Professional Documents
Culture Documents
ROLL
135
AFR‹KA GEZ‹S‹
francis
Köyler çoktan arkada kald›
Peflimizde birkaç hayalet
Daha afl›lacak çöller, da¤lar var
cabrel
‹spanya’ya varana kadar
Ya sonra... Hay›rl›s› inflallah
Aya¤›m›zda y›rt›k p›rt›k pabuçlar
Param›z astara dikili
S›n›rdan geçirecek herifler
bizi bekliyor olmal›
Onlara paran›n biraz›
Sonra...
Avrupa iyi korunuyor mudur?
Valla bilmiyorum
Gümrük muhaf›zlar› silahl› m›d›r?
Görece¤iz bakal›m
E¤er derlerse,
her horoz kendi çöplü¤üne
SA‹T YA DA MUHAMMET YERYÜZÜNDE B‹R CUMARTES‹ GECES‹
Bana uyar,
Otelin çarflaflar›n› de¤ifltiriyordu O¤lan gelir, k›z görür, k›z ister
yeter ki dönmeyeyim kümese
Çöp kutular›nda parmak izleri gerisini gözleri halleder
Kümeste hiçbir fley yok
Kargalar›n ortas›nda küçük bülbül Atefli yakmak üzere
Salon yok, mutfak yok
“Desperado” türküsünü söylüyordu birkaç minik jest
Çocuklar kökleri kemiriyor
Uykuyu fazla kaç›rm›flt›m Sonra, klasik hikâye iflte
Toz toprak içinde bir oda
Günefl sollay›p geçmiflti beni ‹sterseniz sigara duman›
Yere at›lm›fl bir döflek
Koridorun öbür ucunda kad›n ‹sterseniz müzik
Hay›rl›s› inflallah
Aynalar› öttürüyordu K›z saç›n› düzeltir, o¤lan fark etsin diye
Belki kafan›zda canland›r›rs›n›z
biblo gözleriyle
Bu kadar yola de¤er mi diye Bir saat geçirdim onun hayat›nda
O¤lan oturur, bak›n›r sa¤a sola
Onca umut, onca cesaret Bir saat Cezayir güneflinin aln›nda
cümlelerini haz›rlar
Sonunda kodese t›k›lmak içinse? Bu sonsuz gökkubbenin alt›nda
K›z biraz yaklafl›nca
Avrupa iyi korunuyor mudur? Çaresiz kald›¤›m›z anlar var
karfl›l›kl› tokuflur bak›fllar
Valla bilmiyorum
Yar› kapal› göz kapaklar›n›n ard›nda Sonra, normal bir hikâye iflte
Gümrük muhaf›zlar› atefl açar m›?
Pembe de¤il gri bulutlar görüyordum K›z bir kadehe evet der, o¤lan gülücükler saçar
Görece¤iz bakal›m
Gitti¤imde akl›m bafl›ma geldi Birbirlerine biraz yaklafl›nca,
Bafl›m› sokacak bir tahta parças›
Bir fley kaybediyordum o¤lan ince ayr›nt›lar› seçer
Gözüm yok daha fazlas›nda
Çocuklar› ne yaps›n öyle okulu biblo gözleriyle
Bir hiç, bir söz, bir jest
Verin sizden arta kalan ne varsa Cepleri Bali tüpleriyle dolu Bofluna anlatmayay›m
Ya sonra... Valla blmiyorum Kimseden sana hay›r yok elbet Nereden gelip nereye gidiyorlarm›fl,
Görece¤iz bakal›m Madem ad›n Sait ya da Muhammet ne konuflmufllar
Bana uyar Tenekeden bir çat› gökyüzü yerine Bir çocuk oyunu iflte
yeter ki kümese dönmeyeyim Üçüncü avluda bir pencere S›radan bir hikâye
Köyler çoktan kald› arkada Kula¤›nda komflular›n h›rgürü Bu sadece ve sadece
Berbat uykularda gecesi günü Bir cumartesi gecesi yeryüzünde
135
aral›k ‘08
So¤uktan geliyoruz
09 Leonard Cohen Bu hayatta, bu hayatta
Bu tatl› hayatta
16 Kings Of Leon
So¤uktan geliyoruz içeri
So¤uktan geliyoruz
17 The Streets
Sensin, sensin konufltu¤um
20 Replikas
Sensin konufltu¤um flimdi
KRAL‹ÇELER‹N VEDAI
‘50’li y›llar›n efsane vokali Yma Sumac, Güldürünüz” program›n› onun “Gop- 1966 y›l›nda “An Evening With Bela-
1 Kas›m günü 86 yafl›nda hayata gözle- her Mambo”sunun parodisiyle açard›. fonte/Makeba” albümüyle Grammy
rini yumdu. ABD’ye Peru’dan, And ‹zleri belki Freddy Mercury, Diamanda ödülü de alm›flt›. Ancak Mandela’n›n
da¤lar›ndan gelmiflti, ad› tam› tam›na Galas, Patty Waters, Yoko Ono, Björk özgürlü¤üne kavuflmas›n›n ard›ndan
Zoila Augusta Emperatriz Chavarri del sayesinde caza ve rock’a s›çrad›... ülkesinin kap›lar›n› aralayabilen Make-
Castillo’ydu ve bir ‹nka prensesi oldu- 20. yüzy›l›n bir baflka büyük sesi, Kara ba, ‘70’lerin bafl›nda Kara Panterler’in
¤unu söylüyordu. Baz›lar› onun Perulu Afrika’n›n kraliçesi Miriam Makeba da, lideri Stokely Carmichael’la evlenmiflti.
falan de¤il, New York’lu uyan›k bir Ya- 10 Kas›m’da, 76 yafl›nda, yazar Robert Pek çok Afrika ülkesinin fahrî vatanda-
hudi k›z› oldu¤unu iddia ettiler, asl›nda Saviano için düzenlenen bir konserin fl›yd›, bu ac›l› k›tan›n ve sömürüye kar-
Amy Camus olan ad›n› tersten yaz›p ard›ndan geçirdi¤i kalp krizi nedeniyle fl› özgürlük mücadelesinin sembolüydü.
egzotik bir hava yaratmak istemiflti! aram›zdan ayr›ld›. Ad›, Güney Afri-
Öyle ya da böyle, dört buçuk oktavl›k ka’yla ve apartheid karfl›t› mücadeleyle Sumac
sesiyle camlar çerçeveler çatlatt›, “Voi- özdeflleflmiflti. “Pata Pata”yla ilk büyük
ce of the Xtabay”, “Inca Taqui”, Afrika hitini de yaratan Makeba, apart-
“Mambo!” albümleriyle, flaflaal› kos- heid’› elefltiren “Come Back Africa”
tümleriyle Latin folklorundan aryalara belgeselinde görünmesinin ard›ndan
uzan›p ‘50’lerin Amerika’s›na ve Holl- ülkesine girifl izni alamam›fl, Harry Be-
ywood’una damga vurdu. Öztürk Se- lafonte’nin kol kanat germesiyle müzik
Makeba
rengil, ‘80’lerin TRT’sindeki “Gülünüz hayat›na ABD’de devam etmiflti. ‹kili,
NOIR DESIR Bertrand Cantat’n›n ha- BRITISH SEA POWER belgesel fil- Depeche Mode’un solisti DAVE GA- PETE DOHERTY’nin solo projesinde
pisten sal›verilmesinden bu yana ilk min babas› ünlü ‹ngiliz yönetmen Ro- HAN, genç grup FRYARS’›n ilk albü- de bagetleri emanet etti¤i Baby-
kez hayat alâmetleri verdi. Grup bert Flaherty’nin 1934 tarihli fil- mü “Dark Young Hearts”ta yer ala- shambles davulcusu Adam Ficek’in
www.noirdez.com sitesinden üc- mi “Man Of Aran” için bir so- cak “Visitor” adl› flark›da vokal ya- verdi¤i tüyolara göre, albüm-
retsiz indirilebilen iki politik flark› undtrack kaydediyor. pacak. deki baz› flark›larda GRA-
kaydetti. Biri “Gagnants-Per- HAM COXON’un gitar›n›
dants” isimli yeni beste, di- Davulcu MICHAEL LEE, daha JOSE GONZALEZ “Live at Park Ave” dinleyece¤iz.
¤eri Paris Komünü’nün sim- 39’unda, henüz bilinmeyen bir ad›nda bir konser EP’si yay›nlad›.
ge flark›s› “Le temps de ce- sebeple hayata gözlerini yum- Babyshambles gitaristi Drew
rises”in cover’›. du. Lee, Page-Plant ikilisinin BLACK REBEL MOTORCYCLE McConnell, Arctic Monkeys
“No Quarter” ve “Walking Into CLUB tamam›yla enstrümantal olan davulcusu Matt Helder, basç›s›
Paul McCartney, art›k iyiden iyiye ef- Clarksdale” albümlerinde baget tut- yeni albüm “The Effect Of 333”yi Andy Nicholson MC Lowkey ve Shef-
sane haline gelen BEATLES kayd› mufl, ikiliyle ‹stanbul’a da gelmifl, brmcdigitaldownloads.com adresi field’l› ekip Reverend and The Ma-
“Carnival Of Light”›n piyasaya verile- ayr›ca The Cult, Echo and The Bunn- üzerinden yay›nlad›. kers’in kimi elemanlar› MONGREL
ce¤ini aç›klad›. Stockhausen’dan il- ymen, Thin Lizzy için de çal›flm›flt›. ad› alt›nda bulufltular. Taze grubun
hamla yap›lan 14 dakikal›k deneysel TUZLA’YA BEKLER‹Z ilk EP’si “The Menace” dijital olarak
kay›t, Million Volt Light and Sound NEIL FINN yeni LP’sini Johnny Marr, piyasada.
Rave etkinli¤i için haz›rlanm›flt›. “Ant- Lisa Germano, Radiohead’den Ed Pink Floyd ister Bat›da, ister Do¤u
hology 2”de kullan›lacakken George O’Brien ile Phil Selway, tüm Wilco blo¤unda, ister üçüncü dünyada ol- Yeni ANTONY AND THE JOHNSONS
Harrison ve Ringo Starr’dan veto yi- kadrosu, Yeni Zelandal› ahbaplar› sun, hep özgürlük aray›fl›n› dillendirdi. albümü “The Crying Light” ocak
David Gilmour’un 2006 A¤ustos’un-
yen parçan›n kayd›nda McCartney, Don McGlashan, Bic Runga ve o¤lu ay›nda ç›k›yor.
da, bir zamanlar iktidar› sallayan grev-
arkadafllar›ndan ne isterlerse onu Liam’la birlikte kaydediyor. lere sahne olmufl Polonya Gdansk ter-
yapmalar›n›, ba¤›r›p ça¤›rmalar›n›, sanelerindeki konserinin kay›tlar›, ya- Spike Jonze’un kardefli Sam Spiegel
sa¤a sola vurmalar›n›, isterlerse çal- Frank Zappa’n›n grubu The Mothers k›n tarih üzerine derin düflüncelere ve DJ Zegon’un kurdu¤u NASA isim-
g› çalmalar›n› istemifl, biraz eko kat- Of Invention’›n davulcusu JIMMY sevkediyor insan›. Gilmour’un yan›ba- li kolektifin önümüzdeki y›l yay›nlana-
k›s›yla kayd› tamamlam›fl. CARL BLACK akci¤er kanserini ye- fl›nda, 15 Eylül’de yitirdi¤imiz Richard cak ilk albümünün ilk meyvesi inter-
nemeyerek 1 Kas›m günü Alman- Wright da var. Senfoni Orkestras› efl- nette dolaflmaya bafllad›. “Spacious
MIA’n›n ikinci albümü “Kala”n›n bü- ya’da hayata gözlerini yumdu. 1938 li¤inde iki CD’de Pink Floyd’dan ve Thoughts” adl› bu büyük sürpriz par-
Gilmour’un “On An Island” flark›la-
yük bölümünü stüdyosunda kay- Teksas do¤umlu Black, Captain çada, s›k› durun, TOM WAITS, KOOL
r›ndan seçmeler: “Live In Gdansk”.
detti¤i “Hintli Timbaland” A.R. Beefheart and The Magic Band KEITH’le beraber rap yap›yor. Temel
Rahman’la kotard›¤› yeni flar- ve kendi kurdu¤u Geronimo fikri farkl› janrlardan müzisyenleri bir
k›lar›, Danny Boyle’un yeni fil- Black gibi gruplarla da müzik araya getirmek olan kolektife katk›-
mi “Slumdog Millionaire”de yer yapm›flt›. Ayn› gün Detroit’li so- da bulunanlar aras›nda kimler yok ki:
al›yor. ul/rock müzisyeni NATHANIEL David Byrne, M.I.A., Yeah Yeah Ye-
MAYER de vefat etti. 1962 ta- ahs, RZA, Ol' Dirty Bastard, Method
Kanadal› yazar/yönetmen Rob rihli “Village of Love”la ünlenen Man, John Frusciante, KRS-One, Ge-
Stefaniuk’un çekece¤i “flöhret Mayer, ‘60’lar›n sonunda b›rak- orge Clinton, Seu Jorge, Nina Pers-
için her fleyi yapabilecek bir rock- t›¤› müzi¤e geçti¤imiz senelerde ye- son, vesaire vesaire.
’n’roll grubu”nun etraf›nda dönen niden dönerek bir dizi plak doldur-
vampirli komedi filminde IGGY POP, mufl, son albümü “Why Don’t You PRODIGY yeni albümü “Invaders
MOBY, ALICE COOPER ve HENRY Give It To Me”yi ise Black Keys, Dirt- Must Die”da Dave Grohl ve Does It
ROLLINS gibi rock dünyas›n›n en ta- bombs, Sights ve Outrageous Cherry Offend You Yeah?’den James Rus-
n›nm›fl isimleri de rol alacak. üyeleriyle kaydetmiflti. hent’› misafir ediyor.
04➜
ROLL muzik23x32 OFSET 11/17/08 7:44 PM Page 1
C M Y CM MY CY CMY K
Composite
Kusura bakmas›n ama, Atatürk’ü oynayan oyuncunun tombul tombul k›ll› elleri, Atatürk’ün ince uzun “Klasik” denince söz edilen, hep gerçe¤in güzelli¤e
sanatç› ellerine hiç benzemiyor. RUHAT MENG‹ (Star’daki program›nda, “Mustafa” filmi hakk›nda) kurban verilmesiyle elde edilen türden bir üründür.
Bir filmde, bir k›z›n güzelli¤inden söz ederken oyunculardan birinin arkadafllar›na dönerek, “K›z öyle güzel JULIO CORTAZAR, Andrés Fava’n›n Güncesi
ki, ben dönüp bakmasam bile gövdemin içinden iskeletim dönüp bak›yor,” demesini unutam›yorum sözge- - Bir hayata mal olan özgürlük, özgürlük de¤ildir.
limi. Bir baflka filmde de, Sadri Al›fl›k taraf›ndan canland›r›lan karakterin, “Sokak köpeklerine selam vermek - Özgürlü¤e mal olan hayat da hayat de¤ildir.
adam olmaya çeyrek var demektir,” cümlesini unutam›yorum. HASAN AL‹ TOPTAfi, Harfler ve Notalar (Alejandro Amenabar'›n “‹çimdeki Deniz” filminden)
06➜
Çünkü çocukluk, yaln›z sonu ergenli¤e, rüflde varan bir yol de¤ildir. O ayn› zamanda bir y›¤›n tatl› hususiyetin, tabiatla derin kaynaflman›n, hayata her tecrübeden uzak flahsî
bir kay›fl›n mevsimidir. Onu kendinde kuvvetle devam ettirebilenler, daha ziyade flahsiyetlerindeki aksay›flla sevilirler. AHMET HAMD‹ TANPINAR, Sahnenin D›fl›ndakiler
‹fl Makinesi günümüzde bütün geze- Ben yasalara de¤il, ayr›cal›klara uygun bir “Çocuklar› küçük kurflunla öldürürler, de¤il mi anne?” sorusu da unutamad›¤›m ve asla unutamaya-
geni kapsayan bir makine: Afrika’da insan›m. ‹nsan›n yapt›klar›nda yanl›fll›k gör- ca¤›m cümlelerden biri. S›rbistan s›n›r›na 10 km. uzakl›ktaki Boflnak flehri Srebrenica’da yaflayan, ad›n›
semiriyor, Asya’da sindiriyor ve Avru- mem, insan›n yap›s›nda yanl›fll›k görürüm. bilmedi¤im bir çocuk sormufl bu soruyu. Ard›ndan da, ne yaz›k ki, 11 Temmuz 1995 tarihinde yap›-
pa’da s›ç›yor. P.M., Bolo’ Bolo OSCAR WILDE, De Profundis (Mektup) lan katliamda henüz dört yafl›ndayken öldürülmüfl. HASAN AL‹ TOPTAfi, Harfler ve Notalar
Geçen ayki hatam›z› düzeltelim: NEIL YOUNG’›n Buffalo Springfi- JOHN FRUSCIANTE yeni solo albü-
NICK CAVE Turner Prize’a aday filan
SÖYLED‹ YOH YOH eld’dan ayr›l›fl›n›n ertesinde verdi¤i mü “The Empyrean”da Johnny Marr
gösterilmedi, sadece ödül töreninin Esin Afflar ‘70’li y›llarda Afl›k Kul Ah- 1968 tarihli akustik konser “Sugar ve Flea’n›n yan›nda Sonus Quartet
sunuculu¤unu üstlenecek. Her sene met’in “Yoh Yoh”uyla öyle sükse Mountain” ad›yla yay›nland›. Se- ile New Dimension Singers’› da
elli yafl›n›n alt›ndaki bir ça¤dafl sa- yapm›flt› ki, ad› uzun zaman Bayan kiz y›l önce Crazy Horse’la ko- misafir edecek. Red Hot Chili
natç›ya verilen ödül, siz Roll’u elinize Yoh Yoh kalm›flt›. 1997’de 65 yafl›nda tar›p sumenalt› etti¤i “To- Peppers’da baflka projelerle u¤-
yitirdi¤imiz Kul Ahmet’in 16 eseri “‹s-
ald›¤›n›zda flu dört sanatç›dan birinin ast” albümü de yolda. On raflan bir di¤er isimse CHAT
mini Sevdi¤im” bafll›¤›yla Kalan Mü-
evine gidecek: Runa Islam, Mark CD’lik “Archives” serisinin ilk SMITH. Davulcu, Sammy Ha-
zik taraf›ndan yay›nland›. Kendi kale-
Leckey, Goshka Macuga, Cathy Wil- minden ç›kma Alevi deyiflleri, sevda aya¤› da ocakta gelecek. gar, Michael Anthony ve Joe
kes. Madonna ve Dennis Hopper da türküleri ve solcu ezgiler yan yana di- Satriani ile birlikte kay›tta.
daha önce bu sayg›n görsel sanatlar zilmifl, Marafl’›n Pazarc›k ilçesinden Çin Halk Cumhuriyeti, GUNS N’
ödülü için sunuculuk yapm›flt›. tüm Türkiye’ye mal olan bu gezgin ROSES’›n yeni albümü “Chinese NEW YORK DOLLS bugünlerde
ozan› bizlere lây›k›yla tan›t›yor. Democracy”yi “Çin’e yönelik bir sal- “Arena” adl› yepyeni bir albüm ç›ka-
TOKYO POLICE CLUB ünlü TV dizisi d›r›” olarak niteledi ve grubun inter- ran Todd Rundgren ile stüdyoda,
“Desperate Housewives”›n yeni çe- net sitesine eriflimi engelledi. Hükü- 2006 tarihli “One Day It Will Please
kilecek bölümlerinden birine misafir met sözcüsü Qin Gang, BBC’ye flöy- Us to Remember Even This”i izleye-
olacak. le konufltu: “Bildi¤im kadar›yla zaten cek yeni pla¤›n kay›tlar›n› yap›yor.
pek çok insan bu tür müzikten hofl-
BRUCE SPRINGSTEEN 16. stüdyo lanm›yor, çünkü çok gürültülü.” ROBERT WYATT aral›k ortas›ndan
albümü “Working On A Dream”i ta- itibaren grubun internet sitesinde be-
mamlad›. Brendan O'Brien eflli¤inde Geçen ay üçüncü sayfam›z› Phil dava da¤›t›lacak bir EP’de HOT CHIP
kaydedilen plaktan seçilen ilk single, Spector resmiyle süsleyen meflhur flark›lar› söyleyecek. EP’de Wyatt’›n
Springsteen’in efli Patti Scialfa’yle Belçikal› çizer ve foto¤rafç› GUY PE- “Made In The Dark”, “Whistle For
düeti “Working On A Dream”. Pat- ELLAERT, 74 yafl›nda vefat etti. Will” ve “We’re Looking For A Lot Of
ron, Mickey Rourke filmi “The Wrest- 1974 tarihli kült kitap “Rock Dre- Love” yorumlar›n›n yan›nda,
ler”›n kapan›fl›nda söyledi¤i filmle ams”in çizeri, Rolling Stones (“It's “One Pure Thought”un Geese re-
ayn› adl› parçay› da bonus track’ler- Only Rock’n’Roll”), David Bowie miksi de bulunacak.
den biri olarak albüme eklemifl. (“Diamond Dogs”) plak kapak-
lar›n›n, Robert Altman (“Short S›f›rdan bir ROXY MUSIC albü-
JOHN DOE’nun “A Year In The Wil- Cuts”), Martin Scorsese (“Taxi mü yoldayken elemanlar da bofl
derness” albümünden kotard›¤› CHARLOTTE GAINSBOURG yeni al- Driver”) afifllerini de haz›rlam›flt›. durmuyor: Gitarist Phil Manza-
“The Golden State” EP’sinde flark›- bümünde BECK ile çal›fl›yor. nera yeni albümü “Firebird
n›n bir versiyonunu da Eddie Vedder The Black Keys flark›c›s› ve gitaris- V11”› yay›nlad›. Saksofoncu
ile Sleater-Kinney’den Corin Tucker Kevin Shields, son MY BLOODY VA- ti DAN AUERBACH “Keep It Hid” Andy Mackay ve davulcu Paul
kaydetti. ‹kili daha önce Vedder’›n LENTINE albümü “Loveless”dan 17 ad›n› verdi¤i ilk solosunu flubatta ç›- Thompson’un grubu The Metap-
“Into The Wild” soundtrack’inde bir- y›l sonra yeniden stüdyoya girecekle- kar›yor. “Whispered Words” flark›s›n› hors’un “London! Paris! New York!
likte çal›flm›flt›. rini aç›klad›. Dan Auerbach’›n babas› yazm›fl. Rome!” albümü de flubatta gelecek.
sroll@gmail.com
Abonelik: expres
[ Leonard Cohen
Bayanlar baylar, bu ay büyük usta Leonard Cohen’i hiçbir fedakârl›ktan kaç›nmadan aya¤›n›za getirdik. En güzel söyleflilerini, en nadide foto¤raflar›n›
siz k›ymetli misafirlerimiz için derledik. Yetmedi, bileti koyduk cebimize, kendisini ta Almanyalarda canl› canl› izledik... Program›m›z Word dergisinden
apartt›¤›m›z BBC Radio 2 söyleflisiyle aç›l›yor. Ard›ndan Hilmi Tezgör’den al›nan Frankfurt hislenimleri var. Sonra Mojo ve Uncut’tan yapt›¤›m›z derle-
meye geliyor s›ra. Ço¤u “I’m Your Man” belgeseline ifltirak etmifl Cohen sevdal›lar›n›n yorumlar› da cabas›. Hallelujah’l› günler sizlerin olsun… [
Yen‹LG‹De oRTaKL›K
Birçok müzisyen için flark› yazma süreci bir keli- Umdu¤um gibi olmad›, fliirsel bir fley bekliyor- sunuz akl›n›za gelen melodileri?
me, bir imge veya bir görüntüyle bafll›yor. Sizde dum... Ben hat›rlayam›yorum, ama parmaklar›m hat›rl›-
nas›l oluyor? Koordinatlar›m› belirlemek için yazm›flt›m onu. yor. Gitar› elime ald›¤›mda unutmufl oldu¤um
Leonard Cohen: ‹yi flark›lar›n nereden geldi¤ini Montreal’e uçuyordum galiba. Bence güzel bir fleyler geri geliyor.
bilseydim, oraya s›k s›k giderdim. fiark›lar›n nas›l m›sra! Devam› bir tür dua gibi. “Lonely for your Sanatç›lar›n birço¤u flark›lar›n› yazarken ve icra
do¤du¤unu bilmiyorum, ama flark›lar›m›n do¤um love and nothing less / Touch my heart and cu- ederken bir persona yarat›yor. Sizse daha ziya-
ân›na dönüp bakt›¤›mda, birilerinin bana tohum- re this loneliness”. (Yaln›zl›¤›m sana olan afl- de gerçek hayat›n›z› flark›laflt›r›yor gibisiniz.
lar› verdi¤ini farkediyorum. Otobüsün penceresin- k›mdan yaln›zca / Dokun
den bakarken gördü¤üm birisi de olabilir bu, bir kalbime, deva ol yaln›zl›¤›- Olay mahallinden bildiren bir gazeteci oldu¤umu farzederim.
kafede kahve servisi yapan bir garson da. Bir in- ma) Bu dizeler öyle ç›ka- Ve gerçe¤e mümkün oldu¤unca sad›k kal›r›m. Bence
tikal oluyor, bir an... Ve ben o âna itibar ediyo- geldi. Bu k›sa anlar zuhur bütün eserler otobiyografiktir netice itibariyle.
rum. Mânâs›z bir günün içinden bir fley ç›k›p geli- etti¤inde onlara karfl› ç›k-
yor ve içinize iflliyor. Bir fley k›p›rdanmaya bafll›- m›yorum. Zaten birço¤u kal›c› olmuyor. Aynen öyle. Ve tamamen öyle. Benim hayal gü-
yor ve siz de bunun gibi bir defteri (cebinden bir Elvis Costello, akl›na bir melodi geldi¤inde, onu cüm zay›ft›r, dolay›s›yla olay mahallinden bildiren
defter ç›kar›yor) ç›kar›p yazmaya bafll›yorsunuz. unutmaktan korktu¤u için evini aray›p –evde bir gazeteci oldu¤umu farzederim. Ve gerçe¤e
O defterden bir bölüm okuyabilir misiniz? kimsenin olmamas›na dua ederek– telesekrete- mümkün oldu¤unca sad›k kal›r›m. Ama bence
“Pazar, 28 Ocak 2007, Kanada Havayollar›, 746...” rine m›r›ldand›¤›n› anlatm›flt›. Siz nas›l hat›rl›yor- bütün eserler otobiyografiktir netice itibariyle. Eli-
mizdeki yegâne fley budur –k›r›k dökük hayatlar›-
m›z baz› kayda de¤er anlar sunar bize.
Melankolinin daha iyi sanat yaratt›¤›na dair bir
toplumsal koflullanmam›z oldu¤unu düflünüyor
musunuz?
Popüler flark›lar›n çok fazla çeflidi yok. Herkesin
sevdi¤ini sand›¤›m fleylerden biri hüzünlü flark›lar-
d›r. Hepimiz, hayatta yenilgi yaflam›fl›zd›r. Kimse-
nin hayat› istedi¤i gibi de¤ildir. Hepimiz kendi
dram›m›z›n kahraman› olarak sahnenin merkezin-
de yer alarak bafllar›z hayata. Ve sonra kaç›n›l-
maz olarak hayat bizi sahnenin merkezinden ko-
var, kahraman› yenilgiye u¤rat›r, olaylar›n ak›fl›n›
ve stratejiyi de¤ifltirir. Ve biz de kenarda kalakal›-
r›z, neden bize bir rol verilmedi¤ini ya da neden
bir rol almak istemedi¤imizi düflünüp dururuz.
Herkes bunu yaflam›flt›r ve bu bize tatl› bir dille
anlat›ld›¤›nda, bu duygu kalpten kalbe geçer ve
hepimiz kendimizi daha az yal›t›lm›fl hissederiz.
Büyük insanl›k zincirinin bir parças› oldu¤umuzu
duyumsar›z. Bu da yenilmifl olmay› idrak etmektir
asl›nda.
“Anthem” adl› flark›n›zda flöyle diyorsunuz:
“There’s a crack in everything, that’s how the
light gets in.” (Bir çatlak var her fleyde, ›fl›k
böyle girer içeri) Kabaca özetlersek, flark›lar›n›z-
da dünyan›n temelde karanl›k bir yer oldu¤unu,
yaln›zca ara s›ra umut ›fl›klar› belirdi¤ini söylü-
yorsunuz.
Evet, sonuçta buras› bir mezbaha.
Ne bak›mdan?
‹nsanlar birbirini bo¤azl›yor. Dünya nüfusunun bü-
yük bölümü karfl›lanmayan acil ihtiyaçlar içinde.
Birçok insan salg›n hastal›klarla ve açl›kla bafl et-
meye u¤rafl›yor. Birçok insan zindanlarda iflkence
görüyor. Birçok insan›n üzerine bomba ya¤›yor.
Birçok insan yerle bir edilmifl evlerini yeniden ya-
flan›r hale getirmek için çabal›yor. Dolay›s›yla bi-
zim bulundu¤umuz yer (eliyle içinde oldu¤umuz
stüdyoyu gösteriyor) çok, ama çok lüks bir mevki.
Dünyan›n bu durumunu flark›lar›n›zda dile getir-
➜09
meyi bir sorumluluk olarak m› görüyorsunuz? lo¤u geçti. ‹çinde yak›nda yay›nlanacak plaklar›n deydim. Gelmifl geçmifl en büyük kafalar›n oldu-
Bu kaç›n›lmaz bir fley. 1993’te ç›kan “The Futu- listesi vard›, “Hallelujah”›n ad› geçmiyordu. Yani, ¤u bir lig bu. ‹nsan›n nerede durdu¤unu bilmesi
re”› 1989 ve 1990’da yazm›flt›m: “I’ve seen the flark›y› yay›nlamayacaklar›n› bana söylemeye te- tevazu de¤ildir. Büyük bir bahçenin küçük bir kö-
future, brother, it’s murder.” (Gelece¤i gördüm, nezzül bile etmemifllerdi. flesini ekip biçmeye çal›flt›m, elimden geleni yap-
birader, gelecek cinayet) Maalesef o kehanet Çok utanmazca bir fley. Her düzeyde! t›m. Hem bir romanc› ve flair olarak, hem de bir
gerçekleflti. ‹nsanlar aras›ndaki sözleflmenin –o Bütün sanatç›lar›n böyle hikâyeleri vard›r, o kadar flark›yazar› olarak.
ruhanî sözleflmenin– la¤vedildi¤ini görüyoruz ve büyütmeye gerek yok. Sonuçta, “Hallelujah”› ya- Mütevaz› ölçülerde popüler oldu¤unuzu söylü-
çok gaddar bir alternatifle karfl› karfl›yay›z. y›nlayacak bir flirket aramaya bafllad›m ve niha- yorsunuz, ama çok etkileyici plaklar yapt›n›z.
Çok uzun zaman önce yazd›¤›n›z flark›lar› icra yetinde caz plaklar› basan Passport adl› küçük Birçok flark›yazar›na esin kayna¤› oldunuz.
etmek size nas›l bir duygu veriyor? bir flirket raz› oldu. Ben de “Hallelujah” dinleyici- “Songs From A Room”un arka kapa¤›na bak›p
Bazen o flark›lar› yazd›¤›m günlerden sonra yokufl ye ulaflt›¤› için çok mutlu oldum. “tahayyül edilebilir en romantik kariyer” diye
afla¤› gitti¤im duygusuna kap›l›yorum. Baz› flark›- “Hallelujah”a gösterilen evrensel ilginin sebebi düflündü¤ümü hat›rl›yorum.
lar zamana dayan›kl›, baz›lar› de¤il. Aradan ne ka- umutsuzluk, haset, flüphe ve öfke gibi evrensel (gülümsüyor) O albümün arka kapa¤›ndaki foto¤-
dar uzun zaman geçmifl olursa olsun, yap›sal tu- duygular› ifllemesi mi? raf çok güzel. “Songs From A Room”u küçümse-
tarl›l›¤a sahip flark›lara yeniden nüfuz edilebiliyor. Koro bölümü iyi. mek istemem, baz› alanlardaki etkisi çok önem-
Mesela “Hey, That’s No Way To Say Goodbye”› Elvis Costello, The Word’deki söyleflisinde, bü- liydi, ancak pek satmad›. Galiba 1968’de ç›kar-
hep sevmiflimdir ve genellikle bütün konserlerim- tün flark›lar›n befl konusu oldu¤unu söylüyor: m›flt›m onu, k›rk y›l içinde bir milyondan az›c›k
de söylüyorum. Gitar kal›b› çok yakalay›c›, müzis- “Birisini arzuluyorum, birisini yitirdim, bir fleye fazla satt›. Ama ben hep as›l meselenin kal›c›l›k
yenler onu çalmay› seviyor. Benim de rahat nüfuz inan›yorum, birisi öldü ve komik bir durum.” Bu oldu¤unu düflünmüflümdür. Bana sorarlar, “filan-
edebildi¤im flark›lardan biridir o. saptamada gerçek pay› var m› sizce? ca albüm iyi satt› m›?” Ben de, “evet, alt›n plak
fiark› yazman›n bir alt›n kural› var m›? Bilmem. Belki bir-iki madde ekleyebiliriz veya ek- oldu, ama k›rk senede!” derim. Ama bir albümün
Yok. Benim için mânâs› olan bir tek kural var, siltebiliriz. Costello’nun iflaret etti¤i fley flu gali- k›rk y›l ortal›kta dolaflmas› ve neticede alt›n plak
ama bu baflkalar› için mânâl› olmayabilir. Genç ba: Hepimiz benzer hayatlar sürüyoruz ve bir flar- olmas› harikulâde bir duygu.
flark›yazarlar› benden ö¤üt istediklerinde onlara Pek rekabetçi biri de¤ilsiniz gibi...
bir tek fley söylüyorum: Bir flark›n›n üzerinde uzun Hay›r, aksine.
zaman u¤rafl›rsan›z, eninde sonunda teslim al›rs›- Takibe ald›¤›n›z flark›yazarlar› var yani...
n›z. Ama bu “uzun zaman” makûl bir uzunlu¤un “Takibe almak” gibi vahfli bir durum söz konusu
ötesindedir. Bir-iki hafta ya da bir-iki ay de¤ildir, de¤il. Birlikte büyüdü¤üm insanlar onlar, kendi
hatta bir-iki y›l bile olmayabilir. Y›llarca sürebilir. kufla¤›m›n flark›yazarlar›. Benim kufla¤›m›n flark›-
Sizin üzerinde en çok u¤raflt›¤›n›z flark› hangi- yazarlar› Himalayalar gibi oldu. Dylan, Van Morri-
siydi? son, Joni Mitchell... Ve onlar kadar ünlü olmayan-
“Hallelujah” en az befl y›l sürdü. Yaklafl›k seksen lar: Phil Ochs, Tim Buckley gibileri. Bu isimlerin
k›ta yazd›m onun için. Asl›nda iki versiyonu var o topluma sunduklar› yeni eserlere hep ilgi duymu-
flark›n›n. John Cale’in söyledi¤i versiyon benim flumdur.
söyledi¤im alt› k›tal› versiyondan epey farkl›. Joni Mitchell’›n hayat›n›zda ayr› bir yeri var, öyle
Bir de Jeff Buckley’in versiyonu var. Onunki si- de¤il mi?
zinkinden bir k›ta k›sa galiba. Joni çok iyidir. Y›llar önce Los Angeles’ta birlikte
Evet. Galiba o John Cale’e verdi¤im k›talardan tak›ld›¤›m›z günlerde, bir ahbab›m flöyle demiflti:
baz›lar›n› kullan›yor. “Beethoven’la beraber yaflamak nas›l bir fley?”
“Hallelujah”› yazmak niye befl y›l sürdü? Joni çok yetenekli bir kad›nd›r.
