Professional Documents
Culture Documents
sam
Sanatı ve Mimarisi
Mekke'de Harem-i Şerif Camii'nin ortasında yer alan Kabe, lslam dininin odak nokt
Müslüman hacıların ziyaret yeridir.
•
sam
Sanatı ve Mimarisi
Yayına Hazırlayanlar
Markus Hattstein ve Peter Delius
Literatür®
.
içindekiler
60 Tarih
90 Tarih
94 Mimari
Aglebiler
Fatımiler
158 Tarih
382 Büyük Selçuklularda Bezeme Sanatları Sheila Blair,jonathan Bloom 544 Mimari A/mut von G/adi/3
384 Anadolu Selçuklularında Bezeme Sanatları joachim Gierlichs 566 Bezeme Sanatları Almut von Gladi/3
Müslüman Moğollar:
386 Moğol İstilalarından İlhanlılara 578 Modern Çağda İslam
Sheila Blair, Jonathan Bloom
601 Ekler
Orta Asya:
406 Timurlular, Şeybaniler ve Hanlıklar 602 Yazarlar
604 Kaynakça
Hint Alt-Kıtası:
452 Delhi Sultanlığı'ndan Babürlü İmparatorluğu'na
Philippa Vaughan
454 Tarih
464 Mimari
o
·-'o
o
Yenge�
Dönencesi
Ekvator
FEZ
1000 km
..
KOMORLAR
9,7 .
Moroeı
DAGA�
Bering Denizi
MOGOLISTAN
okyo
Doğu Çin
Denizi
aipei
•'
TAYVAN
.o
,•
o
o,,
Bengol ·,
Körfezi
mm on
enizi
.
o
9.
()
'1
o
..
' oo
SRİ LANKA o o
0
. 0
o
MIKRONEZYA
o
• o
MALDIVLER ·..
: � Male
�·
o o
.·
o
ŞAM
o
.
Karşı sayfada: Mekke kentindeki Kabe siyah bir örtüyle kaplıdır; hac mevsiminde Hadramut bölgesindeki Tarım derece verimli olan çok yönlü tarımla yük
Suudi Arabistan bunun üstüne beyaz kumaş perdeler konur. Yemen sek bir yaşam standardına ulaşan güneydeki
Yüksekliği 11 m olan bu gri taş yapı, İslam'ın Melek Cebrail tarafından yeryüzüne indiril Geçmişi kadim Arap imparatorluğuna (10 Hadramut bölgesinin önemli kentlerinden
başta gelen kutsal mabedidir. İçine sadece diğine inanılan Hacerü'I Esved adlı siyah taş 1 O. yüzyıl) kadar uzanan Yemen'in elverişli Tarım, "Tütsü Yolu"nu izleyen ticarette
Müslümanlar girebilir. Adı Arapça'da "küp" Kabe'nin içindedir. İslam öncesi dönemde iklim koşull arı, güçlü bir sulama sistemine önemli bir rol oynardı. Kentte beş ila dokuz
anlamındaki kelimeden gelir ve yapının şekli bile, Kabe önemli bir kutsal yerdi. dayalı yüksek bir kültürün gelişmesine katkı kattan oluşan eski Arap tarzı dar konutları
ni belirtir. Kabe ipek ve pamuktan yapılmış. da bulunmuştu. Yoğun sulama sayesinde son görmek hala mümkündür.
ferler düzenler ve özellikle Hindistan'ın Malabar kıyısıyla, kuzeydoğudaki İS 4. ve 5. yüzyıllardan sonra belli bir askeri kilitlenme ortaya çıktı. Her
Mezopotamya krallıklarıyla ve (kayıtlarda ilk kez İÖ 2100'de değinilen) ku iki büyük güç, yani Bizanslılar ve Sasaniler tampon devletler yaratmaya yö
zeybatıdaki Mısır krallığıyla canlı bir dış ticaret yürütürdü. Ticarete konu neldi. Bu devletleri yöneten Arap vasallar, efendilerinin koruması altında
olan malların başında baharat ve tütsü gelirdi. "Tütsü Yolu"nun bütün Arap kültürel bağımsızlıktan yararlanma karşılığında askeri hizmet vermekle yü
Yarımadası'na yayılmış ticari kavşaklarını aşan deve kervanları yarı göçe kümlüydü. Fars cephesinde Kufe yakınındaki Hira'yı başkent edinen Lah
be kervan tacirlerine, belli çöl kentlerine ve vahalarına, sonuçta kuzey böl miler, Bizans cephesinde ise Basra'yı başkent edinen Hıristiyan Gassaniler
gesine bir ölçüde zenginlik kazandırırdı. Böylece Arabistan daha erken bir vardı. Her iki taraftaki Arap kabileleri bu büyük güçlerden savaş ve tahki
dönemde Doğu ve Batı arasındaki ticaretin bağlantı odağı haline geldi ve mat teknikleri konusunda epey şey öğrendiler; böylece daha sonraları Hz.
Akdeniz bölgesindeki kültürel gelişime önemli etkide bulundu. Muhammed'in ve ilk İslam halifelerinin askeri başarılarında önemli rol oy
Arabistan İÖ 6. yüzyılda Ahameniş hanedanı yönetimindeki Pers kral nayacak bilgiler edindiler.
lığının bir parçası haline geldi ve İÖ 539'da Arabiyye adıyla bir eyalete dö
nüştürüldü. İzleyen dönemde Güney Arabistan çoğu batı kıyı şeridinde ol "Şark despotizmi": Bölgedeki yönetim biçimleri
mak üzere çok sayıda krallığın doğuşuna sahne oldu. Filistin sınırında yer
Mısır ve Mezopotamya'nın ilk ileri uygarlıkları için kullanılan terimle "su
alan Petra merkezli Nebati krallığının kültürel zenginliği ticaret üzerine ku
lama devletleri"nin ortak özelliği, devlete ilişkin mantıksal bir kavramın
ruluydu; Nebati sanatı İÖ 4. yüzyıl ile İS 1 . yüzyıl arasında en parlak çağı
ilk kez ortaya çıkışı açısından, K. A. Wittfogel'in "Şark despotizmi" ola
nı yaşadı. Bölge İS 106'da Roma İmparatorluğu'nca ilhak edildikten sonra,
rak nitelendirdiği yönetim biçimiydi. İlk İslam krallıklarında görülen bir
Roma'nın görece yumuşak yönetimi altında büyük refaha kavuştu. Bu ge
çok kurum, Şark'a özgü kadim yönetim ve idare biçiminin uzantısı ve de
lişmenin en iyi bilinen örneği belki de yarı bağımsız Palmyra krallığıydı;
vamı olarak yorumlanabilir. Bu saptama özellikle halifelerin merkezi
ama 3. yüzyılda Kraliçe Zenobia'nın yönetimi altında gücüne aşırı güvene
yönetimi, daha belirgin biçimde de Abbasi halifeliği için geçerlidir.
rek Roma'ya meydan okuması, İmparator Aurelius tarafından ezilmesiyle Söz konusu devletlerin su kaynaklarından ve yerel taşkınlardan ge
sonuçlandı. Roma yönetiminin ticaret yollarını genişletmesinden ve düze niş çapta yararlanma gibi bir ortak çıkarı vardı; taşan Nil, Fırat ve Dicle
ne koymasından yarar gören Arabistan, bir süre sonra iki düşman cephe ırmakları çekilirken geride verimli miller bırakırdı. Merkezi idare altında
arasında sıkışmış bir konuma düştü. Bölgenin büyük gücü Roma'nın ve ar set inşasıyla kurulan ırmak kanalları sisteminin sağladığı yapay sulama,
dından Bizans'ın karşısında hasım olarak Fars krallıkları Sasaniler ve Part bu tür yöntemlere eşlik eden zengin tarımsal kültürün önkoşuluydu . Bu
lar gittikçe güç kazandı. devletlerde ekonominin temeli kendine yeterlilik, sosyal işbölümü, zo-
Kabe'nin anahtarı, Osmanlı, Paris, mıştı. Osmanlılar 1 5 1 7' de bu hükümranlığı Kadim Arap inancı ve Mekke'ye hac ziyareti
Louvre Müzesi ve dolayısıyla sembolik "anahtar gücü"nü ele
Kabe'ye ve hacıların törensel vecibeleri ye geçirdiler. Mekke'nin ve hac ziyaretinin de
rine getirişine nezaret etmek her ne kadar netimi l 924'ten beri Suudi Arabistan krali Kadim çoktanrıcı Arap inancının geçerli olduğu dönem İslam kaynakla
Benu Şeyban sülalesinin soyla geçen bir ayrı yet ailesinin elindedir. Kral Fahd 1 986' da rında "cahiliye devri" olarak nitelendirilir. Arapların eskiden doğaya ve
calığı olsa da, Mekke ve Medine üzerinde hü kral unvanından resmen vazgeçerek, bunun
merkezinde güneş, ay ve seher yıldızının yer aldığı göksel cisimlere da
kümranlık Fatı miler, Selçuklular ve Eyyubiler yerine " İ ki Kutsal Mekanın Koruyucusu" sa
gibi birçok hanedana dinsel itibar kazandır- nını aldı. yalı bir külte sahip olduğu söylenebilir; Mekke'deki K:3.be'de haJa bulunan
İlk dinsel çağrıyı almasını izleyen kısa bir tedirginlik döneminin ardın
dan, Muhammed'in kendisine inen vahiylerin doğruluğuna son derece
inandığı ve bu inanca bağlı olarak özellikle Medine'ye göçten sonra da-
İbrahim Peygamber, Osmanlı minyatürü, lenlere vermesini diler. Ardından oğlu İ sma
1 583. İ stanbul, Türk ve İslam Eserleri Müzesi il'le birlikte Allah'a ibadet edilecek bir yer ola
Müslümanlar İ brahim'i ilk peygamber ve ilk rak Kabe'yi inşa eder. İ brahim haniflerin, yani
hanif ("Allah yolunda giden") sayar, Mek çoktanrıcı bir ortamda Allah'ın yolundan gi
ke'deki mabetle yakından irtibatlı görürler. den tektanrıcıların prototipi sayılır. Bu gele
Kuran'a göre, İ brahim bir gün Allah'a yakara nek uyarınca, İslam kadim Arap çoktanrıcılığı
rak Mekke'yi güvenli bir yer haline getirmesi nın öncesine bakar ve Mekke'yi özgün bir
ni ve yurt olarak kendisine ve soyundan ge- tektanrıcılıkla ilişkilendirir.
Sütannesi Halime tarafından emzirilen Hz. Muhammed daha sonra dedesi tarafından
öksüz Muhammed, Siyer-i Nebi'den büyütüldü. Dedesinin 578'de ölmesi üzerine,
minyatür, İ stanbul, 1 6. yüzyılın ikinci yarısı amcası Ebu Talib onu evine aldı ve inançları
Hz. Muhammed 570'te Haşimi kabilesinin bir na sıkı destek vererek, ölümüne (6 1 9) kadar
mensubu olarak Mekke'de doğdu. Babası Ab onu saldırılardan korudu.
dullah onun doğumundan önce ölmüştü; an
nesi Amine'yi de altı yaşındayken kaybetti.
"Nemi" suresi, 36-39. ayetler Bu sure, Kuran'ın sıklıkla Eski Ahit öyküleri körlük sayılır ve peygamberlerin ancak Allah'ın bizzat izin vermesi halin
Kuran yazması, Kuzey Afrika, 12. yüzyıl, ne göndermede bulunmasının ve İ slam\ ön de şefaat edebileceği belirtilir.
Magribi üslupta yazılmıştır, ceki eski tektanrıcı dinlerin devamı olarak
Allah'ın biricik ve benzersiz doğasına vurgu, İslam inancının özünü
Londra, Spink College kabul etmesinin bir örneğidir. Nuh, İ brahim,
Kuran'ın "Nemi" ("Karınca") adlı 27. suresi Musa ve Süleyman gibi şahsiyetler Müslüman oluşturur. Kuran radikal tektanrıcılığı ve ödünsüz bir tanrı-merkezli dünya
Süleyman Peygamber ile Seba Melikesi'nin geleneğinde önemli bir yer tutar ve "Peygam görüşünü temsil eder: Allah tek tanrıdır, çocuk edinmemiştir (21 : 26) ve ke
buluşmasını anlatır. Allah'ın Kral Süleyman'ı berlerin Mührü" sıfatıyla Muhammed'in son sinlikle bir ailesi yoktur. Ona başka ilahi kişileri "ortak" koşmak (şirk), Al
nasıl güçlü ve zengin kıldığını gören Kraliçe peygamber olduğunu gösterir.
Belkıs, "alemlerin Rabbi" Allah'a teslim olur. lah'a karşı işlenmiş en büyük günah sayılır. İslam bu hususu sadece ka
dim çoktanrıcılığa değil, gittikçe artan bir sıklıkla Hıristiyanlığın İsa'ya
ilişkin anlayışına da karşı çıkma açısından vurgular. Kuran'da İsa bir pey
gamber olarak anılır 09: 16-40, 3 : 45-55) ve Muhammed'in doğrudan ha
de açık bir yaratılış öyküsü yoktur, ama güçlü paralellikler vardır. Dünya bercisi sayılır. Ahir zamanda dirilip dünyaya döneceğine ve hak yolunu
nın yaratılışı, başlangıçtaki insicamlı bir kütleden gökyüzünün ve yeryüzü bulmuş bir Müslüman olarak hüküm süreceğine inanılır; ama Allah'ın oğ
nün ayrı ayrı meydana getirilmesi olarak tasvir edilir. İnsanın topraktan ya lu nitelendirmesi Hıristiyanların bir abartması ve yanlış yorumlaması ola
da çamurdan yapıldığı belirtilir. Birkaç yerde yaratılış süreci "Ol!" şeklin rak kabul edilir. İslam insanın kavrayamayacağı bir vasıf olarak Allah'ın
deki ilahi emirle ifade edilir. Kuran birçok vesileyle Allah'ın ihsanını ve erişilmez büyüklüğünü vurgular ve Allah'ın varlığını peygamberler aracılı
rahmetini vurgulayarak, her şeyi ne kadar iyi düzenlediğini gösterir. Yara ğıyla belli ettiğini öngörür. Dünya insanoğluna sırf kullanması için veril
tılış diğer bütün yaratıklardan ayırt edilen insanoğlu için tasarlanmış gibi miştir; onun mülkü değildir. İnsan yeryüzünde "Allah'ın halifesi" olarak
sunulur; Allah içtenlikle tövbe etmesi halinde insanoğlunun günahlarını davranır ve yaratılışın ilahi düzenini kurmaya yardımcı olur.
bağışlayacak ve erdemli bir hayat sürmesi halinde de onu ödüllendirecek Kuran, insanın özünde iyi tıynetle yaratıldığı ve Allah'ı memnun ede
tir. Allah insanoğlunu yargılayan güç olarak, insanları bu dünyadaki amel cek bir hayat sürme konumunda olduğu varsayımından hareket eder; bu
lerine göre değerlendirir ve ahirette haklıyı haksızdan ayırır (78: 1 -40 ve çerçevede başkalarına ihtimam, şefkat ve muhtaçlara yardım gibi erdem
80: 17-42). Kıyamet hiç kimsenin kaçamayacağı "en büyük felaket" (79:34) leri örnek gösterir (2:21-39 ve 57: 1-29). İlk günah islam'a yabancı bir kav
olarak nitelendirilir. Kuran'da gerek lanetlenenlerin çekeceği azaplar, ge ramdır. Ama insanlar çoğu kez ikircimli, ürkek ya da aylak oldukları için
rekse cennetin hazları çok canlı ve duyumsal ifadelerle tasvir edilir (39:60- şirrete, kibre ve tamaha yenik düşerler ve refah zamanlarında savrukluğa
75). İnançsızlık Allah'a ve onun insanoğluna sunduğu lütuflara karşı nan- ve nankörlüğe eğilim gösterirler.
İslam bir ruhban sınıfına yer vermemesi açısından laik bir din olmakla bir
likte, aynı zamanda bir hukuk dinidir. Dolayısıyla Müslümanlar günlük ha
yatlarında ve davranışlarında bir ruhbandan değil, bir hukukçudan ("fa
kih", çoğul "fukaha") yardım alırlar. İslam'ın beş şartı ve İslam hukuku
("şeriat") Müslüman ümmetin hayatındaki en önemli unsurlardır. Bu ne
denle, islam alimleri ("ulema") daima hem din hem de hukuk (fıkıh) öğ
renimi görmüşlerdir.
İslam'ın Medine evresi başladığında, kişinin selamete erme ihtiyacı iyi
düzenlenmiş bir cemaat temeline oturtuldu ve İslam yeıyüzündeki "Allah
yasası" haline geldi. Hz. Muhammed kadim Arap görenek hukukunun
özellikleriyle de uğraşmak zorunda kaldı: Geç Mekke döneminden sonra
inen Kuran surelerinde zekat ve sadaka (6, 58), nikah akdinin şartları
(60: 1 0- 1 3) , boşanma (65) ve yetim çocukların velayeti (4) gibi cemaat dü
zeniyle ilgili sorunlar ele alınır. Kuran ayrıca miras ve aile hukuku, adet
ve örf, taşlama ve el ayak kesme (5:33-40) gibi bedensel ceza (hadd) ko
nuları üzerinde de durur. Kanun hükümleri Allah'ın emirleri olarak sunu
lur; dolayısıyla bunların ihlal edilmesi yaratılmış ilahi düzene karşı bir suç
niteliğini kazanır. insanlar kendi başlarına doğru yolu bulamayacak kadar
zayıf ve bencil olduklarından, ilahi rehberliğe gerek duyarlar. Allah'ın rah
metiyle bu yolu insanoğlu için zorlaştırmak yerine kolaylaştırması bir ge
nel ilkedir; buna bağlı olarak İslam'ın neredeyse bütün emirlerinde çeşit
li çareler sunan, istisnalar koyan veya acze düşme durumunda telafi edici
ikame yollar öneren alternatif biçimler vardır. Kuran, hukuku insanları
akıllı kılan ve doğru yargılara varmalarını sağlayan bir ışık olarak sunar.
Hatırı sayılır safsatalara ve kılı kırk yaran yaklaşımlara yol açmasına
karşın, şeriat başından itibaren bir bütün olarak çok pratik bir mahiyet taşır
ve aile, miras, vesayet ve zekatla ilgili hukuki meselelere dönük bir yöne
lim izler. Şeriatta ilahi hukuk ile insan hukuku, ayrıca Müslümanların Al
Zekat veren bir Müslüman müminler özellikle oruç ayı Ramazan'da ve lah'a karşı vecibeleri ile dindaşlarına karşı vecibeleri arasında ayrım yapı
Sadi'nin Bostan'ından İ ran m inyatürü, Beh büyük Müslüman bayramlarında muhtaç kişi
lır; emirler, özellikle de insanoğlunu Allah' a karşı yükümlü kılan emirler
zad, 1 5. yüzyı 1, Kahire, Ulusal K ütüphane lere başka gönüllü bağışlar ya da sadakalar
Dinen zorunlu olan ve "fukara vergisi" olarak dağıtır. Bu tür yardımlar son derece takdire açısından ortaya çıkan çeşitli ihlaller için ceza verecek olan makam insan
da bilinen zekat, önceleri gönüllü bağış mahi şayan görülür. İ slam devletlerinde Müslüman ("kadı") değil, bizzat Allah'tır. Sadece şeriat hükümlerinin bağlayıcı niteli
yetini taşırken zamanla bir dinsel vecibe hali olmayanlar zekat ödemekle yükümlü değil
ne geldi. Müslümanlar arasındaki dayanışma dir; onlardan özel bir kelle vergisi alınır ve ğinin inkarı kişiyi bir kafir durumuna düşürür; herhangi bir hükmün ihla
yı güçlendirme gibi pratik bir amaca hizmet böylece zımmi ("koruma altındaki yurttaş") line bağlı tekil bir olay bu sonucu yaratmaz.
eder ve sosyal yard ım mevzuatının erken bir konumu kazanırlar. insanın iyiyi kötüden ayırabilecek ve ikisinden birini seçebilecek du
biçimi sayılır. Zekatın dışında ve ötesinde,
rumda olması nedeniyle (egemen Sünni anlayışı neyin iyi, neyin kötü ol
duğunu belirleyen şeyin, bir davranışın doğal niteliği değil, sadece ilahi
Müzdelife'de yedi küçük çakıl taşı toplarlar ve bunları 10. günün sabahı
makam olduğu varsayımından hareket eder), insanoğlunun davranışları
Mina'daki cemrelere atarlar. Bu adet, oğlunu kurban etmesi için Allah'tan
ilahi hukukla ilişki açısından beş kategoriye ayrılır:
aldığı emir karşısında Şeytan'ın dürtmesine kapılan İbrahim'in deliye
dönmesiyle ilgilidir ve aynı zamanda kötülüğe karşı direnişi simgeler. Ar a) Farz (vacip) olan edimler: Bunları yerine getirenler Allah tarafından
dından bu olayın anısına birkaç gün süren kurban şenliği ("teşrik" gün ödüllendirilir, yerine getirmeyenler ise takbih edilir ve cezalandırılır.
leri) başlar. Kurban etleri büyük ölçüde yoksullara verilir. Dünyanın her b) Sevap, yani din ya da ümmet açısından yararlı edimler: Bunları yerine
tarafında Müslümanlar aynı dönemde Kurban Bayramı'nı kutlar. Ayın 1 2 . getirmek bir ödül kazandırır, ama ihmal etme cezayı ya da takbihi gerek
gününde hacılar Kabe'deki veda tavafı için Mekke'ye dönerler. Hac zi tirmez.
yareti ve bazı törenler muhtemelen İslam öncesi dönemden kalmadır ve c) Mubah, yani ahlaki açıdan nötr bir mahiyet taşıyan edimler: Bunlar ki
Hz. Muhammed tarafından benimsenmiştir; Mekke yakınındaki kutsal şinin iradesine bırakılmıştır; ne yerine getirenlerin ödüllendirilmesi ne de
yerlerin de kadim Arabistan'daki tapınaklar olması muhtemeldir. ihmal edenlerin cezalandırılması söz konusudur.
d) Mekruh, yani dinsel ibadet ya da ümmetin adetleri açısından zararlı Ramazan sonunda bayram alayı belerine özel dikkat gösterir, hasımlarıyla ba
edimler: Bunlardan kaçınmak ödül getirir, ama bunları yerine getirenler Hariri'nin Makamat'ından Arap minyatürü, rışır, hayırlı işler yapar ve bütün Müslümanlar
cezalandırılmaz. Bağdat, 1 237, arasındaki kardeşliği hatırlarlar. Ramazan'ın
Paris, Ulusal Kütüphane doruk noktası Kuran'ın ilk ayetinin Peygam
e) Haram, yani yasak edimler: Bunlardan kaçınmak bir dinsel vecibedir Orucun bir dinsel vecibe olması nedeniyle, ber'e inişinin yıldönümüne denk gelen 27. ge
ve ödül görme vesilesidir; bunları işleyenler ise takbih edilir ve cezalan Ramazan ayı boyunca Müslümanlar gündoğu cedir. Bu ay boyunca kamusal yaşamın yavaş
dırılır. mundan günbatımına kadar yemekten, içmek laması nedeniyle, orucun bitişi bütün İ slam
ten ve cinsel ilişkiden kaçınırlar. Dinsel veci- ülkelerinde büyük şenliklerle kutlanır.
İnsan günahları da sınıflandırılmıştır: En kötü günahlar Allah'a ve ima
na karşı işlenenlerdir. Ardından diğer insanlara karşı işlenen günahlar,
başkalarına zarar verme kastıyla işlenen günahlar ve son olarak da gün
delik hayatta düzgün davranışa aykırı düşen mala karşı suçlar, iftira ve ya lir. İslam'ın ilk döneminden kalma çok sayıda ve çelişkili hadisin ortaya
lancı şahitlik gibi günahlar gelir. çıkması üzerine, 9. yüzyılda alimler bunları incelemeye başladı ve bugün
Kuran'a göre, Allah kafirlik dışında bütün insan günahlarını bağışla hala kabul gören altı sahih (doğru) derleme hazırladı. Hadisler esas ola
yabilir - tabii dilemesi halinde. rak somut hukuk davalarında emsal sunmak için kullanılır. Sahihliğin ge
Şeriat, ikisi maddi esasa ve ikisi usule dair olmak üzere dört hukuk nel ölçütü hadisleri aktaran kişilerin (" isnat") Hz. Muhammed'e ve yakın
kaynağını geçerli sayar. Birinci ve en başta gelen kaynak hiç kuşkusuz çevresine kadar ulaşacak şekilde kesintisiz bir zincir oluşturmasıdır.
Kuran'dır. Kuran'ın özel olarak değinmediği birçok konunun bulunması Fıkıh alimlerinin görüşü ("rey") hukukun metodolojik bir kaynağı ola
nedeniyle, ikinci kaynak olarak hadislere başvurulur. Hz. Muhammed'in rak kabul edilir. Bu kaynak, yukarıda açıklandığı üzere, akla göre yapıl
yakın çevresince aktarılmış söz ve davranışlarına hadis denir; bunlar uyul mış yasalar ile yaratılmış düzenin genel akılcılığı arasındaki tutarlılığa da
ması gereken "yol" ya da "adet" anlamında sünnet olarak da nitelendiri- yanır ve daha önce görülmüş bir dava ile benzer nitelikteki bir davayı
Eşek sırtındaki İsa ve deve sırtındaki mesi gibi, o da İ ncil'i bildirmiştir. Kuran'da İ sa
M uhammed birlikte yolculuk ederken ' dan "Allah'ın kelimesi" ve "Mesih" diye söz
Biruni'nin bir eserinden İ ran minyatürü, 1 8. edilir; ama Allah'ın oğlu ya da bizzat Allah de
yüzyıl, Tahran, Meclis Kütüphanesi ğil, sadece günahtan arınmış bir kişi ve Allah'ın
Bu minyatür İ slam'da İ sa'ya beslenen büyük sevgili kulu olarak kabul edilir. Ahir zamanda
saygıyı yansıtır. İsa büyük peygamberlerden bi dirilip dünyaya döneceği ve hak yolunu bulmuş
ri ve Hz. Muhammed'in doğrudan habercisi sa bir Müslüman olarak hüküm sürerek insanlığı
yılır. Tıpkı ondan önce Musa'nın Tevrat'ı ve yeniden birliğe kavuşturacağı belirtilir.
ondan sonra Hz. Muhammed'in Kuran'ı bildir-
danışmanları arasına girmişti. Halifeliğe 634'te oybirliğiyle seçilen Öme şaşırtıcıydı ve muhtemelen bu makama dindar bir adamın getirilmesi ni
r'in "Hulefa-yı Raşidin" içinde en etkili kişiliğe sahip olduğu söylenebi yetinin sonucuydu; göreve başladığı andan itibaren siyasal otoriteyi sağ
lir. Cesaretine, irade gücüne, örnek dindarlığına ve mütevazılığına dair layamadı. Müstebit valilere sözünü bir türlü geçiremedi. Mekke ve Me
sayısız mesel vardır. Seçkin komutanlar Halid bin Velid, Amr bin As ve dine' deki kilit idari mevkilere müsamahakar tutumu yüzünden aile
Saad bin Ebu Vakkas'la birlikte , İslam imparatorluğunun asıl kurucusu mensuplarını doldurdu; bu durum akraba kayırmacılığıyla nam salması
olarak görülebilir. Fetih savaşlarını planladı, güçlü İslam ordugahlarını na yol açtı. Gittikçe halkın desteğini kaybetti ve hatta sonunda Hz. Mu
kurdu ve devlet adamı vizyonuyla kibirli kabile reisleri üzerinde büyük hammed'in dul eşi Ayşe de ona karşı tavır aldı. Artık 80 yaşına varmış ol
bir otorite kurdu. Arazi dağıtımı, emeklilik sistemi, gayrimüslimlerden masına karşın, halifelikten çekilmesi yolundaki taleplere uymaktan
alınan kelle vergisi gibi çeşitli düzenlemelerle 637'de İslam imparatorlu kaçınınca, toplanan bir kalabalık evini basarak onu öldürdü . Osman o
ğunun örgütlenme yapısını sağlamlaştırdı. Halife unvanının yanı sıra sırada okuduğu Kuran'ın üstüne kıvrılarak can verdi. (Daha sonraları bir
"emirü'l-mümin" unvanını aldı. 644'te camiye giderken bir Hıristiyan ta kaç camide, kanının bulaştığı öne sürülen Kuran sayfaları kutsal emanet
rafından öldürüldü. olarak sergilendi.) Osman'ın en kayda değer başarısı Kuran surelerini
Üçüncü halife Osman bin Affan (644-656) Mekke'nin en zengin tüc derleme işini tamamlayarak, bu kutsal kitaba şimdiki biçimini vermesiy
carlarından biriydi; Hz. Muhammed'e çok erken katılmış ve damadı ol di.
muştu . Kişiliğine ilişkin geleneksel görüş karışıktır: Son derece erdemli Dördüncü halife Ali bin Ebu Talib (656-661 ) Hz. Muhammed'in hem
ve dindar, ancak uysal ve dünyevi işlerden oldukça uzak biri olduğun amcasının oğluydu hem de kızı Fatma'yla evliliğinden dolayı damadıydı.
dan, doğal bir önder değildi ve hiç kişisel hırsı yoktu . Halife seçilmesi Müslüman olan ilk kişilerden biriydi; hatta Şiilere göre Hz. Muhammed'in
eşi Hatice'den sonra yeni dini ilk kez o benimsemişti. Hz. Muhammed'in
ölümünden sonra imamlığın (halifeliğin) ona geçmesini sağlamak için uğ
raşan hatırı sayılır bir destekçi kitlesi vardı. Bu kişilerin kendilerine ver
dilderi ad "Şiat Ali", yani Ali Fırkası'ydı; "Şii" terimi de bu yakıştırmadan
gelir. Ali sonunda 656'da halife seçildi. Kendisini tanımayı reddeden Os
man'ın ailesini ve Ayşe ile yandaşlarını aynı yıl Cemel ("Deve") Yakası
olarak bilinen çarpışmada yenilgiye uğrattı. Dolayısıyla halifeliği genç İs
lam ümmetini çok güç bir durumla karşı karşıya bıraktı.
Ali geleneksel kaynaklarda cesur, dindar, adil ve cömert bir kişi ola
rak tarif edilir. Şiir yeteneğinin ve derin ahlaki duygulardan kaynaklanan
hatırı sayılır bir hitabet gücünün olduğu söylenir. Sözlerinin birçoğu Müs
lüman didaktik edebiyatı içinde yer alır.
Ne var ki, Ali büyük siyasal ya da askeri becerilerden yoksundu ve
hem çok vicdanlı hem de ikircirnliydi. Osman'ın amca oğlu olan Suriye
Valisi Muaviye'nin şahsında ciddi bir muhalifle karşı karşıya kaldı. Muavi
ye meşru yönetim sorununda hakemliğe başvurulması için bastırdı. Müs
lümanlar arasında iç savaşın çıkmasından çekinen Ali, hakemliği kabul
etti ve böylece İslam'da ilk ciddi bölünmeye bizzat katkıda bulundu: Ha
riciler olarak bilinen bir kesim, halifenin bir valiyle eşit koşullarda görüş
mesinin halifelik mertebesinin vakarına yakışmadığını öne sürdü. Ali'den
bekledikleri desteği göremeyince de rakip bir halife seçerek açık bir
ayaklanmaya yöneldiler. Ali 658'de Haricileri yenilgiye uğrattı; ama Ocak
66l 'de camiye giderken bir Harici tarafından hançerlenerek öldürüldü.
..
' � fi,=�����������:;;;;;;:;
; � ;;: ������������
'ı
;:
. ;:.,:.
.·\_
• .'
··"'-
· .; .
�;:• .:..ı
r 1
_,..L.,._.,.j
... . �
. ·:
� ı, j" �. �'-
7
�
-- �
Islam Dünyasında Sanat ve Kültür
.
Oleg Grabar
Köşkte oturan mübarek adam onunla irtibat kurmaya çalışırken, yukarıda Vahşi kedi rölyefi zaik ve heykel bezemeleri işlenen konuların
1 553, Cami'nin Baharistan'ından çizim, melekler ilham ve armağanlar yağdırıyor. Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi, 8. yüzyıl, Palmyra, zenginliği açısından çarpıcıdır. Bunlarda antik
Washington, Arthur Sackler Galerisi Pencereden merakla dışarıyı süzen iki kişi, Arkeoloji Müzesi çağ dünyasına özgü yüzlerce insan ve hayvan
Bir tiyatro sahnesini andıran enfes bir metin resim kahramanının yüzündeki kuşkucu gü Emevilerin Suriye çölünde inşa ettiği Kasrü'l tasvirinin yanı sıra yeni İ slami bezeme üslu
ve görüntü bütünlüğü. Mübarek bir adam lümseme ve çileci tasavvuf ile şatafatlı ortam Hayrü'l-Garbi gibi saraylar, antik çağın son bunu yansıtan zengin geometrik süslemeler
zengin bezemeli bir köşke hapsedilmiş gibi arasındaki çelişki, minyatüre hafif bir istihza larında Akdeniz çevresinde serpilen dindışı vardır.
görünüyor. Bir kişi kapalı kapının ardından havası katıyor. sanatın öne çıkan örnekleridir. Resim, mo-
37
Sanata dair İslami tutumlar
yapı türü, yani Peygamber'in döneminde aslında varolmayan bir şey de miler arasında bir ayrım yapmak konuyu biraz basitleştirmek açısından
ğil, mümin cemaatinin toplanıp namaz kılması ve cemaat işlerini görüş gereklidir. Mabetler ilahi iradeyle özel bir kutsallık bahşedilmiş gerçek
mesi için ayrılmış bir mekandır. Böyle mekanlar herhangi bir yerde ola !
kutsal yerlerd r; din açısından anlam ya da anlamları bütün Müslümanlar
bilir: Örneğin, şahsa ait bir ev (sözgelimi Peygamber'in Medine'deyken ca bilinir, önemli sayılır ve bulundukları yerin çok ötesine taşar. Bunlar
kaldığı ve sonradan Medine Camisi'ne dönüştürülen ev) , taş gibi en il dan üç tanesi gerçek anlamda bütün İslam dünyasını kucaklar. Birincisi
Peygamber'in Medine'deki evinin büyük olduğu için hem bütün Müslüman ce
sonradan yapılmış bir çizimi maatinin toplandığı bir kamusal mekan hem
Hz. Muhammed 622'de Mekke'den Medi de Peygamber ailesinin kaldığı bir şahsi me
ne'ye göç etti. Dinsel öğretilerini yaymak kan olarak kullanılmaya elverişliydi. Çeşitli
için merkez olarak kullandığı Medine'yi yeni derinlikteki sıra sütunlar sonraki camilerde
Müslüman devletinin başkenti haline getirdi. olduğu gibi kıbleyi göstermesinin yanı sıra,
Peygamber'in buradaki evinin yazılı kaynak kötü hava koşullarına karşı barınak işlevini
lara göre bir ölçüde ortaya çıkarılabilen ya görmekteydi. Başlangıçta işlevsel olan kapı
pısı, Irak ve başka yerlerdeki ilk çok-ayaklı ların hepsi zamanla sembolik anlamlar kazan
camilere model oluşturdu. Bu ev alanı çok dı.
L__ -
İ stan bul'daki Şehzade Külliyesi'nin avlusunda
O/eg Grabar
7. yüzyılın sonuna doğru, yani İslam'ın ortaya çıkı nü oluşturur. Diğer unsur ise bugün genellikle eza
şından sadece i ki ya da üç kuşak sonra cuma cami nın okunduğu yer sayılan minaredir. Ama özellik
sinin (mescidü'l-cuma) temel işlevleri ve biçimsel le İslam'ın ilk yüzyıllarında minare öncelikle bir
tipolojisi yerli yerine oturdu. Her kentte bütün Müslüman cemaatin varlığına işaret eden ya da
mümin cemaatinin kullanımına açı k olan b u yapı Mekke ve Medine' deki mabetlerde olduğu gibi, bir
için öncelikle mekana gerek vardı. İlk camiler çok kutsal melcenin bulunduğu yerin olabildiğince
ayaklı mekan tipindeydi; sınırları belirsiz bir mekan uzaktan görülmesini sağlayan bir görsel nirengiydi.
boyunca çok sayıda tekil ve görece küçük mesnet
(çoğunlukla sütunlar) uzanırdı. Birçok varyasyon u
olan b u tip Arap ü l kelerinde v e ayrıca ideoloji k ya
da başka nedenlerle İslam'ı n başlangıç dönemini Kahire Kalesi içindeki caminin avlusunda
hatırlatma amacının güdüldüğü Güneydoğu Asya bir revak
gibi başka yerlerde günümüze kadar en yaygın ca
mi tipi olarak kalmıştır. 1 1 . yüzyıldan sonra İ ran' da
ve Hindistan'da mekan sağlamak için farklı bir çö
züm bulundu: Dört adet tonozlu bölmenin, teknik
ibareyle "eyvan"ın açıldığı geniş bir orta avlu. Os
manlı lar bir cuma camisinin cemaat gereklerine bir
başka çözüm olarak, tek bir orta kubbeyle geniş
bir iç mekan yarattılar. Bu arada dosdoğru "mes
cit'' denen küçük özel camiler de ortaya çıktı ve
birçok değişik biçime büründü.
Fakat cami sadece geniş bir mekan değildir. Her
biri kendine özgü tarihi olan sembolik ya da işlev
sel unsurları da barındırı r. Minberin geçmişi Pey
gamber'in dönemine kadar iner. Başlangıçta üç ba
samaklı ve biraz yüksek bir tabure biçiminde olan
bu yapı hutbe, tebliğ ve dua okumak için kul lan ılır
d ı . Çok h ızlı bir şekilde, ilave basamaklarla ve bir
çok durumda en üstte bir saçağın örttüğü bir kür
süyle daha gelişkin bir görünüme büründü. Oyma
ahşaptan veya yontulmuş taştan yan duvarlarla be
zenmiş gösterişli örneklerin yapılması na karşın, Mandu'daki Cami-i Kebir'in minberi ve dua kürsüsü
basit minberler hala vardı r.
İslam'ın ilk döneminde, Müslüman cemaatin hazi
nesi camide saklan ı rdı; bunun günümüze ulaşan
birkaç örneği mevcuttur. Sözgelimi, Şam hazine
dairesi sütunlar üstünde duran bir kubbeli sekiz
gen yapıdır. Daha pratik bir düzeyde, namazdan
önce abdest alma gereği cam i avlusunda veya ke
narı nda kimi zaman hatırı sayı lır sanatsal değerde
çeşmelerin yapılmasını getirdi.
Caminin i ki unsuru işlevsel olduğu kadar semboli k
niteli k de taşır. Bunlardan biri kıbleyi göstermenin
yanı sıra, namaz kılan lara Peygamber'in varlığını
hatı rlatan mihraptır. Yaklaşı k 700'1erde ortaya çı
kan mihrap bütün cam ilerde bulunur ve çoğu kez
ilahi varlığı ve İslam mesajının evrensell iğini simge
leyen şamdanlarıyla caminin en bezemeli bölümü-
44 CAMİ
fahan'daki Şah Camisi'nin çifte minaresi Kayrevan Camisi'nin namazgahı
Roma'daki Ulu Cami'nin avlusu Edirne'deki il. Bayezid Külliyesi'nin kıble duvarı
,-= :c = · : · = :c : • : • : :.: :c : :.: ::c =· : • : :.: : :.: :c = · : • · = :.: ::c = · : · = :.: -ıı!
il . •
Cordoba'daki Cami-i Kebir'in (Kurtuba
• i l Camisi) mihrabı
i l i l
�
� i l
i l
• �
i l
<®
i l
�
i l
•
i l
�
i l
•
il 1
•
�
- ·-- -- - . -- -- -- - . -- -- -- - . -- �
--- -""' -� _._ � - . - .- -- - . - .- -- - .
_L_ �-- ---
- -� - �- -� - �- -� - -�- --- - - - �- - - - �- -
- ·= :il: :
1 1 1 1
t 1 1 1
: =· = · = :.: =· : · = :.: =· = · = :.
: =· = •� � ·
1 1
-:::::::-
1 1
=· ·= :c =· : ·= ::c = · : · = ::.: = · :
lere destek vermek hükümdarlığın şanından sayılan bi!· görevdi. Kimi za Genelde, bütün bu açıklamaların karşımıza çıkardığı güçlükler sanat
man bizzat hükümdarlar ya da egemen çevreler diğerleri aleyhine belli eserlerini anlamada gerçekten faydalı olamayacak ölçüde geniş kapsam
görüşleri ve düşünsel tutumları dayatma dürtüsüne kapıldı ve önemli lı olmaları ve dolayısıyla, sanatsal bakımdan kalıcı bir işlerlik taşımama
merkezlerin çoğunda bazıları son derece aykırı olan almaşık duruşlar az larıdır. Daha yakın dönemdeki araştırmaların ve irdelemelerin vardıgı so
çok aşikar bir şekilde gelişti. Bu çeşitli husumetler çoğu kez kentlerde nuç, İslam dünyasında her biri kendi dönemsel, bölgesel ya da düşün
arbedelere bile dönüşebilen cepheleşmelerle sergilenirdi; ama bunların sel köklerinden etkilenmiş birçok estetik kuramının varolduğu yönünde
sanatlar üzerindeki etkisi, tabii eğer varsa, hala açıklığa kavuşmuş değil dir. Sözgelimi, Basra'daki İhvanü's-Safa (Temiz Kardeşler) tarikatının 10.
dir. Müslüman uygarlığında bilim ve felsefedeki bu gelişmenin bir baş yüzyıldan kalma ilginç metinlerinde veya alegorik yorum kavramının ka
ka veçhesi, sanatlarla ilişkinin kurulabileceği alanların saptanmasıdır. rarlı bir muhalifi olan Endülüslü seçme filozof ve yazar İbn Hazm'ın
Örnekler estetik kuramı ve geometridir. (994-1 064) yazılarında rastlanan kuramlarla bağlantılı estetik kuramları
Geçmişte birkaç bilgin bir "İslami" estetik kuramı belirlemeye çalış vardı. Aristotelesçi mimesis (doğayı ya da gerçekliği taklit) kavramı, sa
tı; iki felsefi tema ve sanat üzerinde muğlak bir mutabakat sağlandı. Bu nat eserlerine doğrudan göndermeler içermeseler bile, Farabi (y. 870-
temalardan biri, canlı ya da cansız bütün şeylerin tıpatıp aynı atomların 950), İbn Sina (980-1037) ve İbn Rüşd'ün ( 1 1 26-1 198) felsefi risalelerin-
"t:>
Bir Kuran yazmasına ait sayfa zenlemesini sağlayacak şekilde stilize edile "Mavi" Kuran yazmasına ait sayfa rık hatlar daha az, köşelilik daha fazladır.
Kayrevan, 1 O. yüzyıl rek sayfaya yerleştirilmiştir. Fonetik işaretle Kayrevan, muhtemelen 1 O. yüzyıl sonu Özellikle parşömeninin rengi açısından dik
Tunus, U lusal Kütüphane rin· çok az kullanılmış olması nedeniyle, keli ya da 1 1 . yüzyıl başları kat çekicidir; bunun Bizans imparatorluk
Bu yazma İ slam'ın ilk döneminde pahalı bir meler (ve telaffuzları) konusunda önceden Tunus, Ulusal Kütüphane yazmalarındaki moru taklit için seçilmiş ol
malzeme olduğu için genellikle sadece Kuran bilgisi olmayan birinin metni okuması zor Birçok koleksiyonda sayfalarına rastlanan bu ması mümkündür.
için kullanılan parşömene yazılmıştı. Yazı üs dur. ünlü yazma, İfrikkiye (şimdiki Tunus) veya
lubu "Kufi", adını ortaya çıktığı yerden, Mısır'da Fatımi hanedanı hükümdarları için
lrak'ın güneyindeki Küfe kentinden alır. Her yazılmıştı. Daha eski tarihli olan soldaki ör
harf yatay ve dikey şekillerin uyumlu bir dü- nekten yazı üslubu bakımından farklıdır; kıv-
Seramik kase
Nişapur, İ ran, 1 O. yüzyıl
Berlin, İ slam Sanatı Müzesi
Günlük kullanıma dönük bir nesnedeki hat
sanatı her zaman bir mesaj iletmezdi ve ço
ğu kez tamamen bezeme amaçlıydı. Bir genel
şükran ifade edildiğinde, bu çoğunlukla ürü
nün sahibine dönük olurdu; ama hazır olan
bütün misafirlere atıfta bulunmak da sık gö
rülen bir durumdu.
Sırlı çini
İ ran, 1 3. ya da 1 4. yüzyıl
Roma, Doğu Sanatları Müzesi
Bu çinideki birkaç kelime, çok küçük parça
halinde olduğundan saptanamayan bir me
tinden alınmadır. Çoğu kez dinsel mahiyet
teki yazıtlar kamu binaları ya da şahsi evler
için sipariş edilir, panolar haline getirilir ve
ardından kil tuğlalı duvarlara yapıştırılırdı.
Mimari yüzeylere yapay bir parlaklık verme
nin yanı sıra, bina sahibinin dindarlığını ser
gilemeye de yarardı. Kimi zaman bu yazıt
larda dindışı, lirik ya da epik şiirlerin dizeleri
yer alırdı. Bu tür nesneler İ slam kültüründe
yazılı sözlerin önemini gösterir.
Yukarıda: Elhamra'daki Mersinli lerine sahip çini mozaiklerle kaplanırdı. Göz Aşağıda: "Şemse" (güneş) gülü palı bir yapısı var; bu nedenle bir yüzeyi ta
Avlu'nun bir duvar kesiti hizasında çoğu kez uzayıp giden bir yazıt ve bezekleriyle kaplı bir Timurlu Kuran mamen bu desenle kaplamak istendiğinde,
G ranada, 1 4. yüzyıl metnin yukarısında geometrik ya da bitkisel cildinden detay, 1 5. yüzyıl, dönüştürme yerine desen tekrarına başvu
Gerek Granada'daki Elhamra gibi Müslüman alçı sıva süsleri yer alırdı. Böylece zengin ve İ stanbul, Türk ve İ slam Eserleri Müzesi rulur.
yapımı, gerekse Sevilla'daki Alcazar gibi H ı duyulara hitap eden bir debdebe etkisi ya Bu basit desende sekiz taçyaprakla çevrilmiş
ristiyan yapımı olsun, İ spanyol saraylarında ratılırdı. sekiz köşeli bir yıldız yer alıyor. Desenin ka-
duvarın alt kısmı süslü kompozisyon desen-
Mecnun ve Selim hurma korusunda nun'un dünyadan kopukluğunu öne çıkaracak Çakal ve aslan man olarak yer aldığı tekil öyküler çoğunluk
Nizami'nin Hamse'sinden resim, 1 462 şekilde ustalıkla düzenlenmiştir. Mecnun'Ja Keli/e ve Dimne'den resim, Herat, 1 429 la dürüst ve başarılı yönetim açısından hü
İ stanbul, Topkapı Sarayı Müzesi ahbaplık kuran hayvanlar çiftler halindedir ve İstanbul, Topkapı Sarayı Müzesi kümdarlara yol gösterecek bir ahlak kuralını
Bu İ ran minyatürü Leyla'nın "çılgın" aşığı çevresinde hayran bakışlı muhafızlar gibi dur Hint kökenli olan Ke/i/e ve Dimne kitabı, hay gözler önüne sermeye yarar. Burada çakal
Mecnun'un toplumdan uzaklaşmasına dair maktadır. Her şey, hatta Mecnun ve Selim'in vanlar aleminde fitneye ve husumete yol lardan biri baştan aşağı renkli bir hayal orta
öykünün en dokunaklı bölümlerinden birini dış görünümleri arasındaki kontrast Mec açan iki çakalın başından geçenleri anlatır. mında oldukça donuk bakışlı bir aslanı baş
tasvir ediyor. Tek dostu Selim'in onu görmek nun'un yalnızlığını vurgulamaktadır. Hem insanların, hem de hayvanların kahra- tan çıkarmaya çalışıyor.
için gittiği hurma korusu, resimde Mec-
bir tür "ayna"dır; harika anekdotlar içerir ve bunlar hem Farsça hem de da, bu sanatın duvar resminde veya diğer bezeme biçimlerinde kullanıl
Arapça yazmalarda resimlenmiştir. Son bir örnek olarak, İran lirik şiirine, dığına dair çok az bulgu vardır. Sonuç olarak, Hıristiyan, Budist ya da Hin
özellikle de şair Nizami'nin (ö. 1 209) yaklaşık 1 200'de kaleme aldığı Ham du sanatında görülen repertuarlar kadar değişken ya da zengin olmasa
se adlı güzel aşk maceralarına değinmek gerekir. Bu eser 14. yüzyıldan iti da, İslam resminin esas olarak dindışı dağarcığı geniş bir tarihsel, efsane
baren birçok kez resimlendi; daha nadir olmakla birlikte İranlı Hafız'ın (ö. vi ve romantik olaylar yelpazesini yansıtan örnekler sunmaktadır.
1389) şiirleri de resme konu oldu. Çoğunlukla edebiyat olarak nitelendi Edebiyatın sanatlara ilham vermesinin ikinci yolu, basitçe bir konu
rilmeleri zor olmakla birlikte, tarih kitaplarına da ara sıra resimler yapılır aktarımından daha ilginçtir. Daha 1 2 . yüzyıl sonlarında (en azından gü
dı. Tasavvuf şairi Sadi'nin ( 1 2 19-1 292) öğüt vermeye dönük öyküleri için nümüze kalmış örnekler açısından), bir öyküyü sırf resimlemenin ötesin
yapılmış resimlerden birkaç örnek mevcuttur. Söz konusu metinler ve de, mesaj iletmek üzere edebi eserler kullanılmaya başladı. Birçok yaz
bunları resmetmede başvurulan yollar arasında muazzam varyasyonlar maya baştaki hükümdarların şanını yansıtmaya yönelik resimli giriş
vardır. Genel kural olarak, görüntüler yazılı içeriği doğrudan yansıtacak sayfaları ve ithaf sayfaları kondu. Devlet adamlığına ilişkin öğütler ver
şekilde yaratılırdı; ama sonraki yüzyıllarda farklı metinlere ilişkin görün mek için de kullanılabilen bu resimler birçok durumda geçmişin kahra
tüler arasında karmaşık ilişkiler gelişti. Minyatür 17. yüzyıl sonlarına ka manlarına göndermelerle güncel olayları hatırlatmaya ve yorumlamaya
dar büyük ölçüc!e kitaplarla sınırlı kaldı; Şehname'nin epik öyküleri dışın- hizmet ederdi. 13. yüzyıl Arapça yazmalarında, bazı 1 5 . yüzyıl Farsça yaz-
52 İ S L A M D Ü N Y A S I N D A S A N A T VE KÜL TÜR
· �.
'\,. .!
,.,. ..
- ,·-�.
, .. . '\�
("' :,;o" . ;:.: _:;
---
�; ..� . ..
" . 1 ... ·:
malarında ve özellikle 17. yüzyıldan itibaren kişilerin tasvirinde görüldü Bahçede oturan şair ladı. Bu tür resimlerde genç erkek ve kadın
ğü gibi, böyle resimler bazen hicve de konu olabilirdi. Edebiyatın resim Babürlü üslubu, 1 605- 1 6 1 5, ların ağır basmasına karşın, şairler, hocalar
lere ilham verirken, herhangi bir dönemdeki baskılara daha doğnıdan tep Besten, Güzel Sanatlar Müzesi ya da mübarek kişiler gibi yaşlıların görün
İ ran resmi 1 6. yüzyıldan itibaren kişileri an tüleri ilginç bir kategori oluşturur.
ki vermek için resimlere başvurduğunu da ileri sürmek mümkündür. latılardan bağımsız olarak tasvir etmeye baş-
Resim sürekli aggiornaınento'ya ("günceleştirme) ve edebiyatın dönemle
ilintisinin sürmesine olanak verdi.
Gerek Farsça, gerekse Arapça konuşan toplumların kendi edebiyatla mini anlamayı sağlayan en önemli etkendir. Bu tür kişisel sanat açıklama
rına derin ilgi duymaları sanatı bir başka açıdan da etkiledi. Daha 9 . yüz ları özellikle Hindistan'da Babürlü döneminde yaygınlaştı. İmparator Ba
yıl başlarında, edebiyat konuları, şairlerin ya da yazarların nitelikleri ve bür'ün hayatını ve hemen her şey hakkındaki görüşlerini anlattığı Babür
kullandıkları edebi tarzların hiyerarşisi üzerine tartışmalar ve değerlendir name gibi hükümdar hatıratları, sanatların anlaşılabileceği çerçeveyi_
meler ortaya çıktı. Edebiyat eleştirisi kuramsal analizlere ve sonu gelmez ortaya koymada temel öneme sahiptir.
münakaşalara konu oldu. Bu analizlerin bazıları, sözgelimi 1 1 . yüzyılda
semantik, mecazlar ve psikolojik etkileri üzerinde duran el-Gürgani'nin
veya 1 5 . yüzyılda ideal kadınları tarif ederek güzelliği tanımlamayı amaç
layan İbnü'l-Rami'nin görüşleri İslam sanatını anlamada kullanılabilir. Tıp
kı felsefe ve doğa bilimlerinde olduğu gibi, genelde çapraşık olan bu ede
_
biyat kuramlarından birçoğunun kamuoyunca benimsenmiş ve öğrenilmiş
olması pek akla yakın değildir. Ancak, yazılı eserlerde yer aldıkları kesin
dir ve sanatın, yaratılış sürecini çevreleyen eleştirel ortamını onlar aracılı
ğıyla kafamızda canlandırmak mümkündür.
Son olarak, büyük ölçüde 1 5 . yüzyıldan sonra ortaya çıkan ve görün
düğü kadarıyla Fars dünyasıyla sınırlı olan bir edebi tarza ilişkin birkaç
söz eklemek gerekir. Kadı Ahmed, Dost Muhammed ve Sadıki Beg gibi
Safevi sanatçıların ortaya koyduğu üzere, sanatçı otobiyografisi İran res-
İslam bilimi Avrupa'nın ortaçağı yaşadığı 9- 1 3. yüz filer de yazdı; özellikle değerli metaller imal etmek
yıllar arasında, özellikle de Abbasi halifeliğinin 9. amacıyla simya deneyleri yaptı. İslam bilginleri bu
yüzyı ldan 1 1 . yüzyı la kadar süren parlak dönemin alanların hepsinde epeyce geniş kitaplar kaleme al
de olgunluk evresindeydi. İslam toplumunun bir dı lar, kapsamlı derlemeler hazırladılar, öğrenciler
çok katmanı nda hatırı sayılır derecede bir eğitim yetiştirdiler, ders verdiler ve hamileri olan hüküm
ve bilimsel bilgi birikimi mevcuttu. Sözgelimi, Haç darların kütüphanelerini zenginleştirdiler. Birçok
lı Seferleri döneminde, İslam cengaverleri okuma bilimsel terim ile bitki ve baharat adları Avrupa dil
yazma bilirken, Batıl ı hasımları arasında bu beceri lerine Arapça ya da Farsça aracılığıyla girdi. Bunlar
ler ancak istisnaiydi. Bilim ve sanatın teşvik edilme arası nda simya, cebir, alkol, muska, kalibre, kırat,
si, Bağdat'taki halifelikten başlayıp yerel valilerin ve kimya, şifre, iksir, mecmua, mumya, şeker ve tılsım
bölgesel küçük derebeylerin konutlarına kadar in sayılabilir. İslam dünyasındaki ticaretin ve seyahat
mek üzere, esas olarak sarayların i lgi alanı içindey yollarının genişlemesi de bilimin ve yazılı eserlerin
di. Yerel d üzeydeki birçok hükümdar kendi sara geniş çapta yayılmasını sağladı.
yını önemli bir bilim ve sanat merkezi haline
geti rmişti; bunun en iyi bilinen örneği 1 1 . yüzyılın
Endülüs tavaif-i müluk emirleriydi. İslam dünyası Felsefe ve halifenin rüyası
nın bütün önde gelen filozofları ve bilginleri, ömür
lerinin en azından bir bölümünü böyle bir sarayda Felsefe ve diğer bütün bilimler ilk önemli atılımı
geçirirlerdi. Açık görüşlü ve bilime meraklı hü Halife el-Memun (8 1 3-833) ve ardı llarının yöneti
kümdarlardan maddi destek gördükleri gibi, çoğu Sokrates öğrencileriyle tartı ş ırken, Selçuklu mi altında yaşadı. El-Memun'un rasyonalist Mute
kez siyasal danışman olarak atanı rlardı. yazması, 1 3. yüzyıl, İstanbul,Topkapı Sarayı Kütüphanesi zile kelam okulunu resmi öğreti haline getirmesi,
İslam bilimlerinin, özellikle de en geniş anla felsefenin ilahiyat boyunduruğundan kurtu lmasını
Simya üzerine bir risale, 1 8. yüzyıl,
mıyla müspet bilimlerin, yani doğa bilimlerinin çok sağladı. Ayrıca, rüyasında gördüğü ağı rbaşlı ihtiya
Londra, İngiliz Kü tüphanesi
eskiden beri tartışmasız başvuru mercileri, (Kuran rın kendisini Aristoteles olarak tanıttığını ve iyili
ve hadislere dayalı dinsel kaynaklarla birl i kte) her ğin özün ü ilahi vahiyden ziyade felsefi öğreti teme
bilginin şöyle ya da böyle göndermede bulund uğu linde savunduğunu açıklaması, klasik antik çağ
Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi filozoflar baş düşüncesine ilgiyi teşvik etti. İlk önemli İslam filo
ta olmak üzere Yunan antik çağ yazarlarıydı. Bir zofu olan ve seçkin bir aileden gelen el-Kindi (c.
başka güvenilir kaynak hekim Galenos'tu. Batı 800-870), Platoncu düşünceyi hareket noktası ala
dünyasındaki yaygın kan ının, yani Arap ve Fars bi rak nedensellik ilkesini benimsemek gerektiğini
liminin neredeyse sadece klasik antik çağ mirası � ileri sürdü ve felsefe, tıp, matematik, fizik, kimya,
nın korunmasına ve aktarılması na dayandığı görü astronomi, müzik gibi değişik alanları kapsayan ko
şünün aksine, bu bilginler antik çağ metin lerine n ularda 200'ü aşkın eser yazdı. Halife el-Muta
karşı d üşünsel bakımdan özgün ve bağımsız bir sım'ın sarayında özel hoca olarak siyasal n üfuz da
yaklaşı m benimsediler. '(unan mirası dosdoğru kazandı ve Hint rakamlarına dayalı aritmetiğin kul
okunup taklit edilmedi; gözden geçirilerek İslam lanılmasına öncülük etti. Aristoteles'ten sonra ge
kültürünün (ve dininin) gerekleriyle uyu mlu hale len anlamında, "ikinci öğretmen" onursal unvanına
getirildi, eklemelerle zenginleşti rildi ve gen işletil ulaşan ve Halep merkezli Hamdanilerin sarayında
di. etkili bir konum elde eden Farabi (y. 870-950),
Çarpıcı noktalardan biri İslam bilginlerinin ev Aristotelesçi düşünceyi Yeni-Platonculukla birleş
rensel bilgi enginliğiydi. İlk dönemdeki düşünürle tirdi ve felsefenin ilahiyat karşısında öncelik taşıdı
rin neredeyse hepsi eğitim görmüş hekimlerdi ve ğını çekinmeden belirtti. Es-Siyasetli'/ Medeniye adlı
tanınmış tıp otoriteleriydi. Ayrıca astronomide us kitabında, İslam peygamberinin ayırıcı özelliklerin
talık kazanmış ve büyük ölçüde doğa bilimlerine da den bazılarına da sahip olan bir filozof-hükümdarın
yalı karmaşık felsefi sistemler geliŞtirmişlerdi. Bir yöneteceği ahlaki ve rasyonel bir ideal devlet düze
başka çabaları da din ve bilimi bağdaştırarak karşı nini ortaya koydu.
lıkl ı ilişkilerini ortaya koymaktı; İslam'ın akıl kavra En önemli İslam bilgin lerinden biri de Batı dün
mı çerçevesinde bu tutum bir çelişki sayılmazdı. yasında Avicenna olarak bilinen Buharalı İbn Si
Bilginlerin birçoğu seyahatnameler ve otobiyogra- na'ydı (y. 980- 1 037). Döneminin bütün bilgilerini
54 İ S LA M ' D A B İ L İ M
içerecek ayrıntıl ı bir derleme hazırlamaya çalıştı, fikrini destekledi. Onun öğretisine göre, bunlar Al
felsefe, astronomi, gramer ve şiir üzerine eserler lah tarafından yaratılmıştı, ama kendilerine özgü
verdi ve döneminin en seçkin hekimleri arasında yasalara göre gelişmişti. Aristoteles'in nous diye
girdi. Ayrıca, dikkate değer bir otobiyografi yazdı ifade ettiği sezgisel zihni, insanların ruhuna dışarı
ve çeşitli hükümdarlı k saraylarında önemli siyasal dan işleyen saf bir düşünsel varlı k olarak nitelendi
görevlerde bulundu. Başta gelen eseri Kitabü'ş-Şi ren ve dolayısıyla bfreysel ruhların sürekli varlığı
fa'da metafizik ve tıbbı mantık, fizik ve matematikle ve ölümsüzlüğü yönündeki fikirlere karşı çıkan İbn
birleştirdi. Tıp kül liyatı İslam ülkelerinin yanı sıra Rüşd, yerleşik İslam anlayışıyla sert çatışmalara gir
Avrupa'da da modern çağın başlarına kadar stan di. Maruz kaldığı birçok kovuşturma ve yargılama
dart bir eser olarak kabu l gördü. İbn Sina'nın çağ dan genellikle Muvahhid hükümdarlarının himaye
daşı olan Biruni (973- 1 048), maceralı bir şekilde si sayesinde ku rtulabildi. Dünyanın ezeli ve ebedi
Gazneli Mahmud ve Mesud'un sarayına girerek, varlığı öğretisi Batı dünyasına "Latin Averroizmi"
ömrünün geri kalan bölümünde garip bir sevgi-nef olarak ulaştı. En seçkin savun ucusu Paris'teki Sor
ret ilişkisiyle bu hanedana bağlı kaldı. Kitaplarında bonne hocalarından Brabant'lı Siger olan bu anla
felsefe ve astronomi arasında güçlü bağlar bulun yış, ortaçağın en önemli Avrupa düşünürü sayı lan
duğunu savundu. Gazneli Mahmud'a Hindistan as ve kendisi de İbn Rüşd'ün önerdiği türden Aristo
keri seferlerinde eşlik etti ve H int dünyası üzerine telesçilikten güçlü biçimde etkilenmiş olan Aqu
bir kültürel tarih yazdı. ino'lu Aziz Tomasso'nun sert saldırılarına hedef
Muvahhidlerden himaye gören İbn Tufeyl (y. oldu. İslam d ünyası nda ise katı ve dogmatik ilahi
1 1 1 5- 1 1 85) özgün bir düşünürdü. Ruhun Uyanışı ya yat bariz biçimde felsefe karşısı nda üstünlük ka
da Hayy bin Yazkan'ın Olağanüstü Serüveni adlı ese zandı. Fil saati, el-Cezeri, Kuzey Su riye yazması, 1 3. yüzyıl,
ri, ıssız bir adaya düşen bir adamın ruhsal gelişimi 33.8 x 22.5 cm, İstan bul, Topkapı Sarayı
ni anlatır. Bu kişi sadece doğal aklını kullanarak
dünyayı ve tek tan rının özün ü kavrama noktasına Doğa bilimleri : astronomi, fizik ve tıp tarafından büyük ölçüde özümsendi. Helenistik et
varır. ki altındaki göksel cisim lere ilişkin özgü n Babil kül
İslam'da felsefe doruk noktasına, yine M uvah İslam biliminin astronomiye özel ilgisinin temelin tü nün yerini tektanrıcılığa bırakmış olmasına kar
hidlerin himayesi altında olan ve Batı d ünyası nda de kadim Mezopotamya'nın Parsiler ve özellikle şın, gezegen hareketlerini matematik yoluyla
Averroes olarak bilinen İbn Rüşd'le (y. 1 1 26- 1 1 98) Sebeliler gibi eski Doğu dinsel topluluklarından hesaplamaya dayalı kadim Doğu bilgileri korun
ulaştı. Aristoteles'in ödünsüz bir savunucusu olan devralınmış gelenekler vardı. Merkezleri Kuzey muştu. Bu tü r hesaplamalar İslam bilginlerini hay
İbn Rüşd, d ünyanın ve ezeli kainatın dışsal varlığı l rak'ta bulunan bu toplu luklar 1 1 . yüzyılda İslam ran bı raktı; kesin hesaplanabilir yasaların işleme
siyle her şeyi d üzen altında tutan üstün bir
matematikçi ve geometrici sıfatına sahip bir ilahi
mimar kavramını gelişti rmişlerdi. Astronomi ve
astroloji bu d üşünce sisteminde sıkı sıkıya bağlan
tıl ıydı ve gökteki buluşmaların hesaplanması siyasal
bakımdan etkili bir bilgi alanı haline geldi. Bütün
önemli filozoflar ve birçok h ükümdar astronomi
ye i lgi göstererek, yıldızların seyrini ve yeryüzünün
boyutlarını hesapladı, hava d urumu tahminlerinde
bulundu ve su kaynaklarının durumunu önceden
kestirmeye çalıştı. Bunlar çok pratik amaçlara hiz
met eden hesaplamalardı.
Sözgelimi, Fatımi halifesi el-Hakim astronom
ve fizikçi İ bnü'l-Heysem'in (965- 1 040 sonrası) bil
gilerinden yararlandı ve ondan tarımsal amaçlar
için N i l'deki su miktarın ı hesaplamasını istedi. Or
taçağın en büyük fizikçisi sayılan İ bn ü'l-Heysem,
optik üzerine yazdığı seçkin eserinde dünyanın yıl
dızlara uzaklığın ı hesaplamada ışık kı rılmaları nın
nasıl ku llanılacağın ı açıkladı. Yukarıda da değinilen
Biru ni, dü nyayla ilgili çok titiz ölçümlere dayanarak
büyük bir küre yaptı; dünyan ın dönüşünü ve yer
çekimi gücünü anlamada dikkate değer bir ilerle-
İ S LA M ' D A BİLİM 55
.... .. ,.
Güne ş ve ay tutulmaların ı n hesaplanması Gözün anatomisi, el-Mutadibi, Arapça yazma, y. 1 200, Kahire, Ul usal Kütüphane
Acaibü'l-Mahlükat ve Garaibü'l-Mevcudat'tan alınma, el-Kazvini, Arapça yazma, 1 4. yüzyıl
me sağladı. Ayn ı dönemde güneş ve ay tutu lması lara ait metinleri topladı, tercüme ederek karşı laş İslam d ünyasındaki tıp okulları farmakoloji, en
olguları çok kesin biçimde hesaplanabildi. Astro tırdı ve ardından bunlar üzerine yorumlar yaptı. feksiyonlu hastalıklar, tedavi yöntemleri ve en baş
nomi konusunda çok bilgi li hükümdarlar için yapıl Titiz metodolojisiyle hazırladığı ve standart bir ta da göz bozukl ukları nın tedavisi alan larında bü
mış ve günümüze kadar ulaşmış çok sayıda ustur sözl ük de eklediği tıp kuralları derlemesi Arap ül yük ilerlemeler sağladı. Daha 1 000 yılı dolaylarında
lap ve astronomi haritası vardır. Bu tür kelerinde tıp öğreniminin temeli haline geldi; ken başarılı katarakt ameliyatları yapılmaktaydı ve bir
hükümdarlar arasında öne çıkan adlardan biri Ti disi de yetkin bir göz uzmanıydı ve geliştirdiği tıp çok minyatü rde görüldüğü gibi, kan dolaşımı hak
mur'un torunu Uluğ Bey'dir ( 1 3 94- 1 449). Sarayı yöntemlerini açı klayan risaleler yazdı. Bağımsız dü kı nda geniş bir bilgi birikimi vardı. Hekim İbn ü'n
Semerkand'da olan Uluğ Bey l 428/29'da güneşin şünceli bir Fars bi lgini olan Muhammed bin Zeke Nefis kalp zarının geçirimsizliği nden hareketle
yüksekliğini hesaplamaya yönelik bir sekstantın da riya er-Razı (865-925), Bağdat ve Rey'de hastane akciğer dolaşımını keşfetti. Birçok İslam hükümda
yer aldığı devasa bir rasathane inşa ettirdi ve uz ler kurdu, bir klinik vakalar derlemesi hazırladı ve rı toplumun her kesiminden hastaları kabul eden
man astronomların yardımıyla, ortaçağın en kesin böylece büyü k bir tıp ansi klopedisi hazı rladı. Bu ve günün her saati nde sağlık hizmetleri veren cer
astronomi haritaların ı hazırladı. eserdeki bilgi leri geniş çaplı eğitim çalışmalarında rahi hastaneler ku rdu. Eğitimli personelin "delile
Tıp da felsefeyle yakından bağlantı lıydı ve her öğrencilerine aktardı. Tıbbi ve bilimsel düşüncenin rin bakımı"yla ilgilendiği özel hastaneler de vardı.
İslam düşünürü aynı zamanda tıbbi ve felsefi bir ba dinsel dogmalardan kurtarıl ması n ı savundu, birçok H uneyn bin İshak, er-Rıza, İbn Sina ve diğer
kış açısıyla insanoğlu hakkında kuramlar geliştiren simya deneyi yaptı ve çiçek hastalığı nın belirtileri bilginlerin kü ll iyatları Güney İtalya ve Endülüs yo
bir hekimdi. Bir Arap H ıristiyan olan H uneyn bin ni tarif etti. İlginç bir yaklaşımla, filozof Sokrates'i luyla Avrupa'ya u laştı. Özellikle İbn Sina'nın el-Ka
İshak (808-873) Arap ve Bizans bilgin ve hekim le akl ın "gerçek imamı" olarak nitelendirdi; çünkü nun fi't-Tıp'ı Batı tıp okulları nın ana ders kitapların
rinin yanında eğitim görmüştü ve başta Galenos'un ona göre, peygamberler o zamana kadar insanlar dan biri haline geldi. Böylece Arap hekimler klasik
eserleri olmak üzere klasik antik çağın tıp yazıları arasına nifak tohumu ekmekten başka bir şey yap antik çağın bilgilerini aktarmakla kalmadılar, Röne
nı Arapça'ya kazandıran en önemli tercümandı. mamışlardı. sans'tan itibaren Avrupa' da tıp alan ındaki ilerleme
Uzun yolculuklarında gittiği her yerde klasik yazar- nin doğrudan öncüleri oldular.
56 İ S LAM'DA B İ L İ M
.
lstan
�
Kan dolaş ımı, tı yazması, 1 s. yüzyıl,
bul ' Topkapı arayı Müzesi
İ bn Sina'nın e ı - Kanun fı't-Tıp' ı (990- 1 037), Şam, Ul usal M üze
Hacamat m akınesı,
. . el-Cezeri, Kuzey Su riye
5 5
..
yazması, 1 3 . yuzyı x 22.
1 , 33 ·cm,
İs tanbul, Top ka p ı Sarayı
İ S LA M ' D A B İ L İ M 57
Suriye ve Filistin:
Emevi Halifeliği
59
iyi işleyen bir yapıya sahipti ki, bir
Tarih devlet düşmanı zanlısı geceleyin
Şam'dan kaçtığında, 1 2 gündüz ve
Volkmar Enderlein
gece gibi kısa bir zaman içinde
Klıfe'deki camide yakalanarak de
veyle başkente geri getirilmişti.
Emevi yönetiminin temelleri Hali Halife Hişam'ın yeğeni II. Ali
fe Ömer döneminde (634-644) , Velid bin Yezid, uzun veliahtlık
Emevi ailesine mensup Muavi döneminde (724-743) gönlünden
ye'nin 639'da Suriye valiliğine ge geldiği gibi yaşamak için bolca za
tirilmesiyle atıldı. Hanedanın nü man ve fırsat buldu. Gerçek bir
fuzu Emevi ileri gelenlerinden Ha Arap şiiri erbabıydı ve kendisi de
life Osman (644-656) döneminde aşk ve şarap üzerine mısralar dök
arttı. Osman'ın suikasta uğraması türdü. Atları çok sever, çölde ya
nın yol açtığı iç savaşı bir Arap ai şamaktan hoşlanır, aslan ve cey
le kavgasına dönüştüren Muaviye, lan avlardı. Haram olan şarap key
hileyle Sıffin Muharebesi'ni kaza fine kendini kaptırdığı manastırla
narak 658'de mücadeleden zaferle rı sıkça ziyaret ettiğinden, Hıristi
çıktı. Peygamber Muhammed'in yan mimarisini ve Hıristiyan kili
damadı Ali'nin de halife unvanını selerini yakından tanıdı; bu dene
taşıdığı üç yıllık iki halifeli döne yim yürüttüğü inşaat projelerini
min ardından, Emevi üstünlüğü kesinlikle etkiledi. Sadık inançlı
66l 'de kesinleşti. Müslümanların tasvip ettiği bir ki
Emevi iktidar merkezi, Şam şi olmadığından, bu çevrelerce gi
başkent olmak üzere hep Suriye rişilen bir ayaklanmada can ver
oldu. Emeviler Suriye'nin başta ge mesine pek şaşmamak gerekir.
len iki Arap kabile federasyonu, Halife Velid'in inşa ettirdiği
kendilerinin de mensup olduğu kasırlarda yer yer İran Sasani etki
Kayslar ile amansız düşmanları sinin izlerine rastlanır. Sasani hü
Kelbler arasındaki dengeyi koru kümdarlarının yaşam tarzı bir em
mada son derece ustalıklı bir çizgi sal sayılır ve bilinçli olarak taklit
izlediler. Emevi ailesi mensupları edilirdi. II. Velid iktidara geldiğin
nın Kelblerle keskin bir nefretle de, Horasan'ın idaresini teslim et
kapışmaları, annelerinden bazıları tiği Irak valisine İran'dan köleler
nın Kelb kabilesinden olduğu ger ve cariyeler, altın ve gümüş süra
çeği göz önünde tutularak durdu Şam Cami-i Kebir'inin batı revakından bir detay, y. 7 1 5 hiler, utlar, tamburlar ve kadın
ruluyordu. Ancak, bu tür aile bağ Şam Cami-i Kebir'inin avlusunu çevreleyen revakın dış duvarında, rahat bir üslupla çizilmiş çalgıcılar temin etmesini bildirmiş
ları kabileler arasında bir uzlaşma bir dizi anıtsal ağacın yer aldığı ve araya pitoresk kümeler halinde binaların serpiştirildiği ti.
mozaik bezemeler vardır. Kompozisyonu bir arada tutan bir su şeridinin kenarında ağaçlar
yı sağlayamadı; tersine, husumet ve binalar yer alır. Bu kocaman mozaik Şam'ın içinden geçen Barada lrmağı'ndan dolayı Emevi yönetimi altında Arap
bizzat egemen ailenin içine bulaş Barada mozaiği olarak da bilinir. orduları halifeliğin kara sınırlarını
tı. Kuzenler dehşet verici gaddarlık sürekli genişletti. 7 1 1 'de Cebelita
eylemleriyle birbirlerinden intikam rık Boğazı'nın ve aynı sıralarda İn
aldılar. dus Irmağı'nın aşılması hem İspanya hem Hindistan içlerine ilerlemenin
Emevi hanedanının halifeleri Arap aristokratlarına özgü bir hayat yolunu açtı. Fransa'ya yönelik Arap akınları ancak 732'de Tours Muha
sürdüler. Salgın hastalıkların sıklıkla görüldüğü görkemli Şam kentinde rebesi'nde Charles Martel karşısında alınan yenilgiyle durdu. Arap ordu
kalmaktan kaçındılar ve ömürlerinin büyük bölümünü çöl eteklerindeki ları 7 1 2'de Semerkand'ı ele geçirdi ve 717/718'de Konstantinopolis sur
kasırlarında geçirdiler. Geleneksel Arap müziğini ve şiirini çok iyi bildik larına ulaştı. İslam dünyasının genişlemesi sonraki birkaç yüzyıl boyun
leri için, şairlere ve şarkıcılara cömertçe kucak açtılar. Halife II. Velid'in ca pek değişmeyecek sınırlarla tamamlanmış oldu.
(743-744) birkaç şarkı okuyan bir şarkıcıya kendi giydiği pahalı elbise Arapların fethettiği topraklar Bizans İmparatorluğu'nun bazı kesim
leri, ayrıca bin dinar (altın sikke) ve mücevherli bir kordon verdiği riva lerinden başlayarak bir zamanlar Sasanilerin hüküm sürdüğü bütün böl
yet edilir. geye kadar uzanıyor ve şimdiki İran ile Irak'ı da içine alıyordu . İdarenin
Muaviye ve Abdülmelik'le birlikte en seçkin Emevi halifelerinden bi egemenlik altına alınan halkların eski yönetim yapısına dayanması ne
ri sayılan Hişam (724-743) son derece becerikli bir idareci olmasıyla ün deniyle, idare dili Şam'da Yunanca, Güney Irak'taki Klıfe'de Orta Parça
lüydü. Hazinesine akan büyük miktardaki paraları bayındırlık işlerine Pehlevi lehçesi ve Mısır'da Kopt diliydi. Arapça ancak 7. yüzyılın sonu
harcadı. Su kanalları ve göletler, hac yolu boyunca hanlar yaptırdı; sınır na doğru idare dili olarak yaygınlaştı. Vergiler bala yerli yetkililerce top
ları sağlamlaştırdı ve orduları yeniden düzenledi. Kolluk gücü öylesine lanmakta ve sikke basimında yerel gelenekler esas alınmaktaydı. Sikke-
TARİH 61
emretti ve bu iş Süleyman bin Ubeyd'in yönetimindeki Hums ahalisince atkarlar bile getirilmekteydi. Birçok kaynakta halifelerin Bizans impara
yerine getirildi. Yıl 1 10 (728/729) . " torlarına başvurarak inşaat işçileri gönderilmesini istediği beiirtilir.
B u yazıtın ilginç tarafı inşaatçıların Suriye'nin Hums kentinden gel Bu tür inşaat projelerinin örgütlenişine dair bilgileri aktaran tarihçi
diklerine ve memleketlerinden 200 kilometre ötedeki Palmyra'nın doğu İbnü'l-Mukaffa, Halife II. Velid'in mimari başarıları hakkında şunları ya
suna düşen bu yapıyı inşa ettiklerine dair kanıttır. Yazıt ayrıca işi üstle zar: "Halkın ondan nefret etmesi sebebiyle, kendi adını verdiği bir ken
nen müteahhit ile şantiyedeki ustabaşının adlarını ve inşaat tarihini ver tin inşasını başlattı. Ama su kaynağı 24 kilometre ötedeydi. Her taraftan
mektedir. ustalar topladı ve kenti angaryayla inşa ettirdi. İşçilerin sayısı o kadar
Böyle bir iş, yapı malzemelerinin ve taş ustası, marangoz, tuğla örü fazlaydı ki, bin iki yüz deveyle getirtilen suyun yetmemesi yüzünden her
cüsü, sıvacı gibi ehil inşaatçıların temin edilmesini gerekli kılmaktaydı. gün çok sayıda işçi susuzluktan ölüyordu. Develer iki gruba ayrılmıştı.
Belli yerlerde çalışmakla yükümlü bu kişilerin hepsi için iaşeye ve barı Altı yüzü bir gün, diğer altı yüzü ertesi gün su taşıyordu . Derken, Ve
nağa da ihtiyaç vardı. Emevi yapılarında antik sütunların ve sütun baş lid'e saldıran İbrahim adlı bir adam onu öldürdü ve halifelikten mahrum
lıklarının varlığı, klasik antik çağ yerleşmelerinden yapı malzemelerini etti. İbrahim'in azat ettiği köle zanaatkarlar inşaat sahasını terk ederek
alarak yeniden kullanma alışkanlığının kanıtıdır. Kimi zaman beldelere memleketlerine gittiler. "
kurşun lahitleri sökmek üzere klasik mezarlıkları talan etme emrinin ve II Velid'in suikasta uğramasından sonra 744'te yerine geçen Yezid
rildiği de olurdu; çünkü çatıları örtmede ve taş blokları arasındaki boş bin Velid'in göreve başlama konuşması, halifelerin inşaat projeleriyle
lukları kapatmada kurşun önemli bir malzemeydi. bağlantılı olarak halkın çektiği ıstırapların boyutunu apaçık gösterir: "Ey
Halifeliğin her yanındaki tebaa bu çalışma hizmetlerini sağlamakla ahali! Siz söz veriyorum ki taş üstüne taş, tuğla üstüne tuğla koymaya
yükümlüydü. Bu bakımdan Mısır'dan gelen taş ustalarının ve Irak'tan ge cağım. Kanallar kazdırmayacağım. Hazineye para yığmayacağım . . . " Ka
len tuğla örücülerinin Suriye'deki inşaatlarda çalışmaları şaşırtıcı değildi. nal açma gibi.ortak yarara dönük inşaat işlerinin bile artık bir külfet ola
İşçilerin konuştukları diller açısından, Emevilerin inşaat sahaları herhal rak görüldüğü apaçıktır.
de Babil Kulesi gibiydi. Hizmetlerinden yararlanmak için Bizanslı zana-
�
- "\.
L:;;
Atlantik
\-, • Poitiers
J�ı\
• Buhara
•
v-:::::.
emerkand
<!; ,.
'""2
(J
•
• Merv e
• lşbiliye
�
Belh
/
J • Kazvin
S� Tlemcen Kayrevan •
Akdeniz
•
Herat Multan •
1
//
•F '-
,.,.---
Umman Denizi
Emevi fetihleri
-
�
ilk dört halifenin fetihleri
66 1 Hulefa-yı Raşidin'in dördüncüsü 685-687 lrak'ta Muhtar öncülüğündeki 724-743 Hişam dönemi; sık isyanlar; 749-750 Abbasi devrimiyle Ortadoğu'da
Ali'nin öldürülmesinden ve oğlu Şii ayaklanması Mısır'da vergilere karşı Kopt Emevi yönetimi sona erdi;
Hasan'ın halifelik makamını ayaklanması (725); Horasan'da Emevi sülalesinin kıyımdan
694 Abdülmelik'in Irak valisi olarak
reddetmesinden sonra, Suriye Arap olmayan Müslümanların kurtulabilen tek mensubu
atadığı Haccac bin Yusuf,
Valisi Muaviye bin Süfyan ("mevali") Haris bin Surac Abdurrahman l spanya'ya kaçtı
izleyen yirmi yılda Emevi
sonraki halife (66 1 -680) oldu öncülüğündeki eşit ücret ve 756'da Kurtuba emirliğini
yönetimini istikrara kavuşturdu,
hareketi (734-746); KGfe'de kurdu
670 Ukba bin Nafi Kuzeybatı idarede ve ekonomide
Zeyd bin Ali öncülüğündeki
Afrika'yı fethetti ve Kayrevan'ı reformlar yaptı
ayaklanma; Kuzey Afrika'da
kurdu
698 Arapça yeni idare dili oldu; Haricilerin öncülüğündeki
674-678 Konstantinopolis'i ele Arapça yazılı sikkeler basıldı; Berberi başkaldırısı (740)
geçirmeye yönelik ilk girişim Kartaca alını:lı
743-744 il. Velid'in halifeliğine damgasını
680--683 Yezid dönemi 70 1 Güney l ran'da karışıklıklar vuran resmi veraset
680 Ali yandaşlarının ayaklanması: 705-7 1 5 Velid dönemi anlaşmazlıkları; Emevi
Peygamber'in torunu Hüseyin hanedanında çöküşün başlangıcı
7 1 1 -7 1 2 Emevi Valisi Musa bin Nuseyr
lrak'taki Kerbela'da öldürüldü l spanya'yı fethetmeye başladı; 744 il. Yezid halife oldu ve ardından
683-684 il. Muaviye dönemi doğuda Sind ve Maveraünnehir yerine kardeşi l brahim geçti;
bölgeleri alındı Ebu Müslim Horasan'da Abbasi
683-692 i ç savaş: Abdullah ibnü'I-
yanlısı propagandaya başladı
Zübeyr'in halifelik iddiası 7 1 5-7 1 7 Süleyman dönemi
744-750 Son Emevi halifesi il. Mervan'ın
684-685 Mervan dönemi 7 1 7-720 il. Ö mer dönemi
dönemi
684 Kays ve Kelb kabileleri 7 1 7-7 1 8 Konstantinopolis tekrar
744-747 Abdullah bin Muaviye'nin Emevi
arasındaki Merc-i Rahit kuşatıldı
yönetimine karşı isyanı
Muharebesi
720--724 il. Yezid dönemi
685-705 Abdülmelik dönemi
TARİH 63
sinde yer almaktadır. Her iki mabedi tavaf etmek gerek Mekke'de, ge
Mimari rekse Kudüs'te önemli bir dinsel edimdir.
Bir tarihsel anlatıma göre, Kudüs'teki tapınak alanını genişletmenin ·
Volkmar Enderlein
ardında iç siyaset gerekçeleri vardı. Halife Abdülmelik aslında Tapınak
Dağı'nı kullanarak, Kabe'ye karşı bir denge unsuru olacak bir mabet ya
ratma peşindeydi. Amacının halifelik veraseti konusunda uyuşmazlık
Kutsal Kudüs kenti: K u b betü's-Sahra içinde olduğu Mekke ve Medine'deki egemen kliklerin etkisini azaltmak
olduğu söylenir. Tarihçi el-Yakubi, Abdülmelik'in bütün Müslümanlar
Hz. Muhammed'in hayatına dair geleneksel öyküler Medine'deyken iba için farz olan Mekke'ye hac ziyaretini Suriyelilere yasakladığını belirtir;
det sırasında yüzünü Kudüs yerine Mekke'ye çevirerek namaz kıldığını verilen ferman hac için "kutsal kentin (Kudüs) camisi"ne gitmeleri ve
aktarır. Onun bu davranışı sonuçta bütün İslam ibadethanelerinin yerle Kabe yerine kutsal kayanın çevresinde dönmeleri yönündedir.
şim düzenini belirleyen kıblenin kadim Arap mabedi Kabe'ye doğru yö Kudüs'e yaklaşan bir ziyaretçi, Tapınak Dağı terasında kurulu ve ha
nelmesini getirdi. Bu yön değişikliği Medine'deki Yahudi kabilelerle ya kim bir konuma sahip Kubbetü's-Sahra'yı hemen görür. Uzaktan bezeme
şanan iç siyasal sorunların sonucuydu; ama Kudüs 638'de fethedildikten li bir mücevheri andırmasına karşın, bu yapı aslında şekilsiz kayayı barın
sonra Müslümanlar için bir dinsel merkez olarak kaldı. Mekke'deki Kabe dıran bir kutsal muhafazadır. Kabe'yle birlikte Kubbetü's-Sahra, İslam'ın
ve Kudüs'teki tapınak alanı Hz. Muhammed'in göğe yükselişiyle yakın en eski mimari eseridir ve aradan geçen 13 yüzyıla rağmen, özgün işlevi
dan bağlantılıdır. Kuran'a göre (17: 1), Allah'ın inayetiyle Hz. Muhammed ni korumaktadır. Mekke ve Medine'deki kutsal yerler gibi, buranın bakı
Mescid-i Harem' den ("Kutsal Cami") yani Kabe' den Mescid-i Aksa'ya ("En mı da daima merkezi hükümetin görev alanı içinde olmuştur. Osmanlı Pa
Uzak Cami"), yani Kudüs'teki tapınağa götürülür. Müslüman tefsir alim dişahı I. Selimjn 1 5 1 6/17'de Filistin ve Mısır'ı fethetmesinden sonra, so
leri bu ifadeyi Peygamber'in kanatlı bir yaratık olan olağanüstü bineği rumluluk Osmanlılara geçti. Yapının Osmanlı üslubunda çinilerle kaplı dış
Burak'ın sırtında Mekke'den Kudüs'e gizemli gece yolculuğuna bir gön yüzü bu dönemden kalmadır; Kanuni Sultan Süleyman'ın 1552'de kaplat
derme olarak yorumlarlar. Hz. Muhammed'in gökyüzüne yükselerek Al tığı çiniler günümüze kadar düzenli biçimde restore edilmiştir.
lah katına çıktığı yolculuğa Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra'ya adını veren ka Tapınak Dağı terasının ortasında yer alan kubbenin kayadan yüksek
yadan başladığı söylenir ve buna bağlı olarak bu kayaya özel saygı gös liği 30 metreyi bulur. Kubbe dört sütun üstünde duran silindir biçimli bir
terilir. sahanlığı örter; sütunların arasında revaklar bulunur ve her revak bölü
Aralarında bir dizi bağlantı bulunan söz konusu iki mabet hem Arap mü üç sütun üstünde yükselir. Kubbe yapısının çevresinde sekizgen bir
ların hem de Yahudilerin kabile atası olan İbrahim'in öyküsünde önem dış sıra vardır ve bu sıra yine revakların birbirine bağladığı sekiz sütun
li bir yer tutar. Mekke'deki Kabe'nin bizzat İbrahim tarafından inşa edil lu bir halkayla iki geçide ayrılır. Her biri pusulanın ucunda olmak üze
diği söylenir ve Kudüs'te Herodes'in yıktığı tapınağın zemininde bulu re dört ana kapı yapıya girişi sağlar. Sahanlıktaki 16 pencereden ve her
nan Kubbetü's-Sahra Kayası İbrahim'in oğlu İshak'ı (olayın İslami anla duvar kesitinde 5 'er tane olmak üzere sekizgen alt katın dış kısmındaki
tımına göre İsmail'i) kurban etmeye hazırlandığı Tapınak Dağı'nın tepe- 40 pencereden içeriye ışık girer.
