnek olmak bakımından daha da ilgi çekicidir
Titanlar soyundandır ve babası Uranos'u (Theogonia).
erkeklikten yoksun etmekle birinci kuşak Kronos'un, anası Gaia'nın eline verdiği
tanrılarının egemenliğine son verip, ikinci çelik tırpanla babası Uranos'un hayalarını
kuşağı başa getirmiştir (Tab. 4), (Uranos, kesmesi tanrı kuşakları arasındaki çekişmenin
Gaia, Aphrodite). Beş erkek titan ve altı kız ilk aşamasıdır (Theog. 154-210). Uranos'un
titan'ın doğuşundan sonra Kronos'un dünyaya erkeklik aygıtından akan kanlardan Erinys'ler
gelişini Hesiodos şöyle anlatır (Theog. 137 (Erinys) ve spermasından da Aphrodite
vd.): (Aphrodite) doğar. Hesiodos'un Theog. 453-
506'da anlattığı Kronos-Zeus çekişmesi Zeus
maddesinde ele alınacaktır.
Bunlardan sonra Kronos geldi dünyaya,
o art düşünceli tanrı, Kronos'un Philyra ile birleşmesinden at
en belalısı Toprakoğullarının. adam Kheiron doğmuş (Kheiron). Başka
Ve Kronos diş biledi yıldızlı babasına. efsanelerde de Hephaistos, ya da
Aphrodite'nin babası olarak geçer.
Orfik tarikat geleneğinde Kronos Zeus'la verilerle bulguları bir açıdan inceleyip
barışmış ve Mutlular Adalarında yaşar gibi değerlendirmek yepyeni denebilecek bir
gösterilir. Bu kaynaklara göre Kronos uğraştır. Ana Tanrıça dinini aydınlatmak bugün
yeryüzünde iyiliği ve bereketi kuran ilk arkeoloji, tarih, din tarihi, mitoloji ve sanatla
tanrıdır. Onun egemen olduğu çağ Altın Çağına yazın tarihinin katışık görevi olmalıdır. Bütün
rastlar. Hesiodos'un da anlattığı Çağlar bu kolların çabası bir araya geldikten sonradır
Efsanesi Kronos'la ilişkili olarak özellikle ki, Ana Tanrıça'yı gereğince, gerçeklere uygun
Roma'da tutunmuş ve Saturnus çağı üstüne olarak tanıyabileceğiz ve anlayabileceğiz.
efsaneler birçok şairleri esinlemiştir (Soylar
Son yıllarda konuyu en çok aydınlatan
Efsanesi, Saturnus).
bilim dalı arkeoloji olmuştur. Çatalhöyük ve
Hacılar'da yapılan kazılar Ana Tanrıça
Ksanthos.
figürünün İ.Ö. 6500-700 yıllarına kadar
Kula at anlamına gelen Ksanthos uzandığını ortaya koymuştur. Sümer'den de
Akhilleus'un ölümsüz atlarından biridir. önceki bir kültür çağını yansıtan bu tarihler
Patroklos'la Hektor arasındaki savaşa Balios'la Ana Tanrıça'nın Anadolu'nun yerlisi olduğunu
birlikte katılır (Balios) ve Patroklos öldükten açığa vurmaktadır. İşin en tuhaf ve
sonra ağlar. Akhilleus'a Hektor'la savaşında da düşündürücü yönü de Ana Tanrıça yontularıyla
yardım eden bu ölümsüz at dile gelerek bir sırada Çalalhöyük'te bulunan çizgi
efendisine yakında öleceğini bildirir motiflerinin Anadolu'nun geleneksel halk
(Akhilleus). sanatlarını, örneğin bugün bile yaşayan kilim
motiflerini yansıtmasıdır. Yontuların heykel,
Kureta'lar. figürin ve idol biçiminde olanlarına gelince,
Bkz. Korybantlar. bunlar yazın kaynaklarındaki Ana Tanrıça
tanımlarına tıpatıp uymakta, çok sonraları
Kyane. tarihsel çağlarda anlatılan efsanelerini bile
Irmak tanrı Maiandros'un kızı, Kaunos'la dile getirmektedir. Oturmuş durumda, kalın
Byblis'in anası (Byblis). kalçalı, göbekli, dolgun memeli bir tanrıça,
kollarında çok daha ufak boyda bir erkek
Kybele. figürü taşımakta; bu figür göğsüne yapışmış,
Tarih öncesinin en gerilerinden tek tanrılı üstüne tırmanmış gibidir. Bu erkek, Tanrıçanın
dinlerin yerleştiği dönemlere kadar uzanan ve hem çocuğu, hem sevgilisidir, ilerde efsanesi
Akdeniz yöresini kapladıktan sonra, bir yandan anlatılacak Attis'in ta kendisidir. Oturmuş, ya
kuzey ülkelerine, öte yandan Asya'nın içlerine da doğurmak pozunda olan tanrıça ise iki
dek yayılan, birçok ulus, uygarlık ve yanındaki iki aslana dayanmaktadır. Tıpkı çok
kültürlerde değişik adlarla anılıp hep aynı sonraki heykellerinde görüleceği gibi, "potnia
prototipe indirgenebilen Ana Tanrıça dininin theron" yani hayvanların kraliçesi, doğa
kaynağı Anadolu'dur. Bu su götürmez gerçek üstüne sonsuz egemenliğinin bir simgesi olarak
gün geçtikçe daha belirgin biçimde aslanı yanından ayırmamaktadır. Kalın kalça,
gözümüzün önüne serildiği halde, kültü dal meme, karın altının bir üçgen biçiminde
budak salmış bu tanrıça figürünün değindiği belirtilmesi gibi motifler analığı ve dişiliği
bilim dalları o kadar çoktur ki, araştırmaları simgelemek bakımından Kybele'den Artemis'e
bir tek ilgi merkezinde toplamak, elde edilen kadar büyük ana tanrıça imgelerinde
bulunmak tadır.
Bir de arkeolojinin daha değinmediği, merkezlerinden olan Manisa'daki Mesir
toprak üstünde oldukları için belki hiç bayramı ve bu bahar bayramında camiden
değinmeyeceği Kybele anıtları vardır ki, aşağıya halka bereket ve doğurganlık sağlayan
ilkçağda Phrygia diye tanınan bölgede yaygın macunların atılması Anadolu'nun yerlisi olan
bir alana dağılmış kır tapınaklarıdır. bir inancın süregelmesi olabilir. Yukarda
Eskişehir'le Afyon arasında ulaşımı zor bir sözünü ettiğimiz bilim kollarında işbirliği ve
yöredeki bu anıtlardan en çok tanınanı daha derine giden kıyaslamak araştırmalar bu
Yazılıkaya diye anılan Midas anıtıdır. Çoğu alanda çok yararlı olabilir.
ormanlarda, yeşillik arasında bir kayaya
Yazılı kaynaklarımıza gelince, Kybele
yaslanmış olarak, ya da düzlükte birkaç
gerek şiir, gerek düzyazıyla en çok sözü edilen
basamak üstüne kurulmuş olan bu anıtlar birer
tanrıçalardan biridir. Bu alanda bilgilerimiz
cepheden ibarettir. Üçgen biçiminde bir çatı,
Yunan yazarlarından çok, Roma yazarlarından
altında bir taş duvar, duvarın içinde de çokluk
gelmedir.
bir niş oyulmuştur ve nişlerin kimisinde ayakta
bir tanrıça heykeli görülmektedir. Tapınakların (1) ADLARI VE SIFATLARI.
bazılarında tanrıça heykelinin iki yanında ön Hiçbir mitolojide hiçbir tanrı Ana Tanrıça
bacaklarını tanrıçaya dayamış iki aslan vardır, kadar çeşitli adlarda adlandırılmamıştır. Bu ad
tanrıçanın da, aslanların da seks yerleri ve sıfat çokluğu Ana Tanrıçanın kaynağı
zamanla aşınmıştır. Buraya Ana Tanrıçaya Anadolu'da olmak üzere uluslarüstü bir nitelik
tapınmaya gelen duacıların Kybele'nin kazandığını kanıtlamaya yeter. Kültepe
simgelediği bereket ve doğurganlıktan pay tabletlerinde adına Kubaba olarak rastlanır,
almak için seks yerlerine dokunup onları Lydia'da adı Kybebe, Phrygia'da Kybele olarak
aşındırdıkları bellidir. Ev biçimindeki bu basit geçer, Hitit kaynaklarında Hepat diye
tapınaklar Phrygia'da Kybele dininin kentler adlandırılır. Komana Pontika (Tokat bölgesinde
dışına da taştığını, bütün doğayaı yayıldığını Gümenek) ve Kayseri yöresindeki Komana
gösterir. Bu cephe tapınaklarında dikkati Kappadokika (Kemer) kentlerinde adı çok eski
çeken bir nokta bunların Lykia'daki kaya bir Anadolu adı olan Mâ'dır. Sümer'de
mezarlarına çok benzemeleridir. İstanbul Marienna, Hitit'te Arinna, Mısır'da İsis, Syria'da
Üniversitesi Film Merkezince çevrilmiş olan bir Lat, Girit'te Rhea, Efes'te Artemis, italya'da
belgesel filmden tanıdığımız bu Kybele Nemi gölü bölgesinde Venüs, Ana Tanrıçanın
anıtlarının arkeoloji buluntularıyla ve başka aldırı değişik adlardır. Ayrıca bazı yer
bölgelerde rastlanan buluntularla adlarından üreme sıfatlara Yunanca meter,
karşılaştırılıp değerlendirilmesi Ana Tanrıça Latince mater sözcüğü eklenerek tanrıçanın
dinini aydınlatmaya yarayabilir. Sözü geçen bölgesel niteliği de dile gelmektedir: Sipylene
filmin asıl değeri de Ana Tanrıçayı Sipylos (Manisa) dağının, İdaia Girit'teki İda ve
Çatalhöyük'ten Roma çağına kadar her çeşit Troya'ya hâkim Kazdağının, Berekyntia
anıt ve imgeleriyle ortaya sermekle kalmayıp, Sakarya kıyısındaki eski bir kalenin, Steunene
Anadolu halk törelerinde bu inançtan kalma iz Aizani (Çavdarhisar) yöresindeki Steunos
ve etkileri de ortaya koymaya çalışmasıdır: (Kesikmagara) mağarasının tanrıçası olduğunu
Phrygia ırmağı Sangarios'un kaynağında; suya belirtir; bu sıfatlar arasında en yaygın olan da
çiçek ve özellikle menekşe atmakla kutlanan Dindymene adıdır ki Dindymos dağının
Attis, yani bahar şenliklerinden bugün de bir tanrıçası anlamına gelir. Anadolu'da ise
şeyler kalmıştır. Kybele'nin tapım Dindymos adını taşıyan üç dağ vardır, biri
Phrygia' daki Murat dağı, öbürü Mysia-Phrygia (Agdistis), onu Pessinus kralının (kimi
sınırındaki Kapıdağ, üçüncüsü de tanrıçanın en kaynaklarda kral Midas'ın) kızıyla evlenmek
önemli merkezi olan Pessinus'a yakın Günyüzü üzereyken düğün yerinde birden karşısına
dağıdır. Pessinus da eski adı Justinianopolis dikilerek çıldırtır ve kendi kendini hadım
olan Sivrihisar'ın biraz güneyinde, Gordium'un etmesini sağlar. Attis kendi kestiği
güneybatısındaki Balhisar'dır. hayalarından akan kanla toprağı sular,
bitkilerin fışkırmasına yol açar ve bir çam
Ana Tanrıçanın Pessinus'tan da daha eski
ağacına dönüşür.
bir tapım merkezi Komana şehridir, ya da
şehirleridir. Tarih kaynaklarından burada Toprak-bereket efsanelerinin hepsinde,
tapınılan tanrıçanın şimşek, topuz ve çift özellikle Adonis mythos'unda (Adonis) görülen
ağızlı baltayla simgelenen bir savaş ve zafer bu ölme-dirilme motifi, Kybele kültünde
tanrıçası olduğu anlaşılır, Yunanlılar bu birtakım vecit, kendinden geçme ve esrime
tanrıçayı savaş tanrı Ares'in çevresindeki Enyo hallerine kanşmakta ve Ana Tanrıça tapımının
ile, Romalılarsa Bellona ile bir tutmuşlardır. özünde olan bir çeşit kurban töreniyle
Bu niteliğiyle Ana Tanrıça'nın kültüyle gerçekleşmektedir. Attis erkekliğini keserek
Karadeniz bölgesinde merkezlenen kendini nasıl tanrıçaya kurban ettiyse,
Amazonlarla ilişkisi olduğu sonucuna varılır ki, Kybele'nin başrahibi de kanlı bir törenle kendi
anaerkil bir toplumun ürünü olan savaşçı eliyle kendini hadım etmek zorundaydı. Attis
Amazonları efsanelerin hepsi ister Artemis, efsanesinde simgelendigi gibi, akan kan ve
ister başka adlarla anılan Ana Tanrıçanın yitirilen erkeklik gücü daha evrensel bir
hizmetinde, ya da onunla ilişkili olarak nitelik kazanarak bereket ve canlılığın daha
gösterir (Amazonlar, Artemis). geniş bir alana, yani bütün doğaya geçmesini
sağlamaktadır. Gizemli cümbüşler, şenlikler
(2) NİTELİĞİ VE EFSANESİ
arasında yapılan bu eylem gene Anadolu'ya
Bütün bu isim ve sıfatlardan anlaşıldığı özgü ve bazı tarikatlarda bugün başka biçimde
gibi, tanrıça doğayı bütün canlılığı, de olsa yaşayan bir törenin ilk örneğidir.
verimliliğiyle simgeleyen evrensel bir nitelik
(3) TAPIMI VE TARİHİ.
taşımaktadır. Toprak ve bereketin kaynağında
olmaktan başka, her türlü uygarlığın da etkeni Yazılı kaynaklar bize Kybele'nin
olarak daha sonraki dönemlerde, Efes Pessinus'taki tapımı üstüne ayrıntılı bilgi verir.
Artemis'inde görülen kuleli taçları başında Tanrıçaya orada bir idol biçiminde tapınılırdı.
taşımakla bir de meter turrita ya da turrigera Bu idol bir "diopetes" yani gökten düştüğü ileri
(Lat. kuleli ya da kule taşıyan ana demektir) sürülen bir meteorit, bir kara taştı.
olur. Romalıların Magna Mater (Büyük Ana) Pessinus'taki tapınağı siyasal güçlerden
diye andıkları tanrıça analık vasfını da yalnız büsbütün bağımsız bir din merkezi olarak
insan alanında değil, doğal ve evrensel bir ilke yönetilirdi. Bu dinsel yönetimin başında iki
olarak canlandırır. başrahip bulunur, bunların biri Attis adını
taşır, Megabyzos adıyla anılan ikincisi dışardan
Aslında bir tek efsanesi vardır, bu
gelme olması şart koşulan bir yabancıydı. Bu
efsanede hem tanrıçada analık kavramının
iki kral-rahibin Attis efsanesinde anlatıldığı
nasıl anlaşıldığı dile gelmekte, hem de
gibi erkekliklerini tanrıçaya adamış olması
tapımının biçimi saptanmaktadır: Tanrıça Attis
gerekiyordu. Galloi diye anılan öbür rahiplerin
(ya da Attes) adlı bir delikanlıya tutkundur
de vecit halinde hadım edilmeleri töredendi.
Phrygia'da yerli bir kült olduğu bütün ülkeler onu bir Phrygia tanrıçası olarak
kaynaklardan belli olan bu rahip devleti tanırlar. Nitekim Yunan ve Roma çağında
özekligini bögeye gelip yerleşen bütün Kybele kültü bütün töreleriyle Phrygia
yönetimlere karşı korumuştur. Gerek uygarlığına özgü bir belirti sayılır.
Komana'da, gerekse Pessinus'taki tapım
Klasik çağlarda Yunanistan'ın ve
merkezleri Hititlerin Anadolu'da kurdukları
Anadolu'nun dört bir yanına dağılan Phrygia
egemenlik döneminde büyük Hitit kralıyla iyi
köleleri ve dilenci rahipleri hor görüldüğü
ilişkiler kurmuş, rahip krallar büyük kralın
oranda gizemli bir din ve kültünün temsilcileri
siyasal yönetimini tanımakla birlikte onun din
olmakla saygı ve gıpta ile karşılanırlar, çünkü
merkezlerine karışmasına hiçbir zaman izin
Phrygia evrensel bir dinin merkezi olduğu
vermemişimin Phrygia dışardan gelme
kadar Yunanlılara yön veren bir sanatın,
ulusların iki kez saldırısına uğramıştır, biri İ.
müziğin ve bir de yaşam biçiminin, kılık
Ö. 1200 yıllarında Friklerin, ikincisi İ. Ö. 686
kıyafetin kurucusu, öncüsüdür. Phrygia
(ya da 676) sularında Kimmerlerin bölgeye
uygarlığı Ege kıyılarını kapladıktan sonra,
yayılmasıdır. Her iki saldırıda da Ana
Phokaialılarla Fransa'ya kadar da yayılır,
Tanrıçanın tapım merkezi uluslarüstü niteliğini
Marsilya'yı kuran göçmenlerin yeni yurtlarına
koruyarak bağımsızlığını ve din devleti olarak
taşıdıktan törelerin arasında bugüne dek
etkisini sürdürmek yolunu buluyor. Aynı süreç
Fransa cumhuriyetinin benimsediği Phrygia
Efes'teki Artemision'da da görülür, İonyalı
başlığı da yok mudur? Phrygialı olmak kültür
kolonistler din merkezine dokunmak şöyle
bakımından yetkin, üstün olmak anlamına
dursun, burada egemen olan tanrıçayı
gelir ve bu Roma imparatorluğu çağına kadar
benimseyip tapımını sürdürürler. Friklerle
süregelecektir.
tanrıçanın kaynaşması dikkati çeken bir
İlyada'da Kybele'nin adı hiç geçmediği
süreçtir: Ana Tanrıça kültünün yerli olup
halde, Phrygialılardan söz edilir: Bunlar Troya
Phrygia bölgesini ele geçiren ve yöreye adını
savaşında Troyalılara yardıma gelir (İl. II,
veren ulustan çok daha eski olduğu bütün
862):
kanıtlardan anlaşıldığı halde, tanrıça bu yeni
siyasal gücü ve etnik topluluğu öylesine
etkilemiş ki, tarihe Kybele bir Phrygia Askanios yönetir Phrygia'lıları,
tanrıçası olarak geçmişti. Phrygia krallarından uzak Askania 'dan gelmişlerdir onlar...
Midas'ın da, Marsyas'ın da Ana Tanrıça ile yakın
ilişkileri tarihe geçmiştir. Midas tanrıçanın
oğlu olmakla, Pessinus'taki tapınağını Askania Limne hem Gemlik, hem de
kurmakla övünüldü. Kimmerler de Phrygia Burdur gölünün adıdır. Uzak Askania dendiğine
devletini yıkar, ama Ana Tanrıça kültünü göre bu savaşçıların geldiği yöre Burdur
ortadan kaldıramazlar. Tersine bu tapım daha bölgesi olsa gerek. Ana Tanrıça üstüne en
çok Lydia yöresine kaydıktan sonra, zengin buluntuları sağlayan Hacılar da
Metragyrtoi diye anılan dilenci rahipler Burdur'a yakın değil midir?
Akdeniz çevresine yayılır ve birer misyoner Phrygialılardan kral Priamos kendisi de söz
gibi davranarak Ana Tanrıçanın mistik ve eder, Helene'ye anlatır (İl. III, 184 vd.):
gizemli dinini dört bir yana tanıtırlar. Öyle ki
Ana Tanrıça kültü Phrygialılardan çok eski
olduğu halde, bu dini benimseyen bütün Eskiden bağlık, bahçelik Phrygia'ya
gitmiştim, sonuçlar doğurmuştur. İ. Ö. 204 yılında
atları dörtnal giden bir sürü Phrygia'lı Pessinus'taki meteortaşı törenle Roma'ya
görmüştüm... aktarılmış ve Palatinus tepesine tapınağı
Orduları yayılmıştı Sakarya 'nın kıyılarına. kurulan Magna Mater'in şerefine Megalensia
Amazonlar gelmişti hani, erkek gibi, işte o
denilen bayramlar kutlanmaya başlamıştır. Bu
gün,
olay da kritik bir döneme rastlar: Roma Afrika
aralarına savaş ortağı almışlardı beni...
seferlerine çıkmak üzeredir, imparatorluğu
kurmaya yol açacak yayılma politikası
Phrygia'nın bir Amazon saldırısına yürürlüğe girmektedir. O sırada Roma'da bir
uğraması, Priamos'un da Phrygialıların taş yağmuru olur, halk heyecana kapılır, yeni
yardımına koşması anlamlı, ama İlyada'dan ve daha köklü inançlara özlem duyulmaktadır.
sonraki metinlerde Troyalıların Phrygialı diye Magna Mater bu gereksinmeyi karşılamış
anılması büsbütün ilginç ve dikkat çekici bir olacak ki, yeni dini kutlamakta şairler ağız
yöndür. Bir kültür taşıyıcısı olarak birliği ederler. Yeni efsaneler doğar: Ana
Phrygialıların Troyalıları da simgelemek için Tanrıça taşını Tiber'den yukarı taşıyan gemi
kullanılmaları ne zaman ve nasıl başlar? birden karaya oturur, o sırada Ana Tanrıçanın
Herhalde şairler, özellikle tragedya yazarları sesi duyulur: Temiz, afif ellerle şehre
şiir dilinde bu iki ulus adını karıştırmışlardır, alınmasını ister, derken Claudia Quinta adlı bir
ama bu olay sonradan çok önemli sonuçlar kız ortaya çıkar ve tanrıçaya yakarır,
doğurmuş, Roma'nın Aineas'ı kurucu ata olarak kirletildiği, kız oğlan kız olmadığı ileri
benimsemesiyle Phrygia uygarlığını da sürülmektedir, tanrıça afifligini kanıtlamak
kültürünün kaynağı saymış, Ana Tanrıçanın da için gemisinin kendi eliyle çekilmesine izin
bu kültür göçüyle birlikte Roma'ya alınmasını versin. Gerçekten de öyle olur, Claudia
sağlamıştır. Magna Mater'in Roma'ya nakli din halatları eline alır ve gemiyi Tiber'den yukarı
tarihinde eşine rastlanmayan bir olaydır. Roma şehrine kadar çeker. Kybele'nin
Ondan önce Atina Ana Tanrıçayı çağırmış, Phrygia'dan gelme tef, zil ve davul gibi
kültünü sınırları içine almakla geçirdiği bir çalgılarla, coşkun danslarla kutlanan törenleri,
bunalıma çare bulunacağına inanmıştır: rahiplerinin hadım oluşu, Attis efsanesinin bu
Peloponez savaşı denilen iki büyük Yunan törenlerde ve gizemlerde yinelenmesi Roma
şehrinin, Atina ile Sparta’nın amansız ve şairlerini öylesine etkilemiş, esinlendirmiştir
sonsuz savaşında Atina'lılar Phrygia'nın Ana ki, Kybele-Attis efsanesini konu edindikleri
Tanrıçasını getirterek şehirlerinde ona büyük şiirlerinde tanrıçanın Galli adlı rahiplerine
bir tapınak kurmuşlar, onu Demeter'le atıfla "galliambus" diye coşkun bir vezin de
birleştirip bir devlet tanrıçası olarak uydururlar. Ama Ana Tanrıça sanat yönünde
benimsemişlerdir. O sıralarda Delphoi tanrısı çığır açmakla kalmaz, Anadolu'nun kapılarını
Apollon'un rahipleri bu olayı desteklemiş açmıştır, yalnız uygarlık ve kültür merkezi
olacak: Tanrının kâhinleri, Sibylla'lar sayılan Anadolu'nun değil, bütün doğu Akdeniz
Anadolu'dan gelmeydi, iki tanrı ve iki din çevresinin. Roma ile Anadolu arasında kültür
arasında bağlantılar tarih öncesi çağlara dek köprüsü kurulmuştur, birkaç yıl sonra Romalı
uzanmaktaydı (Sibylla). komutan Manlius, Sipylos eteğindeki
Magnesia'da (Manisa) Syria kralı III. Antlokhos'u
Gene Sibylla kitaplarının önerisiyle Ana
yenip Orta Anadolu'ya ordusuyla ayak basınca
Tanrıça'nın Roma'ya getirilişi derin siyasal
Romalıları Pessinus tapınağının rahipleri
coşkun sevinç gösterileriyle karşılar. Bundan Birinci türden Hesiodos Theogonia'da şöyle
sonradır ki Roma Bergama krallığını miras söz eder (Theog. 139 vd.):
yoluyla elde eder ve Anadolu'ya egemenliğini
kurmakla bölgede çığır açıcı bir dönemin
Sonra Toprak Kyklop'ları doğurdu, azgın
başlamasını sağlar. Denebilir ki Romalılara
yürekli,
doğunun kapılarını açan Anadolu'nun yerlisi ve
Brontes'i, Steropes'i ve belalı Arges'i
simgesi olan Ana Tanrıçadır. Onunla ilişki
(ki bunlar vermiştir Zeus'a şimşekleri,
kurup Batı ile Doğu arasında köprü atmak ve yıldırımı).
kültürünün yoksun olduğu bir temeli kültür Her bakımdan tanrıya benziyordu bunlar
beşiği Anadolu'da arayıp bulmak Roma'nın ama bir tek gözleri vardı alınlarında.
siyasal dehasına bir örnektir. Başta Augustus Yuvarlak tek gözlerinden geliyordu adları,
olmak üzere imparatorların hepsi hiç zorlu, başarılıydılar hep yaptıklarında.
tükenmeyen bir özü gelip Anadolu'dan
almışlardır. Eşsiz bir uygarlık ve kültür
Uranos'un yeraltına kapattığı bu devleri
temeline oturtmayı başardıkları kültürleri
hemsoyları Yüzkollularla birlikte yeryüzüne
böylece hem italya'da, hem Anadolu'da
çıkarır ve Titanlara karşı savaşta silah arkadaşı
geliştikçe gelişmiştir. Bunun simgesi de
olarak kullanır.
binlerce yıl öncesi gibi Roma'nın egemenlik
çağında da gene aynı tanrıça, hangi adla Hades'e görünmez kılan başlığı, Poseidon'a
anılırsa anılsın, Anadolu'nun büyük Ana da üç dişli yabayı veren bu devlermiş.