Benim flark›lar›m›n birço¤u uzun sürmüfltür. Ama Beethoven’la yaflamak hoflunuza gitmifl miydi?
sürenin uzunlu¤u bir kalite Hay›r. (gülüyor) Kimin hofluna gider? Dahilik mer-
garantisi de¤ildir. Bir sürü Müzi¤i sevmemizin sebebi budur: Zihnin kofluflturmas›n› tebesinde yeteneklidir. Ayr›ca büyük ressamd›r.
ikinci s›n›f flark›y› daha durdurur. Hepimizin içinde yaflad›¤› bu ç›ld›rt›c› realiteye fiark›yazar› bir romanc› gibi ölçüp biçmeli ve bir
uzun sürelerde yazd›m. odaklan›r, onu yat›flt›r›r, ona bir ehemmiyet ihsan eder. ressam›n gözüne sahip olmal›. Çok k›sa bir süre
Size kd lang’›n “Hallelu- içinde bir hikâye anlatmak ve bir izlenim yarat-
jah” için söylediklerini okumak istiyorum: “Leo- k› hayat›m›z›n birkaç alan›na –ki bunlar da ka- mak gerekiyor, öyle de¤il mi?
nard Cohen flark›c›lara gevifl getirecek birçok zanç ve kay›p, zafer ve yenilgidir– ne denli ber- Niyet iflin çok, ama çok küçük bir parças›d›r.
fley veriyor. Sözleri asla rayihas›n› yitirmiyor. Ke- rak, maksatl› ve özgün olarak temas ederse, o Size ölümsüz gelen bir flark› sözü söyler misi-
limeleri derin bir mecaz ihtiva etti¤inde herhan- kadar iyidir. Costello’ya kat›l›yorum. Popüler mü- niz?
gi bir noktaya s›çrayabiliyorsunuz.” zik sözünü etti¤i konulara dair olmak zorundad›r. “The moon stood still on Blueberry Hill.” (Ay,
Nezaket göstermifl, sa¤olsun. Kanada televizyo- Fakat siz derinli¤i ve rezonans› olan flark›larla Blueberry Tepesi’nde as›l› durdu) Popüler müzik
nunda “Hallelujah”› söyledi¤inde ben de stüdyo- popüler olmay› baflard›n›z. Bunu nas›l aç›kl›yor- için yaz›lm›fl en güzel dizelerden biridir bu. (Louis
dayd›m, o kadar etkileyici bir performanst› ki, sunuz? Armstrong’un “Blueberry Hill”inden) Mehtab›n
gözyafllar›m› tutamad›m. O da tutamad›. Benimki bir tür popülerlik, kitlesel bir popülerlik as›l› durdu¤unu görürsünüz. Onu seyretmek ister-
Bir flark›n›n birçok farkl› biçimlerde varl›¤›n› sür- de¤il. Ben çok talihliydim. fiark›lar›m›n bir Volvo siniz. Zihnin kofluflturmas›n› durdurur. Müzi¤i –ve
dürmesi çok hofl bir durum. “Hallelujah”›n Jeff kadar uzun ömürlü olmas›n› isterim. Eski reklam- genel olarak sanat› ya da sanat dedi¤imiz fleyi–
Buckley, John Cale, kd lang, Willie Nelson, Fio- lar›nda arabalar›n›n otuz-k›rk y›l ömrü oldu¤unu sevmemizin sebebi budur: Zihnin kofluflturmas›n›
na Apple versiyonlar› ilk akla gelenler. Galiba iddia ederlerdi. Bir flark› birkaç nesil için faydal› durdurur. ‹yi bir flark›, iyi bir flark› sözü, bir filmdir.
yirmiden fazla “Hallelujah” cover’› var. olmuflsa, bu harikulâde bir duygudur benim için. Hepimizin içinde yaflad›¤› bu ç›ld›rt›c› realiteye
Çok daha fazla. “Faydal›” derken neyi kastediyorsunuz? odaklan›r, onu yat›flt›r›r, ona bir ehemmiyet ihsan
Ayr›ca, Dylan ve Bono’nun yorumlar› da dahil ol- Popüler bir flark› faydal›d›r. Kur yapmaya, kay›pla- eder. ‹ster yaklafl›m›n›z benimki gibi karmafl›k ol-
mak üzere seksenden fazla canl› performans ra, aflka, bulafl›k y›kamaya, çeflitli gailelere so- sun, ister bir blues’cununki gibi yal›n olsun, bir
kayd› var. “Hallelujah”a gösterilen bu ilginin se- undtrack olur. Hakiki bir fayda boyutu vard›r. Po- flark›y› hayata getiren ve gönüllerde taht kurmas›-
bebi ne? püler flark›lar› sevmemin sebebi budur. ‹nsanlar na yol açan fley öyle bir süreç ki, ona nüfuz etti-
Bilmem. Onu ilk yapt›¤›mda plak flirketim burun hayatlar›n›n önemli anlar›nda flark›lar› kullan›r. ¤imi söyleyemem.
k›v›rm›fl ve albüme koymam›flt›. fiark›yazar› olmadan önce flairdiniz. ‹kisi aras›n- Yine de k›rk y›ll›k flark›yazar› kariyerinizde çöz-
Bu inan›l›r gibi de¤il. ‹lk dinlediklerinde ne de- da nas›l bir fark var? dü¤ünüz s›rlar vard›r herhalde.
mifllerdi? Benim için temel fark, flairken yoksul, flark›yaza- Yazd›¤›n›z bir flark› sayg›de¤er bir varolufl edinebi-
‹lk kez, o günlerde flirketin bafl›nda olan Walter r›yken müreffeh olmam. Genifl bir ufkumun oldu- lir, ama gol atan flark›lar›n kaderine hükmetmeniz
Yetnikoff’a dinletmifltim. Hiçbir yorum yapmam›fl- ¤unu hiç düflünmedim. Epey küçük bir tarlay› söz konusu de¤ildir. Kanadal› büyük flair Irving
t›, ben de yay›nlayacaklar›n› düflünmüfltüm. Bir- ekip biçti¤imi düflünüyordum. Hedefim minör bir Layton’›n dedi¤i gibi, “her flairin ö¤rendi¤i numa-
kaç ay sonra, tesadüfen elime bir Columbia kata- flair olmakt›. Nas›l bir ligde oynad›¤›m›n bilincin- ralar vard›r, ama as›l mevzu onlar de¤ildir.”
10➜
ve “Hey, That’s No Way to Say Goodbye”›n ard›n-
dan “Anthem” ile tam üç saat on dakika sürecek
gecenin ilk bölümü kapand›: “Bir çatlak var her
fleyde, ›fl›k böyle girer içeri.”
fiansl›yd›k. Menajeri taraf›ndan doland›r›lmas› yüzün-
den, uzun bir aradan sonra, Litvanya kökenli Kana-
dal› yafll› Yahudi Leonard yine uzun bir turnedeydi.
En sevilen flark›lar›ndan “Tower of Song” ile bafllad›
gecenin ikinci yar›s›. On dakikal›k arada, yafl ortala-
mas›n›n sand›¤›mdan da yüksek oldu¤unu gördüm.
Ara biterken ön s›ralara gidip beklefltik ve ikinci s›ra-
da boflalan birkaç yer dolmay›nca, Leonard Cohen’i
çok yak›ndan görme flans›na da sahip olaca¤›m›z
kesinleflti. “Suzanne” bafllay›nca kalabal›k yine
u¤uldad› ve say›s›z “teflekkür” duyuldu. Art›k Co-
hen’in “kalan her fleyi” çalaca¤›ndan herkes emin-
di. “Gypsy Wife”, “The Partisan” ve “Boogie Street”
s›raland›lar. Üç kad›n; iki k›zkardefl “melek” ve Sha-
ron Robinson vokalist olarak sahnenin sa¤›ndayd›-
lar. ‹ki defa takdim edildiler; özellikle Robinson’› se-
lâmlarken Cohen’in ses tonunda minnet duygusu
hissedilebiliyordu. Gitaristine de “Master of Arpeg-
gio” diye seslendi. Bunlar, övgülerinden pek az›yd›.
“Hallelujah” bafllad›¤›nda art›k herkes ayaktayd› ve
topluca söylenen flark›, gecenin tamam›n›n zaten bir
ayin oldu¤u duygusunu yerlefltirdi içimize. Sonras›n-
da, “bu benim ABD’ye aflk mektubum” dedi Cohen
ve “Democracy”yi söyledi. “I’m Your Man”de yine
e¤ilip büküldü. Diz çöktü ve zaten aln›n›n ço¤unu
kapayan flapkas›n› iyice indirdi. Ama mutlu görünü-
FRANKFURT’TAN CANLI YAYIN: COHEN KONSER‹NDEYD‹K yordu. Tüm sahiplenifliyle ve içtenli¤iyle söylüyordu
flark›lar›n›.
A¤ustos ay›nda ne güzel kendimizi Bay Leonard’›n Kuruçeflme Arena konserine haz›rlam›flt›k.
“Take This Waltz” da bitti¤inde veda zaman› gelmifl
Olmad›, talihimize küstük. Ama sa¤olsun Hilmi Tezgör, yap›lmas› gerekeni yapt›, bir uçak gibiydi görünüflte, ama herkes tekrar sahneye döne-
uçumu mesafedeki bir konserine gidip k›rk y›l›n flark›lar›na b›rakt› gönlünü... ceklerinden emindi. “First We Take Manhattan”›
fiaPKan›N S›caKL›⁄›
duymay› çok istiyordum flahsen: Frankfurt am Main-
hattan. “Famous Blue Raincoat” ise çok zor diyor-
dum içimden... Bis, dünyan›n en güzel ayr›l›k flark›-
lar›ndan “So Long Marianne”le bafllad›, “Manhat-
tan” ile devam etti ve “Raincoat” ile bitti. “Since-
Bilindi¤i gibi 5 ve 6 A¤ustos 2008 tarihlerinde Leo- bu sahneye ç›kt›¤›nda, kendi ad›ma unutulmayacak rely, L. Cohen...” ve ortal›k masmaviydi.
nard Cohen ilk defa ‹stanbul’da olacak ve iki gece bir ân›n bilincinde olarak, daha fazla fleyi “kaydede- Nezaketle defalarca takdim etti¤i, kalbine koydu¤u
üst üste konser verecekti, ama olmad›. Her neden- bilmek” için beyhude zorluyordum belle¤imi. Nelerin flapkas›yla durup selâmlad›¤› muhteflem ekibiyle
se olmad›. Bunun üzerine, Kaliforniya’daki Zen ma- orada kalaca¤›na ben karar veremeyecektim. Cohen, toplamda dördüncü kez sahneye geldi¤in-
nast›r›ndan ç›km›fl olan ve uzun bir aradan sonra “Dance Me to the End of Love”, ilk flark›yd›. O ses, de, çal›nacak herhangi bir nota, duyulacak herhan-
turne yapan ozan›, Avrupa’da bir yerlerde yakalay›p canl› olarak tam karfl›m›zdan –biraz uzaktan– duyul- gi bir dize bile tatmin duygusunu doru¤a ç›karta-
görebilmek için f›rsat kollamaya bafllad›m. Tarih iti- maktayd›. Kalabal›k grubu, flapkas›, koyu renkli tak›- cakt›. Ozan, “If It Be Your Will”i müziksiz olarak
bariyle Almanya konserleri uygun görünüyordu. m›, hafif kambur duruflu, alçakgönüllülü¤ü ve dev okudu, sonra da kad›n melekler flark›y› söylediler.
Frankfurt Kitap Fuar› ile kesiflemese de, 29 ekrandan görebildi¤im kadar›yla ›fl›lt›l› yüzüyle Bay Bu s›rada sahne önü bile, Alman disiplinine ra¤-
Ekim’deki konseri gözüme kestirdim ve 1.5 ay ön- Leonard Cohen sahnedeydi. Ne oldu¤unu bile anla- men dolmufltu. Art›k gece bitmifl olmal›yd› ki, “Clo-
cesinden –ve görünüfle göre bir hayli arka s›ralar- yamadan flark› bitti ve hemen “The Future” bafllad›. sing Time” bafllad›. Bu nefleli flark›yla kapan›fl vak-
dan– biletimi ald›m. Ozan o kadar a¤›r konufluyordu ki: “Bat›’n›n eski flif- ti gelmiflti.
28 Ekim sabah› Frankfurt’a indi¤imde, flehirde bir resi çözülecek ve özel haya-
süredir iyi giden hava bozmufltu; so¤uktu ve hafif t›n aniden infilak edecek... fiark›n›n sonunda, “14 y›l önce buradayd›m” dedi Cohen.
ya¤mur vard›. Günü gezerek geçirirken konserin afi- Gelece¤i gördüm, birader, “O zamanlar 60’›mdayd›m. Ç›lg›n bir düfl gören çocuk
fline sadece bir defa rastlad›m, o da kuytu bir duva- gelecek cinayet.” Sonras›n- gibi... Sonra çok Prozac ald›m ve inanmaya çal›flt›m.”
r›n dibinde... Biletler çoktan bitmifl olmal› diye dü- da, “aflka bir çare olmad›¤›-
flündüm. Ertesi günün akflam› daha da so¤uk bir n›” da canl› olarak duyabilmek mümkün oldu. Oza- Hay›r, gelmemiflti. Yo¤un alk›fltan sonra yine geri
hava vard›. Frankfurt gökdelenlerinin, kulelerinin, n›n “sahnesi”ne de tan›k olmaya bafllam›flt›k. Diz geldiler ve “I Tried to Leave You” bafllad›. “Orada
özellikle de Commerzbank’›n tepesi daha da so¤uk çöktü, e¤ildi, büküldü; saksofon soloda ise flapkas›- hâlâ gülümsememiz için çabalayan birisi” vard› ve
olmal›yd›. n› ç›kard› ve kalbinin üstüne koydu; müzisyeninin ya- herkes gülümsedi bunun üzerine; incelikten ve se-
Kald›¤›m yerden, konserin olaca¤› Frankfurter Fest- n›na gitti, onu solo bitene kadar dinledi ve içtenlikle vinçten gülümsedi. Büyük ozan bizi b›rakam›yordu.
halle metroyla uzak de¤ildi. Kitap Fuar›’n›n da ya- selâmlad› sonras›nda. Bu jest, konser boyunca her Son flark› ise “I Tried to Leave You” de¤il, “Whit-
p›ld›¤› alan içinde bulunan kubbeli Festhalle, be- solo performans sonras›nda tekrarlanacakt›. her Thou Goest”di. Gidiyordu Cohen, belki bir daha
nim gördü¤üm, oturularak seyre uygun en büyük Yunan adas› Hydra’da yazd›¤› birçok flark›dan biri asla görüflememek üzere. “I hope you’re satisfied”
kapal› salondu. Metrodan inip sadece bir yürüyen olan “Bird on the Wire” bafllad›¤›nda salondakiler diye bafllad› son sözüne ve elbette ki herkes fazla-
merdivenle salonun girifline geldik. Berlin ve Frank- kendi karanl›klar›n›n s›cak kuca¤›ndayd›lar art›k. Oy- s›yla tatmin olmufl, her fleyi unutmufltu. “Y›llard›r
furt’ta dönüflümlü olarak yaflamak durumunda sa fliirde “Yaln›z›m her zaman / Yüre¤im buz gibi” varl›¤›n›zla bana destek verdiniz. fiark›lar›m› dinle-
olan eski bir arkadafl›mla beraber görecektim Leo- diyordu ozan. “Everybody Knows”, “In My Secret Li- diniz, sevdiniz. Bu bir ozan›n bafl›na gelebilecek en
nard Cohen’i. fe” ve “Who By Fire” art arda geldiler. Sonuncunun iyi fley. Hava so¤uk. Sak›n üflütmeyin, annenizin
Bira olarak “f›ç›” Beck’s vard› fuayede; ayr›ca yafl giriflindeki flamenko gitara arp ve buzuki de eklendi. sözünü dinleyin, Volkswagen kadar mutlu olun.
ortalamas› 40-45 olan, sakin ama konuflkan bir ka- “Secret Life”› ise vokalist Sharon Robinson söyledi. Tanr› sizi korusun” diyerek ve yan yan z›playarak
labal›k, hafif yiyecekler ve Cohen’in turne tiflörtleri- Yedinci flark›n›n sonunda, “14 y›l önce buradayd›m” sahneden ç›kt› Leonard Cohen. Bir yandan da flap-
nin sat›ld›¤› çok büyük olmayan bir tezgâh. Sigara iç- dedi Cohen. “O zamanlar ancak 60’›mdayd›m. Ç›l- kas›n› tutuyordu.
mek içinse üflütmeyi göze almak gerekiyordu. g›n bir düfl gören çocuk gibi... Sonra çok Prozac al- Hep birlikte Commerzbank gökdeleninden daha da
Yerimiz çok arkalardayd›, ama salon tamamen do- d›m ve inanmaya çal›flt›m.” Seyirci u¤uldad›, gözler yukar›dayd›k ve içimiz s›cakt›.
luydu. Sadece befl dakika gecikmeyle Cohen ve gru- belki biraz daha k›s›ld›. “Heart With No Companion” Hilmi Tezgör
➜11
LEONARD COHEN’‹N DÜNÜ BUGÜNÜ
12➜
izlese, ne olup bitti¤ini anlayamaz. kilde, bizim hakiki, onlar›n haybeci
Newfoundland konserinde, Dylan oldu¤unu, Beat’lerin gelene¤e bizim COHEN FAN KULÜBÜ
s›rt› seyirciye yar› yar›ya dönük otur- duydu¤umuz sayg›y› duymad›klar›n›
du, org çald›. fiark›lar›n›n içinde cirit düflünürdüm. RUFUS WAINWRIGHT mesinden mutluluk duyuyor. Fakat
Folk’a tak›lman›z nas›l oldu? saksofoncuyu ve perdesiz bas çalan
at›yordu, çok güzeldi. Hangisinin
hangi flark› oldu¤unu anlamak zor- 1950 yaz›nda, Yahudi cemaatin dü-
Zen durumu herifi kurfluna dizmesini isterdim.
du, ama kimse umursam›yordu. zenledi¤i bir yaz kamp›nda –pahal› (Cohen flark›lar›ndan “Hallelujah”›,
“Chelsea Hotel No.2”yu ve “Every- ANTONY HEGARTY
Orada olmalar›n›n sebebi flark›lar yaz kamplar›na bütçeleri müsait ol-
body Knows”u yorumlad›) Cohen,
de¤ildi, benim için de öyleydi. Bafl- mayan ailelerin çocuklar›n›n gitti¤i
keflke sahip olsayd›m dedi¤im her
Rehber filozof
ka bir olay dönüyordu. Bir dehan›n bir kampt›– gözetmen olarak çal›fl- (“If It Be Your Will”i yorumlad›) Co-
fleye sahip. fiark›lar› temelde yal›n
kutsanmas›yd›, insanlar› çok derin- t›m. Nas›l olmuflsa, sosyalist bir hen’in fliirleri en büyük kuflkular›m›z›
bir müzikal fikire dayal›, melodilerinin
den etkilemifl bir dehan›n kutsan- Amerikal›y› o kampa müdür yapm›fl- ele al›yor, gizemlere ve hakikatlere
hiçbirinde fazlal›k yok, flark› sözleri
mas›... Mühim olan flark›lar de¤ildi, lar. O sayede “Halk›n fiark› Kitab›” çok incelikli bir biçimde komplike. çerçeve çiziyor. Onun flark›lar›n› söy-
hat›rlamakt›: O flark›lar›n yaratt›¤› girdi hayat›ma. O günlerde sosya- Çok iyi ölçülüp biçilmifl ve müzikal lemek, sihirli bir hal›yla uçmak gibiy-
etkiyi hat›rlamak... listlerden baflka gitar çal›p flark› olarak tekrarlan›yor. Benim flark›lar›- di. fiark›lar›n yap›lar› çok güzel, söz-
‘60’larda sizden “Kanada’n›n söyleyen yoktu. “Halk›n fiark› Kita- m›n aksine, ak›ld›fl› s›çramalar yok. ler ve melodiler çok zarif ve paradok-
Dylan’›” olarak söz ediliyordu. O b›”ndaki flark›lar› ö¤renip söylemeyi Benim kalbim hâlâ opera dünyas›na sal. Cohen, kültürümüzün en büyük
benzetmeyi siz mi yapm›flt›n›z? adet edinmifllerdi. Müthifl bir flark› ait, Cohen ise flark› âlemine ait. Se- filozoflar›ndan biri. Nas›l bir dünyada
Hay›r, bas›n›n marifetiydi. Benim kitab›yd›, Amerikal› müdürün ye¤e- si müthifl, ama genifl ölçekli olmad›- yaflad›¤›m›z›, nelerle karfl› karfl›ya ol-
“yeni bir Yeats olmak” d›fl›nda bir niyle birlikte bafltan sona hatmet- ¤› için, flark›lar›n› söyleyenlere büyük du¤umuzu anlamak için her zaman-
hevesim olmad› hiç. O benzetme- mifltik. Gitar çalmay› ö¤renmeye bir hareket imkân› veriyor. Onlar› eni- kinden daha çok ihtiyac›m›z var
nin ortaya ç›k›fl›n›n hikâyesi flöyle: bafllamam da öyle oldu. ne boyuna esnetebiliyorsunuz... onun rehberli¤ine. Kendi kendime
Frank Scott’un (Kanadal› flair; “A Folk flark›lar› sizi niye o kadar etki- Ben, hayat›m›n türbülans merkezi- üzerinde düflünmekten imtina ede-
Villanelle For Our Time” adl› fliiri- lemiflti? yim, Cohen ise bunun tam z›dd›n›, ce¤im konulara onun sayesinde kafa
ni, Cohen “Dear Heather” albü- Sözleri çok cezbetmiflti. Birço¤u s›- Zen durumunu temsil ediyor. Kendi- yoruyorum. Güvenilir bir insan.
münde besteledi) evindeki bir parti- radan folk flark›s›yd›, ideolojik bir si hiçbir fley yapm›yor, her fley onun
ye elimde bir Dylan albümüyle git- bak›fl aç›s›yla yeniden yaz›lm›flt›. etraf›nda zembereklerinden boflan- BETH ORTON
m›flcas›na dönüp duruyor. Cohen
mifltim. Partide bir sürü flair vard›, Onlar› biraz ciddiyetle inceledi¤imde
flark›lar›nda merkezî bir karakter var,
Ruha iyi geliyor
Layton, Dudek, Phyllis Webb... ‹skoç baladlar›n›, Woody Guthrie’yi,
bu karakter temelde bir boflluk –gü- (“Sisters of Mercy”yi yorumlad›) Er-
Elimdeki albüm muhtemelen “Brin- Leadbelly’yi ve flamenkoyu keflfet-
zel bir boflluk, ama netice itibariyle genli¤imde en iyi arkadafl›m Carol’la
ging It All Back Home”du. “Dinle- tim. Sevdi¤im müzi¤i o günlerde kafa çekip Cohen dinler ve kendimiz-
boflluk. Bütün olaylar ve dramatik
yin” dedim, “bu adam gerçek bir buldum. den geçerdik. Çok seksî, bir süre ta-
vizyonlar bu bofllu¤un etraf›nda vuku
buluyor. Cohen, daima kendisini bir k›lmak isteyece¤in yafl›n› bafl›n› al-
Bana hep “Suzanne”i söylemek nas›l bir fley diye sorarlar. miktar gizemle sar›p sarmal›yor: Leo- m›fl adamlardan. Matrak, ilginç ve
Zor ifltir. Ona girmek zordur, çünkü ciddi bir flark›d›r. nard Cohen kim? Onu y›llard›r tan›- sakin biri oldu¤unu hissediyorsun.
Benim kendi sihirli evrenimin cümle kap›s›d›r. mama ra¤men, bu sorunun cevab›n› Kad›nlara karfl› çok cömert –“Famo-
bilmiyorum. Zaman›n bu noktas›nda us Blue Raincoat”u bir dinleyin. Bob
flair”. Pla¤› koydum, esnemelerle New York’taki folk ortam›na nas›l kendisinin bile bildi¤ini sanm›yorum. Dylan öyle de¤ildir, kad›nlar hakk›n-
karfl›l›k verdiler. “fiair filan de¤il girdiniz? ‹yi bir adam, iyi bir baba, düzgün bir da çok ac›mas›z sözler yazm›flt›r. Co-
bu” dediler. “Hay›r” dedim, “›srar ABD’ye yerleflmeye karar vermifl- yurttafl, ama sanatsal olarak hep gi- hen ise afl›k oldu¤u kad›nlara müt-
ediyorum, bir daha çalaca¤›m”. O tim. Yazar olarak geçimimi sa¤laya- zemli bir niteli¤i korudu. Ona flimdi hifl cömerttir. Onlar›n k›r›lganl›klar›n›
gece onlara defalarca dinlettim m›yordum. Tek alternatif, üniversite çok ihtiyac›m›z var, zira bir kez daha dile getirir, ama kendi k›r›lganl›klar›n›
Dylan’›. Sonunda “sen onun gibi mi hocal›¤›yd›. Kitaplar›m be¤eniliyor- çok çalkant›l› bir zamanday›z. da saklamaz. Mutsuz biri de¤ildir,
olmak istiyorsun” dediler. O benzet- du, iyi elefltiriler al›yordu, ama sat- hayat› sever, dolu dolu yaflar. Oturup
me öyle do¤du. Gecenin sonunda o m›yordu. Çekip Yunanistan’a, Hydra JARVIS COCKER anlatt›klar›n› dinlemek hepimiz için
albümle dans ediyorlard›. adas›na gittim... Paras›z kal›p Mon- faydal› bir fley. Esprili, gözlemci, olup
fiiirle müzi¤i hep bir arada götürdü- treal’e borç bulmak için döndü¤üm-
Cohen’e benzemek biteni izliyor ve ç›karsamalar yap›yor.
de, tek çarenin atlay›p Nashville’e (“I Can’t Forget”i yorumlad›) ‹nsan Cohen insan›n ruhuna iyi geliyor.
nüz. Üniversite y›llar›nda, bir yan-
dan fliir yazarken, bir yandan da iki gitmek, orada bir ifl bulmak oldu¤u- çocuklu¤unda ve ergenli¤inde, nas›l
bir yetiflkin olaca¤›n› merak ediyor. FRANK BLACK
arkadafl›n›zla birlikte Buckskin na karar verdim. Hydra’da güncel
Ortal›ktaki yetiflkinlere bak›yorsun,
Boys adl› bir grup kurmufltunuz... müzikten kopmufltum. Sadece Yu-
hepten dalyarak olmayan birilerini
Mizah, cesaret, muz
Üçümüzde de güderi ceketi oldu¤u nan bar müzi¤ini ve yan›mda götür- (Pixies’le “I Can’t Forget” i yorumla-
ar›yorsun. Leonard Cohen’e lise gün-
için o ismi koymufltuk. Benimki ba- dü¤üm albümleri dinliyordum. Ray d›) Cohen’in “I’m Your Man”i benim
lerimde tak›lmaya bafllad›m. fiöyle
bamdan miras kalm›flt›. Bir cover Charles, Edith Piaf, Nina Simone, gözümde herhangi bir Beatles veya
düflündü¤ümü hat›rl›yorum: “Yetifl-
grubuyduk, ben o s›ralarda sadece Charlie and Inez Foxx, Sylvie Vartan kinli¤imde birazc›k onun gibi olabilir- Stones veya Neil Young veya Elvis
fliir yaz›yordum. Bir süre sonra sah- –Frans›zca bir Nashville albümü sem, ne iyi olur.” Cohen’e tak›lma- Presley albümü gibidir. Bir zirvedir.
nede do¤açlama yapmaya baflla- yapm›flt›. Nashville’e gitmeden ön- m›n bir sebebi de flark› sözleri ve Onu ilk dinledi¤imde Pixies’le Avrupa
d›m. Montreal’deki bir avuç siyah ce, Amerika’daki müzik ortam›n›n gevflek düzenlemeleri, bir de “Death turnesindeydim, sene 1989’du. Bir
nüfusun yaflad›¤› semtte kalipso havas›n› solumak için New York’a Of A Ladies Man” albümü. O albüm, dinledim, bir daha b›rakamad›m.
çok popülerdi, Kalipso kulüplerinin u¤rad›m. Ve folk rönesans› denilen erken Cohen’in neredeyse tam z›dd›. fiimdilerde gözümde daha da büyü-
müdavimi olmufltuk. Kalipso flark›- hadiseye toslad›m. Joan Baez, Ondan öncekiler minimal ve roman- yor. “I’m Your Man”i yapt›¤›nda 55
lara do¤açlama söz yaz›yordum. Dylan, Phil Ochs, Judy Collins, Joni tik albümler. “Death Of A Ladies yafl›ndayd›, sesi daha da derinlefl-
‹lk fliir kitab›n›z, “Let Us Compare Mitchell –onlar›n flark›lar›n› ilk defa Man” ise fliflirilmifl, flatafatl› ve si- miflti, Johnny Cash veya Hank Willi-
Mythologies”, 1956’da yay›nland› dinliyordum. “Ben de elimi bir de- nik. Phil Spector’›n düzenlemeleri ams gibi olmufltu. O albümdeki sesi-
–siz 21 yafl›ndayken. Ayn› y›l Jack neyeyim” dedim. melodik ve ziyadesiyle olgun bir mey- nin a¤›rl›¤›, müzi¤indeki birçok boyu-
Kerouac’in “On The Road”u yay›n- Ve yazd›¤›n›z iki flark›y›, “Suzan- ve gibi. Sözler de dünyadan b›km›fl, tu vurguluyor. O boyutlardan biri de
land›. Beat’lerle aran›z nas›ld›? ne”i ve “Dress Rehearsal Rag”i usanm›fl. O albümü dinledi¤imde mizah. O hafif, klavye merkezli ve
Beat’lerin ifllerini sevmeme, zaman Judy Collins’e dinlettiniz... flöyle düflünmüfltüm: “Burada, bun- neredeyse oyuncaks› prodüksiyon,
Nispeten h›zl› yaz›lm›fl flark›lard›. dan önce hiç kimsede görmedi¤im Cohen’in sesine genifl bir alan b›ra-
içinde kiflisel olarak da çok yak›n-
bir fley var.” Cohen, etraf›nda olup k›yor. Sonra, albümün kapa¤›: K›r›fl-
laflmam›za ra¤men, Montreal’deki Daha yazarken “Suzanne”in iyi bir
bitenlerden hep daha yafll›yd›. Haki- m›fl bir tak›m elbise, Bryan Ferry’vari
küçük grubumuzun daha özgür ve flark› oldu¤unu biliyordum. Judy Col-
katen mütevaz› bir insan, flark›lar›n›n bir stil, ama Ferry gibi gayretkefl de-
daha damardan oldu¤u kan›s›nday- lins ikisini de be¤endi ve söyledi.
baflka sanatç›lar taraf›ndan icra edil- ¤il. Elinde de bir muz, ›s›rm›fl yiyor. ➜
d›m. Taflra iddial›l›¤›na uygun bir fle- Özellikle “Suzanne” New York’un
➜13
➜ Böyle bir poza kim cesaret edebilir? lanm›yor. Ve flimdi çok iyi bir yaflta.
Cohen’in özgüvenine imreniyorum. ‹nsan 45’ine kadar “hip” olabilir,
2001 tarihli “Ten New Songs” albü- sonra 60-65’e kadar ›ss›zl›¤a gömü-
münde “Love Itself” diye harikulâde lür, sonra da yeniden do¤ar –bir ef-
bir flark› var. Rhythm & blues akorla- sane olarak.
r›yla ilerliyor, sözler toz parçac›klar›n-
dan bahsediyor, derken koro bölümü IAN MCCULLOCH
geliyor –flark›n›n en vurucu bölümü:
Hayat devam ediyor, bir sürü fley Unutulmaz tıraş
yok oluyor, nihayetinde bizatihi aflk (“Hey That’s No Way To Say Go-
yitip gidiyor, “love itself was gone”. odbye”›, “There’s A War”›, “Lover
O kadar tatl›-ac› ki. A¤lakl›k yapm›- Lover Lover”› yorumlad›) Onu
yor, sadece aflk›n güzelli¤ini de¤il, yi- 1980’lerin ortas›ndan bu yana befl
1968, Cohen 34 yafl›nda
tirilen aflk›n güzelli¤ini anlat›yor. defa seyrettim, en son da bu hazi-
randa Manchester konserine gittim.
KATHRYN WILLIAMS Benim için çok özel bir durumdu, baz› kesimlerinde ses getirmiflti. düflkün olmad›m. Otel odam›n kap›-
çünkü k›z›mla beraberdim. Cohen “A O zamanlar böyle bir kariyeriniz s›n› kapad›¤›m ân› çok seviyorum.
Kitaba gömülür gibi Thousand Kisses Deep”i söylerken olaca¤›n› tahayyül etmifl miydiniz? Yani “sex, drugs and rock’n’roll”
(“Hallelujah”› yorumlad›) 17 yafl›n- ikimize de bir fley oldu –kendimizi Kariyer kelimesi bana hep sevimsiz hayat tarz›n›z yok art›k, genç k›z-
dayd›m, bir pub’da çal›fl›yordum, me- kaybettik. K›z›m Cohen’in o flark›da gelmifltir, kalbimde s›k›nt› verici bir lar›n kollar›n›za at›lmas› filan...
saiden sonra ifl arkadafl›m›n tek söyledi¤i her kelimeyi hissetti¤ini yank›s› olmufltur. Kariyer denilen Hay›r ama, flurada gördü¤ünüz gibi,
odal› evine gidip scrabble oynuyor, söyledi. Benim de onun yafl›ndayken faaliyetlerden uzak durdum. Gele- çok tatl› iletiflimler var. (Hayranla-
çay içiyor ve Cohen dinliyorduk. Co- hissetti¤im fleyi hissetmesi muhte- ce¤e dair bir fikrim de yoktu, sade- r›ndan gelen kartlar› ve çiçekleri
hen flark›lar› önüme yeni bir dünya flemdi. Cohen onu dinleyen herkesi ce o an vard›. gösteriyor) Birçok arma¤an geliyor.
açm›flt›, ben de oradaki yerimi al- çok derinden etkiledi, özellikle sözle- Zen üstad› Joshu Sasaki Roshi’yle Çok duyguland›r›c›...
m›flt›m. Onu ilk dinledi¤imde yaratt›- riyle. Bu, son on y›lda daha da ayan tan›flman›z nas›l oldu? Ayart›c›, bafltan ç›kar›c› durumlar
¤› mood’u hat›rl›yorum: Melankoli ya- beyan hale geldi. Müthifl bir melodi Hydra’dan bir arkadafl›m tan›flt›rd› olmuyor mu?
yan bir klima gibiydi, keskin köfleleri duygusu var –insana “Mona Lisa” ve yak›n dost olduk. Yeni bir din Olmad›¤›n› söylersem fleytan bana
törpülüyor, yumuflat›yor, her fleyi du- kadar eskiymifl gibi gelen melodiler edinme iste¤im yoktu, mevcut di- kahkahayla güler. Ama en çok ho-
ra¤anlaflt›r›yor ve sözcüklerini dinleti- yaz›yor– ve bunu sesiyle ve yaratt›¤› nimden memnundum, hâlâ da fluma giden fley otel odamda gev-
yordu. Bir kitaba gömülmekle eflde- atmosferle harmanl›yor. Son zaman-
memnunum. Roshi’nin ba¤l› oldu¤u flemek.
¤er bir duygu yarat›yordu. Bir iliflkide- larda flark›lar›na daha fazla mizah
Budizm ekolü çok s›rad›fl›: Kabul Sahnede hareketlisiniz...
ki uçucu anlara, belirsizliklere, karar- enjekte etmeye bafllad›. Yalan söyle-
edilen veya reddedilen hiçbir tanr›- Bu turnenin sürprizlerinden biri, flar-
s›zl›klara, bütün o dile getirilmeyen di¤i ya da uydurdu¤u tek bir fley bile
sall›k yok. Dolay›s›yla insan›n ailesi- k›lar›m› yeniden ö¤renmek oldu.
fleylere odaklan›yor. ‹fade edilmesi yok gibi geliyor bana. “Bird On A Wi-
güç fleyler onlar ve Cohen büyük bir re” adl› bir Leonard Cohen belgeseli
cesaretle onlar›n üzerine gidiyor. Ve var, 1972’deki Avrupa ve Kudüs tur-
Bir Marsl› gelip Dylan konseri izlese, ne olup bitti¤ini
sesinin tonu: O kadar güzel bir anla- nesini kapsayan bir film. Kudüs kon- anlayamaz. ‹nsanlar›n orada olmalar›n›n sebebi flark›lar
t›c› ki, anlatmak için istedi¤i kadar serinde, aniden sahneyi terkediyor. de¤ildir. Orada baflka bir olay döner.
zaman› oldu¤unu hissettiriyor. Ateflin Seyirciler deliriyor, organizatörler, Co-
karfl›s›nda oturup saatlerce onu din- hen’in menajeri kuduruyor. Cohen di- nin diniyle çeliflmiyor. Onlara çok uzun zamad›r bakm›yor-
leyebiliyorsunuz. Kelimeleri birbirleri- yor ki, “kendimi iyi hissetmiyorum, Depresyon defterini kapatm›flt›n›z. dum. ‹yi flark›lar zamana direniyor-
ne aç›lan kap›lar gibi: Bir hikâye an- bir t›rafl olaca¤›m”. Sonra tekrar ç›k›- Hâlâ öyle mi? lar, onlara nüfuz edebiliyorum. Tur-
lat›yor, ama anlat›lan hakk›nda düfl- yor, kald›¤› yerden devam ediyor. Bu Evet, o defter kapal›. neye ç›kmay› müzikal bir hadise
ler kurman›za imkân veren boflluklar sahneyi gördü¤ümde, “vay be” de- Anti-depresanlara ihtiyac›n›z oluyor olarak düflünmezdim hiç. Kafa çek-
b›rak›yor. Yaratt›¤› atmosferde yüzü- dim, “iflte hakiki bir ifl yapan biri”. mu? mek, yoldafll›k, bafltan ç›kmak...
yorsunuz, y›kan›yorsunuz. Bir baflka- Hay›r. Art›k flarap bile içemiyorum. Bir motosiklet çetesinde olmak gi-
s›n›n sesinden hayat› dinlemek çok MARTHA WAINWRIGHT Mood’umu bozuyor. Cuma gecesi biydi benim için. fiimdi öyle de¤il.
hofluma gidiyor, Johnny Cash’ten,
Ivor Cutler’dan, Leonard Co- Babacan ve oyunbaz ailemle birlikte flabat› kutlarken bir-
iki yudum içece¤im, o baflka. Ara-
Belirleyici olan müzik. Bu flark›lar›n
hareket etti¤ini, onlara girebildi¤imi,
hen’den... Cohen, Joni Mitchell’la ve (“Tower of Song”u, “The Traitor”› da bir viski veya votka yuvarlad›¤›m onlar›n içinde yaflayabildi¤imi görü-
Neil Young’la tak›ld›¤› günlerde bile ve “Winter Lady”yi yorumlad›) 13 da oluyor. yorum. Birlikte çald›¤›m müzisyen-
onlardan biraz daha yafll›yd›, biraz yafl›mdayken hayalim Leonard Co-
‹çkiyi nas›l b›rakt›n›z? Tedavi gör- ler beni hareket etmeye teflvik edi-
daha d›flar›dayd› ve daha iyi bir ya- hen’in vokalistlerinden biri olmakt›.
dünüz mü? yor. Grubumuzda bir dansç› var,
zard›. Müzi¤i gençlik kültürü kuflat- Cohen’in vokalistleriyle kurdu¤u ba-
Hay›r. ‹lgimi yitirdim. T›pk› sigaraya Sharon Robinson. Geçmiflte Ann
m›fl oldu¤u için, görmüfl geçirmifl bi- bacan ve seksüel iliflki, o oyunbazl›k
yitirdi¤im gibi. Margaret’in danç›s›yd›.
rini dinlemek, onu hissetmek çok büyüleyici güzelliktedir. Onunla, arka-
özel bir duygu. fiimdilerde canl› per- dafl›m Lorca’n›n babas› olarak tan›fl- Sizin bir de asit döneminiz oldu. O Bugünlerde medenî haliniz nas›l?
formanslar› onun için bu kadar bafla- t›m, ama benim için tanr›sal kimli¤i- nas›l bir tecrübeydi? Bir iliflkim var, Anjani’yle (Thomas,
r›l›, kendisini bir blucine s›¤d›rmak ni muhafaza ediyor. Cohen’le ayn› Herkes gibi benim de asit hikâyele- Amerikal› caz flark›c›s›) beraberim.
zorunda hissetmiyor. flehrin ayn› mahallesinde, Montre- rim var. Biri flu: Evimin k›y›s›nda ‹yi bir iliflki. Geçen ay Wyoming’de
al’in Westmount’unda büyüdük. Çok hep bir çöp y›¤›n› olurdu, baharlar› bir kulübeye kapan›p yeni albümü-
TEDDY THOMPSON k›yak bir semttir, orada çok eskiden orada bir sürü yamulmufl papatya nün alt› flark›s›n› bitirdi. Onlar› din-
beri bir Yahudi cemaati vard›r, hayat görürdüm. Bir trip’te papatyalarla lemeyi iple çekiyorum.
Nakış çok geleneksel flekilde yaflan›r. Çok özel bir ba¤›m oldu¤una hükmet- Zen üstad›n›z Roshi’yle görüflüyor
(“Tonight Will Be Fine”› ve “The gayr› Amerikan bir ortamd›r, Amerika- mifltim, onlara flark› söyledi¤imde musunuz?
