Professional Documents
Culture Documents
D
'
Tumer. Bryon
Eş�lik
ISBN 975-7501·08-5/ TUtkçesi; Bohodır Sino Şener 1 Dost Kilobevi Yoy.nlon
Ekim 1997,Ankoro, 144 sovfo.
Kavramı-Koynakça-Dizin
Sosyofo;i-EJitlik
EşiTLİK
Bryan Tumer
ISBN 975-750ı-08-5
Eqıuıliey
BRYAN TURNER
© Routledge, ı 986
Editörlü�ünü Peter Hamilton'ın
yaptığı Key Ideru dizisinden,
Dizin 139
Burjuvazi feodal kentlerde oluşurken, bu Ortaçağ zümresi modem bir sınıf
haline gelirken, gölgesi proletarya da kaçınılmazcasına ona eşlik etmişti
hep. Yine aynı şekilde, burjuvazinin eşitlik taleplerine proletaryanın eşitlik
talepleri eşlik etti. Burjuvazi sınıf ayrıcalıklarının kaldırılması talebini ortaya
attığı andan itibar en, bu talebin yanı sıra proletaryanın -önce ilkel
Hıristiyanlığa dayanılarak, dinsel bir b;çim altında, daha sonra doğrudan
doğruya burjuvazinin eşitlikçi kurarnlarından destek alınarak- sınıfların
kendisinin kaldırılması talebi ortaya çıktı. Proleterler burjuvazinin sözüne
güvendiler: Eşitlik sadece görünüşte, sadece devlet alanında geçerli
olmamalıdır; aynı zamanda gerçek olmalı, sosyo-ekonomik alana da
yayılmalıdır.
hedeftir. Fırsat e§itliği ile §artlar da ve sonuçlarda e§itlik gibi diğer e§itlik
lerin sağlanması, toplumsal ve siyasal çatı§manın etrafında cereyan ettiği
alanları olu§turur. Dolayısıyla, e§itliğin toplumsal ve siyasal amaç öbekleri
olarak belirlenmesi, -ideoloji bu belirlenme çerçevesinde doğduğu, top
lumsal eylem bu çerçevede yapılandmidığı için- toplum ve siyaset kuram
cıla rının ilgi alanı haline gelmi§tir. 'E§itlik' sözcüğüne verilen çe§itli
anlamları kavramadan, toplumsal farklıla§maya dair -sınıf, cinsiyet, ırk,
kavim, ya§ vs. tabakala§malarına dair- herhangi bir temel tartı§mayı
anlamak olanaksızdır.
Bryan Tumer'ın bu kitapta son derece açık biçimde gösterdiği gibi,
e§itlik ile e§itsizliğe ve bunların deği§en tanımlarına ili§kin sorunlar ya
kuramsal kavramla§tırmaların gizli gündemiolarak ya da eğitim fırsatlan nı,
toplumsal hareketliliği veya endüstriyel çatı§mayı konu alan ampirik ara§
tırmalann bağiarnı olarak modern toplumbilimin çekirdeğini olu§turur.
Eğer e§itlik ve e§itsizlikle ilgili sorunlar -gerek kuram-üstü iziekler
gerek özel ara§tırma konuları olarak- modern toplumbilirnde bu denli
büyük bir yer tutuyorsa, bu durum, en azından kısmen, bütün kapitalist
demokratik toplumların temelinde yatan çeli§kinin bir sonucudur. Siyasal
sistem yurtta§ların temel siyasal e§itlik talepleri üzerine kurulurken, eko
nomik sistem, rekabet ve maddi kaynakların kullanımındaki e§itsizlikle
varlığını sürdürebilir ancak. Bu durumda bütün kapitalist demokrasiler,
toplumsal refah ile ekonomik rekabeti bağda§tırma sorunuyla kar§ı kar§ı
yadır. Zenginlik yaratmak, demokratik toplumların bekası açısından ha
yati önem ta§ır, ama zenginliğin bölü§ümüyle ilgili sorunlardan da ayrıla
maz. Ekonomik büyüme ile gelir ya da zenginlik e§itliği birbiriyle bağda§
maz hedeflerdir belki de.
Ekonomik sorunlar e§itlikle ilgili tartı§manın merkezini olu§tursa
da, tek sorun türü bu değildir. Elinizdeki çalı§manın en büyük erdemi,
Profesör Tumer'ın, e§itsizliği çözümlemenin modern toplumbilimin bü
tün önemli izlekleriyle fiilen bağlantılı olduğunu kanıtlamasıdır. Örneğin,
çe§itli e§itsizlik biçimlerinin ideolojik temelinin ele alını§ında, Weber'in
din toplumbiliminin de Parsons'ın gönüllü eylem kuramının da, toplum
sal e§itsizlik biçimlerinin özel ideolojik temellendirmelerine yöneldiğini
görmek son derece öğreticidir. Egemen ideoloji tartı§masına dair yeni ve
önemli bir çalı§manın yazarlarından biri olma sıfatıyla Bryan Tumer'ın,
çalı§masının bu yönüne özel bir dikkat göstermesi §a§ırtıcı olmasa gerek.
Tumer'ın bu özelliğinin, modem toplum dü§üncesine biçim veren bir
ikilik olarak e§itlik/e§itsizlik ikiliğinin merkeziliğini göstermek gibi bir
yararı da var.
YAYINA HAZlRLAYANlN ÖNSOZU 1 1
Peter Harnilton
Önsöz
GİRİŞ
EŞİTLİK VE YURTTAŞLIK
6) I. Berlin, "Equality", Proceedings of the Ansıotelian Socieıy, New Series, 56, 1956, s.
301-326.
ZO EŞilUK
7) R. Dahrendorf, "On the origin of inequality among men", Essays in ıhe Tlıeory of
Socieıy, Londra, Roudedge & Kegan Paul, 1 968, s. 1 5 1- 1 78.
E�iTLiGiN VE E�iTSiZLiGiN KÖKENLERi 2 1
EŞİTLİK VE DEVRİM
1 3) Barrington Moore, Social OriRins of Dicıaıorslıip and Democracy. Lord and peasanı in
ılıe making of ıhe modem world, Hamıondsworth, Peregrine Books, 1969, s. 4 14.
etkisi olmu§tur. Toplumbilimciler, sınıf formasyonunu ve sınıf çatı§ma
sını, toplumsal deği§menin ve modern bilincin olu§umunun ba§lıca bo
yutları olarak görmü§lerdir.
Bu çözümlemenin çerçevesini belli ölçüde Marx sağlamı§tır; Marx,
kendi kendine yeten köylü sınıfının bütünlükten yoksun kavrayı§ları ile
kapitalist giri§imlerdeki örgütlü i§çi sınıfının devrimci bilinci arasında
bir kar§ıtlık kurmu§tur. Kapitalizmin çalı§ma, gözetim ve denetim ko§ulla
rına kar§ı çıkmasının bir sonucu olarak i§çi sınıfı, kapitalist ko§ullar
kar§ısında güçlü bir muhalefet olu§turmak üzere kenetlendi. ݧçi sınıfının,
egemen iktidar ve sömürü biçimlerine kar§ı sınıfsal konumunun ayıncı
bilinciyle bir topluluk olarak harekete geçmesi, yaygın e§itlik taleplerinin
gerçekle§mesinin zorunlu bir ko§uluydu. Kaldı ki, e§itlikle ilgili hakların
artmasına duyulan öz!emin, sava§ döneminin çatı§ma ve toplumsal huzur
suzluk ko§ullarında ortaya çıkması tipik bir durumdur. Marksistler -mo
dem toplumların habercisi niyetine- neredeyse sadece sınıfmücadelesine
odaklanmı§ken, batı toplumlarında i§çilerin toplumsal haklarında sağla
nan büyük ilerlemeler, ekseriyetle, sınıf mücadelesi-sava§ bile§iminin
sonucu olmu§tu. Örneğin i§çi sınıfının hakları ile kadın haklarının yay
gınla§ması, Birinci ve İkinci Dünya Sava§larında kadınların i§gücüne
katılmalarıyla, i§çi sınıfı erkeklerine sava§ sonrası dönemde daha iyi barın
ma ve eğitim ko§ulları sağlanacağı vaatleriyle yakından ili§kiliydi. Aynı
biçimde barın ma, eğitim, sigorta, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinde
ki ilerlemeler, sava§ ko§ullarındaki yaygın devlet müdahalesinin himaye
sinde emek ile sermaye arasında geli§en pazarlığın bir parçasıydı. Sınıf
mücadelesi gibi sava§ da, en azından otoriter ve fa§ist rejimiere kar§ı
giri§ilen halk sava§larında olduğu gibi, vatanseverliğe dayalı bir birlik
duygusu uyandırmanın yanı sıra muhalefeti ve direni§i harekete geçirir.
Vatanseverlik ile i§çi sınıfı dayanı§masının olu§turduğu bile§ im, yurtta§lık
haklarının elde edilmesinde etkili bir güçtür. Yaygın sınıf çatı§maları
gibi halk sava§ları da, cinsiyete dayalı i§bölümündeki geleneksel kalıpları,
aile içindeki ataerkilliği, temellerini mirasta ve toplumun töresinde bulan
geleneksel statü ayrıcalıklarını ve dinin egemenliğini sarsmak gibi bir
eğilim ta§ır 14•
Modern toplumsal deği§im örüntülerinin bir ba§ka boyutu da, göçün
geleneksel aileyi, siyasal ve toplumsal ili§kileri a§ındırmak ve bozmakta
etkili olmasıydı. İki göç biçimi ayırt etmek olanaklı. Birincisi, erkek i§çile
rin geleneksel kır kültüründen kopup göç etmesi ve göçmen i§çilerin,
14) R. T Tıtmuss, Essays on 'The Welfare Sıaıe', LDndra, Unwin Üniversitesi Yayınlan, 1 958.
E�iTLiGiN VE E�iTSiZLiGiN KÖKENLERi 25
EŞİTSiZLİK VE DİRENiŞ
KAPiTALiZMiN ÇELiŞKiLERİ
Tüm bunlardan ötürü, modem toplumun bir değeri ve süreci olarak e§it
likle uğra§an toplumbilim incelemesi, toplumbilimin geleneksel sorusuna
-çağda§ toplumlarda toplumsal düzen ve istikrarın nasıl açıklanacağı
sorusuna- bir katkt olarak gö�ülmelidir. Kapitalist toplum, çoğunlukla,
toplumsal zenginlik ve kaynaklann denetimini tümüyle ele geçirme müca
delesi veren ayrı bireyler arasındaki yalın, rekabetçi bir çatı§ma olarak
görulür. Bu nedenle Robinson Crusoe, modemsanayi toplumunda ya§a
yan bireyin kusursuz bir imgesi olarak sunulur. Bu savın daha incelikti
bir yorumunda, mülkiyetçi bireyciliğin kapitalistsanayi toplumunun ba§
lıca ideolojisi olduğu ileri sürülürz3• Kapitalist toplumu rekabete dayalı
bir yarı§a benzeterek dü§ünürsek, bir ideoloji olarak bireyciliğe, fırsat
e§itliği ilkesi ve yeteneklere açık toplum dü§üncesi e§lik eder. Yeteneğe
açık bir toplum da e§itliğin olmadığı bir toplumdur elbet; çünkü açık bir
rekabette herkes yarı§ı kazanamaz. Ekonomi kuramında bu rekabetçi
bireycilik, giri§imin ve ba§arı güdüsünün ekonominin i§leyi§i için ta§ıdığı
önem vurgulanarak dile getirilir. Fırsat e§itliği kurumlarıyla birle§mi§
bir kapitalizm ve serbest piyasa, bir ekonomik artığın varlığına kar§ın
kökten e§itsiz bir toplum yaratır.
Ne ki, kapitalist ili§kiler aleyhine i§leyenler ya da bir bütün olarak
toplumun kar§ısında marjinal kalanlar, kendilerine daha iyi fırsatlar ve
daha yüksek bir ya§am standartı sağlamak amacıyla, rekabetin ko§ullarını
deği§tirmek üzere bir araya gelirler -tipik bir örgüdemnedir bu. Demokra
tik toplumlarda, toplumsal protesto hareketleri, sendikal hareket, i§çi
demekleri ve ayrıcalıksız grupların kurduğu birlikler, bölü§üm kurallan
nın deği§mesi için, böylece de artık yalın rekabetten zarar görmemek
için, yönetimi etkilerneye yönelik bir bash olu§tururlar. Kısacası bu top
lumsal gruplar, toplumsal yapının deği§mesi için, §artlar da e§itlik ve gelir
24) T. H. Marshall, Tlıe Righı ro Welfare and Oılıer Essays, Londra, Heinemann, 1 98 1 .
sağlık hizmetlerinde ve genel sosyal yardımlarda iyile§tirıneler yapılması
yönündeki taleplere kar§ı da duyarlıdırlar. Hükümetler sosyal kurumla
rına sağladıkları parasal desteği vergi yoluyla yükseltıneye çalı§ırlar; ama
kapitalist için vergi, kara yönelik bir tehdit ve ekonomik üretim üzerinde
bir yük demektir. Hükümetlerin dayattığı vergi sistemi ile kapitalistlerin
kar arayı§ı arasında ciddi gerilimler vardır. Birçok toplum dü§ünürü, vergi
ve kazanç arasındaki bu çeli§kiyi, modern yönetimlerin içine dü§tüğü
siyasal sistemde belli bir istikrarsızlık ya§anmadan çözülemeyecek- mali
bunalımın önemli bir veçhesi olarak görmü§tür25•
Sava§ sonrası dönemde, tek tek hükümetlerin artık ekonomi üzerinde
yeterince denetim kuramamalarından ötürü, yurtta§ların taleplerini kar
gereksinimiyle uzla§tırma sorunu §iddetlenmi§tir. Bu durum, çok uluslu
§irketlerin öneminin artmasıyla birlikte kapitalist ekonominin küresel
le§mesinin bir sonucu olarakortaya çıkmı§tır. İngiltere gibi bir toplumun,
artık, ekonomik temeli üzerinde, seçilmi§ yönetimi eliyle gerçekle§tirilen
kayda değer bir siyasal denetimi yoktur; çünkü İngiliz ekonomisi uluslar
arası ekonomik çıkariara tabidir. Avrupa'nın sanayi toplumları için bir
de, 1970'lerde ya§anan göreli ekonomik gerileme sorunu vardır; çünkü
ekonomik güç Japon ekonomisine ve bir ölçüde Pasifik havzasına kaymı§
tır. Bir yandan ekonomik pasta küçülse de, bu hükümetler hala, mevcut
ya§am standartlarının korunmasına, olanaklı olduğu noktada da iyile§ti
rilmesine yönelik güçlü seçmen taleplerine hedef olmaktadır. Bu çeli§kili
baskılar, İngiliz hükümetlerinin ekonomi politikalarının monetarizmle
Keynesçilik arasında gidip gelmesini kısmen de olsa açıklamaktadır.
Dolayısıyla, e§itlikle ilgili bu toplumbilim çalı§ması, siyasal süreçte
ifadesini bulan e§itlik talebi ile kapitalist toplumdaki piyasa mekanizma
sından doğan e§itsizlik olguları arasındaki gerilimlerle ilgilidir. Ancak
yeniden bölü§türülecek zenginliğin bulunmadığı yerde, e§itlik talebi de
bo§tur. E§itlikçi yurtta§lık ilkesinin, zenginlik üretecek, dahası -ya§am
standartının yükselmesi gibi bir siyasal talebin olduğu toplumlarda- gide
rek geni§leyen bir zenginlik üretecek bir ekonomi sistemiyle birle§mesi
gerekir. Ne ki kapitalist toplumların tarihsel deneyimine bakılırsa, özel
mülk sahipliği sistemindeki hızlı ekonomik büyüme .dönemleri, ya§am
standartındaki genel yükseli§e rağmen, göreli e§itsizliğin arttığı dönem
lerdir.
25) ]. O'Connor, The Fiscal Crisis of ıhe Sıaıe, Londra, St James Press, 1 97 3; J. Ha hermas,
Legiıimaıion Cr is is , Londra, Heinemann, 1974.
EŞİTSİZLİGİN KAYNAKLARI
28) B. S. Tumer, The Body and Socieıy, exploraıions in Social Theory, Oxford, Black well,
1984, Onuncu bölüm.
29) R. Dahrendorf, Homo Sociologicus, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1973.