Tanrıçasıdır. Kykloplar üzerine başka efsaneler de anlatılır:
Apollon Kykloplara düşman kesilir, çünkü oğlu
Kydippe. Asklepios insanları ölümden kurtarıyor diye
Kleobis'le Biton'un anneleri, Hera rahibesi Zeus'un öfkesine uğrar ve Kyklopların
(Kleobis). yıldırımıyla öldürülür. Apollon baştanrı Zeus'a
el kaldıramadığı için Kyklopları öldürmeye
Kydnos. kalkışır. Zeus buna kızar, bir an oğlu Apollon'u
Kilikya'da bugün Tarsus çayı diye anılan Tartaros'a atmayı düşünür, sonra bu kadar ağır
ırmağın tanrısı. Ana tarafından İapetos'un bir cezadan vazgeçip onu bir yıl için sığırtmaç
torunu sayılır. Kydnos'un Parthenios adlı bir olarak Admetos'un yanına yollar (Admetos,
oğlu varmış, Kydnos ırmağının denize Asklepios, Apollon). Bu efsanede Kykloplar
döküldüğü yerde bir şehir kurup ona Parthenia ölümsüz tanrılar değil, ölümlü yaratıklar
demiş. Bu şehir bugünkü Tarsus'tur. olarak gösterilmiştir.
(3) Tanrı Ares'le Pelias'ın kızı Pelopeia'nın Aphrodite'ye verilen bir ek ad. Tanrıçanın
oğlu. Kyknos, zalim bir eşkıya imiş, Delphoi'ye denizin köpüklerinden doğunca ilk vardığı yer
gelen yolcuları durdurur, öldürür ve ölülerini Kythera adası olduğu için (Aphrodite).
babası Ares'e sunarmış. Apollon bu işten
bıkmış ve yiğit Herakles'i Kyknos'la çarpışmaya Kyzikos.
göndermiş. Herakles eşkıyanın hakkından Kapıdağ yarımadasının batı koyunda
gelmiş, ama Ares oğlunun öcünü almak üzere bulunan Kyzikos şehri (bugün Balkız) ilkçağda
yeryüzüne inince, onu da kalçasından Marmara'nın en zengin ve işlek limanlarından
yaralayarak Olympos'a dönmeye zorlamış. biriydi. Kurucusu Kyzikos'un efsanesi
Argonaut'lar seferiyle ilgili olarak anlatılır
(4) Phaethon'un arkadaşı Kyknos adlı bir
(Argonaut'lar). Kyzikos tanrı Poseidon'dan
adam varmış, Phaethon ölünce öyle güzel bir
türemiş olan Dolionların kralıymış.
sesle ağıt yakmış ki Apollon tanrı onu kuğu
Argonaut'lar şehre geldiklerinde kral, kâhin
kuşuna döndürmüş. Kuğu kuşlarının ölmeden
Merops'un kızı Kleite ile yeni evlenmişmiş.
ötmesi de ondanmış.
Kyzikos Argonaut'ları iyi karşılamış, yedirmiş,
içirmiş, yanlarına bol kumanya da vererek
Kylabras.
ugurlamış. Ne var ki Argo gemisi yola çıktıktan
Lykalı bir çoban. Phaselis (Tekirova)
sonra büyük bir fırtınaya tutulmuş, gece vakti
şehrinin kurulacağı yerde tarlaları varmış,
bir karaya varmışlar, ne bilsinler ki orası az
oraya şehir kurmaya gelen Lakios bu tarlaları
önce ayrıldıkları Dolionların ülkesi dir.
tuzlu balık karşılığında satın almış (Lakios).
Dolionlar bunları korsan sanarak saldırı ya
Sonraları Phaselis halkı Kylabras'a bir tapınak
geçmişler, kıyasıya bir savaş olmuş, savaşa
kurmuş, sunu olarak da tuzlu balık adarlarmış
kral Kyzikos da gelip katılmış ve İason'un
Kylabras'a.
elinden can vermiş. Sabah olunca bir de
bakmışlar ki korkunç bir yanılgıya düşmüş
Kyrene.
herkes. Argonaut'lar üç gün, üç gece yas
Kyrene, Peneus ırmağının torunu olan
tutmuşlar Kyzikos'un ölüsüne, sonra törenle
Tesalyalı bir nympha'dır. Pindos dağının
gömmüşler onu. Bu arada Kleite kederinden
eteklerinde sürüleri bekler ve öyle güçlü
asmış kendini. Kyzikos'un kral olduğu şehre de
kuvvetlidir ki, vahşi hayvanlarla boy ölçüşür.
adı verilmiş Kleite'nin ölümüne nympha'lar o
Günün birinde silahsız olarak bir aslanla
kadar ağlamışlar ki, gözyaşlarından bir kaynak
dövüşüp onu alt edince, güreşe tanık olan
fışkırmış, ona da Kleite adı verilmiş. İlginç bir
Apollon Kyrene'ye âşık olur. Hemen Kentaur
nokta da şu ki, Argonautlar efsanesinde
Kheiron'a gidip bu kızın kim olduğunu Öğrenir
Kyzikos'tan ayrılmadan önce gemicilerin şehre
ve Kyrene'yi altın arabasına bindirdiği gibi
hâkim olan Dindymos (Kapıdağ) üstüne bir
Libya'ya kaçınr. Orada Kyrene adını alan bir
Kybele heykeli diktikleri ve fırtınayı ancak bu
altın saraya yerleştirir. Kyrene'nin Apollon'dan
yoldan dindirebildikleri söylenmektedir.
bir oğlu olur, Aristaios adlı bu çocuğu Hera
tanrıçayla Toprak Ana büyütürler (Aristaios).
L
Labdakos. Laertes.
Kadmos'la Harmonia'nın torunu, Laios'un Odysseus'un babası. Oğlu Troya savaşına
babası ve Oidipus'un dedesi (Tab. 19). Thebai gidip dönmeyince derin bir yas kaplar
kralı olan Labdakos adını bütün soyuna Laertes'in yüreğini, İthake sarayından ayrılır,
vermiştir, Oidipus da Labdakos oğlu diye gider bağlarında herkesten uzak, çobanları ve
anılır. bahçıvanlarıyla birlikte yoksulluk içinde yaşar.
Odysseus'un ölüler ülkesinde rastladığı anası
Labrandos. Antikleia oğluna babası Laertes'in ne büyük
Labrandos Kuretaların biridir. Arkadaşları acılar içinde kıvrandığını anlatır (Antikleia).
Panamoros ve Palaksos'la birlikte Karia İthake'de Laertes'in sözü geçmez bile,
bölgesine gelir ve oradaki Labranda şehrine saraydaki rezalete karışmaz, malının,
adını verir. Labranda bugün Selimiye'nin biraz mülkünün Penelopeia'nın taliplerince tüketilip
yok edilmesine karşı koyacak güçte değildir.
Hele karısı Antikleia da canına kıyınca Laertes
kuzeyinde Türbe adlı bir kasabanın yerinde canlı bir cenaze oluverir. Penelopeia ona
bulunuyordu. sözde kefen dokur, her gün dokuduğu ve gece
söktüğü bezin Laertes'e kefen olduğunu
Labyrinthos. söyleyerek talipleri oyalar. Odysseus dilenci
Labyrinthos, sonsuz ve girift dehlizlerden kılığında İthake'ye ayak basınca babasının
meydana gelen bir yapıya verilen addır. yürekler acısı halini çoban başı Eumaios'un
Mısır'da bu çeşit yapılar yeraltında mağaralar ağzından haber alır. Ama ona ancak talipleri
kazılarak yapılırdı ve çokluk kral mezarı olarak öldükten sonra, Odysseia'nın yirmi dördüncü
kullanılırdı. Yunan mythos'unda bu kelime ve son bölümünde görünür. Homeros bu
Girit kralı Minos'un ünlü mimar Daidalos'a buluşmayı şöyle anlatır (Od. XXIV, 226 vd.):
yaptırdığı ve içinde Minotauros'u sakladığı yapı
için kullanılır. Labyrinthos kuruluşundan da
anlaşıldığı gibi Yunanca bir kelime değil, Odysseus yalnız babasını buldu bakımlı
bahçenin içinde,
Anadolu dillerinden üremedir. Girit'e de
çapalıyordu ihtiyar adam bir ağacın dibini,
oradan gelmiş olsa gerek. Girit Labyrinthos'u
entarisi eski ve yamalı ve pimpisti,
yeraltında değil, yer üstünde yapılmış bin bir
yamalı sığır derileri bağlamıştı
oda ve koridordan kurulu çapraşık bir yapıdır.
bacaklarına,
Efsaneye göre Minotauros'u öldürmeye giden sıyrıklardan korunmak içindi, dizlik yerine,
Theseus'a Ariadne bir yumak iplik vererek ellerinde eldiven vardı dikenler batmasın
onun Labyrinthos'a girdikten sonra yolunu diye,
şaşırmadan çıkmasını da sağlamıştır (Daidalos, başında da soğuğa karşı keçi derisi bir
Ariadne). takke,
Lapith'lerin en başta gelen soyunun atası kuşaktan kuşağa aktarılır. Ev Larlarından başka
ırmak tanrı Peneus'tur. Peneus Kreusa (ya da kamu Larları vardır, bunlar Roma halkının
Philyra) ile evlenmiş, iki oğlu, bir kızı olmuş, topluca yaşadığı yerleri korur. Larlar bir
bu kız Apollon tanrıdan gebe kalarak bir oğul ellerinde bereket boynuzu taşıyan, kısa rubalı
doğurmuş, adı Lapithes. Bu Lapithes'in kendisi ve bir ayaklarının üstünde dönen delikanlılar
Likhas.
Lityerses.
Herakles'in arkadaşı ve habercisi. Yiğit onu
Phrygia kralı Midas'ın oğlu. Ekin biçmede
Deianeira'dan yeni bir gömlek almaya gönderir
onun üstüne yokmuş ve babasının kral olduğu
bölgeye kim gelse onu yarışmaya çağırır, Gittiler ossaat buluştular lotos yiyen
istemese de onu döve döve çalışmaya adamlarla,
zorlarmış. Eli çok çabuk olduğundan bizim dostlara hiçbir kötülük düşünmedi
Lykos.
Lykaon.
(1) Kadmos soyundan olan Thebai kralı.
(1) Priamos'la Laothoe'nin oğlu,
Antiope'nin amcası. Lykos, karısı Dirke ile
Polydoros'un kardeşi. Kaderi onunki kadar
Antiope'ye eziyet ederler. Antiope'nin de
acıdır. Patroklos öldükten sonra, Akhilleus
Zeus'tan olan İkizleri Amphion ve Zethos
savaşa katıldığı zaman, Skamandros kıyısında
analarının öcünü almak için Lykos'u öldürürler
öldürüp öldürüp ırmağa attığı kurbanlardan
(Antiope, Amphion).
biri de Lykaon'dur (İl. XXI, 34-135),
(2) Argonautlar efsanesinde adı geçen
(2) Pelasgos'un oğlu. Arkadya kralı Lykaon
Maryandyn'ler kralı. Lykos Argonautları batı
elli oğul babasıymış, ama tanrı saygısı, tanrı
Ege kıyılarında bulunan ülkesine vardıklarında
korkusu yokmuş ne kendinde, ne oğullarında.
iyi karşılar, konuklar ve ölen İdmon'la Tiphys'i
Zeus onları denemek istemiş bir gün: Yoksul
gömmelerine yardım eder, giderek kendi
bir köylü kılığına girerek Lykaon'un sarayına
oğlunu ölen dümencinin yerini tutmak üzere
konuk olmuş, kral da bu adamın bir tanrı olup
yanlarına verir. Argonautların Amykos'u
olmadığını anlamak için insan etinden
öldürmeleri bu zorbanın düşmanı olan Lykos'un
yemekler çıkarmış karşısına. Baştanrı büyük
çok hoşuna gitmişti (Argonautlar).
bir öfkeye kapılarak masayı devirmiş ve
şimşekler çakarak Lykaon'un oğullarını
Lykurgos.
yıldırımla çarpmış, yalnız birini sağ bırakmış,
Lykaon'un kendisini de bir kurt haline Trakya kralı Lykurgos'tan İlyada'da söz
getirdikten sonra sağ kalan oğlunu tahta edilmektedir. Savaş sırasında Akha yiğidi
Diomedes karşısında Bellerophontes'in torunu
Lykialı yiğit Galukos'u görünce bir tanrı sanır Anadolu'dan geldiği açıkça belli olan bu kült
onu ve tanrıya karşı savaşmanın sakıncalarına özellikle kuzey Yunanistan'a yerleşmekte
örnek olarak Lykurgos'un serüvenini anlatır (İl. güçlük çekmiş olsa gerek. Tragedya
VI, 130 vd.): yazarlarının biraz değişik motiflerle ele
aldıkları Lukurgos efsanesi bu gerçeği dile
getirmektedir.
Dryas’ın oğlu güçlü Lykurgos bile
onlarla kavgaya tutuşunca yaşamadı.
Lynkeus.
O bir gün, kutsal Nysa dağında
kovalamaya kalkıştı Dionysos 'un Elli Aigyptosoğullarından biri. Danaos kızı
sütninelerini, Hypermestra'nın kocası. Babalarının buyruğu
dayak yediler yiğit öldüren Lykurgos'un üzerine Danaos kızları gerdeğe girdikleri gece
üvendiresiyle, kocalarını hançerledikleri halde, yalnız
o vakit Dionysos'un ödü koptu, Hypermestra Lynkeus'u öldürmez.
denizin dalgalarına attı kendini, Hypermestra'nın kocasını esirgemesinin nedeni
Lykurgos 'un homurtusundan bir titreme çeşitli yorumlara uğramıştır: Kimine göre
almıştı Dionysos 'u,
Hypermestra Lynkeus'a tutulmuş, kimine göre
Thetis de hemen çekti onu içine.
de adam öldürmeyi başaramadığı ve Lynkeus
Rahat yaşayan tanrılar kızdılar o zaman.
kızlığına saygı gösterdiği için ona
Kronos'un oğlu kör etti Lykurgos'u,
kıyamamıştır. Danaos kızı Hypermestra'yı baba
üstelik çok da yaşamadı o,
ölümsüzlerden tiksindirmişti kendini. sözü dinlemedi diye mahkemeye vermiş, ama
Aphrodite'nin yardımıyla kız kurtulmuş,
Lynkeus'la evlenmiş ve Abas'ı doğurmuştur
Dionysos'la ilgili birçok efsaneler şarap (Hypermestra, Danaos Kızları).
tanrının ve kültünün benimsenmesine karşı
gösterilen tepkileri dile getirir (Pentheus).
M
Davaya bakan yargıç suçlamayı yerinde
Maia. görmüş ve tanrıyı Miletlilere ceza ödemeye
Atlas'la Pleione'nin kızı. Pleiad mahkûm etmiş. Irmak tanrının tapınağında
yıldızlarından biri (Tab. 7). Maia, Arkadya'nın para çok bol olduğu için bu cezayı rahipleri
Kyllene dağında tanrı Zeus'la birleşerek tanrı adına kolaylıkla ödemişler, ama koca
Hermes'i doğurmuştur (Pleiadlar, Hermes). ırmak limanları millerle boğmayı gene de
Maia, Zeus'la Kallisto'dan doğma Arkas'a sürdürmüş.
sütninelik ettiği için Hera'nın hışmına uğramış
ve ancak yıldız olarak göğe çıktıktan sonra Mainad'lar.
rahat etmiştir (Arkas). Mainas sözcüğü aslında Yunanca
"mainomai" fiilinden türemiş bir sıfattır. Tanrı
Roma'da Maia adlı eski bir tanrıçaya
etkisiyle kendinden geçen, coşup taşan ve
tapınırlardı, bu tanrıça sonraları Yunan dininin
doğaya, tanrıya karışarak öbür insanlarca
etkisi altında Hermes'in anası Maia ile bir
çıldırmış gibi görünen bir kişi, özellikle bir
tutulmuş ve mayıs ayı kendisine adanmıştır.
kadın için kullanılır. Mainas, çoğulu Mainades,
Menderes ırmağının miller taşıyarak, eski Homeros'un doğup büyüdüğü bölgeye atıf olsa
Menoitios. Merope.
(1) İapetos'la Klymene'nin oğlu, Pleiadlardan biri. Korinthos kralı
Prometheus, Epimetheus ve Atlas'ın kardeşi Sisyphos'la evlenir ve Glaukos'a ana olur
(Tab. 3). Bu Titan öbür kardeşleri gibi gururlu (Pleiadlar).
ve kendini beğenmiştir. Bu yüzden Zeus onu,
"duman duman yıldırımlarıyla vurarak Metaneira.
Erebos'un karanlıklarına yollar" (Hes. Theog.
Eleusis kralı Keleos'un karısı. Demeter'i
510-515).
evinde hizmetçi olarak çalıştırır (Demeter).
(2) Aktor'la Aigina'nın oğlu, Patroklos'un
babası (Tab. 21). Aigina tanrı Zeus'tan Aiakos'u Metis.
doğurduktan sonra Aktor'la evlenip Menoitios'u Adı akıl, us, bilgelik anlamına gelen Metis,
dünyaya getirir, böylece Aiakos'la Menoitios Okeanos'la Tethys'in kızı, yani ikinci kuşak
üvey kardeş olurlar. Akhilleus'la can yoldaşı tanrılardandır (Tab. 4). Zeus'un ilk eşi
Patroklos arasındaki kan akrabalığı da buradan olmuştur: Bir efsaneye göre Kronos'un yuttuğu
gelmedir. Menoitios, oğlu Patroklos kaza ile çocukları kusmasını sağlayan ilacı Zeus'a veren
bir arkadaşını öldürünce onu Peleus'un yanına odur. Zeus onunla birleşip Athena'ya gebe
gönderir. Akhilleus'la Patroklos da bir arada bırakınca, Uranos'la Gaia tanrıyı uyarmışlar,
Metis'ten doğacak bir erkek çocuğunun bağlayarak kral Midas'a götürürler. Bakkha
kendisini tahttan atıp yerine geçebileceğini sırlarına ermiş olan Midas Silenos'u hemen
bildirmişler, bunun üzerine de Zeus Metis tanır ve onu on gün, on gece sarayında
tanrıçayı yutmaya karar vermiş. Yuttuktan konuklayıp yedirir, içirir, sonra da İhtiyar
sonra Athena'yı kafasından doğurmuş yoldaşını tanrıya götürür, verir. Dionysos buna
(Athena). o kadar sevinir ki, Midas'a dilediğini vereceğini
söyler. Midas da her dokunduğu şeyin altın
Midas. olmasını diler. Tanrı bu dileğin ne kadar yersiz
Midas efsanede olduğu kadar tarih ve ve tehlikeli olduğunu anlar, ama söz vermiştir
arkeoloji kaynaklarında da adı geçen bir bir kere. Midas sarayına dönerken yolda
Phrygia kralıdır. Phrygia'da bulunmuş birçok kopardığı bir dal altın olur, yerden topladığı
anıtlar bugün de onun adını taşır, birçok bir çakıl taşı altın olur, kopardığı bir buğday
efsane ve masallar anısını yansıtır. Bu başağından altın taneleri dökülür, buna
efsanelerin hepsi bölgeye özgü nitelikte ve fazlasıyla sevinir, ne var ki sofrasına oturup
Ana Tanrıça Kybele'nin kültüyle ilgili ekmeği ağzına götürüp, şarabı dudaklarına
görünmektedir. degdirince ekmek de, şarap da altın külçesine
dönüşür ve bu böyle gider, ta ki kral
Herodot'a göre Midas, Phrygia'nın birinci
dileğinden vazgeçip tanrıya bir daha yakarsın.
kralı ve Gordium'un kurucusu sayılan
Bakkhos Midas'ı bağışlar, ona Sardes'e
Gordias'ın oğludur. Gordias'ın Ana Tanrıça ile
gitmesini, Paktolos (Sart) deresinin kaynağına
birleşmesinden, doğduğu söylenen Midas
dek çıkmasını ve topraktan fışkıran sularla
büyüyünce Kybele'nin başrahibi olmuş ve
başını ve ellerini yıkamasını buyurur. Kral da
tanrıçanın Pessinus'taki büyük tapınağını
öyle yapar ve ırmak sularında arınır, ama o
kurmuş. Midas’ın ilişkisi yalnız Kybele ile de
gün bugün Paktolos altın pulları
değildir, Kybele gibi Anadolu toprağına özgü
sürüklemektedir, altın diyarı Sardes'in
şarap tanrısı Dionysos'a da yakından bağlıdır.
zenginliği de oradan.
Midas üstüne anlatılan efsanelerin hepsinde
bu Phrygia kralı Dionysos'un bağışladığı Plutarkhos bu efsaneyi biraz başka
nimetlerden fazlasıyla pay almış, tanrının biçimde anlatır: Midas ülkesinin uzak bir ilini
peşinden giden alaya karışmış, sırlarına ermiş, gezmeye gitmiş, bir çölün ortasına düşmüş,
yoluna baş koymuş ve bölgesel törelerini içecek bir damla su bulamamış, Toprak Ana
savunan bir kişi olarak canlandırılmaktadır. Bu acınır, ona, çölün ortasında bir kaynak
efsanelerin yalnız Phrygia'yı değil, Lydia ve fışkırtmış, ama Midas kaynağa yaklaşıp su
Karia gibi Ege'nin geniş bir bölgesini içmeye yeltenince suyun altına dönüştüğünü
kapladıkları da dikkati çeker. görmüş. Bu kez kral tanrı Dionysos'a yakarmış,
Dionysos da kaynaktan saydam bir su akmasını
Ovidius'un "Değişimler"de anlattığı bir
sağlamış. Bu kaynağa Midas Pınarı denmiş.
efsanesi şöyledir: Silenos tanrı Dionysos'un
alayında ihtiyar, sarhoş bir satyr'dir, bir gün Kral Midas'ı asıl ünlü kılan masal
tanrı Phrygia ve Lydia dağ ve koruluklarında kulaklarıyla ilgili masaldır. Ovidius bunu tanrı
dolaştığı sırada Silenos uyuyakalır ve Pan'ın Apollon'la yarışmasına atıf yaparak
Bakkhalarla Satyr'ler onu sızdığı yerde anlatır, başka efsanelerde Apollon'la yarışan
bırakarak uzaklaşırlar. Köylüler onu bulur ve Pan değil, Marsyas'tır. Kral Midas bir gün
boynunda taşıdığı çiçek çelenkleriyle Tmolos (Bozdağ) dağının yamaçlarında
dolaşırken Apollon'la Pan'ın (ya da Marsyas'ın) kurutup normal insan kulağı biçimine sokunca,
yarıştıklarını ve bu yarışmaya yargıç olarak Midas halkın gözünde bir kahraman olmaktan
dağ tanrısı Tmolos'u seçtiklerini görür. Midas çıkar, halkı aldatan bir yalancı oluverir. Öyle
Apollon'un lyra'sını da, Pan'ın (ya da ki bahtsız kral yerlere kapanıp tanrıdan eşek
Marsyas'ın) kavalını da dinler. Ne yapsın ki kulaklarını geri istemek zorunda kalır.
kaval sesini daha çok beğenir. Bozdağ Dilmen'in piyesi bir efsanenin nasıl yeni yeni
eteklerinde bir dolaştınız mı, Sardes yorumlarla genişletilip yaşatılabilecegine
Tapınağının karşısında yükselen o bakır rengi örnektir.
dağa hiç baktınız mı bilmem, ama oranın
havasını, çevresini biliyorsanız, siz de Miletos.
Apollon'un sazına degil, Marsyas'ın kavalına Milet şehrinin kurucu kahramanı. Efsaneye
ödül verirsiniz eminim O çevreye başka ses göre Apollon'un oğludur. Girit'te doğmuş ve
yakışmaz çünkü, doğa kıvır kıvır koyun Minos onu Girit'ten sürmüş, Anadolu'ya gelince
sürülerini de, kavalıyla çobanını da de Maiandros ırmak tanrının kızıyla evlenmiş.
kendiliğinden yaratır gibidir. Her neyse Tmolos Kaunos'la Biblys'in babası sayılır. Başkaca bir
Apollon'a vermiş ödülü, ama yarışmaya tanık efsanesi yoktur.
olan Midas hiç gerekmezken kavalı daha çok
beğendiğini söylemiş. Apollon tanrı cezayı Minerva.
Marsyas'a vermiş, ama Midas'tan da öcünü Tanrıça Athena'nın Latince adı. Minerva
almış: Kralın kulaklarını uzatıp uzatıp eşek İtalya'nın yerlisi olmasa gerek. İlkin
kulağına çevirmiş. Midas eşek kulaklarını Etrüsklerin, sonra da Yunanlıların etkisiyle
Phrygialıların sivri külahı altında bir süre Roma'nın başlıca üç tanrısından biri olmuştur.
gizlemiş olsa gerek, berberi olmasa, belki İupiter, İuno ve Minerva Capitolium üçlüsü
sonuna dek gizleyebilecekti, ama her gün diye anılırdı. Kendine özgü bir efsanesi yoktur.
saçını, sakalını tıraş eden berber görmüş eşek
kulaklarını, kimseye açmadığı bu sırdan Minos.
kurtulmak için toprağa bir delik kazmış ve Zeus'la Europe'nin oğlu, Sarpedon'la
içine eğilerek, "Midas'ın kulakları eşek Rhadamanthys'in kardeşi sayılan efsanelik
kulaklarıdır" diye fısıldamış. Ama kazma Girit kralı (Tab. 11 ve 15).
vurduğu yerin çevresinde ossaat otlar,
Minos Girit tahtına çıkmak isteyince üç
kamışlar bitmiş, bunlar yel estikçe dile
kardeş arasında kavga kopmuş, ama Minos
gelerek, "Midas'ın kulakları eşek kulaklarıdır"
tanrıların kendisinden yana olduklarını ileri
diye yankılanmaya başlamışlar.
sürmüş, bunu tanıtlamak üzere de Poseidon
Bu efsanenin öyle yerli bir havası var ki tanrıdan bir dilek dilemiş, denizden bir boğa
çağdaş tiyatro yazarlarımızdan Güngör çıkarmasını istemiş, bu boğayı da sonra gene
Dilmen'e bir piyes esinlemiş. "Midas'ın tanrıya kurban etmeye söz vermiş. Dilediği
Kulakları”nda Dilmen eski efsaneye bir motif gibi olmuş, denizden köpükler gibi ak bir boğa
daha katar, Midas kulaklarından korkmakta, çıkagelmiş. Minos boğayı almış, tahta
utanmaktadır, ama ne zaman ki bu korkuyu oturmuş, ama hayvanı tanrıya kurban etmeyi
yenerek halkının karşısına çıkar, uzun kulakları unutmuş. Güzelim ak boğayı sürülerinin
bir ayıp değil, bir mucize, bir üstünlük arasına damızlık olarak göndermiş. Bu duruma
oluverir halkının gözünde. Onun içindir ki çok kızan deniz tanrı ak boğayı Minos'un
sonunda Apollon tanrı Midas'ın uzun kulaklarını
başına bela etmiş, bir efsaneye göre hayvan
kudurmuş, ortalığı kasıp kavurduğu bir sırada Minotauros.