, Büyük ölçüde özgün haliyle korunmuş olan iç mekan bezemesi çar
pıcıdır. Duvarların alt kısımları tıpkı Ayasofya'da olduğu gibi pahalı ve il
ginç desenli taş levhalarla örtülmüştür. Bu seviyenin yukarısında, duvarlar
altın bir zemin üstünde harika bir bahçenin tasvir edildiği mozaiklerle
Kudüs'teki Kubbetü's kaplıdır. Akantostan yapılmış ağaçlar ve diğer bitki motiflerinin üzerinde
Sahra, 69 1 /692
değişik türden meyve ve mücevherler vardır. Payandaların da özgün tunç
Kubbetü's-Sahra'nın zemin
planı dış hatları bakımından kaplaması vardır; bu kaplama palmiye hasırlarının, akantos yapraklarının
tam sekizgendir; iki ana ekse ve filizlerinin düzenlenişi açısından klasik antik çağın modellerine uyar.
nindeki dört cümle kapısı Ta Kubbe bir İslam yapısında ilk örnek olmak üzere, Kufi yazı stilinde
pınak Dağı meydanına açılır.
Büyük kubbe dört sütunla anıtsal bir Arapça yazıt barındırır; bu yazıt iç sahanlık çevresindeki re
desteklenir ve her sütun çifti vakların yukarısında bir mozaik şeridi halinde uzanır. Metni oluşturan
nin arasındaki üç sütunlu kü bölümlerin hepsi Kuran'dan alınmadır. Seçilen ayetlerin alışılmamış olu
meler üzerinde dört kemer
yer alır. Yapının kesit çizimi, şu, Kudüs'teki önemli Hıristiyan mabetlerinin yakınında bulunan Kubbe
kayaya göre 30 metreye ka tü's-Sahra'nın özel işlevine bağlanabilir. Kısa bir alıntı Allah'ı ailesi olma
dar yukarıda kalan kubbenin yan yaratıcı güç ve tek tanrı olarak nitelendirir; bu husus İslam'ın Hıris
çarpıcı yüksekliğini gösterir.
tiyari öğretisi "teslis"e uzaklığını işaret eder. Ardından Hz. Muhammed'i
Çok sayıda pencere gün ışığı
nın içeriye girmesini sağlar. Yahudi peygamberlerin ve İsa'nın ardılı, silsilenin son halkası anlamın
da "Peygamberlerin Mührü" olarak nitelendiren bölümler gelir. Metnin
alışılmamış ölçüde geniş bir bölümü İslami bakış açısından İsa ve Mer
yem'le ilgilidir ve müminleri bu anlayışa ve genelde İslam'a boyun eğ
meye çağırır. Bu ifadeler yapının asıl işlevine ilişkin iyi bir gösterge su
nar: Kubbetü's-Sahra Kudüs'ün Hıristiyan ortamında İslam üstünlüğünü
o ı o___..
ıo m vurgulamaya ve kafirleri - hatta "ehli kitap" sayılan kavimleri - doğru
===::ıı
inanca çağırmaya yöneliktir. Yazıt bir tarihle son bulur: "Bu kubbe Al
lah'ın kulu Abdullah ve emirü-1-mümin İmam Memun tarafından 72'de
64
Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra, 69 1 /692 etti ve tıpkı Kabe gibi tavaf edilmesini şart inşa edilmiştir. Allah ondan razı olsun!" Tarihin ve halife adının uyuşma
Kubbetü's-Sahra, Tapınak Dağı'nın ortasın koştu. Dolayısıyla model olarak merkezi ması nedeniyle, yazıtın bu kısmında kafa karıştırıcı bazı unsurlar vardır.
daki meydanda yükselir. İ çinde, İ slami gele planlı H ıristiyan yapıları esas alındı ve onla
Burada bir daınnatio ıneınoriae, yani bilinçli bir hafıza bastırmasıyla kar
neğine göre Yahudilerin ve Arapların ilk ata rın orantılarına sıkı sıkıya uyuldu. Mücevheri
sı İ brahim'in oğlunu kurban etmeye andıran kubbenin inşası hicri takvime göre şı karşıyayız: Abbasi halifesi Memun 831 'de Kubbetüs's-Sahra'da bazı de
hazırlandığı ve Peygamber Muhammed'in 72'de (69 1 /692) tamamlandı. ğişikliklere gitmiş ve yazıttan Abdülmelik'in adını sildirip yerine kendi
göğe yükseldiği kayayı barındırır. Bu bakım adını geçirmek için bunu fırsat olarak kullanmaktan kaçınmamıştı. Ne
dan İ slam'ın en kutsal mabetlerinden biridir.
Halife Abdülmelik bu yapıyı bir hac yeri ilan var ki, yapım tarihi olan 72 (691/692) yılını değiştirmemesinin onu ele
vermesi kaçınılmazdı.
Kubbetü's-Sahra'nın döşeme ve bezemesi Suriye ve Filistin'deki Hı
ristiyan sanatı biçimlerine her detayıyla denk düşer. Zemin planı ve ya
pı açısından Hıristiyan inşaat modeline uyan mimari tasarım için de ay
nı şey geçerlidir. Bu İslam mabedi İmparator Constantinus'un inşa ettir
diği Kutsal Kabir Kilisesi'ne çok benzer. Aslında, her iki yapıdaki kub
belerin çapları (20,44 ve 20,46 metre) neredeyse tıpatıp aynıdır. Kubbe
tü's-Sahra benzer biçimde dikdörtgen bir zemin planı üzerinde inşa edil
miş olan Zeytin Dağı'ndaki İsa'nın Göğe Yükseliş Kilisesi'yle de yakın
dan ilişkilidir; bu kilisenin dış duvarlarının uzunluğu Kubbetü's-Sah
ra'nın sekizgen sahanlığındaki duvarların uzunluğuyla tıpatıp aynıdır.
İsa'nın Göğe Yükseliş Kilisesi'nin ziyaretçilerine İsa'nın ayak izleri, Kub
betü's-Sahra'nın ziyaretçilerine ise Peygamber Muhammed'in ayak izleri
gösterilir.
65
Aşağıda: Kubbetü's-Sahra'daki revak kemerleri
Yapının sekizgen tasarımı kutsal kayayı çevreleyen iki geçit halinde
düzenlenmişti. Bu revakları ayıran sütunların yukarısındaki payanda
ların klasik antik çağa ait motiflerle süslenmiş özgün tunç kaplaması
hala durmaktadır. Payandaların yukarısındaki kemerli duvar ışıltılı al
tın mozaikle kaplıdır. Revakların tavan bezemesi Memluk ve Osman
lı dönemlerinden kalmadır.
Yukarıda: Kubbetü's-Sahra'daki
kubbenin içeriden görünüşü
Kubbetü's-Sahra'nın ahşap kubbesi
sıklıkla tadilat gerektirmiştir. Yazıtlar
Eyyubi Sultanı Salaheddin'in l l 87'de,
Memluk Sultanı Nasır Muhammed'in
l 3 l 8- l 320'de ve Osmanlı Padişahı il.
Mehmed'in l 8 l 8'de yürüttüğü resto
rasyon çalışmaları hakkında bilgi ver
mektedir. Kubbenin iç kısmı alçı sıva
dan yapılmış boyalı ve yaldızlı arabesk
süslerden oluşan eşmerkezli halkalarla
bezenmiştir; şimdiki biçimiyle bu be
zemeler muhtemelen 1 8 1 8 restoras
yonundan kalmadır.
Solda: Kubbetü's-Sahra'nın
kubbeli alanını çevreleyen dış
revakın görünüşü
Kubbetü's-Sahra önemini yansıtan zen
gin bezemelere sahiptir. Duvarların alt
kısımları özel seçilmiş taş levhalarla
kaplıdır; sütunların ve kolonların yuka
rısındaki kısımları ise mozaikler süsler.
Bunların desenleri Bizans kaynaklıdır
veya en azından Bizans modellerine
göre tasarlanmıştır. Başka yapılardan
alınmış klasik sütunlar mükemmel de
nebilecek güzelliktedir ve yaldız kapla
ma Korent sütun başlıklarına büyük bir
ihtişam verir.
I ! '1 11 1 1
k
dolayı Küfe tipi camiler olarak da bilinir. Geleneğe göre, Hz. Muham O 10 20m
med'in Medine'deki evini örnek alarak tasarlanan bu camilerde bir kil
tuğlalı duvarla çevrilmiş geniş bir kare avlu vardı. Hz. Muhammed'in
evinde eşlerin kaldığı yer avlunun doğu tarafındaydı; her yeni eşle ge
nişleyen bu bölüm sonunda yan yana dizilmiş dokuz daireye dönüştü.
Burası Hz. Muhammed'in, develerini avluda bırakan konukları kabul et
Şam Cami-i Kebir'i, 706-7 1 4/7 1 5 lenmiş bir meskende hala ziyaret edilir. Alt
tiği yerdi. Avlu tedrici bir gelişme sonunda, müminlerin namaz için top Şam'ın ortasında yer alan Vaftizci .Yahya Ba geçidin üzerine kurulmuş bir kubbe, minbe
landığı bir özel mekan haline geldi. Avlunun güney tarafında kıble du zilikası yetmiş yıl kadar H ıristiyanlar ve Müs rin önündeki bu alanın yerini gösterir. Geniş
varının önüne, üstü hurma yapraklarıyla örtülmüş iki sıra halindeki hur lümanlar tarafında ortaklaşa kullanıldıktan avluyu üç yanda iki katlı revaklar çevreler.
sonra 706'da yeni yöneticilerce tamamen yı
ma ağacı kütüklerinden oluşan gölgeli bir açık bölme oluşturuldu. Böy
kıldı ve aynı yerde Cami-i Kebir inşa edildi.
lece bir avludan ve bir namaz bölmesinden oluşan temel cami tasarımı Ancak, Vaftizci Yahya'nın başından oluşan
ortaya çıkmış oldu. Yeni toprakları ele geçiren Arap fatihler, ordugahla- H ıristiyan kutsal emaneti yeni yapıya eklem-
Çapraz sahınlı namaz bölmesi düzenlemelere benzer biçimde kolonlar rın çevresinde gelişen yeni kasabaların merkezlerine kışla camileri kur
Şam Cami-i Kebir'i, 707-7 1 4/7 1 5 arasına serpiştirilmiş bir dizi sütun vardı. dular. Bunların duvarları 200 arşın uzunluğundaydı, yani Medine Cami
Bu caminin namaz bölmesi önceleri avluya Namaz bölmesinin avluya bakan duvarına si'nin duvarlarının iki katı kadardı; dolayısıyla büyüklükleri de dört mis
kemerli geçitlerin ritmik bir düzenlenişiyle şimdi çapraz sahının öne çıkık cephesi
açılırdı. Şimdiki sütun sıralarının yerinde, re egemendir. liydi. Üç kenarı kapalı revaklarla çevrilmiş geniş bir avlunun dördüncü
vaklı doğu ve batı kenarlarında hala bulunan kenarında çatılı bir namaz bölmesi vardı. Namaz bölmesinin uzun dış
duvarı aynı zamanda kıble duvarıydı.
Kışla camilerinin bir kasabadaki bütün İslam cemaatinin sığmasına
elverecek kadar büyük olması şarttı. Ele geçirildiği 638'den hemen son
ra Küfe'de kurulan caminin otuz yıl sonra yerini bir başka yapıya bırak
masının sebebi buydu. Daha gösterişli bir tasarımı olan yeni cami yerel
gayrimüslim işçilerce inşa edildi. KCıfe valisinin sarayında kazı çalışma
ları yürütülmüş olmasına karşın, yanı başındaki camiye ilişkin bilgileri
miz tamamen edebi kaynaklara dayanmaktadır. Bu anlatımlara göre, ca
mi 104 metre kenarı olan bir kare alanı kaplamaktaydı. Namaz bölmesi
nin çatısı kıble duvarına paralel olarak beş sıra halinde dizilen ve arala
rında 17 geçişin olduğu gerçek bir kolon ormanıyla desteklenmişti. Her
biri 15 metre yüksekliğindeki bu kolonlar taştan yapılmış ve çatının he
men aşağısında üstlerine tikağacından kirişler konmuştu. Kolonlar dü
zenli aralıklarla yerleştirildiği için, namaz bölmesinin hiçbir kesimi birbi
rinden kopuk değildi. Küfe'deki caminin mihrabı yoktu . Revaklar avlu
nun üç kenarı boyunca iki geçit halinde uzanmaktaydı.
Vasıt kentinde 1 942'de yürütülen kazı çalışmaları İslam'ın ilk döne Irak'ın büyük camileri yeni kurulmuş kentlerde inşa edildi. Araplar
mindeki avlulu cami tasarımına ilişkin edebi anlatımları doğrulayan bul eski ve oturmuş şehirlere girdiklerinde, önceleri genellikle toplu namaz
guları ortaya çıkardı. Halife Abdülmelik'in Irak Valisi Haccac bin Yusuf, ve hutbe için mevcut yapıları kullanma yoluna gittiler. Aynı durumun
yeni idari merkezini düzenlemeye hicri takvime göre 83'te (702) başladı. yaşandığı Emevi başkenti Şam'da bir merkez caminin inşası ancak Hali
İslam dünyasında yeni kentlerin kuruluşunda çoğu kez görüldüğü üzere, fe I. Velid döneminde (705-71 5) başladı. Yer olarak ise kent merkezin
girişimin temelinde yatan gerekçe iç siyasetti. Bu durumda valinin bek de eski klasik Jüpiter Tapınağı'nın bulunduğu yöredeki Vaftizci Yahya
lentisi, yeni düzenle çeşitli Arap toplulukları arasındaki mevcut gerginlik Bazilikası seçildi. Kiliseyi ortadan kaldırma gereği ilk başta çoğunlukta
lerin üstesinden gelmekti. Vasıt Camisi de kare biçiminde inşa edilmişti ki Hıristiyan ahalinin direnişiyle karşılaşmış olmalı ki, halife yıkım işini
ve besbelli ki Kı1fe Camisi'nin taklidi olarak duvarlarının uzunluğu 104 şahsen başlattı. Sarı cüppe giymiş halde, bir altın kazmayla ilk darbeyi
metreydi. Namaz bölmesi aynı şekilde kıble duvarına paralel uzanan beş vuran Velid, inşaatın nezaretini sonradan halife olarak yerine geçecek
sıralı kolonlarla bölünmüştü; ama Kı1fe Camisi'nden farklı olarak, kolon olan kardeşi Süleyman bin Abdülmelik'e bıraktı.
lar, sıralar arasında 19 geçiş oluşturmaktaydı. Namaz bölmesinin ortasın Temelin atılışına ilişkin yazıtın günümüze ulaşmamasına karşın, kay
da vali için ayrılmış olan "maksure"nin palmiye hasırları, yapraklar ve naklarda hicri takvime göre 87'de (706) başladığı söylenen inşaat halife
üzüm salkımlarından oluşan rölyef bezemelerle kaplı ve son derece süs nin öldüğü yıl tamamlandı. Yapı işlerinde zorunlu çalışma sistemine baş
lü sütunları vardı. vuruldu: Yukarı Mısır'da bulunmuş papirüsler ustaların 709'da Cami-i
Avlulu cami tasarımındaki bir yenilik Medine Camisi'ne (Mescid-i Kebir'i inşa etmek üzere Şam'a çağrıldığını belirtir. I. Velid bu amaçla Bi
Nebi) yarım silindir biçimli bir namaz nişi olan mihrabın eklenmesiyle zans imparatoruna da mektup yazmıştı: "Bana 200 Yunan işçi gönder; zi
ortaya çıktı. Halife I. Velid 707'de eski Medine Camisi'ni yıktırarak yeri ra öncellerimin emsalini asla kurmadığı ve ardıllarımın da aynısını asla
ne Irak'ın kışla camilerindeki düzene göre bir başka muhteşem yapı in dikemeyeceği bir cami yapmak niyetindeyim. "
şa ettirmişti. Kıble duvarındaki namaz nişi yeni bir unsurdu . Fakat na
maz bölmesinin ana eksenine konmadığı gibi, sütunlarla özel bir vurgu
da bulunmaktan kaçınıldı. Bu yeniliğe karşı çıkan geleneksel zihniyetli Şam Cami-i Kebir'i
Müslümanlara göre, namaz nişi Hıristiyan kiliselerinin apsislerini akla
getirmekteydi. Mihrabın biçiminin temelde I. Velid'in Mısır ve Suriye' den On yıla yakın bir sürede inşa edilen Şam Cami-i Kebir'inin tasarımı ve
Medine'ye getirttiği Kopt ustalarca belirlendiği doğrudur. Elimizde kay bezemeleri, daha önce yaratılmış olanların hepsinden üstündü ve Arap
dı bulunan ilk mihrap 709'dan kalmadır ve bu da Emevi saraylarındaki larca dünyanın harikalarından biri sayılmaktaydı. Jüpiter Tapınağı'nın te
camileri tarihlemede büyük önem taşıyan bir yıldır. menos duvarı, yani tapınak yöresinin özgün dış duvarı artık camiyi çev
releyen bir sınırdı. Böylece boyutları 100x157,5 metreye varan caminin
MİMARİ 69
70 S U RİYE VE FİLİSTİ N : E M E Vİ HALİFELİGİ
Solda: Şam Cami-i Kebir'inin namaz
bölmesi, 706-7 1 4/ 7 1 5
Namaz bölmesinin üç sırası, heybetli kolon
ları ve yukarıdaki tonozlu kemerler, kilise
ve cami arasındaki yönelim farklılığı dışında
Hıristiyan dinsel mimarisini hatırlatır. Bir
bazilikanın uzun geçitleri öne doğru bir ap
sise bakarken, bir caminin kolon sıraları
kıble duvarı önünde yer alır ve namaz kılan
lar paralel saflar halinde ibadete durur. Ko
lonların yukarısındaki geniş kemerler epey
ce aralıklı olmalarını mümkün kılar ve
böylece namaz kılanların imamı daha iyi
görmelerini sağlar. Bu caminin klasik antik
çağdan kalma bazı kolonları l 893'te yangın
da tahrip olmuş ve tadilat sırasında yer
lerine modern kolonlar konmuştur.
kapladığı alan, Irak'ın büyük kışla camilerinin bir buçuk katıydı. Köşe tiydi ve Emevi saraylarındaki taht odalarının çatıları da kubbe biçimin
lerdeki dört gözetleme kulesi ezan okunacak minareler haline getirildi; deydi. Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra'da olduğu gibi, Cami-i Kebir'de de
bu sayı belirlenirken o sırada Medine'de yapımı süren cami örnek alın alındaki ve geçit duvarlarındaki bir dizi pencereden içeriye ışık girmek
dı. Caminin şimdi çarşı içinde kalan dış duvarlarında yakın dönemde ya tedir.
pılan kazı çalışmalarında girişlerin ortaya çıkarılması klasik antik çağla Avlunun diğer üç kenarı tek geçitli bir revakla çevrilidir. Revakın na
bağlantıları daha da açıklığa kavuşturmuştur. maz bölmesindeki çift kata denk düşen kemerli iki katı vardır. Kemerli
Antik temenos duvarının neredeyse bütün güney kenarını kapatan alt kat bir sütun ve iki kolon biçimindeki dönüşümlü bir diziden oluşur;
namaz bölmesi üç sıra halinde dizilen kolonlardan oluşur; kıble duvarı üst katta ise aşağıdaki her kemerli geçidin yukarısında narin bir kolonla
na paralel uzanan ilk iki sırada Korent başlıklı anıtsal kolonlar yer alır. desteklenmiş bir çift kemer bulunur.
Kolonların yukarısında bulunan duvar bölümü başlangıçta düzgün ke Cami-i Kebir'in iç mekan bezemesi Kubbetü's-Sahra'nınkini andırır;
merli gediklerle açık tutulmuştu; kolonlar arasındaki her kemerin yuka duvarların klasik geleneğe uygun olarak özel seçilmiş taş levhalarla kap
rısında iki tane gedik yer almaktaydı. Cami-i Kebir'in üç sıralı düzenin lı alt kısmı, 7 metrelik yükseklikten sonra yerini duvarlar boyunca çepe
de geç antik çağın kilise mimarisi örnek alınmıştı. Destekleyici kemerle çevre uzanan bir altın zemin üstündeki geniş bir mozaik şeridine bıra
rin yer aldığı duvarlara sahip ilk namaz bölmesinde namaz kılanların kır. Şam Cami-i Kebir'inin altın mozaik yüzeyinin 4.000 metre kareye va
yönlerini daha kolay bulmaları ve mihrabı daha iyi görebilmeleri için ko ran alanıyla dünyadaki yapılar arasında ilk sırada yer aldığı sanılır.
lonların aralıkları geniş bırakılmıştı. Üç sıralı düzeni ortada daha yüksek Özgün mozaiklerin ancak bir bölümü günümüze ulaşmıştır; çoğun
çatılı büyük bir çapraz sahın keser. Sahının yukarısında ve mihrabın luğu 1893'teki yangında hasar görmüş, yerine yenileri konmuştur. Cami
önünde bir tonozlu kubbe yer alır. Hükümdara ya da imama ayrılmış bir avlusunda kolonlar üstünde kurulu çokgen hazine dairesinin benzer
alan olan maksure buradadır. Emevi döneminde çoğu kez cemaate biz mozaik bezemeleri vardır.
zat halife namaz kıldırırdı. Maksurenin özel bir makam olarak taşıdığı Ziyaretçiler caminin tasarım ve bezeme ihtişamını ancak iç avluya gi
önem bir kubbeyle vurgulanırdı; kubbe besbelli ki hükümdarlık alame- rince tam anlamıyla görür; çünkü dış duvarlar nispeten sadedir. Doğu
M İ MARİ 71
konutları ve diğer İslam yapı tipleri gibi, caminin en çarpıcı unsurları .
avluya bakar ve çapraz salının cephesi özel önem kazanır.
Şam Cami-i Kebir'inin mimarisi sonraki yapılar için bir örnek olu:
turdu. Namaz bölmesindeki kıble duvarına oyulan mihrap, çapraz sahıı
daki konumuyla ve önündeki kubbeyle ilk kez öne çıkarıldı. Sonraki aı
lulu camileri yapanlar bu yaklaşımı benimseyip küçük değişiklikler yaı
tılar.
1ı 1 ı
verimli kırlık alanlardadır. Ürdün'deki Kasrü'l-Mşatta, Kasrü'l-Tuba ve Kl
seyr Amra'dan başlayarak, Filistin'in Eriha bölgesindeki Hırbetü'l-Mefcc
kompleksine, İsrail'de Taberiye Gölü kıyısındaki Hırbet Minye'ye ve Sur
Bir dizi kapı geçidinden görünüş, gıçta barındırdığı ahşap üst eşikler, inşaatt<
Kasrü'l-Tuba, Ü rdün, 8. yüzyıl ortaları ki çalışmanın durdurulmasından kısa bir sür
Kasrü'l-Tuba duvarlarının taştan yapılmış alt sonra herhalde Bedevilerce yakacak olara
kısımlarının yukarısında tuğla örgüsü başlar. kullanılmış olmalıdır.
i ki tonoz katmanı bugün bile belirgin biçim
de görülür. Duvarlardaki oyukların başlan-
1 '
1 72 SURİYE VE F İ L İ STİN : E M E V İ HALİ F E L İ G İ
.ı
1
kadar uzanan bir zincir oluştururlar. Yukarıda da değinilen küçük "hamam sinde de odalar geniş bir avlunun çevresinde düzenlenmiştir; daha küçük
sarayı" Kuseyr Anıra dışında, bütün bu saraylar savunma amaçlı kulelerin saraylarda avluyu çatılı sıra sütunlar çevreler.
bulunduğu birer hisar biçiminde inşa edilmişti; Hırbetü'l-Mefcer'de oldu
ğu gibi, bazen başka yapıların da eklendiği olurdu. Böyle saraylardaki du
varların normal uzunluğu yaklaşık 70 metreydi. Kasrü'l-Tuba kompleksin
de bu türden iki saray yan yana inşa edilmişti. Kasrü'l-Hayrü'l-Şarki'nin ya
nı sıra Mşatta'da da duvarların uzunluğu normalin iki katıdır; dolayısıyla
bu yapılar dört misli büyüklükte yüzey alanına sahiptir. Bu sarayların iki-
MİMARİ 73
Hisarımsı ç öl sarayları: Temel mimari kavram Mşatta'nın ikamet kısmı mış kısmın üç kemeri de avluya açılır. Salonun
Ü rdün, 743-744 her iki yanında odalar vardır; tuğla örgülü
Emevi saraylarının zemin planları, dört köşeli yapılar olarak tasarlandıkla Mşatta en gösterişli Emevi sarayıdır. Ortasın duvarların gediklerine kemerler oturtulmuş
daki geniş bir avluyu inşa edilmiş (ya da plan tur.
rını hemen ilk bakışta gösterir. Köşegenlerin tam bir dik açıyla kesişmedi lanmış) oda kümeleri çevreler. İ kamete ayrıl-
ği durumlarda, zemin planında ayarlamalar yapılmıştır. Mşatta böyle bir
zemin planının gelişimi konusunda son derece iyi bir örnek sunar. Daha
1932'de, kompleksin köşegenlere dayalı bir plana göre inşa edildiği görü Sarayların kale izlenimini uyandıran dış görünümü, kulelerle tahkim
şü ortaya atıldı. Bu köşegenler büyük avlunun köşelerine doğru uzanır; edilmiş yüksek duvarlardan kaynaklanır. Ne var ki, bunlar gerçek anlam
böylece giriş alanı ve caminin, taht odasını barındıran ikamet kısmıyla ay da kaleler değildir; çünkü uzun bir kuşatma sırasında savunma için gerek
nı büyüklükte olmasını sağlayacak şekilde sarayın orta kesimini böler. li düzeneklerden yoksundur. Kuleler ya moloz dolguydu ya da (Mşatta'da
Mşatta'daki yeni araştırmalar bu tip sarayların tasarımı ve planı hak olduğu gibi) hela işlevini görmekteydi.
kında daha kapsamlı bulgular sağladı. Taçkapı cephesinin ölçümlerini ana Geniş taçkapılara özel önem verilirdi. Bunlar bazı saraylarda yanlarda
zemin planıyla ilişkilendirmenin mümkün olduğu anlaşıldı. Cephede ve ki iki kuleyle çevriliydi; Hırbet Minye ve Useys gibi saraylarda ise kapı ya
ana kapı girişinde yaklaşık 57,66 santimetrelik standart ölçüm saptandı; bu rım daire biçimli "kesik" bir kulenin içine oturtulmuştu. Yarım daire biçim
birim Mşatta'da çeşitli aralıklarla kontrolden geçirildi. Avlu köşegenlerinin li kuleleriyle günümüze ulaşmış olan Kasrü'l-Hayrü'l-Şarki'nin taçkapısı
tam 140 arşın olduğu ortaya çıktı ve avlunun kenarı için 99 arşınlık bir öl böyle kapı kulelerinin yüksekliğine dair bir fikir verir. Bu kuleler bezeme
çüm elde edildi. Avlunun ötesindeki oda kompleksinin üçe ayrılmış olma sizdir; taçkapı cephesindeki tek süsleme başka bir yapıdan alınma Roma
sı böyle bir ölçümün özellikle uygun olduğu izlenimini verir. Taht odası taçkapısına aittir. Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi'de ana kapı kulelerinin üçte ikilik
na açılan salonun üç geçidi 30'a 40 arşınlık orana sahip bir alan üstünde üst kısmı alçı sıva bezemeler taşır. Mşatta'nın taçkapı kuleleri bir kare ze
inşa edilmiştir. Bizzat taht odasının köşegenlerine ilişkin ölçüm tam 24 ar min planı üzerinde inşa edilmiştir ve kulelerin alt kısımlarındaki dış duvar
şındır. Bütün bu uzunluklar Mşatta'da kullanılan arşın ölçümüyle bir mili rölyef dolguludur. Mşatta'nın eksik halinden dolayı giriş cephesinin muh
metreye varacak kadar kusursuzca uyuşur. temel yüksekliğini ortaya çıkarmaya yönelik bir girişimin sonuç vermesi
Cami içirı seçilen yer taçkapının sağ tarafıydı. Camirıin duvarına yarım da
ire biçimli bir mihrap oturtulmuştu. Sarayın kare zemin planında bir cami
ye yer verilmesi, Mşatta'nın Hırbet Minye ve Kasrü'l-Hayrü'l-Şarki sarayla
rıyla paylaştığı bir özel unsurdu. Hırbet Minye'de olduğu gibi, dışarıdan Mşatta'nın zemin planı ve taht odası tamamlanamayan bir hamama ayrılmıştı. Ka
girişi, Ü rdün, 743-744 pının ardında yer alan ve 746 depreminde
gelen mümirılerin törensel saray ana kapısını kullanmaksızın namaza ka Mşatta kenarları 1 44 metre olan bir kare ze çöken üç geçitli salon taht odasına açılırdı.
tılmasını sağlamak üzere namaz bölmesine bir ikinci girişirı açılmış olma min planına sahiptir ve en büyük Emevi sa Ziyaretçilerin çapraz bir açıdan görebildiği
sı mümkündür. Duvarlarla çevrili kare alanda toplu ibadet için bir yerin raylarından biridir. Cephenin ardındaki orta taht odası üç apsiste son bulurdu.
alanın sadece bir bölümünde inşaat tamam
ayrılmadığı Useys ve Hırbetü'l-Mefcer gibi sarayların yanında birer küçük
lanmıştı. Ziyaretçiler avluya taçkapıdan gi
cami inşa edilmişti. Bu durumda sarayla ortak bir duvar caminin de kıb- rerdi; kapının sağ tarafı camiye, sol tarafı ise
�!
Kasrü'l-Hayrü'l-Şarki sade dış hatlarla sınırlıdır. Irak geleneğine uy Aşağıda: Kasrü'l-Hayrü'l-Şarki Camisi yer alır. Mimari detayları bakımından, bu
Suriye, 8. yüzyılın ikinci çeyreği gun olarak, tuğla örgüsü kaba sıvalıdır. Bir Suriye, 8. yüzyılın ikinci çeyreği yapı Şam Cami-i Kebir'inin küçük ölçekli bir
Bu saray da dışarıya çıkık kulelerle tahkim yazıta göre, bu yapı 728/729'da Halife Hişam Boyutlarından eksiksiz bir kasabayı çevrele kopyasıdır.
edilmiş duvarların çevrelediği hisarımsı yapı tarafından inşa ettirilmişti. diği izlenimini veren büyük tahkimatın gü
lardan biridir. Taçkapı yarım daire biçimli iki neydoğu köşesinde bir caminin kalıntıları
kule arasında yer alır. Duvarın eklemlenişi
1;
11
1
76
leye bakmasını sağlardı. Saray camileri dikdörtgen zemin planı üzerinde
kurulmuş olan ve kıble duvarının önünde iki ya da üç sıra sütun bulunan
sade yapılardı. Hepsinin niş biçiminde bir mihrabı vardı. Bu mihrap biçimi
ilk kez 709'da Medine Camisi'nde uygulandığından, söz konusu sarayların
bu tarihten sonra inşa edilmiş olması gerekir. Emevi döneminde mimari bi
çimlerin standartlaşması mihrapları da etkilemiştir. Mşatta ve Hırbet Min
ye'deki mihraplar 1 ,62 metre genişliğindedir; ama çeşitli saray kompleksle
ri ve bezemeleri arasında diğer bakımlardan belirgin farklılıklar vardır.
Kural olarak, Emevi saraylarında bir hamam bulunurdu. Bozkırların ke
narındaki konumdan dolayı, su tedariki özellikle can alıcıydı. Bunun yol
açabileceği zorlukların bir örneği "Velid şehri"nin kuruluş sürecinde yaşan
dı. Böyle durumlarda uzaktan su getirmek için bir sukemerinden veya ye
raltı borularından yararlanılırdı. Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi gibi bazı saraylar için
eski bir Bizans yapı kompleksinin seçilmesi muhtemelen bu durumla açık
lanabilir. Böyle yerlerde su tedariki için bir altyapı zaten vardı ve tekrar iş
ler hale getirilebilir ya da yeni ihtiyaçlara uyarlanabilirdi. Kuseyr Amra'da
olduğu gibi, gerekli suyun mekanik düzenekle bir kuyudan sağlanması da
mümkündü. Bir hamamda sıcak havanın geçtiği künklerle sağlanan bir ta
bandan ısıtma tertibatına gerek vardı. Buharlı, sıcak ve soğuk banyo böl
melerinin ardışıklığı klasik antik çağ hamamlarının modeline uygundu. Ku
seyr Anıra ayrı banyo bölmelerinden ve bir divanhaneden oluşan bir "ha
mam sarayı"dır. Dışarıdan bile bakılınca, bu yapının farklı şekil ve büyük
lükteki bölmelerinin tamamen işlevlerine uygun olarak yan yana yerleşti
rildiği görülür. Kalabalık insan toplulukları burayı ziyaret ettiğinde, Bede
vilere özgü çadırlarda ağırlanmış olmalıdır. Bütün bölmeler duvar resimle
riyle süslemiş ve zeminler mozaikle döşenmişti.
Hırbetü'l-Mefcer'de tek bir büyük yapı hem hamam hem de divanha
ne işlevini görürdü. Buranın kaç kişi için tasarlandığının bir göstergesi 23
helalı müştemilattır. Saray sahibinin konuklarını ağırladığı divanhane, 16
sütun üstünde inşa edilmiş bir yapıydı; büyük çeşitlilikte desenlerle süslen
miş pahalı mozaik döşemeleri vardı. Hırbetü'l-Mefcer'deki kazı çalışmaları
nı yürüten kişiye göre, burası müzik gösterileri için tasarlanmıştı. Müzik ve
şiir tutkusuna daha önce değindiğimiz Velid bin Yezid'in henüz veliahtken
burayı yaptırmış olması mümkündür. Hamamların ön tarafında yer alan ve
köken olarak klasik antik çağ hamamlarının soyunma ve dinlenme odala
rına benzeyen bu divanhanelerin boyutları ve bezeme temaları işlev bakı
mından esas olarak törenseldi. Giriş alanındaki küçük odaların ardışık di
zilişine bakılırsa, Mşatta'da böyle bir hamamın bulunmu$ olması gerekir;
ama bu bölüm temelleri atıldıktan sonra öylece bırakılmış durumdadır.
Saraylardaki asıl ikamet bölümleri çoğu kez beş odalı gruplar halinde
düzenlenmiştir ve genelde böyle bir grup için "beyt" (hane) terimi kullanı Roma gözetleme kulesi daki Roma ve Bizans tahkimatlarına ait gö
lır. Mşatta'da taht odasının her iki tarafında ikişer tane olmak üzere dört Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi, Suriye, 3. yüzyıl zetleme kuleleri de vardı. Kasrü'l-Hayrü'l
Klasik antik çağdan kalma yapıların bazı bö Garbi sarayının taçkapı çerçevesinde ve ku
oda grubu vardır. Günümüze nispeten sağlam ulaşmış olan bu bölmeler
lümlerinin İ slam dönemindeki yeni yapılara zeydoğu kulesinde antik çağdan kalma yapı
beşik tonozludur. Geçmişte dar hava kanallarıyla serinlemeyi sağlayan ter katılması sıklıkla başvurulan bir yoldu. Bun malzemeleri kullanılmıştı.
tibatlarla donatılmıştır. Mşatta'daki beş odalı dört grup olmasının temelin lar arasında imparatorluğun doğu sınırların-
de muhtemelen bir Müslüman erkeğin aynı anda dört eşle evli olmasını
sağlayan, ama hepsine eşit davranma yükümlülüğünü de getiren Kuran
hükmü (4:3) yatar. karmıştır: Bulunan yapı yazıtlarında yaptıran kişilerin adları vardır. Hırbet
Minye'de 1930'larda yürütülen kazıların gün ışığına çıkardığı bir yazıta gö
re, bu sarayı inşa ettiren kişi Velid, inşaatı üstlenen kişi ise Abdullah adlı
Çöl saraylarının tarihlenm esi ve işlevi biridir. Useys sarayının yakınında bulunan ve I. Velid'in (705-71 5) oğulla
rının adlarını taşıyan yazıtlar, Useys'in de onun döneminde inşa edildiği
Ürdün, Filistin ve Suriye'deki sarayların inşa tarihleri yıllar boyunca hara ni belirtir. Kuseyr Amra'da bulunan ve bu halifeyi tahtta otururken göste
retli bir tartışma kaynağı oldu; çünkü bunlar arasında inşaatı belirten ya ren bir tasvirden de aynı sonuca varılmıştır. Tasvirde ona biat eden dün
zıtların bulunmadığı Mşatta gibi yapılar da vardı. Ancak, günümüzde bir ya krallarının kirrılikleri Arapça ve Yunanca yazıtlarda verilir; bunlar ara
dizi saray kapsamlı biçimde incelenmiş ve kazılar birçok hususu ortaya çı- sında Vizigotların kralı ve Halife I. Velid'in bir çağdaşı olan Roderic de
M İMARİ 77
ka sebeplerden dolayı da Mşatta'yı yaptıran kişi olarak kabul edilir. Kas
rü'l-Tuba da muhtemelen onun döneminde inşa edilmiştir. Teknik bakım
dan, sözgelimi tuğla örme ve tonoz kurma yöntemleri bakımından, bu ya
pı büyük ölçüde Mşatta'ya benzer. İki bölmeli düzeninin sebebi II. Ve
lid'in halifeliğe getirildikten sonra ardılları olarak biat edilmelerini sağladı
ğı iki oğlu Hakim ve Osman için bir ev yaptırma isteği olabilir.
Uygulanan çok farklı yapı teknikleri de sarayların Emevi döneminde
inşa edildiğini gösterir; çünkü bunlar farklı geleneklere bağlı ustaları ça
lıştırmayı getiren zorunlu hizmet sistemiyle açıklanabilir. Mşatta'daki ika
met kısmının tuğla ölçüleri ve tuğla örme tekniği Irak kökenlidir; buna
karşılık giriş alanındaki kesme taştan duvarlar Suriye ve Mısır duvar örü
cülüğünü çağrıştırır. Emeviler imparatorluğun uzak eyaletlerinden yapı iş
çilerini aynı yerde bir araya getirerek çeşitli tekniklerde çalıştırabilmişti.
Suriye ve Filistin'in büyük kentlerinden uzak olmaları nedeniyle, bu
sarayların işlevi hala bir tartışma konusudur. Yakın dönemde ortaya atılan
görüş, yaygın ekim yapılan mülklerin ortasında Arap aristokrasisi mensup
larının arazilerini idare edebilmeleri için kurulmuş malikaneler sayılmala
rının doğru olacağı yönündedir. Gerçi günümüzde söz konusu yerlerin
çoğunda su kıtl�ından dolayı tarım artık iyi rekolte vermemektedir; ama
verimli çiftçilik açısından koşullar bin yılı aşkın süreçte değişmiş olabilir.
Hırbetü'l-Mefcer'in divanhanesi burada kazı çalışmalarının yapılmasını müm Sarayların varlığı Emevi şehzadelerinin kentlerden uzak durma ve Suriye
Filistin, 8. yüzyılın ikinci çeyreği kün kılmıştır. Aradaki zengin mozaik dö bozkırlarında avlanarak, muhabbet ortamının, şarap ve yemeklerin tadına
Hamam alanı içinde kalan divanhanenin bir şemelerin kompozisyonu, yukarıdaki tonoz vararak güneydeki Arap atalarına özgü bir hayat sürme eğilimi çerçevesin
yığın yivli sütunu vardı. Sütunların hatırı sa ların biçimini yansıtır.
yılır bir yükseklikle ayakta kalmış olmaları, de de açıklanmıştır. Bir başka olası açıklama güç siyasetine bağlıdır: Eme
viler verimli arazilerin eteklerindeki bu saraylardan, hemen yakında otlak
ları bulunan Arap Bedevilerle özel ilişkilerini sürdürmüş olabilirler.
vardır. Kasrü'l-Hayrü'l-Şarki'de ortaya çıkarılan ve buranın Halife Hişam Emevilerin cami ve saray süsleme sanatından günümüze ulaşan ör
adına inşa edildiğini belirten 728/729 tarihli yazıta daha önce değinmiş nekler dönemin heykel ve resim sanatlarına dair bir izlenim edinmeye ye
tik. Hırbetü'l-Mefcer'de de Hişam döneminden kalma duvar yazıları bu tecek düzeydedir. Saraylarda bulunan heykeller ve büyük ölçekli figür re
lunmuştur. Tarihlenmesi en sorunlu saray olan Mşatta'da bile, 1964'teki simleri erken dönem İslam sanatına ilişkin düşüncelerimize büyük etkide
temizlik çalışmaları Kufi yazı stilinde beş satırlı bir Arapça yazıtın bulun bulunmuş ve bir zamanlar genellikle benimsenen bir dizi önyargıyı dü
duğu bir çini ortaya çıkmıştır. Yazıt Süleyman bin Keysan adlı kişinin yaz zeltmiştir.
dığı bir mektubun taslağıdır. Halife Hişam, I. Velid ve III. Yezid'in (744)
dönemlerinde bir dizi önemli görevde bulunan bu adamın, 750'de Abba Karşı sayfada: Hırbetü'l-Mefcer saray şinden içeriye bakan ziyaretçiler, sütunlarla
si ordusu Şam'ı ele geçirdiği sırada kardeşleriyle birlikte öldürüldüğü bi kompleksinin ana kapısı çevrili iç avluyu dosdoğru görürdü. Girişin
Filistin, 8. yüzyılın ikinci çeyreği karşısındaki gül pencere eksiksiz bir mene
linmektedir Dolayısıyla çinideki satırlar Emevi döneminin sonuna doğru, Ana kapıda ziyaretçilerin dinlenmek ıçın viş deseni taşır.
muhtemelen II. Velid'in yönetimi altında yazılmış olmalıdır. Bu halife baş- oturabileceği bir dizi peyke vardı. Kapı giri-
H ırbetü'l-Mefcer'in
divanhanesi, Filistin,
8. yüzyılın ikinci çeyreği
Hamamın yanında bulunan di
vanhane son derece düzenli
bir yapıydı. Ayrı bir girişi var
dı. Bir konser salonu olarak
da kullanılan divanhane, küm
betli odalarla ve tonozlu oda
larla çevriliydi. Halife yandaki
bir odada konuklarını huzura
kabul ederdi.
o 10 20m
===---
78 SURİYE VE F İ L İ S T İ N : E M E V İ HALİ F E L İ G İ
- "7:· .
·- -��;...:...
... �.
. �.
�::: �....
sani hükümdarlarının stilize çift kanatlarla ya da kanatlı palmiye hasırla
Yapı Bezemeleri rıyla belirlenen taçları, Kubbetü's-Sahra'nın mozaiklerinde de bu biçim
le karşımıza çıkar. Taçlarıyla temsil edilen yenik hükümdarlar böylece
Volkmar Ender/ein
kutsal kayaya biat eder. Kubbetü's-Sahra bu bezeme unsuruyla, Mek
ke'deki Kabe'yle bağlantılı olarak değinilen eski bir adete de gönderme
de bulunur: Araplar fetih seferleri sırasında ele geçirdikleri yerlerden
Duvar mozaikleri taht ve taç biçiminde değerli armağanları Kabe'de sergilenmek üzere
Mekke'ye göndermişlerdi. Bu tasvirlerdeki örtük biat teması, belki de
Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra'nın ve Şam Cami-i Kebir'inin duvar yüzeyle Kabe'ye karşı Kubbetü's-Sahra'yı öne çıkarma çabası için dayanak oluş
rinin birçoğunu nefes kesici ihtişama sahip mozaikler kaplar; ama bun turmaya yönelikti.
ları yorumlamaya dönük çeşitli kuramlar, nasıl bir anlam taşıdıkları so- Kubbetü's-Sahra'nın değerli taşlarla süslü ağaçları cenneti belirten
.
rusunu henüz hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde çözebilmiş de bir unsur olarak da yorumlanmıştır; çünkü Abbasi döneminin bilginle
ğildir. Kubbetü's-Sahra'nın duvarları ışıltılı altın zemine işlenmiş hayali rinden Taberi, otuz ciltlik Kuran tefsirinde, cennette yetişen nilüfer ağa
bir bahçeyi tasvir eder; bununla birlikte hurma ve zeytin gibi gerçek cını mücevherlerle zengin biçimde donatılmış olarak tasvir eder.
ağaçlar da nadiren görülür. Dikdörtgen ya da üçgen alanları, genellikle Kubbetü's-Sahra'daki mozaiklerin üslubu birçok detay bakımından
"akantos" olarak bilinen gür yeşillikten oluşan sarmal şeritler doldurur. Hıristiyan kiliselerinin mozaik süslemelerini hatırlatır. Dolgun akantos fi
Bu yeşillik, yapraklı gül bezeklerden veya değerli çanaklardan çıkmak lizlerinden oluşan benzer ağaçlar, Beytlehem'deki Nativitas (İsa'nın Do
tadır. Ağaçlarda yetişen hurmaları görmek şaşırtıcı değildir; ama yaprak ğumu) Kilisesi'nin mozaik kaplamalarında görülür. Ne var ki, birçok
lı filizler arasına nar ve üzüm gibi meyve salkımlarının yerleştirildiği ke ağacın palmiy� çiçeklerini ve kanatlı palmiye hasırlarını barındıran stili
simlerde, bahçenin hayali niteliği belirgindir. ze özellikleri, Emevi saraylarında da açıkça görülen İran Sasani sanatı
Özel türden meyveler diğer değerli metal işleme parçalarıyla birlik nın etkisine işaret eder.
te ağaç filizlerinin içine oturtulmuş hükümdarlık taçlandır. Bunlar biçim Şam Cami-i Kebir'inin mozaik bezemeleri benzersizdir. Revak duvar
çeşitliliği açısından Bizans ve İran Sasani modellerini hatırlatır. Bazı Sa- ları boyunca bir manzarayı tasvir eden ve geçmişte namaz bölmesi du
varını da kaplayan geniş bir mozaik şeridi uzanır. Şeridin alt kısmındaki
akarsuyun kıyılarında bir altın zemine işlenmiş ağaçlar görülür. Koca
man meyvelerle dolu ağaçların boyu yedi metreye kadar ulaşır. Gövde
ler, dallar ve yapraklar öylesine bir tasarım zenginliği ve çeşitliliğiyle tas
vir edilmiştir ki, üstlerinde ışık oynuyormuş gibi bir izlenim verirler.
Ağaçlar arasında kümeler halinde yer alan yapılar biçim bakımından ola
ğanüstü değişkendir: Dağ sıraları gibi art arda yükselen küp biçimli ev
ler; açık alanları bir yarım daire halinde çevreleyen sıra sütunlu salonlar;
pitoresk kümeler halinde düzenlenmiş köşkler. Edinilen genel izlenim,
tezat oluşturan mimari unsurların bir araya gelerek harika bir kompozis
yon oluşturmasıdır. Şeridi yakından inceleyen bir kişi, bu mozaiklerde
yansıtılan dünyada kuşların ağaç dallarına tünemediğini, balıkların ırmak
sularında oynamadığını görecektir. Bir camiyi süsleme maksadını göz
önünde tuttuğumuzda, burada İslam'ın suret yasağına uymanın bir erken
örneğiyle karşılaştığımızı açık seçik anlarız.
Bu yasak Hz. Muhammed tarafından aktarılan Kuran'daki ifadelerin
hiçbirine doğrudan dayandırılamaz; bu konuya ilişkin hadislerin, yani
Peygamber'in söz ve davranışlarının derlenmesi de onun ölümünden
uzun bir süre sonraya, 8. ve 9. yüzyıllara rastlar. Ne var ki, Mekke'nin
630'daki fethinden sonra Kabe'yi putlardan temizlemiş olması tutumu
nun yeterince açık bir ifadesi sayılır. Suret yasağı Halife Abdülmelik'in
696/697'deki sikke reformu sırasında sikkelerdeki resimli tasvirlerin ye
rine dinsel metinlerin konmasıyla daha bariz hale gelmiştir. Emevi sana
tında yasağın kapsamı camilerin iç mekan bezemesiyle sınırlıdır.
Şam'daki mozaikleri yorumlamaya yönelik çeşitli girişimler olmuştur.
Kentin içinden geçen akarsuyun Barada Irmağı olduğu ve yapıların biz-
Batı revakının avluya bakan mari temalar taşır. Bu örnek Korent kolon
kenarından detay larını, kemerli geçitleri, bir parapeti ve çeşit
Şam Cami-i Kebir'i, 706-7 1 4/7 1 5 li çatı biçimlerini kapsayan düzenlerin bir
Revaktaki kolonların yukarısında kemer kö kataloğu olabilir. Kemerli geçitlerin iç tarafın
şelikleri ağaç motifleriyle süslüyken, sütun daki mozaiklerin hepsi aynı düzeni izler.
ların yukarısındaki daha geniş yüzeyler mi-
--�7'��fr� ��
_:s;�����\��-;
��·"��
zat Şam'ı temsil ettiği yolundaki kuram akla çok yakın görünmektedir.
Emevi yapılarında figür süslemeleri
Bir başka varsayım, geç antik çağdaki kent tasvirlerinin bir taklidi ola
rak, çeşitli yapı kümelerinin İslam dünyasındaki kentleri temsil ettiği ve
Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra'nın ve Şam Cami-i Kebir'inin bezemelerinde
bunların Emevi imparatorluğunun merkez camisinde hayali bir kentsel
suret yasağına bariz biçimde uyulurken, Emevi saraylarının bezemelerin
panoramayla bir araya getirildiği yönündedir. Geç antik çağ Süryani ki
de böyle kısıtlamalar görülmez. Mşatta'nın cephesindeki figür tasvirleri ve
liselerinin mozaik döşemelerinde kent dizileri tasvirlerinin bulunması bu sarayın ikamet bölümündeki heykel buluntuları İslam sanatına ilişkin ge
kuramı destekler niteliktedir. Bu kentler de yapıların biçimi açısından çerli fikirleri yansıtmaktan öylesine uzaktı ki, 20. yüzyıl başlarında yapının
farklılıklar gösterir; ama kural olarak, adları Yunanca yazıtlarda açık se tarihlenmesi konusunda şüpheler doğmuştu: Acaba bu saray gerçekten
çik belirtilir. Belki de Şam Cami-i Kebir'inin mozaiklerini gören ilk in Emevi dönemine mi aitti? Ancak, Suriye'deki Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi'de ve
sanlar belli kentleri belirten karakteristik yapı kümelerine o kadar aşi Filistin'deki Hırbetü'l-Mefcer'de yürütülen kazı çalışmaları İslam dönemin
naydı ki, adlarını kendiliğinden çıkarmaları mümkündü. de yapıldığı besbelli bir dizi figür tasvirini gün ışığına çıkarınca, erken dö-
YAPI B E Z E M E LERİ 81
Mşatta'daki aslan, Ü rdün, 743/744,
Berlin, İ slam Sanatı Müzesi
Mşatta'nın ikamet bölümünde bu oturmuş
aslan heykeli de dahil bazı heykel parçaları
bulunmuştur. Hayvanın heybetli gövdesin
deki çeşitli detaylar, sözgelimi sarmal yele
kıvrımları heykele sonradan işlenmiştir. As
lanın kafasının kopuk oluşu, harabeleri ge
zen hoşgörüsüz ziyaretçilerin eseridir. Baş
langıçta bu heykel herhalde hükümdarlık
iktidarının bir sembolü olarak tahtın yakını
na konmak üzere tasarlanmış olmalıdır.
Mşatta'yı yaptıran Halife il. Velid tutkulu bir
aslan avcısı olarak tanınırdı.
nem İslam sanatına dair fikirleri köklü biçimde gözden geçirme gereği or II. Velid'in daha önce değinilen olayda bir şarkıcıya verdiği cüppesi figür
taya çıktı. Her üç sarayda da heykel süslemeleri vardır. Kasrü'l-Hayıi.i 'l lerle süslüydü. Figür bezemeli dokumalar Emevi imparatorluğunun hem
Garbi'yi Halife Hişam'ın (724-743) yaptırdığı sanılırken, Hırbetü'l-Mefcer eski Bizans eyaletlerini hem de Irak'ı kapsayan kesimlerinde yapılırdı. Ha
ve Mşatta II. Velid bin Yezid dönemiyle (743-744) ilişkilendirilir. Amca ve lifenin Sasani ürünlerine düşkünlüğü göz önünde tutulduğunda, cüppesi
yeğen olan bu iki halife belirgin biçimde farklı karakterlere sahipti. Hişam nin figür işlenmiş desenleri olan değerli İran ipek kumaşından yapılmış ol
dindar sayılırken, Velid dinsiz bir kişi olarak nam salmıştı. Bununla birlik ması oldukça yüksek bir olasılıktır. Bu türden ipekliler Hıristiyan kutsal
te, sanata ve suret yasağına ilişkin tutumları birbirine çok yakındı. Halife emanetlerinin sargıları olarak günümüze ulaştığı için, özelliklerine ilişkin
Heykel bezemeler
YAPI B E Z E M E L E R İ 83
le kaplıdır. Çoğu kez bu duvar süslemesinin bir dokuma desenini andır
dığı belirtilir. Taban ve pervaz arasında 57 metrelik bir mesafe boyunca
zikzaklı bir şerit uzanır; bu şeridin oluşturduğu üçgen biçimindeki duvar
yüzeylerini anıtsal gül bezekler kaplar. Duvarın zikzaklı şerit ile gül be
zekleri arasında kalan kesime, görkemli bir bağı tasvir eden rölyefler
oyulmuştur. Akantos yapraklarından, inci halkalarından, çeşitli şekillere
sahip çanaklardan veya Kubbetü's-Sahra'dakilere benzer yapraklı gül
bezeklerden çıkarak birbirine sarılmış filizler bile zengin bir sanatçılığı
tek başına yansıtır. Cephenin sol yarısında bağın içi hayvanlarla, masa
lımsı yaratıklarla ve hatta insanlarla doludur; her tarafa tünemiş kuşlar
üzüm salkımlarını didiklerken görülür. Tavus-ejderha melezleriyle eşleş
miş grifonlar, sığırlarla eşleşmiş aslanlar, grifonlarla eşleşmiş kentaurlar
ve sayıca daha kalabalık aslanlar su havzalarının her iki yanında küme
ler oluşturur. Taçkapı girişinin yakınında, küçük bir çocuk, Roma aşk
tanrısı Cupido'ya benzer bir figür bir üzüm sepeti ya da tabağı taşır. Çe
şitli tasvirlerin sırayla birbirini izleyişi, Mşatta'nın cephesine işlenen tasa
rımdan bir baş mimarın sorumlu olduğunu gösterir.
Taçkapıya varıldığında, cephe bezemesinde bariz bir değişim ortaya
çıkar. Sağdakj kapı girişi kulesinden itibaren yan taraftaki duvar kesiti
boyunca hayvan ya da masalımsı yaratık tasvirleri yoktur. Küçük çanak
lardan veya dosdoğru yerden çıkan asma filizlerinin düzenli sarmal şe
killeri vardır ve bunlara incelikle tasvir edilmiş yapraklar ve üzüm sal
Bir döşeme freskinden kesit ortasında meyvelerle dolu bir bezi tutan kımları eşlik eder. Mşatta'nın cephe süslemesindeki bu değişim çeşitli bi
Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi, Suriye, 8. yüzyılın genç bir figürün başı ve omuzları yer alır. çimlerde yorumlanmıştır. Bir görüş cephenin rölyeflerinde çalıştırılan sa
ikinci çeyreği, Şam, Ulusal Müze Antik çağ bir bereket tanrısını gösterdiği sa natçıların ve ustaların bu iş sırasında İslam dinine döndüğü ve o andan
Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi sarayında bulunan iki nılan bu resim Helenistik geleneğe dayanır.
devasa döşeme freski benzersizdir. Zarif ya itibaren canlı yaratıkları resmetmeyi bıraktığı yönündedir. Fakat cephe
pıları, yerdeki konumlarının insana hepten nin bu kesiminin arkasında caminin yer alması daha akla yakın bir açık
yakışıksız görünmesine yol açar. Dairenin lama sayılabilir. Sarayın içindeki mihrabın buradaki duvara oyulacak ol
ması nedeniyle, sarayı yaptıran halifenin camiyi göz önünde tutarak bu
peti taşıyan bir kadın heykeline ait bölüm. Şimdi Berlin Müzesi'nde bulu raya hiçbir canlı yaratık konmamasını istemiş olması pekala mümkün
nan bir ikinci dişi figür ise kucağında bir bebek taşır. Uyluğundaki bir ya dür. Bununla birlikte cephenin canlı yaratıklarla ve masalımsı hayvanlar
zıtta kadının adı verilir. Her iki dişi figür de kalçadan aşağıya doğru sıy la süslenmiş kesimi insanın aklında birtakım sorular uyandırır. Masalım
.
rılmış giysileriyle yarı çıplaktır. Sasani metal işleri üstündeki peçeli rakka sı hayvanlar alemine ilişkin Helenistik ve Sasani İran gelenekleri iç içe
seler de aynı figür tipine girer. Ayrıca erkek figürlerinden oluşan heykel geçmiş durumdadır. Grifon ve kentaur Helenistik imge dağarcığına da
ler de vardır, ama bunlar tanınmayacak ölçüde hasar görmüştür. yanırken, tavus-ejderha melezi (senmurv) Sasani sanatından alınma bir
Yine taht odası için tasarlanmış bir oturan aslan heykeli daha sağlam unsurdur. Mşatta'nın cephesindeki resimli alanların birçoğunda, hayvan-
durumdadır. Bu aslanın da saltanat gücünün bir sembolü olarak öngörül
düğüne hiç kuşku yoktur; ama sarayı yaptıran halifenin tutkulu bir aslan
avcısı olduğunu da belirtmek gerekir. Her ne kadar Bedevilerin hayvan sü
rülerini koruma çabalarıyla günümüzde soyları tükenmiş olsa da, 8. yüzyıl
başlarında Suriye bozkırlarında aslanlar hala vardı. Bir aslan pençesinden
kalma tek bir parça geçmişte Mşatta'da bir başka aslan heykelinin bulun
duğunu gösterir. Heykellerde kullanılan üslup aynen Hırbetü'l-Mefcer'de
kiler gibi yalındır ve aslanın yelesi gibi detaylar sonradan işlenmiştir.
Rölyef bezeme
Kuseyr Amra divanhanesinin tavan yüzeylerinde ise birçok figürle ve belirgin bi
resimleri, Ü rdün, 8. yüzyıl başları çimde yapının işleviyle ilgili av ve banyo sah
Divanhanenin tonozlu tavanındaki sıralı dik neleri yer alır.
dörtgen alanlarda zanaat uğraşlarını yansıtan
bir dizi resim vardır. Aşağıdaki geniş duvar
YAPI B E Z E M E L E R İ 85
se, dans eden bir maymun ve flüt çalan bir ayı süsler. Buharlı banyo böl nekler de vardır. Hırbet Minye'nin mozaikleri orta bölümlü ve kenar şe
mesini örten kubbenin iç tarafına takımyıldızlarıyla birlikte gökyüzünün ku ritli bir halı desenine sahiptir. Orta bölüm değişen karmaşıklıkta ve iç içe
zey yanküreden görünüşü resmedilmiştir. Bu resmin kuzey semasının gü örülü bir tasarıma dayanır; iç içe örülü alan genellikle dolaşık bir dik
nümüze ulaşan en eski küresel tasviri olduğu sanılmaktadır. Kuseyr Am dörtgen ya da çapraz deseni izler. Orta bölümü çevreleyen kenarlar gül
ra'daki bütün resimlerin ana hatları kendinden emin bir ustalığı sergiler ve bezek sıralarından veya bir başka dolaşık desenli şeritten oluşur. Ayrım
renklerin ince ton ayrımları görülür. Bu eserler geç dönem Helenistik resim yerleri sanatsal incelikle birbirine sarılı düğüm desenlerinden oluşan bir
ler olarak nitelendirilebilir. alanla belirlenir. Yüzyıllar içinde bu düğümlere kötülüğü kovma gücü
Palmyra'nın güneybatısına düşen Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi'deki resimlerde yakıştırılmıştır; Goethe'nin Fausfunda bile Şeytan, Faust'un çalışma oda
Batı ve Doğu gelenekleri çarpıcı bir şekilde buluşur. Bu saraydaki iki oda
sından çıkamaz, çünkü eşiğe işlenmiş olan beş köşeli yıldız onu geri iter.
nın döşemeleri fresk resimleriyle bezenmiştir. Burada döşeme açısından son
Hırbet Minye'den kalan mozaik döşemelerin halılara çok benzemesi ne
derece alışılmamış bir teknik söz konusudur; çünkü fresklerin yıpranmaya
deniyle, Halife Hişam'a ait halının iç içe örülü şeritlerden oluşan karma
ve aşınmaya uzun süre dayanması asla mümkün değildi. Belki de resimler
şık desenli bir orta bölümünün ve parlak renklerle işlenmiş ayrı kenar
mozaiklerin yerini tutacak kestirme bir çözüm olarak düşünülmüştü; döşe
larının olduğunu gözümüzde canlandırabiliriz.
me fresklerinden birine ait kenarın Hırbetü'l-Mefcer'in mozaik döşemeleriy
le kesin paralellikler taşıdığı göz önünde tutulduğunda, hiç de yabana atıl Hırbetü'l-Mefcer hamamının merasim salonundaki mozaikler Hırbet
mayacak bir fikirdir bu. Aynca, her iki odada üst kata çıkan bir merdiven Minye'dekilere oranla daha sanatsal bir tasarıma sahiptir. Bu örneklerde
bulunduğu ve buradan bakanların freskleri gördüğü sanılmaktadır. ki dolaşık şeritler Helenistik dünyanın mozaik sanatında görülene ben
Odalardan birinin döşemesi üç yatay resim alanına ayrılmıştır. Üst alan zer bir mekansal yanılsama yaratır. Diğer bakımlardan, mozaiklerin
da, biri kıvrık kulplu lavta çalan, diğeri flüt çalan iki müzisyen bir çift ke kompozisyonu. her zaman odanın tavanındaki biçimi izler. Kubbelerin
merin altında yüz yüze ayakta durur. Orta alanda, ceylan avlayan genç bir ve yarı kubbelerin altındaki mozaik döşemelerin, dairemsi hareketlerle
atlı görülür. Müzisyenler açısından Sasani sanatıyla sadece benzerlik söz işlenmiş pulumsu desenleri varken, beşik tonozlu salonların döşemele
konusuyken, atlı tasviri belirgin bir biçimde Sasani modelindedir. Adamın rindeki mozaikler dikdörtgen bir kompozisyonda yerleştirilmiştir. Hırbe
giyimi taç bağının ve kuşağın sarkık uçlarını da kapsayacak şekilde Sasani tü'l-Mefcer'deki mozaikler bir bıçak ve bir meyve tasvirini içerir; saray
tarzındadır. Atının koşum takımı için de aynı saptama geçerlidir. Gösterişli daki kazı çalışmasını yürüten uzmanın yorumuna göre, bu tema aslında
bir düğümle bağlanan kuyruk kınayla boyanmıştır. Üzengi ve bileşik yay,
sarayı yaptıran kişinin adını ima eden bir resimli bilmecedir.
İran ve Orta Asya'dan alınmadır. Av hayvanının iki sefer, ilkinde kovalanır
Yukarıda anlatılan mozaiklerin hiçbiri figür barındırmaz. Figür tasvir
ken ve ikincisinde ölü haldeyken tasvir edilmesi de Sasani modellerine uy
leri olan tek mozaik döşeme Hırbetü'l-Mefcer'in hamamına ait olan ve
gundur. Alttaki resim alanı günümüze ancak parçalı bir halde ulaşmıştır;
II. Velid'in muhtemelen bir divanhane olarak kullandığı merasim salo
ama av sahnelerinin devamını içeriyor gibidir.
nunun taht odasında bulunmuştur. Bu odada eskiden, Sasani Hükümda
Döşeme freskinin bulunduğu diğer odada, tasarımın orta bölümü bir in
ci halkası içinde boynuna dolanmış bir yılanla birlikte bir bereket tanrısının rı Hüsrev'in imparatorluk başkenti Ktesiphon sarayındaki tacını taklide
başını ve omuzlarını gösterir. Figür elinde meyvelerle dolu bir bez tutmak dayalı bir düzenlemeyle, halifelik takkesinin tavandan inen bir taş zinci
tadır. Resimli alanın üst köşelerinde klasik antik çağa özgü masalımsı yara re asılı benzeri de yer alırdı.
tıklar vardır: deniz kentaurlan, insan-at melezleri, insanlar, balıklar vb. Sa Söz konusu mozaik döşemesinin ifade ettiği şey halifenin özel işle
ray sahibinin böyle bir imgeyle ilintilendirdiği düşünceleri kestirmek zordur; viyle ilintilidir. Döşemede gür yeşillikle donanmış olan ve dalları arasın
üstelik Hıristiyan ortamında da resmin putperest niteliğinin ral�atsızlık yara da 15 meyve taşıyan bir ağaç yer alır. Gövde, yaprak ve dalları farklı
tacağı açıktır. renklerle boyanmış bu ağacın tasarımı, Şam Cami-i Kebir'inin mozaikle
Emevi saraylarının taşınabilir iç mefruşatı konusunda günümüze yalnız rinde bulunan ağaçları çağrıştırır. Ağacın sağ ve sol tarafında hayvan
ca yazılı anlatımlar ulaşmıştır. Bununla birlikte, odalardan birçoğunun halı öbekleri vardır. Sol tarafta bir çift ceylan ince dallardan yapraklar kopa
larla kaplı olduğunu varsayabiliriz. Bir şair, sonradan halifelik makamına ge
rır; sağ tarafta ise bir aslanın üstüne çullanmasıyla yere devrilen bir cey
çecek Velid bin Yezid'i ziyaret ettiğinde, onu Ermeni halılarıyla ve duvar
lan görülür. Yakın zamana kadar, ceylan tasviri romantik bir yaklaşımla
goblenleriyle çevrili bir odada otururken gördüğünü belirtir. Emevi döne
halifenin hayatındaki bir aşk hikayesine bağlanırdı: Bu hikayeye göre, II.
minin bitişinden bir yüzyıl kadar sonra Samarra'da bir halıya gerek duyul
Velid bir ceylan kadar güzel olan Selma adlı bir kıza gönlünü kaptırır.
duğunda, Emevilerden alınan ganimet arasında uygun bir tane bulunmuş
Ama Selma'yla yaşadığı mutluluk pek uzun sürmez; genç kadın birkaç
tu. Seçilen halı 100 arşın uzunluğunda ve 20 arşın genişliğindeydi, yani 54
x 1 1 metre boyutundaydı ve tahmini değeri 10.000 dinardı. Halının ilk sa aylık uyumlu evlilikten sonra yaşamını yitirir. Eskiden savunulan tez
hibi olan Halife Hişam'la (724-743) ilgili çeşitli anlatımlarda, halıların yanı meyve ağacının altındaki ceylan figürlerinin bu hikayeyi yansıttığı yö
sıra pahalı giysilere ve esanslara özel düşkünlüğü olduğuna değinilir. Hişam nündeydi. Ne var ki, resmin anlamını çözmeye yönelik ciddi bir girişim
bu konuda öylesine savurgandı ki, hac için Mekke'ye giderken sırf ev eşya için halifeyi ağaç tepesinin yukarısında tahta oturmuş halde gözümüzün
larını taşıyacak 600 deveye gerek duymuştu. önüne getirmek gerekir. Böyle bir durumda, nasıl kıyamet gününde iyi
ler ve kötüler ayrılarak ilahi yargıcın sağına ya da soluna gönderilirse,
mozaiklerdeki barış görüntüsü halifenin. sağına, savaş görüntüsü soluna
Mozaik döşemeler düşer. İslami düşünce tarzına göre, İslam dünyasında barış (darü'l-İs
Kural olarak, Emevi saraylarındaki döşemeler mozaikle kaplıydı. Hırbet lam), kafirler dünyasında ise savaş (darü'l-harp) hüküm sürer. Barış ha
Minye adlı küçük saraydan ve Hırbetü'l-Mefcer'den günümüze kalan lifelik yönetiminin güvencesiydi ve sanat bu fikri yaymanın hizmetine
mozaikler diğer yerlere göre daha fazladır; ama Kuseyr Amra'ya ait ör- koşulmuştu .
86 S U RİYE VE F İ L İ S T İ N : E M E Vİ HALİ F E L İ G İ
Hırbetü'l-Mefcer'deki mozaik döşeme bulunmuştur. Bu resimde bir meyve mını çözmek için, halifeyi ağacın yukarısında lan ise solunda kalır. İ ki sahne barış dünyası
döşeme, Filistin, 8. yüzyılın ikinci çeyreği ağacı görülür. Ağacın bir yanında iki ceylan tahta oturmuş halde gözümüzün önüne ge nı ve savaş dünyasını gösteren imgeler ola
Bu sarayın hamam kısmında bir apsisle son dallardan yapraklar koparırken, diğer yanın tirmemiz gerekir. Bu durumda zarar görme rak yorumlanmıştır.
bulan bir odada pek alışılmadık bir mozaik da bir aslan bir ceylanı öldürür. Bunun anla- yen ceylanlar sağında, saldırıya uğrayan cey-
Y A P I B E Z E ME L E Rİ 87
Irak, ran ve Mısır:
Abbasiler
Dokuma sanatı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 18
Seramik
Metal işleme
5
Samarra Cami-i Kebir'i, 848-8 2
Halife Mütevekkil'in Samarra'da inşa ettirdiği Cami-i Kebir yüzyıllar boyunca dünyadaki
en büyük cami olarak kaldı. Beden duvarının dışında yer alan 50 metrelik muazzam
minare (Malviye) sarmal biçimiyle ünlüdür. Pürüzsüz tuğla örgüsü Abbasi mimarisinin
ayırıcı özelliğidir.
88
Uzun süren Abbasi yönetimi
Tarih İslam uygarlığının klasik çağına
denk düşer. Bu çağda Arap dili ve
Sheila Blair, jonathan Bloom kültürü Atlas Okyanusu'ndan Hint
Okyanusu'na, Orta Asya'dan Sah
ra'ya kadar yayıldı; Müslüman
dünyanın her tarafında insanlar sa
Abbasi döneminin mimarisi ve sa natsal ilham için gözlerini Bağdat'a
natı coğrafi alan, mecra ve üslup ve Irak kültürüne çevirdi. Mansur,
açısından olağanüstü geniş bir mal onun oğlu Mehdi (775-785) ve Bin
zeme yelpazesini kapsar. Irak'taki Bir Gece Masalları'nın ünlü halife
(kadim Mezopotamya) başkentle si olan yeğeni Harun Reşid (786-
rinde oturan Abbasiler Kuzey Afri 809) yönetiminde ilahiyat, hukuk,
ka'dan Orta Asya'nın batı kesimine tarihyazımı, şiir ve mimari gelişti.
kadar uzanan bir imparatorluğu Hanın'un oğlu Memun'un (813-
denetlemekteydi. Oyma ahşap, 833) kardeşi Emin'i (809-813) de
taş, alçı sıva ve boyayla bezenmiş virerek halife olmasıyla birlikte,
tuğla yapılar inşa ettirmenin yanı Abbasi imparatorluğu kültürel ba
sıra dokuma, metal işleme, cam işi kımdan doruk noktasına ulaştı.
ve çömlekçilik sanatlarına kol ka Memun son derece eğitimli bir ha
nat gerdiler. Başkent sanatçılar ve lifeydi ve 833'te Bağdat'ta bir bi
fikirler için bir mıknatıs işlevini gö limsel kütüphane ve öğrenim mer
rürken, merkezde yaratılan emper kezi olan Beytü'l-Hikmet'i ("Bilim
yal üslup zamanla eyaletlere yayıl Yuvası") açtı.
dı. Abbasi yönetimindeki Irak'ta
üretilen sanat eserlerinin büyük
bir bölümü bugün yok olduğun Manevi ortam
dan, artık bu merkezde bulunma
yan şeylerin yansımaları olarak Aynı dönemde kökleri İslam'ın
eyaletlerin sanatlarına bakmak ge başlangıcına kadar inen ciddi bir
rekir. Bu taşra sanatları 10. yüzyıla teolojik anlaşmazlık kritik bir nok
kadar merkeze özgü zevkleri ve taya vardı. Filozoflar ve ilahiyatçı
teknikleri yansıtmaya devam eder; Harba'da Dicle lrmağı üzerinde kurulu köprünün yazıtından kesit, 1 232 lar insanın özgür iradesi, ilahi tak
ama izleyen dönemde gittikçe ye Dicle lrmağı vadisinde, Samarra'nın 30 kilometre kadar güneyinde yer alan Harba kasabası dir, Allah ve vasıfları gibi konuları
geç Abbasi döneminde, Halife Mustansır'ın yürüttüğü büyük çaplı sulama projesiyle daha bü
rel ve bölgesel eğilimleri yansıtır. öteden beri tartışmaktaydı. En
yük önem kazandı. Bağdat'ın kuzey kesimine su sağlamak üzere, Dicle lrmağı'na paralel uza
nan bir kanal inşa edildi. Halife ayrıca bu çok-kemerli köprüyü inşa ettirdi; 90 metre uzun önemli uyuşmazlık noktalarından
luğundaki yazıt l 232'deki inşaata ilişkin ayrıntılar verir ve yaptıran kişiye övgüler yağdırır. biri Allah'ın vasıflarının, özellikle
Kuran'la inen kelamının yaratılmış
Abbasi tarihi
mı, yoksa sonsuz mu olduğuydu.
Ortaçağ İslam dünyasının en uzun ömürlü hanedanı olan Abbasi halife Mutezile ("Ayrı Duranlar") olarak bilinen bazı ilahiyatçılar rasyonel bir
sülalesi, iktidarı Emevilerin elinden aldığı 749'dan başkent Bağdat'ın Mo yaklaşım benimsedi; Allah'ın birliğini ve aşkınlığını kabul etmekle birlik
ğolların eline geçtiği 1 258'e kadar hüküm sürdü . Ebu'l-Abbas es-Sef te, Kuran'ı Allah'ın asıl özünün parçası saymayan bir inancı savundu . On
fah'tan (749-754) sonra başa geçen kardeşi Mansur (754-775) , ilk önemli lara göre, Kuran yaratılmış bir mesaj olarak Allah katından Muhammed'e
Abbasi halifesi olarak bütün iç ve dış düşmanlara karşı iktidar mücadele vahiyle bildirilmişti. Aralarında Sünni fıkıh alimlerinin ve gelenekçi Ah
sinde hanedanın konumunu pekiştirdi. med bin Hambel'in (780-855) bulunduğu diğer ilahiyatçılar ise Allah'ın
Irak merkezli Abbasi yönetimi açık sınırlarla iki döneme ayrılabilir. akılla kavranamayacağı ve Kuran'ın yaratılmamış ve sonsuz Allah kelamı
Birinci dönem hanedanın kuruluşuyla başlar ve özellikle Adudü'l-Dev olduğu görüşündeydi. Mutezile rasyonalistlerinden yana bir tutum takı
le'nin (949-983) yönetiminde daha da güçlenen Kuzey İran kökenli Bü nan Halife Memun, onların görüşlerini gelenekçilere zorla kabul ettirme
veyhilerin Bağdat'a girdiği ve halifeleri kukla konumuna düşürdüğü yak ye çalıştı. Başlangıçta, fıkıh alimleri Kuran'ın yaratılmış olduğuna dair ye
laşık 945'te sona erer. Bağdat'ın düşmesine kadar süren ikinci dönemde minli ikrarda bulunmaya mecbur edildi; ama bu "mihnet" yöntemi kısa
Irak ve İran'da gerçek iktidar bir dizi göstermelik halife tarafından önce sürede çıkmaza saplandı ve 848'e doğru Peygamber sünnetinin, Kuran'ın
İran hanedanı Büveyhilere (945-1055) ve ardından Türk hanedanı Selçuk ezeli ve ebedi nitelik taşıdığı öğretisinin geçerliliği tekrar sıkı biçimde be
lulara (1055-1 1 94) bırakıldı. Bu arada Mısır ve Suriye gibi eyaletler mer nimsendi.
kezden koparak bağımsızlaştı. Abbasi halifeliği Moğol istilasıyla fiilen son Ulema, yani din ve fıkıh alimleri sınıfı Abbasi döneminde önemli bir
bulduysa da, Osmanlıların bölgeyi fethetmesine kadar Mısır'ın Mem!Cık kuruma dönüştü. İslam'ın iki temel kaynağını oluşturan Kuran'ı ve hadis
hükümdarlarının (1250- 1 5 17) himayesi altında ismen varlığını sürdürdü . leri yorumlamaya dönük çeşitli usuller geliştirdi. Ulemaya göre fıkıh ve
TARİH 91
dara gelir gelmez eski dostlarına sırt çevirerek yerleşik nizamın savunu rede bilim, edebiyat ve sanatta seçkin bir konum elde etti ve siyasal gü
cusu kesildiler. Abbasi yönetiminin ilk 50 yılında, Ali ailesinin mensupla cünü yitirdikten sonra da uzun bir dönem bunu korudu .
rını desteklemeye yönelik sayısız devrimci hareket ortaya çıktı. Memun Abbasiler yeni bir yönetici elit sınıfı yaratmaya yöneldi. Bu tabakanın
iktidarını sağlamlaştırmak için bu grupların siyasal ve ideolojik talepleri bazı mensupları geleneksel olarak devlete hizmet etmiş olan ve İslam di
ne olumlu yaklaşmak zorunda kaldı ve 81 7'de Şiilerin sekizinci imamı Ali nini yeni benimseyen eski İran ailelerindendi. Örneğin, Orta Asya'nın es
Rıza'yı (ö. 818) ardılı olarak tayin etti. ki Budist aristokratlarından gelme bir aile olan Bermekiler, imparatorlu
Abbasiler öncellerinden ayrı durmak ve yandaş kitlesinin içinde yer ğu bütünleştirecek yeni idari sistemleri geliştirmede olağanüstü bir rol
almak amacıyla, başkenti Emevi dönemi boyunca bulunduğu Suriye'den oynadılar. Diğer bürokratlar hükümdarın maiyetindendi; hatta aralarında
Irak'a taşıma yoluna gittiler. ilk Abbasilerin doğudan büyük destek gör Afrika ya da Orta Asya'dan getirilen ve azat edildikten sonra halifenin sa
mesi nedeniyle , İran ve özellikle kuzeydoğudaki Horasan eyaleti de öne rayında ya da orduda hizmet vermek üzere yetiştirilen eski köleler bile
mini korudu . Buradaki Nişabur ve Merv gibi kentler Abbasi himayesi al vardı. Dolayısıyla iktidar küçük bir grubun elinde toplanmıştı; işleyişi
tında gelişerek, Orta Asya ve Uzakdoğu'yla sıkı ticari bağlar kurdu. yönlendiren Abbasi halifesi kendi adına eyaletleri yönetmek üzere çoğu
Başlangıçta Abbasiler başkent için KCıfe çevresini seçtiler. Bu fırtına kez akrabalarını ya da yandaşlarını atardı.
lı kışla kenti bir yüzyıl kadar önce ilk Müslüman ordularının Irak'ı fethi Abbasi halifeleri 9. yüzyılda gittikçe İran yönetim ve saray modelle
sırasında kurulmuştu. Halife Mansur 762'de Dicle kıyısındaki Sasani baş rini benimsediler. Yönetilenlerden iyice uzaklaşan hükümdarlar, Orta As
kenti Ktesiphon'un harabelerinin yakınında Medinetü's-Selam ("Barış ya bozkırlarından getirtilmiş Türk askerlerin muhafızlık ettiği muazzam
Kenti") adıyla yeni bir başkentin inşasını başlattı. Zamanla Bağdat adını saraylara çekildiler. Bu muhafızların zamanla egemen bir askeri kadroya
alan bu kent, imparatorluğun siyasal merkezi olmanın ötesinde, kısa sü- dönüşmesi üzerine, yerli ahalide huzursuzluklar baş gösterdi ve 836'da
�
·) �
Atlantik
Okyanusu
'\,� ( ���
��
�
'\\ (> '
Q o
Balkaş
Gölü \s,/;
ç
J r'1 '-. Roma •
I
\J •
• Semerkand
Samaniler
e Merv
e Nişabur • Belh
Rüstemiler
l drisiler
Ahlabiler
Umman Denizi
/ gövdesi
749/750 Ebu'l-Abbas es-Seffah Kufe'de 809-8 1 3 Emin dönemi 86 1 Mütevekkil bir Türk askeri 999 Gazneli Mahmud (998- 1 030)
halife ilan edildi komutanı tarafından öldürüldü Horasan'ı ele geçirdi
8 1 1 -8 1 3 Emin'in oğlunu tahtın varisi
750 Abbasilerin Emeviler karşısında olarak belirlemesi üzerine, 86 1 -945 Abbasi halifeliğinin çöküş 1 03 1 - 1 075 Kaim'in halifeliği
kesin zafere ulaştığı Büyük Zap Emin ve Memun arasında çıkan dönemi; eyalet valileri başına
1 036- 1 037 Tuğrul Bey ve Çağrı Bey
Muharebesi iç savaş buyruk hale geldi ve Saffariler
yönetimindeki Selçuklular
(867-9 1 1 ) Samaniler (8 1 9-
754-775 Mansur'un halifeliği 8 1 3-833 Memun'un halifeliği Horasan'ı ele geçirdi
,
TARİH 93
Mimari
Sheila Blair, jonathan Bloom
Yeni büyük kentler kurmak Abbasi halifelerinin başta gelen mimari uğ
raşıydı. İşlev açısından, bu kentler Emevilerin yeni fethedilmiş bölgeler
de inşa ettirdiği kışla kentlerin mantıklı ardıllarıdır. Ama mimari açıdan,
idari başkentler kuran hükümdarların oluşturduğu uzun bir Mezopotam Samarra'da ortaya çıkarılan birinci bezemeli şeritlerle bölmelere ayrılır; burada
ya ve İran geleneğinin devamıydı. Söz konusu başkentler Asur hüküm evin dördüncü odasına ait alçı sıva altıgen olan bölmelerin içinde asmalardan çı
darı II. Sargon'un (İÖ 721-705) Musul'un kuzeybatısında kurduğu yuvar bezeme kan belirgin yapraklar vardır. Yaprakların ço
Berlin, lslam Sanatı Müzesi ğu dört "göz"lü ve damarlıdır.
lak planlı Dur Şarrukin'den (bugün Horsabad) Sasani imparatoru I .
Samarra'da inşa edilen kil tuğla yapılar çoğu
Ardeşir'in (224-241) İran'ın güneybatı kesimindeki Fars eyaletinde kurdu kez alçı sıva rölyeflerle bezenirdi. Zanaat
ğu Gur'a (bugün Firuzabad) kadar uzanır. karlar bitkisel motifleri stilize etme düzeyine
göre ayırt edilen üç farklı üslup geliştirmiş
Abbasi yönetiminin başlarında halifeler Güney Irak'taki Küfe'nin ci
lerdi. Resimdeki panonun bezemesi ilk Sa
varında birkaç idari merkez kurdular. Hem Peygam.b er'in hem de Abba- marra üslubunun örneğidir. Bu üslupta alan,
M İ MARİ 95
silerin soyunun geldiği aileye göndermeyle topluca Haşimiye olarak bili
nen bu merkezlerden günümüze hiçbir şey kalmamıştır ve kaynaklar da
çok az ilave bilgi sağlamaktadır. Bu merkezler herhalde saltanat ikamet Bağdat'ın yuvarlak kent
planı
gahları olmalıdır; zira en azından birinde hadra denen bir taht odası var Abbasi halifesi Mansur 762'de
dı (Emevi döneminde de taht odaları için kullanılan kelime buydu). Ab yeni başkent Bağdat'ın inşasını
basi taht odası bir üst kattaydı. 9. yüzyıl tarihçisi Taberi, aşırı bir Şii başlattı. Uzmanlar günümüzde
yapılarla tamamen örtülmüş olan
mezhebi mensupları olan Revandiye asilerinin Halife Mansur'a (754-775)
bu kentin yuvarlak planını yazılı
hadra'sında saldırdıktan sonra pencereden kaçmaya çalışırken düşerek kaynaklara dayanarak ortaya çı
öldüklerini aktarır. Taberi'nin anlatımı en eski Abbasi idari merkezlerinin karmıştır. iki sıralı kerpiç surlar
ve eksenli dört kapı, ikametgah
bile sağlam ve çok-katlı yapılar olduğuna işaret eder.
ların ve devlet dairelerinin yer al
dığı bir halkayı korurdu. Ortada
ki açık alanda halifenin sarayı ve
Bağdat'ın inşası ona bitişik cami yer alırdı.
Kufe yakınındaki ikametgahların elverişsiz olduğu anlaşılınca, ikinci Ab O 200 400m
<==-
MİMARİ 97
'r
1
me yer almaktaydı. Bu bölmelerin hepsi bir kubbeyle örtülüydü ve 50 Uhaydir Sarayı özel bir inziva yeri olarak inşa edilmişti. ilk
kol boyu (25 metre) yüksekliğindeki bütün yapının tepesinde insan fi I rak, 8. yüzyılın ikinci yarısı Abbasi sarayları arasında en sağlam durum
Çöl sarayı Uhaydir muhtemelen (Halife da olanıdır. Ö zgün yapısıyla üç katlı olan sa
gürü şeklinde bir rüzgargülü durmaktaydı. Halife kente yaklaşan birile
Mansur'un amcası ya da yeğeni olan) varlıklı rayın duvarları moloz ve tuğlayla örülmüş
rini veya kent surlarının ötesindeki manzarayı görmek istediğinde bu bir kişi tarafından masif bir dış surla çevrili tür.
bölmeleri divanhane olarak kullanırdı. Divanhaneler ayrıca halifenin ki
şisel etki alanının ve otoritesinin kent sınırlarına kadar uzandığını göste
rirdi. divanhaneye açılmaktaydı. Yukarıda ise dönemin kaynaklarında "Kubbe
Kapılardan kentin iç kesimine doğru iki yanda alışveriş revaklarının tü'l-Hadra" olarak anılan bir başka kubbeli divanhane vardı. Çoğu kez
ve başka yapıların sıralandığı dört anayol uzanmaktaydı. İç tarafta surla "Yeşil Kubbe" diye çevrilen bu adın daha doğru bir karşılığı aslında hü
rın bitişiğinde halifenin ailesinin, maiyetinin ve hizmetkarlarının kaldığı kümdarı gökyüzüyle ilişkilendirme yönündeki kadim geleneğe gönder
binalardan oluşan bir dış halka vardı. Bir iç halka oluşturan binalar cep mede bulunan "Sema Kubbesi"dir. Tepe noktası yerden 80 kol boyu (40
haneliği, hazine dairesini ve devlet dairelerini barındırmaktaydı. Kentin metre) yukarıda olan bu kubbenin üstünde atlı adam şeklinde bir rüzgar
en iç kuşağı ise karakolun, cuma camisinin ve halife sarayının yer aldı gülü durmaktaydı. Dönemin kaynaklarına göre atlı adam Bağdat'ın tacı,
ğı geniş bir meydan biçimindeydi. bölgenin bir sembolü ve Abbasilerin bir anıtıydı. Dönen atlı aynı zaman
Cami açık bir iç avlusu bulunan ve her kenarı 200 kol boyu (yakla da halifeliğin gücü ve hükmü için uygun bir mecazdı. Figürün elindeki
şık 100 metre) olan kare planlı ve çok-ayaklı bir yapıydı. Caminin bitişi mızrak belli bir yöne doğrultulmuş olduğunda, sultanın yakında çıkacak
ğindeki saray, kentin tam merkezindeydi ve kapladığı alan camiden dört bir isyanı daha haber ulaşmadan anladığı rivayet edilirdi. Tıpkı bir rüz
misli büyüktü . Sarayın arka tarafında 30 x 20 kol boyu (15 x 10 metre) gargülü gibi, atlının da fırtınaları daha çıkmadan önce bildiğine inanılır
ölçülerinde bir eyvan, her kenarı 20 kol boyu (10 metr�) olari kubbeli bir dı. Kubbetü'l-Hadra'nın ve tepesindeki atlının 941 'deki bir fırtınada çök
ı / mesi gerçekten de bir uğursuzluk alametiydi: Dört yıl sonra Bağdat'a gi
99
Karşı sayfada: Güneye doğru avluya
·
ya varılır; avluya bakan tonozlu büyük bir eyvanın gerisinde odaların çev Uhaydir'de sözü edilen özelliklerden bazıları Güney Irak'taki Nehre
relediği kare planlı bir salon yer alır. Bu orta bölümün her iki yanında van Kanalı'nın kıyısında yer alan ve Sumaka olarak da bilinen Uskaf Be
daha küçük avluların çevresinde düzenlenmiş müstakil ikamet birimleri nu Cüneyd'de daha mütevazı bir ölçekte görülebilir. İslam'ın ilk döne
vardır. Sarayın güneydoğusunda ayrı bir yapı olarak pişmiş tuğladan in minde, burası başkent dışında Diyala havzasının en büyük kentiydi.
şa edilmiş bir hamam kompleksi bulunur. 1950'lerdeki kazılar üç bölüme ayrılmış olan ve 65 x 55 metre boyutun
Uhaydir özellikle tonozlarının ve üst katlarının sağlam oluşu açısın da bir dikdörtgen sarayı ortaya çıkardı. Ortadaki bir avluya bakan ve oda
dan dikkat çekicidir; diğer erken dönem Abbasi yapılarının çoğu günü larla çevreli olan bir eksen eyvanı, her iki yanında daireler bulunan bir
müzde sadece planlarıyla bilinmektedir. Bu saraydaki bazı tonozlar tuğ divanhaneye açılmaktaydı. Zemin ölçüleri 50 x 45 metre olan caminin üç
layla örülmüştür ve yer yer karmaşık bezeme desenleri taşır. Diğer tarafta iki sahınlı, namaz bölmesi tarafında ise beş sahınlı revaklarla çev
saraylarda tonozlar tuğla desenlerini taklit edecek şekilde incelikle oyul rili bir iç avlusu vardı. Mihrap kıble duvarındaki merkezin solundaydı.
muş alçı bezemelerle kaplıdır. Özellikle dikkate değer bir husus, dikdört Caminin dış duvarları pişmiş tuğlayla inşa edilmişti, ama kolonlar ceviz
gen alanları örtmek için çapraz tonoz tekniğinin kullanılmasıdır. Bu özel tahtadandı. Caminin üstünde tarih bulunmaması nedeniyle, diğer tarihli
liklerden birçoğunun sonraki İran mimarisinde tekrar karşımıza çıkması, yapılarla karşılaştırma yoluyla bir tahmine varmak gerekir; buna göre ya
muhtemelen günümüze ulaşmayan birçok yapıda kullanıldıklarını akla pı 8. yüzyıl sonlarından ya da 9. yüzyıldan kalmadır, yani muhtemelen
getirir. İnşaatın ölçeği ve bezemelerin niteliği, bu yapının önemli bir şa Samarra'dan önce inşa edilmiş olmalıdır.
hıs, muhtemelen Abbasi sarayıyla yakından bağlantılı biri için inşa edil
diği izlenimini verir. Bazı uzmanlar sarayın inşasını Halife Mansur'un güç
Yeni emperyal başkent Samarra
lü yeğeni İsa bin Musa'ya (ö. 784) atfederken, diğerlerinin görüşü
Mansur'un amcası İsa bin Ali tarafından yirmi yıl kadar önce inşa edildi Harun Reşid'in uzun ve parlak dönemi geriye birçok sorun bıraktı.