Derleyen: Yücel Göktürk
Future”› yorumlad›) Cohen, popüler l›lar gibi paragöz ve h›rs küpü olmak veya sevgi sözcükleri f›s›ldad›¤›mda, 1 Nisan’da 101. yaflgününü
müzi¤in fliire en çok yaklaflt›¤› nokta- gibi bir adetleri yoktur. Cohen’in flar- o küçük sar› suratlar›nda gülümse- kutlad›m. Y›llar önce, maalesef
d›r. Bir flark›yazar›ndan çok bir flair k›lar›ndaki Katolik referanslar›n birço- meler belirdi¤i san›s›na kap›lm›flt›m. uymad›¤›m bir ö¤üt vermiflti ba-
gibi yaz›yor. Bir flark› için 35 k›ta yaz- ¤unun Montreal’le ba¤lant›l› oldu¤u- Turnedeyken gündelik ritüelleriniz na. 1979 turnesiydi san›r›m,
mak, sonra da alt› k›taya indirmek nu düflünüyorum. Dinin romantik yo- neler? soyunma odamda birlikte kon-
–böyle bir ifl eti¤ine sahip çok az in- rumlar›na çok aç›kt›r, zaten bir Yahu- Beni en çok sesimi kaybetmek en- yak içiyorduk. Ben su gibi yuvar-
san var. Cohen’in flark›yazarl›¤›ndan di ve bir Budist olarak, H›ristiyan diflelendiriyor. Onun için konser l›yordum. Roshi, baca¤›ma bir
dersler ç›karmam›z lâz›m. fiark›lar›n› azizler hakk›nda flark›lar söylemek aralar›nda konuflmamaya çal›fl›yo- flaplak att› ve dedi ki, “beden
nak›fl gibi iflliyor, hiçbir fuzuli laf kul- çok müthifl bir fley.
rum. Gece âlemlerine hiçbir zaman mühimdir”.
14➜
[ K›ngs Of Leon
[
Creedance Clearwater Revival’dan The Strokes’a kestirme bir yol döfleyen Kings Of Leon’la tan›flal› befl sene oldu olmad›, grup dördüncü
albümü “Only by the Night”la karfl›m›zda. Tennessee-Nashville’li dörtlü (üç kardefl, bir kuzen, Followill’ler), rock’n’roll dünyas›ndaki yerlerini,
sound anlay›fl›ndaki de¤iflimi ve olgunlu¤a erifl sürecini Rock & Folk ve Uncut dergilerine anlat›yor.
16➜
sünden ç›kmak, konforlu yumuflak yuvay› terket-
The Streets mek oldu bir anlamda. Küçücük bir çantayla yola
[ [
koyuldum, difl f›rçam, çoraplar›m ve bir kitap.
Roll’un 88. say›s›nda Yi¤it At›lgan, genç ‹ngiliz rapper The Streets ile Leman’dan Metin Sanki müzikten, stüdyomdan kaç›yormuflum gibi.
Fidan’›n dünyalar› aras›nda paralellik kuruyordu: Günlük gerçekli¤i, en ufak detay›na Bu yeni peyda olmufl bir arzu muydu?
kadar oldu¤u gibi yans›tmak... Ama malûm, bu devirde ç›plak gerçeklerle sanat yapmak Baflka kültürleri keflfetmek mi? Yeni yeni ortaya
pek gerçekçi bir tutum de¤il! Yeni albümü “Everything Is Borrowed”u yay›nlayan ç›kt›, büyüdükçe. ‹lk albümümü yapt›¤›m dönem-
The Streets’in Les Inrockuptibles ve Q’ya anlatt›klar›na kulak verip ona Seda Sayan de, bildiklerim kendi odam ve birkaç sokaktan
ibaretti. Ama kiflili¤imin her zaman gizledi¤im
ablas›ndan bir flark› arma¤an edelim: “Ne olur sevgilim gerçekçi ol”. baflka yüzleri de var. Yaz›l›p çizildi¤i kadar Anglo-
ReaL‹sT
santrik de¤ildim, ama böyle düflünülmesi iflime
geliyordu. Bir önceki albümdeki flark›lar kendime
yaratt›¤›m dünyadaki klostrofobimden söz ediyor-
du epey, ama biraz yalan söylüyordum do¤rusu.
O bestelerin getirdi¤i bir roldü bu, ben de sonuna
kadar o rolü oynad›m. ‹yi bir hikâye ço¤u zaman
gerçe¤in kendisinden daha etkilidir.
Sözünü etti¤in “The Hardest Way To Make An
Easy Living” (2006) çok flahsî bir albümdü ve
dinleyici taraf›ndan kabul görmedi.
(araya giriyor) Kabul görmedi de¤il, tiksintiyle kar-
fl›land›. ‹nsanlar niyetimi, maksad›m› anlad›lar,
ama bu onlara çok fazla geldi, çirkin geldi. (susu-
yor) Onlar için, The Streets dinlemek bu suni
dünyaya isyan etmek anlam›na geliyordu. Ve bir-
den, onlara bu dünyan›n parças› oldu¤umu söylü-
oLmaMAn›N
yordum. Bu nedenle beni seçmifllerdi ve bense
onlara ihanet etmifltim. Ama sanat, sadece çiko-
lata ambalaj›ndaki güzel resimler de¤ildir. ‹çine
gömüldü¤üm karanl›¤›, dünyam›n ne derece ra-
hats›z edici hale geldi¤ini hafife alm›flt›m.
Senin flark›lar›ndan bahsederken Ken Loach ve
Mike Leigh gibi yönetmenlerin filmleriyle s›k s›k
paralellikler kurulurdu. Sence de var m› öyle pa-
ralellikler?
Pek de¤il, çok az. ‹nsanlar kesinlikle hayal k›r›kl›-
¤›na u¤rayacak, ama kendimi fish & chips ile ke-
bap aras›nda gezinen bir film yaparken tahayyül
edemiyorum... Tek ortak noktam›z, mümkün olan
en ç›plak, en çi¤ gerçekçilik olmal›.
Bir sonraki albüm nas›l bir fley olacak?
FaYDaLaR›
Son bir albüm daha yapaca¤›m, bitirmek üzere-
yim ve sound olarak Lou Reed’in “Berlin”i gibi
olacak. Sonra, kesin olarak The Streets’e nokta-
y› koyaca¤›m; s›rf flu isim bile b›rakmak için ye-
ter. Bir isme, bir de benim statüme baksana, ne
kadar müstehzi... Film çekece¤im, uzun metrajl›,
sonras›n› sonra görece¤iz...
On y›ll›k kariyerinde ‹ngiliz müzik sahnesinde
neredeyse her türden müzisyene yol göstericilik
yapt›n: rap’te Kano, rock’ta Arctic Monkeys,
popta Kate Nash... Bu seni nas›l etkiliyor?
Pek dinlemiyorum, kendi flark›lar›m beni çok
strese sokuyor. Benden etkilenenlerden ziyade,
beni etkileyenleri dinlemeyi tercih ediyorum. Arc-
tic Monkeys dinlerken benim etkim hissediliyor-
“The Escapist”in klibinde, ‹ngiltere’yi terkedip olanlar› kaybeden insanlar hakk›nda bir belgesel sa, bundan gurur duyar›m. Ben sadece do¤ru
yürüyerek Fransa’y› katediyorsun. Bunun sem- seyretmifltim. Kesinlikle karar alam›yorlar, mant›k yerde, do¤ru zamanda bulunma flans›n› yakala-
bolik bir anlam› var m›? yürütmek zorunda kalmak onlar› tamamen parali- d›m: Devrim her halükârda olacakt›, beni yan›na
Mike Skinner: Evet, sonunda dünyay› keflfe ç›k›- ze ediyor. ald›. De¤ifliklik zarurîydi ve zaten yola ç›km›flt›.
yorum, ya da en az›ndan, benim kafamdaki fikir Kolay karar al›r m›s›n? Silah› ben doldurmad›m, benim yapt›¤›m teti¤i
buydu. ‹ngiltere’nin benim için ilham kayna¤› ola- Evet, çünkü içimden gelen sese göre hareket çekmekti sadece.
rak tükenmifl olmas› de¤il neden, sadece yeni ederim, her hareketimin sonuçcunu üstlenirim. Yeniyetmeli¤inde seni etkileyen müzisyenler de
yollara ihtiyac›m vard›. Al›flkanl›klar›ma, rahatl›¤›- T›pk› bu Fransa seyahati gibi... Mesela Oradour- bu kadar genifl bir yelpazede miydi?
ma hapsolmak üzereydim. O klibin beni nereye, sur-Glane’› (Limousine’in bir köyü, SS’ler taraf›n- Çok dard›, köprüleri atm›flt›m ve kendime has bir
nas›l bir fleye götürece¤i hakk›nda bir fikrim yok- dan yak›l›p y›k›lm›flt› ve ibret olarak o haliyle ko- fley icat etmiflim gibi hissediyordum. Nas’› sevi-
tu baflta. Tek istedi¤im bu deneyimi yaflamakt›: rundu), bütün bunlar›n yan›bafl›m›zda oldu¤unu yordum, ama hoflland›¤›m bir fleyi kopya edebile-
Fransa’y› bafltan bafla yürüyerek katetmek. Hep keflfetmek gibi... Bütün dünyay› dolaflt›m, ama cek durumda olmad›¤›mdan, kendi stilimi yarat-
böyle davran›r›m: Sezgilerime kulak veririm, hare- hep kendi kozam›n içinde, medeniyetlerin koru- mak zorundayd›m... Clash, Billy Bragg, Speci-
kete geçerim ve aç›klamas›n›, gerekçesini sonra- na¤›nda. Sanki hiç turne otobüsünü terketmemi- als... Bütün bu ‹ngiliz gelene¤i hakk›nda hiçbir
dan düflünürüm. Beni burnumun do¤rultusunda flim gibi. Turnelerde her fley s›n›rl›d›r, bir anlam- fley bilmiyordum. Sonradan, s›rf onlarla k›yaslan-
götüren duygular›m, heyecanlar›md›r. Beyinlerinin da çerçevelenmifltir, organize, düzenli, güvenlidir. d›¤›m için gidip dinledim.
baz› kapasitelerini, özellikle de duygulan›ma dair Bu Fransa seyahati benim aç›mdan turne otobü- Star olmak gibi bir hayalin var m›yd›?
➜17
Evet, ama mikrofonda de¤il. Esasen prodüktör otel odas›, dostluk ve aflk› mahvettim...
olmam lâz›md›. Benim esas tutkum stüdyo. The Yeni albümün bu dengenin, durgunlu¤un, gevfle-
Streets asl›nda bir kolektif olacakt›, prodüksiyon- menin alâmeti sanki...
da ben, mikrofonda rap’çiler... Ama hepsi beni Sadece hakiki enstrümanlar kullanmak bu
yar› yolda b›rakt›, tek bafl›ma kald›m. Nereye var- ahenkli, gevflek havay› oluflturmaya yetti. Samp-
mak istedi¤imi, ne yapmak istedi¤imi anlayan bir le’lar›n dayatt›¤› o kat›, sert, keskin aç›lar yoktu.
tek ben vard›m, ama çok vasat bir rap’çi oldu¤u- Kes-yap›flt›r hissi vermiyor. Ve daha pozitif, o ka-
mun da fark›ndayd›m. Kendimi yeterli, rahat his- dar kan›rt›c› olmayan, daha ihtirasl› flark›lar dene-
setti¤im yer stüdyo benim. mek istedim.
Aletlerinle aranda neredeyse tensel bir iliflki Hit flark›n “Dry Your Eyes”›n aflk hayat›na olum-
var. lu etkisi oldu mu?
Evet, her ne kadar s›k s›k sövüp saysam da, öy- Bunu bana çok kifli sordu. Hay›r, “Dry Your Eyes”
le... Özellikle de bir köflebafl›nda bir Asyal›dan al- aflk hayat›m› olumlu etkilemedi. S›¤, geçici he-
d›¤›m ve ilk albümümü yapt›¤›m IBM Thinkpad... veslerime daha fazla imkân verdi sadece. Bildi¤i-
Asl›nda, bugüne kadar bilgisayarlar›mdan hep niz gibi, seksle aflk ayn› fley de¤il. Hele seks, hit
nefret ettim. Ne yapmak istedi¤imi bir türlü anla- bir flark› üzerine kuruluysa. Gerçi o da flahane.
m›yorlard›, bana yard›mlar› dokunmuyordu. Onla- (gülüyor)
r›n yüzünden, flark›lar›m yapmay› hayal ettiklerim- Keyif verici maddelerin sana ö¤retti¤i en önemli
le yapabildiklerim aras›nda zarurî bir uzlaflma olu- daha fazlad›r; bu sayede yanl›fl yollara sapabilme fley neydi?
yordu. Ço¤unlukla, yeterli haf›za kapasitesi olma- imkân›m oldu... Mesela, ilk albümüm için benim- Maddeler içinde kendisinden bir fley ö¤renilecek
d›¤›ndan 8 kanalda yapt›m kay›tlar›m›. le ilgili reaksiyonlar›n hepsi felaketti. “Niçin bize tek fley asit. Ben asitten nefret ederim. Çok
Kendi müzikal kapasitenin de seni s›n›rlad›¤› ol- boktan hayatlar›m›z› anlat›yorsun? Amerikal› si- gençken tak›ld›m, insana gerçek anlamda yeni-
mad› m› hiç? yahlar›n hayat›n› anlatan herifleri dinlemek istiyo- yetme sorular› sorduran bir meret. “Mavi, mavi
K›sa süre önce gamlar, akorlar hakk›nda epey bir ruz.” E¤er realist olsayd›m, albümü asla kaydet- olmasayd› ne olurdu?” türünden sorular. Bunlar
fley ö¤rendim. fiimdi ilk albümümü dinledi¤imde, mezdim, hatta akl›mdan bile geçirmezdim... Ama bir yana, flunu ö¤retiyor: Günefli do¤urmadan yat-
s›n›rlar›m› görebiliyorum, baya¤› primitif olmufl... yine de bir milyondan fazla satmas›na mani ol- makta fayda var.
Ama hiçbir zaman müzisyenlere karfl› komplekse mad› bu durum. Sanatç› olmak böyle bir fley: Albümünü kaydetti¤in günlerde, flark›lar›n›n
kap›lmad›m, müzik üstadlar›ndan hiç hazzetmiyo- Yapmaman gerekeni yapmak. Prag’da bir senfoni orkestras› taraf›ndan çal›n›-
rum... Mesela, benim bateri sound’um çok hoflu- Bunlar› annene babana nas›l izah ettin? fl›n› dinledi¤inde ne hissettin?
ma gidiyor, çok keskin, net, gürültülü... ‹nsanlar Annem, her ne kadar bugün inkâr etse de, beni 2002’de Reading Festivali’nde büyük sahnede
lo-fi müzik yapt›¤›m›, albümlerimin prodüksiyonu- gerçek bir meslek sahibi olmaya zorluyordu. Do- yer ald›¤›mdan ve bütün milletin koro halinde
nun kötü oldu¤unu söylediklerinde hakikaten inci- lay›s›yla, ben de Burger King’de ve bütün gün bir “Let’s Push Things Forward”› söyledi¤inden bu
niyorum. Öyle p›r›l p›r›l de¤il sound, ama bu kas- tak›m formlar› zarflara t›k›flt›rd›¤›m bir tak›m büro- yana ilk defa tüylerim diken diken oldu. Orkestra
tî. Ben sound’umla gurur duyarken, sade bir flar- larda çal›flt›m. Gelece¤ime ket vurulmufltu, kor- “Heaven For The Weather”› çalmaya bafllad›¤›n-
k› yazar› olarak nitelenmek çok k›r›c› oluyor do¤- kunçtu. Tam mânâs›yla kapana k›s›lm›flt›m: Sa- da saat sabah›n dokuzuydu. Öylesine mükem-
rusu. ‹ngiliz hiphop’unda, prodüktör olarak söz dece müzik yapma hayali kuruyordum, ama ifl yü- meldi, öylesine bir emek ürünüydü ki, gözyafllar›-
yazarl›¤›ndan daha çok takdir görüyorum. Ka- zünden öylesine serseme dönmüfltüm ki, ilerle- m› tutamad›m. Kendi küçük bilgisayar›mda bes-
no’yla, Roll Deep’le, Mitchell Brothers’la, Profes- yemiyordum. Birmingham’da kalsayd›m, dibi boy- teledi¤im bu flark› flimdi bunca yayl› taraf›ndan
sor Green’le, Rinse’le, grime dalgas›ndan bütün lam›flt›m. Ama mucizeye inan›yordum ve Lon- seslendiriliyordu, inan›l›r gibi de¤ildi, huflu için-
tiplerle çal›flt›m... Onlar biliyor, ama di¤erleri hep dra’da benimle ayn› dalga boyunda insanlarla ta- deydim. Ve bu ayn› zamanda bir kabul görme,
yazd›¤›m sözlerden bahsediyor. n›flaca¤›mdan emindim. Korkuyordum, ama her onaylanma anlam›na geliyordu, kimse dalga geç-
Kendini yazar olarak o kadar güçlü hissetmiyor fleyi terkettim. Ve kendi-
musun? mi Londra’da, yine zarf- Son bir albüm yapaca¤›m, Lou Reed’in “Berlin”i gibi
Hayal etti¤im kadar sade olmakta zorlan›yorum. lar›n içine bir tak›m olacak. Sonra, The Streets’e nokta koyaca¤›m; s›rf flu
Çok fazla okuyorum ve yazd›¤›m sözleri karmafl›k- formlar t›k›flt›ran ve bur- isim bile b›rakmak için yeter. Bir isme bak, bir de statüme.
laflt›r›yorum. Yaflland›kça geveze ve dolambaçl› nundan soluyan insan-
konuflan biri oldum. Sadelik zahmetli, ama zarurî larla birlikte korkunç bir büroda buldum. Kaderin medi, bütün bu müzisyenler için bu hakiki bir flar-
bir sanat. fiark› yazarl›¤› virüsü geldi beni de ›s›r- cilvesine bak, bugün oturdu¤um koca eve olsa k›yd›. fiahsî bir zaferdi. Özellikle de o albümün
d›, ama bir gün bunun semptomlar› yok olacak. olsa yüz metre mesafede Swiss Cottage adl› yaz›m sürecinin ne kadar komplike oldu¤u düflü-
Y›llar boyunca miksaj masam›n arkas›nda yok ol- zengin mahallesinde... ‹flin ne oldu¤unun bile far- nülürse... ‹lk versiyonu plak flirketi çöpe atm›flt›...
du¤um geliyor gözümün önüne. k›nda de¤ildim, beynim müzikle meflgûldü... Kü- Geçmiflte, kapasitenden, yetene¤inden kuflku-
IBM Thinkpad’inle baflbafla yaln›z bir gençli¤in çük bir plak flirketine yollad›¤›m “Has It Come To ya düflmeni gerektirecek çok davran›flla karfl›-
mi oldu? This?”i orada besteledim. Single için 1500 euro laflt›n m›?
Oldum olas› kendimi yaln›z hissederim... fiark› teklif ettiler. Ama ben albüm yapmak istiyordum, Y›llarca yok say›ld›m, özelli¤i olmayan, s›radan bir
yazmaya kalk›flmadan önce maket uçak yap›yor- onu tek bafl›ma ç›karmaya haz›rd›m. Kafay› tak- herif muamelesi gördüm. Kimse beni hiçbir za-
dum, hep çok meflgul ve yarat›c› oldum. Ayr›ca, m›flt›m, beni kurtaran da bu oldu. kendi de¤erim man teflvik etmedi. Albümlerim satmaya baflla-
çok resim yapard›m. Epileptiktim ve bu benim oldu¤unu, kendime has, bana ait bir fley oldu¤u- y›nca, birdenbire cool, zeki, yak›fl›kl› oluverdim.
hayr›ma olmufltu nerdeyse: Video oyunlar› oyna- nu kan›tlamay› kafaya koymufltum. Daha ilk albümümü “bütün beni dövenlere
yam›yordum, televizyon bile seyredemiyordum, “Kayal›¤›n kenar›nday›m” diyorsun “Esca- ve terkedenlere” adam›flt›m. Ailem haricin-
Çeviren: Siren ‹demen - Yücel Göktürk
çok çabuk strese giriyordum. Gerçek anlamda pist”te. Öyle bir al›flkanl›¤›n m› var? de, Birmingham’da kimseyle en ufak bir te-
spor da yapam›yordum, dolay›s›yla habire odam- Tak›nt›lar›m, kuruntular›m var, bunlar da beni teh- mas›m yok. Gruptakilerden baflka hiçbir aka-
da, müzik aleminde keflfe ç›karak vakit geçiriyor- likeye sürüklüyor. Onun d›fl›nda, feci derecede dafl›m yok. Birmingham’daki bütün bu insan-
dum. Ve iflin tuhaf yan›, ilk albümümle birlikte cesaretsizimdir. Düflünmeden atlay›veren tipler- lar ve onlar›n kötü niyetleri y›llarca kafam›
sara krizlerim sona erdi, sanki birden rahatlad›m, den de¤ilim. Gözü kapal› atlayanlardan ziyade, kemirdi.
onayland›m, kendime güvenim geldi... hesap kitap yapanlara daha yak›n›m. Risk denen Bir “k›ro” ikonu olmak nas›l bir duygu?
“Escapist” adl› flark› seni mi anlat›yor? fleyi daha gençken, kendime müzikten baflka se- Ben k›ronun kral›y›m. Eskiden iflçi s›n›f›n›
Hep hayalperest oldum. Beni gerçeklikten uzak- çenek b›rakmayacak flekilde bütün köprüleri yak- severdik, öyle de¤il mi? fiimdi onlar› hakir
laflt›rabilecek ne varsa kabulümdü. Yak›fl›kl›, zen- t›¤›mda ald›m. Ama ses mühendisli¤iyle yetine- görüyoruz. Niye acaba? Bu bir yana, nüfu-
gin, bafltan ç›kar›c›, k›flk›rt›c› olmak istiyordum, cektim. Bazen en az›l› düflman›m haline gelebili- sun yüzde 31’i iflçi s›n›f›. Ama nüfusun yüz-
halbuki küçücük odas›na kapanm›fl, içler ac›s› yorum. Kendime çok kötülük yapt›m, uslanma- de 57’si kendisini iflçi s›n›f› addediyor. De-
flark›lar yazan, sivilceli bir saral›yd›m. Hayal gü- dan önce baya¤› bir ifrat dönemim oldu. Para sa- mek ki, iflçi s›n›f›na ait olma duygusundan
cüm benim için kurtar›c› oldu. Gerçeklikten ko- ç›p savurdum, kendimi berbat hallere sokmak hofllan›yoruz, ama iflçi s›n›f›n›n kendisinden
puk geçirdi¤im süre, ba¤lant›l› geçirdi¤imden çok için elimden geleni ard›ma koymad›m. Çok fazla hofllanm›yoruz.
18➜
ses ile gölge TUNCER ERDEM
sesilegolge@yahoo.com.tr
seyir
su yüzünde kara lekeler, avare dalgalar gezinir durur, ne zaman bölünür, ne zaman birleflir karaya kavuflur
karada asfalt yollar k›vr›l›r, bafl›n› denize gömmüfl toprak, kaya katmanlar›nda, sünger yataklar›nda s›ca¤› so¤urur
›rmak k›y›lar›nda kentler, sessizce bekler, da¤lar›n sureti suyun aynas›na düflerken
dalyanlarda, çamur ve tuz kokulu iskelelerde, yeryüzüne da¤›lan s›rlar›n esintisi duyulur
Replikas
Gelenekle avangard aras›nda, matematikle do¤açlama aras›nda, stüdyo cambazl›¤›yla sahnede kapt›rmaca aras›nda Türkiye rock’unda
çok kullan›lmam›fl bir patikan›n yolcusu Replikas. Beflinci albümleri “Zerre”yi özkaynaklardan, bir müzik flirketi olarak faaliyete yeni
bafllayan Peyote’den ç›kard›lar, Anadolu’nun rock kulesine bir kat daha ç›kt›lar. Befl ahbap çavuflla ya¤murlu bir günde bulufltuk...
20➜
C M Y CM MY CY CMY K
➜ bir arada kaydedelim, canl› t›nlas›n” demifltik, m›z o yüzden. Bat›da hiç ölmeyeceksin gibi yafla- re”, ilk defa armoni duyabilece¤iniz Replikas al-
ama yöntem bu de¤ilmifl. O flekilde tam istenen n›yor sanki, Do¤udaysa her an ölebilirmiflsin gibi. bümü. ‹çgüdüsel olarak oraya do¤ru gittik.
olmuyor hiçbir zaman. Daha sonra stüdyo ola- Biz de etkileniyoruz bunlardan, ama ‹stanbul’da Bir Reverie Falls On All parantesi açal›m m›?
naklar›n› bari iyi kullanal›m, Peyote sahnesindey- ne o taraf gibi yaflayabiliyorsun, ne bu taraf gibi. Bu proje grubunun ilk albümü “Clouds In Our
mifliz gibi düflünmeyelim dedik, bilgilenmeye ça- Sadece düflünsel boyutta kal›yor bunlar galiba. Room”u internet üzerinden yay›nlad›n›z...
l›flt›k. Bas›n bülteninizden bir-iki cümle okuyal›m m›: Bark›n: Burak’la master’da tan›flm›flt›k, beraber
Orçun: Rock tarihine bak›nca da, devrim niteli¤in- “Müzi¤e düflünsel bir süreç olarak yaklaflan bir müzik yapal›m istemifltik. Bilgisayar bafl›nda
deki albümler hep stüdyonun nimetlerinden fay- Replikas’›n olgunluk dönemi albümü olarak ad- do¤açlamalar yap›yorduk. Üç senede flekillendi
dalanarak yap›lm›fl. Stüdyoda ciddi bir illüzyon land›r›labilecek bu albümünde de dünya ve albüm. Bir flark› gitar-bas-davul format›nda gider-
var, onu sonuna kadar kullanmak istiyoruz. Türkiye’de gerçekleflen olaylar›n ve gerilimle- ken daha sonra sopranodan girebiliyor. Can›m›z
Selçuk: Ama tabii her zaman da sahnede çal›na- rin izlerini bulmak mümkün.” Mümkün mü ha- ne istiyorsa onu yapt›k yani.
bilecek gibi yapmak istiyoruz kay›tlar›. Albümde kikaten? Burak: O albümden sonra epey de¤ifltik, ikinci al-
duyulan fleyi sahnede sunmay›, hatta daha ötesi- Orçun: Mümkün, evet. (gülüyor) Biz asl›nda yaz- bümde bambaflka bir fley de yapabiliriz. Gitar bi-
ne geçmeyi seviyoruz, do¤açlamalara da alan b›- d›¤›m›z sözlerle ilgili konuflmay› çok sevmiyoruz. raz dominant o albümde.
rak›yoruz. “Zerre” eski albümlere göre aral›klar› Bizim için sadece flark› sözü de¤il onlar, fliir gibi Bark›n: Mercury Rev’in ilk albümünün ilk flark›-
olan bir albüm de¤il, ama bazen gelifltirebiliyoruz de de¤erlendirilebilecek fleyler. Hemen kendini s›n› dinledi¤im ân› hat›rl›yorum, sert gürültüler
parçalar› sahnede. ele vermeyecek sözleri seviyoruz, metaforlar, alt- aras›nda naif flüt melodileri vard›. O zamandan
Gökçe: Eskiden parçalar› sahnede deniyorduk ve anlamlar olsun istiyoruz. beri gürültüyle melodik yap›y› bir arada tutmak
stüdyoya haz›r giriyorduk, ama bu albümde çok Gökçe: Ç›k›fl noktas› ne olursa olsun, sözleri istiyordum.
kapal› bir çal›flma yapt›k, demolar kaydedip üzer- okuyunca oradan baflka yerlere de gidebiliyor in- Burak: Metallica’n›n “Master Of Puppets” albü-
lerine düflündük, titiz çal›flt›k. Dinleyici için de san. Bizi sarsan bir fleyden, mesela bir cinayet- münün giriflindeki klasik gitarlar›n hep hayran›y-
sürpriz olacakt›r parçalar. ten bahsedeceksek, oradan baflka bir yere gidili- d›m mesela. Oralara büyüteç tutmak gibi de oldu
Seslerle bunca hafl›r neflir olurken sözler de gi- yor, günah kavram›na gidiyorsun mesela, art›k o Reverie Falls On All.
derek ço¤al›yor, parça süreleri de k›sal›yor. cinayetten ç›k›yorsun, o yazd›¤›n günah sana ha- Bir Wim Wenders filminde komik bir Lou Reed
Gökçe: fiark› sözü de eksik b›rakmak istemedi¤i- yat›ndaki baflka fleyleri de hat›rlat›yor. sahnesi vard›, otel odas›nda gitar›n tonlar›yla
miz bir alan. “Avaz”da daha çok sözlü parça var- Sonraki cümle: “Albüm, grubun müzikle iliflkisi bo¤uflup duruyordu. Sizde de var m› o tür sap-
d› asl›nda. Bundan sonra da ne olur, bilinmez. ve müzikal geçmifllerinin yan›s›ra, okuduklar›, lant›l› durumlar?
Eski albümlerinizi dinliyor musunuz? takip ettikleri edebî eserlerin tarzlar›n›n izlerini Bark›n: Var galiba biraz. (gülüyor)
Gökçe: Çok uzun süredir dinlememifltim, geçen tafl›yor.” Orçun: Ben Velvet Underground zamanlar›na has-
gün “Dadaruhi”yi bir dinleyeyim dedim, iyi geldi (önce bir sessizlik, sonra hep birden gülerek) tay›m. Art›k iyi müzik yapt›¤›n› söyleyemem.
valla. Hatta mail att›m arkadafllara, “güzel al- Evet!
bümmüfl ya” diye. (gülüyor) Orçun: Genel anlamda bu Harbiye’den Taksim’e giderken üç kere çevrilip
Bark›n: Ben “Köledoyuran”› tercih ederim. s›k›nt›, yaln›zl›k, yabanc›- aranabilirsin. Hep bir tedirginlik vard› ama, bu son bir
“Çekirge Dans›” bugünün kafas›yla nas›l bir par- laflma, benim belki çok yo- senede hissetti¤im kadar bask› hissetmiyordum hiç.
ça sizce? ¤un hissetti¤im bir suçlu-
Bark›n: Geçenlerde bir yerde otururken çald›, fla- luk duygusu var, bu ça¤da yaflamaktan ötürü. Gökçe: Benim Velvet’teki adam›m John Cale.
fl›rd›m. “Biz n’ap›yormufluz” diye düflünüyor in- Tek tek referans göstermek yerine, bu ça¤da ya- Moe Tucker nas›l bir davulcu?
san. Çok saçma bir flark› gerçekten. (gülüyor) O flayan, etraf›na biraz bak›p bu ülkede yafl›yor ol- Orçun: Çok kötü bir davulcu, o yüzden iyi.
çakma caz bölümünü çoktan unutmuflum, bir sü- man›n getirdi¤i zorluklarla ifltigal eden herkesin White Stripes’›n Meg White’›?
re sonra sahnede de çalmamaya bafllam›flt›k o hissetmesi gereken fleyler bunlar. Konfor içinde Orçun: O da çok kötü bir davulcu, gayet de iyi o
bölümü, “n’oluyor” dedim dinlerken. Otuz kere olup bitene bak›yoruz. Zor geçiyor. yüzden. (gülüyorlar)
senkop gibi dinleyiciye yap›labilecek her türlü kö- Replikas’›n 15 senesini düflünürsek, zorlafl›yor Ringo Starr?
tülü¤ü yapan bir flark›. mu yaflad›¤›n›z fleylerle bafl etmek? Orçun: O da çok kötü bir davulcu, gayet de iyi o
Gökçe: Ortaya koymak istedi¤imiz bir fleyler var- Gökçe: Her aç›dan umutsuzlafl›yor bence insan. yüzden. (gülüyorlar) Ama ilk ç›kt›klar›nda zaten
m›fl o zaman ama, biraz naif ve beceriksizce yap- Müzik hayat›m›z› sürdürme aç›s›ndan bakt›¤›m›z hepsi kötü çal›yor, Ringo da kendini baya¤› gelifl-
m›fl›z sanki. Kötü oldu¤undan de¤il ama, laf›n zaman, etraf›m›zdaki insanlar›n çok sa¤lam dur- tirmifl giderek. fiu anda “Tomorrow Never
çok uzun uzun tekrar ediliyor olmas›, bir yerden mas› sayesinde bir sorun olmuyor, ama Türki- Knows”un beat’inden ekmek yiyen koca bir mü-
apayr› bir yere geçmek falan... Bir s›k›nt› varm›fl, ye’de müzik yapmak, hele popüler alan›n d›fl›nda zik piyasas› var. Moe Tucker’la Meg White, grup-
bir fley yapmak istemifliz gibi, flimdiyse o ar›zalar› kalmaya çal›flmak zor. Hem on sene öncesine lar›n›n müzi¤ini gayet iyi tamaml›yor. Moe Tucker
baflka yerlerden veriyoruz. (gülüyor) ‹lk albümde göre dünyan›n her yerinde çok daha tats›z bir ha- kick’i kullanm›yor, ayakta trampet gibi çal›yor, zil
bizde baya¤› bir militan ruhu vard›, bir sürü konu- yat yok mu? de kullanm›yor. Çok iç ritmiyle, dalgal› çal›yor, bü-
yu vurgulamak istiyorduk ciddi bir flekilde. Stan- Bir tür ‘90’lar nostaljisi bafll›yor, fark›nda m›s›- tün grubu oraya çekip tekrar geri getiriyor.
dart flark› kal›b›ndan kopmak istedi¤imizi göster- n›z? Yaflayanlar ‘90’lar› özlüyor, genç kuflaklar Konserde izleyiciyi en gaza getiren flark›lar›n›z
mek için “Çekirge Dans›” gibi fleyler yap›yorduk. imreniyor... hangileri? “Seyyah” m› mesela?
Anadolu rock etkisini de ortaya koymak, ba¤›ra Gökçe: Biz ‘90’larda çok kritik yafllardayd›k, Selçuk: Kitle onunla gaza geliyor da, pek çalm›-
ba¤›ra “biz bunlar› seviyoruz” demek istiyorduk. grunge patlad›¤› zaman 16-17 yafl›ndayd›k, sa¤a yoruz onu asl›nda. “Dayan” var, “Gece Kadar”
fiimdi art›k daha sakiniz. sola gidip, içki içip sabahl›yorduk herkes gibi, bi- var, “Zift”... En çok “Tafl Var Köpek Yok” isteni-
Replikas hâlâ kelimenin olumlu anlam›yla bir tür zim için hayat çok daha kolayd›. O zaman bu yafl- yor gece sonunda, içkiler içilmiflken.
Anadolu rock grubu say›labilir mi? ta olsayd›k nas›l olurdu, bilemiyorum. “Zerre”den bunlar›n aras›na ne kat›l›r?
Orçun: Ça¤dafl›y›z denilebilir belki. Ya da flimdi o yaflta olsayd›n›z? Orçun: Klibi “Bugün Var›m Yar›n Yokum”a çektik.
Gökçe: Eskiden Anadolu rock’tan etkileniyorduk, Gökçe: fiu anda hiçbir flekilde iyi olabilecek gibi “Hortum”u daha önce çal›yorduk. “Zerre” de ola-
art›k vazgeçtik diye bir fley yok. Sindirilmifl bir fle- de¤il ki. Atmosfer baya¤› kötü. Daha gençler de bilir belki, Myspace’ten tan›n›yor çünkü...
kilde devam ediyor bizde bu etki, hâlâ o çizginin bizim o zaman oldu¤umuz kadar rahat yaflayam›- Erkin Koray’›n ‘70’lerden bir Nazilli konserinin
devam›nda bir müzik yapt›¤›m›z› düflünüyorum. yorlard›r belki de. kay›tlar› dolafl›yor internette, dinlediniz mi?
Sözlerde özellikle var bir etki. Bark›n: fiurdan, Harbiye’den Taksim’e giderken Orçun: Manyakça bir fley. Nihat (Örerel) abi kay-
Varl›k-yokluk deyince akla Erkin Koray’›n Ömer üç kere çevrilip aranabilirsin mesela. Dolmufllar- detmifl.
Hayyam’dan aktard›¤› güzel dizeler geliyor: dan indirilip aranmaya kadar vard› ifl. Hep bir te- Siz flimdi verebiliyor musunuz Peyote’de öyle bir
“Varl›k yokluk derdini flu kafandan sil / Kaç ne- dirginlik vard› ama, bu son bir senede hissetti- konser?
fes alaca¤›n var ya hiç belli de¤il...” ¤im kadar bask› hissetmiyordum hiç. Bark›n: (gülüyor) Nazilli gibi bir yerde konser her-
Orçun: Yaflama biraz daha Do¤ulu gözle bakma Sessiz sessiz oturuyor ama, Burak Tamer’in na- halde ütopik bir fley, zor gözüküyor bize. Kesinti-
meselesi... ‹lk albümden beri var bizde bu, Ana- s›l bir katk›s› oldu Replikas’a? siz, gayet sert çal›yorlar, alk›fl yok, ara yok...
dolu halk ozanlar›n›n söyledi¤i fleyleri belki biraz Bark›n: Daha farkl› bir elektronik ses geldi onun- Orçun: Onlar öyle çal›yorlar da, karfl›lar›nda nas›l
daha kendimize uyarlayarak söylemeye çal›flma- la beraber, armoni de tafl›yan bir yap›s› var. “Zer- bir kitle var, onlar ne yap›yor, bilemiyoruz. Çocuk-
22➜
lar, teyzeler mi var, coflan bir ekip mi var?.. Kara- garipti. Lisede dinledim Zen’i, ilk anda içine al- nefesleri, farkl› kaynaklardan zikirler de bu dene-
burun fienli¤i’nde geçen sene bir Anadolu rock mam›flt›, yavafl yavafl ald›. yimi yafl›yorlar, biz bunu kendi enstrümanlar›m›z-
repertuar› haz›rlad›k, gürültüden rahats›z olan in- Bark›n: ‘94’te izlemifltim ben Zen’i. 15-16 ya- la yap›yoruz. “Maruf”taki dualar›n ruh hali de çok
sanlar olmufl. Halka tam hitap edemedik yani. fl›mda faland›m. Gökçe’yle, Orçun’la bir araya ge- etkileyici, o müzi¤in bütünlü¤ü içinde hele.
