Professional Documents
Culture Documents
ANADOLU YAYINLARI: 1 0
Bu kitap İshak Basımevlnde dizildi
basıldı ve ciltlendi. Tel 27 73 37
Kapak Konpozisyon: İso G rafik
V. i. LENİN'İN
HAYATI VE
FİLOZOFİK
EKONOMİK
POLİTiK
DÜŞÜNCESİ
Türkçesi :
Rasih Nuri İLE Rİ
Ul'lllVERSITı DE PA.815-K N.t.NTE8RE
rlı.ffttOfU -...... u
-.."'1&ft --....... ..
"onmeur le r�e1ı1ent,
et la vi• il 'mı bol!l!!le un1ve ..selle:ııent conrı•ı. 5es idees, qu'on leır
pertage ou non, eont ı!tutl1'!eıı dans les ıın1vere1t4s dıı r.ıonde en
tier. Cette etude fait par'ie ıle la cult•Jre. D'aille•ırs "1"" liv-e
a dejl &·ti! tr�ult l'lans plııe1eurs l:m":'Jes ;11 a foıırn1 pour ::ıoi
Sayın Başkan,
Henri Lefebvre
AÇIKLAMA
H. Lefebvre'in ((Lenin'in Hayatı ve Eserleri»
kitabının çevirisinden dolayı 1 4 Mart 1 969 günü
tutuklanarak Sağmalcılar Cezaevine, oradan da
Ankara Cezaevi 9. uncu koğuşuna götürüldüm,
sorgumdan sonra 26 Mart 1 969 günü tahliye edil
dim.
Davanın görüldüğü Ankara 3.üncü Ağır Ceza
Mahkemesi önce Sayın Avukatım ve dostum Halit
Çelenk'in bilirkişi talebini reddetti. Savunmanın ya
pılacağı gün ise bir ara kararı ile mahkeme reesen
üç kişilik bir bilirkişiyi tayin gereğini duydu.
12 Mart Faşizmi döneminde, kitapta suç un
suru bulunmadiğına değgin Sayın Profesör Mus
tafa Akdağ, Profesör Besim Üstüne! ve Doçent
Eralp Özgen'in verdikleri bilirkişi raporuna rağ
men Ankara 3.üncü Ağırceza Mahkemesi çoğun
lukla 142/I'den yedibuçuk yıl mahkumiyet ve tu
tuklama kararını 20 Ekim 1 972 günü verdi. Yargı
tay'ın 27 Aralık 1973 günlü bozma kararından 7
ay sonra 18 Temmuz 1974 günü tahliye edildim.
4 Kasım 1974 günlü, kesinleşen kararda ise : kitap
ta bizatihi suç unsuru bulunmadığı gerekçesi ile
KtTABIN İADESİNE karar verdi. ( * )
R.N. İleri
( * ) Dava dosyası ikinci cildin sonunda yayınlanacak
tır.
9
ÖN SÖZ
10
de bir kitap mahkum edildiği halde, bazen de baş
ka bir mahkemede en ateşli bir propaganda eseri
beraat etmekte ve artık basılabilir hale gelmekte
dir. Bunun yanı sıra polis uygulaması da, gerelc
toplattırılmış ve fakat sonradan beraat etmiş bu
lunan, gerekse toplattırılmadığı halde isim ben
zerliği olan kitaplar ayırt edilemediğinden, duru
mu büsbütün işin içinden çıkılmaz bir hale sok
/
maktadır. Anayasa Mahkememiz bilimsel eserler
de suç unsuru olamayacağına karar vermiştir, fa
kat bunun takdirini mahkemelere ve çoğu kez ta
rafgir bilirkişilere bıraktığından içinden çıkılmaz
çelişkiler doğmaktadır. Oysa, pek haklı olarak Al
man Federal Anayasa Mahkemesi hiç bir mahke
menin bir tezin bilimsel olup olmadığı hakkında
karar veremeyeceğini Karar'a bağlamıştır. Aksi
halde Galile davasında olduğu gibi <<dünyanın dön
mediğfo kararı gibi olaylar olağan olur.
* * *
11
dilin gerekleri dolayısıyla Türkçe karşılık aradığı
mızda birçok kelimenin tam karşılığı bulunmadığı
gibi, daha beteri değişik kelimelere aynı karşılık
bulunmaktadır. Bir kaç örnek vermek zorundayız:
12
manlıca yapıp bunları sonradan Türkçe'ye çevi
renler olduğu gibi, yayın evleri de son bir redaks
yonda yazarın, çevirenin dilini kendi dillerine çe
virmektedirler. Bu arada da mana ve anlam çok
defa değişmektedir.
Herhalde şunu unutmamalıyız ki, dilimiz ha
la oturmadığı gibi, bilimsel kavramların tam kar
şılıkları hala saptanmamıştır ve de okuyucular çok
kez kullanılan değimlerin ne anlama alındığını an
layabilecek anahtara sahip değillerdir.
Burada, bir bakıma çok daha önemli olan
sentaks, sözdizimi konusunun yarattığı güçlükle
ri bir tarafa bırakıyorum.
* * *
1
Dil biliminden gelen bu güçlüklerin yanısıra,
aynı derecede önemli bir sorun daha vardır. Le
febvre'in kitabını dikkatle okuyanlar bunun der
hal farkına varacaklardır. Kitabın (hikaye), olay
kısmı çok akıcı olduğu halde, felsefi ve diyalektik
kavramlar ve incelemeler kapsayan kısımları, söz
gelimi bir fren'e basılmış, tıkanmış gibi görünmek
tedir. Bunun nedeni, yazarın kavranması çok güç,
çok karmaşık kavramları bu kısımlarda açıklama
sında aranmalıdır. Bu kısımlardaki cümleler iki,
hatta üç kez okunmalı üzerilerinde fikir yürütül
melidir. Ve «frenlemenin» konunun kendi karma
şıklığından geldiği akıldan çıkartılmamalıdır. Ro
man okumakla, örneğin bir felsefe, ekonomi veya
fizik kitabı okumak arasında büyük bir fark ol
duğu, bu özel ve bilimsel konuları kavramak için,
bunlar ne kadar basitleşdirilmiş olsalar bile, bir
13
kültürün ve bir dikkat yoğunlaşması gayretinin
sarfedilmesi gerektiğini iyice bellemek gerekir.
* * *
14
G i R i Ş (1)
15
ne geçen - rahatlık ve umursamazlık ile karışık,
azıcık yukardan bakan bir tavırla, ondan söz etmek
veya söz edilmesini dinlemek güçtür. Üstelik, o,
öteki büyük devrimcilerden şu bakıma farklıdır ki,
- Robespier veya Baböf gibi - yenilmiş, amacına
kurban olmuş olarak ölmemiştir, ve fakat zaferinin
ortasında, iktidara gelmiş bir devlet reisi olarak
ölmüştür.
16
yüzden amacımız Lenin'in katıldığı olaylan anlat
mak değildir; kaldı ki, bu olaylara değinmemek de
elden gelmemektedir. Bu kitabımız yüz yılımız ta
rihinin bir el kitabının yerini tutamıyacağı gibi
özel konularda yazılmış incelemelerin de yerini ala
maz.
17
((marksizm - leninizmıı denmektedir, bu deyim
politika ve hatta felsefe günlük lisanına girmiştir.
Fakat ayrı bir deyimin var oluşu leninizmin mark
sizmle tıpatıp aynı şey olmadığını göstermek için
yeterlidir. Böyle olunca leninizmin marksizmden
hangi bakımlardan ayırt edildiğini ve «marksizm -
leninizmıı sözcüklerinin birleşmesinin neden yerin
de olduğunu göstermeliyiz. Bunu gösterebilmek
için bazen marksist teorilere dönmek ve onları ye
niden ele almak gerekecektir ki Lenin'inkilerle bağ
lantıları açıklanabilsin.
Çok defa, zannedildiğinin aksine, marksizm ile
leninizm arasında tam bir eklem bulmak kolay de
ğildir. Bu iddiamıza derhal örnek verelim. Marx'ın
kapitalizmi ve burj uva toplumundaki proleterya
nın durumunu incelediği için köylü sorunlarını blr
tarafa bıraktığı; bu konunun Lenin'de marksizme
oranla yeni ve büyük bir önem kazandığı, çok za
man söylenilmekte ve düşünülmektedir. Bu kanı,
Lenin'in marksizmi Çarlık Rusyası gibi geri kalmış
tarımsal karakterli bir memleketin ekonomik ve
politik tahliline uygulamasından doğmaktadır.
18
kendi ekonomik tahlilinin başlangıç noktası klasik
burjuva ekonomisi idi ve de toprak rantı teorisi Ri
cardo'nun eserinin temellerinden biriydi. Gençlik
eserlerinden Kapital'e kadar Marx'ın devamlı ola
rak toprak rantı teorisine değindiği ve ondan söz
ettiği görülmektedir, oysa bu teori köylü sorunla
rının tahlilinin temelini teşkil etmektedir. Fakat
Marx, ancak Kapital'in son kısmında kapitalist
toplumun tümünü ve bu toplumun çeşitli sınıf ve
tabakaları arasında «gelirlerin» dağılımını incele
mektedir. Ancak eserinin bu kısmında toplumun
fizyolojisini vermektedir, halbuki Ricardo onun sa
dece, - üstelik tamam olmayan anatomisini ver
miştir -. Marx toprak rantı teorisini yeni baştan
ele almakta, Ricardo'yu eleştirmekte ve kendi teo
risini sunmaktadır. Oysa Kapital'in bu kısmı ta
mamlanamamıştır; üstelik Kapital'in okurlarından
çok azı o kısma kadar erişmektedir. Okuyucuların
çoğu Fiatlar ve Gelirler teorisine ve onun ortaya
attığı sorunlara kadar bile gitmemektedirler. Lenin
ise bu sorunları ilk araştırmalarından başlıyarak
genel olarak çözümlemiştir. Lenin Marx'ın tamam
lanmamış eserinden hareket etmiş, ve tam olarak
Marx'ın onu bıraktığı yerden ele almıştır.
19
(3) . Toprak reformlarının yapılmış ve yapılmakta
bulunduğu memleketlerde, tarımın makineleşmesi
ve sanayileşmesine kooperasyon yoluyla (sosyalist
yoldan) girişildiği «az gelişmiş» denilen memleket
lerde, leninizmin sahip bulunduğu kesin etkinin
nedenlerini, Lenin'in bu tahlilleri vermektedir; bu
nu göreceğiz. Ancak bu önemli yön leninizmin. bir
tanımlamasını vermemektedir.
Leninizmi, tekeller kapitalizminin tahlili ola
rak tanımlamak şimdiden bile daha doğru olurdu.
20
ler; ve yine bazıları, Lenin ile beraber tekellerde
hem savaşa kadar gidebilecek şiddetli bir rekabe
tin unsurunu, hem kapitalizmin iç çözülüşünün be
lirtisini ve hem de (üretimin sosyal ilişkilerini de
ğiştirmek, ve sınıf olarak sayılacak olan burjuvazi
den üretim araçları mülkiyetini ve kamu işlerinin
yönetimini almak şartıyla) sosyalizme geçişin bir
olanağını görmekte idiler.
21
«Benim yeni olarak yaptığım şey şunları isbat
etmekten ibarettir:
1 - Sınıfların varlığı sadece belirli tarihi üre
timin gelişmesine bağlı şartlara bağlanrrıaktadır.
2 - Sınıfların mücadelesi kaçınılmaz olarak
proleterya diktatörlüğüne varır.
3 - Bu diktatörlüğün kendisi dahi, sadece,
bütün sınıfların kalkmasına doğru ve sınıfsız bir
topluma doğru, geçiş dönemini teşkil eder.ıı
Marx'ın bu yazısı Manifest'e açıklık kazandır
maktadır, Manifest'te sadece demokrasinin prole
terya tarafından ele geçirilmesi, işçi sınıfının milli
olarak egemen bir sınıf haline gelmesi söz konusu
dur.
22
1
yor. Bu devrim ve onu izleyen politik rejim önce-
den belirtilmiş şeyler değildir, bunların sınırlan
bulunduğu halde, bu sınırlar değişmez değillerdir.
Bunlar güç ilişkileri ve karşı karşıya bulunan sı
nıfların politik faaliyetleri ile bağımlıdır. Burjuv�
demokrasisi o şekilde derinleşebilir ki, işçi sınıfı
fının onun içinde gördüğü rol bu sınıfın kesin ildi
darının nüvesini taşıyabilir ve aynı zamanda bu
iktidarın elden gelebileceği kadar az şiddetli bir
uygulanışını sağlıyabilir. Böylece geçişin şekille:ı.i
bulunmaktadır; örneğin derebeyleri ve derebeylik
kalıntılarına karşı, çarlığa ve onu tutanlara karşı,
işçi ve köylülerin demokratik diktatörlüğü bunlar
dan biridir. Bu diktatörlük fiilen Ekim 1917'de köy
Jüleri temsil eden solcu Sosyalist - İhtilalci'lerin ka
tılmasıyla gerçekleşmiş ve bunlar Lenin ile birlikte
toprak mülkiyetini yok eden kararnameyi kaleme
almışlardır. Oysaki leninist programda topraktan
((eşitce yararlanma» ve köyün dar çerçevesinde
cctoprağın sosyalleşmesiıı ilkeleri yoktu, bunlar sol
Sosyalist İhtilalcilerin şiarlarıydı. Lenin, sonradan
daha açık olarak görüleceği gibi, sosyal ilişkilerin
ve onların gelişmesinin demokratik kapsamıyla
sosyalist kapsamını dikkatle ayırt etmekteydi.
Onun görüşüne göre, demokrasi ve sosyalizm bir
birini yok etmemekle beraber ve bunun sonucu ola
rak birinden diğerine geçişleri ve birincisinden
ikincisine bir gelişimi kapsamakla beraber uyum
halinde değildirler. Onların arasında karmaşık
(complexe) , diyalektik ilişkiler vardır, yani sorun
lar ve çatışmalar veya çatışma olanakları kap
sayan ilişkiler. Lenin'e göre, ccSol Sosyalist - İhti
lalcilerin» öne sürdüğü demokratik tedbirler; tica
ri üretim tabanı üzerinde bir burjuvazinin ve bir
23
kapitalizmin yeniden kuruluşunun olanaklannı
hazırlıyor ve hatta onu kaçınılmaz kılıyordu. Top
rak reformu, (yani millileştirilmiş toprağın köy
lülere süreli yararlanma şekliyle tekrardan dağıtıl
ması) , Rusyadaki mülkiyetin ve işletmeciliğin ya
pısını allak bullak ediyordu, ve fakat Lenin de
mokratik kapsamlı toprak reformunu sadece (ma
kineleşmiş, elektrikleşmiş) büyük sosyalist işletme
ciliğe doğru bir geçiş olarak görmekte idi. Bu dev
ölçüdeki değişim sırasında, zengin köylülerin top
rakları, (ki bu köylüler zaten az çok derebeylerinin
elinden alınan toprakları ele geçirmişlerdi) , bu kez
fakir ve orta köylülerin yararına istimlak edilme
liydi. Bu tedbirleri kabul etmeyen Sol İ htilalci-Sos
yalistler hükumet koalisyonundan çekildiler.
Lenin, bunun üzerine, «1918 yazında köyde pro
letarya devrimi başlamıştırn , diye yazdı.
Bundan böyle Rusya ve Rus halkı, leninizmin
yönelttiği ihtilalci bir girişim ve kendinden gelme
lik ile, derebeylerine karşı yönelmiş işçi ve köylü
lerin demokratik devriminden ; köy burjuvazisi da
hil olmak üzere, bütün burjuvaziye karşı, fakir
köylülerin ittifakı ve orta köylülerin tarafsızlığı ve
ya yardımıyla proletaryanın diktatörlüğüne geç
miştir (6) . Bu dönüşüm sırasında, burjuvazi dere
beylerle birleşerek şiddet teşebbüsünü eline geçirdi ;
bunun sonucu iç savaş ve dış müdahale oluşmuş
tur. Proletarya diktatörlüğünün son haddine kadar
24
sertleşmesi bu yüzden olmuştur: şiddete şiddet
ile cevap verilmiştir.
Ö rnek olarak, bir bakıma sırası gelmeden, 1917
- 1 918 yılları olaylarını ele aldık ki: önce Marx'ın
kendi ilan ettiği diktatörlüğün pratik koşullarını
önceden göremiyeceğini gösterelim ve hele aynı
zamanda Lenin'in politik görüşlerinin genel ola
rak sanılandan çok daha karmaşık ve daha kıvrak
olduğunu gösterelim. Lenin, demokrasi ve sosya
lizm - kanunilik ve baskı - reform ve devrim - poli
tik ve tarihi devamlılık ile ara kesikliği (inkita) ,
gibi çok defa birbirinden ayırd edilen kavramlar
arasında, fark gözetiyor ve fakat bunları birbirine
karşıt saymıyor, ayırmıyor. Onun görüşüne göre,
eğer teorik ilkeler ve belirli pratik amaçlar var
idiyse, aynı zamanda da somut durumlar vardi.r:
«Hakikat (verite) her. zaman somuttur»
25
tığı gibi, Lenin'in doktrinini, proleterya diktatör
lüğünün teorisi ve pratiği, stratejisi ve taktiği ola
rak tanımlayacak mıyız? Evet, bir noktaya kadar,
ve sadece bir noktaya kadar. Şu kayıtla ki prole
tarya diktatörlüğü bütün karmaşıklığıyla ve tarihi
oluşuma, somut durumlara bağımlılığı ile ele alın
malıdır. Şunu da kesin olarak eklemeliyiz ki Le
nin'in eseri bu politik yönü aşmaktadır, bu yön
onun metoduna bağlıdır ve fakat ona hükmetmez.
Lenin aynı zamanda bir filozof idi ; ve kanımızca
eserinin içinden geçen ve ona anlam veren ip ucu
nu felsefi düşüncesi vermektedir.
Lenin'in «Üslubu»
(8)
26
1
28
olan I. inci Enternasyonal'da marksizın Bakunin'
in anarşizmine karşı, Prudonculuğa karşı, Alman
ya'daki Ferdinant Lassal'ın taraftarlarına vb. ne
karşı tam bir başarı sağJıyamamıştır.)
Fakat Engels bu partilerde soysuzlaşmanın il�
belirtilerini görecek kadar yaşayabildi : oportünizm,
çeşitli uzlaşmalar, burjuva parlamentarizmi, mark
sist teorinin tahrifi, bölünmeler ve ayrılmalar, terk
ler ve gerilemeler ...
Leninizmden önce gelen, onun haberciliğini ya
pan, onu hazırlayan ve zorunlu kılan bu dönemi
çabukça gözden geçirelim.
Prusya ordusunun başarıları ve bu başarıları
izleyen Almanyanın (geç kalmış olan ve hızla olu
şan) sınai gelişmesi, 1 848 olaylarına karşı koyabi
len eski Almanyayı derinlemesine sarstı ; ve fakat
( ccaşağıdan gelmen cchalk'çan bir demokratik bur
juva devriminin başarabileceği şekilde) eski kadro
ların, derebeylik kalıntılarının yok edilmesi sağ
lanamadı.
Taşralı toprak beylerinin egemenliği, Bismark
hükumeti için dahi, dayanılmaz bir hal aldı. On
lara karşı bu hükumet bazı tedbirler aldı, fakat
bunlar yarım tedbirlerdi. Beylerin politik etkile
rinin sosyal ve ekonomik temelini, yani toprak
mülkiyetini, az çok, olduğu şekilde yerinde bıraktı.
Bu sırada burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki sınıf
mücadelesi sosyal ve politik hayatta ön alana geç
ti ve burjuvalarla taşralı toprak beyleri arasındaki
mücadelenin yerini aldı. Devletin ekonomik ve sos
yal temeli değişti; krallık uzun bir süre aristokra
siyi burjuvaziye karşı korumuştu, artık egemen
29
sınıfların tümünü işçi sınıfına karşı savunmak du
rumuna girdi.
Bunun sonucu, derebeylik özel haklarının ka
lıntıları (değişik paraları ve kanunları olan küçük
devletler, bunların dolaşım ve ticarette yarattıkla
ı'ı engeller vb.) ile pek uyuşmayan bir «bonapartçı
lıkıı kurulmuştu. Böylece, Prusya ve Almanya, Bis
mark bonapartçılığı şekliyle «yukarıdan bir dev
rim» devam ettirmişlerdir. 1 885'te Engels: «eğer
herşey yolunda giderse 1900 yıllarına doğru Prusya
ve Almanya Fransa'nın onlarca yıl önce bulundu
ğu noktaya erişecektir.» diye Alman'lara takılmak
taydı.
Bununla beraber, Alman işçi hareketi ( 1 1 ) bu
memleketteki yüksek teorik duyudan yararlanmak
taydı.
30
Alınan İşçileri: <<Almanya'nın sozum ona kül
türlü çevrelerinde kalmamış olan teorik duyuya sa
hip çıkmışlardı. Eğer daha önceleri Alnıan felsefe
si, özellikle Hegel'in felsefesi olmasaydı, Alman bi
limsel sosyalizmi var olmazdı. İşçilerin teorik du
yusu bulunmasaydı bunlar bilimsel sosyalizmi be
nimsiyemezlerdi.» (12)
31
hor görülmesini, hele fransız partisinin tutumu
dolayısıyle, güçlü bir şekilde eleştiriyordu.
Oportünistler ta o zamanlardan beri Marx'ın
ve Engels'in yazılarını özellikle ccGotha Programı
nın Eleştirisi» adı altında 1891 Şubatında ccVorwa.
erts»de yayınlanan cckenar notlarını» «hasır altı>ı
etmeye başlamışlardı.
Engels'in ölümünden az önce, 3 Nisan 1895 gü
nü, yazdığı bir mektupta Marx'ın Fransa'da Sıntf
Mücadelesi (1848 - 1850) hakkındaki yazılarına yaz
dığı ön sözün makaslanarak tahrifini protesto et;
mektedir; bu kesintiler politik oportünizmi kur
tarma çabasıyla yapılmıştı.
Böylece, on yılı aşan bir sürece, Engels ulus
lararası ihtilalci işçi hareketine ve özellikle alman
hareketine rehber olmaktadır. Onun zorlukları aş
masına yardım etmek umudunu taşımakta, fakat
en kötü muhalefet oyunlarıyla karşılaşmaktadır.
Engels ölüyor. Öldüğü anda Lenin'in çarlık
Rusyasındaki eseri ve eylemi başlamaktadır.
XIX yüzyılın sonuna doğru ve XX. inci yüzyı
lın başlangıcında, Bismark bonapartçılığı yok ol
duktan sonra ve fakat İmparatorluk Almanya'sının
ve doğan alman emperyalizminin çerçevesi içinde
Alman Sosyal-Demokrat Partisi dev seçim başarı
ları sağladı. (1903 seçimlerinde, 13 seçim bölgesin
de Sosyal-Demokratlar salt çoğunluk sağlamışlar
dır, yani oyların % 5 0 sinden fazlasını; 46 seçim
bölgesinde de % 40-50 miktarlarında oy almayı ba
şarmışlardır) .
Bunun üzerine Almanya'da sonradan çelişkiler
32
haline gelecek olan zıt yönlü eğilimler beliriyor,
derinleşiyor ve açığa vuruluyordu.
Bu eğilimleri bilmek gerekir, çünkü bunlar di
ğer memleketlerin devrimci hareketlerinde de be
lireceklerdir; ve leninizm onlara karşı, cctümüne
karşın mücadelede şekil bulacaktır. Lenin fransız
işçi hareketinde beliren benzer eğilimlere karşı an
cak bir fırsatı düştükçe tartışmaya girişmiştir. Bı:.i
yük hayalci sosyalist'lerden sonra Fransa teorik
araştırma bakımından hiç bir zaman parlak ör
nekler vermemiştir. Bu memleketin işçi hareketi
nin, Lenin'e göre, iki büyük zaafı olmuştur: soyut
cümleler kullanmak, solcu devrimci gevezelik; bu
zaaflar aynı kapıya gelmektedir. Durmadan artan
bir önemle ortaya çıkan yeni sorunları açıklıkla
çözümlemeye uğraşan hiç bir doktrin bu memle
kette ortaya atılmıyordu.
Batı sosyalist partilerinin tam böyle başarılar
kazandıkları sırada, - Lenin'e göre - yeni bir ta
rih dönemine girilmekteydi ; ve fakat bu dönem
Batı sosyalistlerinin, gelişme, evrim, sırf parle
mento yoluyla sosyalizme varma, hayallerine ka
pılarak sandıkları şekil ile değil, bambaşka bir yön
den oluşmaktaydı.
Batı teorisyenleri, heyecan duyarak bir ışık ve
gelişme dönemine girildiğini sandıkları halde, Le
nin aksine, Avrupada Paris Komününden beri, aşa
ğı yukarı aralıksız olarak bir karşı devrim devre
sinin süregeldiğini ilan etti. (İki Taktik, I, S. 430)
ccUluslararası gerilimn in ilk belirtileri xx. inci
Yüzyılın başında görülmeye başladı. Dünya sava
şına doğru gidiliyordu; bu savaş II. Enternasyona-
33
im liderleri tarafından bir <cbanş aracı» (sadece
barış, devrim değil) olarak tanımlanan Enternas
yonalin yıkılışına sebep olacaktır. Lenin için ak
sine, bu ccgerilim» ler bir devrimler döneminin ha
bercileridir. O, olayları bu yönden inceliyecektir ve
tahlilini emperyalizm teorisini vermekle tamamlı
yacaktır; bunu yaparken, usanmadan, marksizmin
sabit bir nas (doğma) olmayıp eylem için bir reh
ber olduğunu tekrarlıyacaktır. Bunun sonucu ola
rak, işçi ve sosyalist hareketinin öteki teorisyenle
riyle birlikte ayni olayları, yani vakıaları tahlil et
mekle beraber vardığı sonuçlar git gide onların
kinden değişik olacaktır.
34
derinleşmesi teorisi - politik bir devrimle ve sosyal
ilişkilerin devrimci dönüşümü geçici dönemi için
den, sosyalizme geçiş teorisi - sermayenin biriki
mi eğilimi ve proleteryanın yoksullaşma teorisi,
hepsine saldırıyordu. Bernştayn Sosyal-Demokrat
Partisini ; tek ve kesin olarak, kanun ve parlemen
to yollarıyla faaliyette bulunan reforınist bir par
ti haline dönüştürmeyi öneriyordu.
Bernştayn en çok diyalektiğe karşı gelmektey
di, Marx'ın diyalektiğini Hegel'inkine indirgiyor,
onu marksizmin zayıf noktası olarak ve hatta bir
tuzak (fallstrick) olarak görüyordu. Ona göre
marksizmin ortaya attığı sorunların tartışmasına
geçmeden önce simyacılara yaraşır bu orta çağ gu
dubetini, bu «Hokmpokus» u (*) yok etmek gere
kiyordu.
«Marx ve Engels'in büyük tarafı, Hegel diya
lektiğini kullanarak yaptıklarında değil, ona rağ
men yaptıklarındadır» (15) diyordu.
Bernştayn, diyalektikte sadece ııeşyaya özgü
özelliklerin ( 16) bir tarafa bırakan, soyut düşünce
lerin hayali bir bağlantısını görüyor, toplum tari
hinde diyalektiğe bir objektiflik tanımayınca, do
ğada onu haydi haydi kabul etmiyordu. Böylece
Engels'e karşı geliyor ve Marx'la Engels'in eserle
rini biri birinden ayırmaya uğraşıyordu. Ayni za-
35
manda sosyalist hareketin «önveri» si veya felsefi
temeli olarak, materyalizmin yerine sadece şüphe
ciliği, agnostizmi (bilinmezcilik) Kant'ın felsefesi
ni getirmek istiyordu, kendi görüşüne göre bunlar
felsefedeki tek sağlam tabandı. Onun öğretisine
göre materyalizm ve spiritüalizm metafiziğin sırf
anlayış bakımından birbirinden farklı olan iki tü
rüdür:
«Saf ve salt materyalizm, saf ve salt idealizmle
aynı derecede spiritüalist (tinselci) dir.» (17) di
yordu.
Bernştayn sosyalizm için, Lenin'in deyimiyle
marksizmin «ihtilalci ruhu» olan diyalektiğe ihti
yacı olmayan bir bilgi teorisi aramaktaydı. Aynı
zamanda bu «ruhu» burjuva liberalizmi, onun is
tekleri ve belirsiz umutları ile uzlaşır bir töre bili
mine ve bir ahlaka indirgemek istiyordu. Ekonomi
politikte, tarihte bir sosyalist bilimi veya bilimsel
sosyalizmi hala kabul ettiği ölçüde bu bilimin işçi
sınıfının politik mücadelesi ve pratiği ile hiç bir
ilişkisi olmadığını, aynı yazısında öne sürüyor
du. Bilim olarak marksizm, ona göre, «tarafsızı>
dır, sınıfların ve partilerin üstündedir.
Eğer Bernştayn'in kitabı üzerinde bu kadar
duruyorsak, bunun nedeni, marksizme karşı bu gü
ne kadar kullanılan iddiaların çoğunun ve hatta
36
hepsinin bu kitapta bulunabileceğindendir. Bun
dandır ki, Lenin bir çok yazısında, Rusyadaki,
onunkine benzer tutumlara karşı hücuma geçti
ğinde, onun ismini anmadığı zamanlar bile, hedef
olarak Bernştayn revizyonizmini, onun kapsadıkla
rını ve sonuçlarını ele almaktadır.
Özet olarak diyebiliriz ki, revizyonizm için
Marx'ın kullandığı anlamda devrim artık sadece
bir rüya, bir hayal idi. Tek politik amaç olarak ne
kalıyordu? Oyların % 50'sinden fazlasını sağlamak
ve bir ara-kesikliği olmadan, sosyal ilişkilerin (üre
tim ilişkilerinin) dönüşümü olmadan, «sosyalizmeıı
varmak.
b
- Merkezci akım, (ki buna «ortodoksn adı
da takılmaktadır; bu deyim üzerinde iyice durma
lıyız, çünkü «merkezcilerıı , tek kendilerinin mark
sist olduğunu söylüyorlardı; Lenin, fiilen, onlarla
aynı anlamda marksist olmamıştır; marksizm ile
leninizmin eklemini burada kavramaya başlıya
cağız) .
«Ortodoksları> marksizmi öz bakımından eko
nomik bir teori olarak, (veya aynı zamanda tarih
sel ve sosyolojik bir teori olarak) , görmekte idiler.
Başka bir deyimle : onu bir bilimin, az çok dar
olan çerçevesine, hapsediyorlardı.
Onu savunduklarını sanırken, hatta Marx'ın
üretici güçJer ve üretim ilişkileri arasındaki, (yani
ekonomik ile politik, sinai gelişme ile proletarya
nın eylem yeteneği arasındaki. bağlantı hakkında
söylediklerine sıkıca, dogmatik olarak bağlanmak
la, aslında marksizıni felsefe olarak, dünya görü
şü olarak reddetmek eğiliminde idiler.
37
Ö rneğin, (marksist tarihçi olarak yazdığı eser
lerle büyük bir ilgiye hak kazanan) Franz Mehring,
felsefe tarihi hakkındaki bir kitabında (18) felsefe
nin kendisinden ve onun «bulutumsu karışıklığın
dan» aşağısama ile söz ediyordu. Mehring ve ccor
todoksn lar, Marx'ın ve Engels'in spekülatif (kur
gusal) felsefenin sonu hakkındaki bazı formülle
rini dar anlamda yorumlıyarak ve o formülleri ke
lime kelime ele alarak artık felsefe diye bir şey ol
madığını, sonuç olarak da marksist bir felsefe bu
lunmadığını ; marksizmin ve gelişmekte olan prole
taryanın geleneksel klasik felsefeyi ve ayni zaman
da her çeşit felsefeyi yok ettiğini, öne sürmektey
diler.
Bunun hayati bir önemi vardır, çünkü bu dö
nemden beri marksizmin her soysuzlaşması, her
tatsızlaştırılması, onun devrimci şevkinin her
cckörletilmesi» felsefeye karşı bir umursamazlık, bir
değerden düşürme, bir çözülme şeklinde belirmek
teydi. Bu horgörme bazen bilinç dışı veya gizlene
rek ortaya çıkmaktadır: örneğin Mehring'de oldu
ğu gibi; felsefenin yerine felsefe tarihi getirilmek
te ve bu yapılırken onun yerinin korunduğu sanıl
maktadır. Bu anlamda Lenin, «ortodoks» lara kar
şı, marksist felsefenin ve felsefi marksizmin bir
yenileştiricisi olarak görülmektedir.
Onlar «revizyonistıılere karşı diyalektiği koru
yorlar ve hatta savunuyorlardı ; ve fakat onu sa
dece bir yöntem olarak kavnyorlardı ; (bu yönte-
38
min özünü bir tarafa bırakarak veya azımsayarak
onu felsefi kapsantılarından ayırarak, yani man
tıktan - sur'i ve diyalektik -, bilgi teorisinden,
dünya kavrayışından ayırarak ele alıyorlardı ; ) o
derecede ki, Lenin marksizmin düşmanlarının
marksizmin felsefi temellerini, yani materyalizmi
ve diyalektiği «ortodoks» lardan daha iyi kavra
dıklarını not etmektedir. (Leninski Sbornik, 1929,
XVIII, S: 53-54) (Lenin burada Benno Erdmann,
Ernest Traeltzche vb. gibi aJmanlara değinmekte
dir.)
Doğa bilimlerinde, tam dev gelişmeler oldu
ğu bu sıralarda, «ortodoks» lar bunlara karşı ilgi
sizlik duyuyor, diyalektiği bir tarih veya toplum
felsefesine indirgiyorlardı ; Lenin için metodoloji
bilgi teorisinin ve diyalektiğin son derecede önem
li ve fakat ast sıralı bir görünüşü iken, «Ortodoks»
lar için esas oluveriyordu; onlar bunu geçmişe uy
gulamağı yeğ tutuyorlar, çok ilginç ve fakat ha
yattan ve aktüaliteden, sınıf mücadelesinden ve
politik tartışmalardan kopuk kitaplar yazıyorlar
dı, (örneğin Mehring'in Lessing-Efsane'si, veya Ka
utsky'nin «Thomas Morus» hakkındaki kitabı) .
Bu şekilde özü boşaltılmış dialektik onlarda
(kişisel hayat çapında yavaşca ve fakat tarihi çap
ta çok hızlı olarak) bir tür eklektizm (seçmecilik)
ve sofistik (bilgicilik) haline gelmektedir. «Sentez» ,
«zıtların birleşmesi» gibi kavramlar onların uzlaş
ma ve uzlaştırma teşebbüslerine olanak sağlıyor
du, bu tutumlarını ise ııdiyalektik» ismiyle vaftiz
ediyorlardı.
Almanyada o sıralarda «neo-hegelianizm» akı
mının belirmesiyle durum daha da karışıyordu. Da-
39
ha genel olarak o sıralarda Alman fikir hayatında
irasyonalizm gelişmekte idi, marksistler bu akıma
karşı etkili ve tutarlı bir şekilde savaşmalıydılar:
«neo-hegelianizmıı ise diyalektiği özünde irasyonel
ve mistik olarak göstermekte idi. Halbuki, mark
sist diyalektiği şekilci bir tarzda savunan «orto
doksıılar bazen neo-hegelyanizm yüzünden, gözle
rinden düşmüş olan Hegel'i bir tüm olarak reddedi
yorlar, bazen reviziyonizme karşı beraberce sava�
mak bahanesiyle onlarla işbirliğinde bulunuyorlar
dı. Zaten Mehring de materyalizmi diyalektikten
ayırarak, onu sadece vülger ve mekanist anlamda
görerek ve diyruektiği doğa alanına iteliyerek, böy
le yaptı ; Marx'dan Engels'i, ve diyalektik matery:ı
lizmden, tarihl materyalizmi ( 1 9) ayırt etmeğe uğ
raştı. Bunu yapmakla reviziyonizmle savaştığını
sandığı anda, onun kucağına düşüyordu. Aynı za
manda da irasyonalizm ve neo-hegelyanizm karşı
sında gerilemekte idi.
Felsefi eserlerinde Lenin bu konuların tümü
nü yeni baştan ele alacak ve Hegel, hegelyanizm,
hegelci diyalektik ve bunların marksizm ile ilişkile
ri konularında derinlemesine bir «yerine oturtma»
ya girişecektir.
«Ortodoksıı lar böylece başından beri, eğilimleri
billurlaşınca, marksizmi bir evrimciliğe indirgeme
ğe kalkışacaklardır; ve bunu, meziyetlerine, ihti
lalcı iyi niyetlerine, koca kültürlerine ve bilgilerine
karşın yapacaklardır.
40
veya ihtilal mi?ıı sorusuna yeterli bir cevap bulma
yı başaramıyacaklardır. Kavramları ayırmağa, kar
şıt tutmağa varacaklar, böylece konu bir açmaz
haline gelecek ve sol hareketin bir sağ ve bir aşı
rıcı sol şeklinde bölünmesine varılacaktır. Halbuki
Marx için bile (sadece burjuvazinin sınıf çıkar
larını örtmeğe yarayan veya yüzeysel, reformlar
değil) , hakiki ve önemli reformlar, sosyalizme doğ
ru yürüyen proletaryanın devrimci eyleminin ikin
cil ve fakat yararlı sonuçlarıdır.
Bu «merkezci» kuramcılar böylece sol ile sağ
arasında yalpalıyorlar ve tercihen sağa gidiyorlar
dı. Doğru ve sıkı olarak yürütülen ideolojik bir
mücadelenin ta başından durduracağı eğilimlerin
(örneğin Marx'ın fransız hayalcı sosyalistlerinin
etkisi altında sapmasıyle Hegel'in ve Marx'ın tarihi
evrimciliği kurduklarını söyleyen Sombart'ınki gi
bi eğilimlerin oluşmasına yol açıyorlardı.
Bu ıcmerkezciıı lerde ve ıcortodoksıı larda bili
min ve aynı zamanda diyalektiğin ve felsefenin
açık ve sağlam, ihtilalcı karakteri siliniyor. Onlar
için fikrin partisi yoktur. ıcOrtodoks» lar tarafın
dan yönetilen Alman sosyal-demokrasisinin res
mi organı Die Neue Zeit in incelenmesi bunu gös
'
42
rıyorlardı. Lenin'in derinlemesine eleştireceği b u
ccekonomik determinizmıı in baş sonucu ·şudur : ma
dernki üretim güçleri sosyal ilişkileri ve politik üst
yapıları tayin etmektedir, bırakalım işlerini gör
sünler. Kapitalizmin çerçevesinde bunların gelişi
mine yardım edelim. Devrim kendiliğinden gele
cektir. Bizim için olmazsa bile çocuklarımız veya
torunlarımız için bu böyle olacaktır. Belirli bir se
viyeye erişince devrim üretim güçlerinden kendili
ğinden çıkacaktır. Politik, şartlar, üretim güçleri
nin yüksek bir seviyesinin ifadesi olarak, burjuva
demokrasisinin içinden, işçi sınıfının nitelik ve ni
celik bakımından büyümesiyle birlikte, evrimle olu
şacaklardır.
Başka bir temel sonuç : Geri kalmış bir mem
lekette ihtilalcı sosyalist bir olanak yoktur, olamaz.
Bu yönde yapılacak her teşebbüs hatalıdır. Ü retim
güçlerinin gelişmesinin ccobjektif olarak» sosyal ve
politik dönüşümün şartlarını yaratmasını bekle
mek gerekmektedir; sonuç olarak da, bu gelişme
ye yardımcı olmak, ezilenlere sabırlı olmalarını
öğütlemek, ve hatta fazlası, onların buna destek
olmalarını kendilerinden istemek gerekir.
Marksist ortodoksluk böylece, Lenin'in ekono
mizm, ekonomik materyalizm, objektivizm isimle
riyle şiddetle yerdiği tutumlara erişmekteydi. Bu
ccobjektifı> bekleyiş tutumuna karşı Lenin, (Rus
bolşeviklerini menşeviklerden ayırdedecek olan)
devrimci davranışı güçlü, şiddetli bir şekilde savu
nacaktır.
43
sitleştirilmiş bir yönü vardır. Bu sınıflama sade
ce leninist düşünce ve eleştirileri değil, üstelik
akımları şiddetle birbirine düşüren sonraki tarihi
olayları da, olduktan sonra, hesaba katmaktadır.
Lenin'in düşünmeğe ve eyleme başladığı sıralarda
durum aydınlık değildi. En büyük bir kesmekeş
hakimdi. İkinci Enternasyonaldaki marksizmin
soysuzlaşması yavaş yavaş, farkedilmez şekilde
(kendisinde gün ışığına çıkan büyün akımJarda)
gelişmekteydi. Engels bütün kavrayış gücü ile bu
nun nedenlerini sezip ortaya attığı halde, bu böy
le olmuştur.
44
Roza Lüxemburg diyalektiğe karşı
45
Sonuç : kapitalizmin dış pazarı tükendiğinde,
bu kapitalizm son krizi içinde çökmek zorundadır.
Sömürülen proletarya kitlelerinin kendinden
gelmeliği bu son krizi ihtilal haline getirmeğe ye
tecektir. Sübjektif (öznel) etken, (yani politik bi
linç) otomatik olarak, kendiliğinden objektif (nes
nel) devrimci duruma eklenecektir. İhtilfildan baş
ka çıkar yol olmıyacaktır. Yani, nesnel ile öznel
arasında, kendinden gelmelik ile bilim arasında,
kitleler ile devrimci politik parti arasında, diya
lektik bir bağlantı yoktur. Yani, mademki ihtilal,
belirli bir anda, dünya çapında ve bir tüm olarak
oluşacaktır, devrimci hareketi ilgilendiren köylü,
sömürge, milliyet sorunları yoktur. . .
46
çok uzak kavramları açığa çıkarmıştır. Ondan son
ra olaylara dönüyor, değerle fiat arasındaki ilişkiyi
kuruyor, kapitalist toplumun tümünün içinde fiat
ların oluşumunu ve ıcgelirıı lerin dağılımını ince
liyor. Sözü geçen bu kapitalist toplumu yalıtıyor.