Herakles'in elinden öldürülmüş, ama iş Adı Minos'un boğası anlamına gelen
bununla da kalmamış, kralın karısı Pasiphae Minotauros insan bedenli, boğa başlı bir
bu boğaya doğadışı bir aşkla tutulmuş ve canavarmış. Tanrı Poseidon'un kral Minos'a
onunla birleşmiş. Kral Minos güneş tanrı gönderdiği bir boğa ile Minos'un karısı
Helios'un kızlarından Pasiphae ile evlenmişti. Pasiphae'den doğmaymış. Minos bu korkunç
Bir zamanlar Europe gibi boğaya vurulan yaratığı saklamak için mimarı Daidalos'a
Pasiphae ak boğayla birleşebilmek için Labyrinthos sarayını yaptırmış (Pasiphae,
Daidalos'a bir inek heykeli yaptırır, içine girer Labyrinthos).
ve gebe kalarak Minotauros'u doğurur
Theseus Minos'un kızı Ariadne'nin
(Daidalos, Pasiphae). Ondan sonra da Girit
yardımıyla Minotauros'u öldürmüş (Ariadne,
sarayının yaşamı karmakarışık olur. Helios
Theseus).
döllerinin hepsi gibi Pasiphae de büyücüdür,
seviştiği boğayı öldürttü diye Minos'u büyüler, Minotauros Girit sanatında derin izler
yatağından yılanlar, çıyanlar, akrepler bırakmış olan Girit'e özgü bir boğa kültünün
çıkmasını sağlar, bunlar işi çapkınlığa vuran simgesi olsa gerek.
Minos'un yatağına giren her kadını sokup
öldürmekteymişler. Minos'un erkeklerle aşk Mnemosyne.
maceraları olduğu da ileri sürülür. Adı bellek anlamına gelen Mnemosyne
Pasiphae'den olan iki kızı Ariadne ile Uranos'la Gaia'nın kızıdır (Tab. 4). Efsaneye
Phaidra'nın ömürleri de garip serüvenlerle göre Zeus Pieria dağlarında dokuz gece yatmış
geçmiştir (Ariadne, Phaidra). ve Mnemosyne de dokuz Musaları doğurmuş.
insanın aşk uğruna harcadıkları boşuna tek bir kuş bile yoktu onun sükûnunu
bozan.
çabaları bir tek dram olarak canlandırır. Onun
Çevresinde en yakın suyla beslenir bir çayır,
ustaca anlatımından birkaç parçayı aşağıya
ve oranın güneş ışığıyla ısınmasına engel
almayı uygun gördük. Verdiğimiz çeviri, 1944
olan orman.
yılı Tercüme Mecmuası'nda çıkan Can Yücel'in Pınar ve yerin güzelliği çeker onu kendine,
çevirisidir: uzanır Narkissos av yorgunluğu ve sıcağın
verdiği ağırlıkla yere.
Gidermek isterken susuzluğunu, artıyordu
Ekho görünce Narkissos'u bir ıssız kırda
bir yandan susuzluğu;
dolaşırken
içtikçe suya vuran güzelliğine hayran,
arzu sardı gönlünü, düştü gizlenerek
seviyordu tensiz bir hayali, vücut sanıyordu
izlerinin ardına;
sulardakini
bir çıranın ucuna sürülmüş yanıcı kükürt
Donakaldı Paros mermerinden bir heykele
beri getirilen alevi nasıl kaparsa
benzeyen o aynı yüzle
Ekho da yaklaştıkça ona daha yakından
kımıldamaksızm, bakıyordu kendine kendi
yanıyordu aşkla.
şaşkın şaşkın...
Kaç kere okşayıcı gözlerle ona sokulmak,
Bilmeden kendini arzuluyor, severken onu
kaç kere yumuşak dileklerini ona sunmak
kendini seviyor,
istedi;
isterken kendini istiyordu, içini yakan ateşi
yaradılışı vermedi izin söze başlamaya,
tutuşturan da kendiydi.
bekleyebilirdi ancak sözleri ki onlara cevap
Kaç kere faydasız öpücükler sundu aldatan
yollayacak.
pınara...
Ellerini kaç kere daldırdı, boşa kavuştu
kolları sularda.
Narkissos'la Ekho arasında anlamsız diyalog
Neyi gördüğünü bilmiyor, fakat yanıyordu
şöyle sürdürülür:
onunla,
gözleri aldatan hayal onu coşturuyordu.
Narkissos anlar başına geleni ve şöyle dile
Bağırdı: "Orada kim var?", "Var" diye cevap
getirir:
verdi yankı.
Anlıyorum, o benim, aldatmıyor beni artık
Narkissos, "Burada buluşalım" der, Ekho
hayalim.
da koşa koşa çıkar ormandan, ama oğlan
Tutuşturan da ben, yanan da.
kızı
Kendime olan sevgimle yanıyorum.
görünce kaçmaya koyulur:
Ne yapayım? İsteneyim mi? İsteyeyim mi?
"Ölmek yeğdir" diye bağırıyordu "olacaksa
İstenecek ne kaldı artık?
senin her şeyim".
Beni yoksul ediyor varlığım; arzuladığım
Ekho başka bir şey söylemedi: "Senin her
benimle.
şeyim ".
Ayrılabilsem vücudumdan; garip bir dilek
Bundan sonra da asıl Narkissos efsanesi
seven için ama,
başlar:
sevdiğim uzak olsa keşke. Kemirsin artık
Berrak bir pınar vardı, dalgalarında
gücümü acı,
gümüşler oynaşır,
ve geldi son günleri ömrümün, göçüyorum
Ona ulaşan ne bir çoban, ne otlayan bir
hayatımın baharında.
Ölüm gelmeyecek bana ağır dinecekse kullandıkları anlatılır: Aleos, kızı Auge'yi
acılarım. denizde boğmak görevini Nauplios'a verir,
Sevdiğim daha ömürlü olsun dilerim. Nauplios kızı kurtarır, Mysialı gemicilere satar,
Ve şimdi can verelim ikimiz bir solukta... Auge de Anadolu'ya varınca Telephos'u doğurur
Narkissos gün geçtikçe eriyip gider, Ekho
(Auge). Girit kralı Katreus kızları Aerope ile
da uzaktan seyreder sevdiğini, tekrarlar
Klymene'yi aynı amaçla Nauplios'a verir,
durur
Nauplios bu kızları da kurtarır ve Aerope'yi
iniltilerini ve bu güzelim şiir şu dizelerle
sona Atreus'la evlendirir, kendisi de Klymene'yi alır
erer: (Aerope). Oğlu Palamedes, Akhalardan
Şunlar oldu son sözleri, gözlerini haksızlık görüp taşlanınca, Nauplios
ayırmadan sulara bakan Narkissos'un: Akhalardan öç alma işine kovulur ve Troya
"Ey boş yere sevdiğim çocuk"; yer tekrar savaşında bulunan yiğitlerin karılarını baştan
iletti dediklerini. çıkarmaya uğraşır, başta Klytaimestra olmak
"Elveda" deyince o, bağırdı Ekho: "Elveda". üzere birçoklarının âşıklar tutup kocalarını
Yorgun başını dayadı sık çayırlığa, aldatmalarını sağlar, yalnız Penelopeia üstüne
ölüm kapadı efendilerinin güzelliğine
yaptığı deneme sonuç vermez. Akha
hayran gözlerini.
yiğitlerinin yurda dönüşlerinde can vermeleri
Hâlâ bakıyordu kendine, yeraltına
için de girişimde bulunur ve Oileus oğlu Aias'ın
göçtükten sonra bile;
bakıyordu Styks sularına. Dövündüler gemisinin kayalara çarparak parçalanmasını
bacıları Naias'lar sağlar. Mitograflar kendisinin de aynı biçimde
kesik saçlarını yanı başına koydular; öldürüldüğünü ileri sürerler.
dövündüler Dryas'lar,
Ekho da katıldı onlara. Tam sedyeyi, odun Nausikaa.
yığınını, titreyen meşaleleri Odysseia birçok öykülerden örülmüş uzun
hazırladılar, vücut yoktu hiçbir yerde,
bir romandır. Bu öykülerin en sevimlisi de
yerinde sarı göbeğini
Phaiak prensesi Nausikaa'nın yarıda kalmış
beyaz yaprakların kucakladığı bir çiçek
romanı olsa gerek. Homeros bu güzel kızı bize
buldular.
tanıttıktan ve Odysseus'la tanıştırıp onunla
olan gönül macerasına dokunduktan hemen
sonra, bu iki insanı ayırır ve bize genç kızın
Nauplios. uğradığı hayal kırıklığını sezdirmekle yetinir. O
(1) Tanrı Poseidon'la Danaos kızı ana kadar da Nausikaa'yi hayata açılan,
Amymone'nin oğlu, Peloponez'in ünlü sevebileceği bir erkeği bulup onunla
limanlarından olan Nauplia'nın kurucusu evlenmeyi özleyen bir kızın bütün duygularını
(Amymone). ince bir gerçeklikle canlandırır bize.
(2) Yukarda adı geçen Nauplios'un küçük Odysseia' nın VI. bölümünde Phaiak
torunu. Argonaut'lar seferine katılır ve prensesini yatak odasında uyur görür, tanrıça
dümenci Tiphys öldükten sonra, onun yerine Athena kızın bir arkadaşı kılığında düşüne
geçer (Argonaut'lar). Nauplios Palamedes'in girer (Od. VI, 15 vd.):
babası olarak Palamedes efsanesinde rol oynar
(Palamedes). Nauplios usta bir denizcidir, kimi
efsanelerde kralların, bu yeteneğinden Doğru yürüdü çok süslü yatak odasına,
bir kız yatıyordu orada,
faydalanarak Nauplios'ıı kötü işlerde
boyu bosu, görünüşü tanrılara denk, yalnız Nausikaa ürkmez yosunlarla örtülü
Nausikaa'ydı bu, ulu yürekli çıplak erkeği görünce, Odysseus'un sözleri de
Alkinoos'un kızı, yüreğine işler:
bir yanında bir hizmetçi yatıyordu, bir
yanında bir hizmetçi,
şipşirin, cana yakındı ikisi de, Yalvarırım, kraliçem sana,
pırıl pırıl kapı kanatları kapalıydılar. ister tanrı ol, ister insan.
Yaygın göklerdeki tanrılardansan,
ulu Zeus'un kızı Artemis olmalısın,
Tanrıça kızın yatağına yel gibi varır ve şu görünüşün, boyun boşun, dipdiri bedeninle
sözlerle kışkırtır. tıpkı osun!
(2) Atina kralı Kodros'un oğlu Neleus Adı yeni savaşçı anlamına gelen
efsaneye göre bir bölük Attikalı ve Messenialı Neoptolemos Akhilleus'un oğludur. Onu kız
ile birlikte İonya'ya göçmüş ve orada Miletos kılığında Skyros kralı Lykomedes'in hareminde
şehrini kurmuş (Kadros). bulunduğu sıralarda üretmişti. Akhilleus orada
Pyrrha adıyla saklandığı için, oğluna
Nemeia. Neoptolemos'tan başka Pyrrhos (yani kızıl
yerli Yunan efsanesi gibi gösterilir. Niobe tanrı buyruğuyla taş olmuştur Niobe,
yüreğine sindirir durur acılarını.
babası Tantalos'un kral olduğu Sipylos (Manisa)
dağının yöresinde doğmuş ve yaşamaktadır.
Tanrıça Leto ile birlikte büyümüş, onunla Niobe gerçekten de taş kesilmiştir.
arkadaşlık etmiş olması hayatının bu Efsanesi bugün de yaşar: Manisa'da kadın yüzü
dönemine rastlar herhalde. Ama efsaneye biçiminde bir kaya vardır, bir derenin üstüne
göre Niobe Thebai kralı Amphion'la evlenmiş sarkan kapkara, pürtük pürtük bir kaya, göz
ve ondan birçok çocukları olmuştur yerindeki oyuklarından su sızar; Niobe'nin
(Amphion). Dramı çok çocuklu olmasından gözyaşları derlerdi ve derler. Ağlar durur yaşlı
ileri gelir. Her çeşit sanatçıya tükenmez bir ana yitirdiği bunca çocuklarına. Ama birkaç
esin kaynağı olan Niobe'nin öyküsünü en açık kilometre ötede, Sipylos dağının
seçik biçimde Homeros anlatır: Priamos oğlu yamaçlarında, çalılıklar arasında başka bir
Hektor'un ölüsünü almak için Akhilleus'a kaya, Ana Tanrıça Kybele'nin anıtı vardır
geldiğinde, Akha yiğidi ölüyü geri vermeye Manisa'da. Kybele ana, Niobe ana, bir de öç
razı olur ve ihtiyar kralı barakasında konuklar, alan, analıkta her ölümlüden üstün olduğunu
ama şafak söküp de ölüyle birlikte Troya'ya açığa vuran Leto ana. Bunlar hep aynı inanç
dönmeden önce de biraz yemek yemesini ve efsane zincirinin halkalarıdır. Niobe
ister, onu kandırmak için de Niobe'yi örnek kayasının biraz ötesinde Mesir bayramı
olarak gösterir (Il. XXIV, 603 vd.): kutlanır bugün de Manisa'da, bir bahar ve
bereket bayramıdır bu, camiden aşağı halka
atılan kutsal macunlar kısırlığı önler,
Güzel saçlı Niobe 'nin de yemek geldi
aklına, doğurganlığı kamçılarmış. Kybele, Leto, Niobe
oysa on iki çocuğu ölmüştü sarayında, aynı simgenin başka başka kişilerde
altı kızı, ergen altı oğlu. canlandırılmasıdır. Niobe efsanesi özbeöz
Apollon öfkelenmişti Niobe'ye, Anadolu efsanesidir, Thebai ile Amphion'la
öldürmüştü oğullarını gümüş yayıyla, hiçbir ilişkisi yoktur gerçekte. Nitekim
kızlarını da okçu Artemis öldürmüştü, Niobe'nin asıl dramı yurdu olan Sipylos dağının
Niobe güzel yanaklı Leto ile bir tutuyordu eteklerinde geçer ve çocuklarının babası olan
kendini, Amphion'dan hiçbir söz edilmez, giderek
diyordu Leto iki çocuk doğurdu, bense bir
Amphion'un tanrılarca öldürülen çocukların
düzine.
babası olduğu bile belirtilmez. Anadolulu Ana
İki kişi, Apollon 'la Artemis, öldürdü
Tanrıça kültü anaerkil bir toplum düzenine
hepsini.
Ölüler yatıp kaldılar kanlar içinde, dayanır, üretilen varlığın babası aranmaz,
kimsecikler yoktu onları gömecek, üretme önemlidir ve anaç varlık taşır çocuğun
herkesi taşa çevirmişti Kronos oğlu. yaşamı boyunca sorumluluğunu ve gururunu.
Göklü tanrılar gömdü ölüleri onuncu günü, Nitekim Leto -ki Kybele'nin Lykia yöresindeki
işte o gün yemek geldi Niobe 'nin aklına, bir tıpkısıdır- Zeus'tan gebe kalmış der efsane
gözyaşı dökmekten yorgun düşmüştü. -bu efsanenin de babaerkil düzen yerleştikten
Bugün Sipylos kayalarında, ıssız sonra uydurulduğu açık- ama Apollon'la
doruklarında, Artemis'in doğumlarında da, sonraki
eylemlerinde de baba tanrının hiçbir rolü kendisine Egeria adlı nympha esinlemiş
yoktur (Leto, Kybele). (Egeria). Numa aya dayanan ve uğurlu ile
uğursuz günleri sayan bir yeni takvim de
Niobe dramı tragedya yazarlarını olduğu
yapmış, mucize yaratmak, sofraları nefis
kadar plastik sanatları da esinlemiştir: Dünya
yemekler ve şaraplarla donatmak, pınarlardan
müzelerinin birçoklarında tanrılarca öldürülen
bal akıtmak gücüne de sahipmiş. Çok yaşlı
Niobe çocuklarının heykelleri sergilenmiştir.
olarak öldüğü zaman İaniculus tepesinde
Ne tuhaf ki hiçbiri Manisa'daki gözlerinden şıp
dikilen mezarına iki tabut koymuşlar, birinin
şıp yaşlar damlayan kara kaya kadar dokunaklı
içinde kendi ölüsü, öbüründe kendi eliyle
değildir.
yazdığı kutsal kitaplar bulunuyormuş. Mezar
(2) Geç çağlarda Yunanistan kaynaklı bir
dört yüzyıl kadar sonra açılınca kitaplar
Niobe daha uydurulmuştur: Peloponez'de
olduğu gibi bulunmuş, kendi ölüsünün
yaşamış ilk adamın kızı olarak gösterilir, yani
saklandığı tabutsa boşmuş.
ilk kadın, bir çeşit Havva, bütün canlıların
anasıdır. Zeus tanrı onunla birleşerek Argos ve Numitor.
Pelasgos'u üretmiş (Tab. 9). Bu Niobe, Zeus'un
Numitor Romulus'la Remus'un dedesi ve
yaklaştığı ilk ölümlü kadınmış. Bu efsaneden
Roma kral soyunun atasıdır. Alba kralının iki
Ana Tanrıça imgesinin yaygınlığı ortaya çıkar:
oğlu varmış: Numitor'la Amulius. Babaları
Yunanistan da kurucu kahramanlarına, Argos
ölünce Amulius tahta geçip kardeşi Numitor'u
ve Pelasgos gibi yerli atalarına bir ana bulmak
kovmuş, hak aramayacağından emin olmak
hevesine düşmüş ve ilk kadınla ana tanrıça
için de oğlunu öldürmüş, kızı Rea Silvia'yı da
motiflerini birleştirerek Niobe adlı bir efsane
evlenemesin diye Vesta tanrıçasına rahibe
kişisi uydurmuştur.
yapmış. Tanrı Mars'tan gebe kalan Rea,
Romulus'la Remus'u doğurur, ikizlerin Tiber
Nomia.
kıyısına bırakılması ve orada bir dişi ayı
Bkz. Daphnis.
tarafından emzirilip büyütülmeleri Romulus
maddesinde anlatılmıştır. Romulus kendisini
Notos.
yetiştiren çoban Faustulus'tan doğuşu
Adı Türkçe Lodos diye anılan güney hakkındaki gerçeği öğrenince saraya baskın
rüzgârı. Hosiodos'a göre bütün rüzgârlar gibi yapar, amcası Amulius'un öldürüp dedesi
Notos da Astraios'la Eos'un oğludur (Tab. 6; Numitor'u tahta oturtur.
Rüzgârlar).
Nyks (Gece).
Numa Pompilius.
Adı gece anlamına gelip yeryüzü
Sabin kaynaklı Numa Roma'nın kuruluş karanlığını simgeleyen Nyks, Hesiodos'un
efsanesinde ikinci kral olarak gösterilir. Theogonia'sında önemli bir rol oynar. İlk
Kendisi Romulus'un Roma'yı kurduğu gün öğelerin doğuş süreci şöyle anlatılır
dünyaya gelmiş, tahta çıkınca da Romulus'a Theonogia'da: Khaos'tan önce Gaia, sonra
bir tanrı gibi tapınılmasını sağlamış Erebos'la Nyks, yani yeraltı ve yeryüzü
(Romulus).Tanrılara saygılı dindar bir kral karanlıkları çıkar. Nyks'le Erebos sevişip
olarak geçinir: Roma pantheon'una birçok birleşirler, bu birleşmeden Aither'le Hemera,
tanrı kattığı gibi, rahip heyetleri de kurmuş. Esîr'le Gün, yani ışıksal varlıklar doğar. Sonra
Din konusunda yaptığı bütün bu yenilikleri Nyks kendi kendine üretmeye koyulur, ortaya
çıkardığı varlıklar kötülüğü, açlığı, yıkım ve Nympha'lar ikinci derecede önemli
ölümü simgeleyen karanlık güçlerdir: Üç ölüm tanrıçalar sayılmakla birlikte, doğa ve insanlar
tanrısı Moros, Ker, Thanatos, Hypnos (Uyku) ve üstüne etkili ve güçlü bilinirler, bu yüzden de
Oneiros (Düş); Hesperides, yani Batılı Gece büyük tanrıçalar gibi "yüce" ve "ulu"
Kızları; Kader tanrıçaları Klotho, Lakhesis, sıfatlarıyla anılırlar: Doğadaki yerlerine göre
Atropos; öç tanrıçası Nemesis ve kavga adlan değişir: Dryas, Hamadryas, Naias, Oreas
tanrıçası Eris; bir de her türlü kavga, dövüş, adlı periler birer nympha sayılır, Nereus kızları
katil, çekişme, didişmeyi simgeleyen tanrılar; da denizde yaşayan nympha'lardır.
gaflet tanrıçası Ate, belleği uyuşturan Lethe Nympha'ların Zeus, Hermes, Apollon,
ırmağı ve en sonunda "belaların en kötüsü olan Dionysos gibi büyük tanrılarla ilişkileri olduğu,
ant tanrı Horkos". Hesiodos Hades dünyasını Kirke ve Kalypso gibi nympha'ların Odysseus
anlatırken, Gece'ye ve ondan doğmuş gibi bir ölümlüye gönül verdikleri masal ve
varlıklara büyük bir yer ayırır ölüler arasında. efsanelerde uzun uzadıya anlatılır. Doğa
Bütün bu adlara ayrı ayrı bakınız. içinde yaşadıkları için asıl erkek arkadaşları
Pan, Satyr'ler, Silen'ler ve Priapos'tur. Bu
Nykteus.
cinlerle türlü ilişkiler kurarlar, ama nympha'lar
Antiope'nin babası, Thebai kralı (Antiope). çokluk erkekten kaçar, erkek düşmanı
perilerse Artemis'in avcı kızları arasında yer
Nympha. alır. Çeşitli nymphalar ve efsaneleri için
Aslında başı örtülü, yani gelin anlamına adlarına bakınız.
gelen nympha kırlarda, sularda, ormanlarda
yaşayan doğal ve tanrısal varlıkların dişi Nysa.
olanlarına verilen addır. Homeros'a göre Bkz. Dionysos.
nympha'lar Zeus'un kızlarıdır. Olympos'ta
toplantıya çağrılınca tanrılar, nympha'lar da Nysos.
gelir katılırlar (İl. XX, 6 vd.):
Geç çağlarda uydurulan bir efsaneye göre
Nysos Dionysos'un lalasıdır. Nysos adını tanrı
Themis dört bir yana gidip buyurdu vermiştir ona. Dionysos Hindistan'a yaptığı
tanrılara, yolculuk sırasında Nysos'a Thebai şehrinin
gelip, Zeus'un evinde toplanın dedi. yönetimini vermiş, dönüşünde kenti tanrıya
Okeanos 'tan başka hiçbir ırmak geri vermek istememiş. Dionysos da lalasıyla
gelmemezlik etmedi, tartışmaya girişmemiş, bir fırsat kollamış.
gelmemezlik etmedi hiçbir nymphe, Şehirde Bakkhos şenliklerini kutlama günü
ne güzel korularda, ne dere kaynaklarında gelince Dionysos Bakkha'lar alayıyla birlikte
oturanlar,
Nysos'u tahtından devirip kovmuşlar.
nede yeşeren çayırlarda oturanlar.
O
Menelaos'la Helene'nin Telemakhos'u
Odysseia. ağırlamaları - Mısır yolculuklarını ve Proteus'u
İlyada bir olayın, Odysseia bir kişinin anlatmaları. Sahne değişmesi: İthake'de
destanıdır. Çağdaş okuyucu destan da demez talipler Telemakhos'u yolculuk dönüşünde
Odysseia'ya, onu daha çok bir romana, bir öldürmeye karar verirler. Limanda pusu
filme benzetir. Gerçekten de konusuyla kurmaları - Penelopeia'nın üzüntüsü ve düşü.
romanı, kuruluşuyla filmi andırır Odysseia. V. (ε) Ikinci tanrı toplantısı - Hermes'in
Troya destanında olaylar düz akışlı bir Kalypso'nun adasına gönderilmesi - Hermes'le
anlatımla ortaya serilmiştir. Odysseia'da tam Kalypso'nun konuşması - Odysseus'un gitmesi
tersine olaylar zaman içinde geliştikleri gibi için bir salın hazırlanması - Yola çıkış ve on
anlatılmaz, geriye dönmeler, anılar, yedi günlük yolculuk - Fırtına -Salın
atlamalar, sahne değiştirmelerle canlandırılır. paramparça oluşu - Tanrıça İno ile buluşma -
Destan beş ana bölümden oluşmaktadır. Odysseus'un iki gün, iki gece yüzüp Phaiak'lar
Bunlar birbirinden ayrı, bağımsız öykülerdir: toprağına ayak basması - Çalılıkta uykuya
dalması.
I. Telemakhia (I-IV)
VI. (ζ) Phaiak kralı Alkinoos'un sarayında:
II. Kalypso'nun adasında (V)
Nausikaa'nın düşü - Yunaklara gidiş -
III. Phaiak'ların ülkesinde (VI-IX) Odysseus'un uyuduğu çalılığın yanı başında
IV. Odysseus'un serüvenleri - kendi kızların çamaşır yıkaması - Odysseus'un
ağzından -(IX-XII) uyanması, Nausikaa'ya yalvarması, yıkanıp
giydirilmesi - Şehre gitmek üzere yola
V. İthake'de (XIII-XXIV).
koyulmaları.
Bu ana bölümlerin destanın XXIV bölümüne
VII. (η) Tanrıça Athena ile Phaiak kızı
göre dizilişi şöyledir:
kılığında Odysseus'u Alkinoos'un sarayına
I. (α) Tanrıçaya sesleniş - Konunun götürür - Sarayın tanımlanması - Odysseus'un
bildirilmesi - Tanrılar toplantısında Alkinoos ve karısı Arete tarafından iyi
Odysseus'un Kalypso'nun yanından ayrılması karşılanması - Alkinoos'un Odysseus'u yurduna
gerektiğine karar verilmesi - Tanrıça göndereceğine söz vermesi - Odysseus gerçek
Athene'nin Mentes kılığında Ithake'ye gelmesi kimliğini açıklamadan Phaiak iline nasıl
ve Telemakhos'u uyarması - Ithake sarayında geldiğini anlatır.
taliplerin şöleni.
VIII. (θ) Şölen - Ozan Demodokos'un Troya
II. (β) Ithakelilerin toplantısı - savaşından menkıbeler anlatması - Yarışmalar
Telemakhos'la talipler arasındaki tartışma - - Odysseus'un disk atması - Demodokos'un
Telemakhos babasını aramak üzere yola ağzından Ares'le Aphrodite'nin sevişmesi -
çıkmaya karar verir - Hazırlık - Yola çıkış. Odysseus'un yol hazırlıkları - Kimliğini
III. (γ) Pylos'a, Nestor'un sarayına varış - açıklaması.
Konuklanma - Nestor'un anılarını ve IX. (ι) Odysseus serüvenlerini anlatmaya
bildiklerini anlatması - Telemakhos'un başlar. Kikonlar - Fırtına ve lotos yiyenler
Nestor'un oğlu Peisistratos'la birlikte ülkesi - Kyklops Polyphemos'un magarasındaki
Lakedaimon'a gidişi. dram - Kurtuluş.