Selçuk: Nazilli durumuna en yak›n, bizim için lip müzik yapmaya karar vermifliz, ama heavy Gökçe: “Maruf” için çeflitli dergâhlarda çeflitli zi-
Bozcaada konseri olabilir belki. Gerçi Bozcaa- metal’den de s›yr›lmaya bafllad›¤›m›z dönemler. kir âlemlerine kat›lmak zorunda kald›m, ama çok
da’da turist mevsimiydi, yerli halk, teyzeler, ço- Zen’in süreci h›zland›rd›¤›n› düflünüyorum. da hoflnut olmad›m oralarda bulunmaktan.
cuklar da vard› ama, bizim ismimizi duyarak ge- Gökçe: Zen’i görünce “ne düflünüyorsun, ne isti- Bark›n: Zikirden sonra “maç kaç kaç” diye so-
lenler herhalde ‹stanbullulard›. yorsan yap” gibi bir noktaya geldim. Cesaret veri- ranlar, cep telefonuyla konuflanlar... (gülüyor)
Ankara bir yana, Anadolu konserleriniz nas›l ge- ci durum vard› Zen’de. “Suda Bal›k” albümü müt- Gökçe: Cerrahilerde eskiden gelen gelene¤i de-
çiyor? hifltir. 2/5 BZ de bir o kadar etkileyiciydi. vam ettiren ciddi bir durum vard›. Ama bir apart-
Selçuk: Pek çok yere hiç gitmedik. Adana’ya git- Bark›n: Baba Zula’n›n “Tabutta Rövaflata”s› da man›n bodrumunda çakt›rmadan kurulmufl bir
tik, Antalya’ya, Gezici Festival’in davetlisi olarak öyle. ‹lk ç›kt›¤›nda günlerce dinlemifltik albümü. dergâhta mahallelinin geldi¤i zikirler daha farkl›.
Kars’a... Tam Replikas’›n kurulufluna da denk gelmiflti. Onlar›n inand›¤› fleye inanmayarak bak›nca iyice
Adana konseri nas›l geçti? Selçuk: O heavy metal’den geçiflte benim için yabanc›lafl›yorsun. Fakat hiç de bize anlat›ld›¤› gi-
Gökçe: (gülüyor) Çald›¤›m›z bar›n sahibinin bir yol aç›c› olan, kafa açan Nekropsi olmufltu, onlar bi korkutucu bir durum da yok ortada, herkesin
de ocakbafl› vard›, en güzel kebaplar› orada ye- da çok önemli. ciddiyetle koptu¤u bir durum da yok. Küçük ço-
dik. Sahneden inilmifl, biralar içiliyor, ac›kan olur- “Zerre”, bir bar olarak bildi¤imiz Peyote’nin ya- cuklar sa¤da solda koflturuyor, kad›nlar yemek
sa hemen dürüm yetifliyordu. (gülüyor) Kitle ba- y›nlad›¤› ilk albüm. Nas›l bir yer Peyote sizin yapm›fl, sohbet ediliyor. Rahatlar yani. Daha çok
ya¤› iyiydi ama. için? fley bilen bir adam bir tak›m menk›beler anlat›yor
Selçuk: Bizim “Bahar” flark›s›n› Adanal› bir grup Orçun: Kurtar›lm›fl bölge. Kendi müzi¤ini yapan gençlere. Bir nevi okul gibi. Zikir k›sm›na gelince,
konserde çalm›fl, geçen gün video gönderdiler. gruplar orada toplan›p istedikleri gibi çalabiliyor- abart›l› flekilde yerde k›vrananlar da var, bazen k›-
Adana da olumsuz anlamda Anadolu rock’un lar, bir denetim mekanizmas› yok, bu bile yeterin- z›l›yor onlara “poz yapmay›n” diye. Her tür tip var,
kalbi say›l›r, öyle de¤il mi? ce önemli. Çok iyi müzik yapan gruplar da ç›k›yor. aynen okul gibi, inanm›fl› da var, serserisi de.
Orçun: fiöyle bir geyik vard›r ya: “Haluk Levent’i Gökçe: Birçok barda olmayan bir fley, bir sürü Orçun: Yeni Sinemac›larla “Takva” için Tünel’de
sevmeyiz ama, memleketi drive gitara, distorti- genç grupla tan›flabiliyorsun, konuflabiliyorsun. bir binada zikir çal›flmalar› yaparken polis bas-
on’a al›flt›rd›.” (gülüyor) Kendi müzi¤ini yapan gruplar görebilece¤in bafl- m›flt›. Birileri flikâyet etmifl. Girer girmez adamlar
Yurtd›fl›na konser için ç›k›yor musunuz s›k s›k? ka bir yer yok. Che Guevara posteriyle karfl›laflt›, “ilk defa bunu
Bark›n: Eskiye oranla daha s›klaflmaya bafllad›. Sizin Zen’de gördü¤ünüz özgürleflme halini Rep- gördü¤üme seviniyorum” dedi adam. (gülüyor)
2007’de küçük çapl› bir turne yapmay› baflard›k likas’ta gören gruplar var m› Peyote’de? Bir de kilise tecrübeniz olmufltu. O ne içindi?
mesela, Macaristan, Bulgaristan... Anlamaya ça- Orçun: Var tabii, bizimle
l›flan, mesai harcayan, bunu size hissettiren bir paylafl›yorlar, bizden cesa- Vücut d›fl› bir deneyim sunuyor müzik çalmak. Bektafli
seyirci var oralarda. ret ald›klar›n› söylüyorlar. nefesleri, zikirler de bu deneyimi yafl›yorlar, biz bunu
Gökçe: Bulgaristan’da punk’vari bir kitle vard›. Her yapt›¤›n avangard ol- kendi enstrümanlar›m›zla yap›yoruz.
Bizi Sonic Youth’tan önce çalarken dinleyen, son- muyor, ama o yolu bulana
ra da arkadafl oldu¤umuz birinin vas›tas›yla git- kadar da baz› badirelerin atlat›lmas› gerekiyor. Bark›n: Salzburg’da yaflayan bir arkadafl›m›z var,
mifltik, herkes ezbere biliyordu bizim flark›lar›, Yeni gruplara “flöyle yap, böyle yapma” diyecek bir vak›f, bu arkadafl›m›zdan, Michael Haydn’›n
Türkçe bilmeseler de. (gülüyor) halimiz yok. bu bir süreç, müzi¤i sevdi¤i ölçüde eserlerinin de içinde olaca¤› bir proje yapmas›n›
Konserlerinizde heavy metal’e kaçan anlar olu- zaten kendini gelifltirecek. istemifl. Ben, Burak ve Ahmet Alt›ner ilgilendik.
yor gibi geliyor mu size? Gökçe: Evet, “hep beraber tak›l›yoruz abi” tavr›n› Bizden istenen, Haydn’›n bir eserinin org ve elek-
Gökçe: Evet. ‹z b›rakm›flt›r metal bizde, sonuçta kimse çok uzun süre sürdüremez zaten. tronikler için düzenlenmesiydi. Kilise orguyla ilgi-
bize müzik yapma karar›n› verdiren, y›llarca u¤- “Tabutta Rövafla” Türkiye’de yap›lm›fl en güzel lenmeyi de istiyorduk, haz›r böyle bir ifle girmifl-
raflmam›za sebep olan metaldir, sonradan bozul- film müzi¤i albümlerinden biri, Ahmet U¤ur- ken, befl bölümlük kendi bestemizi yapt›k. Kilise
mufl olsak da. (gülüyor) lu’nun karakteriyle de çok uyuflan bir müzik. orgu, zaman› için çok geliflmifl bir synthesizer.
Orçun: Metalin üst türlerini dinlemifl olmak da “‹ki Genç K›z”›n Behiye’siyle Replikas aras›nda Mekânla da birleflince çok acayip bir ses kay-
Söylefli: Merve Erol - Eray Aytimur
bence müzik anlay›fl›m›z› gelifltirdi. S›rf hard rock böyle bir örtüflmeden söz edilebilir mi? na¤›. Bonn konseri kay›tlar›n› MySpace’ten ya-
dinleseydik, salam gibi flark›lar yap›yor olurduk. Gökçe: Behiye’nin öfkesini duydu¤umu hissedi- y›nlad›k geçenlerde. Bir de turnesi oldu çünkü
(gülüyor) yorum o müziklerde. Ama Behiye o müzikleri din- o iflin, Almanya, Avusturya, dolaflt›k. Kiliseler-
Gökçe: O yafllarda metal çok net mesajlar veri- ler miydi dersen, dinlemezdi herhalde. de çok ciddi bir noise yapma f›rsat›m›z oldu.
yor. Ortaokulda okuyan bir gencin oturup Zen din- “Maruf”taki dua bölümleri de sanki orada müzi- (gülüyor)
leyebilece¤ini sanm›yorum mesela. ¤inizi tamaml›yor, hem de genel olarak müzi¤i- Burak: 70 bin nüfuslu bir kasaban›n kilisesin-
Siz nas›l geldiniz Zen’e? nizde bir yere oturuyor. Zikir gibi kapt›rmay›, di- de çald›k mesela. Yafll› bafll› insanlar›n böyle
Gökçe: Günefl Gençlik dergisinde bir tak›m grup- nin alan›na giren meselelerle ilgilenmeyi sevi- bir fleyle karfl›laflmas› da ilginçti do¤rusu.
larla söylefliler yap›yorlard›, genellikle heavy me- yorsunuz, ama din üzerinden de düflünmüyorsu- Bir tür Nazilli durumu olmufl...
tal gruplar›yd› bunlar. Bir bakt›m, Zen diye bir nuz. fiöyle bir dize var “Zerre”deki “Dulcinea” Burak: (gülüyor) Konserin ilk bölümünde ga-
grup. Ama gitar de¤il, kitar yazm›fllar, ben de or- flark›s›nda: “Din olur, ruh inanmaz.” yet mutlulard›, bizim bölümde kulaklar›n› t›ka-
taokullu bir salak olarak “baflka bir fley mi çal›- Orçun: Vücut d›fl› bir deneyim sunuyor müzik çal- m›flt› herkes. Kilisenin pederi elimizi s›kmad›
yor bunlar” diye düflünmüfltüm. Foto¤raflar› da mak, farkl› fleyler yafl›yorsun çalarken. Bektafli sonra. (gülüyor)
➜23
Fatih Yaflar [
“K›y›lar›n Ard›”ndan yepyeni sesler yükseliyor. Kâz›m Koyuncu’nun yoklu¤unun ac›s› sürerken, Tanju Duru’yu da¤larda kaybetmenin yas›
tutulurken zirvelerden seslenen Fatih Yaflar, “K›y›lar›n Ard›”yla bir devam gücü veriyor. Pazar ve Ardeflen’de büyümüfl Yaflar’›n Kalan’dan ç›kan
ilk albümünde Erkan O¤ur, Tanju Duru, Serkan Ça¤r›, Ali R›za Albayrak, Selim Bölükbafl›, Ka¤an Y›ld›z gibi müzisyenlerin yan›s›ra, Karadeniz’de
yaflayanlar›n sözleri, sesleri, müzikleri de duyuluyor. Kente itinayla tercüme edilmifl bu yeni Karadeniz müzi¤inin ard›n› arkas›n›,
‹stanbul’un orta yerinde “çarçi çarçi çi çi çi” diye ba¤›ran ufla¤›m›zdan dinliyoruz... [
UÇURUma Ba⁄›RmaK
Albümün ad› ve kapak, Karade- çok iyi bir bal›kç›yd›, mahallenin diyle sargan besleniyor, sarganla in- gelmifl, onun gibi hayatlar yaflam›fl
niz’in zirvelerine tafl›yor bizi. Foto¤- atom delikanl›lar›ndan. Day›m önce sanlar... Ama bu zinciri bozdu¤unuz insanlar olarak Kâz›m Koyuncu’yu
raf› da siz çekmiflsiniz... govidi tutard›, zaten saf bir bal›k ol- zaman, derelerin getirdi¤i at›klarla, örnek al›yor, ona öykünüyorduk. On-
Fatih Yaflar: Kaçkarlar’›n Avusor du¤u için kolayca her yeme gelirdi. yukar›daki hastanenin at›klar›yla dan sonra biz sessizlefltik. Her ta-
Yaylas›’nda yer alan 3 bin metrede- Bir hamsiymifl gibi keserdi onu jilet- beslenen bal›klar olacak. O bal›kla raf sessizleflti. Bence daha da ses-
ki bir göl. “K›y›lar›n Ard›”, sahil yo- le, kancas›na ba¤lard›, sonra da beslenen baflka türlü insanlar, yeni sizleflmesi lâz›md›. Dünyada büyük
lundan sonra Karadeniz’in art›k kal- uzun ince bir tafl› özel bir teknikle bir kuflak gelecek. ‹leride Çernobil adamlar kayboldu¤u zaman ard›n-
mayan k›y›lar›na bir gönderme. ba¤lard›. Öyle ba¤lard› ki tafl›, olta gibi, Karadeniz’de daha da büyük dan hep bir yalpalama dönemi ge-
Rize - Pazar’da do¤up büyümüfl bi- tam suya düfltü¤ünde tafl da düfler- kanser vakalar›n›n ç›kaca¤›n› düflü- lir. Öykünülmesi gereken Kâz›m Ko-
ri olarak k›y›larla iliflkiniz nas›ld›? di. Yavafl yavafl çekerdik bal›k geli- nüyorum. yuncu’nun sahnedeki duruflu, yoru-
Çocuklu¤um k›y›larla hafl›r neflir yormufl gibi ve o arada sargan› tu- Kâz›m Koyuncu da sa¤l›¤›nda k›y›- mu de¤il, ayk›r›l›¤›d›r bence. Onun
geçti. Evimizle denizin aras› 15 tard›k. Govidi iflte bir tek o ifle ya- lar›n kurtar›lmas› için epey çaba dünyay› kucaklayan ayk›r› durufluna
metreydi. Tekneler, filenkler vard›, rard›, ama oralar›n sembolüydü. K›- harcam›flt›. Çok yak›n bölgelerde öykünmeliyiz. Müzik sadece çal›n›p
yetiflmiflsiniz. Tan›flm›fl m›yd›n›z söylenen bir fley de¤il. Derslerde
Karadeniz’den ç›k›p gelmifl insanlar olarak Kâz›m onunla? hocalar›m›zla hep bundan da söz
Koyuncu’yu örnek al›yorduk. Ondan sonra biz sessizlefltik. Evet, o Hopal›, daha yukar› bölge- ederdik, müzik asl›nda konuflulma-
Onun dünyay› kucaklayan ayk›r› durufluna öykünmeliyiz. lerden. Tan›flt›k ayaküstü, sohbet s› gereken, yaz›l›p çizilmesi, okuna-
ettik, ama koyu bir arkadafll›k ola- bilmesi gereken bir fley. Kâz›m Ko-
–ya¤lanarak, tekneleri k›y›ya çeker- y›da yaflayan bir bal›kt›, sahil yolun- mad› ne yaz›k ki. Bu albümdeki bir- yuncu da çok güzel konufluyordu.
ken kullan›lan tahtalara filenk de- dan sonra art›k oralara govidi gel- kaç flark›y› demo olarak kaydetmifl- Selahattin ‹çli, Türk müzi¤inin dua-
nir, biz çocuklar ba¤›ra ça¤›ra halat- mesi mümkün de¤il. Bir sembol tim, ona götürecektim: “Abi bak, yenlerindendir, bizim hocam›zd›, bir
lar›ndan tutup onlar› iterdik. ‹lk çi- olarak govidi belki de bizdik, bizim ben böyle bir fleyler yap›yorum, gün derste “sanatç› kimdir” diye
nekop tuttu¤umda, ki güzel bal›klar- çocuklu¤umuzdu. Onunla beraber akustik, daha dünya müzi¤ine yak›n sordu, herkes cevap verdi: “Sanat-
dan biridir, dört yafl›mdayd›m. De- bir sürü fley gitti. Endemik bir hayat fleyler. Ne dersin, bana yard›mc› ç› çok güzel çalan, söyleyen, duru-
nizle yaflamaktan çok mutluydum, var orada, planktonlarla beslenen, olur musun?” diye soracakt›m ona. fluyla, giyinifliyle örnek olan...” Hep-
dalgalar›ndan, uzakta çakan flim- bizim görmedi¤imiz mikroorganiz- O günlerde hasta oldu¤u haberini si do¤ru, ama onun bir tan›m› vard›
fleklerinden... K›fl›n, yaz›n, her mev- malar var. Yosunlar onlarla besleni- ald›k. Müzi¤imi hiç dinletemedim ki, muhteflemdi bence, hepsini içi-
sim denize girerdik. Hele ya¤murda yor, govidi yosunla besleniyor, govi- ona... Bizler Karadeniz’den ç›k›p ne al›yordu: “Sanatç›, sanat›n› bir
denize girmenin tad› bambaflkad›r.
Pazar’›n So¤uksu mahallesinden
bahsediyorum. Kad›nlar da rahatl›k-
la denize girerdi, annem de orada
büyümüfl. Ayd›n bir yerdi, biz de bu-
nun son demlerine yetifltik. Bizim
için deniz hayatt›, oran›n döngüsüy-
dü, dönüflümü sa¤layan bir fleydi.
fiimdi oraya gitti¤inizde neler his-
sediyorsunuz?
Bir mazi var ve o mazinin üzerinden
geçmifl asfalt› görüyorsunuz. Bizim
kayalar›m›z›n isimleri vard›; Karaka-
ya, Birinci Kaya, ‹kinci Kaya, Pala-
mut, Canavar Kaya, Delikli Kaya...
O kayalarla iliflki kuruyorduk. Pala-
mut’ta çok midye olurdu, Karaka-
ya’da güzel çupra olurdu, biz tarakl›
deriz, mezgite laxo deriz, hamsiye
kapça... Komik bir de bal›k vard›,
govidi.
Nas›l bir bal›k govidi?
Yenmeyen bir kayabal›¤›yd›. fiapflal
bir bal›k. K›y›larda olurdu, garip bir
solungac› vard› alt›nda, onu vakum
yapard›, kayalara yap›flmas›n› sa¤-
Foto: An›l Özgüç
24➜
köfleye koyduktan sonra da kendini dinledi¤i müziklerden çok etkilenmifl-
dinletebilen insand›r.” tim. Kimsenin dinlemedi¤i kal›n sesli
Albümde derlemeci kiflili¤inizle de bir adam› dinlerdi, Ruhi Su’yu... Zül-
öne ç›k›yorsunuz. Çocuklu¤unuzda, fü Livaneli’yi çok severdim. 1997’de
gündelik hayatta müzi¤in yeri ney- Artvin’e konsere gelmiflti, çok ya¤-
di? ‹liflkiniz nas›ld› seslerle? mur ya¤m›flt›. Ben orada olmakla
Hayat›n içinde müzik vard›. En basit övünürüm. Grup Helesa vard› ben
örnek, dedenizle bir ormandas›n›z ve ö¤renciyken, solistleri Ayflenur Koli-
büyük bir a¤ac› kesmeye çal›fl›yorsu- var’d›, onlar Ermenice, Rumca parça-
nuz. Elinizde iki tarafl› h›zarlardan lar söylüyorlard›. O gruptaki Kenan
var, siz bir ucundan tutuyorsunuz, Yaflar benim fizik hocamd›. Artvinli
dedeniz bir ucundan. O h›zar› bir Gürcüydü, onu çok severdim, kendi-
ritmle çekmeniz gerekir, 1, 2, 3, 4 me örnek al›rd›m. Bir yanda minü-
diye. 1, 3 diye çekerseniz h›zar ya- büsteki türküler, bir yanda bunlar, bir
mulur. Bir flekilde ritmle büyüyor in- yandan dünyay› anlamaya çal›fl›yor-
sano¤lu. Kanada’da da böyle, Afri- sunuz, Marx’›, ansiklopedileri kar›flt›-
ka’da da böyle. Sesleri oluflturan, r›yorsunuz. Türk müyüz acaba, de¤il
do¤an›n kendisi. Orada hiç yetiflme- miyiz, bunlar› sorguluyorsunuz.
yen bir a¤açtan enstrüman olamaz o Yaylaya ç›kar m›yd›n›z?
memlekette. O co¤rafyaya ayak uy- Bazen, ama yaylac›l›k kültürüyle bü-
duramayan bir hayvan›n derisinden yümedik.
bir müzik aleti olamaz. Tulum sade- Albümde tepeler, da¤lar çok yo¤un
ce keçi derisinden olur, çünkü orada hissediliyor. K›y›lar›n müzi¤iyle ve
fazla koyun yoktur. Çok sarp oldu¤u dans›yla da¤lar›nki aras›nda keskin
için sadece keçiler dolaflabilir orada. bir fark var, de¤il mi?
‹lk enstrüman›n›z neydi? Asl›nda bu meridyenlerle ilgili bir
Küçük bir dijital piyano. Ona müzik fley, Do¤u’yla ve Bat›’yla ilgili. Trab-
aleti denemez. Okulda ö¤rendi¤im zon taraf›nda çok h›zl› kemençe çal›-
flark›lar›, annemin söylediklerini, nin- n›r, bizim horonlarda böyle bir fley
nileri ç›kartmaya çal›fl›rd›m. Evde her yok. 5/8’lik bir horon vard›r bizde,
türlü müzik dinlenirdi. Annem Selda ama Trabzon’da çok daha h›zl›d›r.
Ba¤can severdi, babam Bar›fl Man- Artvin’deki horonlar Kafkaslara daha
ço... Pazar çok d›fla aç›k, kozmopolit yak›nd›r, ama bahsetti¤im bu dört
bir yerdi. Eskiden Atina sanca¤› de- yerde, tamam›yla tulumla horon oy-
nirmifl. Üç yüzy›l önce bir Osmanl› nan›r. Kemençe, akordeon yoktur.
salnamesinde Pazar’da yüzde on 5/8’lik horonlar vard›r, yavafl bafllar,
Musevi, yüzde yirmi H›ristiyan, yüzde k›vrak bir yere do¤ru gider, Hemflin
yirmi Venedikli’nin yaflad›¤›, ötekile- türküleri daha da h›zl›d›r, ama hiçbir
rin Müslüman oldu¤u yaz›lm›fl. Böyle zaman Trabzon’daki gibi titretmeler
garip bir yer. Müzik de bunlar›n bir yoktur. Do¤u ve Bat› birbirinden epey
26➜
arar›m onu, sohbet ederiz. 75 ya- seçmiflsiniz.
fl›nda ve en büyük korkular›mdan Vokali süslerken otantik olmaya,
biri onu kaybetmek. Kendi babaan- çok modern t›nlamamas›na özen
nem k›skan›yor onu, onun torunlar› göstererek kulland›m sesimi. Ens-
beni k›skan›yor. (gülüyor) trümanlar baz›nda yapt›¤›m›z müzik
Tezdeki bütün destanlar Lazca zaten modern, ama ben sesimde
m›yd›? geleneksel bir hava yakalamaya ça-
15 destan vard›, on tanesi Lazcay- l›flt›m.
d›. Türk Müzi¤i Devlet Konserva- Popüler Karadeniz müzi¤i üzerine
tuar› ad› alt›ndaki bir kurumda bu ne düflünüyorsunuz?
tezin yaz›lmas› çok önemliydi. O dö- Komiklik yaparak ve yöresel flive
nemde bas›nda epeyce haber oldu. kullanarak tam da insanlar›n duy-
Bu tez yüzünden okulu yar›m dö- mak istedi¤i bir Karadenizli portresi
nem uzatmak zorunda kald›m, Sü- çiziyorlar. O köylü tipi prim yap›yor.
leyman fienel adl› bir hocadan dön- Ayn› fley Do¤u müzikleri için de ge-
dü tez, Laz müzi¤i diye bir fley ol- çerli. ‹nsanlar›n yumuflak kar›nlar›n›
mad›¤›n› iddia etti. Bir ney hocam okflad›lar, ajitasyon var burada. Tür-
vard›, Ali Y›lmaz, o ayn› tezle beni yumcu’dan rica ettim, söyledi: “De- Daha önce fievval Sam’›n “Karade- lü bilinçsizlikler de yap›l›yor flove-
geçirdi AA vererek. reye karfli beri / Köpri olsa geçer- niz” albümünde dinledi¤imiz “Sirla- nistçe. Hrant Dink’in katiline övgü-
O bölgenin insanlar› herkesle ra- dum / Bu mera¤un ustine / Raki rumi Söyledum”, burada Erkan ler ya¤d›ran beste bunun örne¤idir.
hat rahat Lazca konuflmuyor, hat- olsa içerdum // Gel gidelum paza- O¤ur’un dokunuflu, Tanju Duru’nun Ben bu insanlar› bir müzik icrac›s›
ta bildikleri halde bilmediklerini ra / Sallama çalileri / fiube askere kayd›yla bambaflka bir parçaya dö- olarak göremiyorum, hiçbir flekilde
söyleyenlerle de karfl›lafl›yor insan. alma / Yeni sevdalileri...” Müzikal nüflmüfl. müzikleri kafam› meflgul etmiyor.
Ama kendi f›kralar›n› anadilde an- komplekslerim var, do¤ru akoru Bu albümün miksini Ömer Avc› yap- Günü kurtaran flark›lar yapan tüc-
latt›klar›nda daha bir içten kahka- basmak, do¤ru tonda söylemek gi- t›, sadece “Sirlarumi Söyledum”un carlar onlar.
ha att›klar›na da tan›k olduk. bi. Eskilerde bu da yokmufl, çok da- miksini Tanju Duru yapt›. O parça Özcan Alper’in “Sonbahar” filmiyle
Son dönemde bir bilinç oluflmaya ha hayattan, yafland›¤› gibi söylenir- sayesinde Tanju Duru’yu, Erkan sizin albümünüz ayn› zamanda ç›k-
bafllad›, ama insanlar›n bu yarg›lar›- mifl. Bunun kötü bir fley oldu¤unu O¤ur’u tan›d›k. Erkan a¤abey, bili- t› karfl›m›za. Yepyeni bir Karadeniz
n› oluflturan bir devlet politikas›, bu- düflünüyordum bafllarda, bunu an- yorsunuz, ‹smail Hakk› Demircio¤lu alg›s›, duyuflu diye düflündük. Siz
nun üstünde de bir dünya politikas› lad›¤›m zaman demek ki biz bozul- ile çal›fl›yor, o da Pazarl›d›r. Erkan filmi izlediniz mi? Oradaki k›y› sah-
var. Bu sadece Lazcayla, Kürtçeyle duk dedim. Ama flimdi bunun far- a¤abey ile ‹smail a¤abeyin birlikte nesini gördünüz mü?
bitmiyor, çok global bir erozyon. k›nda olmak, yapt›¤›n›z ifli daha dü- yapt›¤› iflleri çok seviyoruz. ‹smail Filmi henüz izlemedim, ama frag-
Lazca bir fley söylüyorum örne¤in: rüst ifade etmenizi sa¤layabilir. Bu- a¤abey de bizim bölgeden ç›km›fl manlar›n› gördüm. Adam›n uçuruma
“Nosi fluka varonçi mekitaxa gayba- gün müzikal komplekslerim oldu¤u- ve perspektifi geniflletmifl bir mü- ba¤›rd›¤› sahne muhteflem. O s›ra-
na.” Bu bir Laz atasözü, çevirisi de nu söyleyebiliyorum. zisyen, halk türkülerini çok güzel yo- da neler hissetti¤imi anlatamam.
çok güzel, bay›l›rs›n›z: “Ak›l h›yar Kente yak›n duran bir müzik yap- rumlayan biri. Orada baflka bir fley var, Özcan’›n
de¤il ki, yar›s›n› k›r›p sana vere- m›flss›n›z, yerellik fonda duruyor Tanju Duru’yu o talihsiz bir kazada bunlar› yakalam›fl, görmüfl olmas›
yim.” (gülüyor) Türkçesi de güzel ama bask›n de¤il. Bu özelli¤iyle kaybetmeseydik, belki gelecekte onun erdemlili¤ini gösteriyor. Ne ka-
ama, bunu Lazca söyledi¤im za- öteki Karadeniz albümlerinden ay- onunla çal›flacakt›n›z. “K›y›lar›n Ar- dar orada do¤up büyüse de, sonu-
man baflka bir fley oluyor. r›l›yor. Sizin ‹stanbul’a uyumunuzu, d›”n› çok be¤endi¤ini söylemifl na kadar orada yaflam›fl olsa da,
Siz Laz m›s›n›z? Lazca konuflulur dünya müzi¤ine aç›lman›z› müzik çevresindekilere. göremeyebilir insan böyle bir fleyi.
muydu evde? üzerinden de izliyoruz. ‹lk parçada,
Bizimkiler Hemflinli, Laz de¤il. Evde “Sirlarumi Söyledum”daki “Bozo” Komiklik yaparak, yöresel flive kullanarak bir Karadenizli
Türkçe konuflulurdu. Yine de Lazlar- vokalinde bu özellikle dikkat çeki- portresi çiziyorlar. Türlü bilinçsizlikler de yap›l›yor flovenistçe.
la beraber sahilde büyüdü¤üm için yor. Bir de dipten gelen Modern Hrant Dink’in katiline övgüler ya¤d›ran beste mesela.
Lazcay› bilirim, konuflurum. Folk Üçlüsü havas›...
Albümde Y›lmaz Yeflilyurt’la ortak O vokali Erkan O¤ur ekledi, çokses- Tanju a¤abeyin yorumu çok güzel Harika bir fley, do¤ay› kiflisellefltir-
gibisiniz. O da sizin taraflardan m›? li birkaç fley yapt›k. fiaflaas› yok al- oldu, onunla çal›flmak harikayd›. mesi... Do¤ayla mücadele, onunla
Her fleye Y›lmaz’la beraber karar bümün. Kay›t yaparken en do¤al, Baflbaflay›z, sohbet ediyoruz, kah- bir iliflki kurmakt›r ayn› zamanda.
verdik, beraber yapt›k. O Sivasl›, yal›n nas›l kaydedebiliriz diye u¤rafl- veler içiyoruz, baflka bir fley ol- Belki ba¤›rmakt›r uçuruma, çaresiz-
ama ‹stanbul’da do¤up büyümüfl. t›k. Vokallerde de ekolar, reverb’ler mufltu... Art›k ayn› fleyi istesek de liktir. Kaçkarlar’a, da¤lara ç›kt›¤›m
‹TÜ’den arkadafl›m, benden çok da- yok, çok akustik. Ben Harper’›n ka- bulamay›z. zaman beni en çok keyiflendiren
ha iyi biliyordu dünya müzi¤ini. Albü- y›tlar›na hayran›z, bu albümde de Albümde caz t›n›lar›n› çok ferahla- duygu acizli¤imdir. O da¤lar›n karfl›-
mün bütün düzenlemelerini, kay›tla- ona öykündük. O bizim için çok t›c› bir biçimde kullanm›fls›n›z. Do- s›nda acizim, ard›na gidemiyorum,
r›n› bafltan sona birlikte yapt›k. Al- önemli bir adam, onda da gaz yok- ¤açlama tonuyla gelen bir genifllik atlay›p z›playam›yorum, dokunam›-
büm tamamlad›ktan sonra Y›l- tur, sadece müzik vard›r. Çok gele- var sanki. yorum, kocaman bir fley var karfl›m-
maz’la oturup “bu albümün hiçbir neksel bir albüm de¤il bu, ama yö- Müzi¤imizi do¤açlamaya daha da da. Uça¤a atlay›p gidemiyorum,
fleyi iyi de¤ilse bile sözleri güzel, bu resel bir albüm. Hasan a¤abey (Sal- yaklaflt›rmaya çal›fl›yoruz. ‹kinci al- üzerinden köprü yap›p geçemiyo-
da yeter bize” demifltik. Bu toprak- t›k) ilk dinledi¤i zaman, “bu flehir bümde bunlar› daha çok duyabile- rum... O dalga sahnesi de müthifl,
lardaki bütün halk müziklerinde söz- Karadeniz müzi¤i olmufl” dedi. Al- ceksiniz. Gitar tonlar›ndan, davul Pazar’daki iskele aynen öyledir. He-
dür önemli olan. Dert sözü söyle- bümün özgünlü¤ü bence burada. tonlar›ndan da kaynaklan›yor bu. yecanla bekliyorum filmin gösteri-
mektir, müzik hat›rlamaya yarar. O Albümdeki müzik benden farkl› de- Caz tonlar› onlar. “Nenni Nenni”de me girmesini. Özcan Alber Hopal›,
yüzden halk müzikleri karmafl›k de- ¤il, nas›l konufluyorsam öyle söylü- can›m›z›n çekti¤i oydu. fiark›n›n or- Kars’ta tan›flt›k, beni tan›d›¤›n› ö¤-
¤il, çok basittir. ‹nsanlar daha son- yorum. “‹lk dinledi¤imde pek seve- tas›nda birden klarnet solo giriyor, renince çok sevindim. Karadeniz’in
ra sözleri hat›rlayabilmek için müzi- medim, ama flimdi her gün dinliyo- çok flivesel bir dizenin ard›ndan caz do¤as› çok güzeldir, insanlar da bu-
¤i uydurmufl gibidir. Albümdeki söz- rum” diyenler oldu. Zaten böyledir gitar geliyor. Kontrbas ilk kez bir nu bilir, ama bir yaln›zl›¤› da var-
Söylefli: Pelin Özer
ler çok önemli: “Ne olurdi dunyada müzik, bir fleyi ilk defa dinledi¤iniz- Karadeniz albümünde bu kadar yo- d›r oran›n. Gidersiniz, e¤lenirsi-
/ Sevenler ayrilmasa / Yardan ayri de hemen be¤endiyseniz, onu mut- ¤un kullan›l›yor. Her enstrüman› niz, ama çok tatil bölgesi gibi bir
gunlerum / Ömürden sayilmasa...” laka bir fleye benzetmiflsinizdir. ‹lk canl› kaydettik, hiç dü¤me yok al- yer de¤ildir Karadeniz, biraz ken-
Bunun baflka k›talar› da vard›, ama dinledi¤inizde kula¤›n›za garip geli- bümde, kopyala - yap›flt›r yok. dine çeker. Tanju a¤abey bana
müzikle olmad›, baflka sözler lâz›m yorsa onun bir özgünlü¤ü vard›r ve Müzikte deneyselci bir tutum ser- flöyle söylemiflti: “Ben oralara
diye düflündüm, gittim, Çaml›hem- zamanla ona al›flmaya bafllars›n›z. gilerken, vokalde çok da öne ç›k- gittim ve dedim ki, gelip buralar-
flin’deki arkadafl›m Mustafa Ku- Ben bunu yaratmay› amaçlad›m. madan daha geleneksel olmay› da yaflayaca¤›m.”
➜27
Reem Kelani
2005’teki Do¤u’nun Kad›nlar› Festivali’nin ve 100. say›m›z›n konuklar›ndan Reem Kelani, kas›m ay›nda ikinci kez ‹stanbul’a gelip
Babylon’u flereflendirdi. Sa¤›nda bir caz triosu, solunda Selim Sesler ve arkadafllar›n›n eflli¤inde, geleneksel ezgilerden Seyyid Dervifl’lere,
Mahmud Dervifl dizelerinden güzelim yalellilere, mavallara uzanan bir “flen saz›n bülbülü”ydü. Londra’da yaflayan Filistinli flark›c›yla,
konser repertuar›n›, “Sprinting Gazelle” albümünün ayr›nt›lar›n› ve Filistin’de kanayan yaray› konufltuk...
28➜
orada oldu¤umuzu söylemek için.
Dünya üzerindeki en büyük siyonist
uydurmalardan biri, topra¤› olma-
yan bir halk olarak Yahudilerin gidip
üzerinde hiç kimsenin yaflamad›¤›
bir topra¤› alm›fl olmas›d›r. O za-
man ben hiç varolmad›m!
Dünkü konserde flark› aralar›nda
aç›klamalar yapt›n›z, hikâyeler an-
latt›n›z. Konserden çok “kabare”
havas›ndayd› olay. Arap co¤rafya-
s›ndaki genel konser tarz› nas›ld›r?
Bu “kabare”den ziyade trubadur
tarz›. Ayn› gelene¤in Türkiye’de de
oldu¤unu san›yorum. Filistin’de hi-
kâye anlat›c›ya “hakawaati” denir.