ği yönündedir. Yörede hiçbir yazıtın bulunmaması nedeniyle, mevcut 809'daki ölümünden sonra oğullan arasında iç savaş patlak verdi; halife
ipuçları iki görüş arasında bir karara varmak için yeterli değildir. Somıç liği devralan Emin ile sadece Horasan valiliği verilen küçük kardeşi Me
ta önemli olan husus, Uhaydir'deki sarayın daha iyi bilinen yerlere iliş mun karşı karşıya geldi. Bağdat'taki Abbasi ordusunun yerel aday Emin'e
kin metin tasvirlerine ve arkeolojik kazı verilerine bir ölçüde somutluk arka çıkması, Memun'u destek bulmak için Doğu İran'daki güç merkezi
kazandırmasıdır. nin başına buyruk mütegalibesine yönelmek zorunda bıraktı. Memun bu
Mİ MARİ 101
Samarra'nın havadan görünüşü resmi merkezi olarak kaldı. Samarra'nın bü
Abbasi Halifesi Mutasım 836'da başkenti yük bir bölümünün terk edilmiş olması arke
Bağdat'tan 1 25 kilometre kuzeyde, Dicle'nin ologlar için b i r nimet oldu ve 20. yüzyılda de
doğu yakasında yer alan Samarra'ya taşıdı. vasa kerpiç harabelerde kazı çalışmaları
Sonraki halifelerin eklediği yerleşim birimle yürütmelerine fırsat verdi.
riyle 57 kilometre karelik bir alana ulaşan Sa
marra, ortaçağın en büyük kentlerinden biri
haline geldi. Mutedid'in Bağdat'ı tekrar baş
kent yaptığı 892'ye kadar Abbasi halifeliğinin
Saraylar ve camiler
Mansur ve Harun Reşid'in müstakil ve yekpare saraylarının tersine, Muta·
sım'ın Samarra'da inşa ettirdiği saray 70 hektardan fazla bir alana sahipti ve
tahkim edilmiş yüksek duvarlarla çevriliydi. Samarra'da kalan sonraki ha
lifelerin hemen hepsi bu geniş sarayda oturdu. Arkeologların ilk başta Cev·
sakü'l-Hakani ("Hakan Köşkü") adlı bir başka sarayla karıştırmasına karşın
kaynaklarda yapının adı Darü'l-Hilafet ("Halifelik Konağı") olarak geçer
Birbiriyle bağlantılı avlular ve bahçeler etrafında düzenlenmiş bir komp·
leks olan Darü'l-Hilafet'in, batıdaki ırmak kıyısından doğudaki yonca yap
rağı biçimli devasa yarış parkuruna hakim seyir yerine kadar uzanan alan
1,4 kilometreyi bulur. Dicle'den başlayan geniş basamaklı bir merdiven, üç
büyük tuğla kemeriyle hala ayakta duran Babül-Amme adlı cümle kapısı·
na kadar çıkar. Bu kapının ardında bir zincir halinde uzanan avlular ve böl·
meler, sonunda tonozlu dört eyvanla çevrili olan ve halifenin taht odası ol·
duğu sanılan ortadaki bir kubbeli salona ulaşır. Bitişik alanlarda, havuzlaı
çevresinde düzenlenmiş gömme daireler eskiden saray sakinlerinin kavu
rucu iklimden korunmasını sağlardı.
Samarra'daki en büyük saray olmakla birlikte, Darü'l-Hilafet bu tür ya·
pıların sadece biriydi. Bitişiğinde daha küçük pirkaç saray ve görkemli ko
nut, Dicle'nin batı yakası boyunca Mutasım'ın yaptırdığı Kasrü'l-Cis ("Sıva
Sarayı") ve ardılı Vasık'ın (842-847) Dicle'nin taşkın ovasında inşa ettirdiği
saray gibi başka saraylar ve bahçeler yer almaktaydı. Ayrıca, her birinde
komutan kasrı, daha küçük konaklar, bir merasim yolu ve asker kışlaları
nın sıralandığı ızgara biçimli sokaklar bulunan ordugahlar vardı.
kapışmadan zaferle çıktı; ama acımasız iç savaş sırasında Bağdat ağır ha Mutasım'ın oğlu Mütevekkil (847-861) Samarra'nın imarına büyük kat·
sara uğradı. Abbasi ordusu ve en büyük sıkıntıyı çekmiş olan Irak halkı, kıda bulundu. Kent alanını iki katına çıkardı ve halifelik döneminin başla·
yeni hükümdardan büsbütün uzaklaştı. rında yeni ve devasa bir cuma camisi yaptırdı. Zemin ölçüleri 239 x 15c
Memun ve ondan sonra halife olan diğer kardeşi Mutasım (833-842), metre olan bu yapı, dönemin birçok camisine göre ikiye üç gibi bir oran
isyankar bir tebaa üzerindeki denetimi güçlendirmek amacıyla yeni bir la daha büyüktür. Kenarları 444 x 376 metre olan dış duvarlarının çevrele
askeri politika benimsediler. Maveraünnehir, Ermenistan ve Kuzey Afri diği toplam alan 17 hektardır. Yüzyıllar boyunca dünyadaki en büyük ca
ka'da çeşitli kabile reislerini babadan oğla geçmek üzere valiliğe atadılar mi olarak kalan yapının pişmiş tuğlalı duvarları, yarım daire biçim!:
ve Orta Asya'dan getirilen Türk köleleri paralı asker olarak orduya aldı kulelerle tahkim edilmiş ve saçaklık silmesi boyunca bir tuğla ve alçı sıva
lar. Bu yeni kurumsal yapı halifenin konumunu sağlamlaştırdı, ama friziyle bezenmiştir. On altı kapıdan girilen iç kesimde revakların çevrele
önemli bir sorun kaynağına dönüştü. Bağdat'ta yabancı Türk askerler ile diği bir orta avlu yer alır. Kare tabanlı yüzlerce tuğla ve taş payanda dli2
yerel Arap askerler ve halk arasında kanlı çatışmalar çıktı. bir ahşap çatıyı destekler. İç mekan cam mozaiklerle ve kesme mermer lev
Mutasım bu kavgalı kesimleri ayırmak için, tıpkı babası Harun Reşid halarla bezenmiştir. İki yanında gül renkli mermer kolonlar bulunan mih
gibi, bir yeni idari başkent kurmaya karar verdi. Birkaç yeri denedikten rap dikdörtgen planlıdır ve altın cam mozaik bezemeler taşır. Mihraptaki
Her katın aynı yükseklikte olması için, rampa yukarıya doğru gittikçe dik ölçüde yıkıktır; ama caminin pişmiş tuğlayla
inşa edilen ve yarım daire biçimli kulelerle
leşir. Bu düzenleme estetik olarak hoş bir görüntü yaratsa da, yukarıya tır
manacak biri için pek pratik olmayan bir çözümdür. Kulenin olağandışı bi
çimi çoğu kez Mezopotamya zigguratına bağlanır; oysa tam tersine bir re blok oluşturmaktaydı ve ortada haç biçiminde düzenlenmiş dört eyva
durumun söz konusu olduğu söylenebilir. Örneğin, Brueghel ve başka res nın çevrelediği kubbeli bir bölme vardı. Mütevekkil sonraki yıllarda Samar
samların Avrupa bakışlı tasvirlerindeki sarmal zigguratlar, özellikle de Ba ra'nın kuzeyinde (halifenin lakabı Cafer'den dolayı) Caferiye ya da Müte
bil Kulesi, Avrupalı gezginlerin Malviye'ye ilişkin anlatımlarından ilham alı vekkiliye olarak bilinen yeni bir kentin inşasını başlattı. Görkemli bir
narak çizilmiş gibi görünmektedir. anayol boyunca sıralanan küçük sarayların ve evlerin sonunda varılan Ca
Mütevekkil 850'lerde daha sonra yerine halife olacak oğlu Mutezz (866- feri adlı ana sarayda Dicle Irmağı ve Kisravi Kanalı kavşağına bakan divan
869) için Samarra'nın güneyine düşen Balkuvara'da yeni bir saray yaptırdı. haneler vardı. Bu muazzam sarayın geri kalan kısmı iki kilometreye yakın
Bu dikdörtgen saray, duvar kenarları 1 kilometreyi aşan ve ırmağa bakan bir alanla doğuya doğru yayılmaktaydı. Yeni kent için inşa edilen cuma ca
bir kare alan içindeydi. Darü'l-Hilafet'te olduğu gibi, divanhaneler bir ka- misi günümüzde Ebu Dulaf Camisi olarak bilinir. Mütevekkil'in önceki cu-
M İ MA R İ 103
..
.. ...,.
..
. '
••
ma camisinin daha küçük bir kopyası olarak zemin ölçüleri 213 X 135 met Avlunun minareden görünüşü ve kalıntı ları görül üyor; burada altın ve cam
redir. Pişmiş tuğladan dikdörtgen payandalar, kıble duvarına dik açılı re zemin planı mozaiklerle bezenmiş bir mihrap vardı. Avlu
Samarra Cami-i Kebir'i revakları n ı n üstü de aynı şekilde örtülüydü
vakları ve düz bir ahşap çatıyı destekler. Üç dönüşle 16 metrelik yüksekli
M ütevekkil'in yaptı rdığı caminin 239 x 156 ve bütün iç mekan mermer kaplamalarla ve
ğe ulaşan sarmal minarede de prototip olarak Malviye örnek alınmıştır. metrelik zemin planını tam olarak yansıtan mozaiklerle zengin biçimde bezenmişti.
Önceki Abbasi yerleşmelerinde olduğu gibi, Samarra'nın mimarisinde bu resimdeki avlu eskiden revaklarla çevri
de dramatik efektlere ulaşmak için tuğla ve alçı sıva gibi yerel malzemele liydi. Uzakta üstü örtülü namaz bölmesinin
Yapı bezemeleri
Samarra'daki yapıların hepsi olmazsa bile çoğu kerpiçtendi; bu kerpiç
duvarlar oymalı ya da boyalı sıvadan oluşan bir kaplamayla korunur ve
süslenirdi. Pişmiş tuğla, sıkıştırılmış toprak ve pek alışılmamış bir alçı
tuğla da kullanılır, özellikle önemli bazı alanlar taş ya da ahşapla kapla
nırdı. Oymacılar geniş alçı sıvalı alanlara canlı bir görünüm vermek için
gittikçe soyutlaşan üç bezeme üslubu geliştirdiler. Bu üsluplar hem tek
niğin, hem de işlenen konuların zaman içinde nasıl bir evrim geçirdiği
ni gösterir.
Birinci üslup, Emevi döneminde yaygın biçimde kullanılan geomet
rikleştirilmiş bitkisel bezemeden türetildiği apaçık bir oyma tekniğidir.
Bu teknikte bezeme alanı inci şeritleriyle bölmelere ayrılır ve bölmeler
üzümsüz asma yapraklarıyla doldurulur; Rakka'dakiler üzümlüdür. Göze
benzer dört delikle ayrılmış beş loplu asma yaprakları, koyu renkli ve
derin oymalı bir zeminde öne çıkar. Yine oymalı olan ikinci üslubu, yü
zey detayları için kullanılan taramalar belirler. İşlenen konular biraz ba
sitleştirilmiştir, ama hala zeminden ayırt edilir ve kapalı bölmeler içinde
dir. Bir asmadan doğal halde çıkması mümkün olmayan yaprakların so
yut biçimleri vardır. "Eğimli" üslup olarak da bilinen üçüncü üslup, ge-
MİMARİ 105
niş duvar yüzeylerini çabuk örtmeye özellikle uygun bir kalıplı teknik Samarra'daki bir evin duvar lubu saptamışlardır. İ l k iki üslup ıslak sıva
tir. Sıvanın kalıptan kolayca akıtılmasına olanak veren belirgin eğimli, bezemeleri düz ve dikey bir kesikle işlemeye dayanırc
Abbasi inşaat ustaları Samarra'daki muazzam üçüncü üslup ise kal ıplı teknikti; sıvanın k
ama görece sığ kesikler kullanmaya dayanır. Eğimli üsluptaki bezemeler
sarayları ve diğer yapıları inşa etmek ve be lı ptan kolayca akıtılmasına olanak veren b·
şişe biçimli motif, tirfil, palmiye hasırı gibi soyut desenler oluşturan sar zemek için özel teknikler geliştirmişlerdi. l i rgin bir eğime sahipti. Geniş duvar yüzeyi·
mallarla son bulan kıvrık hatların ritmik ve simetrik tekrarlarıyla ayırt Yapılar genellikle kolay bulunur, ucuz ker rini çabuk örtmeye özellikle uygun olan t
edilir; bu desenlerde bezemenin konusu ve zemini arasındaki gelenek piçle inşa edilirdi. Kaba duvarlar oymalı ya da teknik, Abbasi bezemelerinin bir alameti f
boyalı sıvadan oluşan bir kaplamayla koru rikası haline geldi.
sel ayrım erimiş durumdadır. Eğimli üslup hiç kuşkusuz alçı sıva için ge nup süslenirdi. Uzmanlar üç ayrı bezeme üs-
liştirilmişti; ama kapılarda ve başka mimari donanımlarda kullanılan ah
şaba da uygulandı. Samarra bezeme ustalarının İslam sanatının gelişimi
ne belki de en özgün katkısı budur; çünkü geometrikleştirilmiş bitkisel
konular ve sonsuza kadar uzatılabilme niteliği arabesk bezeme şemasın
da kilit unsurlardır.
Samarra saraylarında bulunmuş binlerce resim parçası, Emevi döne
minde olduğu gibi, figürlü bezemelerin özellikle saraylarda mahrem iç
mekanlar için hata kabul edilebilir sayıldığını gösterir. Bazı sahneler be
reket boynuzu tomarlarından taşan vahşi hayvanlar ve çıplak kadınlar,
ayrıca av resimleri barındırır. Parçaları bir araya getirilmiş bir duvar res
minde, kollarını birbirine dolamış bir çift rakkase vardır; bir yandan dans
ederken, her biri diğerinin elinde tuttuğu kadehe uzun boyunlu bir şişe
den şarap doldurur. Resimli etiketlerinden bu amaçla kullanıldıkları sap
tanan ve cümbüşlerde yerlere atılıp ezildikleri anlaşılan kırık şarap şişe
si parçalarına sarayın çeşitli yerlerinde saçılmış halde rastlanması, duvar
resmi bezemelerinden bazılarının saraydaki daha mahrem odalarda ya
şanan şeyleri yansıttığı izlenimini uyandırır.
Aşağıda: Samarra'daki birinci evin ama sığ bir kesiğin kullanılmasıdır; eğimli
birinci odasına ait alçı sıva bezeme, üslup olan diğer adı da zaten buradan ge
Berlin, lslam Sanatı Müzesi l i r. Eğimli kesik, geniş alanların kal ıplı be
Bu panonun bezemesi, alanın soyut yaprak zemeyle çabuk örtülmesini sağlard ı.
desenleri yaratan sarmal uçlara sahip kıv
rık hatlara dayalı ritmik ve simetrik tek
rarlarla doldurulduğu üçüncü Samarra üs
lubunun b i r örneğidir. Tekniği birinci ve
ikinci üsluplardan ayıran özel lik eğimli,
Yukarıda: "Harem"e ait duvar resmi !arla bilinir. Bu resimde kollarını dolamış hal
Samarra'daki Darü'l-Hilafet, çizim Ernst d e birbirlerinin kadehlerine şarap dolduran
Herzfeld iki rakkase görülüyor. Bezemenin konusu
Samarra'daki sarayların iç mekanları oymalı Abbasi saraylarının mahrem alanlarında ya
sıvalarla ve resimlerle zengin biçimde bezen şanan türden olayları akla getiriyor.
mişti. Büyük bir bölümü kazı çalışması sıra
sında hava ve ışığa maruz kalınca hemen so
lan resimler, daha çok kazı uzmanlarının
parçaları bir araya getirerek yaptığı kopya-
MİMARİ 107
Samarra'daki Kubbetü's-Süleybiye Yükseklik ve zemin planı: Abbasi sarayı Da Türbeler
862 rü'l-Hi lafet yakı n ındaki sekizgen zemin plan Samarra kazı alanında ortaya çıkarılan bir başka yapı türü daha vardır. Dic
Revakla çevrili bir sekizgen yapı olan Kubbe lı ve 1 9 metre çapında bu türbeyi bir revak
le'nin batı yakasında, Daıü'l-Hilafet'in karşısında yer alan Kubbetü's-Süley
tü's-Süleybiye'n i n Hal ife Muntasır (86 1 -862) çevreler. Revakın yüksek dış duvarlarında
için Rum asıllı annesince yaptı rılan türbe ol geniş pencereler açılmıştır. Defin bölmesi biye kubbeli, revakla çevrili, sekizgen planlı ve 19 metre çapında bir yapı
duğu saptanmıştır. Peygamber'in mezar yer yeraltındadır. dır. Dört yokuşlu yoldan çıkılan açık bir sekinin üstüne dikilmiştir. Yapıyı
�1
leri n i böyle büyük yapılarla belirlemeyi doğ
ortaya çıkaran Ernst Herzfeld, Mütevekkil'in oğlu Halife Muntasır (861/862)
ru bulmamasına karşın, 9. yüzyıla doğru
birçok Müslüman son isti rahatgahına türbe için Rum asıllı bir köle olan annesince yaptırılan türbe olduğunu da sapta
!
yaptırmaya yöneldi. mıştır. Mutezz (ö. 869) ve Mühtedi (ö. 870) adlı iki halife daha burada gö
mülüdür. Peygamber Muhammed'in anıtsal mezarlar yaptırmayı doğru bul
mamasına karşın, edebi kaynaklar onun ve ayrıca soyundan gelen kişilerin
mezarları üzerinde çok geçmeden türbeler inşa edildiğini aktarır. Abbasi ha
lifeleri ilk başta kendi saraylarında gömülürdü; ama Hz. Muhammed'in so
yundan gelenlere ait mezar yerlerinin Şiiler arasında büyük saygı görmesi
üzerine, Abbasiler kendi mezarlarını anıtsallaştırarak bu ilgiyi dağıtmaya ça
lıştılar. 10. yüzyıl başlarında Bağdat'ta Dicle'nin doğu kıyısında inşa ettirdik
leri ihtişamlı hanedan türbesi daha sonraları yıkıldı. Anlaşıldığı kadarıyla,
Kubbetü's-Süleybiye bu yapı türünün günümüze ulaşan ilk anıtsal örneğidir.
Mütevekkil'in 861'de öldürülmesini izleyen yıllarda, Türk askerleri dört
halifeyi tahta çıkardı ve indirdi. Güney Irak'ta Zenci kölelerin isyanını bastır
maya gönderildikleri 870'lerde bu askerlerin yönetimdeki ağırlığı azaldı. Mü
tevekkil'in oğlu Halife Mutemid (870-892), Samarra'da yaşamaya devam et
K ti; ama yeğeni Mutedid (892-902) başkenti tekrar Bağdat'a taşıdı. Eskiden
oi==::jo---1 om sanıldığı gibi tamamen terk edilmemekle birlikt�, Samarra önemini kaybetti.
Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya kadar yerel valilerin Irak'taki halifeleri taklit
etmesinden dolayı, Samarra'da ortaya çıkmış olan yenilikler bütün impara
torluğa yansımıştır.
108 I R A K , İRAN VE M I S I R : A B B A S İ L E R
ı ,
Eyaletlerdeki Abbasi mimarisi
--- - -- - - - - -
Abbasilerin öncelleri olan Emeviler Atlas Okyanusu ve Ceyhun Irmağı ara ·-· .. - , .. , .. - ' .... ' ..... '····-··· ....
. :•::..: :•::• : :.:::•:>:::•::c : •::•: x
· : :.: : • ::c :::
.....
•::c.:
Isfahan Cuma Mescidi
sında uzanan geniş bölgeyi fethetmişlerdi; ama kültürleri imparatorluğun ::r.
::ıo:
•::c::oı::•::c:: •::c ::.:::•:>::•::.:::.::•::.c
•::..::
840
Abbasi imparatorluğunda ku
merkezi Suriye ve Filistin'de yoğunlaşmıştı. Emevi mimarisi sınırlı coğrafi ve ",.........,,,._ -......
�..
::ııı:
-
" ' -- - -- -- -- -- ;
........._, .... ,
::.. :
rulan bütün cuma camileri gi
kronolojik kapsamından dolayı, belirgin ve tutarlı bir üslup taşır; İran veya ' �
bi, lsfahan'daki ilk cami de
Kuzey Afrika'da bir "Emevi" mimarisini tanımlamak ve hatta tasarlamak ola ' � revaklarla çevrili geniş bir iç
naksızdır. Buna karşılık, Abbasilerin kendi kültürlerini geniş topraklara yay avlusu bulunan çok-ayaklı b i r
;j dikdörtgen yapıydı . Büveyhi
mayı başarmaları nedeniyle, Maveraünnehir veya Mısır gibi eyaletlerde Ab
: ( ler 1 O. yüzyılda avl unun çev
basi mimarisinden ve sanatından söz etmek mümkündür. Abbasi kültürü . i resine çok bölmeli kolonlar
bugünkü Tunus'a denk düşen İfrikkiye eyaletinde ve hatta Abbasilerin de
!
K .. � �. dan oluşan yeni bir sıra d i kti;
1 086/87' d e namaz bölmesin
virdiği Emevi hanedanından gelme emirlerin yönettiği İspanya'da da taklit
edildi.
Abbasi emperyal üslubunun eyaletlerdeki varlığını ortaya koyan ipuç
� '
de mihrabın önüne bir kubbe
bölmesi, 1 2. yüzyıl başların
da da avl unun çevresine dört
" ' ' '..
eyvan eklendi.
larının çok dağınık olması, tutarlı bir tablo çizmeyi güçleştirir. Böylesine
::'r.: -- ---- ---- -- ----- ---- -- ---- ---- ::tıl:
MİMA Rİ 109
Isfahan'daki Abbasi camisi yapıldıktan kısa bir süre sonra yeniden için, profillerinden herhangi bir sonuç çıkarmak zordur. Dikdörtgen plan
düzenlendi. Arkeologların saptadığına göre, avlunun çevresine bir sıra lı mihrap orta kısmın biraz solundadır; bu belki de kıble duvarında mih
1
halinde çok bölmeli tuğla payandalar eklendi. Bu kolonlar yapıya nispe- rabın sağına düşen yekpare tuğla minbere yer açmak içindir. Anlaşıldığı
ten düşük maliyetle yeni bir görünüm vermiş olmalıdır. Yeni payandalar kadarıyla özgün planda bir minare yoktur; bununla birlikte yerel eşraftan
daire, elmas, zikzak ve başka geometrik şekiller taşıyan kabartmalı de bir kişi 1026'da yapının kuzey tarafına tuğla desenlerle bezeli yüksek bir
senlerin işlendiği küçük tuğlalarla bezenmişti. Bu tuğla işleme üslubu silindir kule eklemiştir. Bütün bu bilgi parçalan bir araya getirildiğinde,
Büveyhilerin (932-1062) himayesi altında inşa edilen başka yapılarla iliş Damgan'daki caminin kuruluşunu 9. yüzyıla oturtabiliriz.
kilendirilebilirse de, düzenlemenin tam olarak ne zaman yapıldığını be Bir başka Abbasi cuma camisi İran'ın Basra Körfezi kıyısındaki Bu
lirlemek zordur. Isfahan'daki cami bize camilerin nasıl kurulduğunu ve şir'in 240 kilometre güneydoğusuna düşen Siraf'taki kazı çalışmalarında
yeniden yapılandırıldığını gösterir. ortaya çıkarılmıştır. Siraf 9-11. yüzyıllar arasında İran'ın en büyük ve en
konınaklı limanıydı; ama 12. yüzyılda deniz ticareti yollarının değişme
siyle geriledi. Zemin ölçüleri 51 x 44 metre olan özgün caminin üç ke
Damgan, Siraf ve Nayin'deki Abbasi camileri narda tek bir revakla, dördüncü kenarda ise üç sahınlı bir namaz bölme
siyle çevrili bir avlusu vardı. Mihrabın karşısına düşen kare minare
İran'da 9. yüzyıldaki özgün görünümünü bir ölçüde koruyan tek bir ca sonradan eklenmişti. Duvarlar alçı harcın bir arada tuttuğu molozdandı
mi vardır: Kuzey kesimin başlıca doğu-batı ticaret yolu üzerinde küçük ve yüzeyleri taşla örülüydü. Yerler kumtaşı bloklarla döşeliydi. Sikkeler
bir kasaba olan Damgan'daki Tarikhane Camisi. Zemin ölçüleri 39 x 46 ve başka bulgular cami inşasının 815'ten sonra başladığına ve yaklaşık 10
metre olan bu yapının revaklarla çevrili bir iç avlusu vardır. Revaklar av yılda tamamlandığına işaret etmektedir. Muhtemelen artan refahın ve nü
lunun üç kenarında bir sahınlı, namaz bölmesinin bulunduğu dördüncü fusun bir somıcu olarak, cami 850'de yeniden inşa edilerek büyütüldü.
kenarda ise üç sahınlıdır. Avludan kıble duvarına doğru uzanan ortadaki Yeni haliyle caminin örtülü alanı daha fazlaydı ve doğu köşesinin dışın
geçit diğerlerinden biraz daha geniştir. Camide hiç yazıt olmadığı gibi, ta da abdest için geniş bir alan ayrılmıştı.
rihsel kaynaklarda da camiye bir değinme yoktur; bu nedenle yapının ta Orta İran'da büyük tuz çölünün batı kenarından dolanan kervan yo
rihini belirlemede inşaat üslubunu esas almak gerekir. Payandalar dönü lu üzerindeki küçük Nayin kasabasının cuma camisi, İran'da bir Abbasi
şümlü dizilişle yatay ve dikey yerleştirilen pişmiş tuğlalarla inşa edilmiştir; camisinin nasıl bezendiğine ilişkin en iyi örneği sunar. Zemin ölçüleri
Sasani döneminden beri bilinen ve Natanz'daki 998 tarihli sekizgen köşk 47 x 37 metre olan bu yapı, genişliğinin (on iki sahın) derinliğinden (do
te görüldüğü gibi 10. yüzyıla kadar kullanılmış olan bir tekniktir bu. Dam kuz sahın) fazla olması açısından Abbasi camileri arasında olağandışıdır.
gan'daki caminin namaz bölmesini örten eliptik beşik tonozlar kerpiçten İç avlu daha küçük boyutludur (5 x 4 sahın) ve üç kenarda derin galeri
dir; ama sonraki yüzyıllarda muhtemelen birkaç kez tadilat gördükleri lerle, kıblenin karşısına düşen dördüncü kenarda ise sığ ve yüksek bir re
vakla çevrilidir. Beşik tonozlu tavanı birçok değişik payanda destekler.
Güneydoğu köşesinde kare kaideli ve yukarıya doğru daralan sekizgen
Nayin Camisi, 1 O. yüzyıl ortaları kurduğu bu caminin tonozlu galerilerle çev sütun gövdeli bir minare yer alır. Plan, destek ve tonoz yapısındaki dü
Tıpkı Damgan gibi, Orta İ ran'daki Nayin ka rili b i r iç avlusu, iyi korunmuş alçı sıva beze zensizlikler özgün caminin sadece dokuz sahın genişliğinde olabileceği
sabası da Abbasi imparatorluğunun önemli meleri ve İran'ın günümüze ulaşmış en eski
ne işaret eder, ki böyle bir durumda özgün yapı daha tipik orantılar ve
bir ticaret merkeziydi ve bu nedenle oraya örnekleri arasında yer alan bir mi naresi var
bir cuma camisi inşa edilmişti. Büveyhilerin d ı r. simetrik bir düzen kazanmış olur.
•��====�����
Nayi n'deki cuma camisi Ab
basi taşra camilerinin iyi bir ���� .� . . ��
örneğidir. Revaklarla çevri li ' ' . ' ' .
- - - · ---
'
-
;
-
. -·
'
-- - - -- ·- . -
'
--
:: :o::c::
t·::l·O:.:'.:·� .
ayaklı bir dikdörtgen yapıd ır.
En derin revakın yer aldığı
kıble tarafında daha geniş bir
geçit mihraba doğru uzanır.
.. . .
. . . .. .. . ..... ._.. ..
·::·- �
• .
..
-- - -- --· - ·.:··: · · -�:
Karşı sayfada: Minbere doğru bir bakış kaplıdır. Caminin ne zaman inşa edil diği bilin
açısıyla iç mekan, Nayin Camisi memekle birlikte, oyma üslubu 1 O. yüzyıl
Nayin Camisi'nde mihrabın hemen önünde başlarındaki bir tarihe işaret eder ve met
ve her iki yan ında bulunan duvarlar, payan ropoliten üslubun eyaletlerde nasıl benim
dalar ve kemerler Samarra üslupları n ı n bir sendiğini gösterir.
çeşidine göre oyulmuş zengin bezemelerle
110 I RA K , İRAN VE M I S I R : A B B A S İ L E R
Plandan daha da dikkate değer olan özellik, mihrabın hemen önün
deki ve her iki yanındaki altı çıkmanın enfes oymalı alçı sıva bezemeleri
dir. Silindir payandalar, geometrik inci şeritlerin yapraklarla doldurulmuş
:.. :
,. _ ,
:m: : ..: = - : - = - : =-= = -= :..: = - = - : • : :.. : =-=
= -= : .: = - = - = - = =- = =-= ::.: :-= :-= = -= = - =- = - = :.. : =- = bölmeleri ayırdığı birinci Samarra üslubuna göre bezenmiştir. Kemerlerin
= -= : -.: = - : - : - : =- = =- = =-= =-= = -= : .: : - : - : - = :.. : =- = köşeliklerinde ve tabanlarında ikinci Samarra üslubunun bir varyantına
:-= : -.: = - : - = - : :. : :.: =-= =-= = -= : ..: = - : - : - =
göre yapılmış asma, gül bezek ve akantos yaprağı bezemeleri vardır; bun
:. : =-=
ların tepesinde yaprak biçimli Küfı yazı stilindeki nefis bir Kuran yazıtı yer
� � �"
alır. Mihrap ise oymalı alçı sıvayla güzelce bezenmiş ve birbirine oturtul
�
• muş üç nişten oluşur. En içteki niş yıkıktır ve en dıştaki niş birinci Samar
• ra üslubuna göre bezenmiştir; ama orta niş yüksek rölyef biçiminde üç bo
� yutlu hoş bezemeler taşıyan başlığıyla en zarif olan bölümdür. Bütün bu
� � özellikler 10. yüzyıl ortalarındaki bir tarihi işaret eder.
� � Avluya bakan payandalarda bir başka bezeme üslubu açıkça görülür.
• Payandalar elmas, zikzak ve başka geometrik şekiller taşıyan kabartmalı
•
desenlerin işlendiği küçük tuğlalarla bezenmiştir. Bu tuğla işleme üslu
� �
� , buna bölgenin Büveyhilerle ilişkilendirilen diğer yapılarında da rastlan
K
• ması, Nayin'deki caminin avlu cephesinin, tıpkı Isfahan'da olduğu gibi,
---�-_-.__-..._- - - - - - - -
..._ --- --- ---- -------- - --------..-- --------- � 1'_
-- -
_
bu dönemde yeniden düzenlendiğine işaret eder.
= - : =-= :.: =-= =-= =-= : ..: : - = - : =- = =- = :.: :..: :-=. :m:. = - :
Kahire'deki Tolunoğlu Camisi Tolunoğlu Camisi (876-879) Samarra'nın camileriyle birçok yüzeysel
benzerlik taşımakla birlikte, besbelli ki bir yabancının talimatlarına göre
Çok-ayaklı camiler Abbasi diyarının başka kesimlerinde de inşa edildi.
çalışan yerel ustaların eseridir. Yapının 47 x 37 metrelik zemin ölçüleri bir
Bunların belki de en iyi örneği, Kahire'de Ahmed bin Tolun'un (835-
Abbasi camisi için pek alışılmamış kare orantılar barındırır. Bütün yapı
884) yaptırdığı ve özgün görünümünü büyük ölçüde konıımış olan ca
toplamı 162 metreyi bulan dış duvarların üç kenardan çevrelediği bir dış
midir. Samarra'daki Abbasi sarayına Buhara'dan diyet olarak gönderilmiş
avlu ("ziyade") içindedir. Camiyi kentin kalabalığından ayırmaya hizmet
Türk kölelerden birinin oğlu olan Ahmed bin Tolun, askeri eğitimini
eden bu dış avluda bir zamanlar helalar, abdest çeşmeleri ve benzer ya
başkentte gördü. Halifenin dikkatini çekmesi sayesinde, görevli olarak
pıların bulunduğu anlaşılmaktadır. Caminin iç kesiminde, çevresi 92 met
Mısır'a gönderildi; 869'da Mısır ve Suriye valisi oldu. Ertesi yıl Kahire'de
reyi bulan geniş bir iç avlu yer alır; bu avluyu düz bir ahşap çatı altında
daha önce mezarlık olarak kullanılan bir yörede Kıtay ("Parseller") adıy
ki revakları destekleyen dikdörtgen tuğla payandalar çevreler. Revaklar
la yeni bir yerleşim birimi kurdu. Buraya Nil'den su getirtmek üzere bir
kıble kenarında beş sahınlı, diğer üç kenarda ise iki sahınlıdır. Dış avluda
sukemeri, ayrıca bir saray, bir at meydanı, bir cami, devlet daireleri ve
mihrabın karşısında 13. yüzyıl sonlarından kalma bir kireçtaşı minare yük
askeri kışlalar inşa ettirdi. Bunların hepsinde muhtemelen Samarra'daki
selir. Her ne kadar Samarra tipi sarmal kuleyle bazı benzerlikler gösterse
tecrübelerini esas aldı.
de, şimdiki minarenin belki de Samarra örneğine daha yakın olan aynı tip
teki özgün minarenin yerini aldığı sanılmaktadır. Avlunun ortasında bulu-
MİMARİ 113
nan şimdiki şadırvan da 13. yüzyıl sonlarından kalmadır ve geçmişte ezan Belh'teki dokuz kubbeli cami di. Şimdi Afgan istan içinde kalan Belh'teki bu
okumak için de kullanılan iki katlı özgün yapının yerini almıştır. 9. yüzyıl sonları yıkık örnekte, artık çökmüş olan tuğla kub
Abbasi döneminde İspanya' dan Orta Asya'ya beleri bir zamanlar oymalı alçı sıvayla kaplı
Cami kırmızı tuğlayla inşa edilmiş ve yüzeyler beyaz alçı sıvayla kap
kadar uzanan topraklarda dört destekli ve kalın tuğla payandalar desteklerdi.
lanmıştır. Avlu çevresindeki revaklar boyunca uzanan ve kemer tabanla dokuz kubbeli küçük kare camiler inşa edil-
rını kaplayan oymalı sıva şeritler ve frizler sade duvarlara canlılık katar.
Bunlar birinci ve ikinci Samarra üsluplarında birçok değişik motifle işlen
miştir. Ahşap üst eşikler ve kapıda üçüncü Samarra üslubunda oymalar ri bu göndermeyi anlamamışlardı. Bu bakımdan, mimari biçim ile siyasal
yer alır; iç mekanı ise Kuran'ın bütün metnini içerdiği söylenen ve Kufi mesaj arasındaki ilişki ilk bakışta göründüğünden daha karmaşıktır.
yazı stiliyle kazınmış olan Kuran yazıtlarının yer aldığı dar ahşap frizler
süsler. Yeni bezeme üslubunun bu dönemde bütün Mısır'da bir emsal
Küçük camiler ve türbeler
oluşturduğu anlaşılmaktadır; çünkü Natrun Vadisi'ndeki Deyrü'l-Süryani
(914) adlı Hıristiyan manastırının oymalı ahşap ve sıva bezemelerinde Büyük rağbet görmesine karşın, çok-ayaklı cami söz konusu dönemde in
benzer bir işçiliğe rastlanır. şa edilen tek cami tipi değildi. Örneğin, İran'daki Neyriz Camisi'nin na
Tolunoğlu Camisi günümüzde çoğu kez Samarra'daki emperyal Ab maz bölmesi bir ucu açık olan tek bir beşik tonozdan, yani eyvan olarak
basi üslubunun bir Mısır taklidi olarak görülür. Cami ve yanındaki mina bilinen bir mekan türünden oluşur. İran mimarisinde eyvanların kullanıl
re genelde bugünün uzmanlarınca merkezi otoritenin ayrı, yabancı biçim ması yüzyıllara varan bir geçmişe dayanır; ama bu örnekten önce eyvanın
ler aracılığıyla eyaletlere dayatılmış gücünün mimari ifadesi olarak kullanıldığı bilinen hiçbir cami yoktur. Neyriz Camisi'nin erken döneme
yorumlanır. ait bir yapı olduğu mihraptaki bir yazıttan anlaşılır; burada caminin
Ne var ki, elimizde camiyi tarif eden ve hiçbiri bu varsayımı destek 973/974'te inşa edildiği, 1067 /68'de ve ardından 1164/65'te onarımdan
lemeyen birkaç ortaçağ Mısır kaynağı bulunduğu için talihli sayılırız. Ör geçtiği belirtilir. Bazı uzmanlar eldeki ipuçlarının o kadar açık olmaması
neğin, hem Samarra'da hem de Mısır'da yaşamış olan coğrafyacı el-Yaku na karşın, İran'da İslam'ın ilk döneminde küçük ve kubbeli küp yapıların
bi (ö. 897), caminin biçiminin aslında Ahmed bin Tolun'un gördüğü bir da cami işlevini gördüğü kanısındadır. Örneğin, Yezd-i Heşt ve Kurva'da
rüyadan kaynaklandığını aktarır. ki tarihi bilinmeyen kubbeli camiler sonradan camiye dönüştürülmüş es
Tarihçi el-Kuday (ö. 1062) alışılmamış tipteki tuğla kullanımını yangı ki yapılar olabilir.
na ya da sele karşı bir tedbir olarak açıklarken, bürokrat el-Kalkaşendi (y. Bütün cemaatin ibadetine yönelik cuma camilerinin yanı sıra, daha
1412) daha önce Hıristiyan şapel ve kiliselerinde kullanıldıkları için kir küçük kesimler için inşa edilmiş küçük camiler de vardı. Örneğin, Siraf'ta
lenmiş sayılan kolonları bertaraf etmek amacıyla payandaların kullanıldı ki kazı alanının konut kesimlerinde, zeminleri 30-100 metrekare arasın
ğını belirtir. da değişen en az 10 küçük cami saptanmıştır. Bunların çoğu bir avludan
Dolayısıyla, bin Tolun'un yaptırdığı caminin çağdaşlarınca bir Samar girilen ve çatıyı destekleyici bir revakla ikiye ayrılan basit dikdörtgen ya
ra taklidi olarak görülmesini sağlama gibi bir niyet taşıdığı doğruysa, bun pılardır. Üç tanesinde de Emevi döneminden bilinen ilk tipe uygun bir
da başarısızlığa uğradığı sonucuna varılabilir; çünkü dönemin gözlemcile- merdivenli minare yer alır.
114 I R A K , İRAN VE M I S I R : A B B A S İ L E R
Aşağıda: Saçaklık silmesinin tuğla geçişi örtmeye yarar. Her kemerdeki ve ikili
bezemesinden detay kolondaki bi raz farklı bezeme tasarımının in
Buhara'daki Samani Türbesi ce varyasyonları, türbeyi yapanların tuğla ör
Samani Türbesi zarif, krem renkli tuğlayla in me tekniğindeki ustalığını ve alacalı yüzeyde
şa edilip bezenmiştir. Saçaklığın dış silmesi iş yaratı lan ışık ve gölge efektlerindeki zevkini
levini gören kapalı revak aynı zamanda kare ortaya koyar.
biçimli tabandan yarım küre biçimli kubbeye
Yukarıda: Buhara'daki Samani Türbesi rı için inşa edilen bu türbenin ilham kaynağı,
1 O. yüzyıl başları muhtemelen Abbasi halife lerinin Bağdat'ta
Samani Türbesi köşelerde dört küçük küm bulunan (ve çoktan yıkılmış olan) türbeleriy
betin yer aldığı bir kubbeyle taçlanmış olan ve di. Her ne kadar bölgede kendi türünün gü
bir mücevheri andıran nefis bir küp yapıdır. nümüze ulaşmış tek örneği olsa da, türbenin
Bir zamanlar büyük bir mezarlığın ortasında kuruluşundaki ve bezemelerindeki zarafet ilk
yer alan yapı şimdi görkemli bir yalnızlık için olamayacağını gösterir.
de durur. Abbasiler adına Maveraünnehir'i
yöneten İran asıllı Samani ailesinin mensupla-
Solda: Buhara'daki Samani Türbesi'nin kısmının hiç yük taşımaması, yapı ustalarının
iç kısmındaki köşe kemeri pencereler açarak ve incelikli tuğla desenle
Türbenin içi de dış kısmı gibi tuğla desenle ri kullanarak yaratıcılıklarını sergi lemelerine
riyle ustaca bezenmiştir. Kare d uvarlar i l e olanak vermiştir. Köşe kemerini daha küçük
kubbenin yuvarlak tabanı arasındaki geçiş kısımlara ayırma yönündeki bu eğilimin za
kuşağına özel önem verildiği görülür. Yapı manla ortaya çıkardığı yapı unsuru mukar
ustaları burada tipik İ ran çözümü olarak bir nastır.
köşe kemeri kullanmıştır. Köşe kemerinin iç
Arkeolojik bulgulara göre, en yaygın küçük cami tipi dokuz kubbeyi Aynı dönemde eyaletlerde inşa edilen diğer yapılar, yazılı kaynaklar
destekleyen dört iç kolonun ya da payandanın bulunduğu bir kare ya dan ve anıtsal kalıntılardan varlıklarını bildiğimiz türbelerdir. Metinler, Ali
pıydı. Bu tipe İspanya'dan (Toledo [Tuleytule], Babü'l- Merdum Camisi, ailesi mensuplarının Necef, Kerbela, Kum, Meşhed ve başka yerlerdeki
999/1000) Orta Asya'ya (Hazara, tarihsiz) kadar rastlanması, tıpkı daha mezarlarının ziyaret edildiğini belirtir. Yüzyıllar içinde birçok kez resto
büyük eşi olan çok-ayaklı cami gibi, merkezdeki bir kaynaktan yayıldığı re edilen ve genişletilen bu yapıların kutsallığı, arkeolojik araştırmalara
izlenimini verir. Dokuz kubbeli caminin en iyi incelenmiş örneklerinden engel oluşturmaktadır. Aynı şekilde mezarları ziyaret edilen başka tarih
biri, Afganistan'ın kuzey kesiminde yer alan, antik çağda Bactria'nın baş sel kişilikler de vardır. Abbasi yöneticilerinin kendi ataları Kudam bin Ab
kenti ve Abbasi döneminde Horasan bölgesinin önemli bir kenti olan bas'a karşı aynı tutumu teşvik ettikleri anlaşılmaktadır. Hz. Muhammed'in
Belh'tedir. Yaklaşık kare planlı bu yapının her kenarı aşağı yukarı 20 met amca oğlu ve sahabelerinden biri olan Kudam, 676'da Maveraünnehir'i
redir. Duvarlar ve payandalar pişmiş tuğladandır; ama geçmişte ayakta istila eden hilafet ordusunda yer almış ve Semerkand'da ölmüştü. Bu ölü
tuttukları dokuz kubbenin hepsi de çökmüştür. Yapının ihtişamı bezeme mün bir çarpışmada mı, yoksa doğal sebepler yüzünden mi olduğu açık
lerinden gelir; payandalar ve kemerler derin oymalı alçı sıvayla enfes bi değildir. Kudam'ın mezarının bulunduğu yer daha sonraları kutsal bir zi
çimde bezenmiştir. Birkaç yeni unsurla birlikte birinci ve ikinci Samarra yaretgaha dönüştü. Günümüze ulaşan ziyaretgahın büyük bölümü 14. ve
üsluplarını kaynaştıran bu oyma üslubu, yapının 9. yüzyıl sonuna doğru 1 5 . yüzyıllardan, Timurlu elit tabakasının birçok mensubunun, özellikle
inşa edildiğini gösterir. hatunlarının buraya gömüldüğü dönemden kalmadır; ama desenli tuğla
MİMARİ 1 15
işçiliği ve oymalı ahşap parçaları 10. ya da 11. yüzyılda inşa edildiğini li bu küçük yapının eğimli duvarları, köşelerde küçük kubbelerin bulun
gösterir. 11. yüzyıla ait silindir tuğla minarenin kalıntıları türbenin yanın duğu bir ana kubbeyi destekler. Yalın biçime rağmen, iç ve dış kısımla
da bir caminin de bulunduğuna işaret eder. krem renkli tuğlalarla işlenen desenler kullanılarak özenle bezenmiştiı
Yerel hükümdarlar için de türbeler yapılırdı. Bunun günümüze ula Kuruluştaki ve bezemelerdeki nitelik ve uyum, bu yapının kendi türün
şan ilk eksiksiz örneği Buhara'daki Samani Türbesi'dir. Eski bir İran soy de inşa edilmiş ilk örnek olamayacağını gösterir. Belki de Irak'taki Abba
lu ailesinden gelen Samaniler (819-1005) Maveraünnehir'de Abbasi vali si türbelerinden ilham alan bu gelenek ancak 10. yüzyılda güçlendi. Öı
leri olarak hizmet vermişlerdi. Ailenin en başarılı ferdi İsmail bin Ahmed neğin, Büveyhi emirleri, başkentlerinden biri olan ve şimdiki Tahran'ı
(892-907) halifenin üstünlüğünü her zaman tanımakla birlikte, Bağdat ve güneyine düşen Rey'de kendi hanedan türbelerini yaptırdılar. Coğrafy2
Hindistan arasındaki toprakların büyük bölümünü denetim altına aldı. cı el-Mukaddesi 985 tarihli bir kitabında, emirlerin kendi mezarları üzer
Halk geleneğinde İsmail'e yakıştırılmasına karşın, Buhara'daki türbenin ne yüksek ve sağlam türbeler, daha düşük mertebedeki hükümdarları
aslında onun ölümünden sonra bir aile türbesi olarak yaptırılmış olması ise daha küçük türbeler inşa ettirdiklerini belirtir.
daha yüksek bir olasılıktır. Pişmiş tuğlayla inşa edilip bezenen küp biçim- Küçük hükümdarlar bile gösterişli türbelerle ölümsüzlüğe kavuşm
peşindeydi. Kuzey İran'da 11. yüzyıldan günümüze ulaşmış çarpıcı b
türbe kuleleri grubu vardır. Bunların bazıları dağlar, bazıları ise ovalard�
dır; bazıları kubbeli küp yapılar, bazıları ise konik ya da kubbeli çatıla
olan silindir yapılardır. Bu iddialı yapı türünün en olağanüstü örneği, y<
rel Ziyari hanedanının hükümdarı Kabus bin Vaşmgir'in (978-1012) in§
ettirdiği bir tuğla kule olan Kümbet-i Kabus'tur. Yüksekliği 52 metreyi bt
lur ve yapa.y bir tepenin getirdiği ilave, 10 metre daha da uzun görünm<
sini sağlar. Göğe doğru uzanan dikeyliğiyle, konik takkeli ve kenarları ç
kıntılı bir silindirden oluşan yalın biçimiyle çevresindeki ovaya hakimdi
Bezemesiz dış cephe sadece iki yerde tıpatıp aynı yazıtlarla kesintiye uj
rar; kuleyi çepeçevre saran yazıtlarda türbeyi inşa emrini bizzat Kabus'u
1006/0Tde verdiği belirtilir. Kabus'un ölümsüzlüğe kavuşması kısme
başarıya ulaşmış sayılır; çünkü bu sıradan hükümdar böylece mimarlı
tarihinde bir yer edinmiş bulunuyor.
Mısır'da da türbeler inşa edildi. Coğrafyacı el-Mukaddesi, Mısır m<
zarlıklarındaki güzel türbelerin dengine ancak Deylem krallarının Rey'd<
116 I R A K , İRAN VE M I S I R : A B B A S İ L E R
.,, :
Solda: Bağdat'taki Sitti Zübeyde Irak gibi sıcak ve kurak bölgelerde yaygındı;
Türbesi, 1 1 79- 1 225 ama İran ya da Su riye gibi başka yerlerde
Abbasi Halifesi Nasır'ın bu sekizgen türbeyi benzer kubbeler yağmur ve kardan genellik
annesinin mezarı üzerinde inşa ettirdiği söy le konik çatılarla korunurdu.
lenir. Yapının ihtişamı gittikçe küçülen bin
dirmeli niş katmanlarından oluşmuş mukar
nas kubbesinden gelir. Bu kubbe türü Güney
MİMARİ 1 17
Dokuma sanatı
B ezeme S anatları
En önemli alan dokuma sanatıydı. Dokumacılık için gerekli boya, elyaf,
Sheila Blair, jonathan B/oom sabitleştirici madde ve diğer malların üretimi ile mamul kumaşların taşın
ması, ortaçağın, bugünkü demir ve çelik sanayileriyle karşılaştırılabilecek
ağır sanayisiydi. Ortaçağ İslam toplumunda dokumaların önemi, Arapça
Dünyanın o zamana kadar gördüğü en büyük imparatorluğun hükümdar ve Farsça'dan Avrupa dillerine geçmiş olan dokumayla ilgili kelimelerin
ları olarak, Abbasiler zengin bir bezeme sanatları manzumesine hamilik sayısından açıkça anlaşılır. Bazı terimler özgül bir kumaşın dokunduğu
ettiler. Bu nesnelerin çoğu coşkulu renk kullanımıyla dikkati çeker. Nite sanılan yerin adından türetilmiştir. Damasko Suriye'nin başkenti Şam'dan
liği itibariyle ucuz olan kil ve kum gibi malzemeler şekil verilerek zarif (Arapça Dımaşk), muslin Yukarı Fırat kıyısında bir kent olan Musul'dan,
eşyalara dönüştürüldü ve bunlar baştan aşağı bezeme ve desenlerle do organdi ise Orta Asya'daki Ürgenç'ten gelir. Bazı terimler ise Arapça ya
natılarak daha da çekici kılındı. Eserlerin birçoğunda velinimetin adını da Farsça kelimelerin biraz değiştirilmiş biçimleridir. Örneğin, moherin
bildiren ya da onun için Allah'tan iyi dileklerde bulunan yazıtlar da var kökeni "seçme" anlamındaki Arapça muhayyir sıfatı, taftanın kökeni
dı. Her ne kadar müzeler ve koleksiyoncular en güzel ve en iyi korunan "eğirme" anlamındaki Farsça taftan fiilidir.
örneklerden bazılarını toplamışlarsa da, yazılı tasvirler ve arkeolojik ka Farklı bölgeler farklı elyaf ve kumaşlar üretirdi. Örneğin, keten Nil
zılar daha birçok türde eserler verildiği sonucunu gösteriyor. Deltası'nın gözde kumaşıyken, Mezopotamya, İran, Yemen ve Hindis-
1 18 I RA K , İRAN VE M I S I R : A B B A S İ L E R
Bir tiraz dokuma parçası, ipek ve
boyanmamış pamuk, 932, İran ya da I rak,
Washington, Dokuma Müzesi
Abbasi dönemindeki en muteber dokuma
lar, Abbasi halifesinin adıyla bezenmiş olan
ve onun tarafından dağıtılan kumaşlardı.
Bunlar Farsça'daki "nakşetme" kelimesin
den türetilmiş bir terimle "tiraz" olarak bi
linir. Bu tiraz parçasında Allah'a bir dua ve
yapım tarihi yazılıdır; hicri takvime göre 320
olan yıl 93 2'ye denk düşer. Yazın ı n orta kıs
mı eksiktir, ama herhalde dönemin halifesi
Muktedir'in adı olmal ı d ı r. Metin ipek çözgü
ve pamuk atkı kullanı larak dokunmuş bir
kumaş türü olan sarı mulham üstüne koyu
mavi ipekle nakşedilmiştir. Hem kumaşın
türü hem de bezemenin tekniği ve üslubu
,. ·--
. . -r::- ,,:::--
' _.,. /-
/'
.. Doğu'daki İslam topraklarında, Irak veya
İ ran' da yapıldığına işaret eder. Böyle bir ku
' . maş değerli sayıldığından saklan ı rd ı ve M ı
sır'da muhtemelen bir kefen olarak kullanı
lırdı.
tan'da pamuk dokunurdu. En pahalı elyaf ipekti. İpek üretimine ilişkin tan'dan gelme 500 halı ve 1 .000 minder, 1 .000 kırlent ve 1 .000 yastık var
bilgi, Çin'den İran ve Suriye'ye daha İslam öncesi dönemde taşınmıştı; dı. Halife geleneksel olarak geniş maiyetine mevsimlik giysiler verirdi ve
Abbasi yönetimi altında ipek üretimi çarpıcı boyutlarda arttı. Aynı dö sarayın diğer mensupları da büyük miktarda dokuma istif ederdi.
nemde bükülmemiş ham ipek tellerinin daha ağır pamuk lifleriyle birlik Halife adları işlenmiş kumaşlar "tiraz" olarak bilinir; bu terim "nakşet
te kullanıldığı, Irak ve İran'a özgü ince mulham gibi zarif kumaşlar da me" anlamındaki Farsça tirazidan kelimesinden gelir. Aslında dokumacı
üretildi. Merkezi Abbasi yönetimi, dokumacılık tekniklerinin de geniş lar daha Abbasi döneminden önce, kumaş dokurken uzun ve karmaşık
çapta yayılmasını sağladı. İpek üretimi Akdeniz üzerinden İspanya'ya ula metinleri bile işleme yöntemini öğrenmişlerdi. Tiraz kumaşlar imparator
şarak batıya doğru yayıldı. Benzer biçimde, Irak ve İran'a özgü Z bükü luğun her yanında kurulmuş devlet atölyelerinde üretilirdi. Tiraz kurumu
mü 9. yüzyıl ortalarında Mısır'a götürüldü ve bir yüzyıl sonra bu teknik Emevi döneminde de mevcuttu, ama en parlak günlerine Abbasiler yö
geleneksel S bükümünün yerini aldı. netimi altında, devlet atölyelerinin Kuzey Afrika, Mısır, Yemen, Suriye,
Abbasi toplumunda dokumaların çeşitli işlevleri vardı. Başka yerler
de olduğu gibi, dokumalar esas olarak giysilerde kullanılırdı ve kıyafet
sosyal statünün önemli bir göstergesiydi. Halifeler ve üst sınıf mensupla
rının çoğu bütün vücudu saran uzun ve bol cüppeler giyerdi. Böyle bir
cüppe çoğu kez kaftan olarak anılır; oysa kaftan uzunluk, kesim, yen tü
rü, klapa ve diğer ayrıntılara göre cüppeler için kullanılan birçok farklı
terimden sadece biridir. "Arap tacı" diye nam salan sarığı neredeyse bü
tün erkekler giyerdi. Kadıların ve diğer Abbasi yetkililerinin taktığı yük
sek başlık kalansuve denen özel bir kavuktu . Halife Mansur döneminde,
kavuğun iyice uzayarak bir şarap testisi görüntüsüne büründüğü söyle
nir. Hariri'nin Makamat kitabının 1 3 . yüzyıl nüshalarındaki resimlerde de
koni biçimli kavuk giyen figürler görülür. Bu giysiler genelde birçok de
ğişik yöntemle vücuda ve başa sarılan çeşitli çullarla ve şallarla örtülür
dü. Kısacası, Abbasiler geceleyin sıcaklığın düştüğü sıcak ve kurak çöl ik
limine özellikle uygun düşen çok katlı giyimi tercih ederdi.
Dokuma Abbasi toplumunda döşemelik eşya işlevini de görürdü. O
dönemde masa ve iskemle gibi ahşap mobilyanın esasen bilinmediği Or
tadoğu'nun büyük bir bölümünde, dokumalar yer örtüsü , perde, torba,
yastık ve sofra bezi olarak kullanılırdı. Halife Harun Reşid'in ölürken bı
raktığı tereke, dokumaların Abbasi yaşam tarzına nasıl sindiğini açıkça
gösterir. Bir döküme göre, yarısı samur ya da başka kürkle kaplı 8.000
abasının, 10.000 gömlek ve mintanının, 10.000 kaftanının, 2 . 000 şalvarı
nın, 4.000 sarığının, 1.000 başlıklı pelerininin, 1.000 örtü şalının ve 5 . 000
Samarra'da bulunmuş çini, 9. yüzyı lın ayrılmasına ve tekrar bir araya getirilip çini
mendilinin bulunduğunu aktarır. Terekesinde bu giysilerin yanı sıra 1 .000
i l k yarısı, cam, azami genişlik 22 cm, Berlin, ya da kaba dönüştürülmesine dayanan antik
Ermeni halısı, 4.000 perdelik kumaş, 5.000 minder, 5.000 yastık, 1 . 500 İslam Sanatı Müzesi binçiçek (millefıori) tekniği kullanı larak yapıl
ipek halı, 100 ipek sofra bezi, 1 . 000 ipek minder, Maysan'dan gelme 300 Bu parlak renkli siyah, mavi, yeşil, sarı, kırmı mıştı. Samarra'daki Darü'l-Hilafet Sarayı'nda
zı ve beyaz cam çini, renkli cam çubuk de yürütülen kazılarda duvar bezemelerinin
halı, Darabcirid'den gelme 1 .000 halı, 1.000 brokar minder, 1 .000 çizgi
metlerinin bir desene göre bir araya getiril parçası olduğu sanılan lacivert taşı ve sedef
desenli ipek minder, 1.000 saf ipek perde, 300 brokar perde, Taberis- mesine, ısıyla kaynaştırılmasına, dilim lere unsurlarla birlikte bulundu.
B E ZEME SANATLARI 1 19
Irak, İran ve Maveraünnehir boyunca yayıldığı 9. ve 10. yüzyıllarda ulaş leşik kumaşın kırmızı çözgüden ve mor, sarı, fildişi, gök mavisi, açık kah
tı. verengi, bakır ve altın kahverengisi olmak .üzere yedi renkli atkıdan olu
Söz konusu giysilerin pek azı günümüze sağlam ulaşmıştır. Çoğu aşı şan bir örgüsü vardır. Kenar boyunca katar halinde iki hörgüçlü develer
nıp paçavraya dönüşmüş, keten ve pamuk çaputlar kağıda dönüştürül den, köşede bir horoz, dikdörtgen alanda ise yüz yüze bakan ve ayakları
müştür. Tılsımlı özellikleri olduğu sanılan yazılı kısmı saklamak üzere do arasında ejderhalar bulunan iki fil yer alır. Fillerin ayaklarının dibindeki
kumanın parçalara ayrıldığı bazı durumlar vardır. Bu şekilde günümüze baş aşağı yazı, Ebu Mansur Bahtekin adlı komutana şan, refah ve uzun
kalan yazılı parçalar birkaç bini bulur. Bu değerli dokumalar genelde ke ömür vermesi için Allah'a niyazda bulunur. Dokumada tarih ya da üre
fen olarak kullanıldığından, çoğunlukla Fustat (Eski Kahire) veya Orta As tim yeri belirtilmemesine karşın, yazıda söz edilen kişi, kaynaklara göre
ya'daki kabirlerde bulunmuştur. Mevcut tirazların çoğu ketendir; diğer İran'ın kuzeydoğu kesimindeki Horasan eyaletinde görevli bir Türk ko
hafif kumaşlar da muhtemelen aba, yazlık giysi, iç çamaşır, sarık, şal, ku mutandır. Bu komutan 961'de Samani hükümdarının emriyle idam edil
şak, peşkir, hediyelik havlu, perde ve diğer döşemelik kumaş parçaları diğine göre, kumaş bu tarihten önce dokunmuş olmalıdır. Tasarımın çe
dır. Ne var ki, bunlar geniş malzeme yelpazesine ilişkin çok az ipucu ve şitli unsurları, dokumanın İran ya da Orta Asya kökenli olduğunu
rir; saray giyim kuşamını ve mefruşatını tasvir eden birçok edebi metin doğrular. Örneğin, horozlar ve develerin üstündeki örtü desenleri İslam
esas olarak ipekli kumaşlardan söz eder ve 13. yüzyıl yazmalarında, bro öncesi Sasani sanatında yaygın biçimde kullanılmış motiflerdir; ejderha
kar ve hareli ipek gibi süslü ve pahalı kumaşlardan, çizgili, desenli ve pa lar bir Çin motifidir; iki hörgüçlü develer ise Orta Asya'ya özgüdür. Bu
zıbentli cüppeler giymiş hükümdarlar ve saray mensupları görülür. kumaşın hangi amaçla kullanıldığı konusunda ancak tahmin yürütebili
Tipik bir tiraz parçasında halifeye afiyet ve bereket dileyen tek satır riz. Böyle parçalar kesinlikle birden fazla sayıda dokunurdu; çünkü do
lık bir Arapça metin yer alır. Bazen metinde kumaşı yaptıran vezirin adı, kuma tezgahının ayarlanması zaman alan bir süreçti. Bölgeyi dolaşan dö
üretim yeri ve tarihi de yer alır. Gerek yazı stilinden, gerekse metinden nemin İran gezginlerinden Nasır-ı Hüsrev, Kahire'de Fatımi halifesinin
zamanla bir evrim yaşandığı anlaşılır. 9. yüzyıldan kalma tirazlar köşeli maiyetini, hükümdar adının yazılı olduğu görkemli eyer örtüleriyle ku
Kufi harflerden oluşan daha kısa metinler taşırken, 10. yüzyıldan kalma şanmış atlar üstünde sıralanmış olarak gördüğünü belirtir. Bu kumaş da
tirazlarda özenle bezenmiş harfler, tam unvanları içeren daha uzun me benzer biçimde kullanılmış olabilir; böyle bir durumda filler etraftaki ki
tinler ve atölye nezaretçisinin adı gibi başka bilgiler yer alır. Bu yazılı ku şilerce dik halde görülürken, yazı da at üstündeki Samani süvarisince
maşlar Abbasi itibarının alameti olarak kullanılırdı. Fatımiler 969'da Mı okunabilir.
sır'ı fethedince, orada üretilen tirazlara artık kendi adlarını yazdırdılar.
Binlerce tiraz parçasının yanı sıra, Avrupa kilise hazinelerinde koru
Seramik
nan birkaç ipekli kumaş parçası da vardır. Tüccarların ve Haçlı askerle
rinin dönüşte getirerek manastırlara ve kiliselere sattığı ya da verdiği bu Abbasi döneminde insanlar zarif ve parlak renkli sofra takımları da kulla
zengin bezemeli ve şık kumaşlar azizlerin kemiklerini sarmak için kulla nırdı. Birçok kazı alanında ortaya çıkan Çin işi kap kacak ve porselen par
nılmıştır. En ünlü örnek Kuzey Fransa'da Caen yakınındaki Saint Josse çaları, bu ithal ürünlere Abbasi imparatorluğunun her tarafında rastlandı
sur-Mer Mariastırı'nda bulunan Aziz ]osse Kefeni'dir. Bu verev yüzeyli bi- ğını belirten yazılı kaynakları doğrular. Yüksek sıcaklıkta pişirilmiş özel
Aşağıda: Kase, İ ran ya da Maveraü nnehir, yan bir atlı görülürken, diğer örneklerde Yukarıda: Kase, I rak, 9. yüzyıl,
1 O. yüzyıl, sırlı çömlek, çap 22 cm, hayvan ve kuş resi mlerine rastlanır. Yazı iş beyaz sır üstünde maviyle boyanmış
Berlin, İslam Sanatı Müzesi lenmiş kaselerdeki bezeme yalınlığının tersi çömlek, çap 23,5 cm,
Dönemin çömlekçileri zarif yazılar işlenmiş ne, bu figü rlü seramikler küçük kuşlar, çiçek M ü nih, Devlet Etnografya Müzesi
ürünlerin yanı sıra, kesi nlikle avam ler, çerçeveler ve ufak yazı parçaları gibi Abbasi başkentlerindeki varlıklı in
figürlerin bulunduğu sahnelerle bezenmiş süslerle doludur. sanlar arasında Çin'den gelme zarif
Metal işleme
Metal işleme ustaları da ürünlerini renk ve desenle zenginleştirme yön
temleri geliştirdiler. Sasani İran'ında metal işleme ustaları kabartmalı av
sahnelerinin yer aldığı birçok gümüş tabak üretmişti. Bu av sahneli tabak
yapımı İslam fethinden sonra da İran'da birkaç yüzyıl daha sürdü; ama
tasarımlar görenekselleşirken, kabartmalar da gittikçe yassılaştı. Bu stil
leştirme sen mu ru denen aslan başlı efsanevi kuşlarla bezenmiş bir yaldız
lı gümüş tabakta belirgin olarak görülür. Burada eski saltanat, av ve şö
len sahneleri değiştirilerek, stilize çiçeklerle ve hayvanlarla dolu daire
biçimli bölmeler oluşturan dolaşık şeritlere dayalı bir desene dönüştürül
müştür. İslam öncesi tabaklardaki yuvarlak şeklin sekizgene dönüşmesiy
le birlikte şekil bakımından da bir evrim yaşandı. Ne var ki, sekizgen şe-
B E Z EME SANATLARI 1 23
.
İslam dinsel sanatında figür tasviri caiz sayılmadığı maları n ve vazoların başlangıçta nasıl bir anlam ta
için, yazı, geometri ve arabesk gibi diğer bezeme şıdığı nı saptamakta güçlük çeker.
temaları önem kazandı. Bu temalardan bazıları, Kudüs mozaiklerinde asmalar, meyve ve çi
sözgelimi geometrik ve bitkisel desenler İslam çekler hala açı k seçik görül ür. Fakat Müslüman la
öncesi figür sanatları nda ku llanı lan yard ımcı un rın dinsel sanatta herhangi bir şeyi tasvir etmeye
surlardı. rıza göstermemesiyle birlikte, bu tür özgül can
Ö rneğin, Bizans sanatında insan tasvirleri ge landı rmalar kısa sürede yerini gittikçe stilize, so
ometrik ve bitkisel desenlerle süslenir, çerçevele yut ve geometrik yapıya bürünen motiflere bırak
nir ya da birbirine bağlanı rdı. İ slam döneminde bu tı. Sanatların dindışı bağlamlarda can landı rmaya
yardımcı unsurlar ana sanatsal temalara dön üştü başvurmayı sürdürmesine karşın, soyut süse dö
rüldü. Emevi Halifesi Abdülmelik'in 7. yüzyıl son nük eeniş kapsam lı beğeni gittikçe sanatın diğer
larında Kudüs'te i nşa ettirdiği Kubbetü's-Sahra'yı birçok türüne de sindi. Örneğin, Abbasiler 9. yüz
süsleyen mozaikler hem teknik hem de işlenen yılda başkentlerini Samarra'ya taşıdıklarında, sa
konular açısından açıkça geç antik çağın gelenek ray d uvarları büyük oymalı ve kalıplı alçı sıva şe
lerine dayanı r. Klasik çağ ve Bizans sanatında, taç ritleriyle kaplandı. İlk başta zanaatkarlar, Kubbe
larla ve mücevherlerle bezenmiş vazolardan çıkan tü's-Sahra'da olduğu gibi, geometrik çerçeveler Yukarıda: Samarra'daki birinci evin dördüncü odasına
asmalar İsa'yı ve azizleri gösteren daha büyük fi içindeki belirgin yaprak ve çiçek u nsu rlarına baş ait alçı sıva bezeme
9. yüzyıl, Berlin, İslam Sanatı Müzesi
gür kompozisyonlarına bağl ıdır. Oysa Kubbetü's vurdular; ama zamanla bu ustalar filiz ve yaprak
Sahra'nın içindeki mozaiklerde asmalar, vazolar, gibi basit bitkisel unsu rları n artık doğa yasalarına
mücevherler ve bitkiler bizzat bezemenin ana ko değil, geometri kurallarına tabi hale geldiği yeni
Aşağıda: Kubbetüs's-Sahra'nın dış galerisindeki
nusunu oluşturur. Bununla birlikte, şunu da teslim bir süsleme tarzı geliştirdiler. Bu unsurların bir
revaklar
etmek gerekir ki, günümüzün yorumcuları bu as- araya getirilmesiyle sadece bezenecek yüzeyi dol- Kudüs, 1 09 1
Aglebi tarihi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 30
.
Fatımi tarihi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 40
Fatımi sanatı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 54
Seramik, ahşap, abanoz, neceftaşı, dokumalar
1 28
revan'ı başkent edindi ve iyi işleyen bir idareyle İfrikkiye'nin kısa sürede
Aglebi Tarihi eski debdebesine bir ölçüde ulaşmasını sağladı.
Son derece heterojen olan bölge halkı asıl sakinler olan Berberiler,
Sibylle Mazot Romalılar ve Afrikalılar dışında İfrikkiye'nin Arap ve diğer Müslüman fa
tihlerinin soyundan gelenleri kapsamaktaydı. Aglebi kültüründe belirgin
bir iz bırakan etkilerin birçoğu bu etnik ve dinsel karışımdan doğdu . Ne
Araplar zengin bir bölge olan, ama Bizans İmparatorluğu'nun çöküşünü var ki, yönetici sınıf, yaşam tarzı ve yönetim sistemi açısından Doğu kök
izleyen karışıklıklarla zayıflayan Afrika'daki eski Roma eyaleti İfrikkiye'ye lerine bağlı kaldı.
doğru 647'de ilerlemeye başladı. Yetersiz yerel savunmaların Arap akın İç sorunlar bölgenin her yanında vardı; Aglebiler Arap ordusunun kö
larını kolaylaştırmasına karşın, Müslümanlar bölgede kalıcı bir varlık rüklediği birkaç ayaklanmayı bastırmak zorunda kaldı. Tunus'ta konuşlan
oluşturmayı ancak 23 yıl sonra, Sidi Ukba bin Nafi'nin (ö. 683) önderli mış Arap birlikleri 802 ve 810'da başkaldırdı; kent bir süre tamamen Agle
ğindeki fetih seferiyle başarabildi. Eyalet 749'a kadar Emevi ve ardından bi denetiminden çıktı. Ziyadetullah döneminde (817-838) yaklaşık 13 yıl
Abbasi hanedanınca yönetildi. 8. yüzyıl başlarında Berberi kabilelerin neredeyse aralıksız süren Arap isyanları Aglebi rejimini zayıflattı ve sonun
Bağdat'tan gönderilen valileri tehdit etmesi ve huzursuzluğun bütün İf da çöküşünü getirdi. Berberi kabileler eyaletteki Arap işgaline 7. yüzyıldan
rikkiye'ye yayılması üzerine, Abbasi Halifesi Harun Reşid (786-809) ko beri direnmişti. Harici mezhebine bağlı olan bu kesim, isyanı zalim ya da
mutanlarından Horasanlı İbrahim bin el-Agleb'e isyanları bastırma ve dü müstebit bir yönetime karşı koymanın meşru bir aracı saymaktaydı.
zeni sağlama gibi nazik bir görevi verdi. Karşılığında ise, vergi ödenmesi Özellikle Magrip'in en önemli kültürel ve manevi merkezi olan baş
ve Abbasi hakimiyetinin tanınması koşuluyla, İfrikkiye'yi babadan oğla kent Kayrevan'da, emirler, yerel kelam ve fıkıh alimlerinin yolunu izle
geçen bir emirlik olarak İbrahim'e bıraktı. İbrahim ve ardılları, yani Ag yerek yönetici sınıfın tutumunu açıkça eleştiren halkın sert direnişiyle sü
lebiler bu özerklikten geniş ölçüde yararlandı. rekli uğraşmak zorunda kaldı. Kurnaz bir siyasetçi olan Ziyadetullah, asi
Aglebi hanedanının bir yüzyıl kadar süren yönetimi sırasında, başa Arap birliklerinin savaşkan potansiyelini başka mecralara yöneltmek ve
geçen 11 emir değişen başarı dereceleriyle bölgeyi tekrar refaha kavuş Berberileri yıkıcı fikirlerden uzaklaştırmak gerektiğini gördü. Sicilya'nın
turmaya çalıştı. Ticaret ve zanaat, kentlerin ekonomisini canlandırdı. İb fethine hazırlanırken gözettiği amaç buydu; seferi bir kutsal savaş olarak
rahim bin el-Agleb (800-8 12), Sidi Ukba bin Nafi'nin 671 'de kurduğu Kay- onaylayan dinsel önderler de böyle bir girişimden hoşnut kaldı.
<:::> � �
X Ostia M besi 849
·��ta�• � Ba . •
Napo�
()
Akdeniz
130 TUNUS VE M I S I R
Sicilya zenginliğiyle ünlüydü ; bu nedenle 7. yüzyıldan beri fetih he
veslilerinin göz diktiği bir hedefti. Aglebi birlikleri 827'de Mazara'ya çık
tıktan sonra, 832 'de Palermo'yu ve 842'de Messina'yı aldı. Sardinya ve
Malta'yı da ele geçiren Aglebiler, böylece bütün Batı Akdeniz'de deneti
mi sağladı ve son derece iyi bir stratejik komım elde etti. Öte yandan ka
ra İtalya'sını da Müslüman yönetimi altına almaya çalıştı. Aglebi birlikle
ri 840'ta Tarento'da Venedik donanmasını yok etti ve Napoli'yi
kuşattıktan sonra, 846'da Roma üzerine yürüyerek San Pietro Bazilikası'nı
yağmaladı. Kıtadaki İslam ilerleyişi ancak 849'da Ostia'da donanmaları
nın yok edilmesiyle son buldu. Genel bir sonuç olarak, bu İtalyan sefer
leri bütün Akdeniz bölgesine verimli ve kalıcı kültürel alışverişler getirdi.
Her ne kadar Avrupa'nın Hıristiyan krallıklarının sürekli saldırılarını
püskürtmek zorunda kalsalar da, Müslümanlar artık Kuzey Afrika'nın ra
kipsiz hükümranıydı. Mısırlı Tolunilerin 880'deki istilası dışında, İfrikki
ye sınırları ciddi tehlikeye hiç maruz kalmadı. Aglebi yönetimi altında İf
rikkiye bölgesinin siyasal, ekonomik ve dinsel durumu gelişti; buna, en
iyi ifadesini çarpıcı mimari eserlerde bulan düşünsel ve sanatsal bir ser
pilme eşlik etti.
800 Abbasi Hal ifesi Harun Reşid, Horasan ordusunun 846 Roma yağmalandı 902 il. lbrahim Cosenza'da öldü; Aglebiler ltalyan
komutanı lbrahim bin el-Agleb'i İfrikkiye anakarasından çekildi
846-860 Tarento Arap yönetimine girdi
eyaletin i n emiri (800-8 1 2) olarak atadı
904 Emir ili. Ziyadetullah (903-909) Fatımilere karşı
847-870 Bari'nin emirliği
802 Arap ordularının Aglebi yönetimine karşı ilk cihat çağrısında bulundu
isyanı; asilerin önderi Hamdi bin Abdurrahman 849 Avrupa anakarasındaki Aglebi yayılması
906/07 Fatımiler Zab bölgesini aldı
el-Kindi Ostia'daki deniz muharebesiyle son buldu
909 Fatımiler Kayrevan'ı işgal etti; Aglebi emiri
809/1 O Arap ordularının İ m ran bin Muhalled 856-8 63 Ebu lbrahim Ahmed'in emirliği
Suriye'ye kaçtı
öncülüğündeki bir başka isyanı
863-875 Emir Ebu'l-Garenik il. Muhammed dönemi
8 1 7-838 Emir Ziyadetullah dönemi
868 Aglebiler Malta'yı aldı
824-836 Arap ordularının Mansur bin Nasr al-Tunbuzi
876 Emir il. İbrahim (875-902) yeni saray kenti
öncülüğündeki isyanı; Tunus'un yıkılışı
Rakkade'yi kurdu
827 Kayrevan Kadısı Esad bin Furat öncülüğünde
878 Aglebiler Siracusa'yı ele geçirip yıktı
Sicilya'ya yönelik sefer başladı
879-880 Aglebiler Mısırlı Tolunilerin ve Kuzey Afrikalı
832 Aglebiler Palermo'yu ele geçirdi
lbadilerin istilaların ı başarıyla püskü rttü
835 Napoli Dükü Andreas'la imzalanan karşılıklı
88 1 /82 Aglebiler Kuzey Afrika'nın Zab bölgesindeki
yardım paktı, Aglebilerin ltalyan anakarasında
Berberilerin yarattığı huzursuzluğu bastırdı
kalıcı bir köprübaşı oluşturmasını sağladı
893 lfrikkiye'nin kuzeybatı kesiminde Ebu Abdullah eş
840-842 Aglebiler Tarento, Brindisi, Bari ve Messina'yı
Şii, Fatımi propagandasına başladı
aldı
896 Mısır'a yönelik Aglebi seferi başarısızlığa uğradı
84 1 -856 1. Muhammed'in emirliği
A G L E B İ TARİHİ 131
Aglebi Mimarisi
Sibylle Mazot
Kayrevan Cami-i Kebir'i del oluşturdu. i l . İbrahim (875-902) döne Kentin nüfus artışı öylesine hızlıydı ki, kurucusundan dolayı Sidi
9. yüzyıl sonları minde inşa edilen Babü'l-Bahu Kubbesi orta Ukba Camisi denen Cami-i Kebir çok geçmeden küçük gelmeye baş
Kayrevan Cami-i Kebir'i 7. yüzyılda Sidi Uk daki geçidin b i r uzantısı olarak avluya açılan ladı. 703'te tadilattan geçti ve 724'te Emevi halifesi Hişam'ın emriyle
ba tarafından yaptırıldı. Ama şimdiki biçimi kapı önü revakı nın yukarısında yükselir. Se
esas olarak 9. yüzyıldan, klasik antik çağın fe
genişletildi. Aglebi döneminde üç kez daha yeniden inşa evresi yaşa
kizgen bir alınl ığın üstünde durur ve iki ya
nerlerini ve gözetleme kulelerini taklit eder nında daha küçük iki kemerin yer aldığı bir dıktan sonra, 836'da Ziyadetullah tarafından tamamen yenilendi.
cesine üst üste bindirilmiş üç kuleden oluşan ana kemerden oluşan cephenin yüksek orta 862'de de Ebu İbrahim Ahmed (856-863) mihrabın yeniden düzenlen
minarenin inşa edildiği dönemden kalmadır. kesimini sonlandırır. Üç bölümlü yapısı kla
mesini, namaz bölmesinin genişletilmesini ve bu bölmenin önündeki
Bu yapı birçok Kuzey Afrika camisi için mo- sik mi mariyi hatırlatır.
revakın bir kubbeyle örtülmesini sağladı. İbadethanenin ilk halinden
Aşağıda: Kayrevan Cami-i Kebir'inin
mihrabı
Ziyadetullah dönemindeki tadilat sırasında
inşa edilen mihrabın iç kısmı delikli duvar
panolarıyla bezenmiş ve tonozu na güzel filiz
süslemeleri yapılmıştır. Yan duvarlar ve
kemerin ön tarafı ise bazıları Bağdat'tan
gelme parıltılı, metalik görünümlü ve sırlı
çinilerle kaplıdır.
günümüze hiçbir şey kalmamıştır; şimdiki anıtsal küme esasen 9 . yüz Kayrevan Cami-i Kebir'inin namaz taştan üzengitaşları sıkıştırılmıştır. Mihrap to
yıldan kalmadır. Payandalarla takviye edilmiş olan tuğla duvarların bölmesi nozunun kıvrımında görüldüğü gibi, ahşap ta
Namaz bölmesi Roma ya da Bizans kolonları vanlar sıvayla kaplanmış ya da boyayla bezen
uzun kenarlarında sekiz kapı vardır. Çok-ayaklı namaz bölmesinde
üstünde duran yuvarlak kemerlerle sahınlara mişti.
kıble duvarı ve Mekke yönünde dikey olarak düzenlenmiş olan ve ye ayrılır. Kolonların yükseklik farklılıklarını gi
di sahın derinliğinde 17 geçit yer alır. Bu bölme dikdörtgen bir avlu dermek için, altlarına ahşaptan ya da oymalı
ya bakar. Sınırları ikiz kolonlarla belirlenen ortadaki geçit diğerlerin
den daha geniş ve daha yüksektir; kıble duvarı önünde bulunan aşağı
yukarı aynı büyüklük ve yükseklikte çapraz sahınla bir T oluşturur ve oluşur. Mihrabın iç kısmı 28 tane delikli mermer levhayla döşenmiştir. To
böylece tasarımın T biçimli bir plana dayanmasını sağlar. Kolonlar üs nozuna süs filizleri yapılmıştır; kemerin ön yüzü ve bitişiğindeki duvar
tünde duran nal biçimli kemerlerin toplam sayısı 414'ü bulur; çeşitli lar lOO'den fazla sırlı çiniyle kaplıdır. Bunların bazıları 862'deki tadilat sı
antik yapılardan alınmış olmaları nedeniyle yükseklikleri ve çapları rasında Bağdat'tan getirilerek camiye yerleştirilmiştir. Minber alışılmış
değişkenlik gösterir. Kolonlardan sadece ikisi ortaçağ kökenli olduk konumla mihrabın sağındadır ve güzel süslemelerinin yanı sıra eskiliğiy
larına işaret eden Kufi yazıtlı kartuş taşır. Namaz bölmesinin boyalı bir le de dikkat çekicidir. İki dış kenarı geometrik ve çiçekli desenlerin bu
ahşap tavanı vardır. lunduğu 90 adet zarif delikli ahşap panodan oluşur. Geleneksel inanış,
Coğrafyacı el-Bekri önceki Emevi camisinin tamamen yıkılması emri bu ahşap panoların ve sırlı çinilerin Mezopotamya'dan geldiği yönünde
ni veren Ziyadetullah'a, hiç olmazsa mihrabı bırakması için her türlü ik dir: Bu öyküye göre, Bağdat'tan gelen çiniler başlangıçta emirin sarayı
na girişiminde bulunulduğunu anlatır bize. Anlaşıldığı kadarıyla, sonuç için düşünülmüştür ve ahşap panolar da ut yapımında kullanılacaktır;
ta bu yapının korunması küçük bir hile sayesinde olmuştur: Mihrabın ama bir içki alemi gecesinden sonra nedamet getiren hükümdar, bunları
yeni yapının iki duvarı arasında bırakılması, en azından bu duvarlardaki armağan olarak Cami-i Kebir'e verir. Ne var ki, süslemenin niteliği ve
aralıklardan hala görülmesine olanak verir. Nişin delikli bezemeleri göz özellikle uygulanış biçimi, oymaların yerel ustalarca yapıldığını kuşkuya
önünde tutulduğunda, bu anekdot bir gerçeklik payı taşıyabilir; ama as yer bırakmayacak biçimde gösterir. Namaz bölmesinin ana eksenini iki
lında Sidi Ukba'nın yapısına gösterilen büyük dinsel ihtiramı doğrulayan kubbe vurgular; bunlardan biri mihrabın önündeki sahnı örten bağdadi
bir efsaneyi açığa çıkarır. Mevcut mihrap 9. yüzyılın mimari üslubunda kubbe, diğeri ise hemen dışarıdaki revakın orta kısmını örten Babü'l-Ba
dır ve iki kırmızı mermer kolon arasındaki yarım daire biçimli bir nişten hu adlı kubbedir.
A G L E B İ MİMA R İ S İ 1 33
Tunus kentindeki Cami-i Kebir'in lar üstünde durur. Kıble duvarına paralel ge Avlunun kuzeydoğu kenarının kabaca merkezinde yer alan minare,
namaz bölmesi çit boyunca iki sıra halinde uzanan kolonlar, ortadaki geçitle tam olarak aynı hizada olmamakla birlikte, yapının uzun
yeniden inşa edilişi 856-863 Kayrevan'dan taklit edilen T biçimli zemin
eksenini vurgular. Kenarları 1 1 metre olan bir kare zemin planının yuka
Bütün Aglebi camileri için model işlevini gö planını vurgular. Burada da klasik antik çağ
ren Kayrevan Cami-i Kebir'inde olduğu gibi, yapılarından alınan kolonlar kullanılmıştır. rısında üst üste bindirilmiş üç kule yükselir. Bir iç merdivenle birbirine
Tunus'taki caminin namaz bölmesi de kolon- bağlanan kulelerin toplam yüksekliği 31 metreyi bulur. Bir köşkü andı
ran üstteki kulenin yivli bir kubbesi ve duvarlarında her iki yanında ka
palı nişler bulunan nal biçimli bir kemeri vardır. Bu üçlü ardışıklığın tek
rarlandığı ikinci katta, duvarların her birine üç kapalı niş gömülüdür.
Yalın zarafetiyle büyüleyici olan cami, İfrikkiye'nin 9. yüzyıldaki tipik
mimari biçirrılerinin bir sentezini temsil eder. Kubbenin bezemeleri ve mih
rabın delikli mermer levhaları Roma-Bizans ve Emevi süsleme gelenekle
rine dayanırken, minare, dönemin gözetleme kulelerinin, özellikle de Su
se'deki iki katlı Halef adlı kulenin bir yansımasıdır. Emevi, Abbasi ve Toluni
tasarılarını temsil eden başlıca mimari unsurların süslemelerinde Doğu et
kileri açıkça görülür. Yapıların gerek iç, gerekse dış kısmında, Kayrevan
mimarları nal biçirrıli ya da yuvarlak kemerlerle taçlandırılmış, düz ya da
yarım daire biçimli duvarları olan kapalı nişlere düşkündü. Abbasi impara
torluğunun Rakka'dan Uhaydir'e kadar uzanan doğu kesiminde, ayrıca Ka
hire' de böyle nişler süsleme unsurları olarak kullanılırdı. Önceleri Bağ
dat'tan getirilen ve daha sonraları yerel düzeyde imal edilen sırlı çinilerin
kullanılması, Doğu ve Batı arasında gittikçe artan bir alışverişin olduğunu
doğnılar. Ancak, bu bezeme biçimlerinin benimsenmesi Aglebi hükümdar
larının Bağdat'taki Abbasi halifeliğine ve bütün İslam dünyasını saran kül
türel nüfuzuna hala bağırrılı olduğunun kanıtı olarak da görülebilir. Bir di-
Tunus kenti ve Cami-i Kebir rak da bil inen ilk Cami-i Kebir'in inşası Eme
Tunus kenti Kartaca imparatorluğu döne vi dönemine kadar iner. Tıpkı Kayrevan'daki
minde büyük bir liman barındırmakla bi rlik cami gibi, bu yapı da Aglebiler döneminde ta
te önemli bir yer değildi. Müslümanların ge mamen yeniden inşa edilmiş ve 1 O. yüzyıl
l işiyle Tunus'un talihi açılmaya başladı; ama sonlarında yeniden düzenlenmiştir.
başkente dönüşmesi ancak 1 3. yüzyı lda Haf
si yönetimiyle gerçekleşti. Zeytun Camii ola-
134 TUNUS VE M I S I R
zi farklı eğilimin sentezini temsil eden Kayrevan Cami-i Kebir'i, Batı'daki
İslam dinsel mimarisi için model haline geldi.
AGLEBİ MİMARİ S İ 1 35
Kayrevan Cami-i Kebir'inin çük bir gedikten geçen temiz su aşağıdaki bir
avlusundaki çamur süzgeci sarnıca akardı. Abdest için gerekli su, süzge
9. yüzyıl sonları cin yan ındaki üç kuyudan çeki l i rdi. Kuyu
Cami-i Kebir'in iç avlusunda biriken yağmu r ağızlarının kenarları kovaları çekmek için
suları, çamuru tutan küçük mermer basa kullanılan halatlarla aşınmış durumdadır.
makların üstünden geçerken süzülürdü. Kü-
Kartaca'daki sarnıç rına su taşı r ve Roma döneminde kentteki yapı üç geçitli, üç salımlı ve çatısı beşik tonoz biçiminde bir namaz böl
Sarnıçlar antik çağ yerleşmelerini fetheden bütün evlerin yanı sıra iki hamam dizisine su mesinden oluşur. Kayrevan Cami-i Kebir'i modeline uygun olarak, önün
Arapların sağlam halde bulup kullandığı sula sağlardı. Her biri 95 metre uzunluğunda olan
de, masif destek kolonları üstündeki nal biçimli kemerlerden oluşan üç
ma sistemlerinin bir parçasıydı. Bir sukeme 24 sarnıçtan l S'i günümüzde hala ayaktadır.
ri Zaguan Dağları'ndan Kartaca'n ı n sarnıçla- revakın çevrelediği bir sundurma yer alır. Kayrevan'da 866'da inşa edi
len ve özellikle dış bezemeleriyle dikkat çeken küçük Üç Kapılı Cami'nin
de iç mekanı üç kısma ayrılmıştır. Bezeme düzeninin son derece önem
li bir parçası olan yazıtlar, ilk kez Suse Cami-i Kebir'inde kullanılan süs
unsurunun gittikçe rağbet gördüğünü doğrular. Kapı girişlerinin yukarı
sındaki nal biçimli üç kemerin köşelikleri filiz süslemelerle zengin bi
çimde doldurulmuştur. Cephenin üst kesimi üç saçaklık silmesinden olu
1 şur; bunların ikisi camiyi yaptıran kişi olarak eski Endülüslü köle
i Muhammed bin Hayranü'l-Mafer'in anıldığı yazıtlar taşır. Yazıtlar arasın
1
de benzersiz bir anıt olmasını sağlayan cephesinin süslü üslubu açısın
dan çarpıcıdır.