Onu önce soyut olarak ele alıyor; proletarya ve
burjuvaziye indirgiyor, (ve zaten derhal bu so
yutlaşmayı, derebeylik ve köylülüğün bağrından
proletaryanın ve burjuvazinin oluşumunun tarih
çesini yapmakla düzeltiyor) .
Ve ancak (tamamlanmamış) araştırmasının
sonunda, sadece bir öz olarak alınan kapitalizmin
içinde, emtıaların üretimini ve dolanımını tahlil
etmekle kalmayıp, onun burjuvaziye ve proletar
yaya indirgenemiyen sosyal zümreler ile ilişkileri
ni, tahlil ediyor: yani (derebey asıllı) toprak ağa
ları, köylüler, zanaatkarlar, tüccarlar vb . .
47
tarafa bırakmaktadır. Böylece Roza iç zıtlıkların
yerine bir dış zıtlık koymaktadır : ona göre kapi
talizm sadece (kapitalizm-olmayanın) içinde ve
onun tarafından yaşatılmaktadır. Roza'nın kapi
talizmin kapitalist olmayan dış ccortam» ile iliş
kisinde Katastrofik bir an olarak tanımladığı em
perializm teorisi buradan çıkmaktadır. Böylece, sö
zü geçen emperializmi kapitalizmin yayılması ve
aynı zamanda iç çözülmesi ve genel krizi olarak de
ğil de, son krizin yakınlığı ve kaderi olarak değer
lendirmektedir.
48
'
49
dar herşeyi değiştirmesi gerektirdiğini sanmak
taydı. Liebknecht bazı yazılarında hengame teori
sini en aşırı sonuçlarına kadar götürüyordu; eski
düşünüş şekileriyle birlikte felsefe, san'at ve eski
bilim bile yok olacaktı. Onun görüşüne göre, ih
tilalden ne çıkacağını önceden kestirmek imkan
sızdır. Mahkum edilmiş şekileri kullanan her te
şebbüsün bunlann kurtarılmasına çaba göstermek
gibi tek bir anlamı vardır.
50
Bu yön ayrımları, bu tartışmalar hala bizim
için yoğun ideolojik ve teorik bir yaşantının belir
tileridir. O kadar ki, o zamandan beri, elli yıldır
marksizmin etrafında yapılan tartışmalardaki id
diaların çoğunu onlarda bulabiliriz.
51
toplumun ve proletaryanın kendisinin bağrındaki
farklılaşmalan, ve fakat aynı zamanda bu sanayi
leşmiş ve ileri memleketlerde devrimci bir krizin
yokluğunu yansıtmaktadır.
Sosyal-demokrat Enternasyonal'inin liderleri
nin çoğu, çok kabiliyetli, çok bilgili, çok faal insan
lardı ; - bunların çoğu içtenlikle devrime taraftar
idiler - ancak devrimin mümkün olabileceği ta
rih şartlan içinde fikir yürütmüyorlar, eylemde bu
lunmuyorlardı. Ve. başka bir memlekette - Rusya
gibi geri kalmış bir memlekette - ihtilal patlayı
verince, aynı .liderler olayın çapını, onun tarihi
derslerini ve sonuçlarını anlıyamıyacaklardı.
Bu kişiler, marksizmin doğuşunu ve daha son
ra burjuvazinin zaferini ve gelişmesini ve liberal
demokratik hareketin hala işçi hareketine karış
tığını izleyen 1848 devrimci dönemi ile ; emperya
lizm, dünya savaşları, kapitalizmin çözülüşü dö
nemi arasında, yarı yolda bulunuyorlardı. Böylece
il. Enternasyonalın hayatını teşkil eden tartışma
lar marksist düşünceniiı bir parçalanması, bir soy
suzlaşması ile beraberce gelmekteydi. Marksizm
kendinden gelme bir yıpranmayla parça parça çö
zülüyordu; marksistler onun parçalarını paylaşıyor
lardı, oysa bu parçalar sadece tümden ayrılmış ol
malarından dolayı canlılıklarını kaybetmişlerdi.
Lenin hasımlarını veya hasmı haline gelen es
ki dostlarını anlıyabildiği ve yorumlayabildiği de
recede daha da ısırıcı, ve bazen hakaret edici bir
istihza ile bunu çok defa belirtmektedir. Halbuki
onlar kendisini anlıyamamaktadırlar, onu yorum
lamayı başaramamaktadırlar ve bir sapık olarak
görmektedirler.
52
Leninizmin oluşwnunu iyi kavrayabilmek için,
marksist düşüncenin bozulmasının ve çözülmesi
nin nasıl birbiri ardına bilginin ve eylemin en deği
şik kollarına eriştiğini iyice kavrayabilmeliyiz ; ve
Lenin'in düşüncesinin bu dağınık parça yığının
dan, parçalanmış unsurları yeniden ele alarak, ye
ni bir tüm kurmak üzere nasıl fışkırdığını kavrı
yabiliriz: leninizm budur.
Tekrarlıyalım ; Lenin'in savaştığı insanlar
marksizmi son derece iyi biliyorlardı ; onların ağ
zında veya kalemlerinin ucunda sadece Marx'dan.
parlak cümleler vardı ; bazıları bunları e�bere bili
yordu. Lenin, 1902 yılında Ne Yapmalı? kitabında
çok yetkili bir kişi olarak saydığı, Kautsky'nin ke
sin bir yazısını aktarıyor. Daha sonraları, toprak
sorunu hakkındaki araştırmalarında, II. Enternas
yonal'deki sosyal demokratlar arasında köylü so
rununu inceleyen nadir kişilerden olan aynı K:ı
utsky'nin Agrarfrage kitabından ( 1899) söz etmek
tedir. Daha da sonra, son büyük eseri olan Sol
Sapma, Komünizmin Çocukluk Hastalığı kitabının
başında Lenin ezici bir istihza ile Kautsky'nin �s
ki bir yazısından parçalar verip onu kendisiyle
çelişkiye düşürmektedir; o zamanlar Kautsky :
«İhtilalin merkezi batı'dan doğu'ya doğru kay
maktadır . . ıı demişti.
.
54
keti aşınca, bütün dünya için örnek bir parti olan
Almanya marksist işçi partisi, bir avuç kopuğun
eline geçmiş oldu . . . ıı
Ve şunları ekliyordu
55
sosyal ve politik gelişmede eşitsizlikler vardır. Eko
nomik seviye (üretim güçlerinin gelişim derecesi) ,
(marksist «ekonomistı> lerin Marx'ın adına sandık
ları şekilde) , eylem halindeki sosyal güçleri ve po
litik şekileri kendiliğinden, mekanik olarak, otoma
tik olarak tayin etmemektedir. Fakat yeni politik
şekiller, geri kalmış ekonomik bir temel üzerinde,
(üretim güçlerinin zayıf bir gelişme seviyesi üze
rinde) kurulduğu zaman, bu olgu güçlükler, so
runlar, çelişkiler yaratmaktadır. Buna karşı, bu
yeni politik şekiller etkindirler, tarih ve dünya . ça
pında önemlidirler. Çelişkileri çözmek için esas
olan şey, kendilerini bilmek ve onlara hakim ol
maktır . . .
56
emperiyalizm idi» ve fakat Lenin'in 1 917 de bu de
yime verdiği seçik anlamda, finans kapitalinin
egemenliği üzerine kurulu, sermaye ihracı vb. üze
rine kurulu, bir emperyalizm değildi.
57
bir basınçın yüklendiği Rus proletaryası dünyanın
en ihtilalcı proletaryası haline gelmektedir, halkın
tümü ve hele köylüler onu destekliyebilecek du
durumdadır ve desteklemektedirler . . .
58
Serflik kalktıktan sonra köylüler toprak ağa
larının topraklarını en ağır şartlarla kira ile tut
mak zorunda kalmışlardı. Para ile kiranın yanın
da, toprak sahipleri köylüleri çok defa kendi araç
ve atlarıyla, beylerin arazisini karşılıksız işlemeğe
zorluyorlardı; buna ıcangarya» , ıcçalışma yükümü»
adı takılmaktaydı. Çok defa, köylü ortakçı olarak
toprak ağasına aynı olarak ürünün yarısını ver
mek zorundaydı.
Böylece, durum serflik devrindekinin az çok
aynıydı, şu farkla ki artık köylü kişisel özgürlük
kazanmıştı; o, bir eşya gibi ne satılabiliyordu, ne
de satın alınabiliyordu.
59
1903 yılına kadar süregeldi. Serflik kalktığı halde,
en küçük hatalara karşı, vergilerin ödenmemesi.
halinde, köylüler kamçılanıyordu. İşçiler, hele grev
lerde, fabrikatörlerin zulmüne dayanamayıp işle
rini bıraktıklarında, polis ve kazaklar tarafından
toplanıyorlardı. Çarlık Rusya'sında işçilerin ve köy
lülerin hiç bir politik hakları yoktu.
Her cins haktan yoksun, Rus olmayan kalaba
lık milletler her cins hakaret ve küçük düşürücü
muamelelerç katlanıyordu. Çarlık hükümeti, Rus
ahalisini milli bölgelerdeki yerli halka aşağı ırklar
olarak bakmaya alıştırıyordu; onlara resmi olarak
cc allogeneıı adı takılıyordu, onlara karşı küçük gör
melik ve kin aşılanıyordu. Çarlık hülcümeti bilerek
milli kinler körüklüyor, halkları birbirine karşı
kışkırtıyor, Yahudilere karşı kargaşalıklar (pog
rome), Kafkaslar ötesinde .Tatar - Ermeni katliam
ları örgütlüyorlardı.
Rustan başka milletlerin bulunduğu bölgeler
de, devlet memuriyetlerinin hepsi, veya ona ya
lcın bir sayısı Rusların elindeydi. Bütün işlerde Rus
dili kullanılıyordu. Milli dillerde gazeteler ve ki
taplar yayınlamak yasaktı, öğretimde anadilin
okullarda kullanılması yasaktı. Çarlık hükümetleri
milli kültürlerin hertürlü belirtilerini boğmağa uğ
raşıyorlardı; Rus olmayan milliyetleri zorla «rus
laştırmalc» politikası güdüyorlardı.
Serfliğin kaldırılmasından sonra, Sanayi kapi
talizminin gelişmesi, ilerlemesini hala frenleyen
serflik kalıntılarına rağmen, Rusyada bir hayli hız
lı olmuştur. Yirmibeş yılda, 18'65'den 1890'a ka
dar, sade büyük fabrikalarda ve demiryollarında
ki işçi sayısı 706.000'den 1 .433.000'e geçmiştir, ya-
60
ni iki kattan çok artmıştır. Kapitalist büyük sanayi
1890 yıllarında daha da hızlı bir gelişmeye erişmiş
tir. Bu on yılın sonunda sadece Avrupa Rusyasının
50 eyaletinde büyük işletme ve fabrikalarda, ma
den endüstrisinde ve · demiryollarında çalışan iş
çilerin sayısı 2.207.000'i bulmuştur, bu sayı bütün
Rusya için 2.297.000 kadardır.
Bu modern bir sanayi porletaryası idi, serflik
devrinin fabrika, işçisinden ve küçük zanaat vb.
sanayi işçilerinden; gerek büyük kapitalist işletme
lerde toplanması bakımından, gerek devrimci sa
vaşçılığı bakımından tabandan değişik bir sınıftı.
1890 yıllarında sınayi gelişme, herşeyden önce,
deminJollarının yoğun gelişmesine bağlıydı. De
miryollarının rayları, lokomotifleri, vagonları için
dev ölçüde madene ihtiyaç vardı; bunlar gitgide
büyüyen bir oranda taş kömürü ve petrol gibi y'J.
kıtlar tüketiyorlardı. Bu da, demir sanayii ile ya
kıt sanayiini geliştirdi.
61
inşaat şantiyeleri, orman işletmeleri vb. ile uğraşı
yordu.
Bunun sonucu şudur ki, Rusyada kapitalizm
gelişmekte olduğu halde, bu memleket bir küçük
burjuva memleketi idi, yani hala küçük mülkiyetin,
düşük verimli kişisel küçük köylü işletmelerinin
hakim olduğu bir memleketti.
Kapitalizm sadece şehirlerde değil ve fakat
köylerde de gelişiyordu. İhtilal öncesi Rusyasının
en kalabalık sınıfı olan köylülük çözülüyor, farklı
laşıyordu, köylülüğün en geçimi yerinde kısmından
bir üst tabaka ayrılmaktaydı: kulaklar tabakası,
köy burjuvazisi; öte yandan çok sayıda köylü iflas
ediyordu; köylerde fakir köylülerin, proleterlerin
ve yarı proleterlerin sayısının arttığı görülüyordu.
Orta köylülere gelince, onların sayıları yıldan yıla
azalıyordu.
62
1870 yıllarından beri ve hele geçen yüzyılın
1880 yıllarından beri, Rusya işçi sınıfı uyanıyor ve
kapitalistlere karşı mücadeleye girişiyordu. Çarlık
Rusyasında işçilerin durumu son derecede kötüy
dü. 1880'den 1890'a kadar, imalathane ve fabrika
larda işgünü en aşağı onikibuçuk saatlik idi, tekstil
sanayiinde ise 14-15 saatı buluyordu. Kadın ve ço
cuk el emeği geniş şekilde sömürülüyordu. Çocuk
ların iş saatları büyüklerinkinin aynı idi, fakat
kadınlar gibi, onların da aldıkları gündelikler elle
tutulur derecede aşağı idi. Gündelikler son dere
ce düşüktü. İşçilerin büyük kısmı ayda 7-8 ruble
kazanıyordu. En çok ücret alan işçiler maden sa
nayiinde ve dökümhanelerde çalışıyor ve fakat ay
da 35 rubleden fazla kazanamıyorlardı. Hiç bir iş
güvenliği yoktu, bu yüzden büyük sayıda sakat
lanma ve ölümle sonuçlanan kaza oluyordu. İşçi
lerin sigortası yoktu, sağlık hizmeti paralıydı; ko
nut şartları son derecede kötü idi; barakalarda 10
- 12 işçi yığılmaktaydı. Çok defa fabrikatörler fiat
ların üç kat pahalı olduğu patron pazarlarından iş
çilerini alışveriş yapmağa zorlamakla onları çalı
yorlar, işçileri para cezaları altında ezerek soyu
yorlardı.
İşçiler önce aralarında dayanışmaya başladı
lar, dayanılmaz durumlarının iyileşmesi için istek
lerini patrona ortakca sunuyorlardı; işlerini bıra
kıp grev ilan ediyorlardı. 1870-1890 yıllarının ilk
grevlerinin nedeni genel olarak ölçüsüz para ceza
ları; hırsızlık; haftalıkların ödendiği sıralarda iş
çilerin kurban edildiği sahtecilik ve de ücretlerin
kısılması idi.
İlk grevler sırasında çileden çıkartılan işçile-
63
rin bazısı makineleri parçalıyor, fabrika binasının
camlarını kırıyor, patronların dükkanlarını ve ya
zıhanelerini tahrip ediyorlardı.
Ve fakat ileri _gelen işÇiler kapitalistlere karşı
verin:tli bir mücadele için örgütlenmenin gerekti
ğinin farkına varmağa başlıyorlardı. işçi birlikleri
oluşmağa başladı.
64
zası olarak toplanan paraların işçilerin kendi ihti
yaçlarına harcanacağı belirtiliyordu » . . .
65
Çarlık devleti herşeyden önce toprak ağaları
na dayanmaktaydı. Buna karşıt, bu devlet, salt eko
nomik gerilik içinde kalmak ve kendi devlet örgü
dü için maçl.di olanaklar bulmamak, böylece yaban
cı sermayenin boyunduruğuna tam olarak düşme
mek pahasına; kapitalizmin (ve bunun sonucu ola
rak burjuvazinin) gelişmesine engel olamazdı. Böy
lece burjuvaziye karşı taviz vermekten kaçınamaz
dı. ( 1 905 - 1910 yıllarından ve StoJypin'den beri)
iktidarın azçok bilinçli ve kabul edilen amacı, Rus
yada Bonapartçı ve Bismarkcı tipte geniş bir te
şebbüse geçmek ; memleketin kapitalist gelişmesi
ni ele almak; ekonomi ile ve bazı politik tavizlerle
sınırlı yukarıdan bir devrim yapmak, asılzade sını
fının çıkarlarını sürdürmek ve bir nevi parlamen
toculuğun legal işleyişi ile devlet idari örgüdüne
burjuvaziyi katmak şeklinde idi. Fakat Bismarck'
dan beri durum değişmişti ; tarih şartları iki defa
tekrarlanmaz. Ve bu bize çok önemli bir şey gös
"
termektedir ki, ne vakit yönetici bir sınıf veya sı
nıflar kendilerini «intibak ettirmeğeıı , eski üretim
ilişkilerini ve politik kurumlarını veya üst yapı
larını sürdürmekle beraber üretici güçlerini ge
liştirmeğe kalkışmışsa, bu «intibak» az sonra ken
di sınırlarına erişir.
Çar iktidarının kabul ettiği, (ve çok defa «100
siyahları> derebeyi karşı devrim örgüdü tarafından
geri alının görünürdeki ) tavizlere rağmen Rus bur
j uvazisi muhalefette kalmıstır. Burjuvazi çarlık
istibdadına karşı savaşıyordu ve fakat (çeşitli) eği
limlere bölünmüştü ; bir hizbi anayasaya bağlı bir
krallık arzuluyordu, bir diğeri parlamanter bir cum
huriyet şeklinde batı tarzında demokrasi istiyordu.
Başka deyimlerle, Rusyada burjuvazi Fransız İh-
66
tilali tarzında bir burjuva devrimi hazırlıyordu,
oysa Rusyanın içinde bulunduğu çelişkiler ve ;o
runların daha keskin olmaması imkansızdı (27) .
Fakat işçi sınıfı, büyük sınai memleketlerd'�
kine oranla daha küçük olmakla beraber 1789 ve
hatta 1848 Fransız işçi sınıfından çok daha güçlü,
daha yoğun ve daha faal idi. Tekrar edelim, du
rumlar hiç bir zaman iki defa tıpatıp aynı ola
rak tekrarlanmaz. Tarih ilerlemişti. Rus burju
vazisi proletarya olmadan birşey yapamazdı. Pro
letarya ise özgül, kendisine has birşey yapabilir
miydi? Burjuvaziyi sürükliyebilir, aşabilir miydi?
politik sorun buydu.
Köylü kitlelerine gelince, onlar için için bir is
y.an mayası halindeydiler. «Halkcılar» (narodnik)
yani Sosyalist - İhtilalciler köylülüğün isteklerini
temsil ediyorlardı, yani derebeylerden toprağın
alınmasını, toprağın millileşmesi veya sosyalleş
mesini ; (bu esas ilkelere, köy çerçevesi içinde an
tik köy komünasına dönüş yclu ile köy çerçevesin
de bir köylü sosyalizminin uygulanmasını ekle
mekteyd.Uer.)
Böylece Rus halkının bütün sosyal sınıf ve ta
bakalarının elden geldiği kadar berrak, açık, direkt
politik ifadeleri: partileri vardı.
Bu kısa inceleme, burada, yeni bir ışık altında
son derece önemli bir fikri yeniden bulmamıza
imkan vermektedir.
67
Marx, aldandı mı?
«Ortodoks» marksizme göre, Rus durumu şa
şırtıcıydı. Şüphesiz Marx sadece nitelik ve nicelik:
bakımından çok kudretli bir proletaryası olan,
yüksek seviyedeki üretici güçleriyle, üstün teknik
leriyle, ileri kapitalist memleketlerde bir proletar
ya devrimini ön görmüştü.
Halbuki geri kalmış bir memleket geniş bir
devrimci hareketin odağı haline geliyordu; ve bu,
daha ileri memleketlerde, o memleketlerde bunun
açıkca farkına varılmadığı halde, hareketin za
yıfladığı bir sırada olmaktaydı. Marksizmi bir yön
tem olarak değil de bir nas ( dogme) olarak kulla
nan «Ortodoks» marksistler ne söyliyebilirlerdi?
Rus ihtilalinin 1789-1793 Fransız burjuva demok
ratik ihtilaline benzer bir devrim olması gerekti
ğini ve proletaryanın bu harekette burjuvaziye bir
dayanak, bir yardımcı güç görevini yüklenmesi ge
rektiğini, Rusyanın burjuva yönetiminde büyük bir
sınai güç haline geleceği uzak günlerde proletarya
nın saatının çalacağını, düşünüyorlardı.
Veya, eğer sonuç başka olursa, Marx ve En
gels'in aldandıklarını kabul etmek; onlarınkinden
değişik bir devrimci formül bulmak gerekiyordu, öz
olarak Rus olan bir formül, halkçıların ve Sosya
list-İhtilalcıların teklif ettiği formül gibi, öz olarak
geri kalmış tarımsal karakterli memleketlere uyan
bir formül.
Bunlara Lenin öz olarak şu cevabı vermiştir:
«Hayır, Marx ve Engels yanılmadılar, geri kalmış1
memleketler için özel bir formül yoktur. Rusyada
ve Asyada ve de öteki kıta'larda hazırlanan devri-
68
min rehberi marksizın, yönetici gücü proletarya ola
caktır. Geri kalmış memleketlerde canlı, ve geri ol
dukları derecede daha da canlı olan köylü komüna
geleneklerine doğru bir geriye dönüş hiç bir soru
nu çözmez. Önce geriye dönüş hayalidir. Sonra, ku
rulabildiği çapta, çar Rusyasında derebeylik kalın
tıları arasından güçlükle yol bulan �apitalizmden
çok daha hızla gelişen, daha güçlü, bir kapitalizmin
şartlarını sağlamış bulunur. Bu, toprak mülkiyeti
nin değil, özel mülkiyet halindeki üretim araçları
nın - alet, hayvan vb. - temeli üzerinde, sömür
me temeli üzerinde, köylere hakim olan bir kırsal
burjuvazinin artan bir hızla kurulması ile sonuç
lanır. Köylüler, köylülüğü teşkil eden tabakalara
göre farklılaşmış; gerçek bir devrimci güçtür. Bu
nunla beraber, sonuna kadar devrimci tek sınıf,
proletarya gerçek sosyal bir dönüşümü canlandı
rabilir, ona yön verebilir, onu yönetebilir.»
ccOrtodoksıılara Lenin yine şu cevabı verecek
ti : ccHayır, Marx ve Engels aldanmadılar, sadece
şu var ki, demokratik devrim ile demokrasi zaman
ve uzay dışında, tarih ve gerçek durumların dışın
da saf birer benliğe sahip değillerdir. Demokrasi ile
sosyalizm arasında salt bir kesiklik, bir Çin seddi
yoktur; ve fakat bir 8Jniyet, veya karışma veya
basit ve sade bir sürelilik de yoktur. Demokratik
burjuva devriminin sınırları vardır; ve fakat bu sı
nırlar önceden çizilmiş değillerdir. Bu sınırlar belir
li olmakla beraber, mantıkca, soyut olarak belirli
değillerdir. Demokratik burjuva devriminden çı
kan ekonomik kapsam gibi politik şekil de, onu
gerçekleştiren sosyal güçlere bağlıdır. Bu ihtilal
böylece az veya çok uzağa, az veya çok gerçek bir
demokrasiye doğru iteklenebilir. Ve gerçek demok-
69
ı asi yolunda - burjuva karakterli de olsa - ne
kadar ileriye gidilirse, sosyal ve ekonomik ilişkile
rin döP üşümüne doğru, yani sosyalizme doğru ..,e
politik yönden de demokrasinin daha yüksek ve
geniş bir şekline doğru geçiş o kadar kolay olur.
Bu yüzden burjuva demokratik devriminden ba�
lıyarak, işçi sınıfının kendi öz hedefleri, bağımsız
eylemi, politik partisi ile ona el atması ; o dev
rimde ağır basan yönetici bir rol oynaması gerekir;
bu, köylülüğe ve onun bağrındaki sosyal güçlere
karşı unutkanlık ve hor görmelik sonucuna var
mamalıdır . . ıı
.
70
Lenin'in Getirdikleri
71
«Ortodoks» merkezciliğe gelince, bunlann ll
derlerinin en ünlüsü Plekhanov'du. Kendisine bu
rada birkaç sahife ayırmalıyız. Kautsky gibi Plek
hanov'un da tarihi bir rolü olmuştur, (ikisi de bir
çok bakımdan biribirilerine benzerler; şu farkla
ki, köylü sorunlarına aynı önemi vermemişlerdir.
Kautsky bu konuda marksist yoldan incelemesini
bir hayli ileri bir noktaya kadar yürütmüştür) .
Plekhanov marksizmin büyük kişilerinden biri ola
rak kalmaktadır; (kendinden önce Çernişesvky ve
daha başkaları olduğuna göre) ilk büyük Rus dev
rimcisi olmamakla beraber, onun büyük yararlığı
marksizmi Rusyaya sokmak, dikkate değer ince!e
meler yazmaktır ki, bunlar hala kısmen geçerli
dirler; ve de 1885'den sonra, Cenevrede sürgünde
iken, ilk Rus marksist grubunu kurmaktır.
Halkçılıktan gelmiş, marksizme geçmiş olup,
eski arkadaşlarına karşı aynı zamanda güclü ve
bilimsel, objektif bakımdan doğru ve eyleme götü
ren bir eleştiri yapabilmiştir. Ve bunu da tam rus
işçi sınıfının sosyal ve politik bir güç olmakta
olduğu sıralarda, - halkcıların (narodnik) kendi
kahramanJarı olan ve (kişisel cesaretleri inkar edi
lemez olan teröristlerin tutumunu) , kalabalıkların
ve kitlelerin pasifliğine karşı koymaktan hoşlan
dıkları bir sırada yaptı. Onlar bu moral teori adı
na marksizmi reddediyorlardı.
Plekhanov «Sosyalist - İhtilalcilerinı> kendileri
ne taktıkları bu ismi yanlış buldu. Onlara karşı,
kapitalizmin Rusyada bütün yönleri ile, pazarın,
sınai üretimin vb.nin genişlemesi ile, geliştiğini
gösterdi. (Lenin bunu ispatlamaya devam edecek
tir) . Böylece kapitalizm ile burjuvazinin ve prole-
72
taryanın sayı, etki, politik güç olarak büyüdüğü
nü gösterdi. Ahlak konusunun özü ilgilendiren bir
konu olmadığını, bu gelişimi durdurmanın imkan
sız olduğunu gösterdi. Köylü komünasına veya
köy komünasına, (mir) 'e gelince, nasıl sosyalizmin
temeli olurdu ki, kendisi tam bir çözülme ha
lindeydi, ve şimdiden çarlığın idari tedbirleri yü
zünden, pazar üretimi ve köydeki burjuvazi tara
fından derinlemesine değiştirilmişti?
Oysa, Plekhanov'un halkçıların köylülük hak
kındaki hayalleri üzerine kurulu bu eleştirisi, ken
disini ayrıca tarım sorunlarını azımsamaya götüre
cektir.
73
materyalizme ve bir sosyolojiye kendini kaptırıyor
du.
Plekhanov Lenin'den önce gelmekle beraber,
Lenin'i onun devamcısı ve öğretilisi olarak görmek
hatalıdır. Lenin doğrudan doğruya Marx'a ve En
gels'e, Hegel'e bağlanmaktadır.
Plekhanov ile Lenin arasındaki ayrılıklar çok
erken, Ne Yapmalı? ( 1 902) dan, ve Plekhanov'un
1902 yılında Rus Sosyal-Demokrat partisi için yaz
dığı programdan beri belirmekteydi. 1 907'de Lenin
Rusyada Kapitalizmin Gelişmesi hakkındaki bü
yük incelemesinin 2. baskısında, Plekhanov'un
yöntemine karşı önemli bir not yönetmiştir. Ma
teryalizm ve Ampiriokritisizm kitabında bu hücu
munu yeniledi ,ve fakat en seçik açıklaması Fel
sefe Defterlerinde bulunmaktadır:
«Plekhanov Hegel'in Büyük Mantık'ını (Man
tığın Bilimini) azımsamış ve hor görmüştür. Fel
sefe hakkında binlerce sahi!e yazı yazmış ve fakat
Hegel'in Mantık'ı hakkında bir şey yazmamıştır.»
74
lıkta olanlar, arasındaki yön ayrımının arttığı gö
ründü; fakat bu mukayesede bazı tedbirler almak
gerekiyor, çünkü ccortodoksıı Plekhanov o zaman
lar Lenin'in yanında bulunuyordu . . . ) O sıralar
da leninizm daha kurulu bir doktrin bütünlüğü
halinde değildi ; ıraksamalar teorik sorunlara de
ğinmekteydi (bunları Lenin Ne Yapmalı? kitabın
da ele almıştır) , fakat aynı zamanda, ve hele, pra
tik örgüt ve tüzük sorunları hakkındaydılar. Le
nin güçlü bir şekilde örgütlü ve disiplinli, sosyal
yapısı çoğunlukla proleter asıllı olan ve fakat bi
limsel sosyalizmi iyice sindirmiş insanlar tarafın
dan yönetilen, ve - faal devrimciler - olan üyele
rinin, parti programına dayanarak, en değişik dış
örgütlerde militanlık edeceği bir Sosyal-Demokrat
partisi istiyordu. Menşeviklere gelince, onlar mili
tanların disiplinini ve görevlerini gevşetmek yo
luyla, partiyi geniş olarak açmak eğilimindeydiler,
ve de partiyi kendi kendine yeterli buluyorlardı.
Trotsky bu noktada orta bir tutum takındı,
kendisi kelimenin marksist anlamında, eylem için
de bir devrimci olmak, yani devrimci işçi sınıfı sa
fında bulunmak istiyordu. Fakat, Lenin'in yaptığı
şekilde, köylü sorunlarına büyük bir önem vermeği
reddediyordu. Köylülerin, hele sosyalist ve prole
ter devrimi sırasında, her türlü devrimci olanak
larını inkar ediyordu.
Marx 1850 yılında, Komünistler Birliğine Çağ
rı'sında ünlü bir cümle yazmıştı :
ccÇıkarlarımız ve görevlerimiz devrimi sürekli
kılmaktan ibarettir.»
Kelime anlamıyla alınan bu cümleden, Trotsky
sürekli devrim diye adlandırılan bir teori çıkart-
75
mıştır. Ona göre devrimci sınıf, dünyanın her nok
tasında, durmadan savaşmalıdır, bunu yaparken
öteki sınıfları, ittifakları ve olagan tavizleri, yani
somut durumları hesaba katmamalı veya en az
· derecede hesaba katmalıdır. Bu sürekli proletarya
ihtilali teorisi onu (hele Lenin'in ölümünden son
ra) , politik bir tavır takınmağa götürecekti. Olu
şumunda tartışılmaz bir rol oynadığı Rus devri
mini bu memlekette sosyalizmin kuruluşuna doğ
ru bir yol olarak değil de bütün dünyaya sürekli
ihtilali götürecek olan, Kızıl Ordu'yu yaratmak
üzere, bir araç ve bir üs olarak görmeğe kadar var
dı. Stalin'in yönetimini ele aldığı Bolşevik parti
siyle arasının açılması bundandır. O ana kadar
( 1 926) Trotsky, hatta yeterince hızlı bulmadığı,
Sovyetler Birliğinin sanayileşmesini kabul etmişti.
Trotsky'nin ekonominin ve sendikaların askerileş
tirilmesi eğilimini Lenin frenlemişti. Ayrılık zo
runlu olarak köylü sorunları üzerinde oldu. Trotsky
için S.S.C.B. gibi bir memlekette hızlı sanayileşme,
«sosyalist birikim» , ancak yapılarını ve üretim iliş
kilerini dönüştürmekten aciz köylü kitlelerinin za
rarına başarılabilirdi. Bu yüzden proletarya dikta
törlüğü aynı zamanda bu kitlelere karşı da uygu
lanmalıydı ki onların bir kısmı sanayi proletarya
sına katılsın ve diğeri bir birikim kaynağı olarak
kullanılsın.
Böylece, şunu anlamamız gerekir ki, leninizm
II. Enternalyonal döneminde sosyal demokrasinin
bütün eğilimlerine karşı kurulmuştur, leninizm bu
akımlardan sadece biri değildir; sol aşırılığı ile,
sağ oportünizmine karşı gelen «merkezciliğin» bir
türü değildir.
76
Bundan önceki sahifelerde, (ki bunlarda kar
maşık bir dönem fazla kısa olarak özetlenmiştir) ,
marksist ve sosyalist devrimci düşüncenin o dö
nemde, sağdan çok cüretkar bir sola, oportünizm
den aşırıcılığa giden geniş bir yelpaze halinde açıl
dığını gördük.
Hemen farkına vanlır ki, sağ kanat anti -
marksist burjuva düşüncesinin akım ve eğilimle
rine, (idealizm, neo-kantizm, irasyonalizm, veya
saf deneycilik, vb. ne) erişmektedir. Bu safta et
kilerin değişime uğradığı ve karıştığı ortak bir
bölge, (daha ağır konuşmak gerekiyorsa, ideolojik
bir bataklık) , ortaya çıkmaktadır. Burjuva düşün
cesi marksist düşüncenin üzerine bir etkide bu
lunuyor, ve karşılık olarak marksist düşünce bur
juva düşüncesinin üzerinde bir çekicilik ve cazibe
şeklinde etkisini gösteriyordu. Sonuç olarak bur
juva düşüncesi marksizme, bilimsel sosyalizme, ko
münist ufuklara karşı saldırılarını durdurmamak
la beraber marksizmin bu veya şu tema'sını eline
geçirmeğe ve kendi hesabına kullanmağa bakmak
tadır.
Daha dikkatle bakarsak, aşıncılığın o döne
min ve anın, burjuva düşüncesine tekrardan eriş
tiğinin farkına varırız - ki hala da böyledir. Çark
böylece kapanmaktadır. Liebknecht ihtilalin bir
kahramanı olmuştur; ve Nietzsche modern dü
şünceye şiir ve felsefeden hümanizm ve insanlara
karşı o zamanlarda bile faşist diyebileceğimiz bir
hor görüşcülükten oluşan, oynak ve tehlikeli bir
karışım getirmiştir. Fakat Liebknecht'in henga
meciliği, aşırı romantizmi ile Nietzsche'nin trajik
kötümserliği arasında (niyette, eylemde ve kap
samdaki farklara rağmen) karanlık çağrışımlar
77
vardır (28) . Lenin'in büyük fikirlerinin bir tane
si de, başlangıçta ister sağda, ister solda yer al
sınlar, somut durumun yanlış bir . tahlili üzerine
kurulu ideolojik yersiz katkıların, hataların, ur'la
rın eninde sonunda birbirlerine eriştikleri şeklin
dedir.
Bundan önce ve bundan sonra da faaliyet ha
lindeki kişilik ve fikirler üzerinde : felsefe üze
rinde, kuvvetle ısrar ediyoruz. Bunu yapmak, fa
aliyet halindeki kişileri, (büyük insanları) kendi
şartlarından, tarihin, kitlelerin veya sınıfların du
rumundan ve konjonktüründen ayırmak gerekti
ği anlamına gelmez; felsefeyi tayin edici olarak
görmek gerektiği anlamına gelmez. Böyle olmakla
beraber, herzaman somut bir durumun sarmala
dığı çelişkiler düğümünün tahlili onu izliyen eyle
mi tayin etmektedir. Çelişkiler objektifdir, yani so
runlar gibi onlar da pratik içinde verilmektedir-
78
ler. Tahlil, düğümü çözer, yeni pratik eylemin için
den çıktığı yol gösterici izi verir. Felsefeye ge
·
79
ğunluk haline gelmiyeceğini söylüyorlardı. Böyle
ce Marx'ı iyi anlayamadıklarını, Kapital'in 3.ncü
kısmını okumamış gibi davrandıklarını gösteriyor
lardı. Bu söyledikleri doğruydu (*) ; fakat böylece
sahte bir ikilem içinde kilitlenmekteydiler. Ya oy
ların % 5l'ini alırız ve o zaman legal politik yol
dan, sırf burjuva parlamentarizmi ile bir devrim
yerine getirir, yani sosyal ilişkilerin bir dönüşü
münü başarabiliriz. Veya oyların % 5 1'ine sahip
değiliz, proletarya azınlıkta olduğundan devrimci
bir eylemde bulunamaz, baştan yeniktir. üstelik
proletaryanın kadroları, teknisyenleri, kalifiye yö
neticileri eksik bulunmaktadır. Kaldı ki parlamen
to mücadelesi, olanaklılık sınırları içinde, parla
mento dışı eylemin yerini olumlu olarak tutabilir.
Lenin ve leninizm bu ikilemi kesin olarak red
detmektedir. Bu reddediş herşeyden önce ihtilal
lerin tarihsel bir tahlili üzerine oturtulmaktadır.
Bir sınıfın - veya bir an için birleşen bir çok şı
nıfların - sözcüleri olan devrimciler hiç bir zaman
bir çoğunluğa sahip olmağı ve onu temsil etme
ği beklememişlerdir; onlar için her zaman için
yeterli olan şey, politik konjonktürün, yani belirli
bir toplumda, tarihin belirli bir anında sınıflar ve
güçler ilişkisinin tümünün kendilerine elverişli bu
lunmasıdır. ı 789 burjuva ihtilalcıları bu şekilde ha
reket etmişlerdir; o zamanki Fransada burjuvazi
çoğunlukta mıydı? İhtilalin öncüleri olan Cumhu
riyetçilerin ve Demokratların arkalarında bilinçli
bir çoğunluk var mıydı? Şüphesiz, hele devrimin
başında, yoktu. Fakat, Fransanın üzerinde baskı
sını kuran, reformcu teşebbüslere rağmen, feodal
( * ) Yani doğru olan, ara sınıfların yok olmıyacağı
verisi idi. Marx'ın söylediklerinin yanlışlığı değil.
Ç.
80
asıllı, ve XVII. Yüzyıl süresince derinlemesine «ye
niden feodalleşmiş» bir devlet teşkilatı vardı. Bu
devlet köylüleri, zanaatkarların, işçilerin çoğunlu
ğunu, başka başka nedenlerle kendisine karşı ayak
lanacak hale getirmişti. Bu nedenler öz olarak bur
juva nedenlerinden çok değişiktiler. Zaten o anda
hiç kimse devrimci hareketin en derin, en objek
tif nedenlerini açık olarak bilmemekteydi, yani
bunların, derebeylik artıklarının ekonomik ve sos
yal gelişmeye getirdiği engeller olduklarını bilmi
yordu. Bu objektif nedenler ideolojik olarak ifa
de edilmekteydi. Burjuvazi buna rağmen tarihi
konjonktürü yakalamasını, ve her alanda, (eko
nomik, sosyal, idari, politik, kültür�!) alanlarda
ileri doğru dev bir devrimci adım atmasını bilmiş
tir. Eğer Jakobenler, - objektif olarak bu çoğun
luğun çıkarlarının sözcülüğünü eden burjuvazi
nin - sübjektif olarak bilinçli bir çoğunluğu sınıf
olarak temsil etmesini bekleselerdi, ne jakobenlik,
ne Fransız İhtilali, ne de demokrasi olurdu. Dev-·
let iktidarı hareketi durdurur, ona engel olur,
onu tesbit ederdi; (ekonomik) üretici güçleri ve
sosyal güçleri hareketsiz hale getirirdi.
Bu söylediğimiz, Leninizmin, çoğunluk teorisi
yerine, anarşiye kaçar veya «blankistıı bir eylemci
azınlık teorisi getirdiği anlamına gelmez. Hayır;
Lenin'e göre en geniş kitlelerden kesik bir azın
lık, acz içinde kalır .Lenin yukarıda açıkladığımız
ikilemin yerine, genel tarih gelişmesinin intizamı
içinde her defasında tek, her defasında yeni olan
ihtildlci kriz (devrimci bunalım) teorisini koymak
tadır (29) .
(29) Bak. Lenln'ln son yazılarından birine : Bizim th
tilı1limiz hakkında, Seçme Eserler, II, S. 1023 .
81
İtiraz ederek, diyeceklerdir ki: fakat modern
proletaryanın durumu 1789 burjuvazisininkinden
değişiktir, o ilerlemeyi getirse de, kendi öz sınıf
çıkarları ile aynı zamanda bütün toplumun çıkar
larını bir an için temsil etse de, çoğunluk olamaz
dı; halbuki Marx'a göre proletarya kapitalist top
lumda salt çoğunluk olabilir ve hatta olacakt1r.
Öyle ise, ya Marx haklıdır, ve o zaman elverişli anı
bekliyelim. Veya Marx aldanmıştır, o zaman sos
yal ilişkilerin devrimci dönüşümünü ve işçi sınıfı
nın yararına ve onun tarafından yapılacak bir ey
lem şeklindeki bağımsız bir politika · fikrini bıra
kalım.
Lenin, hayır diye cevap veriyor; zorba iktidar
- feodal çarlığın veya burjuvazininki olsun -, sa
de proletaryayı değil ve fakat onun yanı başında
arta kalan, ve hatta bir hayli belirsiz ayrımlarla
ona karışmış bulunan (köylü, zanaatkar, aydın,
küçük ve orta memur, küçük tüccarlar vb.) gibi,
'
sosyal sınıfları da kendisine karşı ayaklandırmak
tadır. Zorba iktidar sonuna kadar devrimci tek
sınıf olan ve fakat, tek sosyal devrimci güç olma
yan proletarya dahil olmak üzere, tüm olarak hal
kı kendisine karşı ayaklandırmaktadır. Aynı zor
ba iktidar sömürge ve yarı sömürgelerin ezilen
halklarını, yani tüm milletleri kendine karşı ayak
landırmaktır. Eğer politik raslantı (conjonctu
re) bu iktidarı sarsarsa, proletarya esas güç ola
rak müdahale etmeden, bu raslantının geçmesine
izin verecek midir? Pasif kalacak mıdır? Lenin'e
göre bu şekilde düşünen, sadece aciz biri, bir dar
kafalı değildir; (kendisi açık olarak farkında '.ie
ğilse bile) «objektif olarak» karşı ihtilalin hizme
tine girmiş bulunmaktadır.