EŞITLIGIN VE EŞITSIZLIGIN KOKENLERI ��
EŞİTLİGİN TANIMLANMASI
7) W Letwin (yay. haz.), Againsı Equaliıy, readin�s on cwnonıic and mcial {mlicy, Londra,
Macmillan, 1 983.
E�iTliK TiPlERi 3 9
9) R. Dahrendorf, a.g.e., s. 2 1 2 .
10) T. Parsons, "An analytical approach to the theory of soc i a l strat ification", Anıericem
Journal of Sociology, 45, 1 970, s. 8 4 1 -862. K. Davis ve W. E. Moor�. "Sonıc principles of
stratification", American Sociological Review, 10, 1 945, s. 242-249
iŞLEVSELCİ TABAKALAŞMA KURAMI
IJ) S. Hill, Compeıi ıion and Canırol aı IXork, ı/ıe new indu.sırial sociology, Londra,
Heinemann, 198 1 .
14) F. F. .Piven ve R. A . Coward, Regulıııing ıhe Poor, New York, Pantheon Books, 1 97 1 .
1 5 ) P Spicker, Sıignııı and Social iX'elfııre, Beckenham, Croom Helm, 1 984 ve C . I.
Waxman, The Sıigma of Poverıy, New York, Pergamon Press, 1 977.
Ayrıca yoksulların, doktorlar, sosyal hizmetleri görenler, kamu i§çileri
ve din görevlilerinin istihdamına katkılarından ötürü de i§levsel bir önem
ta§ıdıklarını öne süren birtakım kinik savlar vardır. Yoksullar bu grupların
ba§lıca mü§ terileri olduğundan, bu meslek gruplarına -bu arada rehinci
lere ve genelevlere de- i§ sağlamak gibi bir i§lev ta§ırlar. Bunun yanında,
yoksulların bayat yiyecekleri, kullanılmı§ giysiler ile kötü kalite araba ve
konutları kullanarak bunların ömürlerini uzattıklarını söyleyen ekono
mik savlar vardır. Gelir e§itsizliğini ve ekonomik e§itsizliği destekleyen
bu savlara kar§ı H. ]. Gans More Equality'de, yoksulluğun bu i§levlerinin
yerini, ahlaki bakımdan daha kolay kabul edilebilir durum ya da davranı§
ların almasını sağlayabilecek bir dizi alternatif getirir. Örneğin pis i§ler
otomasyon ve bilgisayarla§mı§ hizmetlerin devreye sokulmasıyla yapıla
bilir; Gans, aynı zamanda, ekonomiye ciddi bir zarar verilmeksizin temel
ama pis i§lerin yüksek ücretiere bağlanabileceğini dü§ünür16•
Genelde toplumbilimciler (ister zenginlik, ister güç, ister saygınlık
bakımından olsun) belli ölçüde e§itsizli�in kaçınılmaz olduğunu ileri
sürmü§lerdir. Toplumbilimciler toplumsal e§itsizliği tartı§ır ya da betim
lerken, "istenir olma" kavramını kullanmazlar genelde, ancak toplumsal
sistemlerin sürekliliği ya da korunması açısından e§itsizliğin etki ve so
nuçlarını ele alırken.i§levselciliğin dilinden yararlanmı§lardır. E§itsizliğin
toplumsal sistemlere katkısının ne olduğu konusunda derin bir anla§maz
lık bulunmaktadır ve bu katkının nasıl ölçülebileceğine dair bir görü§
birliği yoktur. E§itsizlik kaçınılmaz olsa bile, asıl sorun son kertede e§itsiz
liğin derece ve ölçüsüyle ilgilidir. Yani e§itsizliğin hiç olmadığı ya da
toplumsal ve ki§isel ili§kilerin her düzeyinde kendini duyurduğu bir top
lumsal sistem tasadamak zordur. Tartı§ma, e§itsizliğin varlığı ya da yoklu
ğundan çok kaynakların bölü§ümü ve yoğunluğu sorunu etrafında
dönmektedir. Tüm toplumsal sistemler çe§itli,toplumsal tabakala§ma ve
e§itsizlik biçimleriyle nitelense de, e§itsizliğin yoğunluk derecesi büyük
deği§kenlik gösterir; bunun sonucu olarak e§itlikle ilgili tartı§malar, top
lumsal sistemlerin bölü§urn süreçlerindeki hakkaniyete ili§kin sorunlara
doğru kayma eğilimindedir 17• E§itsizlik kar§ıtı uslamlama da, güç, ayrıcalık
ve zenginliğin yoğunla§ma alanıyla ilgili bir tartı§ma biçimini almak
durumundadır. Toplumbilim açısından akla uygun olan, bütün e§itsizlik
biçimlerinin tümden ortadan kaldırılmasına ili§kin ütopik sorular ortaya
17) J. H. Turner ve C. Starnes, lnequaliıy, privilege and poverıy in America, Santa Monica,
California, Goodyear, 1 976.
E�iTLiK TiPLERi 45
EŞİTLİK VE ADALET
18) K. V. Friedman, Legiıimaıion of Social Righıs and ılıe Wesıem Welfare Sıaıe, a Weberian
perspecıive, Chapel H ill, Kuzey California Üniversitesi Yayınları, 1 98 1.
yı§ının yerle§mesini sağlayacak bir dizi öneri ortaya koyar. Bu e§itsizlikler,
en fazla yararı en az avantajltiara sağlayacak biçimde düzenlenmelidir;
bir toplumdaki görev ve konumların, fırsat e§itliği ko§ullarına göre, her
kese açık olması gerekir19• Rawls'ın toplumsal adalete ili§kin genel dü§ün
cesi §udur: Bütün temel toplumsal mallar -bunların e§itsiz bölü§ümü
toplumun en az kayırılan üyelerinin yararına olmayacaksa- herkes arasın
da e§it bölü§türülmelidir. İlke §udur: Adalet açısından, gelir ortalamasının
üzerindeki e§itsizlik, ancak gelir ortalamasının altındaki mevcut e§itsiz
liklerin azaltılmasına yardımcı olduğunda toplumsal bakımdan istenir
bir §eydir.
Rawls'un adalet kuramı, toplumsal e§itsizlikle ilgili gerek siyasal gerek
ekonomik dü§üncenin geli§mesi açısından etkili ve önemli olmu§tur.
Kuramın ilginçliği, kısmen, faydacı ussalcılığı -bir toplumsal yeniden
bölü§üm ilkesiyle birlikte- azami ki§isel özgürlük düzeyiyle uzla§tırmaya
çalı§masından kaynaklanır. Bu çerçevede e§itlik, hak gözetmeyi destek
leyen ahlaki savlar var olduğu için ve bu özgül adalet ilkesi, toplumun
bütün üyelerinin -ama özellikle en az kayırılmı§ olanların- yararını artır
dığı için, istenir bir §eydir. Rawls'un gözetme ilkesinden yararlanarak §U
ek savı ileri sürebiliriz: Bir siyasal demokraside e§itlik, kamu politikaları
nın üretimine -bu süreçleri açıklanabilir, etkin ve etkili kılmak üzere
katılma ve bu üretimi tartı§ma fırsat ve yetisine sahip, eğitimli ve ussal
bir seçmen kitlesinin ortaya çıkmasının temelidir. Siyasal katılım siyasal
bilincin ve güvenin geli§mesine katkıda bulunduğuna göre, bu anlamda
yurtta§lıkta e§itlenme ki§inin kendini gerçekle§tirmesini sağlar. Daha
önemlisi, toplumsal e§itliğin, siyasal ve toplumsal istikrar için temel bir
ko§ul olduğu ileri sürülmü§tür. Bu bakımdan, toplumsal ve ekonomik
e§itlik, yurtta§lar arasındaki siyasal e§itlikten muhtemelen daha önem
lidir. E§itsizliklerin azaltılması, toplumsal çatı§ma ve gerilim düzeyini
dü§ürür, toplumsal gruplar arasındaki i§birliğini te§vik eder, toplumda
yaygın bir me§ruiyet duygusunun geli§mesini sağlar. Yurtta§lık, toplumsal
sistemde siyasal gerilim ve §iddet düzeyini dü§ürmc i§levi görür20• T. H
Marshall'ın yurtta§lık anlayı§ına göre, sendikalara ve siyasal etkinliğe
yanıt olarak devletin yaptığı müdahaleler aracılığıyla toplumsal refahın
artması, piyasadaki ödül ve mülk sahipliği e§itsizliğinin yarattığı sınıf
çatı§malarının azalmasını sağlar.
1 9) J. Rawls, A Theoı-y of ]u.s tice, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınlan, 1971, s. 302.
20) D. F. Thompson, The Democratic Citizen, social science ıınd demomıtic ıheory in ıhe
twentieth century, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı 970, s . 1 53- ı 55.
E�iTLiK TiPLERi 4 7
EGİTİMDE EŞİTLİK
28) J. W B. Douglas, The Home and ıhe School, a sıudy of abiliıy and aııainmenı in ıhe
Primary School, Londra, MacGibbon & Kee, 1964.
29) M. Hammersley ve P. Woods (yay. haz.), The Process of Sclıool, a sociological reader,
Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 9 76.
50 E�iTL.iK
çocukları evlerinde, okulda geçerli olan dilsel kalıplarla son derece uyum
lu, özenli bir konu§ma kodu edinirler30• Oysa i§çi sınıfı çocuklarının ko
nu§ma kodu kısıtlıdır; dü§ünsel serbestlik ve genellikle değil yalınlık ve
doğrudanlıkla nitelenen kısıtlı bir konu§ma kodu söz konusudur: Bu kısıt
lı kod, okul çevresinde belirgin bir dezavantajdır.
Kültürel yoksunluk kuramı, eğitimde yeteneğin aynı kaldığı durumlar
daki ba§arı farklılıklarının açıklanmasında önemlidir, fakat (en azından
sonuçlar düzeyinde) tüm kabahati çocuk ve aileye yüklemesinden ötürü
ele§tirilmi§tir. Toplumsal seçkinler ve onlara hizmet eden eğitim sistemi
bu kurarndaki ele§tirinin dı§ında kalır3ı. R. Boudon, kültürel yoksunluk ve
sınıfiçi etkile§im kuramiarına yanıt olarak §Unu söyler: Çocuklar okuldaki
altkültürlere maruz kalmasalardı da, genel tabakala§ma sistemindeki yerle
rinin bir sonucu olarak gene dezavantajlı olurlardı32• Boudon'un vardığı
sonuç da §Udur: Eğitimdeki fırsat e§itsizliği, ancak toplum tabakalı yapısın
dan ya da okul sistemi aynmcılıktan tümüyle kurtulursa yok edilebilir.
Batılı toplumlar için bunların ikisi de pek olası görünmediğine göre, eği
timdeki ve mesleki hareketlilikteki mevcut e§itsizlikler sürecektir. Toplum
sal e§itsizlik, sınıf farklılıklarını okul sistemine, sınıftaki altkültürlerin
kalıcılığına ve evde ortaya çıkan kültürel beklentilere bağlayan i§!evsel bir
döngü tarafından korunup sürdürülmektedir33•
İngiliz toplumundaki yeni akımları değerlendiren A. H. Halsey, fırsat
e§itliğinin sava§ sonrası dönemdeki durumu hakkında benzer, kötümser
bir görü§e varmı§tır. Eğitim hizmetlerinin yaygınla§tırılmasına ve stan
dartların iyile§tirilmesine rağmen,
30) B. B. Bernstein, Class, codes and Conırol. Londra, Routledge & Kegan Paul, 3 cilt,
1 9 7 1 , 1 973 ve 1975.
31) R. W Connell, D. J. Ashenden, S. Kessler ve G. W Dowsett, Making ıhe Difference,
schools, families and social division, Sydney, Alien & Unwin, 1982; W. Labov, "The logic of
non-standard English", P. P. Giglioli (yay. haz.), Language and Social Conıexı, Harmondsworth,
Penguin Books, 1972, s. 1 79-2 1 5.
32) R. Boudon, . Educaıion, Opporıuniıy and Social lnequaliıy, New York, John Wiley, 1974.
33) M. E D. Young (yay. haz.) . Knoı.vledge and Conınıl, Londra, Collier-Macmillan, 1971.
34) A . H Halsey, Change i n Briıislı Socieıy, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, 1978,
s.l30.
E�ITLIK TIPLERI !l l
SİYASALRADiKALLİK VE EŞİTLİK
38) A. Shostak, J. van Til ve S. van Til, Privilege in America: an end w inequaliıy ?,
Englewood Cliffs, N. J., Prentice-Hall, 1 973.
39) J. R. Kluegel ve E. R. Smith, "Beliefs about stratification", Annual rel'icw of Sociology,
7, 1 98 1 , s. 29-56.
40) A. J. Gurevich, Caıegories of Medieval Culıure, Londra, Routl�dgc & Kcgan Paul,
ı ?84, s. 2 7 1 .
E�iTLiK TiPLERi 5 3
ölçüde artmasına yol açtı. İkinci olarak, sava§tan kaynaklanan geni§ ölçek
li hareketlilik, geleneksel örgütlenme ve davranı§ biçimleri kar§ısındaki
toplumsal tutumlarda bir dönü§üm yarattı. Üçüncü olarak, bütüncül sa
Va§, büyük ölçekli kollektif i§birliği ve katılımın sava§ durumundaki öne
mini ve rolünü ortaya koydu. Son olarak da, asker alımı, halk arasında
sağlık bakımından büyük e§itsizlikler olduğunu gösterdi; erkek i§çi sınıfı
nüfusunun etkin ve sağlıklı bir sava§ gücü sağlayamayacak ölçüde hastalık
lı olduğu fikrini peki§tirdi48•
Birinci Dünya Sava§ı'nda Fransa'nın uğradığı yıkım, İngiltere'dekinden
çok daha büyük bir yıkımdı; i§çi sınıfı erkeklerinin uğradığı kayıp diğer
Avrupa toplumlarında ya§anmayan bir hınç birikimi yarattı. Öte yandan
Fransız yetkililerin beceriksizliği yalnız sava§ sırasında değil -daha önem
lisi- sava§ sonrası dönemde de tescillendi; çünkü Fransız i§çi sınıfına
damgasını vuran hınç duygusunu giderecek ya da dönü§türecek önemli
h�rhangi bir toplumsal reform gerçekle§tirmeyi ba§aramadılar. Fransa'da
ki kapitalist sınıfın ve yönetimin uzla§maz tavrının bir sonucu olarak,
sava§ sonrasında sınıfsal dü§manlıklar yoğunla§tı. Dolayısıyla, İngiliz ve
Fransız radikalliği arasındaki farklılık, sanayile§me ve kitlesel sava§ hali
ko§ullarında ya§anan uzun vadeli toplumsal ve siyasal deneyimlerdeki
farklılıkların sonucu olarak görülebilir.
ÖZET
48) B.S. Turner, "The government of rhe body: medical regimcns and rhe rarionalisation
of dier", British Journal of Sociology, 3 3 (2), 1 982, s. 254-269.
Modern demokrasiler, modern yurtta§lığın yarattığı, siyasal e§itlik ile
ekonomik e§itsizlik arasındaki bu çatı§madan ötürü göreli bir tutarsızlık
eğilimi gösterirler. İnsanlar, demokrasilerin -hele ki fırsatlar bakımından
aslında açık, özgür ve e§it olduğunu söyleyen siyasal sloganların bombardı
manına tutulmalarına kar§ın, bireysel düzlemde ekonomik bakımdan
e§itliğin olmadığı bir toplumda ya§arlar. Hükümetler, seçmenierin deste
ğine muhtaç oldukları için, refah ve yeniden bölü§üm taleplerini göz
ardı edemezler; ama serbest kapitalist ekonominin gereklerini de dikkate
almak zorundadırlar. Kapitalist demokrasiler için sorun, rekabetle refahın
nasıl bir araya getirileceğidir49• Bölü§türücü adalet denen §eye ili§kin
güçlük §udur: Halkın çoğunluğunun ya§am standartında iyile§tinne yarat
mak için, bölü§türülecek bir ekonomik artığın var olması gerekir. Ekono
mik yeniden bölü§ümden yana savların çoğu, ne yazık ki, yüksek ekono
mik büyüme düzeyininnasıl sürdürüleceği konusunda bir açıklama geti
remez.