E
�
� Aglebi sarayının ihtişamı : Saltanat kentleri Abbasiye ve
!
Rakkade
ıı
Abbasiye (Kasrü'l-Kadim) 801 'de, Rakkade ise 876'da kurulmuştu . I. İb- .
Kayrevan'daki Ü ç Kapılı Cami, 866 bol m i ktarda b itki motifleri, oyma süsleme.
Üç Kapılı Cami'yi Endülüs'ten gelen ve Kay ler, filizler ve gül bezekler, ayrıca eski Arap
rahim' in inşa ettirdiği ilk kompleksin merkezinde önceleri Kasrü'l-Ebyad
revan' daki ün iversitede ders veren bir din ça KCıfı yazıtlar taşır. Buna karşılık minare sa ("Beyaz Sarayı") olarak bilinen, ama daha sonraları yeni yapılardan ayırt
alimi yaptırmıştı. Üç kapı girişinin yukarısın de ve bezemesizdir. etmek için Kasrü'l-Kadim ("Eski Saray") olarak anılan bir saray yer al
daki cephe, tipik zengin Endülüs desenlerinin
f, etkisi n i yansıtan benzersiz süslemelerle kap
maktaydı. Halifelik makamına saygı nişanesi olarak Abbasiye adı :verilen
lıdır. 9. yüzyı ldan kalma taşlar ve alçı sıvalar kent başlangıçta sadece bir hendekle çevriliydi; kısa bir süre sonra hen
değin yerine beş kapısı olan tahkimli surlar dikildi. Önceleri Abbasiye'de
136 TUNUS VE M I S I R
oturanlar emirin yakın çevresiyle ve muhafızlarıyla sınırlıydı. Sarayda er taya koymak çok zordur. Bununla birlikte, araştırmaların gün ışığına çı
zak ve silah ambarları, ayrıca hamamlar, çarşılar ve sadece el-Bekri'nin kardığı belli yapıların kalıntıları ve alçı sıva bezeme parçaları, hüküm
verdiği bilgilerden tanıdığımız bir cami vardı. Bu anlatımda cami mina darların yaşayışları konusunda bir ölçüde fikir vermektedir. Sözgelimi,
resinin "silindir biçimli, tuğlayla inşa edilmiş ve yedi katlı kolonlarla süs büyük bir su sarnıcının günümüze kalan duvarları bulunmuştur; yapı kı
lenmiş" diye tarif edilmesi, Doğu tipi minareler örnek alınarak yapıldı sa kenarları 89 ve 1 30 metre, uzun kenarları ise 1 7 1 ve 182 metre olmak
ğını gösterir. Çiçek bahçelerine ve bostanlara yönelik bir sulama sistemi üzere yamuk bir zemin planı üzerinde kuruludur. Doğu geleneğine ya
sayesinde Abbasiye'de su kıtlığı hiç çekilmezdi; gerektiğinde Kayre raşır biçimde, bu yapay göl saltanat eğlencelerine yönelikti ve su yarış
van'dan da su sağlamak mümkündü. Aglebiler bu saray kentine pek ları, kayık gezintileri gibi gözde boş zaman uğraşlarına sahne olan bir
uzak olmayan bir yerde, emirin dinlenebileceği veya turna avlayabilece yerdi. Saray cephesinin suya yansıması, bütün kompleksin genel estetik
ği Münyetü'l-Rusafe adlı hoş bir yazlık saray inşa ettirmişti. havasına herhalde büyük katkıda bulunmuş olmalıydı. Havuzun kısa ku
II . İbrahim 876'da emir olarak başa geçince, Kayrevan'ın dokuz ki zeybatı kenarının ortasından dışarıya doğru uzanan duvarların temelleri
lometre kadar güneyinde Rakkade ("Cazibeli") adıyla ikinci bir saray ku muhtemelen III. Ziyadetullah'ın 906'da inşa ettirdiği Kasrü'l-Bahr'ın bir
rulması emrini verdi. Başlangıçta bir yazlık ikametgah olarak öngörülen parçasıydı. Bu sarayın üç odasındaki mozaik döşemeler hala durmakta
kompleks kısa sürede gelişerek, bir cami-i kebirin, hamamların, emtia dır; içlerinden birinin elmas biçimli, birbirine dolanmış ve sarmal süsle
ambarlarının ve bir at meydanının bulunduğu surlu bir kente dönüştü. meler içeren karelere ve yıldızlara dayalı bir deseni vardır. Bir başka
Doğu adetinden ilhamla, iktidara gelen her emir yeni bir ikametgah yap odadaki mozaikler bitişik elmaslardan ve karelerden oluşur.
tırdı. Sicilya'da kazanılan zaferlerin anısına Kasrü'l-Fütuh ("Zafer Sarayı")
inşa edildi ve bunu Kasrü'l-Sahn ("Avlu Sarayı"), Kasrü'l-Bahr ("Deniz
Su mühendisliği: Aglebi sarnıçları
Sarayı"), Kasrü'l-Bağdat gibi başka yapılar izledi. II. İbrahim döneminde
Rakkade öylesine önem kazandı ki, bir ara sorunlu komşusu Kayrevan'ı Rakkade'deki büyük sarnıç, Müslüman mimarların su mühendisliği ala
gölgede bıraktı. Aglebilerin 909'da devrilmesinden sonra, Kayrevan hal nında ulaştığı yüksek teknik standartların kanıtıdır. Su hiç kuşkusuz İs
kı Rakkade'yi yıktı ve el-Bekri'nin aktardığına göre, Fatımi Halifesi Mu lam uygarlığının çok önemli bir özelliğidir. Bu sadece yöneticilerin hal
iz (953-975) "kentten geriye kalan her şeyin yıkılması ve sabanla sürüle ka içme suyu sağlama göreviyle sınırlı değildir. İslam dininin vecibeleri
rek yerin altına gömülmesi" emrini vererek kentin akıbetine son noktayı ni yerine getirmek açısından da suya ihtiyaç vardır; müminlerin namaz
koydu. Bu anlatım elbette abartılıdır; çünkü Abbasiye gibi, Rakkade de dan önce abdest alması gerekir ve ibadethane yakınında su kaynağının
10. yüzyılın sonunda hala oturulan bir yerdi. bulunması bir zarurettir.
Ne var ki, kil tuğla ve sıkıştırılmış toprak gibi kolay bozulur yapı mal Roma ve Bizans döneminden kalma sukemerleri, mağaralar ve sar
zemelerinin bakımsız kalınca uzun süre ayakta kalması mümkün değil nıçlar gibi birçok antik su mühendisliği yapıları İfrikkiye'de hala mevcut
di. Kayrevan halkının kullanılacak yapı malzemeleri için harabelerden tu ve hiç kuşkusuz Arap mühendislere ilham vermişti. Sözgelimi, Kayre
parçalar sökmesiyle, bir zamanların bu görkemli Aglebi kentlerinin son van'a su getirilmesini sağlayan antik sukemerinin Emevi ve Aglebi yöne
izleri de silindi. 20. yüzyılın başlarından bu yana Abbasiye ve Rakka timleri altında çalışır hale getirilerek yeniden kullanılmaya başladığını bi
de'nin ufak bir kesimiyle sınırlı olarak yürütülen çeşitli arkeolojik kazı liyoruz. Ancak, İfrikkiye kentlerindeki demografik büyüme su toplama
lara karşın, I. İbrahim'in ardıllarının ikametgahlarının bir tablosunu or- ya, akaçlamaya ve su ihtiyacını sağlamaya yönelik yeni sistemlerin ku-
A G L E B İ MİMA R İ S İ 137
,,...,--
,..-----�-- ·- - �-
Manastır ribatının iç avlusu, 796 barı ndıran bu ribatın avl usunun güney kena rulmasını zorunlu kıldı. El-Bekri o dönemde Emevi Halifesi Hişam'ın
Ri batın iç avl usuna bakan bi rkaç katta mes rında, kadınlar için yapılmış olan ve dış dün Kayrevan ahalisinin ihtiyacını karşılamak üzere 15 su göleti inşa edilme
kenler, ibadet odaları, idari mekanlar, yatak yaya ayrı bir kapıyla açılan daha küçük bir ri
si emrini verdiğini anlatır. Su dağıtım şebekesi ırmaklardan ve akaçlama
odaları ve top yuvaları yer alırdı. Erkekler bata geçiş yeri vardır.
için yapılmış olan ve günümüzde bir müzeyi sistemlerinden su toplamaya yönelik su kuleleriyle ve bir dizi sarnıçla
takviye edilmişti. Suse'nin merkezinde Sofra olarak bilinen zarif bir sar
nıç vardır. Büyük olasılıkla İslam öncesi dönemden kalma bu yapının II.
İbrahim tarafından restore edildiği söylenir; ama bunun tarihi oldukça
belirsizdir. Dikdörtgen bir zemin planı üzerinde kurulu sarnıç, 12 kare
sütun üstünde duran ve 20 kesime ayrılmış olan bir beşik tonozla örtü
lüdür. Tonoz yapının tepe noktası, suyun dışarıdan aktarılmasını sağla
yan dikdörtgen gedikler barındırır. Ayrıca, sarnıcın güney kenarında kü
çük ve yuvarlak bir tortu haznesi vardır.
Aglebiler açık alandaki sarnıçların yapımında ustalaştılar; ama hepsi
Rakkade'deki göl kadar büyük değildi. İki saray kentinin yakınında gü
nümüze ulaşan muazzam büyüklükte dikdörtgen su göletleri vardır. Kö
şelerinde ve uzun kenarlarında yer alan yuvarlak payandalarla birer tah
kimatı andırırlar. Fakat böyle göletlerin en görülmeye değer örnekleri,
Kayrevan'ın bir kilometre kadar kuzeyine düşen "Aglebi sarnıçları"dır
hiç kuşkusuz . Bunlar birbirine bağlı ve daire biçimli iki havuzdur; daha
küçük olanının çapı 37,4 metre, derinliği ise yaklaşık 5 metredir. Havuz
lar yakındaki bir ırmağın suyunu toplamak ve bir tortu haznesi işlevini
görmek üzere tasarlanmıştı. Küçük havuzda süzgeçten geçirilen su, çapı
1 3 1 metreyi aşan büyük havuza bir olukla akıtılırdı. Asıl gölet tonozlu
bir sarnıçtı ve Kayrevan'ın 40 kilometre kadar dışındaki membalardan
Roma sukemeriyle getirilen temiz su da burada toplanırdı. Göletten çı
kan borular suyu kentin çeşitli noktalarına taşırdı. Söz konusu iki sarnıç
Suse ribatının güney kenarı yükselir. Kulenin (resimde görülmeyen) kapı
9. yüzyıl başları girişindeki bir yazıt, ribatı 82 1 'de Ziyadetul
sadece hatırı sayılır büyüklüklerinden değil, inşa tarzlarından dolayı da
Revaklı giriş perde duvarının ortasında yer lah'ın yaptı rdığını belirtir. Ne var ki, bu savı çarpıcıdır. Rakkade'deki yapay gölde olduğu gibi, duvarlar içeride ve dı
alır. Güneydoğu köşesindeki dikdörtgen destekleyici sonuçlar vermeyen toprak ana şarıda yarım daire biçimli payandalarla güçlendirilmiştir. Tıpkı bu göl gi
burcun üstünde, kesik koni biçiminde olan lizi ilk inşan ın 8. yüzyıla indiğini açıkça gös
bi, daha büyük havuz da boş zaman uğraşları için kullanılmış olmalıdır;
ve ribat için minare işlevini gören bir kule termiştir.
çünkü ortasındaki sekizgen kulenin üstünde dört kapılı bir köşkü andı
ran bir kat vardı ve herhalde bu kapılardan kayıklara biniliyordu.
i
!
1
İbadet ve cenk: İslam ribatlarının yapısı ve işlevi
1
ruz kaldığı dönem, kıyı şeridi boyunca bir dizi tahkimli yapının inşa
edilmesine yol açtı. "Ribat" adı verilen bu yapılar esas olarak Sicilya'ya ve
'
Batı Akdeniz'in diğer adalarına yönelik fetihler için düzenlenen deniz
seferlerinde birer üs işlevini görmekteydi.
Tefekkür ve Allah yolunda kutsal savaş (cihad fi sebilullah) kavramları
ribatla yakından bağlantılıydı. Çünkü müminlerin huzur ve inzivayı aradığı
bu yapılar aynı zamanda cihat savaşçılarının (murabıtin) buluşma
yerleriydi. İman uğruna dövüşmek, yaşına ve bünyesine bağlı olarak her
Müslüman için kutsal bir İslam vecibesidir; bu kavga fikri ve hatta manevi
mücadele biçimine de bürünebilir. Son olarak, ribat tehlike anlarında yerel
köyl·@rin sakinleri için bir sığınma yerini ifade ederdi ve bazen hazineleri
saklamak için kullanılırdı. Nitekim, III. Ziyadetullah 909'da Fatımilerin
önünden kaçarken Suse ribatına çok yüklü miktarda altın bırakmıştı.
Ribat geleneği sadece belli bir yaşam tarzını değil, Orta Asya ve
Anadolu'daki kervansaraylarla bazı benzerlikler taşıyan özel bir mimari
üslubunu öngörürdü. Aglebi ribatlarının tipik özellikleri, kare zemin planı
ve her köşesinde birer yuvarlak kule, perde duvarlarının ortasında da yarım
ı- - . ı:
.
�- l ..J_,
·...!
daire biçimli kuleler bulunan tahkimli duvarlardı. Odalar birkaç kata Manastır ribatı, kuruluşu 796 nen bir dizi ribatla devasa bir yapı topluluğu
dağılmış halde bir avlunun çevresinde kümelenirdi. Bunlar mesken, Buranın ilk sade zemin planı burçlarla tahkim na dönüştü. Ribatın Yunanca monosterion ke
edilmiş bir kare dış duvardan i baretti. Ama limesinden gelen adı zamanla kente de veril
ibadethane, erzak ve silah depoları olarak kullanılan bölmelerdi. İçeride su
1 O. yüzyılda genişledi ve birbirine eklemle- di.
göletleri de bulunduğu için, ribat sakinleri bir kuşatmaya direnme
açısından sağlam donanımlıydı.
796'da inşa edilen Manastır ribatı özellikle 10. yüzyıldaki genişletme koymuştur: 8. yüzyıldaki ilk inşa ve Ziyadetullah dönemindeki yeniden
sırasında epey tadilat geçirdiğinden, özgün zemin planını saptamak zordur. inşa. Buranın klasik antik çağda bir yerleşim alanı olduğunu gösteren
Kenarları 40 metreyi bulan kare biçimindeki tahkimli duvarlarda yuvarlak ipuçları da vardır. İfrikkiye'deki birçok ribat eski askeri yapıların
ya da çokgen burçlar vardı. Yapının çeşitli kısımları geniş iç avluya bakan bulunduğu yerlere kurulmuştu . Sözgelimi, Sefakis'in güneyine düşen
birkaç kat halinde düzenlenmişti; farklı boyutlardaki iki ibadethaneden biri Yunga'nın ortaçağ duvarları bir Bizans kalesinin temelleri üstünde yer
kadınlar içindi. Terastaki bir mihrap, ribat sakinlerinin açıkta da namaz almaktadır. Kıyı savunması çerçevesinde ribatların yanı sıra kurulan daha
kılmasını sağlardı. Güneydoğu köşesindeki yüksek kule hem gözetleme küçük tahkimatlar ufak bir kışlayı barındırabilecek duvarlı kompleksler bi
yeri hem de minare işlevini görürdü. Manastır'da "büyük ribat"ın yanı sıra, çimindeydi.
bazılarının izleri artık silinmiş olan birkaç küçük yapı daha vardı. Bunların Her ne kadar bazıları cihada hazırlık amacıyla ve Hıristiyan ülkelerden
inş� edilmesinin sebebi cillat siyasetinde büyük önem taşıyan Manastır'a gelecek tehditlere karşı bir savunma tedbiri olarak inşa edilmiş olsa da, İf
muazzam sayıda insanın akın etmesiydi. Buranın öylesine bir itibarı vardı rikkiye ribatları bölgeye yönelik Müslüman istilalarını, Doğu'dan karayo
ki, Manastır'ı ziyaret edenlere cennet kapısının açıldığı söylenirdi. luyla gelen Şiileri durduramadı. Bu defa Aglebileri yok etmeyi amaçlayan
Kule kapısındaki yazıtın bize anlattığına göre, Suse ribatını 821 'de istila 909'da Fatımiler olarak bilinen yeni bir hanedanı iktidara getirdi.
kentin kuzeyinde, biraz uzak bir yere Ziyadetullah yaptırmıştı. Bu taş yapı
büyüklük bakımından Manastır ribatına yakındır. Tonozlu ve penceresiz
meskenler iç avlunun çevresinde iki kat halinde kümelenmiştir. Zemin
katta taçkapılı bir cami bütün güney kenarını kaplar. Mihrabın önündeki
kısmı örten kubbenin yüksekliği oldukça abartılıdır. İfrikkiye'deki en eski
örnekler arasında yer alan mihrabın şaşırtıcı ölçüde kaba yapısı hiç
kuşkusuz eskiliğiyle açıklanabilir. Odaların tavarıları Suse Cami-i Kebir'inin
ve Bu Fatata Camisi'nin tavanlarını andırır. Bir siperle çevrili olan ve
eskiden burçların bulunduğu teraslara güneybatı köşesindeki bir
merdivenden çıkılır. Manastır'da olduğu gibi, kesik koni biçimli bir kule,
doğu köşesinde 15 metreye kadar yükselir. Suse ribatı muhtemelen yazıtta
belirtilenden daha eskidir. Toprak analizi iki ayrı inşa evresini açıkça ortaya
A G L E B İ MİMA R İ S İ 139
•·
Fatımiler
Tarih
Sibylle Mazot
Kahire'deki el-Ezher Camisi'nin avlu almaşık sıralı kapalı nişler ve gül bezekler yer Kadın flütçü, Mısır ya da ı:�nus, 1 O. yüz özellikle yaygındı. Bu resimdeki bezeme Fa
cephesi, 970-972 alır. Sivri kemerler Hal ife Hafız döneminde yıl, mermer, Bardo Müzesi, Tunus tımi sarayındaki gü nlük yaşama ve eğlencele
Kahire' nin kurulmasıyla birlikte, el-Ezher ki ( 1 1 29- 1 1 49) tadilatta eklenmiştir. Basa Bizzat Kuran'ın canlı yaratı kların tasvirini ya re dair bir fikir veriyor.
Camisi kentin d i nsel merkezi haline geldi. maklı burçlar ise erken dönem Fatı mi üslu saklamamasına karşın, zamanla bu yönde bir
Cami cephesinin gösterişli tasarım ında i l ham bunun tipik bir özel liğidir. gelenek ortaya çıktı. İslam'ın i l k döneminde
kaynağı Tolunoğlu Camisi'dir; köşeliklerde yüksek mevkilerdeki kişilere ait saraylar ve
ve kemerlerin tepe noktaların ı n yukarısında evler gibi dindışı yapılarda figür bezeme
lj
o Ü
İki savaşçı, Fustat, 1 1 . yüzyıl, kağıt elinde bir mızrak tutan soldaki savaşçının ku
üstünde m ü rekkep, ( 1 4 x 1 4 cm), şağında bir kı lıç var. Savaşçıların abalarını ve
Kahire, İslam Sanatı Müzesi yüzleri ni çizme tarzı, beli rgin Doğu etkisini
Bir yazmadan alınma bu çizim, son derece yansıtan yüksek bir sanatsal nitelik taşıyor.
stilize bir ağacı n sağında ve solunda görkem Kufi yazıtta "Komutan Ebu Mansur'un şanı
li giysiler içindeki iki savaşçıyı gösteriyor. Sağ na ve servetine bereket" sözleri yer alıyor.
909 Ebu Abdullah eş-Şii, Aglebileri 1 O 1 7- 1 02 1 Fatımi halifesi Hakim'i (996- 1 095 Fatımiler Güney Filistin'i aldı 1 1 67 Nureddin Zengi'nin Mısır'ı ele
İfrikkiye'den çıkardı 1 02 1 ) Allah'ın cisme bürünmüş geçirmeye yönelik ikinci
1 098 Fatımi veziri el-Efdal Kudüs'ü
hali olarak ululaştıran Dürzi girişimi
9 1O Ubeydullah Mehdi halife (909- kuşattı
cemaatinin ortaya çıkışı
934) sıfatıyla Rakkade'ye 1 1 68- 1 1 69 Kral Amalric komutasındaki
1 099 Fatımi orduları Akka'da
yerleşti 1 02 1 - 1 036 Zahir'in halifeliği Frankların Mısır'ı alma girişimi;
Haçlılara yenildi; Birinci Haçlı
917 Hasan bin el-Kalbi Sicilya valisi
Halife Adid'in ( 1 1 60- 1 171)
1 036- 1 094 Mustansır'ın halifeliği Seferi ( 1 096- 1 099) Kudüs' ü n
yardım istediği Nureddin
(9 1 7-936) oldu alınmasıyla sona erdi
1 043- 1 076 Suriye Fatımi denetiminden Zengi'nin emriyle Eyyubi
92 1 Mehdiye, Fatımi halifeliğinin yeni çıktı 1 1 O 1 - 1 1 30 Amir'in halifeliği komutanlar Şirkuh ve
saray kenti oldu Salaheddin üçüncü Mısır
1 048/ 1 049 Ziriler Kayrevan'da 1 1 02 Kudüs Kralı 1. Baldwin ( 1 1 00-
seferine girişti
944-947 Şii Fatımilere karşı Ebu Yezid bağımsızlıklarını ilan etti 1 1 1 8) Ramallah'ta Fatımileri
önderliğindeki lbadi ayaklanması yendi 1 1 69 Salaheddin Fatımi veziri oldu
1 057/58 Fatımilerin kışkırttığı Benu Hilal
934-946 Kaim'in halifeliği ("İslam Hunları") İfrikkiye'deki 1 1 53 Kudüs Kralı 111. Baldwin Suriye 1 171 Fatımi halifeliğini yıkan
Ziri bölgelerini istila ederek kıyısındaki Aşkelon kentini Salaheddin ( 1 1 69- 1 1 93) Mısır'ı
95 3-975 Muizz'in halifeliği
harabeye çevirdi Fatımilerden aldı tekrar Abbasi imparatorluğuna
967 Bizanslılarla barış antlaşması bağladı; Mısır ve Suriye'de
1 058/59 Fatımiler Memluk Komutan 1 1 63- 1 1 68 Fatımi imparatorluğunun Kudüs
969 Fatımiler Mısır'ı ele geçirerek Eyyubi hanedanını kurdu
Arslan el-Besasiri'nin krallığıyla ittifak çerçevesinde
Kahire'yi kurdu yardımıyla Bağdat'ı ele geçirdi bir tür Frank himayesi altına
girdiği dönem
970 Mekke ve Medine Fatımi 1 073- 1 094 Bedrü'l-Cemali emir ve vezir
halifeliğini tanıdı sıfatıyla Fatımi imparatorluğunu 1 1 64 Halep Emiri Nureddin
yönetti Zengi'nin Mısır'a yönelik ilk
973 Kahire Fatımi imparatorluğunun
askeri harekatı; başında Kürt
başkenti oldu; lfrikkiye'nin 1 089 Fatımiler Akka, Sur ve diğer
Komutan Şirkuh'un bulunduğu
yönetimi Ziri hanedanından Filistin liman kentlerini ele
ordu eski Fatımi Veziri Şavar'ı
Bulukkin'e bırakıldı geçirdi
tekrar bu makama oturttu
975-996 Aziz'in halifeliği 1 094 Fatımiler dinsel görüş ayrılıkları
yüzünden Nizari ve Mustali
kollarına ayrıldı
Mehdiye ve Mansuriye
Ubeydullah 9 10'da İfrikkiye'de iktidarı ele geçirdiğinde, önce Aglebi sa
ray kenti Rakkade'ye taşındı; ama siyasal kargaşa onu başka bir yer ara
maya yöneltti. Sonunda Mehdiye'yi seçti. Hiç kuşkusuz bu kararın ardın
da stratejik sebeplerin yanı sıra bütün yönetici sınıfı da değiştirmeyi
kapsayacak şekilde yeni bir başkent yaratma arzusu vardı; bu adım Ubey
dullah'ın başında bulunduğu genç devleti büyük bir deniz gücüne dönüş
türme emeliyle de uyumluydu .
Kentin kapladığı 14 kilometre uzunluğundaki yarımada muazzam
surlarla çevriliydi; buraya karadan ulaşmanın tek yolu iki sağlam ana ka
pıydı. Ubeydullah bir liman, bir cephanelik, bir saray ve bir cami-i kebir
yaptırdı. Sur kalıntıları ve kentin iki kapısından Eskefetü'l-Kahle hala
ayaktadır. Kapı konağı 33 metre uzunluğunda ve 5 metre genişliğinde bir
tonozlu bekleme odasından ve ortaçağın yazılı kaynaklarına göre "yüz
yüze bakan kabartmalı tunç aslanlarla" süslenmiş ve art arda dizili altı ka Mehdiye'deki Eskefetü'l-Kahle'nin Kahle ("Sürmeli Eşik") adl ı bu yapının iki ka
pıdan oluşur. Bu kapılar savunmayı pekiştirirdi. Eskefetü'l-Kahle'nin içi kapı konağı, nadında burçlar yer alır. Eskiden tonozlu ağır
1 O. yüzyıl bir demir kapıyla korunan kapı konağına nal
ne dar kenarlarındaki iki kliçük gedikten ışık girerdi ve nişlerde muha
Yarımadaya girişi denetim altında tutmaya biçimli bir kemerden girilir. Güney burcun
fızlar için peykeler vardı. Iraklı coğrafyacı İbn Havkel'e göre, Mehdiye'nin yarayan bu kapı konağı, saltanat kentini ana daki bir merdiven teraslara ve bir salonun
karadaki dış mahallere bağlardı. Eskefetü'I- bulunduğu kuleye çıkar.
Mehdiye Cami-i Kebir'inin avlusu ve avluyu nal biçimli kemerleri olan sıra sütun
kapı önü revakı, 9 1 6 lar çevreler. Namaz bölmesi cephesinin or
Mehdiye Cami-i Kebir'inin kapı önü revakın ta geçide denk düşen orta kemeri diğer ke
dan ve iki köşe kulesinden oluşan üç bölüm merlerden belirgin biçimde daha yüksek ve
lü cephe düzeni, klasik antik çağın zafer tak daha geniştir. Bu yapı Kahire'deki el-Hakim
larıyla bazı Abbasi ve Emevi askeri yapıları nı Camisi'ne örnek oluşturmuştu.
hafifçe çağrıştırmakla birlikte bir yen i l i kti. İç
kapıları, "inşasında örnek alınan Rakka'nın iki kapısı hariç, biçim ve iş
lev bakımından bütün [diğerlerinden)" daha üstündü.
Ubeydullah'ın sarayı kentin doğu kesimindeydi; oğlu Kaim'in karşıya
düşen sarayıyla arasında geniş bir açık alan vardı. Kazıların gün ışığına
çıkardığı bir yapıya ait harabeler muhtemelen Kaim'in sarayıdır. Kapıda
ki bekleme odasından dolambaçlı bir girişle geçilen avlunun etrafında kü
meleşmiş çeşitli meskenler yer alır. Bu kümeler daha bir büyük odayı çev-
Q.
releyen dört küçük odadan oluşur. Saray salonlarının birinde ortaya
çıkarılan mozaik döşemenin birbirine dolanmış şeritlerden oluşan ge
ometrik deseni, üslup ve motif bakımından Rakkade'nin mozaik döşeme
lerini hatırlatır.
Bütün kompleksteki en önemli yapı, yarımadanın güneyinde yer alan
Cami-i Kebir'dir. Bir yapay seki üstünde 9 16'da inşa edilen camide daha
sonra birkaç kez değişiklikler yapılmıştır. 1960'lardaki kazılar sırasında,
arkeologlar yapının ilk evredeki planını saptamayı başardı ve bazı özgün
kısımları gün ışığına çıkardı. Cami-i Kebir geniş bir dikdörtgen alanı kap
lar; bir namaz bölmesinden ve üç kenarı kolonlu revaklarla çevrili bir av
ludan oluşur. Kütlesel dikdörtgen kuleleri olan kuzey cephesinin orta kıs
mının önünde, iki yanında daha küçük girişler bulunan bir anıtsal revaklı
giriş yer alır. Namaz bölmesi sekiz sıra halindeki ikiz sütunların ayırdığı
dokuz geçitten ve üç sahından oluşur; ortadaki geçit diğerlerinden daha
yüksek ve daha geniştir. Mihrabin önündeki salının yukarısında bir kub
be vardır. Kıble duvarına gömülü olan ve iki yanında küçük kolonlar bu
lunan yarım daire biçimli mihrap, kabuk biçimli yarım daire kubbelerin
örttüğü dokuz dar nişe ayrılmıştır.
Mehdiye Cami-i Kebir'i yapısıyla Aglebi camilerini hatırlatır, ama cep
he düzeninde bazı çarpıcı yenilikler vardır. Kaim'in sarayında olduğu gi
bi, giriş bölmesi cephenin önünde bir çıkıntı oluşturduğundan, bezeme
nin çarpıcı bir mimari unsuru haline gelir. Ortadaki geniş kapı önü revakı
nal biçimli bir kemerle taçlanır. Kapı önü revakının her iki yanında, biri
diğerinin üstüne oturtulmuş nal biçimli kemerleri olan nişler bulunur; alt
nişin düz bir duvarı, üst nişin ise yarım daire biçimli bir duvarı vardır. Sa
çaklık silmeleri arasındaki bir çekme katın taçlandırdığı kapı önü revakı
nın yan duvarlarını da benzer yapılı iki dikey niş seti süsler. Giriş cephe
si üç bölümlü bezemesiyle ve nişleriyle klasik antik çağın anıtsal kent
kapılarını andırır; ama Abbasi ve Emevi dönemlerinin askeri yapılarıyla
da bazı benzerlikler taşır ve İbn Havkel'in Mehdiye ve Rakka'nın kapı
önü revaklarını karşılaştırırken öne sürdüğü gibi, daha ileri bir gelişim
aşamasını temsil eder. Kuzey Afrika'nın ve daha sonra Mısır'ın birçok din
sel yapısında bu caminin modeli esas alındı.
. Mansur 946'da iktidara gelince, stratejik ve siyasal sebeplerle başken
tini taşımaya karar verdi. Mehdiye'nin coğrafi konumunun yararı Ebu Ye
zid'in sonuçsuz kalan kuşatmasında kesin biçimde ortaya çıkmıştı; ama
bir yarımada üstünde bulunmasının felakete yol açması da aynı ölçüde
mümkündü . Kayrevan civarında olmayı tercih eden Mansur, Abbasiye ve
Rakkade yakınında Mansuriye adıyla üçüncü bir saltanat kenti inşa ettir
di. Bu kentin kurulması hem Sünniliğin kalelerinden biriyle uzlaşmanın
bir işareti hem de Şii iktidarının şatafatlı bir tezahürü sayılmalıydı herhal
de.
Mansuriye Kayrevan'ın hemen güneyinde ve dönemin bütün kentle
ri gibi çok kısa bir sürede inşa edildi. Ham ve pişmiş tuğlayla örülen, sa
Mehdiye Cami-i Kebir'inin iç avlusuna taş sütunlar vardır. Avluya bakan taraftaki
vunmaya dönük ve daire biçimli bir surla çevrildi. Ortaçağ resimlerinden sütunların birbirlerine oldukça yakın du rma
bakan revaklar, 9 1 6
anlaşıldığına göre, surun dört kapısı vardı. Dört metre kalınlığındaki per Yapının diğer bölümlerinin çoğu gibi, iç avlu ları, yapıya kütlesel bir görünüm verir. Nal
de duvarların iki yanında yarım daire ve dikdörtgen biçimli kuleler yük da l 960'1arda restore edilmiştir. Avlunun biçimli kemerler üzengitaşları nın konsola
her dört kenarı boyunca sıra sütunlar uzanır. benzer çı kıntıları üstüne oturtu lmuştur.
selmekteydi. Kentte el-Ezher ("Parlak") adıyla büyük bir cami kuruldu ve
Kuzeydeki çapraz-tonozlu ve revaklı girişte,
Kayrevan çarşıları Mansuriye'ye taşındı. Coğrafyacı el-İdrisi'ye göre sayı- duvar kemerlerin i n yükünü taşıyan h eybetli
Benu Hammad Kalesi'ndeki Cami-i kebir vardı. Cami minaresinin sadece güney
Ziri ve Hammadi yapıları
Kebir'e ait minarenin güney kenarı cephesi üç bölümlüdür. M inare boyunca yu
1 1 . yüzyıl başları karıya doğru yükselen orta kemerin her iki
Fatımi dindışı mimari geleneği, onlara bağlı Zirilerin ve Hammadilerin ya
Benu Hammad'ın Hodna Platosu'nda inşa et yanında üstü üste du ran üç tane kapalı niş
tirdiği kalede konutlar, saraylar ve bir cami-i yer alır. pılarında da sürdü. Halife Muizz 973'te Kahire'ye taşınmasından kısa bir
süre önce, Kuzey Afrika'nın yönetimini Ziri hanedanından Bulukkin'e bı
rakmıştı. Gerek Z iriler, gerekse Hammadiler geniş Berberi ailesi Senha
lan 300'e varan hamamlar ve birçok sarnıç yapıldı. Aglebilerce restore ce'ye mensuptu. Bulukkin'in babası ve Ziri hanedanının kurucusu, Meh
edilmiş sukemeriyle kente su getirilmesi, komşu Kayrevan'a su akışını de diye'den kendisine işçiler ve bir mimar gönderen Halife Kaim'in izniyle
netim altında tutmayı sağladı. Kentteki sarayların birçoğunu adlarıyla bi daha 935 'te Aşir kentini kurmuştu . Dikdörtgen bir zemin planı olan bu
liyoruz: Kasrü'l-Bahr, Kasrü'l-Eyvan, Kasrü'l-Kafur, Taç Sarayı, Mersin Sa kent, kesme taşlarla örülmüş sağlam bir surla çevriliydi.
rayı, adını Hisa yakınındaki bir İslam öncesi saraydan alan Havarnak vb. Kentin harabelerinde şimdiye kadarki kazılarda ortaya çıkarılan bö
Hükümdarın yakın çevresi de tahkimli duvarlar içindeki bu geniş alanın lümlerden biri, zemin ölçüleri 72 x 40 metre olan tahkimli bir sarayın ka
imarına katıldı ve görkemli biçimde döşenmiş evler yaptırdı. lıntılarıdır. Sarayı çevreleyen duvarın köşelerinde kare kuleler vardır ve
Yapıların güzelliği ve debdebesi konusunda dönemin yazarlarınca düzenli aralıklarla dikdörtgen burçlar yerleştirilmiştir. Bir çifte dönemeci
aktarılan bilgiler arkeolojik kazılarla doğrulanmıştır. Kentin güney kesi izleyerek avluya açılan girişi masif bir kapı önü revakı korur. Tekil yapı
minde zemin ölçüleri 90 x 20 metre olan devasa bir yapı yükselmektey lar kuzey-güney ekseninin her iki yanına simetrik olarak dağılmıştır. Gi
di. Yapının ortasındaki ardışık üç uzun salon ve bunların önündeki bir rişin karşı tarafında üç kameriyesi ve önünde bir bekleme alanı olan bü
bölme, ters çevrilmiş bir T biçimindeydi. Bu düzenleme her iki yanında yük bir dikdörtgen salon yer alır. Bu düzenleme ilk kez Mansuriye'de
meskenler bulunan bir divanhaneyi akla getirir. Yapının ön tarafında 140 uygulanan ve şatafatlı bir hava yaratma amacına yararlı biçimde hizmet
x 70 metrelik boyutlarıyla Rakkade'deki havuza yakın büyüklükte sayıla eden, tersine çevrilmiş T biçimli planın aynısıdır. Yine bir dikdörtgen iç
bilecek kocaman bir havuz vardı. Havuzun önünde aynı şekilde geniş bir avlu etrafında düzenlenmiş dört tane daire ana avluyu çevreler. Kazılar
açık alan uzanmaktaydı. Sarayın duvarları çinilerle ve beyaz ya da boya da bulunan birçok bezeme unsuru arasında, kesişen yuvarlak kemerlerin
lı alçı panolarla süslenmişti; bazı panolar geometrik ve çiçekli desenler sıra halinde uzandığı bir friz özellikle dikkat çekicidir. Her ne kadar Bisk
den ya da hat sanatı örneklerinden oluşan bezemelerle kaplıydı. Seramik ra ve el-Yed minareleri gibi iki örneği daha olsa da, bu süs motifi İslam
levhalar ve alçıdan yapılmış insan ve hayvan heykelleri, insan figürleri mimarisinde oldukça olağandışıdır. Bulukkin'in valilik görevini üstlendi
nin hatları ve giysilerindeki detaylar açısından Doğu etkisini yansıtır. ğinde Aşir yakınında kurduğu daire biçimli Benya kentinde, Mansuri
Mansuriye'nin o dönemde çok yüksek itibar taşıdığı söylenebilir. Sözge ye'nin sadece tekil yapılara örnek oluşturmakla kalmadığı, bir bütün ola
limi, Halife Muizz'in yeni saltanat kenti Kahire'nin kuruluşu için komuta rak kent planını da etkilediği açıkça görülür.
nı Cevher'e kesin talimatlar verdiğini biliyoruz ve bu planlarda Mansuri Fatımiler ve Ziriler gibi, Hammadiler de geride çarpıcı izler bıraktı.
ye yapılarının örnek alındığı pekala tasavvur edilebilir. Hatta ortaçağ Bunlardan biri 1007'de Hodna Platosu'nda kurdukları bir kaleydi. Uzun
kaynaklarına göre, aynı halife, Mansuriye'den alınma birçok eşyayı gemi luğu 7 kilometreyi bulan bir çokgen surla çevrili olan bu kentte başka ya
lerle ya da deve sırtında taşıtarak Mısır'a beraberinde götürmüştü. pıların yanı sıra bir cami-i kebir ve bazı görkemli saraylar vardı. Devlet
Sarayı, Fener Sarayı, Yıldız Sarayı, Selamet Sarayı ve Deniz Sarayı gibi ad-
146 TUNUS VE M I S I R
lar taşıyan bu sarayların hepsi güzel bahçelerle çevriliydi. Kasrü'l-Manar
(Fener Sarayı) özellikle ilginç bir yapıdır. Üst üste iki divanhaneyi kapsa
yan iç mekan düzeni ve gösterişli süslemeleri kentte önemli bir konum
taşıdığını gösterir. Kenar uzunlukları 20 metre olan bir kare zemin plan
üstündeki kulesinin üç tarafında derin dikey nişler vardır. Zemin kattaki
kare divanhane üç kameriyeyi barındırır; molozlar arasında bulunan kö
şe kemerlerine ait kalıntılara bakılırsa, eskiden bir kubbesinin olduğu ne
redeyse kesindir. Zemin planı Aşir' deki divanhaneyi hatırlatır. Kas rii ' l-Ma
nar'ın biraz ötesinde, kaledeki en büyük saray kompleksi olan
Darü'l-Bahr (Deniz Sarayı) yer alır. Devasa bir dikdörtgen biçiminde olan
bu yapının duvarları, Aşir'de olduğu gibi dikdörtgen burçlarla takviye
edilmiştir; doğu cephesinin ortasındaki girişin çifte dönemecini bir kapı
önü revakı korur. Revaklarla çevrili olan geniş avlunun ortasında eskiden
bir havuz vardı ve avlunun kuzey tarafı üç bölmeli bir divanhane olarak
düzenlenmişti. Mukarnas saçaklık silmeleri, hatlarla süslenmiş frizler, kü
çük mermer kubbeler, mermer çeşme kalıntıları, figür motifli seramikler,
hayvan heykelleri ve sikkeler, Hammadi sarayındaki hayata özgü debde
beye ve zenginliğe tanıklık eder.
Dinsel hayatın merkezi, kenar ölçüleri 56 x 64 metre olan bir dikdört
gen yapı biçimindeki Cami-i Kebir'di. Mihrap yakınında hükümdar için
ayrılmış olan maksure, caminin çarpıcı bir unsurudur. Minare kuzey du
varının ortasında, caminin orta geçidini belirleyen eksen üstündedir. Mi
narenin sadece güney kenarı süslüdür ve üç bölümlü bir düzen taşır. Bu Kahire'deki el-Ezher Camisi'nin ler hiç de bu Akdeniz modellerine uymaz ve
cepheye gömülmüş olan yuvarlak kemerli derin bir niş bütün yapı bo namaz bölmesi, 972 güçlü Doğu etkisini yansıtır. Namaz bölmesi
yunca yukarıya doğru yükselir ve her iki yanında üst üste duran üç ka Bu ilk Fatımi yapısında, namaz bölmesi Kay kıble duvarına paralel olarak uzanan beş ge
revan ve Tunus camilerinin Kuzey Afrika ge çitten oluşmaktaydı. Fatımilerin devri lmesin
palı niş yer alır. Bu minarenin bezemesi, özellikle üç bölümlü niş düzen
leneği doğrultusunda çok-ayaklı bir mekan den sonra kıble duvarı yıkıldı ve yeni geçitler
lemesi açısından Mehdiye Camisi'nin girişini hatırlatır. olarak inşa edilmişti. Ama alçı sıva süsleme- eklendi.
� T
L--.__... : =·: = =·===· == =·===· ===·==... ,,,.,, fr�.--_·� ===·===-===-,,,.,,,.,,,.,, ... ,, ... ,,
: : •:::•:::•:::•:::•:::•:::a:::m:: "TI• •r; :::oı:::m:::.:::31:::,.::,.::,.::,.::
::•:::•:::•:::•:::•:::•:::-::=-:::.• ••:::-:::-:::-::""''""''"'''""''x::
::.:::.:::.:::.:::.:::.:::.:: :.. ::
�· -�:::.:: ... :::a::::m::::.::::-:::.:::m:::
---��,.,.., ·:�:�:;.·7':'.::·:'·::�:::::::ıl:�·��:
•
·-·-· ::
" ..._,_..
=-:::-:: : 4 ii
·-·-· • "
"":W:UlliUJW:f :::::�• .
,. .
· -·-·
. """'"
7" !"""""'""'""'""' 1"f "-·-"
,_,_,
O 10 20m
Aşağıda ve yukarıda: Kahire'de el-Hakim görmediği için büyük ölçüde harap olan eski av
Camisi'nin avlusu ve zemin planı lu, geçmişte b i r ara askeri kışla ve daha sonra
990- 1 0 1 3 spor sahası olarak kullanılmıştı. 20. yüzyıl baş
Bedrü'l-Cemal i'nin tahkimatları yenilemesin larında bu raya Kahire'deki i l k İslam Sanatı Mü
den önce, el-Hakim Camisi eski kenti surları zesi'nin kurulması kararlaştırıldı. Cami ancak
nın dışındaydı. Beş geçitli namaz bölmesinin ge yakın dönemde Bohras tarafından tamamen
niş ve yüksek bir orta geçidi vardır. Bakım restore edilerek özgün işlevine kavuştu ruldu.
148 TUNUS VE M I S I R
Ne var ki, Benu Hilal istilası sonucunda Ziri hanedanının yıkılmasın
dan sonra H,ammadilerle gelen refah kısa ömürlü oldu. Hammadiler
1067'de dah a' korunaklı ve denize açık yeni bir merkez arayışına girerek
Becaye'de karar kıldılar. Otuz yıl sonra Benu Hammad Kalesi'ni terk et
meleriyle, içindeki saraylar yıkılmaya yüz tuttu . Becaye'de görkemli ya
pılar inşa edilmişti. Ama arkeolojik araştırmalara rağmen, oradaki saray
lar, keza Aşir kalesinin ve Mansuriye'nin sarayları hakkında çok az şey
bilinmektedir. Kuzey Afrika saltanat saraylarının süzme sanatına dair da
ha geniş bilgiler edinmek için Sicilya'nın saraylarına bakmak zorundayız.
150 TUNUS VE M I S I R
Karşı sayfada: Kahire'deki
Babü'l-Fütuh, 1 1 . yüzyıl sonları
Babü'l-Nasr'ın yakınında yer alan Babü'l-Fü
tuh'ta, tıpkı kentin güneyindeki Bab Zuveyle
gibi, yuvarlak kemerli payandalar vardır. Ka
pı konağının yukarısında nöbetçilerin kalma
sı için yapılmış odalar yer alır. Babü'l-Fütuh
işlevsel bir askeri yapı olmakla birlikte, söz
gelimi revaklardaki kemer taşlarının ışınsal
düzenlenişi açısından, Babü'l-Nasr'a oranla
daha gösterişli bir tasarıma sahiptir. Kapının
yukarısında tepe mazgalları, siperde de burç
lar vardır.
lerde biri silindir, diğerleri dikdörtgen tabanlı minarelerin bı.ılunduğu dik siyle süslenmiştir. Bab Zuveyle bazı bakımlardan diğer iki ana kapının bir
dörtgen kuleler yükselir. sentezidir.
Fatımi halifelerinin zayıflamaya yüz tuttuğu ve Mısır'ın esas olarak Vezirlerin yaptırdığı iki olağandışı camide, el-Hakim Camisi'nin mi
güçlü vezirlerce yönetildiği dönemde, bu adamların himayesi altında ye mari üslubu ve bezemeleri (yeni bir yorumla) benimsendi: Akmer ve Sa
ni bir mimari canlanma başladı. lih Talay adlı bu camiler yeni, ince ve neredeyse barok bir estetiği yan
Halife Mustansır'ın veziri Bedrü'l-Cemali (ö. 1094) tahkimli surların sıtır. Vezir Memum el-Bateybi için 1 125'te inşa edilen Akmer Camisi'nin
genişletilmesini emretti; demografik büyüme kent sınırlarını genişletme namaz bölmesi beş geçitli ve üç sahınlıdır; mihrabın önündeki sahın di
yi zorunlu hale getirmişti ve eski savunma hatları onarıma muhtaçtı. Kent ğerlerinden daha geniştir. Avluyu çevreleyen revaklarda olduğu gibi, siv
çevresindeki tahkimatların inşası Odessa'dan getirtilen Ermeni mimarlara ri kemerler zarif mermer kolonlar üstünde durur. Dış tarafta kemer sırt
verildi. Bunlar Suriye'deki alışılmış uygulamayla kesme taşlar kullandılar ları boyunca kesintisiz bir hat sanatı şeridi uzanır ve köşelikler gül
ve surları eski yapılardan alınma kolonlarla takviye ettiler. Yuvarlak ke bezeklerle bezenmiştir. Dikkat çekici bir özellik, cephenin olağandışı bir
merli burçların taçlandırdığı surlardan oluşan halkayı tahkim etmek için, uygulamayla sokakla aynı istikameti izlemesi ve kıble duvarına paralel ol
düzenli aralıklarla kare tabanlı masif burçlar yaptırdılar. Bunlardan üçü mamasıdır. El-Hakim Camisi'nde olduğu gibi, kapı önü revakı duvar yü
nün kapı konakları hala ayaktadır: Kuzeydeki Babü'l-Fütuh ve Babü'l zeyinden dışarıya doğru hafif çıkıntılıdır ve yapısal tasarım açısından üç
Nasr ile güneydeki Bab Zuveyle. Babü'l-Fütuh'un, 8 metre yüksekliğinde bölümlüdür. Yapıyla aynı yükseklikte olan ve iki yanında daha dar, da
iki yuvarlak kule arasında yer alan 5 metrelik bir düz girişi vardır. Bu ana ha alçak nişler bulunan orta kemerin kabuğa benzer bir bağdadi iç kavi
kapının sade bezemesi, dikdörtgenlerin çevrelediği büyük kemerli alan si vardır; kavisin ortasında bezeme yazıtlar taşıyan bir madalyon yer alır.
lardan ve mazgallar açılmış bir saçaklık silmesinden oluşur. Babü'l Küçük yan nişlerin yukarısında mukarnasla doldurulmuş dikdörtgen
Nasr'ın iki kulesi kare zemin planlıdır ve sadece bir yatay saçaklık silme- alanlar görülür; bu dikdörtgenlerin yukarısında bulunan kabuk biçimli to-
Yukarıda: Kahire'deki Akmer pılara göre belirgin biçimde daha geniş ve da
Camisi'nin cephesi, 1 1 25 ha yüksektir ve mukarnasla süslenmiş çıkıntı
Akmer Camisi 1 2. yüzyıl başlarında kutsal ya lar barındırır. Kapalı taçkapıların yukarısında
pıların inşasında tuğla işçiliğinden taş işçiliği birer kapalı niş yer alır ve cephe üst kısımda
ne doğru değişimin dönüm noktasını ifade boydan boya taşa işlenmiş bir yazıtla son
eder. Bezemeler alçı sıvaya değil, taşa işlen bulur.
miştir. Cephe tasarımının üç bölümlü yapısı
ilginçtir; ortadaki taçkapı iki yanındaki taçka-
1 52 TUNUS VE M I S I R
' 1
nozlarla örtülü iki kapalı niş ve küçük gömme kolonlar, ana kemerin ka mihrabın bulunduğu üç bölmeden oluşur. Ortadaki bölme mukarnas bin
buk biçimli iç kavisini çağrıştırır. Tekil unsurlar dolaşık desenlerden, çi gilerin desteklediği bir kubbeyle örtülüdür. Genelde türbeler tasarım açı
çek motiflerinden ve hat sanatı şeritlerinden oluşan frizlerle bezenmiştir. sından daha basittir. Çoğunlukla bir kare zemin plan üzerinde tuğlayla ya
Cephenin üst kısmında bir hat sanatı frizi vardır. da taşla inşa edilen böyle yapılarda bir köşe kemeri ya da bingi kubbe
Vezir Salih Talay için 1 160'ta inşa edilen ve Fatımi yapılarının sonun bulunur ve bir, iki ya da üç kenar açık revak olarak düzenlenir. Kahi
cusu olan cami, iç mekan tasarımı açısından Akmer Camisi'ni andırır. re'nin güney kesiminde es-Seb'a Beniit ("Yedi Bakire") olarak anılan bu
Dükkanların bulunduğu beşik tonozlu bir zemin katın üstünde kurull!iuş türden dört yapı hala ayaktadır. Yaklaşık 60 türbe camisinin günümüze
tur ve Mısır'da bu türdeki en eski camidir. ulaştığı Assuan gibi daha küçük kentlerde de benzer türbeler vardır.
Vezirler dönemiyle birlikte Fatımi mimarisinde ziyaret anıtları ve me Kahire'deki Fatımi yapılarının çarpıcı bir özelliği hem iç hem de dış
zarlar, türbe camiler, türbeler gibi yeni unsurlar belirmeye başladı. Ali'nin duvarların alçı sıva ve taş gibi farklı malzemelerden yapılmış yeni ve son
soyundan gelenlere ihtiramı öngören Şii öğretisi de bu gelişmeye katkı derece zengin bezemeler taşımasıdır. Sivri kemerler, mukarnaslar ve bağ
da bulundu. Muizz halifelik makamını Kahire'ye taşıyınca, İfrikkiye'den dadi nişler İran eyaletlerine Özgü süsleme anlayışına dayanır ve İfrikki
atalarının naaşlarını getirtti ve saray alanı içinde onlar için bir türbe yap ye'yle bağlantının hala açıkça seçilebildiği önceki bezeme unsurlarından
tırdı . Ardından Mısır'da türbe camiler yaygın bir yapı türüne dönüştü . çok farklıdır. Son derece farklı eğilimlerin bu dikkate değer sentezi, bun
Bedrü'l-Cemali 1085'te el-Mukaddem Tepesi'nde Meşhedü'l-Cüyuşi ola dan sonra önüne Mısır adı konabilecek yeni sanatsal üslubun ayırıcı özel
rak bilinen bir türbe cami inşa ettirdi. Aslında bir türbe barındırmayan bu liğidir. Fatımi sanatı Kahire'de doruğuna ulaştı; Fatımiler Mekke, Suriye
caminin girişi üzerinde, kubbeli bir sekizgen alanla son bulan bir mina ve Filistin'de etkili olmakla birlikte buralara güçlü biçimde damgalarını
re yükselir. Kapı önü revakı, namaz bölmesine bitişik bir avluyla açılır. vurmadılar. Ancak, Mescid-i Aksa'daki büyük kemerin köşeliklerini süs
Mihrabın önündeki sahın ve bir defin bölmesi olarak öngörülen alan, kö leyen zarif mozaikler hiç kuşkusuz Kudüs'teki Fatımi varlığının önemli
şe kemerli kubbelerle örtülüdür. Yapı Mısır'daki en eski mukarnasları ba bir kanıtıdır.
rındırır. Kahire ve Assuan'da bu türden birçok türbe günümüze ulaşmış
tır. Assuan Mezarlığı'ndaki türbeler da olduğu gibi yüksek kubbelerle taçlandırıl
Peygamber ailesinin mensuplarına ithaf edilmiş olan Seyyide Atike 1 2. yüzyıl mıştır. Alçı sıva bezeme yoğunluğu türbeden
Bu türbelerin inşa tarzı, İfrikkiye' n i n kubbeli tü rbeye değişmektedir.
( 1 1 20) ve Seyyide Rukiye ( 1 1 33) türbe camileri kent surlarının dışındadır.
yapıları nı hatırlatır. Sözgelimi, kare biçimli
Seyyide Rukiye alçı sıva bezemeyle zengin biçimde süslenmiş toplam beş alınl ıklar Kahire ve Suse'deki benzer yapılar-
de önceki yaklaşımların katılığından sıyrılan figür tasvirleri, daha geni�
B ezeme S anatları bir sanatsal özgürlüğü sergilemekteydi.
Sibylle Mazot
Seramik ve cam
Günümüze ulaşan çok sayıdaki seramik eşya arasında, Akdeniz unsurla
Fatımi dönemi sanatlar ve zanaatlar açısından bir altın çağdı. Kahire de rının Mezopotamya geleneğiyle kaynaştığı İfrikkiye'deki halifelik döne
ğerli eşya üretiminde önemli bir merkez haline gelerek, Bağdat ve Kons minden kalma örnekler de vardır. Bunlar sırlı eşya tekniğinin, altın parıl
tantinopolis'in önüne geçti. Mısır'ın başkenti yüzyıllardan beri canlı bir ti tısını ve ipek ışıltısını çağrıştıran renkli süsleme tarzının, geniş bir dağılım
cari ve kültürel alışverişin sürdüğü Akdeniz kıyısındaki coğrafi gösterdiğinin kanıtlarını sunar. Suriye ya da Mısır'da 8. yüzyılda icat edi
konumunun sağladığı hatırı sayılır ekonomik ve sanatsal potansiyelden len bu teknik 850 dolaylarında Samarra'ya ulaştı, ardından Kayrevan'da
ustalıkla yararlandı. Öte yandan, Kahire sadece yönetici sınıfların şatafat benimsendi ve Kahire'de tam anlamıyla serpildi. Benu Hammad Kale
arzusunu tatmin etmekle kalmayarak, (eski Kahire sinagogunun geniza si'nde elde edilen buluntular sırlı eşyanın İfrikkiye'de yapılmaya devam
yazmalarından öğrendiğimiz üzere) nüfusun varlıklı bir kesiminin günlük ettiğini göstermektedir. Çoğu seramik ürünlerin günlük kullanıma dönük
ihtiyaçlarını da karşıladı. Kahire' de üretilen mobilyalar ve dokumalar çok sade ve sırsız çömlekler olmasına karşın, varlıklı kişilerce sipariş edilmi�
büyük bir itibara sahipti ve bütün Akdeniz bölgesine ihraç edilmekteydi. parçalar özellikle ilginçtir; çünkü bunların neredeyse bütün yüzeyleri süs
Fatımi sanatının gelişmesine temel oluşturan siyasal, dinsel ve sosyal lerle kaplıdır. Bu tür seramiklerin çok revaçta olduğu İtalya'da Fatımi ka
koşullar, bezeme repertuarındaki canlanmaya hiç kuşkusuz can alıcı bir seleri (bacini), cepheleri bezemek için ya da ayin kapları olarak kullanı
etkide bulundu. 1 1 . yüzyılın sonuna doğru, figür tasvirleri özellikle rağ lırdı.
bet kazandı. Avcı, çalgıcı, rakkase, güreşçi, cambaz ve ayyaş tasvirleri Fa Seramiğin yanı sıra cam da ışıltılı metalik sır bezemesiyle süslenir ve:
tımi sarayının günlük yaşamını ve zevklerini yansıtır. Hayvan tasvirlerin renkli cam kaplar yapılırdı. Bu, Mısır' da geç antik çağdan beri bilinen biı
de de geniş bir çeşitlilik ortaya çıktı. Bunlarda iktidar sembolü aslanların teknikti. Yüksek üretkenliği mümkün kılacak biçimler geliştirmiş olan Ka
ya da ceylanların görüldüğü "klasik" (yani Sasani ve Bizans kaynaklı) ko hire atölyelerinde cam şişeler, bardaklar ve sürahiler üflenerek kesilirdi.
nuların yanı sıra, daha doğalcı imgeler, özellikle de zürafa ve fil, geyik, Bu tür kapların yüzeyleri bazen birkaç renkli bitki motifleriyle ya da gra
leopar ve uzun kulakları yeni üslubun ayırıcı özelliğini oluşturan tavşan fik desenlerle bezenirdi; kabartmalarda oyma, bir damgayla basma ya d2
resimleri yer almaya başladı. Ayrıca grifon, sfenks ve kadın başlı kuş ca kazıma işlemlerine başvurulurdu . Vazo, lambalık, tepsi ve buhurdan gi
navar gibi masalımsı yaratıkların tasvirleri vardı. Bitkisel motifler Samar bi eşyalar metalden yapılırdı. Saray için yapılan değerli su kapları ve çeş
ra geleneğinde yüksek düzeyli stilleştirme açısından dikkate değerdi. Ka me parçaları gibi büyük ve yuvarlak nesneler döküm tunçtandı. Fatım:
hire'deki Kopt topluluğunun önemi İsa, keşiş ve hacı tasvirlerinde açıkça ustalar böyle bir boyutta tamamen bezemeye dönük bu tür nesneler üret
görülür; bazı Yahudi konularının işlendiği örneklere de rastlanır. Genel- mede öncüydü. Halife hazinesinin yağmalandığı 1068'de hazırlanan en
vanterlerde, mücevherlerle ve değerli metallerle süslenmiş bir dizi lük5
Mavi cam fincan, M ı s ı r, 9- 1 1 . yüzyıl, temle şekil verme tekniği M ı s ı r'da geliştiril Sır süslemeli cam kadeh, Mısır, zenmiştir. İki yatay çizgi seti, bezemeli alanı
yükseklik 1 1 ,4 cm, çap 1 1 ,5 cm, Londra, miş, zamanla bütün Ortadoğu'ya yayılmış ve 1 O. yüzyıl, yükseklik 8,5 cm, çap 1 3,3 cm, ayırır. Gümüş ve bakır oksitlerinin kullanıldı
Victoria ve Albert M üzesi Mezopotamya bölgesinde 9. yüzyıldan itiba Berlin, İslam Sanatı Müzesi ğı sır bezeme tekniği, s ı rlı seramik eşyadakiy
Fincanın üst kısmı, cama henüz sıcakken kıs ren uygu lama alanı bulm uştu. Kadehin iç tarafı ndaki sır süslemeleri, her le ayn ıdır.
kaçla işlenen oval motiflerle bezenmiştir. Fa biri yuvarlak çerçeveler içine yerleştirilmiş
tımi cam işleri çarpıcı genişlikteki biçim ve dört damladan oluşur; çerçevelerin arasın
renk yelpazesiyle ayırt edilir. Cama bu yön- daki boşluklar ise bindirmeli sarmallarla be-
154 T U N U S VE M I S I R
eşya belfrtilir: Yakut gözlü bir altın tavus, inciler ve mücevherle bezen
miş iri bir yavru horoz, meyveleri incilerden yapılmış bir hurma ağacı. Ne
var ki, günümüze sadece yazılı kayıtlar ulaşmıştır ve o dönemden kalma
hiçbir parça yoktur. Özellikle telkari işlerinde olmak üzere mücevher ya
pımında da altın ve gümüş kullanılırdı.
Seramik kase, el- Baytar, Fustat, tavşan yer alır; kenarlar stilize bitki motifle
1 0- 1 1 . yüzyı l, yükseklik 8,5 cm, çap 27,5 ri nin ayırdığı dört hurma yaprağıyla bezen
cm, Berlin, İslam Sanatı Müzesi miştir. Tavşanın ayaklarının altındaki hurma
Bu kase karakteristik Fatı mi sır motiflerini yaprağında el-Baytar adl ı sanatçın ı n gizli im
taşır. Ortadaki madalyonda uzun kulaklı bir zası vardır.
Seramik kase, es-Saad, M ısır, 1 1 . yüzyıl, bir stilize ağaç veya bir Kopt hayat haçı olan Seramik kase, Mısır, 1 1 . yüzyıl, yükseklik mıştır. Stilize unsurlar, daireler içeren ge
yükseklik 1 0,4 cm, çap 23,5 cm, Londra, bir motif var. M u htemelen bu parça ya Kopt 7,5 cm, çap 27,2 cm, Kahire, ometrik bezeme motifi detayları ve bitki tas
Victoria ve Albert Müzesi çömlekçilerce yapılmıştı ya da H ıristiyan çar İslam Sanatı Müzesi virleri Abbasi döneminden devralınmış uzun
Bu tabağın sır bezemeli orta kısmında bazı şısında satı lması öngörülen bir üründü. Bu kasenin sır bezemesinde kanatlarını bir bir süsleme geleneğine dayanır.
kaynakların bir "Kopt rahibi" olarak tanımla birine dolamış olan ve aralarında bir stilize
dığı bir keşiş figürü görül üyor. Adam elinde ağaç bulunan kadın başlı iki kuş canavar gö
bir lamba ya da buhurdan taşıyor. Yanında rülüyor. Zemin küçük sarmal süslerle bezen-
FAT I M İ B E Z E M E SANATLARI 1 55
S icilya ve Güney İtalya ' daki Fatımi Etkileri
Tarih
Sibylle Mazot
Kalbi emirlerinin 917'de adaya girişinin elde etti; Kahire'deki Eyyubi Sultanı
Sicilya tarihinde bir dönüm noktası ol Melik el-Kamil'in ( 1 2 18-1238) elçi ola
duğuna hiç kuşku yoktur. Arazi dağıtı rak gönderdiği Fahreddin'le dostça iliş
mının köklü biçimde yeniden düzen kiler kurdu ve 1226'da Eyyubilerle kar
lenmesi bölge ekonomisini canlandırdı şılıklı yardım paktı imzaladı. Bu anlayış
ve Roma'nın eski tahıl deposu birkaç havası Mısır ile Kutsal Roma-Germen
on yıl içinde tekrar refaha kavuştu . İmparatorluğu arasındaki diplomatik
Emirliğin başkenti Palermo, Akdeniz ilişkilere olumlu etkide bulundu; ama
bölgesinin büyük metropoliten mer Friedrich'in Sicilya'daki Müslüman hal
kezlerinden biri fuline geldi. Ne var ki, ka karşı politikası nam salacak ölçüde
Kalbi yönetiminin sol yıllarına damga haşindi. 1 224'teki bir Müslüman isyanı
sını vuran gelişme saray entrikaları ve nı çok sertçe bastırdı ve yaklaşık 16 bin
bölgesel emirler arasındaki çekişmeler asıyı Apulia'daki Lucera'ya sürdü .
di. Güney İtalya'ya yerleşmiş bir Nar 1243'te patlak veren bir başka isyan
man paralı asker komutanı olan Ruggi üzerine, buna karışanları adadan kov
ero de Hauteville, anarşi ortamından du ve Sicilya'daki İslam varlığı son bul
yararlanarak 1060'ta Sicilya'yı fethetti. du.
Onun oğlu II. Ruggiero 1 130'da adada Güney İtalya'daki İslam sanatına
bir monarşi kurdu . Normanlar Kuzey dair bir izlenime varmak kolay olmadı
Afrika'nın kıyı kentlerine seferler dü ğı gibi, Aglebi ve Fatımi kaynaklı İslam
zenleyerek Cerbe, Trablus, Mehdiye, uygarlığının katkılarını kesin tanımla
Suse, Sefakis , Kabis ve Bona'yı (şimdi mak da olanaksızdır. Sicilya'nın Kalbi
Annaba) işgal etti. Sicilya Kralı II. Gu döneminde 200 yılı aşkın bir süre Müs-
iglielmo 1 174'te Salaheddin'in ilerleyi lüman yönetimi altında kalmasına kar
şini durdurmak amacıyla Fatımilere şın, bu döneme ait yapıların neredeyse
takviye birlikler gönderdi. II. Ruggiero ( 1130-1154), I. Guiglielmo ( 1 154- hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. İstisnalar Palermo'daki küçük bir cami ve
1 166) ve II. Guiglidmo ( 1 166-1 189) dönemlerinde dinler barış içinde bir Emir Cafer'in 1000 dolaylarında ikametgah olarak inşa ettirdiği Favara Sa
arada yaşadı ve bütün ibadethaneler açık tutuldu. rayı'nın temelleridir. Başkent dışında dönemin mimarisinden kalan ör
II. Guiglielmo'nun 1 189'da ölümü üzerine başlayan kıyasıya veraset nekler daha da azdır. Mevcut İslam yapılarının bu azlığı metinsel kaynak
çekişmeleri ancak altı yıl sonra II. Ruggiero'nun kızı ve Kutsal Roma-Ger ların, geleneksel yer adlarının ve şimdi müzelerde korunan birçok değişik
men İmparatoru VI. Heinrich'in karısı Constanza'nın tahta çıkmasıyla çö nesnenin zenginliğiyle belirgin bir tezat oluşturur. Paradoksal bir biçim
züme bağlandı. Böylece ada Hohenstaufen hanedanının eline geçti. Çif de, adadaki İslam mimarisi geleneği hakkındaki bilgilerimizin çoğu Nor
tin daha dört yaşında Sicilya kralı ilan edilen oğlu II. Friedrich daha sonra manların Müslüman mimarlara inşa ettirdiği yapılara dayanır.
imparator olarak taç giydi. Evlilik yoluyla 1225'te Kudüs kralı unvanını
il. Ruggiero'nun taç giyme töreni atölyede yapılmış en eski katmanından bir detay La Zisa'daki Çeşmeli Salon, Palermo, 1 1 66 duran üç madalyonda, Norman hükümdarları
harmanisinden detay, 1 1 33/34, ipek, görülüyor. Harmani açık giyildiğinde görülebilen Adını güzel iç mekan çeşmesinden alan Çeşme nın gözde dinlence uğraşı olan avla ilgili sahne
Viyana, Sanat Tarihi Müzesi kenar nakışlarında, Hayat Ağacı temasına dayalı l i Salon, yazl ık Norman konutu La Zisa'nın or ler yer alır. Ortaçağ İslam üslubunda yapılmış
Sicilya'nın Norman Hükümdarı il. Ruggiero'nun Hıristiyan ikonografisini hatırlatan sahneler yer tasındadır. Salonun süslemeleri olağanüstüdür: olan çeşmenin basamaklı teknesi kameriyenin
harmanisi, altın ve gümüş sırmayla birlikte doku alır. Bir stilize ağacın iki yanında duran figürler ge Ara kapıların tonozlu üst kısımları mukarnas ortasındadır. Çeşme bu tür yapıların günümüze
nan kırmızı ipekten yapılmıştı ve üç katmanlıydı. nellikle Adem ve Havva olarak yorumlanır. larla bezenmiştir ve kapılarda mermer levhalar ulaşmış en eski örneğidir.
Bu resimde kumaşın muhtemelen Sicilya'daki bir ile mozai kler vardır. Orta kameriyede yan yana
Sibylle Mazot lerde bazen kubbeli ya da revaklı bir mimari ortamın önünde olmak üze
re, günlük yaşamdan ve saray yaşamından sahneler görülür. Ayrıca bitki,
hayvan (tavşan, kuş, av hayvanı, geyik, fil) ve sfenks, grifon, denizkızı gi
bi masalımsı yaratık tasvirleri de vardır. İnsan figürlerini tam cepheden
ya da dörtte üçlük profilden gösterme yönündeki katı tutum, güçlü hat
Doğu efsanesi: Çok-kültürlü bir sarayın ihtişamı lar taşıyan yüzler, kadınların saç stilleri, giyimleri ve mücevherleri, elbi
se kıvrımları ve boncuklu kenar süsleri Emevi sarayı 'Kasrü'l-Hayrü'l-Gar
Palenno'yu 10. yüzyılda merkez edinen Kalbiler, eski hisara yerleştiler ve bi'deki, Samarra, Kahire ve Fustat saraylarındaki fresklerle benzerlikler
bazilikayı bir cami-i kebire dönüştürdüler. Ardından 937'de stratejik se taşır. Yazıtlar üzerindeki analiz, şapel tavanının İfrikkiye ve Ortadoğu'da
beplerle, limana uzak olmayan bir yerde ikinci bir kent inşa ettirdiler. ki Fatımi sanatıyla ilişkili olduğunu doğrular; ama tasarımın sembolik yo
"Katışıksız" anlamında el-Halise adı verilen kent, Normanların Sicilya'yı rumuyla ilgili sorun henüz çözülebilmiş değildir. Cenneti mi tasvir edi
fethetmesinden sonra terk edildi. Adanın yeni hükümdarları eski saraya yor? Hükümdarı mı yüceltiyor? İkonografinin didaktik bir işlevi mi var,
taşınarak, burayı dönüştürdüler ve savunmasını pekiştirdiler. Kraliyet sa yoksa tamamen alegorik bir işleve mi sahip?
rayında en önemli idari dairelerin yanı sıra, adanın ötesine yayılmış üne Cappella Palatina'nın bölmeleri gibi, saray odaları da görkemli bi�im
sahip dokuma atölyesi gibi bir dizi atölye vardı. Kendilerinden önceki de döşenmiştir. Ruggiero'nun ardıllarınca tamamlanmasına karşın onun
emirler gibi, Norman hükümdarlar da çevrelerine bilginler ve aydınlar adını taşıyan Ruggiero Salonu'nun duvarlarında palmiye ağaçlarının, as
topladılar. Bunlardan biri olan el-İdrisi, II. Ruggiero için bir dünya hari lanların, leoparların, kuğuların ve tavusların yer aldığı son derece stilize
tası yaptı ve Nüzhetü 'l-Müştak adlı bir coğrafya kitabını kaleme aldı. Yıl sahneleri gösteren ve Emevi sarayı Hırbetü'l-Mefcer'in güzel mozaikleri
lar sonra saygın bir kelam alimi ve astronom olan Fahreddin, İmparator ni hatırlatan zarif mozaikler vardır.
II. Friedrich'i şahin avcılığıyla tanıştırdı. Şiire ve doğa bilimlerine merak Öncellerinin adetlerini benimseyen Norman hükümdarlar kent surla
salan Friedrich, Arapça eserleri tercüme ettirdi. rının eteğinde Kalbiler tarafından düzenlenmiş eski av sahalarını restore
II. Ruggiero 1 140'ta kraliyet sarayının bir uzantısı olarak Cappella Pa ettiler ve bazı yeni yapılar eklediler. Bu devasa yeşil alana verilen,
latina'yı yaptırdı. Bu şapel güzel döşemelerinin ve görkemli mozaikleri yeryüzü cenneti anlamındaki Cennetü'l-Arz adı, debdebe ve israfı belir
nin yanı sıra, mukarnaslarla süslenmiş benzersiz ahşap tavanıyla da son ten Müslüman ibareler geleneğine uygundur. Norman krallarının egzotik
derece dikkat çekicidir. Her mukarnas suluboyayla yapılmış bir resim ta- şeylere düşkünlüklerinden dolayı Arapça adlar verdikleri saraylar, İbn
San Cataldo, 1 1 6 1 , arka planda nefıni üç tane küçük ve alışılmamış ölçüde yük La Zisa sarayının ana cephesi, gun olarak bir tarımsal malikaneydi. Kuzey Af
Martorana Kilisesi, 1 1 43, Palermo, sek kubbe örter. Kubbeler, geniş kapalı revak Palermo, 1 1 66 rika'n ı n Müslüman saraylarında olduğu gibi, sa
Her iki kilise de Norman soylularınca bir tara lar ve cepheleri bölümlere ayıran dışarıya çıkık Öncelleri Kalbi emirleri gibi, Sicilya'nın Nor rayların önünde veya çevresinde havuzlar yapıl
ça üstünde inşa edilm iştir; ama zemin planları frizler Kuzey Afrika ve Mısır'da görülen mima man hükümdarlarının da Palermo çevresinde mıştı. Resmin ön tarafı nda bir küçük havuzun
çok farklıdır. İ lkinin planı bir bazilika düzenin ri üslupla benzerlikler taşır. bir. dizi yazl ı k konutu vardı. Genoardo parkı nın ve bir köşkün kalıntıları görülüyor.
deyken, ikincisinin temel duvarları bir Yunan ortasındaki La Zisa adlı saray sadece hüküm
haçı şeklindedir. Her iki kilisede de bir orta darlık zevklerine uygun bir ikametgah değil, ay
kubbe yoktur; bunun yerine, San Cataldo'nun nı zamanda İfrikkiye'nin münye geleneğine uy-
�
. .
.
. , ..:_.,.
. •-
:" ._.,..� )·
·�
.
. ..
Cübeyr'in p itoresk anlatımıyla "bir genç kızın gerdanlığındaki inciler gi Amalfı Katedrali'nin çan kulesi, 1 2. yüzyıl örülmüş kemerler, bölgenin üslupları bağdaştır
bi" kentin etrafını sarmaktaydı. Bunlar yazlık konut olarak inşa edilmişti; Yapının birçok tadilat geçirmesine rağmen, 1 2. ma özelliğinin kanıtıdır ve Narman döneminde
yüzyıldan kalma çan kulesi değişime uğramamış bütün Campania'da yaygın olan bir bezeme un
ama tıpkı Emevi sarayları ve Rusafe'deki Aglebi sarayı gibi, turunçgiller,
tır. Çatı altı duvarında çokrenkli taşlarla iç içe surunu temsil eder.
hurma, şekerkamışı, zeytin ve başka tarımsal ürünler yetiştirilen bostan
larla ve tarlalarla çevriliydi. 1 2 . yüzyılın ikinci yarısında, yazlık konutlar
genellikle ön tarafta çıkıntılı bir ya pı barındırmak üzere dikdörtgen bir dır. Palermo'ya yaklaşık 20 kilometre uzak olan Cefalu Diana'daki bir kü
zemin p lana göre inşa edilirdi. Kusursuz bir simetri taşıyan iç mekan, haç çük hamam belirtilmeye değerdir: Bu yapının tek bir odası vardır, ama
biçimli ve üç kameriyeli bir ana salon üzerine kuruluydu. La Zisa ( 1 1 66) kap lıcalardan gelen suyun beslediği üç havuzu barındırır. Dış kısım hala
ve Scibene saraylarında bir bekleme odasının bulunması T biçimli bir ze bir Kufi yazıtın izlerini taşır; yapıdaki kemerler geç dönem Narman biçi
min p lanına işaret eder. La Cuba'nın (1 1 80) p lanı bütün yıl kullanılacak mi olmasa, bu unsur yapının İslam kökenli olduğu kanısını uyandırabi
bir ikametgah olarak öngörülmesi açısından ilginçtir; bu saray çevredeki lir. Dolayısıyla bu hat sanatı şeridi bazı mimari unsurlara bilinçli olarak
bahçelere açılmak yerine, bir iç avluya bakar. Sıcaktan korunmak ama Doğulu bir görünüm verildiğinin kanıtıdır.
cıyla bu Sicilya saraylarına özenli havalandırma sistemlerinin kurulması Bu sarayların iç mekanlarındaki simetrik düzenleme ve haç biçimli
zorunluydu; döşemeler ve duvarlar yalıtımlıydı. İç mekan bezemeleri de zemin p lanı, Mansuriye'nin ve Aşir gibi kalelerin saraylarını hatırlatır; bu
çok incelikliydi. Saray kameriyelerini ve koridorlarını alçı sıvadan ya da nunla birlikte Sicilya yapılarını belirli bir prototipin ko pyaları değil, daha
taştan yapılmış mukarnas bezemeler süslerdi. ziyade uyarlamaları olarak görmek gerekir. Palermo'daki yapıların müte
Bu yap ıların hem içinde hem de dışında su önemli bir unsurdu. La vazı boyutları ve haç biçimli alanların ortasına yerleştirilen çeşmeler, her
Zisa'da iç şadırvanların zarif bir örneği günümüze ulaşmıştır. Bu yap ı sa hangi saray töreni ya p ılmasını olanaksız kılardı. Aslına bakılırsa, bu sa
dece süs amaçlı değildir; içerideki havayı da temizlemeye yarar. Ana oda raylar resmi toplantılara uygun bir ortam için değil, özel amaçlara hizmet
nın duvarından fışkıran su, basamaklar halindeki bir "selsebil" boyunca için tasarlanmıştı; üstelik yılın sadece bir bölümünde kullanılmak üzere.
aktıktan sonra dar bir kanaldan geçer ve saray dışındaki küçük havuza II. Friedrich, öncellerince inşa edilmiş saraylarda dikkate değer değişik
dökülür. Müslüman geleneğinde, bir yapının dışında her zaman bir su likler ya pmadı. Bunun yerine, Sicilya ve Apulia'da genelde dönemin Av
kaynağı bulunurdu . La Cuba tıpkı bir ada gibi bir havuzun ortasına kon ru p a tasarımlarına denk düşen, ama ya p ı bakımından İfrikkiye ribatlarını
durulmuştu. da hatırlatan birçok kale inşa ettirdi. Daha alışılmamış bir örnek, II. Fri
Esas olarak La Zisa civarındaki arkeolojik kazılardan anladığımız ka edrich'in 1 240'ta Apulia'da ya ptırdığı Castel del Monte'dir. Bu kalenin se
darıyla, sarayların yakınında şapeller ve hamamlar inşa edilirdi. Edebi kizgen bir zemin planı vardır; her sekiz köşesi sekizgen burçlarla takvi
kaynaklar Sicilya'da birçok büyük hamam bulunduğunu doğrulamakta- ye edilmiştir. Bir orta avlusu da bulunan yapının dış bezemesi, duvarların
Yukarıda: Fildişi boynuz, Güney İtalya ya da raç edilirdi. Dindışı bir işlev görmeleri, sanatçı
Sici lya, 1 1 - 1 2. yüzyıllar, oymalı fildişi, uzunluk yı geniş bir motif yelpazesi kullanma açısından
50 cm, çap 1 1 ,5 cm, Berlin, İslam Sanatı özgür bırakırdı. Bu fildişi boynuz tavşan, ceylan,
Müzesi kuş gibi hayvanları ve hayal ürünü yaratıkları ba
Güney İtalya'da bulunan bu fildişi boynuzlar rındıran bir filiz deseniyle süslenmiştir.
hem av borazanı hem de içki kabı olarak kulla
n ı l ı r ve Avrupa'nın diğer bütün kesimlerine ih-
Aşağıda: Mücevher kutusu, Güney İtalya ya sahnelerinde yer alan insan figü rleri de görülür.
da Sicilya, 1 1 - 1 2. yüzyıllar, oymalı fildişi, Kapağın yanlarında biri ceylana, diğeri tavşana
1 7,3 x 39,5 x 22,8 cm, saldıran iki aslan vardır. Diğer bazı örnekler
Berlin, İslam Sanatı Müzesi den farklı olarak, bu mücevher kutusu doğalcı
Kenarları zarif palmiye yapraklarıyla süslenmiş bir üslup taşımaz; hayvanlar arasında büyüklük
bu mücevher kutusunda, hayvanların işlendiği orantıları gözeti lmemiştir.
resimlere dayalı klasik repertuarın dışında av
- ..)
·-.
)
\
\. -
1-
-·
'
i
\.
Suriye, Filistin ve
Mısır: Eyyubiler,
Memlfiklar ve Haçlılar
165
Eyyubi hanedanının kurucusu
Tarih Salaheddin yüksek ıütbeli bir Kürt
asker ailesindendi; gençlik yıllarını
Almut von G/adiB Lübnan dağlarında bulunan ve Ro
ma tap ınağından dolayı dünyanın
her tarafında tanınan Baalbek ken
Eyyubiler: tinde geçirmişti. Şam, Halep ve Mu
sul Hükümdarı Nureddin'in maiyeti
İslam kahramanı Salaheddin
ne 1 152'de girdi. Mahir bir komutan
Haçlılar 12. yüzyılda Doğu Akde olan amcası Şirkuh'la birlikte Mı
niz'i harap etti. Arapların ayrım gö sır'ın fethinde görev aldı. Şirkuh'un
zetmeksizin "Frank" ["Frenk"] diye ölümünden sorıra, 1 169'da ordunun
andığı Haçlı kuvvetleri 1099'daki başkomutanlığına yükseldi. Aynı sı
Kudüs işgalinin ardından, Filistin'in ralarda Mısır'ı yöneten Fatımilere ve
neredeyse bütün kıyı kentlerini ele zir olarak atandı ve iki yıl sorıra bu
geçirdiler. Gelişmeleri belli bir me hanedanı devirdi. Sünnilerin Fatımi
safeden izleyen Musullu tarihçi İb Şii halifeliğini dalalete düşmüş say
nü'l-Esir, Haçlı Seferlerini İslam ve ması nedeniyle, Salaheddin'in bu
Hıristiyanlık arasındaki büyük kül yönetime son vermesi, çağdaşların
türel çatışmada önemli bir fasıl ola dan büyük takdir görmesini ve İs
rak sınıflandırır. Cihat evrelerinin ve lam'ın savunucusu olarak yüceltil
barış içinde bir arada yaşama dö mesini sağladı. Böylece 1 174'te
nemlerinin sırayla birbirlerini izle Nureddin'in Şam'da ölmesi üzerine,
melerine karşın, çağdaşlarını İs onun Suriye'deki ardılı ve Hıristi
lam'ın ve İslam kültürünün gerileyişi yanlara karşı savaşta Müslümanların
konusunda acilen uyarır. önderi olarak kabul edildi.
Halep Erniri Nureddin bin Zen Salaheddin'in topraklarını geniş
gi (1146-1 174) küçük Suriye devlet letme tasarıları Bağdat halifesinden
lerini Mısır'la birleştirerek geniş bir destek gördü. O dönemde 240'tan
iktidar tabanı oluşturdu. Onun dö fazla camisiyle ve 20'yi aşkın medre
neminde cihat fikri bütün Doğu Ak sesiyle İslam'ın güçlü bir kalesi olan
deniz bölgesini sarmaya başladı. Şam'ı merkez edindikten sonra,_ Haç
Asıl öncelik Kudüs'teydi. Yahudile lılara karşı büyük çaplı bir saldırıyı
rin, Hıristiyanların ve Müslümanla planladı. Birinci Haçlı Seferi bölge
rın aynı ölçüde değer verdiği bu kut nin Müslüman devletleri arasındaki
sal merkez, 1099'dan beri Kudüs bölünmeler sebebiyle Hıristiyanlar
Frank Krallığı'nın başkentiydi. Müs açısından başarıyla sonuçlanmıştı.
lümanlar Tapınak Dağı'ndaki ma Şimdi ise Frank devletlerinin iç çatış
betlerinin Hıristiyan yönetim altında malarla sarsıldığı bir dönemde, Müs
saygısızlığa uğradığı görüşündeydi. lümanlar birleşik bir önderlik altında
Kutsal yerleri geri alma girişimine kuvvetlerini Doğu Akdeniz'de toplu
destek sağlayacak bir kamuoyu Kudüs haritası, Lahey, Koninklijke Kütüphanesi yorlardı. Salaheddin Müslüman ra
oluşturmak üzere camilerde okunan Haçlılar dönemine ait Kudüs haritalarında, kentin şematik bir yaklaşımla dört bölümlü bir kipleri ile Haçlılar arasında antlaşma
dai reye indirgendiği görülür. Üst yarıda 'Templum Domini" ve "Templum Salomonis" adları
ve Kudüs'ü yücelten hutbelere, ren ları cihat ilkesine ihanet sayarak heı
verilen Kubbetüs's-Sahra ve Mescid-i Aksa yer alır. H ı ristiyan hacıların ana uğrağı olan Kutsal
cide olmanın yarattığı öfke yansı Kabir Kilisesi sol alt köşede yuvarlak bir yapı olarak gösterilmiştir. Haritanın altındaki resim, zaman kınamakla birlikte, kendisi de
yordu. Bu propaganda edebiyatında bir Müsl üman orduya karşı muharebede Haçlılara yardım ettiği öne sürülen Aziz George'la Haçlılarla ateşkese varmıştı. Ne vaı
Haçlılarca yanlış biçimde Templum ilgili bir efsaneyi yansıtır ve Kudüs'ün 1 099'da Haçlılarca fethedilmesine göndermede ki, barış antlaşmasındaki hükümlere
bulunur.
Domini (Tarırı'nın Tapınağı) adı ve karşın Müslüman tüccar ve hacılarır.
rilen Kubbetü's-Sahra'yı ilk Emevi saldırılara uğramaya devam etmes:
halifelerinden birinin inşa ettirdiği vurgulanıyor ve buranın Miraç mekanı, ya ve hatta Kızıldeniz kıyılarının yağmalanması üzerine, silaha sarılmaya karaı
ni Hz. Muhammed'in göğe yükseldiği yer olmasının önemi işleniyordu. verdi. Bağdat halifesinin ona verdiği "Mekke ve Medine Harem-i Şeriflerinir
Genel isyan havası daha 1 168/69'da Nureddin'i, nihai Müslüman zaferi Hamisi" unvanından dolayı, hacıların güvenlik içinde seyahat etmesini sağla
ne güvenin bir işareti olarak, Halep 'teki dört usta zanaatkara Tap ınak Da makla yükümlüydü; ayrıca ticaret yollarının işleyişini güvence altına almaH
ğı'ndaki Mescid-i Aksa için bir ahşap minber yapma emrini vermeye yönelt zorundaydı. Bir yıl süren cihat propagandasından sorıra, çatışma Haçlılarır.
mişti. Ne var ki, bu iman sembolünü yerine koymak ancak Salaheddin'in kışkırtıcı bir eylemiyle patlak verdi. Kahire'den Şam'a giden bir Müslümar
1 187'de Kudüs'ü almasıyla mümkün oldu. kervanı, Doğu Şeria'da (bugün Ürdün) Frank kalesi Kerak'tan geçerken so-
yuldu. Salaheddin 1 187 yazında Hattin'de Hıristiyan ordusuna karşı ezici bir Yukarıda: Krak des Chevaliers denetimindeki bölgelere yönelik saldırılarda
Suriye, 1 1 1 O bir üs olarak önemli rol oynadı. Batı tarafın
zafer elde etti ve ardından harekatı sürdürerek Filistin'deki kentlerin ve kale
Suriye dağlarında ve kıyı şeridinden 30 km da savunma amaçlı ve eşmerkezli iki sur ge
lerin birçoğunu ele geçirdi. Sonunda Kudüs de teslim oldu. Kent Peygam içeride yer alan Krak des Chevaliers Kalesi niş bir hendekle ayrılır. G üneyden bakılınca
ber'in miracının yıldönümünde geri alındı ve bu olay ilahi takdirin bir işareti Haçlı seferleri sırasında inşa edilmişti. Hos daire biçimli kuleleriyle (sağda) iç kale öne
olarak yorumlandı. İslam'ı tekrar egemen kılma sürecinde, Kubbetü's-Sah pitalier tarikatına mensup şövalyelerce tah çıkar. Memluk sultanlarının yaptırdığı kuleler
kim edildi ve 1 27 1 'de Memluk Sultanı Bay ve kaleye su sağlayan sukemeri daha aşağıda
ra'dan Hıristiyan suretler çıkarıldı, kubbe yeniden yaldızla kaplandı ve üstü
bars tarafı ndan ele geçi rilene kadar Arap görülebiliyor.
ne yerleştirilmiş haç kaldırılarak yerine tekrar İslam hilali kondu. Haçlıların
Templum Salomonis (Süleyman Tapınağı) adını vererek bir kraliyet sarayı ola
rak kullandığı Mescid-i Aksa'da, Nureddin'in yaptırmış olduğu minber gere
ken yere oturtuldu ve mihrap onarıldı.
Kudüs'ün düşüşünden sonra yeni bir Haçlı seferi için hazırlıklar başladı.
Kutsal Topraklar'a doğru yola çıkan Germen İmparatoru Friedrich Barbaros
sa, Toros Dağları'ndaki Gülek Boğazı yakınında Göksu Irmağı'ndan geçer
ken boğuldu. Başında bulunduğu ordunun dağılmasına karşın, aynı sefere
katılan Fransa Kralı II. Philippe ile İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard
önemli liman kenti Akka'ya ulaşmayı başardı. Haçlıların 1 1 04'te ele geçirdi
ği, ama daha sonra Salaheddin'in geri aldığı bu kentin kuşatmaya direnişi so
nunda kırıldı. Akka görkemli yapılarıyla ve çok ünlü manastır yazı odasıyla
(scriptorium) izleyen 100 yıl boyunca Kudüs Krallığı'nın fiili başkenti olarak
kaldı. Akka'daki yenilgi üzerine yeni istila girişimlerine karşı tetikte duran Sa
laheddin, Kudüs'ü savunmaya ağırlık verdi. Ancak, karşıdaki düşmanı söküp
Salaheddin, Gustave Dore, tahta baskı Henne am Rhyn'ın Haçlılar üzerine l 884'te
resim, 1 884 yayımladığı anıtsal tarih kitabıDie Kreuzzuge
Salaheddin'in bir kahraman olarak Avrupa' da und die Kultur ihrer Zeit'ta (Haçlılar ve Yaşa
ulaştığı şöhreti yansıtan bir resim. Otto dıkları Dönemin Kültürü) yer almıştı.