IV. (δ) Menelaos'un sarayına varış - X. (κ) Rüzgâr tanrı Aiolos'un adası -
Rüzgârların kapandığı tulumun açılması - Taliplerin öfkesi - Penelopeia ile talipler
Fırtına - Laistrygonlar kentinde on bir geminin arasında sert konuşma - Kraliçeye müjdeyi
yok oluşu - Odysseus'un tek gemiyle Kirke'nin veren Eumaios ağıllara döner.
adasına varışı - Arkadaşlarının domuza
XVII. (ρ) Telemakhos saraya gelir,
dönüştürülmesi - Kirke'nin yanında geçen yıl -
yolculuğunu anasına ve dadısına anlatır -
Ölüler ülkesine gidiş için hazırlık.
Sarayda şölen hazırlığı - Odysseus dilenci
XI. (λ) Ölüler ülkesine varış - Odysseus'un kılığında Eumaios'la saraya gider - İhtiyar
anası Antikleia'nın ruhu ve ana-oğul arasındaki köpeğinin kendisini tanıması - Talipler
konuşma - Bilici Teiresias Odysseus'a İthake'ye dilenciyi hırpalar -Penelopeia onu korur ve
dönmenin çarelerini söyler - Ölülerin geçit yanına çağırtır.
resmi: Kadınlar, erkekler - Dönüş.
XVIII. (σ) Saray dilencisi İros'la Odysseus
XII. (μ) Kirke adasına varış - Elpenor'un arasındaki güreş - Taliplerin Odysseus'u
cenazesi - Skylla ile Kharybdis geçidi - Güneş horlamaları - Penelopeia'nın bir koca
tanrının kutsal sığırları - Tayfanın işlediği seçeceğini bildirmesi - Gece herkesin yatması.
büyük suç - Kasırgada hepsinin boğulması -
XIX. (τ) Telemakhos silahları saklar -
Odysseus tek başına Kalypso'nun adasına çıkar.
Odysseus Penelopeia ile buluşur - Dadısı
Serüvenlerini anlatması burada biter.
Eurykleia ayaklarını yıkarken onu yara izinden
XIII. (ν) Odysseus'un Phaiak ilinden tanır -Odysseus karısına kendini tanıtmadan
uğurlanması - Uyku - İthake'ye varış - onun gördüğü bir düşü yorumlar - Ayrılıp
Athene'nin Odysseus'u çoban Eumaios'un yatmaya giderler.
kulübesine götürmesi - Telemakhos'u geri
XX. (υ) İkisinin de uyku tutturamaması -
getirmek için Lakedaimon'a gitmesi.
Tanrı işmarları - Sabahki toplantı - Evde
XIV. (ξ) Eumaios'un dilenci kılığındaki ternizlik - Çobanların Odysseus'a davranışı -
Odysseus'u iyi karşılaması - Odysseus'un Telemakhos'la talipler arasındaki çatışma -
uydurduğu masallar - Çobanlarla birlikte Şölen.
akşam yemeği.
XXI. (φ) Penelopeia Odysseus'un büyük
XV. (ο) Telemakhos'un Lakedaimon'dan yayını getirip yarışmayı başlatır - Taliplerin
ayrılması - Denize açılışı. Sahne değişir: hiçbiri yayı geremez - Odysseus dener ve yayı
Odysseus Eumaios'a sorular sorar; babasının gerer - Taliplerin şaşkınlığı.
durumunu öğrenir - Eumaios'un hayat hikâyesi
XXII. (χ) Odysseus'un talipleri bir bir
- Telemakhos'un gemisi İthake'ye varır: Konuğu
öldürmesi - Silahların hazine odasından
bilici Theoklymenos'u şehre gönderip kendinin
getirilmesi - Athene'nin işe karışması - Ozan
Eumaios'un kulübesine çıkması.
Phemios'la haberci Medon'dan başka herkesin
XVI. (π) Telemakhos'un Eumaios'un öldürülmesi - Suçlu hizmetçilerin asılması -
kulübesinde sevinçle karşılanması - Eumaios Penelopeia'nın çağırılması.
Penelopeia'ya oğlunun döndüğünü haber
XXIII. (ψ) Penelopeia önce Odysseus'u
vermeye gider, baba-oğul ağıllarda yalnız
tanımaz, çekingen davranıp onu dener - Karı-
kalırlar - Odysseus kim olduğunu açıklar -
koca birbirlerine kavuşup odalarına çekilirler,
Baba-ogul sevinçle birbirlerine sarılırlar,
çektiklerini birbirlerine anlatırlar - Ertesi
taliplerin hakkından gelmek için plan kurarlar
sabah Odysseus babası Laertes'e gider.
- Telema-khos'un gemisi limana girer:
XXIV. (ω) Taliplerin ruhları Hades ülkesine karşılaşmadığı güçlüklerle karşılaşır. Gerçi
iner. Sahne değişir: Odysseus'un babasıyla Herakles doğanın çeşitli canavarlarını alt
buluşması, çobanların sevinci - Sahne değişir: etmiş, kötülüğü simgeleyen güçleri yenip
Taliplerin öldükleri haberi yayılır, akrabaları iyilerinin zaferini sağlamıştı çoğu kez, ama
öç almaya gelir - Athene araya girip barışı Odysseus'un karşısına çıkan doğal güçlükler
sağlar. Son. doğa unsurlarının kendileridir: Odysseus
denizle pençeleşmek zorundadır. İşlediği ve
Odysseus. destanlarda da önemi belirtilmeyen, bizce
Odysseus Yunan mythos'undan günümüze büsbütün önemsiz bir suç yüzünden deniz
kalmış en ünlü kahramandır. Uluslararası bir tanrı Poseidon (destanlarda adı Poseidaon'dur)
kişi olmuştur denebilir, çünkü serüvenleri ona amansız bir kin ve garez bağlamıştır,
zamanımızda çok tutunan macera romanına yiğidin bütün çabalarını boşa çıkarmak, onu
çığır açtığı gibi, kendisi de modern insanda denizde boğmak, yok etmek ister. Poseidon
aranan erdem ve nitelikleri kişiliğinde Yunan insanlarının düşman saydıkları halde
topladığı için uygarlık, insanlık tarihine bir hakkından gelmeye uğraştıkları denizi
prototip, bir ilk örnek olarak girmiştir. simgeler; onunla savaşında da Odysseus
Serüvenlerinin anlatıldığı Odysseia ise "Odise" doğada en tehlikeli güce karşı koyup onu
diye dillere girmiş, aşılmaz engellerle dolu, yenmenin yollarını bulan insanı. Bu bakımdan
sonu gelmeyen yolculukların adı ve sıfatı Odysseus eşsiz bir kahramanıdır, macera
oluvermiştir. kahramanı değil de, çağımızın büyük
keşiflerine yol açan arayıcı, bulucu ve yaratıcı
Serüvenlerinin anlatımına girişmeden
zekâyı simgeleyen insan tipi. Bu bilinç ve akıl
kişiliğinin çeşitli nitelikleri üstünde durmalıyız
gücü ona kendi amacına varmak, kendi
Odysseus'un. Homeros destanlarında bu çok
çıkarını sağlamak için işlediği, ya da işlemek
yönlü, çok bilmiş, çok akıllı ve görmüş,
zorunda kaldığı birçok kötülükleri,
geçirmiş yiğide verilen çeşitli sıfatlar arasında
insafsızlıkları, ahlak bakımından su götürür
üçü üstünde durmaya değer: "Polymetis",
davranışları affettirir.
"polymekhanos", "polytlas". Üçünün de başında
çok anlamına gelen "poly" eki bulunmaktadır. Odysseus kafa üstünlüğüyle kalmaz,
Odysseus'un kişiliğinde çokça bulunan bedence de üstündür. Güzel ve güçlüdür bir
niteliklerin birincisi akıl, ikincisi çare bulma kere, kadınların ona bayıldıkları, bağlandıkları
yetisi, üçüncüsü de sabırdır. Cin fikirli, yani birçok örneklerde görülür: Penelopeia kocasını
çok akıllıdır, kurnazdır, güç durumların içinden otuz yıl bekleyecek kadar sadık bir karıdır,
sıyrılmak için bin bir düzen ve çare düşünür, Kalypso ile Kirke tanrıça oldukları halde
durmadan düşünür, içinde bütün olanakları Odysseus'u severler, koca olarak almaya can
tartışıp durur Odysseus, istediği amaca atarlar, ya Nausikaa, gencecik yaşında
varmak için de gerekince yalan söylemesini, denizden çıkmış o korkunç yaratığa gönül verir
masal uydurmasını, elâlemi kandırmasını ve de acı bir hayal kırıklığına uğrar. Odysseus'un
en çetin, en çetrefil durumların en korkunç gücü ve güzelliği erkekleri de şaşkına
tehlikelerin içinden yağdan kıl çekercesine çevirecek niteliktedir: Phaiaklar ilinde
sıyrılmasını bilir. Bunun dışında öylesine bir yarışmaya başlayınca herkesi yener, dilenci
karşı koyma, bir dayanma gücü vardır ki, kılığında kollarını bacaklarını açtı mı, korku
akıllara durgunluk. Odysseus hiçbir yiğidin salar ortalığa, hele yayı germesinde, kimsenin
yerden bile kaldıramadığı yayı gerip okunu
tam hedefine vurmasında ne yaman atlet İphitos).
olduğu ortaya çıkar. Odysseus genç de değildir Troya savaşına katılmadan Odysseus İthake
üstelik bu başarıyı kazandığı zaman: Otuz tahtına çıkar. Babası Laertes'in -sonradan
yıllık savaş, denizlerde sürünme, bin bir acıya Odysseia'da görüleceği gibi- bir devlet
katlanma onu yıpratmıştır. Bu olgun ve yetkin adamından çok sürüleri, ağılları, bağ ve
yiğidin yine de bu kadar üstün bir direnme bahçeleriyle ilgili bir adamdır, -varlığı da
gücü göstermesi, onun kişiliğinde ilkçağın oradan gelmedir- oğlunu nasıl tahta geçirdiği
insan idealinin dile geldiğini gösterir. Bakalım anlatılmaz, ama delikanlının kral olunca bir eş
şimdi mythos bu ideal insan tipini ne gibi seçmesi epey olaylı geçer: Odysseus
masallarla donatmış, süslemiştir. Yunanistan'ın birçok kral oğulları ve
(1) ADI VE DOĞUŞU. derebeyleri gibi Helena'ya talip olur, ama
güzel kıza taliplerin fazlalığından ürkerek
Odysseus adının kaynağını açıklamak için
ondan vazgeçip İkarios'un kızı Penelopeia'yı
ta ilkçağda yapılan çabalar sonuç vermemiş,
ister. İkarios, Helene'nin babası Tyndareos'un
adın asıl anlamı anlaşılamamıştır. Batı
kardeşidir. Odysseus Tyndareos'u kendine dost
dillerindeki Ulysse'nin türediği Latince
edinmek için, taliplere Helene'nin seçeceği
Ulyxes'e gelince, yiğidin bir Yunan lehçesinden
kocaya arka olmaya ant içirmesini önerir.
alınmış adıdır.
Herkesçe benimsenen bu öneri ilerde Troya
Odysseus, kuzeybatı Yunanistan kıyılarının seferine yol açacaktır.
karşısında bulunan İthaka (Homeros
Odysseus Penelopeia ile evlenir.
destanlarında İthake diye geçer) adasında
Telemakhos diye bir erkek çocukları olur, ama
doğmuştur. Babasının adı Laertes, anasının ki
çocuk daha kundaktadır ki, Helena'nın
Antikleia'dır. Yalan dolanda usta Autolykos'un
kaçırıldığı, kocası Menelaos'un yardım istediği
kızı olan Antikleia'nın Laertes'le evlenmeden
haberi duyulur. Odysseus savaşa gitmemek için
önce Sisyphos'la yattığı, Odysseus'un bu
elinden geleni yapar: Delirmiş gibi davranır,
birleşmeden doğduğu konusunda Antikleia ve
ama Palamedes yalanını yüzüne vurur, yiğit de
Autolykos maddelerine bakınız.
Palamedes'e karşı ilerde korkunç bir öç
(2) ODYSSEUS'UN GENÇLİĞİ. almayla sonuçlanacak derin bir kin besleyerek
sefere çıkmak zorunda kalır (Palamedes).
Efsane yiğidin delikanlılık yılları üstüne
pek fazla bilgi vermez. Akhilleus gibi Atreusoğullarının davasını benimser: Bir
Odysseus'un da Kheiron'a çömez olduğu efsaneye göre Helene'yi geri istemek için
söylenir. Odysseia'da gençliğiyle ilgili bir tek Troya'ya gider, bu elçilik başarısızlıkla
olayın sözü geçer: Dedesi Autolykos'a konuk sonuçlanınca Lykomedes'in sarayında saklanan
gitmesi, bir yaban domuzu avına katılması ve Akhilleus'u bulup getirmek için yola çıkar ve
orada bacağından yaralanması, ki bu yara izi kurduğu düzenle genç yiğidin savaşa
İthake'ye dönüşünde dadısı Eurykleia katılmasını sağlar (Akhilleus). Kıbrıs kralı
tarafından tanınmasına yol açar (Eurykleia). Kinyras'a elçi giden de odur (Kinyras).
Yunanistan'da kara yolculukları yaptığı da
(3) TROYA SAVAŞI, (İlyada).
bilinir: Bunların birinde Lakedaimon'a gitmiş
de konuğu İphitos'la karşılaşmış, İphitos da Mysia'ya çıkarma ile sonuçlanan ilk seferde
ona Eurytos'un ünlü yayını vermiş, ki bu yayla Odysseus büyük bir rol oynamaz: Telephos'un
Odysseus talipleri öldürecektir (Eurytos, yarasının, yarayı açan kimse onun eliyle
iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin tanrı sözünü bırakılır.
yorumlamakla kalır (Telephos). İkinci seferin
Troya'dan ayrılış bir filo halinde olmaz,
başında Aulis'te İphigeneia'nın kurban
yola çıkış günü üstüne Agamemnon'la
edilmesine önayak olur (İphigeneia).
Menelaos arasında görüş ayrılığı vardır,
Troya önündeki on yıllık savaş süresi Menelaos Nestor'la birlikte denize açılır,
boyunca Odysseus'un hem savaşçı, ordu Odysseus arkalarından gelir, Tenedos'ta
komutanı, hem danışman, elçi, arabulucu onlardan ayrılır, Troya'ya döner ve
olarak oynadığı rol, gösterdiği canlılık ve Agamemnon'un filosuna katılır. Denize
atılganlık anlatılmakla bitmez. İlyada'nın açıldıklarında bir fırtına onları ayırır. Odysseus
hemen her sayfasında adı geçer. Savaşların on iki gemisiyle Trakya'da Kikonların ülkesine
hepsine katılır, sürüyle Troyalı öldürür, soyka çıkar. İsmaros kentini alır, halkını öldürür,
alır, başkalarını savaşa sürmekte, onlara yalnız Apollon rahibi Maron'u esirger, ondan on
yardım etmekte herkesi geçer, gece keşfe iki küp İsmaros şarabı armağan alır. Bu şarap
çıkmak gibi tehlikeli görevler yüklenir ve sonraları Tepegöz Polyphemos'u sarhoş etmeye
hepsinden önemlisi, Troya şehrinin savaşla ele yarayacaktır. Gece dağdan inen Kikonların
geçirilemeyeceğini anlayarak, tahta at fikrini saldırısına uğrarlar, Odysseus altı adamını
ileri sürer ve bu düzenin gerçekleşmesinde yitirip denize açılır.
önayak olur. Odysseus'un bu yiğitlikleri,
Güneye doğru yol alıp Mora yarımadasının
yararlıkları İlyada'da bütün ayrıntılarıyla
ucuna varmak üzeredir ki, sert bir poyraz
anlatılmıştır (İlyada).
fırtınası onu önce Kythera adasına atar. Lotos
İlyada'da sözü geçmeyen, tragedya gibi yiyenlerin ülkesine çıkarlar. Yerliler
daha sonraki kaynaklarda anlatılan başka olay Odysseus'un arkadaşlarına lotos denilen
ve efsaneler için de Aias, Hekabe, Helerte, yemişten yedirir, bu yemiş onlara sılayı
Deiphobos vb. maddelere bakınız. unutturur, orada kalmak isterler, Odysseus
onları zorla gemilere bindirir. Kuzeye doğru
(4) DÖNÜŞ YOLCULUĞU (Odysseia).
yol alırlar ve keçilerle dolu bir adaya çıkarlar.
Odysseia adıyla anılan Odysseus'un dönüş Orada et kumanyası yaparlar. Odysseus yanına
destanını bundan önceki maddede özetledik. on iki yoldaşını alarak bu adanın biraz
Ne var ki Odysseia'nın kuruluşu çetrefil ötesinde bulunan Kykloplar, yani Tepegözler
olduğundan efsaneleri burada zaman akışına iline geçer. Bir mağaraya girerler, buranın
göre bir daha ele almakta fayda vardır. zengin bir mandıra olduğunu görürler. Akşam
Troya savaşına hazırlık on yıl sürer, Troya olunca Tepegöz sürüleriyle döner, mağaranın
savaşı da bilindiği gibi o kadar bir zaman kapısına kocaman bir kaya dayar ve
kaplar. Savaş bittikten sonra yurtlarına dönen Odysseus'un arkadaşlarını ikişer ikişer yemeye
Akha yiğitleri belli süreler içinde yurtlarına koyulur. Odysseus'un kurnazca düzenleri
varırlar. Yalnız Odysseus İthake adasına bir burada başlar: Tepegöz'ü sarhoş edip, gözünü
türlü ulaşamaz, bir on yıl daha denizlerde çıkarır, adının Kimse olduğunu söylediği devin
sürünür ve Akdeniz'i boydan boya dolaştıktan, yardım alıp kendisini kovalamasını önler ve
bir sürü kıyıya, adaya çıktıktan ve akla, hayale mağaradan çıkmak için sürülerin altına girip
sığmaz serüvenler yaşadıktan sonra, on iki saklanmayı başarır. Ama tanrı Poseidon'un
gemisinin ve yoldaşlarının hepsini yitirir ve tek amansız öfkesini de üstüne çeker, çünkü
başına, yabancı bir tekneyle İthake'ye Tepegöz tanrının oğludur.
İlkçağdan beri Sicilya ile bir tutulan kalırlar. Odysseus adamlarına sığırlara
Tepegözler ilinden yeller tanrısı Aiolos'un dokunmamalarını söyler, ama kumanyaları
adasına varırlar. Aiolos Odysseus'u iyi karşılar, tükendiği için tayfanın kendisi yokken
ağırladıktan sonra ona bütün yellerin içinde hayvanlardan birkaçını kesmelerini
kapalı bulundukları bir tulum verir, arkasından önleyemez. Teiresias'ın da bildirdiği gibi bu
da tatlı bir yel salarak gemileri uğurlar. suç onların ölümüne sebep olacaktır. Gemi
Odysseus uykuya dalınca tayfaları tulumu yola çıkar çıkmaz Tanrı Zeus'un saldığı bir
açarlar, bütün yellerin dışarı fırlamasıyla şimşekle paramparça olur, tayfaların hepsi
korkunç bir fırtına kopar. Aiolos adasına ikinci boğulur, Odysseus yelken direğinin üstünde
bir çıkışlarında kovulurlar. Odysseus'un filosu dalgalara göğüs germek, akıntıya kapılıp
altı gün kürek çekerek kuzey yönünde yol alır Khrybdis geçidini bir daha aşmak ve dokuz gün
ve Laistrygonların ülkesine varır. Korsika denizde çalkandıktan sonra Kalypso'nun
olduğu ileri sürülen bu ülkenin Telepylos adlı adasına çıkmak yolunu bulur (Seirenler,
limanında kralın kızı olan bir dev anasıyla Kharybdis, Skylla, Kalypso).
karşılaşırlar. Kız babasına haber salar, Malta olduğu sanılan Ogygie adasında
Odysseus'un tayfası bu kez dev yamyamların geçirdiği zaman belli değil: 10, 8, 5, 1 yıl
saldırısına uğrar, limana girmiş olan gemiler
diyenler var. Sonunda tanrıça Athena'nın
parçalanıp içindekiler öldürülür, yalnız liman yalvarması üzerine Zeus Odysseus'u
dışında demirlemiş olan Odysseus'un gemisi kurtarmaya karar verir: Hermes'i yiğidi
kurtulur.
bırakması için Kalypso'ya gönderir. Ulu
Tek gemiyle daha kuzeye doğru giderek nympha Odysseus'a bir sal yapmakta yardım
Aiaie adasına çıkarlar. Büyücü Kirke'nin eder, yanına her türlü kumanya vererek onu
toprağıdır burası. Latium kıyılarında bugün uğurlar. Yıldızlara baka baka yol alırken tanrı
Capo Circeo diye anılan yer olduğu ileri Poseidon Odysseus'un salını görür, bir fırtına
sürülür. Odysseus'un Kirke ile olan macerası salarak batırır. Tanrıça İno'dan yardım gören
için Kirke maddesine bakınız. Yiğidin Kirke'nin Odysseus yüze yüze Phaiak'ların toprağında
yanında bir ay ya da bir yıl kaldığı söylenir. karaya çıkar. Nausikaa ile buluşması,
Ondan Telegonos adlı bir oğlu, ya da Alkinoos'un sarayında konuklanması ve bir
Telegonos ve Nausithoos diye iki oğlu olmuş. Phaiak gemisiyle İthake'ye gönderilmesi için
Nausikaa, Alkinoos, Eumaios vb. maddelere
Kirke Odysseus'u bilici Teiresias'ın ruhunu
bakınız.
bulmak ve ondan İthake'ye dönüş yolunun ne
olacağını öğrenmek için ölüler ülkesine yollar. Bundan sonrası zaman sırasıyla anlatılır
Yiğit bu olağanüstü yolculuğu başardıktan Odysseia'da: Odysseus'un tanınması
sonra Kirke'nin yanına döner. Bu kez Kirke ona (Eurykleia), taliplerden öç alması (Antinoos),
karşısına çıkacak olan tehlikeleri sayar. Denize karısı Penelopeia'ya kavuşması (Penelopeia)
açılınca Kirke'nin dedikleri olur: Sekenlerin bu sözlükte, yukarda gösterilen adlar altında
önünden geçerler, Kharybdis'le Skylla anlatılmıştır.
canavarlarının önüne gelirler, Odysseus birkaç Odysseus'un yurduna dönüp, tahtına
yoldaşını feda ederek bu tehlikeyi de aşar.
kavuştuktan, malını, mülkünü sömüren
Güneş tanrı Helios'un beyaz sığırlarının asalaklardan öç alıp evini ve ailesini düzene
otladığı Thrinakie adasına ulaşırlar. Yel kavuşturduktan sonra ne yaptığı Odysseia'da
esmediği için orada karaya çıkmak zorunda bildirilmez. Daha geç dönemlerden kalma
metinlerde Odysseus'un efsanesi alabildiğine bir adama rastlar, kimin çekilip yol vereceği
uzatılır, ama kaynak değeri olmayan bu konusunda kavgaya tutuşurlar. Oidipus adamı
metinleri hesaba katmak doğru olmaz. ve arabacısını öldürür. Bir anlatıma göre,
Oidipus Laios'a rastladığı sırada Delphoi'den
Oidipus. dönmekteydi. Tanrı bilicisi ona kendi babasını
Oidipus Yunan mythos'unun en trajik öldürüp anasıyla evleneceğini bildirmişti.
kahramanıdır. Onun kişiliğinde tragedyanın Oidipus sarsılmış, çileden çıkmıştı, Korinthos'a
özü ve trajik kavramınının asıl anlamı belirir. bir daha dönmemeye kararlıydı. O sırada
Trajik kişi tek başına ya da bütün soyuyla kavgaya tutuştuğu adamı gözü karararak
birlikte tanrı lanetine uğramış kişidir, kaderin öldürmesi doğaldı.
oyuncağı olur ve istemeyerek, bilmeyerek suç Bu olaydan sonra Thebai'ye vanr. Sphinks
ve günah işler, bundan ötürü de ya dışardan ya denilen canavar şehirde korku salmakta,
da içinden gelen korkunç belalara uğrar. sorduğu bilmecelere cevap veremeyenleri
Oidipus insanın tüyler ürpertici bir dramını parçalayıp yemektedir. Sorular da şunlardır:
dile getirdiği içindir ki, adı tıp ve ruh-bilime Kimi zaman iki, kimi zaman üç, kimi zaman
varıncaya kadar insanla ilgili bütün bilim ve dört ayak üstünde yürüyen ve doğal yasalara
sanat dallarına karışmış, her alanda derin iz karşıt olarak en çok ayağı olduğu zaman en
bırakmıştır. güçsüz olan yaratık hangisidir? İki kız
Serüveni şöyle özetlenebilir: Oidipus kardeştirler, biri ötekisini doğurur ve ikincisi
Thebai kral soyundandır (Tab. 18, 19). birincisinden doğmadır. Oidipus birinci
Kadmos'la Hormania'da kaynak bulan bu soyu bilmeyece insan, ikincisine de Gün ve Gece
bir tanrı yetiştirmiş, ama belki bu tanrıya, diyerek doğru cevaplan vermiş. Sphinks
Dionysos'a karşı koyduğu için lanete uğramış, kendini tünediği kayadan aşağı uçuruma
akıl almayacak yıkım ve acıların birbirini atarak ölmüş. Thebai halkı da rahat bir nefes
izlemesini görmüştür. Oidipus, Thebai kralı almış ve kurtarıcısı bildiği Oidipus'a Laios'tan
Laios'un oğlu, Labdakos'un torunudur. Anası boş kalan taçla birlikte dul karısı İokaste'yi
bazı kaynaklarda Epikaste diye anılan vermiş. Oidipus; bir daha Korinthos'a anasının,
İokaste'dir. lokaste gebe iken bir düş görür, babasının yanına dönmemek amacıyla
Teire-sias bu düşü şöyle yorumlar: Kraliçenin Thebai'ye kral olmuş ve İokaste ile birleşerek
karnında taşıdığı çocuk babasını öldürecektir. dört çocuk üretmiş: Eteokles, Polyneikes,
Doğar doğmaz bebek dağa bırakılır, ayak Antigone, İsmene.
bilekleri delinmiş, içinden bir kayış Yıllar geçer, Thebai şehrinde veba baş
geçirilmiştir. Ayağı şiş anlamına gelen Oidipus gösterir. Salgının nedenini öğrenmek için
adı da ondan. Çocuğu bir çoban bulur, götürür Oidipus kaynı Kreon'u Delphoi'ye gönderir.
Korinthos kralı Polybos'a verir. Polybos'la karısı Gelen cevap şudur: Kral Laios'un katili
Priboia'nın çocukları olmamıştır, Oidipus'u öz bulunmalı ve şehirden sürülmelidir. Oidipus
evlat gibi büyütürler, çocuk da onları ana- hemen araştırmaya koyulur ve suçluya karşı
baba bilir. Delikanlılık çağına gelince bir korkunç tehditler savurur. Bilici Teiresias'a
dedikodu işitir: Kralın oğlu değil de, bulunmuş katilin kim olduğunu sorar. Kâhin cevap
bir çocukmuş diye. Gerçeği tanrı Apollon'dan vermekten çekinir. Oidipus, Teiresias ve Kreon
öğrenmek üzere Delphoi tapınağına doğru yola arasında kavga kopar. İokaste araya girer ve
koyulur. Thebai'ye yakın dar bir geçitte arabalı bir zamanlar gördüğü düşe, Laios'un da dar bir
geçitte öldürüldüğüne değinecek olur. Bu
sözleri duyunca Oidipus'un içine kuşku girer. Oinomaos.