Kapitalist toplumsal geli§menin ko§ulları, yasal-siyasal bile§en ile
tüketim-refah bile§eni arasındaki çeli§kiler çerçevesinde kırılmaya uğrar.
Halkın temel e§itsizliğe dayanan bir toplumsal sisteme göstereceği ho§gö
rünün derecesi, bu iki ayrı boyutun, yani siyasal özerklik - ekonomik
refah bile§iminin bir i§levi olacaktır. Bu bölümde, bireylerin bu bile§enler
den birini diğer bile§enle takas etmeye hazır olabileceklerini öne s ür düm.
Bireyler, tüketimin görece yüksek bir düzeyde olması ve herkesin saygınlığı
yüksek mevkilere gelebilmesi halinde toplumsal e§itsizlikleri kabule hazır
olabilirler. Dahası, siyasal sistemin görece açık, hakkaniyetli ve yansız
kalması durumunda, kötü ekonomik ko§ulları kabul etmeye de hazır olabi
lirler. Ekonomik ili§kilerin uluslararasıla§tığı göz önüne alınırsa, modern
ulusal yönetimler için sorun, yurtta§lığın siyasal ve ekonomik bile§enleri
nin aynı anda korunup sürdürülebileceği bir modem demokraside siyasal
programlar geli§tinnenin güç olmasından kaynaklanır. Kapitalist toplum
lar, siyasal ve ekonomik süreçler arasında büyük ayrılıklar olmasından
ötürü tutarsızdırlar; ancak halk kitlesi için yeterince sosyo-ekonomik
ödüllendirmenin var olduğu siyasal bütünlüğün orta noktasında bir uyla
§ım yaratabilmi§ olmalarından ötürü varlıklarını sürdünnektedirler. Güç
lü sanayi toplumlarının 1980'lerin ba§ında geçirdiği sarsıcı ekonomik
gerilemenin böylesine büyü.k bir siyasal sorun ortaya çıkarını§ olmasının
49) T. Scirovsky, IX'elfare and Conıpeıiıion, Homewood, Illinois, Richard D. lrwin Ine.,
197 1 ; T. Scirovsky, Papers on Welfare and Growıh, Sranford, California, Sranford Üniversitesi
Yayınları, 1 964.
EŞITliK TIPLERI � 1
1) A. Corrrell, Social Cimses in Marxisı Tlıeory, Londra, Roudedge & Kegan Paul, 1984.
60 E�iTLiK
WEBER, GÜ Ç VE EŞİTSiZLİK
4) A Heller, The Tlıeory of Need in Marx, Londra, AHison & Busby, 1974.
Weber, iki sınıf tipi ayırt etmi§ti: Mülk sahibi sınıf ve edinirnci sınıf.
Mülk sahibi sınıf, mülk sahipliğinin getirdiği ekonomik farklıla§mayla
belirlenirken, edinirnci sınıf piyasadaki hizmet sunma fırsatlarından
yararlanmaya göre belirlenir temelde5• Özet olarak Weber, sınıfları, piyasa
açısından son derece benzer fırsatiara ve ya§am §anslarına sahip karma§ık
gruplar olarak ele almı§tır.
Toplumsal sınıf çözümlemesi bakımından Marx ile Weber arasında bir
çok önemli fark vardır. Weber'in tabakala§ma toplumbilimi, bölü§üm, tüke
tim ve piyasa olgularını öne çıkartırken, Marksist kurarnlar daha çok üretime
ve üretim ili§kilerine önem verirler. Bunun sonuçlarından biri de, Weber'in
modelinde, iki sınıfa bölünmü§ bir tabakala§ma sisteminin değil bir sınıflar
çoğulluğunun saptanmasıdır. Weber'in piyasayla bağıntılı ya§am §ansını
ön plana aldığı dü§ünülürse, bir sınıfı diğerinden ayırt etmenin açık bir
yolunu bulmak olanaksızdır. Dahası, ya§am §anslarının dağılımı belirgin
kopmaların olmadığı bir süreklilik olu§turur6• Weber'in tabakala§mayı ele
alı§ı, güç ve saygınlık farklılıklarının, mülkiyet ve ekonomik zenginlik
farklılıkianna indirgenemeyeceğini de dü§ündürmektedir. Buradan §U so
nuç çıkar: Weber için toplumsal çatı§ma, hiçbir zaman yalın bir sınıf çatı§
ması değildir; sınıflar, statü gruplan ve partiler arasında, hem piyasa hem
de üretim sistemi açısından kaynak ve ayrıcalıkların tekelle§tirilmesine
yönelik yoğun bir mücadele demektir. Weber'e göre toplumsal e§itsizlik ile
toplumsal çatı§ma, belirli bir üretim tarzından doğan basit ekonomik görün
güler değildi. Sınıflar ve statü grupları arasındaki toplumsal e§itsizlik, top
lum denen §ey için genel geçer bir olguydu; bu nedenle Webeı; sosyalizm
ile kapitalizm arasındaki ayrımı toplumbilim açısından anlamlı saymamı§tı.
Hatta bu toplum tipleri arasında bürokrasinin sürekliliğine ko§ut bir sürek
lilik olduğunu vurgulamı§tı. Weber'in modem topluma ili§kin toplumbilim
görü§üne göre ussalla§tirma süreci, bürokrasinin birey üzerinde giderek
artan bir egemenlik kurmasına yol açmı§tır; sosyalizm de planlı bir toplum
olacağı için, söz konusu egemenlik, bürokrasi seçkinlerinin toplum üzerinde
giderek artan bir egemenlik kurmasına neden olacaktır.
Weber'in toplumsal tabakala§ma çözümlemesi, toplumsal sınıfların
sınırlarını açıkça belirleyemediği için ve e§itsizlik ili§kileriyle ilgili çözüm
leyici bir kurarn olmaktan çok toplumsal bölünmeye dair betimleyici bir
açıklama olduğu için, Marksist bakı§ açılarından sık sık ele§tirildi. Mark
sist bakı§ açısına göre Weber'in kuramı, temeldeki nedenlerden çok yüzey-
5) M. Weber, Economy and Socieıy, 3 cilt, N ew York, Bedrninster Press, 1 968.
6) N. Abercroınbie ve j. Urry, Capiıal, Labour and ılıe Middle Classes, Londra, Alien &
Unwin, 1 983.
deki görüngüleri ele alır. Ne ki, yakın dönem toplumbiliminde Marx ile
Weber arasındaki farkiara daha az değinilmekte, yakınsamalanna daha
fazla yer verilmektedir7• Modern Weber yorumunun bir ba§ka özelliği de,
Alman fllozofF. Nietzsche'nin Weber üzerindeki etkisinin vurgulanması
dır; çünkü her iki yazar da insan ili§kilerinde hınç izleğine ve grup içi
çatı§maların tarihsel önemirie büyük yer vermi§lerdir8• Nietzsche gibi
Weber de insanın tarihini, insanın yapıp ettiklerinde §iddet ile hıncın
gerçek rolünü maskelemi§ me§rula§tırıcı ideolojilere neden olan, bitmez
tükenmez grup içi-grup dı§ı çatı§ masının kesintisiz gelgiti olarak görmü§
tür. pin toplumbiliminde Weber dinsel görü§leri, topluluktah ayrıcalıklı
ve ayrıcalıksız toplumsal tabakaların ifadesi olarak değerlendirmi§tir. Ay
rıcalıklı sınıflar bir kurtulu§ öğretisine nadiren gereksinme duyarken,
ayrıcalıksız gruplar için din, hem yoksunluklarını telafi ediyordu hem de
hınçlarına yüceitici bir ton katıyordu9• Weber, Yahudilik ile daha kalabalık
putperest topluluklar arasındaki çatı§mayı, asalak bir halk ile yurdun
sahibi olan topluluk arasındaki bir çatı§ma olarak -dinsel bakımdan,
temizlik ile murdarlık arasındaki bölünmeye göre tanımlanmı§ bir çatı§ma
olarak- görmü§tÜ. Weber'in siyaset toplumbiliminde toplumsal ya§am,
bölü§üm üzerindeki tekelci denetimi korumak ya da bu denetimi ele
geçirmek üzere örgütlenmi§ toplumsal gruplar arasındaki -kıt kaynakları
elde etmeye yönelik-bitmeyen bir mücadele olarak görülmü§tür. Toplum
sal sınıflar bölünerek çoğalan, karma varlıklarken, toplumsal statü grupla
rı, piyasada ve kültürel kaynaklar alanında denetim ve çatı§ma yaratmak
üzere örgüdenmi§ tutarlı ortakla§malardır. Statü gruplarının güçlü kültü
rel kimlik duyguları vardır ve özel hedeflerine ula§mak için seferber olma
ya toplumsal sınıflardan daha yatkındırlar.
Weber, statü grupları arasındaki çatı§mayı, tüketim mallarının üretim
ve bölü§ümünün görece istikrarlı olduğu toplumların tipik özelliği olarak
görmü§tür; oysa ekonomik sınıf çatı§ması, hızlı ve §iddetli teknolojik,
ekonomik dönü§ümlerden geçen toplumlarda görülür daha çok. Ekono
mik tabakala§manın gerilediği yerlerde statü çatı§ması ve statü tabaka
la§ması büyür, güçlenir. Bunun yanında Weber'in topumbiliminden çıkan
bir sonuç da §udur: Statü grupları, toplumsal sınıflardan da toplumsal
sınıflar olmadan da ortaya çıkabildikleri için, statü grubu kimliği sınıf
üyeliği duygusunu ve sınıf bilincini zayıflatır. Dolayısıyla, bir komünist
YOKSULLUK
13) F. Engels, Tlıe Condir:ion of ılıe Enıı/is/ı WoTI<ing Class in 1844, Londra, Alien & Unwin, 1920.
14) A Giddens, Poliıics arııl Socidogy in ılıe Tlıouglu ofMax Weber, Londra, Macmillan, 1972.
yapısal özellikleri (ini§ çıkı§lar) neden olmaktaydı. Yirminci yüzyılda i§Çi
ile i§veren arasındaki ili§ki, belirgin bir §ekilde devletin piyasaya getirdiği
düzenlernelerin etkisi altına girdi. Bu geli§me, en azından kısmen, i§Çi
sınıfının sendikal hareket aracılığıyla verdiği siyasal mücadelenin bir
sonucu olarak gerçekle§IDi§ti. Yurtta§lık haklarının yayılmasıyla i§Çi de
artık tümüyle ekonomik ili§kilerin denetiminde olmaktan çıktı. Bunun
sonucunda e§itsizlik ve yoksulluk, bu yapısal deği§ikliklere ko§Ut, önemli
bir deği§ikliğe uğradı.
Artık i§çi çalı§mak ile aç kalmak arasında bir seçim yapmakzorunda
değildir. Devletin piyasaya müdahalesinin pek çok biçimi vardır, ama
bunların h�psinde a§ağıdaki önemli öğeleri bulmak mümkündür: 1965
ile 197 1 arasında İngiltere' de, hükümete sendikaların ücret taleplerini
ve malların fiyatlarını düzenlemenin yolunu açan fiyat ve gelir politikası
ortaya atıldı. Elbette ücret politikası, muhafazakar Margaret Thatcher
hükümeti dönemindeki sendikal hareketin siyasal eylemlerinin bir sonu
cu olarak, i§gücü çerçevesindeki önemli farklıla§maları koruyordu; ayrıca
monetai:ist bir fiyat-ücret yakla§ımına kayılıyordu. Ama serbest piyasa
ko§ulları denen ko§ullarda bile ücretler, nadiren sırfekonomik süreçlerce
belirlenmekteydP;. Üstelik İngiltere'de, refah devletinin ortaya çıkma
sıyla birlikte i§sizlere, yoksullara ve hastalara çok çe§itli hizmetler sunul
maya ba§lanmı§tı. Sava§ sonrasında, piyasa etkisi kar§ısında kurumsal bir
tampon olu§turan Aile Yardımı Yasası (1945) ile Çocuk Yasası ve Ulusal
Yardım Yasası'nın ( 1 948), yoksulların ve i§sizlerin durumlarının iyile§tiril
mesine büyük katkısı oldu. Ku§kusuz bu sosyal yardımlaryoksulluğun orta
dan kaldırılması anlamınagelmiyordu; yoksulluğun boyutları, toplumbilim
ara§tırmalan tarafından dönem dönem yeniden ke§fedilmi§tir16•
S. Rowntree'nin ilk çalı§malarında yoksulluk, temel gereksinimierin
kar§ılanması gibi sabit bir temele dayanılarak hesaplanmı§tır17• Rowntree,
beslenme, giyim, sağlık ve barınma tablolanndan yararlanarak ya§amın
sürdürülmesini sağlayacak asgari ihtiyaçların nesnel ölçüsünü bulmaya
18) P. Townsend, Poverty in rlıe United Kingdom, Londra, Alien Lane, 1979.
70 E�iTliK
ı9) A. B. Atkinson, The Economics oflnequaliıy, Oxford, Ciarendon Press, ı975, Onuncu
bölüm.
20) A. Bums, G. Bottomley ve P. Jools (yay. haz.) . The Family in ıhe Modem World,
Sydney, Alien & Unwin, ı 983, s. 202.
2ı) J. S. Westem, Social lnequaliıy in Ausıralian Socieıy, Melbourne, Macmillan, ı 983; R.
A. Wild, Social Sıraıificaıion in Ausıralia, Sydney, Alien & Unwin, ı 978.
TOPLUMSAL TABAKA�MA 7 1
yüzde doksan biri kadındı, ama uzman hekimler arasındaki oranlan sadece
yüzde dokuzdu22•
SOSYAL DEMOKRASi
26) R. E Tomasson, Sweden, proımype of modem socieıy, New York, Randam House, 1970.
27) R. Scase (yay. haz.), Readings in ılıe Swedislı Clıı.ıs Sırucıure, Londra, Pergamon Press, 1976.
28) J. Scorr, Corpomıions, Classes· and Capiıalisın, Londra, Hurchinson, 1 979.
29) J. M. Mariivall, "The limirs of reformism: parliamenrary socialism, and rhe Marıdsr
rheory of rhe srare", The Briıish ]ou.mal of Sociology, 30(3), 1 979, s. 267-290.
30) R. Vernon, Sooereignıy aı Bay, New York, Basic Books, 1971.
Büyük Kriz, bir "düşük tüketim krizi" olarak betimlenebilir \'e bu haliyle,
yaygıntüketimi teşvik etmeye dayanan reformist bir siyasal tepki için elverişli
bir örnektir; oysa bugünkü kriz, her şeyden önce, bir aşırı sermaye birikimi
ve yetersiz kar payı krizi gibi görünmektedir31
3 1 ) J. Pontusson, "Behind and beyand social deınocracy in Sweden", New Lefı Review,
sayı 1 43, 1984, s. 93.
TOPLUMSAL TABAKALAŞMA 7 5
EŞİTSiZLİK VE AYRlCALIK
32) E. S. Johnson ve J. B. Williamson, GrO\ving Old, ılıe social problems of aging, New
York, Holt, Rinehart & Winston, ı 980; A. Walker, "Dependency and old age", Social Policy
arul Adıninisıraıion, ı 6(2), ı982, s. ı ı S · l 35; C. Phillipson, Capiıalism and ılıe Cansırucıion of
Old Age, Londra, Macmillan, ı 982.
33) D. Portwood ve A. Fielding, "Privilege and the professional", The Sociological Re11iew,
29(4), ı 98 ı , s. 749-769.
sistematik bilgi bütünleriyle görece zayıfbir ili§kisi olsa da- eğitim imkan
ları ve üye alma yoluyla mesleki ayrıcalıkların idame ettirilmesiyle ve
denetim yoluyla mesleki hakimiyetin, piyasa denetiminin sağlanmasıyla
yakından ili§kisi vardır3�. Çalı§ma alanlarıyla uğra§an toplumbilim ve
meslek toplumbiliminde toplumsal e§itsizliğin açıklanması, büyük ölçüde
Weber'in toplumsal kapalılık çözümlemesine dayalı olmakla birlikte, -
görece uzak bir biçimde olsa da- Marx'ın ekonomik sömürü ve ekonomik
toplumsal sınıflada ilgili görü§üne de bağlıdır.