82
Lenin ve leninizm, çoğunluk veya azınlık, in
kılap veya değişim, parlamento veya parlamento
dışı eylem gibi ikilemleri politika bizanscılığı ve
«filistinizm» (yani rahatına düşkün dar kafalılık)
olarak bir kenara atar. Pratik ve politik hayatta
bu tür ikilemler çok nadir olarak ortaya çıkar, hat
ta hiç bir zaman bulunmazlar. Bunlar· sorunların
kötü konu�unun sonuçlarıdır. Objektif olarak ger
çek olan her sorunun bir çözümü vardır; çıkar
yolu olmayan durum yoktur. Devrimci işçi sınıfı
şartlara göre, peşi peşine bütün vasıtaları kullanır;
ve fakat benzer şartlarda her zaman aynı araçları
kullanmaz. Bunlar, sosyal üretim ilişkilerinin dev
rimci dönüşümü gibi tek bir sonuç hizmetindeki
değişik vasıtalardır. Devrimciler dünyayı kabul et
mek veya yorumlamak değil de onu değiştirmek
istiyen kişiler olarak önceden bu veya şu formü
lün içinde kendilerini hapsetmezler; bunu politik
bir deneycilik yararına bilgiyi reddettikleri için de
ğil, aksine bilgi adına yaparlar çünkü bilgi her za
man hareket halinde olan somutluğun bilgisidir.
Tarih yönünden, bazı benzerliklere rağmen de
mokratik burjuva devrimiyle sosyalist proletarya
devrimi arasında derin bir fark bulunduğu ayrıca
doğrudur. (Ve bu noktada yeniden, daha çok defa
karşılaşacağımız, bir sorunla karşı karşıya geliyo
ruz, demokrasi ile sosyalizm arasındaki geçiş ve
gerçek ilişkiler sorunu) . Burjuva devrimi Avrupa
da ve Fransada XVIII. Yüzyılda daha önce kısmen
yerine getirilmiş ve daha önce derin olan sosyal
ilişkilerin bir dönüşümünü onaylamaktadır. Onun
kitlelerin yardımıyla asıl yapacağı iş negatif bir
iştir (30) . Halbuki Proletarya devrimi kapitalist
84
killerinin biri birini izlemesindeki hız bakımından,
bu kadar yoğun bir hayatı, uzaktan yaklaşık ola
rak bile yaşamamıştır. Hiç bir memleket, bu ka
dar kısa bir zaman süresi içinde, çağdaş toplumun
bütün sınıflarının mücadelesinde bu kadar zengin
bir şekil, ayrıntı, yöntem yoğunlaşması yaşamamış.:
tır; bu mücadele memleketin geri kalmışlığı ve ezi
ci çarlık boyunduruğu sonucu olarak özel bir hızla
olgunlaşmaktaydı . »
. .
85
Gelişme yıllan ( 1 910-1914)
Birinci Emperialist Dünya Savaşı (1914-1917) .
_
İkinci Rus İhtilali (Şubat 1917'den Ekime ka:-
dar) (31 ) .
86
Marksist tahlil yöntemine, onun materyalist
temellerine bağlı bulunan «Objektif» deyiminin
kullanılışında�, Lenin ve leninizmin sübjektifi
(öznel'i) azımsadıkları sonucunu çıkartmak yan
lış olur; aksine Lenin her zaman bilinç ve bilgi
üzerinde, onların rolleri hakkında israrla durmuş
tur. Kendisi onların üzerinde dururken, başka
marksistler ve (hele «ekonomistler» ve «objekti
vistler» ) bu kavramları bir yana bırakıyorlardı.
Lenin diyor ki, gerçekliklerin ve durumların
bilgisini derinleştirmeliyiz; ta ki, insanların, kitle
lerin, halkların sübjektif kuruntµ,ları dağıtılabilsin.
Bunun açık nedeni sübjektif etken veya an'ın po
litik ve sosyal hayatta, devrimci krizde hayati bir
'önemi olmasındadır.
Yönetici sınıfların ideolojilerinin köklü bir
eleştirisiyle, ccbilince erdirme»yi uyandırmak ve de
rinleştirmek gerekir; (ki bu eleştirici bilgi olmaz
sa her zaman uyuya kalmak veya karşı ihtilalci
ideolojilerin kucağına düşmek tehlikesi vardır) .
Başka bir deyimle, kendingelme veya pratik «bilinç
lenme» gereklidir, fakat yeterli değildir. Kendi ken
dine yetmemektedir; çünkü hakikaten politik bi
linç haline gelebilmesi için bir gıdaya, bilgiye ih
tiyacı vardır; politik bir örgüt - parti - onu yö
netmeli, ona yol göstermelidir; o, tekrar pratiğe
ve eyleme doğru dönmelidir. Demek ki : cıdevrimci
teori olmazsa devrimci hareket olmaz» . Bütün gö
rünüşleriyle bilinci ve sübjektif etkeni sarmala
yan karmaşık şartlar olmazsa, (durumun bilinme
si ve tahlili - politik bilinç, örgütlenme, parti -
ahlaki bilinç : fedakarlık, kitlelerin ve kişilerin dev
rimci kahramanlığı vb. olmazsa) devrimci durum
olamaz.
87
Bir İhtilal toplumun ta derinliklerine kadar,
ve o zamana dek gizli bulunan derinliklerinden
bilincin ve ideolojinin en ince şekillerine kadar alt
üst oluşunu ifade eden ve onu doğuran cctümlüğe
sahipıı bir olay, bir sosyal vakıadır. Her ihtilal be
lirli bir memlekete, belirli bir döneme özgü, tek
liği olan bir olaydır; hiç bir zaman tam olarak
tekrarlanmayan bir rastlantının içinde oluşur. Oy
sa ki, Lenin, devrimlerin kanunları vardır iddiasın
dadır.
«Bütün devrimlerin ve özellikle XX. yüzyılın
üç rus devriminin (*) doğruladığı devrimlerin te
mel kanunu şudur: Bir devrimin olması için sömü
rülen ve ezilen kitlelerin eskiden olduğu gibi yaşa
manın imkansızlığının bilincine varmaları ve deği
şim istemeleri yeterli değildir; devrimin olması
için, sömürenlerin eskiden olduğu gibi yaşıyama
maları ve hükümet edememeleri gerekir. Milli öl
çüde genel bunalım olmadan devrim imkansızdır .
(32) . ))
Yani, bir durumun bilinmesi ve bilincine va
rılması bakımından sübjektif, öze değgindir. Onun
kesin bir eylem haline dönüşmesi böylece ve o za
man olmaktadır. O, durumun bir unsuru veya bir
an'ıdır, fakat sadece bir unsur ve bir an'dır. Ob
jektif sübjektife dönüşüyor, ve bilmukabele. Esas
olan objektiftir, ve fakat sübjektif objektifin üze
rinde etkisini gösteriyor ve o da bir anlama objek
tif (gerçek) dir. Karşılıklı etki eşit olmayan iki te-
88
rim arasında oluyor, ki bunlann aynı gerçekliği ve
gelişme dereceleri yoktur, simetrik (bakışık) de
ğillerdir. Zaten bundandır ki, objektif ile sübjektif
zorunlu olarak aynı adımla, aynı tempo ile yürü
memektedirler. Buradan bilincin ve bilginin gecik
meleri tehlikesi doğmaktadır, bu gecikme bir zo
runluluk - bir kanun - değildir, fakat devrimcile
rin teorik ve pratik faaliyetlerinde kendisine karşı
korunmaları gereken bir tehlikedir. Böylece her
durumda, durumun diğer unsur ve görünüşleri
arasında, objektif-sübjektif (nesnel-öznel) ilişkisi
ni incelemek gerekmektedir.
Objektif ile sübjektif arasındaki ilişkilerin ve
karşılıklı etkilerin ve çatışmaların bu diyalektik
tahlili, insanların kendi tarihlerini oldukları ile
(objektif şartlarla) , ve düşündükleri ile (sorunları
nı, onların vasıtasıyla ve onların içinden çözümle
meğe uğraştıkları fikirlerle) yaptıklarını belirt
mekle marksist teoriyi derinleştirmektedir; yani
bu şartların ve bu fikirlerin sınırları içinde; yani
nihayet başka bir şekilde - bir dereceye kadar -·
89
leket ile küçük bir halkın birleşmesi veya kapi
talist memleketlerin arasında bir federasyon, vb.
objektif bakımdan karşı-devrimci bir hareket ola
bilir . . .
Marx'ın diyalektik metodunun leninist gelişi
mini bulmağa başlıyoruz. ·
il
LENİN'İN HAYATI
91
Fakat aynı zamanda Lenin tamamen çağdaş
döneme aittir; yaşasaydı 1 955 yılında, 85 yaşında
olurdu; ve eğer Çuvaş'lar ve Kırgızlar onun için
korolar, destani şiirler meydana getirdilerse, Ma
yakovski de kendisine «aşırı-modern» şiirler sun
muştur. Onun fotografları alınmış, filimleri çekil
miş ve sesi tesbit edilmiştir. Hala hayatta olan bir
çok kişi onu tanımış, kendisiyle konuşmuş, kendi
sini hatırlamaktadırlar, ve sadece Moskova'da de
ğil, fakat Paris'de, Londra'da da bu böyledir; çünkü
sürgünde bulunan Lenin bütün önemli dilleri bili
yor, konuşuyor ve o dillerde yazıyordu, Avrupayı
dolaşmıştı; kültürü böylece kelimenin en güçlü ve
en değerli anlamında c<Avrupaıı kültürüydü (33) .
92
şarkıcılardan gizli faaliyette bulunuyorlar diye
şüphelendiği. . . anlatılmaktadır. (34)
Londra'da, az yıl önce, az çok sağır ihtiyar bir
kütüphaneci Lenini hatırlamaktaydı: «bu köşede
çalışmaya gelirdi, çok sakin bir beydi, bir yığın
kitap ister ve kütphane kapanıncaya kadar ye
rinden kıpırdanmazdı. O zamandan sonra çok gü
rültü çıkardığını söylüyorlar . . . »
Pariste dahi, sade Marcel Cachin gibi politik
kişiler değil, fakat yazarlar da Lenin'i hatırlamak
tadırlar. Örneğin tanınmış şair Tristan Tzara Le
nin ile 1917 de İsviçre'de rastlaştığım hatırlamak
tadır. (O sıralarda Lenin ;Rus devriminin güçlerini
toparlamaktaydı - ve genç şair aşırı bir şiir türü
nü (cdadaizm»i ortaya atacaktı ; bu, burjuva kül
türünün anarşiye kaçar bir inkarından ibaretti,
her halde Lenin bunu onaylamazdı) . Yıkıcı şair ih
tilalcı devlet adamıyla santranç oynamış ve onu
yenmiş, Tristan Tzara bunu anlatırken nükteli
bir tarzda: «fakat Lenin daha Lenin değildi» , diye
eklemektedir.
Bütün tanıkların söyledi�i birbirini tutmakta
ve Lenin'i, «Sakın bir adam» , görünürde çok «sı-
93
radan» bir insan, kendisine çok hakim, sade, ade
ta silik, herkes gibi giyinen, sakin ve çalışkan bir
yaşantıdan, kitapdan. . . ve oltayla balık tutmak
tan hoşlanan biri olarak tanımlamaktadırlar.
Bu devrimci, romancıların kaleminden tanıdı
ğımız Byron veya Garibaldi, veya halka onu ayak
landırmak için giden ve gizli terörcü örgütlerin
üyeleri bulunan «halkçılar» aydın cchalk dostları))
' '
yani eski Rus «nihilist» leri tarzında, resmedilme
ğe elverişli devrimci bir tavır, bir kişilik takınmı
yordu. Onun üslubu XIX. yüzyılın insanlarınıri
kinden kökünden değişikti.
Ve hatta onu Marx ile mukayese edersek, ki
Marx'ın Jenny von Westphalen ile evliliklerinin son
derecede heyecan verici, romantik ve romanesk
bir yönü olmuştur, Lenin'in ccözel» hayatı aşağı
yukarı yok gibidir. Çalışma arkadaşı Krupskaiya
onun eşi olmuş, sürgünde arkasından gitmiş ve
1894 yılından ölümüne kadar onunla yaşamıştır.
Oysa, devrimci Lenin'in ceket ve kasketli, Mo
golumsu çekik gözlü, çehresini küçük bir bıyık ve
bir sakalla süsleyen ve saati gelince dünyanın üze
rine fırlatacağı devrimci düşüncesinin patlayıcı
maddesini geniş alnının altında taşıyan bir bay
olarak tanıtmak, kendisini küçültücü, alaylı bir şe
kilde tasvir etmek olur.
Tanıkların ve tarihcilerin, hiç olmazsa önemli
dönemler bakımından, Lenin'in faaliyetini gün be
gün, hatta saat be saat ortaya koyabildiklerini
söylemiştik.
94
1917 Sonbaharı
Rus devriminin resmi tarihine göre Lenin'in
1917 yazını nasıl geçirdiğini görelim; bunda bir
macera filiminin canlılığını görürüz; bu sahifeleri
o durumun bir resmini vermek için buraya aktarı
yoruz. Daha sonra Lenin'in hayatını başından beri,
yen.iden ele alacağız (35) .
« 1 9 1 7 son baharı nihayetlenmekteydi ; siper
lerde çamur, rutubet hakimdi; cephede milyonlar
ca asker Geçici Hükumete lanet okuyorlardı, kalp
leri heyecandan burkulmuş, dördüncü bir kışı ha
kikaten burada geçirecekmiyiz, diye kendi kendi
lerine soruyorlardı. Gece köylerde g6k yangın ışığı
ile aydınlanıyordu; çanlar alarm işareti çalıyordu;
çalışkan köylüler artık burjuva Geçici Hükumetin
den toprak alma umudunu yitirmiş, asillerin ma
likanelerini ateşe veriyor, bey topraklarını ellerine
geçiriyor, ağır baş hayvanları paylaşıyorlardı. Şe
hirlerde işçi grevleri birbirini kovalıyor, kabaran
bir çığ gibi durmadan artıyordu. Lenin'in önce
den haber verdiği, beklediği, ve hazırladığı yeni
bir ihtilal yaklaşıyordu.
Temmuz 1917 gösterisine yaylım ateşi açıldık
tan sonra, karşı-ihtilalin yakından izlediği Lenin
yer altı çalışmasına geçmişti. İlk günlerde Petrog
rad'da S. Alliluev adında eski bir bolşeviğin kü
çük lojmanında gizlendi : Rojdestvenskaia Sokak
10., No. 17 a. Bolşevik partisinin şefi dördüncü kat
ta tek pencereli küçük bir odada oturuyordu.
95
Geçici Hükumet Lenin'i yakalayana ödül vaa
detmişti. Polis hafiyeleri Vladimir İliç ile irtibatı
sağlıyan bütün gözde militanları takip ediyordu,
kolaylıkla izini bulabilirlerdi. 1 1 temmuz; Lenin
şehrin dışında Sestroretsk'e yakın küçük bir kasa
baya taşındı. . .
Lenin Razliv'e yerleşti; istasyomın yanında
hangarlı küçük bir ev vardı, çatısında saman ist.if
ediliyordu, oraya dik bir merdivenle çıkılırdı. Ç:ı�
tıya bir masa ile iki iskemle kondu. Lenin orada
oturdu, fakat şehir dışında bile tehlike devam edi
yordu. Etraflarda tatile çıkanlar, memurlar ve su
baylar dolaşıyordu, bunlar kurnazca Lenin'in sö
zümona Almanyaya kaçtığı hakkında dedikodular
yaymakta idiler. Bunun üzerine Vladimir İliç da
ha emin bir yerde, ormanda saklanmaya karar
verdi, istasyonun arkasında, küçük bir gölün ke
narında, bir mer'a vardı; yer bomboş, uzaktı, ta
tile gelenler azdı; civarda sadece orakçılar otur
maktaydı. Lenin buraya, Konstantin Petrpviç İva
nov adını taşıyan bir hüviyet belgesiyle, orakçı
kılığında geldi. Koruluktaki bir açıklıkta bir sa
man yığınının içinde Lenin'in en yakın silah arka
daşları bir nev'i huğ hazırladılar ve şeflerini ora
ya yerleştirdiler. Gazete ve mektupları oraya ge
tiriyorlardı. Büyük bir çalılığın gölgesinde, üze
rinde bir çay . kabının kaynatıldığı bir saman ateşi
nin yanında, Lenin düzenli olarak Petrograd'a· ulaş
tırılan makalelerini yazıyordu. Bazen, geceye doğ
ru, kürek sesleri duyuluyordu; bunlar gölü aşarak
Lenin'i görmeye gelen Merkez Komitesi sözcüleri
idiler.
Bir gün, Sergo Ordjonikidze direktif almak
96
üzere Lenin'in yanına gitti ; gölü aştı, sık bir fun
dalıktan geçti ve bir açıklığa vardı; bir saman yı
ğınının arkasından orta boylu bir adam çıktı ve
Ordjonikidze'yi selamladı. Ziyaretçi yolundan git
meye hazırlanırken, yabancı omuzuna vuruverdi:
- Ne o, arkadaş Sergo, beni tanımıyormusu
nuz?
Sakalsız ve bıyıksız Lenin tanınır halde de
ğildi.
Sergo saatlerce Lenin'in huğ'unda kaldı ve ken
ili.sine Merkez Komitesinin faaliyetleri hakkında
ayrıntılı haberler verili.
Vladimir İliç, Ordjonikidze vasıtasıyla yapıla
cak işler hakkında bir sıra talimat yolladı.
Gizlendiği yerden, Lenin Bolşevik Partisinin
VI Kongresinin çalışmalarını sürekli olarak yö
netti.
Fakat orda, ormanda dahi İliç rahat yüzü gör
medi. Hükümet ajanları etraflarda dolanıyor, işçi
topluluklarında aramalar yapıyorlardı. Bir gece,
çok yakınlarda patlayan silah sesleri ile Lenin
uyandı. Büyük gürültüyle patlamalar bir birini iz
liyordu; ccizim bulunduıı sonucuna varan Lenin
huğ'yu terketti, çalılıklara daldı ; bu yanlış bir
alarm olmuştu; daha sonra öğrenildi ki Junkers'
ler (subay adayları) Sestroretsk fabrikasını sar
mış işçilere silahlarını teslim etmeleri için ihtarda
bulunmuşlardı.
Temmuz sonunda, Parti Merkez Komitesi Le
nin'in Finlandiyaya gitmesine karar verdi. Ordjo
nikidze bu seyahati düzenlemekle görevlenili.rilmiş-
97
ti, yer altı çalışmalarında usta militanlar kendisi
ne yardım ettiler.
Seferin planı hazırlandı. Lenin'in devamlı
aranması onun naklini güçleştiriyordu. Önce Fin
landiyaya yaya olarak geçmek düşünüldü; sınır
boyunca bir keşif yapıldı; pasaportların her yerde
sıkı bir şekilde kontrol .edildiği görüldü. İlk plan
dan vazgeçmek zorunlu olmuştu, bunun üzerine
sınırın bir hanliyo treninin lokomotifi üzerinde ge
çilmesine karar verildi, bunda Finlandiya demir
yolunda makinist olan Hugo Jalava yardımcı ol:ı
caktı. Tasarı Lenin'e bildirildi, o da kabul etti.
Tasarı şuydu : Razliv garına varmak; Petrog
radın yakınlarındaki Udelnaya istasyonuna kadar
trene binmek; ordan da, bu defa Finlandiya hattı
üzerinde ateşçi yerine geçirilecek olan Lenin seya
hatin · üst tarafını lokomotifde yapacaktır; fakat
son anda, yolu kısaltmak üzere Levaşovo istasyo
nuna kadar 12 kilometrelik yolun yaya olarak aşıl
masına karar verildi. Ormandan geçmek gereki
yordu ; dar, güç görülen bir patikadan birerle kol
geçildi.
Gece bastırıyordu; karanlıkta yönünü güç bu
lan, şaşıran kafile bir orman yangını alanına var
dı. Tutuşan turba idi ve boğucu bir yanık koku
su yayılıyordu. Arkadaşlar yanan turbada gömül
mek tehlikesiyle karşı karşıya uzun zaman do
landılar; güç bela ırmağa vardılar; ayakkabılarını
çıkartarak dizlerine varan buz gibi suyun içinde11
geçtiler; fakat birden karanlıkları bir lokomotif
düdüğü deldi. Sabahın birine geJiyordu. İstasyo
nun yanına silahlı subay adayları ve liseliler dol
muştu, peronu boğuk bir ışıkla aydınlatan bir fe-
98
ner vardı. Lenin hattın tümseğine gizlendi, yanın
daki arkadaşları keşfe çıktılar, bir tanesi yakalan
dı ; devriye hüviyetini sorup onu gara götürdü. İs
tasyonun muhafazasıyla görevli tecrübesiz genç
ler toplu halde onun arkasından gittiler. Peron
boşalmıştı. O anda tren geliverdi. Lenin son va
gona fırladı, onu izleyerek, Finlandiyalı bolşevik,
arkadaşı Eino Rahja trene fırladı. Hüviyetler kont
rol edildikten sonra Junkers'ler tutukluyu bırak
tılar.
Gecenin geç saatinde, Lenin ve arkadaşı Udel
naya istasyonuna vardılar, çok yakında olan Pet
rogradın ışıkları göğün karanlığını aydınlatmak
taydı. Yolcular gecelerini tanıdık bir Finlandiyalı
da geçirdiler. Ertesi günü, anlaşıldığı gibi, gara
gittiler. Finlandiya treni yaklaştı. Makinist Javala
lokomotifi sürmektedir. Katarı istasyonun ötesi
ne, uzağa kadar götürüp bir yol geçidinde durdu
ruyor. Lenin lokomotife tırmanıp küreği eline alı
yor ve derhal ateşçilik görevine başlıyor.
Beloostrov sınır istasyonunda a·eçici Hüku
metin milis askerleri treni beklemektedirler. Kon
voyu, vagon vagon arıyorlar, belgeleri dikkatle
kontrol ediyor ve yolculara bakıyorlar. Hüküme
tin hafiyeleri lokomotife iyice yaklaşmıştır. Bir
dakika daha aynasızlar Lenin'i yakalıyacaklardır.
Fakat makinist Jalava soğukkanlılığını elinden bı
rakmıyor, derhal lokomotifi çözüyor ve su ikma
lini yapacağım diyor. Dakikalar, heyecan içinde
geçmektedir. İkinci çan beklenmektedir. Kondük
tör peronda çırpınıyor, sağa sola koşuyor, düdük
çalıyor, lokomotif yok. Jalava ancak üçüncü çan
çalınca lokomotifi son süratıe geri getirdi. Tren
99
derhal hareket etti, ve Finlandıya sınırını geçti.
Bu şekilde Kerenski'nin hafiyeleri lokomotifi ara
mak olanaklarını bulamadılar.
Lenin bir kaç zaman, Terijoki istasyonundan
12 kilometre uzakta, küçük Jakola köyünde kaldı,
fakat oradan partinin merkez örgütleriyle bağlan
tının sağlanması güç oluyordu. Şehirde bir barı
nak bulmak şarttı. Helsingfors'da ( * ) emin bir yer
bulundu, burası daha sonra polis müdürü olan,
şehrin işçi milisi şefinin eviydi. O sırada görevi
dolayısıyle kendisi polis müdürünün baş muavin
liğine getirilmişti. Hükumetin bu kadar yüksek
bir memurunun Bolşeviklerin şefini gizlediğinden
kim şüphelenebilirdi ?
Ev sahibi Lenin'i sokakta karşıladı. Beraber
ce eve yaklaştılar. Vladimir İliç dikkatlice sokağı
izledi. Kimsenin kendisini kontrol etmediğinden
emin olunca girdi. Lenin her şeyden önce gazetele
ri nasıl alacağını bilmek istedi. Petrogradın bütün
gazetelerinin her gün kendisine getirilmesini ve
mektuplarının düzenli olarak oraya yollanmasını
istedi. Lenin, tap taze gazetelere daldı. Yorgun olan
ev sahibi uyumuştu, fakat odanın sessizliğinde
uzun zaman mürekkepli kalemin gıcırtısı ve gaze
telerin hışırtısı duyuldu. Lenin'in önündeki defte
rin üzerinde şu başlık vardı Devlet ve İhtilal. Vla
dimir İliç bolşevizmin en önemli belgelerinden bi
ri olacak olan eserini yazıyordu . . .
Delikanlı
( 1900 yıllarına doğru Lenin takma adını alan)
Vladimir İliç Ulyanov bu gün Ulyanovsk ismini
( * ) Helslnki'nln eski ismi. Ç.
100
taşıyan, Volga kenarındaki Simbirsk de 1 0 Nisan
1870 günü doğmuştur (36)
Babası matematik ye fizik öğretmenliğinde
bulunmuş, sonra Simbirsk eyaletinde okulların mü
fettiş ve müdürlüğünü yapmış uzun ve meşakkat
li bir üniversite meslek hayatından sonra asalet
unvanını almıştı ; 1886 başlarında vefat etti.
Anası Marie Alexsandrovna Blank, bir doktorun
kızı olup, çok kültürlü, çok lisan bilen, iyi müzis
yen idi, çocuklarını pek iyi bir şekilde eğitti. Zaten
hepsi devrimci olacaklardır.
Lenin Simbirsk lisesinde parlak bir şekilde
okudu. Tatillerinde Volganın esas bakımdan köylü
bölgeleri olan eyaletlerini dolaşıyordu. Orada köy
lülerin sefaletini ve Çarlığın, Tatar, Çuvaş vb. gi
bi bir çok milliyetleri nasıl ezdiğini inceleyebiliyor
du. Lisede de düşünce cendere içine alınmıştı, bunu
Lenin'in sonradan söyleyeceği gibi cchalkı karart
ma vekaleti» örgütlemekteydi. Delikanlılığının ba
şından beri ccyasak edilmiş» yazarların eserlerini
okudu: Dobroliubov, Pisarev ve hele Çernişevski,
onun Ne Yapmalı? romanı kendisini çok etkilemiş
tir. Ağabeyi Aleksandr'ın da Vladimir İliç'in üze
rinde büyük bir etkisi olmuştur. Petersburgda üni
versite öğrencisi olup oradan Kapital (C.I) i getir�
101
di ve Lenin bu eseri 1885 de, 15 yaşında okudu.
1887 yılında cchalkçılarınıı terorist örgütünün
üyesi olan ağabeysi tutuklanmış, mahkum edil
mi§ ve 8 Mayıs günü idam edilmişti. Bu vesileyle
şehrin bütün ccliberalıı sosyetesi Uliyanovları yalnız
başlarına bıraktı, ve genç delikanlı demokrat ve
Liberal cdhtilalcilerin» acizliğini ve korkaklığını
anladı. O da devrimci _oldu, ve fakat «halkçılık»
ve kişisel terorizm yolunda ağabeysinin izinden
gitmedi. O andan itibaren, başka bir yol, başka
politik araçlar sezinledi.
Liseden birincilik altın madalyası alarak çı
kan Vladimir İliç, 13 Ağustos 1887'de Kazan Hu
kuk Fakültesine kaydoldu. Eskilerden daha da ge
rici yeni ccÜniversite yönetmeliği» nin uygulanma
sı sonucu olarak üniversite gençliğinde bir kay
naşma vardı. Geleceğin Lenin'i derhal <cbozguncuıı
bir grubun merkezi haline geldi. 4 Aralık 1887 gü
nü Kazan öğrencileri gürültülü bir gösteri yaptı
lar, ertesi gece polis genç Uliyanov'u tutukladı.
Sorgusunu yapan polis komiseri kendisine
«karşınızda bir duvar varken ayaklanıyorsunuzıı ,
dedi.
Vladimir İliç, hor gören bir eda ile : ccçürük
bir duvar, bir itelerseniz, yerle bir olur.ıı cevabını
verdi.
·
102
hareketleri ayrıntılı raporlara konu olacaktır; ve
bunlardan bazıları arşivlerde saklandığından bu
gün tarihçilerin araştırmalarına yaramaktadırlar.
Ekim 1888: Lenin'in Kazan şehrine dönmesine
izin çıkmıştır, fakat ne üniversiteye kaydolabil
mekte, ne de pasaport alabilmektedir. Lenin tek
rar Marx'ı incelemeğe başlıyor, ve az sonra Sibir
ya'da sürgündeyken ölecek olan genç ve parlak bir
marksistin, N. Fedossiev'in kurduğu çevreye katılı
yor. Lenin ilk rus marksisti değilse de, ilk rus mark
sistıerindendir. O devirde rus aydınlarının çoğun
luğuna hala cchalkçılıkn etkiliydi ve terorizmin kah
ramanJarına karşı heyecan duyuyorlardı. Lenin di
yor ki : «onların bu kahramanlık geleneğinin çeki
ciliğinden kurtulabilmeleri için mücadele etmeleri,
çok hürmet ettikleri kişilerle ilişkiyi kesmeleri ge
rekiyordu.»
1889'da Vladimir İliç ailesi ile birlikte Sama
ra'ya yerleşiyor; orada halkçı bir gruba giriyor,
söz alıyor, halkçı yazarları ve bu arada Mikailov
ski'yi eleştiriyor, Marx'ın Felsefenin Sefaleti adlı
kitabını anlatıyor; ve az sonra bu grubun üyeleri
nin büyük bir kısmı ve bu arada yöneticileri onun
görüşlerini kabul ederek marksist oluyorlar.
«Halkçı» doktrin esas olarak, rus köylüsü
nün, köylü tarafından ve onun yararına yapılacak
ihtilalin, köylü komünası (mir) tarafından ve
onun içinde kurulacak sosyalizmin, savunması
olarak özetlenebilir. Görülüyor ki halkçılık teorisi
· Rusyaya, rus toplumuna, rus ihtilaline tam bir
özellik tanımaktaydı. Bu bakıma marksizm ile uz
laşmazdı. O dönemde Lenin halkçıiık sosyolojisi
ni daha iyi eleştirebilmek için, · bu gün sosyolojik
103
anketler diye adlandıracağımız araştırmalara giri
şiyor. Arka arkaya beş yaz, tatil döneminde, böl
genin köylerini inceliyor, marksizme geçen halk
çılar kendisine yardım ediyorlar ve Vladimir İliç
«ocak, ocak» (ev ev) yapılan bir «anketıı in sonuç
larını fiş haline sokuyor. Bu araştırmalar kendi
teorik açıklamalarının sonuçlarını doğrulamakta
dır; bunun üzerine köylü sorunlarını inceleyen ilk
yazısını yazıyor (37) .
1890 yılında Petersburgda hukuk imtihanları
na girmesi için izin çıkıyor. Dört Üniversite öğre
nim yılının programlarını hazırlamak için Vladi
mir İliç'in bir yılı vardır. O yaz Alakaevka köyün
de bir sıra ıhlamur ağacı arasında dal ve otlardan
bir çalışma odası yapıyor ve artık oradan ayrılmı
yor. İmtihanlarını veriyor, bütün adaylar arasın
da en yüksek dereceyi alıyor. Halbuki tam bu dev
rede çok sevdiği küçük kız kardeşi Olga aniden öl
müş bulunmaktadır . . .
Ocak 1892'de Lenin Samara barosuna kaydo
luyor ve zayıfların, fakirlerin, köylülerin avukatı
oluyor. İlk müşterisi Çarın işleri iyi yürütmediği
ni söyliyerek böylece ccAllaha, Meryeme ve teslise»
hakaret etmekten sanık bir köylüdür . . .
C. XXXIII, S. 15.)
104
İlk Teorik Araştırmalar
1 05
rak görmektedir (39) . Sanayi kapitalizmi, burju
vazi, eski tabii köy ekonomisini yok ederek kendi
objektif durumunu, yani pazar üretimini geliştire
rek güçlenmektedir. Burjuvazi, devrimci olduğunu
söylemektedir; fakat bu artık 1789 burjuvazisi de
ğildir; iktidara geçmek istemektedir, fakat prole
taryaya karşı gericilikle uzlaşmaya hazırdır. Haki
katen devrimci olan, tek proletaryadır; o, hakiki
müttefiklerini liberal burjuvazi arasında değil köy
lülerde bulacaktır. Bununla beraber köylüler, halk
çıların sandığı şekilde ne devrime can verebilir
ler, ne devrimi başartıp, onun politik amaçlarını
saptayabilirler. İşçi sınıfı kendi k aderini kendi eli
ne almalıdır, devrimi yönetmeli ve onu elden gel
diği kadar uzağa götürmelidir, köylülerin geri kal
mış veya burjuvalaşmış zümrelerini sürüklemeli
dirler. İşçiler ile köylülerin ihtil<ilci ittifakı böylece
gündeme girmektedir; ve fakat bunun başarılması
ve yönetilmesi için, işçileri kendi öz amacı olari ba
ğımsız politik bir güç halinde birleştiren marksist
bir parti gerekmektedir: bu amaç sosyalizmdir.
Marksist grupların üyesi olan sosyalistler, (aydın
olsun veya olmasın) , böylece bütün dikkatlerini ve
faaliyetlerini işçi sınıfının üzerine yönetmelidirler.
106
Lenin kendini bu pratik amaçlara, bu ihtilalci
örgütlenme çalışmasına verecektir; fakat bun u ya
parken teorik, ekonomik, ccsosyolojik» , felsefi araş
tırmalarını bir tarafa bırakmamaktadır. Gitgide
daha sağlam olarak marksist, yani materyalist ve
diyalektikçi olmaktadır. Artık şu ünlü cüml.�yi ya
zacaktır:
<cMateryalizm bir parti davranışını k apsa ma k
tadır, çünkü o, bizim her olayı değerlendirmemiz
için açık ve seçik olarak belirli bir sosyal grub1on
görüşünü benimsememizi zorunlu kılmaktadır . » . .
107
Konferans, !sviçrede faaliyette bulunan «Eme
ğin Kurtuluşuıı marksist grubuyla temas kurmak
üzere bir sözcü yollamak kararını alıyor. 25 Ni
san 1895 günü Lenin yola çıkıyor; Plekhanov'la
karşılaşıyor, ve daha o zaman bile bir çok noktada
ona karşı geliyor, bunların arasında köylülük so
runu vardır; Plekhanov bu konuda işçi sınıfının,
köylüleri değil de, (demokrat burjuva) libtralle
ri politik müttefik olarak alması gerektiğini düşü
nüyordu.
Lenin artık ağır hasta olan Engels'le karşı
laşamıyor (41) Berlin ve Paris'de kalıp işçi hare
ketini inceliyor. 7 Eylül 1895 Rusyaya döndüğün
de, Rus işçi ve sosyalist örgütlerinin zayıflığı ile,
bunların tarihi ödevlerinin büyüklüğü arasındaki
uçurum karşısında «fiziki ızdırap derecesinde» dar
be yemişe döndü.
Bunun üzerine Peterzburg'daki (yirmi tane ka
dar) militan marksist çevrelerini çok güçlü bi.r
disiplini olan bir ccMücadele Birliğin şeklinde bir
leştirmeyi başardı. ccBirlik» , sosyalist fikir ile işçi
hareketi arasındaki kaynaşmayı başarmaktadır :
bu, devrimci marksist bir partinin nüvesidir. ccBir
likıı etkisini hızla yaymış ve bir gazetenin yayın
lanması hazırlıklarına girişmiştir ( 42) .
(41) Marx-Engels-Marksizm, isimli derlemede Lenln'
in Fransızca olarak yayınlanan makalesi ; Ed. So
ciales, Paris, S. 49 ve s.
Lenin'in ailesine mektupları, (Rus baskısı,
1934 ) , birçok ayrıntı kapsamaktadır. Lenin'in
Fransadaki hayatına ait Lenin Paris de isimli bir
'
broşür yayınlanmıştır.
(42) Lenin'in üç makalesi : 1. Engels hakkında 2. bir
baş yazı : Rus işçilerine 3. bir yergi : Vekillerimiz
·
neler düşünüyorlar?
1 08
8, 9 aralık 1895 gecesi polis Birliğin lokalini
altüst etmiş ve Lenin'i tutuklamıştır.
Lenin hapishanede geçirdiği 14 ayda çalışabil
meyi başarmıştır ( 43) . Okumasına izin verilen ki
tapların satırları arasında süt ile yazı yazmaktay
dı. Kendisini yakalatmamak için, ekmek içi ile kü
çük hokkalar yoğuruyor ve en küçük bir tehlikede
bu hokkaları yutuyordu. «Bu gün altı mürekkep
hokkası yedim» diye bunu hoş bir şekilde anlat
mıştır.
Sürgüne mahkum edildiğinde, hareketinden
önce, Birlik'ten arta kalanları zehirleyen ccekono
mizm» akımına karşı tepki gösterebiliyor. ccEski»
lere karşı çıkan ccgençlerıı sırf sendikacılıkla uğra
şan bir birlik arzuluyorlardı ; «İşçi sandıkları» kur
mak, dar bir kanunluluk içinde kalıp politik müca
deleyi bırakmak istiyorlardı. Lenin onları şiddetle
eleştirdi.
Sib�ryada Sürgün
109
avJanıyor, fırsat buldukça satranç oynayıp patinaj
la vakit geçiriyordu. Aynı zamanda Rusyada Ka
pitalizmin Gelişmesi hakkındaki kitabını orada ta
mamlayacaktır.
Büyük eser dışında o sıralarda otuzdan fazla
inceleme ve makale yazmıştır (45) , bunların arasın
da: Rus Sosyal Demokratlarının Görevleri, isimli
önemli bir broşür bulunmaktadır. Broşürde kaçı
nılmaz olan ekonomik ve politik krizi, mutla
kiyetçi polis rejiminin çöküşünü haber vermekte
dir (46) .
Öte taraftan Helvetius, d'Holbach, Kant'ı oku
yor, sonra da - hiddetlenerek - reviziyonistlerin
(Bernstein) , ccekonomistıı lerin yazılarını okuyor.
Bu sonuncuların etkisi (Mart 1898) Minsk kurucu
kongresinin ( * ) hakiki bir politik parti meydana
getirmesini engelliyor; Lenin onlara karşı şiddetli
bir ccihtarnameıı yazıyor.
110
Zaten o sıralardadır ki, Lenin Marx'ın ve En
gels'in o zamana kadar yayınlanmış olan bütün
eserlerini okuyarak ve tekrar okuyarak, yeni so
runlar vazetmeğe, yeni gereklilikleri, yeni düşman
ları sezmeğe başlıyor; bu tarihin bir «dönemeci »
dir.
«Marx'ın teorisini tamamlanmış, değişmez bir
bütün olarak görmüyoruz. Aksine olarak düşünü
yoruz ki, bu teori sadece bilimin köşe taşlarını yer
leştirmiştir; eğer sosyalistler hayatın kendilerini
aşmasını istemiyorlarsa bu bilimi her yönden derin
leştirmelidirler. Düşüncemize göre Rus sosyalistle
ri için Marx'ın teorisini bağımsızca iyice işlemek
özel olarak zorunludur.n (Leninski Sbornik, C. II, S.
492) .
Rusya için, kapitalizmin ve proletarya dikta
törlüğünün dışında ayrı tarihi bir yol yoksa da, en
ternasyonal işçi hareketinin teorisinin ve pratiği
nin ona has bir tecrübesi, özgül bir hazırlanışı var
dır. Oysaki, bu Rusyaya özgü özümleme (elabora
tion) Marx'ın en devrimci tezlerine dönüşü gerek
tirmekt�dir. Ekonorr:ı.istıer, oportünistler, revizyo
nistler Marx'ın fakirleşme hakkındaki teorisini bir
tarafa attıkları halde, Lenin onu tekrar ön saf
haya getiriyor. Sınıf mücadelesinin amaçlarını açık
olarak saptamak gerekir: önce politik özgürlüğün
kullanılması (demokratik amaç), sonra sosyalizm
(öz olarak proletaryanın amacı) .
Bu devirdeki bir çok yazılar göstermektedir
ki Lenin, onu daha tam olarak tahlil edip tanım
lamadığı halde, yeni bir dönemin yükselişini gö
rüyordu; Rusyanın ve onun devrimci proletarya
sının ön planda yer alacakları ve sosyalizme doğru
111
yollarını bulacaklan, fırtınalı, altüst edici bir dö
nem. Kapitaaizmin (nisbeten) ccsakin» gelişmesi
son bulmaktaydı, aynı zamanda da burjuvazinin
- devrimci burjuvazinin - hakim olduğu tarihi
devre bitiyordu ; Lenin iskra'da:
«Son burjuva devrimci hareketlerinin döne
mi, dizginsiz bir karşı devrimin ve bütün güçlerin
aşırı gerilimlerinin devrimin arifesindeki dönemi
açık seçik olarak fark edilmektedir» , diye iddia
ediyordu. (C: V., S. 340, Rus baskısı) .
Marx'ın sezinlediği gibi, dünya ihtilalinin mer
kezi Doğuya doğru yer değiştiriyordu; sadece Rus
ya'ya doğru değil, daha da uzaklara:
«Tarih bize bu an için bir görev vermektedir,
görevlerin en devrimcisi . . . Avrupa karşı devrimi
nin aynı zamanda da Asya karşı devriminin en
kudretli kal'asının yıkılması, Rus proletaryasını en
ternasyonal devrimci proletaryanın öncüsü haline
getirecektir . . . »
Yıl 1900. Vladimir İliç, Krupskaiya'ya göre,
eylemsizlikten o derecede acı çekiyordu ki, uyku
uyuyamaz olmuştu ; sürgünü terk etti; derhal poli
tik bir gazete hazırlığına girişti; geleceğin «İskra»
sı. ( * ) .
Okhrananuı elinde
Fakat polis onu tekrar tutukladı. Okhrana Şe
fi Albay Zubatov raporunda şunları yazmaktadır:
«Devrimde Ulyanov'dan büyüğu yoktur . . . Bu
gövdenin başı kesilmelidir.» Tutuklandığında Le
nin, bir faturanın üzerinde görünmez mürekkeple
(*) Kıvılcım. Ç.