Geleneksel olarak hakawaati des-
tanlar ve efsaneler hakk›nda flark›
söyler ve flark› aralar›nda olay›n ay-
r›nt›lar›n› anlat›r. Bu gelenek art›k
can çekifliyor, bu nedenle konserle-
rimde bunu kullanmay› çok önemsi-
yorum. Ayr›ca hakawaati geleneksel
olarak erkeklerin kulland›¤› bir sa-
nat biçimi, kad›nlar da bunu sanat-
lar›na tafl›mal›. Konserlerimde kul-
land›¤›m di¤er bir ö¤e de “kat›l›m”,
ki Hakawaati gelene¤i her zaman
s›rt›n› buna yaslar. Bu illâ izleyicile-
➜ bir örnek var m›? “bak Hamza, habibi, sen bir Flistin- t›n pek desteklendi¤i bir yer de¤il. rin flark› söylemesi ya da alk›fl tut-
Evet, hele biri için öyle çaba sarf et- liyle konufluyorsun” dedim. “Benim Sanat sahnesi çok da kötü de¤il, mas› gibi de¤ildir, bazen daha a¤›r-
tim ki. Bu flark› M›s›r’da yaflayan de ‹sraillilerle ilgili benzer sorunla- ama iflgal alt›nda yaflad›klar› için bafll› ve dinî flark›lardaki “kat›l›m”
Nubyal›lara dair. Nubya, co¤rafî ola- r›m oldu, benim yerime konuflmak hep politize. Filistin’deki sanatç›la- mutlak sessizlik olabilir. Bunun di-
rak M›s›r ve Kuzey Sudan aras›nda istediler, o yüzden kimsenin bafl›na r›n büyük bir k›sm› bir siyasal parti- ¤er örne¤i de meflhur flark›m “Il-
yer al›r. Nubya kökenli M›s›rl›lar›n böyle bir fley gelmesini istemem. ye ait olmak zorunda, gerçekten Hamdillah”da oldu¤u gibi zikir tarz›
ço¤u siyaht›r. Eski siyah-beyaz Arap fiark› flahane. Arap dünyas›ndaki baflka flanslar› yok. Ayr›ca Filis- flark› söyleme, ki bunu böyle flark›
filmlerinde Nubyal›lar hep aptal ka- ›rkç›l›¤› sorguluyor.” Adam “aaa, hiç tin’de yaflayan Filistinliler diaspora- söyleme biçiminin pek de uygulan-
p›c›lar, hizmetçiler olarak tasvir edi- böyle düflünmemifltim” dedi. (gülü- daki Filistinlileri sevmiyorlar. Sürekli mad›¤› Babylon’da yapmaktan çe-
lir, afla¤›lan›r. 1919 tarihli bu flark›- yor) fiark›n›n ritmi 4/4’lüktü, ben piknik halinde oldu¤umuzu, onlar kinmedim. Kabare sözcü¤ünün kul-
n›n ad› “Ashinger Damolina”; “para- 6/8’e çevirdim, Afrika sound’lu ol- kadar ac› çekmedi¤imizi düflünüyor- lan›m›na gelirsek, bana en yak›n
m›z yok” demek. fiark› Arapça de- mas›n› istedim. Tanbur ad›nda bir lar. Bunu ben seçmedim, ben dias- durum muhtemelen Berlin tarz› ka-
¤il, sözleri anlamak için Nubyal› bir Afrika enstrüman›n› ar›yordum. Ku- porada do¤dum. Annem babam ül- bare olurdu. Kabare sözcü¤ü Arap
dilbilimciyle konuflmam gerekti. veyt’te, çocuklu¤umda bu enstrü- keden at›lm›flt›, ben Filistin’i terket- dünyas›nda tamamen farkl› bir ba¤-
Seyyid Dervifl, flark›y› taklit ederek man› çalan bir kad›n görmüfltüm. medim, ne yapabilirim ki? Beytülla- lamda kullan›l›r. Gö¤süne para s›-
söylüyordu. Nubyal›lar bu flark›y› hiç Baz› Kuveytliler siyaht›r ve flark›
sevmezler, çünkü bunun kendileri- söyleme tarzlar›na da Nubani denir. Halep’te müzik alkol gibi. Suriyeli müzisyenler için Hüsnü
nin yerine konuflan bir M›s›rl› tara- Bu üç numaral› adam bana tanbu- fienlendirici, ‹smail Tunçbilek, Selim Sesler çok yüksek
f›ndan yaz›lm›fl oldu¤unu düflünür- run Nubya ifli oldu¤unu söyledi, bir yerde. Açl›k ve susam›fll›k var.
ler. Ama flark›n›n sözleri inan›lmaz, Körfeze giden Nubyal›lar enstrüma-
“barbarlar›n bile sendikalar›, birlikle- n› Kuveyt’e de götürmüfller. Lon- him Üniversitesi’nde bir konferans k›flt›ran adamlara danseden dan-
ri var, ama bizim hiçbir fleyimiz yok, dra’da nereden tanbur bulabilece¤i- veriyordum, birisi ç›k›p “sen kim sözlerin oldu¤u sefil gece kulüpleri-
bütün dünyada devrimler oluyor, biz mi sordum; dört numaral› adama oluyorsun da Londra’dan gelip bize ne denir.
gerçek devrimin mucitleriyiz, bana yolland›m. (gülüyor) Günlerden 9 Filistin folklorünü anlat›yorsun” de- M›s›r, Arap dünyas›nda kültürel ve
köle gibi davranmaktan vazgeç, A¤ustos’tu, Mahmud Dervifl’in öldü- di. Gerçekten çok can›m ac›d›. El- politik anlamda çok önemli bir ül-
çünkü köle bir gün efendi olacak” ¤ü gün. Bütün günümü o adamla bette benim hayat›m iflgal alt›nda ke. M›s›r’›n bu önemi nereden kay-
diye giden bir flark›. Bu flark›y› aran- geçirdim ve bana enstrüman› gös- yaflayan insanlar›nkinden daha ko- naklan›yor?
je etmek ömrümün üç ay›n› ald›. terdi. Bat›l›lar flark›da Pat Met- lay, ama sak›n bana sürgündeki bir Arap dünyas› haritas›na bakarsak
Araflt›rmaya Londra’da, bizim ma- heny’yi buluyor, Afrikal›lar da bay›l›- Filistinli olarak hayat›m›n bir piknik M›s›r tam merkezde yer al›yor, Asya
halledeki (Portobello Road) Nubyal› yor. Bütün bu hikâye üç ay›m› ald›, oldu¤unu söylemeye kalkmay›n. ve Afrika’y› birbirine ba¤l›yor. Türki-
oldu¤unu keflfetti¤im falafelciden sadece bir flark› için. Albümde 13 Ama muhteflem mail’ler de al›yo- ye’de Asya ve Avrupa’n›n birbirine
bafllad›m. fiark›y› sordum, bir yan- flark› var. Bu yüzden bu CD’yi ç›- rum oradan, özellikle de bugün ‹s- ba¤lanmas› gibi. Her fleyden önce
dan falafellerini k›zart›rken, di¤er kartmak kolay de¤il. rail’e ait olan topraklarda yaflayan M›s›r, dünya tarihinin en eski me-
yandan Nubya Kültür Merkezi’ni “Sprinting Gazelle” albümü Filis- Filistinlilerden. Bat› fieria’da ya da deniyetlerinden birinin befli¤i. Ayr›ca
arad›. Merkezin yöneticisi, “hay›r, tin’de yay›nland› m›? Gazze fieridi’ndekilerden de¤il... geçmiflte kedilere tapm›fl herhangi
biz M›s›rl›lar›n Nubya kültürü hak- Birkaç ma¤azada sat›l›yor, gittikçe “Sprinting Gazelle” çok depresif bir bir ulus çok önemlidir, kedileri çok
k›nda yazmas›n› istemiyoruz” diye de popülerlefliyor. Ama yine de so- albüm asl›nda, Türkçede de söylen- severim. (gülüyor) Bir de kültürel
söylendi durdu. Bu t›pk› bir Türkün, run oluyor, ekonomik anlamda da di¤i gibi “hüzünlü”. Ben bile dinle- boyut var: M›s›r filmleri, Ümmü Gül-
Çingenelere hiç dan›flmadan onlar bir albüme Britanya fiyatlar›n› öde- yemiyorum bazen. ‹nflallah bir refe- süm, Abdelhalim Haf›z... Klasik
hakk›nda bir flark› yazmas› gibi bir yebilecek maddî gücü olan az. Ayr›- rans olur, Filistin müzi¤i üzerine ça- Arap dili ve bas›n›n kulland›¤› dil
durum. Yönetici beni baflka bir ada- ca flimdi karmafl›k bir durum var Fi- l›flacak insanlar›n ifline yaramas›n› modern standart Arapça, e¤itimli ol-
ma yönlendirdi, bir mail gönderdim listin’de, Hamas müzi¤e pek s›cak ümit ediyorum. Albümdeki bütün mayanlar pek anlayamaz. Onun ha-
ve zehir zemberek bir cevap ald›m. bakm›yor. Hele bir kad›n›n flark› flark›lar 1948 öncesi Filistin’den, ricinde lehçeler var. Ben bir Filistinli
Sonra, bu üç numaral› adama, söylemesi fikrine hiç. Filistin, sana- özellikle dünyaya bizim her zaman olarak bir Fasl›n›n konufltu¤u Arap-
30➜
çay› anlamam, ama M›s›r lehçesini yalog” demek.
herkes anlar. Dil de birlefltirici bir Filistin’in bugünkü atmosferi nas›l?
unsur. Bir di¤er önemli faktör de, Bir sürü Arap ülkesi, özellikle de
Arap milliyetçili¤inin geliflmesinde Körfezdekiler, “daha fazla sorun is-
M›s›r’›n oynad›¤› rol. Ama burada temiyoruz” diyor. Katar ‹srail’le ilifl-
militan de¤il, kültürel milliyetçilikten kilerini normalize ediyor, ‹srailli bir
söz ediyorum. Seyyid Dervifl de bu- elçileri bile var. Filistin meselesi bir
nun önderlerinden biriydi. E¤er kla- yap› olarak ölüyor. Bunu söylemeye
sik Arapça ö¤renmek isityorsan Su- dilim varm›yor, ama Filistin Kurtu-
riye’ye gitmen gerekiyor, konuflma lufl Örgütü eskidi, art›k sevseniz de
dili için M›s›r’a. sevmeseniz de Hamas var, ki güzel
Önceki söyleflide Türkiye müzi¤ini noktalar› da yok de¤il. Ama Filistin-
pek dinlemedi¤inizi söylemifltiniz. liler aras›ndaki birli¤i bozuyorlar.
Art›k dinliyor musunuz? Daha önce FKÖ vard›, diasporada
Türkler ve Araplar aras›nda tarihî bir Filistin Ulusal Konseyimiz vard›. ‹s-
sevgi-nefret iliflkisi var. Birbirimizin rail’in apartheid rejimi yüzünden Fi-
kaderinde var›z. Onunla da yaflan- listin bölündü. Gazze üzerinde bir
maz, onsuz da. Bu gerilimi seviyo- blokaj var, Bat› fieria’dan, “Yeflil
rum, hatta seksî buluyorum. Büyü- Hat”tan kopuklar. Normal bir hayat›
kannem ben küçükken udunu al›p nas›l yaflars›n›z ki bu koflullar alt›n-
flark› söylerdi, benim için kat›, nem- da? Arafat bir semboldü, Filistinlile-
rut bir nineydi. Konserde, “büyüy- ri birlefltiriyordu. Edward Said vard›,
kannem Osmanl› sultan› gibiydi” de- o da Filistin meselesini okyanusla-
di¤imde baz›lar› bu durumdan hofl- r›n ötesine tafl›d›, insanlar›n kulak-
lanmad›. (gülüyor) Seyyid Dervifl’in lar›n› gözlerini açt›, bir bilimadam›
müzi¤inde de öyle, bizim için Os- olarak da mükemmeldi. Mahmud
AYR›nT›LaR›n
saLD›R›s›
Müzik ifllerine nas›l bafllad›n?
Osman Kaytazo¤lu: Liz Fando’nun
ilham kayna¤›, matlab diye mate-
nek de plak flirketini kurar kurmaz
ilk ifl onun albümünü ç›karm›fl.
Liz Fando’nun kökleri nas›l at›ld›?
matik ve mühendislik alan›nda kul- Bo¤aziçi’nde seçmeli ders ararken
lan›lan bir program oldu. O zaman- “psycho-acoustics” diye bir ders
lar Mille Plateaux diye acayip bir gördüm. Ders elektronik mühendisli-
plak flirketi ç›km›flt›, mp3’lerdeki ¤i dersi, hocas› ses tan›ma konu-
hatalar› bir nevi müzik diye yutturu- sunda çok ünlü Levent Arslan.
yorlard›. Bunu da Deleuze ve Guat- “Psycho-acoustics” deyince elektro-
tari’nin ortak eseri “Bin Yayla”daki nik müzik geliyor akla, ama hiç alâ-
(“Mille Plateaux”) felsefeye dayan- kas› yokmufl. Bu dal, sesin insanla-
d›r›yorlard›. Postyap›salc› bir oku- ra nas›l davrand›¤›n› inceliyor. Masa-
mayla müzi¤i farkl› yay›nl›yorlard›. ya elimi vurdu¤umda sende yaratt›¤›
Terre Thaemlitz’in bunun müzik ol- psikolojik etkiyle ilgili. Televizyondaki
du¤una dair savunma niteli¤i tafl›- whitenoise’u beyin nas›l alg›l›yor,
yan sayfalarca makalesi vard›. Bo- uyurken sese maruz kalman›n be-
¤aziçi Üniversitesi’nden dostum yinde yaratt›¤› etkiler gibi fleylerin ifl-
Baflkan’la onlar› okuyup havaya gi- lendi¤i didaktik bir ders. Bir gün ho-
rerek “kendi postyap›sal›m›z› nas›l caya Pan Sonic dinlemeyi teklif et-
kurgular›z” diye düflünüyorduk. Son- tim, nas›l davranacak bize diye me-
ra foto¤raflar›n jpeg olarak bilgisa- rak ettim. O s›ra Berk’le (Gökberk)
yara ifllenen format›n› matlab’de tan›flt›k, o da Pan Sonic hayran›y-
ses dosyalar›na çevirmeye baflla- m›fl. Öyle bafllad›k Liz Fando’ya, d›-
d›k. Çok e¤lenceliydi, herkesin ken- flar›da bir cihazla ses kay›tlar› yap-
di müzi¤i ç›k›yordu. Surat›n›n foto¤- maya bafllad›m.
raf›n› çekiyorsun, ayr› bir müzi¤in Ne kadar zamand›r ses kay›t ciha-
Foto: fiahan Nuho¤lu
34➜
sun. Hayatta tüylerimi diken diken Punk olabilmesi beni onurland›r›r. melan müzi¤ini dinledi¤inde y›rt›p di. Ço¤u günüm yaln›zd› yazlar›, çok
en önemli parça, Mahler’in 5. Sen- Punk gruplar›ndaki yetkinli¤e, belki at›yor tüm yazd›klar›n›, “ben ne ya- s›k›l›yordum. Kendi e¤lencelerimi
fonisi’ndeki “Sehr Langsam”. Onu uyuma benzetebilirsin. Onu yakala- p›yorum” diyor. kendim yarat›r, inan›lmaz yaramaz-
nas›l tan›nmaz hale getirebilirim di- mak zordur... Elektronik müzi¤in ka- Nereden esinlendi, hangi tahtayla l›klar yapard›m. Ramazan’da bana
ye denerken, 12 dakikal›k c›z›rt›l› liteli ve çok üst s›n›f versiyonu ola- elini testerenin a¤z›na sürdü? O elma verilmedi¤i için, herkes tera-
bir buzdolab› sesi ç›kt›. Bu kayd› bir rak sunulan fleyleri dinledi¤inde ay- tahtay› bulmak önemli. Herkes bey- vih namaz›na gitti¤inde, elma a¤a-
arkadafl›ma verdim, eve gitmifl, r›nt›lar›n sald›r›s›na u¤rayabiliyor- nindeki o eksik tahtay› bulmal›. c›ndaki bütün elmalar› ›s›r›p yere tü-
CD’yi koymufl ve unutmufl, “iki sa- sun. Jan Jelinek muhteflem bir Schönberg de “Verklärte Nacht”› bi- kürerek kimseye yar etmemek gibi
at evde hangi elektronik eflya bo- groove yaratm›fl ama, ‘70’lerdeki tirdikten sonra ancak psikopatça acayip z›p›rl›klar...
zuk diye arad›m” dedi. (gülüyor) Isaac Hayes’ler, Tommy Guerre- fleylere giriflebiliyor. Ercüment Ortaçgil de senin için
“Pi” filmini görmüfl müydün? ro’lar, Shaggy Otis’lerin plaklar›n› Aç›k Radyo’daki Psychoacoustics önemli bir isim...
‹zledim, ama çok sonra. O zaman miksleyerek yaratm›fl kendi so- 101 program› nas›l gidiyor? Benim manevi babam. Bo¤azi-
da matematikçi gözüyle bakmak zo- und’unu. Mahler’i Mozart’a bölüp Bar›fl Karakafl’la birlikte devam edi- çi’nde matematik hocas›. Bir gün
rundayd›m. Çok sevmedim. En sev- Schönberg elde etmek gibi. Her fley yor. Jan Jelinek’in uçakta o¤luyla ta- çok sinirlendi derste, insanlar ilgi-
di¤im filmi söyleyebilirim ama: Lou- birbirinin içine giriyor, kim ondan al›- n›flt›¤› ve böylece gün yüzüne ç›ka- siz, ben de anlamaya çal›fl›yorum
is Malle’in “Üfürüm”ü (Murmer of yor, kim ona veriyor, bilmiyorum. bilmifl Ursula Bogner gibi kad›n en önde. Power series (süper dizi-
The Heart). Kalp h›r›lt›s›, üfürüm Liz Fando’nun myspace sayfas›nda elektronik müzikçiler çal›yoruz. ler) diye bir konu iflliyoruz. Tebefliri
hastal›¤› derler ya. Müzikle, Oidi- ilham verenler aras›nda Cortázar’›n Daphne Oran, “Kötülük Çiçekle- att›, “hepiniz ilgisizsiniz, Bo¤aziçi’ni
pus’la, çocukla, ergenlikle, her fley- ad› da geçiyor. Neden? ri”nin neredeyse her bir fliiri içi yaz- bir bitireyim, bankac› olay›m, köfleyi
le ilgili... Filmin matemati¤i süper, Cortázar, “Seksek”! “Seksek”te d›¤› müzik yazan Ruth White, Brezil- döneyim derdindesiniz” dedi. Ç›k›fl-
ama hayat matemati¤i. Çok kusur- Necla Ifl›k’›n, Cortázar’›n bilinçak›- ya’dan Jocy de Oliveira gibi inan›l- ta yakalad›m, “hocam, ay›p oluyor,
suz bir ispat yazm›fl. fl›yla yazd›¤› bölümü kafas›na göre maz kad›nlar. Neler yapm›fllar! Belki çok h›zl› bir genelleme oldu” de-
Liz Fando isminin esin kayna¤› da Türkçeye çevirifli vard›r, çok güzel- üniversitelerde bir müfredat›n içine dim. Özür dilerim filan dedi. Benim
sinemadan, de¤il mi? dir. 57. bölümden sonra sekerek gömülmüfl durumda da olsalar, es- için çok önemli bir insand›.
Alejandro Jodorowsky’nin “Fando & Octavia Paz’›n fliirine gidersin. kiden yapt›klar› inan›lmaz ilham veri- Müzisyen ayn› zamanda…
Liz” filmi var. Liz kötürüm bir k›z. Sbylle’le Oliveira aras›nda bir diya- ci. ‹lhan Mimaro¤lu, Bülent Arel, Luc Ama küsmüfl, döndüremiyoruz. Gi-
Fando da onun için Tar diye bir yeri log geçer, anlamazs›n önce, sonra Ferrari, Cornelius Cardew gibi adam- tarla senfoniler çalm›fl kafas›nda.
ar›yor. Tuhaf bir iflporta el arabas›y- baflka bir bölüme gönderir seni. O lar gerçekten müzi¤i büyük bir aflkla Gitarla flüdü canland›rmak istemifl.
la tepelerden, da¤lardan geçerken bölümde fliiri okuyunca konuyu an-
bafllar›na bir sürü fley geliyor. Tar’› lars›n. Öyle bir fley bir daha yaz›labi- Debussy varken ben melodiye hiç bulaflm›yorum. Onda
bulam›yorlar, herhalde cennete te- lir mi, bilmiyorum. Dostoyevski’nin melodiler iç içe geçmifltir. Ölmeden önce flunu demek
kabül ediyor. Film ç›kar ç›kmaz ya- “Cinler”i, Rilke’den “Malte Laurids isterim: Müzik, Debussy’den baflka bir fley de¤ilmifl.
saklanm›fl. Buñuel’vari bir film, Brigge’nin Notlar›”, Thomas Bern-
ama Buñuel’de ak›ll› uslu bir savun- hard’›n “Bitik Adam”›, Camus’nün sevmifller ve onu de¤ifltirmeyi ba- Liz Fando’ya ne diyor?
ma, makûl bir hakl› ç›karma var. “Tersi ve Yüzü”... Bunlar›n bir kar- flarm›fllar. Çünkü o gürültülerle ya- Yapt›¤›m müzi¤i benimsemek için
Bunda o yok, ipinden kopmufl. Da¤- fl›l›¤›n› bulabilsem keflke hayatta. flaman›n bir bedeli var. Luc Ferrari az çok elektronik müzikten hazzet-
da kad›nlara bowling topu atan er- Melodiyi nereye koyuyorsun müzi- dünya televizyonlar›ndaki haber bül- mek lâz›m. O daha eski kafal› ol-
kekler gibi garip göndermeler var. ¤inde? tenlerinden parçalar yapm›fl, son maya yeminli. Rock’n’roll, Deep
Sahnede nas›l icra ediyorsunuz Debussy varken ben melodiye hiç dakikalar›n müzikleriyle verilen uya- Purple kafas›nda. ‘70’leri çok canl›
müzi¤inizi? bulaflm›yorum. Melodi bulmak zor r›lmalarla yap›lan baflka bir bak›fl yaflam›fl, o y›llarda o müzi¤i kardefli
‹ki gitar ba¤l›yoruz ve ses kay›t ban- bir fley. Bach’› dinlersin, bir yerden aç›s› gelifltirmifl. Luc Ferrari’nin ce- Bülent Ortaçgil’le birlikte Robert Ko-
kas›n› devreye sokuyoruz. Plunderp- sonra s›va oldu¤unu hissedersin. nazesinde iki eski dostu 45 dakika- lej’de üretmifl, saykodelik gruplar
honics dedi¤imiz, John Oswald’›n Debussy’de yoktur bu, onda melo- l›k tamamen emprovize bir veda kurmufl. Benim sunaca¤›m ona bir
bir sürü müzik setini ayn› anda ileri diler iç içe geçmifltir. Music Concre- konseri vermifl. Dinlerken tüylerim fley ifade etmeyecektir. Bundan yir-
geri sard›rarak veya Philip Jack’in te anlay›fl›n› Pierre Schaeffer’le bir- diken diken olan ender elektroakus- mi y›l sonra yap›lan fleyler de belki
179 pikapla yapt›¤› gibi. Bazen fark- likte yaratanlardan Pierre Henry’nin tik konserlerden biridir. Bir arkada- bize hitap etmeyecek, baflka fre-
l› enstrümanlar oluyor. Orçun’la bir anekdotu var: “Hayat›m› ‘ime- fla baflka nas›l veda edilir? Bunlar kanslar daha popüler olacak.
(Bafltürk) yapt›¤›m›z bir konser çok rod’la (doremi’nin tersi) yedim bitir- beni hayat›n içinde tutuyor. Yaflar- Liz Fando blog’unda ve Karga
iyiydi. Bafl›na buyruk bir fley müzik, dim. Art›k anlad›m ki müzik dore- sam, kendimi 70 yafl›nda da ses Mecmua’da fliirlerini okuyoruz. Pe-
gözlerle anlafl›lan baflka bir dil yok. mi’den baflka bir fley de¤ilmifl.” Öl- kay›t cihazlar› ve foto¤raf makinam- ki söz yazmay›, flark› yapmay› dü-
Liz Fando’nun ünü yurtd›fl›na gitti. meden önce flunu demek isterim: la gezerken bulmay› hayal ediyorum. flünmüyor musun?
Wire dergisinde övgü dolu bir yaz› Müzik, Debussy’den baflka bir fley Çocukken sesle iliflkin nas›ld›? En son Edip Cansever’e bir tribute
ç›kt›, ayr›ca Polonya’da ay›n sa- de¤ilmifl. (gülüyor) Çocuklu¤um Tokat’ta, do¤ayla ta- fliiri yazm›flt›m. fiiiri okurken dura-
natç›s› seçilmiflsiniz. Debussy de 20. yüzy›l bafl›nda Ga- mamen iç içe, köyde geçti. Sessiz- mad›m, bir ç›rp›da bir fley ç›kt› içim-
Evet. 2007’de Polonya’dan bir mail den. Edip Cansever’e ba¤›rmak is-
geldi: “Avrupal›lar›n ayn› fleyleri ye- tedim. Teflekkür etmek, bir fley de-
niden üretmelerinden bayd›k art›k. mek istedim. Ama sözlü müzik
Müzi¤inizde gürültülerin içinden duy- yapamayaca¤›mdan eminim.
Söylefli: fiahan Nuho¤lu - Çi¤dem Öztürk
➜35
Onu bir ekran flahsiyeti olarak tan›d›k. Bir taraftan “milyonlar›n sevgilisi”, öbür taraftan rol kesmeyen, efendi gibi oynayan,
[ [Nejat
‹fller
karakteri etiyle, kemi¤iyle, ruhuyla canland›ran bir aktör: Demiro¤ullar›ndan Kadir (“Gülbeyaz”), doktor Deniz (“Aliye”),
marangoz/floför Ali (“B›çak S›rt›”). Beyazcamdaki hissimiz Yeflilçamda da pekiflti: “Mustafa Hakk›nda Her fiey”, “Barda”,
“Yumurta” ve di¤erleri... Zamanla anlad›k ki, bu Nejat o Nejat’m›fl: Tezgâh›ndan bir sürü kitap düflürmüflüz, ayn› gece ayn›
barda içmifliz, ayn› konsere kaçak girmifliz... Nejat ‹fller’le söylefli yapmak için kasten uzun süre bekledik, televizyon molas›
ald›¤›, medyadan uzak oldu¤u bir dönemde “gel, sana 10 flark› dinletece¤iz” diye kand›r›p saatlerce sorguya çektik.
36➜
duvar ka¤›d›, marley iflleri yapt›. Emekli ikramiye- son film, bir koleksiyoncunun hayat›n› anlat›yor. günde on tane sigara yak›yor, her gün belli bir öl-
siyle bir manav açm›flt›, Veliefendi’nin arkas›nda. Pelin Esmer, “Koleksiyoncu” ad›yla kendi amca- çü votka içiyor, Antakyal› oldu¤u için “Asi” dizisini
‹ki ay sürdü. Bütün para atlara gitti. (gülüyor) s›n›n›n belgeselini yapm›flt›, flimdi de ayn› tema kaç›rm›yor. Filmde apartman yöneticisini oynayan
Seni de bu ifllere sürükler miydi? üzerine uzun metrajl› bir film çekti... Savafl (Akova) abi, “çizgileri 82 yafl›nda, ama göz-
Bu ifllerin hepsini yapt›m, manavda da durdum, Yeni bir dil arayan sinemac›lar›n hepsinde hakl› leri hâlâ genç” dedi. Kad›nlardan dolay› m› aca-
evlere de gittim, ya¤l›boya yapt›m yazlar›. Yedi bir korku var: Profesyonel oyuncularla çal›flmak is- ba? Bir gün Mithat amcayla birlikte oturuyorduk,
yafl›mdan itibaren her yaz mutlaka çal›flt›m. Do- temiyorlar. Onlar›n büyük oynama durumlar›ndan, bir arkadafl›m›n annesi geldi, tan›flt›lar, “o¤lunuz
kuz yafl›mda gazetecilik yap›yordum, sabah inand›r›c›l›ktan uzak kalmalar›ndan çekiniyorlar. Nejat’la ayn› yaflta m›?” diye sordu. “Evet” deyin-
6:30’da s›cak s›cak gazeteleri al›p mahallede Ben bunun aksini iddia ediyorum. “Yumurta”y› bi- ce “ama siz çok gençsiniz” diye direkt as›ld›. Ka-
satard›m. Eski matbaa kal›plar› vard›r, onlar› k›v›- raz o amaçla yapm›flt›m: Hem Semih (Kaplano¤- d›n “yemezler” dedi, gitti. (gülüyor)
r›rs›n, bir kay›flla boynuna ba¤lars›n. T›pk› filmler- lu) arkadafl›md›, hem de en gerçek, en do¤al ha- Senin de eski kitapç› olman ilgisini çekti mi?
deki çocuklar gibi ba¤›r›rd›m günün haberlerini. O liyle bir rolü tafl›man›n nas›l bir fley oldu¤unu tec- Yapt›¤›m ifli ö¤renmesinden korktum. Tezgâh’›,
s›ralar Tan gazetesi yeni ç›km›flt›... Babamla an- rübe etmek ve göstermek istedim. Pelin Esmer, eski kitap iflimi ö¤renirse biteriz diye düflündüm.
nem durumumuz ne kadar s›k›fl›k olursa olsun, “Yumurta”y› seyrettikten sonra, “galiba seninle Çünkü adam›n merak›, benim iflim. Ben de bir ko-
e¤itimimiz için elden geleni yapt›lar. Ablam flimdi çal›flaca¤›m” dedi. Bir süre sonra bu senaryoyu leksiyoncuyum asl›nda. Bunu ondan saklad›k, hâ-
‹ngilizce ö¤retmeni. verdi, inan›lmaz güzeldi. Mithat (Esmer) amca lâ bilmiyor. Mithat amcan›n koleksiyonunu hayret-
Tiyatrocu olman› desteklediler mi? bafll› bafl›na bir fenomen. Filmde kendini oynuyor. le anlat›yorum ama, bana hiç yabanc› gelmedi. Bi-
Çok desteklediler. Bafl›ndan beri bütün oyunlar›- Tam film olacak hikâye. Onun hikâyesine sayg›m- zim de depolar›m›z, evlerimiz onun evine benze-
ma geldiler. Bizimkiler öyle fleyleri sever. Ben do¤- dan dolay› kabul ettim ifli. yen yerler oldu hep.
madan evvel, amcamlarla bafllad›klar› bir sinema- Kimdir Mithat Esmer? “Masumiyet Müzesi” ile paralellikler kurdun mu
c›l›k, salon iflletmecili¤i serüvenleri var. fiimdi Gal- 1940’larda, hükümetin “dahi çocuklar” program› filmin ve Mithat beyin hikâyesinde?
leria’n›n oldu¤u Bak›rköy Halk Bahçesi’ni alt›-yedi çerçevesinde yurtd›fl›nda okuyor. Mithat amcay› Okumad›¤›m için bilmiyorum. Kitab› almad›m. Bü-
sene iflletmifller: Filmler, Erkin Koray, Bar›fl Man- California’ya, Stanford Üniversitesi’ne elektronik yük ihtimalle iki-üç sene sonra karfl›ma ç›kacak
ço konserleri, Kenterler’in oyunlar›... Babam Tar›k mühendisli¤i okumas› için Sümerbank gönderiyor. ve okuyaca¤›m. Ben elime ne geçerse, abur cu-
Akan’›n oralarda haytal›k yapt›¤› zamanlar› anlat›r. Hayatta hay›fland›¤› en büyük fley, “transistörlü bur okurum...
Ben iki yafl›ndayken, ‘74 y›l›nda b›rakm›fllar. Evde radyoyu neden ben icat etmedim!” Öyle bir adam.
dört tane telefon vard›, sinema ifli bitince telefon- Çocuklu¤unda zaten kibrit kutusu, pul falan birik- Beatles - Paperback Writer
lar› eve getirmifllerdi herhalde. Dördü yan yana du- tirirmifl. Amerika’dan gemiyle yedi bavulla dönü- (The Beatles 1962-1966)
rurdu, ablamla birbirimizi arard›k. (gülüyor) Hepsi yor. Sümerbank’ta elektronik mühendisine uygun Beatles benim için klasiktir. Bütün flark›lar› on nu-
sat›ld›, çünkü telefon para ediyordu o zaman. bir pozisyon bulunamay›nca, saçma bir fabrikada mara, ama ben en çok toplu vokallerini severim.
Sonra babam PTT’ye dilekçeler yazmaya bafllad›, kontrol flefli¤i veriyorlar. Orada çal›fl›rken koleksi- Birçok müzisyen “ilk ald›¤›m plak Beatles” der.
eve yeniden telefon ba¤lanmas› için. On y›ll›k di- yon hikâyesi gemi az›ya al›yor. Benim de ilk ald›¤›m plaklardan biri Beatles. Biri
lekçeler ve gelen cevaplar –“maalesef kutu yok”– Ne koleksiyonu bu? k›rm›z›, öbürü mavi iki plaklar› vard›r, merdiven-
koca bir dosyada hâlâ durur. En son, Özal bir tele- Sebze, meyve ve yemek haricinde her fley! Bar- den afla¤› bak›p poz verdikleri. O ikisini alm›flt›m.
fon hamlesi yap›nca ba¤land› eve telefon. daktan piyango biletine, ga-
Eyüp’te nas›l bir evde yaflard›n›z? zeteden saate kadar... Bir Çocukken sendikan›n babama verdi¤i kitaplar vard› evde.
Üç katl›, büyük bahçeli bir ev. Dedemin emekli ik- gün Emniyet’in radyo kura- Dostoyevski’nin “Ezilenler”i, Politzer’in “Felsefenin Temel
ramiyesiyle yap›lm›fl. ‹ki de kirac›m›z vard›. Yaz›n ca¤›n› ö¤renince, hemen ‹lkeleri” ve ‹fl Kanunu... Dönüp dönüp üçünü okuyordum.
çok keyifliydi. Komfluluklar akraba iliflkileri gibiydi. baflvuruyor. Ankara’da Po-
Benim halam yok, bütün komflulara hala derdim, lis Radyosu’nu kuran adam ayn› zamanda. O gün- “Paperback Writer” k›rm›z›s›ndayd› herhalde.
Mürvet hala, Dursen hala... lerde boflan›yor. Kar›s› “ya koleksiyon ya ben” de- Kitaplarla iliflkin nas›l bafllad›?
Ev duruyor mu? yince “koleksiyon” diyor. (gülüyor) Kalabal›k bir ailede büyüdüm, kalabal›k içinde yal-
Asl›nda inançl› biri de¤ilimdir. Askerdeyken, gece- Niye her fleyi biriktiriyormufl? n›z kalman›n tek yolu okumakt›. Nas›l oldu bilmi-
nin bir vakti kötü bir rüya gördüm ve uyand›m. Hiç “Hayat›n devaml›l›¤›n› tutuyorum” diyor. Vakanü- yorum, ama befl yafl›mda okumaya bafllad›m. Ab-
adetim de¤ildir, hemen eve telefon ettim, “bir fley vislik gibi bir fley. Tek fark›, yazarak de¤il de, efl- lamla beraber okula giderdim, bana da bir önlük
mi oluyor” dedim. Annem güzel yalan söyler. Kim- yalarla tutuyor tarihi. Mesela al›flverifllerdeki pa- dikmifllerdi. Evde tabii ki kütüphane yoktu, sade-
seyi k›rmamak için beyaz yalanlar: “Yoo, hiçbir fley zarl›¤›n› cebindeki küçük teyplere kaydediyor, on- ce sendikan›n babama verdi¤i birkaç kitap vard›.
yok” dedi... Askerlik dönüflü, bahçede çay içiyo- lar› da sakl›yor. Evindeki makara bantlarda Polis Biri Dostoyevski’nin “Ezilenler”i, biri Politzer’in
rum, annem “son kez bak, ev gidiyor” dedi. Sat- Radyosu’ndan kaydetti¤i sesler var: Deniz Gez- “Felsefenin Temel ‹lkeleri”, biri de ‹fl Kanunu...
maya karar vermifller. Üç otuz paraya satt›lar evi. mifl’lerin yakalanma haberi, ‘60 ihtilalinde Tür- Dönüp dönüp üçünü okuyordum. (gülüyor) Keli-
Rüyay› gördü¤ün gün?.. kefl’in konuflmas› falan... Evi bir tarih. ‹flte bu melerle acayip bir iliflkim var. Filmlerde altyaz›
Evet, o gün sat›fl karar› verilmifl... Benim bu tele- evin hikâyesi filme çekildi. Bina depreme dayan›k- okumak bile çok hofluma gider. (gülüyor)
vizyon ifllerine girme nedenlerimden en önemlisi l› olmad›¤› için boflaltmalar› lâz›m. Metrekareye Eski kitap satmaya nas›l bafllad›n?
o evi geri almakt›r. “Aliye”den sonra denklefltir- düflen a¤›rl›k çok fazla. Apartmandakiler “ev y›k›l- Liseden sonra bofl kald›¤›m dönem, bir film flirke-
dim paray›. Evi alan adam› buldum. Ankara’da, s›n, yenisi yap›ls›n” istiyorlar. Mithat amca imza tine girdim, ç›kt›m, Ana Britannica satt›m, o iflten
Gençlik Spor Müdürlü¤ü’nden biri. AKP Eyüp Bele- vermedi¤i için ev y›k›lam›yor. Filmde ben kap›c›y› de ç›kt›m. fiiddetli paraya ihtiyac›m olunca, Mah-
diyesi’nden oraya geçmifl. “Para sorun de¤il, iste- oynad›m. Bana ihtiyac› var, çünkü zab›talar “yükü mutpafla’da tiflörtçü bir tan›d›¤›mdan tiflört al›p
di¤inizi öderim, oras› do¤du¤um ev” dedim. Ver- hafiflet” diyorlar. Eflyan›n bir k›sm›n› kolileyip de- Teflvikiye’ye tezgâh açt›m. Teflvikiye Camii’nin du-
medi. Hâlâ duruyor, önünden geçip bak›yorum, poya indirece¤i için, her gün ç›kt›¤› rutin al›flverifle var›nda kitap-plak satan çocuklara zaten devaml›
baflkas›n›n oturmas›na dayanam›yorum. Hâlâ rü- gidemiyor, onun yerine ben gidiyorum. Muntaza- tak›l›yordum. Onlar kollad›lar beni. Güzel para ka-
yalar›ma giriyor. man piyango bileti ald›¤› bir büfe var. Büfeci kap›- zand›m, ama k›fl geldi. Ben de evdeki bütün plak-
c›ya, yani bana, bir deste eski bilet veriyor, “bun- lar› ve kitaplar› ç›kard›m; camide yer kalmam›flt›,
Nine Inch Nails - The Collector lar› amcaya götür” diyor. Eve gidip “eski biletleri yanan konservatuar›n önüne sergi açt›m. Sonra
(With Teeth) neden gönderdi, anlamad›m” deyince, “beni bir camiye yasak geldi, hepsi benim yan›ma geldiler,
Soundgarden filan m›? Güzel parça. tek o adam anlad›” diyor. (gülüyor) en k›demli ben oldum orada. (gülüyor)
Nine Inch Nails. Anlafl›lamad›¤›na üzülen, ac›l› biri mi? Ne tür kitaplar›n vard›?
Haa, eyvallah. Trent Reznor’u seviyorum. ‹nternet- Hay›r, ne özellikle övünüyor bundan, ne de kendi- Frans›z ‹htilâli’ne tak›kt›m, Rousseau’lar, Voltai-
ten son albümünü belefl indirterek “CD’ler satm›- ne ac›yor. 1950’den beri beraber yaflad›¤› normal re’ler, Server Tanilli kitaplar› filan vard›. Plaklar›m
yor, bat›yoruz” diyenlere güzel bir hareket yapt›. bir durum. Bence art›k tarih böyle yaz›lmal›. Kifli- da Sinatra’lar, Elvis’ler, Shakin Stevens... Hep
‹lk hareketi Radiohead yapm›flt›, Reznor daha da sel tarihler daha önemli. Mesela Reflat Ekrem rock’n’roll dinliyordum... O kitaplar›n öyküsü ko-
acayibini yapt›. Sanatta art›k alternatif ticaret fle- Koçu’nun kitaplar›... Zaten filmin ana hatt›nda Ko- miktir: Filozof Deniz’in annesi Vak›flar Genel Mü-
killerine bakmak lâz›m. çu’nun “‹stanbul Ansiklopedisi” var: Film boyunca dürlü¤ü’nde çal›fl›yordu. O zaman Fak-Fuk-Fon var-
fiark›n›n ad› “The Collector”. Senin oynad›¤›n eksik 11. cilt aran›yor... Mithat amca 82 yafl›nda, d›, ihtiyac› olanlara yard›m ediyorlard›. Deniz’in an-
➜37
Solda, “B›çak S›rt›” dizisinde Melisa Sözen’le; sa¤da Semih Kaplano¤lu’nun “Yumurta” filminde
nesi haber gönderdi, “Nejat’›n ihtiyac› var, gelsin, fiimdi oras› bir fasad gibi. O zaman yafl›yordu. ‹n- tirler, babama de¤il.
para alal›m ona” diye. Boyal› ayakkab›larla temiz sanlar da butafor sanki. Madame Tussauds mü- Demin Deli fieref’in ad› geçti. O kim?