Modem kapitalist toplumların doğasında, Weber ile Marx'ın yazıların
daki toplumsal e§itsizlikle ilgili ilk görü§lerden pek çoğunu ku§kulu hale
getiren önemli deği§iklikler olmu§tur, ama Weber'in toplumsal kapalılık
kavramı, modern refah kapitalizmindeki e§itsizlik olgusunun anla§ılması
açısından hala değerlidir. Bu toplum tipindeki e§itsizlik, ayrıcalıksızlık
ve yoksulluk, hala önemli ölçüde toplumsal kimliğin atfedilmi§ özellikle
rinin etkisi altındadır. Ne var ki e§it haklara ula§mak, toplumsal gruplann,
toplumdaki statülerine getirilen kısıtlamaları ortadan kaldırmak üzere
harekete geçip ba§arılı olmaları ko§uluna bağlıdır. Statü e§itsizlikleri,
birkaç bakımdan modem kapitalizmin sınıfyapısındaki önemli deği§iklik
lerle yakından ili§kilidir. Birincisi, i§çi sınıfının büyüklüğünde önemli
bir gerileme söz konusudur. 1 9 1 1 ile 1971 arasında İngiltere'de kol i§çileri
sınıfının çalı§an nüfus içindeki oranı, yüzde seksenden yüzde elli sekize
dü§mܧtür. Buna kar§ılık üst meslek sahiplerinde yüzde birden üçe, alt
meslek sahiplerinde de yüzde üçten sekize bir yükselme olmu§tur. Yine
beyaz yakalı din görevlilerinin istihdamında önemli bir artı§ görülmü§,
yirminci yüzyılın ilk yarısında ruhbanın çalı§an nüfus içindeki oranı
yüzde be§ten yüzde on dörde çıkmı§tır. Beyaz yakalıların sendikala§ma
düzeylerinin yükselmesi, sendika üyesi kol i§çilerinin sayısınınsa görece
aynı kalması, sınıf yapısındaki bu deği§ikliklerin yansımasıdırl5• Bu deği
§ikliklerin, geleneksel ağır sanayinin gerilemesi ve bilgisayarla§mı§ üreti
min geli§mesiyle yakından ili§kisi vardır.
Nüfus hatırı sayılır ölçülerde vasıfsızla§mı§, i§lerin teknik doğasında
meydana gelen deği§iklikler hem kol i§çilerinin sayısının azalmasına yol
açmı§ hem de beyaz yakalıların istihdamını artırmı§tır. Her ne kadar D.
Beli gibi toplumbilimciler, sınıf yapısındaki bu deği§iklikleri endüstriyel
üretkenlikte ortaya çıkan geli§menin bir sonucu olarak görmü§lerse de,
34) T. J. Johnson, Professions and Power, Londra, Macmillan, 1972; B. S. Tumer, "Knowledge,
skill and occupational strategy", Communiıy Healı/ı Sı udies , 9 ( 1 ) , 1 985, s. 38-47.
35) R. Price ve G. S. Bain, "Union growth revisited", Briıis/ı Journal of lndusırial Relaıions,
14, 1976, s. 339-355.
TOPLUMSAL TA�MA / /
36) D. Beli, The Coming ofPosı-Indusırial Socieıy, Londra, Heinemann, 1 974; E Blackaby
(yay. haz.). De-indusırialisaıion, Londra, Heinemann, 1979.
37) A. Gorz, FareweU ıo ıhe \tbrking Class: an essay on posı-indusırial Socialism, Londra,
Pluto, 1 982.
38) N. Harrs, Of Blood and Guns, Harmondsworth, Penguin, 1983.
mu§tur. "Grev, böyle durumların mu tat özelliğidir ve dönem dönem emek
ile devlet arasında büyük ve istikrarsızla§tırıcı zıtla§malar biçimini alır"39•
Zenginliğin bölü§ümüne ili§kin bu birbirinden ayrı, yalıtılmı§ çatı§ma
biçimlerinin, daha planlı, köktenci bir siyasal eyleme varıp varmayacağı,
belli ölçüde, e§itsizliğin me§ru görülüp görülmediğine ve e§itlikten uzak
zenginlik bölü§ümünün, gerçekte sınırlı kaynakların adil bir bölü§ümü
olup olmamasına bağlı olacaktır. Uygulanabilir ve istenir bir toplumsal
hedef olarak §ardarda e§itliğe bağlılık, büyük ölçüde, özerk ahlaki birey
ve bireysel sorumluluk kavramının ideolojik etkisine dayanacaktır. Top
lumsal bir ilke olarak e§itlikçiliğin ba§arısızlığı ya da ba§arısı da, -gelecek
teki- siyasal demokrasi ile uluslararası ekonomik piyasa arasındaki belir
siz ili§kiye baglı olacaktır.
DİN VE EŞİTSiZLİK
1) M. Weber, The Religion of lnduı: a sociology of Hinduism and Buddhism, Glencoe Free
Press, 1 958; B. S. Turner, For \X�ber, essays of ıhe sociology of faıe, Bostan, Routledge &
Kegan Paul, 1 98 1 , Dördüncü bölüm.
2) M. Weber, The Sociology of Religion, Londra, Methuen, 1968.
E�ITSIZLJK IDEOLOJILERI B 1
Zengin §atosunda,
Yoksul kulübesinde;
Tanrı koydu onları öyle
Birini üste ötekini alta;
Sıraya uydurdu evlerini de.
7) A. O. Lovejoy, The Greaı Chflin of Being: a sıudy of ıhe hiswry of "" i.lı·ıı. ( :aınl•ı u lı:<".
Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 938.
imparatorluğunun tüm askeri yapısının bir parçası haline gelen toplumsal
kölelik kurumu aracılığıyla geli§mi§ti8•
Gördüğümüz gibi, Weber gibi toplumbilimciler Kalvinciliği, geleneğin,
hiyerar§inin ve hurafenin modernizm tarafından yıkılmasına katkıda
bulunan, toplumsal bakımdan radikal bir öğreti olarak ele almı§lardır;
ancak Weber, Kalvinci dinin kölelik kurumunun me§rula§tırılmasındaki
ya da en azından kabul görmesindeki rolü hakkında bir yorumda bulun
mamı§tır. Weber İslamın köleliği veri olarak kabul ettiğini ileri sürmesine
kar§ın, Batıda köleliğin ya zorunlu bir kötülük ya da (özellikle sömürge
lerde) önemli ekonomik üstünlükler sağlayan, tümüyle temellendirilmi§
ve temellendirilebilir bir toplumsal ili§ki biçimi olarak kabul görmesinde
Kalvinciliğin rolü, ara§tırılması gereken ilgi çekici bir konudur. Örneğin
onyedinci ve onsekizinci yüzyılda Hollanda'nın Doğu Hint Adaları'ndaki
sömürgelerinde, etnik kimliğe göre tabakala§mı§, özel, köleci bir toplum
ortaya çıkmı§tı9• Doğu Hint Adaları'ndaki ırksal sıradüzen Yeni Hollan
da'da [Avustralya] ortaya çıkan sıradüzene ko§uttu; onyedinci yüzyılın
özgür doğmu§ Hallan dalılarını yeni sömürgelere çekmenin olanaksızlığı
nın anla§ılmasından ötürü, Yeni Hollanda'da kölelik ekonominin zorunlu
bir parçası haline gelmi§ti. Birkaç istisnayla, reform görmü§ ruhbanın
büyük çoğunluğu, Hıristiyanlık öğretisi ile kölelik arasında -tanrıbilimsel
ya da ahlaki-herhangi bir uyu§mazlıkolmadığınıdü§ünmü§lerdir. Aslında
Kalvincilik köleyi bir günahkar olarak gördüğünden, köleliğin bu a§ağı
ırk için uygun bir toplumsal durum olduğu dü§ünülmekteydi. Sonuçta
Hallandalı Kalvinci ruhban, köleyi kirli, kara, tembel ve murdar biri
olarak be timler hale geldi. Kölelik, bu doğu§tan günahkarlar için adil bir
cezaydı ve Hollanda sömürgelerinde katı bir etnik yapıya dayalı yoğun
bir e§itsizlik ortaya çıkmı§tı10• Apartheid politikasının dinsel haklılığını
Hollanda Reform Kilisesi'nin öğretilerinden aldığı Güney Afrika'nın bu
günkü bunalımında, bu ideolojilerin mirasını açıkça görmek mümkündür.
Hıristiyanlar, kölelerin ruhlarını kurtarmak gibi bir görevleri oduğunu
dü§ündüler, ama bu durum kölelik kurumunun sorgulanmadan kalmasına
neden oldu. Hıristiyanlıktaki bu geli§meler, toplumlarda tabakala§manın
kaçınılmaz olması gibi daha genel bir sorunun bir örneği olarak görülebilir.
Hıristiyanlık Tanrı kar§ısında bütün insanların e§it olduğunu kabul etmekle
8) D. Pipes, Slave Soldiers and Islam, ılıe genesis of ll miliıary system, New Haven ve Londra,
Yale Ü niversitesi Yayınları, ı 98 ı .
9 ) C. R . Boxer, T/ıe Du.ıclı Seabome Empire, Londra, Hutchinson, ı 965.
ı O) G. L. Smith, Religion andTrade in New Neıherland, Du.ıch origins andAmerican development,
lthai:a ve Londra, Cornell Üniversitesi Yayınları, ı 97 3.
EŞiTSiZLiK iDEOLOJiLERi BS
DoGAL EŞİTSiZLİK
l l ) J. Rex, Race Relaıions in Sociological Theory, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1 970.
·IZ) J. Howard, Darwin, Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, 1 982; J. D. Y. Peel,
Herberi Spencer, ı he emluıion of a sociologisı, Londra, Heinemann, 197 ! .
Darwincilik, ondokuzuncu yüzyıl sanianna doğru özellikle de Amerika'da
popüler hale geldi, emperyalizmin ve ırkçılığın gerekçelendirilmesinde kul
lanıldı. Toplumsal Darwincilere göre, hayvan ve bitki toplulukianna etkiyen
doğa güçleri gibi, insan toplumlarına etkiyen temel ve kar§ı konulamaz
biyolojik güçler vardı. Dolayısıyla toplumsal Darwincilik, bilimsel hakikat
ve mükemmellik ideolojisine bağlı bir toplum için pek çekici bir kurarndı.
Söz konusu toplumsal güçler, bitmeyen çatı§malar, uyarianmalar ve hayatta
kalma süreçleriyle, en nitelikli ve en zeki ya§am biçimlerinin evrim sürecin
de üstün gelip ortaya çıkmalannı sağlayacak evrimsel bir ilerleme yaratırlar.
En iyi uyum sağlayan toplumsal gruplar, toplumsal gruplar ile çevreleri
arasındaki bu bitmeyen çan§madan sağ çıkmı§ olanlardır; bunun sonucunda
da bir bütün olarak toplumun evrilme kapasitesi, bir farklıla§ma ve bütün
le§me süreciyle artmı§ olur.
Toplumsal Darwinciliğin gruplar arasındaki çatı§maya yaptığı vurgu
ile -i§çi ve i§veren arasındaki çatı§maya dayanan bir toplum olarak
erken dönem rekabetçi kapitalizmin özellikleri arasında doğal bir ili§ki
vardı. Kuzey Amerika'da toplumsal Darwinciliğin ayrı bir cazibesi oldu;
toplumsal ili§kilerin geli§ip evrilmesinin en iyi yolunun denetimsiz çatı§
malar olacağı gerekçesiyle devletin toplumsal ili§kilere karı§maması ge
rektiğini ileri süren laissez-faire' ci toplumsal politikaları aklamakta kulla
nıldı. Toplumsal Darwinciler için, beyaz ırkın öteki ırk grupları kar§ısın
daki doğal üstünlüğü, Darwin'in "en uygun olanın hayatta kalması" görü
§Ünün geçerliliğinin kanıtıydı; bu evrim mantığını etkilerneye ve denetim
altına almaya yönelik herhangi bir giri§im, mutlaka biyolojik bir kazaya
yol açardı. Siyah ır klar, doğanın mantığının bir sonucu olarak toplumsal
bakımdan a§ağıydeve bu ırklada karı§mak, beyaz ırkın doğal üstünlüğünün
temellerini a§ındırırdı 1 3 •
Toplumsal Darwincilikte, eugenics'te ve biyolojizmde, ırk ili§kilerini
ve genelde toplumsal e§itsizliği, doğal geli§me ile seçilimin deği§meyen
yasalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak açıklayan ve me§rula§tıran bir
toplumsal ideoloji buluruz; dahası, geli§menin bu sözde-doğal yasalarının,
insan türünü korumak ve en becerikli, en uygun ve en zeki olanların
evrimden ba§arıyla geçmesini kolayla§tırmak gibi yararlı bir sonucu var
dır. Bu ko§ulları deği§tirmek ya da düzeltmek üzere tasarlanmı§ bütün
politikalar, en güçlü, en uygun ve en zeki toplumsal grupların nesiinin
gerilemesine neden olacağı için, yanıltıcı görülmü§lerdir.
1 3 ) J. W Burrow, Evoluıion and Socieıy, a sıudy in Vıcıorian social ılıeory, Cambridge,
Cambridge Ü niversitesi Yayınlan, 1 966; R. Bierstedt, Power and Progrcss, essays on sociological
ıheory, New York, McGraw-Hill, 1 974, Altıncı bölüm.
EŞiTSiZLiK iDEOLOJiLERI 8 7
EKONOMİ POLİTİK
BiREYCiLİK
24) R. Dahrendorf, " Libeny and equality", Essays in the Theory of Societ)', Londra,
Routledge & Kegan Paul, 1968, s. 197.
25) F. Tönnies, Communit)' and Association, Michigan, Michigan Devlet Üniversitesi
Yayınları, 1 957.
sonucu da, modern sanayi toplumunun niceliksel yığını içinde bireyin
ortadan kalkması olmu§tu. Bir para ekonomisinin geli§mesi, düzenlenmi§
bir ekonomik yapıda bireyin yok olmasına neden oldu26• Ama para eko
nomisinin geli§mesi, özellikle hakkaniyet ve yansızlık bakımından e§it
liğin geli§mesini olanaklı kılar; çünkü insanın davranı§lan ile yapımılan
tam ve yansız bir kesinlikle ölçülebilir. Sezgi ile anlık yargıların rolü önem
sizle§ir.
Romantik para ve Gesellscluıft ele§tirisi, güçlü bir bürokrasi ve standart
la§ma yadsıması getirir. Ekonomik ya§amdaki tekbiçimiilik bir yabancı
la§ma biçimi olarak görülebilir, ama bu ele§tiri yine de nostaljik ve roman
tiktir; çünkü, daha yansız, daha hakkaniyetli olmayı olanaklı kılan stan
dartla§mayı destekleyecek pozitif ahlaki savlar da vardır. Monetarist he
saplara dayanan bir para ekonomisi ile bürokrasi olmadan, ek tazminatlar
ya da sosyal yardımlar olanaksız olurdu. Weber'in bürohasiye bakı§ı, bi
reyselliğe duyduğu antipati yüzünden olumsuzdur genelde; ama bürokra
si, e§it yurtta§lığın geli§mesi ve sosyal yardım yasalarının sağladığı tazmi
natlardan yararlanılması için fiilen zorunludur. Bürokrasinin alternatifi,
ya sırf ad hac kararlara dayanan, büyükölçüde keyfi bir bölü§üm sistemidir
ya da cemaate -Gemeinschaft'a- geri dönü§tür; ama modern toplumun
ekonomik, siyasal ve demografik yapısı dü§ünülürse, böyle bir geri dönü§
olanaksız ya da ütopik görünecektir. Köy, yerel yönetim, kilise ve aile gibi
cemaat özelliği ta§ıyan kurumlar, modern sanayi kapitalizminin geli§me
siyle zayıfladı; gemeinclıaft'a geridönme dü§üncesi de tümden ütopik oldu.
Ne olursa olsun, yurtta§lığın tam anlamıyla geli§mesi için gereken ku
rumlara, modern yönetim sistemlerine ve monetarist hesapların faziletle
rine ili§kin daha olumlu bir değerlendirme lehine, Weberci toplumbilimin
nostaljik öğelerinden vazgeçilebilir.
İDEOLOJİ
ADALETSiZLİK DUYGUSU
ahlaki ilkelerini çiğneyenlere karşı bir tür infial duygusuyla tepki gösterme
yetisine sahiptirler. Çoğu zaman okuma yazma bilmezlerden daha barbar
olan uygarlarsa, bu tepkiyi nitelikçe farklılaştığı bir düzeye aktarabilirler.