112
yazılı, hayati önemde bilgiler taşıyordu. Polis bu
faturaya önem vermedi, delilsizlikten serbest bırak
tılar. 16 Temmuz 1 900 günü Rusyadan çıktı.
Lenin'in o sıralarda «hayatının eseri» olarak
saydığı İskra'nın hazırlanışı · kolay olmadı. Plek
hanof ve öteki Rus marksistleri ile fikir ayrıhk
ları derinleşiyordu. Gazetenin çıkışını bildiren, Le
nin'in yazdığı, bir not (Ekim 1 900) İskranın :
«Ekonomik kesmekeş ve ilkel teşkilat metoa
larına karşı ekonomistlere, bernştayncılara ve re
vizyonistlere karşı zaaf'ı olmayan bir mücadelede
bulunacağını . . . » bildiriyordu. «Birleşmeden önce
ve birleşmemiz için, baştan sınırlarımızı belirtmeli
yiz» , demekteydi.
İskra'nın birinci sayısı 1 1 Aralık 1900 günü
yayınlandı. O günlerde Rusyada derin etkileri olan
vahim bir ekonomik kriz başlamış bulunuyordu.
Grevler, gösteriler, köylü hareketleri biri birini iz
ledi. İskra ve Lenin'in yazıları önemli bir rol oy
namaya başladı. İskra'nın 4 üncü sayısında 1901
Mayısında ccNe Yapmalı?» broşürünün tasılağı olan
«Nerden Başlanmalı?» yazısı çıktı, Lenin etkili bir
şekilde halk kitlelerinin ve işçi sınıfının hareket
lerini yönetebilecek nitelikte Marksist bir politik
partinin gerekliliği hakkındaki tezlerini tekrar ele
alıyor geliştiriyor ve derinleştiriyordu. Lenin teo
riyle yetinmeyip bir bakıma devrimin eğitimcisi
oluveriyordu, gelecekteki partinin kadrolarını ye
tiştiriyordu, Rusya'da kalmış bulunan bütün mili
tanlarla mektuplaşıyor, örgütün tamamını eli al
tında bulunduruyordu. Stalin daha sonra diyebil
miştir ki, Lenin basit bir yönetici değil, fakat
«Partinin yaratıcısı olmuşturıı .
113
Vladimir İliç Ulyanov o sıralarda Lenin takma
adını seçti (47) .
1 14
tezlerini tekrar ele alıyordu. Bütün dünyadaki
köylü sorunlarını inceliyor, bu konuda bol mik
tarda belge topluyor, bütün yayınları süzgeçten
geçiriyordu (48) .
Rus Sosyal Demokrasisinde bir bölünme oluşu
zorunluydu ve hatta bir gün meselesi haline gel
mekteydi; eski Halkçılığın bir devamı olan ccSosya
list-İhtilalcııı partisinin kuruluşu ( 1 902 başı) , bu
bölünmenin vadesini yaklaştırdı.
Münich'de sonradan da Londra'da bir süre
kalan Lenin İngiltereden ayrılıp Nisan 1 903'de Ce
nevre'ye gidiyor. (Rus Sosyal-Demokrat İşçi Par
tisi) R.S.D.İ.P., II. Kongresi delegeleri orada top
lanmaktaydılar. Kongre 17 Temmuz 1 903 günü
Brüksel'de açıldı, Belçika polisi müdahale etti,
kongre Londra'ya taşındı; orada zıt kanaatlar,
tezler karşılaştılar. Bir çok delege cchavayı ağını
buldu. Lenin için aksine, mümkün olan eğilim ve
politikaların karşılaştığı ve açıklığa kavuştuğu bu
açık tartışma «bir aydın laf ebeliğinden» bambaş
ka bir anlam taşımaktaydı.
1 15
Kaldı ki, politik savaş, ekonomik tahlil veya
politik program konularında olmaktan çok, örgüt
lenme sorunları üzerinde olmuştu. Bir kısmı, opor
tünistler, Martov etrafında kümelenmiş, parti
programını kabul etmenin ve aidat ödemenin asıl
üye sıfatının verilmesi için yeterli olduğu kanısın
daydılar. Diğerleri, Lenin'in yönettiği «İskran cıJar
ek bir şartı zorunlu sayıyorlardı : Parti üyesi bir
Parti örgüdünde veya partinin yönettiği bir örgüt
te fiilen militanlık etmek zorunda olmalıydı.
Lenin'i izliyen çoğunluktakiler, bolşevikler
ile azınlıktakiler, yani menşevikler bu pratik so
run üzerinde ayrıldılar. Önce «İskran cıları ve Le
nin'i destekleyen Plekhanov birden bire yön de
ğiştirdi, İskra'yı o yönettiğinden Lenin yazı kuru
lundan çıkmak zorunda kaldı. cciskra'cılığınn kong·
rede tam zafer sağladığı ve ccmenşevizmin yendiği
sırada, menşevik bir «İskran yayınlanmağa başla
dı. Bu büyük bir karışıklık . ve Lenin için büyük
güçlükler doğurdu. Çünkü isimlerinden de belli ol
duğu gibi azınlıkta bulunan ccmenşeviklern böyle
ce sadece iskra'da değil, Merkez Komitesine de
hakim oldular. II nci Enternasyonal onları des
tekliyordu.
Lenin bunun üzerine «bolşevikn çoğunluk adı
na azınlığa karşı mücadeleye girişti. Bolşevik deJe
gelerini bir konferansta topladı, bunlar da Rus
ya'da bölge konferansları toplıyacaklardi. Bu kon
feranslar ccbolşevikn eğilimini güçlendirmişlerdir.
Vperiod (İleri) isimli bir gazete çıktı (Aralık 1904) .
Lenin: «cesaret, yeniden doğuyoruz» diye bir yazı
yazdı.
116
1905 Devrimi - Taktikçi Lenin
117
tür) . Menşevikler ise, proletaryanın liberal bur
juvaziyi desteklemesini, onun Rusyayı ekonomik
yönden geliştirmesine yardım- etmesini istiyorlar
dı, ta ki nicelik ve nitelik olarak büyüyen prole
tarya halkın çoğunluğu haline gelsin ve demokra
tik bir şekiJde işlerin yönetimini eline geçirsin.
Daha önce Ne Yapmalı? da ifadesini bulan Le
nin'in fikirleri, Bir Adım İleri, İki Adım Geri'de
ve İki Taktik'de açıklık kazanıyorlar (Mayıs 1 904
ve Ağustos 1905) , Rus Menşevizminin ve «ekono
mizmııin eleştirisi, tüm halinde II. nci Enternasyo
nalin eleştirisi şeklinde genişlemektedir. Lenin di
yor ki : Enternasyonal işçi hareketini Liberal bur
juva hareketinin peşine takıyor. Politik güç ola
rak daha önce zamanı geçmiş bulunan liberalizm,
oportünizmde yeniden ortaya çıkmaktadır. Halbu
ki aksine, Rusyada olduğu gibi, demokratik (bur
juva) devriminin hala başarılmış bulunmadığı
memleketlerde proletaryanın hakim bir rol oyna
ması gerekmektedir. Bu ihtilal, öz bakımından
sosyalist olmamakla beraber, proletarya onda yö
netici durumuna girmelidir. Pasif olarak burjuva -
demokratların peşinden gitmektense onları faal ola
rak desteklemeJi, fakat bunu yaparken onları ile
riye doğru itelemeli, ve o anda bile derin köylü kit
leleri ile bir ittifak kurarak onları aşmalı, kendi
lerini politik yönden tek başlarına bırakmalıdır,
demektedir.
Bu teoriye «leninistıı veya ccmarksist-leninist»
adını verebiliriz, çünkü Marx'da ve Engels'de bu
nun unsurları, tohumları, temeJleri bulunmakla
beraber, marksist düşünce ve politikada bu görüş
yeni gibi görünmektedir.
118
Eğer, o zamanlarda oyalama teşebbüslerinin
ve görünen devrimlerin, (Birinci Duma veya ((Bu
liğin Dumasın 'nın) Rus devrimci hareketi tarafın
dan foyası meydana çıkartılmış, ötesine geçilmiş,
bunlar aşılmış bulunuyorsa, bunu büyük çapta Le
nin'in eylemine bağlamak gerekfr. Ekim 1905'de
ilk Sovyetler (işçi, köylü, asker sözcüleri şuraları)
şekJinde kendinden-gelmelikle kuruldu. Lenin on
ların oynayabilecekleri rolü derhal sezmekte ve
(o zamanlar yayınlanmamış ve fakat sonradan or
taya çıkan) bir yazısında Sovyetleri aynı zaman
da devrimci bir hükümetin nüvesi, ayaklanmanın
organı, burjuva demokratik devrimin programını
başartmak gücünde, politik yönetimin ve devrimci
diktatörlüğün merkezi, olarak tanımlamaktadır.
Demokratik burjuva devrimi (tam politik özgür
lük, genel oyla seçiJmiş kurucu meclis, halkın si
lahlandırılması, ezilen milliyetlerin kurtuluşu, iş
çiler için sekiz saatlik iş günü, köylülere toprak)
anlam,larını taşımaktadır.
Kasım 1905. Lenin Rusyaya dönebiliyor. Legal
Novoia Jizn gazetesinin yönetimini eline aJıyo:r (50)
ve (Finlandiya'da) Tammersfors'da bolşeviklerin
ilk konferansını, (kurultayını) topluyor. Lenin bu
toplantıda politik durumun tümü hakkkında bir
rapor ile köy sorunu hakkında bir rapor sunuyor.
Ayaklanma başarı sağlıyamadı. Menşevikler
Plekhanov'la birlikte «silaha sanlmak doğru değil
din , diye ilan ettiJer. Aksine, Lenin yenilen ihti
lalin, zafere erişecek olan ihtilali hazırladığını ve
1 19
onun «genel provası» olduğunu durmadan ileri sür
müştür (özellikle bak. Uzaktan Mektuplar, I, S.
889 vs.) Lenin Cadet'lere (Anayasacı Demokrat:
K.D.) karşı şiddetli bir hücuma geçti, on
ları parlamentocu hayalleri ve yenilgi manevrala
rı dolayısıyla kısmen sorumlu saydığından kendi
lerini ccihtilalin leş yeyicileriıı olarak görmekteydi.
«O andan beri Sovyetler hakkındaki tartışma-
lar diktatörlük sorununa bağlı idi.» (Leninski
Sbornik, C. XXV, S. 433 ve C. IX, S. 1 16-1 17.)
120
yer altı faaliyetini ve parti örgüdünü güçlendir
mekle beraber, aynı zamanda legalitenin kullanıl
masından, (yani seçim kampanyasının kullanılma
sından) , sosyal-demokrat adaylar gösterilmesinden
ve <«':adet» (liberal burjuva) Jarl.a değil de, (küçük
burjuva ve köylü demokratlar) «trudovikıı lerle se
çim bloku kurulmasından yana çıktı.
R.S.D.İ.P. nin V'inci. Kongresinde (Londra, Ni
san-Mayıs 1907) Bolşevik eğilim her konuda başarı
sağladı; Lenin'in söyledikleri gerçekleşiyordu. «İh
tilalci dalganın» alçalmasından ve ayaklanmanın
yeniJgisinden sonra, sözde reform ve taviz döne
minden sonra, çarlık hükumeti hunharca üste çı
kıyordu. Stolipin'in «karaıı karşı-devrimciliği baş
lıyordu. Duma dağıtıldı ve sosyal-demokrat millet
vekilleri tutuklandı : (3 haziran hükumet darbesi) .
Taarruz ve yenilgi dönemlerinden sonra devrimin
savunmalı geri çekiliş dönemi gelmekteydi. Lenin
Ağustos 1907'de Sosyalist Enternasyonalinin stut
gart Kongresine katıldı ve Kongrede Roza L(ıxem
burg ile biruikte, sosyalistlerin sadece savaşın pat
lak vermesine karşı mücadele etmelerinin yetme
diğini, ve fakat savaş olunca onu ihtilale dönüştür
meleri gerektiği şeklindeki bir kararı savundu;
Finlandiya'ya döndükten sonra, polis takibinden
dolayı yeniden yabancı memleketlere geçti ; ken
disini bekliyen sandala erişmek için buzun üze
rinden yürümesi gerekiyordu, buzun ayaklarının
altında çökmesi üzerine az kalsın ölüyordu . . .
15 Arahk 1907'de Lenin Cenevre'ye yerleşti;
bundan sonra hayatının en sıkıntılı devresi başla
maktadır: tenkil, karşı-devrim, genel bıkkınlık, fi
kir ayrılıkları, ihanetler - ve sonra da savaş . . .
121
Lenin'e gelince, o «kaya kadar sağlam» dayat
maktadır. (Len. Sbor. C. XII, S. 126.) Bu zor dö
nem hayatının en verimli devrelerinden biri ola
caktır; her yönden, ve yakınları tarafından bile,
materyalizm, marksizm eleştirilmekte, saldırıya
uğramaktadır. Bunlar marksizmi savunmak, geliş
tirmek, «modern» düşüncenin ve bilimin seviyesi
ne çıkartmak bahanesi ile yapılıyordu. Bazı mark
sistler ve bolşevikler materyalist yöntemi reddedi
yor, idealist, hatta mistik oluyorlardı ; örneğin :
( «Allahı Arayanlar» ) . Bu mistikler, «dış dünyanın
gerçekliliğine ve diyalektiğe inancın>> mistikJikten
başka bir şey olmadığını iJan ettiler. Lenin Marx'
ın ölümünün yirmibeşinci yıldönümü vesilesiyle
Marksizm ve Reviziyonizm adlı önemli yazısıyla
(Seçme eserler, I. S. 73 vs. ) ve hele Materyalizm
ve Ampriokritisizm felsefi eseriyle bunlara cevap
verdi (ekim 1908'ae tamamlanıp mayıs 1909'da
yayınlanmıştır) . Lenin, kendi sözlerine göre, o dö
nemde bir «felsefi sarhoşluk» devresi geçirmekte
dir (Gorki'ye mektup. Mart 1 908, Leniniski Sbor
nik, C. XII, S. 189) . Ondan sonra 1905 ihtilfulinin
bilançosunu inceden inceye yapıyor, ve bu bilan
çoyu olumlu buluyor. Yanılmalar, hayaller, ku
surlar eksik olmamıştır; özellikle işçiJerle köylü
lerin arasındaki ittifak fiili olmamıştır ve bun
Jar eylemlerini kendinden-gelmelikle, «dağınık
tarzda, örgütsüzce» yürütmüşlerdir; ccişçi sınıfı ke
sin sonuçlu bir eylemde bulunamamıştır. Oysaki
o, şimdiden hareketin içinde öncülüğü eline geçir
miştir; liberalizmden sıyrılmıştır; devrimci bir
tarzda savaşmasını öğrenmiştir. Rus halkı artık
1905'den önceki halk değildir . . . Proletarya onu za
fere götürecektir.» , diyor.
122
Bıkmadan Lenin köylü sorunlarına dönmek
tedir :
«İhtilalimizin milli özelliği, toprak sorunların
dadır.» demektedir (51 ) . Lenin'e göre, bu milli özel
liğine rağmen Rus devriminin 1 905'den beri, mil
letlerarası, tarihsel, dünya çapında, bir önemi var
dır; Sosyalist Enternasyonalinin yöneticileri ise bu
nu kabuJ etmemekte inat etmekteydiler. Bu ihti
lal, yeni dönemin ilk devrimiydi. Lenin, 1908 ile
1912 arasında, demokratik burjuva devriminin ob
jektif amaçlarına erişilememiştir, bu yüzden de
rin sosyal güçler hala faaliyet halindedir; yeni
bir devrim belirmektedir; bu devrimde daha güç
lü, daha olgun bir proletarya - ve de köylüler
bulunacaktır, demektedir (52) .
Lenin stratejik geriye çekilişi yönettiği anda
bile, kendisini yeni savaşlara hazırlamakta işçi sını
fını da hazırlamaktadır. Bu teorik temellere daya
narak hazırlığı sürdürmektedir. Birkaç yıl son
ra durumu şu şekilde özetliyebildi :
123
((Bir yenilgiye uğrayan bütün devrimci veya
muhalif partilerin içinden, en düzenli bir şekilde
geriye çekilenler, ordularına en az kayıp verdiren
ler ,bolşevikler olmuştur .. » (Leninski Sbornik. C.
xxv, s. 177) .
Lenin Paris'te
Paris Rus politik muhaceretinin merkezi ha
line girmişdi. Bu yüzden Lenin bütün ((tasfiyecile
re» karşı savaşını Paris'den yürütmüştür; orada
tamamen düzenli bir hayat sürerek birçok yıl otur
du (53) . Her sabah bisikletle Montsuri parkından
Milli Kütüphaneye giderdi. Bir gün, ilk uçakla
rın birinin havalanmasını seyretmek üzere Juvisy'
ye gitti, dönüşte kendisine bir otomobil çarptı, ara
banın altında kalan bisikJetinden son anda atla
yıp kurtuldu. 191 1'de Longjumo'da marksist bir
okul kurup orada özellikle toprak sorununu açık
ladı. Sosyalist Enternasyonalinin başkanlık kuru
lunun toplantılarına düzenli olarak katılıp orada
oportünizmle savaşmağa devam etti. Haberciler
aracılığı iJe Rusya ile ilişkilerini sürdürmekteydi,
sonraları bunlardan bazıları, Ordjonikidze gibi,
devletin yöneticileri arasına gireceklerdir.
Ocak 1912'de R.S.D.İ.P. nin VI. ncı «Prag Kon
feransın toplandı. Lenin genel durum hakkındaki
raporunda, Stolipin politikasının iflası ile devrim
ci hareketin yeniden canlanmasını incelemektedir.
Örgüt konularını yeniden ön plana koyuyor: Rus
yada gizli parti cchücreıı lerinin kuruluşu - bu yer
altı örgüdün etrafına da elden geldiği kadar · geniş
legal örgütlerin kuruluşunu savunuyordu.
(53) «Otzovlst>ler dahil. Ayrıcalıklar sözü geçen bro
şürdedir: Lenin Paris'de.
124
Lenin'in raporu devrimci akım ile reformist
akını arasındaki mücadelenin artmakta olduğunu
ve bu yüzden II nci Enternasyonal'in ve onun par
tilerinin parçalanacağını da göstermektedir.
Bolşevik Partisinin kuruluşunu Prag Kurulta
yından başlatabiliriz; o zamana kadar Lenin'in
yönettiği bolşeviklik, milletlerarası sosyad.izmin
içinde sadece bir eğilim, bir akım olmakla kalmış
tı. Prag'da bolşeviklik bir Parti haline girdi ; öteki
Rus eğilimlerinin ve tüme yakın bir şekilde Enter
nasyonal'ın, muhalefetine karşı Lenin başarı kaza
nıyor: ccyeni tipte bir partin yaratıyordu.
Nisan 1912'de Lena (Sibirya altın madenleri)
işçileri çarlık polisi ve askerleri tarafından kitle
halinde öldürüldü. 1 Mayıs günü yüzbinlerce Rus
işçisi greve başlayıp gösterilerde bulundular. Bir
defa daha, Lenin'in ileri görüşü doğru çıkıyordu.
Lenin 1912 Nisan'ında kanuni olarak kurulan
Pravda'yı daha iyi yönetmek için Paris'den Craco
vi'ye gidip orada yerleşiyor; gazetede legal ve fa
kat çok kesin yazılar yayınlatmağı başarıyordu.
«İşçi sınıfı ölmez, fakat büyür, daha güçlü bir
hale gelir, erkekleşir. Mücadelenin içinde safları
nı sıklaştırır, eğitilir, ve yeniden çelikleşir. Serf
lik, kapitalizm ve küçük mülkiyet konularında kö
tümser kişileriz; fakat işçi hareketinin geleceği ko
nusunda ateşli iyimserleriz.ıı (C. XVI, S. S. 498)
İhtilalci gelişmeıı dönemi, ve IV'üncü Du
ma'nın seçimleri, bolşevik militanlarının bir top
lantı yapmalarını gerektirmekte idi ; bu toplantı
Aralık 1912 sonlarında Cracovi şehrinde yapıldi.
Lenin, eylemin ccüç direği» diye adlandırdığı, o an
125
için geçerli üç şiarını ortaya attı: tam bir politik
özgürlük içinde demokratik cumhuriyet - toprak
ağalarının arazisinin ellerinden alınması - sekiz
saatlik iş günü.
Kurultay tam bir başarı sağladı, fakat Rusya
ya dönüşlerinde en önemli yöneticiler (Stalin,
Sverdlov) tutuklandılar. Bu çok ağır darbe Lenin'
in çalışmalarını sürdürmesini engellemedi. Bu ara
da Lenin, çarlık imparatorluğundaki milliyetler
hakkında bir kanun tasarısını, toprak sorunu hak
kında bir demecin planını, yazdı. Kendisini görme
ğe gelen Duma'daki altı Bolşevik Milletvekiline
bunları iletti ; onlara durmadan şunu hatırlatıyor
du ki Meclis kendiJeri için sadece bir kürsüdür ve
özle ilgili herhangi bir şeyi elde etmek için sözde
demokratik kurumlara bel bağlanmamalıdır. Mil
liyetler sorunu o sıralarda ön plana geçmektedir,
bunun nedeni Avrupada en azgın bir miJliyetçili
ğin gemi azıya alması ve özellikle çarlık İmpara
torluğunda Büyük-Rus milliyetçiliğinin azgınlaş
masıdır. Bir nedeni de II. nci Enternasyonal'ın sol
kanadının (Roza Lüxemburg) , milliyetJer sorunu
nu yok sayması ve sağ kanadının cckültürel milli
özerklik» gibi ,Lenin'in kabuJ etmediği <cÇözümnleri
yaygın hale getirmesidir (54) . Stalin o sıralarda
Lenin'in onayladığı Marksizm ve Milliyetler Soru
nu kitabını yayınladı. (Leninski Sbornik, C.XVI, S.
328)
126
Lenin İsviçre'de
127
ve ne olursa olsun emperyalist savaşı Rus dere
beylerine ve büyük burjuvazisine karşı bir savaş
haline dönüştürmelidir. Böyle olunca Lenin cc (bur
juva) vatanın savunmasın parolasına karşı emper
yalist savaşın bir iç savaş haline dönüştürülmesi,
parolasını ortaya atıyor (55) :
İsviçrede, Lenin bazı sürgünleri etrafında top
luyor. Asli.nda, aşağı yukarı tek olarak kalmıştır.
Rus'ya ile ilişkisi kesilmiştir ,orada ise bütün bol
şevik örgütü yok edilmiş, militanları hapis ve sür
gün edilmi§Jerdir. Para yoktur. 1914 sonunda, ( İs
viçrede bile gizli olan) bir gazete yayınlamak için,
Partinin kasasında sadece 160 Frank vardır ( * ) ,
Lenin açlıkla karşı karşıyadır; beteri «memleke
tin tarafsızlığına karşı gelmiş olmak nedeni ileıı sı
nır dışı edilmesini, Fransız ve Rus hükümetlerine
teslim edilmesini beklemektedir. Oysa, 1 Kasım
1914'de Sosyal-Demokrat, sonra da 1 9 15'de Komü
nist dergisi çıkabiliyor.
Lenin: «Politik çalışmamız yüz defa daha zor
olmuştur, oysaki onu sürdürüyoruzıı , demektedir.
128
(Eylül 1 914'de) Lugano'da bir İtalyan - Rus sosya
list Konferansı teşkilini, Mart 1 915'de Sosyalist ka
dınlar Enternasyonalı Kurultayını toplamayı ve
hatta, Şubat 1 915'de Müttefik Devletler Sosyalist
Partileri Kurultayında müdahalede bulunmayı ba
şarıyor, bu müdahaleleri kendisine karşı azgın hid
detJer doğurmaktadır.
«Politik saçmalık ve yavanlığa karşı bir biri
ardına savaş seferleri, işte benim kaderim! Ve bu
1893'den beri sürüyor . . . Bu kaderimi, bu gibi ya
van kişilerle «barış» yapmak yoluyla değiştirmem.»
( İnes Armand'a mektup, Aralık 1916) .
Zimmorvald Konferansı
129
kadar: Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşaması, ki
tabını hazırlıyor ; (kitap ancak 1917'de yayınılan
mıştır) . Tek bir memlekette proletarya ihtilali ola
nağına, Lenin için gitgide daha açık olarak, bir
tek memlekette sosyalizmi kurmak olanağı fikri
ni eklenmeğe başlıyor; bunun en gelişmiş memle
ket olması da zorunlu görünmemektedir . . .
İkinci Zimmerwald konferansında, ki bu kon
ferans 1916 Mayısında küçük Kienthal köyünde
toplandığından o ismi almıştır, Lenin'ci solun et
kisi güçlenmiştir. Lenin için devrimci harekette,
oportünistlerle «sosyal-şovenleri» ayıracak olan bö
lünme şarttır, bu konuda «duraksıyanlar proletar
yaya düşmandırlar.» yazısını yazıyor. (Mart 1 916) .
Lenin bunun üzerinde bazı solcu kişilerin barışçı
lıklarına karşı, onların derha.J. ve dünya çapında
tam silahsızlanma parolalarına karşı, mücadele- ·
ye girişerek : haklı ve haksız savaşlar arasında, em
peryalist savaşlarla kurtuluş savaşları arasında
fark vardır, diye bunJara cevap vermektedir. Ken
dilerini devrimci sanan salt barış taraftarları sa
dece hayalcıdır. Kapitalist rejimde emperyalistle
rin egemenliği altında, savaşın yok edilebileceğini
umuyorlar, böyle yapmakla proleterleri manevi ve
pratik olarak silahsızlandırıyorlar ( * ) .
«Ezilen bir sınıf silah kullanmasını ogrenme
ğe ve silah elde �tmeğe uğraşmazsa kendi esareti
ni haketmiş olur.» Hakim sınıf her zaman silahla-
1 30
nır. ((Bizim parolamız: burjuvaziyi yenmek, silah
sızlaştırmak için, proletaryanın silahlanması ola
caktır.» (C. 1. S. 889 vs.)
Lenin, barışcılığa ve liberal hayallere hücum
ederken, aynı zamanda da cumhuriyet, politik öz
gürlük, milleUerin kendi kaderlerini kendileri
tayin etmeleri hakkı gibi demokratik şiar ve istek
leri terkedenlere de hücumda bulunmaktadır. Dün
ya nüfusu - birkaç zorba millet ve bir sayısız
ezilen halk gibi - iki eşit olmayan kısma bölün
müşken, milliyetler sorununu nasıl bir yana bıra
kabiliriz? Marx ve Engels kesin olarak :
«Başka halkları ezen bir halk hür olamaz» de
mişlerdi, cevabını verir.
Lenin, iki veya daha fazla cephe üzerinde dur
madan sürdürdüğü mücadelesini, yeni bir şekilde,
böylece devam ettirmektedir.
Bununla beraber CIZimmerwald» iflas etmek
tedir. Zimmerw.ald'cı sağ kanat «Sosyal- şovenli
ğe» yanaşmıştır. (Zimmerwald'ın cciflası» hakkın
da, bak. Leniniski Sbornik, C. XIX, 401-402) yine
hemen hemen yalnız kalmış olan Lenin, hücum
larını katmerleştiriyor :
«İğrenç Kautsky'ninki değil de, yeni bir sos-·
yalizmin, gerçekten ihtilalci olan bir marksizmin
programı ve taktiği sorununun her yerde gündem
de bulunduğunu en sağlam bir şekilde biliyorıim.n ,
diyor.
1914'de olduğu gibi 1916 yılında da görünürde
tek başına kalan Lenin, geleceğin kendisinin oldu
ğu kanısındadır; kendisinin, yani devrimci mark-
131
sizmin. 1 914'de şovenlik (azgın milliyetçilik) ve
«sosyal- şovenlik» dalgası emperyalist hükumetle
rine hizmet etmiştir ( * ) . 1916 yılında, savaşanlann
güçleri tükenmektedir; hoşnutsuzluk kabarmakta
dır. «Sosyal-barışcılık» ise aynı hükumetlere yar
dım etmektedir, bu akım «savaşların sonuncu
swı na son veren «adaletli» bir barış umudunu pı
rıldatarak halkJarı yatıştırmaktadır, halbuki böy:e
bir barış, sadece emperyalistler arasında geçici bir
uzJaşma anlamına gelmektedir.
Avrupa sosyalist hareketinin bu iki akımının
fiilen birleştiği sırada, Lenin proletarya diktatör
lüğü ve devlet sorununu yeniden gündeme sok
maktadır; Marx'ın ve Engels'in devlet hakkındaki
bütün yazılarını okuyor ve yeniden eJe alıyor; bu
konudaki notları önceden sözü geçen, aynı döne
me ait birçok not defterinden biri olan, «mavi kap
lı defter»in içinde bulunmaktadır; bunlar Devlet
ve İhtizaz kitabının ilk taslağı olacaklardır.
132
ğu bizi aldatamaz. Avrupa bir devrime gebedir.»
(C. XIX, S. 357) .
Lenin Uzaktan Mektuplar ve Mart Tezleri ya
zıJarında Rusyadaki yeni olaylan tahlil etmeğe
başlıyor; son derecede sert bir şekilde Geçici ccih
tilalci» Hükumeti yeriyor; onu öz bakımından em
peryalist olan, ve çarlığın artık sürdüremediği sa
vaşı iyi bir sonuca bağlamak istiyen, bir burjuva
hükumet olarak tanımlıyor. 1 905 yılında olduğu
gibi kendinden gelmelikle kurulmakta bulunan
Sovyetıeri cebir işçi hükümetinin nüvesi» olarak gö
rüyor: eJden geldiği kadar uzağa götürülen demok
ratik bir devrim - sonra da demokratik (burjuva)
devrimin sosyalist bir devrim haline dönüşümü :
«Partimizin bağımsızlığı ve özerkliği birer ül
timatomdur.» diyor.
Lenin, İsviçreli İşçilere mektup'unda Bolşevik
lerin eyleminin ilk demokratik amaçlarını açıklı
yor: derhal barışa gidilmesi, ezilen halkların kur
tuluşu: '
«Emperyalist savaşın iç savaş haline dönüşü
mü oluşmaktadır. Yaşasın Avrupa proleter devri
min diyor. (Leninski Sbornik, S. 20, S. 70) .
Nisan 1917, Lenin zor görüşmelerden sonra İs
viçre'den ayrılabildi. Rusya ve Sosyal-Demokratla
rın katıldığı Rus Geçici Hükumeti müttefiklerin
ortağı olduğu halde, İngiliz ve Fransız Hükumet
leri bolşeviklere geçit vermediler; bunun üzerine
Lenin düşmanların aralarındaki çelişkiJerden ya
rarlanmak, taktik kuralına baş vurdu. Alman Hü
kUıneti ( «ince oyun aynayım» derken ve Rusyaya
«bozucu» unsurlar sokmaktan memnun olarak)
133
transit iznini verdi, görüşmeleri İsviçreliler yürüt
tü, şartlar özel bir zabıtta saptandı : seyahat sü
resince diplomatik dokunulmazlıktan yararlanma,
kilitli vagon, transit olarak geçecek muhacirıle
rin sayısına eş sayıda Rusyada esir edilen Alman
ların iadesi. Daha sonraları Lenin'e ve bolşevizme
karşı bu kadar çok kullanılan namlı cclehimli va
gon)) olayı budur.
(Finlandya hattı) garında ( * ) dev bir kalaba
lık bolşevik liderini a.Jkış ve sevgi gösterileriyle
karşıladı. Menşeviklerin resmi temsilcileri de ar
dadır; gelmemezlik edememişlerdir, ccihtilalci)) hü
kumet iktidardadır ve en geniş demokrasi hakim
dir; onlar hoş geldin demeçleri vermeye başladı
lar. Lenin onları dinlemeyip bir tarafa iteliyor, gar
dan çıkıyor, zırhJı bir otomobilin üzerine binerek
çarlık rejiminden · kurtulan Rusyada ilk demecini
veriyor: «burjuva devriminin sosyalist devrim ha
line dönüşümü.)) Hep zırhlı otomobil üzerinde
şehrin içinden geçerek bolşevik partisi merkezine
gidiyor. Yolunu projektörler aydınlatmaktadır.
Petrograd işçileri kafile boyunca kenetlenmişler
dir.
( * ) Petersburg'da.
134
südür; diğerleri işçilerin ve köylülerin demokra
tik diktatörlüğünü temsil ediyorlar; (üzerinde du
rup noktalıyalım, bu proletarya diktatörlüğü de
ğildir) . Bu çift iktidar devam edemez :
«Rusyanın bu günkü durumundaki özellik
- proletaryanın bilinç ve örgüt bakımından yeter
sizliği dolayısiyle - iktidarı burjuvaziye teslim
eden devrimin birinci eriminden, iktidarı proletar
yaya ve fakir köylülere verecek olan ikinci erimi
ne geçişindedir.ıı
Nisan Tezlerinin aşağıdaki parolaları buradan
çıkmaktadır: Devlet iktidarının sovyetlere geçişi
- bir Sovyet Cumhuriyetinin kuruluşu. Lenin
böylece olayların içinde, «kitleJerin kendinden-gel
meliği>ı içinde, kendine özgü bir politik şeklin tas
lağını bulmakta, onu ele almakta, kavramını for
mül haline sokmakta, ve bu şekilde kotarılmış
olarak onu program olarak sunmaktadır. Zaten
daha önce devrimin ve sosyalizmin tek bir mem
lekette kuruluşunun teorisi iıle marksizmi geliştir
miş bulunuyordu. Burada, önceki marksizme ye
ni bir «buluş» katıyor. Sovyetler, bu kendine özgü
politik şekil, Rusyada kapitalizmden sosyalizme ge
çişi sağlayan politik şekil olarak, proletarya dikta
törlüğü ve proletarya demokrasisi şekli olarak, par
lamentocu cumhuriyetin yerini alacaktır.
Nisan TezJerinin (üzerinde burada durmamız
gerekir, çünkü olayların gelişimi ve Lenin'in ha
yatı başka türlü anlaşılamaz) ; bu tezler Geçici
Hükumetin karakteri burjuva olduğundan, bu hü
kumetin sürdürmekte olduğu savaşın, emperialist
bir savaş olduğunu iddia etmektedir. Ancak devlet
iktidarının proletaryaya geçmesi ve böylece ihti-
1 35
lalin gerçek zaferılerinin savunulması halinde sa
vaş devrimci bir savaş olabiJirdi; zaten proletarya
iktidarı bu durumda herşeyden önce savaşı de
mokratik bir barış ile sonuçlandırmayı amaç edi
nirdi. Sonuç: ccGeçici Hükümet hiç bir şekilde des
teklenmiyecektinı . Oysa Nisan 1917'de onu devir
'
mek söz konusu değildir. Neden? Çünkü var olan
Sovyetler onu desteklemektedirler. Kendinden-gel
melikle doğan bu sovyetler hala kendi hakiki po
litik doğal özelliklerini, görevJerini, kendileri ile
Geçici Hükümet arasında olup ikisini karşı karşıya
getiren temel ikiliği, bilmiyorlar. Bu yüzden men
şeviklerin egemenliğinde bulunan bu Sovyetler, iş
çi ile köylülerin burjuvaziye karşı diktatörlüğünün
nüvesi olarak başarısızlığa uğramak tehJikesinde
dirler. Bu yüzden de bolşeviklerin görevi : menşe
vikleri ve ccSosyalist-İhtilalcıları» kitlelerden ayı
rıp tek başına bırakmak, sovyetlerde çoğunluğu
sağlamak ve böylece onlarda yeni iktidarın filizini
geliştirmekdir. Program: Derhal barış sağJamak;
toprağı beylerin elinden almak ; toprağı millileştir
mek ; bankaları Sovyetlerin kontrolunda tek bir
banka halinde birleştirmek; üretim ve dağıtım üze
rinde işçi kontrolunu kurmak, olacaktır.
Tezler oportünist ve parlamentocu ccSosyal-De
mokrasi» ile bağları daha iyi kesebiJmek üzere
Partinin adını değiştirmeyi de teklif etmektedirler ;
Lenin Bolşevik partisinin, son amacının, komüniz
min ismini alması gerektiğini düşünüyordu : ccKo
münist Partisi» ismi hurdan gelmektedir. Aynı
şekilde, tezler bu fikirleri sonuna kadar götürerek
III. üncü bir Enternasyonal kurmayı teklif etmek
teydi : Komünist Enternasyonalı.
1 36
Menşevikler Lenin zırvalıyor, zıvanadan çıkı
yor diye ilan ettiler. O, aslında temkinli olarak
ilerlemekteydi ; Bolşevik Merkez Komitesinin kar
şısında hem hükumetin derhal devrilmesini iste
yenlere, hem de Rusyanın sosyalizm için olgunlaş
madığını söyleyenlere karşı gelmekteydi. Lenin
Bolşevik partisinin Nisan Konferansı karşısında:
bolşevikler hala sovyetıerde azınlıkta oldukları
haılde ccbütün iktidar Sovyetlerindir» parolasını sa
vunmaya devam etti. İhtilalin gelişeceğini, fakir
köylülerin (köy burjuvazisi, cıkulaklar» dahil) bur
j uvaziye karşı proletaryanın safına katılacağını,
orta köylülerin genel olarak tarafsız hale sokula
cağını delegelere gösterdi, çoğunluk onu destekle
di.
Bu dönemde Lenin çok yoğun bir şekiJde ça
lışmaktadır: her gün Pravda'da yazı yazmaktadır,
fabrikalarda, asker mitinglerinde, Kongrelerde ko
nuşmalar yapmaktadır. Rusya Sovyetleri I. inci
Kongresinde, menşevik yöneticilerden Tseretelli sa
dece burjuva demokratlarla kurulacak bir koalis
yon hükümetinin iktidarı sürdürebileceğini, liberal
burjuvazi ile bu ittifak olmazsa Rus ihtilalinin yok
olacağını ; bu şartların dışında hiç bir partinin ikti
darın sorumluluğunu kabul edemiyeceğini, ilan et
ti. Oturduğu yerden, Lenin: «Bu parti vardır» de
di, ve bu söz <cberrak bir gökte yıldırım etkisi ya
rattı.» (Bak. Leninski Sbornik, C. XX, S. 492) .
1 37
leri (subay adaylarını) kışkırttı. Yarı resmi olarak
desteklenen «bolşevi?:mle mücadele birliği» kurul
du ; ve bu dernek, Lenin 'i öldürme kararını aldı.
Lenin yeraıtına geçti, birçok defa kıl payı ile pe
şine taktırılan Junkerlerin, resmi polisin, «gizli
ajanların» elinden kurtuldu. Provokatörılerin tanık
lığı sağlanarak kendisine karşı bir «vatan ihane
ti» davası tertiplendi.
İhtiltil Tarihinde yazılı olup, daha önce aktar
dığımız olaylar burada yer almaktadır.
1 38
etmektedir, ancak bunu yaparken son derecede
önemli bir açıklamada bulunmaktadır: Bu, Sov
yetıer iktidarını sağlamak için mücadeleden vaz
geçilmesi anlamına gelmemektedir, demektedir.
cıSovyetler yeni ihtilalde ortaya çıkabilirler ve
çıkmalıdırlar. Fakat bu günkü Sovyetler değil,
bunlar burjuvazi ile uzlaşma organlarıdır. İktidarı
Proletaryanın kendisi ele almalıdır.» (C XXI, S.
. .
38) , demektedir.
Lenin'in tahlili ve direktiflerine uygun olarak,
Bolşevik Partisi Petrograd'da (ağustos 1917) , yarı
legal bir şekilde toplandı ccbütün iktidar SovyeUe
rinıı parolasını geri aldı ve yerine: ccKöylülerle itti
fak kuran proletaryanın iktidara geçmesi» , parola
sını kabul etti.
Bolşevikler İktidarı Muhafaza Edebilecekler
mi?, makalesinde Lenin, iktidar ele geçer geçmez
yeni devleti politik yönden kurmak ve bu kuruJuşu
uygun ekonomik tedbirler üzerine inşa etmek için
alınacak tedbirleri önceden gösteriyordu :
«Eğer Bolşevikler sinmezlerse ve iktidarı elle
rine geçirirlerse, onların bu iktidarı, evren sosya
list devriminin zaferine kadar, muhafaza etmeleri
ni engelliyecek hiç bir güç dünyada yoktur.»
139
özellikıle orta köylüler, o güne kadar kararsız iken,
artık menşeviklerden ve liberallerden ayrıldılar;
Sovyetıerin en önemlileri (Petrograd ve Moskova
Sovyetleri) Bolşeviklerin safına geçti. Vade yak
laşmaktadır. Lenin diyor ki : Mademki kitleler
«kendi deneyleri ile» bolşevik ' şiarJarının doğrulu
ğuna inanmışlardır, zafer teminat altına alınmış
tır. (Leninski Sbornik, C. XXI, S. 193 den 197:
Merkez Komitesine Mektuplar.) «Bütün İktidar
Sovyetlerin» parolası yeniden ele alınıp ön safha
ya konuldu.
Gizlendiği yerden Lenin durmadan engelleri,
tehlikeleri, karşı ihtilalin hazırlıkJarını tahlil et
mektedir. Oluşan hengamenin belirtilerini - açlı
ğı, ekonominin çözülmesini - görüyor ve buna en
gel olmak için yollar öneriyordu. (Seçme Eserler,
II, S. 92. Vs.) Eylülde, Rus demokrasisi ve Sov
yetıer ihtilalin barışçı gclişmesinin son fırsatını
kaçırıyorlar. (Seçme Eserler, II, S . 149) .
.
Lenin İktidarda
«Kriz olgunlaşmıştır . . . Rus devriminin . . . Dün
ya Proletarya devriminin geleceği söz konusudur . . .
Beklemek bir cinayettir. . . gündemde ayaklanma
yazılıdır. Her gecikme ölüm demektedir» (Lenins
ki Sbornik, C.XXI. S. 239, 290, 293.)