Bu sırada Korinthos'tan bir ulak gelir, Tanrı Ares'in oğlu, Elis kralı Oinomaos
Polybos'un öldüğünü, Oidipus'un kral olmak güzel Hippodameia'nın babasıdır. Kızına çıkan
üzere Korinthos'a çağırıldığını bildirir. Oidipus talipleri Oinomaos araba yarışında denemeyi
gene de ikirciklidir: Babasının ölümü kendi şart koşuyordu. Yarış başlayınca Elis kralı Zeus
elinden olmamıştır, ama anasının bulunduğu tapınağında bir koç kurban ediyor, bu sırada
yere gitmekten çekinir. Derken ulak kendisinin rakibinin yol almasına izin veriyordu, ama
Polymos'la Periboia'nın oğlu olmadığını, saraya atları ölümsüz olduğundan, yarışa başlar
bir çoban tarafından bulunup getirildiğini başlamaz öbürüne yetişiyor, onu geçiyor ve
söyler. Çoban da getirilip gerçeği açığa kim olursa olsun kafasını keserek evinin
vurunca Oidipus'la iokaste'nin artık şüpheleri kapısına asıyordu. Böylece on iki kuru kafayı
kalmaz. Kraliçe sarayın içine sığınıp canına dizmiş bulunuyordu. Sonunda Hippodameia'ya
kıyar, Oidipus da anası ve karısı olan kadının talip olarak Pelops çıkageldi. Kız bu talibe
iğnesiyle gözlerini kör eder. gönül verdi ve ikisi birden Oinomaos'un
Sophokles'in "Kral Oidipus" tragedyasında arabacısı Myrtilos'u baştan çıkararak Pelops'un
dile getirilen bu dram Oidipus'un Thebai'den yarışı kazanmasını sağladılar. Oinomaos
sürülmesi, kızı Antigone'ye yaslanarak arabadan yere düşerek dizginlere dolaştı ve
Attika'da Kolonos iline gelmesi ve orada öldü, ya da Pelops'un elinden öldürüldü
ölmesiyle sonuçlanır. Oidipus'un öleceği toprak (Hippodameia, Pelops, Myrtilos).
tanrılarca kutlanacağı haberi yayılınca
Kreon'la Polyneikes Oldipus'un Thebai'ye geri Oinone.
gelmesini isterler, ama kör kral Attlka'da Oinone İda dağının nymphalarından biridir.
kalıp. ölmeyi seçer. Kendisini süren oğullarının Priamosoglu Paris dağa bırakılıp çobanlarca
ikisine de, yurdu Thebai'ye de lanet okur. yetiştirildiği sırada Oinone ile tanışır ve
Ölümünden sonra oğulları arasında kopan sevişir, ama Üç Güzeller yarışmasında yargıçlık
kavga ve Thebai şehrinin üstüne çöken ettikten sonra da şehre inmek üzere
yıkımlar bu ilenmenin sonucudur (Antigone, Oinone'den ayrılır. Geleceği bilen Oinone onu
Eteokles, Kreon). vazgeçirmeye uğraşır, başaramaz, ancak bir
gün yaralanırsa onu gelip bulmasını söyler.
Oileus. Apollon tanrının kendisine verdiği şifalı otlar
Lokrislilerin kralı Oileus "küçük" Aias'ın vardır. Paris Troya savaşının sonlarında
babasıdır (Aias). Argonaut'lar seferine katılmış Philoktetes'in attığı bir okla yaralanınca
ve Stymphalos gölünün bir kuşundan alınmış Oinone'nin bu sözünü hatırlar, ona haber
tüyle yaralanıp ölmüş. gönderir, ama nympha yardıma gelmez. Paris
ölünce Oinone pişman olup canına kıyar
Oineus. (Paris).
Akhaların Mysia'ya ilk çıkışları ve Telephos'la heykelini de alıp onlarla kaçmaya karar verir.
elinden yaralanıp, yarasını ancak Akhilleus'un açılabilmek için bir düzen kurar, Thoas'ı
iyi edebileceğini öğrenince, Aulis'te İkinci aldatarak kaçarlar. Attika'ya varırlar, Artemis'e
sefere hazırlanan Akha ordusuna gelmişti. Bir bir tapınak yapıp içine heykeli koyarlar.
casus olarak yakalanmak üzereyken orada Orestes efsanesinin son bölümü Hermione
bulunan küçük Orestes'i rehin olarak. almış ve ile evlenmesine değgindir. Orestes'le
böylece istediğini elde etmişti (Telephos). Hermione'yi babaları daha çocukken
yurduna döner dönmez öldürülünce, Elektra Menelaos kızını Neoptolemos'a verir. Tauris
küçük kardeşi Orestes'i kaçınr ve Phokis kralı dönüşünde Orestes nişanlısını kaçırmaya
Strophios'un sarayına gönderir. Orestes orada kalkar, Naoptolemos'la kavgaya tutuşurlar, bir
büyür, kralın oğlu Pylades'le birlikte Mykene ayaklanma olur, Akhilleus'un oğlu ölür. Orestes
gelme iki haberci olduklarını, kendisine çok uzun bir ömür sürer.
Set'in Yunanlıların Typhon'uyla bir tutulması tekmil ölümlüler arasında överim seni.
Ama biz de biliriz böyle söz tutmasını,
gerektiğini bildirmiştir (Typhon).
Atreus oğlunun güzellikte üstün kızını
veririz sana.
Orthos.
Argos'a götürür eveririz seni,
Ejder soyundan Ekhidna ve Typhon'dan düzenli İlyon'u gel bizimle yok et,
doğan bir köpeğin adı (Tab. 6). Bu köpek denizleri aşan gemilerimize gidelim, gel
Geryoneus'un öküzlerini beklerken? Herakles'in hadi,
eliyle öldürülür (Herakles). gidelim düşünelim şu evlenmeyi.
Elimiz çok açıktır çeyizden yana.
Othryoneus.
Çanakkale Boğazında olduğu sanılan
Düşmanın ölüsüyle bu çeşitten alaya
Kabesos şehrinin önderi Othryoneus Troya'ya
Homeros destanlarında sık sık rastlanır, ilkel
Priamos kızı Kassandra'yı istemeye gelmiş,
bir katı yürekliliği dile getiren bu alayların
buna karşılık şehri Akhalardan kurtaracağını
hep Akhaların ağzından duyulduğu da ayrıca
söz vermişti Priamos'a. Kral da kızını
dikkati çeker.
vereceğine ant içmişti, ama düğün
gerçekleşmeden Akha yiğidi İdomeneus onu
Otos.
öldürür, öldürdükten sonra da şöyle alay eder
Bkz. Aloeusoğulları.
onunla (İl. XIII, 374 vd.):
P
anlaşılmaktadır. Mektubu Akha ordugâhında
Paian. bir yere atar, ayrıca da Palamedes'in bir
Bkz. Asklepios. kölesini satın alarak, efendisinin yatağı altına
bir torba altın koymasını sağlar. Her şeyi
Paktolos. ortaya vurur, Akhalar Palamedes'i linç ederler.
Lydia'da akan Sart çayının tanrısı. Zeus'un Palamedes'in bu haksız ölümü dillere destan
oğlu ve Pelops'un dedesi olur. Günün birinde olmuştur.
tanrıça Aphrodite'nin gizli törenleri Öte yandan kaynaklar Palamedes'in kurnaz
kutlanırken kendi kız kardeşini kirletmiş, Odysseus'tan daha yararlı, daha değerli bir kişi
bundan dolayı orada akan ve altın sürüklediği olduğunu da belirtirler: Adı avuç, el anlamına
için Khrysorrhoas adını taşıyan dereye atmış gelen palame'den türemiş olan Palamedes
kendini, o günden sonra da bu dereye Paktolos Yunan alfabesine birçok harfler katmış.
denmiş. Alfabeyi Kadmos tanıtmış Yunanistan'a ama
Palamedes kuşların uçuşuna bakarak
Palaimon. Hellenlere özgü bir harf olan Y (üpsilon)'u
Bkz. İno. bulmuş. Ayrıca sayıları tanıttığı, ayların
süresini yıldızlara göre saptadığı, para
Palamedes. kullanmasını, dama oyununu ve zarları
Nauplios'la Klymene'nin oğlu (Nauplios). keşfettiği söylenir.
Homeros destanlarında adı geçmediği halde, Babası Nauplios Palamedes'in öcünü alır,
Troya- savaşı efsanelerinde önemli bir rol ama o da korkunç biçimde ölür.
oynar: Helene kaçırılınca akrabası Menelaos'u
avutmaya çalışır, kadını barışçı yollarla geri Palinurus.
almak için Troya'ya elçi gider. Bu çabalar
Palinurus, Aeneas'ın dümencisidir.
sonuç vermeyip Akha ordusu hazırlık yapmaya
Vergilius'un Aeneis destanında anlattığına göre
başlayınca, Menelaos'la birlikte Odysseus'u
Troyalıların filosu Sicilya'dan İtalya'ya doğru
çağırmaya giderler. Ama kurnaz yiğit savaşa
yol aldığında tanrıça Venüs bir tek adamın
gitmek niyetinde değildir, delilik taslar: Bir
öleceğini, ama buna karşılık herkesin
tarlada sabana bir öküzle bir eşek koşmuş,
kurtulacağını bildirmişti. Gece dümendeyken
toprağa tuz ekmektedir. Palamedes düzeni
tanrılar Palinurus'un gözlerine uyku dökerler,
anlar, Odysseus'un gerçekten deli olup
dalarken bir dalga alır, götürür onu. Aeneas
olmadığını denemek için oğlu küçük
uyanır, dümencisinin yok olduğunu görür.
Telemakhos'u sabanın önüne atar. Odysseus da
Üzüntüsü büyüktür. Sonraları Aeneas yeraltına
sabanı hemen durdurmakla deli olmadığını
gittiğinde Palinurus'un ruhuna rastlar. Ölü
açığa vurmuş olur. Sefere katılır, ama
dümenci gömülmek ister, bunun için de
Palamedes'e karşı korkunç bir öfke ve kin
ölüsünün hangi kıyıya atıldığını bildirir
bağlar. Bu kin sonradan Palamedes'in ölümüne
Aeneas'a. O da dönüşte ölüyü bulur, gömer ve
sebep olacaktır.
o kıyıya Palinurus burnu adını verir.
Odysseus şöyle öç alır: Ele geçirdiği bir
Troyalıya zorla bir mektup yazdırır, sözde Palladion.
Priamos'un yazdığı bu mektuptan Palamedes'in Palladion, Pallas Athena'nın sihirli
Troyalılara casusluk teklifinde bulunduğu nitelikler taşıyan heykeline verilen addır.
Troya şehrinin tarihine sıkı sıkıya bağlı olan bu arkadaşına tıpatıp benzeyen bir heykel yapmış
heykelin Homeros destanlarında adı geçmez. ve ona aigis kalkanını giydirmiş. Athena bu
Palladion daha sonraları ve özellikle Roma'nın yapıtı Olympos'ta Zeus'un yanı başında dikmiş,
kuruluş efsanelerinde rol oynar. Bu heykel bir tanrıymış gibi tapınılırmış ona. Palladion
arkaik sanatta örnekleri görülen bir ksoanon, orada kalmış, ta ki günün birinde Zeus'un
yani tahtadan yapılmış ayakta bir kadın kovaladığı Elektra heykele sarılmış, tanrı da
heykeli olsa gerek. Ne var ki İlyada'da söz öfkelenerek heykeli alıp Troya bölgesinde Ate
konusu olan Athena tapmagındaki heykel tepesi denilen yere atmış (Elektra 2, Ate). İlos
oturmuş olarak canlandırılır: Hektor savaş o sırada kendi adını taşıyacak olan İlion
alanından ayrılıp anası Hekabe'ye Athena'ya (Troya) şehrini kurmaktaymış, böyle bir
sunular sunmasını söylemek için şehre heykelin gökten düşmesi hayra yorulmuş,
geldiğinde şöyle konuşur (İl. VI, 270 vd.): şehre getirilip Athena tapınağına
yerleştirilmiş. Bu efsaneyi anlatan mitograflar
Palladion'un üç karış boyunda olduğunu, sag
Ama sen, elinde sunularla topla yaşlıları,
elinde bir kargı, sol elinde de bir öreke ile bir
git doyumluk toplayan Athena'nın
iğ taşıdığını yazarlar. Başka efsanelere göre
Tapınağına,
Palladion'u Dardanos Semendirek adasından
Evindeki en güzel, en büyük örtü
hangisiyse, getirmiş ve kaynatası Teukros'a armağan etmiş
hangi örtüye en çok değer veriyorsan al (Dardanos). Troyalıların bu kutsal yapıtın bir
onu, tıpkısını yaptıkları, çalınmasın diye asıl
ört güzel saçlı Athene 'nin dizlerine... Palladion'u tapınağın mahzenine kapatıp,
sahte heykeli dışarıya oturttukları da anlatılır.
Bir efsaneye göre, Troyalıların kâhini Helenos
Daha sonraki efsanelere göre, Palladion
Palladion heykeli şehirde kaldıkça, Troya'nın
Troya şehrini koruyan, o var oldukça şehrin
alınamayacağını bildirmiş, bu söze dayanarak
düşmesini, düşman eline geçmesini önleyen
da Odysseus'la Diomedes gece gizlice şehre
bir tabudur. Başta Roma olmak üzere birçok
girmişler, heykeli çalıp götürmüşler. Bu işte
şehirler Palladion'a sahip olduklarını ileri
güzel Helena Akhalı yiğitlere yardım etmiş
sürmüşler, böylece Palladion adlı heykeller
(Helenos, Helena).
çoğaldıkça kaynaklarını anlatan efsaneler de
çoğalmış ve giriftleşmiştir. Bunları şöyle Başka kaynaklara göre, Palladion heykeli
aigis kalkanını Pallas'ın önüne dikmiş, çocuk Kassandra'nın Troya yağmasında bu heykele
korku içinde donakalmış ve Athena'nın attığı sarılıp sığındığı ve Oileus oğlu Aias'ın onu
kargıdan korunamayıp yaralanmış, düşmüş ve oradan çekerek büyük bir günah işlediği
Pelasgos.
Akdeniz yöresiyle Yunanistan'da oturan en Oysa, bilindiği gibi, Akhilleus Troya'dan
eski soyun adı Pelasgoi, Pelasglardı. Zeus'la dönmez, orada ölür. Bir efsaneye göre
Niobe'den doğmuş olduğu söylenilen Pelasgos Peleus'un Akhilleus Troya'dayken öldürdüğü
da bu soyun atası olarak gösterilir (Niobe 2). Akastos'un oğulları onu tahtından atıp İstanköy
adasına sürerler.
Peleus.
Aiakos'un oğlu Peleus, Telamon'un kardeşi Pelias.
ve Akhilleus'un babasıdır (Tab. 21). Ömrü Tryro ile Poseidon'un oğlu, Neleus'un ikiz
olaylarla dolu geçmiştir: Telamon'la birlikte kardeşi (Tab. 22). Ölümlü babası Kretheus
üvey kardeşleri Phokos'u öldürdükleri için olduğu için Pelias, İason'un babası Aison'un
yurtlarından sürülürler (Aiakos). Peleus üvey kardeşidir (Aison). Tyro tanrıdan gebe
Tesalya'ya Phthia kralı Eurytion'un yanına kaldığını saklamış ve doğurduğu ikizleri dağa
sığınır. Kral onu suçundan arındırdığı gibi kızı bırakmış. Nasıl büyütülüp krallık için kavgaya
Antigone'yi de ona karı olarak verir. Ama tutuştukları konusunda efsaneler birbirini
Peleus'un başına bir bela daha gelir: Kalydon tutmaz, ama Pelias'ın kardeşi Neleus'u tahttan
avı sırasında kaynatasını istemeyerek öldürür attığı, onun da göçüp Pylos'a yerleştiği
ve gene yollara düşer. Bu kez İolkos'ta kral anlatılır (Neleus). Pelias, Aison'un oğlu İason'la
Akastos'un sarayına gider, ama orada da kralın da kozunu paylaşamaz ve İason'dan kurtulmak
karısıyla başı derde girer (Akastos). Karısı için onu Karadeniz'in Kolkhis ülkesine altın
ölünce tanrılar onu Thetis'e koca olmak için postu almaya gönderir, İason Medeia ile
seçerler. Nereus kızı önce Peleus'la birlikte dönünce, büyücü prenses Pelias'ın
evlenmemek için bin bir kılığa girer, ama kızlarını babalarını sözde gençleştirmek
Peleus, arkadaşı olan at adam Kheiron'un amacıyla kesip bir kazana atmaya kandırır. Bu
yardımıyla onun hakkından gelir. Düğün korkunç işlemden sonra Pelias'ın oğlu Akastos
yapılır, pek uğurlu olmadığı hemen meydana İason'la Medeia'yı İolkos'tan sürer
çıkar (Akhilleus, Paris). Akhilleus Troya (Argonaut'lar, İason, Akastos).
savaşına gittiği zaman Peleus Phthia'daki
sarayında onu uzun zaman bekler, ihtiyar Pelopeia.
Priamos da Akhilleus'u yumuşatmak, Hektor'un Thyestes'in kızı (Tab. 14, 15). Bilmeden
ölüsünü ellerinden alabilmek için babasının babasıyla yatar ve Aigisthos'u doğurur.
anısını getirir gözlerinin önüne (İl. XXIV, 486 Sonradan Atreus'a karı olur, böylece
vd.): Pelopsogullarının zincirleme suç ve ilenme
sürecine karışır (Atreus, Aigisthos).
Tanrısal Akhilleus, getir aklına babanı.
Şimdi olmalı o da benim yaşımda, Pelops.
varmıştır uğursuz ihtiyarlığın eşiğine. Tantalos'un oğlu, tanrı Zeus'un torunu,
Belki çevresinde bugün komşuları üzer onu, Yunan efsanesinin en ilgi çekici
kahramanlarından biridir (Tab. 14, 15).
Anasının Ege ırmaklarından Ksanthos, ya da Penates.
Paktolos'un kızı olduğu ileri sürülür. Pelops Roma'da yurdu ve aile ocağını koruyan
babası Tantalos gibi Anadolu'da doğmuş, tanrıdır. Her evde Vesta ve Lares tanırılarıyla
büyümüştür, onun Yunanistan'a göçmesi birlikte Penatlara da tapıldıgı gibi, kültleri
uygarlığın Yunan yarımadasına Anadolu'dan kamu alanına yayılmış, köylerden şehirlere
geldiğini kanıtlayan bir belirtidir. kadar her yerin Penates tanrıları olmuştur.
Efsaneye göre tanrılarla haşır neşir olan
Tantalos onları denemek için bir şölende Penelope.
onlara kesip doğradığı oğlu Pelops'u yiyecek Homeros destanlarında adı Penelopeia
olarak verir, tanrıların hepsi bu korkunç diye geçen İkarios'un kızı, Odysseus'un karısı
oyunun farkına varırlar, yalnız kızını yitirmiş Penelope Yunan mythos'unun en ünlü
olmanın acısıyla dalgın olan Demeter kişilerindendir. Eşinden ayrı kaldığı yirmi, otuz
Pelops'un bir omzunu yer. Zeus tanrı çocuğun yıl sürece başka kocaya varmamak için ayak
bedenini yeni baştan yaratıp diriltir, diremesi, Odysseus'a sadık kalması onu
Demeter'in yediği omuz yerine de fildişinden evlilikte vefa ve sevginin simgesi haline
bir omuz koyar Pelops'a. Tanrı Poseidon sokmuştur. Onun adı kadar, yıllar yılı gündüz
Pelops'a gönül verir, bir süre şarap sunucusu dokuyup gece söktüğü bez de dillere destan
olarak kullanır, sonra gene yeryüzüne gönderir olmuştur.
ve kanatlı atlar armağan ederek Oinomaos’a Odysseus Tyndareos'un kızı Helene'ye talip
karşı yarışa girişmeyi buyurur. Bilindiği gibi olacakken, ondan vazgeçer ve akrabası
Elis kralı Oinomaos kızı Hippodameia'yı ancak penelope ile evlenir (Odysseus). Bu mutlu
kendisini araba yarışında yenecek olana çiftin Telemakhos diye bir çocukları olur, ama
vermeye ant içmişti. Pelops Oinomaos'u yener Telemakhos daha kundakta bebekken babası
ve Hippodameia ile evlenir (Oinomaos, Troya savaşına gitmek zorunda kalır.
Hippodameia). Pelops yerli kahramanIardan Penelopeia'nın çilesi o zaman başlar. Bunu
ne kadar üstün olduğunu böylece tanıtlamış kaynanası Antikleia'nın ağzından duyarız (Od,
olmakla kalmaz. Olympos oyunlarını kurar ve XI, 181 vd.);
Yunanistan'da bu yoldan büyük bir çığır açar.
Mora yarımadasına adının verilmiş olması
Ege'den gelme bu göçmenin efsanede Karın büyük bir sabırla bekler seni evinde,
gösterilen yerinden de daha büyük bir yer Gündüzleri ağlaya ağlaya tüketir kendini,
bir geceleler geçirir ki düşman başına…
tuttuğunu, daha derin bir çığır açtığını açığa
vurmaktadır.
Daha sonraları Plutos bereket tanrıçası (2) İlyada'da adı geçen Tesalyalı yiğit,
Demeter'in grubundan ayrılarak soyut bir İphiklos'un oğlu, Protesilaos'un kardeşi.
kavramı simgeleyen bir tanrı olmuştur.
Aristophanes'in "Plutos" adlı komedyasında kör Poias.
olarak canlandırılır. Philoktetes'in babası. Argonaut'lar seferine
katılmış ve usta bir okçu olarak Herakles'in
Podaleiros. işlerinde yiğide yardımcı olmuş. Bir efsaneye
Tanrı Asklepios'un oğlu, Makhaon'un göre Herakles'in odun yığınını tutuşturan odur,
kardeşi, İlyada'da adı geçen hekim. Makhaon'la yiğit oklarını da Philoktetes'e değil, Poias'a
Podaleiros güzel Helena'ya talip olmuşlardı, vermiştir (Phihktetes).
Troya savaşına da bu yüzden Tesalya'dan
gelme otuz gemiyle katılmışlar ve her ikisi de Polluks.
savaşçı ve hekim olarak yararlık göstermişlerdi Dioskurlardan Polydeukes kimi zaman
(Makhaon). Polluks diye de anılır. Özellikle Latin
kaynaklarında adı daima Pollux'tur
Efsaneye göre Podaleiros Troya savaşından
(Dioskurlar).
diri çıkar ve şehir düştükten sonra kâhin
Kalkhas'la kara yolundan Kolophon'a gider.
Polybos.
Kalkhas orada ölünce Podaleiros, Delphoi'ye
Oidipus efsanesinde sözü geçen Korinthos
gidip nereye yerleşmesi gerektiğini tanrıya
kralı. Çocuğu olmadığı için Oidipus'u kendi
sormuş, aldığı cevap da şu olmuş: Öyle bir
oğluymuş gibi benimser ve ölünce de tahtını
ülke seç ki gök yıkılsa sen altında kalmayasın.
ona bırakır (Oidipus).
Bu ülkeyse çepeçevre yüksek dağlarla çevrili
Karia Khersonessos'u, yani Datça
yarımadasıymış. Karia'ya gelişi üstüne bir
kurban edilmesini ister, bu isteği Agamemnon
Polydamas. gelir Polymestor'a bildirir. Kızı kurban ederler.
Adı İlyada'da Pulydamas olarak geçen Hekabe kızının ölüsü üstünde ağlar,
Troyalı bir yiğit. Savaşta Hektor'un yanı dövünürken, birden daha korkunç bir haber
başında çarpışır, büyük yararlık gösterir, Akha alır: Polydoros'un ölüsü kıyıya vurmuştur.
duvarına saldırı planını hazırlar ve Troyalıların Bahtsız kraliçe birden güçlenir ve öcünü tüyler
surların içine sığınmalarını salık verir. Hektor ürpertici bir vahşetle alır. Polymestor'la iki
öldükten sonra Helene'nin geri verilip savaştan oğluna pusu kurar, çocukları babalarının gözü
vazgeçilmesini isteyen de odur. önünde öldürdükten sonra, kralı da gözlerine
iğne batırarak kör eder (Polyksene, Hekabe,
Polydeukes. Polymestor, Deiphylos).
Bkz. Dioskurlar. Vergilius'un "Aeneis" destanına göre,
Polymestor Priamos'un oğlunu öldürdükten
Polydoros. sonra, Trakya kıyılarında bir yere gömmüştür.
(1) Kadmos'la Harmonia'nın oğlu. Nykteis'le Aeneas Trakya kıyılarına uğrayınca, tanrılara
evlenerek Labdakos'un babası ve Oidipus'un sunu sunmak için bir ağacın dallarını koparır
dedesi olur (Tab. 19). ve bakar ki dallardan kan damlaları akmakta
(2) Homeros destanlarında ve tragedyada ve topraktan yükselen bir ses üstünde
adı geçen Polydoros, Priamos'la Laothoe'nin bulundukları höyüğün Polydoros'un mezarı
oğlu olarak gösterilir. Kişiliği ve öyküsü olduğunu söylemektedir. Bunun üzerine
destana göre başka, tragedyaya göre başkadır. Aeneas akrabasına gereken ölü törenlerini
yapar ve öyle ayrılır Trakya'dan (Aen. 111, 40
İlyada'da Polydoros Priamos'un en küçük
vd.).
oğlu olarak tanımlanır. Çok genç olduğu İçin
babası onun Troya savaşına karışmasını
Polyksene.
istemez, gene de Polydoros bir yolunu bularak
Priamos'la Hekabe'nin en küçük kızları
Akhilleus'un karşısına dikilir, onunla savaşır ve
(Tab. 16). İlyada'da adı geçmez, ama sonraki
ölür (il. XX, 407 vd.).
destanlarda, özellikle Akhilleus efsanesinde
Polydoros, Euripides'in "Hekabe" adlı önemli bir rol oynar: Kardeşi Troilos atlarına
tragedyasında önemli bir rol oynar: Dram su almaya gelir, o sırada Akhilleus Troilos'a
Polydoros'un görüntüsünün sahneye çıkmasıyla saldırıp onu öldürür, ama kovalayıp da eline
başlar. Genç Troyalı yürekler acısı serüvenini geçiremedlği Polyksene'ye aşkla tutuşur. Kimi
kendi anlatır: Priamos'la Hekabe'nin oğludur, efsane bu öyküyü şöyle uzatır: Akhilleus
Troya savaşı kızışınca, babası onu birçok Polyksene ile evlenebilmek İçin Priamos'a
altınla birlikte Trakya kralı Polymestor'a Akha ordusundan ayrılmaya söz vermiş, bu işin
emanet etmiştir. Troya düşünce, Polymestor pazarlığını yapmak için de Thymbralı Apollon
altınlara el koymak için kendisini öldürmüş, tapınağına gitmiş, Paris onu okuyla orada
ölüsünü de denize atmıştır. Dalgalar şimdi öldürmüş.
topraktan, mezardan yoksun ölü bedenini
Başka destanlarda Polyksene'nin Troya
kıyıdan kıyıya atmaktadırlar. O sırada Hekabe
yangını sırasında Diomedes, ya da Odysseus
Troyalı kadınlarla birlikte Trakya kıyılarına
tarafından yaralandığı ve öldüğü anlatılır. Ama
sığınır, tek kalan çocuğu Polyksene ile avunur.