Öte yandan bu ikincilerin düpedüz benzer tepkileri de vardır. Sıradan komü
nist de sıradan Batılı da, polis şiddetinin kurbanı olmak ya da gece vakti
merdivenlerde -hapishane veya toplama kampı anlamına gelen- posta!
sesini işitmek istemez30•
JO) Barrington Moore, Jr., Reflecıions on ılıe Cııuses of Hu�an Misery and upon Cerıain
Proposals w Eliminale Thenı, Londra, Alien Lane, 1970, s. 52.
J 1) P. L. Berger, A Rumor of Angels, New York, Doubleday, 1 969.
3 2) A. Heller, Everyday üfe, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1 984, s, 85.
5
Eşitlik Deneyimleri
Toplumlar herzaman e§itlikten uzak olsalar da, insanlık tarihi boyunca bina
ku-n e§itlik deneyimleri aracılığıyla e§itsizliği azaltmaya ya da ortadan kaldır
maya yönelik sayısız giri§imde bulunulmu§tur. Toplumsal hareketler ve gruplar,
geleneksel topluma özgü güç, zenginlik ve saygınlık e§itsizliklerini azaltınanın
ya da yok etmenin radikal yollannı arayan alternatif sistemler biçiminde
örgütlenmi§lerdir. Modemite öncesinde millenarist hareketler, mevcut e§it
sizlik biçimlerinin yerini alabilecek ütopik bir sistem adına mevcut toplumsal
yapıya meydan okumu§lardı. Ortaçağ'da bu millenarist gruplardan pek çoğu
esinlerini, Hıristiyanlıktaki -inananlar arasında temel bir e§itlik olduğu
farzedilen- "ük kilise" anlayı§ından almı§lardı. Reformdan once millenarist
Hıristiyan öğreti, alt toplumsal tabakalar için, özellikle de kent toplumuna
sürüklenmi§, dilencilik yapan, köklerinden kopmu§, mülksüz köylüler için
çok çekiciydi1• Gelecekteki "e§itliğin sağlandığı diyar" fantezileri, bu gruplan
toplumsal ko§ullannı deği§tirmek üzere harekete geçiren bir ideoloji sağlı
yordu.
1) N. Cohn, The Pursuiı of ılıe Millenium, Londra, Secker & Warburg, 1957.
EŞiTLiK DENEYiMLERi 1 03
2) K. Mannheim, Ideology �nd Uıopia, Londra, Ro urledge & Kegan Paul, 1936.
3) E. J. Hobsbawm, Primiıive Rebels, sıudies in arduıic forrru of social m011emenıs in ılıe 1 9ıh
and 20ıh cenıuries, Manchester, Manchester Ü niversitesi Yayınları, 1959.
4) P. Worsley, The Trumpeı slıall Sound, Londra, MacGibbon & Kee, 1957.
5) E. Troeltsch, The Social 1caclıing of the Christian Churdıes,'New York, Macmillan, 193 1 .
daki mevcut zenginlik bölü§ümüne kar§ı yükselen protestodan, (Levellers
ve Fifth Monarclıy Men gibi) birtakım radikal dinsel mezhepler doğdu.
Daha yakın bir tarihte, ondokuzuncu yüzyıl Amerikası'nda, alt tabaka
Avrupalı göçmenlerin arasında çe§it çe§it ütopyacı mezhep ve alternatif
komün çıktı ortaya. Bu ütopyacı cemaatler, küçük ölçekli alternatif
toplulukların geli§mesine fırsat ve yer sağlayan "yeni dünya" Kuzey
Amerika'da mükemmel bir toplum kurma pe§indeydiler. Rappites ve Ama
na Society, bireylerin kendi kurtulu§larını arayabilecekleri e§itlikçi ve
mezhepçi bir toplum yaratmanın en iyi yolunun bu olduğunu dü§ünerek
ayrı cemaatler kurdular. Hutterians ve Amishgibiba§ka gruplar da, fiziksel
ve toplumsal dı§lama yoluyla geleneksel ya§am tarzını ve görenekieri
korumaya çalı§tılar.
Bu ütopyacı mezheplerin en ilgi çekici ve önemli olanlarından biri,
New York Eyaleti'neyerle§en Oneida Commurıity ofPeıfectionists idi6• Oneida
cemaati, insanların mükemmelliğe, günahtan korunabilecekleri e§itlikçi
bir toplum yaratarak ula§abileceklerini savunan cemaatçi [congregatiorıalist]
bir papazın, John Humphrey Noyes'in önderliğinde ortaya çıkmı§tır. Bu
toplumda kutsal bir varolu§un temeli olarak tam bir komün hayatı geli§tiri
lecekti ve bu koruüncülük sadece mülkiyet bölü§ümünde değÜ aynı zamanda
cinsel ili§kilerde de e§itlikçilik yaratacaktı. Oneida mükemmeliyetçiliği,
özele§tiri ve kar§ılıklı öğüt uygulaması gibi, cemaat içi sapmaları denetleye
cek çe§itli kurumlar olu§turmu§tu. Oneida cemaati, iç gerilimler ve dı§
muhalefet cemaati ba§langıçtaki komüncülükten vazgeçmeye zorlayana
dek, yakla§ık kırk yıl varlığını sürdürdü.
Din toplumbiliminde, toplumsal mezhep gruplarının pek kısa ömürlü
olduğu, çoğunlukla ancak bir ku§ak ya§ayabildikleri belirtilir. Paradoks
§udur: Mezhepler ba§arılı olduklarında, zorunlu olarak hem kalabalıkla§ır
hem yaygınla§ırlar; bu geli§me de otorite, mülkiyet ili§kileri, iç disiplin
ve biçimsel toplumsal kurumlardan olu§ma bir sistemi gerekli kılar. Mez
hep, kendisana yisini, öğretimini, Pazar okulunu ve tarikatiara özgü diğer
yapıları geli§tirerek, bir muhalefet grubundan uyurucu [conformist] bir
tarikata dönü§ür. Bu tarikatla§ma süreci, özellikle toplumu hıristiyanla§
tırmayı amaç edinmi§ "konversiyonist" denen mezhepler arasında yaygın
dır7. Bu dinsel gruplar hakkındaki incelemeler, toplumsal yapıdan yalıtıl
mı§, küçük ölçekli bir kurum içinde e§itsizliğin azaltılmasının ya da tasfi-
KİBBUTZ DENEYİMİ
9) P. Worsley, The Third World, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1 968, s. 268.
10) M. Rodinson, lsrael, a colonial-seııler state?, New York, Monad Press, 1973.
l l ) B. Bettelheim, Children of the Dream, New York, Macmillan, 1969; M. E. Spiro,
Kibbutz, venıure in Uıopia, New York, Shocken, 1963; Y. Talman, Family and Community in the
Kibbutz, Harvard, Harvard Üniversitesi Yayınları, 1 972.
1 2) N. Davis, lsrael: Uıopia lncorporated, Londra, Zed Press, 1 977.
EŞiTLiK DENEYiMLERi 1 07
KÖYLÜ DEVRİMLERİ
13) T. Shanin, The peasantry as a political f.ıcror", The Sociological Ret1iew, 14(1), 1966,
s. 5-27.
14) E. R. Wolf, Soru of ıhe Shaking Earıh, Chicago ve Londra, Chicago Ü niversitesi
Yayınlan, 1959; E. R. Wolf, Peasanı Wars ofıhe Twenıieıh Ceruury, Londra, Faber & Faber, 197 1 .
1 5) J . C. Scott, The Moral Economy of ıhe Peasanı, rebellion and subsisıence in Souıh-eası
Asia, New Haven ve Londra, Yale Üniversitesi Yayınları, 1 976.
Çin'de Mao Çe -Tung önderliğinde komünizmin geli§mesinde en
önemli rolü köylü sınıfının değerleri ve kurumları oynadı. Mao'nun köylü
devrimini, ancak Çin'in 1920'lerdeki halini kavradığımııda anlayabiliriz;
o dönemde ekonomik bakımdan az geli§mi§ bir töplumdu Çin. Dolayısıyla,
Çin'in toplumsal yapısında gerçek anlamda kentli bir proletarya bulun
muyordu; yani Komünist Partisi, devrim öncesinin en büyük toplumsal
sınıfı. olmasından ötürü köylü sınıfına dayanmak zorundaydı. Mao, Çin'in
dönü§ümünde ağırlık merkezinin kırsal alan olduğunu, sosyalist Çin'in
yaratılmasında etkin rolü köylü sınıfının üstleneceğini söylüyordu ısrarla.
Çin'de ondokuzuncu yüzyıl boyunca, köylü sınıfının toplumsal konumu
nunsarsılmasına, köylerin terk edilmesine, sulama sisteminin bozulmasına
yol açan büyük bir ekonomik gerileme ya§andı. Bu dönem, aynı zamanda,
gerek büyük ölçekli köylü ayaklanmaianna gerekse haydutluğa varan ciddi
köylü protestolarının ve §iddetinin ya§andığı bir dönem olmu§tu. Köylüler
giderek borca batıyor, toprak beyleri ile tüccarlann sömürüsü arttıkça artı
yordu. Yirminci yüzyılda Çin Komünist Partisi, bu yerel köylü protestosu
geleneğine yaslanıp onu örgütlemeyi ba§ardı. Çin'de komünizmin geli§imi
nin dönüm noktası, Çin muhalefetinin dayanı§ması ve örgütlenmesi gibi
amaçlanmamı§ bir sonuç yaratanJapon i§gali oldu. Devrimin ba§langıçtaki
amacı, köylüleri ve tanm emekçilerini zengin köylü!ere ve geleneksel toprak
beylerine kar§ı birle§tirmek için toprağı -zenginlerden alıp yoksullara vere
rek- yeniden bölü§türmekti. Ne ki, toprak bireylere e§it hisse temelinde
yeniden bölü§türüldüğünden, Komünist Partisi köydeki aileye dayalı düzeni
bozdu, akrabalık ili§kilerini zayıflatarak yerel yönetim ile ulusal hükümet
arasında dolaysız bir bağlantı kurduı6•
Maoculuğun niteliği konusunda büyük bir anla§ryıazlık bulunmakla
birlikte, birçok yazar Çin komünizminin, gerçek kaynağı Çin'in kırsal
ya§amı olan bir harekete Batılı Marksizmin dilinin dayatıldığı radikal
bir köylü ütopyası sunduğu kanısındadır. Maa'nun dehası, Marksizm/
Leninizmi kırsal devrimle kayna§tırması ve Batının siyaset felsefesini
bir köylü gerilla hareketinin gereksinimlerine uyarlamasıydı. Maa'nun
belirttiği gibi, Çin'de devrimci hareket kentten kıra değil kırdan kente
yönelmi§ti; bunun sonucunda da Mao, hem Marx'a hem Lenin'e kar§ı,
devrimci bir unsur olarak köylü sınıfının önemini vurgulamı§tı17•
16) B. Moore, Social Origins of Dicıaıorship and Democracy, lord and peasanı i n ıhe making
of ıhe modem world, Londra, Alien Lane, 1967; S. R. Schram, The lbliıical Thoughı of Maa
1se-Tung, New York, Paeger, 1 969.
1 7) L. Kolakowski, Main Currenıs of Marxism, The Breakdown, 3 cilr, Oxford, Ciarendon
Press, 1978, s. 494 ve devamı.
E�ITLIK DENEYIMLERI lU'ıl
18) R. lsraeli, Muslims in Chiruı: a sıudy in culıural confromaıion, Londra, Curzon Press, 1980.
19) G. Da1ron, Econonıic Sysıenıs and Socieıy, capiıalisnı, conınıunisnı and ılıe Third \ıbrld,
Harmondsworth, Penguin Books, 1 974.
20) S. Wong, Sociology and Socialisnı in ConıenıJ:!orary Clıina, Londra, Rourledge & Kegan
•
Paul, 1979.
2 1 ) J. L. Watson (yay. haz.) , Class and Social Sıraıificaıion in Posı-rewluıionary Clıina,
Cambridge, Cambridge Ü niversitesi Yayınları, 1984.
22) ]. Peck, "Why China 'Turned Wesr' ", The Socialisı Regisıer, 1972, s. 289-306; R.
Medvede� "The USSR and China: confronrarion or derenre", New Lefı Review, sayı 142,
1 983, s. 5-29.
E�ITLIK DENEYIMLERI ı ı ı
24) M. Marrhews, Privilege in ıhe Soviet Union: a study of elite lifestyles under communism,
Londra, Alien & Unwin, 1978.
25) O. Can)e, Soviet Empire, the Turks of cemral Asia and Sralinism, New York, St. Martin's
Press, 196 7; G. Chaliand (yay. haz.), People IX'ithouı a Coumry, Londra, Zed Press, 1 980.
26) D. Lane, The E nd of lnequaliıy? Stratification under Swte Socialism, Harmondsworth,
Penguin Bokks, 197 1 .
27) J . Gardiner, "Conflict, control and cleavage in the Chinese Peoples' Republic", R . Scase
(yay. haz.), lndustrial Society: class cleavage and comro� Londra, Alien & Unwin, 1977, s. 191-202.
28) J. Kolaja, IX'cırkers' Councils, the Yugoslav experience, Londra, Tavistock, 1965.
Rus toplumunun temel özelliğinin tarihsel sürekliliği olduğu, bugünkü
merkezi Partinin kurduğu siyasal denetimin de kesintisiz bir despotizm tarihi
ni temsüettiğisöylenebilir. Birörnekleaçıklanacak olursa, K. Wıttfogel, "hidro
lik toplumsal sistem" adını verdiği özel bir toplum tipi tanımlamı§tı; bu
toplumda devlet egemen toplumsal kurumdur, çünkü "sulamaya" dayalı
üretim sisteminin düzenlenmesi için devlete gereksinim vardırz9• Devlet,
bürokrasinin ve resmi toplumsal tabakaların devlet iktidarının denetimini
ellerinde tuttukları bir toplumda, mülkün merkezdeki sahibi, me§ruiyet
ve iktidarın bekçisi olarak çıktı ortaya. Böylesi "hidrolik" toplumlarda,
bütün denetim aygıtları devlet elinde toplandığı için, bütüncül iktidara
dayanan bir siyasal sistem geli§mi§tir. Wittfogel'ın "§ark despotizmi" kavra
mı, Marx'ın Asya tipi üretim tarzı kavramının bir yirminci yüzyıl yorumuy
du sadece. Marx ve Engels 1853'te, Çarlık Rusyası'nı "yan Asya tipi toplum"
diye anmı§lardı. Engels 1877'de Anti-Dühring'te, komünlerin Rusya'nın
köylü toplumundan soyutlanmasının, §ark despotizminin kurumsal temeli
olduğunu iddia etmi§ti. Marx ve Engels'ten sonra Rus Marksizminde de,
geleneksel Rus toplumunun niteliği konusunda uzun uzun tartı§ıldı. Köylü
komününü bazı ele§tirmenler Rus mutlakçılığının kökeni olarak görürken,
kimi yazarlar da sosyalist geli§menin dayanağı diye niteledüer. Sorunun
düğüm noktası, Stalinizmin, -devletin baskın olduğu ve sivil toplum kuru
lu§larının geli§mediği- geleneksel Rus despotizminin kömünizmdeki yoru
mu gibi görünmesiydi. Bu bakı§ açısıyla dü§ünüldüğünde, modem Rusya'daki
e§itsizliklerin, siyasal despotizmin özellikleri olduğu görülür; dolayısıyla
devrimin yaptığı i§, geleneksel iktidar kaynaklarını yeniden konumlandır
maktır sadece.
Ayrıca, L. Troçki'yle ( 1879- 1940) ba§layan bir gelenek daha vardır;
devlet sosyalizminde, toplumun asıl sömürücüleri olarak kapitalistlerin
yerini alan sınıfın, yani bürokrasinin toplumdaki baskın rolüyle uğra§ılır
bu gelenekte. Buna göre, ko§ulların bürokratik yönetim, düzenleme ve
denetim tarafından belirlenmesi, sosyalist demokrasiyi temelden sarsmı§
tı. Devlet sosyalizmindeki bu bürokratik sınıf modeline ili§kin en çarpıcı
açıklamalar, R. Bahro, M. Djilas ve M. Schachtman'ın çalı§malarında
ortaya kondu30• Bazı ba§ka kuramcılar, sosyalist toplumlar ile kapitalist
toplumların, belli ba§lı ekonomik kurumların yeni bir sınıfın denetiminde
29) K. Witrfogel, Orienıal Despoıism, a comparaıive sıudy of ıoıal power, New Haven ve
Londra, Yale Üniversitesi Yayınları, ı 957.