Lenin o anda bunları yazmaktadır; düşman
kuvvetlerinin her tertibatını incelemekte ve hem
de ayaklanma hareketinin genel planını çizmekte
dir; ayaklanmanın bir san'at - askerlik sanatının
bir bölümü - olduğunu düşünmektedir. Ancak bu
nun bir tertip üzerine değil, bir parti üzerine bile
140
değil, ve fakat halkın O.evrimci gelişimi üzerine
dayanması gerektiğini düşünmektedir.
«Bahriyenin, işçilerin ve askerin birleşik bir
hücumu ile Petrogradı sarmak ve bağını kesmek . . .
her ne pahasına olursa olsun: telefon ve telgraf
santrallarını - garları - köprüleri işgal etmek ve
tutmak . . . Kararlı birlikler kurmak; onları, düşma
nı geçirmedense son kişiye kadar ölmek parolası
ile donatmak.»
141
Artık Bolşevik yöneticileri için artan bir faali
yet dönemi başlamış bulunmaktadır, çünkü sayı
sız ekonomik, politik, askeri, diplomatik, idari, kül
türel vb. sorunları çözümlemek geerkiyordu. Par
ti ve onun peşinden giden kitleler iktidar hakkın
da hiç bir tecrübeye sahip değillerdi ve bilgileri
azdı. Lenin herşeye ve her şeyden cevap vermek
zorundaydı. Bir gün önce yer altındayken, halk
Komiserleri Şurası başkanı ve yöneticisi olmuştu,
heyetleri karşıJıyor; askeri durum hakkında haber
alıyordu, hatta «Kerensky'cilerıı 'e karşı hareketin
yönetimini şahsen eline aldı. Hayatını yazanlar
onu en tehlikeli durumlarda dahi sakin ve her za
man güvenç içinde gösteriyorlar:
«Ancak halka inanan, halkın yaratıcı deha
sının canlı pınarına dalan galip gelebilir,ıı (Lenins
ki Sbornik, C. XXII, S. 48.)
Birkaç günde eski Rejim sosyal, ahlaki ve psi
kolojik bütün sonuçJarıyle değilse de objektif te
melleri ve kurumlarıyla yok oldu: Serfliğin artık
ları, asilerin toprak mülkiyeti, yarı derebeyi kast
lar rejimi, erkekle kadının eşitsizliği, milli azın
lıkların ezikliği, Kilisenin resmi olan imtiyazJı du
rumu, vb. Ortaçağ geçmişinin dev bir arıtılması
ile aynı zamanda bankaların, demiryollarının, ağır
sanayinin millileştirilmesi sağlanıyor ve üretim ile
dağıtım üzerinde işçi kontrolü kuruluyordu. Böy
lece iki devrim oluşmaktaydı : Fransada 1789-1793'
de yapıJan, feodaliteye karşı yönelmiş ihtilale uyan
demokratik burjuva devrimi, üstelik bu devrim
son raddesine kadar güdülmekteydi - ve üretim
sosyal ilişiklerinin sosyalist dönüşümünün başlan
gıcı, objektif önverisi, şartları ile, sosyalist dev
rim.
142
Burada çok daha eksiksiz bir araştırma - bir
veya birkaç cilt - gerekirdi ki, Lenin'in aldığı ted
birleri, yazdığı, hazırladığı ve imzaladığı metinle
ri sunabilelim.
Bazılarını sayalım :
- PJancılığı hazırlamakla görevli Milli Eko
nomi Yüksek Şurasının kurulması;
- Sanayinin millileştirilmesi kararnamesi (28
Haziran 1918) ;
- ccRusya halklarının haklar! beyannamesi» .
ve milliyetler komiserliğinin kuruluşu (başında
Stalin bulunacaktır) ;
- Karşı-ihtilal ile savaşmak üzere olağanüstü
bir komisyonun kurulması : ( «Çekaıı , Dzerjinski'nin
yönetiminde) ;
- KızıJ orduyu kuran kararname ;
- «Çalışan halkın hakları beyannamesi» , bu
bir Sovyet Anayasası taslağıdır;
- Savaş ve barışı ilgilendiren tedbirler.
Önemleri dolayısıyle, bunların üzerine bir an
için duralım. Görünürde tutarsız bir şekilde, fakat
aslında Lenin'in sorunları diyalektik olarak koy
ması tarzına uygun olarak, kendisi iki grup ka
rar aldı. Bir yönden, iktidara geçişten beri, savaş
ve barış sorununun yeni bir şekil aJdığını söylü
yordu :
«Bir savunma savaşı olmıyacağına inanmama
mız gerekir. Buna bizi zorlıyabilirler 25 Ekim 1917
. . .
143
savunmak hakkını kazandık. . . Sosyalist vatanın
savunulmasına taraftarız. . . Sovyetler Cumhuriye
tinin savunması için tek bir insanmış gibi dikile
ceğiz.ıı (Bak. Len. Sb., C. :XXIII, S. 13 den 34'e. )
144
«Sovyet iktidarını yaratmasını bilmiş bulu
nan bir halk ölemez.» (C. XXII, S. 401.) diyordu.
145
şeviklere, (kendisine karşı az sonra yapılacak olan
suikastı o zamanlardan hazırlayan) «sosyalist - ih
tilalcilerııe karşı çıkmakla yetinemiyor - ve fakat
kendi partisinde, Bolşevik partisinde . durumun
her «dönemecinde» çifte bir muhaJ.efetle karşılaşı
yordu : sağ muhalefet (Bukharin, Zinovyev, Ka
menev) - sol muhalefet (Trotsky) . Birileri menşe
viklerle birlikte bir koalisyon hükumetinin taraf
tarıydılar, yani menşevizm ve burjuvaziyle bir uz
laşmaya taraftardılar. ötekiler macera taraftarıy
dılar: İhtilalcı dünya savaşı istiyorlardı.
Partinin olağanüstü Kongresi (mart 1918) ve
birkaç gün sonra da Olağanüstü Sovyetler Kong
resi, Jenin'ci politikayı onayladılar:
«Rusya Federal Cumhuriyeti soygun savaşla
rını suçlıyarak, sosyalist vatanı savunmak hakkı
nı ve görevini tanımaktadır . . . Kitlelerin görevi,
memleketin savunma giicünü yeniden yaratmak ve
artırmak için, onun askeri gücünü yeniden yarat
mak için, bütün kuvvetlerini germelerinde bulun
maktadır.» (Sovyetler Kongresince kabul edilen
karar, C. XXII, S. 410-4 1 1 . )
Mayıs-Haziran 1918'de, bir sorun hunharca
ön safhaya erişmektedir : iaşe sorunu. Açlık tehli
kesi yakınJaşmaktadır. Şehirler için, ordu için buğ
day bulmak gerekmektedir :
«Buğday için savaş, sosyalizm için savaş de
mektir.»
Fiilen, Lenin'in yönetiminde, bu vahim durum
devrimin gelişmesine yardımcı oluyor. Buğday yok,
çünkü «kulak» lar, (zengin köylüler) onu saklıyor
lar ve ihtikar yapıyorlar. Zaten devrimin gelişme-
146
si kulaklara karşı mücadeleyi gerektirmektedir,
çünkü demokratik devrimden, yani genel olarak
işçi ve köylülerin derebeyaeri ve emperyalist dev
rimine, yani fakir köylülerin desteklediği işçilerin,
bütün köy ve şehir burjuvazisine karşı mücadele
sine geçilmelidir:
«İşçi arkadaşlar, devrim vahim bir durumda
dır. Tek siz devrimi kurtarabilirsiniz. Bizim için ge
rekli olan, kulaklara, karaborsacılara, ürün hırsız
larına, ihtildscılara, karıştırıcılara karşı tunçtan
bir güç yaratmak kabiliyetinde olan, rüşvetin ca
zibesine dayanacak, hırsızlık etmiyecek, kendisini
sosyalizme adamış onbinlerce seçkin işçi, öncülük
edecek işçidir; işte bize lazım olan budur.» (C.
XXIII, S. 25.)
İşçi militanları köylere hareket ettiler, 11 ha
ziran kararnamesi ile kuruaan fakir köylü komi
telerini örgütlediler. Kulaklar buğdayı gigizliyor
lardı ; onların buğdayları da, toprakları da alına
caktır:
«Kulaklar sovyet devriminin azgın düşmanla
rıdır! Onlara karşı amansızca savaş.» (C. XXIII,
S. 206-207) .
Politik muhalefette, (az bir zaman bolşevik
lerıle beraber hükümette yer alan «köylü partisi»
yani ccSol Sosyalist-İhtilalciler» ) ile ccsol komünist
ler» toplanmaktaydı. V. inci Sovyetler Kongresin
de (temmuz 1918) , muhalifler hem Bres-Litovsk
barışının bozulmasını ve hem de kulaklara karşı
mücadelenin bitmesini önermişlerdir. Lenin bun
ları reddediyor, ve kendileriyae şiddetli ve acı şe
kilde alay ediyor. Lenin Kongrede : onların dava-
147
sı halk karşısında kaybedilmiştir; onların isteri
krizleri, proletarya diktatörlüğünü ve bu dikta
törlüğün kulaklara karşı, fakir köylülerle ittifakı
nı parçalayamıyacaktır, diyordu.
«Sol Sosyalist-İhtiJalcılar>> 6 temmuz günü bir
ayaklanma teşebbüsüne giriştiler. Savaşa sebep ol
mak amacıyla Alman elçisi Mirbach'ı öldürdüler.
Bunun tek sonucu, gitgide her alanda kurulmakta
olan diktatörlüğü güçlendirmek oldu. Lenin çok
sert bir tepki gösterdi :
«Ayaklanmayı amansızca tasfiye edelim . . . Sa
vaşa bir kzl payı mesafedeyiz . . . Karşı-ihtilalin ale
ti olmuş bulunan bu sefil isterik maceracıları ez
mek gerek.»
148
mamen emınız ki, yenilmiş devrimlerin kaderini
paylaşmıyacağız ve burjuvaziyi yeneceğiz.» (Clara
Zetkin'e mektup, temmuz 1918, C. XXI, S. 249) .
1918 yazı ve sonbaharında, Almanya çöküyor,
fakat dış ve iç karşı-ihtilal taarruza geçiyor. İngil
tere, Fransa, Japonya, A.B.D. müdahalede bulunu
yorlar. Memleketin dörtte üçü yabancıların veya
adamlarının eline düşüyor. Sovyet yönetiminde ka
lan kısımlarda kulak isyanları patlak veriyor. Aç
lık geneHeşiyor.
Lenin, «sosyalist vatan tehlikededir» , diye
ilan ediyor. Bütün politik faaliyetin merkezi ola
rak : ((Herşey savaş için. Herşey cephe için. Her
kes silah başına.ıı parolalarını ileri sürüyor. Rus
işçi sınıfının olağanüstü gerginliğini sürdürmek
için, günde üç veya dört defa fabrikalarda söz alı
yor; aynı zamanda da Halk Komiserliği Şurasının
ve K. B. P. Merkez Komitesinin yönetimini elden
bırakmıyor.
149
cak. Memlket ve işçi sınıfı için dev boyutlu olan
bu program yerine getirilmiştir. Sovyetler Rus
yası sarılmış bir kaile haline gelmiştir. Ekonomik,
sosyal, politik, kültürel hayatın artık tek bir amacı
kalmıştır: savaşı kazanmak. Buna rağmen (ekono
mik ve sosyal) ihtilal gerilemiyor. Büyük sanayi
den sonra, kontrol ve millileştirmeler orta ve hat
ta küçük sanayiye yayılıyor. Buğday ticareti teke
li kuruluyor, ve kanun gıda maddelerinin özel ti
caretini yasakhyor. Geniş bir çalışma hizmeti ku
ruluyor, ve tek buna katıJma, iaşeye hak kazandı
rıyor. Rus burjuvazisi karşı-ihtilal 'den hiç bir şey
kazanamıyacaktır. Aksine. Lenin'in değişmez fikri
şudur: karşı-ihtilale, ihtilalin derinleşmesi ile ce
vap vermek. Bütün ipuçları, bütün komuta araç
ları elindedir, kendisi en önemli gördüğü sorunu
daha özel olarak ele almaktadır; bu bazen iaşe so
runudur, bazen de askeri strateji sorunudur . . . .
30 Ağustos 1918 günü, Lenin Basmanny ma
hahlesi işçileri karşısında konuştu. Mitingden son
ra, otomobiline doğru yol alırken, Sosyalist İhti
lalcılardan kadın terörist Dora Kaplan onun üze
rine ateş etti, kurşunlar zehirli ve çintilmiş idi,
iki tanesi Lenin'i yaraladı.
Dev bir heyecan dalgası kabardı. Beyaz teröre,
kızıl terör cevap verdi. Ölüm tehlikesi ile karşı
karşıya, Lenin yatağından faaliyete devam etmek
teydi. Simbirsk'e hücum eden ve iyileşmesi diJeği
ile kendisine telgraf çeken Kızıl Ordu birliklerine :
<<doğduğum şehrin alınması yaralarım için en iyi
şifadır.» cevabını verdirtti.
16 Ekim günü tekrar K. B. P. Merkez Komite
sine katılabildi ve 17'sinde Halk Komiserleri Şu-
150
rasına başkanlık edebildi. İstirahat etmek üzere:
Proletarya İhtilali ve Kautsky Döneği, kitabını yaz
dı (Ekim 1918) .
İhtilalin ilk yıJdönümünü kutlamak için ise
onun bilançosunu ye gelişmelerini, işçi kontrolun
dan sanayinin işçiler tarafından yönetilmesine ka
dar, derebeylerinin mallarının kamulaştırılmasın
dan ve köylülüğün genel olarak toprak için mü
cadelesinden fakir köylüJerin kulaklara karşı ör
gütlenmesine kadar, eski ordudan ve kızıl muha
fızlardan Kızıl Orduya kadar, ilk Sovyetlerd�n
Sovyet Anayasasına kadar bilançosunu çiziyor. Le
nin, bu bilanço hengamevi askeri duruma rağmen,
kıyaslanmaz derecede olumludur; parolamız, şia
rımız hala : «Zafer ya ölümn 'dür diyor. (C. XXIII,
s. 275) .
Ve en trajik anda durum birdenbire dönüveri
yor. 1918 yılı sonunda Kızıl Ordu, Müttefiklerin
desteklediği amiraJ Kolçak'a karşı taarruza geçi
yor. 13 Kasım 1918 günü, Lenin, bütün Rusya
halklarına ilettiği bir mesajla, «Rus ve Alman dev
rimci proleterlerinin darbeleri karşısında» Brest
Litovsk andlaşması yürürlükten kalkmıştır, müjde
sini verebiliyor. Kızıl Ordu Ukraynayı, Beyaz Rus
yayı, Baltık memleketlerini tekrar işgal ediyor.
1 51
sorununu ele alarak o anın temel parolasını orta-
ya atıyor:
·
152
«artel» lerin örgütlenmesi, kabullenme temeli üze
rine oturmalıdır.
«Orta köylü ile ilişkilerimizde şiddet kadar
saçma bir yol yoktur.»
Temel sorun tarım araçları ve makinalaşma
sorunu olmaktadır.
Lenin «Eğer yarın en iyi cinsten 100.000 trak
tör, yakıt ve araçları sağlıyabilseydik. . . orta köy
lü komünizmden yanayım derdi.» (C. XXIV, S. 1 14,
168, 170.) , diyordu.
Aynı Kongrenin karşısında, Lenin tekrar as
keri konulara döndü :
ıcDünya tarihinde ilk defa neden savaştığını bi
len bir silahlı kuvvet kurulmuştur.ıı , dedi.
Kendisine göre Kızıl Ordunun ayırt edici yö
nü budur, onun görevi yenmek zorunda olduğu
ordulardan daha disiplinli muntazam bir ordu ha
linde teşkilatlanmaktır. Olaylar ve durum, silahlı
millet, işçi milisi, şeflerini seçen ihtilal ordusu gi
bi teorileri aşmıştır. AyJarca, ve özellikle Parti
Kongresinde, Lenin bu aşılmış fikirlerde saplanan
«askeri bir muhalefeteıı karşı savaşmak zorunda
kaldı. Müttefikler amiral Kolçak'ı ccRusyanın yük
sek kral naib'iıı ilan edince ; Kolçak tehlikeli bir
şekilde karşı hücuma geçti. Lenin, her alanda de
mir gibi disiplin, askeri düzen, ihtilalci düzen, di
ye cevap verdi. Gevşeyenler kurşuna diziJecektir:
«Her ne pahasına olursa olsun, derhal bu mi
ting hastalığına son verilsin . . . Heryerde askeri di
siplin kurulmalıdır.» diyordu.
1919 ortalarında, Kolçak Sibiryaya geri atıl-
153
dı, general Yudeniç'in ihtilalin gerilerine - Petrog
rada - yaptığı akın kırıldı. İşçilere ve Köylülere
mektup iıle Lenin bu zaferlerden dersler çıkarmak
tadır:
«Güçlü bir Kızıl Ordumuz olmalıdır. Kızıl Or
duya herkesin elinden gelen bütün yardımı yap
ması, bu her işçinin, her köylünün ilk, öz, esas gö
revidir. . . Devletin önemli buğday stokları yoksa
Kızıl Ordu güçlü olamaz. Devrimci düzeni sağla
mak gerekir . . . Kolçak'cı karşı devrimi kolaylaştı
ranlar merişevikler ve sosyalist-ihtiliilcılardır . . .
Partileri sözlerine göre değil, eserlerine göre tart
mak zamanı gelmiştir . . . Hahrolsun tereddüt eden
ler . . . Sermayeye karşı amansız savaş, çalışan köy
lüler ile işçi sınıfı arasında ittifak . . . » (C. XXIV,
S. 431, 436.)
Kolçak yenilince Müttefikler son bir teşebbüs,
ihtilale karşı son bir denemede bulundular.
Güneyden ilerleyen Denikin birlikleri Mosko
vayı tehdid ettiler.
Len1n şöyle yazmaktadır: «Rusyanın şu özelli
ği vardır ki, en güç anlarda, her zaman, yedek kit
leleri bulunur, eskileri tükenmeğe başlayınca yeni
kuvvetler bulunmaktadır . . . Savaşta, zafer en çok
yedeği olan, en çok maddi imkanı olan ve derin
halk kitlelerinin en kararlı olduğu memleketindir.»
(C. XXIV, S. 176, 193.)
«Savaş, her memleketin ekonomik gücü ve ör
gütlenme olanakları bakımından bir sınavdır. Ye
neceğiz ve yenmeğe devam edeceğiz, çünkü gerile
rirniz sağlamdır.» · (Aynı. S. 544.)
Lenin her cephe, her Kurmay heyeti ile direkt
154
telle sürekli olarak bağlantı halindedir; hareket
planılarını incelemekte; fabrikaları gezmekte, işçi
lerle görüşmekte, onlara durumları sabırla açıkla
maktadır . . .
Savaş devrimci orduların zaferiyle sonuçlanın
ca, Rusyada bolşevik partisinin etkisi kesin olarak
yerleşmiş bulundu. Böylece burjuvazinin şiddetli
karşı-saldırısı proletarya diktatörlüğünün, mark
sizme göre, yükleneceği ağır ve sert görevJerin ba
şarılma dönemini hızlandırmaktan başka birşeye
yaramamıştı. İç savaş sırasında, bu diktatörlük
ancak sınırsız olarak ve her türlü kanunluluğu
durdurarak sağlanabilirdi. Zaferin bedeli böyle
ödenmekteydi: Çok merkezileşmiş bir devletin ku
ruluşu, silahlı halk, bürokrasinin yok olması, pro
letarya DevJetinin kendi kendine yok olma yoluna
girmesi, hakkındaki marksist ve leninist tezlerden
vazgeçilmesi, iç savaşın sonuçlarını teşkil etmek
teydi. (Bak. Devlet ve İhtilal, C. II. S. 179, 195, v.s.)
Lenin'e gelince onun, politik yönetici, ihtilal kur
mayı, iktisatçı, bilim ve eylem adamı olarak et
kisi, bundan böyle Rusyanın sınırlarını aşmış ve
dünya çapında yayılmıştı.
Bu karar yılJarındaki faaliyetinin tanıkları
kendisini hem sorunların tümüne hakim olmak
gücünde, hem de en küçük ayrıntılarla ilgilenip,
onlarda tümü yeniden bulabilmek gücüne sahip
kişi olarak göstermektedirler. O, devrimci şevki,
pratik kavrayış ve ccyararlılıkıı anlayışını birleştir
mekteydi. Çalışması ve zamanı sıkı sıkıya planlan
mıştı. Başkanlık ettiği veya yönettiği birçok şura
veya komiteye gittiğinde oturum tam önceden be
Jirtilen saatte açılırdı; oradaki çalışmalar tam ola-
155
rak hazırlanmış bulunurdu. Raportörlerden ve ha
tiplerden açıklık, somutluk, kısa ve açık teklifler
istiyordu. Lenin hazır bulununca en vahim ve en
karmaşık sorunlar bir mucize olmuşçasına çözüm
lenirdi. Sadece açıklık değil, fakat iyimserlik, gü
ven ve bir nevi sıçrayıcı neşe onunla beraber geli
yordu. Lenin'in başkanlık ettiği bir oturumda bu
lunan bir İngiliz: «onun gülüşü kuvvetin gülü
şüydüıı , demiştir.
İç savaşın güçlükleri ve dertleri onun bilimsel
konular hakkında düşünmesine ve bilginlerin ka
deriyle ilgilenmesine engel değildi. Memleket açlık
çekerken, Pavlof'un Üzerlerinde deneyler yaptığı
köpekJer için tayınler ayırtmıştı.
Hasta militanlara, savaşın acılarını çekenlere
kişisel mektuplar yazmağa vakit ayırabiliyordu.
Kendisini görmek isteyen heyetlerle ve hele kadın
ların sözcüleriyle dostça konuşuyordu ; çünkü ka
dınların devrime katılmasına ayrı bir önem ver
mekteydi ; «milyonlarla kadın sosyalizmin ne oldu
ğunu anJadıkları ve kuruluşuna katıldıkları gün,
devrimin tarihi. görevleri başarı kazanacaktın> , di
yordu.
Savaşın en gergin döneminde bile felsefe ve
felsefe tarihi kitapları okuyarak istirahat ediyor
du. Sonradan bulunan bir kütüphane fişi üzerin
de, kural dışı olarak, bir geceliğine Zeller ve Gom
perz'in Yunan felsefesi hakkındaki kitaplarının
kendisine verilmesini istediği görülmektedir.
157
cılık; fakat, ona göre, bu ekonomik sorunılar sosyal
ilişkilerdeki dönüşümlerden ayrı olarak ele alına
mazdı. İnatla şunları tekrarlıyordu:
ccYeni bir iş disiplinini, insanlar arasında ye
158
toplandı, kurultayda Lenin dedi ki : «savaşta zafer
kazanan proletarya aynı zamanda Komünist düzen
ve rejimi yaratabilecektirıı .
Aralık 1920 de Sovyetıerin VIII. nci Kongre
sinde Lenin ekonominin yeniden teşkilatlanması ve
gelişmesi planını açıklamıştır; bu plan önceliği
ağır sanayie ve elektrikleşmeye vermekteydi ; böy
lece tarımın makineleşmesi, gider ayak kollektif
leşmesi gerçekleşebilecektir. Bu plan «G. O. E. L.
R. O.ıı , yani (Rusyanın Elektrikleşmesi için Dev
let Planı ismiyle anıJıyordu. Lenin'in fiili baş
kanlığı altında çalışan bilimin ve üretimin bütün
kollarındaki iki yüz uzman tarafından hazırlan
mıştır.
«Eğer Rusya sık bir elektrik santralı şebeke
siyle ve kudretli teknik işletmelerle donatılırsa
Komünist ekonomimizin inşası Avrupa ve Asya
için bir örnek haline gelir. ıı (C. XXVI, S. 48.)
. .
159
ni politik üst yapılar (Sovyetler iktidarı, prole
tarya diktatörlüğü) ile, diğer taraftan üretici . güç
lerin durumu ve eski üretim ilişkilerinin, eski te
melin çeşitu uzantıları ve arta kalanları arasın
daki çelişkiyi çözmek gerekiyordu. Ya Sovyet ik
tidarının çökmesi ile yeni üst yapılar yok olacak
tır, veya Sovyet Devleti, Sovyet İktidarı, ve prole
tarya diktatörlüğü, sorunları çözümlemeğe ve ta
banla üst yapılar arasındaki ; üretici güçlerle sos
yal ilişkiler arasındaki gerekli uzlaşmayı kurmayı
başaracaklardır. BöyJece, bu tecrübeye dayanarak,
marksist üst yapı kavramı gelişmektedir.
160
lin hissi, sorumluluk hissi beraberce yurur. Pro
letarya diktatörlüğünün tarihi anlamı sadece şu
olabilir: proletaryanın yaratıcı faaliyetini meydana
çıkartmak; ki bu faaliyeti kendi kendisini değiştir
mesine, çalışmanın ye emekçinin pratik hayatının
yüksek şekillerini yaratmasına imkan vermekte
dir. Eğer ihtilal sürerse ve zafere ulaşırsa bunun
şerefi öncülerin ve kitlelerin yüksek biJincine, on
ların fedakarlıklarına, kendilerine karşı olan ha
kimiyetlerine, fedakarlık ruhlarına, bir kelimeyle
kahramanlıklarına aittir.
Burda da Lenin, sağdan ve soldan çifte mu
halefetle karşılaştı. Sağ muhalefet ccGoelron 'yu, sa
nayileşme ve elektrikleşme planını fazla cüretkar
buluyordu; ccsol komünistlere» gelince, onlar doğ
rudan doğruya sendikaları devletleştirmek, kit
le ile onun öncüleri arasındaki bütün farkJarı sil
mek, kararnamelerle iş görmek istiyordu; «demok
ratik merkeziyetçilik» diye adlandırılan grup, sa
nayi ve ulaşımda yöneticilerin kişisel sorumluluk
ilkesini kabul etmiyorlardı.
Proletarya diktatörlüğü döneminde Sendikala
rın rolü ve görevi hakkında: büyük bir tartışma
yapıJdı. Lenin, yavaş yavaş bir doktrin şeklinde
billurlaşan cctroçkizmnin hücumlarına karşı, ilk de
. fa için sert bir cevap vermiyordu ; fakat şüphesiz
ilk defa için tartışma çok şiddetli bir şekil aldı,
çünkü - git gide daha açık olarak - çok büyük
önemi olan acil pratik sorunlar söz konusu ol
maktaydı. Bu tek bir memlekette, Rusyada, sosya
lizmin kuruluşu konusuydu: Lenin kasım ve ara
lık 1 920 de (Merkez Komitesi oturumu VIII. in
-
161
tısı) , troçkistJ.eri Sendikaları askerileştirmekle, ya
ni proleterya kitlelerinin kendilerini, Partiden
ayırmakla ve onları proletarya diktatörlüğüne kar
şı dikmekle suçladı. «Sağ eğilimi de, kiUeleri kendi
kendinden-gelmeliklerine, terketmeklfiı, politik yö
netimden vazgeçmekle, kendi tarzları uyarınca pro
aetarya ile onun öncüleri arasındaki bağı kesmekle
suçladı. Lenin, Partinin Krizi başlıklı bir yazısında
ve Daha bir Defa Sendikalar Hakkında (Seçme eser
ler, II, S. 926 vs.) broşüründe sendikaların «komü
nizmin okulları» olarak rolünü belirtiyor, bunlar
bir birlik ve dayanışma okulu, bir Devlet yönetimi
ve ekonomik işletmecilik okuludur, diyor ! aynı za
manda gösteriyordu ki, bu görevlerde hakiki çeliş
kiJer bulunmaktadır, çünkü sendikalar aynı zaman
da hem işçilerin günlük çıkarlarını savunmalıdır
lar ve hem de günlük olmıyan çıkarları da hesaba
katmalıdırlar: bunlar milli ekonominin tümünün
gerekli kıldığı çıkarlardır. Bu sorunları çözümleme
ye yetkili olan merci ancak Parti ruabilir.
Sendikalar hakkındaki tart�şma şimdiden Le
nin'in düşüncesi hakkındaki bildiklerimizi doğru
lamaktadır. O, her zaman teorik ve metedolojik il
kelerden, en iyi işlenmiş kavramlardan hareket
ederek pratiğe doğru, somut durumlara doğru dön
mekte, onları hesaba katmakta, ve kavramları ge
liştirmektedir. Bu tartışma sırasında Lenin, (sağ
veya sol) muhalefetin her şeyden önce diyalektik
bilmediğinden hataya düştüğünü gösteriyor. Sağ
cılar seçmeciJiğe düşmektedirler, solcular ise dog
matizme. Bu arada Bukharin'e karşı yöneti�en ya
zı, mantık ve diyalektik arasındaki ilişkiler hakkın
da parlak bir incelemedir, bu inceleme Felsefe Def
terleri'ni tamamlamaktadır.
1 62
Lenin o vakit durumun esas veçhesi olarak
Parti birliğini ön plana alıyor. Ancak şu nokta üze
rinde ne kadar çok dursak azdır: Parti içindeki
azınlığın kendi «yön ve görüşlerini» kongreye ve
partinin tümüne sunmalarını yasak etmek iste
yen Riazanov'un önergesini Lenin X. ncu Kong
re tarafından re�dettirmiştir.
Parti birliği üzerinde ısrarla durmasının, ne
deni, meydana çıkan çelişkilerin ortaya attığı so
runları çözümlemek için, ve hele Sovyet gerçeklili
ğinin kendi içinde bulunan «eski» ve «yeni» arasın
daki çelişkileri halletmek için bu birliğin zorunlu
olmasındandır.
Memleket savaş halinden, ccsavaş komünizmin
den» ekonomik gelişmeye, plancılığa, eJektrikleş
meye geçmektedir . . .
Proletaryanın işçi kitleleriyle olan ilişkileri
zorunlu olarak değişecektir, çünkü :___ sürdürül
mesi gereken - ittifaklarının kapsamı değişmek
tedir. Önceleri büyük arazi sahipleriyle burjuvazi
ye karşı yönetilmiş bulunan bu ittifak, pozitif bir
amaca, Sosyalizmin inşası amacına, doğru yönel
melidir.
N. E. P.
163
kı olmuştur. Ki bu, küçük pazar üretimine karşı
ödünler kapsamaktaydı. ( e<Savaş komünizmine»
bağlı bir tedbir olan) e<ürün fazlalıklarına el kon
masvı yerine, üstelik azalan oranda, ürün üze
rine bir vergi konmuştu. Bu, ticaret özgürlüğünü
ve kapitalizmin kaçınılmaz olarak yeniden geliş
mesini, tarımsal çalışmanın verimliliğinin artma
sıyJa aynı zamanda sağlamaktaydı. Fakat tarımın
gelişmesi, devlet sanayiinin gelişmesini kolaylaş
tırmakla, bu sanayi yeniden kurulmak yoluna gi
ren özel kapitalizmin ayağını kaydıracaktı. Böy
lece (sağ muhalefetin söylediklerinin aksine) sos
yalist birikim süratli bir tempoyla başarılabilirdi;
ve bu (sol muhaJefetinin söylediklerinin aksine)
köylülere- yüklenmeden, bu birikimi onların sır
tından başarmadan olabilirdi. ( * ) .
N. E. P. böylece eski amaçlara göre stratejik
bir geri çekilmeyi kapsıyordu. Komünizmin der
hal veya hızlı bir şekilde meydana gelmesi fikri ye
rine uzun vadeli bir plan konuyordu. Lenin ve Bol
şevik partisi bir dönemeç yapmaktaydılar, muhale
fet bunu bir yenilgi ve hatta kesin bir başarısız
Jık olarak görüyordu. Aslında Lenin için, Sol Sap
ma, Komünizmin Çocukluk Hastalığı kitabında
kendisinin _gösterdiği yönde, yaratıcı bir uzlaşma
.söz konusuydu. (Bak: Ayni vergi, Seçme Eserler,
II, S. 580'den 887 'ye) .
164
Lenin için böylece N. E. P. in büyük tarihi
ve teorik bir anlamı vardı. Bir anlamı da yöneti
ci sınıf olmuş bulunan proletaryanın, her zaman
yeni, derin çelişkiler karşısında bulunduğu idi.
Proletaryanın bunları çözümleyecek araçları var
dır. Bu gibi objektif şartlar içinde, Parti, bu araç
ların en önemlisi, en güçlüsü olarak belirmektedir.
Bir bütün olarak ele alınan toplumun tutarlı ola
rak ve derece derece gelişmesi - üst yapılarla ta
banın uzlaşması - buna rağmen bir çok sorunun
çözümlenmesini geerktirir ve çatışmaların içinde
oluşur. Sübjektif etken, yani aynı zamanda fikir
ler ve bilgiler, üst yapılar ve Devlet, bir kelimey
le politik unsur, tayin edici olurlar. Halbuki Par
ti bütün bu unsurları bir noktada toplar ve onla
ra hakim olur. Sorunlar ne kadar karmaşık olur
larsa çelişkiler ne kadar derinleşirlerse, Parti,
- «sübjektif etkenıı ve objektif bilginin üst şekli
olarak - o derecede önem kazanır; ve Parti birli
ği ile «Parti ruhuıı o derecede kesin bir rol oynar.
Leninizmin eleştiricileri (58) veya dar görüşlü ((ta
raftarlarııı gibi, yüzeydeki yorumcuların düşündü
ğü şekilde de, Parti bir amaç, ve gereç arasında,
fikir ile an arasında, bilgi ile kitleler arasında, ken
dinden- gelmelik ile bilgi edinmiş bilinç vb. ara
sında, aracı olarak kalmaktadır. Ancak, o, bu ula
şımın esas organı, kesin etkili etkeni olmaktadır.
N. E. P., - proletarya diktatörlüğü yönetimin
deki Rusyada - amansız bir mücadeleyi sosyalizm
166
tılmaları hakkındaki mahalli otoritelere talimatla
rı : (Savunma ve Çalışma Şurası Buyruğu)'nu ken
disi yazdı. Yukarıdan ilk hareketi veren Lenin,
durmadan, aşağıdan gelen hareketlere, kitlelerin
hislerine, isteklerine en büyük bir önem vermek
teydi. İşçiJerle, köylülerle görüşüyor, onlara şah
sen yazıyor veya büyük bir dikkatle gözden geçirdi
ği bir çok mektup alıyordu. Kitleleri eğitirken, on
ların yanında kendimizi eğitmeliyiz diyordu:
«Ancak halkın bilincine vardığı şeyleri doğru
olarak ifade edersek iktidarı uygulayabiliriz.» (59) .
167
mak, sarsmak, kazımak gerektiğini, görmek için
yeterlidir.» (60)
İnsanın kendisinin kendi şeklini değiştirme
sinde, Parti de temelli bir rol oynamalıdır. Lenin
şöyle diyordu : biz sadece üyelerimizin niceliğin
den değil, nitelikleri hakkında kaygılanan dün
yadaki tek iktidar partisiyiz. Onun direktiflerine
uyularak üye kabulu şartları daha da ağırlaştı;
uzun bir «tüzüksel aday üyeliği» devresi bütün
Partiye girmek istiyenler için zorunlu kılındı, bu
süre büyük sanayide on yıldan çok çalışmış olan
işçiJer için altı aya indirildi. Partideki «bürokrat,
ahlaksız, yumuşak» unsurlar temizleme hareket
leri ile ihraç olunmuşlardır. Lenin, bu temizleme
leri «devrimin önemli zaferleri» , sayıyordu ( 61 ) .
«Bu Kongrede yeni olarak elde ettiğimiz şey;
Partimizin ihtiyarladığını, fikir ve beden seyyali
yetini kaybettiğini tekrarlamakla, düşmanlarımı
zın aldandıklarının canlı isbatı olmuştur (62) . ıı
diyordu.
Böyle olduğu halde, durmadan komünistlerin
kültürlerinin, pratik sezilerinin, iş duyularının ha
la eksik olduğunu tekrarlıyordu. Çünkü şehirler ile
_
köyler arasındaki ticari alışverişin geliştiği bu
N. E. P. döneminde komünistler geniş bir işletme-
168
cilik, muhasebecilik anlayışı gerektiren yeni şekil
lerle «tüccarlık yapmak» zorundaydılar. Çünkü
(özgürce birleşmiş halkların federatif örgüdü)
şeklindeki milliyetler politikasının uygulanışı Bol
şevik Partisini, S. S. C. B. nin halkları arasındaki
birliğin, pJancılığın vb. nin ccçimentosu» haline so
kuyordu.
«İnsanları denetlemek, görevlerin uygulanışı
nı denetlemek, işte çalışmanın düğümü, politika
nın düğümü buradadır (63) » diyordu.
Lenin çok sağlam bir bedene sahipti, bu yüz
den 1918 yılında aldığı yaralara rağmen yaşıyabil
di ve çok yoğun olan çalışmalarına devam edebil
di. Fakat, 1921 - 1 922 kışında sıhhati kesin olarak
bozuldu. Mayıs 1922'de sağ tarafının felci Ue so
nuçlanan ve konuşmasını zorlaştıran bir kriz ge
çirdi. 1922 yazında, kısmen iyileşerek bir dereceye
kadar faaliyet gösterebildi.
31 Ekim 1922 günü Sovyetler Merkez İcra Ko
mitesinde söz aldı. Yeni Rusyanın ileri kapitalist
memleketlere göre ; ok daha düşük bir yüzeyden
hareket ettiğini ve . fakat onlara hızlı olarak yeti
şeceğini ve onları geçeceğini, söyledi.
18 Kasım gunu, Enternasyonalin iV. üncü
Kongresinde Lenin N. E. P. in bilançosunu yaptı:
<<İspat ettik ki, Devlet olarak emtianın dolanı
mını örgütleyebilir, tarımı da sanayii de geliştire
bilir, ileri gidebiliriz.»
169
sanayinin gelişmesinde kullanılacak yirmi milyon
altın Ruble biriktirebilmiştir, diye açıkladı.
«Biliyoruz ki ağır sanayii kurtarmazsak hiç bir
sanayii kuramayız ve bağımsız memleket olarak
yaşıyamayız . . . İşçilerin adına iktidara geldik, önü
müzde bir amacımız var: bu iktidara dayanarak
sosyalist düzeni kurmak (64) .»
Lenin (Almanca olarak verdiği) bu demeci
güçlükle bitirebildi.
Sekiz gün sonra, Moskova Sovyetinin karşı
sında, söz alıp (l.edi ki :
«Sosyalizmi gündelik hayata soktuk, kendimi
zi onda bulabilmeliyiz. İşte bu günkü görevimiz,
dönemimizin görevi.»
170
(67) , yeni sorunları not ediyordu.
«Sosyalizm hakkındaki goruşümüz temelin
den değişti. Eskiden ağırlık merkezini, politik mü
cadele, ihtilal, iktidarın ele geçirilmesi üzerine
oturtuyorduk. Bugün ağırlık merkezi yer değiştir
di, kültürel örgütlenme, barışçı çalışma konuları
na erişti . . . Bu kültür devrimi karşımıza inanılmaz
güçlükler çıkartmaktadır (68) .ıı
ccDevlet makinemiz yönünden işler o kadar kö
tü gidiyor ki, (bu deyimi berbat olduklarını söy
lememek için kullanıyorum). önce bu kusurlarla
nasıl savaşacağımızı ciddi olarak düşünmeliyiz . . .
Başlangıç olarak hakiki bir burjuva kültürüne sa
hip bulunmamız; burjuva öncesi kültürlerin özel
likle belirgin olan tiplerinden, yani bürokratik ve
ya feodal kültürden, kurtulmasını bilmemiz yeter
lz olurdu (69 ) . » (*)
171
III
A) SORUNLAR
173
«Ortodoks» lar doğa bilimlerindeki dev geliş
meler karşısında ilgisizlik duyuyorlardı; toplum
daki değişimler karşısında da tutumları aynı idi.
Bu günün (atom) çekirdeği fiziğini doğrudan
doğruya hazırlayan buluşlar, (elektronik zerreler,
vb.leri) , marksistler olmadan ye onların araştır
ma ve incelemeleri dışında, gelişmekteydi. Halbuki
bu buluşlar madde hakkındaki eski kavramları
sarsmaktaydı. Marksistler arasında bir kısmı,
XVIII. nci yüzyılı ve Feuerbach tarzı materya
lizminde kalmışlardı; diğerleri materyalizmi ter
kediyorlardı; yine başkaları marksist diyalektiği
tarih ve sosyoloji alanlarına uygulamakla yetine
rek onu bu şekilde kurtarmağa uğraşıyorlardı. . .
Böyle bir durum nasıl oluşabilmişti? Bunun, ge
rek bilimler tarihinde, gerekse toplumun ve dev
rimci hareketin tarihinde birçok nedenleri bulun
maktadır. Bazılarını saymıştık. Lenin bunları, bi
rer birer, hiç bir tanesini ihmal etmeden, ayırd
etmiş, incelemiş, eleştirmişti; (böylece diyalektiğin
geliştirdiği Descartes'cı bir yöntem i:z.lemişti) .
Bunun en önemli nedenlerinden biri, Marx ve
Engels'in kendi felsefeleri ve «dünya görüşleriıı nin
tümü hakkında, bir inceleme bırakmış olmamala
rında aranmalıdır.
Bu dünya görüşü her gerçeklik gibi, her dü
şünce gibi şekil bulmuş, yavaşça şekillenmiştir,
ve fakat bazen aniden, sıçrayışlarla gelişmiştir, (ör
neğin 1848'de, 1857'de ekonomik kriz sırasında,
1871 'de, ves. de olduğu gibi) .
Bundan önceki bir ciJtte, (Karl Marx, Hayatı
ve Eserleri ( * ) , bu oluşumun kademelerini izleme-
<*> Anadolu Yayınları, Reşat Fuat çevirisi.