çocuk olarak giyinip gittim. Hayat›m›n en güzel rol- zesindeki mumyalar gibi geziyorlar. Biz o zaman (gülüyor) Benim ustamd›r. Delidir, ama iyidir. Tefl-
lerinden birini kestim. Gerçekti, ama demek öyle tezgâh› kapat›r, ayn› k›yafetle akflam Pasha’ya gi- vikiye’de ilklerdendir. Asl›nda Manisal›. Orta-
güzel dramatize ettim ki, adam 100 lira verece¤i- derdik. S›n›fs›zd› durumumuz. Herkesle muhabbe- köy’de meydana yak›n bir yerde kitap, plak dük-
ne 500 lira verdi. Biz de Deniz’le paray› k›r›flt›k, timiz vard›. Oras› mahalleydi, flimdi de¤il. kân› aç›yor. Batt›ktan sonra Teflvikiye’ye geliyor.
direkt Kitap Fuar›’na gittik, bir sürü kitap ald›k, Kendinizi tam bir sahaf gibi hissediyor muydu- fieref death metal’e giden yolculu¤una cazdan
sonra Ses Tiyatrosu’na seks filmine gittik, ç›k›flta nuz? bafllad›. Benim için çok iyi bir müzik ö¤retmeni ol-
‹nci’den profiterol yedik, sonra evlere da¤›ld›k. O Sahaf de¤iliz, eski kitapç›yd›z biz. Recycle iflinde- du. Tezgâha plak geldi¤inde, yok Creedence Cle-
kitaplarla dört sene sonra tezgâh açt›m. (gülüyor) yiz. Sahafiyeden hiç anlamay›z. Asl›nda aralar›nda arwater Revival, yok Osibisa, “bunlar› mutlaka
‹lk kime ne satt›n, hat›rl›yor musun? eski Türkçesi olan bir tek ben var›m, ama yine de dinle” derdi. Türkiye’de kitab› en iyi bilen adamd›r
Hat›rlam›yorum. Muhtemelen Hüsrev ya da Hüse- anlamam. bence. Üstüne tan›mam. Bilerek de¤il, ama hep
yin, Hatemi’lerden birine satm›fl›md›r. Onlarla iyi Eski Türkçe nereden? do¤ru hislerle hareket eder. Sezgisel bir tüccar.
anlafl›yorduk. Kur’an kursundan. Ama her fleyi unuttum, çok zor Burnu koku al›r. “Seç al bir lira” yapt›¤›m›z kitap-
‹nsan Teflvikiye’de tezgâh aç›nca, müflterileri de okuyabiliyorum art›k. lar› çöpten toplar, befl-on liraya millete kakalard›.
ünlüler oluyor de¤il mi? Kur’an kursuna kaç sene devam ettin? Bir gün Gültepe’de bir k⤛t hurdac›s›na gidiyor.
Nuray Mert, Fatih Özgüven, Orhan Pamuk, Sabah Befl yaz falan gittim. Hatim matim ifllerini geç- Presin içine girip bir fleyler ar›yor. ‹çindeyken pres
gazetesi oradayken Çetin Altan çal›fl›yor, fark›nda de¤il, hâlâ ka¤›t topluyor. So-
gelir giderdi. Brecht, Marx’›n yabanc›laflma kuram›n› kap›c›ya nunda pres arkas›ndan vuruyor, uyan›yor ve ba¤›r-
Dizilerde oynamaya bafllay›nca, anlatabilen bir herif. Büyük adam. Brecht’e hâlâ maya bafll›yor, “durdurun, imdaat” diye. S›k›fl›yor,
müflterilerin artt› m›? ihtiyac›m›z var. ‹lk oyunu “Baal”i oynamak istiyorum. s›k›fl›yor, kaburgalar› çatur çutur k›r›l›yor. Haber
Yoo. Bazen yan›ma gelip “Siz geldi, Yedikule kemik hastal›klar› hastanesine git-
‘fiehnaz Tango’daki çocuk de¤il misiniz” derlerdi. tim yani. (gülüyor) Ezan da okudum, müezzinlik tik. Abartm›yorum, gözleri çizgi film gibi d›flar› f›rla-
“O olsam burada ne iflim var” derdim. (gülüyor) yapt›m. m›flt›. Sedyede ameliyata giderken eliyle metal
Tezgâhta dururken kitap okuyor muydun bir ta- Nas›l yani? iflareti yap›p ba¤›r›yordu. (gülüyor) Bir lâkab› da
raftan? Dedem mahallede sayg› gören bir insand›. Birkaç Dokuz Canl› fieref. Ya da Parkinson fieref. Bir de
Zor oluyordu. ‹lgimi çekecek çok fley vard› Teflviki- tane cami yapt›rma derne¤inin baflkan›yd›. Bazen fierefsiz fieref. (gülüyor)
ye’de. Türkiye’nin en kalburüstü caddesinde otu- imam› köyüne gönderir, “y›ll›k iznini yap, biz bura- Parkinson nereden?
ruyorsun ve Türkiye’nin en acayip k›zlar› geçiyor y› idare ederiz” derdi. Dedemle camiye giderdik. Parkinson diye grubu vard›. Bilsak 5. Kat konser-
önünden. Biraz onlara tak›l›yordum, gelip geçen Dedem imaml›k yapard›, ben müezzinlik. Çocuk leri efsanedir. Death metal çal›yorlard›. Geriye dö-
insanlar› seyrediyordum. Bay›l›r›m seyretmeye. sesimle. (gülüyor) ‘83’te Anadolu Lisesi’ne gir- nük vokalin, brütal vokalin kral›d›r.
‹nsanlar› seyretmek oyunculu¤unu da besledi meseydim, ‹mam Hatip yolcusuydum. Dedem Kitapç›l›¤a devam ediyor mu?
mi? çok istiyordu. Beni dedem büyüttü zaten. Babam Ediyor. Dükkân›, tezgâh› yok. Freelance yap›yor.
Çook. Son filmde yapt›¤›m kap›c›, Teflvikiye’den çal›fl›yor, annemin bir sürü ifli var, hep dedemin (gülüyor)
bir kap›c› mesela. Kap›c›larla aram›z iyiydi. Ald›¤›- elindeydim. Beni hâlâ mahallede dedeme benze- Senin de gitar çald›¤›n›, vokal yapt›¤›n› duyduk.
m›z bütün dergiler, kitaplar ilk önce onlara gelirdi.
‹fl iliflkimiz vard› yani.
Senden önce kimlerin tezgâh› vard› orada?
Sinan, Ferruh, Zihni, Güray, fiahin ve tabii Deli
fieref... Ço¤u üniversiteden arkadafl. ‹lk Beya-
z›t’ta bafll›yorlar. ‹lk nas›l Teflvikiye’ye geldiler, hiç
bilmiyorum. Önceleri s›rf pazar günleri bafll›yorlar,
sonra her güne yay›l›yor. Güzel günlerdi. Her gün
festival gibi geçiyordu. Komün yafl›yorduk. Aile ol-
duk, hâlâ da öyle. fiimdi Galatasaray’daki dükkâ-
n›n ad› asl›nda Teflvikiye’deki Tezgâh. “Teflviki-
ye’deki” üstte ufak yazar tabelada. Sinan (Dü¤-
meci) ve Ferruh’la (Okan) birlikte açt›k...
Zab›tayla aran›z nas›ld› Teflvikiye’de?
Fenayd›. Hep “kapat›n, kald›r›n bunlar›” diyorlard›.
Biz de direniyorduk. Fatma Girik zaman›nda cami
yasakland›. Mustafa Sar›gül zaman›nda da, dört
tane belediye kamyonuyla geldiler, her fleyi ald›-
lar. Hiç ellemedik. Oturduk, seyrettik. Bu iflin so-
nunun gelece¤i belliydi. Bizi koruyan kimse kal-
mad›. Çünkü Teflvikiye de çok de¤iflti.
Eskiden nas›ld›, ne de¤iflti?
38➜
Bir-iki denedim. Dinledi¤imiz müzi¤in o taraf›n› ve DJ bir arada yapacakt›m. Kerhanede geçe-
çok seviyorum. Müzik dinleyen herkes bir flekil- cekti. Kovboy filmlerinde müzikli kerhaneler gibi
de aktif hale geldi. bir yerde. Bir sürü dansç›. Anadolu’da bilinen
Daha ziyade punk tavr› gibi. çad›r tiyatrosu gibi olacakt›. Tiyatroyu hâlâ öyle
Bulundu¤um çevrede her tür fley dinlenirdi. Sa- bilirler Anadolu’da: “Ç›plak kad›nlar gelecek!”
dece Deep Purple’dan, Led Zeppelin’den gelen derler... Kirli bir fley yapmak istiyordum.
süzme rock’ç› de¤ildik. Genelde ‘80’leri hepimiz Yazd›¤›n oyunlarda Brecht’yenlik var m›?
yedi¤imiz, punk’› yuttu¤umuz için, onlar› eleye Biraz. Normal dramatik bir hikâye yaz›yorum.
eleye ve toplaya toplaya geldik. Hâlâ yelpazem Sonra o dramay› genellikle flark›larla k›r›yorum.
genifl. Bu ara evde devaml› Mezzo kanal› aç›k, Kabare çok güzel bir format benim için.
opera, klasik, dans, mans... Blues çok dinliyo- Neler yazd›n flimdiye kadar?
rum. Jeff Buckley, Ben Harper da çok seviyo- Marguerite Duras’n›n “Ölüm Hastal›¤›” diye bir
rum. Post-punk dinliyorum, New Model Army kitab› var. Oradan “Yaln›zl›kt›r Benim Gizli Sevgi-
hastas›y›m. Punk dedin mi, Sex Pistols Allah’t›r. lim” diye tek kiflilik bir oyun uyarlad›m. Sonra
Ya Clash? “Biz Zavall› Erkekler” diye bir fley yazd›m. Bir de,
Daha az severim. Bana melodik geliyor. Müzikte “Tuhaf fiehir Hikâyeleri” diye, kabareye benze-
melodiyi seviyorum, ama punk’ta de¤il. Punk k›r- yen alt› ayr› hikâye: Bir radyo DJ’i Tuhaf fiehir Hi-
s›n, döksün istiyorum. Anti-Flag güzel. kâyeleri adl› radyo program›nda hikâyeler anlat›-
yor, biz de onlar› sahnede canland›r›yoruz. Oyun-
Tom Waits - What Keeps Mankind Alive da hem kendi yazd›¤›m›z, besteledi¤imiz flark›lar
(Orphans: Brawlers, Bawlers & vard›, hem de Ibrahim Ferrer’den, Art Of Noi-
Bastards) se’dan bilinen birkaç flark›. Tam istedi¤ime ya-
Tom Waits mi? Kurt Weill bestesi gibi. k›n bir fleydi. Sonra “Cad› S›k›nt›s›” diye bir ab-
Evet, Kurt Weill bestesi, “‹nsan Neyle Yaflar”. sürd bir oyun oynad›k. Onu Aflk›n fienol yazd›.
“Üç Kuruflluk Opera”dan, Brecht. Anlay›fl›m›z yavafl yavafl bu son iki oyunda otur-
Hiç seyrettin mi oyunu? du. Daha bir fleyler denemek, dansl› bir fleyler
Seyrettim, okulda da oynad›m... Müflfik (Kenter) yapmak istiyorum. Ama ben dans etmem muh-
hoca da oynam›fl. Çok güzel oynad›¤›n› söyler- temelen. Gerçi “Atlar› da Vururlar”da hepimiz
ler... Ferhan fiensoy’un “Üç Kur-
flunluk Opera”s› da güzel bir versi- Fark›nda m›s›n›z, bu aralar Sakall› baya¤›
yondu. gündemde. Bir kriz oldu, herkes Marx kesildi.
Brecht ne zamana, nas›l girdi ha- Allah›n sopas› yok diye buna m› deniyor?
yat›na?
Lise Alman tedrisatl› oldu¤undan, Alman yazar- hayvan gibi dans ettik.
lara aflinayd›m. Konservatuara girifl s›nav› için Buradan veya yurtd›fl›ndan, ruhuna en yak›n
kimseden yard›m almad›m. Frans›z ‹htilâli’ne il- buldu¤un oyunlar, temsiller neler?
gim yüzünden, Wajda’n›n filminden “Danton’un Buradaki Tiyatro Festivallerinden birinde, ‹span-
Ölümü”nü biliyordum. Büchner’in kitab›n› da al- yollar›n Yllana Tiyatrosu’nun “Muu?” diye bir ifli
d›m. Bir tane de komedi haz›rlamak lâz›mm›fl, vard›. Sadece mim yap›yorlar, ama çok yaramaz-
sahaftan Brecht’in “Galile’nin Yaflam›”n› bul- lar. Onlar› takip ediyorum... Geçen sene bir ha-
dum. Oradaki bir flark›, Kopernik’in kuram›n› ber duydum, gitmeyi çok istedim: Stuttgart’ta bir
özetler. Çok güzel bir flark›d›r. Bir de Bob ekip var, “Das Kapital”i oyun olarak sahneye ko-
Dylan’›n bir boksör hakk›ndaki “Who Killed Da- yuyorlar. Nas›l yap›yorlar, çok merak ettim. Far-
vey Moore?” flark›s›n› fliir olarak haz›rlad›m. Her- k›nda m›s›n›z, bu aralar Sakall› baya¤› gündem-
kes s›nava Shakespeare’le, “Antigone”yle filan de. Bir kriz oldu, herkes Marx kesildi. Allah›n so-
gitmifl. Ben Büchner, Brecht, Bob Dylan... Zeliha pas› yok diye buna m› deniyor? (gülüyor) K›salt›l-
(Berksoy) hoca çok Brecht’yendir. Bana “kim m›fl Shakespeare Kumpanyas› diye bir grup var
bu?” falan diye bakt› herhalde, beni ald›, okul- ‹ngiltere’de. RSC k›saltmas›n› kullan›yorlar. RSC,
dayken de çok ihtimam gösterdi... 1930’lar Al- asl›nda Royal Shakespeare Company. Bunlar›nki
manya’s›, Brecht, Klaus Mann’›n “Mephisto”su, ise Reduced Shakespeare Company. Birbirlerine
bir sürü sanat ak›m›, dünya buhran›... O dönem- rakipler. Royal Shakespeare Company’nin gitti¤i
leri çok seviyorum. Brecht’in ilk oyunu “Baal”i kentlere RSC diye tezgâh aç›p bilet sat›yorlar.
oynamak istiyorum. Brecht’in epik olmayan tek Enayiler de yanl›fll›kla bunlar›nkine gidiyor. Tek
oyunu, anarflist bir flairin, flark›c›n›n hikâyesi. Bi- oyunda, iki saat içinde, Shakespeare’in bütün
seksüel, millete sataflan, kavgac›, acayip bir he- oyunlar›n› oynuyorlar. Birinci perde 37 oyun. ‹kin-
rif. Brecht hayat› boyunca dönüp dönüp tekrar ci perde “Hamlet”.(gülüyor) Seyredemedi¤im bir
onu yazmay› istemifl. Bir flekilde becerece¤im, oyunlar› var. Denk gelirse mutlaka bakmak lâ-
ya “Baal”i ya da ondan uyarlad›¤›m bir fleyi mu- z›m: “Allah’›n Yazd›¤› Bütün Kitaplar”. Fena dal-
hakkak yapaca¤›m. ga geçiyorlar. (gülüyor) Tom Stoppard’› çok sevi-
2009 ‹stanbul Bienali’nin ana temas› Brecht yorum. Tiyatro, f›rlamal›¤a çok müsait. Ben hem
ve “‹nsan Neyle Yaflar” flark›s›. Sence Brecht’i video, hem dans› denedim okulda. Nas›l yapa-
özledik mi? Bugünün dünyas›nda toplumsal bir r›m, nas›l ederim diye mevzuyu anlamama yara-
karfl›l›¤› var m›? yan laboratuar çal›flmalar›yd› onlar. Bu tip fleyleri
Brecht, Marx’›n yabanc›laflma kuram›n› kap›c›ya en iyi Baba Zula yap›yor.
anlatabilen bir herif. Büyük adam. Brecht’e hâlâ Baba Zula’y› bir tiyatro gibi mi görüyorsun?
ihtiyac›m›z var. Okuldan mezun olmufl çocuklar- Kesinlikle. O bir gösteri. Müzik de¤il. ‘70’lerdeki
la, yirmi kifli toplan›p “Üç Kuruflluk Opera” yap- bir ton fley, asit kafa hikâyeleri, renklerin de¤ifl-
may› düflünmüfltük. Almanya’daki Kurt Weill mesi, çiçek dürbünleri, belli imajlar, onlars›z bir
Vakf› çok ifl ç›kard› bafl›m›za. Oyunu oynamak konser düflünülemezdi. Konser demek flov de-
istiyorsan flu kadar nefesli gerekiyor, flu kadar mektir. Gösterinin her flekli benim için tiyatro-
yayl›, bilmem ne tipi orkestra... Etimiz ne, budu- dur. Söz olmas›na gerek yok. Bir fley anlat ye-
muz ne? Devlet tiyatrosu muyuz? Biz de vazgeç- ter. Büyük ihtimalle heavy metal’i sevmemin ne-
tik. Çok da güzel fikirlerim vard›. Canl› orkestra deni de o grotesk hal. Haraketler, makyajlar,
abart›... Hep maço derler, maço de¤il asl›nda. O kalm›fl, yanm›fl, ama bir kare foto¤raf ç›kt›. Tab para tuttum “Aflk ve Gurur”dan sonra. Hayalim
bir gösteri. Zaten en maço hareketi Jim Morrison ettirdim, gidip verdim. Bafllad› a¤lamaya. Krakow’a gidip Wajda’n›n okulunda tak›lmakt›. Ay-
yapt›. Ç›kartt›, sallad›, daha ne olsun. Ne vard› foto¤rafta? n› Müflfik hocaya gitti¤im gibi gidecektim. Waj-
Okuldaki hocalar›n aras›nda Müflfik Kenter’in ay- Bir balkondalar, abisi falan var. Renkli, ama baya- da’y› çok seviyorum; bana bir fleyler anlats›n, is-
r› bir yeri var galiba. ¤› eski bir foto¤raf... Bir gün benden sapan istedi. terse Lehçe anlats›n, bir flekilde bir fleyler ö¤reni-
Dedim ya, beni dedem büyüttü diye. Dedemin Haydaa! Gittim, evin bahçesindeki dut a¤ac›ndan rim, eflek de¤ilim ya. Böyle düflünüyordum. Okul
kopyas›n› Müflfik hocada gördüm. Aksi biri, can›n› bir “Y” buldum. Kaz›d›m, yapt›m, be¤enmedi. Erik aç›lana kadar paralar› yememek için Sinan’la an-
ac›t›yor bazen, ama bir yandan da sevdi mi sevi- a¤ac›ndan yapt›m, be¤enmedi. ‹ncir a¤ac›ndan laflt›m. Sinan’›n bir dükkân› vard›. Dedim ki, “ba-
yor. Özür dilemeyi bile ondan ö¤rendim. Hata ya- yapt›m, be¤enmedi. Be¤enmedi, be¤enmedi, be- na sigara, yemek, yatacak yer ver, Polonya’ya gi-
pard› ve koca adam gençlerden özür dilerdi. Çok ¤enmedi! En sonunda gittim, osuruk a¤ac›ndan dene kadar dükkânda çal›fl›r›m”. Depoda kal›yor-
iyi hocad›r. Hepimize usta oldu, bizi ç›raklar› ola- bir tane yapt›m, götürdüm, “tamam, bu” dedi. dum, dükkânda çal›fl›yordum. Ama sürekli senar-
rak kabul etti. Böyle sezgili, bu kadar ince bir in- (gülüyor) Herhalde sene ‘94 filan. On sene sonra yolar gelip duruyor dükkâna. Tomris Giritlio¤lu’nun
san hayat›mda görmedim. Datça’da evine gittim. Oturduk, çay kahve içtik. ne kadar ›srarc› bir insan oldu¤unu anlad›m.
Senin neler yapt›¤›n› takip ediyor mu? “Gel, bir fley gösterece¤im sana” dedi. Dolab› aç- Özer’le (K›z›ltan) tan›flt›m. Tan›d›¤›m dakika çok
Ediyormufl. Hiç sanm›yordum ama, ö¤rendim, ta- t›, sapan orada! ‹nan›lmazd›. sevdim. “OK” demifl bulundum. Polonya yatt›,
kip ediyormufl. “Gülbeyaz”a girdik.
Sana akl›ndan ç›kmayan, yolunu ayd›nlatan belli Kaz›m Koyuncu - Ella Ella Hangi dizide oynayaca¤›na, ekibi görünce mi ka-
bir nasihati oldu mu? (Hayde) rar veriyorsun? Rolün önemi yok mu?
Bir gün çok güzel bir fley söyledi. “Ne zaman ki Kaz›m de¤il mi? Dizilerde 500 bölüm oynam›fl›md›r, on tane de fil-
seni seyreden ‘siktir lan, bunu ben de yapar›m’ Nas›ld› muhabbetin Kaz›m’la? mim var. Dublaj yapt›m, palyaçoluk yapt›m, oyun-
der, o zaman iyi oynad›n demektir koçum!” Bu Çok içten bir herifti. Aram›zda n’aber, nas›ls›n fi- culu¤un her fleyini yapt›m. Art›k insan önemli.
çok güzel bir kerteriz... Oyunculu¤uyla bir kere bi- lan olmad›, bir anda yan yana geldik. Zu¤afli Be- “Gülbeyaz” bilindik bir hikâye asl›nda. Romeo ve
le övündü¤ünü görmedim. Biri övse utan›r, yerin repe’yi biliyordum, dinliyordum önceden. Bildi¤imi Jülyet! Bu kadar basit. Basit bir fleyi nas›l süsle-
dibine girer. Bana bir kere “aferin” dedi. O da bi- ö¤renince hasta oldu: “Sahiden biliyor musun?” yebilirsin? Sette e¤er iyiysen, insanlarla iliflkin gü-
rinci s›n›fta. Edirne’de turnedeydik, ben perdeciy- Hep “aktör bu, öyle fleyleri bilmez” denir. Ne ya- zelse, kameraya yans›yor. “Gülbeyaz” o yüzden
dim. Perde çekip, kapat›p aç›- tuttu. Böyle bir fleyi bir daha yaflayamam herhal-
yorum. Oyun bitti. Trakya Üni- Reklam, diziden daha dürüst. Televizyon, zaten mal de. Otuz kifli çal›fl›yorduk. ‹fl bittikten sonra çil
versitesi plaket verecek, Ho- satmak üzerine kurulu bir düzen. Biz de reklam aras› yavrusu gibi herkes evine da¤›l›r normalde. Gitmi-
ca’y› sahneye ç›kard›lar. Oyun- drama çekiyoruz. Gerçekten reklam çekelim daha iyi. yordu kimse. ‹çmeye devam. ‹çimizde paylaflmay›
culuk d›fl›nda sahneye ç›kmak- seven çok insan vard›. Bir de ortak bir düflman
tan nefret etti¤ini bildi¤im için, perdeyi ona göre pay›m yani, tam da artist de¤ilim. (gülüyor) Onun- yaratt›k kendimize. Yap›mc›y› düflman yapt›k. (gü-
ayarlad›m. Plaketi al›nca, t›r›r›t, hemen kapatt›m. la güzel zamanlar geçirdik. “Gülbeyaz”›n tutma lüyor) Bir tek fleye yan›yorum: Çok sözleflti¤imiz
Sonra yan›ma geldi, yanaklar›mdan öptü. “Aferin sebeplerinin bafl›nda Kaz›m’›n müzi¤i gelir. halde Kaz›m’la birlikte Hopa’ya gidemedik. Kaz›m
lan” dedi, “perdecilik çok zor ifltir”. (gülüyor) “Gülbeyaz” kaç›nc› dizindi? bizim kadar serseri de¤ildi. Fazla da içmezdi. ‹flini
Ama oyunculu¤uma hiç aferin demedi. Hep küfür Çokuncu, ama ikinci baflrolüm. ‹lk baflrolüm “Aflk seven, iflini yapan bir herifti. “Gülbeyaz”›n finalin-
etti. O bir serseri. Uslanm›fl olsa bile büyük bir ve Gurur“ diye bir fleydi. Yap›mc›s› BKM’ydi. Ora- de “Dido”yu Lazca söyledi. Lazca için biz bast›r-
serseri hâlâ... Bir gün, foto¤raf çekti¤imi ö¤renin- ya da Pentagram’›n yap›mc›s› olduklar› için gitmifl- d›k. fiark›n›n duygusu Türkçe de¤il dedik. Herhal-
ce, “bir makinam var, onu sana vereyim” dedi. tim. Pentagram’a albüm yapan, bana da kötü bir de televizyon tarihinde ilklerden biridir.
‘70 model bir Zenith makina getirdi. ‹çinde film fley yapmaz herhalde diye düflünmüfltüm. Biraz En son “B›çak S›rt›”nda yine arkadafllar›nla bir
40➜
arada tak›lmak için mi oynad›n? di¤imiz magandalar. Cep telefonundan birbirlerine Düflünmedim. Gelsin, bakar›z. Bana yak›flmaya-
O daha tasarlanm›fl bir çete ifli. Fikret (Kuflkan), bir fley gösterip horoz sesiyle ha ha ha diye gülü- ca¤›n› düflündü¤üm bir fley gelirse, normalinden
Mehmet (Günsur) ve ben, “üçümüz bir fleyler ya- yorlar. Filmlerdeki herifler gerçek. Bunlar onlar. çok fazla fiyat söylüyorum. Yok banka reklam›,
pal›m m›” dedik. Selim (Demirdelen) “yaparsan›z Ama acayip bir sistem kurmufllar. Her fleyi planla- yok Ülker reklam›, hiç umurumda de¤il. Patron
ben çekerim” dedi. Erol (Avc›, TMC’den) abi de m›fllar. Ya¤ gibi ifl yapt›lar... Emir büyük ihtimalle öyle olsun, böyle olsun, b›y›kl› olsun, solcu ol-
“ben size yapar›m” dedi. Hikâye arad›k, “B›çak beni kas›nt› biri san›yor ve uzak davran›yordu. Ya- sun, bana ne. Hepsi patron. Biz iflçiyiz, bize ne
S›rt›”n› sevdik. fiimdi belli bir lükse erifltim piya- n›mda bir flifle Jack Daniel’s vard›. Açt›m, içmeye patrondan.
sada, kelepçelemiyorlar art›k beni. Ben de bunu bafllad›m. Ona buna verdim. No Smoking’in bir Eskiden de böyle miydin? Gençken, Ferhan fien-
kullan›r›m. Kapitalizmi kullan›yorum. Elbette onlar numaral› adam› Nenat’la (Dr. Nelle Karajlic) kan- soy Akbank’a ç›kt› diye ya da Mazhar Alanson
beni kullan›yor ama, ben de onlar› kullan›yorum. ka olduk. O Nenat, ben Nejat. Herif Fenerbahçeli BP’ye ç›kt› diye sinirlenmedin mi?
Zordu, ama o noktaya geldim. ç›kt›. Biz içiyoruz, di¤erleri de a¤aca b›çak at›yor. Yok... Hiç düflünmedim öyle bir fley. Önemli
Bu k›fl dizi çekmedin. Teklifleri red mi ettin? Kafam güzel oldu. “Usta” dedim, “versene bir ta- olan paray› nereden kazand›¤›n de¤il, nereye
Evet. Çok teklif geldi. ne de ben atay›m”. Att›m, z›nk, sapland›. (gülü- harcad›¤›n.
Kaç tane? Yedi, on, on iki? yor) Emir geldi, sar›ld› bana. Kendi att›, ›ska geç- Bunu ahlâken daha m› do¤ru buluyorsun?
Fazla. Birine “hay›r” demek çok zor benim için. ti. Ç›kartt›, silah›n a¤z›na verdi, dan dan dan atefl Brecht’in bir laf›n› çok severim. Deminki flark›dan
Fakat daha ilginci var, insanlar “hay›r”› anlam›yor. etti. (gülüyor) bir laf: “Önce ekmek, sonra ahlâk”. Ahlâkç›l›k ya-
“Yapmayaca¤›m” diyorsun, “nas›l yani” diyorlar. Tabancayla m› dolafl›yor? panlara uyuzum. ‹nsan›n kiflisel bir ahlâk›n›n ol-
Param yok, çok zor durumda kal›rsam, bir sürü Y›lmaz Güney san›yor kendini. Y›lmaz Güney’in mas›n› çok de¤erli buluyorum.
dostum var, “birkaç bölüm sizin diziye gelebilir hayran› zaten... Biz oraya Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤› Chumbawamba bir flark›s›n› General Motors’un
miyim” derim. Girer ç›kar›m. 45 günden fazla bir ilan etmesinin hemen ertesinde gittik. Türkiye de üretti¤i Pontiac arabalar›n›n reklam›na satt›.
rolü tafl›yamam. hemen destekledi¤i için g›c›klar. Bunlar devaml› Sonra kazand›klar› paray›, General Motors’un
Bundan sonra sinemaya m› a¤›rl›k vereceksin? flark› söylüyor. Bir yandan kaçamak bana bak›- kirli çamafl›rlar›n› araflt›ran bir örgüte ba¤›fllad›.
Evet. Biraz da tiyatro. Alt› senedir bir fley yapm›yo- yorlar. Anlad›m ki Türklerle ilgili fena flark›lar. Süper hareket. Ver parçay›, kap paray›, sonra ge-
rum, tiyatroyu çok özledim. “Bana da ö¤retin, ben de söyleyeyim” dedim. çir heriflere. fiahane performans... Kapitalizmi te-
(gülüyor) Bir ara çekimdey-
Emir Kusturica & The No Smoking ken Emir’e bir telefon gel- ‘90’lar›n bafllar›nda çok e¤lendik. Biz asi de¤ildik, birileri
Orchestra - Was Romeo Really A Jerk di. Me¤er Chavez’mifl. bize özgürlük bahfletti, “aman bize bulaflmas›nlar, iflimizi
(Unza Unza Time) Reklam›n montaj›n› yapma- görelim” dediler. Susurluk’un bafllar›d›r o zamanlar.
No Smoking. s› gerekirken, çekimler bi-
Oynad›¤›n Mavi Jeans reklam›n› Emir Kusturica ter bitmez Venezuela’ya konsere gittiler. pemizden atmaya gücümüz yok. Yan yana gele-
çekti. Nas›l bir macerayd›? Kusturica’yla iliflkiniz sonra devam etti mi? lim, ba¤›ral›m, ça¤›ral›m, olmuyor. Bunu yapan
Enteresan. Atlad›k, Belgrad’a gittik. Özel jet falan. Yoo. Mesafeliyimdir. Emir’le de laubalilik yapma- abilerimizin hepsini k›rd›lar. Onlar da bizi k›r›yor
Sigara içebiliyorsun, içkini içiyorsun, flahane... Bu d›m tabii. Giderken “yak›nda görüflürüz” dedi, flimdi. (gülüyor) Olmay›nca baflka bir fley yapmak
arada bu olaydan on gün evvel, Savafl abiyle ge- “eyvallah” dedim, ç›kt›m... Ondan sonra burada lâz›m. Tyler Durden durumu. Tek kiflilik ordu. ‹çi-
yik yap›yorduk, “biz oran›n filmlerinde oynayama- ne haberler! Güya Gümüfllük’e gelmifl, senaryo ne gir, bombala, içine gir, bombala! Anarflidir bu
y›z, çünkü herifler sürekli göbek at›yor, biz a¤›r çal›fl›yormufluz Emir Kusturica’yla. (gülüyor) ifller: Baflka türlü olmayacak galiba.
oyuncular›z” diyorduk. On gün sonra gittim, göbek S›k s›k reklam teklifi geliyor mu sana?
att›m. (gülüyor) Çok gelmiyor. Gelse güzel olurdu. Az zamanda Mad Madame - La, La, La
Kusturica filmlerini sever misin? büyük ifller baflar›rd›k. (gülüyor) (Today’s Special)
Seviyorum. Son filmini sevmedim. Art›k hep ayn› Diziler hakk›nda bile ço¤u kez olumsuz aç›kla- Seattle’l› çocuklar... Alice In Chains’e benziyor...
fleyi yap›yor... Reklam filmi için Tuna nehri kena- malar yap›yorsun. Reklam› neden bu kadar sevi- Pearl Jam’a da benziyor. Kim bunlar be?
r›nda, orman›n içinde bir set kurmufllar. “Under- yorsun? Yaklafl, yak›nlara, buralara gel...
ground” filmindeki aday› yapm›fllar. ‹çlerine bir gir- Reklamda bir-iki gün çal›fl›yorsun, diziden bir-iki Buraya m› geleyim? Yoksa Duman m›?.. Gerçek-
dik, ooho, herkes kanka. Zaten komün yafl›yorlar- ayda alaca¤›n paradan daha fazlas›n› al›yorsun. ten mi?
m›fl. No Smoking elemanlar› içiyorlar, flark› söylü- Hiçbir fark› yok diziyle reklam›n. Reklam belki bi- 1996’da Kaan Tangöze ve Yakup Trana’n›n,
yorlar. ‹lk gün hava bozuk, çekim olmayacak, za- raz daha dürüst. Televizyon zaten mallar› satmak Mad Madame ad›yla, Seattle’da yay›nlanan bir
ten Emir de yok ortada. Bir ara, ö¤leden sonra üzerine kurulu bir düzen. Reklamlar için dizi yap›- toplama albümdeki flark›s›.
geldi. ‹lk söyledi¤i laflardan biri “buraya kapitalizm yoruz asl›nda. Reklam aras› drama çekiyoruz. Eyvallah... Ortaköy’de Flatline diye bir yer vard›.
hiçbir zaman giremeyecek”. Niye? “Çok tembe- Gerçekten reklam çekelim o zaman, daha iyi. Asl›nda biz Sis’e giderdik: Murat Çekem, Volvox
liz.” Eyvallah, tamam, bu da bizden! (gülüyor) Bil- Reklam›na ç›kmayaca¤›n bir ürün yok mu? falan, daha rock’n’roll, daha sevdi¤im bir so-
und’du. Sonra bunlar ortaya ç›kt›. Bunlara h›rka- pop-corn fleyler de lâz›m. Ama her zaman de¤il. de binalar bam güm diye patlamaya bafllar. ‹nsa-
metal derdik. (gülüyor) Aram›zda mesafe vard›. Bazen. (gülüyor) fiimdi “biz bunlar› nas›l dinliyor- n›n kendini patlatmas›ndan daha güzel bir fley
Ama Flatline öyle güzel bir yer oldu ki, acayip yer- duk lan?” diyorum kendime, Mötley Crüe, Poison yok. Baflkas›na fliddet uygulayaca¤›na, önce ken-
lerden acayip insanlar gelmeye bafllad›. Orada bir filan için. Ama bunu dedikten on dakika sonra dini tokatla, ondan sonra görelim. Hiç olmay› ka-
fleyler dönüyordu, k›zlar baflka türlü, o¤lanlar bafl- “bir Poison koysana” diyorum. O flark›lar›n flimdi bul edince, baflkalar›yla olan iliflkinde flahane bir
ka türlü... Cockroach ad›yla Kurban’c›lar da ora- bendeki karfl›l›¤›, o dönemleri hat›rlamak. yere geliyorsun. Ego iflleri zor ifller. Onlara biraz
dayd›. Mad Madame çok iyi gruptu. Duman da O flark›lar›n o zamanki karfl›l›¤›? sald›rmak lâz›m zülfikârlarla. (gülüyor) Benim lâ-
çok iyi. Türk rock müzi¤inde bir fleyi k›rd›lar. Se- TRT’de, Erhan Konuk’un “Pop Saati”nde, metal kab›m çocukken “Farketmez Nejat”t›. fiarköy’de
attle’l› çocuklar depresifti, arabesk de depresif. O ve rock gruplar›n›n konser kliplerinde, en önde amcamlar›n yazl›¤› vard›. Ablamla ikimizi zorla tati-
payday› birlefltirdiler. Evlere kaç sene sonra gitar k›zlar, memeler falan görürdük. “Kast ajans› lan le gönderirlerdi. Hiç istemezdik gitmeyi, annem
sesi girdi. fiimdi bütün gruplarda onlara do¤ru bir bunlar, film çekmek için ajanstan getirmifller, yok- yok, babam yok, amcamlar›n yan›na gidiyoruz, bir
e¤ilim var. Ama Duman bu ifli çok kalite yap›yor, sa imkân› yok” derdik. Çünkü ayn› dönemde bar- kenarday›z... Yolda lokantaya u¤rard›k: Ne yemek
sözleri de çok güzel. Di¤er gruplarda ayn› güzelli¤i lara biz de gidiyorduk, hiç k›z yoktu, askerlik flu- istersin? “Farketmez!” O¤lum bir fley söyle. “Far-
bulam›yorum. besi gibiydi. (gülüyor) Ama yurtd›fl›na bir ç›kt›m, ketmez!” Deniz subay› olmak, political science
‘90’lar›n bafllar›nda rock barlar ‹stanbul hayat›- evet, o k›zlar ordalar. okumak, tiyatrocu olmak. Farketmez abi!.. Manita
n›n bir parças› haline gelince, sen de oralar›n bir Burada o ortamlar her zaman daha maço oldu. gidiyor. Farketmez, gitsin! (gülüyor)
parças› oldun. Nas›l günlerdi o günler? Orada da buradaki gibi maçoluk var, ama ciddiye
fiöyle anlatay›m: Ben 1972’liyim. Bir gün biri ba- al›nm›yor. Herkes dalga geçiyor, dalga geçilen de System Of A Down - Aerials / Arto
na yafl›m› sordu. “20” dedim. “Kaçl›s›n?” dedi. dalga geçildi¤ini anl›yor, ama dalgaya devam edi- (Toxicity)
“72’liyim” dedim. “Sen 22 yafl›ndas›n o¤lum” yor. Ama burada her fleyi ciddiye al›yor insanlar. Ermeni o¤lanlar bunlar. Çok iyi grup be! Belçi-
dedi. O iki sene bende yok. ‘93-94’e tekabül Orada bu maçoluk komik bir tav›r. Kiflili¤ini bula- ka’da bir konserlerine gittim. Uçakta Metal Ham-
eden iki sene o kadar h›zl›yd› ki, o kadar e¤len- na kadar götürebilece¤in bir fley. Ergenlik duru- mer okuyordum, içinde bir röportajlar› vard›. Yeni
dim ki! ‹ki sene süren bir parti düflün! Dizide çal›- mu. Hâlâ devam ediyorsan, o fena. Mesle¤in mü- albümleri soyk›r›m üzerineydi. Türkiye’de bu kadar
fl›yorum, tezgâh›m flahane, okulum flahane, dev- zisyenlikse maçolu¤u oynuyorsun. çok seveni oldu¤unu bilseler ne yaparlar diye dü-
let tiyatrosunda oynuyorum, saçlar›m belimde, ‘87’de 15 yafl›ndayd›n. “Here I Go Again” klibin- flündüm. Konserde Türk bayra¤› aç›p sallamak is-
kendi evim var, 10 numaray›m, kimse bana dur de bir tane uzun saçl› adam, süper lüks bir ara- tedim: “Hey! Biz buraday›z be! Biz yapmad›k!”
demiyor... Ve ben orada uyand›m, 20’yi geçeli iki bada, bir Jaguar’da, 90-
sene olmufl! 60-90 bir hatunla birbir- Kapitalizmi tepemizden atmaya gücümüz yok. Baflka bir
Di¤er yandan, Türk popu da patlam›flt›. lerini götürüyorlar. O fley yapmak lâz›m. “Fight Club”, Tyler Durden durumu. Tek
O dönemde galiba herkes çok e¤lendi. Param›z adam gibi olabilece¤ini kiflilik ordu. ‹çine gir, bombala! Baflka türlü olmayacak.
yoktu, ama sosyete k›zlar›yla tak›l›yorduk. fiimdi mi düflünüyordun, yoksa
saflar belirleniyor. Art›k hep bir öteki var, beyaz ve tiyatro gibi mi geliyordu? Türk milliyetçisi metalciler System Of A Down’›
siyah var. O zaman öyle bir fley yoktu. Köprüalt› Herhalde flöyle düflünmüflümdür: Öyle bir manitay› hedef alan Anti-SOAD isminde bir internet sitesi
yanmadan evvel, orada otururduk: Kefller, üniver- götürmem için böyle biri olmal›y›m! Dizilerle mefl- kurdular. “Ermeni yalanlar›na inanma”, “Ülkene
site ö¤rencileri, sivil polisler, esnaf, bal›kç›lar, tu- hur olmadan çok önce ben buna erifltim zaten. küfür eden grubu dinleme” gibi sloganlar› var.
ristler... Kimse kimseye ne ifl yapars›n diye sor- Rock star gibi yaflad›k. Tabii Jaguar k›sm› hariç. Allah allah, haberim yok...
mazd›. Beraber içerdik, kasetler havada uçuflur- Saç yetiyor muymufl? Dünyada sa¤a göz k›rpan çok heavy metal gru-
du. Biz asi de¤ildik, birileri bize özgürlük bahfletti. Ço¤u zaman yetti. Saç, küpe, bitti yani. Baz›lar› bu oldu¤u gibi, bu müzik milliyetçilik ekseninde
“Aman bize bulaflmas›nlar, iflimizi görelim” dedi- dövmeye kadar götürdü ifli. fiimdi piflmanlar. Türkiye’de de çok ifl yapt›...
ler muhtemelen. Kim bilir o ara neler oldu, kimler (gülüyor) Hay›r, ben bunun canl› kan›t›y›m. Bir milyon tane
ne paralar kazand›, kimler kimleri öldürdü? Gü- Sende dövme yok mu? kavgaya girdim bu yüzden. Burada hiç milliyetçi
neydo¤uda savafl›n h›zland›¤›, uyuflturucudan bü- Yok, s›f›r. Oyuncu olaca¤›m için hiç dövme yapt›r- metalciye rastlamad›m, en az›ndan bizim ortamla-
yük paralar›n kazan›ld›¤›, Kürt ifladamlar›n›n vurul- mad›m. Belki ileride yapt›raca¤›m. S›rt›ma, iki kü- r›m›za girmediler. Güneydo¤uda bizden çok insan
du¤u y›llar. Susurluk’un bafllar›d›r o zamanlar. rek kemi¤inin aras›na, “hiç” yazd›rmak istiyorum. öldü. Ama zorunlu askerlikten öldüler, “ben milli-
Neyzen Tevfik’in “hiç”i mi? Erkan O¤ur’un “Hiç” yetçiyim, öldürmeye gidiyorum” falan demediler.