1 1 87 Salaheddin Hattin'de Haçlıları 1 250 Kıpçak Türkü kökenli Memluk 1 400- 1 40 1 Timur'un orduları Suriye'yi
yendi ve Kudüs'ten çıkardı subaylar Mısır'da iktidara el harabeye çevirdi
koydu
1 1 89- 1 1 92 Üçüncü Haçlı Seferi; Haçlılar 1 426 Sultan Barsbay ( 1 422- 1 438)
Akka'yı aldı ve Kudüs 1 258 Hülagu komutasındaki Moğollar Haçlıları Kıbrıs'tan çıkardı
Kral lığı'nın başkenti yaptı Bağdat'taki Abbasi halifesini
1 485- 1 49 1 Sultan Kayıtbay döneminde
devirdi
1 1 92 Eyyubiler ve Haçlılar barış ( 1 468- 1 496) Osmanlılarla
antlaşmasına vardı; Salaheddin 1 260- 1 277 Memluk Sultanı Baybars'ın çatışmalar alevlendi
H ı ristiyanların Kudüs'teki kutsal dönemi
1 5 1 6/ 1 7 Sultan 1 . Selim komutasındaki
yerleri serbestçe ziyareti
1 260 Memluklar Filistin'de Moğolları Osmanlı kuvvetlerinin ele
konusunda güvence verdi
yendi ve Suriye'yi egemenlik geçirdiği Suriye ve M ısır,
1 202- 1 204 Dördüncü Haçlı Seferi; altına a dıl Osmanlı lmparatorluğu'na bağlı
Konstanti nopolis'in işgaliyle son eyaletler haline geldi
1 270 Tunus'a yönelik yeni bir Haçlı
buldu
seferi sonuçsuz kaldı
1 2 1 7- 1 2 1 9 Beşinci Haçlı Seferi; Nil
1 279- 1 290 Sultan Kalavun'un dönemi
Deltası'ndaki Dimyat ele
geçi rildi 1 29 1 Kalavun'un oğullarından Sultan
Eşref Halil Akka'yı aldı ve
1 225 il. Friedrich Kudüs kralının kızı Haçlıları temelli olarak
lsabel la'yla evliliğinden dolayı Filistin'den çıkardı
Kudüs üzerinde hak kazandı
1 323 Kalavun'un bir başka oğlu
1 228/29 Altıncı Haçlı seferi; Mısır Sultan Nasır Muhammed ( 1 293-
hükümdarı el-Kamil ile il. 1 294, 1 299- 1 309, 1 3 1 0- 1 34 1 )
Friedrich arasındaki barış Suriye' de Moğolları püskürttü
antlaşmasıyla son buldu: Kudüs ve ilhanlı Hükümdarı Ebu
Haçlılara geri verildi Said'le barış antlaşmasına vardı
1 244 Harezm Türkleri Kudüs'teki 1 382 Sultan Berkuk'un ( 1 382- 1 389,
Haçlı yönetimine son verdi 1 390- 1 399) başa geçmesiyle,
1 248- 1 254 Yedinci Haçlı Seferi; Haçlıların Çerkes kökenli Kafkasya
Mısır'daki yenilgisiyle son buldu Memlukları iktidara geldi
TARİH 169
Mescid-i Aksa, Kudüs, 707-709 düs'ün Haçlılardan geri alınmasından sonra ye
Mescid-i Aksa ünlü Tapınak Dağı'nın güney niden inşa edildi. Eyyubiler Kutsal Toprak
kenarında yer alır. Bu uzunlamasına yapının lar'da İslam'ın tekrar hakim kılınışı ve bölgenin
yedi geçidi vardır ve mihrap sahnını örten kub Emevilerce ilk fethi arasında paralellikler kur
besi İslam'ın ilk döneminden kalmadır. Ku- muşlardı.
tarak, kutsal kentler Mekke ve Medine üzerindeki denetimi ele geçirdi. Böyle
ce Mernluklar bölgedeki Moğol istilasının yarattığı iktidar boşluğundan yarar
lanarak, İslam'ın koruyucusu ve savunucusu konumuna yükseldiler.
Baybars'ın yerine geçen Kalavun (1279-1290) Eyyubilere hizmet etmiş ko
mutanlardan biriydi. Mısır'a altın çağ yaşatacak bir hanedanın temellerini attı;
neredeyse 50 yıl başta kalan oğlu Nasır Muhammed'in dönemi özellikle par
lak geçti. Bu sultan miri mülkleri Mısır'daki bütün feodal arazilerin neredeyse
yarısına varacak ölçüde genişletti. Böylece vergilerden sağladığı düzenli gelir,
geniş çaplı imara ve debdebeli yaşama olanak veren inanılmaz meblağlara
ulaştı. ilhanlı hükümdarı Ebu Said'le varılan barış antlaşmasının Moğollarla
uzun ve sürüncemeli çatışmaya son vermesinin ardından, Asya'yla ticar�t hız
la gelişmeye başladı. Halep'ten yola çıkarak İran üzerinden Orta Asya'nın ün
lü İpek Yolu'nu aşan kervanlar, Doğu Akdeniz'e dönerken ipek, yeşim, por
selen, teknik uzmanlık ve sanatsal motifler getirdi. Büyük rağbet gören şifalı
MemlOklar
otlar, baharat, esanslar, inciler ve değerli taşlar gibi lüks malların ticareti kök
Salaheddin'in kardeşinin torunlarından biri olan son Eyyubi hükümdarı es-Sa lü bir geçmişe dayanmaktaydı. Bunlar gemilerle Hint Okyanusu ve Kızıldeniz
lih Necmeddin, Güney Rusya'dan imparatorluğa çok sayıda Türk asker köle üzerinden Kahire'ye getirilmekteydi. Yemen'deki Resulilerle kurulan iyi ilişki
getirtti. Onun ölümünden ve genç ardılının cinayete kurban gitmesinden son ler deniz ticaretini kazançlı bir uğraşa dönüştürdü. Eyyubilerin bir kolundan
ra, bu askerler 1 250'de Mısır'da, 1260'ta da Suriye' de denetimi ele geçirdi. Ger gelen bu hanedan, Aden limanını açarak, Hindistan ve Çin'le doğrudan temas
çi Eyyubiler devlet işlerinde hanedan mensuplarına yer vermişlerdi, ama siya ları geliştirerek ticaret için mükemmel koşullar yaratmıştı. Nasır Muhammed
sal iktidar artık tamamen kölelerden oluşan ve Arap kökenli olmayan bir subay
kastının elindeydi. "Birinin malı" anlamında "Memluk" denen ve küçüklükten
itibaren Müslüman olarak yetiştirilen bu subaylar, bütün askeri işlevlerin bıra
kıldığı ve devlete sadık bir elit tabaka konumuna geldi. Devlet kurumlarıyla
bütünleşmelerini sağlayan bağ, ordunun başkomutanı ve devlet idaresinin ba
şındaki kişi olarak kendi saflarından seçilen sultanın kişiliğiydi. Bu geniş im
paratorluğu 1250-1390 arasında Bahri Mernlukları olarak bilinen Kıpçak Türk
leri, 1390-1517 arasında ise Burci Mernlukları olarak bilinen ve hükümranlıkları
Osmanlı padişahı I. Selim'in Suriye ve Mısır'ı fethetmesiyle sona eren Kafkas
kökenli Çerkesler yönetti.
Memluk sultanlığının gerçek kurucusu Baybars (1260-1277), Salaheddin'in
tersine kurnaz ve dengeleri kollayan bir komutandı. Moğollar ve Haçlılar kar
şısında elde ettiği zaferlerden dolayı, Arap halk şiirlerinde yüceltilen bir kişiy
di. Fransa Kralı IX. (Aziz) Louis'nin 1250'de Nil Deltası'ndaki Mansure Kale
si'nde yenilgiye uğratılmasında belirleyici bir rol oynamıştı. Sultan olarak başa
geçer geçmez, Hıristiyanların ve Müslümanların barış içinde bir arada yaşama
sını destekleme politikasını, yani dönemin Müslüman toplumunun Eyyubi hü
kümdarları el-Adil ve el-Kamil'e pek iyi gözle bakmamasına yol açan çizgiyi
bırakmaya karar verdi. Suriye ve Filistin'deki aralıksız seferler 129l'de Haçlıla
rın bölgeden çıkarılmasıyla ve Kudüs Krallığı'nın başkenti ,Akka'nın düşmesiy
!'1 le son buldu. Bu sürece ittifaklar kurma yönünde akıllıca bir politika eşlik et
ti. Bizans'la iyi ilişkiler · ve Moğol Altın Orda hanının İslam'ı benimsemesi
1 sayesinde, Baybars geniş bir bölgeden yeni Memluk askerleri toplama olana
ğını buldu. İslam dünyasında büyük itibar kazandı; Moğolların Bağdat'taki kat
liamından kurtulan bir Abbasi mensubunu Kahire'de halifelik makamına otur-
TARİH 171
Akdeniz : Doğu ve B atı Arasındaki Köprü
Almut von G/adiB
İslam dünyasının ve Avrupa ülkelerinin coğrafi ya temelen Arap tüccarlar aracılığıyla Sicilya'nın Nor
kınlığı aralarında birçok ilişki doğurdu ve her iki ta man Kralı 1 1 . Ruggiero'nun ( 1 1 30- 1 1 54) eline geç
rafın dinsel çekincelerine rağmen, Akdeniz boyun m iş ve onun hediye olarak verdiği Blois-Champag
ca canlı bir ticaretin gelişmesini sağladı. Gerek ne Kontu Theobold tarafından Saint-Denis'e
M üslümanlar, gerekse Hı ristiyanlar din düşmanları bağışlanmıştı.
karşısındaki zaferlerinden sonra genelde savaş sıra Sicilya, Akdeniz ticaretinin odağıydı. Akdeniz
sında yağmalanmış sanat eserlerini yeniden işleye ticaret dünyasıyla 1 O. yüzyı lda Fatımi yönetimi altın
rek kendi dinsel yapı larında kul lanmaya yöneldiler. da bütünleşen bu adadaki Arap topluluğu, Norman
İ ber Yarımadası'ndaki Hı ristiyan kiliselerinden sö ları n fethinden sonra bile ekonominin birçok sek
külen çanlar Fas'ta cami fanuslarına dönüştürülür töründe öncü bir rol oynamaya devam etti. Adan ın
ken, Akka'daki bir Haçl ı kilisesinin taçkapısı Kahi ana kenti Palermo 300'ü aşkın camisiyle geçmişte
re'de yeni inşa edilen bir medreseye uyduruldu. İslam'ın büyük merkezlerinden biriydi; Norman
Ne var ki, Akdeniz'den geçen mal akışıyla kar kralları giriştikleri imar projelerinde oradaki Arap
şılaştırıldığında, bu yadigarlar önemsiz sayılırdı. Ge mimarlarının eserlerinden geniş çapta yararlandı.
mi ulaşımındaki gelişmeler ticaret hacmindeki bü Dokuma sanayisine büyük ölçüde Araplar egemen
yü meyi teşvi k etti. İtalyan deniz kentleri Doğu di. il. Ruggiero'nun kul landığı muhteşem bir tören
Akdeniz limanlarında ticaret merkezleri kurdular harmanisi, 1 l 3 3/34'te Palermo kraliyet atölyelerin
ve bu limanlar ile Avrupa arasında düzenli deniz se de yapı ldığını belirten bir Arapça yazı taşır. Bu ya
ferleri düzenlediler. İfrikkiye (bugün Tunus) ve Si zıdan ustaların Arap zanaatkarlar olduğu açıkça an
cilya arasında yolculuklar rutin bir hale geldi. Ma laşılır. Yüzükoyun yatan bir deveyi alt etmiş aslan
yorka, İfrikkiye ve Mısır'ın Müslüman çömlek motifi muhtemelen H ıristiyan Reconquista'sının,
atölyelerinden gelen ilk seramik kaseler daha 1 1 . yani 1 3. yüzyılda Müslümanların zorla Sicilya'dan çı
Neceftaşı sürahi, Saint-Denis katedrali (Paris) hazinesi, karılmasını sağlayan harekatının bir sembolüdür.
yüzyılda bu yoldan İtalya'ya ulaştı. Bunlar yen i inşa
Mısır, 1 O. yüzyıl, yükseklik 24 cm, Paris Louvre Müzesi
edilen Romanesk kiliselerin cephelerine yerleştiril Haçlı seferleri sırası nda Avrupa'dan az sayıda
di. Sadece Piza'da 1 1 . ve 1 3. yüzyıllar arasında inşa ürün Doğu Akdeniz ülkelerine götürüldü. Bunların
edilmiş kiliseleri süsleyen ve bacini olarak bilinen bu gemisinin taşıdığı yükler Doğu Akdeniz'deki faali birçoğu Haçlı ların ayin amacıyla yanlarında taşıdık
seramiklerin yüzlerce örneğine rastlanır. Batı Ak yetler üzerine değerli bilgiler sağlamıştır. Deniz ya ları kaplardı. Kuzey Suriye'deki Rusafe kasabasının
deniz'deki ticarete ilişkin bilgilerin esas olarak bu tağında tonlarca cam kırıntısının dışında, Fatımi cam ana kilisesinde bulunmuş bir definede Doğu'ya öz
seramik mallara dayanmasına karşın, Bodrum yakı atölyelerinden çıkma 80 adet sağlam cam işi bulun gü bir buhurdan, Üçüncü Haçlı Seferi sırası nda Su
nındaki Serçe Limanı açıklarında batan bir ticaret muştur. Bizans İ mparatoru il. Basileios dönemine riye'ye giden Picardie Dükü 1. Raou l de Couzy'nin
(976- 1 025) ait bakır sikkelerin Fatımi Halifesi Ha armasının işlendiği bir gümüş tabak ve bir gümüş
kim dönemine (996- 1 02 1 ) ait çeyrek dinarlarla bir maşrapa yer alır. Daha sonraki bir tarihte eklenmiş
arada olması, bu malların Bizans'a gönderildiği izle yazılar, maşrapanı n Fı rat kıyısındaki bir kalenin kili
nimi vermektedir. sesine hediye edildiğini, tabağın ise Haçlı kenti
Akden iz'in İslam ülkeleri Avrupa'da çömlek ve Edessa'nın (U rfa) bir yurttaşınca doğrudan Rusa
camdan yapılma tüketim mallarının yanı sıra, fildişi fe'deki kiliseye bağışlandığı nı belirtir. Beytle
ve neceftaşı gibi değerli malzemelerden yapılma na hem'deki kazılarda Doğu'da bilinmeyen renkli ema
dir lüks ürünler için çok geniş bir pazara ulaşma il champleve (gömme mine) tekniğiyle bezenmiş ve
yol larını bulmuşlardı. Özellikle Fatımi halifelerinin Gü ney Fransa mahreçli şamdanlar bulunmuştur.
hazine dairelerinden çıkmış olan harika neceftaşı Bununla birlikte, neredeyse 200 yıla varan Kudüs
ürün leri masalımsı bir üne sahipti. Birçok parça İtal Krallığı döneminde ( 1 099- 1 29 1 ) Haçlıların kendi
ya'ya götürüldü ve daha sonra Avrupa kiliselerinin atölyelerini ku rdu kları ve yerel zanaatkarların yar
eline geçti. Yerel kuyumcuların metal kundaklara dımıyla benzersiz bir sanatsal üslup geliştirdikleri
yerleştirerek dinsel amaçlı ku llanıma uygu n hale ge bilinmektedir.
tirdiği bu ürünler H ıristiyan kültü ründe ayin kapla Birçok ortaçağ kaynağı bu dönemde İslam dün
rı ve kutsal emanet kutuları olarak kendilerine bir yası ve Avrupa hükümdarları arasındaki hediye alış
yer edindi. Hatta Saint-Denis Katedrali (Paris) ha verişlerinden söz eder. Sürekli yaşanan gerginlikle
Aziz Louis'nin vaftiz leğeni (baptistere), Muhammed
zinesindeki bir Fatımi neceftaşı sürah inin Akdeniz'i re rağmen, pahalı hediyelerin sunulması yabancı
İbnü'l-Zeyn, Suriye, 1 3 . yüzyıl sonları, altın ve gümüş
kakma süslü pirinç, çap 50 cm, Paris Louvre Müzesi hangi yolu izleyerek aştığını saptamak mümkündür. devletlerle ilişkileri geliştiren bir unsurdu. Bunlar
Kahire'deki halife sarayından alınan bu parça muh- hediyeyi veren kişinin sını rsız zenginliğini simgeler
Halep Suriye ovalarının batı kenarındaki verimli bir vadide yer alır. Fırat ve Ak
julia Gonnella deniz'e hemen hemen eşit mesafededir. Irmak temel su ihtiyacını karşıla
mayı güvence altına alırken, ırmağın doğusuna düşen ve kolay savunula
"Bu şehir ezeli denecek kadar eski, ama hala yepyeni ve hep hayat dolu bilir kayalık tümsek düşmanca saldırılara karşı koruma sağlamıştır. Kuzey
kalmış. Uzun günler ve geceler geçirmiş; başındaki hükümdarlardan ve Suriye ovalarına yakınlık ve verimli hinterland, bir kent için elverişli ko
içindeki avamdan daha uzun yaşamış. İşte evleri ve meskenleri duruyor; şullardı; böylece şehirliler, çiftçiler ve göçebeler arasındaki etkileşirrılc
peki bunların eski sakinleri ve ziyaretçileri nerede? İşte sarayları ve divan binlerce yıl varlığını sürdürebildi. Halep'in en varlıklı dönemleri civar böl·
ları duruyor; peki Hamdani emirleri ve onların şairleri nerede? Hepsi bu genin ötesine uzanarak Akdeniz'e ya da Mezopotamya'ya bağlanan tica·
dünyadan göçüp gitti, ama şehir hala ayakta. Harikalar şehri! Sapasağlam ret yollarının gelişimiyle çakışır. Siyasal koşullar uygun olduğu ve uzur
duruyor. Sultanları devriliyor, yok olup gidiyor, ama onun yıkım emri da mesafeli ticaret ağlarıyla bütünleşmeye elverdiği sürece, kentin hep önem
ha çıkmamış . . . " li bir ticaret merkezi konumunu taşıdığını görmekteyiz.
Halep tarihine çoğu girişte olduğu gibi, 1 184'te kenti gören Endülüs
lü gezgin İbn Cübeyr'in tasviri de görkemli çağına bir göndermeyle baş
lar. Onun rivayetlerden aktardığına göre, İbrahim Peygamber Ur'dan Kut Halep'teki Cıtmi-i Kebir emriyle 1 094'te inşa edilen zarif ve kare ta
sal Topraklar'a giderken Halep'ten geçer, şimdi üstünde Hisar'ın 8. yüzyıl başları, avlu banlı mi naresi, Kuzey Suriye'nin mimari
Cami-i Kebir hala kentteki en önemli d i nsel mücevherlerinden biridir. Yapının altı katı
yükseldiği tümsekte ineklerini sağar ve bu sütü sadaka olarak dağıtır. Ef
yapıdır. Müslümanların fethinden kısa bir KGff ve Neshi yazıtlarla ve kesintisiz silme
sane Halep adını bu din büyüğünün ziyaretine dayandırır. Halk arasında süre sonra 8. yüzyıl başlarında, mu hteme ler, duvar ayakları, özenle yapılmış tirfil bi
bu adın Arapça'da "sütçü" anlamına gelen halib'den türetildiğine inanılır. len Süleyman bin Abdülmelik tarafından ya çimli ve çok-yuvalı kemerler gibi "klasikleş
pılm ıştır. Selçuklu Hükümdarı Tutuş döne tirici" mi mari detaylarla birbirinden ayrılır.
Kentteki birçok kutsal yer İbrahim'in ziyaretiyle ilişkilendirilir; bunlardan
minde, Kadı Ebu'l-Hasan bin el-Haşşab'ın
f-lalep'teki Cami-i Kebir'in mimberi bölmesinin özgün sıra sütunları ve avlu çev
'1oğolların Halep'i yağmalamasından sonra, resindeki revaklar l 285'e doğru, Haçlı mi
'1em1Gk Sultanı Kalavun, Yali Karasungur'a marisine özgü unsurların b i r takl idi olarak,
centteki Cami-i Kebir'i i l k temelleri üstünde sütunlar üstüne oturtulmuş çapraz tonozlar
ıeniden inşa ettirme emrini verdi. Bu kap la değiştirildi. Aynı vali camiye M u hammed
;amlı projeye M u hammed bin Osman el bin Ali el-Musuli adl ı ustan ın yaptığı değerli
-laddad'ın nezareti altında girişildi. Namaz bir minber de bağışladı.
MİMARİ 175
Halep 750'de Abbasi halifelerinin yönetimine girdi. Abbasilerin yeni Halep Hisarı derin bir hendek kazdırarak içini suyla dol
başkent olarak Bağdat'ı kurması, bölgenin siyasal merkezini doğuya kay Halep'teki en heybetli yapı olan ortaçağdan durttu; iki yanında masif dikdörtgen kuleler
kalma Hisar, kentin yukarısında yükselir. Bu yükselen ve ancak çok-kemerli bir köprüyle
dırma yönünde bilinçli bir adımdı. Böylece orta boy bir taşra kenti ko
doğal ve düz tepeli tümsek, İslam öncesi dö ulaşılabilen muazzam bir yeni ana kapı yaptır
numuna düşen Halep, Mezopotamya ve Mısır arasındaki sınır boyunda nemde bir yerleşme ve ibadet merkezi olarak dı. Hisar daha sonra Memlük döneminde kap
kaldı. Nitekim, bir süre Tolunilerin (877) İhşidilerin (936-37) egemenli kullanılmıştı. Eyyubi hükümdarı Melik ez-Za samlı bir tadilattan geçti. En önemli ekleme,
ğindeki Mısır'dan yönetildi. hir Gazi ( 1 1 86- 1 2 1 6) savunmasını güçlendire Memlük Valisi Çaka bin İvaz'ın 1 406/07' de Ey
rek, Suriye'deki en tahkimli askeri üslerden yubi kapısı yukarısında yaptırdığı şatafatlı tö
Halep 944'te kenti ele geçirerek sultanlığının merkezi haline getiren
birine dönüşmesini sağladı. Tümseğin etrafına ren salonuydu.
Hamdani Emiri Seyfü'd-Devle sayesinde bir kültürel canlanma yaşadı.
Seyfü'd-Devle tarihe büyük bir edebiyat hamisi olarak geçmiş bir hü
kümdardır. İbn Cübeyr'in yukarıda alıntıda hayıflanarak andığı muhte bin Tacü'd-Devle Tutuş'u boyun eğmek zorunda bıraktı. Halep'in Haç
şem sarayı bütün İslam dünyasındaki manzum eserlerde övgülere konu lılara teslim olmamasını muhtemelen kentin görevine bağlı kadısı Ebu'l
olmuştur. Burası dönemin el-Mütenebbi ve Ebu Firaz el-Hamdani gibi Hasan bin el-Haşşab sağladı. Kentin idaresini eline alan bu kadı, Atabek
büyük şairlerinin buluştuğu bir yerdi. Hamdanilerin yönetiminde yaşa Aksungur el-Porsuki'den yeni hükümdar olmasını rica etti ve bu girişim
nan kültürel serpilme 962'de Bizanslıların kenti ele geçirip yıkmasıyla kent halkından tam destek gördü . Porsuki'nin soyundan gelen ünlü
birdenbire son buldu. Girişilen yağma öylesine sistematikti ki Hamdani emirler İmadeddin ve Nureddin Zengi, zamanla kenti Haçlılara karşı mü
mimarisinden, hatta Seyfü'd-Devle'nin ırmak kıyısındaki ünlü sarayından cadeledeki en önemli askeri üslerden biri haline getirdi. Haçlıların şid
geriye hiçbir şey kalmadı. Halep izleyen yıllarda da Bizanslıların sürek detli bir saldırısından sonra, bin el-Haşşab, Cami-i Kebir'in yanındaki ka
li saldırılarının ve Bedevi kabilelerin düzenli akınlarının yol açtığı kar tedral de dahil kentteki dört Hıristiyan kilisesinin camiye çevrilmesini
gaşadan zarar gördü . Bir süre Mısır'daki Fatımilerin denetiminde kaldık emretti .
tan sonra, iki göçebe Arap hanedanı olan Mirdasilerin ve Ukeylilerin Gerek İmadeddin ( 1 1 27-1 146) , gerekse oğlu Nureddin (1 146-1 173)
yönetimine girdi. Mirdasilerin Hisar tümseğindeki iki kiliseyi camiye dö korku salan komutanlar ve kararlı siyasetçiler olarak cihat fikrine coş
nüştürdüğü söylenir. kuyla sarıldılar ve İslam dünyasındaki bütün Müslümanları birleştirmeye
Sonraki iki yüzyıl boyunca Halep'in yazgısını tamamen Haçlılarla ça çalıştılar. Uzun bir aradan sonra, Nureddin ilk kez Şam ve Halep'in tek
tışma belirledi. Kudüs'e giden kara güzergahında önemli bir mola yeri bir hükümdar altında bir araya gelmesini sağladı. Tıpkı Şam gibi, Halep
olmasından dolayı, Frankların Antakya'yı almasından (1 100 ve 1 103) kı de onun döneminde yeniden tahkim edildi. Kent surlarını, Hisar'ı ve
sa bir süre sonra saldırılara uğradı. Bu saldırılar Selçuklu Emiri Rıdvan
M İ MARİ 177
/
ı/
:· ·
<
��
·.,,...
.....
,.
:
'i
. .. ' )
( ;
...:
:.. :
...
p--ı ::. iki yanında türbeler yer alır.
ki surların dışında inşa edilmesi, bu mahallenin gittikçe artan öneminin
.
_
.....:
. )• . . ..
Doğu ve batı kanarları bo
.
..·"'·' ' " ' · .
.
'.
.
-
.
... - .
bir göstergesiydi .
\
r:�r
..::--· "\
geçmişte m uhtemelen ders Kentin yazgısında gerçek bir canlanmanın izlerine ancak 14. yüzyı
•·\� ,/: ler ve toplantılar için kulla lın ikinci yarısında rastlanır. Halep'i 1355'te gören gezgin İbn Battuta,
__
·:,:="'"-·..;.:<'
/ " n ı l ı rd ı . Kuzey kenarında ey
,.1 �..-ı:
kente hayran kalmış ve ahşap çatıyla örtülü çarşısını övmüştü . Kayıtlar
vanın yanından geçerek
.:7···':.:;
.
..
...
L.j1;;1� -�i""
) ..
, ... .. ...._
� ..
içeriye uzanan geçitler ika
met için kullanılan kanatları
ayırır. Başlangıçta medrese
bu dönemde Halep'in yoğun bir imar faaliyetine sahne olduğunu göste
rir. Günümüze en sağlam ulaşmış yapılardan biri, saraydan bozma bir
.. hastane olarak 1 354/55'te inşa edilen Vali Ergun el-Kamili Maristanı'dır.
":'
··
· ( i �y ····:' _
...<I \. 1 f\.
/ ,.
.
_./
. - � bahçe vardı. Küll iyeye doğu çeşmelerin bulunduğu birkaç küçük avlusu vardır. Aynı dönemin bir
da açılmış dar bir koridor
başka yapısı Vali Mengeliboğa eş-Şemsi'nin Ayas yakınında Haçlılara
dan girilir.
karşı zaferinin anısına yaptırdığı ve kendi adını verdiği camidir. Bu ca
mi de büyük ölçüde Cami-i Kebir'in belirlediği düzeni izler.
Genelde dönemin yapıları Eyyubi mimarisiyle güçlü bir ilişkiyi yan
falep'teki Firdevs Medresesi'nin çevri lidir. İnce mermer kolonların üstünde
.vlusu, 1 235- 1 24 1 çeşitli desenler taşıyan başlıkları yer alır. Av sıtır. Hastanedeki ana avlunun doğrudan esin kaynağı, eyvanıyla ve re
yyubi Sultanı Melik ez-Zahir Gazi'nin dul eşi lunun kuzey kenarı geniş bir eyvanla içeriye vaklarıyla Eyyubi damgasını taşıyan Kamiliye Medresesi'dir. Mengelibo
>eyfa Hatu n'un yaptırdığı Firdevs Med rese uzanır. Avl unun ortasında bulunan ve iç du
ğa eş-Şemsi Camisi'nin mihrabı ise çokrenkli düğüm deseniyle Firdevs
i, Halep'te günümüze ulaşmış en güzel Ey varları yonca yaprağı biçiminde olan sekiz
ubi yapısı sayılabilir. Bu zarif külliyenin dik gen havuz tipik bir unsurdur. Medresesi'nin mihrabına dayanır. 14. yüzyıl sonlarında rağbet gören ör
örtgen avlusu üç kenarda revaklarla gülü desenli dikdörtgen taş rölyefler de süslemeye dönük Eyyubi taş iş-
Halep'teki Firdevs Medresesi'nin desenli çerçevesi son derece gösterişlidir. Bu Ferafra Hangahı'nın mihrabı, 1 237/38 Melik ez-Zahir Gazi'nin dul eşi Deyfa Hatun
mihrabı mihrap, çoğu Halep'te bulunan ve karmaşık, Bir tasavvuf dergahı olan bu yapının mihrabı, tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Doğu
Bu görkemli mihrabın çeşitli renk ve biçimde çokrenkli, örgülü desenleri özellikle Memluk Halep'teki daha yalın Eyyubi namaz nişlerin ve batı kenarlarında hücreler, kuzey kena
ki mermerlerden yapılmış olması, yapının ge bezeme mimarisini etkileyen bir dizi Eyyubi den biridir. İki yanında yaprak süslü başlık rında ise bir eyvan bulunan aşağı yukarı kare
nelde taşıdığı ağırbaşlı havayla bir tezat oluştu namaz nişinin en mükemmel örnekleri arasın larla taçlanmış kolonlar yer alır ve çerçevesi planlı bir avlusu vardır.
rur. İki yan ında zarif kolonlar bulu nan yarım da sayılır. basit bir örgülü desen taşır. Fi rdevs Medre
daire biçimli namaz nişinin yukarısındaki örgül sesi gibi, bu dergah ın da Eyyubi hükümdarı
çiliğinden alınmadır. Böyle unsurlara Ergun el-Kamili Maristanı'nda ve Bu arada, Timurlular ve gittikçe gözü pek davranan Osmanlılar ara
Mengeliboğa eş-Şemsi Camisi'nde rastlanır. Buna karşılık, 1 371/72'den sındaki çatışma Halep açısından olumlu sonuçlar doğurdu. Anadolu'dan
kalma bir başka yapı olan Işıktimur el-Meridani Medresesi'nde yabancı geçen Avrupa ve İran arasında ticaret yollarının kesilmesi üzerine, mal
etkiler görülür. Cephesinin gömme pencerelerle ayrılmış olması, emper akışının büyük bir bölümü güneye kaydı. Halep artık İran ve İtalyan
yal başkent Kahire'nin yeni mimarisine özgü bir unsurdur. kent-devletleri arasındaki karlı ipek ticaretini cezbedebilecek bir konum
Kısa süreli canlanma Timur'un birlikleri yüzünden sertçe kesintiye daydı. Halep'te 1 5 . yüzyılda inşa edilen en önemli yapıların kervansaray
uğradı. Orta Asya'dan gelen bu ordu 1400'de kenti aldı ve üç gün bo lar olması, ticaretin kent için taşıdığı önemi gösterir. Günümüze sadece
yunca aralıksız yağmaladı. Memluk imparatorluğu en büyük istikrarsızlı dördü ulaşmış olsa da, o dönemde kentin en az yedi kervansarayı var
ğı bu dönemde yaşadı. Doğal afetlerin yarattığı tehdit güçlükleri daha da dı. Bu iki katlı yapı topluluklarının çoğu, kentteki dinsel yapılara göre
artırdı: Halep 1403'te bir depremle sarsıldı ve 1422'deki ciddi kıtlığı bir daha geniş alan kaplamaktaydı.
salgın izledi. Ne var ki, imparatorluğun kuzey sınırındaki önemli strate Halep, Osmanlılara yakınlığından dolayı ekonomik bakımdan ka
jik konumu nedeniyle, kent bu dönem atlatılır atlatılmaz yeniden inşa zançlı çıksa da, kuzeydeki bu imparatorluğun yayılması Memlüklar için
edildi. Bütün savunma sistemi onarıldı ve kent surları doğuya doğru ge bir tehdit kaynağıydı. Büyük çaplı tahkimat çalışmalarına girişilmesi, bu
nişletildi. Öte yandan, geniş çaplı bir imar programı çerçevesinde dinsel tehlikenin ne kadar ciddiye alındığını gösterir. Sultan Eşref Kayıtbay
yapılarda bir canlanma ortaya çıktı ve bunun için Halep'e dışarıdan ye (1468-1496) Hisar'da ve kenti savunma mevzilerinde epeyce tadilat ya
ni ustalar getirtildi. Tamamlanan ilk yapılardan biri, Hisar'ın güneyine pılmasını sağladı. Oğlu Nasır Muhammed ( 1 496-1498) döneminde doğu
düşen Utruş Camisi'ydi (1410) . Yapımı Timur'un saldırısından önce baş surunun bir bölümü onarıldı. Son Memlük Sultanı Kansu Gavri (1501-
lamış olan cami, valinin cuma namazını kıldığı ibadethane olarak Altın 1 5 16) en kapsamlı tahkimat tedbirlerinin alınması emrini verdi. Hisar'ı
boğa es-Salihi Camisi'nin yerini aldı. baştan aşağı yeniden inşa ettirdi; kuzey ve güney iki masif kuleyle güç-
Osmanlı dönemi
Halep'teki Altınboğa Camisi bir'in l 285'teki yeniden inşa edilmiş hali ör
1 3 1 8- 1 323 nek alınmıştır; revakların yerine sütunlara
Memlük Valisi Altınboğa es-Sali h i bu yapıyı oturtulmuş çapraz tonozlar konmuştur. Se
Cami-i Kebir' den sonraki ikinci cuma camisi kizgen minare bir kare kaide üstünde yükse
olarak yaptırmıştı. Tonozlu geçitleriyle ne l i r, üç kata ayrılmış narin bir gövdesi vard ır
redeyse kare biçimli düzeninde, Cami-i Ke- ve kendi türünün en eski örneği sayılır.
181
1
Kahire: Bir başkentin değişen çehresi Kahire'ye güneyden bakışla Sultan "Haç Sokağı" (Salibe), çevresindeki ev deni
Hasan Camisi, 1 356- 1 3 62 zinin yukarısında kütlesel bir kale gibi yükse
Viktoria Meinecke-Berg En büyük Memluk külliyesi olan b u yapı, ca l i r. Salibe'nin doğrultusu sokak boyunca art
m i ve medresenin yanı sıra s ultanın anıtsal arda sıralanan Memluk külliyelerine ait kub
Kahire'yi ortaçağ İslam dünyasının merkezi haline getiren Eyyubilerin türbesini barındırır ve Tolunoğlu Cami beler ve minareler izlenerek çıkarılabilir.
( 1 1 69-1 260) ve özellikle de Memlukların (1 250-1517) siyasal emelleri ve si'nden Hisar'a (sağda) doğru uzanan eski
Baştak Sarayı'nın kafesl i sını ve uygun biçimde dağılan bir ışıkla dol
pencerelerinden biri, Kahire, 1 3 34- 1 3 3 9 masını sağlar. Dindışı yapılarda özellikle ka
Sanatsal bir incelikle kıvrılarak örülen v e d ı n sakinler açısından önemli bir rol oynar;
pencerelerin üstüne yerleştirilen geleneksel çünkü yabancıların bakışlarına maruz kalma
ahşap kafesler, özellikle yaz aylarında odala dan sokakta akıp giden hayatı gözlemelerine
rın güneş ısını ndan etkili biçimde korunma- olanak verir.
183
eyvandır. İki Fatımi sarayının arasındaki meydanı "kasaba " olarak bilinen yolun iki tarafında birbirine bakan iki medreseli kompleks ile Sultan
anasokağa dönüştürme cüretinin gösterilmesi muhtemelen bu döneme, ri Medresesi ve Türbesi ( 1 501-1 504) kuruluş tarihi bakımından daha
yani, Memlı1k sultanlarının büyük külliyeleri inşa ettirdiği döneme rastlar. ra gelir. Son yapı ise Sultan Müeyyed'in güney kent surunun yanınc!
Sultan Kalavun (1284-1 285), oğlu Nasır Muhammed (1 295-1304) ve Sultan şa ettirdiği (1415- 1 420) büyük avlulu camidir. Müeyyed bu seçkin
Berkuk'un (1 384-1386) yaptırdığı dinsel yapıların zengin süslemeli ve kes sağladığı özel avantajlardan en iyi biçimde yararlanarak, bu caminiı
me taştan cepheleri kesintisiz bir biçimde Kamiliye Medresesi'ne kadar naresini yanındaki Fatımi kenti kapısı Bab Zuveyle'nin üstüne kond'
uzanır. Sokağın öbür tarafında ise bir duvar köşesinin harabesi ve Sultan Kentin Fatımi surlarının ötesindeki büyümesi esas olarak Memlu
Baybars'ın aslan armasıyla bezenmiş iki pencere, ilk Memluk sultanının neminde gerçekleşti. Hisar'a doğru giden anayol (Darbü'l-Ahmer) be
Eyyubi döneminden kalma Salihiye Medresesi'ne (1 262-1 263) ait türbenin ca sultanlık ailesiyle bağlantılı bir dizi önemli vakfın kurulması bu
hemen yanına inşa ettirdiği büyük medreseden günümüze ulaşan tek iz statüsünü belirgin biçimde yükseltti. Bu yolda görkemli yapılar art ar
dir. ralanır: Sultan Nasır Muhammed'in gözdesi ve damadı Emir Altınbo.
Diğer saltanat yapıları Salibe'nin güneyine dikilmişti. Örneğin, Bay Meridani'nin 0338-1340) inşa ettirdiği avlulu cami; Sultan Şaban'ın
bars'ın türbesinin de yer aldığı Sultan Baybars Medresesi (1 242) burada sinin yaptırdığı medrese (1 368/69); Sultan Küçük Türbesi'nin yer
dır. Türbenin ön tarafındaki çeşme, yukarıdaki galeride bulunan öksüz Emir Aksungur Camisi ("Mavi Cami", 1346/47); Osmanlıların atadığı
mektebiyle birlikte "sebil-küttab" olarak anılır. Benzer biçimli taçkapıları valisince inşa edilen Emir Hayırbek Camisi (1 502). Hisar'ın tam ete
Emir Hayırbek Türbesi, Kahire, 1 502 Mekke'ye doğru bakar ve yan cephe d e aynı Sultan Kalavun Külliyesi'nin cephesi, kısa bir sürede tamamlanmasını
Emirin kaldığı erken dönem Memlük sarayı doğrultuyu izler. Bu eksen dönüşü sayesin türbesi ve minaresi, 1 284/85 Cephedeki sivri kemer girintilerinin :
na ·bitişik olan bu türbe, şu anda tamamen de, yapı bir dizi ilginç basamaklardan oluş Bir medrese ve türbeyi kapsayan bu külliyede plastik işlenişi ve içlerine gömülmüş
harabe halinde olan sarayın (sağda) an ıtsal muş bir görünüm arz eder. Cami ve medre eskiden bir hastane de vardı. Kısmen askeri se penceresinin biçimi muhtemelen Ha
orantılarına denk düşecek şekilde inşa edil senin yukarısında, Hayırbek'in daha sonra ferlerde tutsak alınan kölelerin çalıştırılması, tardığı Batı etkilerini akla getirir.
mişti. Türbenin eksenleri sokakla aynı hiza m inareyle birlikte yaptırdığı arabesk kubbe kısmen de yıkık Fatımi saraylarından elde edilen
daki ana cephe arasında dönerken, iç sahın kuleleri yüksel i r. yapı malzemelerinin kullanılması 1 3 ay gibi çok
M İ MARİ 185
Kahire'nin Doğu Mezarhğı'ndaki Sultan Farac bin Berkuk
Hangahı, kıble tarafı nın dışarıdan görünüşü ve girişin önündeki
revaklı iç avlu, 1 400- 1 4 1 1
Kıble tarafı nda namaz bölmesinin üstünde küçük bir bağdadi kub
be yer alırken, köşelerdeki türbeleri nispeten geniş kubbeler ör
ter. Bunlar ortadaki tuğla kubbenin tersine tamamen taştan yapıl
mış ve 1 5 . yüzyıl ortalarına kadar kubbelerde yaygın olarak
kullanılan zikzak çıta deseniyle bezenmiştir. Külliyenin karşı tara
fındaki giriş yerinde, türbe kubbelerine denk düşen iki minare yük
selir. Bu minareler de zengin taş işçiliği bezemeleri taşır.
geç Eyyubi dönemine kadar izlenebilir. Es-Salih Eyyubi Türbesi (1 250) bu Türbeler yapılırken Kahire'nin kentsel alanı içindeki sokaklara bakan
sultanın ölümünden sonra, Memluk devletini yöneten ilk kadın tarafın yerlerin bilinçli olarak seçilmesini büsbütün dikkat çekici kılan nokta,
dan Salihiye Medresesi'ne eklenmişti. kentin güney kesiminden kuzeydoğu kesimine kadar uzanan mezarlık
Yapıların üstündeki yazıtlardan ve diğer yazılı kaynaklardan anlaşıl lardaki türbelerin geleneksel olarak ait oldukları külliyelerin güneydoğu
dığı üzere, türbenin genellikle bir külliyenin inşa edilen ilk kısmı olması suna, yani Mekke'ye bakan tarafına yerleştirilmiş olmasıdır. Mezarlıklar
da Memlükların kendi türbelerine atfettikleri önemi gösterir. Dönemin da parsel büyüklüğü konusunda bunun dışında hesaba katılması gereken
imar işleriyle ilgili belgelerden, aristokratların kendi türbelerini ikamet bir kısıtlama söz konusu olmadığından, böyle yerlerde yaptırılmış olan
gahlarının yakınında yaptırmayı tercih ettikleri, bu amaçla uzun bir dö büyük defin külliyeleri daha dengeli bir düzene sahiptir ve bazen tama
nem içinde arsa parselleri satın aldıkları, gerekli yapı ve bezeme malze men simetriktir. Örneğin, Sultan Farac bin Berkuk Hangahı (1400-1411)
melerini topladıkları anlaşılır. Böylece külliyede türbeye seçkin bir yer bir kare plan üstünde simetrik olarak düzenlenmiştir; namaz bölmesinin
verilirdi. Yapılaşmanın yoğun olduğu merkezdeki bir külliyede, türbe için kanatlarında iki türbe ve girişin her iki yanında da bunlara denk düşen
sokağa bakan bir yer seçilirdi. Külliyenin bir köşe arasında olduğu du iki minare bulunur.
rumlarda, türbe daha önemli sokak üstünde inşa edilir ve böylece kub Türbelerin dinsel mahiyetini vurgulayan bir başka unsur mihrapların
benin olabildiğince çok sayıda yaya tarafından görülmesini sağlanırdı. varlığıdır. Vakıf sahibinin türbede böyle bir kutsal yapıya yer vermesi dü
Çoğu kez bir türbenin dış görünümüne iç mekan tasarımından daha faz zenli Kuran okunması amacına yönelikti ve dolayısıyla türbenin cami ve
la önem verilirdi. Kubbenin heybetli bir görünüm sunacak şekilde çatıya medresedeki olağan ibadetle bir ölçüde bağlantılı olmasını sağlardı. Me
oturtulması nedeniyle, iç bölmeler genelde çok yüksek olurdu . Bunun bir zarın kendisi iç bölmenin altındaki bir tonoza yerleştirilirdi.
örneği Salibe'deki Emir Canıbak Külliyesi'nde (1 426/27) görülür.
Kahire'deki Sultan Hasan Camisi'nin m ı nda b i r cami v e medrese yer alır. Kahi
planı ve türbesi, 1 356- 1 362 re'nin önceki yapılarının hepsinden daha bü
Bu külliye yaklaşık 1 50 metre uzunluğunda yük old uğu söylenir. Sultanın ana eyvana bi
ve 70 metre genişliğindedir; duvarlarının tişik türbesi, devasa yapının güneydoğu
yüksekliği 38 metreyi bulur. Yön itibariyle cephesinde büyük bir çıkıntı halinde öne
Mekke'ye dönüktür. Dört eyvanlı orta kıs- doğru çıkar.
O 10 20m
Aşağıda: Sultan Hasan Camisi'nin ana yaz mermerdendir ve bazıları zarif çiçek röl Aşağıda Sultan Hasan Camisi'nin nın kenarlarındaki kapı geçitlerinde, normal
eyvanındaki mihrap, Kahire yefleri taşır. M i h rabın yaprak desenli baş l ı k avlusu, 1 3 56- 1 362 de dış cephelerde başvurulan bir bezeme tü
Su ltan Hasan Camisi'nde ana eyvanın kıble lara sahip kenar pervazı kolonları, Suriye' de Bu külliyenin avlusuna bakan dört eyvandan rü kullanılmıştır ve bu geçitler medreselerin
duvarı baştan başa tipik Memlük dönemi ki Haçlı yapılarından alınmadır. biri, her dört klasik İslam mezhebine men bulunduğu köşe eklentilerine açılır. Bu med
mermer kaplamalarıyla örtülüdür. Bu levha sup hocaların ders vermesi için tahsis edil reselerde hocaların ve talebelerin kaldığı
lar antik çağ kolonlarından kesilmiş ve taş mişti. Kıble tarafındaki geniş ana eyvan bir bölmeler ile toplantı mekanları bir avlunun
çerçevelerin içine yerleştirilmiştir; çoğu be- namaz bölmesi olarak da ku llan ı l ı rdı. Eyvanı- çevresinde bi rkaç kat halinde kümeleşmiştir.
�/
zemeli ve çıkıntılı taçkapılar gibi önemli üslup özellikleri, yine Amr Cami
si'ne dayalı orantılara sahip olan el-Hakim Camisi'nden alınmaydı. Döne
min kaynakları mihrabın önündeki alışılmamış ölçüde büyük maksurenin,
yani sultanın namaz kıldığı kubbeli bölmenin düzeninde o zamana kadar
inşa edilmiş en büyük türbenin örnek alındığını açıkça belirtir. Kahire'de
resmi Sünni anlayışının yeniden egemen olmasından sonra en kutsal yer
ler arasında sayılan bu yapı, Şafii mezhebinin kurucusu İmam Şafi'nin (ö.
820) mezarı üzerinde Sultan el-Kamil'in 1 2 1 1 'de yaptırdığı türbeydi. Büyük
tarihsel ve dinsel öneme sahip eski anıtlardan bu tür alıntılar, efendilerinin
siyasal emellerini anıtsal biçime yansıtmaya çalışan Memluk yapı ustaları
nın yaklaşımında her zaman belirli bir rol oynadı.
İmar işlerine düşkünlüğüyle tanınan Sultan Nasır Muhammed'in döne
minde Baybars Camisi'ni örnek alan muhteşem avlulu camiler inşa edildi.
Bu yapılarda maksurenin kubbesinin özellikle öne çıktığı görülür. Aynı şey
Hisar'daki Sultan Camisi (1 335/36) veya Altınboğa el-Meridani Camisi
(1338-1 340) için de geçerlidir. Daha küçük ölçekli bir tasarıma dayanmak
la birlikte, bu maksurelerin kubbeleri, örnek alınan önceki yapıların kub
beleri kadar büyüktür. Namaz bölmesinin iç yapısına ve caminin kent si
luetindeki görüntüsüne bir iktidar sembolü sayılan kubbe egemendir. Son
büyük avlulu cami Sultan Müeyyed Şeyh tarafından güney surunun iç ta
rafında, Bab Zuveyle'nin yakınında inşa ettirildi (1415-1420). Müeyyed'in
anısını yaşatma işlevini gören bu yapıda, namaz bölmesinin kanatlarında
kurulmuş iki türbe yer alır.
MİMARİ 189
olan beşik tonozlu eyvan da yerini düz tavanlı yapılara bıraktı. Zamanla, larının kullanımı kamusal alanlardaki dindışı mimarinin de bir özelliğidir.
ortadaki avlu da bir çatıyla örtüldü. Böylece nispeten mahrem iç mekan Kahire'nin merkezindeki Emir Baştak Sarayı'nın 0334-1 339) ön cephe
lar yaratıldı; görünüm düz çatılı alanlar için örnek oluşturan dindışı yapı sinde bir sıra halinde yer alan on dükkan vardır. İlginç olan bir nokta, en
lardan pek de farklı değildi. Kaçmaz el-İshaki'nin yaptırdığı cami ve med güçlü emirlerden bazılarının Hisar yakınında inşa ettirdiği saraylarda bu
reseler ( 1480) ile Sultan Kayıtbay'ın yaptırdığı camili medrese (1472/73) türden kentsel yapı örneklerine yer verilmemiş olmasıdır; kompleksleri
geç dönem Memluk dört eyvanlı külliyelerinin en çarpıcı örnekleri ara nin alt katları ahır olarak kullanılırdı. Kent merkezine özgü işyeri ve ko
sında sayılır. nut imarı karışımına kentin ukele denen kervansaraylarında da rastlanır.
Üst katında öksüzler için Kuran mektebinin bulunduğu külliyelerin Bunun günümüze en sağlam ulaşmış örneği Sultan Gavri'nin yaptırdığı
birçoğundaki bir sebil çeşmesi, yani "sebil-küttab" bu yapıların ayrılmaz kervansaraydır ( 1 508). İki alt katta ambarlar, idarehaneler ve ticarethane
bir unsurudur. Yapının ön tarafındaki zemin katta yer alan çeşme çoğun ler yer alırken, üst katlar kiralık konaklama yerlerine (reb) ayrılmıştır
lukla bir çıkıntı biçimindedir; çeşitli yönlerden ulaşmayı sağlamak açısın
dan sokak köşesinde bulunması tercih edilir. Bir mektebin bulunduğu be
Mimari süsleme
lirgin üst kat genellikle ahşap kafeslerle ("müşrebiye ") korunan bir galeri
biçiminde düzenlenir. Geç Memluk döneminde, ayrı birer vakıf olarak Eyyubi ve Memluk dönemlerinde büyük kamusal yapılar için tercih edilen
kurulan sebil çeşmeleri de ortaya çıktı. Bunlar genellikle nispeten büyük malzeme, çoğunlukla tuğla örgüyle birleştirilen kesme taştı. Tuğlanın kul
yapılardı ve birkaç tanesini bizzat Sultan Kayıtbay yaptırmıştı. Külliyeler lanıldığı yerler esasen tonozlar ve yapısal bir işlevden yoksun, daha az gö
de pratik sebeplerle bir araya getirilen çeşme ve öksüz mektebi arasın rünür kesimlerdi. Kahire'de tuğla yapılarda kullanılmış geleneksel bir mal
daki bağlantı bu müstakil "sebil-küttap"larda da korundu . zemeydi; kesme taş ise ilk kez Fatımi döneminde, dış cepheleri giydirmede
Çarşıların bulunduğu işlek sokaklara bakan külliyelerin cephesinde, yaygın kullanımla birlikte önem kazandı. Üç Fatımi kent kapısının inşası
konumun uygunluğuna bağlı olarak, çoğu kez dükkanlar yapılırdı. Böy uzun bir taş işçiliği geleneğine sahip Kuzey Suriyeli ustalara bırakıldı. Bu
le durumlarda dükkanlara veya Sultan Gavri Medresesi'nde (1501-1 504) ustalar Eyyubi ve Memluk dönemlerinde taş yapı inşasının daha da geliş
olduğu gibi bir kapalıçarşıya (kayseriye) yer açmak amacıyla cami ya da mesinde de önemli bir rol oynadı. Değişken renkli taş dizilişine (eblak) da
medrese birinci kata taşınırdı. Bu asma camilere (el-muallaka) bir çıkın yalı bezeme giydirmeleri için gerekli malzemeler Suriye'den getirildi. To
tılı merdivenin üstüne oturtulmuş taçkapılardan girilir. Karma yapı unsur- nozlu taçkapılar, nişler ve geçiş kuşakları üstündeki mukarnas düzenleri
Kalavun Türbesi'nin mihrabından detay, 1 284/85 Sultan Müeyyed Şeyh Camisi'nin taçkapısı, 1 4 1 5- 1 420 Kayıtbay Türbesi, 1 472- 1 474
Renkli mermer kaplama ilk kez bu türbenin süpürgeliğinde kul Yapının cephesinde, çerçevesiyle birlikte yukarıya doğru yük Bu yüksek Memluk m inaresi bir kare kaide üstünde yükse
lanıldı. Zamanla Memluk mimari süsleme repertuarının yerleşik selen girintili taçkapı. Kontrast oluşturan siyah ve beyaz taş lir. Alt katı sekizgen, üst katları ise yuvarlaktır ve bir tepe
bir unsuru haline geldi. Bu zengin desenli mihrap, sütunlarla ve katmanlarının yanı sıra m ukarnas tonoz, tonozlu alandaki çi süsüyle son b u lur. Yapı ortak bir desen kalıbını izler, ama taş
üç katlı küçük kemerlerle süslenmiştir. çek rölyefleri, kapı etrafı ndaki taş kakma unsurlar gibi beze ustalarının eklediği süsleme her detayıyla benzersizdir.
meye dönük zengin taş işçiliği yapıyı daha da belirgin yapıyor.
j
Sultan Kalavun Türbesi'nin giriş bölümünün
yukarısındaki alçı sıva detayları, 1 284/85
ı'
Süslü alçı sıva işleri köklü bir yerel geleneğe dayanır.
Memluk dönem inin başlarında bunlara esas olarak d uvar
ların tuğlayla inşa edilmiş üst kesimlerinde başvu rulurdu.
Kalavun Türbesi'nin yüksek gömme taçkapısında, iki şerit
halindeki pencereleri çerçeve gibi saran alçı sıva süsleri
yer alır. Duvarlarda, kemerlerin iç kavis kesimlerinde ve
köşeliklerde bulunan çok-katmanlı ve iç içe örülü çiçek
desenleri alçı sıva kafes pencerelerin geometrik yıldız de
senleriyle tezat oluşturur.
gibi yeni mimari süsleme biçimleri Kahire'ye Halep ve Şam'daki örnekler Sultan Kayıtbay Türbesi, 1 472- 1 474 çekli arabesk bir araya gelirken keskin bir te
le ulaştı; ama zirveye ulaşmaları imparatorluk başkentinde oldu. Bu kubbe haklı olarak geç Memluk dönemi zat yaratır, ama birbirini kusursuzca tamam
n i n gittikçe incelen özenli taş işçiliğinin şahe lar. Yıldız deseni kubbe yüzeyini bölmelere
Bu anıtların iç ve dış kesimlerinde zengin bezemeler vardır. Dinsel ya
seri sayılır. Daha önceki bezemeli kubbeler ayıran düzgün hatlardan oluşur ve ilginç do
pıların cepheleri girintili yüzeyleriyle öne çıkar; Kahire'de Fatımi dönemin de, bir desen her zaman yerini bir başkasına kular ve efe ktler yaratan, çifte hatlardan
den itibaren gelişen tipik bir özelliktir bu . Müstakil yapılar dış duvarları baş bırakırdı. Oysa bu kubbede iki ayrı desen tü oluşmuş incelikli bir arabesk desenin üstünü
rü iç içe örülü; geometrik yıldız deseni ve çi- sarar.
tan aşağı kaplayan cephelerle giydirilir. En zengin bez�melere girişin
çevresindeki duvar için başvurulur; burada cephenin dışına doğru bir çı
kıntı oluşturan taçkapı mukarnas tonozla örtülüdür. Dindışı mimaride de kubbeler ve minareler gittikçe som taştan inşa edilmeye ve büyük bir za
görüldüğü üzere, taçkapıların yüksekliği ve derinliği değişkenlik gösterir. rafetle bezenmeye başladı. Özellikle türbe kubbelerinin süslemeleri epey
Ancak, dindışı yapıların cepheleri girintilerle bölünmüş değildir ve tek süs gelişmiş bir yaratıcılığın damgasını taşır. Tuğla mimarisinden alınan nervür
leme bezemeye dönük pencere gruplarıyla sağlanır. Süslü taş işçiliğinirı gibi biçimler ilk başlarda dosdoğru taşa aktarıldı. Daha sonraları nervürle
standart repertuarı, taçkapıların duvarlarını bezeyen ve cepheler boyunca ri mukarnas konsollar boyunca uzatma, büyük ilmekler halinde düğümle
yatay olarak uzanan hat sanatı frizlerini, nişlerdeki ve pencerelerdeki mu me ve bazen bükme yoluna gidildi. Bu desenler zamanla ince ağlar gibi
karnas tonozları, değişken dizili alacalı taşları (eblak), geometrik desenli kubbelerin üstünü saran zikzak çıtalara, birbirine örülü yıldız desenlere ve
kakma levhaları ve çiçek desenli taş oymaları kapsar. nihayet arınma sürecinin zirvesinde telkari çiçek arabesklerine dönüştü.
Memluk mimarisine özgü zengin mermer kaplamalar dahil taşa işlen Yüksek ve narin minareler aynı çeşitlilikte süs motifleriyle bezendi.
miş bezemeler dışında, tuğla mimarisinirı geleneksel süs unsuru alçı sıva Bu zengin mimari süslemeye, yapıların içinde bulunan oymalı, boyalı
Memluk döneminde de uzun bir süre önemli yer tutmaya devam etti. 1 3 . ve yaldızlı ahşap tavanlar, dolaplar ve kıvrık ahşap kafesler (müşrebiye) ek
yüzyılın v e 1 4 . yüzyıl başlarının birçok yapısında gösterişli alçı sıva işleri lendi. Kahire'deki ortaçağ camilerinin ne kadar zengin ve debdebeli be
ne rastlanır. Bunlar, taş cephelerin yukarısında kalan alanlar gibi geçiş ku zendiğine dair bir fikre varmak açısından, dinsel kurumları yaptıran kişile
şaklarına, türbe kubbelerirıin iç ve dış tarafı gibi tuğladan inşa edilmiş ke rin bağışladığı sırlı resimle bezenmiş cam fanuslar, tunç şamdanlar, gümüş
simlere, ayrıca minarelere işlenirdi. Yapıların içinde öne çıkan mihrap, kakmalı Kuran mahfazaları, zarif kumaşlar gibi taşınabilir donanımların ve
kıble duvar, kemerlerin iç kavis kesimleri ve pencere çerçeveleri gibi yer daha birçok bezeme sanatı şaheserlerinin günümüzde uluslararası müze
lerde de alçı sıva süsleri kullanılırdı. Ama 14. yüzyıl ortalarından itibaren, lerde saklandığını da göz önünde tutmamız gerekir.
M İ MA R İ 191
Şam: Eski bir kültür merkezinin gelişimi
Emevi hanedanının yıkılışından (750) sonra, Şam sıradan bir taşra kenti
ne dönüşmüştü . Ancak Zengi ailesinden Nureddin Mahmud'un burayı
1 1 54'te işgal etmesiyle ve Haçlılara karşı direniş harekatının bir üssü gi
bi kullanmasıyla yeniden bölgesel önem kazandı. Diğer Suriye kentlerin
de olduğu gibi, tahkimatların modernleştirilmesi yüz yılı aşkın silahlı ça
tışmalar boyunca asıl önceliği taşıdı. Kadim kent surları, eski sur kesimleri
kısmen bütünleştirilerek ve antik çağ taş blokları kullanılarak onarıldı ve
güçlendirildi. Kent kapılarının yerini de yeni yapılar aldı. Kentin kuzey
batı kesiminde, eski bir ordugah alanında bulunan Hisar, 1 207'den itiba
ren Eyyubilerce genişletilerek şimdiki boyutlarına çıkarıldı ve yönetim
merkezi haline getirildi. Kent merkezindeki imar çalışmaları sırasında,
kenti batıdan doğuya doğru kesen Decumanus Maximus, yani bugünkü
"Müstakim Sokak" gibi yollara dayanan eski yol şebekesinin ana eksen
leri korundu.
Emevilerin yaptırdığı Cami-i Kebir yüzyıllar boyunca bir ibadet mer
kezi ve ziyaretgah olarak kalmıştı. Bu cami ile Hisar arasında kalan alan
artık kentin <\na Müslüman mahallesine dönüşmüş durumdaydı; kuzey
doğusunda bir Hıristiyan mahallesi, güneydoğusunda ise bir Yahudi ma
hallesi yer almaktaydı. Nureddin Zengi (günümüzde bir tıp tarihi müze
si olarak kullanılan) Maristanü'l-Nuri adlı ünlü hastaneyi iktidara geldiği
1 1 54'te Müslüman mahallesinde kurdu. Bunu Nureddin'in ve 1 1 86'dan
sonra yerine .geçen Eyyubilerin yaptırdığı bir dizi dinsel ve sivil kurum iz
ledi: Nureddin Türbesi'nin yer aldığı Nuriyetü'l-Kübra Medresesi (1 167-
1 172), günümüzde hala kullanılan Büzuriye Hamamı ( 1 1 72'den önce),
yapımını Nureddin'in başlattığı ve Eyyubilerin 1 223/24'te tamamladığı
Maristanü'l-Nuri, Şam, 1 1 54 şa ettirdiği diğer yapıların mukarnas kubbele
Bu taçkapıda yerel taş işçiliği geleneği ile Do ridir; sözgelimi, hastanenin koridorunu örten Adiliye Medresesi.
ğu tuğla işçiliği teknikleri buluşur. Taş yapının kubbeler lrak'taki emsallerine dayanır. İlk baş Bu kültürel refah döneminde kent kuzeybatıya, tahkimli surların dı
kapı girişinin yukarısına, bir antik çağ üçgen ta tamamen bir ek süsleme sağlamak üzere ta
şına doğru genişlemeye başladı. Daha kuzeyde, Kassiyon Dağı yamaçla
alınlığının yanı sıra alçı sıva ve tuğla bir mukar şa aktarılan bu unsur zamanla gömme mukar
nas yarım tonoz eklenmiştir. Bu yeni bezeme nas taçkapıya dönüştü. rında 1 1 59'dan sonraki yıllarda Kudüs'ün işgali üzerine Haçlılardan ka
li taçkapı tipinin ilham kaynağı Nureddin'in in- çan Filistinliler için es-Salihiye adıyla yeni ve bağımsız bir mahalle
oluşturuldu. Burası ziyaretgahlarıyla ve kutsal mezarlarıyla antik çağdan
beri güçlü dinsel çağrışımlar uyandıran bir yerdi. Yerleşime açılmasıyla
birlikte Ömeriye Medresesi (13. yüzyıl başları) ve Muzafferiye Camisi
(1202/03) gibi yeni dinsel kurumların beşiği haline geldi. Mahallenin bu
çekiciliğine kapılan ruhban kesimden kişiler ve Eyyubi emirleri ile aile
mensupları camilerle, medreselerle ve daha küçük eğitim kurumlarıyla
(darü'l-hadis, darü'l-Kuran) bağlantılı türbeler yaptırdılar.
Suriye'yi 1 260'ta Mısır'a bağlayan Memluk yönetimi altında, Şam, im
paratorluğun Suriye eyaletinin merkezi olma statüsünü korudu ve bir öl
çüde ekonomik refahtan yararlandı; ama saltanat himayesinden belirgin
biçimde yoksun kaldı. Sultan Baybars (1 260-1 277) Şam'da gömülen tek
Memluk sultanıydı. Ölümünden hemen sonra oğlunun yaptırdığı türbe
nin orantıları ve sanatsal ilhamı, aynı sokağın karşı tarafında bulunan Ey
yubi Adiliye Medresesi'ne ( 1 223/24) dayanır.
Şam'ın kamusal yapıları geleneksel olarak taşla inşa edilirdi. Taşın ve
bezeme detaylarının teknik bakımdan kusursuzca işlenişi, Halepli yapı
ustalarının sürekli ve bazen güçlü etkisine işaret eder. Halep'ten getirti-
Şam'daki Baybars Türbesi nem İslam mozai klerine dayanır. Daha sonra
1 277- 1 28 1 ları Memlük döneminin başlarında mozaikler
Türbenin iç mekanı altın mozaikten geniş bir ara sıra mihrapları bezemek için kullanıldı.
frizle bezenmiştir; frizde ağaçlardan ve süs Ama gayet acemice yapılmış perdahları bu
bitkilerinden oluşan bir manzara içindeki gös çapraşık bezeme tekniğinin gerektirdiği bece
terişli yapılar tasvir edilir. Bu bezeme tarzı ya riye sahip ustaların artık kalmadığı izlenimini
kındaki Cami-i Kebir'de görülen erken dö- verir.
Emir Çakmak Medresesi, Şam, 1 42 1 leri egemendi. Cami-i Kebir'in kuzey taçkapı
Dinsel kurumları yaptıran kişiler eski kentin sına yakın olan bu medresenin geçmişi Sultan
dar sokaklarındaki köşe başların ı tercih eder Hasan'ın 1 36 1 'de yapımı n ı başlattığı bir mek
lerdi. Böylece iki yöne bakan cepheler daha tebe dayanır. Yapının güzel bezemeli yan cep
görünür olmalarını sağlardı. Sokak köşelerine he gibi bazı kısımları tamamlanmıştı sadece.
bu külliyeler içinde yer alan türbelerin kubbe-
M İ MA R İ 193
sıncıyla kendi kendirıe müzik çalan bir tür org karşısında heyecana kapılmak
tan geri kalmadılar. Sağ elinde bir cam kadeh, sol elirıde ise bir balık tutan
B ezeme S anatları mekanik saki onlara büyük keyif verdi. Makirıe balığın ağzından dökülen şa
Almut von Gladil3 rapla dolan cam kadehi uzatarak, şarabı içecek kişirıin eline tutuşturuyordu.
El-Cezeri bu lüks oyuncakları münl1asıran saltanat ailesirıden müşteriler, böy
le şeylere para ödeyebilecek maddi güce sahip kişiler için geliştirdi. İcatları
Eyyubiler ve Cezire emirleri döneminde sanatlar arasında değerli şeyleri saklamaya yarayan bir şifreli kasa da vardı. Mucidin
yaptığı diğer makineler daha yaygın ve pratik kullanıma dönük pompalar ve
Doğu Akdeniz ülkeleri baştaki akraba hanedanların bir arada tuttuğu ve or kuyu çıkrıkları gibi şeylerdi.
tak bir kültürün birleştirdiği tek bir siyasal birimdi. Dönemin vakanüvislerinin
bakış açısına göre, Eyyubilerin en soylu özelliği aralarında kavga etmelerine
Minyatür resim
rağmen, yenik hasımların boynunu bir kılıçla vurup bedenden ayırmanın ve
ya bir ip dolayarak boğmanın yaygın olduğu bir dönemde birbirlerini öldür Bu dönemde minyatür resim, antik çağ yazmalarının sunduğu modellere da
mekten kaçınma/arıydı. Bunun bir sonucu olarak, ailedeki erkek mensupla yanan kitap resirrıleme sanatının bir yan dalı olarak gelişti. Yunanlı hekim Ga
rın sayısı kısa sürede bir düzirıeye kadar ulaştı. Onlara zamanla müttefik ya lenos'un popüler kurarrıları, özellikle de Panzehirler Kitabı tercüme edilirken
da bağımlı emirler de katıldı; bunlar Cezire bölgesini, yani Fırat ve Dicle'nirı minyatürlerle bezendi. Bunlar meşhur hekirrıleri bal, yılanotu, mürrüsafi, def
yukarı çığırlarının geçtiği toprakları yöneten Zengiler ve Artuklu/ardı. ne yaprağı, beyaz biber, tarçın ve safrandan ya da bu malzemelerin bir seçki
Salaheddin'irı biyografisini yazanların onaylar bir tuturrıla işaret ettiği gi sirıden tiryak olarak bilirıen her derde deva evrensel ilaçları hazırlarken gös
bi, bu büyük sultan şahsi zevkler peşirıde koşmaktan uzak biriydi. Ne var ki, terir. İslam tıbbı 12. yüzyıldan itibaren büyüye dayalı tedavilerin yararlılığına
ardılları ve onların ittifak içirıde olduğu emirler kendi evlerine savurganca har gittikçe güvenmeye başladı. Doğal olgulara nasıl hükınedileceği kilit bir so
camalar yaptılar, ayrıca sanat ve bilim dallarına büyük destek verdiler. Bu hi ruydu. Esrarengiz ölürrılerin vücuda zehrirı karışmasıyla ya da verilmesiyle
mayeden yararlananlardan biri de 1 2 . yüzyıl sonlarında Diyarbakır Artuklu sa açıklanması ender görülen bir tutum değildi ve devalara ilişkirı koleksiyonlar
rayında çalışan mühendis el-Cezeri'ydi (Ebu'l-İzz). Ünlü eseri el-Cami her hükümdarın kütüphanesinde temel bir yer tutardı. Zehirler üzerine biri
beyne'l-İlim ve'l-Amelü 'n-Nafi fi Sanatü 'l Hiyalirı girişinde, kendisine tevec l 199'dan, diğeri 1320'lerden kalına iki kitap günümüze ulaşmıştır. Dioskori
cüh gösteren dönemin hükümdarlarını ve filozoflarını, onların ilgisinirı kendi des'irı şifalı bitkilere dair antik çağ eseri Materia medica'nın Arapça tercüme
sirıi sıkı çalışma ve daha büyük başarılara ulaşma konusunda nasıl sinin birçok nüshası gibi, bu kitaplar da Cezire'nirı hattat odalarında yazılmış
cesaretlendirdiğirıi uzun uzadıya anlatır. nüshalardır. İçlerindeki figürlü resirrıler geç antik çağa ait modellerirı duyum
El-Cezeri yaklaşık 50 icadı açıklayarak, çizimlerle ve karmaşık diyagram sallığını aynen taşır ve bazıları o dönemde İslam dünyası sınırlarının ötesirıde
larla birlikte bunların tasarımına ilişkirı ayrıntılı tarifler verir. Yarattığı makirıe gelişen Bizans sanatına özgü giyimi, uzatılmış orantılarla ve yaklaşımlarla yan
lerin büyük bölümü saray camiasını eğlendirmeye yönelikti. Bu kişiler doğal sıtır.
olarak mekanik yasalarına en ufak merak duymamakla birlikte, ilgirıç çeşme 13. yüzyılda edebiyat eserleri de resimlerle süslenmeye başladı. Daha son
ler, zamanın hareketli figürlerle gösterildiği saatler ve suyun yarattığı hava ba- raları Musul emiri olan Bedreddirı Lülü içirı Kitabü 'l-Agani adlı 10. yüzyıl güf
te koleksiyonunun 20 ciltten oluşan bir nüshası daha 1218/19'da hazırlanmış
tı. Ciltlerin başlık sayfaları metne ilişkirı resimler taşımaz; ama Panzehirler
Kitabı'nın saray sahnelerinde olduğu gibi, eseri hazırlatan kişiyi maiyetiyle bir
likte gösterir. Günümüze ulaşan altı başlık sayfasının üçünde tiraz şeritler var
dır; emiri adıyla anan yazılarla bezenmiş bu süs şeritleri yazma sahibinin kim
liğini hiçbir lnışkuya yer bırakınayacak şekilde belirtme açısından olağandışı
bir unsurdur.
Kilidi şifreli bir fildişi kutu şınan çok sayıdaki hazineden biriydi. Kutu
yarışa girmişlerdi. Saray şölenlerinde dolaştırılan leğen ve güğürrılerden olu
Su riye, y. 1 200, nun ön tarafındaki şifreli kilidin, rakamları şan el yıkama takımlarının yanı sıra, sabunluklar, esans şişeleri, buhurdanlar,
Maastricht, Sint Servaas Kilisesi temsil eden Arapça harflerle donatılmış dört şamdanlar ve kalem kutuları en yaygın yaptırılan nesneler arasındaydı. Kitap
Muhtemelen bir Haçlı askerinin Sint Servaas kadranı vardır. El-Cezeri kitabında bu tür
hazırlama ve bezeme sanatının gelişmesirıden alınan ilharrıla, bu nesneler de
Kilisesi'ne armağan ettiği bu fildişi kasa, Haç den bir şifreli kilidin tasarı m ı n ı anlatır.
lı Seferleri sırasında Doğu' dan Avrupa'ya ta- figürlü tasvirlerle bezenmeye başladı. Bu resirrılerdeki büyük duruluk çok-
Aşağıda: İbrik, Şam, 1 259 yin bin M u hammed adlı b i r usta tarafı ndan renkli kakmaları kullanmanın bir sonucuydu. Metal zemini oyarak ya da ka
yükseklik 34 cm, Paris, Louvre Müzesi yapılm ıştı. Hayvan motifi frizlerin ve gümüş zıyarak çizilen bir motife, daha sonra ayrıntılı işlemelerin eklenmesine elvere
Şam'ın son Eyyubi Emiri Salahaddin Yusuf un kakmalı arabesk madalyonların eklenmesi
cek kalınlıkta levha gümüşler kakılırdı.
adını taşıyan bu ibrik l 259'da Musullu Hüse- yazıları daha da öne çıkarır.
Resimlerdeki en önemli tema her zaman yanına yaklaşılamaz bir üstün
lük halesiyle tahtında otururken gösterilen hükümdardır. Ona bir şeref kıtası
ya da müzisyenlerden ve işret düşkünlerinden oluşan bir topluluk eşlik eder.
İslam'ın şarap yasağına aldırmaz bir tavırla maşrapasını havaya kaldırmış hal
de tutar. At sırtında dolaşırken, avlanırken, tehlikeli av hayvanlarıyla ve hatta
bazen efsanevi canavarlarla boğuşurken görülür. Tasvir edilen serüvenler hü
kümdarın kendisine yakıştırdığı doğaüstü güçleri akla getirir; ilahi dünya dü
zeniyle tam uyumlu bir yönetim sergilediğini öne süren hükümdarın meşru
iyetini vurgulamak için gezegen ve burç sembolleri kullanılır. II. el-Adil ve
es-Salfü Necmeddin kardeşlere ait örnekleri de kapsayan birçok leğenin iç kıs
mında eşmerkezli halkalar halinde tasvir edilen burçlar semanın suya yansı
dığı gibi bir yanılsama yaratır.
El-Kamil için 1225'te yapılan gümüş kakmalı ve 48 takımyıldızlı bir gök
küre günümüzde Napoli'deki Capodimonte Müzesi'nde yer alır. Bu eser orta
çağda hükümdarların sürekli karşılaştıkları krizlerle başa çıkmak için başvur
duğu astrolojiye dönük büyük ilgiye tanıklık eder. El-Kamil'in Haçlılarla barış
görüşmeleri yürüttüğü sırada, kardeşi el-Eşref altından bir yıldız evini II. Fri
edrich'e armağan olarak sunmuştu. Kutsal Roma-Gennen imparatorunun ast
ronomiye inancı en az aynı dönemin İslam hükümdarlarınki kadar güçlüydü.
Şam'daki süslü kaplar ve sofra takımları yapan kakma ustaları, Dicle Ir
mağı kıyısındaki Musul kentindendi. Zengi Emiri Bedreddin Lülü döneminde
Musul'un ekonomisi canlı bir gelişme gösterdi. Bu hükümdarın adını taşıyan
beş parça yemek takımı günümüze ulaşmıştır ve bir tanesi kızlarından birinin
çeyizi için yaptırdığı muhteşem bir servis tabağıdır. Tabakta bulunan 36 tane
figürlü madalyon kabul törenlerini, saray eğlencelerini, gezegen sembollerini
ve burç işaretlerini tasvir eder. Bu konu çeşitliliği muhtemelen saray yaşamı
nın bütün veçhelerini işlemeye ve hükümdarın geleneksel erdemlerini sergi
lemeye yönelikti.
195
Söz konusu tabak şimdi British Museum'da sergilenen ibriğin yapıldığı gaverlik sahnelerinirı ve Yeni Ahit'ten alınma motiflerin bir arada olmasıyla
atölyeden çıkma bir üründür. Üstündeki yazılarda üretildiği yılın (1232) ve ye dikkat çeker.
rin (Musul) yanı sıra, üretimden sorumlu usta olarak Şüca bin Menaa'nın adı Cam sanayisi bölgenirı eski cam üfleme geleneklerinden yararlanarak
yer alır. Musul metal işlemeciliği kısa bir sürede Cezire sınırlarının ötesine ta Doğu Akdeniz ülkelerinde giderek gelişmeye başladı. Eski bezeme teknikleri
şan bir şöhrete ulaştı. Coğrafyacı İbn Said'in 13. yüzyıl ortalarında belirttiğine de 12. yüzyılda canlandı. Bu tekniklerden biri, mat cam liflerinirı bir cam ka
göre, kakma işlemeli kaplar bütün Doğu Akdeniz'in hükümdarlık: saraylarına bın etrafına sanlması ve ardından özel bir aletle bastınlarak yüzeye yapıştırıl
girdi. Aynı dönemde ustaların sayısının talepten daha hızlı artması, bazılarını masıydı. Bazen kıvnmlı ya da tüye benzer desenler yaratmak üzere lifleri "sü
iş bulmak için başka kentlere göç etmek zorunda bıraktı. Bunlar Musul köken rükleme" ya da "tarama" yoluna başvurulurdu. Beyaz ve koyu kırmızı ya da
li olduklarını ve orada yetiştiklerini belirten "el-Musuli" lakabını kullanmaya siyah gibi kontrast oluşturucu renklerin kullanıldığı durumlarda, bu basit tek
büyük özen gösterdiler. Yüz yıla yakın bir dönem içinde çalışan yaklaşık 30 nik bardaklara, küre biçirrıli vazolara ve esans şişelerine incelikli bir görünüm
ustanın imzalan saptanmıştır. verirdi. Haçlıların 1124'ten itibaren yönettiği kıyı kenti Sur, köklü bir geçmişe
Şam'ın dışında, Kahire de bir zanaat merkezi olarak önem kazandı. Ku sahip Yahudi ustaların yaptığı cam işleriyle ünlüydü. Yaygın biçimde tanınan
düs'te bile atölyelerin bulunduğu sanılmaktadır; kazılarda bulunan bir kadeh bu ürünler büyük miktarlarda ihraç edilir ve bazen Kuzey Suriye'deki Halep
teki yazıda, Kutsal Kabir Kilisesi'nirı bir rahibi tarafından sipariş edildiği belir kentinde İslam dünyasının 1200 dolaylarında geliştirdiği mirıeyle ve yaldızla
tilir. Bazı metal işleme parçalarındaki Hıristiyan temalar, ustaların bir kaplama teknikleri kullanılarak bezenirdi.
bölümünün Hıristiyan olduğu izlenimini vermektedir. O dönemde Kuzey Irak Halep ve Şam'ın Eyyubi Emiri Salahaddin Yusuf önemli bir sanat hamisiy
ve Kuzey Suriye'de etkili Hıristiyan azınlıklar vardı. Washington'daki Freer Ga di ve zanaat üretimine kararlı bir destek verdi. Şimdi Kahire'deki Arap Sanatı
lerisi'nde yer alan büyük bir hacı şişesinde, bazıları taşıdıkları buhurdan, kut Müzesi'nde b;ılunan zarif bir şarap sürahisindeki yaldızlı yazıda onun adı yer
sal emanet, İncil nüshası gibi nesnelerden tanınan bir dizi azizin resmi, bir Ba
kire Meryem ve çocuk resmi, aynca İsa'nın doğumuna, İsa ile havarilerin
Kil sfenks, Suriye, 1 3 . yüzyıl başları, sırlı lunmuştur. Kanatlar ve kuyruk ana gövdeye
Tapınak'taki buluşmasına ve İsa'nın Kudüs'e girişine ilişkin tasvirler görülür. kil, yükseklik 38 cm, Kopenhag, sadece küçük m i llerle bağlı d ı r. Yine Rak
Aynı şişe Müslüman üst sınıfların zevkine hitap edecek şekilde düzenlenmiş David Koleksiyonu ka'da bulunan horoz ve süvari figürleri gibi,
Bir kalıp içinde sıkıştırı larak dökülen ve çok bu sfenks de çörten olarak kullanılmak üze
bir cengaverlik frizi de taşır. IX. Louis'nin 1249'da öncülük ettiği Haçlı Seferi
renkli bir sırla bezenen kil sfenks, çömlekle re yapılmıştı.
sırasında öldürülen Eyyubi Sultanı Necmeddin'e ait muhteşem leğen yine cen- riyle ünlü Kuzey Suriye kenti Rakka'da bu-
alır. Ana gövdesinin yüksekliği 32 santimetre olan bu sürahi, yaldızlı arabesk siz bir altın parıltısı yaratan metalik pigmentlerle bezendi. Bu teknik Mısır'da
lerle bezenmiş bir dizi kırmızı mineli madalyon taşır. Erken dönem Eyyubi süs iki yüzyıl boyunca gelişti ve ardından 12. yüzyıl sonlarında Suriye'de yayıldı.
lemeleri genelde yalındır ve figürlü tasvirler ancak Eyyubi döneminin sonuna Aynı sıralarda, sırlama işleminden önce boyama yöntemi yaygın hale gelme
doğru belirmeye başlar. Bu tasvirlerde kalın ve renkli mineyle işlenmiş saray ye başladı ve izleyen dönemde zarif İslam seramiklerine damgasını vurdu. Ku
sahnelerine eşlik eden arabesk ve hayvan frizleri zarif yaldızlı kaplamanın ör zey Suriye kentlerinde Rakka zengin mavi, yeşil, siyah ve ara sıra kırmızı ton
nekleridir. Mineyi işlemek için, renkli bir cam macunu renksiz ya da bal renk lara sahip akışkan çizgilerle ayırt edilen benzersiz bir boyama üslubunun
li bir cam kabının yüzeyine sürülür ve fırınlanarak sabitleştirilirdi. Ardından beşiği haline geldi. Renksiz sırlann kullanılması bu renklerin parlaklığını daha
öğütülerek toz haline getirilmiş altın bir boya katmanı halinde sürülürdü. Bu da yoğunlaştırırdı. Alternatif bir yöntem de sırlama öncesindeki siyah boyaya
yaldız düşük sıcaklıkta camla kaynaştırılırdı. İmalat sürecine başta bir cam atöl daha büyük derinlik kazandırmak üzere saydam mavi ya da turkuaz-yeşil sır
yesi ve kaplan bezeyen zanaatkann atölyesi olmak üzere çeşitli kuruluşlar ka ların kullanılmasıydı.
tılırdı. Kuzey Afrikalı bilgin İbn Haldun 0332-1406) fırtınalı bir siyasal yaşamın
Süreçte yer alan ustalann bazen adlannı yazarak imza atması nedeniyle, ardından, Oran yakınındaki ıssız bir malikanesine çekilerek, evrensel tarihine
kakma işlemeli mallann üretiminde de benzer bir işbölümünün varlığını kuramsal girişi yazmaya koyuldu. Kentlerin ve pazarlann yükselişi konusun
görmek mümkündür. Kahire'deki İslam Sanatı Müzesi'nde bulunan bir şam da, Eyyubilerin ve Cezire emirlerinin yönetimi altında zanaatın gelişimi açısın
danda bakırcı Hacı İsmail'in ve Musullu Suga ustanın yanında çalıştığını belir dan son derece geçerli olduğu söylenebilecek bir çerçeveyi ortaya koydu. Ya
ten kakmacı Muhammed bin Fettah'ın imzalan yer alır. Suga başka eserlerinin kın dönemde refaha kavuşmuş olan bir toplumsal tabakanın varlığını ve üst
yanı sıra 1232'de Musul'da yaptığı bir ibrikle de ünlüdür. sınıfları taklide dayanan debdebeli yaşam tarzına dönük arzusunu saptadı. Bu
Eyyubi dönemi seramikleri Rakka, Halep, Hama ve Teli Mirıis gibi Suriye "yeni zengin" kentliler giderlerini sadece temel ihtiyaç mallanyla
kazı alanlannda ortaya çıkan buluntular sayesinde iyi bilinmektedir. Farklı se sınırlamayarak, güzel kaplar ve sofra takımları, kibar giysiler, enfes mücevher
ramik malzemelerinin bir araya getirilmesi İslam çömlekçiler.inin bir buluşuy ler satın almaya ve hizmetkarlar tutmaya daha fazla para harcamaya yöneldi
du. Bunlarda beyaz kilin yanı sıra ince öğütülmüş kuvarsın ve alkalik kanşı ler. Ustalara ve sanatçılara itibar kazandıran kaliteli ürünler gittikçe daha de
mın büyük miktarda bulunması, kaplann renk, zarafet ve sertlik açısından sert ğerli ve pahalı hale geldi. Böylece artan güven duygulannı sadece metal
macunlu Çin porselenlerine benzemesini sağlardı. Bezeme yöntemlerinde de kaplara değil, diğer zanaat işlerine de imza atarak dışa vurmalan bizim için hiç
bir değişim ortaya çıktı. Pahalı sırlı eşyalar fırınlama işleminden sonra benzer- de şaşırtıcı değildir.
B E ZE M E SANATLARI 197
Solda: Ebu Zeyd Semerkand Camisi'nin rinde gösteriyor. Elini havada tutuş şeklir
minberinde, Hariri'nin Makamat'ından min cemaate vaaz verdiği anlaşıl ıyor. Siyah giy
yatür, Kahire. Viyana, Avusturya Ulusal Kütüp ve siyah bayrak 1 26 1 'den beri Kahire'de
e'-
' hanesi. Makamat'tan alınma bu minyatür Ebu
Zeyd'i resim çerçevesinin yukarısında yükse
len kubbesiyle Semerkand Camisi'nin m inbe-
ran Abbasi halifesine bir göndermedir.
muhteşem yazma Kahire'deki Memluk s;
için hazırlanmıştı.
Yukarıda: Ut çalan kadın, Hariri'nin kaldırmış olan Ebu Zeyd solda yer alıyor.
Makamat'ından m inyatür, Viyana, dönemde içki fuhuşla yakından bağlantılı)
Avusturya Ul usal Kütüphanesi Bu resmi etkileyici kılan şey, figü rlerin k
Bu minyatür bir meyhanede erkeklerin ut ça kompozisyonu ve parlak renklerdir.
lan bir kadınla cilveleşmesini gösteriyor. Ah
bapları gibi elindeki şarap maşrapasını havaya
kurumlara bağışlarda bulunurken, resmi tilavetlerde kullanılmak üzere bir ya rede olursa olsun her zaman tuttuğunu koparmasını bilen Ebu Zeyd'in başı
ıi ı 1 da birkaç cilt halindeki Kuran yazmalanna da yer verdiler. Bu yazmalar ve dan geçen serüvenleri anlatır. Kahire'deki sultanlık sarayı için 1 334'te haz
lı 1
1
1
198 SURİYE, F İ L İ ST İ N VE M I S I R : E YYU B İ L E R , MEMLÜKLAR, HAÇLILA R
t
lanmış olan yazmada 70 minyatür yer alır. Figür üslubundaki geniş varyas Cam ve metal işleri
yonlar, bu minyatürlerin bir sanatçı heyetince yapıldığını düşündürür. Buna
karşılık, 1337 tarihli nüshada yer alan eserlerin hepsi Şamlı hattat Gazi bin Ab Memluk üst sınıflarının büyük çaplı imar projeleri, bezeme sanatları açısın
durrahman'ın eseridir. dan bir altın çağı açtı. Camiler onlarca metal şamdan, kandil ve camdan fa
Menafiü 'l-hayevan'ın günümüzde Royal Escorial Kraliyet Kütüphane nusla aydınlatılırdı. Yuvarlak gövdeleri ve huni biçimli boyunları olan asma
si'nde bulunan zengin resimli nüshası Şam'da yapılmıştı. Bu risalenin yazan fanusların yüksekliği genellikle 35 santimdi. Burılar yaldızlı ve mineli desen
aslen Musullu olmakla birlikte ömrünün çoğunu Suriye'de geçiren ve Şam'da lerle bezenirdi. Boyun kısmında çoğu kez Kuran'ın Nur suresinden bir ayet
ki Emevi camisinde hocalık yapan bilgin İbnü'l-Durayhim el-Musuli'dir. Aris (24:35), gövde kısmında ise vakfı kuran kişinin adı yer alırdı; hatta bulun
toteles'in Historia animalium (Hayvanların Tarihi) kitabına dayanan 1354 ta duğu yüksek makama hürmeten bazen kişinin arması basılırdı. Hanedan ar
rihli eserinde, hayvanları evcil ya da vahşi dörtayaklı yaratıklar, kuşlar, balık macılığı Haçlı askerlerinin taşıdığı armalar karşısında duyulan hayranlığın
lar ya da böcekler şeklinde sınıflandırır. Atlara verilen özel değer, binicilik sa bir sonucu olarak yaygınlaşmış, İngiltere'den aslan, Fransa'dan zambak ve
natı ve at sırtında dövüşme üzerine sayısız monografiye de yansır. Sultan Na Germen İmparatorluğu'ndan kartal figürü alınmıştı. Memluk sultanları 14.
sır Muhammed'in sarayında hizmet veren baytar ve baş seyis Ebubekir bin yüzyıldan itibaren hat sanatıyla adlarının işlendiği bir arma kullanma yolu
Bedr'in yazdığı bir kitap, süvariler için idman talimatları içerir; aynca mızrak, na gittiler. Devlet görevlileri ise geçmişte sarayda hizmet verirken yerine ge
pala, ok ve yay idmanlarına, muharebe düzeninde geçit törenine ve çevgen tirdikleri işlevlere göndermede bulunan amblemler taşırdı: silahtar (pa
oyununa yönelik atçılık gösterisi kurallarına yer verir. la/yay), saki (kase), çeşnici (peçete), katip (kalemlik), çevgen sopacısı
Memluklar silaha çok düşkündü. Geç Memluk döneminden kalma miğ (çevgen sopası).
ferler, kılıçlar, baltalar ve sancaklar bunu gösterir. Sultan Baybars'ın kullandı Şam ve Kahire arasında cam yapımı alanında büyük bir rekabet vardı.