30) R . Bahro, The Alıemaıive in Easıem Europe, Londra, NLB, ı978; M. Djilas, The New
Class, an analysis of ıhe communisı sysıem, Londra, Alien & Unwin, ı 966; M. Djilas, The
Unperfecı Socieıy, beyand ıhe new class, Londra, Methuen, ı 969; M. Schachtman, The
Bureaucraıic Revoluıion, Londra, Donald Press, ı 962.
E�iTliK DENEYiMlERi ı ı 5
DEGERLENDİRME
EŞiTLiKÇiLİK
meyecek bir sav olmasa gerek. Ku§kusuz burjuva liberaller, kariyeri yetene
ğe açmanın son derece zor bir i§ olacağı konusunda sürekli uyanlmı§lardı.
Toplumbilimin verileri, uzun vadeli bir hedef olarak sonuçlarda e§itliğin
gerçekle§ tirilmesi konusunda -haklı olarak- kötümser olmamıza yol açı
yor; ancak kötümserlik ile kadercilik arasında önemli bir fark vardır.
EŞİTLİÖİN ÖNKOŞULLARI
1) D. Beli, The End of ldeology, New York, Free Press, 1 960; D. Apter, The Poliıics of
Moderni�aıion, Chicago -.e Londra, Chicago Üniversitesi Yayınları, 1 965; S. M . Lipset,
Poliıical Man, Londra, Mercury Books, 1 963.
2) J. Piaget, The Moral ]udgemenı of ıhe Child, Londra, Routledge & Kegan Paul, 19q8;
K. Menzies, Talcoıı Parsons and ıhe Social Image of Man, Londra, Routledge & Kegan Paul,
1 976, Altıncı bölüm.
3) A. de Tocqueville, Denıocracy in America, Londra, Oxford Üniversitesi Yayınları,
1946; I. Zeitlin, L iberıy, Equaliıy and Revoluıion in Alexis de Tocqueville, Bostan, Little, Brown
& Co., 197 1 .
4 ) K. Polanyi, The Greaı Transfoımaıion, Bostan, Beacon Press, 1957.
açıdan benim yakla§ımım ağırlıklı olarak Weber'e dayanmaktadır. E§itli
ğin tarihsel kökleri, ussal kapitalizmin geli§mesinin önko§ullarıyla -"ba
tılı kent"le, Roma Hukukuyla, monetarist alı§veri§ sistemiyle, devlet
görevlilerinin yönetimiyle ve dünyevi-dini etikle- yakından ili§kilidir.
E§itlik, hizmetlerin hakkaniyetle verilmesini gerektirir; istenen yeterlilik
ve güvenilirlik ölçütlerinin sağlanması da bürokrasinin varlığını §art
ko§ar. Weber'in izinden gidilerek, yurtta§lığın yaygınla§masının, toplum
sal sınıfların haklar için verdikleri mücadeleyle ili§kili olduğu da ileri
sürülmü§tür; bu mücadeleler, dı§ dü§manlarla sava§ılan durumlarda daha
etkili olmu§lardır genelde.
Weber, modern yurtta§lığın ortaya çıkı§ı ile askeri ili§kilerin niteliğin
dekideği§meleri açıkça bir araya getirmi§ti. 'Pleps', 'popolo' ve 'burgerscluıft'
terimleri birbirlerinden çok farklıdır, ama üçü de "kahramanca bir ya§am
aramayan yurtta§lar kitlesini imler"S. Demokratikle§me, yani e§itlikçi
siyasal haklar, silah ta§ıma ayrıcalığı olanlar zümresinin toplumsal olarak
gerilemesini gerektir. Dahası:
EŞİTLİKÇİ İNANÇLAR
8 ) J. Feagin, "Gad helps those who help themselves", Psychololf.t Taday, 6 , 1972, s . 1 0 1 - 1 29.
9) V. Lamenari, The Religiorıs of ıhe Oppressed, a s_ıudy of modem messianic culıs, Londra,
MacGibbon & Kee, 1963.
10) L. 1: Hobhouse, Liberalism, New York, H Ho lt & Co., 191 1 .
l l) E Parkin, Class lnequaliıy and Poliıical Order, Londra, MacGibbon & Kee, 197 1 .
EŞİTLİK AKIMI
12) E. Gellner, "The social roots of egalitarianism", Dialecıics and HuTTlilnism, 4, 1979, s.
27-43.
13) E. Gellner, Tlıouglu and Clıange, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1964; E. Gellner,
Muslim Socieıy, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 98 1 .
14) D. Lerner, Tlıe Passing of Tradiıional Socieıy, modemizing ılı.e Middle Eası, New York,
The Free Press, 1958.
I S) E. Shorter, Tlıe Making of ıhe Modem Family, Londra, Fontana, 1 977.
E�ITLIGE DOGRU 1 Z l
16) T S. Eliot, Noıes Towards ıhe Definiıion of Culıure, Londra, Faber & Faber, 1948.
Bir kitle tüketim kültürünün ortaya çıkması, tarih ve toplumbilim
açısından, kitlesel eğitimin ve tekbiçimli öğretimin doğmasıyla yakından
ilintiliydi. Öğretim ve toplumsalla§madaki bu tekbiçimlilik, modem e§it
likçiliğin önemli bir bile§enidir. Modern teknolojinin karma§ıklığının
artmasıyla birlikte i§bölümünde de büyi.ik bir geli§me olmu§, dolayısıyla
öğretim ve becerilerin yenilenmesi gerekmi§ti. Sonuç olarak, sınıf farklı
lıklarına rağmen, sosyo-ekonomik rollerin artan çe§itliliği ile görece
standartla§mı§ bir eğitim ya§amının ortaya çıkması arasında hiçbir çeli§ki
yoktur. Üniversite toplumsal ve mesleki hareketlilik yeteneğini artırdığı
için, üniversite sisteminin -ba§ka ba§ka i§lere yarayan genel bir eğitimle
bağlantılı- yüksek bir saygınlığı vardır. Gellner'in, ulusal bir eğitim siste
minin geli§mesiyle yaratılan bilgi ve kültür standartla§masına önem veren
yakla§ımı, eğitim toplumbilimcilerinin çoğunun kar§ı çıkacağı bir yakla
§ımdır. Geleneksel sav §udur: İngiliz eğitimsistemindeki kurumsal bölün
meler, kol emeğine dayanan ve dayanmayan meslek grupları arasındaki
temel farkı yansıtır ve yeniden üretir; yani okul, topluma kök salmı§
sınıfsal ayrımların üretimini ve yeniden üretimini gerçekle§tiri r 17. Geliner'in
savını desteklemek üzere, İngiliz eğitim sistemine ili§kin ilk ele§tirilerde
öngörülenden çok daha yüksek bir toplumsal hareketlilik oranına ula§ıl
dığı söylenebilir IS. Londra-Oxford-Cambridge mihveri hala İngiliz kültür
ya§amına egemen olmakla birlikte, sava§ sonrası dönemde ta§radaki kent
lerde yeni üniversitelerin kurulması, kültürün yerelle§mesine katkıda
bulunm u§, bu da orta sınıflar arasında bir beğeni ve kültür tektiple§mesi
yaratmı§tır. Üniversitenin, yapısı gereği ve zorunlu olarak muhafazakar
olduğu söylenebilir; toplumdaki mevcut e§itsizliklerin kurumsal tabyasıdır
üniversite. Aslında bir kurum olarak üniversite, geleneğin korunması ile
yeniliklerin, alı§ılmadık usullerin üretilmesi arasında bir denge kurma soru
nu çerçevesinde düzenlenmi§tir; üniversitenin, geleneğinde e§itsizlik olan
bir kültürün korunmasıyla ili§kisi çeli§kili bir Üi§kidir19. Ne ki, yeni üniversi
teleriı;ı, Açık Üniversite'nin ve teknik yüksekokulların, sava§ sonrası İngil
tere'de geni§ bir kitlenin yüksek eğitim almasında önemli rolü olmu§tur.
Gellner'in, modern toplumun temelinde e§itlikçi eğilimler olduğu
savını, bunun olumlu bir kitle toplumu çözümlemesi olarak görülmesi
gerektiğini ileri sürerek geni§letmek ve desteklemek istiyorum. Toplumbi-
lim geleneğinin ana mecrasında kitle toplumu kavramı olumsuz bir mo
dernlik ele§tirisi olarak ortaya çıkmı§tır genelde. Kitle toplumu kavramı
nın uzun bir tarihi vardır ve çoğunlukla sağcı sanayi toplumu ele§tirileriy
le ili§kilidirzo. Bu muhafazakar ele§tirilere kar§ı E. Shils gibi yazarlar, kitle
siyasetinin olumlu bir yönü olduğunu, çünkü halkın büyük bölümünün
siyasal sürece dahil olmasının, seçkinlerin iktidarı siyasal olarak kullan
masınıgüçle§tirdiğini, tehlikeye dü§ürdüğünü ileri sürmü§lerdirZ1• Shils'in
savını izleyerek, kitle toplumu dü§üncesini, modern toplumların -ampirik
olarak e§itsiz olsalar da- kitle kültürünün geli§mesiyle daha e§itlikçi bir
topluf\1 yaratan özel birtakım süreçler ta§ıdıklarını söyleyerek geli§tirebili
riz. Kitle toplumu, her §eyden önce, pek çok geleneksel ya§am tarzı, statü
ve tutum biçimini a§ındıran bir derecelenme, kültür ve beğeni tektiple§
mesi yaratır.
Tüketim kültürünün de belli bir özgürle§tirici niteliği olabilir. Örneğin
kö§e ba§ındaki bakkal kepenkleri kapattı diye ağlanıp sızlanılır; oysa
market ve süpermarketler, çalı§an insanlara sunulan seçenekler yelpaze
sini geni§letmi§tir, daha önemlisi mal arzını etkin ve etkili hale getirmi§tir.
Bu kurumlar, bireylerin mal ve hizmet alımı i§ine harcamak zorunda
kaldıkları zamanı da azaltmı§tır. Üstüne üstlük, dünyayı algılayı§ımızı
deği§tirmi§, köklerini modem tüketimden alan daha e§itlikçi bir kültür
yaratmı§tırzz. Mahalledeki dükkana yönelik romantik tutum, geleneksel
olarak yerel tüketim üzerinde bir tekel kurmu§ olan bu küçük burjuva
kurulu§larının baskıcı havasına kaqı gözlerimizi kör etmemelidir. Süper
marketierin gayrı §ahsiliği, modern tüketime belli bir tektiple§me ve
e§itlenme getirir. Mü§terilerin yüzleri olmayabilir, ama en azından herkes
e§it derecede "yüz"süzdür.
Daha genel ifadeyle, kitle kültürünün ve tüketiminin varlığı, aristok
rasi ve yüksek burjuvazinin geleneksel seçkin kültür mantığına meydan
okumu§tur. Fotoğrafve sinemayla birlikte sanatsal yeniden üretim, dünya
deneyimimizi dönü§türdü; kitlesel yeniden üretimse, sanat geleneği usta
larının özgün sanat eserlerine dayanan geleneksel sanat kültürünü olanak
sız hale getirdi23. Modern kentlerin mimarisi, özellikle de modern banli
yölerdeki bina tasarımı, içinde örtük olarak e§itlikçi bir mekan bölü§ümü
ta§ıyan bir kültür standartla§ması yaratmı§tır. Orta sınıf müstakil ev
24) J. M. Richards, .The Casıles on ılıe Gmund, ıhe auıonomy of suburbia, Londra, John
Murray, 1973; A. D. King, Tlıe Bungalow, ılıe producıion of a global culıure, Londra, Rourledge
& Kegan Paul, 1984.
25) J. Walvin, Leisure and Socieıy 1 830- 1 950, Londra, Longman, 1978.
26) R. Williams, The l.ong Revoluıion, Londra, Chatto & Windus, 1 96 1 .
EŞiTLiGE DOGRU 1 3 1
nun, tamamen özelle§mi§, edilgen bir bilgilenmeye yol açtığı iddia edil
mi§tir; bu nedenle kimi ele§tirmenler, tek yönlü bir öğreni akı§ı gerektir
mesinden ötürü, televizyonun bir ileti§iın biçimi olduğunu reddederler.
Bir televizyon kültürünün geli§ınesi, aynı anda hem hareketli hem de ev
merkezli olan tümüyle yeni bir toplumsal yapının bir parçasıydıZ7.
Modern medya, kültürü önemsizle§tirdiği, geleneksel mükemmellik
ölçütlerini sarstığı, hazcılığa, cinselliğe ve §iddete dayalı bir tüketim kül
türünü cesaretlendirdiği gerekçesiyle ele§tirilmi§tir. Sağcı ve solcu ele§ti
riler, ya geleneksel değerleri yıktığı ya da çalı§an sınıfın egemen ideolojiye
boyun eğmesine neden olduğu için medyanın temelde tehlikeli bir §ey
olduğu fikrinde bulu§urlar. Televizyona yönelik bu ele§tirilerde çoğu za
man, televizyon ve medyanın genelde bireyler üzerinde kayda değer bir
olumsuz etkisinin olmadığını gösteren toplumbilim ara§tırmalarının bul
guları hesaba katılmaz; medya, medyanın manipülasyonlarına direnen
mevcut tutum ve kanaatllerden olu§ma bir §ebeke aracılığıyla alımlanırZB.
Toplumbilimcileı; ekseriyetle, modem ileti§imsistemlerininolumsuz etki
leri üzerinde durmu§, modern demokrasüerde öğreni ve kanıların yayılma
sında televizyonun oynadığı önemli rolü dikkate almamı§lardır. Devletin
yayın sistemi, azınlıkların ve özel toplulukların gereksinimlerini de kar§ı
lar; medyaya yönelik ele§tiriler, çoğu zaman, ticari kanallar ile devlet
kanallarını birbirinden ayırt edememektedir. İngiltere özelinde alırsak,
BBC'nin, sanat konusunda belli beğeni ölçütlerinin yerle§mesinde, halkı
ilgilendiren konuların tartı§ılmasında, siyasi ya§amın ve toplumsal politi
kaların değerlendirilmesinde çok önemli bir eğitsel rolü olmu§tur.
Sanayi toplumu, özellikle kültürel düzeyde, toptan 'kitle kültürü' adını
verdiğimiz bir dizi kurumdan yayılan e§itlikçi bir ideal yaratmaktadır.
Bunun yanında, demokraside popüler kültür ile kitle kültürünün olumlu
bir rolü vardır; çünkü, geleneksel statü ve adet hiyerar§ilerinin birçoğunu
yok eden ya da çaptan dü§üren §ey kitle kültürüdür. Bu, İngiltere'nin ya
da bir diğer sanayi toplumunun e§itlikçi olduğu anlamına gelmez. Sanayi
toplumlarının temelde e§itsiz olduklarını çe§itli toplumsal boyutlarıyla
ortaya koydum zaten. Ne ki toplumbilimciler, çoğu zaman, e§itliği göz
ardı etmek üzere sırf e§itsizlikle uğra§mı§lardır. Kültürde ve toplumsal
yapıda, ya bir adalet duygusu ya da ki§ilerarası gerçek bir e§itlik durumu
yaratan süreçlere kaqı duyarlı olmamız gerekir.
27) R. Williams, lele11ision, ıechnology and culıural fonn, Londra, Fontana, 1 974, s. 26.
28) D. McQuail (yay. haz.), Sociology of Mass Communicaıions, Hannondsworth, Pcngııin
Books, 1972. ·
Bu toplumbilim incelemesinde, e§itsizlik ile e§itliğin tüm toplumsal
ya§amın atkısı-çözgüsü olduğunu belirttim. Dahrendorf, bütün toplumlar
da normlar olduğu iÇin, farklılığın değerlendirilmesinde e§itsizliğin kalıcı
ve genel geçer olacağını söylemi§ti. Aynı §ey, yaygın kültür için de geçerli
dir. İnsanlar, edilgen kültür alımlayıcıları değildir yalnızca; tersine, sayısız
değerlendirme, sınıflandırma ve değerleme ediminde bulunurlar. Kısacası,
günlük ya§am, yeri geldiğinde nesneler ve ki§iler arasında hiyerar§iler
yaratan ayrımlayıcı beğeninin kullanılmasını gerektirir. Bu beğeni kültü
rel e§itsizlikler hiyerar§isinin bir parçasıdır:
SONUÇ
29) P. Bourdieu, Disıincıion, a social criıique ofı he judgemenı of ıruıe, Londra, Routledge &
Kegan Paul, 1984, s. 466.