Deep Purple - Burn albümünde de “hiç, yoktan iyidir” yaz›yor... Faflistlerle çok kavga ediyorduk. 2 Temmuz
(Burn) Gene “Fight Club”tan örnek vereyim. Son sahne- 1993’ün gecesinde, Sivas’›n ertesinde, Teflviki-
Deep Purple. Vokalde David Coverdale var. 1974.
‹ki yafl›nday›m. Ne flahane! Aram›zda “Led Zeppe-
lin mi, Deep Purple m›?” geyi¤i vard›. Resmen
kavga sebebiydi.
Led Zeppelin mi, Deep Purple m›? Sen ne der-
sin?
“Coverdale’li Deep Purple” derim. Asl›nda Robert
Plant’in imitasyonudur, ama Plant bence çok 盤-
l›k at›yor, bu herif tufle vuruyor, bütün notalar› his-
sediyorsun, daha disiplinli.
Coverdale’i önce Whitesnake’le mi keflfettin,
yoksa Deep Purple’la m›?
Whitesneake’le keflfettim.
Sonra geri dönüp Deep Purple’la yapt›klar›n› din-
ledi¤inde, “adam me¤er eskiden neymifl, flimdi
ne hallere düflmüfl” demedin mi?
Demedim, çünkü beni meflgul edecek fleyler var-
d›: Tawny Kitaen mesela. Whitesnake kliplerinde-
ki dansç› k›z. Sarhofl ediyor insan›. Hepimiz “He-
re I Go Again” klibinden tav olduk. Bu müzi¤i niye
dinliyoruz san›yorsun? (gülüyor) Ben Roll’a da k›-
z›yorum. Politik içeri¤i olmayan bir müzik sanki
müzik de¤ildir gibi bir tavr›n›z var. Metal de yok
dergide. fiu son kapak (Motörhead & AC/DC ka-
pa¤›) biraz düzeltti aram›z›. (gülüyor) ‹nsan bazen
mânâs›z fleylere kapt›rabilir kendini. E¤lencelik,
42➜
ye’yi bast›lar. Otuz kiflilik bir grup, vurdular, k›rd›- Onu nas›l kabul ediyorlar? Buras› çok garip bir Buradan çok s›k›ld›m. Son befl senede saçmasa-
lar, gittiler. fieref’i öldürüyorlard›, öyle bir dayak yer. Soyk›r›m› kabul etmek bizim için çok sert. pan hastal›klar da geldi bafl›ma. Doktora gittim,
yedi ki, tan›nmamak için saçlar›n› ve kafllar›n› 1915’te yaflananlardan daha m› sert? Kabul et- “bir ilaç verin de geçsin” dedim, “kafay› de¤ifltire-
kesti, “The Wall” filmindeki Pink gibi oldu. Tez- mek ne kadar sert olabilir ki? ceksin” dedi. Kafay› burada de¤ifltiremem ki. Bu-
gâhta sopalar biriktirirdik, bize ne zaman dalacak- Ben kabul etsem, kimse kabul etmez. Öyle söy- rada yalanlarla yafl›yorsun. Gümüfllük’te insan
lar diye. leyeyim... Osmanl›’dan gelen “severiz ama döve- fazla yalan söyleyemiyor. Orada sahiden yalanc›-
System Of A Down, soyk›r›m›n kabul edilmesini riz” durumu bu: Alen’i severiz, ama onlar› öldürü- n›n mumu yats›ya kadar yan›yor. Bir fley söylüyor-
talep ediyor. Bu talebi nas›l karfl›l›yorsun? rüz! Daha geçenlerde Savunma Bakan› salak- sun, ertesi gün kahvede yalan›n ortaya ç›k›yor.
Neyi kabul edelim? Belki as›p kesmiflizdir, bura- saçma bir laf söyledi. (Vecdi Gönül: “Bugün Orada Yalanc› sadece bir lâkap, bir de Kabuklu
dan nereye varaca¤›z? System Of A Down’a anne- e¤er Ege’de Rumlar, Türkiye’nin pek çok yerinde diye biri var, sünnet olmam›fl, o yüzden lâkab› Ka-
leri babalar› bir fleyler anlatm›fl, ama onlar hiçbir Ermeniler devam etseydi,
fley yaflamad›lar ki. Halklar aras›nda bir husumet bugün acaba ayn› millî Gösterinin her flekli benim için tiyatrodur. Söz olmas›na
yok. Birinci Dünya Savafl›nda herkes birbirine bir devlet olabilir miydik?”) gerek yok. Bir fley anlat yeter. Büyük ihtimalle heavy
fley yapt›, bütün milletlerin tarihinde var bunlar. Demek ki adam içinde hâ- metal’i sevmemin nedeni de o grotesk hal.
Bunu büyütmemek lâz›m, konufltukça büyüyor. lâ böyle fleyleri yaflat›yor...
Sen de do¤du¤un evde baflkas›n›n oturdu¤unu Hrant Dink bir Anadolu milliyetçisiydi, onu da yok buklu. (gülüyor) Orada herkes birbirini biliyor.
görmek istemiyorsun. Onlar topraklar›ndan sü- ettiler... Müzik, müzik, hayat› çekilir k›lan tek fley Gümüfllük’te n’ap›yorsun?
rüldüler, öldüler. Bunu dile getirmesinler mi? müzik. Duduk girdi hayat›m›za, bundan daha gü- Duruyorum. (gülüyor) Kahvede okey, tavla... Üze-
Bence flu anda yap›lmas› gereken fley, el ele tu- zel bir fley var m›? rimde mahalle bask›s› vard›, “flu kazand›¤›n pa-
tuflmak. Sorunun bizde de oldu¤unu biliyorum. rayla bir fley al” diye. Sonunda bir ev ald›m iflte.
Mahalledeki herkesle kavgal›y›z: Bulgaristan, Yu- Bulutsuzluk Özlemi - Güneye Giderken Evi oyunevi yapaca¤›m, lang›rt, masa tenisi koya-
nanistan, Rusya, Ermenistan, ‹ran, Irak, Suriye... (Yaflamaya Mecbursun) ca¤›m. Pencerenin önüne de bir masa. Yeflilli¤e
Bir kendimize bakal›m. Bir yanl›fl›m›z›n olmas› lâ- Evet, güneye gitmek lâz›m... Bulutsuzluk Özle- ve denize bak›yor. O masada yazaca¤›m biraz.
z›m. Ama aç›kças› 1915’te olmufl bir fleyin bugün mi’nin özellikle “Uçtu Uçtu” kaseti flahaneydi, Kendi projelerimi yapmam lâz›m. Oyun, film, bir
bana iade edilmesini kald›ramam. Geçen sene “Hiroflima”y›, “Acil Demokrasi”yi ezbere söylerim. fleyler yazaca¤›m, çok özledim yazmay›. Burada
Kars’a, Film Festivaline gittim. Vali beni ve Erkan Nejat Yavaflo¤ullar› senin adafl›n. Nejat ne de- yazam›yorum, her fley bölüyor beni. Herkes “daha
Can’› “yoksullara kaz verme törenine” ça¤›rd›. mek? 36 yafl›ndas›n, erken de¤il mi?” diyor. Halbuki
“Sanatç› Nejat Bey, siz de bir fley söylemek ister ‹ki dilde iki ayr› anlam› var. Benim nüfus ka¤›d›n- tam zaman›. Köyün çocuklar›ndan biri oldum. Ye-
misiniz” denince, “flu s›n›r kap›s› aç›ls›n art›k” de- daki as›l ismim Necat. “Kurtulufl” demek. Nijat rel seçimlerden önce, kayd›m› kuydumu da ald›r›-
dim. Meflhurlara ve devlet büyüklerine özgü bu¤u- ise Farsça “soylu” demek. Bizimkiler bana bu is- yorum oraya. Burada bir oy ile orda bir oy ara-
Söylefli: Derya Bengi - Çi¤dem Öztürk
lu bir bak›fl vard›r. Vali, o bak›fl› yapt› ve gitti. Din- mi nereden koymufllar? Gayet basit: “Samanyo- s›nda çok fark var.
lemedi bile devam›n›. Kars’tan Ermenistan’›n ›fl›k- lu” filminden. (gülüyor) Dedem “Kur’an’da Nejat Geçmiflinde güney var m›? Otostopla filan
lar›n› görüyorsun. Ama oraya gidemiyorsun. Bu ifl- yoktur, Necat vard›r” diyor, nüfusa öyle yazd›r›yor. dolaflt›n m›?
ten nemalanan birileri var, bence diaspora deni- Araplarda Nejat ya da Necat k›z ismi asl›nda. Çok... Sinan’la bir sürü hikâyemiz var, yan ya-
len zengin abiler de bundan nemalan›yor. Sarp M›s›r’da Nejat Ali, Fas’ta Najat Aatabou gibi ün- na gelip yazaca¤›z onlar›.
kap›s›n›n aç›lmamas› onlar›n da ifline geliyor, sü- lü kad›n flark›c›lar var... Bir tanesini flimdi bizden esirgemezsin.
rekli soyk›r›m› dayat›yorlar. Ben atalar›m›n sorum- Allah allah... ‹lkokulda ismim Necat diye geçti. En güzelini anlatay›m o zaman. (gülüyor) Fatih
lulu¤unu üstüme almak istemiyorum. Çünkü o Ca¤alo¤lu Anadolu’yu kazan›nca, bakt›m ki Alman diye bir arkadafl›mla yola ç›km›flt›k, Kafl’tay-
ben de¤ilim. Ben sadece yan yana yaflamak isti- hocalar söyleyemiyor. C’yi J yap›nca sorun kalma- d›k. Pazar›n kuruldu¤u yere gidip otostop yap-
yorum... Efendim, ben size flu kadar›n› söyleye- d›. Böylece Alman hocalar vesile oldu, Arapça is- maya bafllad›k. Bir Honda Civic geçti, içinde
yim, bizim müzikte milliyetçilik olmaz. (gülüyor) mimi Farsçaya çevirdim. (gülüyor) Hollywood’a gi- iki k›z vard›. Önümüzden geçip gittiler, sonra
Youtube’daki Hayko Cepkin kliplerinin alt›nda, dersem söylemesi daha kolay. (gülüyor) z›zzzt, geri geldiler. Bizi ald›lar, 15 gün bera-
onlarca ›rkç› yorum var. Güneye gidiyorsun sahiden. Art›k Bodrum - Gü- ber dolaflt›k ve sevgili olduk. Her otostopçu-
Ona bakarsan, Çarfl›’n›n lideri bir Ermeni: Alen. müfllük’te mi yaflayacaks›n? nun rüyas›d›r bu.
➜43
tekleyen bir ifllevi vard›. Bir bütün-
KEREM KURDO⁄LU’NUN MÜZ‹KAL “DAVA”SI lü¤ü olan müzikal projelerde, sü-
reklili¤i olan bir sound vard›r bafl-
‘90’l› y›llarda “Haritadan Naklen Yay›n”, “V›nnlaman›n Bin bir Yolu”, “Everest My Lord”, “Fayton Sorufl- tan sona. Bizde böyle bir bütünlük
turmas›” gibi deneysel tiyatro projelerinin bayraktarl›¤›n› yapan Kumpanya’n›n kurucusu Kerem Kurdo¤lu, yok, eklektik bir yap› var. Bu eklek-
uzun bir aradan sonra, yeni bir toplulukla Garaj-‹stanbul Pro ekibiyle sahnelere döndü. Bir Kafka uyarlamas› tik yap›ya beni ‹mre ikna etti. Gerçi
olan “‹stanbul’da Bir Dava” müzikali aral›k ve ocak aylar›nda Garaj‹stanbul’da sahnelenecek. Yazar ve yö- ikna etmek için çok çaba sarf et-
netmen Kerem Kurdo¤lu’nun yan›s›ra, besteci ‹mre Hadi ve oyuncu Güvenç Da¤üstün’le konufltuk. mesi gerekmedi, bir-iki cümle ye-
terli oldu. (gülüyor) ‹stanbul’un kül-
44➜
“‹stanbul’da Bir Dava”n›n Garaj‹stanbul takvimi: 4, 5, 6, 12, 13 Aral›k ve 15, 16, 17, 22, 23, 24, 29, 30, 31 Ocak’ta, saat 20:30’da (www.garajistanbul.org)
Babylon’da bu ay hayli yo¤un. Garage-punk-blues ikilisi Üç y›lda üç k›tada 300’ün üzerinde ne¤inin temsilcisi grup, aflk flark›lar›n-
2 Aral›k, 20:00 Selim Sesler ‹sveçli Deltahead’in (kontrbasl›, gitar, konser vererek ne kadar s›k› kondis- daki yetkinli¤iyle John Peel’›n da gö-
3 Aral›k, 21:30 Anadolu Psychedeli- davul) y›k›c› flovlar›n› DJ ‹pek ‹pekçi- yonlar› oldu¤unu cümle âleme göste- züne girmiflti. Oyunu kendi kurallar›yla
ca: Osman ‹flmen o¤lu seçkisi perçinleyecek. ren Londral› ekibin iki albümü, sahne- oynamay› seven vokaldeki David Ged-
4 Aral›k, 21:30 Göksel Akustik Proje 18 - 19 Aral›k, 21:30 Wonderland fe- yi sirke eviren ç›lg›n bir gösteri adetle- ge’in kaptanl›¤›ndaki ekip, ‹ngiliz Top
5 Aral›k, 23:00 Nappy G. & Nickode- at. Hüsnü fienlendirici ri ve yetkinlikleri var. 40 tabelalar›na 18 single’› alt›n harf-
mus Present Turntables On The 20 Aral›k, 23:00 Infadels: Modern 22 Aral›k, 22:00 Wedding Present: lerle yazd›rm›flt›. Rock nam›na flimdi-
Hudson: ‹stanbul’da New York gece- rock dünyas›n›n en genç, en azg›n “George Best” adl› ilk albümleriyle ye kadar yapt›klar› her fley, orada bu-
leri tam gaz devam ediyor. Perküs- gruplar›ndan biri ‹stanbul’a düflüyor. sahalara ad›m atan post-punk gele- lunmak için yeter de artar.
yonda Groove Collective’den Nappy G 23 Aral›k, 20:00 Sulukule Roman Or-
The Wedding Present kestras›
ile pikab›n›n bafl›nda Nickodemus,
geleneksel mutfaklardan seçtikleri 24 Aral›k, 21:30 Baba Zula
tatlara funky Latin, Afro-Beat, hiphop 25 Aral›k, 21:30 Okay Temiz Oriental
soslar› boca ederek karnavalesk bir Wind
set ç›kartacaklar. 26 Aral›k, 23:00 Orient Expressions
6 Aral›k, 23:00 Shantel 27 Aral›k, 23:00 Loo & Placido:
10 Aral›k, 21:30 123 Mash-up incelikli bir zanaat. fiöyle dü-
11 Aral›k, 21:30 Bora Uzer flünün: “Britney Spears ve Amy Wine-
12 Aral›k, 23:00 Nil Karaibrahimgil house üst üste çal›yor ve kendinizi
17 Aral›k, 21:30 “Home Not Home”: dans ederken buluyorsunuz. Frans›z
Loo & Placido pop-punk DJ duo’su, kendi tabirleriyle
‹sveç’in “Kültürleraras› Diyalog Y›l›”na
Bant dergisi organizasyonuyla köprü “1999’dan beri müzi¤in can›na oku-
kuruluyor. Kad›nlar› merkezine alan yor”. “Punk’s not dead”i fliar edinmifl
öyküler ve kimlik kavram›n› dert edi- ikilinin Power FM’de yay›nlanan radyo
nen oyun, forum ve sergi gibi aktivite- programlar›n›n ba¤›ml›s› da gani.
lerle donat›lm›fl “Home Not Home”, 30 Aral›k, 21:30 7 Pink Floydlar ve 2
Babylon’da bir partiyle bafll›yor. Norr- Prenses
Infadels
da’yla aç›lan gecenin sahne trafi¤i 31 Aral›k, 22:00 Oldies But Goldies
46➜
SERGi
ETKiNLiK
Hafriyat ‹klim Zirvesi
“Hayalî siparifller üzerine çal›flan, aynen bir grafikerin müfl- Befliktafl Köyiçi Caddesi 10 numa-
terisi için bir iflaret tasarlamas› gibi toplumsal bask› alt›n- ra’da faaliyet gösteren Çad›r, küre-
daki bütün topluluklar için iflaretler tasarlayan” Extramüca- sel ›s›nma tehdidi alt›ndaki yerküre-
dele’nin ikinci k›sa filmi “Köle” 20 Aral›k - 3 Ocak aras›n- de bu gidiflle kültür-sanat etkinlikle-
da Hafriyat Karaköy’de... “‹ktidar, halk ve silahl› adam” üç- rine evsahipli¤i yapman›n mümkün
lüsünün ne menem bir iliflki içinde oldu¤una bakan Extra- olmad›¤›n›n fark›nda olarak 6 Ara-
mücadele, Cannes’da gösterilen “Pompa”n›n ard›ndan l›k’ta mücadele ruhunu yükselte-
müzikleri yine Baba Zula’ya teslim etmifl. Mücadelenin re- cek bir ‹klim Zirvesi’ne platform
sim ve heykellere de ifllendi¤i serginin ac›l›fl günü pikab›n oluyor. 12’de kitlesel bas›n aç›kla-
bafl›nda DJ Ken olacak. (www.hafriyatkarakoy.com) mas›yla bafllayacak zirvede sahne
önce aktivistlerin ve kampanya sözcülerinin. Animasyon ve
film gösterimlerinin ard›ndan Marsis, Beton Orman, King
Aksanat’ta “Metamorfoz” Seroman Reggae DJ Set, Sultan Tunç ve Dub Kurtulufl Ban-
Metamorfoz kadim bir kavram. Üstelik çok da dosu ve Iya Waves konserleriyle gecenin körü ayd›nlanacak.
Kafkaesk. Soludu¤umuz dünyan›n nas›l bir dönü- Greenpeace, Do¤a Derne¤i, Küresel Eylem Grubu, BAK, ye-
flümden, befleriyetin ne denli zor bir s›navdan fliller Partisi sözcülerinin kat›laca¤› zirvenin a¤›r topu tar›m
geçti¤inin kay›tlar›n› düflen sergide yer alan yap›t- politikalar›n›n birinci elden en güvenilir kayna¤›, Çiftçi Sendi-
lar Gregor Samsa’n›n ruhunu ça¤›r›yor, kendi va- kalar› Konfederasyonu baflkan› Abdullah Aysu.
rolufllar›m›z, pratiklerimiz üzerine de durup dü-
flünmek için... Farkl› co¤rafyalardan farkl› disiplin-
leri bir araya getiren sergi 20 Aral›k’a dek süre- “Troyal› Kad›nlar”
cek. Hamifl: 15-25 Aral›k aras›nda beflincisi dü- Küreselleflmenin dayatt›¤› iliflki biçimlerine, orta s›n›f›n halet-i
zenlenecek Akbank K›sa Film Festivali’nin progra- ruhiyesine, faflizmin ayak seslerine, ahlâkç›l›¤a, özgürlü¤e,
m› yak›nda belli oluyor. savafla, bar›fla, suç ve cezaya dair, ayk›r› yazar Mark Raven-
hill’in kaleminden, 16 k›sa, bir radyo oyunu ve bir epilogdan
oluflan 18 oyunu sezon boyunca izleyiciyle buluflturacak Dot
“‹nsan Halleri” Tiyatrosu. Tepebafl›’ndaki Bilsar binas›nda serinin üçüncü
Ergün Turan ve Süreyya Y›l- oyunu “Troyal› Kad›nlar – Dünyalar Savafl›” Murat Daltaban
maz Dernek’in sokaktan ge- rejisiyle ezber bozmaya devam ediyor. Gerçek yetiflkinler için
çenleri bir brandan›n önünde sert içerik! Gösteri tarihleri www.dotbilsarda.org adresinde.
anonimlefltirdi¤i “Biz” adl›
güçlü çal›flmas›yla S›tk› Köse-
men’in “ölü taklidi yapanlar”›
yan yana geliyor ve tesirli bir
okuma sunuyor. 52 parçal›k
“‹nsan Halleri” sergisi 25
Ocak’a dek ‹stanbul Mo-
dern’de görülebilir.
“Örtemeyen”
“Bütün k›vr›mlar›, gölgesi, s›cakl›¤›yla
bizi sarmalayan, bütün kullan›lm›fll›¤›y-
la, cennetten dünyaya kovulman›n, el-
MECMUA
➜47
K›RaaTHane
K›RaaTHane
ROLL K‹TAPLI⁄I
➜49
MATTHEW HERBERT GIANT SAND
MY BRIGHTEST DIAMOND
DAVID BYRNE & BRIAN ENO yapmayacaklar› fleyleri yaparak, kendi adlar›na ilginç
bir de¤iflimi baflarm›fl gibi görünüyorlar.
Everything That Happens Will Happen Today Aç›l›fl parças› “Home”, albümün genel rengini olduk-
(Todo Mundo) ça baflar›l› bir flekilde yans›t›yor: Ço¤u zaman sakin,
huzurlu, ama alttan alta güçlü ve dolu bir müzik.
Elektronik altyap› üzerinde asl›nda folk, country ve
gospel gibi tarzlar›n etkileri çok bariz bir flekilde his-
sediliyor. Arada “I Feel My Stuff” ve “Strange Overto-
nes” gibi parçalar ise ikilinin daha genç ve enerjik yü-
zünü gösteriyor bize. Belki güncel pop hitlerinden çok
farkl› de¤il yapt›klar›, ama tertemiz icralar› ve belki de
tecrübenin getirdi¤i rahatl›kla insana huzur veren par-
çalar bunlar. Zaten herhalde albümün en büyük özel-
li¤i de bu huzur faktörü olsa gerek. Albümün kapa-
¤›ndaki bilgisayar grafi¤i, flu ünlü bilgisayar oyunu
Sims’den kopyalanm›fla benziyor –Amerikan rüyas›-
n›n sembolü olabilecek güzellikte, idealize bir ev gra-
fi¤i, akustik gitar akorlar›n›n az ötedeki yemyeflil ova-
lar üzerinde uçufltu¤unu görebilece¤iniz türden bir
dünya. Tabii ki albümün daha rahats›z anlar› da yok
de¤il, ama bütünü dinledi¤inizde akl›n›zda kalan bu
oluyor. Bütün bunlar› düflününce, Byrne’ün yaflland›-
¤›n› ve ambient ustas› Eno’nun yoluna geldi¤ini de
20. yüzy›l›n müzik kahramanlar›n› sayarken Brian m›flt›. Ancak Byrne-Eno ortakl›¤›, Talking Heads’den düflünmemek elde de¤il. Y›llar önce sahnelerde ko-
Eno’yu anmadan geçmek mümkün de¤il herhalde. hem teknik hem de müzik olarak oldukça farkl› bir fla kofla flark›lar söyleyen David Byrne, bu sefer eski
Eno minimalizm ve ambient konseptiyle müzik dün- noktadayd›. “My Life In The Bush Of Ghosts”, bir foto¤raflar, deniz fenerleri ve nehirler hakk›nda flark›-
yas›n› ilginç yerlere çekmekle kalmad›, usta bir pro- yandan sample’lar›n ilk kez bu kadar yo¤un flekilde lar söylüyor...
düktör olarak yeteneklerini güncel müzi¤e yön veren kullan›ld›¤›, di¤er taraftan da Bat› pop müzi¤iyle Afri- Müzik endüstrisini de yak›ndan tan›yan bu iki usta
birçok grubun da hizmetine sundu. Zaten kendisini ka ve Asya müziklerinin yo¤un bir flekilde sentezlen- müzisyen, ça¤›n de¤iflen flartlar›na ayak uydurmak
esas olarak bir müzisyen olarak de¤il de, bir “müzik di¤i önemli kay›tlardan biri olarak zihinlere kaz›nd› konusunda çok baflar›l›lar. Albümü ilk olarak bir plak
yap›mc›s›” olarak gördü¤ünü söyleyebiliriz. Di¤er ta- (hatta öyle ki, günümüzde art›k flüpheli bak›fllar›n he- flirketi yerine do¤rudan kendi web sitelerinden
rafta David Byrne de belki çapraz kulvarda ilerleyen, defi olan “dünya müzi¤i” kavram›n›n ilk kez bu al- (www.everythingthathappens.com) yay›nlayan ikili,
ama ayn› derecede önemli bir müzisyen. 1970’lerde bümle kullan›lmaya baflland›¤› belirtilir hep). önce dijital sat›fllara a¤›rl›k vermifl ve oldukça da ba-
bafl›n› çekti¤i Talking Heads, 2000’li y›llar›n popüler Talking Heads’in “Remain In Light” albümünden son- flar›l› olmufllar. Web sitesinden albümü CD olarak da
rock gruplar›ndan Franz Ferdinand ve LCD Sounds- ra grupla yollar› ay›ran (ve akabinde U2’nun prodük- alabilmek mümkün; albüm, çok baflar›l› bir “deluxe”
ystem gibi isimlere ilham kayna¤› olmufl önemli bir törü olarak karfl›m›za ç›kan) Brian Eno ve günümüze pakette sat›fla sunulmufl. Kay›t sürecinin de (albüm
topluluktu. Rock’un “dans edilebilir” hale gelmesin- kadar solo çal›flmalar›n› sürdüren David Byrne, bu notlar›nda da belirtildi¤i gibi) oldukça modern bir fle-
de ve new wave gibi yeni bir ak›m›n oluflmas›nda Tal- önemli yap›t›n üzerinden y›llar geçtikten sonra bu, y›l kilde gerçekleflti¤ini belirtmeden geçmemek lâz›m bu
king Heads’in ve Byrne’ün katk›s› oldukça büyüktür. yeni albümleriyle tekrar bir araya gelmifl oldular. Düz arada. Brian Eno, yazd›¤› çeflitli müzikleri David
Bu iki önemli ismin bundan yaklafl›k otuz y›l kadar bir mant›kla 30’lu yafllar›nda tarih yazm›fl bu iki usta- Byrne’e gönderiyor, o da bunlar› dinleyerek sözleri ya-
önce bir araya gelmeleri ise “My Life In The Bush Of n›n 60’l› yafllar›nda ve geçen onca zaman›n biriki- z›yor, kay›tlar› paslaflarak albümü son haline getiri-
Ghosts” isimli önemli bir albümle sonuçlanm›flt›... miyle tekrar tarih yazmalar› gerekirdi denilebilir. Ama yorlar –fiziksel olarak pek bir araya gelmeden yani.
Eno ile Byrne’ün 1981 tarihli çal›flmas› “My Life In sonuç öyle “çok farkl› ve yeni” bir fley de¤il. Zira o Zaten Eno’nun bir müzisyen olarak sahnede yer al-
The Bush Of Ghosts”, asl›nda bu ikilinin ilk beraberli- aradaki otuz y›lda bu iki insan›n bafllatt›¤› fleyler üze- maya veya fiziken müzik yapmaya pek merakl› olma-
¤i de¤il. Brian Eno, daha öncesinde Talking Heads’in rinde öylesine yol al›nm›fl ki, art›k bunlar üzerine ta- d›¤› iyi bilinir, kendisi David Byrne’ün albüm turnesin-
art arda üç albümünde prodüktör olarak da yer al- mamen yeni bir fley söylemek kolay de¤il. Halbuki de de yer alm›yor. Harun ‹zer
52➜
Tarihçi: Uçsuz bucaks›z dedikoducu. Ermeni nas›l ac› çekerse Türk de ac› çeker. Saçma iflte, ama bunu bilemezdim o zaman. Bilemezdim flu Türk dedi¤imiz insan›n zor-
AMBROSE BIERCE, land›¤› yola sapan, kendi halinde, dünya tatl›s› bir biçare oldu¤unu. Ondan nefret etmenin, ayn› hamurdan ç›kma Ermeniden nefret
fieytan›n Sözlü¤ü etmeye eflde¤er oldu¤unu. Ninem de bilmezdi, hâlâ da bilmiyor. WILLIAM SAROYAN, Ermenistan’›n Evlad› Antranik
Dur biraz / Kap› çal›nd›, hay›r, telefon / Telefon kap› Bu ifller daima böyledir. En çok hataya düflenler, kendilerinden kudretlerinin üstünde fleyler isteyenler, kendile-
telefon / ‹kisi birden mi yoksa / Yoksa / Ne telefon rini oldu¤u gibi kabul etmeyenlerdir. Pascal büyük adamdan bahsederken, sadece iki uçta birden bulunmaz
ne kap› / Bir flimflek sesi hiç olmazsa ED‹P CANSEVER bu iki ucun ortas›n› da doldurur, der. AHMET HAMD‹ TANPINAR, Sahnenin D›fl›ndakiler
➜53
Fikirler arkalar›nda kendi kalabal›¤›n› isterler. Onu bulamazsa konuflan hür olmaz. Yüzünde gezginci bir adam hali; / Saz› ve heybesiyle,
AHMET HAMD‹ TANPINAR, Sahnenin D›fl›ndakiler
/ Küçük bir garaj kahvesinin önünde / Bekleyen biri
Teflhis: Hekimin hastan›n nabz›n› ve cüz- Hesaplanm›fl kusurda akl›n izi, gibi. / Ay dokunmufl omuzuna bir akflam vakti. /
dan›n› ölçerek ç›kard›¤› hastal›k tahmini kusursuzluktakinden daha derindir.
O günden beri bak›fllar›nda, / Bir otobüs
AMBROSE BIERCE HASAN AL‹ TOPTAfi,
fieytan›n Sözlü¤ü Harfler ve Notalar penceresinin h›zla geçifli. MET‹N ALTIOK
oldukça sakin kapan›yor. Komplike sözleri ve albümün kat etti¤imiz k›sm›n›n aksi-
KINGS OF LEON ne kula¤a çok iyi gelen vokaliyle, The Doors için “The End” neyse, Kings Of Leon
Only By The Night için de “Cold Desert” o olacak gibi gözüküyor.
(Sony-BMG) Grubumuz söyleflilerinin büyük bir k›sm›nda istedikleri gibi rahata erdikten sonra
Kings Of Leon, üç kardefl (Caleb, Nathan, Jared Followill) ve kuzenlerinden (Matt- çok daha iyi fleyler yapabileceklerini iddia ediyor. Davulcu Nathan Followill’in söy-
hew Followill) oluflan bir aile grubu. ‹simlerini kardefllerin babalar› ve büyükbabala- ledi¤ine göre, ne kadar çok çal›fl›rlarsa o kadar baflar›l› olabileceklerini fark etmifl-
r›n›n da ismi olan Leon’dan alm›fllar. Müzik camias›nda duymaya hiç al›flk›n olma- ler: “Eskiden denemiyorduk bile.” Onlar daha iyisini yapana kadar da “Only By
d›¤›m›z bir hikâyeleri var. Gezici rahip olan babalar› yüzünden çocukluklar›n›n tama- The Night” hepimizi idare eder do¤rusu. Esra ‹pekçi
m›n› göçebe olarak geçirmifller. Müzikal anlamda güneyli olman›n en büyük getirisi
country müzik sevgisi olmufl tabii ki. Ancak ‘98’ y›l›nda Tennessee’ye yerleflmele-
rinden sonra tan›flt›klar›, son albümlerinin de prodüktörü olan Angelo Petraglia, yö-
nelmeleri gereken istikametin rock’n’roll oldu¤una ikna etmifl onlar›. “Güneyli Stro-
kes”, hiç sevmedikleri, fakat onlar› en iyi tan›mlayan yak›flt›rma asl›nda.
Özlerini kaybetmeden, bol country sosuyla haz›rlad›klar› “Only By The Night” dör-
düncü albümleri. ‹smini Edgar Allan Poe’nun k›sa hikâyesi “Eleonora”dan alm›fl.
Bu sefer etkilendikleri gruplar aras›nda Crystal Castles ve My Morning Jacket gibi
onlar için oldukça ilginç say›labilecek adlar saym›fllar. Aç›l›fl parças› “Closer” bir
korku filmi soundtrack’inden ç›km›fl sanki. ‹lk single olarak seçilen “Sex On Fire”
ise bir Justin Timberlake parças› kadar iddial› ismine ra¤men al›flt›¤›m›z Kings Of
Leon sound’unda bir parça. “Use Somebody”de ‘80’lere kesin bir dönüfl yap›p
dönemin en popüler aflk parçalar›ndan birini dinliyoruz. Caleb Followill’in vokali ve
sadece “ooooaah” diyen koro bunu destekler gibi. Buradan sonra albümün tek
handikab›ysa vokal... Caleb Followill bazen sesini çok zorluyor, kendisiyle birlikte
sizi de yoruyor. 42 dakikal›k “Only By The Night”, “Cold Desert”la bafllad›¤› gibi
54➜
Yoklu¤un hiçlik oldu¤una inanmaktan daha büyük bir hata olamaz. Kürtçe, dedi anneannem, kalbin dilidir. Türkçe, müziktir. Bir Dikkat dikkat!.. 100. do¤um
‹kisi aras›ndaki fark bir zamanlama meselesidir. (Bu konuda hiçbir fley flarap deresi gibi akar, yumuflak, tatl›, parlak. Bizim dilimiz, y›ldönümünde William Saroyan
sergisi, 20 Aral›k’ta,
yapamazlar.) Hiçlik önce, yokluk sonrad›r. Bazen ikisi kolayca kar›flt›r›- diye ba¤›rd›, ac›n›n dilidir. Ölümü tatt›k hep; dilimizde nefre- Tophane’de, Tütün Deposu’nda
labilir: Kederimizin bir k›sm› da bundand›r. JOHN BERGER, A’dan X’e tin, ac›n›n yükü var. WILLIAM SAROYAN, Yaflayan ve Ölü aç›l›yor.
Nisa benimle konuflmuyor. Bendeki çocuklu¤uyla Ey tanr›m, bana güç ver, cesaret ver de seyredebileyim Hay›rseverlik dikeydir, afla¤›lar. Dayan›flma yatayd›r,
konufluyor yaln›z. HULK‹ AKTUNÇ, Bir Ça¤›n Yang›n› bedenimi, gönlümü i¤renmeden. BAUDELAIRE yard›m eder. EDUARDO GALEANO, Biz Hay›r Diyoruz
➜55
O N B E fi fi A R K I
JEAN-PAUL GOUDE’UN KALEM‹NDEN GRACE JONES lik, erkeklerden hofllanan erkeklerden oluflan bir ka-
58➜
la iliflkilerciyi tan›yordum, aç›l›fltan önünde yapt›klar›n› söylüyorlar... buk etki alt›nda kalabilirsiniz yoksa, kurmaya bafll›yor. “Dominatrix” du-
önce bana kap›lar› açm›flt›. Salo- Chris Blackwell’in fikriydi o. “Warm orijinal hali hemen bulafl›r... rumlar, malûm. “Konserinize gel-
nun ortas›nda durmufltum, mikro- Leatherette”in kapa¤›ndaki resmi O vakitler imaj›n›z›n erkeklerin gö- mek istiyoruz, en önde oturaca¤›z,
fonsuz bir fleyler okumufltum, bu kocaman büyütmüfl, “buna göre zünü korkutmak için oluflturuldu- kamç›lay›n bizi, üzerimize ifleyin!”
muhteflem eski tiyatronun inan›l- müzik yap›n” demiflti. Bafllang›ç ¤unu söylüyordunuz, öyle miydi Bilemiyorum, ben neysem oyum.
maz bir akusti¤i vard›. Kapanmas› farkl› olunca gidiflat da farkl›lafl›yor. gerçekten? Ben bir boksörüm. An›nda nakavt
üzücü bir olayd›, ama göze gelmiflti. Chris cover’lar çalmam›z› önermiflti. Esas olarak evet. Korkaklar›, her- ederim.