ğı koni biçimli bir demir miğferin siperi ve boyunluğunda altın varaklı yazı Tarihçi el-Ömeri'ye göre, Şam'dan gelen yaldızlı lüks mallar sadece Suri
lar yer alır. Gümüş ışıltılı çelik yüzeyleri altınla bezenmiş olan savaş baltala ye'de değil, Mezopotamya ve Anadolu' da da büyük ilgiyle karşılanırdı. Sul
rından bazıları Sultan Kayıtbay'ın adını taşır. Geleneksel iktidar sembolü olan tan Kalavun döneminde, birçok usta yeni başkent Kahire'ye yerleşerek, ka
kılıçlar en ince ayrıntılara kadar bezenirdi. 1501'de sadece dört ay başta ka lıplaşmış cami fanusu biçimini geliştirmeye çalıştı. Eyyubi döneminde
lan Sultan Tumanbay'ın boynuz kabzalı, gümüş siperlikli ve çelik ağızlı bir kı olduğu gibi, pahalı cam işleri kamusal yapıların yanı sıra zengin şahısların
lıcı vardı. Işıltılar saçan desenli yüzeyleriyle "Şam çeliği" olarak ünlenen efsa evlerinde de kullanılırdı. Yukarı Mısır'ın taşra kasabası Kus'ta bulunan yal
nevi kılıç demirlerinin gerçekten Şam'da mı işlendiği, yoksa kentin sadece bu dız ve mine bezemeli bir esans şişesi, çalgıcıların ve içkicilerin tasvir edildi
ürünlerin ticaretinde önemli bir merkez mi olduğu hala açıklığa kavuşmuş de ği figürlü sahneler arasına arması yerleştirilmiş bir yerel valinin adını taşır.
ğildir. Tumanbay'ın kılıcının keskin ağzı baştan aşağı yaldızlı bir yazıyla kap Esans şişesi, sürahi ve içki kadehi gibi kapların bezenmesinde kullanılan te
lıydı ve bu yazı sultanlar için söylenmesi adetten olan "Zaferi şanlı olsun" du malar, üst sınıfın boş zamanları eğlenerek geçirmekten hoşlandığını açıkça
asıyla bitmekteydi. gösterir. Arabesklerin ve örgülü desenlerin rağbet görmesi bu döneme rast
lar; bir kabın su koymak için kullanıldığını belirtmek üzere bazen bu de
senlere bir balığın işlendiği görülür. Lizbon'daki Gülbenkyan Koleksiyo
nu'nda olağanüstü büyük bir cam kadeh ayağı, üstündeki ustalıklı
199
Buhurdan, Kahire, y. 1 320- 1 330,
yükseklik 3 6 cm, Londra, Nuhad Es-Said
Koleksiyonu
Bu süs buhurdanı Sultan Nasır M u ham
med'i öven bir yazı ile zengin altın ve gü
müş kakmalar taşır. Saray şenliklerinde
yakılan egzotik tütsüleri doldurmaya ola
nak verecek şekilde tasarlanmış açılıp ka
panır bir kapağı vardır.
Kuran sandığı, Kahire, 1 4. yüzyıl başları, pirinç levhalarla kaplıdır. Kilidin üstünde Sul Çelik ayna, Suriye, y. 1 3 30, İstanbul, dan adının Alaeddin olduğu anlaşılan bir ileri
Berlin, İslam Sanatı Müzesi tan Nasır Muhammed için b i rçok iş yapmış Topkapı Sarayı gelenin unvanını içerir. Bu kişi muhtemelen
Kuran'ın 30 ciltlik bir nüshası nın konduğu bu iki usta olan Muhammed bin Sungur el-Bağ Alışılmamış ölçüde büyük olan bu çelik ayna Halep'i l 338'e kadar yönetmiş olan Altınbo
ahşap sandık, Kuran ayetlerinin yanı sıra al dadi ile Hacı Yusuf un adları yer alır. nın 1 2 burç işaretiyle bezenmiş olması, aslın ğa'dır. Kakma gümüş üstündeki ince oyma
tın ve gümüş kakmalı arabesklerle bezenmiş da pratik kullanıma dönük nesneye daha bü d etayı, aynanı n Muhammed adlı b i r usta ta
yük bir önem kazandırır. Merkezden dışa rafı ndan yapıldığını belirtir.
doğru açılan yaldızlı yazı, ortadaki madalyon-
bezemeden dolayı bir sürü cam işi arasında öne çıkar. Canlı renklerle bo
yanmış çok sayıda kuş bir şelalenin yukarısında uçarken görülür; kavgaya
tutuşmuş bir ördek ve kartal da aralarında yer alır. İlhanlı etkisine işaret
eden bir motif olarak, he psinin yukarısında bir zümrüdüanka süzülür.
Metal eşya Şam ve Kahire'nin yarıştığı bir başka alandı. Musul'dan ge
len ustalar sayesinde her iki kentte de kakmacılık son derece gelişmişti. Ka
hireli zanaatkarlar bir zamanlar Şam'daki Eyyubi sarayında çalışmış olan Hü
seyin bin Muhammed el-Musuli'nin oğulları Ali ve Aluned'den güçlü
biçimde etkilendiler. İbnü'l-Zeyn'in bu sanatın en büyük ustası olduğu söy
lenir. Eserlerinden günümüze ulaşan örnekler, saray sahneleriyle bezenmiş
küçük bir tabaktan ve büyük bir leğenden ibarettir. Leğenin bütün iç yüze
yi balık, denizyılanı, ördek gibi su hayvanlarının yer aldığı yazılarla kaplı
dır; bu süsler leğeni canlılığıyla servet ve bolluk vaat eden masalımsı bir gö
le çevirir. Bu yeni su sembolizminin yanı sıra, astrolojik işaretler de
çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Aslında, batıni konulara dönük in
celemelerin gelişmesiyle birlikte astrolojik büyü daha da yaygınlaşmıştır.
Hastaların bakımında kullanılan sade pirinç kaselerinde, Yemen hükümdar
ları ve Kıbrıs kralları için yapılmış gösterişli ihraç mallarında burç resimleri
yer alır. Çelikten ya pılmış olan ve günümüzde Topkap ı Sarayı'nda bulunan
büyük bir el aynası, zengin gümüş ve altın kakmalarla kaplıdır ve 12 bur
cun timsalleriyle bezenmiştir.
Nasır Muhammed için ya pılmış olan büyük leğenlerde yeni ve figürsüz
bir üslup görülebilir. Bu sultana göndermede bulunan yaklaşık 30 metal iş
leme parçası arasında muhteşem bir buhurdan da yer alır. Buhurdanın or-
200
tasındaki madalyondan ışınlar gibi çıkan altın kakmalı methiye sultanlığın
karizmatik gücünün grafik bir görüntüsünü yansıtır. Sarayda kullanılan tö
rensel nesnelerin desenleri, camilerde bulunan ve İslam şeriatının öngördü
ğü biçimde hat sanatının damgasını taşıyan donanımlara dayanırdı. Yazılı
frizlerin yanı sıra zarif nilüfer çiçekleri ve şahane arabeskler, Nasır Muham
med'den sonraki sultanlar döneminde üretilen Mısır eserlerinin tipik özelli
ğidir. Buna karşılık, 14. yüzyıl başlarında Hama emirliğini yöneten son Ey
yubi hükümdarı, tarihçi ve coğrafyacı Ebu'l-Fida İsmail'e ait kalemlik
belirgin geometrik desenler taşımasıyla ayırt edilir. Kakma sanatı 1 5 . yüz
yılda ekonomik kriz ve değerli metal kıtlığı yüzünden bırakıldı. Bunun ye
rine, metal ürünleri, hat sanatı frizlerini arabesk ya da örgülü desenlerle bir
leştiren oyma tekniklerini kullanarak bezeme yoluna gidildi. Dindarlığıyla
tanınan Sultan Kayıtbay'ın 1482'de Medine'deki camiye bağışladığı şamdan
ların bezemesine sarmal bir zemin boyunca ara sıra yaprak motiflerinin süs
lediği geniş hat sanatı şeritleri egemendir. Onun adını taşıyan diğer pirinç
ürünler, bu teknikleri canlandırmaya yönelik girişimlerin ipuçlarını sunar.
Altın ve gümüş kakmalı muhteşem bir leğen Mısır'ın fethi sırasında Osman
lıların elirıe geçti ve zengin ganimetin bir parçası olarak İstanbul'a götürül
dü.
Dokumalar
Kumaşlara karmaşık desenler işleme olanağını veren tezgahlar, Suriye ve
Mısır'ın dokumacılık atölyelerinde 13. yüzyılda kullanılmaya başladı. Döne
min edebiyatında değinilen Şam mahreçli lüks Eyyubi kumaşları özenli ve
değişken arabesklerin çevrelediği çifte hayvan resimleriyle bezenirdi. Ama
bu desenler Memluk döneminde gözden düştü . Arabesklerde armaya ben
zer stilize motifler kaybolmaya yüz tuttu ve Berlin'deki İslam Sanatı Müze
si'nde bulunan çocuk zıbınında görülen tarzdaki oval madalyonlar sistemi
gelişti. Geçmişi 14. yüzyıla kadar inen damaskolar, yaygın sıfatlarla ve ba
zen sultan adlarıyla birlikte kumaşa dokunan yazılarla belirlenebilir. Adını
Suriye'nin başkenti Şam'dan alan bu kumaş türünün Kahire ve İskenderi
ye'de de üretildiği sanılmaktadır. Damasko dokumacılığı muhtemelen
Çin'den gelen ithal ürünlerin etkisiyle gelişmişti. İlhanlı imparatorluğu için
de kalan doğudaki dokuma atölyelerinde kumaş desenleri İslam süsleme
leriyle ve Arapça yazı parçalarıyla Müslüman müşterilerin zevkine uyarla
nırken, Suriyeli ve Mısırlı dokumacılar karmaşık yaprak çelenkleri ve gür
nilüfer çiçekleri gibi Çin motiflerinden yararlandı. Bazı dokumalarda birçok
Memluk hükümdarının unvan olarak benimsediği "Melik Nasır" bir bezeme
Yün halı, Kahire, y. 1500, 3,34 m x 5 m, ortadaki sekizgenden ışınlar gibi çıkan ve her
unsunı olarak sürekli tekrarlanır. Edebi kaynaklara göre, İlhanlı Hükümda Viyana, Avusturya Uygulamalı Sanatlar iki uçta daha küçük sekizgen çiftleriyle tekrar
rı Ebu Said'le barış antlaşmasına vardığında, Nasır Muhammed'e saltanat un Müzesi lanan kaleydoskopa benzer bir desen görülür.
Bu yün halı Memlük imparatorluğunun son Son derece stilize bitki motifleri süslü alanlar
vanının dokunduğu 700 parça ipek kumaş gönderilmişti. Kahire'ye bir de
döneminden kalmadır. Halının eni boyunca la birleştirilmiştir.
ve kervanıyla taşınan bu sayısız şeritli kumaşların Memluk pazarına dönük
İlhanlı merkezlerinde üretildiği kesin olarak saptanmış değildir.
Suriye ve Mısır'daki dokumacılık atölyeleri, devlet memurlarına tanı gibi bazı parçaların çarpıcı boyutları ve taşıdıkları resmi sultanlık arması,
nan bir ayrıcalık nedeniyle yüksek bir kazanç elde ederdi. Köklü bir adet Kahire'deki bir saray atölyesinde yapıldıklarına işaret eder. Binlerce asi
uyarınca, her yıl bütün memurlar şahsen sultandan bir teveccüh nişanesi metrik düğümle örülen bu halılar yumuşak, parlak yünleriyle ve renkli de
olarak bir tören cüppesi alırdı. Değerli taşlar takılı kuşaklar da aksesuar ola senleriyle ayırt edilir. Ağır basan renkler vişne kırmızı ile değişken yeşil,
rak verilir ve aynı zamanda rütbe alameti işlevini görürdü . İpek sanayisi 1 5 . sarı ve mavi tonlarıdır. Geometrik ilkelere göre oluşturulmuş desenler ço
yüzyılda durgunluk içine girerken, halıcılık kazançlı bir ekonomik sektör ğu kez ortadaki bir sekizgen motifle bezelidir; bu motifi son derece stilize
haline geldi. Sultan Kayıtbay'ın (1468-1496) resmi armasını taşıyan üç ör yaprakların, çalıların ve servilerin yer aldığı düz alanlar çevreler. Memluk
me halı günümüze ulaşmıştır. Bu arma çeşitli makamlara özgü sembolleri halı imalatçıları Osmanlıların Suriye ve Mısır'ı fethetmesinden sonra yeni
bir araya getirir: Üst alanda bir peçete, orta alanda üstüne bir kalemlik ve hükümdarlardan büyük itibar gördü. Osmanlı Padişahı III. Murad 1 585'te
iki yanına barut boynuzları konmuş bir kase, alt alanda ise bir başka kase. Osmanlı saray atölyesinde çalışmak üzere Kahire'deki 11 halı örme ustası
Başlangıçta uzunluğu 9 metre olan Bardini halısı ile Medici ailesine ait olan na bir tonu aşkın boyalı yünle birlikte İstanbul'a gelme emrini verdi.
ve Vecchio Sarayı'nın 1 571 tarihli kataloğunda değinilen 1 1 metrelik halı
Metal işlemeciliği İslam dünyasında her zaman bü Yarımadası'ndan gelen pahalı tütsüleri yakmak için
yük itibar görmüştür. Yemeklerde ve ziyafetlerde kullanılırdı. Kubbeli ve bazen kuş ya da yabani ke
kullanılan güzel biçimli metal eşyalar, bir statü di şeklinde tasarımları vardı. Günümüze ulaşan ör
sembolü ve aile zenginliğinin göstergesi sayılırdı. nekler toplumun ticaretle geçinen varlıklı kesimi
Antik çağda olduğu gibi, İslam dünyasında da tunç nin rafine yaşam tarzının kanıtlarıdır. Tüccarlar
ev eşyaları sağlamlıklarından ve doğal güzelliklerin kendi adlarıyla bezenmiş buhurdanlar yaptırmak
den dolayı rağbet görürdü. Metalin titrek parıltısı tan hoşlanırdı. En eski örneklerden biri Hermitaj
nın kesin görünümü, yani ışıltılı yüzeyler ve renk Müzesi'nde bulunan gümüş kakmalı aslan şeklinde
,
nüansları, kullanılan özgül alaşıma bağlıdır. Her ne ki buhurdandır. New York Metropoliten Müze
kadar bazı kaynaklar tuncun icadını mevki ve şöh si'ndeki aslanlı buhurdan, yüksekliğinin 9 1 santime
ret sahibi kişilere, hatta 1 6. yüzyılda yaşamış varmasından dolayı özellikle dikkat çekicidir. Ko
Babürlü Hükümdarı Ekber'e bağlasa da, metal işle kulu maddeleri kolayca doldurmak ve yakmak
me zanaatını mükemmel düzeye çıkardığı söylenen amacıyla, aslanın başı çıkarılıp takılabilecek şekilde
Demirci Guştasp gibi uzak geçmişin efsanevi zana yapılmıştır.
atkarlarına atıfta bulunulur. Farklı tunçların getir Fırat ve Dicle civarındaki yörelerde 12. ve 1 3.
diği çeşitlilik dışında, bakır esaslı (%70-80) ve yük yüzyıllarda yapılmış ağır kapı tokmakları işlevsel ta
Kapı tokmağı, muhtemelen Diyarbakır, y. 1 200, tunç,
sek oranda kalay, kurşun ya da çinko içeren sarımlı ürünler arasında seçkin bir yer tutar. Bir
Berlin, lslam Sanatı Müzesi
alaşımlara da çok yaygın biçimde rastlanır. çift halinde takılan bu tokmaklar, sarayların ve ca
Erken dönem İslam kapları antik çağ modelle Aslan şeklinde buhurdan, İran, tunç, New York, milerin tamamen tunç levhalarla kaplı devasa ah
rine dayalıydı. Bunlar çoğunlukla çok değişik bi Metropoliten Sanat Müzesi şap kapılarının odak noktasını oluştururdu. Stilize
çimlerde kalıplar kullanılarak dökülür ve sadece ejderhaların kötü ruhları ürkütüp kaçırdığına ve
basit oluklarla ya da kabartmalarla süslenirdi. İbn eşiği geçmelerini önlediğine inanılırdı. Tokmak, as
Yezid adlı bir ustanın imza ve tarih attığı bir ibrik lan başlı çivilerle tahtaya serbestçe tutturulurdu.
teki yazı, bu parçanın Basra'da (Irak) üretildiğini Yeniden kullanılabilir ahşap kalıp yardımıyla yekpa
belirtir. Bu örnekte İslam sanatında süs ihtiyacının, re döküm, tokmakların çiftler halinde üretilmesini
oyma arabesklerle ve kulpun yukarısındaki yaprak mümkün _kılardı. Artuklu sarayı için 1 2. yüzyıl son
biçimli başparmak dayanağıyla karşılandığı görülür. larında 4,5 metre yüksekliğinde ve tamamen dök
Yüksekliği 49 cm olan bir tunç sürahi, İslam sana me tunç yıldızlarla kaplı bir kapı yapan El-Cezeri,
tının arabesk çelenklere dayalı süsleme eğilimleri seri üretimin yolunu açan bu işlemi kitabında tarif
ni dışa vurur; bütün yüzeyi kaplayan arabeskler sı eder.
ralı olarak birbirini izler ve biçimi İslam öncesi Çeşitli metallerin bir araya getirilmesini sağla
gelenekleri yansıtan kabın çapına uyarlanmış mü yan kakma tekniklerine ilişkin bir açıklamayı yine
kerrer bir desen oluşturur. 8. ve 9. yüzyıllardan el-Cezeri'den öğrenmekteyiz. Bunun için önce ze
kalma bazı kapların kırmızı bakır kakmalı kabarık min metal oyularak desen işlenir ve yüzeyi kabar
arabesk süsleri bile vard ır. Bu metal eşyaların ayı tılırdı. Ardından levha halindeki bakır, gümüş ya da
rıcı özelliği genellikle dengeli ve pratik biçimleridir. altın çekiçle dövülerek bunun üstüne geçirilirdi; ki
Örneğin, kandillerde sadece tek bir meme bulun mi zaman yapıştırıcı olarak siyah reçine kullanılır
mazdı; sayıları dörde varabilen fitil delikleriyle da dı. Yoğun emek gerektiren bu zahmetli teknik, İs
ha fazla ışık vermeleri sağlanırdı. Camilerdeki ilk lam metal işçiliğine 1 4. yüzyıla doğru İslam dünyası
asma fanuslar huni biçimli boyunları olan küre kap sınırlarının ötesine taşan bir şöhret kazandırmıştı.
lardı. Yan taraflarında çoğu kez Kuran'dan ayetle Araplar 7. ve 8. yüzyıllardaki fetih seferlerinde
rin çevrelediği petek desenli delikler yer alırdı; fa büyük miktarda değerli metaller yağmaladılar.
nuslar yandığında bu yazılar müminlere heyecan Böylece İslam geleneğince hoş karşılanmasa bile,
verecek bir yalınlıkla öne çıkardı. Delik açma tek şenlikli ziyafetlerde zenginliklerini sergilemelerini
niği abajurların ve büyük buhurdanların imal edil sağlayacak lüks sofra takımları edinme yönünde bir
diği Doğu'daki İslam ülkelerinde gelişiminin en üst zevk edindiler. Güçlü kişiler evlerinde toplad ıkları
düzeyine vardı. Hatta bu malların bazıları Volga lr zarif metal eşyaları siyasal ve ekonomik iktidarın
mağı'nı izleyen ticaret yollarıyla İskandinavya'ya hem bir sembolü hem de temeli olarak görmeye
kadar ulaştı. Buhurdanlar Hindistan'dan veya Arap başladılar. Altın ve gümüş koleksiyonları tarihin
inişli çıkışlı seyrinden her zaman nasibini alan şey mesinde uyguladığı son derece maliyetli tekniğin oluklara doldurulan siyah gümüş sülfür daha sonra
lerdi. Sıkıntılı zamanlarda altın ve gümüş sikkeler bir örneğidir. ısıtılarak yüzeyle kaynaştırılırdı. Gümüş eşyalara
basmak için bunları hammadde olarak kullanma İslam dünyasının gümüş bakımından zengin bir süre bakır kakmalar işlenirken, bazı ustalar da
yoluna gidilirdi. Ortaçağ metal işlerinden çok azı olan doğu kesiminde, gümüş sofra takımları, 1 O. ya tunç kakma denemeleri yaptı. Belki antik çağ yön
nın gününüze ulaşması işte bu yüzdendir. Üstünde da 1 1 . yüzyıla kadar vakayinamelerde tasvir edilen temlerine dönüşün, belki de Hindistan ve Uzakdo
Büveyhi Emiri İzzü'd-Devle Bahtiyar (967-978) için saray ziyafetlerinin temel bir aksesuarı olarak kal ğu'yla ticaretin gelişmesinin teşvik ettiği aktarma
hayır duaları yazılı bir maşrapa yarım kilo kadar dı. Günümüze ulaşan birkaç kap emirlerin ya da teknolojisinin bir sonucu olarak, İslam dünyasının
yüksek kıratlı altın dövülerek yapılmıştır. Arabesk vezirlerin adlarını taşır. Batı kesiminde ise gümüş bol miktarda bakır ve gümüş barındıran doğu ke
süslerin ve tavus, dağ keçisi, sfenks gibi mutluluk işleri 1 O. ve 1 1 . yüzyıllarda hükümdarların ilgisine simindeki ticaret kentleri bu tekniklerin yaygın bi
sembolü hayvanların yer aldığı kabartmalarla beze mazhar olmak için oymalı fildişi takımlarla yarış çimde uygulanması için mükemmel imkanlar sun
lidir. Yuvarlak muştalarla oluşturulan mat perdah mak zorundaydı. Kurtuba Emiri Halife Hişam'ın du.
lı zeminde bu unsurlar belirgin olarak öne çıkar. yaptırdığı sandık ve halifeliğin yıkılışından sonra İs Günümüze ulaşan örneklerden, 1 148 tarihli
Yaprak desenleri eski Sasani eserlerinin etkisini panya'da kurulan tavaif-i mülGk devletlerinden bi bir kalemlik ve 1163 tarihli bir leğen, varlıklı ticari
yansıtır. Huzura çıktıklarında Osmanlı padişahları rinin melikesine ait esans şişesi, üst sınıfların rağ ve mali çevrelere girmiş şahsiyetlere aitti. Bunlar
nın arkasında taşınan ve şimdi Topkapı Sarayı'nın bet ettiği lüks malların örnekleridir. Günümüze uluslararası irtibatları olan ve Mekke'ye pahalı hac
hazine dairesinde bulunan altın maşrapanın bir sal sadece Osmanlı döneminden büyük miktarda gü ziyaretini çoktan yapmış ticaret erbabı insanların
tanat aksesuarı olduğu, üstüne yerleştirilmiş zen müş eşya ulaşmıştır. Bu parçalar arasında, özellik adlarını taşır. Kakma işlemeli kalemlikler ve hok
gin mücevherlerden anlaşılır. Bir mutlak iktidar le Sultan 1. Ahmed ( 1 603- 1 6 1 7) Türbesi'nde bulu kalar yakın dönemde her eğitimli kişinin yanında
sembolü olarak 1 4. yüzyılda yapılan ve 1 6. yüzyıl nan şamdanlar 1 1 8 santim yüksekliğe varan taşıdığı aksesuarlar haline gelmişti. Bakır ya da gü
dan itibaren Rus çarlarının taç giyme törenlerinde büyüklükleriyle olağanüstüdür. müş kakmaların bu ürünlere eklendiği kontrastlı
kullanılan Volga Tatarlarının altın tacı günümüzde Gümüş kapların çoğuna yaldızlama ya da sa bezemelerde haliyle alimce yaşamı yansıtan sat
Kremlin Silahhanesi'nde korunmaktadır. Enfes bir vatlama tekniğiyle çokrenkli bir görünüm verilirdi. ranç oyunu ya da burç işaretleri ve gezegen sem
örgü yaratmak üzere en ince altın tellerinin ve ufak Yaldızlama tekniğinde önce kaba bir altın ve cıva bolleri gibi desenler yer alırdı. Keir Koleksiyo
altın topçuklarının kaynaştırılmasına dayanan zen karışımı sürülürdü. lsıtma işlemi sırasında altın yü nu'ndaki hokkanın bezemesi, koyu bir tunç zemine
gin telkari ve güherse yapısıyla bu taç Müslüman zeyle kaynaşırken, cıva da buharlaşırdı. Savatlama bakır ve gümüşle kakılmış dört madalyonlu gruplar
kuyumcuların neredeyse yalnız mücevher beze- tekniğinde ise zemin metalde açılmış hatlara ve halinde burç işaretlerini tasvir eder. Solda Yengeç
ve İkizler, sağda ise (insan figürleriyle birlikte) Oğ Ahmed'in adları kovaya yazılmıştır. Mahmud bin verdi. Ayrıca zanaatkarların komşu emirliklere ih
lak ve Boğa burçları yer alır. Bu desende kullanılan Muhammed adlı bir başka kakma ustası, Herat'ta racat yapması için mümkün olan en iyi şartları sağ
üç kontrastlı renk sembollere büyük bir berraklık 1 1 8 1 /82'de yaptığı bir sürahinin üstünde hatıra ladı. Bu geleneksel ticaret merkezinde Şüca bin
verir ve erken Doğu İslam kakmacılığının tipik olarak bir şiir bırakmıştı. Şiir eserinin benzersizli Menaa ve Ahmed el-Zeki ustaların nezareti altın
özelliğidir. Gezegen sembollerine Guriler için ya ğini vurgular, mutluluğun belirtisi olarak tasvir da birçok zanaatkar kakma tekniklerini mükem
pılmış görkemli sürahilerde de rastlanır. Bu hane edilmiş astrolojik sembolleri yüceltir ve bizatihi melleştirmek için çalıştı. Böylece karmaşık figürlü
dan değerli metallerden yapılmış geleneksel saray iyilik getiren bir güç taşıdıklarını ileri sürer. Bazı sahneleri kakmayla işleme yönelimi ortaya çıktı.
sofra takımlarına alternatif olarak tunç ve kalay sanatçılar ustalıklarının reklamını yapmak amacıy Musul ustaları kökenlerini belirtmek için eserleri
kakmalı ürünlere öncülük etmişti. Bu parçalardan la, eserlerine Herat'tan geldiklerini belirten "el ne "el-Musuli" lakabıyla imza atarlardı; bu imza
yüksekliği 30 santimi bulan bir şamdanda yaygın bir Heravi" lakabıyla imza atarlardı. yüzyılı aşkın bir süre bir kalite işareti sayıldı. Aynı
zafer sembolü sayılan bir bezeme yer alır: Sürekli Moğol istilası üzerine doğudaki İslam toprak lakabı kullananlar arasında, Şam ya da Kahire gibi
yinelenen bir desen şeklindeki dövüşen hayvan re larından kaçanlar bu tekniklerde zengin bir tecrü kentlerden iki ya da üç kuşak önce göç etmiş aile
simleri. Gümüş kakmalı yazıda, yapım yılı ve ayrı beye sahipti; onların 1 3. yüzyılda batıya gelişiyle lerden gelme bazı ustalar da vardı elbette. Mem
ca şamdanın Guri Emiri Ebu'l-Feth Muhammed birlikte Cezire'de ve Suriye'de kakmacılık sanatı luk ve İlhanlı yönetimleri altında, altın ve gümüş
için yapıldığı belirtilir. Emirin ele geçirdiği canlı ti gelişmeye başladı. Zengilerin veziriyken bağımsız kakmalı şahane hat sanatı desenlerinin öne çıkma
caret kenti Herat'taki ustalar incelikle bezenmiş bir emir konumuna yükselen Ermeni asıllı Bedred sıyla figürlü tasvirler zaman içinde ihmal edildi.
ürünleriyle tanınırdı. Herat çıkışlı farklı bir eser din Lülü ( 1 218- 1 259) aralarında 62 santim çapın Kakmalı eşyalar artık sırf üst sınıflara mahsus
örneği 1 1 63 tarihli bir kovadır; kalıbı döken usta da bir lengerin de bulunduğu birçok sipariş vere değildi. Ne var ki, Memluk tarihçisi el-Makrizi'nin
nın ve kakma işlerini yapan "müzeyyin" Mesud bin rek başkenti Musul'da zanaat dallarına destek 1 5. yüzyıl başlarında belirttiği gibi, hala zenginlere
Hokka, Hindistan, 1 8. yüzyıl, Bidar, Münih, Devlet Halk Hokka, Doğu İran, y. 1 1 60- 1 1 80, bakır ve gümüş Şamdan, Batı İran, y. 1 300, gümüş ve altın kakmalı
Sanatları Müzesi kakmalı tunç, Ham (Surrey), Keir Koleksiyonu tunç, Berlin, İslam Sanatı Müzesi
spanya ve Fas
207
da Hıristiyan Kuzey ve Müslüman
Tarih Güney arasında sürekli değişen
Markus Hattstein sınırlar, bağımsız kültürel yapıla
rın ortaya çıkmasını getirdi.
Bu yeni topluluklar arasında
İslam'a yeni dönmüş olanlar (M ü
M üslümanların İspanya'yı velled), Arap yönetimi altında ya
fethi ve ilk yıl lar (7 1 1 -756) şayan Hıristiyanlar (Arapça Mus
tarib ["Araplaşmış"], İspanyolca
Emevi halifelerinin Kuzey Afrika Mozarabe) ve özellikle sonraki
valileri 670'ten sonra Kayrevan'da yüzyıllarda Hıristiyan yönetimi al
ki üslerinden yürüttükleri harekat tında yaşayan Müslümanlar (Arap
larla Atlas Okyanusu'na kadar bü ça Müdecceıı, İspanyolca Mude
tün Magrip'i İslam yönetimi altına jar) vardı. Müslüman İspanya ke
almışlardı. 8. yüzyıl başlarında göz simi (Heinz Halm'a göre) Got di
lerini Fas'ın ötesindeki İspanya'ya linde "topraksız" anlamına laıı
ve böylece Avrupa'ya diktiler. O sı dahlauts kelimesinden türetilmiş
rada İspanya'daki Vizigot Krallığı bir adla Endülüs (Arapça el
acınacak bir durumdaydı. Kiliseye Aııdalus) olarak anılmaya başladı.
ve soylulara karşı kraliyet iktidarını Dolayısıyla, ilk yıllarda asıl uğ
güçlendirmeye çalışan Vizigot Kra raş Müslüman yönetici sınıfın sayı
lı Witiza 710'da devrilerek öldürül sal azlık dezavantajını telafi etmek
dü. Tahta el koyarak yerine geçen yönünde oldu. Birkaç dalga halin
Roderick ülkedeki birçok soylunun de İslam ülkelerinden İspanya'ya
açık muhalefetiyle karşılaştı. göçmenler ve askerler getirtildi.
Bu durumdan hiç kuşkusuz Bunlara kuzeye kaçmış olan Hıris
haberi olan İfrikkiye (Kuzey Afri tiyanların boşalttığı araziler verildi
ka ve Magrip) Valisi Musa bin Nu ve genellikle kabile topluluklarına
seyr, Nisan 7 l l 'de emrindeki ko göre bir yerleştirme siyaseti izlen
mutanlardan Tarık bin Ziyad'ı İs di. Gelgelelim, Musa ve Tarık ara
panya'yı fethetmekle görevlendir zi dağıtımı konusunda çok geçme
di. Tarık 7 bin kadar Berberi aske den açık çatışmaya girdi; çünkü
rin başında (sonradan ona atfen ayrıcalıklı sayılan Araplar (çoğun
Cebelitarık ["Tarık Kayası"] adı ve lukla Yemenliler) verimli ve koru
rilen) boğazı aştı ve önemli bir di naklı Güney İspanya'ya yerleştiri
renişle karşılaşmadan ilerledi. Ma lirken, daha yoksul Berberiler Orta
laga, Granada (Gırnata) ve Cordo- İspanya'daki ve Hıristiyan Ku
ba'yı (Kurtuba) aldı ve 19 Tem Kurtuba'nın Eski Kent kesiminde dar bir sokak, 8. yüzyıl zey'le sınırdaş yörelerdeki araziler
muz 7 1 l 'de Rio Barbate kıyısında Endülüs Emevileri döneminde Kurtuba geçitlerin, evlerin ve sarayların yer aldığı bir labirent le yetinmek zonında kaldı.
Roderick komutasındaki Hıristi görünümündeydi. Çok-kültürlü bir kent olarak Müslümanları, Yahudileri ve Hıristiyanları ba Bu zıtlık Endülüs'ün tarihini
rındırmaktaydı. 8. yüzyıldan itibaren büyüyerek Avrupa'nın gayri resmi başkentine dönüştü
yan ordusunu yenilgiye uğrattı. ve Konstantinopolis'le karşılaştırılabilir bir düzeye ulaştı. Mansur' un 1 O. yüzyıl sonlarında önemli ölçüde belirledi ve ayrıca
Kral muharebe meydanında öldü yaptırdığı sayıma göre Kurtuba'daki mülklerin dökümü şöyleydi: Esnaf ve emekçi kesimler lıklardan yararlanamayan İspanya
ve Hıristiyanlar korkuyla akınlar den insanlara ait 2 1 3.007 ev, aristokratlara ve üst düzey yetkililere ait 60.300 saray ya da ko Berberilerinin Magrip'teki bir Ber
nak, 600 hamam ve 80.455 dükkan.
halinde kuzeye doğru göç etti. Ta beri isyanına katılması, 741-746
rık kraliyet kenti Toledo'yu (Tu- arasında yıkıcı bir iç savaşa yol
leytule) işgal ederek zengin hazinelere el koydu . Haziran 7 1 2'de Musa açtı. Ayaklanma İspanya'nın bütün yörelerini bir yangın gibi sardı; özel
bin Nuseyr de yaklaşık 18 bin Arap askerin başında İspanya'ya geçerek likle İslamlaştırma ve Araplaştırma sürecinin yavaş ilerlediği kentlerde,
Sevilla (İşbiliye) ile Merida'yı ele geçirdi ve Tuleytule yakınlarında Ta İslam'ı yeni benimsemiş kesimler ve Hıristiyanlar arasında destek buldu.
rık'la kuvvetlerini birleştirdi. Yeniden yerleştirme ve kabile topluluklarını toptan başka yerlere taşıma
Bu arada, fethedilmiş yerleri elde tutmak zorlaştı. Murcia (Mursiye) yönündeki girişimler sınırlı bir başarıya ulaştı; çünkü güneydeki verimli
bölgesindeki dağları üs edinen Kont Pelayo öncülüğündeki Hıristiyan topraklar yine Güney Araplarının ve Yemenlilerin denetiminde kaldı. Si
savaşçılar sayıca daha düşük Müslümanları aralıksız saldırılarla bir geril yasal ortam başka bakımlardan da çok istikrarsız bir gidişat kazandı.
la savaşına sürükledi ve daha sonra Kuzey İspanya'nın Hıristiyan krallık Otuz yıl içinde (71 6-747) Kurtuba'da 19 ayrı vali görev yaptı.
larının kurulduğu toprakları işgalden korudu. Covadonga Muharebe Araplar 719 dolaylarında Frank İmparatorluğu'nu istila edip yağma
si'ndeki (722) zaferle birlikte Asturias'ta sağlam bir dayanak oluşturdu ve lamak üzere Pirene Dağları'nı aşmaya yönelik ilk sefere girişti. Birkaç yıl
Hıristiyan yönetimi altındaki bölgeyi genişletmeyi başardı. Sonraki yıllar- içinde Carcassonne ele geçirildi ve Rhône Irmağı'nın ötesinde Burgon-
'
ya'daki Autun'a kadar olan topraklara akınlar düzenlenerek zengin ga
nimetler elde edildi. Vali Abdurrahman el-Gafiki (730-732) Loire bölge
sine kadar zaferle ilerledi ve Tours'u yağmaladı. Ancak Ekim 732'de
meşhur Tours ve Poitiers Muharebesi'nde Charles Martel komutasındaki
Franklara yenildi ve savaşırken öldü .
Hıristiyanların daha sonraları "Batı'nın Kurtuluşu" diye andığı bu
muharebe aslında çok sayıdaki kapışmadan sadece biriydi. Sınır anlaş
mazlıkları yıllar boyunca sürdü ve 79 1 'den sonra İslam birlikleri Carcas
sonne ve Narbonne'a kadar tekrar sızdı. İslam ordularının gerçekten
Frank İmparatorluğu'nun bazı kesimlerini kalıcı ohrak fethetme peşinde
mi olduğu, yoksa akınlar düzenleyerek ganimet edinmeyi, böylece Pire
neler'in ötesinde ve İspanya'daki İslam hükümdarlarının denetimi dışın
da yaşayan Hıristiyanları haraca bağlamayı yeterli mi gördüğü tarihsel
bakımdan kanıtlanmış değildir.
-- - _ ..... \..- --
Santiago de Compostela
eLe6n
•
Zaragoza
Tuleytule (Toledo)
•
eM6rida e:vaıencia o
eBadajoz
•Aiicante
e MedinetO'z-Zehra e Mursiye (Murcia)
e Kurtuba (Cordoba)
ar
e Gımata (GranadaJ
el-Me e Almeria)
--- -- '� Tunus �
•Septe
•
Tanca
•Fez
71 1 Kuzey Afrika Valisi Musa bin 754-756 Emevi hanedanından 1 . ispanya üzerindeki üst geçirdi; 1 009'da
Nuseyr'in emriyle, Tarık bin Abdurrahman İspanya'ya otoritesini tanıdı Kurtuba'daki ayaklanmalar
Ziyad komutasında kaçmayı başardı; Yusuf el- il. Hişam'ı halifelikten
929 111. Abdurrahman halifeliğini
İspanya'ya yönelik Magribi Fihri karşısında elde ettiği çekilmek zorunda bıraktı
ilan etti
fethi başladı zaferin ardından bağımsız bir
1 O 1 0- 1 O 1 3 Kurtuba Berberi birliklerce
emirlik kurdu 93 1 Emeviler Septe (Ceuta) ve
720 Barselona ve Narbonne ele kuşatıldı
Tanca'yı (Tangier) ele
geçirildi; Endülüs'teki 785 Franklar Barselona'da
geçirdi 1 O 1 6- 1 030 Endülüs'te Hammadiler ve
yayılmanın kuzey yönündeki "İspanyol Sınır Kontluğu"nu Emeviler arasındaki üstünlük
en uç noktasına varıldı oluşturdu 932 111. Abdurrahman Fas ve
mücadelesi
Moritanya üzerindeki
722 Covandonga 788- 796 1. Hişam'ın emirlik dönemi
hükümranlığını ilan etti 1 03 1 Son Emevi Halifesi 111.
Muharebesi'nde bir
805 Kurtuba'da 1. Hakem'e karşı Hişam'ın devrilmesiyle,
Müslüman öncü kuvveti 939 Emeviler Simancas
başarısız'bir darbe girişimi Endülüs "taife" denen çok
Kont Pelayo komutasındaki Muharebesi'nde Leon
sayıda küçük emirliğe
Vizigotlara yenildi 818 Hakem bir ayaklanmayı karşısında ağır yenilgiye
bölündü
bastırmak için Kurtuba'nın uğradı
732 Tours ve Poitiers'de
dış mahallelerini yıktı
Müslüman orduları Charles 96 1 -976 il. Hakem'in halifelik dönemi
Martel komutasındaki 822-852 il. Abdurrahman'ın dönemi
976 il. Hişam 1 1 yaşında halife
Franklar karşısında bozguna
844 Normanların lspanya'yı oldu; Mansur olarak bilinen
uğradı
istilası Muhammed bin Ebu Amir
74 1 -746 lspanya'daki Arap ve Berberi hacib sıfatıyla devlet
850-852 Hıristiyan şehitlik akımının
topluluklar arasındaki yönetimini fiilen eline aldı
Kurtuba'da yol açtığı dinsel
çatışmalar
karışıklıklar 997 Mansur Hıristiyan hac yeri
747-756 Yusuf el-Fihri'nin valilik Santiago de Compostela'yı
852- 886 1. Muhammed'in dönemi
dönemi denetim altına aldı
884-927 Ömer İbn Hafsun
750 Abbasiler Şam'daki Emevi 1 002-1 008 Mansur'un oğlu Abdülmelik
öncülüğündeki ayaklanma
halifeliğini devirdi iktidarı ele geçirdi
900 Emir Abdullah savunmaya
75 1 Narbonne elden çıktı ve 1 008-1 009 Abdülmelik'in kardeşi
dönük bir antlaşma uyarınca,
Pireneler Endülüs'ün kuzey Abdurrahman iktidarı ele
sınırı haline geldi Kral 111. Alfonso'nun bütün
yol açtı. Tudela'da 842'den beri başına buyruk hüküm süren Mustarib Ko "Rex Hispanorum Regum" sanını kullanan Kral Alfonso'yu fiilen İspan
mutan Musa el-Kasi, Zaragoza ve Tuleytule'yi de aldı ve 862'de ölene ka ya'nın hükümdarı olarak tanıdı. Alfonso kendisine meydan okuyan İbn
dar bu konumunu korudu. Muhammed'in üzerindeki bu baskılardan ya Hafsun'a saldırdı ve onu birkaç yenilgiyle sarstı. Aynı sıralarda, Müslü
rarlanan Leon Kralı III. Alfonso (866-910) topraklarını büyük çapta geniş man ulemanın bazı mensupları emiri bir Hıristiyan krala tabi olmakla suç
letti ve Endülüs içlerine doğru bir sefere girişti. Emir 883'te Alfonso'dan lamaya başladı. Birçok camide Abdullah'ı yeren hutbeler okundu, şairler
barış yapılmasını istemek zorunda kaldı. Ancak, Bübeşter Kalesi'ni mer alaycı mısralar döktürdü ve emirin statüsü en düşük dereceye indi.
kez edinen Müvelled kökenli Ömer İbn Hafsun'un ve ailesinin ayaklan
ması Emevi hegemonyasına yönelik en büyük tehdit oldu. Asi Berberiler
den ve Mustariblerden destek gören bu aile 884-917 arasında iktidar ala Kurtuba halifeliği: İ htişam ve çöküş (9 1 2- 1 03 1 )
nını Kurtuba'dan Akdeniz kıyılarına kadar genişletti; zengin Hıristiyanlar
la ve Fatımilerle antlaşmalar yaparak emirliğin otoritesini sarstı. İspanya'daki Emevi yönetiminin yeniden dirilmesini sağlayan III. Abdur
Daha babası baştayken başkomutanlığa yükselen ve onun son yılla rahman (91 2-961) dedesinin yerine 22 yaşında başa geçti. İşbiliye'yi
rında naipliği üstlenen Münzir (886-888) son derece hırçın ve savaşçı bir (Sevilla) 913'e doğru geri aldı ve İbn Hafsun'un 917'de ölmesinden son
kişiydi. Emir olarak başa geçince hemen İbn Hafsun'a saldırdı ve Bübeş ra oğullarını doğuya doğru püskürttü . Nihayet 928'de bir baskınla Bü
ter Kalesi'ni kuşattı. Temmuz 888'de ön saflarda çarpışırken öldürüldü. beşter Kalesi'ni düşürmeyi ve Merida'yı ele geçirmeyi başararak, Hafsun
Küçük kardeşi Abdullah (888-91 2) olabilecek en kötü şartlarda tahta çık ailesini Endülüs'ten kesin biçimde söküp attı.
tı. Çeşitli baş belalarının faaliyetleri dışında, ülke dinsel karışıklıklar için III. Alfonso'nun oğullan arasındaki iktidar mücadelesi Abdurrah
deydi. Dahası, Güney İspanya'da bazı yönetici ailelerin mensupları man'a kuzey sınırında nefes alma fırsatı verdiyse de, 916'dan sonra Le
ayaklanarak Ronda'yı ele geçirdi, İşbiliye ve Ceyya'da Qaen) dayanaklar on kralları birkaç kenti ele geçirdi ve sık sık Endülüs'ü yağmaladı. So
kazandılar. Böylece Abdullah'ın emirliği geçici olarak Kurtuba bölgesiy nunda Abdurrahman devasa bir ordunun başında Hıristiyanlara karşı ha
le sınırlandı. Yeni emir 889'da Mursiye ve Valencia'yı da asilere kaptır rekete geçti; ama Ağustos 939'da Simancas yakınında ağır yenilgiye uğ
dı. radı, yaralandı ve tutsak düşmekten kıl payı kurtuldu. Bununla birlikte,
Böylesine bÜyük bir baskı altında olan Abdullah, Leon Kralı III. Al sonraki yıllarda Leon'u bir ateşkese zorladı. Ardından Hıristiyan krallık
fonso'yla bir himaye antlaşması imzalayarak, geçerlilik süresi 900'e kadar ların siyasal zayıflığından yararlanarak, Leon ve Navarra'yla bütün İspan
olan önceki barışı yeniledi. Antlaşma uyarınca Endülüs emirliği, artık ya'da fiili hükümdar ve hakem olarak tanınmasını sağlayan bir himaye
Natascha Kubisch Kurtuba'nın 1 0. yüzyıl halifelik merkezi olması, Endülüs ve Magrip'i kap
sayan Batı İslam imparatorluğunun başkentine dönüşmesini sağladı. Dö
nemin Endülüslü Arap bilginlerinden İbn Hazın, 1 0. yüzyılda Kurtu
ba'nın 1 0 kilometre çapında bir alanı kapladığını belirtir. Döneme ait ka
yıtlar Kurtuba'da birçok caminin bulunduğunu doğrular; vakanüvis el
Endülüs Emevilerinin ve taife emirl i klerinin m imarisi Bekri 471 cami sayarken, bir başka bilgin toplam 1 .600 camiden söz
eder. Kurtuba'nın Mansur döneminde büyük çapta genişlediğini belirten
Cordoba, İmparator Augustus'un başta olduğu İÖ 27'de, aşağı yukarı İs El-Bekri'nin aktardığı mülk sayısı şöyledir: Emekçi ve esnaf kesime men
panya'nın şimdiki Andalucia bölgesine denk düşen Roma eyaleti Baeti sup kişilere ait 2 1 3 . 077 ev, soylular ve üst düzey yetkililer için inşa edil
ca'nın merkezi oldu. Daha sonra, özellikle Vizigot döneminde (6-7. yüz miş 60. 300 ikametgah ve çok sayıdaki yolcu hanı hariç olmak üzere
yıllar) sürekli nüfus artışı kentin birçok kez genişletilmesini gerektirdi. 80.455 dükkan. Bu rakamlar kesin bir döküm verme çabasından ziyade,
Magrip'ten gelen Müslümanlar İS 7 1 1 'de bölgeye girince, Malaga ve Gra Kurtuba'nın uçsuz bucaksız büyüklüğü karşısındaki hayretini ifade eder.
nada'nın yanı sıra Cordoba'ya da Vizigot karakterine pek dokunmadan Bağdatlı bilgin İbn Havkal 1 0. yüzyılda Magrip, Mısır ve Suriye'deki hiç
yerleştiler. Kurtuba adını verdikleri bu kentte hemen bir cami inşa etmek bir kentin Kurtuba kadar büyük olmadığını yazmıştı.
yerine, kentin güneyindeki San Vicente adlı kiliseyi Hıristiyan topluluk Kurtuba'nın sosyal merkezi, Guadalquivir (İspanyolca "Büyük Ir
la paylaşmaya karar verdiler. Bu durum ancak Emevi Halifesi Hişam'ın mak") kıyıs�nda, yanı başına Cami-i Kebir'in inşa edildiği Roma Köprü
torunu I. Abdurrahman'ın 756'da emir olmasıyla ve Kurtuba'yı o sırada sü yakınında yer alan Güney Kent'ti. Caminin çevresinde çok sayıda çar
henüz sağlam olmayan küçük emirliğinin başkenti yapmasıyla değişti. şı (Arapça suk, İspanyolca zocos) gelişmişti. Hisarı andıran Alcazar'la
1
1 Kurtuba'nın yeni statüsü sadece yeni bir idari sistemi değil, belediye an (Arapça "El-Kasr") birlikte resmi daireler caminin yanında sıralanmaktay
1 lamında kapsamlı bir yeniden imarı da gerekli kıldı. Buna uygun olarak dı. Irmağın karşı yakasında el-Mekkari'nin çapını 47. 500 arşın, yani yak
, ,
Abdurrahman birçok eski yapı üzerinde yeni binalar inşa ettirdi ve za laşık 1 , 5 kilometre olarak hesapladığı bir dış mahalle vardı. Fransız uz
manla kent gittikçe bir Doğu karakteri kazandı. En önemli gelişme ise man Levi-Provencal bu verilere dayanarak, bütün kentin 22 kilometrelik
Abdurrahman'ın İspanya'da İslam iktidarını temsil edecek büyük bir ca çapıyla ve 5.000 hektarlık yüzey alanıyla şimdiki Cordoba'dan çok daha
mi kurma emrini vermesiydi. Kurtuba Cami-i Kebir'inin (La Mezquita) büyük olduğu sonucuna varmaktadır.
785 dolaylarında başlayan inşa çalışması sonraki iki yüzyıl içinde birkaç Kent kuzeybatıda Sierra Morena adlı sıradağın eteğine kadar uzan
1 evre halinde tamamlandı. Kent nüfusunun 9. yüzyılda iyice artması üze maktaydı. Daha emirlik döneminde bu yöre hoş iklimiyle kırsal malika
1 rine, Emir II. Abdurrahman camide 833'ten 848'e kadar süren ilk geniş
letmeye girişti. Kurtuba emirliğinin artan siyasal gücü sırf caminin bü
neler (el-münye) için gözde bir alana dönüştü. Batıda dış mahalleler Ha
life III. Abdurrahman'ın 936'da imparatorluğunun idare ve hükümeı
yüklüğüne değil, kuruluş sürecine göre de dolaylı olarak ölçülebilir. merkezi olarak inşa ettirdiği Medinetü'z-Zehra'ya kadar ulaşmaktaydı.
Kentin Roma ve Vizigot kökenini açığa vuran Roman ve Vizigot harabe
lerinden alınma malzemeler esas olarak temel yapı için kullanılırken, 9.
yüzyıl ortalarında bağımsız bir sanatsal üslubun ilk işaretlerini görürüz.
Bu "emirlik üslubu" neredeyse tükenmez bir biçim çeşitliliğini yansıtan Kurtu ba'nın Planı
sütun başlıklarında ifadesini bulur.
III. Abdurrahman 929'da kendisini halife ilan edince ve 936'da Kur Yahudi Kapısı (Aslan Kapısı)
{� l �="'"
tuba yakınında saray kenti Medinetü'z-Zehra'yı kurunca, yeni imar çalış
malarının çokça zahmetli olması nedeniyle, Cami-i Kebir konusunda sa
dece cami avlusunu genişletme ve I. Hişam'dan kalma eski minarenin
yerine yenisini yapma gibi daha az önemli veçhelere ağırlık verdi. Yeni
bir inşa evresi (962-966) ancak 1 0 . yüzyıl ortalarında oğlu ve ardılı II. Amir Kapısı
(Tuleytule Kapısı)
Hakem'le birlikte başladı. Cami-i Kebir'in görkemli kemer çatkıları, kub
beleri ve sözgelimi mihrap cephesini süsleyen altın mozaikler gibi en şa
hane güzellikleri bu evrede yaratıldı. Cami aslında Kurtuba halifeliğinin Kasba
gerileyişini bile yansıtır. Bunu genç Halife II. Hişam'ın naibi Mansur'un
gözetiminde yürütülen son inşa evresinin (987-988) sırf önceki inşa ev
Cevız Kapısı
v
relerine özgü biçimleri "taklit" etmeyle sınırlı kalmasında ve kendine Ca ı-ı ebır
lşbılıye Kapısı
Kurtuba Cami-i Kebir'i bütün Endülüs yapıları arasında, İspanya'da Kopru Kapısı
�oi>=-=�>=c·>=-=.,,
JI�:•
neminde Hıristiyanlarca ele geçirilmesinden (1 235) sonra, İslam malika ·ci� = , » =c • Jıı=•= • Jıı = •ı(O•=t. JııG-•----..-,-_.._ll.�.-.JIJ"___,_.Jf':
_·':.: :ı( • : < • >=•=ı\.;t� t" . ... =• -1' = • Jıı • • Jt:ııct >>:«
��= . .
>X.>.:ctJı:c.cJı
nelerinin ve saraylarının çoğu terk edildi; izleyen yıllarda mahalleler de
:.: · >=·· · "=1* . .
K:
t>:«:t:<tJıı: t:Jı:�
:-:.: :>:.: >
Kent'in dar geçitlerinde yürüyen biri onun Magribi karakterinden, eski :•:< Jıı :< • :Jı ıC • >• • • Avlu
©
i l i l
şaşaa ve ihtişamından bir tat alır. :•:< Jıı :C • Jı C ı( )ıı� · · >X:'f>.:c• Jı.:.:c •
.. Jıı: Cf Jl:•:€ :t
�:.-. =• 'l> :.:ıf.. • :ııo::ct.
i l
�--,.-_._,-_.._,. _-_.-.-,-_
il il
=--=-=• •:ıc e :-:4: » > ıll t :•.c< �
:to:< • • :ıc ı :.: « • > « • =·• · · � =· < ıllı :•:« Jıı >:< • >
Kurtuba Cami-i Kebir'i, 785-988 eyer çatılarıyla örtülü 1 9 geçitten oluşur. •
>:< « • =-= · ::.:€ · =- ıi i :• i.,-L___J. :4t. f" •=-=-�J:.:-.-
• .=
Havadan görünüş (yukarıda) ve zemin planı Caminin orta kısmında, inşası 1 6. yüzyılda JOı: , :.:<t ::.:€ :.::. € 1 :•*€€ '.a' >:<• >::.:.: f �:ııc • ::.:ııc e J>:
(sağda) caminin yapısını gösterir. Ön planda başlayan ve ancak 1 8. yüzyılda biten masif
ki güney dış duvarı kıble duvarıyla tıpatıp ay katedral yapı yer alır. Burada eskiden namaz
nıdır. Sivri kemerli çatıyla örtülü sekizgen bölmesiyle bitişik olan cami avlusu vardı. 1 6-
üst kat, il. Hakem dönemindeki genişletme 1 7. yüzyıllarda yıkılarak yeni baştan inşa edi
de (962-966) yapılmış olan mihrabın üstüne len eski müstakil minare, günümüzde kated
10 20m
Giriş ve eski minare
oturtulmuştur. Namaz bölmesi kıble duva
rından kuzeye doğru uzanan ve her biri ayrı
ralin çan kulesi işlevini görüyor.
==-
Mihrap Katedral
K
rülür.
Kurtuba'nın e n görkemli yapısı olan Cami-i Kebir'in inşasına, Kurtuba'yı Kurtuba Cami-i Kebir'ine benzer bir yapısı olan Kudüs'teki Mescid-i
emirlik başkenti olarak seçen I. Abdurrahman 785'te karar verdi. Seçilen Aksa, 7 1 5 tarihli olması itibariyle tam 70 yıl daha eskidir. Ortadaki geçi
yerde temelleri ancak 1 930'lardaki kazılar sırasında ortaya çıkarılan San dinin belirgin biçimde daha geniş olması ve eksen olarak mihraba açıl
Vicente adlı bir Hıristiyan kilisesi vardı. Cami inşaatı 785 dolaylarında ması açısından, aynı şekilde bir bazilikayı andırır. Abdurrahman gençlik
başladı. Konum itibariyle Guadalquivir yakınında, (günümüzde restore yıllarında Doğu'da bu camiyi ya da benzer biçimli başka bir camiyi gör
edilmiş) köprünün ucunda yer alması" o sıradaki yollardan kolay ulaşılır müş olmalıdır. Dolayısıyla böyle bir düzeni uzaktaki Kurtuba'ya uyarla
olmasını sağlama amacının yanı sıra, kentin Vizigot mirasıyla bağlantıla ması şaşırtıcı değildir; özellikle tutkularını şanlı Doğu Emevi atalarına
rının da bir sonucuydu . Tarihsel anlatımlara bakılırsa, caminin yakının dayandırması da bunu gösterir. Namaz bölmesinin büyüklüğü sırf cami
da, eski San Vicente Kilisesi alanının hemen bitişiğinde I. Abdurrah nin Batı İslam imparatorluğu için bir ruhani merkez olarak taşıdığı öne
man'ın ikametgah haline getirdiği bir Vizigot sarayı vardı. Bu şekilde ye min değil, aynı zamanda kentin muazzam nüfusuyla birçok geçitli geniş
ni emirliğin ruhani ve dünyevi merkezlerinin birbirine yakın olması ve bir namaz bölmesini gerektirmesinin bir sonucudur.
ayrılmaz bir bağlantı içinde kalması sağlanmıştı. Kurtuba Cami-i Ke Özgün yapıda (785-786'dan kalma haliyle) bir minare yoktu. Arap
bir'inin temel yapısının inşası bir yılı aldı (785-786). Bunun sebeplerin kaynakları o dönemde ezanın bir hükümet konağı olarak da kullanılan
den biri Abdurrahman'ın bu camiyi bir metropoliten kenti Kurtuba'ya yakındaki Vizigot sarayının kulesinden okunduğunu belirtir. Başlangıçta
yaraşır kılma yönündeki kişisel isteği ve hırsıydı. Diğer sebep ise cami caminin dört girişi vardı . Batı cephesindeki Babü'l-Vüzera (Vezirler Ka
inşaatında Roma ve Vizigot kalıntılarının kullanılmasıydı. pısı) günümüze neredeyse değişmeden ulaşmıştır ve üst eşiğinin yukarı
Kurtuba Cami-i Kebir'i önünde bir avlu bulunan dikdörtgen bir na sındaki bir yazıta göre 786 tarihlidir. Arkasındaki St. Stephen Şapeli'nden
maz bölmesinden oluşur. Avlu aşağı yukarı namaz bölmesi kadar büyük dolayı şimdi Stephen Kapısı olarak anılan bu kapıyı geçmişte üst düzey
tür; eskiden namaz bölmesi tamamen dolduğunda müminler namaz için yetkililer hemen karşıda yer alan hükümet konağından camiye girmek
avluya taşardı. Caminin özgün namaz bölmesi yaklaşık 79.02 x 42.21 için kullanırlardı.
metre boyutlarında v e kıble duvarına dik açılı 1 1 geçit halinde tasarlan Bugün Mezquita'ya girince bir katedralle karşılaşmak insanı şaşırtır.
mıştı. Mihraba açılan ortadaki geçit 7,85 metre enindedir ve ancak 6,86 Reconquista'dan sonra cami alanının yönetimi Cordoba Hıristiyan ruha
metreyi bulan diğer geçitlerden bir metre kadar daha geniştir. Ortadaki ni meclisine bırakıldı ve meclis 1 5 23'te bir katedral inşa etme kararını al
merkezi geçidin öne çıkışı, mihrap yönelimli merkezi ekseni daha fazla dı. Bu karar uyarınca, katedrali tam caminin orta kısmına kondurmak
vurgular; dolayısıyla bu cami tipine "yönelimli" denir. Ayrıca, ortadaki üzere camideki 63 sütun söküldü. İnşaat işlerinin sık sık kesintiye uğra-
Rölyef amblem, Kurtuba Cami-i Kebir'i Vizigot başlığı, 7. yüzyıl Emirlik dönemi başlığı, 833-848
Santa Catalina Kapısı'nın yukarısında, 1 1 1 . Abdurrahman'ın Özgün Cami-i Kebir' de (785-786) hem Roma hem de Vizigot Cami-i Kebir' deki birinci genişletme (833-848) benzersiz ve
yaptırdığı minarenin tarihsel görüntüsünü yansıtan bir 1 6. başlıkları kullanılmıştı. Bu başlık Korent düzeninden ilham alı katışıksız bir lslami kolon başlığı tipi yarattı. Bu örnek bir ca
yüzyıl rölyef amblemi yer alır. Bu amblemde minarenin yuka narak yapılmış bir örnek olarak sınıflandırılabilir. Akantos mi şaheseridir. Akantos yapraklarının narinliği özellikle çar
rıya çıkıldıkça küçülen basamaklı ana gövdesini, belirgin kes yapraklarından oluşan bir rölyef çelenginin yukarısında yassı pıcıdır; bunu yaprak biçimlerinin rölyef efektlerini ve dolgun
me taşları ve nal biçimli tipik pencere oyuklarını görebiliriz. ve son derece stilize bir çanakla bezenmiştir. Tablanın ge karakterini yaratan derin yontma tekniği sağlar.
ometrik süslemeleri vardır.
kıldığı maksure yer alır. Ortadaki beş geçit boyunca uzanan son iki gü Kurtuba Cami-i Kebir'inin mihrabı le ve bitki motifleriyle bezenmiş kemer taş
ney sahnının maksure alanının bir kısmını oluşturduğunu varsayabiliriz. i l . Hakem dönemindeki eklenti, 962-966 larıyla kaplıdır. Kemerin elfız denen dikdört
Maksure alanını, halifeyi avamdan ayıracak şekilde kıble duvarına para Mihrap, Kurtuba halifeliği sanatının en de gen çerçevesini mavi bir zemin üstüne yazıl
ğerli yaratımları arasında sayılır. Cephesi bir mış altın harfler süsler. Mihrabın kaide
lel olarak uzanan bir çapraz revak vurgular. Bu çapraz revakın kemerle nal biçimli kemerle namaz kılınan mihrap gi alanında Hayat Ağac ı motifleriyle süslü bü
ri eskiden hükümdarı halktan ayıran geleneksel parmaklığın yerini tutar; rintisine açılır. Kemer yüzü altın mozaikler- yük mermer levhalar vardır.
ayrıca kemerlerin bezemeleri maksurenin ve mihrabın önemini vurgula
maya yetecek düzeydedir. Maksureye yanal olarak uzanan çapraz revak
daha sonraları Hıristiyan şapellerine ve mezarlarına yer açmak üzere yı
kılmıştır.
Mihrabın kendisi bildik bir düzeni açığa vurur: Nal biçimli bir orta
kemerle örtülü bir kaide alanı; dikdörtgen bir çerçevesi (eljiz) bulunan
ve üstünde kapalı kemerlerden oluşmuş bir revağın yer aldığı bir kemer
alanı. Nal biçimli kemer, akustik sebeplerle üstüne geniş bir kabuk otur
tulmuş olan sekizgen bir namaz girintisine açılır. Kabuğun kıvrımı ima
mın sesini bütün cami içinde duyulacak şekilde yükseltirdi. Daha önce
de belirtildiği üzere, mihrabın nal biçimli kemerinin yanlarında emirlik
döneminden kalma iki mermer kolon ve kolon başlığı yer alır. Mihrabın
kaide alanının her iki yanına bitki motiflerinin süslediği büyük mermer
levhalar iliştirilmiştir. Bunlar Kurtuba halifeliği sırasında yaratılmış en gü
zel ve en muhteşem bezeme rölyefleri arasında sayılır. Mihrabın kemer
alanının üçgen dolguları altın kaplamalı alçı sıva asmalarla bezenmiştir.
Daha sonra kemer alanını, mavi zemin üstünde altın mozaikten bir Ku
ran yazıtının bulunduğu dikdörtgen bir elfiz kuşatır. Yazıtın yukarısında
kapalı kemerlerden oluşan bir revak uzanır; bu kapalı alanlar mozaikler
le işlenmiş Hayat Ağacı motifleriyle bezenmiştir. Bütün bunların üstün
de büyük bir bombeli kubbenin destek yapıları yer alır; mihrabın önün
deki çevrili alanı örten bu kubbe, tıpkı mihrapta olduğu gibi, küçük al
tın mozaik taşlarla süslenmiştir. Bazı metinlerde II. Hakem'in Bizans im
paratoruna başvurarak, Şam Cami-i Kebir'inin altın mozaiklerini aynen
yapabilecek bir mozaik ustası göndermesi için ricada bulunduğu belirti
lir. Kurtuba'daki mozaikçilerin başında bulunan usta Bizans gelenekleri
ni öğrenmiş olan biriydi. Bununla birlikte, altın mozaikler yerel atölye
lerden gelme etkileri yansıtan Endülüs sanatıyla biçimsel bağlar da taşır.
226 İ SPANYA VE FAS
Karşı sayfada: Mihrap önündeki çevrili doğru yükselir. Tonozun iç içe geçmiş ka lığa kavuşmuş değildir. Belki de caminin çok sayıdaki yazmaları burada
alanı örten bombeli kubbe burgaları, orta kısmı düz bir kubbeyle örtü saklanmaktaydı.
il. Hakem dönemindeki eklenti, 962-966 lü olan sekiz köşeli bir yıldız oluşturur. Çi
Mihrabın önündeki çevrili bölmenin nere çek ve hat sanatı unsurlarını barındıran altın
deyse kare zemininden başlayarak, kademe mozaikleri Konstantinopolis'ten gelen usta
li kemer yapıları, karmaşık kubbe tonozuna lar yapmıştı. Mansur dönemindeki son eklenti
Kurtuba Cami-i Kebir'inin son eklentisi (987-988) Halife II. Hişam'ın baş
veziri ve naibi Mansur'un eseridir. Küçük yaştaki halifenin Medinetü'z
Zehra'daki sarayında fiilen bir mahpus hayatı yaşadığı sırada, Mansur
onun annesi Subh'un rızasını alarak hükümet görevlerini üstlendi. Hali
fenin temsilcisi olarak bulunduğu bu yüksek makamda, Cami-i Kebir'i
genişletmeye yönelik bir çalışma başlatma olanağını buldu. Mansur res
mi hükümdar değil, naip olduğu için, emirlere ve halifelere denk bir ko
numda değildi. Camiyi güneye doğru genişletmesi halinde, bu davranı
şı böyle bir konuma yöneliş olarak yorumlanabilirdi. Buna eklenen bir
yapısal sorun ise cami alanının güneyde bir bayırla ırmağa doğru inme
siydi. Daha önce II. Hakem'in camiyi genişletirken (962-966), alt zemini
isnatlarla yükseltip tesviye ettirmeye mecbur kalması nedeniyle, camiyi
güneye doğru daha fazla genişletmek yapısal bakımdan olanaksız hale
gelmişti. Batıya doğru bir genişletme de olanaksızdı; çünkü orada hükü
met ve idare sarayları vardı. Kuzeyde ise müminlerin toplanacağı bir
alan olarak korunması gereken cami avlusu yer almaktaydı. Bütün bun
ların sonucunda, camiyi doğuya doğru genişletecek planlar yapıldı. Her
zamanki titizliğiyle, Mansur'tın çok önemsediği bir husus kıble duvarı
nın doğru istikamette olmasını sağlamaktı; bu önceki mimarların pek
fazla özen göstermediği bir coğrafi ayrıntıydı. Dönemin özellikle astro
nomi, geometri ve matematik alanlarındaki bilimsel uzmanlık düzeyini
göz önünde tutarsak, sorunun sırf bir yanlış hizalamadan ibaret olmadı
ğına neredeyse kesinlikle emin olabiliriz. Dolayısıyla I. Abdurrahman'ın
duygusal bir yaklaşımla özgün yapıyı eski yurduna, Suriye'ye ve özellik
le Şam'a bakacak bir düzenle kurduğunu varsaymak durumundayız.
Mansur yeni genişletmeyle Cami-i Kebir'i Mekke'ye bakacak hale getir
Capilla de Villaviciosa'nın kubbesi da görülebilir. Bu incelikli ve karmaşık bağ di.
il. Hakem dönemindeki eklenti, 962-966 dadi kubbelerin i l . Hakem'in halife olduğu Camiye bu son eklenti Kurtuba'da o zamana kadar girişilmiş en ge
Ortadaki geçidin girişinde, Capilla de Villavi döneme özgü olduğu söylenebilir. il. Hakem niş çaplı imardı. Bazı kaynaklara göre, Mansur devlet maliyesinden yap
ciosa'nın masif bağdadi kubbesi karmaşı k ve sanat ve bilimi büyük çapta teşvik eden bir
iki katlı bir kemer yapının üstünde yükselir. hamiydi. tığı büyük çapta harcamaları bu yoldan haklı göstermek istedi. Sekiz yan
Benzer kubbe kurguları namaz bölmesinin geçit ekleyerek, camiyi doğuya doğru yaklaşık 50 metre genişletti. II.
maksure alanı yakınında, altın mozaiklerle Hakem'in önceki yapısının doğu cephesindeki taçkapılar duvarla örüle
bezenmiş ortadaki ana kubbenin iki yanında
rek kapatıldı ve caminin yeni alanına girmeyi sağlayacak 1 1 geniş kemer
açıldı. Mihraba bitişik bölmelerin uzantısının yapılmaması nedeniyle, ge
Maksure alanında, ortadaki bombeli kubbenin iki yanında, Capilla de çitler iki sahın daha uzun hale geldi ve böylece dış güney duvarına ka
Villaviciosa'nın kubbesine benzer bir biçimle, iki bağdadi kubbe yer alır. dar ulaştı. II. Hakem'in eklentisinde maksureyi vurgulamak üzere uygu
Bu kubbelerin öncellerinin Ortadoğu kökenli oldukları sanılmaktadır. lanan bir dizi çapraz kemer kurma ilkesinden vazgeçildi. Ancak, II. Ab
Ne var ki, bunların henüz yeterince incelenmemiş olması ve inandırıcı durrahman'ın eklediği kısmı II. Hakem'in eklediği kısımdan ayıran revak
modellerin yokluğu nedeniyle, Kurtuba bağdadi kubbelerini özgün bir yapı korundu.
tasarı saymak durumundayız. Varlıkları caminin maksure alanındaki ke Kurtuba Cami-i Kebir'inin artık 19 geçidi vardı. Kıble duvarıyla tıpa
mer yapılarıyla sıkı sıkıya bağlantılı olan bağdadi kubbelere bu biçimiy tıp aynı olan güney duvarının uzunluğu 1 28,41 metreye ulaştı. Böylece
le başka hiçbir camide rastlanmaz. Bu bakımdan, Kurtuba Cami-i Ke namaz bölmesi 1 14,60 x 1 28,41 metrelik, avlu ise 60,42 x 1 28,41 metre
bir'inin benzersizliği kısmen halifenin benzersiz konumundan kaynakla lik bir alanı kaplar hale geldi. Çıkıntılı cami avlusuyla birlikte, caminin
nır; maksure alanındaki mimari çözümlerin ilk ilham kaynağı onun var kapladığı toplam alan artık 1 75,02 x 1 28,41 metre, yani 23.400 metre ka
lığıdır. Mihrabın her iki yanında camiye gelenlere kapalı olan kare bi reydi. Daha sonra Hıristiyan ilaveler hesaba katılmazsa, Mansur'un ek
çimli beşer bölme vardır. Halife batı bölmelerini bitişikteki saraydan lentisiyle Kurtuba Cami-i Kebir'i şimdiki görünümüne kavuşmuş oldu.
dosdoğru cami maksuresine açılan gizli ve güvenli bir geçit olarak kul
lanırdı; doğu bölmeleri ise anlaşıldiğı kadarıyla hazineyi saklamaya ya
rardı. Bunların yukarısında, on bir bölmeli bir üst kat yer alır ve ortada
ki bölme tam mihrabın üstüne denk gelir. Üst katın işlevi hala tam açık-
Medinetü'z-Zehra'da
Halife 1 1 1 . Abdurrahman'ın kabul
töreni, Dionisio Baixeras,
1 9. yüzyıl sonları
Bu resimde İmparator 1. Otto'nun (962-
973) büyükelçisi sıfatıyla Halife 111. Abdur
rahman'ı ziyaret eden keşiş Johannes von
Gorze için düzenlenen ve tarihsel belgelere
geçmiş olan kabul töreni tasvir ediliyor.
Medinetü'z-Zehra'nın büyük divan haneleri bu girişteki bir yazıtta yapının 953/954-956/957 arasında inşa edildiği be
lirtilir. Salonun orta bölümüne üç kemerli bir kapıdan girilir; bu girişin
Saray kentindeki iki büyük divanhane, ulaşılan verilerden çıkarılan tasa her iki yanında bitişik iki yan geçitle aynı yükseklikte, iki kemerli birer
rıma göre, Medinetü'z-Zehra Camisi'nde benimsenmiş olana benzer bir giriş yer alır. Ortadaki üç bölüm divanhanenin yapısal nüvesini oluştu
mekan bölme düzenini izler. Halife II. Hakem döneminden kalma bu di rur; bu nüvenin iki yanında kalan dış geçitler paralel biçimde uzanır ve
vanhanelerin camiden en az yıl sonra inşa edilmiş olması gerekir. Orta ana odadan masif bir duvarla ayrılan iki bölme yaratır. Nal biçimli ke
terasın çarpıcı yapılarından biri beş geçitten oluşan ve bir revaklı girişi merlerle örtülü büyük taçkapılar, dış geçitleri üç geçitli nüve yapıya ve
bulunan büyük bir salondur; hemen dışında 2. 500 metre kare alanlı de revaklı girişin iki yanına düşen güneydeki köşe salımlarına bağlar. Ana
vasa bir kare avlu vardır. Bu yapı Medinetü'z-Zehra'nın saray alanının oda nal biçimli altı kemerden oluşan uzunlamasına iki sıralı revaklarla
doğu kesiminde yer alır ve şimdiye kadar Darü'l-Cünd ("Ordu Konağı") bölünür. Orta geçidin ucundaki duvarda nal biçimli geniş ve kapalı bir
olarak anılmıştır. Bazilikayı andıran salonların çeşitli işlevler görmüş ol kemer vardır; halife kabullerde veya diğer saray törenlerinde bu keme
ması nedeniyle, bu yapının mahiyetini kesin olarak saptamak mümkün rin önünde otururdu.
değildir. Bununla birlikte, kamusal görevlerin yerine getirildiği bir yer
olması akla yakındır; daha eski araştırma kitaplarında büyü.k odalarının
çoğu kez divanhane olarak anılmasının sebebi budur. Toplantıların bu Süslü Salon'un mimari bezemeleri
büyük salonlarda yapılması nedeniyle, söz konusu yapıyı Medinetü'z
Zehra'nın idari aygıtıyla ilişkilendirmek gittikçe benimsenen bir görüş Divanhane esas olarak mimari bezemeleriyle çarpıcıdır. Sözgelimi, üç
tür. Şimdi burayı "Vezirler Konağı" (Darü'l-Vüzera) olarak anmaktayız ve geçitli nüve yapıdaki duvarların aşağı kesiminde bitki motiflerinin bu
vezirlerin emirnameler çıkarmak, alım ve kira sözleşmelerini imzalamak, lunduğu büyük rölyef panoları vardır. Birer Hayat Ağacı şeklinde olan
evrakları düzenlemek ve hukuki sorunları açıklığa kavuşturmak üzere bitkilerin kompozisyonu bir ana gövdeye dayanır; bu gövdeden çıkan
burada toplandıklarını varsaymaktayız. kalın saplı asmalar kıvrılarak yukarıya doğru dolanır, daha sonra yaprak
Adını süslü bezemelerinden alan Süslü Salon'un da Vezirler Kona lardan ve çiçeklerden oluşan halka biçiminde büyük bir taç halini alır.
ğı'nınkine benzeyen bir zemin planı vardır. Kentin tam merkezinde yer Hayat Ağacı motiflerinin yaprak taçları uzaktan 6. yüzyıl Sasani palmiye
alır ve önünde dışarıya çıkık ve beş geçitten oluşan revaklı giriş, yanla hasırı taçlarını hatırlatır; ilk kez 8. yüzyılda Doğu Emevi sanatına giren
rında köşe salımları bulunur. Dış boyutları yaklaşık 38 x 28 metredir. bu hasır taçlar iki yüzyıl kadar sonra Medinetü'z-Zehra'da yeni biçimle
Salon'un önünde "Yukarı Bahçe" denen büyük bir bahçe uzanır. Bu re bürünmüş olmalıdır. Duvar panolarının tekil yaprak ve çiçek desen
bahçeden Süslü Salon'un kemerli yolunu geçerek revaklı girişe varılır; leri 9. yüzyılda Samarra'da gelişen Abbasi sanatının burada yeni bir ha-
232
Vezirler Konağı, önden ve yandan kullanıldığına dair farklı görüşler vardır. Sa Medinetü'z-Zehra'da orta teras pı vardı. Halife ya da diğer yüksek mevkili ki
görünüş, Medinetü'z-Zehra, 939- 1 O 1 O lonunun ve ön avlusunun boyutlarının kamu revakları, 936- 1 O 1 O şiler revakın hemen önündeki Silah Meyda
"Vezirler Konağı"nın beş geçitli salonundan sal işlevleri akla getirmesi nedeniyle, uzun Nal biçimli kemerlerden oluşan kütlesel bir nı'nda düzenlenen askeri geçit törenlerini
geniş ve yükseltilmiş bir patikaya çıkılır; bu bir süre "Ordu Konağı" olarak anıldı. Ama revak, Medinetü'z-Zehra'da orta terası n ida buradan izlerdi.
patikadaki basamaklardan şimdi bir bahçe şimdi yapı kompleksinin bir idari amaç taşı ri alanını diğer kesimlerden ayırır. Biraz da
olarak düzenlenmiş olan eşit kenarlı, devasa dığı varsayımı kabul görmektedir. ha büyük olan ortadaki nal biçimli kemerin
bir meydana inilir. Bu yapının hangi amaçla üstünde, eskiden köşke benzer küçük bir ya-
yat bulduğunu akla getirir. Besbelli ki, Medinetü'z-Zehra'da çalışan za günümüze sadece temel duvarları, yandaki havuz ve sütun temelleri kal
naatkarlar bu modelleri Doğu'dan öğrenmiş ve yerel zevke uyarlamıştı; mıştır.
sonuçta bu süreç şimdi Kurtuba ve Medinetü'z-Zehra'da halifelik sanatı Divanhane, saray kentinin genel planında merkezi bir konum taşır
na özgü saydığımız nihai biçimleri doğurdu . ve aynı zamanda orta terasın odak noktasını oluşturur. "Yukarı Bah
Divanhaneden çıkılınca, Yukarı Bahçe'ye ve daha batıdaki saray ya çe"nin merkezi ekseni ve ortasında yer alan bahçe köşkü, bu yapının
pılarına varmayı sağlayan geniş bir yolun uzandığı görülür. Hemen dışa önemini daha da vurgular. "Yukarı Bahçe" yaklaşık 65 x 77 metrelik
rıdaki büyük bir havuzun yüzeyi bir zamanlar yapı cephesini yansıtarak ebatlarıyla 5 . 000 metre kareyi aşkın bir alanı kaplar. Çevresindeki masif
önemini vurgulardı. Dahası, Yukarı Bahçe'nin ortasında, divanhaneye duvar, divanhaneyi ve "Yukarı Bahçe"yi kapsayan yapısal kümenin, ba
yönelen merkezi eksen üzerinde, üç geçitli bir salon tasarımıyla divan zen ova olarak da anılan aşağı terastaki yapıların yukarısında bir pod
hanenin minyatür halini yansıtan bir bahçe köşkü yer alır. Bu köşkten yum gibi durmasını sağlar ve 1 2 metrelik yükseklik farkını daha büyük
müş gibi gösterir. Bu görüntü "Yukarı Bahçe" adını da açıklar. Aşağı te
rasta batıya düşen benzer üsluptaki bir başka bahçe ise "Aşağı Bahçe"
Süslü Salon'daki duvar panosu,
Medinetü'z-Zehra, 936- 1 O 1 O olarak anılır. Geçmişte ovadan Medinetü'z-Zehra'ya doğru çıkarken sa
Divanhanede muhteşem mermer duvar ray yapılarına bakmak ziyaretçileri derin bir etki altında bırakmış olma
panolarında görülen bitki tasvirlerinin
lıdır. Böyle bir izlenimin Medinetü'z-Zehra'yla iktidarının gözle görülür
kompozisyonu, dalların simetrik bir dü
zenle çıktığı bir ana ağaç gövdesine daya kanıtını herkese sunmak isteyen halifeyi memnun ettiği söylenebilir.
nır. Bu dallar incelikle şekil verilmiş yap
rak ve çiçek kümelerini taşır; kümeler
düzgün, ama sonsuz bir şekilde tekrarla
nan bir karmaşıklık içinde birbirine do Taife emirliklerinin mimarisi
lanmıştır. Böylece, bezemedeki olağanüs
tü biçimsel çeşitliliğe ve hazza rağmen, bu Kurtuba halifeliğinin çöküşünden (1030/3 1) ve son meşru halifenin sü
panolar çoğu kez İslam sanatının tipik bir
rülmesinden sonra, imparatorluk parçalanarak taife emirlikleri denen
özelliğini oluşturan "boşluk korkusu"nu
(horror vacui) da yansıtır. çok sayıda küçük devlete bölündü . Bu emirlikler arasında Malaga, Tu
leytule ve Zaragoza sanatsal ve siyasal önem bakımından denk düzey
deydi. Taife sanatı çeşitli halifelik emsallerini izlemekle birlikte, özerk
bezeme biçimlerini benimsedi. Sözgelimi, 1 1 . yüzyılın önde gelen salta-
Tuleytule'den kalma rölyef levha k ı simetri, ince işleniş v e şaşırtıcı biçim çeşit
1 1 . yüzyıl liliği açısından çarpıcıdır. Rölyef levhanın süs
Tuleytule'nin en güçlü taife hükümdarı Me lemeleri Tuleytule sanatçılarının halifelik dö
mun'un yaptırdığı saraydan günümüze bitki nemi biçimlerini izlemekle birlikte, bitki
motiflerinin bulunduğu bazı rölyef levhalar motiflerini daha da geliştirdiğini doğrular.
kalmıştır. Bu örnekteki iç içe örülü dallar sı-
Aljaferia saray camisinin mihrabı ve işlendiği bir bağdadi kubbeyi ayakta tutar.
kubbesi Zengin bezemeli mihrabıyla birlikte bütün
Aljaferia'nın küçük saray camisinin sekizgen cami 20. yüzyılda geniş çapta restore edil
bir zemin planı vardır. Köşelerde iç içe geç miştir.
miş ve yarım daire biçimli sekiz kemerden
oluşan bir revak, orta kısmına bir sekizgenin
E N D Ü L Ü S E M E V İ L E R İ N İ N VE TAİFE E M İ RL İ K L E R İ N İ N M İ M A R İ S İ 237
!iği verdi. Ölümünden sonra İşbiliyeli İbn Arabi'nin de teyit ettiği, Doğu
B ezeme S anatları İslam dünyasındaki din önderlerinin şatafatını eleştiren alçakgönüllü bir
kişi olmasına karşın, kudretinin tanınmasını sağlamaya yöneldi ve tıpkı
Afmut von G/adiB Bağdat halifeleri gibi, buna anıtsal yapılarla ve pahalı kamusal gösteri
lerle ulaşmayı umdu. Kurtuba halifeliğinin 1 1 . yüzyılda çöküşünü göre
cek kadar yaşayan tarihçi İbn Hayyan, hatıratında imparatorluğun gücü
Kurtuba Emevileri ve taife h ü kümdarları döneminde sanat nü esas olarak saray yaşamının görkemiyle ifade ettiğini doğrular.
Mimarisi, muhteşem çeşmelerin bulunduğu geniş bahçeleri de kap
Kurtuba'yı başkent edinerek 8. yüzyıldan itibaren hüküm süren Emevi sayan saray kenti Medinetü'z-Zehra bu çabaların doruk noktasıydı. Böy
lerin yükselişiyle birlikte, Endülüs'te sanat serpilmeye başladı ve çeşitli le gösteriler hükümdarların sadece insanlara değil, doğaya da hükmet
gelenekleri bir araya getirerek kendine mahsus özerk bir karakter kazan me iddiasını somutlaştırırdı. Taş ya da metal çeşme heykelleri su oyun
dı. , İslam fatihleri Hıristiyan Avrupa'nın bir kısmını özümsemişlerdi. Top larını dramatize etmeye yarardı. Sarayın ana salonundaki mermer yalak
lumu, yani Müslümanların yanı sıra yerli halkı bütünleştirmek için artık ların birinde tunç hayvan heykelleri biçiminde on tane fıskıye vardı.
din dışında daha kapsamlı önlemlere başvurmalarına gerek vardı. Bunların çeşitliliği becerikli ve serüvenci tunç dökümcülerinin çalıştığı
Kurtuba Cami-i Kebir'inde bulunan muazzam bir Kuran'ın birkaç bir atölyenin varlığına işaret eder. Saray kentinde bulunan ve tulumbay
sayfası ilk halifelerden Osman'ın 656'da cinayete kurban giderken oku la suyun döküldüğü çukur bir dikdörtgen tabak üstünde duran 50 san
makta olduğu Kelamıkadim nüshasından alınmaydı. Bir kutsal emanet timetre boyundaki bir geyik heykeli, zaman sınırlarını aşan çarpıcı bir
olarak saklanan bu kana bulanmış sayfalar, kolayca özdeşlik kurulabilen yalınlık taşır. Klasik çağ ve Doğu geleneklerinden tipik İslam sanatı bi
ve farklı kökenlerden gelme birçok kişiyi büyüleyen bir sembol haline çimleri ortaya _çıktı. Sarayda eski kölelerden devşirilmiş yeni bir elit ta
geldi. İşte bu Kuran, Hıristiyan ayinlerine tekabül eden alışılmamış bir baka yetişti. İslam adetlerine aşinalık kazanan ve saray yaşamıyla kusur
törenin odak noktasıydı. Cuma namazında mum taşıyan bir hizmetkarın suzca bütünleşen bu kişiler artık önemli alanları denetim altında tutmak
başında bulunduğu bir kafile cami içinde vakurca dolaşarak Kuran'ı ce taydı. Kurtuba Cami-i Kebir'inin duvar metinlerinde adı geçen hattat Mü
maate gösterir ve daha sonra imam bundan bir sure okurdu. terrif bin Abdurrahman daha önce III. Abdurrahman'ın bir kölesiydi. O
Mütevazı adımlarla başlayan sanat ve bilim çalışmaları çok geçme günlerde hat sanatı da bir atılım içindedir; sıradan ve çok yaygın malze
den devlet himayesinin ana akımı içine girdi. Batı imparatorluğunun ilk meden yapılmış işlevsel nesnelerde çarpıcı bir ana motif olarak görürüz.
halifesi III . Abdurrahman, İslam dünyasının en zengin hükümdarların Saray kentinde bulunmuş sayısız seramik tabakta ve şişede İslam hege
dan biriydi. Hıristiyanlara tutsak düşmekten kıl payı kurtulduğu Siman monyasını anımsatıcı yazılar vardır: Sadece "bereket" değil, özellikle "el
cas-Alhandega'daki yenilgisinden (939) sonra, kuzeydeki Hıristiyan hü mülk. " Yaygın kullanılan "el-mülk lillah" ibaresinin kısaltılmış bir biçimi
kümdarlarla ve Bizans imparatoruyla ilişkileri geliştirmeye birinci önce- olan bu nakarat sadece Allah'ın değil, birçok kişi tarafından O'nun yer-
Mermer yalak, Kurtuba, uzunluk 1,4 m, zıtın yerinde Emir Ebu Abdullah'a ithaf edil Mermer yalak, Medinetü'z-Zehra, tal motifi haminin gücüne işaret eder. Üstün
Granada, Elhamra Müzesi miş 1 305 tarihli bir yazıt vardır. Yalağın uzun 987/988, uzunluk 1 m, Madrid, Ulusal deki yazıtta Halife Hişam adına hükümet iş
Muhtemelen Mansur'un yaptırdığı bir Kurtu kenarlarında dağ keçileriyle ve geyiklerle bo Arkeoloji Müzesi lerini yürüten Mansur'un (978- 1 002) adı ge
ba sarayına ait bu mermer yalak, daha sonra ğuşan aslanlar, kısa kenarlarında arma gö Bu mermer yalaktaki revak bezemeleri saray çer. Yalağın uzun kenarında daha önce bir
Elhamra bahçelerinde kullanılmak üzere Gır rüntüsü içinde avlarıyla birlikte tasvir edilmiş mimarisine göndermede bulunurken, ayna aslan ile bir boğa ya da keçi arasındaki boğuş
nata'ya götürülmüştü. Bu nedenle, özgün ya- kartallar yer alır. görüntüsüyle de yansıtılan avıyla birlikte kar- mayı tasvir eden bir bezeme vardı.
Sağda: Tunç hayvan heykeli, Kurtuba, !anılırdı. Bu örnekteki biçim basit ve ölçülü
1 O. yüzyılın ikinci yarısı, kaideyle birlikte dür. Yüzeyi kaplayan tekörnek bitki arabesk
yükseklik 6 1 cm, Cordoba, Bölge Arkeoloji leri soyut bezeme efektini yoğunlaştırır. Fark
Müzesi lı bir geleneğe dayanan (ve şimdi Madrid
Kurtuba'da yeni kurulmuş metal fabrikaların Arkeoloji Müzesi'nde bulunan) bir başka tunç
da çeşme figürleri olarak imal edilen tunç hay hayvan heykelinde yaldız kaplama bile vardır.
van heykelleri için eritilmiş mum metodu kul-
239
Fildişi işleri
ve toplayan ve kuluçkaya yatmış kuşlardan yu üzere) seyfü'd-devle ("devletin kılıcı") unvanı verilen Baş Vezir
Fildişi kutu, Medinetü'z-Zehra, 968,
yükseklik 1 5 cm, Paris, Louvre murta çalan şehzadeler gibi alışılmamış motif Abdülmelik'i konu alır. Ortadaki madalyon onu bir aslanla boğuşurken
Şehzade Muğire'ye ait bu fildişi kaptaki taht ler de içeriyor. Bunlar Muğire'nin babası 111. gösterir. Bu motif geç klasik lahitlerde yaygın görülen bir resim
sahnesi ve dövüşen hayvanlar hanedanın gü Abdurrahman'ın başlattığı "altın çağ"a gön
temasının, yani aslanlar inindeki Daniel görüntüsünün bir çeşitlemesidir
cünü temsil ediyor. Figür bakımından zengin dermede bulunuyor.
olan kompozisyon bir hurma ağacından mey- ve kahramanın yenilmezliğini doğrular. Tipik bir klasik kahraman gibi
kısa tunik ve bağcıklı sandaletler giymiş olarak- görünen Abdülmelik, kapağıyla minyatür bir yapıyı andırır; bazı Hıristiyan ayin kapları da aynı
"Allah'tan ihsan, afiyet ve saadet" şeklindeki iyi dilek mesajının yazılı niteliği paylaşır. Abdülmelik'le aynı yılda ölen Portekiz kontlarından
olduğu büyük bir yuvarlak kalkan taşır. Mendo Goncalves'in armağanları olan uygun boyuttaki bir ayin kupası
Kapağın iç kısmındaki atölye imzasında "Farac ve talebeleri" anılır. ve küçük bir tabak ortaçağdan beri söz konusu kutuda saklanmıştır.