EŞiTliGE DOGRU 1 33
Toplumsal tabakala§mayla ilgili yazında çok sayıda genel rehber ve giri§ niteliği ta§ıyan
yayın bulunmaktadır; bu yayınlarda, e§itsizliğin ba§lıca boyutları, yani sınıf, statü ve güç
konularında toplumbilim yazınma ili§kin genel bir bakı§ sunulmaktadır. Örneğin: A.
Be teille (yay. haz.), Social lnequaliıy, Selecıed Readings, Harmondsworth, Penguin Book s,
1 969; B. Barber, Social Sıraıificaıion, a comparaıi11e analysis of sırucıure and process, New York
ve Burlingane, Harcourt, Brace & World, 1957; R. Bendix ve S. M. lipset (yay. haz.), Class
Sıaıus and Power, a reader in social sıraıificaıion, New York, Free Press of Glencoe, 1 953; R K .
Kelsall v e H . M . Kelsall, Sıraıificaıion, a n essay on class and inequaliıy, Londra v e New York,
Longman, 1974; A. Giddens ve D. Held (yay. haz.), Classes, Power and Conflicı, Classical and
Conıemporary Debaıes, Londra, Mac millan Press, 1 982; F. Parkin (yay. haz.), A Social
Analysis of Class Sırucıure, Londra, Tavistock, 1974; son olarak da i§levselci tabakala§ma
kuramma değinen bir deneme derlernesi olan M. M. Turnin (yay. haz.), Readings on Social
Sıraıificaıion, Englewood Cliffs, New ]ersey, Prentice-Hall, 1 970.
Güç, ayrıcalık ve e§itsizlik konularını kendine genel izlek olarak alan çok sayıda
klasik metin vardır. En yararlıları arasında §unlar bulunmaktadır: T. H. Marshall, Class
Ciıizenship and Social De11elopmenı, Chicago ve Londra, Chicago Üniversitesi Yayınları,
1977; G. E. Lenski, Power and Pri11ilege, a ıheory of social sıraıificaıion, New York, McGraw
Hill,1966; R. Dahrendorf, Essays in ıhe Theory of Socieıy, Londra, Routledge & Kegan Paul,
1968; A. Giddens, The Class Sırucıure of ıhe Ad11anced Socieıies , Londra, Hutchinson, 1973.
Bunlann yanında, e§idik ve e§itsizlik konularını daha özel bağlamlarda ele alan çe§idi
yayınlar bulunmaktadır. Bu tür metinlerin sayısı hayli fazla olmakla birlikte, toplumbilimsel
çerçevede en yararlı danlan §unlardır: H. J. Gans, More Equaliıy, New York, Vintage Books,
1974; A. Beteille, The Idea of Naıural lnequaliıy and Oıher Essays, Del hi, Oxford Üniversitesi
yayınları, 1983; W Letwin (yay. haz.), Againsı Equaliıy, readings on ecorwmic and social policy,
Londra ve Basingstoke, Macmillan Press, 1983.
E§idiğin ve e§itsizliğin bazı felsefi veçheleri, R. W. Wollheim ile I. Berlin'in, The Proceedings
of ıhe Arisıoıelian Socier:y' sinde değerlendiıilmektedir (New Series, cilt 6 1 , 1956, s. 281 -326).
E§idik problemi, hakkaniyet ve adalet sorunlarıyla yakından ili§kilidir. Son zamanlarda
bu konu hakkında ortaya konmu§ klasik bir incelemeyi, ]. Rawls'un A Theory of ]usıice 'inde
(Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, ı972) bulmak mümkündür. Rawls'un değerlendiril
mesi için §U kaynağa ba§vurmak yararlı olabilir: A. Flew, The Poliıics ofProcrusıes, conıradicıions
of enforced equaliıy, New York, Prometheus Books, ı 98 1 . Yine bu alanda M. Ginsberg'in On
]usıice in Socieıy'si (Harmondsworth, Penguin Books, ı965) etkili bir çalı§madır. Son olarak
R. H. Tawney'in Equaliıy'si (New York, Barnes & Noble, ı 93 ı ) anılabilir.
Güç e§itsizliğinin, toplumsal tabakala§manın temel konularından biri olduğu açıktır.
Siyaset toplumbiliminde, e§itsiz güç dağılımı, çoğu zaman siyasi seçkinterin modern toplumlar
daki rolleri bağlamında ele alınmaktadır. Seçkinlerle ilgili klasik çalı§malar, G. Mosca (1858-
ı94ı) ile V. Pareta'ya ( 1 848-ı923) dayanır. Onların katkılarına ili§kin değerli bir yorumu J.
H. Meisel'in yayma hazırladığı Pareıo and Mosca 'da (Englewood Cliffs, New Jersey, Prentice
Hall, ı965) bulmak mümkündür. C. Wright Mills'in The Power Eliıe'i (New York, Oxford
Üniversitesi Yayınları, ı959; İkıidar Seçkinleri, Bilgi Yayınevi, Türkçesi Ünsal Oskay, ı974),
Amerika'da seçkinterin rolüne ili§kin etkili bir çalı§madır. Diğer toplumlardaki seçkinlerle
ilgili olarak öğrenciler, J. Higley, D. Deacan ve D. Smart'ın Eliıes in Aus ıralia'sına (Londra,
Routledge & Kegan Paul, ı979); ]. Higley, G. L. Field ve K. Groholt'un Eliıe Sırucıure and
Ideology, a ıheory wiıh applicaıionı ıo Norway'ine (New York, Columbia Üniversitesi Yayınları,
ı 976); ve P. Stanworth ile A. Giddens'ın Eliıes and ıhe Briıish Class Sırucıure 'ına (Cambridge,
Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı974) bakmalıdırlar. Seçkinler kuramıyla ilgili genel bir
değerlendirme, T Bottomore'un, Eliıes and Socieıy'sinde (Londra, Watts, ı 964) bulunabilir.
E§itliği, (zenginlik, güç, ayrıcalık, etnik kimlik, cinsiyet ve ya§ gibi) pek çok boyut
etrafında dü§ünmemiz mümkündür. E§itliğin belli bazı özelliklerini ele alan çe§itli metinler
bulunmakla birlikte öğrencilerin §U a§ağıdaki kaynaklara ba§vurması gerekir: A. B. Atkinson,
Unequal Shares, wealıh in Briıain, Hannondsworth, Penguin Books, ı972; A. B. Atkinson, The
Economics of Inequaliıy, Oxford, Ciarendon Press, ı975; ]. L. Roach ve J. K. Röach (yay.
haz.), Pooerıy, Selecıed Readings , Harmondsworth, Penguin Books, ı972; W D. Rubinstein
(yay. haz.), Wealıh and ılıe Wealıhy in ıhe Modem World, Londra, Croom Helm, ı 980; R.
Dahrendorf, Class and Class Conjlicı in an Indusırial Socieıy, Londra, Routledge & Kegan
Paul, ı959; D. H. Wrong, Skepıical Sociology, Londra, Heinemann, ı977, Onuncu bölüm; T.
]. Johnson, Professions and Power, Londra ve Basingstoke, Macmillan Press, ı972; A. Schlegal
(yay. haz.) , Sexual Sıraıificaıion, New York, Columbia Üniversitesi Yayınları, ı 977; P. R.
Sanday, Female Power and Male Dominance, on ıhe origins of sexual inequaliıy, Cambridge,
Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı 98 ı ; R. L. Blumberg, "A general theory of gender
stratification", R. Collins (yay. haz.), Sociological Theory 1 984, San Francisco, Jossey-Bass,
ı984, s. 23- ı O ı; ]. Rex, Race Relaıions in Sociological Theory, Londra, Weidenfeld & Nicolson,
ı970; L. Dumont, Homo Hierarchicus, an essay on ıhe casıe sysıem, Chicago, Chicago Üniversitesi
Yayınlar\, ı 970; S. de Beauvoir, Old Age, Hannondsworth, Penguin Books, ı977.
E§itsizliğin çe§itli boyutlarına gelince, konut arzı, toplumsal tabakala§manın hayati bir
öğesidir. Şu kitaplar kent toplumbilimine genel giri§ kitaplan olarak görülebilir: R. Sennett
(yay. haz.), Classic Essays on ıhe Culıure of Ciıies, Englewood Cliffs, New Jersey, Prentice
Hall, ı969; P Sau nder s, Social Theory and ıhe Urban Quesıion, Londra, Hutchinson, ı 98 ı ; ve
M. Castells, Ciıy, Class and Power, Londra, Macmillan, ı978. Özel olarak konut e§itsizliği
bahsine §U metinlerde değinilmektedir: J. Rex, "The concept of housing class and the
sociology of race relations", Race, cilt ı 2 ı 9 7 ı , s. 2 ı8-223; J. Rex ile R. Moore, Race,
Communiıy and Conjlicı, Londra, Oxford Üniversitesi Yayınları, ı 967.
E§itsizliğin çe§itli boyutları arasında gerek kuramsal gerek ampirik olarak belki de en
geli§mi§ olanı toplumbilimsel toplumsal sınıf çözümlemesidir. Modern toplumda sınıf ve
sınıf ili§kilerine dair giri§ niteliğinde bazı yararlı yorumlar arasında §Unları sayabiliriz: T.
B. Bottomore, Classes in Modem Socieıy, Londra, Alien & Unwin, ı 965; T. B. Bottomore,
Eliıe:ı and Socieıy, Hannondsworth, Penguin Books, ı966; G. D. H. Cole, Sıudies in Class
Sırucıure, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı955; S. Ossowski, Class Sırucıure in ıhe Social
Consciousness, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı 963.
Son zamanlarda Marksist ve Weberci toplumsal sınıf çözümlemesinin güçlükleri §U
çalı§malarda ele alınmı§tır: N. Abercrombie ve ]. Urry, Capiıal, Labour and ıhe Middle Classes,
KAYNAKI...I'.R UZERINE 1 � 1
Londra, Alien & Unwin, 1 983; A. Giddens w G. Mackenzie (yay. haz.), Social Class and ıhe
Division of Labour, essays in honourof llya Neusıadı, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınlan,
1982; A. Cottrell, Social Classes in Marxisı Theory, Londra, Routledge & Kegan Paul, 1984; N.
Poulantzas, Poliıical Potver and Social Classes, Londra, N. L. B. and Sheed & Ward, 1 973; E
Parkin, Maıxism and Class Theory, a bouı-geois criıique, Londra, Tavistock, 1 979.
E§itsizliğe kar§ıla§tırmalı olarak da bakabiliriz; a§ağıdaki kitaplar, çe§itli toplumlardaki
toplumsal tabakala§malara dair önemli çalı§malarından derlenıni§tir. İngiltere için §U
metinler bulunmaktadır: J. Urry ve J. Wakeford (yay. haz.), Power in Briıain, sociological
readings, Londra, Heinemann, 1973; W G. Runciman, Relaıive Deprivalion and Social ]usıice,
a sıudy of aııiıudes ıo social inequaliıy in 10ıh cenıury England, Londra, Routledge & Kegan
Paul, 1966; B. Jackson ve D. Marsden, Educaıion and ıhe Working Class, Harmondsworth,
Penguin Books, 1966; ]. Westergaard ve H. Resler, Class ln Capiıalisı Socieıy, a sıudy of
conıemporary Briıain, Londra, Heinemann, 1 975.
Avustralya'da da e§itsizlikle ilgili bir çok değedi çalı§ma yapılmı§tır. Öğrenciler isterlerse
§U kaynaklara ba§vurabilirler: A. Daniel, Power, Privilege and Presıige: occupaıions in Ausıralia,
Sydney, Longman Cheshire, 1983; R. W Connell ve T. H. lrving, Class Sırucıure in Ausıralian
Hisıory, documenıs, narraıive and argumenı, Melbourne, Longman Cheshire, 1 980; J. S .
.Western, Social lnequaliıy in Au.sıralian Socieıy, Melbourne, Macmillan, 1 983; J. Martin, The
Eıhnic Dimension, Sydney, Alien & Unwin, 1 98 1 ; S. Encel, Equatiıy and Auıhoriıy, Melbourne,
Cheshire, 1 970.
Genelde çağda§ Avrupa üzerine §U kaynaklar vardır: M. S. Areher ve S. Giner (yay.
haz.), Conıemporaı)' Europc, Class, Sıaıus and Power, Londra, Weidenfeld & Nicolson, 1 97 1 .
Fransa ve İngiltere'deki i§çi sınıfı üzerine iki etkili çalı§ma bulunmaktadır: D . Gallie, In
Search of ıhe New Working Class, auıomaıion and social inıegraıion wiıhin ıhe capiıalisı enıerprise,
Cambridge, Cambridge Universitesi Yayınlan, 1 978; Social lnequaliıy and Class Radicalism in
France and Briıain, Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1 983.
Kuzey Amerika'daki e§itsizliğin çe§itli yönleri §U çalı§mada ele alınmaktadır: J. H .
Tumer ve C. Stames, lnequaliıy, Privilege and Pooerıy in America, Santa Monica, Califomia,
Goodyear, 1 976. Genel bir görü§ edinmek için öğrenciler §U kitaplara bakmalıdırlar: M.
Harrington, ıhe Oıher America, New York, Macmillan, 1962; J. Huber ve W Form, Ineome
and ldeology, New York, Free Press, 1 973; S. M. Lipset, The Firsı New Naıion, Garden City,
Doubleday, 1 9 67; M. Milner, The lllu.sion of Equaliıy, San Francisco, Jossey-Bass, 1972 . W .
L. Wamer ile P. S. Lunt'un The Social Life of a Modem Communiıy'si (New Haven, Yale
Üniversitesi Yayınları, 1 94 7). statü gruplarıyla ilgili klasik bir çalı§madır. Bu konuda
ayrıca, C. W Mills'in, Whiıe Collaı; ıhe American middle classes'ı (New York, Oxford Üniversitesi
Yayİnları, 1951) ile W F. Whyte'ın The Organizaıion Man'i (New York, Simon & Schuster,
1 956) vardır. Son olarak, W F. Whyte'ın, Sıreeı Corrıer Socieıy, ıhe social sırucıure of an lıalian
slum'ında (Chicago, Chicago Üniversitesi Yayınları, 1 96 1 ) , bir altkültüre yönelik etraflı bir
yakla§ım sunulmaktadır.
Amerika'da ırksal e§itsizlik konusu, T. Parsons ve K. B. Clark'ın yayma hazırladığı The
Negro American'da (Bostan, Beacon Press, 1965) siyah Amerikalılar bağlamında ele alınmak·
ta; N. Glazer'ın, Eıhnic Dilemmas l 964- l 982'sunda da (Cambridge, Mass., Harvard Üniversi
tesi yayınları, 1 983) etnik tabakala§ma sorunu bir bütün olarak çözümlenmektedir. Toplumsal
haktarla ilgili yasama tarihi, M. Berger'da tartı§ılmaktadır: Equaliıy by Sıaıuıe, ı he revoluıion
in civil righıs, Garden City, New York, Anehor Books, 1978. Kanada toplumunda toplumsal
tabakala§ma sistemi, klasik anlatımını ]. Porter'da bulmu§tur: The Vertical Mosaic, Toronto,
Toronto Üniversitesi Yayınları, 1 965. Son olarak, Orta Doğu'nun İslam toplumlarında
etnik ve sınıfsal e§itsizlik, çe§itli yanlarıyla B. S. Tumer'da ele alınmı§tır: .Capiıalism and Clııss
in ıhe Middle Eası, Londra, Heinemann, 1 984.