O günler ortada çok kokain vard›... Böyle iyi söyleyece¤imi biliyordu ga- hangi bir derinli¤i olmayanlar› ay›k- 1981’de, televizyonda talk-
Benim iflim olmuyordu ama. Favori liba. Sly and Robbie ikilisine gelin- lamak istiyorduk. Kitab›n kapa¤›n› show’cu Russell Harty’yi hakika-
maddelerimden de¤ildir. Ben zaten ce, onlarla her zaman gayet iyi ça- açmak cesaret ister, yaz›lanlar ga- ten nakavt etmifltiniz.
uçufltay›m, benim biraz daha sakin- l›flt›k. Benim albümlerimde çalmak- yet korkutucu olabilir. O kadar da O bir fley de¤ildi can›m.
leflmeye ihtiyac›m var. Ben daha zi- tan hoflland›klar›n› san›yorum, çün- korkutucu biri de¤ilim asl›nda, ama ‹fl hayat›n›n sonu olmad› m› olay?
yade hapç›yd›m. kü onlar› geleneksel Jamaika müzi- kendi bak›fl›m, kendi tarz›m var. Bü- Yok can›m. Daha da ün kazand›rd›
Quaalude? ¤inden ç›kmaya, daha deneysel bir yüdü¤üm y›llardaki, kilisedeki kad›- ona.
(sesini yükseltiyor, di¤er masalar- sound yakalamaya zorluyorum. n›n ikincil konuma itildi¤i duruma 2006’da BBC’de en flok edici talk-
dan bafllar çevriliyor) Quaalude’lara Reddetti¤iniz flark› olmufl muydu? tekrar düflemem. Ben Erkek Fat- show sahnelerinden biri seçildi o
bay›l›rd›m! En sevdi¤im oydu. Hay›r, hiç olmad›. Belki... “Ring Of ma’yd›m. Kad›n hâlâ orada ama. olay. fiafl›rm›fl m›yd›n›z?
Nas›l bir fleydi? Fire”. Universal sonradan yay›nlad› Çok da bir taraf›ma takmam hiçbir Bence herkes ona bir tane çakmak
Seksî bir fleydi. Düflürücü bir mad- onu. Tatminkâr gelmemiflti bana. fleyi, anlatabiliyor muyum? Bir er- istiyordu. Tabii flimdi izleyince
de de¤ildi. ‹nsan› azd›r›rd›, herkesi Chrissie Hynde sizin “Private Life” kek gibi dövüflmeyi, bir erkek gibi “manyak gibi görünüyorum” diyo-
sevmenizi sa¤lard›. ‹yi bir ecs- (The Pretenders’›n flark›s›) versiyo- oynamay›, bir erkek gibi sevmeyi rum. Çok yorgundum o programda,
tasy’ye yak›nd›r muhtemelen. nunuzu Almanya’da bir gece kulü- ö¤rendim. Çok da normal bir kad›n daha yeni uçaktan inmifltim. Bir
Art›k bu maddeye pek fazla rast- bünde dinlemifl ve “iflte bunu böy- say›lmayaca¤›m herhalde aflikâr. prova yapm›flt›k, kameran›n önünde
lanm›yor... le çal›n›p söylemeli” diye geçirmifl Eski kocam anneme flaka yollu ta- ya da ard›nda olman›n nas›l bir fley
Yok, bulunmuyor. Sebebini FBI’a içinden. k›l›rd›: “K›z›n›n nesi var böyle? Bir olaca¤›n› konuflmufltuk, ama prog-
sorun, eminim bir fikirleri vard›r. (盤l›k at›yor) fiahane! Chrissie’yi erkekle evlenmifl gibiyim.” ram bafllay›nca bütün konufltuklar›-
(gülüyor) fiimdi beni içeri alacaklar. severim. Söylemeden önce flark›la- Bu korkutucu imaj›n size yard›m› m›z uçup gitti, s›rt›n› bana döndü.
Sly and Robbie, “Warm Leatheret- r›n orijinallerini pek fazla dinleme- oldu mu, yoksa önünüzde bir engel Yorgun olunca biraz da hassaslafl›-
te” (1980) kay›tlar› esnas›nda, si- mifltim. Bir kere dinledim mi ta- mi teflkil etti? yorsunuz, sinirlerinize hâkim olam›-
zinle tan›flmadan önce, flark›n›n mamd›. “La Vie en Rose”u nere- Bunun üzerine pek düflünmedim. yorsunuz. ‹çimden “ben bir may-
provalar›n› sizin dev bir posterinizin deyse hiç dinlememifltim. Çok ça- Ben böyleyim. Beni görenler fantezi mun de¤ilim” diye geçiriyordum o
esnada. Kendimi kaybetmiflim. Bu-
“STUDIO 54 KEfiKE fi‹MD‹ DE OLSAYDI” D‹YORLAR. HERKES KEND‹ PART‹S‹N‹ KEND‹ gün olsa, Naomi (Campbell) ya da
Boy George gibi tuvalet temizletirler-
YARATMALI. fiAHSEN BEN‹M EN GÜZEL PART‹LER‹M O AN NEREDEYSEM ORADA OLMUfiTUR. di. Ama tek piflmanl›¤›m ona bir-iki
yap›lmas› imkâns›z zannedilecek bir hareketi yapan kavuflacakt›m –onunkine. Aylar boyunca gecelerimiz Bir hafta sonra Avrupa turnesindeydik. Bir böcekbi-
bir akrobat gibi görünmesini sa¤layacak bir illüzyon içkiye, sigaraya, dansa ve seviflmeye hasredildi. limci hassasiyetiyle hayat›n›n her aflamas›n› izliyor-
yaratan bir resim eskizi havas› yaratt›m. H›zl› hayat›na dair söylenenler hiç de yalan de¤il. dum. En minik hareketlerini kaydediyor, bütün yüz
Do¤al yeteneklerle kutsanmam›fl baz› dansç›lar›n Harika vakit geçiriyordum. hareketlerini inceliyordum. Grace bir saplant› halini
neden ayak parmaklar›n›n üzerinde balerinler gibi alm›flt›. ‹fl ve gündelik hayat tamamen iç içe geç-
durmaya çal›flt›¤›n› hep merak etmiflimdir. Bu handi- Güzel ve hayvan miflti. Heyecan vericiydi. ‹lk baflta konserler do¤aç-
kap› avantaja çevirmek varken, neden gönülsüzce Do¤rusunu söylemek gerekirse, Grace’in imaj›n› faz- lama gelifliyordu. Kahvalt›da verdi¤imiz karar› akfla-
e¤ilip bükülsün insan? Çekti¤im resim, bükülmüfl la geleneksel, basit buluyordum. Bana tutkular›n- m›na uyguluyorduk. Sicilya’da mesela, Prévert’in
bir aya¤›n klasik bir arabeski nas›l daha ilginç hale dan bahsettikçe, yanl›fl yolda gitti¤ine daha da kani “Les feuilles mortes”unun disko versiyonunu okuya-
getirebilece¤ini gösteriyordu –ayn› anda güzel ve oluyordum. Sonradan efsaneleflecek olan Studio cakt›. Ayaklar›n› kapatan uzun, siyah bir elbisenin
grotesk, ayn› Grace gibi. Onun bu foto¤raf›yla haya- 54’ün aç›l›fl›ndan önceki son provas›n› izlemifltim. içinde dimdik durarak, gerçekçi bir Frans›z flark›c› gi-
t›m yeni bir yola girdi. O âna kadar ifli hep hazz›n Grace dev bir kobran›n içinden ç›kacakt›, etraf›nda bi flark›ya a capella bafllayacak, kaydedilmifl müzik
önünde tutmufltum. fiimdi tersini istiyordum. Dile- modaya uygun davranmaya çal›flan Norma Kama- ona kat›lacak, elbisesini bafl›na kadar kald›racak ve
¤im yak›nda gerçek olacakt›, bambaflka bir ritme li’nin kreasyonuyla giyinmifl G-string’li dansç›lar ola- arkas›n› dönecekti. Patenler üstünde zarafetle geri-
cakt›. Dehflete kap›lm›flt›m. Grace daha iyisini hak ye do¤ru giderken, elbisesinin alt›ndan rüzgâr uçu-
ediyordu. Onu incitmek istemiyordum, böyle vasat flacak, sahnede bir yelken gibi süzülecekti. Turne-
bir performans› onaylamak da istemiyordum, çene- nin son dura¤› New York City’de, Roseland’deydi,
mi kapamaya karar verdim ve Studio 54’ün tarihî Cad›lar Bayram› gecesinde. Bu meflhur müzikhol,
aç›l›fl›n› bekledim. Her zamanki maiyetiyle onu yal- Studio 54 ve The Mudd Club’›n ard›ndan, New York
n›z b›rakt›ktan bir saat sonra, Grace kap›m› çald›. âleminde kilit bir roldeydi. Müzik endüstrisindeki
Gözyafllar› içindeydi. H›çk›r›klar aras›nda performan- kayda de¤er herkes o gece orada olacakt›. Güçlü
s›n›n ne kadar felâket oldu¤unu anlatt›. Hayal k›r›kl›- bir fikirle ortaya ç›kmam›z flartt›. Grace var›n› yo¤u-
¤›na u¤ram›flt›. Korkutucu ikon, diva, kül yutmaz nu döktü konsere. Cad›lar Bayram› iblislerin ve cad›-
parti k›z›, kollar›mda küçük bir k›z gibi a¤l›yordu. lar›n kutsand›¤› bir gecedir, günahkârca davranma-
Birkaç hafta sonra, bir filmin tretman›yla u¤rafl›rken, n›n özrüdür, herkesin kafas› iyidir. Bunun da ötesin-
bu projedeki müzik numaralar›ndan birini kendi flo- de, New York’un her bir köflesinden bütün gerçek
vu için “ödünç almaya” kadar verdi¤ini söyledi Gra- “drag queen”ler o gece orada olacakt›.
ce. Ricam onu rahats›z ettiyse, koreograf›n›n neler Akl›ma gelen ilk fikir konseri aç›khavada vermekti,
yapaca¤›n› merakla beklemeliymiflim. En kötüsünü West Village r›ht›m›nda, “et pazar›”n›n yüre¤inde.
ummufltum, yan›lmam›fl›m. Her tür humordan yok- Grace, geylerin volta att›¤› ve seks yapt›¤› yük va-
sun bir gösteriydi, “campy” mânâda bile. gonlar›n›n birinin içinden söyleyecekti. Ama mevsim
Peki madem Grace benim fikrimi kullanacakt›, ne- uygun de¤ildi, hava so¤uktu. Sonuçta, Roseland’in
den durumun ad›n› tam olarak koymayacakt›k? inan›lmaz kitsch’ini kamufle etmek için (bir Bette
Elefltirmenin ötesinde bir fleyler yapabilece¤imi gös- Midler veya Pointer Sisters konseri için daha uygun-
termeye de can at›yordum. Vazgeçmek için çok geç- du mekân) dok atmosferini oraya tafl›maya karar
ti, o da haz›r ve gönüllüydü madem, olaya yüzde yüz verdik, iskele ve bir sis bulutu dans pistinin üzerini
Jean-Paul Goude dahil olmaya karar verdim. kapl›yordu. Perdeyi devasa, sürgülü bir metal kap›y-
➜59
‹ki Jean-Paul Goude eseri: Solda “Gözden geçirilmifl ve düzeltilmifl Grace” (1978) ve “Grace ve hayalî ikizi” (1978)
flebilece¤inizi düflünüyorsunuz,
ama nihayete erdirdi¤iniz ifli al›yor-
lar ve de¤ifltiriyorlar. Bir albüm yap›-
yorsun, prodüksiyonunu de¤ifltiriyor-
lar. Bir resim veriyorsun, kafalar›na
göre de¤ifltiriyorlar. Tahammülüm
kalmam›flt›. Tamamen Jamaikal›
müzisyenlerle kaydetti¤im “Bullet-
proof Heart”› berbat etmifllerdi, be-
nim yapt›¤›mla alâkas› kalmam›flt›.
Müzik endüstrisiyle sürekli savafl-
mak zorundas›n. Ama bu, Davud’la
Calut’un savafl› gibi. Bütün ak›llar›
fikirleri single’da. Capitol’la olan an-
laflmam› hemen bitirmek için can
at›yordum. Kalbim k›r›lm›flt›. Sonra
bir albüm daha yapmaya çal›flt›m.
1994’teki yay›nlanmam›fl albüm
“Black Marilyn” mi?
Bütün albüm elimizdeydi, ama son-
ra ifli durdurduk. Dinlemeye dahi
dayanam›yordum. Sonra maddelere
iyice kapt›rd›m, her fleyi birbirine
SEKSTEN SIKILMAK K‹TABIMDA YAZMAZ. GEÇENLERDE ÇOK YAKIfiIKLI B‹R‹YLE TANIfiTIM, kar›flt›r›yordum. Uyuflturucu, uyar›c›,
ARIZA ÇIKTI. ‹K‹ KEREDEN FAZLA BERABER OLMAK ‹STEMEZS‹N. BEN ÜÇ KERE OLDUM AMA. yeni ç›km›fl ne varsa.
Gö¤üslerinizi açt›¤›n›z gerekçesiy-
tane daha çakmamak, en az›ndan gibiydi. fiimdi, evimde ayn› fleyi ya- Genellikle DJ kabinine kapan›yorum le Disneypark’lara giriflinizin ömür
sandalyesinden düflürmeliymiflim. p›yorum, müzi¤i koyuyorum ve bü- ve orada dans ediyorum. boyu yasakland›¤› do¤ru mu?
Disko müzi¤i size ne ifade ediyor? tün gece dans ediyorum, gün a¤a- 19 y›l önce fiilî olarak müzi¤i b›- Bilmem. Ama tabii ki o hareketi
Disko denen fley sonuçta dans mü- rana kadar! Zaman zaman kulüple- rakt›n›z. Endüstrinin sizi yedi¤ini yapt›m, zaten her zaman yapar›m.
zi¤i. Ad› de¤iflebilir, ama bu müzik re tak›ld›¤›m da oluyor, iyi bir DJ ol- mi düflünüyordunuz? Söz konusu olay Florida’da bir kon-
hep ayn› arzuyu duyurur: Dans et- du¤unda ya da çal›flmak için, ama Herkes öyle düflünüyordu. Plak flir- serde olmufltu, ama s›rf çocuklar
meyi. New York’ta garage dönemini çok zor oluyor, çünkü herkes yan›- ketleri yüzünden uzun süre müzik var diye de yapmam›flt›m. Üstümde
yaflad›m, tek kelimeyle fantastikti: ma gelip benimle konuflmak istiyor. yapmaktan so¤udum. Yarat›c›l›¤›n›z› bir Miyake gö¤üslü¤ü vard›. Konser
Herkes dans ediyordu, sanki ibadet Müzi¤e kendimi kapt›ram›yorum. konuflturabildi¤iniz bir noktaya eri- ilerledikçe ben yolculu¤a ç›kar›m,
la de¤ifltirdik. fiovun disko par›lt›s›ndan mümkün ol- kap›s›n› açt›¤› anda, müzik duruyor. Mekân zifiri ka- me” diye bahsetmeyi severdi.
du¤unca uzak, tiyatroya yak›n bir halde olmas›n› isti- ranl›¤a kesiyor, ölümüne kavgaya tutuflmufl iki vah- Bir sürü yeni projeyle meflgulken, haberler patlad›.
yordum. ‹ki küçük Hispanik boksör ringe ç›kar gibi fli hayvan›n korkutucu sesleri kapl›yor ortal›¤›. On Her ne kadar baba olman›n sorumluluklar›ndan ken-
ortaya gelirken, sahnenin iki yan›nda davulcular “uzun” saniye geçiyor ve ›fl›klarla müzik dönüyor. dimi çok uzak hissetsem de, babal›k fikri gururumu
konga çalacakt›. ‹ki hafifs›klet düflünün, ter içinde Kafeste kaplan yok art›k –sadece Grace var, flark›- okflam›yor da de¤ildi. Ama bu derecede büyük bir
kalm›fl, sert yüzleri deri kasklar›yla yar› yar›ya gizlen- s›na kald›¤› yerden devam ediyor, koca bir parça eti olay ifl planlar›m›zla pek örtüflmüyordu. Grace’in ye-
mifl, ellerinde eldiven, kamburlar› ç›km›fl, etraflar›n- çi¤nerken. ni albümünün tan›t›m›n› yapmas› mümkün olmaya-
da alâkas›z bir ortam varken dövüfle durmufllar. cakt›. Böyle bir durumda ne yap›l›r? Bebek do¤ana
Çok iyi gizlenmifl dört mikrofon nefeslerini yans›t›yor Kübist, androjen, modern kadar ifl bekletilir, en vahfli dedikodulara gö¤üs mü
ve davul ritmi nefeslerine uyuyor. Bence bu bir dans Bu do¤açlama geliflen kariyerin beni nereye götür- gerilir, yoksa bu yeni imajla insanlar›n karfl›s›na ç›k-
performans›ndan çok daha etkileyiciydi. Dansç›lar›n dü¤üne dair en ufak bir fikrim yoktu. Hem çok heye- mak göze al›n›r m›?
aksine, bizimkiler stilize hareketlerle boksçular› tak- can verici, hem sinir bozucuydu Grace’in konserleri- Çözümüm, “mega gebelik elbisesi”ydi. Bu elbise
lit etmiyorlard›. Boks yap›yorlard›. ni düzenlemek. Bir süre tam kontrol sa¤layabildi¤im çok güzel ve görkemli olmal›yd›. Ünlü illüstratör An-
‹ki büyük rüzgâr makinesi kullanmaya karar verdim, kendi alan›ma, foto¤rafa dönmeye karar verdim. tony’den geometrik bir elbise çizmesini istedim,
bunlar izleyiciye dönük olacakt›, ›fl›l ›fl›l spotlarla be- Ama ayn› zamanda, bir anda Grace Jones mitine Grace’in yüzü ve yeni siluetiyle uyum içinde olacak,
raber. Ifl›k rüzgãr›yla körleflen izleyici, tehditkâr silu- dönüflecek olan fleyi ilerletme zaman›n›n da geldi¤i- origami ve Kübizm kar›fl›m› bir kostüm olacakt› bu
etiyle Grace’in sahneye giriflini kaç›rmamak için göz- ni düflünüyordum. (Grace o s›rada sekiz ayl›k hamileydi). Elbise nere-
lerini k›sarak dikkat kesilmek zorunda kalacakt›. Grace’in geometrik bir yüzü vard›r, Afrika masklar› deyse üç metre uzunluktayd›, Grace dar bir plat-
fiark›n›n ilk akorlar›yla beraber, Grace nihayet ›fl›klar gibi biraz. Hemen göze çarpan elmac›k kemikleri iki formda duruyordu. Elbisenin etekleri bir buz bulu-
alt›nda, beyaz bir bornozla görünecekti. Yüzü kapflo- üçgen meydana getirir. Yüzünün fleklini vurgulamak tunda kaybolmufltu. Bu dev heykel tekerlekler üze-
nunun alt›nda gizlenmifl, flark› söyleyerek sahnede için kare biçiminde kestirdi¤im saçlar›yla, Afrika’dan rinde sahnede yavaflça kay›yordu, bir gölün üzerin-
bir gidip bir gelecek, sonra ilk bofllukta bornozunu esinlenmifl bir kübist heykel gibi olmufltu. Ayn› fleyi deki pusun aras›nda süzülür gibi. Sihirli bir fleydi...
atacak ve boksör flortuyla kalacakt›. Elleri eldivenli, sahnesine ve kostümlerine de uygulad›k. O aralar Grace, Afro-Amerikan güzellik anlay›fl›n›n klasik z›t-
kas›klar›nda bir kemer, sa¤l› sollu yumruklar ata- eski Japon filmlerini seyretmeye giderdim, onu Ja- l›klar›ndan kaç›n›yordu. Bir tarafta Siyah Amerikal›
cak, Muhammed Ali gibi dansedecekti. Mekân ç›ld›- pon dans› yapmaya ikna etme fikrim buradan do¤- prensesler (zengin, burjuva, jet-set bir az›nl›kt› bu)
racakt›. Gerçek bir dövüfl gibi. du. Herkes gibi hayk›r›p ba¤›rmak yerine, böylesine Paris’ten, Milano’dan al›flverifl yap›yor, Givenchy’den
Final için bütün beklentilerin ötesine gitmeliydik. Bü- agresif bir imaj› olan birinin sahnede bir geyflan›n giyiniyor, saçlar›n› Alexandre’a yapt›r›yordu. Di¤er
yük bir kafes düflünün, alt› bin delirmifl hayran›n küçük, k›r›lgan hareketleriyle yürümesini taze bir fi- yanda, kendilerini “gerçek” Siyah kad›nlar addeden
aras›na do¤ru ilerliyor. Kafesin içinde, kocaman bir kir olarak de¤erlendiriyordum. “gururlu k›zkardefller”, Afrika geleneklerinin verdi¤i
Bengal kaplan›. Gerginlik ve korku histeriye yol Dönüflümü çok baflar›l›yd›: Art›k s›radan bir disko esinle, etnik etkilenmeleri gelifltiriyorlard›.
açar. ‹zleyiciler birbirine sokulmufl. Birdenbire bir flark›c›s› de¤ildi, karizmatik prodüktör Chris Black- Grace’in do¤al ten rengiyle birleflen androjenisi kimi
spot Grace’i ayd›nlat›yor. Bir sehpan›n üzerinde dur- well’in belirledi¤i orijinal repertuar›yla dikkate al›nan müzik endüstrisi profesyonellerine çekici gelmiyor
mufl, kaplan gibi giyinmifl. fiark› söyleyerek afla¤› bir sanatç›yd›. En sevdi¤im parçalardan biri, Black- idiyse de, çok geçmeden fikirlerini de¤ifltireceklerdi.
inerken, kafese bak›yor ve kaplanla k›flk›rt›rcas›na well’e önerdi¤im Astor Piazzola’n›n “Libertango”su, Art›k, eflsiz güzelli¤i cinsiyet ve ›rk s›n›rlar›n› aflan,
göz göze geliyor. Güzel ve hayvan birbirlerinin gözle- Grace’e “I’ve Seen That Face Before” olarak uyar- tam anlam›yla modern bir yarat›, belli belirsiz korku
rinin içine bak›yorlar. Kaplan kükrüyor. Grace “Do lanm›flt›. Island Records’un kurucusu ve baflkan› salan d›flarl›kl› bir varl›k olarak görülüyordu.
Or Die” flark›s›n›n nakarat›yla cevap veriyor. Kafesin olan Chris, ikimizden “cennette yap›lm›fl bir efllefl- Jean-Paul Goude, “So Far, So Goude” adl› hat›rat›ndan
60➜
Yeni albümü “Hurricane”in kapa¤›ndan
di yaratmal›. fiahsen benim en gü- beraber olmak istemezsin. Ben üç kriz haberlerini izliyorum ve
zel partilerim o an neredeysem ora- kere oldum ama. (gülüyor) “ölen ölsün” diyorum içimden.
da olmufltur. Grace Jones’un bir günü nas›l ge- Zaten hiçbir fley gerçek de¤ildi
Buna yüksek sosyete ortamlar› da- çer? ki, bütün o paralar bir fanteziydi.
hil mi? Kendi bafl›may›md›r genellikle. Dar Ama sonuçta s›radan insanlar›n
Elbette. Onlar da e¤lenmeyi sever. bir arkadafl ve aile çevrem vard›r. gerçek paras›n› al›yorlar, bu da
Birilerinin onlara ayakkab›lar›n› ç›ka- Partimi de sahnede yapar›m. Turne- beni çileden ç›kar›yor.
➜61
ansiklopedi
b➜ c➜
için akl› devred›fl› b›rakmak istiyordu. Küçük
orguyla söyledi¤i flark›lar, aile hayat›na dair
anlatt›¤› küçük hikâyeler, alt›n› çizdi¤i ‹skoç
aksan›, kendisine Bertrand Russell’dan
Johnny Rotten’a, genifl bir hayran kitlesi ka-
BAAL CUTLER, IVOR zand›rd›. Van Morrison’la turlad›, Laurie An-
‹braniceden gelen Baal, kökeni dinî olmayan ‹skoç mizahç›, flair, flark›c›, çocuk kitaplar› derson taraf›ndan Meltdown Festivali’ne da-
bir kelime. Sayg›de¤er, efendi ve koca (zaten yazar›, radyo programc›s›, ö¤retmen; Britan- vet edildi, uzun y›llar John Peel’›n radyo prog-
ço¤u zaman koca ve efendinin eflanlaml› ol- ya’n›n yetifltirdi¤i en nev-i flahs›na münhas›r ramlar›n›n gediklisi oldu. Golf pantolonlar›n›,
du¤unu hat›rlat›yor) anlam›na geliyor. Sami kifliliklerden biri. bol rozetli flapkalar›, bisikletleri severdi. Gü-
halklar›n yaflad›¤› bölgelerden Kartaca’n›n da Amerika’ya gitmek isterken kendilerini ‹skoç- rültüden çok rahats›z oldu¤unu söylese de,
dahil oldu¤u Fenike topraklar›na, bütün Orta- ya’da bulan Do¤u Avrupal› Yahudi bir ailenin Alex Kapranos, Franz Ferdinand’›n bafll›ca il-
do¤u’da rastlanan bir isim. Baal tek bir tanr›- ferdiydi. Sanatsal güdülerini kardefli do¤du- ham kaynaklar› aras›nda onu gösterdi, plak-
n›n ad› de¤il, genel bir tanr› ad›, beraberinde- lar›n› Virgin, Rough Trade, Oasis’in de ba¤l›
ki s›fat hangi tanr›n›n söz konusu oldu¤unu bulundu¤u Creation gibi firmalar bast›. Bu
anlat›yor: Baal Markodes, kutsal danslar tan- acayip adam, 3 Mart 2006’da hayata gözleri-
r›s›; Baal fiamen, gökyüzü tanr›s›; Baal Bek, ni yumdu.
günefl tanr›s› ve en mühimi, Kartacal›lar›n
korkunç tanr›s› Baal Hammon... Her bölgenin
kendi tanr›s›, yerel Baal’i var.
Baal ‹.Ö. 3. bin y›ldan Roma dönemine kadar
etkili olan Sami kökenli bir kült. Baal’in ad›,
her ne kadar kendisi de ‹fltar gibi bir hermaf-
rodit olsa da, hep bir kutsal kad›n flahsiyetle
an›l›r: Astart, ‹fltar, Tanit (Flaubert’in
h➜
HAYDN, JOHANN MICHAEL
“Salambô”da anlatt›¤› Tanit)... Baal’in Bildi¤imiz Haydn, yani Joseph Haydn de¤il,
en önemli tap›na¤› Suriye’de bugünkü onun küçük kardefli. Babalar› müzik bilmese
ad›yla Homs’dayd›. Bu tap›na¤›n bafl de folk literatürüne hâkimdi, çocuklar›n› mü-
rahibi 218’de Heliogabal ad›yla Ro- zisyen olarak yetifltirdi. Michael’in sesi daha
ma imparatoru oldu ve dinini Roma- güzel bulunsa da, bestecilik hayat›nda abisi-
l›lara benimsetti. nin izini takip etti. 33 y›l boyunca Salzburg
Tanr›’n›n biricikli¤i fikriyle ba¤- flapelinde görev yapt›, verimlili¤i de burada
daflmad›¤›ndan Baal ‹ncil’de artt›. Daha çok dinî eserleriyle tan›nsa da,
mahkûm edildi. ‹ncil’de belli notalar›n› dünyevî konular için de düzenledi;
bir kimli¤i yoktur, ama Yahve koro çal›flmalar›na a¤›rl›k verse de, yayl›lar
halk›n› do¤ru yoldan ç›karan için de besteler yapt›, oda müzi¤ini ihmal et-
bütün “uydurma tanr›lar”› an- medi. Eserleri günümüze kadar ancak bir
latmak için kullan›l›r, “Yahve araya getirildi ve tasnif edildi. “Baflpiskopos
halk› Tanr›’ya s›rt çevirdi ve Ba- Sigmund ‹çin A¤›t” adl› eseri Mozart’›n “Re-
al’lere ve Astart’lara tapmaya quiem”inin bafll›ca esin kaynaklar›ndan biriy-
bafllad›” ifadesine s›k s›k rastlan›r. di. “Missa Hispanica”s›, koral kilise müzi¤i-
Yüksek tepelere yerleflik Baal tap›- nin nadide örneklerinden biriydi. Baz› eserleri
naklar›nda Baal ikonlar› ve heykel- ¤unda duydu¤u d›fllanm›fll›k hissine ba¤l›yor- Mozart ve abisi Joseph Haydn’›n hanesine
leri, Baal’in fallik simgeleri olan du. II. Dünya Savafl›’nda hava kuvvetlerine yaz›ld›, son y›llardaki araflt›rmalar bu yanl›fl-
sütunlar, ‹fltar’› temsil eden direk- girdiyse de dalg›n oldu¤u gerekçesiyle at›ld›, l›klar› düzeltti. fiark›c› Maria Magdalena
ler ve sunaklar bulunur. Buralarda Rolls Royce fabrikas›ndaki tecrübesi de stan- Lipp’le evlenen Haydn, 1806 y›l›nda, 68 ya-
erkek ve kad›n fahifleler cinsel aç›- dart bir iflte çal›flamayaca¤›n› anlamas›n› fl›nda öldü...
dan hizmet verir ve çocuklar›n kur- sa¤lad›. ‹lkokullarda müzik ve drama ö¤ret-
ban edilmesini gerçeklefltirirlerdi. meni oldu, bu sefer de müdürlerle ve ebe-
Tanr›lar da eninde sonunda ölü- veynlerle serbest stil yöntemleri yüzünden
yor. Ama içlerinde baz›lar› çok daha uzun sü- kap›fl›yordu. Yazd›¤› flark›lar› satmaya çal›fl-
re medeniyetleri etkileyebiliyor. ‹.Ö. 3000’den t›ysa da, çok geçmeden en iyisinin bunlar›
Romal›lara kadar kesintisiz hüküm süren Ba- bizzat okumak oldu¤una karar verdi. ‹lk albü-
al hiç flüphesiz bugüne kadarki tanr›lar›n en mü “Who Tore Your Trousers” 1961’de ya-
uzun ömürlüsü. Bugün de birçok FRP ve vide- y›nland›. BBC’de yapt›¤› programlar Beat-
o oyununda baflrolde. les’ç›lar›n da ilgisini çekti, kendisini “Magical
Brecht’in 1918’de, henüz 20 yafl›nda bir ö¤- Mystery Tour”a ça¤›rd›lar, Ringo Starr’›n tey-
renciyken yazd›¤› ilk uzun oyununda Baal, top- zesine afl›k olan Buster Bloodvessel rolünü o
lumd›fl›, alkolik, sefih bir anti-kahraman flair oynad›. 1967 tarihli “Ludo” albümünün pro-
olarak çizilmiflti. ‹lk defa 1923’te sahnelenen düktörüyse George Martin olacakt›. 1974’te
oyunu Brecht daha sonra k›smen de¤ifltirdi. Robert Wyatt’›n “Rock Bottom”una efllik etti,
1982’de BBC için sahnelenen oyunda Baal’i ‘70’lerde “Dandruff”, “Velvet Donkey”,
David Bowie oynad›, oyunda söyledi¤i befl “Jammy Smears” gibi bugün kült addedilen
flark› da “David Bowie in Bertolt Brecht’s Ba- plaklar kaydetti.
al” EP olarak bas›ld›, “Baal’s Hymn” ve “The fiiirlerini tamamen bilinçak›fl› yöntemiyle, akl›-
Drowned Girl” d›fl›ndaki üç flark› hiç CD’ye ve- na esti¤i gibi, mânâdan çok sese önem vere-
ya dijital ortama aktar›lmad›. rek yaz›yordu. Bir çocu¤un zihnine eriflmek
62➜
“Ressam›n Zaferi”, William Sidney Mount (1838)
i➜
vizyon filminde bafllad›, ertesi y›l “Perils Of du, Chicago Güzel Sanatlar Akademisi’nde
Gwendoline” adl› bir erotik-avantür filmde oy- okudu. Toplumcu gerçekçi Ben Shahn’›n
nad›. “Bachelor Party” filminde Tom Hanks’in asistan› olarak 1933 Dünya Fuar› için duvar
niflanl›s›yd›, 1986’da “Witchboard” adl› bir tasar›mlar›nda çal›flt›. II. Dünya Savafl› bo-
korku filminin baflrol oyuncusuydu. Liseden yunca Life dergisinin foto-muhabiri olarak ça-
‹NSAN NEYLE sevgilisi, Ratt gitaristi Robbin Crosby,
YAfiAR? Tawny’yi glam rock ortamlar›yla tan›flt›rd›, ba-
Say›n baylar, bize hep ders verirsiniz: z› Ratt albümlerinde kapaklar›nda ve grubun
“Aman, günah, ay›p, kötü, yanl›fl.” kliplerinde uzun bacaklar›yla arz-› endam etti.
Aç karn›na kuru ö¤üt çekilmez. 1987’de hayat›n›n ak›fl›n› de¤ifltirecek olan
Önce doyur beni, ondan sonra konufl. aflkla da tan›flt›: David Coverdale sayesinde
Sende göbek, bizde ahlâk nedense. Whitesnake’in en çok sükse yapan flark›lar›-
fiimdi bizi iyice dinle bak; n›n kliplerinde oynayacak, “Here I Go Again”,
‹ster flöyle düflün, istersen böyle: “Is This Love”, “Still Of The Night” derken,
Önce ekmek gelir, arkadan ahlâk. grubun en çok satan plaklar›nda tuzu biberi
Art›k vermek gerek, unutmay›n sak›n, bulunacakt› ve yüzünü bütün dünyaya tan›ta-
Tüm nimetlerden, pay›n› yoksullar›n. cakt›. Kitten’la Coverdale, 1989’dan ‘91’e,
‹nsan neyle yaflar? iki sene evli kald›lar...
‹nsan neyle yaflar: Ezip hiç durmadan. Bofland›ktan sonra televizyon âlemine geçen
Soyup, dövüp, yiyip yutarak insanlar›. Kitten, Amerika’n›n En Komikleri program›n›
Yaflayabilmek için hemen unutmal›, sundu, “Seinfeld”e, “Evli ve Çocuklu”ya, Tür-
‹nsanl›¤› unutmal› insan. kiye’de de gösterilen “Herkül”e konuk oyun- l›flt›. Time kapaklar› için Mao, J.F. Kennedy,
Kat› gerçek budur, kaç›n›lmaz cu olarak kat›ld›. Coverdale’den sonraki aflk Eugene McCarthy gibi isimlerin portrelerini
Kötülük yapmadan yaflanamaz. listesinde de Tommy Lee, O.J. Simpson, yapt›. ABD’ye dönüflünde serbest çal›flt›, rek-
Jerry Seinfeld gibi isimler vard›. 1997’de lam ifllerine imza att›, reklamc›l›k ve yarat›c›
Efendiler, bize ahlâks›z dersiniz, beysbol oyuncusu Chuck Finley’le evlendi, iki yazarl›k dersleri verdi. Prodüktör Norman
Kötü kad›n, utanmaz fahifle. k›zlar› oldu. 2002’de Finley’i topuklu ayakka- Granz’la dostlu¤u sayesinde plak kapaklar›
Aç karn›na suçlanmak hiç çekilmez, yapmaya bafllad›, özellikle 1940’lar ve
Önce doyur beni, ondan sonra söyle. ‘50’ler boyunca Count Basie’den Art Ta-
Sende flehvet, bizde edep nedense tum’a, Gene Krupa’dan Lionel Hampton’a,
fiimdi bizi iyice dinle bak; Stan Getz’den Ella Fitzgerald’a, pek çok caz
‹ster flöyle düflün, istersen böyle: büyü¤ünün plak kapa¤›n› dizayn etti. Bir süre
Önce ekmek gelir, arkadan ahlâk. aflk yaflad›¤› piyanist Mary Lou Williams’›n
Art›k vermek gerek, unutmay›n sak›n, plak kapaklar›n› da o süsledi. Eserleri çeflitli
Tüm nimetlerden, pay›n› yoksullar›n.
Whitesnake’in “Here I Go Again” klibinden
s➜
Yaflayabilmek için hemen unutmal›,
‹nsanl›¤› unutmal› insan.
Kat› gerçek budur, kaç›n›lmaz
Kötülük yapmadan yaflanamaz.
Bertolt Brecht (Türkçesi: Tuncay Çavdar)
SAMANYOLU
b›yla dövmek suçlamas›yla mahkemeye ç›kt›, Yazar›ndan (Kerime
Nadir) daha ünlü
k➜
üç gün sonra Finley boflanma davas› açt›.
2006’da evinde kokain bulundurdu¤u gerek- roman›n (Saman-
çesiyle hakk›nda dava aç›ld›, alt› ayl›k bir re- yolu, 1941) ikinci
habilitasyon program›na al›nd›. Ekim çevrimi.
2008’de VH1’da bafllayan Ünlüler Dr. Yönetmen ve se-
KITAEN, TAWNY Drew’la Rehabilitasyonda adl› bir reality narist: Orhan Ak-
‘80’lerde çok gönüller yakan, nice yeniyetme show’un konuklar›ndan biri de oydu. soy
o¤lan›n rock’n’roll’a bulaflmas›na sebep olan Oyuncular: Hül-
k›z›l dilber. Özellikle Whitesnake kliplerinde ya Koçyi¤it
boy gösterip çok insan›n gönlünü çeldi. Hele (Zülal), Ediz
ki “Here I Go Again”deki halleri unutulmazlar
aras›na çoktan girdi: Üzerindeki beyaz elbise-
si gür k›z›l saçlar›yla beraber rüzgârda savru-
lurken o da yatt›¤› yerde, arabalar›n üstünde
dansediyordu...
m➜
MARTIN, DAVID STONE
Hun (Nejat)
Tema flark›s›: “Samanyolu” (ancak filmde
Berkant’›n sesi yok)
Müzik: Metin Bükey Söz: Teoman Alpay
Filmden tad›ml›k bir diyalog:
Gerçek ad› Julie Kitaen. 1962 do¤umlu, Ku- Savafl sonras›n›n en göze çarpan illüstratör- Zülal: Nejat, sen y›ld›zlar›n isimlerini bilir mi-
zey Kaliforniyal›. Babas› bir neon levha flirke- lerinden biriydi, as›l olarak yapt›¤› plak kapak- sin? fiu say›s›z y›ld›zlardan meydana gelmifl
tinde çal›fl›yordu, annesi Miss San Diego gü- lar›yla meflhur oldu. ‹mzas›n›n bulundu¤u beyaz enli fleridin ad› ne?
zellik yar›flmas›nda Raquel Welch’in ard›ndan 400’ün üzerinde caz pla¤›, caz kültürünün Nejat: Samanyolu.
ikinci gelmiflti. 12 yafl›nda kendine Tawny de- yayg›nlaflmas›nda büyük bir rol oynad›, Mar- Zülal: Nereye gider bu Samanyolu?
meye bafllad›, isim üzerine yap›flt› kald›. tin’in çizgileri bu müzikle adeta bütünleflti... Nejat: Öyle bir ülkeye ki, orada yaln›z saadet
Oyunculu¤a 1983’te, “Malibu” isimli bir tele- David Stone Martin 1913’te Chicago’da do¤- vard›r.
➜63
Ay,
Blueberry Tepesi’nde
as›l› durdu
Louis Armstrong’un “Blueberry Hill”inden