Böyle bir ibare ustanın ve talebelerin ayrı fildişi rölyef levhalar Bu enfes İslam fildişi eserleri Hıristiyan Kuzey İspanya'daki Mustarib
üzerindeki çalıştıklarını belirtir. Çeşitli oymacıların işbirliği yaptığına dair sanatçıların oyma işlerine ilham verdi. Kurtuba'daki Hıristiyan
başka hiçbir kanıt yoktur. Bu durum projenin bir mühletinin olduğunu, fanatiklerin 9. yüzyıl ortalarında idam edilmesi birçok Hıristiyan ustayı
belki de yeni bir anti-Hıristiyan sefere yetiştirilmesi gerektiğini akla kuzeye göç etmek ve geleneklerini ücra manastırlarda sürdürmek
getirir. Ayrıca, yeterli kadroya sahip olduğunda bir atölyen in büyük çaplı zorunda bırakmıştı. Kullanılan arabesk süsler ve kartal, grifon, aslan gibi
taahhütleri muntazaman yerine getirdiğine işaret eder. Projeye nezaret sembolik hayvanlar, alaylardaki haça germe sahneleri ve 10. yüzyıldan
eden kişi Abdülmelik'in mutemet bir adamı olan ve biraz daha geç itibaren Kastilya'nın çok ötesinde bir kitap üretim olarak nam salan San
tarihli bir fildişi kutuda da adı geçen Züheyr bin Muhammed el Millan de la Cogolla'nın altarı, özgün İslam eserlerine dönük hiç de
Amiri'ydi. İmar alanındaki canlılık ve zanaat işlerindeki çoğalma, saray bulanık olmayan bir ilgiyi belgeler.
atölyelerindeki ustaların imza atmasını gittikçe yaygın bir uygulama
haline getirdi. Tıpkı taş ustalarının Kurtuba Cami-i Kebir'indeki yapılara
veya Medinetü'z-Zehra'daki divanhaneye adlarını kazımaları gibi, fildişi Metal işleri
sanatçıları da paha biçilmez ürünleri üzerinden kendilerini tanıtma
yoluna gittiler. Halef adlı usta ilk kez Subh için bir sandığa ve saray için Kurtuba'dan ve taife merkezlerinden çıkma bazı gümüş sandıklar
bir kutuya adını yazmakla, yeni kalite ölçütlerini koymuş oldu. Hıristiyan kiliselerin ve manastırların hazinelerine girerek günümüze
Fildişi kapların en büyük miktarda günümüze ulaştığı yerler Kuzey ulaşmıştır. Gerona Katedrali'nde bulunan Hişam'a ait sandık ve
İspanya'daki kiliseler ve manastırlardır. Abdülmelik'in babası Mansur Leon'daki San Isidoro Kilisesi'nde bulunan iki sandık, Güney Fransa'nın
997'de Santiago de Compostela mabedini yağmalamış ve kilise çanlarını Conques kentindeki St. Foy Kilisesi'nin envanterinden bir zamanlar
Hıristiyan tutsaklara taşıtarak Kurtuba'ya getirtmişti. Benzer bir büyük sayıya vardığı anlaşılan gümüş parçaların örnekleridir.
yaklaşımla, Hıristiyanlar da Müslüman yenilgilerini fırsat bilerek değerli Hazinelerini korumaya özen gösteren kiliseler bile çoğu kez ellerindeki
ganimetleri kendi kilise hazinelerinde topladılar. Böylece fildişi kutular değerli metal eserlerin alınıp eritilmesinin önüne geçemediler. Hişam'ın
son derece rağbet gören kutsal emanet mahfazalarına dönüştü . Braga 976'da yapılmış olan sandığı, düzenli sıralar halindeki açık palmiye
Katedrali'nin hazinesinde bulunan kutu, revak deseniyle ve tonozlu hasırları açısından özgündür; bunlar halifelik dönemi sarayına özgü
Altın heykelcik, Endülüs, 1 1 . yüzyıl, yük rıştırıcı kanatlı grifonları ve benzer sembo
seklik 6 cm, Lugo (Orense), Bölge Müzesi lik hayvanları tamamlar. Bu minyatür hey
Bir kanatlı koç şeklinde olan ve İspanya'nın keldeki zarif ve ince işçilik, taife emirliğinin
kuzeybatı kesiminde bulunan bu olağandışı metal işlerinin son derece sofistike olduğu
altın heykelcik, gösterişli telkari ve güherse nu doğrular.
tekniğiyle özenli biçimde bezenmiş bir süs
eşyasıdır. Abdülmelik'e ( 1 002- 1 008) ait fil
dişi sandıkta da kanatlı koçlar görülür; bu
motif eşya sahibinin doğaüstü güçlerini çağ-
B E ZE M E SANATLARI 243
Murabıtlar ve Muvvahidler
Tarih
Markus Hattstein
Karşı sayfada: Kutubiye Camisi silecek sembolik bir girişim olarak, eski Mu Yukarıda: Bilge Kral X. Alfonso büyük bir dinsel hoşgörüyle h ükmetti. Ola
Marakeş, 1 1 58 rabıt sarayının bulunduğu yere bir cami dik Cantiques a Santa Maria kitabının azu/ejos ğanüstü bilgi birikiminden dolayı "Bilge" (el
Marakeş'in Kutubiye olarak bilinen camı-ı tirdi. Onun ardılı özgün yapının yerine şim (kapak) resmi, Sevilla, Plaza d'Espagna Sabio) takma adıyla nam saldı. Hıristiyanlığın
kebiri bütün Fas'taki en önemli Muvvahid ya diki camiyi inşa ettirdi. Caminin minaresi Leon ve Kastilya Kralı X. Alfonso ( 1 22 1 - yanı sıra İslam ve Yahudi düşüncesinden de
pısıdır. ilk Muvvahid Hükümdarı Abdülmü bütün kente yukarıdan bakar ve Sevilla'daki 1 284) babası 111. Fernando'nun yerine etkilendi ve bunları bir düşünsel ortak ya
min l 1 47'de Marakeş'i ele geçirince, nefret Giralda'yla çarpıcı benzerlikler gösterir. l 252'de tahta çıktı. Babasının başlattığı Re şamda kaynaştırmasını bildi.
le bakılan öncellerinin anılarını tamamen conquista seferlerini sürdürmekle birlikte,
>
1 060
•
Burgos Murabıtların önderliğini
üstlendi
)
•
)
Zaragoza 1 062/ 1 070 Marakeş kenti kuruldu
1 086 Zallaka Muharebesi: i l 33 Kastilya Kralı VI. Alfonso 1 1 57 Muvvahidler Gırnata v e el- 1 229/30 Mallorca, Aragon
Murabıtların askeri ( ı 1 26- 1 1 57) İşbiliye'yi Meriye'yi aldı egemenliğine girdi
yardımıyla taife emirleri kuşattı
1 1 63- 1 1 84 Muvahhid Ebu Yakub 1 228- 1 237 Mursiye Valisi Muhammed
VI. Alfonso'yu yendi
i l 34 Taşfın bin Ali Yusufun yönetimi bin Hud el-Mütevekkil'in
1 090- 1 094 Murabıtlar taife emirlerini komutasındaki Murabıt Muvvahidlere karşı
i l 84 Portekiz'e (Santarem)
tahttan indirerek Fas'a birliklerinin Fraga'da ayaklanması
yönelik Muvvahid seferi
sürgün gönderdi; Endülüs Aragon ve Navarra Kralı
1 232 Arjona Valisi Muhammed
bir Murabıt eyaleti haline 1. Alfonso ( 1 1 04- 1 1 34) i l 95 Yusuf Yakub Mansur
bin Nasr özerkliğini ilan
geldi karşısında kazandığı zafer ( 1 1 84- 1 1 99)
etti; l 238'de Gırnata'yı
komutasındaki
1 098 Yusuf bin Taşfın "emirü'I- 1 1 39 Portekiz'de özerk bir aldıktan sonra kendi
Muvvahidlerin Alarcos'ta
müslümin" unvanını aldı Hıristiyan krallık kuruldu devletini kurdu
Kastilya Kralı Vlll. Alfonso
1 1 06- 1 1 43 Murabıt Ali bin Yusuf un 1 1 43- 1 1 45 Murabıt Taşfın bin Ali'nin ( 1 1 58- 1 2 1 4) karşısında 1 269 Merinilerin Marakeş'i
yönetimi yönetimi kazandığı zafer almasıyla Muvahhid
yönetimi son buldu
1 1 18 Aragon ve Navarra Kralı 1. 1 1 44 Endülüs'te Murabıt karşıtı 1 1 99- 1 2 1 3 Muhammed en-Nasır'ın
Alfonso ( 1 1 04- 1 1 34) ayaklanmalar ve taife yönetimi
Zaragoza'yı denetim altına emirliklerinin yeniden
1212 Las Navas de Tolosa
aldı kuruluşu
Muharebesi: Muvvahidler
1 121 Kuzey Afrika'da İbn 1 1 45 Murabıtlar Oran'da Hıristiyan ordularını yendi
Tumart (y. I 080- 1 1 30) Muvvahidlere yenildi
1216 Fas'ta Benu Merin kabilesi
kendisini Mehdi ilan etti ve
1 1 46 Muvvahidler Endülüs'ü özerklik kazandı
Muvvahid hareketini
fethetmeye başladı
başlattı 1217 Portekiz krallığı Algarve'yi
1 1 47 Muvvahidler bir baskınla fethetti
1 1 24 lbn Tumart müritleriyle
Marakeş'i ele geçirdi ve
birlikte Tinmel'i merkez 1 2 1 7- 1 252 Kastilya Kralı 111. Ferdinand
son Murabıt hükümdarı
edindi Kurtuba ( 1 236), Murda
ishak bin Ali'yi ( 1 1 46-
( 1 243), Jaen ( 1 245) ve
1 1 30 Muvvahidlerin Marakeş'i 1 1 47) öldürdü; İspanya'da
İşbiliye ( 1 248) kentlerini
ele geçirmeye yönelik ilk lşbiliye'yi aldı
aldı
girişimi
1 1 48 Kastilya Kralı VI. Alfonso
1 226 Valencia, Aragon'un
1 1 30/33 Abdülmümin ( 1 1 30/33- el-Meriye'yi ele geçirdi
üstünlüğünü tanıdı;
1 1 63) Muvvahidlerin
sonunda Aragon'a bağlandı
önderliğini üstlendi
( 1 238)
Niebla'nın kent kapısı ve suru tahkimli bir dış halkayla çevrilmesine daya
Muvvahidler ( 1 1 3 3- 1 269) 1 2. yüzyıl nır. Kurtuba halifeliğine bağlı olan Leble 1 1 .
Niebla'nın (Leble) masif kent surları, Endü yüzyılda bağımsız bir taife devletinin merke
Muvvahid hareketinin kökleri siyasal İslam'ın en önemli karizmatik ön lüs'teki savunma mimarisinin en önemli ör zi oldu. Kastilya Kralı X. Alfonso kenti ancak
derleri arasında yer alan bir adamın ilahi misyon bilincine ve atılgan ener neklerinden biridir. Uzunluğu 3 km'yi bulur altı aylık bir kuşatmadan sonra l 257'de ele
jisine dayandırılabilir: Kelam alimi ve vaiz İbn Tumart (y. 1 080- 1 1 30). Gü- ve Magribi kabuk inşa tekniğiyle yapılmıştır. geçirebildi.
Bu teknik kesme taş ve kilden bir iç surun
Cordoba'da filozof İbn Rüşd'ün heykeli ra varlığını inkar etmesi, gelenekçi İslam anla
Batı dünyasında Averroes olarak bilinen Kur yışıyla dramatik bir çatışmaya girmesine yol
tubalı filozof ve hekim İbn Rüşd ( 1 1 26- 1 1 98), açtı. Bununla birlikte Muvvahid hükümdarları
en önemli İslam filozoflarından biri olarak ka saray hekimi olan İbn Rüşd'ü her zaman ko
bul edilir. Aristoteles'in ateşli bir destekçisiy rudular ve daha sonra Kurtuba baş kadılığına
di ve ortaçağ Avrupa'sının düşünce dünyasına yükselttiler.
kalıcı bir etki bıraktı. Dünyanın ezeli ve ebedi
olduğuna dair öğretisi ve ruhun ölümden son-
kentleriyle çarpıştı. Hatta Haçlılara karşı mücadelesinde Sultan Salahed se vardı. Portekiz krallığının 1 2 17'de bütün Algarve'yi ilhak etmesini ve
din' e yardımcı olmak üzere Suriye kıyısına çağrıldı. Yakub 1 190'da Haç bölgeye Hıristiyanları yerleştirmesini çaresizce seyretti. Fas'ta daha son
lılar karşısında bir yenilgiye uğradı; ama ertesi yıl Hıristiyan Portekiz'e raları Meriniler olarak anılan Benu Merin kabilesi 1 2 1 6'da Muluya-Tal'da
karşı bir ilerleme sağladı. Kurtuba'nın kuzeydoğusuna düşen Alarcos'ta 19 bağımsızlığını ilan etti. Ocak 1224'te el-Mustansır'ın ölümünün ardından,
Temmuz 1 195'te Kastilya ve Leon'un birleşik Hıristiyan ordularını alt ede iktidar inisiyatifi kendi aralarında bölünmüş olan Muvvahid şeyhlerinin
rek parlak bir zafer elde etti ve Toledo'ya (Tuleytule) kadar ilerlemeyi ba eline geçti. Böylece 1224'ten 1 2 36'ya kadar Muvvahid hanedanının iki ko
şardı. Ona İslam'ın kahramanı olarak Mansur ("Muzaffer") unvanını ka lu Fas ve İspanya'da çekişti. Bunlar kavgalarla birbirlerinin gücünü tüke
zandıran bu zafer, aynı zamanda Hıristiyanların yeni bir Reconquista tirken, imparatorluğun bağımsızlaşan bölgeleri gittikçe arttı. Fas'ta 1269'a
evresi için bir araya gelmelerine yol açtı. Sonunda Fas'a dönen Yusuf Ya kadar hüküm süren son Muvvahid halifeleri epey güçsüz oldukları için,
kub, bir süre sonra Tunus'un büyük bölümünü asilere bırakmak zorunda Marakeş'teki varlıklarını ancak zorlukla koruyabildiler. Ülkedeki otorite
kaldı. Ocak 1 199'da Marakeş'te öldü. Fez'i merkez edinerek 1 248'den itibaren Fas'ın kuzey kesimini yöneten
Yusuf Yakub'un yerine oğlu Muhammed el-Nasır (1 199- 1 21 3) geçti. Merinilerin eline büyük ölçüde geçmişti zaten.
Alarcos'taki yenilgiden büyük acı duyan Papa III. Innocentius ( 1 1 98-1 2 1 6) İspanya' da devlet idaresi Muvvahidlerin elinden çok çabuk çıktı. Mur
İber Yarımadası'ndaki Hıristiyan kralları Muvvahidlere karşı bir ortak siye Valisi Muhammed bin Hud ayaklandı ve el-Mütevekkil (1 228-1 237)
"Haçlı seferi" düzenlemeye çağırdı; bu çağrıya neredeyse bütün hüküm adıyla kendisini hükümdar ilan etti. Gırnata, Kurtuba, Malaga ve diğer bir
darlar uydu. El-Nasır bu arada Tunus'ta asilere kaptırılan bölgelerin bü dizi kentte hakimiyetini kabul ettirdi ve 1 229'da İşbiliye'yi de ele geçirdi.
yük bir kısmını geri almayı başarmıştı. İspanya'da Haçlı seferi için Kastil Sonraki yıllarda Valencia eyaleti dışında bütün Endülüs'ü denetimi altına
ya Kralı VIII . Alfonso ( 1 1 58-1 2 1 4) komutasında bir Hıristiyan ordusu aldı. İşbiliye 1 232'de el-Mütevekkil'in yönetiminden koparak bağımsızlı
oluşturuldu. Beklenen tehdidi önceden karşılamak isteyen el-Nasır ğa kavuştu ve daha sonra bir dizi kent daha aynı yolu izledi. Benu'l-Ah
1 2 1 1 'de ordusuyla İspanya'ya geçti ve Kurtuba'dan Hıristiyanların üzeri mer kabilesine mensup Arjona Valisi Muhammed bin Nasr da 1 232'de ba
ne yürüdü. Muvvahid ordusu 16 Temmuz 1 2 1 2'de Alarcos'un biraz güne ğımsızlığını elde etti ve 1 238'de Gırnata'yı ele geçirmeyi başardı. Orada
yindeki Las Navas de Tolosa'da Hıristiyan birlikler karşısında sarsıcı bir kurduğu Nasri hanedanı, Güney İspanya'da son İslam gücü olarak
yenilgiye uğradı ve tamamen yok edildi. On bin Müslüman öldürüldü ve 1 492'ye kadar tutunabildi.
Hıristiyanlar zengin ganimetler ele geçirdi. Avrupa Hıristiyanlığı için Las Reconquista önderleri İspanya'daki İslam iktidarının bu çöküş belir
Navas de Tolosa canlanan bir Reconquista'nın işaretiydi. tilerinden yararlandı. El Conquistador ("Fatih") lakabıyla tanınan savaşçı
ve kurnaz Aragon Kralı I. Jaime (12 13-1 276) Valencia'yı 1 226'da vergiye
bağladı, el-Meriye'yi aldı ve 1 229/30'da filosuyla Mallorca'yı abluka altı
İspanya'da M uvvahid yönetiminin sona erişi ve H ıristiyan
na alarak bütün Balear Adaları'nı kendisini hükümdar olarak tanımaya
Reconquista harekatı
zorladı. Valencia Eylül 1 238'de tamamen düştü.
Son önemli Muvvahid Hükümdarı el-Nasır Aralık 1 2 13'te öldü. Genç yaş Hıristiyan cephesinin önde gelen şahsiyeti olan El Santo ("Kutsal") la
taki oğlu II. Ebu Yakub Yusuf el-Mustansır (12 1 3-1 224) kabile reislerinin, kabıyla anılan Kastilya Kralı III. Fernando ( 1 2 17-1 252) miras yoluyla
yani şeyhlerin baskısı altında, Kastilya ve Aragon'la alelacele bir ateşke- 1 230'da tahtını devraldığı Leon Krallığı'nı Kastilya'yla birleştirdi. Cesur bir
Sahralı Berberiler olan Murabıtlar birkaç yıl içinde Batı Magrip'i denetim
Magrip'teki M u rabıt dinsel yapıları
altına aldı ve 1 062'de yeni imparatorluğun başkenti olarak Marakeş'i kur
du. Dönemin yazılarına göre, bu kent çok heybetliydi; zamanla öylesine Yusuf bin Taşfin'in siyasal ve askeri şöhreti güçlenmeye devam etti. Mu
büyük önem kazandı ki, adı İspanyolca Marruecos aracılığıyla Batı dille rabıtlar 1080/81 'de Orta Magrip:i fethetti ve Fas sınırındaki Cezayir kenti
rine girerek bütün ülke için kullanılır hale geldi. İlk Murabıt yapılarını ele Tlimsen'i ele geçirdi. Ertesi yıl Tlimsen Cami-i Kebir'inin (1 082) inşası için
alırken, aslında birçok durumda Rif Dağları'ndaki Benu Tuade ve Amar emir verildi. Kısa bir süre sonra Tlimsen yakınındaki Nedroma'da yaptı
gu kaleleri ile Marakeş'in 30 kilometre güneydoğusuna düşen bir plato rılan Cami-i Kebir ( 1 086), kuruluşu yine Murabıt dönemine rastlayan Ce
daki Tasgimut'taki tahkimatlar gibi yapılardan söz etmek zorunda kalınır. zayir Cami-i Kebir'ine (1 096) hatırı sayılır bir etkide bulundu. Yusuf bin
Halbuki, karizmatik Hükümdar Yusuf bin Taşfin döneminde ( 1 060- 1 1 06) Taşfin 1 086'da iyi donanımlı bir orduyla Endülüs'e geçerek, Gırnata ve
esas olarak başkentte yoğunlaşan oldukça geniş imar çalışmaları başladı. İşbiliye kentlerini aldı. Ardından Magrip'e döndü ve önemli bir kent olan
Yusuf bin Taşfin'in Marakeş'te yaptırdığı tahkimli saray Arapça kaynak- Fez'i ele geçirdi. Bu fetihlerle Cebelitarık Boğazı'nın her iki yakasında ik
tidarını kesin biçimde pekiştirerek, Magrip ve Endülüs'e aynı ölçüde ha
kim bir hükümdar haline geldi.
Marakeş'in yukarıdan görünüşü kalan Marakeş günümüzde Rabat, Fez ve
İlk Murabıt Hükümdarı Yusuf bin Taşfin Meknes'le birlikte Fas'ın dört saltanat ken
1 062'de Marakeş kentini kurdu ve büyük tinden biridir. Afrika kimliğinden ve günü
palmiye korusunu düzenledi; ama daha son müze ulaşan ortaçağ yapılarından dolayı hala
ra kentin imarını oğluna bıraktı. Muvvahidler büyüleyici bir kenttir.
döneminde imparatorluğun başkenti olarak
Tlimsen Cami-i Kebir'i sırasında, mihraba açılan ortadaki geçidi genişlik ve bezeme yoluyla vur
gulama anlayışı artık yerleşmiş ve böylece gerek Endülüs, gerekse Mag
Murabıtların aslında Yusuf bin Taşfin'in ( 1060- 1 1 06) kişiliğiyle çok ya rip'te sonraki bütün camiler için zorunlu hale gelen "yönelimli" cami ti
kından bağlantılı olan siyasal önemine rağmen, onun döneminden gü pi ortaya çıkmıştı. Tlimsen Cami-i Kebir'indeki mihrabın ilham kaynağı
nümüze az sayıda yapı kalmıştır. Temelinin bu dönemde atıldığı açıkça aslında nal biçimli açıklığı ve çokgen nişi açısından Kurtuba Cami-i Ke
anlaşılan Tlimsen Cami-i Kebir'i ( 1 082) onun oğlu ve ardılı Ali bin Yu bir'inin (II. Hakem'in 962-966 genişletmesinde yapılmış) mihrabıdır.
suf'un ( 1 1 06- 1 143) yönetimi altında önemli değişiklikler geçirdi. Bugün Mihrap cephesi de ortadaki nal biçimli kemerleriyle, dikdörtgen elfiz
cepheleri zengin biçimde bezenmiş minaresiyle dikkati çeker. Minarenin çerçevesiyle, bunu tamamlayan bezeme friziyle ve kapalı kemerler kul
hemen yanındaki kapıdan girilen cami avlusu dört bir yanda revaklarla lanılarak yaratılan revak görüntüsüyle aynı modele dayanır; ama Tlim
çevrilidir ve ziyaretçiler avlunun dinginliği içinde bir süre dolaşmaktan sen'de bezeme için sadece alçı sıva kullanılmıştır. Buradaki bitki şekil
kendilerini alamazlar. Namaz bölmesinde mihraba açılan ortadaki geçit leri, Kurtuba'da halife için inşa edilmiş benzer yapılarda olduğu gibi,
diğer yan geçitlerden biraz daha geniştir. Ortadaki geçide bu vurgu esas daha küçük ve daha narindir; dahası, zengin bir form çeşitliliğiyle oyul
olarak gözlerin dosdoğru mihraba, yani kıbleye yönelmesini sağlar ve muştur. Mihrabın konumunu özel olarak vurgulayacak şekilde mihrap
bu bakımdan caminin en önemli unsurunu oluşturur. Batı İslam dünya önündeki alanı örten büyük kubbe Kurtuba Cami-i Kebir'iyle bir başka
sındaki en önemli cami olan Kurtuba Cami-i Kebir'inin inşası (785/786) paralelliği yansıtır. Ortadaki geçidin ikinci aralığının yukarısındaki bir
*: :*: :*: :• :: t
.. :x: : c: : iti.: : . : :.:: : :• : :e:::c:::�::.::::11: : :•::
:•: :•::•: :«: x: : •:: •:: •: :•: • : : x : :e: : = :e: : : e : : •::
10 20 m
başka kubbe caminin mihrap yönelimli uzunlamasına eksenini öne çı Fez'deki Karaviyin Camisi'nin avlusu, sine ( 1 1 35- 1 1 42) dayanır. Uzun namaz böl
kararak aynı amaca hizmet eder. Kurtuba Cami-i Kebir'inde (II. Ha zemin planı ve çapraz kesiti, 9. yüzyıl mesinin kıble duvarına doğru dik açıyla uza
ortaları nan 2 1 geçidi vardır. Ortadaki geçit yan geçit
kem'in genişletmesinde yapılmış) mihrabın önündeki alanı örten altın
Murabıtlar 1 2. yüzyıl ortalarında Karaviyin lere göre biraz daha yüksek ve daha geniştir;
mozaikle bezenmiş büyük kubbe tonozludur; Tlimsen'de ise alçı sıvay Camisi'ni genişleterek dönemin en büyük ca ayrıca bir dizi kubbeyle süslenmiştir. Caminin
la kaplanmış biraz daha yüksek bir bağdadi kubbe vardır. Kubbedeki ki milerinden biri haline getirdi ve Magrip'teki istisnai bir özelliği, çapraz kesitte görülen
rişlerinin kesişmesiyle oluşan alanlar kafes örgülü alçı sıva bezemeyle en önemli medreselerden birine dönüştürdü. kubbelerin tasarım çeşitliliğidir.
Yapının zemin planı esasen Murabıt inşa evre-
doldurulmuştur; bitki süslemelerle açıkça Endülüs etkisini yansıtır. İnce
yaprak ve çiçek resimleri Zaragoza'daki Aljaferia'nın (1 049/50-1 082/83)
alçı sıva panolarındaki benzer motifleri hatırlatır; bu ünlü saray seçkin da 3 . 668 metre kareye ulaştı. Bu genişletmeyle Fez'deki Karaviyin Cami
sanatsal bezemeleriyle 1 1 . yüzyıl İspanyol taife sanatının istisnai bir ör si Magrip'te dönemin en büyük camileri arasına girdi. Dahası, namaz
neğidir. Aljaferia'nın inşası aşağı yukarı Tlimsen Cami-i Kebir'indeki ça bölmesinin ince mimarisi ve ışık renklendirmesi caminin iç mekanının
lışmaların başladığı sırada tamamlanmıştı. Dolayısıyla, yerel taife saray uyandırdığı büyüklük izlenimini daha da güçlendirir. Murabıt inşa evre
larının artık başka uygun işler sunamaması üzerine Endülüslü sinde yükseltilen ortadaki geçit, caminin derinliğini vurgulayan ve dik
sanatçıların Magrip'e yöneldiği sonucunu çıkarabiliriz. Bu şekilde Endü kati dosdoğru mihraba çeken beş mukarnas tonozla bezenmiştir. Mukar
lüs sanat biçimleri Magrip'e taşındı ve orada Murabıt sanatında doğru nas ya da sarkıt tonozlar Murabıt dönemi yapı bezemesinde gerçek bir
dan bir iz bıraktı. yenilik oluşturur. Fez'deki Karaviyin Camisi dışında, Murabıt mukarnas
kubbelerine Tlimsen Cami-i Kebir'inde ( 1082) mihrabın önündeki alanı
örten büyük bağdadi kubbenin köşeliklerinde ve ayrıca Cezayir'de en
Fez' deki Karaviyin Camisi
canlı dönemini Murabıt yönetimi altında yaşayan Benu Hammad'da da
Ali bin Yusuf ( 1 1 06-1 1 43) babasının ölümü üzerine Marakeş'te tahta çı rastlanır. Mukarnas tonozlar sadece el yapımı ince desenleriyle değil, ke
kınca, başkentte bir sarayın yanı sıra bir cami-i kebir inşa edilmesi em narlardaki ışık kırılmalarıyla da büyüleyicidir. Bu izlenim çok sayıda
rini verdi. Ne var ki, bu cami Muvvahidlerin istilası ( 1 1 47) sırasında yı kubbenin altından geçerek mihraba varıncaya kadar sürer; mihrabın ni
kılarak yerle bir edildi. Fez'de ise 9. yüzyıl ortalarında Kayrevan'dan şi Ali bin Yusuf döneminde yeni alçı sıva bezemelerle süslenmiştir. Son
gelen göçmenlerin bir labirenti andıran çarşıda yaptırdığı Karaviyin Ca raki geçici örtü sayesinde Muvvahid saldırısı ( 1 1 47) sırasında hasardan
misi hala ayaktadır. Bu yapıya Murabıt döneminde ( 1 1 35-1 142) yapılmış kurtulan bezemeler büyük ölçüde sağlam halde durmaktadır. Buna kar
ilaveler vardır. Ali bin Yusuf'un emriyle namaz bölmesinin 18 olan geçit şılık mihrap cephesi sonraki yüzyıllarda birkaç sefer yeniden işlenmiş
sayısı 2 l 'e çıkarıldı; böylece boyutlar 83 x 44,2 metreye ve yüzey alanı tir.
Marakeş'teki kubbeli Murabıt yapısının kubbeyi taşır; bu kubbe biçim olarak Kurtuba zeni saptandı. Burası Muhammed bin Mardanis'in tarihsel kaynaklarda
kümbeti, 1 2. yüzyılın ilk yarısı Cami-i Kebir'inin (il. Hakem'in genişletmesi Darü's-Sugra ("Küçük Sarayı") adıyla geçen kentsel ikametgahı olarak ka
Kubbenin iç formasyonu çarpıcıdır: Süslü bü sırasında yapılmış) mihrabının önündeki alanı bul edilmektedir. Sarayın bulunduğu alan 1 3 . yüzyılın ilk yarısında yapı
yük alçı sıva kabuklarla bezenmiş sekiz tane örten kubbeyi andırır.
lar altında kalmıştı. Büyük olasılıkla imar faaliyetini yürüten kişi de Mur
üçgen dolgu üstünde durur. Asıl kubbe kaide
sinin oturtulduğu bir dizi çapraz kemer büyük siye'yi başarıyla savunarak Muvvahidlere direnen Emir Hud
... ... .
; � _-. = - ----�·�.... �
·.. :_ - --:- .
....: - :.:- ·
·. · ._
. .:-· · · .·-= ·
:
. .. ... :� :--·. �-�-.:._· :_. � ......_·� . . : . ;
-: · · ·.
. ::- .
..•
: '- :
. ... ·. �..:- ..:
_. -::·
... . -; -.
--·; _:.-
_
__ _-
· . ·
· -�- ; :._
.
· ··
-.. : .
. - · . . . -
.
_·.
.
.-:::�· :�· - : . ::: ·...
- .
.. . .
..
·::- . :• _: _
. .... -
. -
� .
. . - . . _:.·· "; .
.. ·. . .
.
.
. • . - .
. .� . - .
�
-
·
:
.. :: -: : . - . �:->·->.·:
:
·: · .
. � -�- __ .
.._:· "·· . '
Tinmel Camisi'nin ön avlusu ve zemin merle vurgulanmıştır; yan girişlerin üzerinde cak bir ışıltı veren kısık aydınlatmayla güzel bir bütünlük içindedir. Mih
planı, 1 1 53/54 ise biraz daha küçük sivri kemerler vardır. raba doğru yönelen ortadaki geçit diğer geçitlerden biraz daha geniş ol
Caminin namaz bölmesi hepsi de kıble duva Kıble duvarına paralel çapraz sahın ortadaki manın yanı sıra, özel alçı sıva bezemeleriyle ve bazı sütunlardaki geomet
rına dik açıyla uzanan dokuz geçitten oluşur. geniş geçitle bir T şeklinde birleşir ve T planı
Mihraba doğru yönelen uzunlamasına eksen nın temelini oluşturur. rik süsleme frizleriyle ayırt edilir. Mihrap cephesi bir yana bırakılırsa, çok
orta girişin üzerindeki nal biçimli büyük ke- basit namaz bölmesindeki tek bezeme unsurları bunlardır. Daha önce kı
saca değinilen soyut geometrik bezemeleri yeğ tutma yönündeki eğilim
Muvvahid sanatında gelişerek, üsluba damgasını vuran bir özellik haline
geldi.
Muvvahid hareketinin kurucusu ve önderi Muhammed bin Tumart'ın
(ö. 1 130) anısına 1 1 53/54'te inşa edilen Tinmel Camisi temel yapısı itiba
' ' riyle Taza Camisi'ne benzer. Yukarı Atlas Dağları'nda, başkenti Mara
:, :, : : : : ·:, :
' '
•
digar cami Yukarı Atlaslar'daki benzersiz konumuyla büyüleyicidir. Ke
� r
� �
. · � . • nar ölçüleri 46,4 x 43,5 metre olan caminin dikdörtgen bir namaz bölme
----- - - -- ---- -- - - --- ----- var kuşatır. Caminin ana girişi dış duvarın kuzey kenarındadır; batı ve do
, , ' ' ı ' ' '
ğuda daha küçük yan girişler vardır. Görece kısa ve kule biçimli tek bir
�• •iıi r •
minare güney yönelimli kıble duvarının ortasında, mihrabın hemen arka
�:
: •
sında yükselir ve günümüzde geniş çapta restore edilmiş olan yıkık ca
. . . .
� .
• '
minin savunmaya dönük mahiyetini daha da vurgular.
Caminin namaz bölmesi dokuz geçitten oluşur. Dosdoğru mihraba
10 20m açılan ortadaki geçit ("yönelimli" cami tipine uygun olarak) diğer yan ge
çitlerden belirgin biçimde daha geniştir. Çapraz sahın oyuk süslemeli ke-
Marakeş'teki Kutubiye Marakeş'teki Kutubiye Camisi'nin minaresi 1 2 , 5 metre karelik bir taban
Camisi'nin zemin planı
Kutubiye Camisi'ni inşa eder üstünde durur ve 67,6 metrelik bir yüksekliğe ulaşır. İçerideki bir ram
ken Tinmel'de ortaya kon pa kubbeli yedi kat boyunca yukarıya çıkarak şerefeye varır. Kare göv
muş olan model benimsendi. deli minare fanus biçimli bir üst kesimle taçlandırılmıştır; bunun üstün
Tarihe karışmış olan "birinci"
Kutubiye Camisi'nin ( 1 1 47)
de ise altın küre biçimindeki bir alemle (yamur) bezenmiş bir kubbe yer
temellere göre çizilmiş olan alır. Çoğu katın her yüzünde kapalı kemerlerle çerçevelenmiş ikişer pen
bu zemin planında kıble duva cere vardır. Minarenin en üst katının her yüzünde kapalı kemerlerden
rına dik açıyla uzanan 1 7 geçit
oluşmuş birer revak bulunur; kemerlerin uç noktalarının kıvrılarak ke
açık seçik görülebilir. Birkaç
yıl sonra ( 1 1 58) ilkinin hemen sişmeleri sebka süsü denen bir ızgara yaratır. Sebka deseninin yukarısın
yanına "ikinci" cami inşa edil da geniş bir taş örgü şeridi uzanır; bir zamanlar bu şeridi süsleyen sırlı
di. Muvvahidler hafif bir yön
Türk çinilerinin bazıları günümüze ulaşmıştır. Bu çiniler diğer bakımlar
değişikliği yapmakla birlikte,
önceki modeli korudular ve dan çok basit olan minarenin renkli bir odağını oluşturur.
bir minare eklediler. Yakın bir tasarıma dayanan iki büyük Muvvahid minaresi daha
bahsedilmeye değerdir. Bunlar İşbiliye'nin (Sevilla) eski ana camisinin
o 10 20m
( 1 172-1 1 98) günümüzde Giralda olarak bilinen minaresi ve Rabat'taki
Hasan Kulesi'dir ( 1 195- 1 1 96). Marakeş'teki Kutubiye Camisi'nin minare-
Koyu sofu olan Muvvahidlerin dinsel hareketi birkaç yıl içinde sadece
Fas'ın tamamını değil, Endülüs'ü de ele geçirdi. Endülüs'te İşbiliye yeni
idarenin merkezi ve Yakub Mansur'un tercih ettiği ikamet yeri olarak be
lirlendi. Başka şeylerin yanı sıra, kentteki imar çalışmalarının yoğunluğu
bunu her bakımdan doğrular. Şimdi yerinde kentin katedrali yükselen
ana Muvvahid camisi en önemli yapıydı. Caminin hala sapasağlam duran
minaresi öteden beri kentin bir sembolüdür. Eski cami avlusundan günü
müze içindeki ağaçlardan dolayı şimdi "Portakal Ağaçlı Avlu" olarak bi
linen iki revak kalmıştır. Bunun dışında, 1 2 . yüzyılda bütün kenti çepe
çevre kuşatan Muvvahid surları sözü edilmeye değerdir. Günümüzde
önemli bir ring hattının bu güzergahtan geçmesi nedeniyle, sur dizisinin
izlerini hala görmek mümkündür.
Kenti kapılarının önünde, Guadalquivir'in ("Büyük Irmak") her iki ya
kasına yayılan limanda Muvvahid döneminden kalan ve ilk kurulduğun
da kent surlarıyla bağlantılı olan bir tahkimli kule hala ayaktadır. Bu ya
pı eskiden ışıltılar saçan yaldızlı çinilerle bezeli olduğu için "Altın Kule"
(İspanyolca Torre del Oro) olarak anılır. Giralda'ya benzer bir şekilde,
kentin bir sembolü haline gelmiştir. Bir zamanlar Guadalquivir'in karşı
yakasında "Gümüş Kule" (İspanyolca Torre del la Plata) olarak bilinen
benzer yapılı bir kule daha vardı. Geçmişte bu yapıyı "Altın Kule"ye bağ
layan bir zincir, gemilerin limana girişini denetim altında tutmayı sağlar
dı.
"Altın Kule" yakınında sarayların da bulunduğu bir konut alanı ken
tin merkezine doğru uzanırdı. Muvvahid kent saraylarından günümüze
ulaşan tek örnek, şimdi "Patio de Yeso" ("Alçı Sıvalı Avlu") olarak bilinen
yapıdır. Şimdi bu saray Aragon Kralı "Zalim" III . Pedro döneminden
(1 276-1 285) kalma Hıristiyan Alcazar'ın içindedir. İslam mimarisine bü
yük hayranlığı göz önünde tutulunca, Pedro'nun Muvvahid sarayını ko-
263
rumakla kalmayıp bilinçli olarak yeni ikametgahıyla bütünleştirmesi hiç Karşı sayfada: Sevilla'daki Altın Kule boşluğu üç kattan geçer ve mazgallı siper
de şaşırtıcı değildir. "Patio de Yeso" uzunlamasına bir alanı kaplar; orta 1 2. yüzyıl lerle çevrili bir platforma çıkar; platformun
İspanyolca adı "Torre del Oro" olan bu yapı üstünde ise kubbe biçimli küçük bir yapı yük
sındaki havuzun iki yanında yer alan saray yapılarının yalnızca bir kana
eskiden Muvvahid kent tahkimatlarının bir selir. Kulenin geleneksel adı eskiden üst ke
dı günümüze ulaşmıştır. Bu kanadın uzun ve dikdörtgen planlı salonu parçasıydı ve gemilerin limana girişini dene simini süsleyen parlak yaldızlı çinilerden
nun önündeki revaklı girişin üç bölmeli cephesi kemerlerle zengin tim altında tutmaya yarardı. On iki kenarı gelir.
olan kulenin içindeki altıgen bir merdiven
biçimde bezenmiştir. Saray cephesinin tasarımı yapısal yalınlığının yanı
sıra açık yaprak biçimindeki kemerlerinin inceliğiyle de etkileyicidir.
Muvvahid döneminden kalma bir başka sarayın bazı bölümleri Alca Aşağıda: Sevilla Katedrali'ndeki sahanlığının eklendiği minare, üstündeki rüz
zar semtindeki bir idari bina içinde korunmuştur. Binanın iç avlusu "Pa Portakal Ağaçlı Avlu gargülünden dolayı günümüzde Giralda ola
Şimdi yerinde kent katedrali yükselen eski rak anılır. Yüksekliği 80 metreyi bulan eski
tio de Contratacion" olarak anılır; "Casa de Contratacion" (Ticaret Borsa
Muvvahid ana camisinden ( 1 1 72- 1 1 98) gü minarenin yan cepheleri, çoğu katta süsleme
sı) adına, "Yenidünya"yla ticarete konu olan malların bu binada işlemden nümüze sadece Portakal Ağaçl ı Avlu olarak panolarının çevrelediği kemerli pencereler
geçirildiğine dair bilgilere 16. yüzyıla ait belgelerde rastlanır. Avlunun bilinen cami avlusu ve minare kalmıştır. Hı barındırır.
içinde 1 2 . yüzyıl sonundan kalma bir Muvvahid sarayının bölümleri yer ristiyan yapı tasarımlarının benimsenmesiyle
birlikte 1 6. yüzyıl sonlarında bir Barok çan
alır. Ana bölüm yükseltilmiş bir patikanın geçtiği haç biçimli bir bahçe
den oluşur. Ortasında bir çeşme bulunan bahçe daha kısa olan kenarla
rında saray yapılarıyla çevrilidir; güney kenarındaki yapılar nispeten da lifelik ikametgahı Medinetü'z-Zehra saray kentinin (936-1 0 1 0) , Yukarı
ha sağlamdır. Uzunca bir salonun önündeki revaklı girişin cephesi Bahçe' sini hatırlatır. Buna karşılık bahçenin kenarındaki saray yapıları ta
kemerlerle zengin biçimde süslenmiştir. Karşı taraftaki kuzey avlu cephe sarım açısından Zaragoza'daki Aljaferia'nın (1049/50-1 082/83), yani 1 1 .
sinde de benzer bezemeler taşıyan bir revaklı giriş vardır. yüzyıl İspanyol İslam mimarisinin timsali sayılan taife sarayının izlerini ta
"Patio de Contratacion"un haç biçimli avlusu ve bahçe alanı, yüzyıl şır. "Patio de Contratacion"un cephe bezemeleri ise yakındaki "Patio de
lar boyunca Endülüs mimarisine damgasını vurmuş olan Kurtuba'daki ha- Yeso"yu andırır. Muvvahid hükümdarlarının saray yapılarında sadece Me
dinetü'z-Zehra modelini izlemekle kalmadığı, bilinçli olarak bir İspanyol
İslam mimari geleneğini geliştirdiği söylenebilir. Kurtuba'nın Endülüs
Emevileri gibi halifelik makamı üzerinde hak iddia eden Muvahhidler,
Kurtuba halifeliğinin mirasına da sahip çıktılar. Saray mimarisinde o dö
nemin tasarım ilkelerini benimsemeleri başka şeylerin yanı sıra bununla
açıklanabilir. Böyle bir yaklaşım sonucu, sarayların şahsi ve çoğu kez
mahrem karakterinden dolayı, sıkı kurallara bağlı olan dinsel mimariye
oranla bezeme açısından daha geniş sanatsal özgürlüğe olanak verdiler.
Patio de Yeso, Sevilla, 1 2. yüzyılın nun cephesi kemerlerle zengin biçimde be Alcazar, Sevilla leri açık İslami bezeme biçimlerini sergiler
ikinci yarısı zenmiştir. Ortadaki büyük sivri kemerin yap Kastilya Kralı "Zalim" 1. Pedro'nun ( 1 330 - ken, 1 6. yüzyılda yapılmış olan yukarıdaki ga
Sevilla' daki Hıristiyan Alcazar civarında bulu raklı küçük dallardan oluşan pervazı Muvva 1 369) bir kraliyet ikametgahı olarak inşa et leri ise Rönesans üslubunu yansıtır.
nan ve Patio de Yese ("Alçı Sıvalı Avlu") ola hid sanatının karakteristik kemer profilini tirdiği Alcazar, günümüzde İ spanya'daki en
rak anılan Muvvahid sarayının revaklı girişiyle yansıtır; "asma eşkenar kemer" nitelendirme güzel Mudejar saraylarından biri olarak kabul
dikkat çeken bir kanadı hala ayaktadır. Avlu- si buradan gelir. edilir. 1 4. yüzyıldan kalma avlusunun kemer-
Doku malar
Yazmalar
· ·:}'
nüshadır. .· .. . ·�, · ·
�--_....� -....-:-
:.-7�;
.
\ . ,_,-
, _ -:
, .,�-,,-,.,. --
. ;'--
. .-- -
. ...�
. ..
� -� ..�--
Muvvahid yönetimi altındaki son hadiseyle sekteye uğradığı anlaşılmak
..... .
'.> ' l'l
.-. �· i ...
tadır. İşbiliye çıkışlı olduğu sanılan "Bayad ile Riyad" kitabı günümüze
ulaşan 14 minyatürüyle İslam kitap tezhibinin en eski örneklerinden bi
ridir. Tüccar Bayad ile hizmetçi Riyad arasındaki aşk hikayesini anlatan
bu kitap, geç antik çağın güçlü ifadeli resimlerini hatırlatan çok sayıda fi
gürlü sahneyi içerir. Bu minyatür tarzı İber Yarımadası'nda çeşitli Musta
.. }
J rib sanatçıların ünlü kıyamet yorumlarında halk sanatı düzeyinde varlığı
nı sürdürdü.
Arapça yazmalardaki figürler Müslüman İspanya'nın kır yaşamını ger
çeğe şaşırtıcı bir yakınlıkla yansıtan bir bağlamda karşımıza çıkar: çiçek
açan bahçeler, herdemyeşil ağaçlar, sudolaplarının kurulduğu şırıltılı de
reler ve nehirler, bereketli topraklardaki manzaraları izlemeye olanak ve
ren kafesli pencereleriyle ve nal biçimli kemerleriyle gözetleme kuleleri
(miradores) .
Solda: Nehir kıyısındaki Bayad, "Bayad nın aşina olduğu bir ortamda kendi edindiği
ile Riyad" adlı Endülüs yazması, İşbiliye, bazı izlenimleri de aktarmıştır. Riyad'a duy
y. 1 200, Roma, Vatikan Papalık Kütüphanesi duğu aşkın boşa çıkmasının kederiyle nehir
Bu Endülüs nüshasından bilinen "Bayad ile kıyısına çökmüş Bayad'ı konu alan bu minya
Riyad" adlı aşk hikayesinin konusu Doğu Ak türde, kafesli pencereleriyle tipik gözetleme
deniz' de geçer. Ressam dönemin Suriye ve kuleleri ve dönemin sulama teknolojisinin
Mezopotamya kitap süsleme sanatına özgü dayandığı ahşap sudolapları görülüyor.
önemli kompozisyon unsurlarını benimse
melde birlikte, Endülüs'ün üst sınıf okurları-
Tarih
Markus Hattstein
Karşı sayfada: Elhamra'daki Aslanlı ha çarpıcıdır. İnce işlemeli mozaik çinileri Yukarıda: Magribi hükümdar med 250 yıldan fazla süren Gırnata emirliği
Avlu'nun revakları kullanarak yaratılmış bitkisel ve geometrik Elhamra'daki Adliye Salonu'nda (Sala de la nin temellerini attı. Hanedan, her ikisi de El
Gırnata, 1 4. yüzyıl bezemeler arasında ithaflar içeren hat şerit Justicia) deri üstüne yapılmış bir tavan res hamra'nın sanatsal mimarı ve tasarımcısı sa
Y. Muhammed'in inşa ettirdiği Aslanlı Sa leri ve madalyonlar, Kuran' dan ayetler ve Al minden detay yılan 1. Yusuf ve V. Muhammed'in başta
ray'ın avlusu Elhamra'nın en ünlü kısmıdır. lah'a dualar sayılabilir. Son derece sade yapı Oval tavandaki resimlerin Gırnata'nın ilk on olduğu 1 4. yüzyılda kültürel doruğuna ulaştı.
Revakların ve hemen önündeki kameriyenin ların zengin bezemelerle işlenmesi İslam Nasri hükümdarını temsil ettiği öteden beri
gösterişli süslemeleri, Aslanl ı Avlu'ya dam mimarisinin tipik bir özelliğidir. kabul edilen bir görüştür. 1 3. yüzyılda ilk iki
gasını vuran simetrinin güzelliğinden bile da- sultan, yani 1. M uhammed ve oğlu il. Muham-
G ırnata'nın
Planı
Rabadü"l-Beyda
Huescar
• Elbeycin (Albaicin)
/)
t ;.;u,
(l,Ollly•J Guadix
•
�
___i_J
!Jıı:. ena
•
Velefıque
r•
Tanca
/
/ • Fez
Nasri toprakları
1 232 Muhammed bin Yusuf bin Nasr 1 304 Nasriler Septe'yi aldı 1 42 1 Papanın çağrısı üzerine Malaga'nın ( 1 487), Guadix ve
kendisini 1. M uhammed adıyla Nasrilere karşı girişilen Haçlı el-Meriye'nin ( 1 489)
1 309 111. Muhammed ( 1 302- 1 309) bir
Arjona'nın sultanı ilan etti seferi fetihleri izledi
saray ayaklanmasıyla devrildi ve
1 237 G ırnata ele geçirildi ve Nasri yerine kardeşi Nasr ( 1 309- 1 3 1 4) 1 43 1 Vega ovasındaki "De la 1 486 Xll. Muhammed Gırnata'ya
emirliğinin başkenti oldu geçti; Meriniler Septe'yi geri aldı Higueruela" Muharebesi; döndü
Gırnata il. juan'ın birliklerince
1 246 Nasriler Kastilya Kralı ili. 1319 1. lsmail'in ( 1 3 1 4- 1 325) 1 492 Xll. Muhammed teslim oldu ve
kuşatıldı
Fernando'nun üstünlüğünü yönetimi altında Nasriler Gırnata'yı H ıristiyan krallara
tanıyarak bağlılık bildirdi Gırnata yakınındaki Vega 1 464- 1 482 Ebu'l -Hasan Ali'nin (Mulay teslim etti
M uharebesi'nde Kastilyalılara Hasan) dönemi;
1 248 1. Muhammed Kral 1 483- 1 485 ikinci dönemi
yenildi
ili. Fernando'nun İşbiliye'yi ele
geçirmesine yardım etti 1 325- 1 333 iV. Muhammed'in dönemi 1 469 Aragon Kralı Fernando ile
Kastilya Kraliçesi lsabel'in
1 273- 1 302 il. Muhammed'in saltanat 1 333- 1 3 9 1 1 . Yusufun ( 1 333- 1 354) ve V.
evliliği Hıristiyan İspanya'nın
dönemi Muhammed'in ( 1 354- 1 359 ve
birleşmesinin yolunu açtı
1 362- 1 39 1 ) yönetimi altındaki
1 274-1 275 Nasriler ile Meriniler arasındaki kültürel altın çağ 1 470 M uhammed ez-Zagal Malaga'da
ittifak sonucunda Meriniler Ebu'l-Hasan Ali'ye karşı isyan
Tarifa ve Algeciras'ı ele geçirdi 1 340 Kastilya-Portekiz birlikleri
bayrağın ı açtı
Tarifa'da Nasrileri yendi
1 278 Malaga'daki Benu Eşkilula 1 483 Nasriler Kastilya'ya yenildi;
hanedanı Merini yönetimi altına 1 344 Algeciras Kastilya'nın eline
Boabdil olarak bilinen Xll.
girdi geçti; Nasriler Kastilya'yla on
Muhammed ( 1 482, 1 486- 1 492)
yıllık barış
1 279 Nasriler Malaga'yı geri aldı tutsak düştü;
antlaşmasına vardı
serbest bırakıldıktan sonra
1 280-- 1 28 1 Gırnata'ya karşı Benu Eşkilula, 1 362 Kastilya kralının yardımıyla Katolik kralın vasalı olarak
Kastilya ve Meriniler ittifakı V. Muhammed Gırnata'yı geri Guadix'te hüküm sürdü
1 288 Guadix'i Nasrilere kaptıran almayı başardı
1 485 Muhammed ez-Zagal iktidara el
Benu Eşkilula hanedanı Kuzey 1 369 Nasriler Algeciras'ı geri aldı koyarak Xlll. M uhammed adıyla
Afrika'ya çekildi tahta çıktı; Kastilyalılar
1 392- 1 408 Vll. Muhammed'in dönemi
1 295 Kastilya'ya karşı Nasri saldırısı Ronda'yı ele geçirdi; bunu
1 408-- 1 4 1 7 ili. Yusufun dönemi
Nasri kılıcı, l S. yüzyıl, Cassel, ez-Zagal'ın Hıristiyanlara karşı yeni askeri ba
Devlet Sanat Koleksiyonu şarılar kazanmalarına karşın, son Sultan Xll.
Nasri sarayı için yapılan ve iki masalsı yaratı Muhammed (Boabdil) l 483'te Hıristiyanlara
ğın başlarının işlendiği zengin süsler taşıyan bu tutsak düştü. Özgürlüğünü ancak büyük
kılıç herhalde çarpışmadan ziyade törensel ödünler vererek elde edebildi ve bundan bir
amaçlarla kullanılmış olmalıdır. Gırnata hü kaç yıl sonra, Ocak l 492'de Gırnata'nın Ka
kümdarları lber Yarımadası'nda Kastilya'nın tolik Hükümdarlar'ın eline geçmesine yol aç
askeri üstünlüğünü daha baştan tanımış ve bu tı.
Hıristiyan krallığın vasalı olma statüsünü be
nimsemişti. l S. yüzyıldaki iç karışıklıklar Gır
nata topraklarının adım adım elden çıkmasını
getirdi. Savaşçı M ulay Hasan'ın ve Malaga'nın
başında bulunan cesur kardeşi Muhammed
277
Elhamra S arayı
jesus Bermudez L6pez
M imari tarih
- � �· · ·
r. . . . . .
�. .
1 M uhafız Kulesi
2 Alcazaba
3 Şarap Kapısı
4 Adliye Kapısı
S V. Kari Sarayı
6 Revaklı Giriş Sarayı
7 Bebekler Kulesi
8 Yaldızlı Oda
9 Mesvar Divanhanesi
1 O Sefirler Salonu
1 1 Mersinli Avlu
1 2 Aslanlı Avlu
1 3 iki Kız Kardeş Salonu
o 50 1 00 1 50 200m
1 4 Sultanlar Salonu
1 S Beni Sirac Salonu
nı kurmaya önemli katkıda bulundu; camiyi, bitişiğindeki hamamı, rev yapılmış başlıca katkıdır ve Magribi yapılarla bir tezadı temsil eder. El
zat denen sultanlık türbesini ve anasokağın (Calle Real) kentten çıktığı hamra'da bir imparatorluk sarayı olarak 1 526'da tasarlanan bu yapı aslın
yerde "Şarap Kapısı"nı (Puerta del Vino) inşa ettirdi. Nasrilerin asıl saray da hiçbir zaman tamamlanamadı. "Aziz Francisco Manastırı" (Convento
alanı ilk kez I. İsmail döneminde (1314- 1325) imara açıldı. 14. yüzyılın de San Francisco), Adliye Kapısı'ndaki güzel V. Kar! Çeşmesi ve saray
ortaları, I. Yusuf'un 0 333-1 354) yönetimi altında sultanlığın en verimli kompleksine çıkıştaki "Nar Kapısı" (Puerta de !as Gırnatas) da Elhamra'ya
dönemine sahne oldu. Bu sultan "Sefirler Sarayı" (Palacio de Comares), Rönesans katkılarıdır. Cuma Camisi 1 576'da yıkıldı ve yerine inşa edilen
"Adliye Kapısı" (Puerta de la Justicia) ve "Yedi Hikaye Kapısı" (Puerta de S. Maria de la Alhambra Kilisesi 161 7'de tamamlandı.
los Siete Suelos) adlı kent kapılarını ve başka şeylerin yanı sıra, harika
"Esirler Kulesi"ni (Torre de la Cautiva) yaptırdı. Nasri hanedanın altın ça
Saray kompleksi
ğı hiç kuşkusuz V. Muhammed'in ikinci saltanat dönemiydi ( 1 362-1391).
"Aslanlı Avlu" ya da "Aslanlı Saray" (Patio de los Leones ya da Palacio de Coğrafi bakımdan elverişli konuma sahip yüksek bir platoda yer alan El
los Leones) olarak bilinen Riyad Sarayı varlığını ona borçludur. Mimari hamra, eteğindeki emirlik başkentini gözetler gibiydi. Gırnata'nın idare
ve duvar bezemesi açısından, bu yapı İslam kültürünün şaheserlerinden ve iktidar merkezi işlevini görmesi itibariyle, tipik İslam saray komplek
biridir. sine uygun olarak sultanlık ikametgahının ve hükümet binalarının bulun
Elhamra'nın şimdiki görünümü V. Muhammed'in eseridir; çünkü duğu yerdi. Elhamra, ortaçağ İslam kültürünün belediye mimarisi fikirle
onun döneminde yapılar bezendi ve daha birçok yeni yapı dikildi. Nasri ri doğrultusunda gelişti. Gırnata'dan bağımsız bir tahkimli kent olarak
sultanları 1 5 . yüzyılda sanatsal yaratıcılıktan ziyade, gittikçe ilerleyen Hı düzenlendi; kendi "Medine" si ve dış mahalleleri, değişik büyüklüklere ve
ristiyan ordularıyla uğraşmak zorunda kaldı. Dolayısıyla, bu gerileme dö işlevlere sahip 30 kadar kuleyi barındıran yaklaşık 1 .730 metre uzunlu
neminde hiçbir önemli imar çalışması ve yapı süslemesi açısından hiçbir ğunda surları vardı. Gırnata ve Elhamra birbirlerini tamamlayan, ama
yenilik gerçekleşmedi. Bununla birlikte, gerilemeden önce, VII. Muham özerk iki kentti; aralarındaki tek doğrudan temas noktası "Tuğra Kapı
med (1392-1408) kent surlarında "Bebekler Kulesi"ni (Torre de las Infan sı"ydı (Puerta de las Armas). Elhamra'nın karşısındaki tepede kurulu El
tas) inşa ettirdi ve III. Yusuf (1408-1417) Cennetü'l-Arife'de değişiklikle beycin (Albaicin) adlı mahalle ile aşağı kent arasında kalan bu cümle ka
re gitti ve "Revaklı Giriş" olarak anılan saray alanında kendi sarayını pısı, en önemli bağlantıyı temsil ederdi. Tebaa saray maiyetinin huzuruna
yaptırdı. Hıristiyanlar 1 5 . yüzyılın sonuna doğru kenti ele geçirince, top çıkmak, idari meseleleri çözmek, vergileri ödemek veya başka işleri ta
çu saldırılarına daha iyi dayanmaları için kent surlarını ve başlıca kapı gi kip etmek için buradan saray kompleksine girerdi. Özellikle 1 5 . yüzyılın
rişlerini daire biçimli burçlarla berkittiler. Hıristiyan valiler esas olarak ev son çeyreğinden itibaren, Hıristiyan ordularınca ele geçirilmiş diğer kent
lerde ve kentsel yapıda, kendi ihtiyaçlarına uyarlanmalarını sağlayacak lerden Müslüman muhacirlerin gelişiyle Gırnata'nın nüfusu tedricen ve
değişiklikler yaptılar. Şimdiki Reja Avlusu'nda ve Lindaraja Avlusu'nda epeyce arttı. Böylece kendi surları olan yeni bir yerleşim alanı ortaya çık
görüldüğü üzere, bu çalışmalar sarayları da etkiledi. Avrupa Rönesans mi tı ve sonunda Elhamra'yı neredeyse kuşattı.
marisinin bir mücevheri sayılan V. Kar! Sarayı, 1 6 . yüzyılda Elhamra'ya
Elhamra surlarının kenti savunmaya yönelik dört ana kapısı vardır. uzantısında, adını mazgallı siperlerinin kalıntılarından alan "Sivri Uçlar
Kabaca eşit aralıklı bu kapılarının ikisi kuzeyde, ikisi güneydedir. Tuğra Kulesi"nin (Torre de los Picos) aşağısında "Dış Mahalle Kapısı" (Puerta
Kapısı ilk kapılardan biri ve muhtemelen Nasrilerin 13. yüzyılda Elham del Arrabal) yer alır. Bu taş kapı, sultanın ve maiyetinin diğer taraftaki
ra'da inşa ettirdiği ilk yapılardan biriydi. Kapı girişi Endülüs kale yapımı Cennetü'l-Arife'nin süs ve mutfak bahçelerine giderken kullandığı bir
nın ayırıcı özelliklerinden birini sergiler: Geçit daha etkili savunma açı gömme yola açılır. Doğuya düşen surların güney kanadında bulunan Ye
sından dümdüz değil, bir ya da iki dönemeçlidir; bu durum kenti kuşatma di Hikaye Kapısı muhtemelen 1 4 . yüzyıl ortalarında yapılmıştı. Elham
altına almayı zorlaştırırken, sıkı ve sağlam bir savunma mevzisi kurmayı ra'nın Medine kısmına kapalıydı. Vakayinameler buranın önünde cirit tur
kolaylaştırır. Zarif yapının ve düzgün orantıların yanı sıra, basit, ama gü nuvalarının ve askeri geçitlerin düzenlendiğini belirtir. Bu bakımdan belli
zel taçkapı da dikkate değerdir. Magribi üslubundaki sivri uçlu bir reva bir törensel mahiyeti vardı. Napolyon'un orduları 1 8 1 2 'de İspanya' dan çe
kın üst kısmı, iç içe örülü ve farklı renklerde perdah kakmalı şeritlerden kilirken, bu kapıyı neredeyse tamamen yıktı. Ama eski gravürler sayesin
oluşan bir frizle bezenmiştir; bu frizi meneviş süslü bir dikdörtgen çerçe de aslına oldukça uygun olarak yeniden inşa edildi. Elhamra'nın son dış
ve (elfiz) kuşatır. Kemer üzengileri taştandır. Tuğladan ve sıkıştırılmış kil kapısı devasa Adliye Kapısı' dır. Giriş kemerinin yukarısındaki kuruluş ya
den farklı olarak, bu yapı malzemesinin Elhamra'da dış kapılar haricinde zıtında 1 348'de yapıldığı belirtilir. Köşe taşına oyulmuş kilit deseni Nasri
nadiren kullanıldığı görülür. Geçidin orta kısmında birbirini izleyen üç kapılarında çoğu kez rastlanan bir ikonografik semboldür; büyük dış ke
odanın yankılı bir tonozu ve yanlarda şemsiye kubbeleri vardır. Bu tonoz merdeki el resmi de aynı şekilde bu girişe görkemli bir çerçeve katar. Ka
tipinde sıva Nasri mimari bezemesine özgü bir tarzda kırmızı tuğla duvar pının içindeki geçit defalarca kesintiye uğrar ve odalarda nöbetçiler için
örgüsünü andıracak şekilde boyanmıştır. Her iki yanda ve geçidin arka peykeler vardır. Burada da çeşitli tonozların boyalı sıvaları sıradan kırmı
kısmında nöbetçiler için yapılmış peykeli nişler bulunur. Surların doğu zı tuğla örgüsü izlenimi verir.
Elhamra'ya verilen büyük değerin temelinde her ikisi de 14. yüzyılda ya
pılan Sefirler Sarayı ve Aslanlı Saray yatar. Bu iki yapı 16. yüzyıldan be
ri, İmparator V. Karl'ın büyük Rönesans sarayı Casa Real Nueva'dan ("Ye
ni Saltanat Sarayı") ayırt etmek amacıyla Casa Real Vieja ("Eski Saltanat
Sarayı") olarak anılmaktadır. Katolik Hükümdarlar'ın ortaçağ Nasri saray
larını ikametgahları olarak korumaları, muhteşem dekorlarının keyfini tat
ma ve vasiyetnamelerinde öngördükleri gibi, "asla unutulmamalarını sağ
lama" amacına yönelikti. Yüzyıllar boyunca kısmen biçim değişikliğine
uğramış, bakımsız kalmış, yağma edilmiş ve doğanın insafına bırakılmış
olsalar da, yapılarının ve bezemelerinin çoğu hala sağlamdır.
Saraylar da dahil olmak üzere, Endülüs kültürünün bütün yerli mima
risinde, sade dış cephe ile çevresinde odaların sıralandığı iç avlu çarpıcı
bir tezat oluşturur. Avluya girdiğiniz anda, bütün duyularınızı bir renk,
koku, ışık ve hayal gücü bolluğu sarar. Bu dinamiğin kökleri muhteme
len "hayme"de, yani Arap uygarlığının beşiği olan göçebe çöl çadırında
yatar. Çadır sakinleri ortadaki açık daireyi çevreleyen daracık mekanda
toplanırdı. Bu ana çadırın çevresinde belirgin bir düzeni izlemeksizin baş ra'nın muhtemelen 14. yüzyıl başında yaptırılan ilk taht odasıydı. Hıristi
ka çadırların kurulmasıyla bir oba yaratılırdı. Farklı bir ölçekte olmak üze yan fethinden sonra, bir şapel olarak kullanıldı. İktidarı ve üstünlüğü ifa
re, aynı ilke Elhamra'nın yerleşim alanlarına, evlerine ve hatta sarayları de eden çeşitli bezeme üslupları içeriye giren kişilerde huşu duygusu
na da temel oluşturur: Surlar içinde yeterli mekan bulunduğu sürece, uyandırmış olmalıdır.
yapılar birbirine eklenmiş veya üst üste bindirilmiştir. Bu resmiyet alanının ardında, heybetli Sefirler Sarayı'nın cephesi ya
Sarayların idari işlevi, bölmelere ayrılma düzenlerinden anlaşılabilir. rı kamusal idari alan ile mahrem konut alanı arasında bir sınır oluşturur.
Bu tasarım hiyerarşik bir düzene göre kümeleştirilen bir dizi avluyla baş Ama bu sınır genellikle esnektir. 1 370'te inşa edilen cephe, Gırnata Nas
ladı ve böylece saraya giriş izni olanların avludan avluya geçişlerine kı rilerinin süsleme sanatını enfes biçimde özetler: Alçı sıva panolara oyul
sıtlamalar getirildi. Hiyerarşinirı uç noktasında vezirler heyetinin emirliğe muş geometrik desenler, yazıtlar ve süs bitkileri (ataurique ["ağaç yap
ilişkin önemli kararlan aldığı Mesvar divanhanesi vardı. Burası Elham- raklanması" anlamındaki et-tevrik'ten türetme bir terim]) cepheyi uyumlu
orantılara ayırır. Bunları Elharnra marangozluk sanatının bir şaheseri olan
çıkıntılı bir çatı taçlandırır. Cephe yapı bezemesinin gelişiminde varılan
yüksek bir noktayı ifade eder. Parlak renklerin günümüzde neredeyse ta
mamen solmuş olmasına karşın, bezemelerin görkemli karakteri hala açık
seçik görülür. Sultan cephenin önündeki basamaklara oturduğunda etra
fa bir otorite havası saçardı; sanki hayali bir saltanat sayvanından bende
lerine adalet dağıtırmış gibi görünürdü. Bu ihtişamın ardında önce karan
lık ve dolambaçlı bir koridor yer alır; koridorun sonunda şimdi Mersinli
Avlu olarak anılan iç avlunun baş döndürücü yan kanadına varılır. Avlu
nun odak noktası temel bir mimari unsur olarak öne çıkan uzun bir ha
vuzdur; çevredeki yapıların dingin su yüzeyine yansıması bir ferahlık iz
lenimi uyandırır. Avlunun dar kenarlarında iki çeşmeden akan su,
köşelerdeki küçük oluklardan dışarıya çıkar. Su dolaşımı öylesine pürüz
süz işler ki, bir ayna kadar düz bir su yüzeyi yaratır. Arap şairler bu ha
vuzu "umman" diye nitelendirirlerdi. Şimdi mersin çalılarının dikili oldu
ğu yerde, eskiden suyun bir kısmı havuzun uzun kenarlarından daha
aşağıda kalan çiçek tarhlarına aktarılır ve böylece sulama işlevini görür
dü: Karmaşık ve güzel bir su sistemi. Bu avlu düzenlemesi Nasri mimari
sinin tipik özelliğidir; yapıların, her zaman ortasında bir su kaynağı bu-
Sefirler Sarayı'nın ana cephesi özel olarak değinilmeyi hak eder, çünkü lslam
V. Muhammed l 370'te Sefirler Sarayı'nın Yal marangozluğunun bir incisidir. Başka avluları
dızlı Oda'ya bakan cephesinin bezenmesi em ve salonları da süsleyen renkli çini panolar (çi
rini verdi. Sağdaki kapı sarayın mahrem daire zim yukarıda) tekrarlanan bir motife dayanı r.
lerine, soldaki kapı ise Sefirler kompleksinin 1 4. yüzyılda sultanlar bu heybetli arka deko
resmi salonlarına açılırdı. Kapı aralığının yuka run önünde uyrukların ı huzura kabul ederdi.
rısındaki bir yazıtta yer alan "Methal im bir yol
çatalıdır" sözleri bu düzenlemeyi özetler. Es
kiden parlak renklerle kaplı olan çıkıntılı çatı
283
Karşı sayfada: Sefirler Sarayı'ndaki ireleri Mersinli Avlu'nun uzun kenarlarında
Mersinli Avlu dır; her iki dar kenarda ise bir revaklı giriş
1. Yusufun yaptırdığı Sefirler Sarayı bütün resmi kabul ve idare salonlarına açılır. Arka
önemli odaların görkemli bir iç avlu çevre planda Elhamra'nın en yüksek kulesi olan ve
sinde düzenlenmiş olması itibariyle tipik Taht Odası'nı barındıran Sefirler Kulesi yük
Nasri yapı tasarımına uygundur. İkamet da- selir.
Mersinli Avlu'nun kuzey kenarındaki baştan aşağı bezeyen oyma alçı sıva eskiden Mersinli Avlu'nun güney kenarı mış yuvarlak kemer yerine yassı bir kemerle
revaklı girişin orta kemerinden detay birçok renkte boyayla kaplıydı. Bu kemerler Bu iç avlunun güney kenarındaki revaklı giri örtülüdür. Avluya adını veren mersin çitleri
Revaklı girişin zengin bezemeli kemerinin ar tamamen bezeme amaçlıdır ve hiçbir destek şin üstüne inşa edilmiş olan iki kat genellikle havuzun her iki yanında görülebilir.
kasında, taht odasına girişin hemen önündeki leyici işlevleri yoktur. harem olarak. anılır. Üst katın avluya bakan
güzel mukarnas kemer görülebilir. Kemeri bir açık galerisi vardır. Ortadaki açıklık alışıl-
lunan bir iç avlunun çevresinde kümelenmesi zemin planı ve yükseklik mukarnas başlıklara sahip narin mermer kolonlar ve kemerlerin yukarı
orantılarını belirler. sında sebka süslemesi olarak bilinen baklava dilimlerle oyulmuş muhte
Çoğu kuzey kesimde yer alan en zarif daireler güneyden gelen ışık şem telkari alçı sıva panolar. Bu sütunlar ve panolar tamamen bezeme
la aydınlanırdı. Buradaki odaların bazıları kuzeye de açıktır. Elhamra sa amaçlıdır ve hiçbir destekleyici işlev taşımaz.
raylarında böyle bir düzene dik tepe yamacının belirli bir koruma sağla Endülüs kültüründe odaların özgül bir işlevi yoktu; gündüz oturma
dığı durumlarda başvurulurdu. Genelde mahremiyet arzusu odaların dış odası, gece ise yatak odası olarak kullanılmaları mümkündü . Bunun bir
duvarlar değil, iç avluya açık olarak düzenlenmesini getirmiştir; iç avlu örneği sultanın hem oturma odası hem de yatak odası olan "Bereket Sa
da bir revaklı giriş neredeyse her zaman dar kenarlarda bulunan en zarif lonu"ydu (Sala de la Barca). Çinilerle ve alçı sıva levhalarla kaplı kesimin
odalara geçişe işaret eder. Çoğunlukla duvarlarda mozaik çinilerle (ali yukarısında duvarları muhtemelen enfes duvar halıları ya da goblenler
catado) zengin biçimde bezenmiş bir süpürgelik bulunurdu . süslerdi; bunlar eskiden yıldız motifleri yaldızlı olan girişik bezemelerle
Suyun, yeşilliğin, ışığın ve semavi tonozların yer aldığı iç avlu göçe işlenmiş ahşap tonozlara kadar ulaşırdı. Salonda sultanın hiçbir şeyi ek
be çadırına bir dönüş olarak görülebilir; çünkü yapıyı dış dünyaya kapa sik değildi. Hijyen ihtiyaçlarını harika duvar resimleriyle süslü bir bitişik
tarak, İslam'ın doğduğu eski uygarlıkta hep varolmuş bir tereddüt duy odada bulunan ve içinden su akan tuvaletle karşılardı. Dinsel vecibeleri
gusunu uyandırır. Bu saptama Elbeycin'de hala görülebilen Moriskolara ni yerine getirmesi için mihraplı bir küçük namaz odası da vardı. Gırna
(l SOO'den sonra zorla Hıristiyanlaştırılan Magribilere) ait mütevazı ve kü ta'da kıbleyi olabildiğince doğru gösteren mihrap buydu . Günümüze ula
çük evler için olduğu kadar, Elhamra'nın saltanat sarayları için de geçer şan diğer namaz odaları, sözgelimi Mesvar'ın namaz odası biraz daha
lidir. Sefirler Sarayı'nın yedi büyük kemeri kapsayan revaklı girişleri Nas büyüktür. Burada kuzey kenarındaki açık revaklar kırsal kesime bakar;
ri mimarisinin iki önemli bezeme unsurunu daha korumuştur: İnce mimar sanki müminlerin yerde oturup Kuran okurken ilahi yaratılışın ha-
rikaları üzerine düşünceye dalmasına fırsat sağlamak istemiş gibidir. Re ginç alicatado bezemelerle kaplı süpürgeliğin yukarısında, dikey ve ya
vaklı giriş bahçesindeki köşke benzer ayrı bir yapı, sultan için üçüncü ve tay tabakalara işlenmiş oyma bezemeli alçı sıva panolar yer alır. Her şey
daha küçük bir namaz odasını barındır. geometrik bir düzene dayanır; bitkisel motifler (atauriques) ile yuvarlak
14. yüzyıl ortalarındaki Nasri sanatının ve mimarisinin temelinde ya (neshi) ve düz (kıl.fi) versiyonlu yazıtlar bu bağlamda gelişir. Geçmişte
tan bütün fikirleri özetler gibi görünen bu sarayın en çarpıcı bölümü Taht alçı sıva işlerinin sergilediği renk çeşitliliği ve girift detaylar ancak yakın
Odası olarak da anılan Sefirler Salonu'dur. Elhamra'nın en büyük kulesi dan incelenince anlaşılır; çünkü bunlar şimdi yumuşak pastel tonlara dö
nin içini tamamen dolduran devasa bir küp gibi görünür. Giriş yeri dışın nüşmüş haldedir. Salonun süsleme açısından en üst noktaya ulaştığı yer,
da, sağlam dış duvarın her üç kenarında birer küçük mahfil vardır ve bun İslam marangozluğunun hakiki bir şaheseri olan çatı ahşap işleridir. Du
ların ikisi tıpatıp aynıdır. Girişin tam karşısına düşen ve sultana ayrılmış varlara yaslanan ve başlı b�şına destekleyici bir işlevi olmayan kereste ça
olan mahfil farklıdır ve süslemeleri açısından diğerlerini gölgede bırakır. tıya sayısız çokgen ahşap pano çivilenmiştir. Geometrik ilkeler doğrultu
Bütün duvarlar zengin bezemelidir. Çeşitli geometrik desenler taşıyan il- sunda, bu panoların birleşerek oluşturduğu yıldız şekilleri birbirini
289
Ünlü kemerli yolun çepeçevre kuşattığı iç avlunun etrafında oturma Salonu" (Sala de los Reyes) özel statüsünü hak eder. Yapısal bakımdan
daireleri kümelenmiştir. Bu dairelerden biri saraya asıl girişin hemen ba özgül amacı olmayan bir bölmedir ve yanlarda dokuz yerine beş mahfili
tısında yer alan ve bir ön oda izlenimini uyandıran "Mukarnaslı Salon" dur vardır. Dikdörtgen değil, kare bir yapının zemin planı Sefirler Sarayı'nın
(Sala de los Mocarabes) . Bu dikdörtgen salon, avluya üç büyük mukar Taht Odası'nı hatırlatır. Beş mahfili aynı şekilde çok-amaçlı bu odanın
nas kemerle açılır. Adını ise bütün Elhamra'daki en güzel örneklerden bi çevresinde düzenlenmiştir. Mahfiller salona adını veren kubbeyle örtülü
ri sayılan bir mukarnas tonozdan alır. Bu tonoz 1 590'larda bir barut de merkezi ekseni vurgular. Kubbede sohbete dalmış on kişinin tasvir edil
posunun patlaması yüzünden ağır hasara uğradı ve yerine 1 6 14'te diği bir resim yer alır. Bu resmin Nasri hanedanına mensup en önemli
tasarlanan bir alçı sıva tonoz kondu. Özgün tonoz kaidesinden günümü sultanları temsil ettiği yolundaki eski yorum günümüzde kabul görme
ze ulaşan tek şey boyalı süsleme kalıntılarıyla birlikte arka duvardaki kı mektedir. Saray sahnelerinin görüldüğü iki dış kubbe ikonografi ve tasa
sımdır. Geleneksel alicatado süslemeli bir süpürgeliği ve daha üst rım açısından çok ilginçtir. İslam dünyasında canlı yaratıkların tasviri ko
kesimde duvar halılarını ya da alçı sıva süslerini kapsamış olması gereken nusunda çok değişik tutumlar takınılmıştır; ancak bu resmin muhtemelen
duvar bezemeleri de yok olmuştur. Avlunun doğu kenarındaki "Sultanlar İtalyan kenti Cenova'dan gelen Hıristiyan sanatçılara yaptırıldığı sanıl
maktadır. Bu kubbelerin ayrı özellikleri ve bezeme tekniği bu ortaçağ İs
lam sarayında benzersizdir. Resimler birkaç alçı katmanından oluşan bir
zeminin üstüne ilk taslağın keskiyle işlenmesinden sonra suluboyayla ya
pılmış ve balmumuyla cilalanmıştır. Zemin ahşap çatı payandalarının üs
tüne gerilen ve bağlantı yerlerinde küçük bambu pimlerle tutturulan ta
baklanmış koyun derileriyle örtülüdür.
Kuzey ve güney kenarlarda her ikisi de kare planlı bir bölmenin çev
resinde düzenlenmiş iki ayrı ikamet dairesi, sarayın yerleşim düzenini ta
mamlar: "İki Kız Kardeş Salonu" (Sala de las Dos Hermanas) ve "Beni Si
rac Salonu" (Sala de Abencerrajes). Bunların ölçekleri daha küçük ve
dekorları daha şatafatlıdır; ama genel mahrem düzenden en ufak sapma
yoktur. En güzel mukarnas kubbeler bu dairelerdedir. Geometrik bir plan
temelinde kubbe merkezindeki bir yıldız motifinden dışarıya doğru işle
nen renkli alçı sıva prizmalar, eşmerkezli daireler oluşturacak şekilde bir
leştirilmiş ve üst üste bindirilmiştir. Her iki konut dairesi de iç avludan
biraz yüksektir ve tam koordinat eksenlerinde büyük, yuvarlak birer ke
mer aracılığıyla iç avluya açılır. Kemerleri zengin oymalı panolardan olu
şan geometrik düzenlemelerle bezenmiş ahşap kapılarla kapatmak müm
kündür. Üst katta da küçük kameriye şeklindeki çatı tepelerinden dışarıya
bakan odalar vardır. Bahçe tarafında, İki Kız Kardeş Salonu'nun hemen
önünde şahane Lindaraja Cumbası yer alır. Burası dairenin zarif bir ala
nıdır ve sarayın en ince bezemelerini barındırır: Küçük çinili alicatado
süpürgelikler, bir ikiz pencere ve bunu çevreleyen alçı sıva bezemeler,
ayrıca içine renkli cam kakılmış ahşap kafes örgülerden oluşan benzer
siz küçük çatı örtüsü parçaları.
Elhamra'nın saray yapıları dışarıya, aşağıdaki kente ve ırmak vadisi
ne çekingence açılır ve surları tırmanıp aşmak istiyormuş gibi bir izlenim
uyandırır. "Revaklı Giriş Sarayı" (Palacio del Partal) bunun görsel bir ör
neğini sunar. Muhtemelen 1 4 . yüzyılın ilk yarısındaki inşa edildiği için,
buradaki en eski saray mimarisini temsil eder. Çatı örtüsü şimdi Berlin'de
ki İslam Sanatı Müzesi'nde bulunan "Hanımlar Kulesi" (Torre de !as Da
mas) adlı iç avlulu yapının ön tarafı, surların bir parçası olarak günümü
ze ulaşmıştır. Saraya adını veren bu revaklı girişin revakları, surlardan
dışarıya doğru bir çıkıntı oluşturur. Önünde alışılmış tarzda bir uzun ha
vuz yer alır. Bu numune kısımlar şimdi güzel kokulu bahçelerle çevrili
dir. Yıllarca süren arkeolojik araştırmalar sırasında duvarların, döşeme ör
tülerinin ve albercas süslemelerinin gün ışığına çıkması, saray kentinin
özgün yerleşim düzenine dair bir fikre varmayı sağladı. Günümüzde zi
yaretçilerin geçmişi Nasriler dönemine kadar inen toprak teraslarda (pa
Aslanlı Saray risinin ardındadır. Bütün avlu alanı pusula
ratas) sonradan düzenlenmiş bahçeler içindeki kalıntıları görmesi müm
Elhamra'nın 1 4. yüzyıldan günümüze kalan yönlerini işaret eden ve ortadaki çeşmeden
Sefirler Sarayı dışındaki tek sarayı Aslanlı Sa beslenen dört su arkıyla bölümlere ayrılmış kündür. Bu tarihsel izler yamaç boyunca surlardan Medine'ye doğru
ray' dır. Bu yapı bir iç avlu etrafında kümelen tır. uzanır.
miş ayrı ikamet alanlarından oluşan bir sis
temdir. Müstakil daireler ünlü Aslanlar
Avlusu'nu çepeçevre kuşatan bir sütun gale-
292
l
Sefirler Sarayı'nın revaklı giriş hamra saray mimarisinin tipik b i r unsurudur.
galerisindeki tavan bezemesi Bu örnekte görüldüğü gibi, galerilerin iç kı
İster açık bir avlu ile en önemli çatılı i kamet sımları genellikle bir geometrik desen halin
alanları arasında yer alsın, isterse bunları bir de bir araya getirilen ahşap çatkılarla bezen
birinden ayırsın, revaklı giriş galerileri El- miştir.
Medine
Batıdan doğuya doğru hafifçe yükselen Medine, başlı başına küçük bir
kasabaydı; saraydan ayrı bir birim olarak sarayın bakımını sağlar ve ihti
yaçlarını karşılardı. Ana arteri Calle Real'di. İçinde hamamlar, ambarlar,
bir cami ve caminin hemen yanı başında revzat denen bir sultanlık tür
besi vardı. 14. yüzyıl metinlerinde ayrıca bir medresenin bulunduğu be
lirtilir. İki büyük yerleşim alanının kalıntıları başka sarayların varlığına işa
ret eder: Beni Sirac Sarayı ve sonradan Fransisken manastırının parçası
haline getirilen bir saray. Kasabanın yukarı kesimi bir şebeke halindeki
küçük işyerlerini barındırırdı; burada seramik ve cam yapımında kullanı
lan fırınlar ve sudolapları, bir tabakhane ve bir darphane vardı. Bütün ka
saba için hayati önem taşıyan su, neredeyse altı kilometre ötedeki ırmak
tan çekilir ve Sultan Kanalı denen bir su hendeğiyle Elhamra'ya
ulaştırılırdı. Bu hendek surlu alana girdiğinde bir sukemerine dönüşürdü;
anasokağa paralel olarak bayır aşağı ilerleyen kemer kollara ayrılarak bir
boru hattı şebekesini beslerdi. Böylece oluşan karmaşık hidrolik sistem,
havuzlardaki su seviyesini de düzenlerdi. Sarnıçlar ve halka açık meydan
lar kasabanın manzarasını tamamlardı; evlere küçük sokaklar, geçitler ve
Cennetü'l-Arife
Nasri sultanlarının Elhamra surları dışında erzak ihtiyacını karşılamaya
veya yapılar inşa etmeye elverişli birçok mülkü vardı. Bunlardan bazıla
rı saray alanının hemen çevresindeydi. Günümüzde iyi korunmuş yapı ise
surlara bitişik bir kesimde yer alan Cennetü'l-Arife'dir ("Bilginler Cenne
ti"). Geçmişten farklı olarak, Cennetü'l-Arife şimdi Elhamra'ya 20. yüzyı
lın ilk üç çeyreğinde Endülüs bahçeciliğinin özgür bir yorumuyla yaratıl
mış olan bir dizi bahçeyle bağlanır. Aslında "cennet" geniş anlamda her
türlü nebatın yetiştiği "bahçeler" demektir. Neredeyse 220 hektarlık bir
merayla çevrili dört büyük sebze bahçesini kapsayan Cennetü'l-Arife'ye
süs bahçeleri içindeki bir saray yapısı egemendir. Sebze bahçelerinin ço
ğu hala ekilir. Bu bakımdan Cennetü'l-Arife sadece tarihsel değil, ekolo
jik ve hatta antropolojik öneme de sahiptir.
Cennetü'l-Arife'deki merkezi bina Elhamra saraylarıyla aynı mimari
yapıyı sergiler: Bir iç avlu ikamet yapılarının odak noktasını oluşturur; av
lunun ortasında ise eskiden dört su çığırı aracılığıyla bahçeleri sulamada
kullanılan kanala bağlı bir su kaynağı vardır. En zarif oda kuzey kenarda
yer alır ve bir cumba (mirador) aracılığıyla kırsal kesime bakar. İç avlu
nun koordinat eksenleri dar patikalarla çevrili su arkının kenarındaki dört
büyük yatağa oturur. Özellikle giriş avluları çarpıcı olan bu kompleksin
kesin kırsal niteliğine rağmen, yapı bir saray gibi bezenmiştir. Çinili sü
pürgelikleri, ahşap tavanlara kadar duvarları kaplayan alçı sıva panoları
ve çatı payandalarını geometrik desenler, hat yazıtları, mukarnaslar, bit
ki motifleri, mermer kolonlar, kemerler ve kafes örgüleri süsler. İç avlu
dan dışarıya doğru bir çıkıntı oluşturan küçük cumba, sebze bahçelerini
ve arkadaki Elhamra'yı içine alam muhteşem manzarasıyla son derece il
ginçtir.
Elhamra ile Cennetü'l-Arife mak üzere 1 930 dolaylarında düzenlenen la Karşı sayfada: Bebekler Kulesi'nin dan biri olan Bebekler Kulesi 1 392- 1 408
arasındaki labirentimsi bahçe birentimsi yeni bahçeler, arka planda ise El iç görünüşü arasında inşa edilmiştir; çatılı avlusunu iki kat
Surlarla çevrili saray kompleksinin yanı ba hamra'nın surları ve Bebekler Kulesi görülü Elhamra surları boyunca değişik büyüklükte halinde düzenlenmiş çeşitli mahfiller ve biti
şında, birçok sebze bahçesi ve süs bahçeleri yor. ve şekilde 30 kadar kule yükselir. Sarayların şik daireler çevreler.
içindeki bir sarayı kapsayan Cennetü'l-Arife ayrılmaz parçası olan sıradan kulelerin yanı
adlı malikane yer alır. Bu fotoğrafın ön pla sıra, bezemeleriyle ve yapı özellikleriyle
nında Elhamra'yı Cennetü'l-Arife'ye bağla- farklılık gösteren kuleler de vardır. Bunlar-
299
(/
- /
Tunus'un bazı kesimlerini 1352'de
Tarih istila etmesine karşın, Muvvahid
Markus Hattstein imparatorluğunu yeniden kurmaya
dönük hırslı girişimi boşa çıktı. Ha
nedanın hızlı gerileyişi onun öldü
1 3.- 1 6. yüzyıllar rülmesiyle başladı. Ondan sonra
Berberi hanedanlar tahta çıkan hükümdarlar çok genç
ya da çok zayıf oldukları için irade
Muvvahid rejiminin çökmesi üzeri lerini ortaya koymadılar ve akraba
ne, Kuzey Afrika ile İspanya arasın bir aile olan Vattasilerin kalıcı hi
daki siyasal bağlar gevşedi ve Ber mayesi altına girdiler. Bir süre Gır
beri hanedanlar bütün Magrip'te bu nata'daki Nasrilere de boyun eğdi
büyük imparatorluğun mirasını ler. Merini hanedanının son hü
devraldı. Fas'ın güney kesimindeki kümdarı Abdülhak (1421-1465),
Merini hanedanı Meknes (1 244) ve Vattasi egemenliğini kırmak için
Fez'i (1248) aldıktan sonra ülkenin 1458'de (kaçıp kurtulan iki kardeş
büyük bölümünü ele geçirdi. Mara dışında) bütün Vattasi ailesini kılıç
keş'teki son Muvvahid hükümdarı tan geçirdi; ama kendisi de 1465'te
nı 1 269'da tahttan indirdi ve Fez'i Fez'de patlak veren bir halk isya
başkent yaptı. Merini yönetimi hem nında öldürüldü.
doğudaki komşulara hem de İber Meriniler döneminde, Fas'ın
Yarımadası'ndaki Hıristiyan krallık doğu kesiminden gelen Vattasiler
ların çeşitli Haçlı seferlerine karşı en yüksek devlet makamlarına
kendisini savunma gereğinden do ulaştılar ve sonunda 1358'den itiba
layı ilk başlarda istikrarsızlık içinde ren naip ve vezir sıfatıyla hükümet
kaldı. işlerini tam denetim altına aldılar.