Ayrıca, devlet sosyalizminin geçerli olduğu toplumlarda toplumsal tabakala§ma, karma·
§ık ve süregiden bir sorundur. A§ağıclaki çalı§malar, e§itlikle uğra§an öğrencilere bu alandaki
tartı§manın ana parametrelerini vem1ek bakımından yararlı birer kılavuzdur: D. Lane, Tlıe
End of lnequaliıy! Sıraıificaıion under sıaıe socialism, Hannondsworth, Penı.:uin Books, 1 9 7 1 ;
D . Lane, Sovieı Economy and Socieıy, Oxford, Blackwell, 1 985; W Wesoluws k i, Ll"'"''·
Sıraıa and Power, Londra, Routledge & Kegan Paul, ı 979; W D. Connor, Socialism, Poliıics
and Equaliıy, hierarchy and change in easıem Europe and ıhe U.S.S.R., New York, Columbia
Üniversitesi Yayınları, ı 979.
Toplumda e§itsizlik sorunu, tabakala§manın me§rula§tırılması tartı§masına, dolayısıyla
toplumlarda ideolojinin rolünün çözümlenmesine yol açmaktadır. İdeolojinin doğasına
ili§kin genel bir değerlendirme için giri§ mahiyetinde değerli çalı§malar bulunmaktadır.
Örneğin: N. Abercrombie, S. Hill ve B. S. Turner, The Dominant Ideology Thesis, Londra,
Alien & Unwin, ı 980 ve J. Larrain, Marxism and Ideology, Londra, Macmillan, ı983. A§ağıdaki
çalı§malarda, özel olarak i§Çi sınıfının e§itlik, hakkaniyet ve ödüllerin bölü§ümü konutanna
yakla§ımı ele alınmaktadır: C. Chamberlain, Class Consciousness in Ausıralia, Sydney,
Alien & Unwin, ı 983; M. M ann, Consciousness and Acıian amongsı ıhe Wesıem Working
Class, Londra Macmillan, ı 973;· H Newby, The Deferenıial Worker, Harmondswonh, Penguin,
ı 979; R. Sennett ve J. Cobb, The Hidden lnjuries of Class, Cambridge, Cambridge Üniversitesi
Yayınları, ı972 ve R. Hoggart, The U ses of Uıeracy, Londra, Chatto & Windus, ı957.
Bilhassa bireysel haklar ile toplumsal e§itlik arasında içkin bir çeli§ki bulunduğu ileri
sürüldüğü için, radikal e§itlikçiliğin modem biçimlerinin, liberal felsefe geleneğiyle çatı§tığı
söylenir genellikle. Yakın dönemde yapılan birçok çalı§mada, bireycilik Sorununa toplumbilim
sel bir bakı§ açısından yakla§ılmı§tır. Örneğin: S. Lukes Indil!idualism, Oxford, Blackwell,
ı 979; A. Macfarlane, The Origins of English In.dil!idualism, Oxford, Blackwell, ı 978; C. B.
Macpherson, The Poliıical Theory ofPossessil!e Indil!idualism, Hobbes to Lock e, Oxford, Ciarendon
Press, ı 962. Bireycilik ile Protestan dini arasındaki ili§ki, B.S. Turner'da ele alınmı§tır:
Religion and Social Theory, a maıerialisı perspeail!e, Londra, Heinemann, ı983, Yedinci bölüm.
qitliğin önemli bir boyutu, yasalar kar§ısında e§itliktir; hukuk toplumbiliminde ve son
zamanlarda hukuk tarihine ili§kin birçok yazıda bu tarafsızlık ve hakkaniyet özelliği ele
alınmı§tı& Örfi hukuk geleneğinde e§itliğin bazı tarihsel görünümleri, D. Hay, P. Linebaugh,
J. Rule ve E. P. Thompson'un Albion's Fauıl Tree, erime and sociery in IBth cenıury England'ında
(Hannondswonh, Penguin Books, ı977) ve A. Macfarlane'in The]usıice and the Mare's Ale, law
and disorder in l 7ıh cenıury England'ında (Oxford, Blackwell, ı 98 ı ) tartı§ılmaktadır. Sosyalizm
ve yasallık sorunu, P. Carlen ve M. Collinson'un yayma hazırladıkları Radical Issues in
Criminolag:y'de (Oxford, Martin Robertson, ı980) ve T Campbell'ın The Lefı and Righıs'mda
(Londra, Routledge & Kegan Paul, ı 983) ele alınmaktadır. Modern İngiltere'de toplumsal
hakların doğası, P. Wallington'un yayma hazırladığı Cil!il Liberıies J 984'de (Oxford, Martin
Robemon, 1 984) çe§itli açılardan değerlendirilmi§tir. Toplumsal haklar, demokratik sürecin
doğasının önemli bir özelliğidir; yuma§lık, demokrasi ve e§itlik veçheleri, D. F. Thompson'da
ele alınmı§tır: The Dernocraıic Ciıizen, Social Science and Democraıic Theory in ıhe 20th Cenıury,
Cambridge, Cambridge Üniversitesi Yayınları, ı970.
Son olarak, e§itlik, hak gözetme ve hakkaniyet sorunları, kriminolojide, penolojide,
ekonomi kuramında, alı§veri§ ili§kilerinde, idare ve toplumsal alı§veri§le uğra§an toplumbilim
incelemelerinde de hayli yer i§gal eder. Bu özgül bağlamda, okur isterse toplumsal alı§veri§
kuramı alanında yapılmı§ birçok önemli çalı§maya göz atabilir: P. M. Blau, Exchange and Power
in Social Life, New York, John Wiley, ı964; G. C. Homans; Social Behal!iouı; iıs elemenuıry forms,
New York, Harcourt, Brace & World, ı96 ı ; P. Ekeh, Social Exchange Theory, ıhe ıwo ıradiıions,
Londra, Heinemann, ı974; N. J. Smelser, The Sociology of Economic Life, Englewood Cliffs,
New Jersey, P.remice-Hall, ı976. Toplumsal alı§ver� kuramının, i§levselciliğin ve toplumsal
tabakala§manın ardındaki pek çok kuramsal mesele, T Bouomore ve R. Nisbet'in yayma
hazırladıklan A Hisıory of Sociologia:ıl Analysis'de (Londra, Heinemann, ı979) çözümlerimektedir.
Nihayet, son yıllarda sınıf, güç, statü, haklar ve e§itlikle ilgili kapsamlı maddelerin yer
aldığı birtakım toplumbilim sözlükleri yayımlanmı§tır. Örneğin N. Abercrombie, S. Hill
ve B. S. Turner, The Penguin Dicıionary of Sociology, Londra, Alien Lane, ı 984; T. Bouomore
(yay. haz.) , A Dicıionary of Marxisı Thoughı, Oxford, Black well, ı 983 (Marksisı Düşünce
Sözlüğü, Türkçe çeviriyi derleyen Mete Tunçay, İleti§im Yayınları, ı 993) ; M. Man n (yay.
haz.), The Macmillan Sıudenı Encylopaedia of Sociology , Londra, Macmillan, ı 983; R. Scruton,
A Dicıionary of Poliıical Thoughı, Londra, Macmillan, ı 982; ve A. Kuper ve J. Kuper (yay.
haz.), The Social Science Encyclopedia, Londra, Routledge & Kegan PauL ı 985.
Dizin
harekedilik 2S, 4S, 47-48, S ı -SS, S7, ı 27, 1 29. kültürel sermaye .3 7.
Hayek, E. A. 9 1 . kültürel yoksunluk SO.
Heidegger, M . 96. kuralsızlık 8 ı .
Herzel, T 106. kurrulıı§ 64, 8S.
Hinduizm 80-8 ı , 84.
hiyerar§i 6 7, ı 27. laikle§me 36, 8S, 88.
Hobbes, T 28, 88. Lenin, V. L. ı 1 , 37, 40, 48, 68-69, 9S, 106,
Hong Kong 2S. ıo9, ı ı 6, ı ı 9, 1 28-129, 1 3 1 .
hukuk 36, 94, 1 24. liberalizm 38-39, 66, 9 S , ı 23.
hırisriyanla§rırma ıos. liderlik 67.
Hıristiyanlık 36, 38, 82-8S. Locke, J. 28, 88, 89, 94.
İngiltere ı7, 22, 30, 47-SS, 67-7ı, 76, 77, 99- Macaristan ı ı6.
ıOO, ıos, 1 29, 1 3 ı - ı 32, 138. Machiavelli ı 7.
İslam 82, 84, 1 27, 138. Macpherson, C. B. 28, 88.
İsrail ı o o, ı06-ı07, ı ı8. Malrhus 89-90, ı ı ı .
İsveç ı 7, 72-74, ı 22. Mannheim, K . ı o3.
i§bölümü 27, 33-34, lOS, ı07-ı09, ı ı7, 1 28, Marshall, A. 90.
133. Mao Çe-Tung ı 08.
i§levsel 40-42. 44, SO. Maoculuk 109-ı ıo.
i§levselci rabakala§ma kuramı 4 ı, 136. Marksizm 36, 38, 62, ıo9, ı ı s .
Marx, K . 24, S8-64, 7 S , 108, ı ı s .
)eneks, C. 72. me§rula§rırma 80-8 ı , 9 3.
Meksika ı 08.
kadercilik ı 24. Merirokrasi 3 7.
kadınlar ı9, 29, 37, 7 ı , 78, 1 20, ı 27. merkezile§me ı ı ı- ı 12.
Kalvincilik 8S. mera S 9 , 73-74, 1 22.
Kanada 2S, 1 38. Mill, J. S. 22, 96.
Kanr 9S. Millar, J. 3 1 .
kapitalizm 13, ı S-17, 24-29, 34-3S, 48, S9- millenarisr harekerler ıoo, ı o3- ı 04, ıo7,
63, 67-68, 7ı, 73-74, 76, 78, 83, 86, 88, 125.
9 1 , 93-9S, 99, ı ı ı, ı 13, ı ı s - ı ı 6, ı ıı- miras ıs, 29, 37, ı ı 6 .
1 24, ı 27- 1 28, 133, 13S. modemle§me ı 9 , 23, 7 2 , 80.
kar 30, S9, 74. monerarizm 30, 9 ı -93.
kaqılıklılık 27, 33-34, 80, 100 - ıo2, 108, ı ı 9, Moore, B. ıoı, ı08.
134. Moore, W E. 40-4 1 .
karma 64, 8 ı -82. Morris, W 106.
kasdar 6S, 8 1 . mücadele ı 7, 23, 2S, 27, 29, 40, S9, 63-64,
Karaliklik 83. 66-67, 7S, 88, 93, 96.
karılım 13, 20, 46, 1 2 1 . muhafazakar ı 7 , 2S, s ı , 68, 72, ıo6 - ı 07,
Keynesçilik 30. 128-ı 29.
Kibburz ı o6-ı07, ı ı8. muhalefet 24, 72, ıos.
kide toplumu 1 29-130. mülkiyer ıs-ı6, 2 ı -22, 29, 40, 6 1 -63, 72, 94-
Klasik Yunan ı9-20. 9S, lOS, ı 1 2, 1 33.
kölelik 60, 84-8S. mülkiyeıçi bireycilik 88, 9 3 .
kollekrille§me ı ı2, ı ı8. mudakçılık 23.
komünizm 62, 108- ı ıo, ı ı8.
Konfüçyüs ı 9, 80-8 1. Nazizm 87.
kötümserlik lS, 1 24. Nierzsche, F. 64, 96.
köylü sınıfı 24, S9-60, 107- ı ı O, ı ı 4. norm 26, 79, 8 1 .
Küba ı08. Noyes, J . H ı os.
olumlu ayrımcılık 29, 1 12. sava§ l7, 24-26, 30. 48, SO, SS, S7, 69, 72, 74,
otorice 26, sı. S3, 66-67, 81, 88, 96-97, !Ol, 9 ı. 1 1 2, 1 22, 1 29' 13 ı. 135.
104-IOS, 108, 1 18-1 19, 1 27- 1 28. saygınlık 31, 33, 41 -44, SS, 62-63, 6S-66, 7S-
Owen, R. 106, 1 1 7. 76, 82, 103, 1 1 1 - 1 14, 1 18, 133, 135.
oy verme hakkı 22. Schachcman, M. 1 14- I IS .
Shils 128-130.
özgürlük 20, 39-40, 46, 93-94, 1 1 7, 1 22, 1 24. sınıf
yönecici sınıf 1 13, l lS.
panopcisizm 97. ona sınıf43, 47, 49, SO, S 9 , 88, 1 29 - 1 30.
parasal ili§ki 60-61, 66, 68, 74, 1 13, 1 22. hakim sınıf 2 1 , l lS.
Pareco, V. 91, 137. çalı§an sınif 16, 1 1 2, 13 1- 132.
Parkin, E S4, 64-6S, 71, 1 1 1 - 1 12, 1 16, 1 2S, Simmel, G. 98.
1 3 6 , 138. sivil toplum l l S.
parlamemer 18, 22. siyonizm 106.
Parsons, T. 10, 32, 34, 40-4 1 , 82, 90-9 1 , 9S, Smith, A. S2, 68-69, 84, 88-91, 94.
1 23, 1 38. sömürgecilik 100.
pani 62, 66, 109- 1 1 4. sorumluluk 3 1 , 78, 82.
piyasa 1 6, 23, 2�-30, 40, 4S, 63, 68-69, 76, sosyalizm 36, 61-64, 72, 94, 106, 1 12, 1 16, 123.
78, 88-92, 9S, 99, 107-108, l l ı. 1 13, Sovyet bloku 17, 1 12, 1 16.
1 16- 1 1 7, 1 24. Spencer, H. BS-87, 9S, 99.
Placon 20. Stalin, J. 1 12-1 13, l lS.
Polonya 1 12. standarda§ma 98, 1 29-1 30.
Pomusson, J. 74. S[a[Ü 16- 1 9, 2 1 , 24, 26, 3 1 , 33-34, S 3 , 6 1 -66,
pozicivizm 9 1 . 68, 70-71, 7S-76, 78, 8 1 -82, 97, 109,
praxis 36. 1 1 2, 1 19, 1 22, 1 28, 130, 132- 133, 13S-
Protestanlık 80, 83, 94-9S. 1 36, 138.
Szelenyi, 1. 1 1 6- 1 1 7.
radikalizm 2 S.
Rawls, J. 4S-47, I J6. §ark despocizmi l l S.
Rawls'un adalee kuramı 46-47. §ardarda e§idik 28, 3S-38, 42, s ı , 74, 9S,
refah 17, 23, 26, 29, 38, 43, S6, 69, 74, 76-78, 1 10, 122, 133.
9 1 , 97, 1 1 2, 1 1 6- 1 1 7, 1 22.
reform IS, 17, SS, 73-74, 84-BS, 90, 106, 122. Marshall, T. H. 22, 29, 46, 136.
reformizm 17, 47, 73, 74, 1 23. tabaka 104.
rekabed4, 37-38, 89, 9 3 , 9S, ! O l , 1 16, 133. tabakala§ma 18, 26, 29, 3 1 -32, 40-44, SO,
renkarnasyon B 2. S2, S8-S9, 62-6S, 67-68, 7 1 , 74-76, as.
ricüel 6 S, BO-B 1 , l l 7. 1 10- 1 1 4, 1 19, 1 33, 1 36-138.
Robinson Crusoe 28, 94. tarafsızlık SS.
rol 3 1 -32, 4 1 -42, 60, 88, 9 1 , 1 2 1 . tarikada§ma ! OS .
Rousseau, J . J . 3 1 . Tawney, R . H . 1 6 , 2 2 , 36, 1 2 1 - 1 22, 137.
Rowmree, B . S . 68-69, 1 2 1 . ceodise 8 1 -84, 99.
Rusya 1 1 1 - 1 1 3, l lS, 1 1 8. cevekkül 7 1 .
Thaccher, M . 68.
sağlık 17, 24, 30, 47, SS, 69, 92-93, 97, 1 14, T.icmuss, R. M. 24, 1 2 1 .
1 22. Tönnies, E 9 7-98.
Saim-Simon, C. H. 16. toplum üyeliği 20.
samsara 8 1-82. toplumsal Darwincilik 86-87, 93.
sanayile§me SS, 109, 1 1 2, 1 18. toplumsal deği§im IS, 24, 107, 1 19.
sanayisizle§me 77. toplumsal dı§lanma 2S, 7S.
sapma 33, BS. toplumsal hareketler I S, 18,-20, 29, 103-
Same, J. P. 96. 104, 107, 1 18-1 19.
DiZiN 1 43
vasıfsızla§ma 77.
vatanseverlik 24.
vergi 29-30, 38, 43, 4S, 47, 69-70, 77. 92, 1 1 2.
Vietnaf!\ l l 1.