Polyksene üstüne en dokunaklı öykü
Oysa Akhilleus'un ruhu Polyksene'nin kendisine
Euripides'in "Hekabe" adlı tragedyasında rastlanabilecek tabiat tasvirleriyle başlar:
sahneye konandır: Neoptolemos babası Tepegöz'ün adası, mağarası, ağılları tadına
Akhilleus'u düşünde görür, yiğit öfkelidir, doyulmaz bir anlatımla canlanır gözümüzde.
Polyksene'nin mezarı üstünde kurban Odysseus birkaç arkadaşıyla mağaraya girmiş,
edilmesini ister. Akhalar bu emri yerine Tepegöz'ü beklemektedir, dev adam akşam
getirirler. Genç kız anası Hekabe'nin olup da sürüleriyle dönünce Odysseus
yalvarmalarına, direnmelerine karşı kurban kendisini ona gemisi batmış bir yolcu olarak
edilir. Bu kurbandan amaç yalnız Akhilleus'un tanıtır ve konukseverliğine sığınarak yalvarır.
öfkeli ruhunu yatıştırmak değil, aynı zamanda Sonra da şöyle anlatır Odysseus (Od. IX, 287
Akhalara uğurlu bir dönüş sağlamaktır vd.):
(Hekabe).
Sonunda artık bu duruma dayanamaz Thisbe kılıcı aldı eline; 'Benim için
oldular, bir gece kaçmaya karar verdiler. öldürdün kendini' dedi, 'ama ben de cesurum,
Ninos'un mezarı yanındaki bir dut ağacının benim de içim aşkla dolu. Ancak ölüm
altında buluşacaklardı. ayırabilirdi bizi; oysa şimdi o birleştirecek'.
O gün içleri içlerine sığmadı; güneş batıp Üstünde daha Pyramus'un kanı kurumamış
da karanlık çökünce Thisbe evden sıvıştı, olan kılıçla kendi kendini vurdu.
mezara geldi. Pyramus oralarda yoktu. Genç Anneleriyle babaları da, tanrılar da
kız, sevgilisini beklerken ansızın bir kükreme acıdılar iki sevgiliye. Anneleriyle babaları,
duydu. Arkasına bakınca ay ışığında bir dişi ölülerini yakıp küllerini bir kaba koydular.
aslanın durduğunu gördü. Karnını yeni Tanrılar da, onların anısını sürdürmek için,
doyurmuştu aslan, ağzı kanlıydı, besbelli bütün ülkelerde kara dut ağaçları
mezarın yanındaki kaynaktan su içmeye yetiştirdiler".
geliyordu, öyle korktu ki Thisbe, hemen kaçtı;
ama kaçarken de sırtındaki örtüyü düşürdü. Pyriphlegeton.
Tanrıların Doğuşu.
Tántalos'u gördüm, korkunç işkenceler
Bkz. Theogonia.
çekerken:
Duruyordu bir gölün içinde, ayakta
Tantalos.
yüksele yüksele çıkıyordu su çenesine
Lydia kralı Tantalos hem efsanede dal kadar,
budak salmış lanetli bir soyun atası, hem ama içmek için davrandı mıydı, damlasını
ölüler ülkesinde çektiği ceza ile ünlüdür. alamıyordu suyun,
ihtiyar adam eğiliyor, eğiliyor, eğiliyordu, derin yeridir. Titanlarla tanrılar arasındaki
su da çekiliyor, çekiliyor, yok oluyordu savaşta deprem Tartaros'a kadar uzanır, bu
emen toprakta, savaşta yenilen Titanları da Zeus Tartaros'a
ve bir çamur peyda oluyordu ayaklarının kapatır. Tartaros'un en iyi tanımlandığı yapıt
dibinde, kapkara,
Hesiodos'un Theogonia'sıdır. Şöyle denir
ossaat bir tanrı kurutuveriyordu gölü.
(Theog. 736 vd.):
Yemişler sarkıyordu başının önünde dallı
budaklı ağaçlardan,
armutlar, narlar, pırıl pırıl elmalar,
Orada durur yan yana kaynaklar,
ballı incirler, tombul zeytinler sarkıyordu,
bütün varlıkların son uçları
ama ihtiyar adam, koparayım diye ellerini
kara toprağın ve sisli Tartaros'un,
uzattı mıydı,
ekinsiz denizin ve yıldızlı göğün
bir yel geliyor, savuruyordu onları kara
tanrıları ürküten pis, küflü köşeler.
bulutlara.
Öylesine derindir ki bu yerler
bir yılda varılamaz dibine,
kapılarından girildikten sonra.
Tarkhon. Bora üstüne bora savurur insanı
bir o yana, bir bu yana, korkunç bir hızla.
Roma'nın kuzeyinde bulunan Tarquinii ve
Ve işte orada yükselir konağı kara Gece'nin
daha başka şehirleri kurmakla ün salmış Etrüsk
kasvetli, korkunç bulutlar içinde.
kahramanı. Telephos'un oğlu olduğu söylenir.
Etrüskleri Lydia'dan, yani Anadolu'nun Ege
kıyılarından İtalya'ya o götürmüş. Tarkhon ak Tartaros'un derinliğini belirtmek için
saçlı olarak doğmuş, bu da şanlı bir alın Hesiodos bir de şöyle der:
yazısına delilmiş.
Teisiphone.
Teiresias üstüne birçok efsaneler anlatılır: Adam öldürme suçlarının öcünü alan
Teiresias Spartoi soyundandır (Spartoi), Erinyslerden biri (Erinys).
çocukluğunda Kithairon dağında gezerken
çiftleşen iki yılana rastlamış, çocuk bir sopa Tekmessa.
alıp dişi yılanı öldürmüş, ossaat erkekken Troya önünde büyük Aias’ın kapatması, bir
birdenbire dişi olmuş, yedi yıl sonra gene aynı Phrygia kralının kızıydı. Sophokles'in "Aias"
yerde aynı olayı görmüş, bu kez erkek yılanı tragedyasında önemli bir rol oynar (Aias).
öldürmüş ve yine erkek olmuş. Başına gelen bu
olayın ünü tanrılara kadar uzanmış, Hera ile Telamon.
Zeus bir gün, aşkta kadın mı daha çok zevk Aiakos'la Endeis'in oğlu, Aias'ın babası,
duyar, erkek mi konusunda tartışırlarken, Peleus'un kardeşi (Tab. 21). Çocukluğunda
Teiresias'ın fikrini almayı düşünmüşler. Peleus'la birlikte üvey kardeşleri Phokos'u
Teiresias'ın yanıtı şaşırtıcı olmuş: Erkek bir öldürmeleri üzerine (Phokos) Telamon
zevk duyarsa, kadın onun dokuz mislini duyar Aigina'dan sürülür, Salamis'e yerleşir (Aiakos).
diye buyurmuş, Hera da kadınlığın sırları açığa Herakles'le birlikte Argonaut'lar seferine,
vuruldu diye Teiresias'a kızmış, gözlerini kör Kalydon avına katılır. Gene Herakles'le birlikte
etmiş. Buna karşılık Zeus ona kâhinlik hünerini birinci Troya seferine gider ve Herakles
ve yedi kuşak boyunca yaşamasını bağışlamış. Laomedon'un kızı Hesione'yi kurtarınca
Teiresias'ın en ünlü kehanetleri şunlardır Telamon bu kızla evlenir. Bu evlenmeden
Amphitryon'a karısı Alkmene'nin kiminle Teukros doğar (Teukros). Troya savaşı
yattığını açıklar, Laios'a doğacak olan sırasında Telamon Salamis'te oğullarının
çocuğunun kendisini öldüreceğini haber verir, dönmesini bekler. Teukros Aias'sız yurda
Oidipus'u aydınlatır, Thebai'den kovulmasını dönünce öfkelenir ve onu kovar. Nasıl öldüğü
salık verir, Thebai'ye karşı yediler seferinde belli değildir (Aias).
şehrin nasıl korunabileceğini gösterir; daha
sonraki efsanelerde Teiresias her işe karışan Telemakhos.
bilici tipi olarak canlandırılır: Pentheus'a tanrı Odysseus'la Penelope'nin biricik oğulları.
Dionysos'a karşı gelmemesini, Narkissos'un Babası Troya savaşına gidince Telemakhos
öleceğini ve daha birçok olaylarda geleceği daha kundakta çocuktur. Adı ilkin Odysseus'un
haber veren odur. Odysseia'da oynadığı role kendisini savaşa götürmek için gelen elçilere
göre Teiresias'ın bilicilik hünerini ölümünden oynadığı oyun sırasında geçer (Palamedes).
sonra da sakladığı anlışılır. Bu da Zeus'un ünlü Sonra Odysseia'nın başında ona gene rastlanır:
kâhine bir armağanıymış. Büyümüş, delikanlı olmuştur, İthake sarayında
taliplerin babasının malını, mülkünü çarçur anasını tanımaz, Auge'nin de oğlunu
etmelerine üzülür, onları kovmak için elinden tanımaması az daha ana ile oğlun
bir şey gelmez, sonunda babasının yaşayıp evlenmelerine yol açacakken vaktinde önlenir.
yaşamadığını öğrenmek için yola çıkmaya Auge kral Teuthras'in kendisiyle evlenir, bir
karar verir: Troya'dan dönen yiğitlere süre sonra Teuthras ölünce Mysia krallığı
babasından haber sormaya gidecektir. Mentor Telephos'a kalır.
kılığında tanrıça Athena'nın kılavuzluğunda
Bu sırada Akhalar Troya'ya karşı ilk
olan bu yolculuk Odysseia'nın ilk dört
seferlerine girişirler, donanma yanlış rota ile
bölümünde anlatılmış, bu yüzden de bu
Mysia kıyılarına yanaşır. Telephos Troya kral
bölümlere Telemakhia denmiştir (Odysseia).
soyuyla akrabalığı yüzünden Akhalara karşı
Nestor ve Melenaos'un konaklarına varır,
koyar, yiğitçe çarpışır ve birçok önemli kişileri
onlarla görüşür, Troya savaşçılarının anılarını
öldürür, ama AkhilIeus karşısına dikilince
uzun boylu anlatmalarına fırsat verir
korkuya kapılıp koşmaya başlar. Tanrı Dionysos
(Menelaos, Helena). Dönüşünde taliplerin
araya girer ve Telephos'un bir asma kütüğüne
kurduğu pusuya düşmez, İthake limanına
ayağının takılıp düşmesini sağlar. Arkasından
girmeden şehir dışındaki bir kumsala çıkar,
gelen AkhiIIeus da onu kalçasından vurur. Akha
biraz önce de Odysseus aynı yere çıkmış ve
donanması çekilip gider, sekiz yıl kadar uzun
domuz çobanı Eumaios'un kulübesinde konuk
bir zaman da Anadolu kıyılarına uğramaz olur,
edilmiştir. Baba-oğul önce tanışmadan buluşup
ama Telephos'un yarası iyileşmemektedir.
konuşurlar, sonra Odysseus dilenci kılığı
Danıştığı biliciler yarayı kim açtıysa o
altında gerçek kimliğini açıklayınca, taliplerin iyileştirebilir derler. Telephos da bu kez
hakkından gelmek için planlar kurarlar.
Aulis'te Akhilleus'u bulmaya gelir. Euripides
Telemakhos talipleri öldürmekte babasına
"Telephos" adlı (kayıp) tragedyasında Mysialı
yardım eder, anasıyla babasının buluşmasına
kahramanı dilenci kılığında çıkartırmış
seviniri Başkaca da bir rolü yoktur
Akhilelus'un önüne, ağlatır, sızlatır, istediğini
Odysseia'da. elde ettirirmiş. AkhiIIeus kargısının pasından
bir parça sürer yaraya, Telephos iyileşir ve
Telephos.
şükran borcunu Akhalara Troya'ya çıkacak
Herakles'le Auge'nin oğlu Telephos doğru yolu göstermekle öder. Telephos Troya
dramatik bir öykünün kahramanıdır. Daha savaşına karışmaz, ama oğlu Eurypylos Mysialı
anasının karnındayken tanrı sözcüsünün bir bölükle Priamos'un yardımına koşar
doğacak olan çocuğun dayılarını öldürecegini (Eurypylos).
bildirmesi ana-ogul Auge ile Telephos'un bir
sandıkla denize atılmalarına yol açar. Telkhines.
Kurtulurlar ve Mysia kıyılarına çıkarlar (Auge).
Poseidon'la ilgili kötü cinler. Yarı insan,
Başka bir anlatıma göre yalnız Auge Mysia'ya
yarı balık biçimindeymişler, yılan kılığına
gider, kral Teuthras'a satılır, Telephos ise
girdikleri de olurmuş. Telkhinler Rodos
Arkadya'da bir dağa bırakılır, orada çobanlarca
adasında yaşarmış ve dünyada ne kadar
büyütülür ve dağda kaza ile iki adam öldürür:
deprem, kar, dolu, yağmur gibi afetler varsa,
Bu iki adam kendi dayılarıdır. Telephos
hepsi onların elinden çıkarmış. Tufanı da onlar
Arkadya'dan sürülür. Delphoi tapınağına gidip
önceden bilip haber vermişler. Rodos adasının
tanrı sözcüsünü yoklar, Mysia ya gitmesi
sularına Styks'in sularını kanştırarak toprağın
gerektiği cevabını alır. Mysia'ya gelir, ama
verimsiz olmasına yol açmışlar. Tufandan Dünyanın bütün ırmakları da Okeanos'la
kaçarken biri Lykia'ya gelmiş ve orada, Tethys'ten doğma sayılır. Bir efsaneye göre
Ksanthos ırmağı kenarında Lykialı Apollon'a bir Tethys Zeus'un Kronos'a karşı savaşı sırasında
tapınak kurmuş, derlerdi. Hera'yı yanına almış ve büyütmüştü. Hera İda
karıştırıldığı görülür, o zaman da sanatçı cinler kafasına koyunca, kavga etmiş olan Okeanos'la
olarak gösterilirler: Maden işlemesini bilirler, Tethys'in yanına gitmek üzere olduğunu, onu
ve Tenes'le kız kardeşini bir sandığa kapatıp nerede uğrarsanız" yanıtını vermiş. Troya
yöresine gelip açıkta yattıkları bir gece
denize atar. Poseidon tanrı gençleri korur ve o
zaman Leukophrys adıyla anılan Tenedos'a farelerin kalkanlarını, yaylannın kirişlerini
halatı keser, böylece her türlü ilişkiyi kovan Apollon) bir tapınak kurmuşlar. Teukros
koparmış olur. Akhalar Troya'ya sefer sonraları Dardanos'u konuk eder ve kızı Batieia
yaptıklarında Tenedos'a varınca, Tenes onları ile evlendirip tahtını ona bırakır (Dardanos,
Smintheus).
taşlar, ama Akhilleus'un kargısıyla vurularak
ölür. (2) Telamon'la Hesione'nin oğlu, Aias'ın
kardeşi (Tab. 21). Troya soyundan olduğu
Tereus. halde Teukros agabeysi Alas'la birlikte Akhalar
Bkz. Aedon. safında dövüşür, ordunun en usta okçusudur,
birçok savaşçıyı öldürür. Aias'ın ölümü
Terpsikhore. sırasında Mysia'ya yaptığı bir çapulculuk
Musalardarı biri, dansı ve hafif şiiri seferine çıktığından orada yoktur ve olayları
simgeler (Musalar). önleyemez. Dönüşünde büyük bir umutsuzluğa
kapılıp canına kıymak ister. Dönüşü de uğursuz
Tethys. olur, Salamis'e vardığında babası Telamon
Uranos'la Gaia'nın kızı, dişi Titanlardan Aias'ı getirmedi diye onu adaya almaz (Aias,
sonuncusu (Tab. 1, 2). Denizin verimliliğini Telamon). Kıbrıs'a gider, orada Yeni Salamis
simgeleyen Tethis tanrı Okeanos'la birleşir ve diye bir şehir kurar, Kıbrıs kralının kızıyla
üç bini aşkın dişi varlık doğurur (Tab. 4). evlenir, birçok çocuğu olur, biri Kilikya'da Olbe
kentinin kurucusu genç Aias'tır. üstünmüş, bir theogonia, bir kosmogonia, bir
de titanomakhia yazdığı söylenir. Müzikte de
Teuthras. birçok yenilikler yapmış, ama ölçüyü kaçırıp
Mysia kralı, Telephos efsanesinde sözü Musalarla boy ölçüşmeye kalkışıp
geçer. Krallığı Kaikos (Bakırçay) ırmağının olanaklarından yoksun edilince, lyrasını bir
agzındaymış. Efsanesi de şöyledir: Dağda ırmağa atmış, bir daha da şarkı söylememiş.
avlanırken Teuthras'ın karşısına bir yaban Bazı kaynaklarda Homeros'un bu Thamyris'in
domuzu çıkmış, kendisini öldürmemesi için çömezi olduğu söylenir.
insan sesiyle yalvarmış, vurulduktan sonra da
Artemis Orthosia tapınağına sığınmış. Kutsal Thanatos.
hayvanı öldürdü diye Teuthras cüzam ve bir Ölümü simgeleyen tanrı. Nyks'in çocuğu,
çeşit çılgınlığa çarpılmış, ama sonradan Uyku'nun kardeşidir. Birbirinden ayrılmayan
iyileşmiş. Auge ile Telephos'u Mysia'da Hypnos'la Thanatos yeraltında Tartaros'un
konuklayan odur (Auge, Telephos). derinliklerinde otururlar (Hes. Theog. 755
vd.).
Thalia.
Bitkisel gelişmeyi, doğanın fışkırmasını Thaumas.
dile getiren bu ad: Pontos'Ia Gaia'nın oğlu, Elektra ile evlenir
ve İris'le Harpyaları üretir (Tab. 6).
(1) Musalardan birinin adıdır. Yetki alanı
komedyadır. Apollon'la sevişip Korybantları
Theano.
doğurduğu da anlatılır (Musalar).
Troyalı Antenor'un karısı Theano Athena
(2) Zeus'la Eurynome'nin kızı, Kharitlerin
Tapınağının rahibesidir. Troya kadınları,
biri (Kharitler).
başlarında kraliçe Hekabe olmak üzere,
Athena tanrıçaya parlak bir şal adamaya
Thamyris.
geldiklerinde, Theano onları karşılar ve sunu
İlyada'da adı geçen Trakyalı bir ozan.
yaparken de tanrıçaya yakarır (İl. VI, 298 vd.).
Serüvenini İlyada'da Homeros şöyle anlatır (İl.
Theano'nun Antenor'dan birçok çocukları olur,
II, 594 vd.):
kocasının başka bir karıdan olan oğlunu da
özene bezene yetiştirir. Antenor'la birlikte
Musalar buluşmuşlardı eskiden Dorion'da, Troya'yı ele verdiği anlatılan efsanelerinden
keseceklerdi Trakyalı Thamyris’in şarkısını biridir (Antenor).
Oikhalia'dan gelmişti Thamyris,
kendine güveniyor, övünüyordu, Thebai'ye karşı Yediler.
kalkanlı Zeus 'un kızlarını, Musaları bile Bkz. Amphiaraos, Eteokles, Adrastos.
yenerim diyordu şarkı söylemede.
Onlar da kızdılar, kör ettiler onu,
Theia.
tanrısal şarkıyı aldılar elinden,
Uranos'la Gaia'nın kızı, dişi Titanlardan
çalgı çalmayı unutturdular ona.
biri, Hyperion'la evlenir ve Eos, Helios ve
Selene'yi doğurur (Tab. 4).
Çok yakışıklı diye bilinen bu ozan lyra
çalmakta da, ezgi söylemekte de çok
efsanesi, öyküsü yoktur. Her yerde ve her
Themis. zaman vardır o kadar.
Themis, Uranos'la Gaia'nın kızıdır, yani Ürettiği tanrısal varlıklarla sürdürür
ikinci tanrı kuşağından ve dişi Titanlardandır. etkisini, bu varlıklar da tanrılardan daha güçlü
Hesiodos, Themis'in adını Titanlar arasında oldukları için, ehramın tepesinde oturur
saydıktan sonra, uzun süre ondan söz etmez, gibidir Themis. Adı da koymak, yerleştirmek,
ta ki Olympos tanrıları Titanları yensin ve oturtmak anlamına gelen bir kökten türemiştir
Zeus, Kronos'tan doğma öbür kardeşleriyle (Hora’lar, Moira’lar).
egemenliği paylaşıp yeni düzeni kursunlar.
Ondan sonra da Zeus her kuşaktan tanrıçalarla Theogonia.
birleşme ve üretme yoluna gider. İlk evliliği Yunanlılann en eski ve en önemli
Metis’ledir, onu Athena'ya gebe bırakır. İkinci theogoniası olan Hesiodos'un eseri besbelli ki
evliliği, Titan kızı Themis'ledir. Hesiodos bu doğulu kaynaklara dayanmakta, Fenikeliler
birleşmeyi kısaca şöyle tanımlar (Theog. 901 yoluyla Sümer ve Babil inanç ve efsanelerini
vd.): yansıtmaktadır. Ne var ki bağdaşım tam
olmuştur: Hesiodos'un tanrıların doğuşunu,
Sonra ışık saçan Themisle evlendi Zeus, tanrı soylarının ve kuşaklarının birbirlerini
bu tanrıçadan doğdu Horalar: izleyip gelişmelerini dile getiren yapıtı, Yunan
Eunomia, Dike ve bereketli Eirene, kaynaklı inanç ve efsaneleriyle kaynaşmış ve
ki korurlar insanların ekip biçtiklerini. tutarlı bir bütün haline gelmiştir. Hele
Ve Moiralar, akıllı Zeus 'un çok saydığı Hesiodos'un kurduğu yönetim, Homeros
Klotho, Lakhesis ve Atropos, destanlarında da uygulanan şecere gösterme
ki onlar verir yalnız İnsanlara eğilimiyle tam bir uyum içinde ilkçağın
mutlu ya da mutsuz yaşama paylarını.
sonlarına dek benimsenmiş ve ozanlara olduğu
kadar, hellenistik çağın ve Roma'nın
yılların ve sanatların düzenini sağlayan bir örnek olmuştur. Dünyanın yaratılışı için de bir
tanrıça üçlüsüyle canlı varlıkların arasında yorum veren Theogonia, Yunanlıların tek
hayatla ölüm dengesini kurup, kader ipliklerini dinsel kitabı olarak kalmış denebilir, ama şunu
ellerinde tutan ikinci bir tanrıça üçlüsünü da belirtmeli ki, bu gelenek yazma kaynak
doğuran bu güçlü tanrısal varlık kimdir ve neyi olmaktan öte gidememiş, ne tam anlamıyla
simgeler? Themis, kanundur, kuraldır, yasanın dini ve kültü, ne de bambaşka bir yol tutan
ta kendisidir. Ama gelip geçici yasa değil, düşünce akımını etkileyememiştir. O kadar ki,
tanrılar dünyasında da, insanlar dünyasında da Hesiodos'un, çoğu yabancı kaynaklardan aldığı
değişmez, evrensel ve ölümsüz doğa yasasıdır. kimi tanrısal varlıkları Yunan yazını doğa dışı,
Tanrısal yasadır, onun karşıtı insansal yasa ise yaban ve kaba sayarak yadırgamış ve atmıştır.
düzeni de o korur. Homeros da tanır, bilir onu, Her şeyden önce Khaos vardı der Hesiodos,
Hera'yla, Zeus'la konuştuğunu gösterir (Khaos) ama Khaos'un ne olduğunu
İlyada'da. Ama çok söz edilmez Themis'ten, tanımlamaz, hemen Khaos'tan Gaia yani
Toprak'ın çıktığını anlatır ve ne olduğunu tam Rheia ile evlenir ve şu evlatları doğurur:
anlatmadığı bir birleşme ilkesi olarak Eros'u Hestia, Demeter, Hera, Hades, Poseidon ve
yani Sevgi tanrıyı da araya sokar, ama belli ki en sonuncusu Zeus.
Yunan kaynaklı bu varlığı, saydığı öbür
unsurlarla iyice birleştiremediği için
Ama koca Kronos yiyordu ilk çocuklarını
"parthenogenesis" yani kendi kendine
analarının kutsal karnından çıkıp da
doğurma, meydana getirme ilkesine uyarak,
dizleri üstüne oturdukça her biri.
Khaos'tan Erebos'u (yeraltı karanlığı) ve Nyks'i
Korkuyordu Uranos 'un mağrur
(yerüstü karanlığı) yani Gece'yi çıkarır ve şöyle torunlarından biri
der (Theog. 126 vd.): ölümsüzler arasında kral olacak diye.
Toprak bir varlık yarattı kendine eşit: Uranos'la Gaia bunun böyle olacağını
Dört bir yanını saran Uranos, yıldızlı Gök'ü, bildirmişlerdi Kronos'a. Ne var ki Rheia'ya
Mutlu tanrıların sürekli, sağlam yurdunu.
yardım edenler onlardır. Zeus doğar doğmaz
Girit'e kaçırırlar, Kronos'a da bir taş
Gaia sonra kendi kendine yüksek dağları ve yuttururlar. Zeus büyüyünce, babasına bu
Pontos'u, yani denizi yaratır. Sonra da taşla birlikte yuttuğu bütün kardeşlerini de
Uranos'la sevişip üç kuşak dev yaratır: kusturur. Egemenliği ele geçirmek için
Titanlar, Kykloplar ve Hekatonkheirler. hazırlığa girişir, ilk iş Uranos'un yeraltına
kapattığı Yüz Kollu devleri ve Kyklopları
Bu Titanlar tanrıların ikinci kuşağı sayılır,
kurtarmak. Tepegözlerden gök gürlemesini,
birinci kuşak Gaia ile Uranos olmak üzere.
şimşek ve yıldırımı alır, Yüz Kolluların da
Burada Theogonia boyunca hep rastlanacak bir
yardımıyla korkunç bir savaşa girişir.
süreçle karşılaşırız: Bir kuşak kendinden
Titanomakhia denilen bu savaş babasının
sonraki kuşağın doğup gelişmesine izin
kardeşleri Titanlara karşıdır (Devler ve
vermez, çünkü gücünün elinden
Tanrılar Savası). Bu yaman savaşta zaferi
alınacağından, egemenliğinin başka ele,
kazanan Zeus üçüncü kuşağı, yani Olympos
sonraki kuşağa geçeceğinden korkar. Bu
tanrılarının saltanatını kurar.
yüzdendir ki Uranos çocuklarını yok etmeye
uğraşır (Uranos).