174
ğe uğraştık; fakat böyle bir uğraşın, eksik ve ye
niden gözden geçirilir olduğunu gizlemeğe uğraş
mıyoruz. Daha yeni olarak ele alınan birçok önem
li nokta hakkındaki tartışmalar bunlara belki açık
lık kazandıracaktır. Diyalektik materyalizmin fi
lizleri Marx'ın iılk eserlerinde bile bulunmaktadır;
ancak bunlar sadece filizlerdir. öte yandan Marx
«diyalektik materyalizm» deyimini hiç bir zaman
açık olarak ele a.ılmamıştır. Bu fikrin oluşumu
nun kesin tarihi bulunabilir mi? Tarih olarak 1838
yılını alabileceğimizi sanıyoruz. Oysa, bundan ön
ce de birçok metin, diyalektik materyalizme doğ
rudan doğruya bağlanabiHr, (özellikle 1848 Mani
fest'inde) , Marx'ın ilk çağ materyalizmi hakkın
daki tezinde, ( 1841 ) 'de bulunan ilk filizler geliştiril
memiş değildir. Fakat ancak o yıldır ki, diyalektik
kesin olarak Marx tarafından bilimsel bir yöntem
olarak tasarlanmış ve ekonomi politiğe, tarihe ke
sin şekilde uygulanmıştır, yani tarihi ve feJsefi
materyalizmle birleştirilmiştir.
Yeri açıkca burada bulunan Marx'ın söz konu
su metnini sunalım ; göreceğimiz gibi, marksizmin
pınarına gitmek, diyalektik düşünceyi temelinden
yeni baştan ele almak istiyen Lenin, aynı eseri
Marx ile aynı kavrayış içinde ele alacaktır: Hegel
ci Mantıktan rasyonel (usa dayanan) mayasını,
«çekirdeğini» , veya ruhunu süzecek ve onu bilim
sel bir yöntem haline sokacaktır. Marx diyorki:
«Güzel buluşlar yapıyorum. Bu güne kadar var
olduğu şekliyle, kar doktrinini yok ediverdim.
Özümleme yöntemi yönünden bir raslantı bana çok
yaradı: Freiligrath, Bakunin'in malı olan Hegel'in
bir kaç kitabını bulup, onları bana yolladı. Böylece
175
Hegel'in Mantığını yeniden karıştırabildim. Durum
bu cins çalışmaları yeniden yapmağa elverişli
olunca, bir kaç düzine sahifede, Hegel'in bulduğu
ve aynı zamanda sahteleştirdiği yönteminin ras
yonel özünü herkesin erişebileceği şekle sokmak
isterdim.» (1 4 Ocak 1 858 günlü Marx'ın Engels'e
mektubu, 1 Şubat ve 2 Nisan günlü ve de Engels'
in 30 Nisan ve 14 Temmuz günlü mektuplarıyla
tamamlandırılmalıdır.)
Marx'ın bu bir kaç düzine sahifeyi yazmamış
bulunması marksist harekete şüphesiz büyük za
rar vermiştir.
Engels'in bu konuda marksizme değgin sahip
olduğumuz en eksiksiz incelemeleri, (Anti-Dühring,
Doğa'nın Diyalektiği) eserlerini bıraktığı doğrudur.
Ne yazıktır ki, tartışma ve doktrin öğretisi için
yazılan bu incelemeler (örneğin mantık ile diya.
lektik arasındaki ilişkiler gibi bazı güç sorunların)
köküne kadar erişmiyorlar. Lenin bunun farkına
varmıştır: çok defa, objektif dünyanın ve düşün
cenin ilkelerini ve kanunlarını açıkça yazmadan
sa, diyalektiğin ilkelerini anlatmak için örnekler
vermekle yetinilmektedir; EngeJs de pedagojik bir
amaçla böyle yapmıştır. Kaldı ki, Engels'in mark
sizmi halkça anlaşılır hale sokmak için yazdığı
eserlerinde, bir çok parça felsefi bakımdan çok de
rine inmektedir; bunu belirtmemek haksızlık
olurdu. (Bu arada bak: Doğa'nın Diyalektiği
M. E. A. 1927, 1 5 1 - 152 vs.)
Lenin'in Düşüncesi
176
Felsefe Defterleri'nin en önemfüerini dolduran He
gel'in Mantık'ından alınan ayrıntılı notlar bunu
göstermektedir. Ne yazıktır ki, bu taslak, profesyo
nel bir filozof olmayan okuyucuların güç kavraya
cağı karalama ve notlar halinde kalmıştır. Bunlar
bulundukları şekil ile biJe Lenin'in üzerine ,eylemi
üzerine, modern tarih üzErine ve genel olarak in
sanlığın bilgisi üzerine şim�ekli ışıklar saçmakta
dır.
Kaldı ki, Lenin Felsefe Defterleri'nde söz ko
nusu olan boşluğu bir bakıma, şimdiden doldur
muş bulunduğunu belirtiyor. Felsefe bakımından
yeterJi bir seviyede ; diyalektik yöntemi, bilgi teo
risini ,mantığı ve onun diyalektik ile ilişkilerini
gösteren tam bir incelemeye sahip değiliz.
Oysaki: «Eğer Marx (büyük M harfi ile yazıla
cak) «bir Mantık» bırakmadıysa, bize Kapital'ın
mantığını bırakmıştır; bu konuda, sözü geçen ki
taptan derinlemesine yararlanılmalıdır. Kapital'de
mantığı, diyalektiği, ve materyalist bilgi teorisini,
(bu üç kelimeyi kullanmak gereksizdir, tek ve ay
nı şeyi göstermektedirler) belirli bir bilime uygu
lanmış olarak bulmaktayız. Böylelikle Marx, He
gel'den değeri olanı almış, onu kendine maletmiş
ve ileri götürerek geliştirmiştir.» (Lenin'in, Felse
fe Defterleri, Petite Logique veya Logique de l'Enc
yclopedie'ye göre Hegel'in Mantık'ının pJanı, Le
ninski Sbornik, XII, 291, ve de IX, 1 39, 197, 303.)
Lenin'in Kapital için söylediklerini kendisinin
esas eserleri için de söyliyebiliriz: bunlarda kendi
sinin felsefi düşüncesi, açık olarak değil ise de,
sarmalanmış, ayırdedilmez olarak bulunmaktadır.
Engels'in felsefi eserlerinde, soruınJuluğu hiç
177
bir şekilde yazara ait olmamakla beraber, başka
bir kusur vardır. Onlar yazilalı beri durum değiş
miştir. XIX'uncu yüzyılın sonunda ve XX.'inci yüz
yılın başında marksist harekette, ne kadar çeşitli
ideolojilerin ve filozofik tutumların geliştiğini, da
ha önce görmüştük. Bir _çözülüşü maskeliyen bu
çeşitliHkte Engels'in sorumluluğu olamaz, kaldı ki
kendisi bu duruma karşı ölünceye kadar savaşmış
tır, ve büt_ün ıcreviziyonistıerıı , eksiksiz olarak En
gels'in ıcnatüralizmineıı , onun ıcdoğa'nın diyalek
tiğine n , yani diyalektiğin objektifliği ile evrenselli
ğine, saldırmak için Marx'dan Engels'i ayırt et
mekle işe başlamışlardır. Oysa, Engels'in sözü edi
len eserleri hakkında, bunıların yeni sorunlara ye
terli bir şekilde cevap vermedikleri sonucu çıkarı
labilirdi. Halbuki bunların yanıbaşında yayınlan
mamış olanlar vardı, (bunların bir kısmı, ve bu
arada Doğa bilimlerine değgin olanlar, ıchasır-altııı
edilmişdi.) O sıralarda bazı yanlışlıkları ve sapma
ları yasaklıyacak güç kendisinde yoktu veya kal
mamıştı. Bu yüzden - daha o zamanlardan - En
gels'in teori ye kavramlarının ıceskimesindenn söz
edilebiliyordu.
Yeni Sorunlar
1 78
meli, onun temel kavramları doğrulanıp, gelişti
rilmelidir.»
179
üzerinde ısrarla durdukları halde, mantık, metodo
loji (yöntem bilimi) , diyalektik hakkında bir in
celeme eseri bırakmamışlardı. Materyalizmin açık
lanmasının üzerine düşmemişler, onu derinleştir
memişlerdi. Oysa burjuva düşünürleri diyalektiği
içetmek, ehlerine geçirmek, kendilerine katmak
gayretinde idiler; ve gayretlerini özellikle mater
yalizme karşı yöneltmişlerdi, ta ki, ya klasik ide
alizmi veya «materyalizm taslayanı> yeni bir ide
alizm türünü «aşağıdanıı yeniden kurmağı başar
sınlar. (Lenin, aynı sahife, pozitivizm ve ampiri
okritisizm veya Mach'ın doktrini hakkında) (70) .
Bu çifte zaafın sonucu olarak genel bir gevşe
me beliriyordu (ki bunun sonuçlarını ve ifadesini
incelemiştik) . «Ortodoksılarınıı kendileri bile, tarih
ve tarih felsefesi alanına doğru geriye çekiliyor
lardı; doğa diyalektiğini, «aşağıdanıı materyaliz
mi terkediyorlardı, bunun sonucu olarak da adım.
180
adım bütün diyalektik terkediliyor ve «reviziyo
nist» bir tasfiyeye uğruyordu.
Yüzyılımızın başındaki felsefenin bu durumu
nun tahlili, karşılarında her zaman sağlam, her za
man oturmuş, iyice tanımlanmış, iyite saptanmış
bir doktrin bulacaklarını sananları - ister mark
sizme taraftar, ister düşman olsunlar - şaşırta
caktır. (71)
Oysa, dogmatik bir marksizmin böyle bir tas
viri veya hayali o derecede yanlıştır ki, XX . 'inci
yüzyılın başında kendisini sağlam, değişmez, iyice
belirgin sanan (ortodoks) dogmatizm, aksine
marksist düşüncesini gevşeyişe doğru sürüklüyor
du. Ne kadar tekrarlasak azdır, marksist düşün
ce Lenin ile, hem ortodoks hareketsizliğinden, ve
hem de ilkeleri inkara giden revizyonizmden ay
rılmaktaydı.
Lenin bu sorunlar toplumuna cevap vermeğe
girişti ,bu programı gerçekleştirebilmesi için, hem
ilkelere ve kaynaklara dönmesi, ve hem de bir de
rinleştirmede ve geliştirmede bulunması gerekiyor
du.
Lenin (yukarda aktardığımız metinden de gö
rüldüğü gibi) görevinin öneminin, ivediliğinin, ve
(marksist) devrimci düşüncesinin karşılaştığı teh
likelerin bilincine tamamen erişmişti; daha sonra
bunun başka belirtilerini göreceğiz.
181
Bu yüzden her önemli eseri bu çifte kaygıyı ve
bu çifte iç hareketi kapsamaktadır: marksizn:ıJn
kuramsal ve yöntemsel ilkelerine dönmek, onları
yeniden ele almak, onları bütün güçleri iJe yeniden
sunmak, ve onları pratiğin, hayatin açığa vurdu
ğu yeni gerçeklik ve sorunlara, kendilerini çözüm
liyecek şekilde uygulamak.
Ne yazıktır ki, Marx ve Engels gibi Lenin de,
bazı kesin felsefe sorunJarı hakkında ümit edebi
leceğimiz ccex professo» ( * ) açıklamalar yapmamış
tır. Bütün . eserlerinin içinde «felsefesi» , (yani bilgi
teorisi, mantAk, diyalektik metodoloji bulunduğu
halde, felsefeye ayırdığı yayınlanmış tek bir cildi
vardır: Materyalizm ve Ampiriokritisizm ( 1 908) -
bir de Felsefe Defterleri ismi ile tanılan çok değer
li eJ defterleri.
182
Üstelik kesinlikle ve iyice bilinmektedir ki, idea
list ve metafizik ccdüşünür-özdek» teorisi, bir dizi
çözümlenmez sorunlar getirmektedir. Ö zellikle kla
sik bilgi sorununu : ccdüşünen-özdekıı (ruh, salt fi
kir, az veya çok ccdeneyüstüıı bilinç ) ile duyulur
ve maddi gerçekliğin ilişkisi ne olabilir? Onu na
sıl tanıyabilir? Büyük klasik felsefe sistemleri,
Hegel'inki dahil olmak üzere, bu sorunu boşuna
çözümlemeğe uğraşmı§Jardır. Sonraki felsefe ise,
idealizmi kurtarmak isteği ile, bilinci artık bir öz
dek olarak değil de, bir özdek hiçJiği olarak gör
meğe vardı : o olumsuz ve yıkıcı bir güç, saf bir
«olumsuzlukıı , gerçek ve ccvarolan kişinin karşısın
da bir «varoluşıı idi ; bu çağdaş varoluşçulukdur
veya hiç olmazsa onun eğilimlerinden ve ayrıntıla
rından bir tanesidir.
Marksist teori şu unlu formüllerin içinde içe
rilmiş bulunmaktadır:
İnsanların bilinçleri var oluşlarını tayin etmez,
fakat aksine sosyal var oluşları . bilinçlerini tayin
eder . . . Kişileri tanımlayan hayatlarının belirtileri
dir (manifestation)ıı vb.
ÖyJe ise, bilinç, fikirler, insan ideolojileri, in
sanların ne olduklarını yansıtır. Teorinin ilkesi bu
dur. Fikirlerin, ideolojilerin, genel olarak bilin
cin, özerk-olmaması, bağımsız-olmaması öncelikle
ortaya konmaktadır.
Bu söylendikten sonra, sorunlar ve güçlükler
başlamaktadır. Marx ve Engels Alman İdeolojisi
eserinde daha önceden (ve bunun üzerinde dur
mak gerekir) bu «yansı» nın hiç bir zaman basit,
araçsız, dolaysız olmadığı; ideolojilerin gerçekliğin
183
kırpık, tersine dönük, uzaklaşmış bir «yansı» sı
olduğu üzerinde duruyorlardı. Böyle olmasaydı,
bunlar ideolojiler olmaz, bilgiler, bili:mJ.er olurlar
dı. Yarısının, yansıtılana bağlandığı şekilde, bilin
ci (gerçek) kişiye bağlıyan teori, böylece derhal
klasik felsefeden miras kalan dev bir sorun ile:
yanılma, yanılsama, görüntü sorunu iJe, karşı kar
şıya kalır. Ancak klasik felsefe bu sorunu saltlık
içinde inceliyordu, ve salt bir düşünceden, yani salt
olarak doğru olan bir düşünceden (Tanrı, Ruh,
Fikir) 'den, görünüş ve yanılsamaların kurbanı,
yanlış bir düşüncenin nasıl çıkabileceğini boş yere
soruyordu. Marksizm için sorun tarih içinde bir
anlam taşımaktadır. İdeolojiler nasııl doğar ve bil
gi nasıl doğar? Bilim ideolojiden nasıl ayrılır? Yan
lışdan doğru nasıl doğar, ve doğrudan yanlış na
sıl doğar? Görünüş ile gerçeklik arasındaki ilişki
nedir? Değişik eserlerinde ve özellikle Alman İde
olojisinde Marx ve Engels ideolojilerin sorununu çö
zümlemek için tutulacak yolu gösteriyorlardı. Bun
ları iş bölümüne, fikir işçiliği ile maddi işçiliğin ay
rılmasına bağlıyorlardı : (aydının «gerçek ile, pra
tik ile ilişkisini kaybetmesine» , vb.) bağlıyorlardı.
Bunları, üretim tarzlarını ve sosyal yapıJarı (st
ructures) kuran ve onlara hfı.kim olan değişik
üretim rejim ve tarzlarına; ve toplumun sınıflara
ayrılmasına; bu sınıfların çıkarlarını fikir, haki
kat, dini veya ahlaki «değerııler haline yükselt
melerine ; sosyal pratikten, doğa üzerinde sağla
dıkları egemenlikten geJen gerçek bilgileri böyle
ce kendi çıkarları yönünde kullanmalarına bağla
maktaydılar, (kaldı ki, bu sınıflar bunu yükseliş
veya çöküş dönemlerinde değişik şekilde yapmak
taydılar) .
184
Marx ve Engels sorunu tüketıniyorlardı. Eser
lerinde çok sayıda somut tahliHer bulunduğu hal
de, tarih yönünden ideolojilerin, dinlerin (örneğin
hristiyanlığın) , felsefelerin vb. nin doğuşunu on
lardan sonra da, hala yeniden bulmak gerekiyor
du. Fakat /else/e yönünde de aynı zamanda daha
büyük bir kesinlikle, yanılgı ve hakikat, görüngü
(fenomen) ve gerçeklik, soyut ve somut vb. gibi
düşüncenin büyük ulamları arasındaki ilişkileri
belirtmek gerekiyordu. Marx ve Engels fikir çalış
masının nasıl zorunlu olarak soyutluk içinde oluş
tuğunu, bunu gerçeklikten uzaklaşarak sosyal ha
yatın tümünü gözden kaçırarak vs. yaptığını, gös
termişlerdir. Fakat aynı zamanda bilimsel soyut
lamanın şart olduğunu, sırf soyut bilgilerin (noti
on) , kavramların (concept) ve ulamların (catego
rie) somut gerçekliğin içine girilmesine, yani onu
hakikaten yansıtmaya imkan verdiğini kendi yön
te:mılerini uygulıyarak gösteriyorlardı: (örneğin, de
ğer ekonomik bilgi (notion) ( * ) veya kavramı için
olduğu gibi, ki Marx bu kavramın, din - bilimsel
bir incelikte (subtilite) olduğunu söylemektedir) .
Marx ve Engels böylece, taslağını yaptıkları, ide
olojik yansımanın tarihsel teorisi ile - bilgi teo
risi, gerçeğin hakiki yansıması teorisi - arasında
bir nevi boşluk (hiatus) bıraktılar. işte teoriyi bir
bilgiler tarihine, bir ideolojiler tarihine, bir tarih
cilik veya sosyologluğa indirgeyen (bazı) <cmark
sistıer» bu boşluktan sızmışlardır.
185
Lenin'e göı·c yansıma
1 86
maz. Başka bir deyim ile yansı teorisi tutarlı bir
felsefe teorisi halinde gelişmelidir.
Lenin Materyalizm ve Ampiriokritisizm fel
sefi kitabında; (kant'cı şekilde doğa ile insan ara
sında bir perde olarak değil de, fakat onların
arasında canlı bir bağlantı kuran sosyal pratiğin
içinden, erişilen, ve bir «aracılık» (mediasyon) ( * )
olarak kavranan) marksist yansı teorisini dış dün
yaya doğru geriye getiriyor. Diyor ki, «madde» ke
limesi «varlığı onlara bağımlı olmaksızın, onu kop
ya eden, fotoğrafını çeken, yansıtan duyuları için
den insana verilmiş objektif gerçekliği» göster
mektedir. (Materyalizm ve Ampiriokritisizm, S.
1 10.)
Lenin'in düşüncesi tamamen açıktır ; eğer bi
lim, dış gerçekliğin bilimi ve bilgisi ise, onun ken
disini zorla kabul ettirdiğini, zorunlu olduğunu
söyliyebiliriz. Bilimin mümkün olması için duyula
rımızın bize nesnelerle gerçek ilişikJer kurdurma
sı : onları yansıtması gerekir. Bu olmazsa bilim, bi
lim olarak çöker ve bir yapıya, uyuşmalar ( conven
tion) toplamına indirgenir; saf rölativizme, şüp
heciliğe, bilinmezciliğe veya öznelciliğe düşeriz.
Oysa, Lenin'in formülü kendi kendine yeterli
değildir. Aynı eserinde, Engels'in düşüncesini açı!ı::
hyarak, insan bilgisinin izafi (rölatif) olduğunu ve
fakat bunun an ve basit bir rölativizm şeklinde ol
madığını, çok ince ve son derece diyalektik bir
şekilde göstermektedir. Her bilgi yaklaşık, geçici,
gözden geçirilebilir, an'a bağlı bulunmaktadır -ve
187
fakat salt bir şeyi sarmalamaktadır; bu sadece
sonsuz uzak olan bir saltlık değil, fakat şimdiden
varolan bir kapsantı (muhteva) , geılişme süreci
nin açığa çıkaracağı, yayacağı bir hakikat zerresi'
dir. Hiç bir şey salt değildir, herşey izafidir. Fa
kat saıtlik ile izafilik arasında diyalektik bir iliş
ki, bu çelişik iki terim arasında bir birlik vardır.
Daha önce Hegel'in açıkladığı gibi, diyalektik rela
tivizmin, yadsımanın (inkarın) ve şüpheciliğin an'
larını kapsamaktadır, ve fakat rölativizme indirge
nemez. Marx ve Engels'in diyalektik materyalizmi
rölatiyizmi sarmaktadır ve fakat ona indirgeneme
mektedir. (Materyalizm ve Ampiriyokritisizm, S.
1 17) .
Oysa, izafi bir bilginin nasıl gerçek nesneyi
bir fotoğraf veya bir kopya gibi yansıtan duyu
lardan hareket edebileceği hala iyice görülmemek
tedir.
188
nunlara, objektif öze erişmelidir. Böylece soyut dü
şünce ve kavramlar gerçekliği yansıtacaklardır, fa
kat bunu duyulardan başka şekilde yapacaklardır,
görünüşü değil özü yansıtacaklardır.
Daha özümlenmiş bulunan bir yansı teorisi,
(ki burada onun görünüşleri arasında bir tanesi
verilmektedir) , Lenin'in Felsefe Defterleri'nde bu
lunmaktadır. En ilginç metinlerinden birini vere
lim. Lenin diyor ki, insan zekası kişisel şeyi tanı
mak için, yani ondan imge (image) ve kavramlar
çıkarmak için kendisine yanaşması : «bu, basit,
dolaysız, ölü bir davranış değildir; bir aynadaki
yansı değildir, fakat karmaşık, ikiye bölünmüş,
zikzaklayan, bir davranıştır; hayatın dışına imge
leyici (imaginatif) atılış olanağını kapsamakta;
daha fazlası, soyut kavramın, fikrin (seçilmez, in
sanın bilincine varmadığı) bir değişimin olanığını,
imgeli bir hevesi (son tahlilde: tanrı) içermektedir.
Çünkü en basit genelleştirmede, en ilkel genel fi
kirde, (örneğin bir «masa» fikrinde), imgenin bir
payı vardır.ıı (Felsefe Defterleri, Aristo'nun meta
fiziği hakkında notlar.)
Bundan sonra Lenin yaratıcı rüya ile boş ku
runtuyu ayırıyor. Aristodaki kavram teorisi hak
kında Lenin, kavramın oluşması süresi üzerinde
önceden durmuştu ; duyulurdan ayrılması yüzün
den, soyutlamalarla kendini yalıttığı, ve bir nesne
yi veya bir dizi nesneyi yalıttığından dolayı, o çe
lişki ve ikiye bölünüşJeri sarmalıyor ve sonuç ola
rak idealizmin olanaklarını yaratıyor.
Böyle olunca, burada yansı'nın çok derin ve
diyalektik bir teorjsinin unsurlarını bulmaktayız.
Bir olay dizisinin kanununu, özünü hakikaten
189
yansıtan sadece kavram'dır. Bir o, sözün seçik anla
mıyla doğru olabilir ; bu demektir ki, sadece o yan
lış (doğru olmayan) olabilir. öte yandan, eğer,
kapsamında - yansıttığı özde - o, şeklen yaılıtıl
mış ve ayırtılmış soyutlama olarak doğru ise, ay
nı za,manda yanlıştır. Yani bir anlama aynı zaman
da doğru ve yanlıştır. Üstelik soyutlama olmakla,
bir nevi insan faaliyeti olan fikir faaliyetini de
yansıtır ki, bunun pratik ve sosyal bir temeli var
dır. Bu faaliyet, ( «özelleşm1ş» faaliyet olarak) , sü
reli tehlikeler yaratmaktadır. Gerçeğin içine gire
bilmek için ondan uzaklaşmak, dolaysrnlığı terket
mek gerekir. Bu gerekli ikiye bölünüş ideolojik ha
ta olanaklarını doğurmaktadır. Yani, ideoloji sos
yal ve tarihi şartları, fikir çalışması ile maddi
(materiel) çalışmanın ayrılışını, sınıf durumlarını
yansıtmaktadır; fakat aynı zamanda bilgi sürecin
de koşul'u bulunmaktadır. O, ideolojik imge ola
rak iş görmektedir; ve dolaysızdan soyuta doğru
giden çaba sırasında, her zaman olanağı bulu
nan bir makaslama hatası yüzünden, (kırpık, ter
sine dönük) hatalı bir yansı olarak iş görebilmek
tedir. Fakat yanılsamada bile birçok kısım ayır
mak gerekmektedir: imgenin ve rüyanın, (ki bu
yaratıcı olabilir) payı - boş kuruntu ve imgele
menin payı . . .
190
Ne yazıkdır ki, (burada sadece taslağını yap
tığımız ve sonradan üzerine döneceğimiz) bu son
derecede karmaşık teori, bu bilgi teorisi Defterler
de dağınık olarak bulunmaktadır.
Bu yüzdendir ki, marksizmin düşmanları (ve
bazen de marksistıer . . . ) yansı teorisini en basit
şekli ile alabiliyorlar. Ve onu basitlikle yerebili
yorlar (73) .
191
Bilinç Nesnesi ve Bilinç
192
O haılde, Marx'ın varsayımı neden ibarettir?
Bir yöntemden ve bir teoriden: toplumun ve onun
üstyapılarının materyalist tahlilinden, ibarettir.
Bu yöntem, doğa bilimlerinin metodolojisinden öz
bakımından farklı değildir ; şu farkla ki, o vakte
kadar ifade edilmemiş ve tutarlı bir bilgi teorisi
seviyesine daha yükseltilmemiş olan bu bilimlerin
ilkeJerine aydınlık kazandırmakta ve onları diya
lektik bi r şekilde ortaya atmaktadır. Lenin'in mü
cadele ettiği ccsosyologlarınıı (sübjektivistlerin) yo
rumlarının aksine, Marx ve Engels'in teorisi bir
ccekonomik materyalizmdenıı değil ; ve fakat top
lumun tümünün, üstyapılarının, insanların kendi
aralarındaki üretim ilişiklerinin, insanların mad
di doğa ile ilişkilerinin materyalist bir tahlilinden
ibarettir; ki bu tamamen değişiktir. Çünkü sübjek
tivist sosyologlar tarafından marksizm ile mücı:ı
dele etmek için yaratılan ccekonomik materyalizmıı ,
örneğin ,toplumun biolojik temellerini, (aileyi, vb.
!erini) azımsıyorlardı, hakiki materyalist yöntem
ise, bunları sadece hesaba katmakla kalmıyor, tah
liJ ediyor ve onları bulduğu kanunların içine soku
yordu. Marx'ın yöntemi bilinci, üstyapıları inkar
etmiyor; aksine tahlilleri ile kanuna erişebilecek
olaylar olarak onları inceliyordu.
Yani, doğa'da olduğu gibi toplumda da, oJay
ların (phenomene) kanunları vardır. Olay kanun
değildir; onu kapsar, fakat onu kıran ve rasJantı
dan özü çıkartan objektif bir tahlil gereklidir.
Olaylar görünüşde bir kesmekeş halindedirler, bil-
gi bunu çözmektedir. Bilim adamları doğa'da bu
.
yöntemi keşfetmişlerdir, bunu ideolojilere karşı ve
hatta onlarla çatışarak yapmışlardır; kaldı ki, ide-
193
olojiler ve uzmanılaşma kendi yöntem bilimlerinin
materiyalist karakterini ve hele diyalektik karak
terini görmelerini engelliyordu. Tek Marx, yönte
mi, gerçekliğin ve bilginin tümü için ifade ede
rek, onu toplumun bilimine yaydı.
Doğa'da olduğu gibi toplumda da (dolaysız)
bilinç olayların bir kısmını teşkil eder; bundan do
layı bir «katma olay» (epifenomen) değildir; o,
toplumun kanunlarını bulmak için erişilmesi ge
reken ve sarmaladığı en öze değgin gerçekliklerin
gösterisi ve olaya değgin yansı olarak gerçektir. Bi
linç doğada olduğu gibi toplumda da keşmekeş
halindedir, görünüşte kanunu yoktur, bunun da
nedeni kanunlarını bulmak için onu tahlil etmek
gerektiğindedir. Lenin, bilinci sosyolojik veya sos
yal olarak - ve biolojik ve fizyolojik olarak ayır
mamaktadır. (T. Eserler, 1, S. 92, Halk Dostları Ne
dirler.) Birine değgin doğru olan diğeri için de
·
doğrudur: tarif etme yeterli değildir, tarif çelişki-
li gösterilerin ve görünüşlerin keşmekeşinde, dolay
sızda ve olaya-değgin de kalmaktadır . . .
Marx serbest rekabet dönemindeki kapitalist
toplumu tahlil ederken rekabetten doğan bilinç
şekilJerini ve olayları, (bencilliği, yalnızlık duyu
sunu, ahlak fikirlerini ve bireyciliği) tanımlamak
la (ve eleştirmekle) yetinmemiştir; kaldı ki, bunu
da canlı ve güçlü bir eleştiri ile yapmaktadır. O,
bu toplumun objektif özüne erişmiştir, bu toplu
mun şekilsiz kişilerden ibaret bir toz (yığını) hali
ne girmemesini, fakat oluş halinde bir bütün ol
masını, bir tarihi v.b. olmasını sağlıyan kanunla
ra erişmiştir.
Lenin, materyalist bir bilgi teorisine ve diya-
1 94
lektik bir yöntem bilimine bağlı bulunan bu ku
ramsal varsayımları hayatının sonuna kadar uy
gulayacaktır. Emperyalizm hakkındaki, savaş hak
kındaki, Devlet hakkındaki eserlerinde, her zaman,
olayların keşmekeşi arasından onların kanunJarını,
görünüşler arasından özlerini, yüzeysel çelişkilerin
altında en derin çelişkileri arayacaktır. Fikir ve
ideolojilerin, kurumların, programların (iyi ve
ya kötü) insan niyetlerinin çetrefilliği içinden, giz
leneni, onların nesneJ kapsantısını, bulmak iste
yecektir.
Her eseri, bu yöntem-bilimini (belirtmeden)
sarmalayan çok somut işaretler kapsamaktadır. Bir
örnek verelim :
«Demiryollarının yapımı basit, demokratik,
kültürel, uygarlaştırıcı bir girişim olarak gözük
mektedir . . . Gerçekte, bu işletmeleri, genel olarak
üretim araçlarının özel mülkiyetine bin ağla bitiş
tiren kapitalist ilişkiler bu inşaatı bir zulüm aracı
haline getirmişlerdir . . » (Emperyalizm, Kapitaliz
.
195
!erini kabul etmesini bilmektedir.
Daha önceden biliyorduk ki, liberal burjuva
lar ve «halkçılar» marksizme ve Rusyadaki prole
tarya ihtilaline karşı gelmekteydiler. Lenin, diyor
ki :
<cLiberallerin hayalciliği kitlelerin demokratik
bilincini bozmaktadır. Halkçıların hayalciliği, on
ların sosyalist bilincini bozmakla, demokratik ge
lişmelerinin yol arkadaşı, belirtisi, kısmen ifadesi
olmaktadırlar. Tarihin diyalektiği şudur ki, halk
çıların ve <Ctrudovik» Zerin (ihtilalci köylüler) Rus
yadaki tarım sorununda antikapitalist bir deva ola
rak, teklif ettikleri ve uyguladıkları şey son dere
cede oturaklı ve erkeli kapitalist bir tedbirdir.»
(İki taktik, Ekim 1 9 1 2 - Seçme eserler, II, S. 664 -
665.)
Bu son derecede önemli tahlilden, 1917 yılın
da bolşeviklerle sosyalist - ihtilalcıların, işçilerle
köylülerin, politik ittifakının olanağı çıkmaktay
dı. Böylece, şimdiden, leninist diyalektiğin aynı
zamanda çok esnek ve çok kesin karakterini kav
rayabiliriz.
Fakat bu, Marksist - Leninist teoride olay ile
kanun, görünüş ile öz, belirti ile derin gerçeklik,
dolaysız bilinç (olaya-değgin yansı) ile bilgi, şekil
ile kapsantı, vb. arasındaki diyaılektik ilişkinin an
cak ilk bir toplu bakışından ibarettir.
Lenin'in Felsefe Defteri konusunda buna ye
niden değineceğiz.
Şimdi, Lenin'in dünya görüşü olarak mark
sizmi (diyalektik materyalizmi) nasıl ve niçin ta
mamen yeniden yerine oturttuğunu göstermek ye
terlidir.
196
B) DÜNYA GÖRÜŞÜ OLARAK MARKSiZM
Marksizm ve Dünya Görüşü
1 97
uygulanan eylem, ne de bilgi bu tarihi oluşmanın
dışında kalmaktadırlar ; bunlar onun tümleyici ve
etkin bir kısmıdmlar.
II. nci Enternasyonalın ccdüşünürleri» , politi
kada oportünist, felsefede idealist veya vülger ma
teryalist olup marksist dünya ve sosyaıl gerçek
lik kavramını sakatlamışlardır; onu tarihcilik,
ekonomizm, sosyolojizm şekline dönüştürmüşler
dir ki, bunlar tek yönılü, diyalektik olmayan kav
ramlardır ve bunların burjuva ideolopisine karşı
koymak yetenekleri olmadığı gibi şimdiden onun
baskısı altında yok olmaktadırlar.
Lenin'in, marksizmin tümlenişini yeniden ku
ran yazılarının arasında, Marksizmin üç Kaynağı
ve Onu Meydana Getiren Üç Kısım isimli ünlü ma
kalesini ilk sıraya koymak gerekir. (Seçme Eserler,
ı, S. 63 ve s. 191 3'de yayınlanmıştır. ) Lenin :
198
lemi iıle bağlantısı vardır. Onun üç kaynağı aynı
zamanda, «dünyanın tutarlı bir kavranışın şeklinde
birleşmiş olup, kendisini meydan getiren üç un
surdan ibarettir; bu dünya görüşü yenidir ve in
sanlığın en iyi olarak yarattıklarının devamıdır.
«Materyalizm marksizmin felsefesidirn o,
XVIII'inci yüzyılda oluşturulmuş, klasik felsefe
nin,Hegel'in ve diyalektiğin katkıları ile zenginleş
miş buJunmaktadır, yani o <cen tümlenmiş, en de
rin, en tek-taraflılıktan arınmış evrim teorisidir;
sürekli gelişme halindeki maddenin imgesini bize
sunan, insan bilgilerinin izafiyetinin teorisidir.))
Diyalektik ve tarihi materyalizm birbirinden ayrıl
mamaktadır. «Nasıl ki, insanın bilgisi, kendisin
den bağımsız olarak var olan doğa'yı yansıtıyorsa,
. . . aynı şekilde, insanın sosyal bilgisi toplumun
ekonomik rejimini yansıtmaktadır.))
Bu alanda - ekonomik rejimin incelenmesi
aılanında - Marx, Smith ve Rikardo'nun eserini
devam ettirmiş ve değer (değer-emek) teorisine bi
limsel bir temel verirken, aynı zamanda onun ge
lişmesini tamamlamıştır. Burjuva ekonomistlerin
nesneler (emtia, para, sermaye) arasında ilişkiler
gördükleri yerde, Marx insanlar arasında ilişkiler
keşfetmiştir.
e<Artı-değer teorisi Marx'ın ekonomik teorisinin
kilit taşıdır.n
Ancak Marx'dan önceki sosyalizm, hayalcı sos
yalizm, kapitalist toplumu daha önceden eleştir
mekJe ve mahkum etmekle beraber hakiki çözüm
ler gösteremiyordu :
<<Sınıf mücadelesi gelişmenin temeli ve itici gü
cüdür . . . İnsanlar ahlaki, dini, politik ve sosyal
199
cümlelerin, beyanatların, ve vaadların berisinde
(gizlenen ç.) bu veya şu sınıfın çıkarlarını ayırt et
meği öğrenmedikçe, politikada her zaman, başka
lannın ve kendilerinin saf kurbanlan olmuşlardır
ve olacaklardır.»
200
C) MATERYALİZM VE AMPİRİOKRİTİSİZM
Marksizmin Krizi
201
min gelişme derecelerinden daha derin bir olay hali
ne getirmektedir. Gerçekten proletaryanın yanı
başında küçük burjuvazinin «geniş tabakalar» bu
lunmaktadır.
«Küçük üretim d urmadan kapitalizmi doğur
muş ve doğurmaktadır» ; ve diğer yönden, böylece
yaratılan küçük üreticiler durmadan proletarya
ya doğru geri itilmektedirler. Burada çelişkili olay
lar bulunmaktadır. Küçük üretim, özellikle (tarım
- ve de sanayi, vb.nde) bazı alanılarda tutunabU
mektedir, oysa teknik ve bilimin her ileri adımı
küçük üretimin temelini budamaktadır. Ekonomi
bilimi bu sürecin karmaşık görünüşlerini tahlil et
mektedir; oysa reviziyonistlerin düzmece bilimi ka
pitalist rejimin tümlüğü ile bağlantısı olmayan
olayları art niyetli olarak genelleştirmektedir.
Lenin'e göre, Stolipinci karşı-devrim dönemi
geçicidir ve «ihtildlcı marksizmin reviziyonizme
karşı mücadelesi. . . tüm zafere doğru yürüyen»
proletaryanın büyük savaşlarının sadece haberci
sidir. (Bu makale 1908tarihlidir.)
O anda, Lenin (Kant'ın, Berkley'in, Hume'un,
bilinçli veya bhlinçsiz öğretilileri, yani idealist) neo
kantcı, neo-berkleyci, neo-hümcü «reviziyonist» lere
karşı yönetilmiş basit bir broşürün haberini ver
mektedir. (Bak. Seçme Eserler, I, S. 75-76.)
202
muşayışı altından veya onun içinden daha de
rin başka olaylar seziJebiliyordu. 1905 devrimi,
özellikle politik bilinç eksiği yüzünden zafer sağ
lıyamamıştı. «Tarihi gelişmenin diyalektiği» o şe
kilde idi ki, sonraki yıllarda devrimci tecrübeyi
özümsemek gerekmekteydi.
203
nemde ve bu şartlann içinde yaşayan ve etrafla
rında olup bitenleri anlamağa uğraşan insanlar ta
rafından ortaya atılan sorunlara cevap vermekte
dir.
Ancak, iyi sezinlenmeyen (veya soruların, şüp
helerin, kişisel olsun olmasın katmerli «krizlerin»
içinden) sezinlenen bu tarihi mayaılaşma ve de
ğişme dönemi, Lenin'e göre yüzeysel tezahürlerin
derin anlamını, - yani klasik kapitalizmden em
peryalizme ve oportunizmden ihtilaller dönemine
geçişi - gizlediği gibi bu dönem aynı zamanda da,
doğa bilimlerinde dahi derin bir dönüşüme şahit ol
maktadır.
Oysa düşünen insanlar kendi kendilerine, ay
nı zamanda doğa ve toplum üzerinde sorular sor
maktadırlar; onlar zorunlu olarak bu iki dizi so
ruyu karıştırıyorlar, çünkü gerçekten bu sorunları
ayırmak mümkün değildir. Böylece doğa'yı ilgilen
diren buluşların yorumlanmasındaki güçılükler,
tarihin ve toplumun kavranış şeklinin üzerinde
tepkiler gösteriyor; ve bu karşılıklı olarak da olu
yor.
Yirminci yüzyılın başında, sonsuzca küçüğün
olağanüstü açımsamasına o sıralarda başlayan
«modern» fizik, eski «madde» ve doğa kavramını
sarsıyordu. Sadece atalet (süredurum) , kütle, sim
ge ve hareket, esneklik ile tanımlanmış bir madde
kavramı nasıl sürdürüılebilirdi? Enerjitik, elektro
nik teoriler bu materyalizmi o zamandan kavran
maz ve kabul edilmez hale sokmuştu. Felsefeciler
ve «epistemologlarıı (bilgi kuramcıları) «madde
yiıı , aykırı olarak, eskiden yapıldığı gibi bu duyu
ların gerisinde, değişmez olarak varsaymaktansa,
204
onu duyulur izlenimlere veya oynak duyulara yak
laştırmakta idiler. Ona nitelik, oynaklık izafiyet
(relativite) atfediyorlardı, yani ona sadece olaya
değgin (fenomenal) bir «varoluş» tanıyorlardı.
Mach ve benzerleri ile beraber onlar; madde onu
.
açığa çıkaran duyulardan fazla bir şey değildir;
bizim dışımızda varoluşu bulunmamaktadır, diyor
lardı. Nesne, şey - ve özne, düşünen «benıı - ara
sında üçüncü bir düzen, üçüncü bir varoluş şekJi
vardır; kendisine hiç bir katkı veya kendisinden
kesinti yapılmasına yer olmayan, duyulur izlenim
tarafından, ve onun içinden olay olarak verilen,
ve eninde sonunda tek gerçek ve somut olan bu
dur. Materyalizm ile tinselcilik veya idealizm ara
sında üçüncü bir yol vardır . . .
ccEn modernıı fizik adına materyalizme karşı
yapılan bu saldırının, sosyal ve tarihi bilimJer ala
nında yankıda bulunması doğaldı. Reviziyonistler
şüpyesiz bundan kanıt çıkartmaktaydılar. Yaptık
ları tartışmaların bir amacı vardı : her alanda ma
teryalizmin ve materyalist yöntemin bırakılmasını
istiyorlardı.
Böylece, ya materyalizmi her alanda bırakmak
gerekiyordu ; veya onu yeniden gözden geçirmek
ve (zaten Engels'in bildirdiği ve düşündüğü gibi) ,
madde hakkındaki büyük keşifüerin gereğine göre
onu derinleştirmek gerekiyordu.
Bu bilimsel keşiflerin - daha birçok neden
lerle - sadece ccmarksizmin bir krizini)) ve bir po
litika-felsefe reviziyonizmini sürüklemekle kalma
dı ve fakat bir <cbilim krizini» , fiziğin kendisinin
krizini sürüklediğinden bu görev daha da önem
li olmaktaydı.