Gaia son doğan oğlu Kronos'un eline bir Mutlu tanrılar bitirince bu işlerini,
şereflerini zorla kurtarınca Titanlardan,
tırpan verir ve koca Uranos gece arzudan
uydular Toprak Ana'nın öğütlerine,
yanıp tutuşarak indiği, sardığı zaman Toprağı,
engin bakışlı Zeus'a başvurdular,
pusuda bekleyen Kronos fırlar, tırpanla keser
ölümsüzlerin başına geçmesini,
babasının hayalarını. Denize saçılan sperma Olympos'un kralı olmasını istediler ondan
köpükleriyle kanlardan tanrıça Aphrodite ve ve Zeusgeçip başına tanrıların
Erinysler doğar (Aphrodite, Erinys). Kronos yetki paylarını dağıttı her birine.
egemenliği ele alır, ikinci tanrı kuşağı
birincisini yenmiştir, Hesiodos erkek Titanların
dişi Titanlarla evlenmelerini ve bu Theogonia Zeus'un ve öbür Olympos
evlenmelerden doğan çocukları sayar. tanrılarının evlilikleriyle, çocuklarını saymakla
sona erer.
İkinci kuşağın da dramı vardır. Kronos
kralları kızdırmak için laf ederdi,
Theoklymenos. gelişigüzel,
Argosluları güldürsündü yeter ki,
Melampus soyundan bir kâhin. Odysseia'da
İlyon 'a gelen en çirkin kişiydi o,
sözü geçer: Telemakhos Pylos dönüşünde bu
bacakları çarpık, bir ayağı aksaktı,
kâhini gemisine alır ve İthake'ye konuk olarak
sırtı kambur, göğsü çöküktü içeri,
götürür. Argosludur, ama adam öldürdüğü için
kafası omuzlarının üstünde sivriydi,
sürülür. Theoklymenos kuşların uçuşundan tek tüktü başında saçı.
anlam çıkarır: Odysseus'un yakında geleceğini
ve talipleri öldüreceğini önceden haber verir.
Thersites Agamemnon'a karşı orduda
Theonoe. hemen hemen herkesin düşündüğünü dile
Bir roman kişisi: Kâhin Kalkhas'ın kız getirdiği halde, büyüğe saygısızlık etti diye
kardeşi olarak gösterilir. Günün birinde Odysseus'un hışmına uğrar, tartaklanır (İl. II,
kumsalda oynarken korsanlarca kaçırılır, Karia 257 vd.):
kralına satılır. Babası Thestor onu aramaya
çıkar, gemisi batar, o da Karia kıyılarına çıkar
Bak sana diyeyim, bu dediğim de olacak
ve kralın sarayına köle olur. Theonoe'nin kız
hani,
kardeşi Leukippe de babasının dönmediğini böyle zıpırlık eder görürsem seni bir daha,
görünce erkek kılığına girer ve Karia'ya gelip varsın Odysseus'un omuzları üstünde
aynı saraya rahip olur. Theonoe kız kardeşini durmasın başı,
tanımaz, yakışıklı rahibe gönül verir, ona bana bir daha Telemakhos'un babası
teklifte bulunur. Leukippe hiç yanaşmayınca, demesinler,
Thestos'u onu öldürmekle görevlendirir. tutup anadan doğma etmezsem seni
Thestos da kızını tanımaz, tutuklu olduğu yere çırılçıplak,
ayıp yerlerini örten gömleğini çıkarmazsam
girip kaderinden yakınacak olur. Kız babasına
sırtından,
kendini tanıtır, derken Thestor Theonoe'yi
adamakıllı pataklamazsam seni,
öldürmeye kalkar, kılıcını kınından çıkarırken
göndermezsem tez giden gemilere ağlaya
Theonoe babasını anarak ağlar, hepsi birbirini
ağlaya.
tanırlar. Karia kralı da üçünü birden Böyle dedi, değneğiyle sırtına, omuzlarına
armağanlara boğup yurtlarına geri gönderir. vurdu,
Thersites oldu iki büklüm,
Thersites. gözlerinden yaşlar aktı tane tane.
Troya önündeki Akha ordusunda bir asker Sırtında altın değnekle vurulan yerde
olan Thersites İlyada'da krallar kralı kanlı bir şiş peyda oldu birdenbire.
Diz çöktü, baktı acı acı, sildi yaşlarını,
Agamemnon'a dil uzatmaya yeltenen bir
tatlı bir gülme aldı herkesi.
adamdır (Agamemnon). Destanın yalnız bir
bölümünde adı geçen Thersites şöyle
tanımlanır (İl. II, 212 vd.): Thersites'e Shakespeare'in "Troilus'la
Kressida" dramında da rastlarız. Shakespeare
herhalde yukardaki dizelerden esinlenerek
Yalnız Thersites kopardı yagarayı, konuştu
ileri, geri,
Thersites'i Akha ordusunun soytarısı olarak
o Thersites ki saçmalar dururdu biteviye, canlandırır.
bulunuyordu. Medeia bu gencin tahta göz
Theseus. dikeceğini anlamış, onu şölende zehirlemeyi
Theseus, Dor ırkının büyük kahramanı kararlaştırmıştı, ama Theseus, sofraya
Herakles'in örneği üzerine Atina'da uydurulmuş oturunca etini kesmek için Aigeus'un kılıcını
bir kişidir, efsanesi de Herakles efsanesinin çıkarmış, böylece babası oğlunu tanımış,
motifleriyle bir araya getirilmiş, bu Medeia'yı kovarak Theseus'u bağrına basmıştı.
yakıştırmalara Atina'nın ülkülerini yansıtan Bu arada Aigeus'un kardeşi Pallas'ın elli oğlu
kişisel ve toplumsal bazı temalar eklenmiştir. Theseus'u devirmek için ona pusu kurmuşlar,
Ayrıca Atinalılar Theseus'u efsanelik değil de yiğit de hepsini öldürmüş, bu suçundan
tarihsel bir kişi sayarlardı. "Theseus'suz hiçbir arınmak için de bir yıl Atina'dan uzaklaşmıştı.
şey yoktur" Atina'da özdeyiş olmuştu. Ama Atina bir yıl sonra Theseus'u çağırır,
çünkü Girit kralı Minos'a yedi kızla yedi erkek
Aigeus'la Aithra'nın oğludur (Tab. 24), ama
gönderip onları yem olarak Minotauros'a
asıl babasının Aigeus değil de, tanrı Poseidon
vermek zorundadır. Theseus Atinalı gençlerle
olduğu ileri sürülürdü (Aigeus, Aithra).
birlikte Girit'e gider ve Ariadne, Minotauros
Troizen'de dedesi Pittheus'un yanında büyüyen
maddelerinde anlatıldığı gibi, Atina'yı bu
Theseus Atina kralının oğlu olduğunu
korkunç vergiden kurtarır. Dönüşte Ariadne'yi
bilmiyordu, çünkü Aigeus Aithra'ya çocuğa
kaçırır, ama tanrı Dionysos'un emriyle olacak,
altına sandallarıyla kılıcını sakladığı bir kayayı
Naksos adasında bırakır. Atina'ya yaklaşınca
kaldıracak duruma gelmedikçe kim olduğunu
Aigeus'un dediği gibi beyaz yelkenler açmayı
söylememesini buyurmuştu. Theseus böylece
unutur, geminin kara yelkenle geldiğini gören
büyüyor ve gün geçtikçe güçlenip
kral da oğlunun öldüğünü sanarak kendini
yürekleniyordu. Herakles bir gün Pittheus'un
denize atar.
sarayına gelmiş ve sırtında taşıdığı aslan
postunu yere atmıştı, ortalıkta kim varsa hepsi Girit dönüşü Theseus kral olur ve Attika
korkudan kaçışmış, yalnız Theseus kılıcını ülkesinde yeni ve çok hayırlı bir düzen kurar:
çıkarıp aslanın üstüne yürümüştü. On altı Tanrıça Athena şerefine Panathenaia,
yaşına basınca anası delikanlıyı kayanın önüne Poseidon şerefine de İsthmos şenliklerini
götürmüş, Theseus da koca kayayı kaldırarak düzenler, halkın çıkarlarını gözeten,
babasının altına sakladığı soykaları ortaya zenginlerle soyluların ayrıcalıklarını kısıtlayan
çıkarmıştı. O zaman kral oğlu olduğunu toplumsal yasalar çıkartır. Bir yandan da
ögrenince hemen Atina'ya gitmek üzere yola yiğitliklerini sürdürür: Arkadaşı Lapith kralı
çıkmış, Pittheus kara yolunda bir sürü canavar Peirithoos'la birlikte Argonaut'lar seferine,
ve eşkıya olduğunu bildirerek ona denizden Kalydon avına katılır, Oidipus'u Attika'ya kabul
gitmesini söylediği halde, Theseus gerçekten edip rahatça ölmesini sağlar, bir de Atina'ya
kral oğlu olduğunu Attika halkına göstermek saldıran Amazonlara karşı koyar. Amazonları
İçin kara yolunu seçmiş ve Atina'ya gelmeden püskürtmeden kraliçeleri Antiope'yi kaçırır,
bölgeye korku salan bir sürü dev, azman ve onunla evlenir, Hippolytos adında bir oğlu
vahşi hayvanları bir bir yere sererek şehre olur. Antiope'nin ölümünden sonra Theseus
varmıştı. Kephisos ırmağının sularında döktüğü Phaidra ile evlenir. Phaidra'dan iki oğlu olur:
kanlardan temizlenip arınmış ve Ageus'un Akamas ve Demophon.
karşısına çıkmıştı. Ne var ki o sıralarda kral Peirithoos'la birlikte ölüler ülkesine iner,
Aigeus büyücü Medeia'nın etkisi altında amacı ölüler kraliçesi Persephone'yi kaçırıp
yeryüzüne getirmektir. O Hades ülkesinde iken Thetis denizkızlarına özgü niteliğini kullanarak
Atina'da işler karışır: Soylu sınıflar Theseus'un kılıktan kılığa geçmiş, ama sonunda ona
yaptığı sosyal reformları ortadan kaldırmak varmaya razı olmuş. Peleus'la Thetis'in düğünü
için Dioskurları yardıma çağırırlar, Helene'nin Olympos'ta tanrılar sofrasında kutlanır, mesele
kardeşleri hem Theseus'un kaçırıp Aithra'nın çıkmasın diye kavga tanrıça Eris şölene
yanına bıraktığı kızı geri almak, hem de çağrılmaz, ne var ki altın elmayı masanın
Menestheus'u Atina tahtına çıkarmak için bunu üstüne atmasıyla tanrıçalar arasında güzellik
fırsat bilirler. O sırada Theseus'la Peirithoos yarışmasına yol açar (Eris). Thetis ölümlü
Hades ülkesinde alıkonurlar: Hades'le kocasıyla mutlu olmaz, bu zorlu evlenmede
Persephone'nin sofrasında yemek yerlerken neler çektiğini Hephaistos'a yana yakıla anlatır
oturdukları iskemlelerin üstüne mıhlanırlar. (İl. XIII, 429 vd., Akhilleus). Doğurduğu
Uzun zaman oldukları yerden kalkamazlar, çocukları ölümsüz kılmak için bir bir ateşin
sonunda Herakles Hades'e inip Theseus'u üstüne tutup yaktığını, aynı şeyi oğlu Akhilleus
kurtarır, ama Peirithoos "Unutma sandalyesi" için yaparken Peleus tarafından yakalanıp
denen bu yerden bir daha kalkamaz. Atina'ya kovulduğunu efsaneler anlatır. Bu olay üzerine
dönüşünde Theseus ülkesini karmakarışık bir Thetis Peleus'tan ayrılır ve kız kardeşleriyle
durumda bulur ve orada kalmaktansa Skyros yaşamak üzere denizin dibine dalar. Ama çilesi
adasında kral Lykomedes'in yanına sığınmayı tükenmiş değildir Thetis'in, biricik oğlu
yeğ görür. Ne var ki Lykomedes onu arkadan Akhilleus'un trajik alın yazısı yüzünden sürüp
vurarak öldürür. Atinalılar Theseus'u her gider.
zaman anarlar, onu Marathon savaşında (İ. Ö. İlyada'nın birinci bölümünde Akhilleus
490) gördüklerini ileri sürerlerdi. Agamemnon'la kavga edip barakasına
çekilmeye karar verince, deniz kıyısına gidip
Thespios.
ağlaya ağlaya anasını çağırır (İl. I, 358 vd.):
Thespios Atina kralı Erekhteus'un oğludur.
Attika'dan ayrılıp Boionia yöresinde Thespiai
şehrini kurmuştu. Herakles efsanesinde rol Ulu ana, ta dipte, babasının yanında, onu
oynar: On sekiz yaşındayken yiğit Kithairon duydu,
fırladı kırçıl denizin üstüne bir duman gibi,
aslanını öldürmeden önce onun sarayına
oturdu gözyaşı döken oğlunun önüne,
gelmiş, Thespios da Herakles'in her gece elli
eliyle okşadı onu, konuştu, diller döktü:
kızlarından biriyle yatmasını sağlamıştı
"Ne diye ağlarsın, oğul, yüreğine giren acı
(Herakles)
ne?
Derdini anlat bana, ben de bileyim".
Thetis.
Thetis deniz ihtiyarı Nereus'la Doris'ten
doğmuş elli Neteus kızlarının en ünlüsüdür Akhilleus uğradığı haksızlığın öcünü Zeus
(Tab. 6). Hera'nın yetiştirdiği Thetis'e alsın ister, bunun için de anası Thetis'i
tanrılardan Poseidon da, Zeus da gönül Olympos'a gönderir: Baştanrıya yaptığı
vermişler, ama onun doğuracağı oğlun iyilikleri kendisine hatırlatacak, bunun
babasından daha güçlü olacağını öğrendikten karşılığında oğlu savaşa katılmadıkça
sonra güzel denizkızından el çekmişler ve onu Akhaların yenilmesini elde edecektir. Thetis
bir ölümlüyle evlendirmeye karar vermişler. gerçekten de Zeus'a büyük bir hizmette
Koca olarak seçtikleri Peleus'a varmamak için bulunmuştur: Günün birinde Hera, Poseidon
ve Athena baştanrı Zeus'a karşı ayaklanacak
olmuşlar, zincire vurmuşlar Kronos oğlunu, Thrasymedes.
ama Thetis yüz kollu devlerden Briareus'u Pylos kralı Nestor'un iki oğlundan biri.
getirmiş, çözdürmüş ona Zeus'un zincirlerini. Kardeşi Antilokhos'la birlikte Troya savaşına
Bu yüzdendir ki baş-tanrı Thetis'i yanında katılır, Antilokhos Memnon'un elinden ölünce,
yalvarır görünce, hayır diyemez, söz verir ve onunla çarpışır. Troya atına giren Akha
sözünü de Hera'nın çığlıklarına, kıskançlık yiğitlerindendir, babası Nestor'la yurduna
gösterilerine karşın tutar. Gümüş ayaklı döner.
tanrıça Hephaistos'a da böyle bir yardımda
bulunmuştur: Hera'nın çirkin diye Olympos'tan Thyades.
aşağıya attığı ünlü topalı Thetis'le kardeşi Bkz. Bakkhalar.
Eurynome almışlar, Okeanos ırmağının bir
mağarasında dokuz yıl saklamışlardı Thyestes.
(Hephaistos). Bu şükran borcunu ödemek Bkz. Atreus, Aigisthos.
içindir ki Hepaistos Akhilleus'a göz kamaştırıcı
silahlar yapar. Thetis'in ana yüreği Troya Tiphys.
savaşı boyunca kanar, oğlunun kaderini
Argo gemisinin dümencisi. Maryandyn'Ier
değiştirmek için boşuna uğraşır durur. Ana-
ülkesinde ölür (Argonaut'lar).
ogul arasındaki buluşmalar İlyada'nın en
dokunaklı sahnelerindendir. Nereus kızlarıyla
Titanlar.
birlikte kırçıl denizden çıkması ve dalması
Uranos'la Gaia'dan doğan altı erkek evlada
denizkızlarının yaşamını olanca renkleriyle
Titan, altı kız evlada da Titanides denir (Tab.
serer gözlerimizin önüne (Nereus).
1-4). Titan dev anlamına gelir. Hesiodos Titan
sözcüğünde çifte bir etimoloji gösterir:
Thoas.
Uzatmak, yayılmak anlamına gelen "titainein"
(1) Lemnos kralı, Hypsipyle'nin babası.
ve öç anlamına gelen "tisis" (Theog. 207) ama
Dionysos'la Ariadne'nin oğlu sayılır. Lemnos
Titanlar Kykloplar ve Hekatonkheirler gibi
kadınları adadaki bütün erkekleri öldürünce
doğa dışı, azman yaratıklar değildir.
Thoas'ın kızı Hypsipyle'nin eliyle nasıl
kurtarıldığı hakkında Hypsipyle, Argonaut'lar Erkek Titanlar şunlardır: Okeanos, Koios,
maddelerine bakınız. Krios, Hyperion, İapetos ve Kronos.
(2) Tauris kralı Thoas bir efsaneye göre Dişi Titanlar da, Theia, Rheia, Themis,
yukarda adı geçen Lemnos kralının aynıdır. Phoibe ve Mnemosyne'dir.
Lemnos'tan kaçtıktan sonra Karadeniz'e Zeus'la birleşen Themis ve Mnemosyne
Tauris'e sığınmış ve Tauris'li Artemis kültünü dışında, öbür Titanlar ve Titanidler aralarında
kurarak rahibesi olan İphigeneia eliyle gelen evlenirler. Hesiodos Theogonia'nın büyük bir
yabancıları tanrıçaya kurban edermiş. bölümünü bu Titanlardan doğan yaratıkları
Orestes'le Pylades İphigeneia'yı kaçırınca saymaya ayırır.
Thoas onları kovalarmış ve bu kovalama
Okeanos kendi gibi bir deniz tanrıçası olan
sırasında öldürülmüş (İphigeneia, Orestes).
Tethys'le evlenip Okeanos kızlarını meydana
getirirler. Hesiodos bunların üç bin olduğunu
söyler ve başta Styks olmak üzere Asia,
Elektra, Doris, Eurynome, Dione, Kalypso gibi bir
bazılarının adlarını sayar. türlü,
çünkü Leto 'ya saldırmıştı, Zeus'un ulu
Koios Phoibe ile birleşir, Asteria ve Leto'yu
karısına.
meydana getirirler. Kendileri de çocukları da
parlaklığı simgeleyen göksel varlıklardır. Leto
Zeus'la birleşip Apollon'la Artemis'i doğurur. Başka bir anlatıma göre bu azgın devi
cezalandıran Zeus değil, Leto'nun çocukları
Krios, Pontos'un kızlarından Eurybie ile
Apollon'la Artemis'tir.
evlenir. Çocukları, Astraios, Pallas ve
Perses'tir.
Tlepolemos.
Hyperion'la Theia'nın birleşmesinden Eos
İlyada'da sözü geçen Tlepolemos
(Şafak), Helios (Güneş) ve Selene (Ay)
Herakles'in oğullarından biridir. Troya savaşına
meydana gelir.
Rodos'tan gelme gemilerle katılır. Rodos'a
İapetos, Okeanos kızı Asia (ya da Klymene) göçmesinin nedeni de şudur: Babalarının
ile evlenir, çocukları Atlas, Prometheus, ölümünden sonra Herakles oğulları
Epimetheus ve Menoitios'tur. Eurystheus'un hışmına uğrayıp Peloponez'e bir
türlü yerleşemeyince, Tlepolemos büyük
Titanomakhia. amcası Likymnios'la birlikte Argos'a çağrılır ve
Bkz. Devler ve Tanrılar Savası. orada kalma izni alır, ama Likymnios'la
arasında çıkan bir kavgada amcasını öldürür.
Tithonos. Bunun kaza ile olduğu, Tlepolemos'un bir
Troya kralı Laomedon'un oğlu, Priamos'un öküzü, ya da bir köleyi vurmak için kaldırdığı
ağabeysi Tithonos çok yakışıklı bir gençmiş. sopayı istemeyerek amcasının başına indirdiği
Şafak tanrıça onu kaçırıp sarayına söylenir. Her ne hal ise Tlepolemos Argos'ta
yerleştirmiş. Memnon'la Emathion adında iki kalamaz, Rodos'a göçer ve orada Lindos,
oğulları olmuş. Eos'un sevgilisine ölümsüzlüğü İalysos'la Kameiros diye üç şehir kurar.
verdiği halde sürekli gençliği bağışlamayı
unutmasından dolayı Tithonos'un ihtiyarlıktan Tmolos.
büzülüp büzülüp bir çekirge haline gelmesi Lydia dağı Tmolos (Bozdağ) Dionysos
hakkında Eos maddesine bakınız. dininin kaynağı olarak gösterilir. Ayrıca kraliçe
Omphale'nin kocasına verilen addır. Tmolos
Tityos. adlı başka bir Lydia kralından da söz edilir:
Dev Tityos'u yeraltı ülkesinde gören Ares'in oğlu olan bu kral Artemis'in
Odysseus şöyle anlatır (Od. XI, 576 vd.): arkadaşlarından birine saygısızlık etmiş,
tanrıça da üstüne azgın bir boğa salmış, onu
öldürtmüş. Oğlu ölüsünü Bozdağ'a gömmüş, bu
Tityos'u gördüm sonra da, çok şanlı yüzden dağa Tmolos adı verilmiş.
Toprağın oğlunu,
toprağa uzanmış, dokuz dönüm yer
Triopas.
kaplamıştı toprakta,
iki akbaba, konmuş iki yanma, Triopas ya da Triops çeşitli kaynaklı
bağrını deşip didikliyorlardı ciğerini, efsanelerde adı geçen bir kişidir. Aiolos, ya da
ama o, elleriyle kovamıyordu akbabaları Poseidon'un oğlu sayılır, Helios tanrıyla
Rhodos'un oğullarının biri de Triopas adıyla efsanelerde ayrılık vardır: İlyada'da arabayla
anılır (Heliosoğulları). Triopas Knidos şehrini savaşırken öldürüldüğü söylenir, başka bir
kuran kahramandır. anlatıma göre Akhilleus onu çeşmede atlarına
su içirirken arkadan vurmuş, ya da kardeşi
Triptolemos. Polyksene ile birlikte kurban edilmiş. Geç bir
Demeter efsanesinde rol oynayan Eleusisli efsane Akhilleus'un bu güzel delikanlıya
kahramandır (Demeter). tutulduğunu, Troilos isteklerine boyun
eğmeyince sığındığı Tymbraios Apollon'un
Tritogeneia. tapınağında kargısıyla yere serdiğini anlatır.
Bkz. Athena. Troilos ve uydurma bir kişi olan Kressida
Shakespeare'in bir oyununun baş kişileridir.
Triton.
Poseidon'la Aınphitrite'nin oğlu. Hesiodos Trophonios.
bu deniz tanrısını şöyle tanımlar (Theog. 930 Bkz. Agamedes.
vd.):
Tros.
Troya kral soyunun atalarından biri,
Toprağı sarsıp gümbürdeten Poseidon Troya'ya adını veren kurucu kahraman (Tab.
Amphltrite tanrıçayla evlendi
16). Efsanede bir rol oynamaz.
ve onların sevişmelerinden
büyük Titan doğdu, gücü kuvveti sonsuz,
Tufan.
o Triton ki dalgaların dibinde
anasının ve soylu babasının yanında Yunan mythos'unun Tufan efsanesi Behçet
altından bir sarayda oturur Necatigil'in "Mitologya"sında şöyle anlatılır:
korkular saçarak çevreye.
"Zeus gün geçtikçe daha günahkâr olan
insanları bir tufanla yok etmeye karar
Triton efsanelerde büyük bir rol oynamaz. vermişti. Bu tufandan sadece Deukalion'la
Libya'da Tritonis gölünde oturduğu, Pallas adlı yapmasını öğütlemişti. Karı-koca, bindikleri
bir kızı olduğu, bu kızın tanrıça Athena'nın bu teknede dokuzuncu gün Parnassos dağına
efsanesinde rol oynadığı belirtilir. Triton kimi ayak bastılar. Zeus'tan yeni insanlar
zaman bir tanrıya değil de, birçok deniz yaratmasını dilediler. Zeus onlara, 'Ananın
insan, belden aşağı balık olarak imgelendirilir. Deukalion'la Pyrrha, toprağın taşlarını
arkalarına attılar. Böylece Deukalion'un
Troilos. arttığı taşlardan erkekler, Pyrrha'nın
attıklarından da kadınlar olmak üzere yeni bir
Priamos'la Hekabe'nin en küçük oğlu (Tab.
insan soyu türedi.
16). Troilos yirmi yaşını bulursa Troya'nın
alınamayacağı üstüne bir fal varmış. Akhilleus Pyrrha, yeryüzünün ilk kadını Pandora'nın
Troilos'u daha bu yaşa basmadan öldürmüş. kızıdır".
Nerede ve nasıl öldürdüğü konusunda Hesiodos Theogonia'da Pandora'ya çok
Önem verdiği halde Tufan efsanesine hiç unutturan çok yaygın bir tanrıça oldu.
değinmez. Caesar'ın kendi Tykhe'sine olan güveni
meşhurdur. Bu güven, onu sonunda bütün
Turnus. ikazları hiçe sayarak mahvolmaya götürdü.
Rutullerin kralı, Aeneas İtalya'ya gelince Tebdil giymiş olarak, bir balıkçı kayığında
onunla hem siyasal, hem de kişisel nedenlerle Dyrrhachium'dan İtalya'ya geçmek isterken,
çarpışır ve Troyalı kahramanın elinden can kayıkçının fırtınadan çekinmesi üzerine, ona
verir (Aeneas). şöyle bağırmıştı: 'Durma, sen Caesar'ı ve
Caesar'ın Tykhe'sini götürüyorsun!'. Tanrıça
Tydeus. Tykhe, resimlerde çok yer alır. Elinde bereket
Oineus'un oğlu, Aitolia kralı Tydeus boynuzu yahut bir gemi dümeniyle veya
Diomedes'in babasıdır .(Tab. 23). İtalya'da yuvarlanan bir küre üzerinde kanatlı olarak
taşkın canlı diye nitelenir, Diomedes'i tutan tasvir edilir. Yunanlılar şansın açık olsun
Athena tanrıça ona savaşta güç vermek için yerine 'Agathe Tykhe' (İyi Tykhe ile!) deyimini
göğsüne babasının sarsılmaz gücünü kullanırlardı.
koyduğunu söyler (İl. V, 125). Gençliğinde İtalya'da Latium bölgesinde eski bir kültü
adam öldüren Tydeus Argos kralı Adrastos'un olan şans, baht tanrıçası Fortuna, İsa'dan önce
yanına sığınır. Adrastos onu sındırır ve kızı birinci yüzyıldan sonra Yunanlıların
Deipyle ile evlendirir (Adrastos). Onunla Tykhe'siyle özleştirildi, Tykhe'nin Latince adı
birlikte Thebai'ye karşı yediler seferine katılır. oldu".