205
Hakiki ilkelerin yıkımı, hakiki ilkelerin çö
zülmesi ile karşı karşıya bulunuyoruz.» (H. Poin
care, Lenin tarafında aktarılmıştır.)
206
sıralı olarak görünen özgüllükler yok oluyor; şimdi
izafi (relative) olarak, maddenin sadece bazı hal
lerinin içinde oldukları kabul ediliyor.» (S: 238) .
Başka türlü söylersek ; bilimin, fiziğin sözüm
ona «krizi» , sadece çift bir gerçekliği, çift bir gerçek
krizi örten bir görünüşden ibarettir : bu, diyaJ.ektik
olmıyan, mekanik materyalizmin ve burjuva ide
olojisinin krizidir.
Bilim adamları (fizikçiler) diyalektik mater
yalizmi keşfetmektedirler:
207
kü örneğin fizikçilere kendini zorla kabul ettiren
rölativizm «diyalektiğin bilinmemesi ile birleştiri
lirse sonunda idealizme götürür» , yani insan dü
şüncesi ve bilincinden bağımsız olan bir doğa'nın,
maddenin, dış dünyanın gerçekliğinin inkarına
götürür. Gerçekten de (Marx tarafından felsefe ve
sosyal biılimin alanında başarılan «modern dev
rim» i) doğa bilimlerinde uygulayanlar burj uva bi
lim adamları olmuştur. Bu büyük beyinlerle fizik
ileriye doğru bir sıçrayış yaptı ; ve bu, burjuva
toplumunun çözülüş belirtilerine rağmen oldu
- bu, burjuva ideolojilerinin savunma ideolojileri,
gerçeğe aykırı sınıf yanıılsamaları (illusions) olma
larına rağmen oldu. Bu toplumu yok olmağa doğ
ru iten çelişkilerin arasında ideoloji ile bilim, ide
oloji ile pratik, ideoloji ile gerçeklilik arasındaki
çelişkiler bulunmaktadır.
Oysa bu fizikçiler «kendi bilimlerini düşün
mek» ihtiyacındadırlar. Keşifleri, kendiliklerinden,
fikirleri ile bağımlı değillerdir; bunlar burjuva top
lumunun üst yapıları değiıllerdir; bunlar Lenin'in
söylediği gibi gerçekliğin bir kısmını «yansıtanıı
bilgilerdir. Oysaki ne fizik, ne onun eriştiği kısrr. i
bilgiler kendi kendilerine yeterli değillerdir ve ya
lıtılamazlar. Fizik özelleşmiş bir bilimdir; eriştiği
bilgiler böJgülüdür. Fizikçi kendi bölgüsünde (ih
tisasında) kalmaya, oraya kapanmağa uğraşmak
tadır; fakat bu bölmelenmeyi düşünmek ve doğru
göstermek için bile, onun bir felsefeye, bir ideolo
jiye (pozitivizme, · deneyciliğe) ihtiyacı vardır. Bi
lim adamının bilimini düşünmeye ihtiyacı vardır;
felsefe ve bilim ayırd edilemez. Öyle ise ne oluyor?
Burjuva bilgin bilimini kendi sınıf fikirleri yönün
den (idealizm, mistisizm, sübjektivizm vb. ) düşün-
1
208
meye bakıyor. Kendinden geJmelikle, incelenmek
üzere karşısında belirli bir nesne, bir maddi ger
çeklik olduğunu kavrıyor. Fakat bilim adamının
bu kendinden gelme, «safcaıı materyalizmi ve
onun bağlandığı özelleşmiş bilim ve teknikler da
hi, onun için yeterli değiJdir. Tutarlı bir felsefenin
seviyesine varamamaktadır. Bu yüzden eğer ken
dini aydınlatırlarsa, eğer kendisine (dışarıdan)
tutarlı ·bir bilgi teorisi getiriJirse, diyalektik ma
teryalizme doğru gelişebilir; fakat bilim adamı
aynı şekilde idealizme, mistisizme, sübjektivizme
de baş. vurabilir. O zaman kendisini zor bir du
rumda hissetmektedir; onun bu felsefesi, felsefi
özümlenişinden önceki kendindengelme, «safça»
kanısı ile çatışma haline gelmektedir. Böylece, sı
nıfı toplumların ve sınıf mücadeJesinin şartları
içinde, aynı keşiflerin (birileri materyalist, diğer
leri idealist veya karıştırmacı) , çelişkili yorumları
gerçekleşebiliyor. Zaten ideolojinin - bir dereceye
kadar - yöntem bilimine, bilimsel kavram ve so
runların i§Jenişine karşı-tepki göstermemesi ola
naksızdır. Bilim ile çelişki halinde bulunan bur
juva ideolojisi, bu yüzden, bilimin bir «kn:ı:ıne»
varmaktadır; (çünkü idealizm bilimin konusunu
dahi, inkar etmektedir : maddi doğa, hareket,
maddi dayanağı olmayınca kavrantısız kalır) . Tek
rarlıyalım, bu kriz sadece sözümona bilimin bir
iç krizidir; onun nedeni büyük ölçüde, bilim adam
larının kafasında burjuva toplumunun ideolojik
üstyapıJarı ile, madde hakkındaki yeni bilgilerin
kaçınılmaz olan karşılıklı etkilerinden doğmakta
dır.
209
mıyoruz!ıı İşte Mach türünden «modern» bir filo
zof'un öncelikle burada yapacağı itiraz bu olurdu.
210
Bu felsefi kavram veya ulamın, (artık bu,
metafizik saltlık olmamakla beraber) evrensel, salt
bir karakteri vardır:
«Eğer gerçeklik bize verilmiş ise, ona bir fel
sefi kavram yüklemek gerekir, oysa bu kavram çok
tan beri yerleşmiş olan madde kavramıdır. . . Bu
kavramın eskiyebileceğini söylemek, çocukca sa
yıklamak demektir.» (S. 1 1 0.)
Bu felsefi ulamı dikkatle, (fizik dahil) , bu ve
ya şu bilimin elde ettiği izafi yaklaşık, geçici bil
gilerden ayırt etmek gerekir. Bilgilerin bir bulunuş
tarihleri vardır; hızlı olarak aşılırlar. Fizik bilimi
anılamındaki maddenin süredurumu (inertie) si var
dı, sonra erkesi (energie) si oldu; - bu, felsefi an
lamda madde değildir, çünkü felsefi kavram meka
nist olarak tanımlanan maddeye de, bir iç enerji
ile tanımlanan maddeye de aynı derecede iyi uy
maktadır. Oysa ikinci fizik kavramı birincisine gö
re gelişme halindedir ve doğa bilgimizin bir de
rinleşmesini temsil etmektedir.
211
meleri ve toplamı olarak düşünülebilir. öte yandan
bu izafi hakikatler insan düşünüşünden bağımsız,
objektif (nesnel) bir gerçekliğin git gide derinleşen
bilgilerinden ibarettir. Her hakikatta, izafiliğine
rağmen, salt hakikattan bir unsur veya bir zerre
vardır: (Bak. Materyalizm ve Ampiriokritisizm,
S. 283) .
Materyalizm ve İdealizm
212
şekilde XVIII'inci yüzyılın Fransız materyalizmi
materyalist konudunu (postülasını) tam bir açıklık
ile belirtmiştir.
Lenin, bu noktada, Engels'in düşüncesini ge
liştiriyor.
Materyalizm, idealizm gibi felsefe yönünden
bir konuttur. Bu değim tanıtıanmaz, mantıki ka
nıt olanağı olmayan ve fakat zorunlu olarak kon
ması gereken bir olumluluk belirtmektedir. Ola
nağı olan iki konut vardır, başlangıçta eşit olan
iki konut. Bunlar konut olarak, kesin olarak çatış
kılıdırlar: materyalist konut, idealist konut. (S. 5 1 ,
55, 59, 1 07, vs. )
Hiç bir zaman mantık yönünden materyalizm
de, ideaHzm de ispatlanamaz. Sadece zıt iki kav
ramı ifade etmek ve aykırılıklarını göstermek
mümkündür. Böyle olunca bir Berkeley'in önemi
ni kabul etmek ve idealist konutu nihayet ifade
ettiğinden ona müteşekkir olmak gerekir; çünkü
iki konut binlerce yıllıkdır, fakat bir sürü filo
zof konuyu karıştırmaya uğraşmışlardır ve uğraş
maktadırlar, üçüncü bir yol aramaktadırlar, (özel
likJe Mach'ın ampiriokritisizmi) , bunlar duyuları
veya ccdeneyleri» kabul etmekte ve fakat ne idea
lizmi, ne de materyalizmi öngörmektedirler . . .
Başka alanlarda diyalektik düşünce bir ccevet
ve hayırı> ile tanımlamaya elverişlidir : bir anla
ma evet, diğerine hayır. Bu, o takdirde bir ulaş
mayı bir geçişi, bir çelişkiden diğerine geçişi tah
lil etmek çabasını göstermektedir (örneğin: hayat
ve ölüm) . Fakat burada bir ikilem söz konusu
dur. Çözüm bir ccya . . . veya» şekıl.ini almaktadır. Ya
idealizm veya materyalizm.
.
213
Netice : bu sorun felsefe yönünden temelli ol
masına rağmen, sadece felsefe yoluyla, ve onun
içinde, çözümü yoktur. Felsefe bize tarih boyunca
- felsefede ve felsefe dışında - materyalizm ile
idealizm arasında zorlu bir mücadele göstermek
tedir.
214
çelişki vardır» (Lenin, S. 4 1 ) Temel felsefe soru
nunun hayatta gerçek bir temeli vardır, ve o basit
bir görünüşden hareket etmemektedir. Lafla yok
edilmesine hakkımız olmayan, canlı bir çelişki fel
sefi kavramlarda kendisini ifade etmektedir.
İdealizm, mantık yoluyla çürütülemez. (Le
nin'in yaptığı gibi) onun her türlü pratikle ve hele
ihtilalcı pratikıle çelişkiye girdiğini göstermek
mümkündür. İdealizmin insanların ve bilginlerin
«safca» kanılarına ne kadar karşı geldiği göste
rilebilir. Onun sınıfsal yönü, zorba ideolojilerin na
sıl idealist oldukları gösterilebilir. Onun tekbencil
Uğe (solipsizm) , hatta tek ccbenliğinıı sadece ya
şanan anın varlığı fikrine vardığı gösterilerek o!
mazlığa indirgenebilir. (Bak. S. 67. 77) . Böyle ya
pılmakla ona karşı mücadele edilir, fakat yokedü
mez, çürütülmez. O her zaman yeni şekillerle ye
niden doğar. Bir konut (postülat) nasıl çürütül
sün, nasıl yok edilsin?
KarşıJık olarak materyalizm de ispat edilemez,
tanıtlanmaz. Materyalizm kendi tutumu için, par
tisi için mücadele eder. Materyalist eleştiri öz ola
rak seçmeciliklere, uzlaşmalara, kendinden «uta
nan» , isimlerini taşımaktan korkan idealizm veya
materyalizmlere karşı yönelmiştir. (Lenin der ki,
«bizatihi şey»i (chose en soit) kabul eden Kant'ı�
doktrini «utananıı bir materyalizmdir - ve ampi
riokritisizm utanan bir idealizmdir . . . ) .
Tekrar edelim : bu alanda, bu sorun'un çerçe
vesinde, Lenin için diyaılektik - çelişkilerin müca
deleleri ye birliği - iki kavramın karşılıklı olarak
kesin dışınlamaları içinde ifadesini bulmaktadır.
İdealizm ve materyalizm biri diğeri ile tanımlanır,
215
biri diğerine karşı. Ve bundandır ki, sadece «tam ·
216
bilinci halinde bulunmaktayız (75) .
Böyle olmasaydı diyalektik materyalizm var
olmazdı !
Çünkü, buraya kadar temel felsefe sorunu çer
çevesinde, materyalizm ve idealizm, (onların salt
kavramları, çelişkiıleri) söz konusu oldu, fakat da
ha diyalektik materyalizmden bahsedilmedi.
Diyalektik materyalizm bu sorunu çözümler
ken onu aşmaktadır. Ne şekilde? (Diyalektik ma
teryalizm ile tarihi materyalizm ayırt edilemiyece
ğinden) azar azar insan bilincinin, düşüncesinin
oluşumunu göstermekle bunu yapmaktadırlar.
Fakat tarihi ve diyalektik materyalizm bu gö
revi ancak yavaşca yerine getirmektedir, bunu fi
zikten veya yerbiılimden, toplumun, bilgilerin, fi
kirlerin tarihine kadar bütün bilimlerin yardımına
baş vurarak yapmaktadır. Bilinci, insanın doğal ve
toplumsal varlığının yansısı veya yansıması olarak,
217
pratik ve toplumsal faaliyetinin yansısı olarak, ya
ni duyulardan ve algıdan (idrakdan) bilgiye ve fi
kirlere yükselen karmaşık yansı olarak ; yani yan
sının kendisinin faal oJması şekliyle tanımlamak
tadır.
218
Fakat felsefi sorunu (kelimenin geleneksel an
lamıyla) çözümlediği derede, o, artık bir felsefe
değildir. O, felsefeyi bilimlerle, eyJem ve pratikle,
tamamen bilinçli olarak taraf tutma ile bağlamak
tadır. Yavaş yavaş idealizmin bütün temelini yok
etmektedir.
Felsefe Tarihi
219
çevesinin dışına çıkmış bulunuyoruz. Aksine bu
rada, bu çerçevenin içinde, çelişkiJerin mücadelesi
ve birliği çoğul olan karışımlarda, tarihi bağlantı
larda, birinden diğerine geçişlerde belirmektedir;
ve bu mücadele, aynı zamanda (bilginin imkan
sız olduğunu savunan bilinemezlik (agnosticisme)
teorisi gibi - veya sahteciliklerle : kendini mater
yalizm diye gösteren idealizm - veya hatalar ile :
kendini idealizm diye tanıtan, «kendinden utanan»
bir materyalizm gibi) her çeşit uzlaşma ile belir
mektedir.
Mücadele felsefenin başlarından beri, bütün
tarihi ve gelişmesi boyunca süregelmektedir. Çün
kü felsefenin bir gelişmesi olmuştur; ve hatta ide
alizmin de en karmaşık ve en tutarlı şekillerine,
HegeJ'in idealist diyalektiğine varıncaya kadar bir
gelişmesi olmuştur. Nihayet ve hele, felsefe tari
hinde, materyalizmin bir gelişmesi, kısmen idea
lizme karşı mücadelesinde, kısmen doğa bilimle
rinin ve maddi doğa üzerindeki insan eyleminin
gelişmesi içiı:,ıde ve onun yoluyla materyalizmin bir
zenginleşmesi olmuştur.
(Engels'in görüşlerini tamamlayan) Lenin'e
göre feJsefenin tarihi budur.
Böylece felsefenin üçüncü sorununa geliyoruz.
Lenin onu öncekilerden çok dikkatlıca ayırmakta
dır, çünkü (bu sorunların .ç) her birinin çerçeve
si, sınırları, birliği ve özgül çelişkileri bulunmak
tadır; herbiri ötekinin içinde sarmalanmıştır ve
oysa farklı bir alan tanımlamaktadır. Birincisi baş
ta olan temeJ sorundu, «Materyalizm - İdealizm»
kavramlarının ortaya attığı ikilemden ibaretti.
İkincisi tarihi sorundu : felsefi kavram ve ulamla-
220
nn (categories) oluşumu, onların çatışmaları, ma
teryalizmin ve idealizmin tarihi sorunu idi. Üçün
cüsü, asıl bilgi sorunudur; bizim kavramlarımız,
bizim ulamlarımız, bizim fikirlerimiz dışta bulunan
bir şeyin karşılığı mıdırlar? Dünya biılinebilir mi?
Aslına bakılırsa diyalektik materyalizmin te
mel sorunu nasıl çözümlediğini açıklamakla daha
önceden bu alana girmiş bulunduk. Fakat burada
çelişkili olan şeylerin mücadele ve birliğinin ne
gibi yeni bir şekil aldığını açıkca belirtmeliyiz. Bu
rada bilginin olanaklarını inkar eden veya bilgiyi
yok edecek olan sakıncalıklar koyan, deneyciliğe
karşı bilinemezliğe karşı, pozitivizme karşı mater
yalizm mücadele etmektedir. Fakat burada, bu
çevre içinde materyalizm bazı idealizmlerJe özellik
le Hegel'in nesnel idealizmi ile anlaşmaktadır.
Kaldı ki bu, onun hegelci idealizmi idealizm olmak
la eleştirmesine engel değildir. (Bak. S. 83 ve 310)
Felsefe Defterleri'nde Lenin cevap verecek ve bu
ilişkiyi derinıleştirecektir.
22 1
dan, felsefi idealizm maddeden, tanrılaştırılmış do
ğadan ayrık, saltlığa abartılmış olarak varan bil
ginin tek taraflı bir gelişmesi, bir uru, yersiz bir
katkısı, onun belirtilerinden biri veya bir façetası
dır» . (Bak. S. 347. )
İdealizm bir urdur, bilginin bir an'ını irileşti
rir (Bak. 1 17 . ) : ya duyuyu, ya kavramı ve soyutlu
ğu, ya eleştirici şüphenin ve yargının geçici olarak
askıya alınışının anını, vb., vb. nin (anını irileşti
rir. ç) .
Böyle olunca her idealizmi ciddiye almak ge
rekmektedir, onu izlemek için değil, fakat kökleri
ni sökmek için, çünkü onun kökleri vardır, - can
lı ağaçtan, bilim ağacından besini sömüren kökle
ri vardır.
Bilgi bir dizi an ve gerekJik içermektedir: du
yu ve algı - olay ve vakıaların gözlemi ve betin
lemesi - pratik eylem - düşüncenin müdahalesi,
kavramların oluşumu - elde edilmiş bilginin eleş
tirisi, daha ileriye gitmek için, onun rölativitesi
nin bilinci - doğrulamak, uygulamak, derinleştir
mek için pratiğe dönüş.
BiJgi, bütün bu anların içinden, cahillikten bil
giye giden tek ve tümlüğü olan bir sürecin bulun
masını ; tükenmez bir gerçekliğin bilinmesinde ger
çek bir ilerleyiş olmasını, içerir.
Bir an'ı, bir görünüşü, bir unsuru ayırın ve onu
saltlığa götürün, metafizik idealizmin bir türünü
elde edersiniz. Pratiği ayırın, pragmatizmi elde
edersiniz. Duyuyu ve olayı sökün, onları özden ve
ya bizatihi şeyden ayırınız, deneyciliği veya sansü
alizm'i, bilinemezliği veya olgucuJuğu (positivizm)
elde edersiniz. Bilim adamının faaliyetini ayırınız,
222
öznelciliği elde edersiniz. İzafiden, eleştiriden an'ı
ayırınız ve onu şişiriniz, rölativizmi vb. ni elde eder
siniz. Bilinçin kendisini ayırınız, genel olarak idea
lizmi elde edersiniz.
Böylece her tür idealizm canlı süreci sakatlar
ve durdurur.
Aksine diyalektik materyalizm tüm süreç va
sıtasıyla tanımlanır. O, bilginin canlı sürecının
kırpılmamış tümü ile tanımlanır, bilginin saf yön
temini kaplar. Fakat onu üst bir seviyeye yükseltir.
Diyalektik materyalizm bir bilincin teorisini
içermektedir, yansıma veya faal yansılar pratik ve
bilgi yoluyla sonsuz, tükenmez engin bir gerçeklik
içine girmektedir. Ona yavaş yavaş hakim olarak,
kör zorunluğu özgürlük haline sokarak bunu yap
maktadır.
Lenin 1908'de haber veriyordu : elektronun,
zerrelerin en ufağının içinde sonsuz bir kapsam ve
belirtme zenginliği bulunmaktadır.
Burada yeniden fiziğin «krizin ile karşılaşıyo
ruz. Hem kriz vardır, hem de yoktur. Eğer ma
teryalist gnoseoloji tutarlı bir şekiJde uygulansaydı
kriz olmazdı. Kriz vardır çünkü bilim yakışıksız
olarak incelenmektedir. Çünkü eski mekanist fizik
çökmektedir, ve doğa bilimi sıkıntılı bir şekilde di
yalektik materyalizmi doğurmaktadır. Ancak kriz
bilimin ortaya attığı sorunlardan gelmektedir.
Lenin'e göre <cGerici teşebbüsler bilimin geliş
mesinin kendisinden doğmaktadırlarıı (S. 282 ) , bu
demektir ki, bu sorunları en büyük bir ciddiyetJe
ele almak ve onları hor görmemek gerekir.
Bu düşünceler sadece doğa bilimleri için ge-
223
çerlidir; çünkü bu alanda modern devrim burjuva
bilginlerinin eseri olarak oluşmaktadır. Toplum bi
limleri alanında durum değişiktir, çünkü burada
modern devrim Marx ve Engels tarafından başa
rılmıştır.
Doğa bilimleri alanında, tırnak içinde, cckriz>ı
vardır. Toplum bilimleri alanında (tarihte, ruhbi
limde, sosyolojide vb.nde) marksizmin dışında, tır
nak içine alınmamış, bir kriz ile karşılaşırız : sürek
li bir kriz vardır. Yöntemler birbirinin içine giri
yor, çarpışıyor; burjuva ideolojisi için çelişkiler çö
zümsüzdür.
Lenin, Materyalizm ve Ampiriokritisizm'in son
bölümünde bu sürekli krizi tahlil etmektedir.
Lenin'e göre bunun nedeni, bütün marksist
olmayan bilginlerde : tarihci, ruhbilimci, sosyolog
vb. !erinde, ortak olan idealist konuttadır (postü
ladadır) . Bunların hepsi sübjektivist bir görüş açı
sından hareket ederler ve bilinci bağımsız, özerk
bir gerçeklik haline sokarlar. Böyle olunca onun
kanunlarını nasıl keşfedebilirler? Hatta, nasıl bu
kanunları inkar etmeğe varmazlar?
Her bilincin gerçekliği yansıttığı verisi, mater
yalizme gerekli olan, onu meydana getiren, on
dan ayrılmaz bir olumlamadır:
«Onun, sosyal bilinç, sosyal varoluşu yansıtır
şeklindeki tarihi materyalizmin olumlama.sına ne
gibi dolaysız ve çözülmez bir bağ ile bağlandığını
görmemek imkansızdır. . . Nasıl ki, genel olarak
varoluş ve bilinç özdeş değillerse, sosyal varoluş
ve sosyal bilinç de ondan fazla özdeş değillerdir.
İnsanların bilinçli kişiler olarak, birbirleri ile iliş
ki kurarak yaptıkları şeylerden, sosyal bilincin
224
sosyal varoluşa özdeş olduğu sonucu hiç bir şekil
de çıkartılamaz.n (S. 297.)
Yani, Lenin için, toplum bilimlerinde doğa bi
limlerinde olduğu gibi ve fakat çok daha zorunlu
bir şekilde, materyalizmin temel olumlamaları ile
biJginin ve bilimin temel gereklikleri raslaşmakta
dırlar (coi:ncident) ; onları formül haline sokmakta
ve bilginin tutarlı bir teorisi seviyesine çıkartmak
tadırlar.
D) FELSEFE DEFTERLERİ
Hegel ve Ma.rx
226
«Marx'ın neyi elde ettiği ve yeni bir kavrantı
ya doğru nasıl yöneldiği görülmektedir.» Bazı par
çalar «Marx'da o anda bile, proletaryanın devrimci
rolu hakkında hemen hemen oluşmuşıı kavrantısı
nı ortaya atmaktadır. Bu, sosyalist yazarların
«proleterleri tanrılaştırdığı» anlamına gelmez. Bu
nun «tersi daha doğrudur» . Proletarya ve zenginlik
karşıt şeylerdir. Böyle olmakaa Marx ve Engels için
bir bütün teşkil etmektedirler. Proletarya:
ukarşıtlığın negatif yanıdır. . . Varlıklı sınıflar
ve proletarya sınıfı, aynı şekilde insaniliğin el
den alınışını temsil etmektedir. Fakat bu elden
alınmada birincisi kendisini rahat, onanmış say
maktadır. . . ikincisi elden alınışın içinde kendi
sini yok olmuş duymaktadır. Doğrudur ki, ekono
mik haraketin içinde, özel mülkiyet kendiliğinden
kendi yok oluşuna doğru yol almaktadır, fakat bu
nu sadece kendisinden bağımsız, bilinçsiz, kendi
iradesine karşı olarak ve eşyanın tabı tarafından
şartlanmış olarak yapmaktadır: bunu sadece pro
letaryayı (proletarya olmakla, kendi sefaletinin bi
lincine varmış sefalet olmakla), yaradarak yap
maktadır . . . Proletarya, özel mülkiyetin proletarya
yı yaratmakla kendi kendisinin hakkında verdiği
hükmü, infaz etmektedir.ıı
Lenin'in bu not'ları kendisinin Marx ve mark
sizm hakkında en iyi tanınan yazılarına : «Mark
sizmin Üç Kaynağı, Onu Meydana Getiren üç Kı
sım» makalesine (Seçme Eserler, C. I, S. 63 ve s.,
Fransızca baskı, Moskova, 1 948) , ve Granat Ansik
lopedisindeki makalesine doğrudan doğruya bağ
lanmaktadır. Lenin Kutsal-Aile'de ( * ) marksizmin
229
mekten, Marx'ın Hegel hakkındaki övücü parça
larının altını çizmekden kendini alamıyor. Hatta
(Mantık kitabından çok daha idealist olan) Feno
menoloji'sinde bile Hegel öğretisinin, idealizmi
nin aksine olarak, bazen insan ilişkilerinin ger
çek bir belirtmesini vermektedir, halbuki Bauer
ve (saf kendisine bilinç kuramcıları) sadece boş
bir karikatür vermektedirler.
Burada şunu not edelim ki, Lenin Marx'ın ba
zı sahifeleri için ağır hükümler vermekten kaçın
mıyor; bir yerde : «mızıkçı ve can sıkıcı eleştiri» ,
veya yine : ccMarx'ın köklü ve fakat ilinç olmayan
gözlemleri», diyebiıliyor.
Başka bir deyimle, Lenin yargı canlılığı ve
güvenci ile bizim için bu eserin özünü ayırt etmiş
ve onu açmıştır. Lenin temele değgin yargıyı, de
ğerlendirmeyi veriyor : Marx temele değgin fikrine,
üretimde sosyal ilişkilerin rolleri fikrine yakla
şıyor, diyor.
Lenin, Marx'ın gençlik eserlerinin çoğunu,
özellikle 1844 yıJının Ekonomik-Felsefi El Yazma
larını görmemiştir.
Oysaki değerlendirmesi, temele değgin olarak
doğru görünmektedir ve bu gençlik eserleri hak
kında beliren eğilimleri ayırt etmeğe olanak yarat
maktadır. Birileri bunları aşkın olarak değerlendir
mekte ve bunlarda marksizmin en değerli tarafını
bulmaktadır ve hatta, iJahe Minerv'in Jüpiter'in
beyninden bir anda çıktığı gibi, birden mucizevi ola
rak fışkıran marksizmi bu yazmalarda bulmakta
dırlar.
Diğerleri, aksine, bunları değerden düşürme-
230
ye, bunlarda sadece devam etmekte olan hegelcili
ği görmekte ve marksizmin birdenbire meydana
çıkışını 1848'e kadar, (Manifest'e) kadar itelemek
tedirler.
231
Leibniz, Föerbach, Engels
232
açıkladı ve bu eleştirici tahHlden hareket ederek
kendi materyalizmine vardı. Daha sonra 1847'de
konunun üzerine yeniden döndü ve kitabına Leib
niz idealizmine karşı en ağır sahifeleri ekledi. Oy
sa, bu ek sadece monadolojinin içindeki çelişkiyi
daha güçlü olarak işaretlemektedir.
«Leibniz yarı yarıya hristiyandır, o tanrıcı ve
ya hristiyan ve doğacıdır (naturaliste). Allahın
iyilik ve kudretini usculuk (sagesse) ile, anlık (en
tendement) ile sınırlamaktadır. Fakat bu anlık sa
dece bir doğa bilimlerine değgin maddeler derme
sidir, sadece doğanın, evrenin tümünün, bağlan
tısının betimlemesidir. Böylece teoremini doğalcı
lık ile sınırlamaktadır, tanrıcılığı kendisini yok
edenle doğrulamakta, savunmaktadır.ıı
233
Doğa, bilinçden yoksun varlık, onun için baş
langıcı olmayan ebedi varlıktır, ilk varlıktır. Le
nin cco doğa derken doğaüstü hariç herşeyi anla
maktadır» , diye not ediyor ve yorumluyor:
«Feuerbach aydınlıkdır, fakat derin değildir.
Engels materyalizm ile idealizm arasındaki zıtlığı
daha derin bir şekilde tanımlamaktadır.»
234
Bu kendisini devrimci burjuva demokrasisi safına
sokmaktadır; (öte taraftan Feuerbach bu tutumu
dolaysız olarak insan usuna ve özüne uygun
(conforme) görmektedir; bu formül Lenin'i gül
dürmektedir! ) Buna karşıt, Feuerbach'ın eserinde
tarihi materyalizmin nüvesi ve bir tür sosyalizm
bulunmaktadır. ÖzelJikle :
«İnsanlığın şimdiki halde ezilen çoğunluğu
nun bencilliği de haklarını kabul ettirmelidir ve
bunu yapacaktır, tarihin yeni bir dönemini ku
racaktır. Herkes kültüre erişmelidir . . . Herkes mül
kiyete ulaşmalıdır.ıı derken bu belirmektedir.
Lenin, Feuerbach'ın bu satırları 1849-1851 yıl
larında yazarken, Marx ve Engels'e göre geç kaldı
ğını belirtmektedir. Bu tutumunu Çernişevski'nin
kine benzetmektedir. Felsefede Feuerbach ve Çer
nişevski'nin kullandıkları «insanbilim (antropolo
ji) ilkesi» doğalcılık (natüralizm) gibi dardır; ma
teryalizmin sadece doğru olmayan ve tatsızlaşmış
bir çevirisini sunmaktadır.
Lenin, bu şekilde aynı zamanda Feuerbach'ı
okuyor, altını çiziyor, «hakikat zerreleri» çıkartı
yor, yargılıyor, taraf tutuyor ve onun kapsantısı
nı felsefi ve politik tarihte yerine oturtuyor.
Lassalle ve Deborin
238
(Paris, Aılcan, 1 907) kitabından birçok defa aktar
malar yapıyor.
Onun materyalist bilgi teorisini bilmemesini
ve materyalizme karşı açık hoşgörürlüğünü sert
olarak yüzüne vuruyor.
((Şunu söylemek bile gerekmez ki, Marx ve En
gels gibi önemsiz kişiler, bu tarz bilim adamları
için varsayılmamaktadır.» (Materyalizm ve Ampiri
okritisi�m, S. 231.)
öte yandan, Rey ((çağdaş fiziğin krizi» ile il
gili kabarık yayınlan dikkatlice ve özenJe özetli
yor; bu yüzden Lenin çok defa onun araştırmala
rına başvuruyor.
Rey, fiziğin bu ((krizinin» öz olarak fizikçilerin
XIX'uncu yüzyılın son yarısına kadar kabullendik
leri «geleneksel mekanist görüşün» krizi olduğunu
sezinledi. Ne yazık ki Rey, diyalektiği ve de meta
fizik materyalizm ile diyalektik materyalizm ara
sındaki farkı, bilmemektedir. Hume'un bu öğretm
si i·çin
«materyalizm bir metafizik, bir nas, deneyin
sınırları ötesine bir gezi, vb. şeklinde görünüyor.»
239
dan yansıtılan objektif gerçekliğin varlığını» (Ma
teryalizm ve Ampiriokritisizm S. 133.) inkar eden
yeni eğilimi açığa vuruyor.
Lenin, Abel Rey'in bu eleştirici tahlilinden şu
sonucu çıkarıyor:
«Çağdaş fiziğin krizinin özü eski kanunların
ve temel ilkelerin altüst oluşundan, bilincin dışın
da var olan objektif hakikatin reddinden, yani ide
alizmin ve bilinemezliğin materyalizmin yerine ko
nuşundan ibarettir. Madde yokolmuştur (evanou
ie) : krizi yaratan bazı özel sorunlar hakkındaki ti
pik, temelli zorluğu bu sözcüklerle ifade edebiliriz.»
240
lunmadığı zaman, daha o zaman, ayrım çelişki
yi, belirli özgül çelişkiyi sarmalamıştır bile ; ve o,
zıtlık patlak verinceye kadar ve çelişki karşıtlık
ların birinin zaferi ile çözümleninceye kadar ge
lişmektedir. Hakikatta, birlik veya özdeşlik şart
lanmış, geçici, izafi'dir:
«karşılıklı olarak birbirini yok eden ilkelerin
mücadelesi salttmı , çünkü, çelişkinin an'ı salttır.
Esas olan mücadeledir, çelişkidir.
Felsefe tarihi, (felsefi, mantıksal, bilginin çe
şitli alanlarına özgü) kavramların ve ulam.ların ve
onların çelişkilerinin tarihi olurdu. Bu tarih, bilgi
teorisinin içinde, onların aynı zamanda tarihi (do
ğuşları, su yüzüne çıkışları ve özümlenmeleri) , ve
teorik bağlantılarını (iç bağlantılar) gösterirdi.
uNedenlerin zincirinin «herşeyin bağı» fikrinin
doğuşundan beri binlerce yıl geçti. İnsan düşünce
sinin tarihinde bu nedenleri kavramanın değişik
şekillerinin karşılaştırılması, tartışılmaz şekilde
tanıtlayıcı olarak bir bilgi teorisi verirdi.» (Herak
lit Hakkında Defter.)
241
talepJeri, araştırma gayreti, Hegel'in Mantığına
erişti.
Aristo'da sübjektif mantık, (düşüncenin süb
jektif an'ı, sübjektif olarak ele alınan kavram) ,
her yerde objektif mantık ile ayırdedilememekte
dir. Oysa, onda bilginin objektifliği hakkında hiç
bir şüphe yoktur. ccUs'un gücüne değgin basit
inancı» aynı derecede saf, güçsüz ve acınır olan
«genelin ve özelin, kavramın ve duyuların algıladı
ğı gerçekliğin, eşyanın ve olayın diyalektiğindeki»
bir bulanıklık ile karışmaktadır. Düşünür, çıkma
zın içinde kendini kaybetmiştir.
242
mış olmasındadır, ki bu, felsefede çok genel olan
bir hatadır.
«Bu, garip, çok şaşılacak, (en doğrusu çocu
kumsu), anlamsız görünür. Fakat modern idealizm,
Kant, Hegel, Tanrı fikri, aynı türden değil midir?n
Mantık ve Diyalektik
243
mek fiili, «karmaşık ikiye bölünmüş, zikzaklı olup,
hayatın dışına hayali bir uçuş olanağını kapsa
maktadırı> , ve daha fazlası, diye Lenin üsteliyor,
((soyut kavramın fikrin, (seçilmez olarak, bunun
bilincine varılmadan), imgeli (hayazı) bir fantazi
haline değişiminin olanaklarının kapsıyor, demek
tedir. Çünkü her soyutlamada, her genel fikirde,
<<evn veya «masan fikrinde bile olsa, «bir imgeleme
(hayal) payı bulunmaktadır.»
244
böylece diyalektiğin bütün insan bilgisine uygulan
dığını tanıtlamış oluruz . . . Diyalektik öz bakımın
dan (Hegel'den, Marksizme kadar) bilgi teorisidir:
bu yön, (ki bu bir yön değil bir tabandır) , Plek
hanov ve daha nice marksistler tarafından yeterli
derecede incelenmemiştir.»
246
ccsorunun konması tarzı bakımından çok iyi
şeyler bulunmaktadırıı .
247
Buna karşı Lenin Hegel'in Felsefe Tarihi Hak
kındaki Derslerini dikkatle inceliyor. Gerçekten
burada temel soruna yaklaşıyoruz:
248
mektedir ki, onu evrensel bir kanunun ifadesi şek
linde görür gibi oluyor.
Felsefe tarihcisinin, eski folozoflara, kendile
rinden sonra (ve bazen kendilerine dayanılarak)
gelişmiş olanı, mal etmemek için ciddi bir yönteme
ihtiyacı vardır. Oysa, filizleri, yaratıcı tohumlan
oldukları yerde bulmasını bilmeli; örneğin Pytha
gor'cularda
«bilimsel usa vuruşun ( * ) filizlerinin fantazi
ile karışımını.» (Lenin.) ayırd etmeli.
EJe'li yunan filozofların incelenmesi diyalek
tiğin bir tanımlamasını mümkün kılmaktadır; (bu
tanımlama daha sonraları yeniden ele alınacak,
özümlenecek, tamamlanacak ve derinleştirilecek
tir) . Hegel diyalektiğin iki belirlemesini ayırdet
mektedir: kavramların içinde düşüncenin kendi
ne özgü hareketi, (sübjektif olarak alınan diyalek
tik) - ve objektif özdeki hareket.
Lenin Hegel'den aldığı parçayı şöyJe değiştir
mektedir:
«Genel olarak alınan diyalektik, kavramların
içinde düşüncenin hareketinden ibarettir. . . İnsa
na değgin kavramlar hareketsiz değildirler, fakat
ebedi olarak hareket halindedirler, birinden diğe
rine geçerler, biri diğeri içinde erirler. Böyle ol
mazsa onlar canlı hayatın yansısı değildirler. . . Da
ha özel olarak, diyalektik Kendin-De'nin (Ansich)
( * *) özün, dayanağın, özdeğin - olay'la «başka -
biri - için - oluş» ile karşıtlığının incelenmesidir.
249
(Burada da birinden diğerinin içine geçişi, kaynaş
mayı görüyoruz: öz beliriyor, olay öz oluyor) . İn
san düşüncesi görünüşden öze doğru, deyimi caiz
ise, birinci derecedeki özden, ikinci derecedeki öze,
vb . . . sınırsızca (indefiniment) derinleşmektedir.»
(Lenin tarafından altı çizilmiştir.)
Fakat dikkat, bu daha ancak diyalektiğin bi
rinci bir belirJetilmesidir: bu, kavramlar içindeki,
bilgi süreci içindeki, objektif gerçekliğin insan ta
rafından tahlili içindeki diyalektiktir. Daha yük
sek, daha tam bir belirletilişe geçelim (ki bu ön
cekinden ayırt edilemez : ikisi bir tümlük teşkil
ederler, bu tümlük diyalektiği tanımlamaktadır) .
«Öz anlamıyla diyalektik eşyanın kendi özün
deki çelişkinin incelenmesi demektir: sade olaylar,
geçici, oynak, akıcı, sadece keyfi sınırlar tarafın
dan ayrilmış değildir; bütün bunlar eşyanın özü
için de doğrudur.»
250
in tam olarak içine girilmekte, nesne kendinde iz
lenmekte, o sahip bulunduğu belirtmelere göre ele
alınmaktadır>> , (ki bunlar çelişkilidir) . (Hegel, Le
nin tarafından aktarılmıştır.)
Bugün herkes gelişme (developpement) ve ev
rim ilkesini kabul etmektedir. Birden bu ilke ba
yağılaşıyor ve onun hakkında varılan uzlaşma bek
lenmedik, yüzeysel, düşüncesizce, dar kafalıca olu
veriyor. Gelişme ilkesinin kendisinin de geJişmesi,
herşeye ve bilgiye bile uygulanılması gerekir. He
le ((gelişmenin genel ilkesini evrenin, doğanın, ha
reketin, maddenin birliği genel ilkesi ile' bağlamak,
birleştirmek, bitiştirmek)) gerekir. (Lenin) . Bu güç
bir iştir ve «objektif bir anlamı olan, bir kavram
lar diyalektiği ve bir bilgi diyalektiği» bulunduğu
nu varsaymağı gerektirir.
Lenin'in esas fikri açıkça belirmektedir; bu,
Diyalektiğin objektifliğidir.
Güçlük nereden gelmektedir? düşüncenin
kendisinden. Çünkü düşünce, gerçekliğin içinde
bağlı bulunan nesnenin an'larını, önce tahlil eder,
ayırır, soyutlaştırır, ayrılık içinde tutar. Şey'in ken
di içine derhal gidip, onda yerleşemeyiz, onu kav
rayıp tanıyamayız.
Lenin diyor ki : <ıhareketi, onun devamlılığını
durmadan, onu basitleştirmeden, onu zorlamadan,
ayırmadan, onda canlı olanı çekmeden temsil ede
meyiz, ifade edemeyiz, ölçemeyiz, betinliyemeyiz.
Hareketin düşüncede temsil edilmesi her zaman
onu dondurmak, parçalamak anlamına gelir, ve
sadece düşüncede, haraket konusunda değil, ama
· bütün kavramlarda da böyle olmaktadır» .
251
Ve özellikle Ele'ıli Zenon'un harekete karşı ün
lü kanıtları bunu göstermektedir. Fakat özellikle,
kavramları canlandırmağa, oynaklaştırmağa, ob
j ektif hareketi (süreklilik ve süreksizlik, vb. ) çe
lişkili olarak kavramağa zorlayan da budur.
«Diyalektiğin özü bundan ibarettir.» (Lenin.)
252
«Eğer onları dinlersek sadece gördüklerini söy
lediklerini iddia ederler, fakat bu sözleri doğru de
ğildir, çünkü bilinçdışı olarak, gördüklerini kavra
mın yardımıyla derhal dönüştürüyorlar; ve tar
tışma gözlem ile salt kavram üzerinde olmuyor,
fakat sınırlı, donmuş kavram ile salt kavram ara
sındaki çelişki üzerinde yapılıyor.» (Hegel) .
Saf deneycilik {empirisme) imkansızdır, veya
bilimin dışına düşmektedir. Engels, Hegel'den çok
daha basit olarak : kavramlar olmayınca bilim ola
maz diyordu ; fakat kavramları kullanmak sanatı
doğuştan gelmemektedir, çünkü o.
«doğa bilimlerinin ve felsefenin ikibin yıl sü
resince gelişmesinin sonucudur.» (Lenin; onun fel
sefenin gelişmesine verdiği önemin üzerinde du
ralım.)