Bu savaşta Thebai'nin en güçlü
savunucularından Melanippos'la karşılaşır, Tyndareos.
düşmanı onu karnından vurur, ama Tydeus da Sparta kralı Tyndareos Leda'nın kocası ve
onu öldürür. Athena can çekişen Tydeus'a Helene, Klytaimestra ile Dioskurların ölümlü
ölümsüzlük vermek üzeredir ki, Amphiaraos babasıdır (Tab. 12). Gençliğinde Sparta'dan
Tydeus'un onu savaşa sürüklemesinin öcünü sürülür, Aitolia kralı Thestios'un yanına sığınır,
almak için Melanippos'un kesik kafasını ona kızı Leda'yı aldıktan sonra Herakles'in
getirir, azgın yiğit de düşmanının beynini yardımıyla krallığını geri alır. Helene'nin çok
sömürmekten kendini alamaz. Bu vahşi sayıda talipleri arasında seçmek için
eylemden tiksinen tanrıça Athena Tydeus'a Odysseus'un önerisine uyar ve kızını
ölümsüzlük bahşetmekten vazgeçer, Tydeus da Menelaos'a verir (Helene). Tyndareos'un ölümü
savaş meydanında ölür (Amphiaraos, Deipyle). üstüne kaynaklar birbirini tutmaz, tanrı
Asklepios'un onu ölümsüzleştirdiği söylenirdi.
Tykhe.
Tykhe Okeanos kızlarından biridir. Latince Typhon.
adı Fortuna olan bu tanrıça Behçet Necatigil'in Adı İlyada'da Typheus diye geçen Typhon
"Mitologya"sında şöyle tanımlanır: Khrysaor'la Kallirhoe'nin oğludur, Kkhidna ile
"Uygun kader, şans, umulmayan başarı birleşerek Orthos, Kerberos, Khimaira ve
tanrıçası, Homeros'un eserlerinde görülmez, Hydra gibi azmanlar üretir (Tab. 6). Hesiodos
en eski şairler içinde onun en güzel tasviri Theogonia’nın başlangıcında Typhon için bu
Pindaros'tadır (Olymp. Ode, XII). Hellenismus soy ağacını verdikten sonra, sonradan
devrinde Tykhe, bütün öteki tanrıları eklenmiş bir parçada onu yanardağ tanrısı
olarak çarpıcı renklerle tanımlar: Titanlar Yediği kamçıyla duraklayan Typhon
gökten kovulduktan sonra Gaia Tartaros'la son yıkıldı yere, kolu, kanadı kırılarak
bir kez birleşip Typhon'u doğurmuş (Theog. ve toprak inledi inim inim.
Vesta.
Y
gelişinde bu İsa dininde bir şeyler var diye
Yalvarılar (Litai). düşünmeye başlamışlar. Hem yalnız Paulus
Ate, gaflet tanrıçasının suç işlemeye ittiği değil, Yuhanna da gelmemiş miydi, İsa'nın
kişiyi suçundan arındırmak, kurtarmak için anası dediği bir kadıncağızı getirip
Zeus'un kızları Litai adlı tanrıçalar araya yerleştirmemiş miydi Lysimakhos surlarının
girerler. İlyada'dan alınmış aşağıdaki parçada ötesinde pınarların yemyeşil çağladığı bir
Litai "Yalvarılar", Ate "Suç" diye çevrilmiştir yamaca? Oldum olası tanrı anaları görmüştür
(il. IX, 502 vd.): Efesliler, şehrin kurucusu Amazon tanrıçaydı,
ulu Artemis'ten doğmuştu yeryüzüne ne kadar
canlı, ne kadar bitki varsa. Ama Artemls
Gün olur yanılır, suç işlerler insanlar, papazları para babası olmuşlar, habire
güzel adaklar, sunularla yalvarırlar,
yığıyorlardı altınları tanrıçanın sütundan bir
kurban yağlarıyla yumuşatırlar tanrıları.
ormanla çevrili tapınağına, fakir fukarayı hiç
Ulu Zeus 'un kızlarıdır Yalvarılar,
sokmuyorlardı içeriye; banka olmuştu orası.
topal, yüzleri buruşuk, gözleri şaşı,
koşarlar Suç 'un arkasından dertli dertli, Yoksulların koruyucusu İsa'dan yanaydı bu yedi
ama güçlüdür, çevik ayaklıdır Suç, genç, ama Hıristiyan olduklarını
Yalvarılardan çok önde koşar, söyleyemiyorlardı açık açık, çünkü devlet
insanlara kötülük ede ede dolaşır denizaşırı göçmüş, Roma denilen şehre
yeryüzünü, yerleşmişti. Roma'nın zorbası Decius puta
Yalvarılarsa yetişir, kötülüğü düzeltmeye tapmayan kim varsa kafasını uçurtuyordu
kalkarlar. Efes'te. İsa'ya tapan bu yedi genç de Panayır
Dinlerler kendilerine saygı gösterenleri, dağının dibine dek inen bir mağara bulmuşlar,
onlara yardım ederler canla başla.
oraya sığınmışlardı. Mağara kapısına Kıtmir'i
Kulak asmayan olursa, yalvarırlar Zeus'a,
bekçi dikmişlerdi. Bir gece derin derin
Suç takılsın ona, ettiğini bulsun derler.
uyuyorlarmış ki, Decius'un polisleri gelip
mağarayı koca kayalarla örtmüşler. Yedi genç
(Ate, Erinysler). aldırmamışlar karanlığa, uyuyorlarmış nasıl
olsa. Aylar, yıllar, yüzyıllar geçmiş, yedi genç
Yedi Uyurlar. uyuyor, Kıtmir de uyuyormuş. Bir sabah incir
Efes kazılarını dolaşıp da Yedi Uyurlar ağaçlarının altında keçilerini otlatan bir çoban
mağarasına uğramamak günahtır. Hiçbir yer mağaranın önündeki kayanın biraz kaydığını
insanın ruhuna bu kadar derinden seslenmez görmüş, var gücüyle yaslanmış kayaya, onu
Efes'te. Kızgın güneşin altında balla kabaran biraz oynatmış, derken mağaranın içine bir
incir ağaçları bile masal anlatır insana. güneş ışını sızmış. Kıtmir uyanmış, havlamış,
Yedi Uyurlar da uyanmışlar ve bakmışlar ki
Çok eski zamanlarda İsa'ya âşık yedi genç
yiyecek bir şey yok. Git, demişler Mernuş'a,
bir mağaraya kapanmışlar Efes'te: Yemliha,
fırından bir ekmek al. Eline bir bakır para da
Mislina, Mürselina, Mernuş, Tebernuş,
vermişler. Mernuş çıkmış, Panayır dağını
Sazenuş, Kefeştatayuş’muş adları, bir de
kıvrılıp Mermer caddeye iniyormuş ki,
köpekçikleri varmış: Kıtmir. Ne yapsınlar ki
kaldırımların üstünde haçlar görmüş. Uyku
barınamamışlardı koca şehirde; yıllar geçmiş,
sersemi olduğundan pek aldırmamış, başı öne
bir zamanlar Paulus'un vaazlarına kulak
eğik yürümeye de alışıkmış öteden beri. Pazar
asmayan Efesliler, güçlü hatibin şehre ikinci
yerine gelip dükkâna girince, parayı uzatmış,
bir ekmek almış. Fırıncı parayı elinde evirmiş, omuzlarından sarkan, korkunç,
çevirmiş, Mernuş'un yüzüne bakmış ve "Hırsız!" ve elli başı güçlü omuzlarının üstünde.
diye basmış çığlığı! Koşuşmuşlar, sımsıkı Korkunçtu koca bedenlerinin amansız
Bir de aigiokhos sıfatı geçer Homeros des Yağmuru yağdıran, göğü gürleten, şimşeği
tanlarında. Aslında "keçi derisinden kalkan çakıp savuran Zeus'tur. Öyle ki "yağmur
taşıyan" anlamına gelen ve Zeus'tan başka yağmak" diye bir fiil vardır, onun öznesi
tanrıça Athena için de kullanılan bu sıfatı biz Zeus'tur: Zeus huei (Zeus yağıyor) denir (İl.
'kalkanlı" diye çevirmekten başka çare XII, 25: "Zeus da boyuna yağmur yağdırdı
bulamadık. Ama bu kalkanın bir öyküsü var. durdu"). Odysseus salına binmiş, tam vatan
Tanrıça Rhea, Zeus'u doğurduğu zaman, toprağına kavuşacakken, düşman deniz tanrı
çocuklarını ana karnından çıkar çıkmaz yutan Poseidon bir fırtına salar üstüne (Od. 221 vd.),
kocası Kronos'tan kaçırmak için Girit'te bir bahtsız Odysseus yakınır:
mağaraya kapatmıştı, Amaltheia diye bir
orman perisi de bebeği bir keçiye emzirtmişti.
Kalkanlı Zeus, engin gökyüzünü
Güneş tanrı Helios'tan doğma korkunç bir nasıl da kaplıyor kara bulutlarla!
yaratıkmış bu keçi, Titan denilen devler bile Allak bullak etti denizi
donakalırmış onu görünce. Zeus büyüyüp tekmil kasırgaları koptu çeşitli yellerin,
egemenliği elde etmek için giriştiği savaşta bu ölüm uçurumu açılıyor önümde, besbelli!
keçinin derisinden bir kalkan yapıp, Titanlara
karşı kullanmış onu, bu kalkana sonralan
Athena öldürdüğü Gorgo canavarının saçları III. DESTANLARDA ROLÜ.
yılanlarla örülü kafasını da katmıştı. Kalkan Zeus Troya savaşında büyük bir rol oynar,
yılanlardan saçaklı, püsküllü olarak anlatılır, İda dağının tepesi olan Gargaros doruğundan
savaşta düşmana karşı kullanıldı mı, dehşet yönetmektedir savaşı. Onun istemi,
içinde püskürtür her göreni (Gorgo). buyruğuyla olur ne olursa, talih kimi zaman
(2) Zeus'un adına hemen her zaman Akhaların, kimi zaman Troyalıların yüzüne
eklenen iki sıfattan biri soyadı niyetine güler. Bu yönetimi Zeus insanlara işmarlar
vererek gerçekleştirir. Tanrının buyruklarını Odysseus'un
insanlara ulaştırmak Zeus'un kuşu kartalın bunların on ikisini de kadınlar çevirirdi,
görevidir; onun uçuşuna göre işmar iyiye ya da arpa ve buğday öğütürlerdi, insanlara iyilik
Zeus hakka dayanan insanca bir düzenin onu, ne var ki Patroklos'la teke tek savaşa
kurucusu ve koruyucusu sayılır. Homeros girince, Sarpedon kötü duruma düşer, alt
destanlarında tanrıların ve insanların babasına edilmek üzeredir ki, tanrılann babası şöyle
verilen bu rol Hesiodos'un eserinde daha da danışır Troyalılara karşı Akhalardan yana olan
kesin olarak belirmektedir, İlyada'nın son karısı tanrıça Hera'ya (İl. XVI, 433 vd.):
1. FİŞLER
Sözlükte yer alacak olan her isim için bir fiş hazırlandı. Fişlerin düzenlenmesi için kaynak olarak
kullanılan sözlükler şunlardır:
Joel Schmidt, Dictionnaire de la Mythologie grecque et romaine, Librairie Larousse, Paris 1965.
Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul 1970.
Düzenlenen çok sayıda fişler arasında bu sözlükte güdülen amaca göre bir seçme yapıldı.
Anadolu ile ilgili efsane ve kişi adlarına daha çok önem verilerek, bu konular dışında kalan yüzlerce
ad elendi. Bu elemede, kitabımızın ana ereklerinden biri olan mitolojik kişileri eldeki metinlere
göre tanımlamak ve tanıtmak düşüncesi ağır bastı. Sözlüğü aynı zamanda bir antoloji haline
getirmek için iki yolda yüründü.
2. SÖZLÜK VE ANTOLOJl
Bu çalışmada kullanılan kaynak kitaplar, Yunanca ve Latince asıl metinler ve çevirileri olmak
üzere, burada sayılamayacak kadar geniş bir bibliyografyanın konusudur. Kaynaklarımızın başında
Homeros'la Hesiodos'un eserleri gelir. Tragedya yazarları, Herodot ve Platon, kitabın Dizin H'sinde
de görüleceği gibi, başvurduğumuz başlıca kaynaklardır. Ne var ki Homeros'la Hesiodos'un görüşleri
ve metne alınan şiir parçaları o kadar çoktur ki, onların isimlerini ve alıntılarını hiçbir dizine
sığdırmak mümkün olmadı. Çeviri yayınlarını burada gösterelim:
Homeros, İlyada, Türkçesi: Azra Erhat ve A. Kadir, Sander Yayınları, 3. Baskı İstanbul, 1975.
Önsözde de belirtildiği gibi, bizden önce Türkçe olarak yazılmış mitolojilerden alıntılar yaparak,
birçok yazarların da emeklerini değerlendirmek istedik.
Aynı yöntemle çeviri metinlere ve mitolojiden esinlenerek yazılmış Türkçe şiirlere de geniş bir
yer ayırmak istedik, tik çalışmamızda bu alıntılar çok büyük bir yer tutuyordu, kitabın fazla şişkin
olup asıl amacı olan sözlük yolundan sapılmaması için bu alıntılarda üzülerek kesintiler yapmak
zorunda kaldık. Öte yandan Homeros'a atfedilen "Hymnos" yani tanrı övgüleriyle Vergilius'un şiirleri
gibi çevirisi daha yapılmamış bazı kaynaklan da çevirip buraya aldık. "Delos'lu Apollon'a övgü" ile
Georgica'dan Orpheus'la Euridyke masalını A. Kadir'le birlikte dilimize aktardık.
4. SOY TABLOLARI
Mitoloji denilen dallı budaklı bütün aslında tutarlı ve dengeli bir efsaneler topluluğudur. Kişiler
ve efsaneler arasında öylesine sıkı bir alışveriş, öyle derin ilişkiler vardır ki, bu bağlantılar yalnız
efsaneleri anlatmakla göz önüne serilemez. Bunun içindir ki, kişiler arasındaki ilişkileri birer tablo,
soyağaçlarını ortaya koyan birer şema ile de belirtmek yoluna gittik. Soy Tabloları diye
adlandırdığımız bu 25 tablo, öyle sanıyoruz ki, okuyucuya efsaneleri anlatmakta ve birbirleriyle
bağlantılı olarak değerlendirmekte faydalı olacaktır. Bu tabloları dizmekte gösterdiği özen ve
ustalık için sayın Erol Erduran'a teşekkürü borç bilirim.
5. YUNANCA-LATİNCE KELİMELERİN YAZILIŞI
Bugüne dek kaleme aldığım her yapıtta olduğu gibi burada da Milli Eğitim Bakanlığı Klasikler
Dizisinde benimsenen "transcription" yani yazılışı kullandım. Bunun Türkçede bazı güçlükleri
olabilir, ama düzgün ve düzenli bir yazılışı sağlayan, karışıklıkları önleyen tek yazılış da budur.
Dizinlerde kolaylık olsun diye Yunanca adlarının başka yazılışlarını da verdik, örneğin Aşil, Achille,
Achilleus, Akhilleus; Ülis, Ulixes, Odisseus, Odysseus gibi. Öyle sanıyoruz ki okuyucu aradığı ismi
bulmakta güçlük çekmeyecektir.
1. SÖZLÜK
Sözlük içinde alfabe sırasına göre dizilmiş adların her biri kendi efsanesiyle tanımlanmış,
anlatılmıştır. Her efsanede bir kişi başka birçok kişilerle bir arada bağlantılı olarak geçer, bir
serüvenin bir değil, bin bir kahramanı vardır, onun için kişileri adlarına göre bir sözlük dizimi içinde
ayırmak çokluk efsaneleri parçalamaya ya da aynı efsaneyi birkaç yerde tekrarlamaya götürür.
Sözlüğün bu kaçınılmaz kusurunu elden geldiğince hafifletip ortadan silmek için bir kişiye ayrılmış
maddelerde başka bir kişiyle ilişkili olarak öyküsünün o ikinci kişinin adı altında aranıp bulunması
için adını italik harflerle parantez içine aldık, kimi adları da sözlükte yalnız saydık ve karşısına, bkz
.. madde diye başka bir maddeye gönderdik. Burada da tam bir denge ve tutarlıga varamadığımızı
biliyoruz. Kimi adlar o kadar çok geçer ki her defasında onlara atıf yapmak olanaksızdır. Hele
Homeros ve Hesiodos'un adları hiçbir dizine sığmayacak kadar sık geçmektedir. Onları dizin dışı
bırakmaktan başka çare bulamadık.
2. DİZİN
Bu sözlüğün dizinlerini meydana getirmek, sözlüğün kendisini yazmak kadar zor olmuştur. Bütün
özel adları bir tek dizin içinde toplamanın asıl amacımıza yardım etmeyeceğini çalışmamız sırasında
anladık ve epey emekle hazırladığımız bu çeşit dizinden vazgeçtik. Bugüne dek alışılagelmiş klasik
bir dizin meydana getirmektense, okuyucunun ve özellikle öğrencilerin işini kolaylaştıracak bir
yöntem izlemeyi yeg gördük. Bunun için Şefik Çan'ın da kullandığı çok dizinli yöntemden esinlendik
ve aşağıda saydığımız üç tür dizini düzenledik.
Yer adları dizininin görevi, bu kitaba almak istediğimiz halde almaktan vazgeçtiğimiz haritanın
yerini tutmaktır. Bir Yunanistan ve Türkiye haritası çizdirmek istiyorduk, bu haritada eski yer
adlarıyla onların bugünkü adlarını belirtmek, böylece okuyucunun anlatılan efsaneleri haritada
bulmasını ve izlemesini sağlamak niyetindeydik, ama böyle bir haritanın tamam ve eksiksiz olması
için Türkiye ve Yunanistan'la yetinemeyeceğimizi, bütün Akdeniz yöresiyle Avrupa ve Asya'yı da
içine alması gerekeceğini, öyle olunca da ayrıntılı çizilemeyecegi-ni anladık ve bu girişimden de
vazgeçtik. Haritanın yerini tutmak için sözlükte geçen yüzlerce yer adını bir araya toplayarak ayrı
bir dizinde yerlerini ve türlerini kısaca tanımlamayı denedik. Bu dizinin bazı faydaları olabilir;
örneğin Mile-tos gibi bir şehrin hangi efsanelerde önemli bir yer tuttuğunu, ayrıca bu şehirle ilgili
efsanelerin hangileri olduğunu okuyucuya bildirmeye yarayabilir. Böyle bir dizinin eksiklerini ve
kusurlarını da bilmiyor değiliz. Ancak okuyucunun elinde bir haritayla bizim üstünkörü belirttiğimiz
yeri kesinlikle bulabileceğini düşünerek bu yolu tuttuk.
Üçüncü dizin bir çeşit bibliyografyadır. Amacımız, efsaneleri yalnız Yunan ve Latin
kaynaklarında değil, sonraları da yazın ve sanatta yaşar göstermek olduğuna göre, sözlükte geçen,
yazar, şair ve sanatçı adlarını da bu dizinde belirttik.
Mitoloji sözlüğü bir yıldan az bir zamanda yazıldı. Ömrümün ereği olduğu halde,
başarabileceğime inanmadığım bu işi bana güç bir dönemimde ısmarlayan ve güvenleri,
destekleriyle tamamlanmasını sağlayan Remzi Kitabevinin, başta sayın Remzi Bengi olmak üzere,
bütün mensuplarına teşekkür ederim.
DİZİN
A
ABANTLAR Yunanistan, boy - Abas, Elephenor.
ABYDOS: Çanakkale Boğazının en dar yerinde eski bir şehir - Hero ile Leandros.
ADRİYATİK: Argonaut'lar.
AFYON: Kybele.
ALEKSANDRİA TROAS (Troas Iskenderiyesi) bugün Kestanbol; Çanakkale bölgesinde bir şehir -
Smintheus.
ANADOLU: Adonis, Amazon, Apollon, Artemis, Askleplos, Dlonysos, Dithyrambos, Hektor, İo,
Kybele, Marsyas, Midas, Pelops, Silenos, Tantalos.
ARKADIA: Yunanistan, bölge - Akarnan, Alkmaion, Alpheios, Argos, Aristaios, Arkas, Hermes,
Pan, Sirynks.
ATİNA: Yunanistan, şehir - Aedon, Aglauros, Aigeus, Amazon, Amphiktyon, Argonaut'lar, Athena,
Atlantis, Erekhteus, Erikhtonios, Erinys'ler, Kekrops, Kranaos, Theseus.
AYASOFYA:Artemis.
B
BABYLON (Babil): Deukalion, Pyramus'la Thisbe, Semiramis, Thegonia.
BOĞAZİÇİ (istanbul): Eski adı Bosphoros yahut Bosporos - Argonaut'lar, Hero ile Leandros.
C
CAELlUS: Roma tepesi - Egeria.
Ç
ÇANAKKALE BOĞAZI: bkz, Hellespontos – Hektor Helle, Hero ile Leandros, Smintheus.
D
DANAOI (Danao'lar): Akha'Iara verilen ad -Akha lar, Danaos.
E
EDREMİT: bkz, Adramyttion.
EPHESOS: Ege, şehir - Amazon, Androklos, Artemis, Daktyl'ler, Rhodope, Syrinks, Yedi Uyurlar.
ETRÜSK: Anadolu-ltalya, boy -Acca Larentia, Askanios, Ceres, Horatius, Kirke, Tarkhon,
Tyrrhenos.
F
FATSA: Karadeniz, şehir -Amazon.
G
GALYA'LILAR: Avrupa, boy -İuno.
GRİT: Akdeniz, ada -Aigeus, Amaltheia, Androgeos, Argonaut'lar, Ariadne, Artemis, Daidalos,
Europe, Idomeneus, İkaros, Kres, Labyrinthos, Minos, Minotauros, Talos, Zeus.
H
HALİÇ: İstanbul - Keroessa.
I
ILDR: bkz. Etythral.
İ
İALYSOS: Rodos adasında şehir - Heliosoğulları, Tlepolemos.
İDA (Kazdağ): Çanakkale bölgesi, dağ - Aineias, Ankhises, Aphrodite, Apollon, Hera, Herophile,
İda, Paris.
İLİLYON: Troya'nın bir başka adı, bkz. Troya.
İTHAKE (Yahut İTHAKA): Yunanistan, ada - Antikleia, Eumaios, îthakos, Odysseia, Odysseus,
Penelope, Telemakhos.
J
JANİCULUM: bkz. laniculum.
K
KABESOS: İlyada'da adı geçen şehir, Çanakkale Boğazında olsa gerek - Othryoneus.
KAUNOS (Köyceğiz Dalyanı): Akdeniz, eski bir şehir - Byblis, Helebte, Kaunos.
KOMANA PONTİKA (Tokat), KOMANA KAPPA-DOKİKA (Kemer): İki Anadolu şehri -Kybele.
L
LABRANDA (Selimiye-Türbe): Ege bölgesi, eski bir şehir - Labrandos.
LEMNOS: Ege, ada - Aphrodite, Argonaut'lar, Euneos, Hephaistos, Hypsipyle, Philoktetes, Thoas.
LESBOS (Midilli): Ege, ada - Amazon, Arion, Delos, Lesbos, Makar, Phaon.
LETOON: Orta Akdeniz bölgesinde eski şehir, tapım merkezi - Apollon, Leto.
LİBYA: Afrika, ülke - Agenor, Aigyptos, Aineias, Argonaut'lar, Aristaios, Danaos, Dido, Libya.
LYDİA: Ege, bölge -Arafcne, Dionysos, Lydos, Omphale, Tantalos, Tarkhon, Tmolos.
LYKİA: Anadolu'da iki bölgenin adi: Aisepos Lykia'sı Güney Marmara, Ksanthos Lykia'sı Batı
Akdeniz - Akrisios, Apollon, Bellerophon-tes, Byblis, Danaos, Glaukos, îkarios, tobates, Khimaira,
Leukippos, Pandaros, Sarpedon, Skylakeus, Telkhines.
M
MAGNESİA: bkz. Manisa.
MISIR Agenor, Aigyptos, Artemis, Atlantis, Busiris, Danaos, Ephaphos, İo, îsis, Osiris, Memnon,
Proteus.
MİLETOS (Balat): Ege bölgesi, şehir - Aedon, Akakallis, Antheus, Apollon, Brankhos, Byblis,
Didyma, Hypsikreon, Kaeira, Maiandros, Miletos, Psykhe, Sarpedon 2.
MYKENE yahut MYKENAI: Yunanistan, şehir - Aigisthos, Alkmene, Ate, Atreus, Erinys'ler.
N
NAKSOS: Ege, ada - Ariadne, Hypsikreon, Naksos.
O
OGYGlE: Efsanelik ada - Kalypso, Odysseus.
OKYANUS: Hesperid'ler.
P
PAKTOLOS (Şart çayı): Ege bölgesi, ırmak - Midas, Paktolos.
PALATİNUS: Roma, tepe - Ainetas, Bona Fides, Evandrus, Faustulus, İupiter, Romulus.
PHRYGİA Anadolu, bölge - Agdistis, Daktyl'ler, Dionysos, takkhos, Kybele, Lityerses, Marsyas,
Midas, Sabazios.
PİSİDİA Pamphylia'nın kuzeyinde, İsparta ve Buldan yöresine ilk çağda verilen ad - Kakasbos.
Q/R
QUİRİNALİS: Roma, tepe - İuno, İupiter.
ROMA: İtalya, şehir - Acca Larentia, Aineias, Aius Locutus, Anna Perenna, Cama, İanus, Kybele,
Roma, Romulus, Saturnus, Venüs.
S
SABİN'LER: İtalya, boy - İanus, İupiter, Tarpeia.
SİCİLYA italya, ada - Aineias, Alpheios, Alpos, Ankhises, Arethusa, Arion, Eryks, Kharybdis.
SİPYLOS (Manisa dağı): Ege, dağ - Dionysos, Kybele, Niobe, Pandareos, Tantalos.
SKAMANDROS (Küçük Menderes çayı): Çanakkale bölgesi, ırmak - Ares, İlyada, Simoneis,
Skamandros.
STRATONIKEİA (Eskihisar) - Milas yöresinde önemli kalıntıları bulunan bir ören -Hekate.
T
TAPHOS: Yunanistan, ada - Alkmene, Amphitryon.
TENEDOS (Bozcaada): Ege, ada - Akhilleus, Apollon, Hekamede, Kyknos, Poseidon, Tenes.
TROYA: Çanakkale bölgesi, şehir - Aineias, Andromakhe, Ankhises, Apollon, Ate, Del-phobos,
Hekabe, Hektor, İlos, Kassandra, Laomedon, Palladion, Priamos, Skamandros.
U/V
ULUDAĞ (Mysia Olympos'u): Hylas.
VATİKAN: Apollon.
Y
YANARTAŞ: Ege bölgesi, dağ - Bellero-phontes, Khimaira.
SOY TABLOLARI
Tablo: 25 – LYKİA’LILAR