Safca ve kötü kullanılan kavramlarıyla bilgin
ler kendiliklerinden, tahlil ettikleri hareketleri ve
dönüşümleri inkara vanyorılar.
«Bilginlerin dönüşüm hakkında çok dar bir fi
kirleri vardır ve onlar diyalektiği anlamamakta
dırlar (78) .»
253
Lenin'e Göre Hegel'in Önemi
254
Diyalektikçi «Hegel, maddeden harekete, mad
deden bilince diyalektik geçişi, ve hele ikincisini,
anlıyamamıştır. Marx gizemci'nin ( * ) hatasını (ve
ya zaafını) düzeltmiştir)) .
HegeJ diyalektik materyalizmin ta yakınları
na vardığında kaçıveriyor, Lenin (alçakca) diye
üsteliyor. Ve hatta Hegel materyalizme iftira et
meğe varıyor.
Lenin'in çıkardığı bu sonuçları hatırlayacağız,
çünkü Mantık kitabı hakkında onlarla yeniden kar
şılaşacağız. Lenin onları derinleştirerek, Engels'in
(ve de Marx'ın) hegelci sistemin çelişkili karakte
ri hakkındaki tezlerini yeniden ele alıyor. Leninci
tahlil bu iç çeJişkinin koyduğu somut sorunların
içlerine kadar giriyor. Bu kadar tartışmaya konu
olan ; hegelcilik ile marksizm arasındaki ilişkiler
sorununun özüne varıyoruz. Görünürde aykırı ola
rak (paradoxalement) , (fakat bu aykırılık ancak
diyalektikci-olmayanlan veya dogmatik marksis,t
leri şaşırtır) , Hegel objektif idealizminin en idea
list yönüyle, salt idealizm yönüyle diyalektik ma
teryalizme parmağı ile dokunacak derecede yak
laşmıştır; o şekilde ki, onun diyalektiği iyice bur
kulmuş, devrilmiş, başı aşağıda ters döndürülmüş
dür, fakat bu şimdiden - bir anlama, bir noktaya
kadar - materyalist, objektif diyalektikdir. Hegel
cilik dönüşerek kısmen diyalektik materyalizme
geçmektedir. Ve bu, salt idealizmin «kötü idealiz
mi» (sübjektif ideaJizmi) reddettiği derecededir;
ve Hegel'in saıtlıktan söz ettiğinde, bütün dogma
tik feJsefeye «pozitif bir kapsantısı olduğu derecede
( * ) Gizlemci = mystique.
255
değil, fakat belirlenmiş bir şeyi salt olarak iddia
ettiği derecede» ona hücum ettiği için, böyledir.
(Lenin tarafından aktarılmış : Hegel) .
Oysa, diyalektik materyalizm saltlığı reddetme
mektedir, fakat düşüncenin onu yalıtmasını, iza
fiden ayırmasını, belirtmesini (yani sınırlamasını
ve onu doğanın, biılginin dışına bırakmasını) red
detmektedir. Salt idealizm saltlık kavramını özüm
lediği ve eleştirdiği zaman, diyalektik mate:ı;yaliz
me değmektedir ! İdealist ve mistik no-hegelci yo
rumcuların - Fenomenoloji kitabından hareket
ederek - anlaşılamaz bir «özneıı olarak gösterdik
leri hegelci saltlık, gerçekten sadece Evren'in «ken
di-kendine-dinamik» liğinin (Selbsbewegung) , ye
tersiz kalan bir ifadesidir. Ona «Özne» ismi takılın
ca, hegelciliğin derin anlamının tersine, o belirti
liyor, sınırlatılıyor, yalıtılıyor.
hegel doğa'yı, Fikrin doğası haline sokuyor.
Hakikata değiyor: Fikir doğanın fikridir. Tezi ter
sine çevirmek yetmektedir.
256
Bu tarih ilginç görünebilir: «Nasıl oluyor da,
1914 sonbaharında, Dünya savaşının başında, sür
günde, Sosyal-Demokrat Enternasyonalının yıkıl
masından sonra, tek başına kalmış iken; nasıl olu
yor da Lenin, filozofların en idealistini ve onun
diğerJeri arasında en soyut eserini, Mantık kitabını
yeniden okuyabiliyor?»
Gerçekten, Lenin Hegel'i kapitalist toplumun
bütün çelişkilerinin, (hem de ne şiddetle ! ) , gem'i
azıya aldığı anda okuyor veya yeniden okuyor.
Başkalarının başka bir hakka karşı, bir hak veya
sadece kanlı bir hengame gördükleri yerde Lenin
patlayan iç çelişkiler görmektedir. Böylece, kendi
çelişkiler teorisini doğrulamak, sınamak için diya
lektik yöntemin kuramcısını yeniden ele ahyor.
Hegelci teori ona, kopuş an'ının çelişkili unsurla
rın çatışmasının çıkar yol göstermediği an'ın, aynı
zamanda çözümün güngördüğü an olabileceğini
göstermektedir; çünkü o zaman tarihi durum ve
insan kitleleri - kişisel bilinçlerin eksikliği karşı
sında bile - o çözümü çağırmakta ve aramakta
dırlar. Çelişkide birlik bazen çelişkm unsurların
mücadelelerini maskelemektedir ve görünüş odur;
bazen unsurların çatışması öze değgin derin güçle
ri maskeliyor. Bazen birlik bir görünüşdür, ve ba
zen de şiddetli kopuşun hengamesidir. Lenin, He
gel'i yeniden okuyarak, kendisinin çok daha eski
olan tezinin doğrulanışını aramaktadır; emperiya
lizm ve dünya savaşları dönemi aynı zamanda ihti
laller dönemidir, (tezinin doğruJanmasını aramak
tadır. ç . ) . 1914 sonbaharında, aşağı yukarı tek ba
şına mücadeleye girecektir: kendi mücadelesine.
ccAkıntıya karşı» (79) gitmektedir, fakat bunu da-
(79) Lenin'in o dönemde yazdığı makaleler derlerr.. esi
nin başlığı.
257
ha derin bir akıntıyı, devrimci akıntıyı btldiği için
yapmaktadır.
O anda, 1914'de burjuva ve (sosyal-demokrat)
düşüncesi kendi evrensellik, hakikat ccdeğerlerini»
terketmektedir. Milliyetçi yalıtmanın üzerine ge
riye çekiliyor ve savaşa hizmet ediyor. Lenin'in He
gel'in Mantık'ını okuduğu an'da başka bir «eylem
adamı» , Mussolini, saatının gelmekte olduğunu
hissetmektedir. Sorel ve onun tarih faktörü ola
rak ccsaf» şiddeti öngören teorisi tarafından etki
lenmiş bir «sosyalist» olan irasyonalist Mussolini
enternasyonalizmden faşist milliyetçiliğine geçe
cektir. Faşist ideolojisi sonradan, iş olup bittik
ten sonra, politik maceracılar tarafından «kendi»
filozoflarına ısmanlanarak gelecektir ! O devrede,
yalnız veya ona yakın bir durumda olan Lenin
usçu (rasyonalist) bir dünya kavramını, bir yön
tembilim ve bir mantığı savunmaktadır.
258
Hegel'den birkaç kelime kopya ediyor: «Sınırların
ötesine her geçiş bir özgürleşme değildir.» Onun
için bu kelimelerin anlamı nedir? Bunlar anlam
değiştirmişlerdir. Bunılar romantizmin, hayalcılı
ğın, boş düşlerin bir eleştirisini devam ettirmek
tedirler. Daha fazlası : kapitalist toplum hengame
ve oluk gibi akan kanın içinde kendi sınırlarım
·
kırıyor; fakat bu hala özgürleşme, ihtilal demek
değildir, anlamını taşımaktadırlar. Lenin'in oku
yucusu, onun düşüncesini yeniden buJmalı ve bu
özlü formüllerin anlamını - iyice düşünerek ve
bazel'l. de düş görerek - içlerinden çıkarmalıdır.
Mademki basit bir cümle olaylarla, Lenin'in
düşüncesiyle, genel olarak felsefi düşünce ile iliş
kisi kurulduğunda, böyle bir çağrışım uyandırabil
mektedir, Mantık Hakkındaki Defter lerin kapsa'
Öz ve Görünüş
259
ramını kabul etmemektedir; ve karşılıklı olarak.
Kendisini saf deneyciliğe, saf ve basit olayların göz
Jemciliğine adamaktadır ve görünüş kazayı olma
yandan ayırt edememektedir.
Şimdiye kadar sadece bilimsel bilginin kendin
dengelme (pratik) gerekliliklerini ifade ettik ; an
lan açık kavramlar, metodoloji haline yükselttik.
Oysa, toplum bilimleri alanında onlara deneysel
yoklayışları biJimsel bir yöntem halinde dönüştü
ren bir tümleç ekledik: bilinç ve kendinden-gelme
lik olaylar, görünüşler yüzeyinde bulunmaktadır.
Sübjektif olan öze değgin olan değildir.
Fakat diyalektik bilgi teorisi, diyalektik yön
tem bilimi daha uzağa gitmektedir. Ö z ile görü
nüş arasında daha derin diyalektik bir iJişki var
dır, yani aynı zamanda birlik ve çatışma vardır.
Ö z, olay veya görünüşün dışında değildir. Olay
(phemomene) özünü kanununu kendi içinde kap
sar. <cBilgi, dolaysızda durmamaktadır» , ancak ast
sıralı filozoflar, (Kant veya deneyciler) , öz mü ve
ya görünüş mü temel olarak alınmalıdır diye dü
şünürler. Hegel <cveya» yı bir «Ve» ile değiştirmekte
dir.
«Görünüş özün belirtmelerinin birinin içinde,
ilişkilerinin birinin içinde, an'larının birinin içinde
bulunmaktadır.» (Lenin.)
Görünüş özü gizlemektedir ve bununla be
-
260
Bu öz, bu defa bizim için, bir olay oluveriyor: daha
da derin başka bir özü kapsıyor, gizliyor, açığa çı
karıyor. Ve bu sonsuza dek böyJe süregelmektedir . . .
Lenin'in verdiği örnek bir ırmağın hareketidir.
Yukarıda köpük vardır, derin akıntılar aşağıdadır.
Az veya çok derin akıntılar vardır, ırmağın yata
ğını kazan, yönelişini belirleyen ve geleceğini çizen
akıntıya dek. (Onu tanımak için, daha da uzağa
gitmek gerekir: zemini, jeolojik yapıyı vb. ini ince
lemek gerekir) . Oysa «köpük de özün ifadesidir» ,
gitgide daha derin akıntılara erişmek için, onu ay
nı zamanda hem incelemek, hem de hesaba kat
mamak gerekir. Irmakta damlalar da vardır, on
ların herbirinin durumu, diğerleri ile ilişkisi, diğer
leri ile bağlantısı, yönü, vb. vardır (81 ) .
Lenin'in bu imgesi, ulam ve kavram olarak se
zilmesi güç, diyalektik kavramları duyulur ve açık
bir şekilde ccanlatmaktadmı . Açıkca Lenin sosyal
hayatı düşünmektedir: ideolojilerin köpüğü - ta
rihi oluşturan derirı akıntılar. Tahlil üstyapılar
dan, olaylardan (bilinçten) , ırmakta ara akıntı
Jardan geçerek, hareketin özünü yapan şeye doğru
gitmektedir . . .
Olay ve Kanun
İmge sorunumuzu tüketmiyor. Olaya dönelim.
Gerçekliğin sonsuz derinliğini kapsayan, onu sar
malayan odur:
ccGörünüşün içine dünyanın bütün zenginliği-
261
ni sokuyorsunuz ve sonra görünüşün objektifliğini
yok sanıyorsunuzıı , diye Lenin, Hegel'le birlikte,
ekseri filozoflara sitemde bulunmaktadır.
Bunun sonucu şudur ki, kanun (ve öz) , evren
sel oluşumun birliğinin ve bağlantısının, karşılık
lı bağımlılığının ve tümünün -insan tarafından
bilinişinin derecelerinin sadece bir tanesidir.
Lenin'in politik düşüncesini kavramak ıçın
önemli olan bu noktayı işaretliyelim : o, bilginin
amacı olarak kanun (ve öz) kavramını sıkı bir şe
kilde koruyor - ve fakat «kanun kavramının uk
num'una (hypostase) karşı, onun basitleştirilmesi
ne karşı, onun fetişlenmesine karşın geliyor.
262
içinde bulunmaktadır - herşey herşeyin üzerine
etki ve karşı etkide bulunur - herşey geçer. vb.
gibi - eksik ve aldatıcı belirtmelerde takılmamak
için (bunu bilmek gerekir. ç.) Neden ve sonuç
kavramları, karşılıklı etki veya karşılıklı bağımlı
lık kavramları doğru kavramlardır; ancak bunlar
tümlük olarak, (sonsuz derinlik ve aynı zamanda
oluşum olarak) alınan evrenden ayırt edildikJeri
zaman, yetersiz ve boş kalırlar.
Lenin böylece, uzlaşmaz görünen iki kavramı
beraberce bulundurmaktadır.
a) Objektif ve izafi olarak sabit kanunlar
vardır. Bir olayda, olayın ne olduğu ve onun bü
tün evrenle ilişkileri verilince (izafi olarak) sabit
kalan şey kanundur; (örneğin : ırmaktaki anafor,
ırmağın dev hareketi içinde yakJaşık olarak aynı
yeri tutar.) Kanun olayın, dünyanın tümü içinde
ve onun tarafından - ve karşılıklı olarak - «dur
gun yansısı» dır. Böylece kanun kavramı bilginin
bir derecesi (ve fakat sadece bir derecesidir.)
263
geçen iki noktayı somut olarak uygulayarak yeni
den gözden geçirelim:
a) İhtilal kanunsuz gibi sanılan şiddetli bir
tarih ve toplum olayıdır. Onun, her kanunun yok
olduğu - tamamen yeni kanunların eskilerinin ye
rine geçdiği bir an olduğu sanılabilir.
Oysa İhtilal bu şekildeki salt bir süresizlik ve
ya her nevi kanunun salt olarak askıya alınması
değildir. Kendisinin de kanunları vardır. Önceden
sözü geçen Komünizmin Çocukluk Hastalığı kita
bının ünlü bir cümlesi bunu açıklamaktadır: «İşte,
ihtilallerin temel kanunu» ; ve Lenin nasıl sadece
(ekonomik, sosyal) objektif bir krizin ve (kitlele
rin bilinci ile yönetici sınıfların acizliği veya bi
Unçsizliği veya iktidarsızlığı) sübjektif unsurunun
birleşiminin ihtil8ılcı bir kriz yarattığını gösteri
yor.
b) Her İhtilalin kendi (diyalektik) kanunla
rı vardır. Oysa:
«Tarih, ve daha özellikle ihtilaller tarihi en
iyi partilerin, en ileri sınıfların en bilinçli öncü
müfrezelerinin sandıklarından her zaman daha
zengin kapsantılı, daha değişik şekil ve görüntü
lü daha canlı, daha «muzip» dir. Bu zaten anla
şılır bir şeydir, çünkü en iyi öncü müfrezeler on
binlerce insanın bilincini, iradesini, muhayyele
sini ifade etmektedir. Halbuki ihtilal bütün insan
yetilerinin (melekelerinin) özel bir gerilim ve ulu
laması (exaltation) anıdır; en buruk sınıf müca
delesinin kamcıladığı milyonlarca insanın bilinci
nin, iradesinin, ihtirasının, muhayyelesinin eseri
dir.» (Komünizmin Çocukluk Hastalığı, Seçme
Eserler, II, S. 761, 762)
264
Veya, yine başka bir örnek:
a) Sınıflar vardır, yani tarihi olarak belirtil
miş bir sosyal üretim sisteminde sahip oldukları
yer dolayısile, - üretim araçlarına karşı ilişkileri
ile, emeğin örgütlenmesindeki rolleri ile, hukuki
mülkiyet ilişkileri ile, ellerindeki sosyal servet pa
yını elde ediş vasıtaları ve ondaki payları ile - açık
olarak belirlenmiş geniş insan grupları vardır.
Yani böyJece, öz bakımından değişik olan sı
nıflar vardır, ve bunlar sınıf mücadelesinde az
veya çok derinlemesine birbirlerine karşıttırlar.
Proletarya tek devrimci sınıf değildir, fakat sonu
na kadar devrimci olan tek sınıftır: o, öz bakımın
dan devrimcidir.
265
Sosyal ve politik tahlil böylece . bu saçakları,
bu kenarları, sınıfların birbirine karıştığı bu giri
şimi çoğul olan bölgeleri hesaba katmalıdır.
266
her zaman usanmadan, marksist düşünceyi bir
rehber olarak tanımlamaktadır: dünyayı değişti
ren, (devrimci) eylem için - hayatta ve oluşumda
değişenin, belirenin ve fakat basit bir görünüş ol
mayıp, derin ve yeni bir gerçekliği ortaya çıkar
tanın gerçekJiğinin tahlili için - (bir rehber ola
rak tanımJamaktadır. . . ç.)
Leninin işaretlediklerini, ve öz ile görünüşün,
olay ile kanunun diyalektiğini tükettik mi? Ne mü
nasebet. Olayın nasıl evrenin sonsuz derinliğini
sarmaladığını - ve buna rağmen onun ancak bir
zerresi, bir an'ı olduğunu - daha yakından gös
termek gerekirdi. Öyle ki aynı zamanda «herşey
herşeyin içindedir.» - ve «herşey herşeyin içinde
değildirıı . Değişik bilimlerin olaylan tahlil ederek
anılarda kendi «çevrelerini» , kanunlarını, özlerini,
nasıl bulduklarını göstermek gerekirdi.
Örneğin, ekmek satın alan bir insanın en ba
sit, en gündelik fiili, ekonomi politikle, fizyoloji ile,
ruhbilimle vb. ile, ilişkilidir. Marx'ın büyüklüğü, en
derin ve en bilimsel tahlil yöntemini «en basit olan,
en alışılmış olan, kitlelerde ve gündelik hayatta en
çok tekrarlanan, her an rastlanan şeye, mübadele
ilişkilerine» uygulanmasında bulunmaktadır. Sos
yal, insani somut böyledir; dolayısızda buJunan,
ancak dolaysızın içinden geçip kavrama varan bil
giye kendini göstermektedir. Kavram (ve tek o) ,
somutu kapsar ve tanır.
Kanunların ve Özlerin alanı böylece çelişkili
bir alandır. O alana girmek, onları kendi kendine
yeterli saymak, Hegel'in «özün çölü» diye adlan
dırdığının içinde kendini kaybetmek demektir. Bu,
kendisini yalıttıkları zaman, kavramın soyut yö-
267
nüdür, KanunJarın ve Özlerin alanı sakin ve so
ğuktur. Hakiki somut, kesin bir tarzda değil de di
yalektik tarzda alındığında kavramın kavradığı so
mut, tükenmez, - ve tükenmezcesine ilginçtir. Tü
kenmezdir fakat kavranılmaz değildir, çünkü bilgi
bir özden, daha derin öze doğru gitmektedir.
268
şa edemez. Onu açığa çıkarır. Pratik kaçınılmaz bir
aracılıktır (mectiation) ve bir ölçüttür.
b) Hegelde öz ve belirti, sözün gelişi, mantık
sal beraberce yaşama durumunda kalmaktadır.
Marksizm-leninizm için bunlar karşılıklı etki ha
lindeki, birbirini i.zıliyen, evre veya an'lardır. Bü
tün belirtiler aynı şekilde öze değgin değildir. Ba
zen belirti tüm bir ifadedir, özlerin ta içinde çeliş
kilerin patlamasıdır: (savaşlar, ihtilaller) . Bazen
öz, sözün gelişi, gizlenmiş kalır ve tükenir veya
yavaşca, kerte kerte, sürelice belirtileri hle ve onla
rın içinde pekişir. Özün ve görünüşün ilişkisi ve
karşılıklı durumu her zaman tarihseldir, somuttur,
(örneğin : kapitalist toplumun ve burjuva Devletin
özü an'lara göre görünür veya gizlenir, güçlenir
veya zayıflar, patlar veya gizli kalır; demokrasinin
özü de aynı şekildedir ve karşılıklı olarak bağlan
tılıdır) .
c) Yani, ilişkileri Hegel'in düşündüğünden da
ha da esnek ve karmaşıkdır. Örneğin Hegel, hata
ya (hata doğurucu görünüşe) hiç bir objektif te
mel tanımamaktadır. Hegel'de hata, az sonra aşı
lan, tek taraflılığa indirgenir; o, Fikrin önünde
aklanır, ve böylece Fikir'in bir an'ı olarak doğru
olur; o, aynı zamanda doğru ve yanlış'dır.
Oysa Marx, görünüşlerin ve yanılsamaıların
objektif olarak nasıl hata şeklinde geliştiklerini
göstermiştir; ve Lenin durmadan bu tanıtlama
üzerinde ısrar etmektedir. Ekonomik fetişizmde
şey'ler olarak görünen emtia, para, sermaye, tahlil
de belirli (tarihi) insan ilişkilerinin belirtileri (ma
nifestations) olarak belirir. Bunlar somut emek,
iş bölümü, maddi emeğin sömürülmesi, vb. gibi iliş-
2ô9
kileri aynı zamanda sarmalarlar ve gizlerler. Oy
sa, bu görünüşler sert objektif gerçeklikler halin
de dönüşürler. Bunlar, insanlardan bağımsız hale
gelen, ve onJara hakim objektif gerçekliklerdir. O
derecede ki, onların erkesini (kudretini) sarsmak
ve yerii sosyal ilişkiler kurmak için, tarihi bir döne
mi dolduran bir devrim, proletarya ihtilali zorun
lu olmaktadır.
Öz ile belirti, öze değgin çelişki ile onun aşıl
ması, hegelci ilişki böylece soyut kalmaktadır ; bu
nun nedeni tarihseJ olmamasındadır. Öz, aşılmaya
karşı koymaktadır (örneğin, karşı-devrim, karşı -
ihtilal) .
Tersine, madem ki görünüşde şimdiden objek
tif bir gerçeklik vardır, eylemde görünüşler hesaba
katılmalıdır (ihtilalci uzlaşma teorisi buradan çık
maktadır) . Görünüş ve belirtiler üzerine ve onla
rın eliyle eylemde bulunmak - bazen de - öze
değgin dönüşüm amacıyla eylemde bulunmak de
mektir. Ve bazen, doğrudan doğruya özün üzerin
de etkide buJunmak istemek, eylemin bir an'ını
unutmak ve yenilgiye doğru koşmak demektir.
(Böylece, 1905 yılında Rusyada, demokratik burju
va devriminden kaçınmak, ve proletarya devrimi
nin derhal olmasını istemek, Lenin'e göre vahim
bir politik hata idi. Bu, ters yöndeki hata kadar,
yani burjuva liberalizmi desteklemek, burjuvazinin
kısıtlı demokrasisini daha uzağa itmeden kabullen
mek hatası kadar vahimdir. (Bak. İki Taktik, Seç
me Eserler, I, S. 421 ve s.)
Demokratik burjuva ideolojisi, burjuva özgür
lük teorisi, serbest rekabet dönemindeki kapitaliz
min özünden doğmuştur. Bunlar, bu özü aynı za-
270
manda hem belirtiyorılar ve hem de gizliyorlardı.
Belirli bir anda; özellikle kapitalizmin kendisi
değiştiği zaman, finans kapitali ve emperyalizm
haline girdiği zaman ; onun rolü değişebilir; çün
kü o zaman. kapitalizm kendi ideolojilerini ve eski
politik şekillerini yok etmek eğilimindedir.
BöyleJikle, görünüşler dev ve gerçek yutturma
calar yaratmışlardır. (Lenin'in, aynı zamanda dar,
ve tam olmayan bir demokrasi, ve de sermaye iJe
burjuvazinin maskeli bir diktatörlüğü şekli ola
rak tanımladığı burjuva demokrasisi) bunlardan
dır. Fakat karşılıklı olarak, bu görünüşler belirt
tiklerinin aleyhine dönebilirler ve başka bir şeye
doğru bir geçiş sağhyabilirler. Bu yönden (burju
va) demokrasisi proletarya için çok değerlidir,
onu kabul etmesi için değil, fakat kendi öz müca
delesini gütmesi için. Bu yüzden proletarya, bu
demokrasiyi savunmalıdır ve hatta genişletilmesini
istemelidir. (Bak. Seçme Eserler, II, S. 474 : Pro
letarya Devrimi ve Kautsky Döneği.)
Dondurulmuş, put haline sokulmuş görünüş,
ezeni, yutturmacalı bir gerçeklik haline gelir. Ya
yılmış, derinJeştirilmiş olarak, üst kademenin ha
reket noktası haline gelebilir. Burjuva demokrasi
si kapitalizmi sarmalıyor, maskeliyor, koruyor; fa
kat sınırına itilirse, kendi oyununa getirilirse, çe
lişki açığa çıkar ve onun görünüş ile gerçeklik ara
sında çözümlenmesi gerekir. Demokratik burjuva
özgürlüğü, bu yüzden sadece proletarya örgütleri
nin (sendika, parti vb. nin) legalitelerini sürdür
mesi için bir ağaç değildir. Gerçek olarak, o sos
yalizme doğru bir sıçrayışın ilkesi ve olanağı ha
line gelebilir. O zaman bu politik belirtinin ; de-
271
mokrasinin içinden onun özü ve derin eğilimi ola
rak yeni bir toplum görünür (82) .
Daha genel olarak, Devlet geçmiş olan toplum
ların hem görünüşü ve hem de gerçekliği olmuş
tur; sınıf şiddeti iJe ve Devlet örgüdü ile, polis
le, adliye ile vb. ile, onların gerçekliği, hakika
tı olmuştur. Onların görünüşleri : aklanışları, ide-_
olojileri olmuştur. Toplumların ve tarihin bilimi,
düşüncenin bu görünüşleri kırmasını gerektirmek
tedir. Devlet ve ihtillll'in anlamı budur.
272
bir şey her zaman Kanunlardan sıyrılmaktadır.
Böylece, onlar hiç bir zaman değişmez, ebedi Ka
nunlar olarak kendilerini tanıtamazlar. Her ger
çeklik, gibi kanunlar da doğarlar ve ölürler. Ken
dilerine yol açarlar, ilerlerler, sonra Kanunları ol
duldarı olguJarla beraber çözülürler. Oysa, (tek
rar etmekden korkmayalım, çünkü bu fikirler ne
basittir, ne de kolay ! ) , oysa Kanunlar vardır.
Yaklaşık ve rölatif olan bilgimiz, (ki saJt Ka
nunlar olaydı zorunlu olarak yanlış olurlardı), özel
likle Kanun'Jarın kendilerinin de yaklaşık ve rö
latif oluşundan dolayı, (yaklaşık ve rölatif ola
rak) , doğrudur. Başka türlü söylersek, çifte (diya
lektik) izafiyet, bir anlama ve bir dereceye kadar,
saltlığı yeniden oturtuyor. Nasıl olduğunu göre
ceğiz.
Hegel diyor ki : «Doğa mantıki fikir olarak,
tin olarak gelişir»
273
yapabileceği soyutlamalarla, kavramlarla, kanun
larla, evren'in bilimsel bir tasvirini yaratarak ona
sonsuza dek yaklaşmaktır.» (Defterler, Genel ola
rak kavram, sübjektif Mantık. )
Salt bilgi, (bunu önceden de biliyorduk) , son
suzdaki bir sınırdır.
Oysa, o şimdiden izafi bilginin içinde bulun
maktadır. Onu sadece sonsuz bir süreç olarak
göstermek, ve sade bu sürecin ucunda bulundu
ğunu söylemek rölativizmin, şüpheciliğin hatası
olmuştur. Hatta izafi bilginin sınırsızca salt bilgi
ye yaklaştığı gösterilirse, bu yeterıli değildir. Salt
lık izafinin, söz gelişi, ta kalbindedir, bağrında bu
lunmaktadır. Onların çelişkileri bir birlik içermek
tedir.
Bizim bildiğimiz şey şimdiden, gelişmekte olan
ve sonradan açığa çıkacak olan, salt'ın bir zerre
sidir. Temel formül buradan çıkmaktadır:
«Saltlık ve izafilik, sınırlılık ve sonsuzluk tek
ve aynı bir evrenin dereceleridir.» (Defterler, Var
lık teorisi. )
Salt v e izafi (rölatif) , «ölü, taşlaşmışıı kavram
lar veya şeyler değildir. Bunlar canlı, oynak ve fa
kat belirtilmiş ı<birbirine dönüşen» kavramlardır.
(Tüm evrene bağlandıkları için şimdiden «başka
Jarı» için olan » bizatihi şeyler» ) «bizim için şey
ler» haline geldikleri derecede, bilginin içinde salt
izafi oluyor. Ve her olayın bütün evreni sarmala
dığı gibi, rölatif saltı sarmalıyor, tutukluyor, kap
sıyor. «Rölatifin içinde saltlık vardır.»
Diyalektik olan, böylece «Zıtların özdeşliğine
274
kadarı> giden «kavramların evrensel elastikiyeti»
ile tanımlanır. Bu düşünce esnekliği sübjektif ola
rak uygulanınca «seçmecilik Ve sofistik)) haline
gelmektedir. Objektif olarak uygulanırsa, yani ev
reni, onun birliğini ve oluşumunu yansıtırsa bu,
<cevrenin ebedi gelişmesinin doğru yansısı)) olan
diyalektiğin kendisidir.
Bundan, önemli sonuçlar çıkmaktadır. İ zafi
(rölatif) (yükselen bir merdivenin üzerinde bir
basamak, bir konak, bir <cevre» anlamına) bir de
rece Oılunca, izafiliğin dereceleri vardır. Kanunlar,
az ve ya çok derin bir çevreyi ve gerçeklik zerre
sini sarmalayarak, az veya çok izafidirler. Böylece
bunlar birileri diğerlerine ast sıralı bulunmakta
dırlar. Diyalektik kanunları gibi saltıığa daha ya
kın olanlar, Evrensel kan.unlar vardır. Aynı şekil
de evrensel kavramlar vardır, bunlar saltlığa en ya
·
kın olanlarıdır. Bunlar felsefenin ulamlarıdır. Bir
de, şu veya bu özgül alanda, şu veya bu bilimde,
(fizik, tarih vb. nde) temel kanunlar ve ulamlar
da vardır. Ve nihayet özel kanun ve kavramlar
vardır. Lenin karşımıza çıkan zor sorunları, (ör
neğin doğada mekanik olan ile kimyasal arasındaki
iJişkinin konusunu) noktalamakla yetiniyor. (Kav
ram teorisi, son sahifeler) .
«Sübjektivizmin diyalektikten farkı şudur ki,
ona göre rölatif sadece rölatiftir ve saltlığı yok
eder; oysa ki, objektif diyalektik için, rölatif ile
saltın farkı rölatiftir (izafidir) .»
Sınırlılık ve sonsuzluk sorunu, saltlık ve röla
tiflik sorununa bağlanmaktadır. Sonsuz salt ne
ve rölatif sınırlı ile rastıaşıkdırlar.
(Maddi) doğa kendini sonsuz olarak belirtir;
275
ve bu her anlamda, her yönde, bütün görünüşle
riyle böyledir: zaman, uzay, özlerin derinliği ve
«çevrelen> aynı zamanda sarmalaşır ve dışınlaşır.
Zaman sonsuzdur ve sonsuzca derindir; (objektif-
. dir, fakat böyle olmakla bağdaşlık (homogene) ve
her zaman kendi kendine eş değildir; belirtilmiş
ve hareket halinde nitelik olmazsa nicelik yoktur) .
Sonsuz doğa böylece aynı zamanda sonsuz olu
şum olmaktadır. Sonsuz ve tümlük olmakla doğa
insan oluşumunu sarmalar. Dış dünya olarak alı
nan doğa, ve insanın faaliyeti ancak karşılıkılı bir
ilişki ile bağlı «iki objektif süreç şekli» olarak
kavranabilirler; eğer «insanın amaçları önce dün
yaya yabancı gibi görünürse» , kavram veya en yük
sek fikir, birliği yeniden kurar (kavram teorisi
- ve hele Mantığın üçüncü bölümü : fikir, hakkın
da Defterler).
Doğanın her zerresi veya kısmı sonsuzdur:
atom bir sonsuzu kapsar. Oysa, aynı zamanda, do
ğanın her zerresi sınırlıdır. Ve bunlardır ki, her
zerre zaman, uzay ve gerçeklik içinde sınırlıdır.
Her varlık başka bir şeyle ilişkilidir ve oluşur.
«Sınırlı? yani sonuna doğru hareket eden.» (Def
terler, Varlık teorisi.) Aynı zamanda dış ve içkin
sının yönünden ele alınan - kendi içindeki son
suzun kendisi olan ve kendisini iç çelişki yönün
den kendi ötesine iten - bir «birşey» , sınırlı'nın
kendisidir.
Çelişkid.i olan, sonsuz ve sınırlı ( * ) , böylece bir
birinin içine girenler, objektif olarak biri ötekinde,
( * ) İnfini et fini. Ç.
276
ve biri diğerine karşı mücadele ederler. Diyalektik
hareketin yeri eşyanın kendi içindedir, doğanın
kendi içindedir: gerçekliğin en derinindedir. Ger
çekliğin içindeki, doğanın içindeki diyalektik, fi
kirlerin diyalektiğini doğurur, tersi doğru değildir.
277
ile partik temasdan; fakat onu parçalıyarak, yalı
tarak, (tümlük olarak alınan doğadaki nesnenin __:_
verilmiş bütün olarak nesnenin, kendisi'nden) baş
lanılacaktır.
Başlangıç anlaşmazlıklar güçlükler doğuruyor.
Lenin diyor ki : «İnsanlar bununla başlar, fa
kat hakikat başlangıçda değildir, onun sonunda
dır)) ve ekliyor : «daha doğrusu onun devam ediş
indedir.n
278
bir kavram olan değişim değeri'nin içinden öze eri
şir.
Lenin özlü olarak ekliyor : «Kapitalizmin ta
rihi, bu tarihi özetleyen kavramların tahlili.»
Doğru kavramlar (objektif bir kapsantısı
olanlar) pratiğe, tarihe karşı deneyüstü saf bir so
yutlama alanında bulunmazlar. Onlar, milyaruar
ve milyarlarca pratik deneyi ve insan fiilini özetler
ler, yoğunlaştırırlar, envanterini çıkarırlar, haki
kat aracı ve hakikat haline sokarlar. Şimdiden,
ulamlar ve mantığın en soyut şekilleri, tasım (kı
yas) ve tümdengelimli düşünce dahil olmak üzere,
böyledirler. Faaliyet halindeki insan doğayı tanır,
ve onu bilmekle kendisine hakim olduğundan, on
dan sıyrılır:
ccUlamlar bu sıyrılışın, yani evrenin bilinmesi
nin dereceleridir - onu tanımaya ve ona hakim
olmaya imfr,an veren ağın düğüm noktalarıdır.»
Yine de kavramların ccbilenmiş, işlenmiş, es
nek, oynak, izafi, aralarında bağıntılı, karşıtlıklar
da birleşik» olması gerekir ki, evreni sarabilsinler,
gerçekten yansıtabilsinler.
Kavramlar ne kadar önemli, ne kadar derin,
ne kadar kesin olurlarsa olsunlar görüyoruz ki,
kendilerinden daha derin olan bir şey vardır. Bu
Hbirşey» ancak olanların içinde ve onların için
den belirir: bu kendilerini sürükleyen ve onJann
yakalamağa uğraştıkları harekettir. Kavramların
öz hareketi, onların kendilerini kabul ettirme şekil
leri, (bundandır ki Hegel kavramların bir nevi özerk
hayatları olduğu duygusuna kapılmıştır) cckendi
kendilerine - dinamiklikleriıı , bu daha derin bir di
namiğ'e gidilmesini gerektirir ve onu adlandırır.
279
Diyalektiğin Tanımlanması
Diyalektiğin Dereceleri
280
Hegel'in ve Marx'ın eserinin devamı, bilim, teknik,
insan düşüncesi tarihinin, diyalektik özümleme
sinden ibaret olmalıdır . »
. .
281
!anabilir: kendi diyalektiğinden. Çelişkilidir; Marx
ve Engels çelişkiyi çözümlemiŞılerdir.
Diyalektik yöntemin felsefi olarak doğru bir
açıklanması ancak çok derin ve yüksek bir yüzey
de düşünülebilir : bu somut evrensellik yüzeyidir,
yani tümlük olarak - objektif çelişkilerin birliği
olarak, sınırlı ve sonsuz, rölatif ve salt vb. olarak,
doğanın yüzeyidir. Üstelik derhal bu formülü ter
sine çevirmek ve çelişkilerin her birliğinin «şart
lanmış, geçici, rölatif» olduğunu belirtmek gere
kir, halbuki saltlık onların çatışmasındadır, ve de
bu çatışmadan doğan evrensel oluşumdadır. Diya
�ektik herşeyin özündeki çelişkinin bilinmesidir -
çelişkinin salt olarak kabul edilmesindedir.
Böylece Lenin'e göre, diyalektiğin en yüksek
tanımla:ı:ıışının kapsamları :
«1. Kavramın kendi tarafından belirtilmesi;
(şeyin kendisi, ilişkileri ve gelişmesi içinde ele alın
malıdır);
2. Şeyin kendi içindeki çelişki, her olaydaki
çelişkili güçler ve eğilimler;
282
derecede) , böylece bir bilgi teorisinden ve evren
den ayırt edilemez, yani bilginin, bilimin, ve fel
sefenin tüm tarihinden ayrılamaz. Bu, mantıkla,
(eski Aristonun formel mantığı ile) diyalektiğin
ilişkilerinin derinlemesine bir incelenişini içermek
tedir. Lenin ((bilginin hareketin , işte öz budur, di
yor. Bilginin bu hareketi, eylemin (aksyonun) hare
ketinden (pratikden) ayrılmamaktadır. Tarih ne
göstermektedir? Pratiğin ölçütünün an,lamı nedir?
Hegel'in gördüğü gibi C<fikir» , ve hatta ideal, ger
çeklik olarak dönüşüyorlar. insanın faaliyetinin
amaçları ve erekleri kendisine objektif gerçekliğin,
doğanın dışında gorunuyor : bağımsız olarak
«dünyanın dışında alınmışıı gibi görünüyor ve öz
gürlük aldatıcı olarak bu şekilde tanımlanıyor.
Hakikatte insan faaliyetinin amaçlarının da ob
jektif bir anlamı vardır ve objektif bir süreç teşkil
ederler. insan ancak doğanın içinde ve doğa ile
gerçekleşir: bunu, doğaya malıymış gibi, sahip çık
makla başarır.
«İdealin gerçek haline dönüştürülmesi fikri
derindir: tarih için çok önemlidir; ve de insanın
kişisel hayatında, bunda büyük bir hakikat payı
olduğu açıktır. Vülger materyalizme karşı.» (Def
terler, Varlık teorisi.)
İdeal ile gerçeğin ayrımı, o dahi, izafidir, diye
Lenin dikkati çekiyor.
283
maktadır. insan düşüncesi için istirahat, onun
ebedi olarak düşünce ile nesne arasındaki bu zıd
diyeti yaratmasında ve onu ebedi olarak aşmasın
daki güven ve güçlükden ibarettir.ıı (Defterler,
Gallimard yayınevi, S. 185.)
Eğer diyalektiğin bu seviyede ve bu derinlikte
açıklanması güçlük yaratmadan yapılamıyorsa
- dev bilgiler gerektiriyorsa - buna rağmen dere
celeri vardır. Daha önce, biJgi teorisinin yöntemi
nin açıklanması konusunda, bu derece kavramını,
ve onun anlamını gördük. Hatta, Lenin'e göre, her
kesce anlaşılır şekilde ve «diyaılektikıı kelimesi
ni kullanmadan, diyalektiğin ilkelerini anlatmak
olanakları vardır. Ve bu, basitleşmeye sapmadan,
örnekJerle yetinmeden yapılabilir. (Bir insana, ço
cuğa) kavram kurması için yardım etmek ve kav
ramların nasıl gerçeğe uyduğunu ona göstermek,
bu şimdiden diyalektikdir. Kavramların sabitliği
ni sarsmak, (yani kavranılan ve eşyayı saptayan
peşin yargıları sarsmak) , olagelmiş mantığın ccölü
özdeşliğini» ve duraganlığını sarsmak, şimdiden
az daha yüksek bir yüzeyde diyalektik demektir.
Bu şekilde eşyanın hareketinin içinde nicelik ve
niteliğin objektif ilişkileri gösterilebilir.
BöyJece ( «Özneıınin düşünen insanın düşünce
sinde, onun düşünüş ve kavramlarında) sübjektif
olarak alınan diyalektikten, ebedi oluşumun yansı
ması olarak gitgide daha objektif bir şekilde görü
nen diyalektiğe giden, önce sözü geçen dereceleri,
yeniden buluyoruz. (Bak. Fikir Teorisi, Gallimard
yayınevi. S. 18 ve s.)
284
İÇİNDEKİLER
Sahife
Henri Lefebvre'in mektubu 8
Açıklama ... ... ... ... 9
Önsöz ... ... ... ... ... ... ... 10
Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15
Leninizm, Rusyaya özgü müdür? . . . 17
Leninizm v e Proletarya diktatörlüğü 21
Lenin'ln üslubu 26
A) Sorunlar 173
Marksist felsefede karışıklık . . . 173
Lenin'in düşüncesi 176
Yeni sorunlar 178
Yansı teorisi basit değildir 182
Lenin'e göre yansıma 186
Bilir nesnesi ve billnç . . . . .
. 192
B) Dünya görüşü olarak Marksizm 197
Marksizm ve dünya görüşü . . . . . . . . . . . . 197
İKİNCİ CİLT
A) Ekohomik-Sosyal oluşum
B) Eşit olmayan gelişme kanunu
C) Lenin'in ekonomik düşüncesıi ve devrim
Sonuçlar
Lenin'in Hayatı ve Eserleri kitabının dava
dosyası.