Meriniler Peygamber'in Arap 1458 kıyımından sağ kurtulan iki
sülalesinden geldiklerini ileri süre kardeşten biri olan Muhammed eş
rek yönetimlerini meşrulaştırma im Şeyh el-Mehdi ( 1 472-1 505), üs
kanından yoksun oldukları gibi, edindiği Arzila'dan yürüttüğü mü
Muvvahidlerin reformcu coşkusunu cadeleyle Fas'taki iktidarı ele geçir
benimsemekten de uzaktı. Bu ne di. Ama Vattasi rejimi savunmaya
denle muhafazakar İslam gelenek dönük bir konumda kaldı. Ülkenin
çiliğinin savunucuları olarak ortaya kıyı şeridinde 1471'den sonra geniş
çıktılar ve Fas kentlerinde kurduk toprakları işgal etmeye başlayan
ları birçok medresede bu anlayışı Fez kentindeki boyacılar çarşısı, Fas Portekizliler 1 504'te Agadir'i aldı ve
yerleştirmeye çalıştılar. Birçok böl Günümüze kadar Magrip kentlerine damgalarını vurmuş olan canlı pazaryerleri ve çarşılar 1 5 1 5 'te Marakeş'i kuşattılar. Vattasi
gesel külte ve "murabıt" denen ye sadece ekonomik uğraşı n merkezleri değil, kamusal yaşamın da kilit yerleridir. Açık alanlara lerin deniz ticaretiyle bağlantılarını
ve geçitlere verilen adlar, oralarda çalışan esnaf ve tüccarların mesleğini yansıtır. Bu fotoğ
rel evliyalara karşı sert bir sindirme kesmeye çalıştılar ve tutsak ettikle
rafta boyama işleminin nasıl yürütüldüğü görülüyor. Kumaşlar doğal ve yapay boyalar kulla
harekatına giriştiler; ama sonunda nılarak taş tekneler içinde geleneksel yöntemlerle boyanıyor. ri Faslıları köle olarak sattılar. İs
uzlaşmaya mecbur kaldılar ve özel panyollar 1497'de Melilla'da kalıcı
likle ülkenin güney kesiminde kit- bir üs kurdular. Ülkenin Rif gibi ba
lelerin duygusallaştırılmış bir İslam ibadetini sürdürmesine izin verdiler. Bu zı bölgeleri merkezi yönetimden tamamen koparken ve güney kesimi
uyumluluk Fas'ın dinsel ortamını istikrara kavuşturdu ve sağlanan düzen 1524'te Sadilere kaptırılırken, Vattasi hanedanı kanlı iktidar kavgalarıyla
daha sonraları neredeyse hiç bozulmadan sürdü. yıprandı. Pragmatik ittifaklara dayalı esnek bir politika ve Osmanlı yöneti
En önemli iki Merini hükümdarının yönetimi altında kısa süreli bir si mindeki Cezayir'den destek alma girişimleri, hanedanın çöküşünü önleme
yasal pekişme dönemi yaşandı. Ebu'l-Hasan Ali'nin 0331-1 335) yönetimi ye yetmedi. Sadiler son Vattasi hükümdarını 1 554'te Fez'den kovdu.
ülkeye büyük bir kültürel ve ekonomik güven getirdi. Halkın çok sevdiği Şimdiki Cezayir'i oluşturan bölge siyasal bakımdan bölünmüş durum
bu önder iddialı imar programları başlatarak, Fas'ın şimdi bildiğimiz kent daydı. Batı Cezayir (Oran bölgesi) Tlimsen'i merkez edinmiş olan Abdül
lerinden birçoğunu yarattı. Bu çalışmalardan en çok yararlanan kent Fez vadilerin denetimi altındaydı. Başlangıçta Muvvahidlerin yerel valileri olan
oldu. Ebu'l-Hasan Ali özellikle Tunus ve Mısır'la ittifaklara dayanan akıllı bu aile 1236'da bağımsızlığını ilan etmişti. Abdülvadiler bir yandan Hıristi
ca bir politikayla ülkesi için barışı sağladı. Ayrıca 1347'de Cezayir'in Tlim yan güçleri püskürtmeye çalışırken, diğer yandan batı ve doğuda daha
sen bölgesini işgal etti ve Tunus sınırına kadar ulaştı; ama İspanyollar kar güçlü komşuları (Meriniler ve Hafsiler) arasında sürekli bir dengeyi ve
şısında ağır yenilgilere uğrayınca, ele geçirdiği topraklarda tutunamadı. Bir onların üstünlüklerini kabul etmek zorundaydılar. Birçok kez saldırıya uğ
iç savaş sonunda onu tahttan indirerek başa geçen oğlu Ebu İnan Faris radılar ve topraklarından çıkarıldılar; ama askeri zayıflıklarına ve kendileri
0351-1358), aynı politikaları ve imar faaliyetlerini sürdürdü. Cezayir'i ve ne bağlı kabilelerin tam özerkliğine rağmen, iyi işleyen bir idare kurdular.
/
prenslik sarayları olmak üzere Avrupa'yla ticareti güvence altına aldı; böy ederek tahkim ettirdi. İspanyolları sarsıcı yenilgilere uğratması, İmparator
lece Tunus kenti Magrip'teki en zengin ve en önemli ticaret merkezi hali V. Karl'ın müdahalesini kışkırttı.
ne geldi. Bunun getirdiği istikrarlı ortama, Ebu Faris Azzuz'un (1393-1434) İmparator 1 535'te (Hayreddin'in misilleme olarak Menorca'yı yağmala
ve Ebu Amr Osman'ın (1435-1488) yönetimi altında uzun bir barış dönemi dığı sırada) İspanyol ve Ceneviz gemilerinden oluşan bir donanmayla Tu
eşlik etti. Azzuz diplomasi politikasını büyük dirayetle yürüttü, gümrük nus kıyı şeridinin bazı kesimlerini ve Tunus kentlerini ele geçirdi. Ne var
vergileri koyarak kamu maliyesini güçlendirdi, kentlerin ve limanların alt ki, aldığı toprakların ancak bir bölümünü elinde tutabildi. Korkusuz kor
yapısını geliştirdi, Avrupalıların ticaret elçilikleri açmasına izin verdi. Klan san Turgut Reis üslendiği Cerbe adasından mücadeleyi sürdürdü, 1553'te
ların etkisinin zayıflamasıyla merkezi iktidarın gücü arttı. Osmanlıların Trablus valisi oldu ve 1 560'ta İspanyol donanmasını ağır bir
Devlet 1494'ten sonra gittikçe güçsüzleşti. Birçok bölge başına buyruk yenilgiye uğrattı. Malta'yı işgal etmek ve St. Jean Şövalyeleri tarikatını ada
kabile önderlerinin yönetimine girdi ve İspanyollar 1 505'te kıyılarda kalıcı dan çıkarmak üzere yaptığı seferde, 1 565'te öldürüldü. Hafsi hanedanı
askeri üsler kurmaya başladı. Yardım için Osmanlılara başvurulması üzeri 1 505'ten sonra İspanyollar, Osmanlılar ve korsanlar arasında güç oyunun
ne, Hafsi imparatorluğundaki asıl iktidar çok geçmeden Osmanlı yönetimi da görece zayıf bir piyona dönüşmüştü. Son Hafsi hükümdarlığı, Osmanlı
nin desteklediği ve donattığı korsanların eline geçti. Bu korsanların en ün ların Akdeniz'de Türk üstünlüğünü sağlama stratejisi çerçevesinde Tunus
lüleri Midilli doğumlu efsanevi kardeşler Oruç ve Barbaros Hayreddin'di. kıyılarını ve Tunus kentini işgal etmesiyle sona erdi.
Oruç Reis 1 5 16'da işgal ettiği Cezayir ve Tlimsen'de kendi yönetimini kur
du, ama 1 518'de İspanyollara karşı savaşırken öldü. Cüretkar bir askeri
strateji dehası olan ve daha sonra Osmanlı donanmasında kaptanıderyalı
ğa yükselen küçük kardeşi Hayreddin, Cezayir ve Tunus kentlerini işgal
(_
•
Arzila
• isli
Mulay idris
•
• •
Rabat Fez
•
Meknes
Agadir • • Tarudant
/
Arzila ı • ,,_Tli
Fezj
Melilla
Rabat • •
•
Meknes-
• Marakeş
Agadir
• • Tarudant Vattasilerin 1 6. yüzyıl başlannda
ellerinde tuttuklan topraklar
Merinilerin 14. yüzyılın ilk yansından 1 5. yüzyılın ilk yansına kadar ellerinde AbdUJvadilerin 1 6. yüzyıl başlannda
tuttuklan topraklar ellerinde tuttuklan topraklar
AbdUlvadilerin 14. yüzyılın ilk yansından 1 5. yüzyılın Hafsilerin 1 6. yüzyıl başlannda
ilk yansına kadar ellerinde
tuttuklan topraklar -
ellerinde tuttukları topraklar
- Hafsilerin 14. ve 1 5. yüzyıllarda ellerinde tuttuklan topraklar
- Osmanlılann 17. yüzyılda ellerinde tutuklan topraklar
1 236/37 Abdülvadiler ( 1 236- 1 552/4) 1515 Portekizliler Marakeş'i kuşattı 1 640 Hammuda bin Murad 1 832- 1 847 Emir Abdülkadir öncülüğünde
Tlimsen'de özerklik kazandı; Tunus'ta iktidarı ele geçirdi Fransa'ya karşı Cezayir
1516 Oruç Reis Cezayir ve
Hafsiler ( 1 228- 1 574) daha ve l 702'ye kadar başta kalan bağımsızlık mücadelesi
Tlimsen'i ele geçirdi
önce Doğu Cezayir ve Muradi hanedanını kurdu
1 837- 1 855 Tunus'ta Ahmed Bey'in
Trablus'ta aynı adımı attı 1 525 Sadiler Marakeş'i ele geçirdi
1 659 Sadi yönetimi sona erdi başlattığı ilk vergi ve idare
1 244 Meriniler Meknes'i ele geçirdi 1 535 İmparator V. Kari ( 1 5 1 9- reformları
1 666 Alevi hanedanından Mulay er-
1 558) Tunus kentini ve Tunus
1 248 Meriniler Fez'i aldı Reşid ( 1 664- 1 672) Fez'de 1 844 Fas ordusu Fransız birliklerine
kıyı şeridinin bazı kesimlerini
iktidarı ele geçirdi yenildi
1 269 Meriniler ( 1 269- 1 465) işgal etti
Marakeş'te Muvvahidleri 1 669 M ulay er-Reşid Marakeş ve 1 857- 1 86 1 Tunus'ta anayasa ilanıyla
1 540 Abdülvadiler Osmanlı
devirdi Fas'ı aldı meşruti monarşiye geçildi
egemenliği altına girdi
1 270 Hafsiler Fransa Kralı IX. Louis 1 67 1 Cezayir'de korsan 1 860 Fas ordusu İspanyol
1 54 1 Sadiler Portekiz birliklerini
öncülüğündeki Haçlı seferini ayaklanması birliklerine yenildi
Agadir'den çıkardı
püskürttü Beclard Anlaşması'yla Fas bir
1 67 1 - 1 830 Cezayir'de yeniçeriler 1 863
1 546 Barbaros Hayreddin'in ölümü
1 33 1 - 1 35 1 Merini Sultanı Ebu'l-Hasan tarafından seçilen dayıların Fransız protektorası haline
Ali'nin dönemi 1 552 Osmanlılar Tlimsen'i işgal etti yönetimi geldi
ve Abdülvadi yönetimine son
1 347 Meriniler Tlimsen'i ele geçirdi 1 672- 1 727 Fas'ta Mulay İsmail dönemi 1 869 Tun us devleti iflasa düştü ve
verdi
bir uluslararası mali
1 35 1 - 1 358 Merini Sultanı Ebu İnan Faris 1 702 Osmanlı subaylarının bir
1 553 Osmanlılar Turgut Reis'i komisyonun denetimi altına
döneminde Cezayir ve komplosuyla Tunus'ta Muradi
Trablus valiliğine atadı alındı
Tunus'u ele geçirmeye yönetimi sona erdi
yönelik yeni girişimler 1 554 Muhammed el-Mehdi 1 870 Cezayir'de Fransız sömürge
1 705 Hüseyin bin Ali ( 1 705- 1 735)
( 1 549/53- 1 557) denetimi altında sivil idareye
1 359- 1 389 Abdülvadi Hükümdarı il. Ebu Tunus'ta beyliği üstlendi;
önderliğindeki Sadiler Fez'de geçiş
Hammu Musa'nın dönemi siyasal iktidar l 957'ye kadar
Vattasi hanedanını devirdi
Hüseynilerin elinde kaldı 1 877 Tunus Başbakanı Hayreddin
1 357- 1 394 Hafsi Sultanı Ebu'l-Abbas
1 574 Osmanlılar Tunus kıyılarını ( 1 873- 1 877) iktidardan düştü
Ahmed'in dönemi 1 727- 1 757 Fas'ta Mulay İsmail'in oğulları
denetim altına aldı ve Hafsi
döneminde iç savaş 1 88 1 Bardo Antlaşması'yla Tunus
1 42 1 - 1 465 Son Merini Sultanı yönetimine son verdi
bir Fransız protektorası haline
Abdülhak'ın dönemi 1 757- 1 790 Fas'ta Mulay Muhammed
1 578 Sadiler el-Kasrü'l-Keyr geldi
dönemi
1 465 Fez'de ayaklanma; Vattasiler Muharebesi'nde Portekiz Kralı
1 883 La Marsa Anlaşması'yla
( 1 465- 1 549) iktidara geldi Dom Sebastian komutasındaki 1 792- 1 822 Fas'ta Mulay Süleyman
Tun us' un protektora statüsü
orduyu yendi dönemi
1 47 1 Portekizliler Fas kıyılarını işgal onaylandı
etmeye başladı 1 578- 1 603 Ahmed Mansur'un sultanlık 1 827 Cezayir Fransa'yla diplomatik
dönemi ilişkileri kesti
1 497 İspanyollar Melilla'yı işgal etti
1 59 1 Tunus'ta askeri isyan 1 830 Fransız birlikleri Cezayir'i
1 504 Portekizliler Agadir'i ele
işgal etti
geçirdi
: ..
. ·� "
1-' .
• • '!· . :.. .
.. . :- ·.
;l ··
. ' »-
Karşı sayfada: Mulay İsmail Türbesi'nin bilir; asıl mezar bölümüne ise sadece Müslü dıktan sonra kurduğu Hüseyni hanedanı 1957'de cumhuriyetin ilanına ka
içi, Meknes manların girmesine izin verilir. M ulay İsmail dar resmen iktidarı elinde tuttu.
Mulay İsmail'in kurduğu "saltanat kenti"nde kişisel çıkarlarına tutkunluğuyla ve savurgan
ki en önemli yapı görkemli biçimde bezen
Hüseyni yönetimi başlangıçta istikrarsızdı, ama yoğun imar işleri yürüt
lığa varan gösteriş düşkünlüğüyle Fas'ın öte
miş olan kendi türbesidir. Bu türbenin ön sinde de ün salmıştı. tü. Hüseyin'in l 735'te yeğeni Ali Paşa tarafından devrilmesi ülkeyi iç sava
odasını Müslüman olmayan turistler de geze- şın eşiğine getirdi. Ali Paşa daha önce tahtın ilk varisi olarak belirlenmiş,
ama azledilince ailesiyle birlikte Fas'a kaçmak zorunda kalmıştı. Hüseyin'in
oğulları, Ali Paşa'nın (1735-1756) parıltılı rejimine Cezayir'in yardımıyla son
sayesinde büyük refaha ulaştı; görkemli bir yeniden imara sahne olan Tu verdi. Tunus kenti Cezayir birliklerince yağmalandı ve Ali Paşa idam edil
nus kenti bu zenginlikten büyük kazanç sağladı. İspanya'da 1 568-157l 'de di. Ali Paşa'nın ardılları Ali Cl 759-1782) ve Hammuda (1782-1814) ülke
ki Morisko ayaklanmasıyla başlayan ve 1609'da toplumsal boyuta varan ekonomisini yeniden düzenledi. Bunun sonucunda öylesine büyük bir re
sürgünlerle yurtlarından kovulan Magribilerin çoğu Tunus'a yerleşti. Yeni fah sağlandı ki, Hammuda Bey'in dönemi "Tunus'un Altın Çağı" olarak
göçmenlerin beraberlerinde ileri imalat tekniklerini getirmeleri ekonomiye anılmaya başladı. Kültürel politikada kapsamlı bir bağımsızlığı arzulayan
canlılık kazandırdı. Hammuda, bölgede l 756'dan beri sürekli bir etken olan Cezayir üstünlü
Enerjik bir üst düzey devlet görevlisi olan Hammuda bin Murad (1640- ğüne, 1807'de kazandığı kesin bir askeri zaferle son verdi. Türk nüfuzu hız
1659) iktidara el koyduğu 1640'tan sonra ülkenin büyük bölümünde karı la gerilirken, Hüseyniler Arapça konuşulan dünya içinde bir "Tunus ulusal
şıklıklara son verdi. Onunla başlayan Muradi hanedanı dış politikada Os devleti" yaratmaya girişti. Arapça 1830'da Türkçe yerine resmi dil oldu ve
manlı İmparatorluğu'na bağlı kalmakla birlikte, içişlerinde büyük ölçüde hükümet Memluk askerlerinden oluşan seçkin Arap ordusu birlikleri kur
özerk kaldı. Ancak, Hammuda'nın torunu ve bütün ailesi Türk subayların du. Ne var ki, Tunus'un Avrupa'ya olan borçları gittikçe idare edilemez ha
l 702'deki komplosuna kurban oldu. Türk Süvari Komutanı Hüseyin bin Ali le geldi ve sonunda deniz ticaretinin denetimi tamamen Avrupa devletleri
(1705-1735) bu olayı izleyen çalkantıdan üstün çıktı. Osmanlılarca tanın- ne bırakıldı.
308
1 9. yüzyıl ortalarındaki Fransız müdahalesi Tunus kentindeki Dar-Meluli layan bir optik yanılsama yaratır. Pencerelerin
Sarayı'nın içi ve aynaların etrafındaki alçı sıva çerçeveler
Bir süreden beri tasarlanmakta olan Cezayir'e doğrudan Fransız müdahale Özellikle Cezayir ve Tunus'ta 1 9. yüzyılda Doğu formlarına dayanır ve son derece ince
Fransız modellere dayanan aynalı odalar re likli bir Magribi üslubunun örnekleridir.
si için gerekli bahaneyi, Yahudi tüccarların ve Cezayir dayısının daha ön vaç kazandı. Dar-Meluli Sarayı'ndaki aynalı sa
ceki Fransız hükümetlerine verdiği büyük miktardaki borçlar sağladı. Fran lon olduğundan daha büyük görünmesini sağ-
sa'nın borçların ödenmesi yolundaki talepleri yerine getirmeye yanaşma
ması üzerine, Cezayir 1827'de diplomatik ilişkilerini kesti. Fransızlar buna
karşılık olarak Cezayir limanlarını bombardımana tuttu; limanların açılma dırılması, ordunun, eğitim sisteminin ve idarenin yeniden düzenlenmesi gi
sıyla Temmuz 1830'da Cezayir'e çıkan Fransız birlikleri ertesi yıl ülkeyi iş bi birçok değişiklik getirdi. Fakat yıkıcı mali politikalar 1852'de devleti if
gal etti. Cezayir böylece bir Fransız sömürgesi oldu, ama Fransa bu durum las noktasına sürükledi. 186l 'de bir anayasa üzerinde mutabakata varıldı ve
dan pek fazla mutlu olamayacaktı. Tunus bir meşruti monarşi haline geldi. Doğal afetler ve kötü hasatlar, so
Fas 19. yüzyılda ülkede reform yapmaya hevesli olan, ama Avrupa'ya nunda ülkenin 1869'da büyük ölçüde Fransızların denetlediği Uluslararası
ekonomik bağımlılıktan dolayı gittikçe baskı altına giren bir dizi hükümdar Mali Komisyon'un gözetimi altına girmesine yol açtı. 1860'lar sonlarında
tarafından yönetildi. Fas'ın Magrip'teki özgürlük mücadelesine askeri des uygulamaya konan iddialı reformcu politikalar Avrupa devletlerince balta
tek vermesi 1844'te İsli'de Fransızlara yenilmesiyle noktalandı. Bunun ar landı. Modernleşmeyi yürüten Başbakan Hayreddin'in 1877'de Fransız bas
dından ülke Avrupa müdahalesine boyun eğmek zorunda kaldı ve 1860'ta kısı sonucunda görevden alınmasıyla, bu politikalardan bir anda vazgeçil
ordusu İspanyollar karşısında bozguna uğradı. İspanya'nın talep ettiği yük di; Avrupalıların asıl endişesi Tunus'un daha bağımsız bir çizgiye yönelme
sek savaş tazminatı üzerine, Fas mecburen 1863'te Fransa'yla Beclard An si olasılığıydı. Fransa'nın 1881 'de dayattığı Bardo Antlaşması'yla Tunus tıp
laşması'nı imzaladı. Fas bu anlaşmayla bir Fransız protektorası haline gel kı Fas gibi bir Fransız protektorası konumuna düştü.
di; zamanla Fransa temelde Avrupa modeline dayanan ve Fransız danış İslam dünyasındaki diğer Avrupa sömürgeleri ve protektoralan gibi,
manlarca yürütülen bir siyasal, ekonomik ve askeri idareyi kabul ettirdi. bütün Magrip 19. yüzyılda siyasal ve ekonomik yapı bakımından köklü bir
Yerel elitler sıkı bir gözetim altına alındı ve en verimli araziler Avrupalı dönüşüm yaşadı. Böylece kentsel nüfus patlamalı bir hızla artarken, en ve
göçmenlere verildi; sultanın ve "mahzen''- sisteminin ekonomi üzerindeki rimli araziler gittikçe sayılan artan Avrupalı göçmenlerin eline geçti. Yeni
denetimine büyük ölçüde son verildi. Fas uzun bir süre ancak Avrupa ağır bulunan zengin mineral kaynakları Avrupa devletlerince ve onların ruhsat
lıklı uluslararası konferanslarda söz söyleme fırsatını bulabildi ve buna da verdiği ticari şirketlerce sistematik bir sömürüyle işletildi. İkinci Dünya Sa
emperyal rejimler arasında güç dengesine hizmet ettiği ölçüde izin verildi. vaşı'ndan sonra bütün bölge ülkeleri ikili bir güçlükle karşı karşıya kaldı
Tunus diğer Magrip ülkelerine oranla Fransız müdahalesine daha uzun lar. Uzun süredir özlemini çektikleri bağımsızlık için Avrupa yönetiminden
süre direndi. Coşkulu birer reformcu olan Ahmed (1837-1855) ve Muham kurtuluş yolunda adımlar atarken, bir yandan da geleneksel yapıya dayalı
med es-Sadık (1859-1882) beyler Avrupa fikirlerinden ilhamla köleliğin kal- sosyal sistemlerinde temel reformlar yürüttüler.
Merini camileri
Temeli 1 275'te Ebu Yusuf tarafından atılan Fezü'l-Cedid Cami-i Kebir'i,
içindeki bir mermer yazıtta belirtildiğine göre, yüz yılı aşkın bir süre son
ra hicri takvime göre 788'de 0 393) yeniden inşa edildi. Dikdörtgen ze
min planıyla uzunluğu 54 metre , genişliği 34 metredir; neredeyse kare
planlı bir namaz bölmesinden ve önündeki dikdörtgen bir avludan olu
şur. Avlu üç tarafta basit revaklarla çevrilidir ve kuzeybatı köşesinde bir
MİMARİ 311
Fez'deki Karaviyin Camisi'nin namaz bölmesi ve tonozu
1 2. yüzyıl
Karaviyin Camisi'nin mukarnas tonozları Murabıtların 1 2. yüzyıl or
talarında yürüttüğü imar çalışmalarından kalmadır ve başlangıçta ya
pının en önemli kısmını, yani mihraba yönelen ortadaki geçidi vur
gulamaya yöneliktir. Özgün güzelliklerini korumak amacıyla, bu
tonozlarda sonraki yüzyıllarda birçok kez restorasyon çalışmaları
yapılmıştır.
yazıtları daha ince v e daha gösterişlidir; bitki desenleri arabesk süsleriy Sahric Medresesi (1321-1 328) sayılabilir. Ebu Hasan ayrıca adını dönemin
le ve çiçek motifleriyle narin, çok katmanlı ve zengin bir hale bürünür. bir bilgininden alan ve Karaviyin Camisi'nin yakınında yer alan Misbahi
Zengin bir motif çeşitliliğini barındıran bu süsleme özellikleri, sonraki ye Medresesi'nin (1 346) yapılması emrini verdi. Misbahiye Medresesi da
yüzyıllarda Fas sanatının gelişimi üzerinde kalıcı bir etki bırakan Merini ha sonraları Fez Üniversitesi öğrencilerince 20. yüzyıl ortalarına kadar
mimarisinin en güzel ve en etkili unsurları arasındadır. yurt olarak kullanıldı. Sbaiiyin Medresesi kentin aynı kesiminde yer alır.
Merini mimarisinin en seçkin başarılarından biri medrese yapımını Baharat tacirleri çarşısının ortasında inşa edilen Attarin Medresesi (1 323-
geliştirmesiydi. Kuran mekteplerinden farklı olarak, bir medresedeki ta 1 325) kentteki en zarif ve kesinlikle en etkileyici medresedir. Burada L
lebeler sadece Kuran okumaz, fıkhın bütün alanlarında ders alırdı. biçimli bir giriş, avlunun asude havasını işlek sokaktaki koşuşturmadan
Magrip'te fıkıh sıkı sıkıya sünnete dayalıdır ve sapkın doktrinlerin öğ ayırır. Sofanın yanlarındaki iki kapıdan biri abdest alınan gusülhaneye,
retilmesine karşıdır. Devlet memurları medrese mezunları arasından se diğeri ise üst kattaki talebe yatakhanelerine çıkan merdivene açılır. Avlu
çildiği için, bu kurumlar aynı zamanda hukuk okulu, üniversite ve yük kenarı boyunca uzanan yan galeriler kemerlerle, ahşap sütunlarla ve be
sek makamlar için öğrenim merkezi işlevini görürdü. Buralarda okuyan zeme amaçlı alçı sıvalarla zengin biçimde eklemlenmiştir. Yapının asıl bü
talebelerin barınma ve iaşe ihtiyaçları da karşılanırdı. Medrese kavramı yüleyici yönü, küçük ve büyük kemerlerin, dönüşümlü bir sıra izleyen
Doğu İslam dünyasında ortaya çıktı ve Magrip'e 14. yüzyılda ulaşarak, somaki kolonlar ile alçı sıvalı ahşap kirişlerin ve payandaların bileşimin
Merini yönetimi altında en yüksek gelişim düzeyine ulaştı. den gelir. Kareye yakın ve başlı başına sade bir mekan olan mescidin çe
kici mozaik çinili süpürgelikleri ve enfes bezemeli bir mihrabı vardır. Şa
şırtıcı olan nokta, mihrabın, merkezi eksen üzerinde değil, Mekke'ye
Merini medreseleri
bakan doğu duvarına yaslanmış halde biraz yanda kalmasıdır. Mihrap ek
Meriniler Sultan Ebu Yusuf'un Fez Irmağı kıyısında aynı adlı kentin kül seni avlu eksenine doğru dik açıyla uzanır ve böylece alışılmamış, ama
türel ve sanatsal yükseliş döneminin başlarında yaptırdığı Saffarin Med yaratıcı bir mimari çözüm getirir.
resesi'yle ( 1 271) başlayarak çok sayıda medrese kurdu. Fez içindeki ilk Rabat'ın karşısına düşen ırmak yakasına Ebu Hasan'ın yaptırdığı Sale
Merini medreseleri arasında Ebu Said'in 1320'de yaptırdığı Fezü'l-Cedid Medresesi (1341) esas olarak ince bezeme işleriyle öne çıkar. Gırnata'nın
Medresesi ve Ebu Hasan'ın 0331-1351) babasının anısına yaptırdığı es- Nasri süsleme üslubundan izler taşır ve dolayısıyla iki hanedan arasında-
Yukarıda: Fez'deki Attarin Medresesi'nin lize başlık yalınlaştırılmış bir akantos çelengi
oymalı alçı sıvaları, 1 323- 1 325 taşırken, üstünde yer alan tabla ince ara
Attarin Medresesi'nin avlusunu çevreleyen besklerle ve sarmal süslerle bezelidir. Sütun
kolonlar, zengin oymalı alçı sıvaların kapladı süpürgelikleri sırlı mozaik çinilerle kaplıdır
ğı kemerleri destekleyen gösterişli başlıklar ve Gırnata'nın Elhamra saray kompleksinde
la taçlanmıştır. Bu resimdeki son derece sti- ki bezeme amaçlı süpürgelikleri hatırlatır.
313
Karşı sayfada: Fez'deki es-Sahric
Medresesi'nin avlusu, 1 32 1 - 1 328
Bu medrese adını suları alışılmamış ölçüde büyük
bir havuza akan avlu çeşmesinden (sahric) alır.
Avlu Merini mimarisinde kullanılan bütün süsle
me unsurlarının bir vitrini gibidir. Döşeme çini
lerle kaplıdır; duvarlar renkli mozaik çinili bir sü
pürgelikle bezenmiştir; daha yukarıda bir alçı sıva
friz yer alır; ince oymalı taçkapılar zengin beze
meli ahşap panolarla çerçevelenmiştir.
Yukarıda: Fez'deki es-Sahric Medresesi'nin Yukarıda, sağda: Fez'deki Ebu İnaniye kezdi. Oran'a yakın olan limanı Huneyn, emirliği Akdeniz'in öbür yaka
bezemeli cephesi, 1 32 1 - 1 328 Medresesi'nin kariyonu, 1 350- 1 355 sındaki ülkelere bağlamaktaydı. Buradan yola çıkan kervanlar Yukarı At
Fez'deki en eski medreselerden biri olan bu On üç tunç çekiçle çalınan çanlardan oluş las Dağları'nı aşarak Tafilelt'e ve Sahra-altı Afrika'ya kadar gitmekteydi.
medresenin oymalı alçı sıva panoları ve ke muş bu kariyonu Merini Hükümdarı Ebu
İnan bağışlamıştı. Hanedanın kurucusu Emir Yagmarasan bin Zeyan ( 1 236-1 283) Murabıt
merleri, duvarın düz yüzeyiyle son derece
etkili bir karşıtlık oluşturarak öne çıkar. döneminden kalma Tlimsen Cami-i Kebir'ini kuzeye doğru genişletti ve
namaz bölmesine revaklarla çevrili bir avlu ekledi. Caminin yanındaki es
ki hisarı terk etti ve dış surları hala ayakta olan Mesvar adlı yeni bir ika
luca zikredilen birçok dinsel kurum oluşturuldu; bunlar arasında tahkim metgah inşa ettirdi.
li tekkeler olan ribatlar ve tefekkür yerleri olan zaviyeler de vardı. Ebu Tlimsen'deki küçük Sidi bin Hasan Camisi (1 296) aynı dönemden kal
İnan'ın Sale'de yaptırdığı el-Nussak Zaviyesi, yakın mesafedeki Muvvahid madır ve büyüleyici, enfes bezemeli bir mihrabı vardır. Ancak, kentin en
Ribatı'ndan gelen göçmenlerce kurulan bu kentin daha önce taşıdığı öne çarpıcı ve en büyük yapıları beşinci Abdülvadi Hükümdarı I. Ebu bin Taş
me ışık tutar. Bu yapı 14. yüzyıl başlarında Merini saltanat türbesi Cel fin'in ( 1 3 1 8- 1 337) bıraktığı eserlerdir. Arapça vakayinamelere göre, bu
le'nin (1310-1339) içine alındıktan kısa bir süre sonra terk edildi. Ailenin emir Tlimsen'de üç saray inşa ettirmişti. Giriştiği imar projelerinde sade
Celle'ye gömülen son mensubu Ebu'l-Hasan'ın 0331-135 1), ölümünden ce Merinilere karşı seferlerinde tutsak alınmış Müslüman esirlerin çalıştı
birkaç yıl önce buraya bir ribat kurduğunu, türbenin anıtsal giriş taçka rılmasına izin verdi. Bu durum, yapıların Merini mimarisiyle üslup ben
pısındaki bir yazıttan öğrenmekteyiz. Ama duvarlarla çevrili bu eski me zerliklerini açıklar.
zarlık alanından günümüze ulaşan yapılar zengin bezemeli minareleriyle Meriniler 1 3 . yüzyılda Tlimsen'e sürekli saldırılar düzenlediler. Kenti
birlikte iki küçük camiden ve hacılar için inşa edilmiş hanlardan ibaret kuşatmayı sağlayacak bir üs olarak, birliklerini yakındaki Mansure' de kur
tir. dukları devasa ordugahta topladılar. Şimdi Fas ile Cezayir arasındaki sı
nıra yakın olan bu kale, kulelerle ve mazgallı siperlerle yoğun biçimde
tahkim edilmiş muazzam bir askeri kentti. Ayrıca, Mansure'de bir cami-i
Tlimsen'in Abdülvadi (Zeyani) emirl iği kebir ve çok sayıda saray vardı. Bunların bezeme ve mimari zenginliği
Merinilerin savaş zamanında bile debdebeye olan düşkünlüğüne tanıklık
Tlimsen'e 1 236'da egemen olan Abdülvadilerin kurduğu küçük emirlik eder.
esas olarak Oran ve Cezayir kentleri de dahil olmak üzere kıyı şeridinde
ki toprakları kapsamaktaydı. Tlimsen 1 3 . yüzyılda Müslüman ve Hıristi
yan tüccarların aynı ölçüde sıklıkla uğradığı önemli bir ekonomik mer-
Marakeş'teki bir Sadi türbesinin içi dikkat çekici özellikleri, ön plandaki prizma
1 6. yüzyılın ikinci yarısı biçimli sandukalar ve geometrik motifler ta
Marakeş'teki Sadi türbeleri, Fas'ı 1 6. yüzyılın şıyan renkli mozaik çinilerle kaplı süpürgelik
ortalarından itibaren yöneten iki Şerif aile lerdir. Duvarların sade üst kesimleri, keme
sinden biri olan Sadi hanedanı mensuplarına rin oymalı alçı sıvaları için etkili bir zemin
ait mezarları barındırır. Resimdeki türbenin yaratır.
Meknes'teki Babü'l-Mansur kaplıdır ve üç derin girintiyle eklemlenmiştir. su Sultan Mulay er-Reşid (1664-1672) Fez'i ele geçirerek başkent yaptı;
Bu muazzam kapı Alevi hanedanının ikinci sul Ortadaki masif ana kapı nal biçimli kemerle kent surlarını tahkim ettirdi ve kentin düşünsel ve kültürel merkezi Ka
tanının yattığı (ve karşı sayfada iç mekanının örtülüdür.
raviyin Camisi'nin yakınında Şerredin Medresesi'ni (1 670) yaptırdı. Oğlu
resmi görülen) Mulay İsmail Türbesi'ne açılır.
Simetrik yapının cephesi zengin bezemelerle Mulay İsmail (1672-1727) daha sonra saltanat sarayını Meknes'e taşıdı.
MİMARİ 317
Rabat'taki Sultan V. Muhammed için bir türbe yaptırmıştır. Küpe yakın bir bi Fas'ın saltanat başkenti Rabat
Türbesi çimi olan türbe çok uzaktan bile görülür ve
Fas sultanı il. Hasan ( 1 96 1 - 1 999) şimdiki mezar bölmesi yeşil kiremitli bir çadır çatıy
Fas Sultanı II. Hasan (1961-1999) şimdiki başkent Rabat'ta babası V. Mu
başkent Rabat'ta, Muvvahid dönemine ait ve la örtülüdür.
yarım kalmış muazzam Hasan Camisi'nin ha hammed'in anısına bir türbe yaptırmıştır. Bu yapı Muvvahid döneminin
rabelerinin yakınında babası V. Muhammed bitirilemeyen muazzam külliyesi Hasan Camisi'nin (1 195- 1 1 96) yarım kal
mış minaresi olan Hasan Kulesi'nin tam karşısına düşer. Yine Rabat'ta bu
lunan Saltanat Sarayı'nın muhteşem iç mekan bezemeleri Fas zanaatkar
lığının bir şaheseridir. Ancak, ülkedeki en önemli modern yapı hiç
kuşkusuz 200 metrelik minaresiyle Kazablanka Cami-i Kebir'idir. II. Ha
san bu devasa anıtı modern Fas'ın bir sembolü olarak inşa ettirmiştir.
Tunus Hafsileri
Doğu Magrip 1 3 . yüzyılda Hafsi hanedanının (1 229- 1 574) denetimine gir
di. Muvvahidlerin İfrikkiye valisi (1 228-1 237) olan Sultan I. Ebu Zekeriya
zamanla bağımsız bir emir (1 237-1 249) konumuna yükseldi. İktidara ge
J
T ,{ f: :: T: ': f' l,- •' � : • ,
• ı f : t f i lişinden kısa bir süre sonra, Tunus kentinin Muvvahidler tarafından ku
rulmuş olan Kasba kesiminde bir cami ve minare ( 1233) inşa ettirdi. Bu
c_
caminin mimarisi namaz bölmesinin basit sütunlarıyla yerel geleneğe sı
kı sıkıya bağlıdır; ama sarkıtlı tonozla örtülü mihrap sahnının Fez'deki Ka
raviyin Camisi gibi Endülüs ve Magrip modellerine dayandığı söylenebi
lir. Tunus'un en eski medresesi Semaiye'yi (1 249) kuran kişi de Ebu
Zekeriya'dır. Bu yapının muhteşem renkli mozaik çinileri, zengin alçı sı
va süsleri ve enfes ahşap oymaları Merini medreselerini güçlü biçimde
hatırlatır.
Esas olarak pahalı baharat ve kumaşların satıldığı çarşı, Muvvahidle
rin 1 2 . yüzyılın ilk yarısında yaptırdığı Tunus Cami-i Kebir'inin hemen ya
nındadır. Çarşıya iki yanında akantos başlıklı kolonlar bulunan büyük bir
kemerli kapıdan girilir. Akantos yapraklarının basit işlenişi, bu başlıkla
rın tipik olarak Hafsi döneminden kaldığını gösterir. Çarşıdaki üç sokak
tan ortada olanı diğerlerinden biraz daha geniştir; bu sokak boyunca to
nozlarla örtülü revaklar sıralanır. Büyük ahşap kapılar iki yandaki
dükkanlara açılır. Bu dükkanlar iki katlıdır; alt katta satılık mallar sergi
lenirken, üst kat depo olarak kullanılır. Hafsi döneminde (13.-16. yüzyıl
bahçeler binlerce köle tarafından kurulmuştur. Bahçelerin en ilginç köşe lar) önemli bir ticaret merkezi olan Tunus kenti ticari canlılığını günümü
leri süs kameriyeleri ve büyük göletlerdir. ze kadar korumuştur.
Mulay İsmail'in ölümünden sonra, Alevi sultanların bazıları Fez'den, Halife el-Mustansır'ın (1 249-1 277) başkentin yakınında düzenlettiği
bazıları ise Marakeş'ten hüküm sürdü . Bunun bir sonucu olarak, Meknes bahçeler ne yazık ki artık yoktur. Ama tarihçi İbn Haldun'un (1 322-1406)
çok geçmeden gerilemeye yüz tuttu ve Mulay İsmail'in inşa ettirdiği yapı geride bıraktığı anlatımlardan bunlara dair bilgilere sahibiz. Ünlü bilgin
ların birçoğu harabeye döndü. Aleviler 18. yüzyıldan itibaren imar faaliyet Tunus kentine pek uzak olmayan ve şimdi yerinde yeller esen Ebu Fihr
lerini Fez, Marakeş, Rabat, Meknes ve Tetuan kentleri arasında eşitliği gö parkına dikilmiş olan hurma, nar ve zeytin ağaçlarını, sarmaşıkları, ılgın
zeten bir yaklaşımla yürüttü. Ama en görkemli saraylar Marakeş'tedir. Bu ları, portakal ve limon ağaçlarını, yasemin ve mersin çitlerini tasvir eder.
bağlamda Mulay Muhammed Abdullah'ın (1757-1789) yaptırdığı Darü'l İbn Haldun'un aktardığına göre, parkta "derya kadar büyük" bir havuz ve
Beyda Sarayı'nı ve 19. yüzyılda tamamlanan Darü'l-Mahzen Sarayı'nı an havuzun her kenarında revaklarla bezenmiş köşkler vardı. Fransız arke
mak gerekir. Bunların ikisi de geniş çaplı restorasyondan geçmiştir. Alevi olog Marcel Solignac 1 936'da bu alanda yaptığı araştırmalar sonucunda,
sarayların ayırıcı özellikleri rahat yaşam mekanları ve cömertçe bir harca titiz bir ölçümle havuzun 209 x 80,5 metre ebatlarında olduğunu sapta
mayla çeşmelerin, çiçek tarhlarının, güzel kokulu portakal ve limon ağaç mıştır.
larının bulunduğu süs bahçeleri (riyad) şeklinde düzenlenmiş iç avlular Barda Sarayı ( 1420) Hafsiler tarafından bir bahçe köşkü olarak kurul
dır. En güzel bahçe Marakeş'teki Behiye Sarayı'ndadır (1894-1900). Bu yapı du . Burayı 1 6 . yüzyılda genişleten Osmanlılar, sonraki yüzyıllarda da imar
kompleksini 19. yüzyılın sonlarında kölelikten vezirliğe yükselen bir kişi çalışmaları yürüttüler. Barda Sarayı'na yakın olan Rasü'l-Tabya bahçele
yaptırmıştı. Sarayların inşasına birçok üst düzey yetkilinin ve varlıklı tücca rinde, girişi muhteşem kapılarla bezenmiş olan Kubbe Asarak adlı köşk
rın katılmış olması nedeniyle, bu yapılarda Magribi kentlerinin hemşehri İbn Haldun'un en hayran kaldığı yapıydı. Yeşil alanı 1 5 . yüzyılda gören
lik anlayışını sahiden yansıtan bir hava vardır. Alevilerin saray mimarisi En Felemenkli bir gezgin, alanın, ortada bir çeşmenin ve birçok köşkün bu
dülüs ve Kuzey Afrika geleneklerine güçlü biçimde bağlıydı; ama çoğu kez lunduğu haç biçimli bir plana dayandığını belirtir. Bu geniş bahçelerin
iç tasarımda Fransız protektora dönemine (191 2-1956) bağlanabilecek bir içinde olması gereken büyük bir sarayın arkeologlarca ortaya çıkarılabil-
Avrupa etkisi görülür.
MİMARİ 319
Magrip'te Osmanlı etkisi
Manastır'daki Habib Burgiba Köşkü ve sanki bir çerçeve içine alır. Türbeye giden
Türbesi, 20. yüzyıl yol üzerindeki köşk (yukarıda), Kudüs'teki
Tunus'un eski Cumhurbaşkanı Habib Burgi Kubbetü's-Sahra'ya benzer biçimde sekizgen
ba'nın ( 1 956- 1 987) doğum yeri Manastır' da olarak düzenlenmiştir.
yaptırdığı görkemli türbenin orta kubbesi
yaldızlı çinilerle kaplıdır. Kubbenin iki yanın
da yükselen ince minareler merkezi yapıyı
.
MİMARİ 321
dalgalarını getirdi. Böylece sanatsal ve kültürel aktarımlar da devam etti.
B ezeme S anatları Bu süreç 16. yüzyıldaki son göç dalgasıyla yeni bir itici güç kazandı. Bu
göçmenlerin etkisi Tunus'un seramik ürünlerinde çok açık görülebilir.
Natascha Kubisch Örneğin, dönemin Tunus sarayları renk kullanımı ve motif seçimi açısın
dan aynı döneme ait İspanyol eserleriyle çarpıcı benzerlik taşıyan muh
teşem çinilerle bezenmişti. Bununla birlikte, güçlü bir Endülüs etkisinin
Kurtuba atölyeleri bütün ortaçağ boyunca Magrip ve Endülüs zanaatları varlığına rağmen, söz konusu itici güç bölgenin bezeme üslubunun geli
na damgasını vurdu. Kurtuba halifeliğinin yıkılışından (103 1 ) sonra bile, şiminde çoğu kez sanıldığı gibi çok önemli bir rol oynamadı.
belirgin bir Endülüs etkisi varlığını sürdürdü. Örneğin, Marakeş'teki Ku Fas kültürü her zaman Berberi halkından güçlü biçimde etkilenmişti.
tubiye Camisi'nde bulunan Murabıt minberinin ( 1 1 25-1 130) bezemelerin Bunun izlerini sadece dilde değil, ülkenin sanat ve zanaat dallarında da
de bunu görmek mümkündür. Muvvahidler iktidara gelince, bölgenin si saptamak mümkündür. Örneğin, Berberilerin sırsız çömleklerinde görü
yasal merkezi Marakeş'e ve ardından İşbiliye'ye taşındı. Bu gelişme len basit geometrik desenlerin İslam sanatından ziyade Afrika'ya özgü ol
Endülüs ile Magrip arasındaki ticari bağların zayıflamamasının garantisi duğu söylenebilir. Berberi kadınların altın mücevherleri ağır ve somdu;
oldu. Muvvahidler zahitçe dinsel inançlar taşıdıkları için, günah saydık onlar açısından boşanma ihtimaline karşı bir tür güvence olarak büyük
ları aşırı gösterişli bezemelere karşıydılar. Dolayısıyla, bu dönemden gü ekonomik öneme sahipti. Oysa, Arap kentlerindeki altın ve gümüş ku
nümüze kalan zanaat ürünleri neredeyse yok denecek kadar azdır. Bir yumcularınca üretilen metal eşyalar çok daha ince işlemeliydi. Çiftçilerin
kaç istisna arasında Palma de Mallorca Müzesi'ndeki ünlü Muvvahid altın ve göçebelerin tarımsal ürünlerini ve halı, sepet, pişmemiş ev seramiği
mücevherleri ile başka yerlerdeki bir dizi ciltli Kuran ve dinsel yazmalar gibi zanaat ürünlerini çaydanlık, güğüm, havan, tabak gibi metal eşyalar
sayılabilir. Sanat ve zanaat konusundaki genellikle püriten tutum, Meri karşılığında sattıkları kentsel merkezlerde kültürler arasında alışveriş var
nilerin 1 3 . yüzyıl ortalarında Muvvahidlerin yerine geçmesinden sonra da dı. Kentler silahların edinilebileceği ve kadınların şenlikler için elbiseler
değişmedi. Tıpkı Muvvahid sanatı gibi, Merini sanatına da derin bir din dikmelerine uygun ince dokumaların satın alınabileceği yerlerdi. Ticare
sel duyarlılık egemendi. Bu dönemden günümüze esas olarak dinsel yaz tin teşvik ettiği sürekli kültürel etkileşim zanaat teknikleri açısından bü
maların ulaşmasının sebebi budur. Merini yazmalarının sanatsal biçimle yük öneme sahipti. Bunun bir sonucu olarak, ticaret kentleri Fez, Mek
ri Endülüs dönemi örneklerinden pek farklı değildir. Dahası, 1 3 . yüzyılda nes, Marakeş, Rabat ve Tetuan gelişerek önemli zanaat üretimi
İspanya'da Hıristiyan Reconquista harekatının ilerleyişi, ardından Gırna merkezlerine dönüştü .
ta'nın düşüşü (1492) ve bu olayların kaçınılmaz bir sonucu olarak Müs Daha önce anlatılan sarayların mimari süslemesinde usta zanaatkar
lümanların ve Yahudilerin ülkeden sürülüşü, Magrip'e yönelik sürekli göç ların çalışmaları izlenebilir. Birçok iç ve dış duvarın süpürgeliklerini be-
Aşağıda: Hançerler ve mücevherler dı. Berberi kadınların taktığı ağır gümüş mü
Güney Fas, 1 9. yüzyıl cevherlerin başlıca ayırıcı özelliklerinden bi
Bezeme motiflerinin incelikle oyulduğu ve ri, tek bir parçada birkaç kuyumculuk tekni
mücevherlerin kakıldığı gümüş hançerler ğinin bir araya getirilmesiydi.
Berberiler arasında onur sembolleri sayılır-
zeyen renkli mozaik çiniler (zellic) daha büyük kare çinilerden gerekli Birçoğunda gül bezekleri ve çiçek buketleri taşıyan nal biçimli kemerler
boyutlara göre kesilir, daha sonra uygun biçimde çatılarak çoğunlukla yıl ve kakılmış renkli mücevherler görülür. Seramik kapların ve baharat ka
dız motifleri şeklinde kocaman geometrik desenler yaratılırdı. Saray du vanozlarının konduğu raflar, benzer biçimde parlak, renkli ve resimli ah
varlarının üstte kalan kesimleri sürekli tekrarlanan karşılıklı desenlerle şap işlerinin örnekleridir. Pratik kullanımdan ziyade bezeme amaçlı olan
bezenmiş muhteşem alçı sıva panolarla kaplanırdı. Büyük ahşap kalıplar bütün bu mobilya parçalan, geleneksel olarak seyrek bezemeli odalarda
da dökülen alçı sıva panolar daha yaşken bir bıçakla ya da başka bir kes özellikle göz alıcı bir yer tutmuş olmalıdır. Çok az evde dolap bulunur
kin aletle oyulur ve ardından boyanırdı. Magribi ahşap oymacılar muhte du; bunun yerine duvara gömülü küçük yüklükler tercih edilirdi. Birçok
şem artesonado tavanların yanı sıra, güzel kapı girişleri, kapılar, aile ahşap mobilyaların yanı sıra muhteşem nakışlı minderlere ve halıla
kepenkler ve sandıklar yaparlardı. Değerli ürünleri, giysileri ve ev eşya ra sahipti; duvarlar çoğu kez güzel duvar örtüleriyle bezenirdi. Böyle
larını saklamak için kullanılan bu sandıklar çoğu kez kadınların çeyizinin ürünlere dönük talep, bölgede dokumacılığın gelişmesine büyük katkıda
bir parçası oldukları için, özellikle güzel desenler kullanılarak bezenirdi. bulundu .
Arap Yarımadası son derece değerli bir mal olan olamazdı. Baltık Denizi çevresindeki kazılarda bu
esansı ürettiği için, Akdeniz dünyası ile Hindistan lunmuş çok sayıda İslam sikkesi, Ortadoğu'nun de
arasındaki denizyolunun hayati parçasıydı. Dolayı fin yerlerinde ortaya çıkarılmış Uzakdoğu diyarına
sıyla, eski çağlarda dünya ticaret ağıyla sıkı bir bü ait değerli seramikler ve değerli ipekler, ayrıca
tünleşme içindeydi. Peygamber'in hayat hikayesi ti başka birçok arkeolojik bulgu parçası bu faaliyetin
cari hayatın yaygın olduğu bir ortamda yetiştiğini boyutlarını gözler önüne serer. Altın tutkusu
açıkça gösterir. Bu bakımdan Arapların muazzam Fas'tan ve Libya kenti Trablus'tan yola çıkan Müs
bir imparatorluk kurmayı başarmasıyla birlikte, ti lüman tacirleri Sahra'yı dosdoğru aşarak Timbuk
caretin olağanüstü bir hızla yayılmasından ve Müs tu ve Goa'ya gitmeye yöneltti. Doğu Afrika kıyı
lüman tüccarların o sırada bilinen dünyanın en sındaki Sofala, Kilwa, Zengibar, Malindi ve
uzak kesimlerine ulaşmasından daha doğal bir şey Mogadişu gibi canlı ticari merkezler İslam dünya- Kufi yazılı Abbasi sikkesi, Gotland, 75 1 /752, Stockholm,
Kraliyet Sikke Bölmesi, Ulusal Ekonomi M üzesi
ra
/ I
Ticaret yollan
Altın ticareti
ipek Yolu
·.
mparatorlukları :
Gazneliler ve Guriler
329
Irak'taki Abbasi başkentlerinden
Tarih çok uzak olan bu bölge, uzun bir sü
Sheila Blair, jonathan Bloom reden beri huzursuzluk merkeziydi.
Abbasiler de buraya dayanarak iktida
ra gelmişti; 9 . ve 10. yüzyıllarda böl
genin valiliğini ellerinde tutan Sama
Doğu İslam dünyasında görsel sanat niler merkezi otoriteden gittikçe ba
lar 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllarda bölgenin ğımsızlaşmıştı. 1 0 . yüzyılın sonundan
Gazneli ve Guri hükümdarlarının hi itibaren, yerel nüfuz sahiplerinin ken
mayesiyle alışılmamış bir yaratıcılık di hanedanlarını kurmalarıyla birlikte
düzeyine ulaştı. Onların ve maiyetle dış bölgeler Abbasi denetiminden ne
rindeki kişilerin emriyle kurulan mu redeyse tamamen çıktı.
azzam ölçekli, zarif ve değişik yapılar Bu hanedanların ilki, Samanilerin
genellikle kerpiç ve pişmiş tuğladan hizmetine bir köle olarak girdikten
inşa edilmiş ve kesme taş ve mermer sonra yükselmiş Sebüktigin adlı Türk
le, boyalı ve oymalı alçı sıvalarla, oy komutanın soyundan gelen Gazneli
malı ve sırlı tuğlalarla, pişmiş toprakla lerdi (977-1 186) . Abbasiler 9. yüzyıl
bezenmişti. Ne var ki, bu yapıların ortalarından itibaren, yönetimi ayakta
çok azı günümüze sağlam ulaştığın tutmak ve halk üzerindeki denetimi
dan, böyle şaheserlerin görüntüsünü sürdürmek için, Orta Asya bozkırların
kafamızda canlandırmak için, kazılan dan toplanan Türk askerlere dayan
kalıntılardan elde edilmiş birkaç par maya başlamıştı. Abbasi valileri de ay
çadan hareketle tahminler yürütmek nı yola başvurdu. Horasan ve Mavera
zorundayız. Bu saraylarda yazı ve ünnehir'in Samani valisi 1 0 . yüzyılda
edebiyat alışılmadık ölçüde önemliy Horasan'daki ordunun başına Türk
di. Hükümdarların kol kanat gerdiği köle komutan Alptigin'i getirdi. Valilik
şairlerden ve yazarlardan birçoğunun makamının kendisine bırakılması için
Yeni Farsça'yı kullanması, bu dilin 961 'de giriştiği mücadeleden sonuç
günlük konuşma dilinden edebi bir alamayan Alptigin, bugün Afganis
dile dönüşmesini sağladı. Yazının tan'ın doğu kesiminde kalan Gazne
önemi görsel sanatlara da yansır. Bu çevresindeki dağlık bölgeye çekildi.
döneme ait sayısız yapı farklı üslup Samani nüfuz alanının çeperine düşen
larda ve tekniklerde işlenmiş birçok ve "putperest" Hint alt-kıtasına bakan
yazıt taşır. Tezhipli zarif kitapların bu bölgede, bir dizi Türk komutanın
başlıca sanat biçimlerinden biri haline görünüşte Samanilere bağlı kalarak
geldiği görülür. Zarif metal işleri aynı Gazneli Mahmud'un mezar sandukasındaki bir bezeme levhası hüküm sürmesinden sonra, Sebükti
dönemle ilintili bir başka sanat biçimi Gazne, 1 2. yüzyıl gin (977-998) bağımsız bir emirlik
dir ve birçok imzalı ve/veya tarihli Nal biçimli bir kemeri olan bu girişik oymalı mermer levha, 1 2. yüzyılda Guri yöne
kurdu . Onun oğlu Mahmud (998-
timi altında gelişen gösterişli bezeme üslubunun tipik bir örneğidir. Gurilerin bu bü
parça Doğu İslam dünyasındaki hima yük Gazneli hükümdarıyla ardıllık bağlarını pekiştirmek için türbesini yeniden işlemiş 1030) bu emirliği son derece askeri
yenin ve sanatın mahiyetini yorumla olması mümkündür. leşmiş bir imparatorluğa dönüştürdü .
mamızı sağlar. Mahmud, sadece Samaniler, Bü
veyhiler ve Karahanlılar gibi batıdaki İslam hükümdarlarına meydan
okumakla kalmadı; İslam dünyasının çehresini değiştiren bir adım ata
Gazneli ve G uri tarihi rak, doğuya yönelik Türk yayılmasını başlattı. Hindistan ve Afganistan'ı
içine alan bu bölge o zamana kadar İslami kültür alanının sadece bir ek
Abbasi halifeliğine bağlı geniş toprakların kuzeydoğu kesimi öteden be lentisiyken, başlı başına bir siyasal ve kültürel merkez haline geldi. Baş
ri önemli ve sorunlu bir bölgeydi. İran'ın kuzeydoğu eyaleti Horasan ve ka hükümdarların hizmetindeki sınır savaşçıları olarak sahneye çıkan
Ceyhun Irmağı'nın ötesini içine alan Maveraünnehir büyük sulama sis Türkler artık kendi devletlerini yaratacak ve İslam dünyasının askeri ön
temleri sayesinde verimli tarım alanlarına sahipti. Bölge altın (Herat ya derliğini üstleneceklerdi.
kınında), gümüş (bütün Horasan'da ve Belh yakınında), bakır (Buhara Mahmud'un yönetimi esas olarak kölelerden oluşan askeri birliklere
ve Fergana yakınında), kurşun (Belh yakınında) ve cıva (Bamyan'da) gi dayanmaktaydı. Bunlara devlet kaynaklarından düzenli maaş ödenir ve
bi mineraller açısından da zengindi. Hindukuş Dağlan dünyanın az sa aynca seferlerde elde edilen ganimetin beşte dördü verilirdi. Mahmud
yıdaki laciverttaşı kaynaklarından birini barındırır ve Afganistan'ın kuze askerlerin bağlılığını sağlamak için, özellikle Kuzey Hindistan'a sürekli
yinde Belh kenti çevresindeki toprakları kapsayan Bedehşan yakutlany seferler düzenledi. Köle ve yağma amacıyla Hindistan ovalarına yönelik
la, lal taşlarıyla ve asbestiyle ünlüdür. istilalar daha Sebüktigin döneminde başlamıştı. Mahmud bu zengin top
raklan hedef alan 17 saldın harekatına girişti. En ünlü seferinde (1026-
ET '
TARİH 331
tına aldılar. Yirmi yıl süren aralıklı savaşların ardından, iki Türk hanedan Guri imparatorluğu, gücünün doruğundayken aşağı yukarı Hazar Deni
zımni bir uzlaşmaya vardı; ama Gazneli imparatorluğu küçülerek şimdi zi'nden Kuzey Hindistan'a kadar uzanmaktaydı. En önemli iki Guri hü
ki doğu Afganistan, Belucistan ve kuzeybatı Hindistan'ı kapsar hale gel kümdarı, Muhammed adlı iki kardeşti. Sultan olarak Firuzkuh'ta oturan
di. Doğuya yönelimli olmakla birlikte, Gazneli sarayı 1 1 . yüzyıl sonların Gıyaseddin Muhammed ( 1 1 63-1 203) esas olarak batıya seferler düzenler
da ve 1 2 . yüzyıl başlarında İran kültürünün bir merkezi olmaya devam ken, Gazne'de hüküm süren Muizziddin Muhammed (1 1 73-1 206) Hin
etti. Örneğin, tasavvuf şairi Senai (ö. 1 1 30) bu sarayda görev aldı ve baş distan'a yönelik seferlere girişti. Ailenin bir başka kolu Bamyan bölgesi
ka şairler Gazneli hükümdarlarını övücü şiirler yazdı. Ancak, 1 2 . yüzyıl ni ve Yukarı Ceyhun çevresini denetim altında tutmaktaydı. Bu iki kar
da Gazneliler bölgede yeni bir hanedan olarak ortaya çıkan Guriler kar deşin ölümünden sonra, hanedan iç kavgalara sürüklendi ve Guri impa
şısında geriledi. Gazne l 1 6 l 'de düştü ve Gazneliler daha doğudaki Pen ratorluğu 1 2 1 5'te hızlı bir süreçle Harezmşahlar tarafından yutuldu. Ne
cab içlerine sürüldü. Yeni başkentleri Lahor çevresindeki son Hint top var ki, Harezmi egemenliği uzun sürmedi; çünkü çok geçmeden bütün
rakları da 1 1 86'da ellerinden çıktı. Doğu İslam dünyası Cengiz Han'ın önderliğindeki Moğol ordularınca is
Gurilerin (y. 1 000- 1 2 1 5) kökeni Şensebani ailesine mensup savaşkan tila edildi.
kabile reislerine dayanır ve adı da bu ailenin yaşadığı yerden, şimdi Af
ganistan'ın orta kesiminde kalan dağlık Gur yöresinden gelir. Putperest
olan Şensebaniler 1 1 . yüzyılda yöreye akınlar düzenleyen Gaznelilerin
yönetimine girdikten sonra İslam'ı benimsedi. Bölgedeki Gazneli nüfu
zu 1 2 . yüzyıl başlarında yerini Selçuklu nüfuzuna bıraktı. Gazneli hü
kümdarı Behram Şah'ın ( 1 1 1 7- 1 1 5 2 , aralıklarla) Gazneli otoritesini yeni
den sağlamaya çalışması üzerine, başkaldıran Guriler 1 1 50'de Gazne'yi
yağmaladı. Bunu izleyen korkunç yıkım Guri önderi Alaeddin'e Cihan
saz ("Dünyayı Yakan") lakabını kazandırdı.
Böylece Guriler küçük bir bölgesel güç olmaktan çıkarak bir impa
ratorluğun başına geçtiler. Zamanla Afgan platosundaki bütün Gazneli
topraklarına egemen oldular. Başkenti Gur yöresindeki Firuzkuh olan
\( Hazar
7 • Buhara \ /
Denizi
• • Çişe
Herat r---
Gur•
�
��
r�
• • Büst
v'
Leşkergah
\ '
Delhi •
� Basra
Körfezi
Gazneliler, y. 1 030
977 Gazneli hanedanının kurucusu 1 040 Dandenakan M uharebesi; 1 1 1 8- 1 1 29 Behram Şah Pencab'da 1 1 73- 1 206 Gazne'de hüküm süren Guri
Sebüktigin (977-998) şimdi Gazneliler Tuğrul Bey egemenlik sağladı Muizziddin Muhammed'in
Afganistan' da kalan Gazne komutasındaki Selçuklulara dönemi
1 1 35/36 Behram Şah'ın Selçuklu
bölgesinde Samanilerin valisi yenildi
otoritesini yıkmaya yönelik 1 1 86 Gaznelilerin kesin yenilgisi;
oldu
1 072- 1 076 lbra�im bin Mesud ( 1 059- başarısız girişimi Guriler Lahor'u aldı
998- 1 030 Erken lslam döneminin en 1 099) Gaznelilerin nüfuz
1 1 49 Gaznelilerin Guriler 1 1 98 Guriler ile Horasan'daki
önemli fatihi Gazneli alanını Pencab'a doğru
karşısındaki zaferi Harezmiler arasında mücadele
Mahmud'un yönetimi genişletti
başladı
1 1 50 Alaeddin önderliğindeki
999 Gazneli birlikleri Samanileri 1 088 lbrahim kendi oğlunun isyanını
Gurilerin Gazne'yi 1 208 Harezmilar Guri başkenti
yendi; Gazneli Mahmud bastırdı
yağmalaması Herat'ı ele geçirdi
kendisini Horasan hükümdarı
1 1 1 5- 1 1 1 8 Hanedan içi veraset kavgaları
olarak tanıyan Abbasi Halifesi 1 161 Gazne Gurilerin eline geçti; 1215 Harezmiler karşısındaki
Kadir'e biat etti 1 1 1 7/ 1 8- Selçuklu otoritesini Gazne yönetimi Lahor yenilgiyle Gurilerin egemenliği
1 1 52 kabul eden Gazneli Behram merkezli Pencab'la sınırlandı sona erdi
1 00 1 - 1 024 Gazneli Mahmud Hindistan'a
Şah'ın dönemi
yönelik seferleriyle, lslam'ın 1 1 63- 1 203 Firuzkuh'ta hüküm süren Guri
Hint alt-kıtasında yayılmasının 1 1 18 Sencer komutasındaki Gıyaseddin Muhammed'in
yolunu açtı Selçuklulardan yardım alan dönemi
Behram Şah, Pencab
1 030-1 040 Gazneli 1. Mesud'un dönemi
hükümdarı olan kardeşi Melik
Arslan'ın isyanını bastırdı
TARİH 333
saldırılarıyla bir kez daha yıkıldı. Kerpiçten inşa edilmiş olmakla birlikte,
Mimari metruk yapıların birçoğu bu yörenin az yağış alması sayesinde günümü
ze ulaşmış ve bir Fransız ekibi 1940'ların sonlarında ve 1950'lerde harabe
Sheila Blair, jonathan Bloom
lerde kazı çalışmaları yürütmüştür.
Gazneliler ve Guriler bağlı oldukları Abbasileri taklit ederek, muhteşem Hilmend ve Ergendeb ırmaklarının kavşağındaki bu yerleşme, yakın
yapıların yer aldığı büyük ve görkemli başkentler kurdular. Ücra yerlerde daki Büst kentinin bir mesiresiyken, Hilmend'den kente su sağlayan eski
ki bu kentlerin birçoğu yıkılmış olduğundan, günümüze ulaşan tekil yapı bir kanalın onarılmasından sonra 10. yüzyılda gelişmişti. Gazneli dönemin
lar, özellikle de kuleler şahane bir yalnızlık içinde durur. Böyle bir şiirsel öncesine inen yapısıyla, burası doğuda bir girişin, ortada büyük bir kame
görüntü metinlerin ve kazıların bize sunduğu alelade tabloya biraz ters riyenin ve batıda ırmağa bakan bir başka büyük kameriyenin bulunduğu
düşebilir. Yine de, bu yapılar söz konusu kentlerin eski ihtişamını bir öl kare planlı bir bahçeydi. Muhtemelen askeri birliklerin teftiş için izlendiği
çüde ortaya çıkarmamızı ve gelişim çizgilerini belirlememizi sağlar; çünkü bir yerdi; kısa bir süre sonra yapıların yerini 35 x 52 metre ebatlarında iki
Irak'taki Abbasi başkenti Samarra'da olduğu gibi, birbirini izleyen Gazne katlı bir bina aldı. Meltemlerden ve ırmak manzarasından yararlanmak
li ve Guri hükümdarları Doğu İslam dünyasındaki başkentlerine kendi sa amacıyla oturma alanları ikinci kata yerleştirilmişti. Plana göre, ikinci kat
raylarını ve başka yapılarını eklemişlerdi. ta büyük olasılıkla aydınlık sağlama işlevini gören ortadaki bir kare alan
da buluşmak üzere haç biçiminde düzenlenmiş dört eksensel bölme var
Gazneli başkentleri el-Asker ve Gazne' deki saraylar dı. Bu düzenin 8. yüzyıl ortalarında Abbasi ayaklanmasının önderi Ebu
Müslim'in Merv'de inşa ettirdiği sarayın planıyla aynı olduğu sanılmakta
En iyi bildiğimiz yerleşme alanı, Afganistan'ın güney kesiminde şimdiki dır. El-Asker'deki ilk bina, diğer iki sarayın daha sonra bitişiğine inşa edil
Leşkergah kasabası yakınında bulunan el-Asker adlı Gazneli kışlık baş mesinden dolayı, çoğunlukla Merkez Saray olarak bilinir.
kentidir. Gazne gibi, burası da Guriler tarafından yağmalandı; ama daha Yerleşmedeki en büyük bina, genellikle Mahmud'un hamiliğine bağ
sonra restore edildi. Ardından 13. yüzyıl başlarında Harezmşah ve Moğol landığı için 1 1 . yüzyıl başlarında yapıldığı sanılan Güney Sarayı'ydı. Pla
nında ve inşa tekniklerinde Samarra'daki bazı Abbasi saraylarında görülen
Leşker-i Bazar, 1 1 . yüzyıl ve sonrası sonlarında ve l 950'1erde, Gazneliler döne modeller esas alınmıŞtı. Onlar gibi, dikdörtgen bir iç avlusu vardı. Her dört
Saray duvarları kerpiçtendi ve eskiden koru minden kalma en az üç sarayın harabelerin kenarın ortasında odalarla çevrili bir eyvan ve kuzey eyvanının ardında
yucu bir sıva tabakasıyla kaplıydı. Bu tabaka de kazı çalışmaları yürütmeyi başardı. Bunlar
kare planlı bir taht odası yer alırdı. Sonradan yapılan başlıca düzenleme
normalde oymalıydı; iç odalar da bazen bo kuru iklim sayesinde günümüze ulaşabilmiş
yanırdı. Bir Fransız arkeolog ekibi l 940'1arın ti. taht odasının öbür tarafında kuzeye açılarak ırmağa bakan bir başka ey-
K�
O 10 20 m
MİMARİ 335
1 1 1 . Mesud'un Gazne'de yaptırdığı
kulenin üst panolarından bir detay
1 2. yüzyı 1 başları
Kulenin üst bölümünü çevreleyen panolar,
111. Mesud' un ( 1 099- 1 1 1 4) adının ve unvan
larının yer aldığı bir yazıtla bezenmiş. Gös
terişli ve kenar süslü KGfı stiliyle yazılan me
tin, enfes oymalara sahip pişmiş topraktan
oluşan bir zemine oturtulmuştur. Araştır
macılar 1 9. yüzyılda bu anıtın büyük Gazne
li Hükümdarı Mahmud tarafından Hindis
tan'daki fetihlerini kutlamak için inşa
ettirilmiş bir zafer kulesi olduğunu varsay
mışlardı. Kuleyi yaptıran kişinin ardılların
dan 111. Mesud olduğu ancak üstündeki yazı
tın 20. yüzyılda daha dikkatli okunmasıyla
saptanabildi ve böylece başlangıçta hangi
amaçla dikildiği irdelenmeye başladı.
çıkmaları bulunan bir sütun gövdesi yer almaktaydı. Üst gövde 1902'deki
bir depremde devrildiği için, şimdi sadece 20 metre yüksekliğindeki alt
gövde ayaktadır. Pişmiş tuğlayla inşa edilmiş olan bu kısım tuğla desenle
rinden, alçı sıva ve pişmiş toprak panolarından oluşan enfes bezemeler ta
şır. Üst tarafı çevreleyen yazıt şeridinde, anıtı yaptıran kişinin adı ve un
vanları verilir. Bunlar tabandan başlayan ikinci şeritte Kufi yazı stiliyle tek
rarlanır. Bu yazı stili, yapı ustalarının adları ya da kısa ibarelerini işlemek
için tuğlalar arasındaki boşlukların yarattığı gölgelerden yararlanmasıyla,
tuğla örme tekniklerinden doğmuştu. Geometrik desenler yaratmada aynı
tekniğe başvurulması öteden beri uygulanan bir yoldu; ama bu kule, ke
limeleri işlemek için tekniğin kullanıldığı bilinen ilk örnekti. Daha sonra
ları tuğla örücüler mat pişmiş tuğlayla tezat oluşturacak yüzey ve renkle
re sahip sırlı tuğlalarla kelimeleri işleyerek tekniği daha da geliştirdiler. Bu
yeni teknik 1 2 . yüzyıldan itibaren İran mimarisinin bir alameti farikası ha
line geldi. Mesud'un oğlu Behram Şah ( l l l 7- l l 52) babasını taklit etti ve
600 metre kadar batıda iki katlı benzer bir kule yaptırdı. Şekil olarak Me
sud'un kulesine uyan bu anıtın tepesini çevreleyen benzer bir kuruluş ya
zıtı vardır. Behram Şah'ın kulesi, tuğlaların daha basit geometrik şekiller
le örüldüğü daha büyük panoların ve yazılı sözlerin yokluğuyla prototi
pinden ayrılır.
Buna benzer kuleler zamanla çoğaldı; İran ve Afganistan'ın çeşitli yer
lerinde Gazneliler ve aynı dönemin hanedanları tarafından 70 kadar kule
daha dikildi. Bunların en harikulade olanı Gurilerin başkent Firuzkuh'ta
yaptırdığı kuledir. Afganistan'ın iç kesimlerinde ücra bir dağ vadisinde yer
aldığı için günümüz uzmanlarınca varlığı ancak 1950'lerde saptanmıştır ve
60 metre gibi şaşırtıcı bir yüksekliğe ulaşır. Sekizgen kaidesi çapları gittik
çe küçülen ve bir fanus yapıyla taçlanan silindir biçimli üç sütun gövdeyi
taşır. Dış cephesi pişmiş topraktan coşkun süslerle kaplıdır; ama bezeme
detaylarının sınırsız yaratıcılığı her zaman bütünün daha görkemli tasarı
mına tabidir. En alttaki bölüm Kuran'ın "Meryem" adlı 19. suresinin bütün
1 1 1 . Mesud'un Gazne'de yaptırdığı kule ş a edilmiş v e altı kat halindeki tuğla örgüsü,
1 2. yüzyıl başları alçı sıva ve pişmiş toprak panolarla güzel bi
Şimdi metal bir takkeyle örtülü olan 20 m çimde bezenmiştir. 1 1 1. Mesud'un adının ve
yüksekliğindeki bu çıkma kenarlı bölüm, çok unvanlarının yer aldığı bir KGfı yazıtı vardır.
daha yüksek bir kulenin alt katıdır. Yarım da Bu yapı 1 2. yüzyıl başlarından itibaren İran
ire biçimli çıkmaları olan ve yüksekliği 24 mimarisine damgasını vuran zarif bezeme üs
m'ye varan daha narin üst gövde l 902'deki lubunun bir örneğini sunar.
bir depremde yıkıldı. Kule pişmiş tuğlayla in-
Aşağıda: Cam'daki kulenin alt gövdesini gövdede Kuran'ın "Meryem" adlı 1 9. suresi
çepeçevre saran yazıttan bir detay nin tamamı, ayrıca Guri hükümdarı Gıyased
1 2. yüzyıl sonları din Muhammed'in ( 1 1 63- 1 203) adı ve unvan
Bu kule bazıları tuğlayla, bazıları sırlı sera ları yer alır.
mikle işlenen birçok yazıtla bezenmiştir. Alt
Sağda: Cam'daki kule, 1 2. yüzyıl sonları Moğol Hanı Ögedey'in emriyle 1 222/23 yıkı
Bu kule İran, Afganistan ve Orta Asya' da 1 1 .- lan ortaçağ şehri Firuzkuh olduğu anlaşılmış
1 3. yüzyıllar arasında dikilmiş olan 40 kadar tır. Pişmiş tuğlayla inşa edilen kule, üst üste
kulenin en çarpıcı olanıdır. Afganistan'ın or oturtulmuş silindir biçimli üç gövdeden olu
ta kesimindeki ücra bir dağ vadisinin tabanın şur; yukarıya doğru gittikçe daralan ve mu
dan 60 m yukarıya haşmetle yükselir. Yöre karnas saçaklık silmeleriyle birbirlerinden
nin kuytuluğu nedeniyle varlığı uzmanlarca ayrılan silindirlerin tepesinde bir fanus yer
ancak l 950'1erde saptanmış ve böylece bu alır.
ranın Guri yazlık başkenti işlevini gören ve
MİMARİ 337
taşı ve mermer kaplamalı masalsı bir camiyle, ayrıca medreselerle, kü
tüphaneler, sukemerleri ve başka imar eserleriyle donattığı söylenir.
Gazne ve el-Asker'deki kazılarda ortaya çıkarılan yıkık yapılardan bazı
larının cami ya da medrese olduğu saptanmıştır; çünkü bir mihrap ba
rındırırlar. Ama bu yapılara dair bilgilerimiz zemin planlarıyla sınırlıdır.
Gurilerin dinsel mimarisini yansıtan örnekler konusunda daha geniş bil
gilere sahibiz.
Şah-ı Meşhed
Bir medrese olduğu kesin saptanabilmiş tek bina, Afganistan'ın kuzeyba
tı kesimindeki Badgisat ilinde, Morgab Irmağı'nın batı yakasındaki ücra bir
köşede yer alan Şah-ı Meşhed adlı yıkık yapıdır. Harabeden anlaşıldığı ka
darıyla, 44 x 41 metrelik kenar ölçüleriyle kareye yakın bir planı vardı; or
tasındaki avlunun etrafında eyvanlar ve od�lar kümelenmişti. Günümüze
ulaşan kuzey ve güney eyvanlarının doğuda ve batıda iki eşi daha olabi
lir. Ana girişte kubbeli iki bölme yer alır; bunlar belki de bölgenin sonra
ki Timurlu medreselerinde ana taçkapının yanında gördüğümüz dershane
ve toplantı salonudur. Bu medreselerde olduğu gibi, Şah-ı Meşhed'in av
lu köşelerine de, bir açı yaparak kenarları birbirine bağlayan kısa duvar
Şah-ı Meşhed'deki medrese, 1 1 75/76 avlusu vardır. Bir yazıtta Guri Hükümdarı larla eğim verilmiştir.
Afganistan'ın kuzeybatına düşen Badgisat G ıyaseddin M uhammed'in sarayında yüksek
ilindeki bu harap medrese l 970'e kadar dış mevkili bir kadının bağışıyla medrese olarak Şah-ı Meşhed tuğlaya, pişmiş toprağa ve oymalı alçıya dayalı enfes be
dünyada bilinmiyordu. Bu bölgedeki yaygı n inşa edildiği belirtilir. Yapının özellikle cephe zemeleriyle dikkate öeğerdir. Günümüze ulaşan en harikulade kısım, taç
b i r mimari düzene uygun olarak, ikisi günü nişleri (aşağıda) tuğla, pişmiş toprak ve alçı kapıyı çevreleyen kuruluş yazıtıdır. Sapları örgülü muhteşem bir Kufi ya
müze ulaşan eyvanlarla çevrili büyük bir açık sıvayla özenle bezenmiştir.
zısıyla işlenen bu metinde, bir kadının hicri takvime göre 571 'de ( 1 175/76)
burayı bir medrese olarak yaptırdığı belirtilir. Kadının adı yıkık orta ke
simde kaldığı için yoktur ama biçilen yüksek mertebeye ve yüce hayır du
Dinsel yapı lar
alarına bakılırsa, o sırada başta olan Guri Hükümdarı Gıyaseddin Muham
Gazneliler dindar Sünni Müslüman oldukları için, Bağdat'taki Abbasi ha med'in eşi olduğu söylenebilir.
lifelerinin otoritesine destek verdiler. Halife Kadir 1000 yılında bizzat
Mahmud'a bir unvan ve onur cüppesi vermişti. Bu, sonraki tarih kitap
larında sıklıkla değinilen ve minyatürlerde tasvir edilen bir olaydır. Gaz Türbeler
neli hükümdarları sofuluklarını göstermek için başkentlerinde birçok ca Şafii mezhebine sofuca bağlı olan Gıyaseddin Muhammed'in kendisi de
mi ve medrese yaptırdılar. Örneğin, Mahmud'un Gazne'yi altın, kaymak- mimari işlere büyük destek vermesiyle tanınan biriydi. 1 167'de, Harirud
Irmağı'nın kuzey yakasında, Herat'ın 150 kilometre kadar ilerisinde ve Gu-
Büst'teki kemer
Gurilerin inşa ettirdiği daha anıtsal bir yapı, Büst'te bulunan yaklaşık 25
metre açıklıklığı olan muhteşem kemerdir. Şimdi görkemli bir yalnızlık Solda: Herat Cami-i Kebir'inin
içinde duran bu kemer, eskiden içkalenin önünde yer alan ve daha son güneydoğu taçkapısındaki tuğla yazıt
ra Gurilerce yeniden düzenlendiği anlaşılan büyük Gazneli meydanının Bu yazıt Guri mimari bezemesinin şaheser
lerinden biridir. Büyük harflerin yükselen
doğu kenarındaydı. Ön kısmında sapları örgülü Kufi yazısıyla işlenmiş
gövdeleri kıvrımlı desenler halinde küme
muhteşem bir yazıt, yan taraflarında büklüm seviyesindeki hafif bir dönüş lenmiş ve uçlar bitki arabesklerle bezenmiş
le dört merkezli kemerler yer alır. Bu düzen 1 2 . yüzyıldaki Guri kemerle- tir.
M İMARİ 339
Herat Cuma Camisi
Gıyaseddin Muhammed'in son on yılında, Guriler camileri ve ilişkili yapı
ları inşa etmeye yönelik geniş çaplı bir imar programına girişti. Hicri tak
vime göre 597'de (1 200/01) Herat Cuma Camisi'nin bir yangında yıkılma
sı üzerine, Gıyaseddin yeniden inşa edilmesi emrini verdi. 20. yüzyıla ka
dar mevcut planını koruyan caminin büyük bir orta avlu etrafında düzen
lenmiş dört eyvanı vardır; ayrıca çok sayıda tonozlu mekan köşeleri dol
durmaktadır. Caminin büyük bir bölümü Timurlu döneminde yeniden be
zendi. Ama dört merkezli kemerleri taşıyan kütlesel payandalar 1 2 . yüzyıl
eserlerinin tipik özelliğidir. Herat Cuma Camisi'nin en az üç kısmı daha
Guri döneminden kalmadır. İbadet eyvanının mihraba yakın kesiminde,
stilize Kufi yazısıyla işlenmiş olan ve Guri sultanını anan bir alçı yazıt şe
ridi hala durmaktadır. Guriler ayrıca caminin güneydoğusuna bir anıtsal
taçkapı dikmişti. Bir Timurlu tonozunun tamamen örttüğü bu yapı ancak
1 964'teki restorasyon çalışmalarında ortaya çıktı. Pişmiş toprakla gösteriş
li biçimde bezenmiş olan Guri taçkapısını çevreleyen dikkate değer bir ya
zıtta, Guri sultanının adı geçer ve inşa tarihi hicri takvime göre 597 yılının
Ramazan ayı (Haziran-Temmuz 1 201) olarak verilir. Bu sultanın gömüldü
ğü türbe caminin kuzey kenarına bitişikti. Kenarları 1 7 metre olan kare
planlı ve kubbeli türbenin iç kısmı tuğla desenlerini andıracak şekilde ka
zınan alçı sıvayla bezenmişti. Güneydeki ana taçkapının bezeme unsurla
rı ise cami taçkapısındakine benzer yazıtlar ve iç içe örülü pişmiş toprak
şeritlere sahiptir. Tü;be 1940'larda yıkıldı.
1 0 �:�"-:�:t.D...l @
D kış tekniğini taklit etmek zonında kaldılar. Ne var ki, dirsekli bir yapı,
kubbe payandası gibi bir ağırlığı taşıyamayacağı için bu tarz bir kemer sa
dece arkasındaki şeyi örten bir paravan işlevini görmüştür.
Müslüman fethinde önce Hindu ve Cayna mimari yapıları çoğu kez
.. .... çok kollu ve çok bacaklı tanrı ve tanrıçalar gibi coşkulu figür heykelleriy
le bezeliydi. Müslümanlar bu putperestliği haliyle dehşet verici buldukla-
:: Kutup
ıı Minare
D D
• • • ••••••••••••••••••• . ... ... .
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • .• . . o••••••••• •• • •• • • • • •
Kuvvetü'l-İslam Camisi'nin zemin nin önüne bir kemerli paravan eklendi ve av
.. · ·· · ··
. . . ................... 1 . ·.. · · ···································· · ·....
.. ..
· · · · . 1 .......... . . . . . . . . . . . planı luya devasa bir yapı olan Kutup Minare dikil
il • il il
Delhi, 1 l 90'1ar ve sonrası di. 1 3. yüzyılda İltutmuş'un döneminde cami
� K 20 40 m Hindistan'a yönelik lslam fethinden sonra nin büyüklüğü üç katına çıkarıldı; daha
Delhi'de kurulan bu ilk cami besbelli ki ye sonraları üç katlık yeni bir genişletmeye gi
terli değildi. Çok geçmeden namaz bölmesi- dildi ve ikinci bir büyük minare inşa edildi.
--J\.- - -
.;______;..;__..
;..__ =--�--��-,=- - - ""'-�
Aşağıda: Kutup Minare'nin alt katındaki yanan bu kıvrık yazı üslubu, Afganistan'daki Yukarıda: Delhi'deki Kuvvetü'l-İslam edilmiş ve yerel kemer çatkı sistemleri kul
bir yazıt, Delhi Guri yazıtlarında tercih edilen köşeli Küfı ya Camisi'nin avlusunun güneybatı lanılmıştı. Kutbeddin Aybeg'in 1 l 99'da cami
Kutup Minare'nin alt katında dönüşümlü ola zı stiliyle keskin bir tezat oluşturur ve Arap kenarı, 1 1 93 ve sonrası ye "İslami" bir görünüm vermek amacıyla
rak sıralanan yarı silindir biçimli ve köşeli 24 ça epigrafıde özgün bir Hint üslubunun or Sütunlu bölmelerle çevrili büyük bir avluya eklediği kemerli taş paravan gerçek kemer
çıkma vardı r ve girişik arabesk kenar süsleri taya çıktığını göst� rir. dayalı planında Afganistan'daki Guri tuğla ca lere dayanmaz; ağırlık taşıyamayan dirsekli
içine oturtulmuş birkaç muhteşem yazıt çe milerin örnek alınmasına karşın, bu yapı ye bir yapısı vardır.
peçevre kuşatır. Dolgun dikey gövdelere da- rel tapınaklardan alınan taş kolonlarla inşa
MİMARİ 341
Doğu İslam dünyasının günümüze ulaşan tarihli ilk kitaplardan biri, Pey
B ezeme S anatları gamber Muhammed'in bedensel ve ahlaki özelliklerini anlatan Kitab hal
Sheila Blair, jonathan Bloom kü '/-nebi ve 'l-halik başlıklı bir metindir. Müellifi ise Ebubekir Muhammed
bin Abdullah adlı bir kişidir. Kitabın ön yüzündeki tanıtım bilgilerine gö
re, Gazne'de Ebubekir Muhammed bin Refiü'l-Verrak tarafından yazıya
geçirilmiştir. Yaldızlı etikette Gazneli Emir Abdürreşid'e (1 049-1052) ait ol
Dönemin birçok metni Gazneli ve Guri saraylarında kullanılan zengin duğu belirtilir; bu bakımdan 1 050 dolaylarında yazılmış olmalıdır. Sayfala
mefruşatı ve eşyaları anlatır; ama günümüze ulaşan buluntular ancak sı rı 24,5 x 16,7 santimetre ebadında olan küçük bir cilttir; her sayfasında Nes
nırlı bir örnek yelpazesi sunar. Dönemle bağlantısı açıkça saptanmış do hi stilinde yazılmış dokuz ya da on satır yer alır. Başlık ve tanıtımın son satırı
kumalara dair hiç bilgimiz yoktur. Büst ve Bamyan'da çalışan arkeolog ise Sülüs stilinde yazılmıştır. Bu kitap erken İslam döneminden beri yazı
lar yeşil sırlı özgün çömlekler bulmuş ve Gazne'de bulunan saraydaki odalarında kullanılan, ama 10. yüzyılda sadece ince hat sanatıyla sınırla
kazılarda hayvan motifi bezemeli bazı tek renkli çiniler ortaya çıkarılmış nan bu yuvarlak yazı stilinin uygulandığı ve günümüze ulaşan en eski yaz
tır. Özellikle İran'ın Kaşan kentinde üretilmiş enfes cam hamuru işleriyle malardan biridir. Metinde kuşaklar boyunca aktarıldığı biçimiyle Peygam
karşılaştırıldığında, bu çömleklerin çoğu ikinci sınıfa girer. Gaznelilerin ber Muhammed'in sözlerini ve amellerini konu alan hadisler yer alır; bu
ve Gurilerin zarif seramikler kullandığı kesindir; ama görünüşe bakılırsa, açıdan sofu Sünni Müslüman olan Gazneli hükümdarlarının büyük ilgisini
Çin'den porselenler veya Orta İran'dan sır bezemeli cam hamuru işleri it çekmiş olmalıdır.
hal etmekle yetindikleri söylenebilir. Gazneliler ve Guriler yaptırdıkları birçok cami ve medrese için armağan
olarak zarif kuran nüshaları da yazdırdılar. Bu Kuran yazmalarında çeşitli
yazı stilleri kullanılmıştı. Örneğin, Paris'teki Ulusal Kütüphane'nin elinde
Kitap bezeme sanatı
hicri takvime göre 505'te ( 1 1 1 1) Büst'te kaleme alınmış olan büyük bir yaz
Gaznelilerin ve Gurilerin himayesi altında özellikle iki sanat, yani kitap ve manın bir parçası vardır. Günümüze ulaşan 125 sayfalı bu parça, yedi kı
metal eşya yapımı gelişti. Kaynaklarda bazı resimli kitaplardan söz edilme sım halinde yazılmış olan Kuran'ın beşinci kısmıdır. Ebadı 20 x 1 5 santi
sine karşın, bunların hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. Bununla birlikte, özel metre olan her büyük sayfada bulut levhalarıyla çevrili yedi satırlı bir metin
likle başlıkları, giriş ve bitiş sayfaları suret içermeyen tezhiplerle bezenmiş yer alır; zemin tomar biçiminde arabesklerle doldurulmuştur. Kuran met
zarif kitapların birkaç örneği elimizde vardır. Tezhipli yazmaların bazıları ninde kullanılan birçok bağlantılı, akıcı ve yuvarlak yazı stili, Tevki olarak
saray için hazırlanmış ve bu kitapların hepsi kağıda yazılmıştır. Çin'de da bilinen üslubun nadir bir örneğidir. Başlıklar ve diğer kenar yazıları çoğu
ha İÖ 2. yüzyılda gelişen kağıt yapımı 8. yüzyıla doğru Orta Asya'ya akta kez " Şarki" ya da "kıvrık Kufi" olarak bilinen bir başka özgün stille yazıl
rıldı ve Irak'taki Abbasi bürokrasisince hemen benimsendi. Horasan eya mıştır. Abbasi Veziri İbn Mukla'nın (ö. 940) tercih ettiği bu kıvrık yazı sti
leti bütün bu dönem boyunca kağıt yapımıyla ünlüydü. linin daha sonraları Doğu İslam dünyasında hazırlanan büyük Kuran yaz
malarında rağbet bulduğunu görmekteyiz .
- ..
- . .
'
!
,
/r .
�
� . tı
ff, .;
t• /
Büyük yazma örneklerinden biri, Ebubekir bin Ahmed bin Ubeydul uçlu kıvrık yazının başlıklarla ve diğer kenar yazılarıyla sınırlı tutulduğu
lah el-Gaznevi'nin hicri takvime göre 573'te ( 1 177178) yazdığı Kuran nüs nu görmekteyiz. Bu stildeki büyük yazmaların yüksek maliyeti ferah dü
hasıdır. Aynı katibin elinden çıkma Ramazan 566 (Haziran 1 171) tarihli bir zenlerinden ve zengin tezhiplerinden anlaşılır. Ebubekir'in nüshalarında say
başka benzer Kuran nüshası şimdi Kahire' deki Darü'l-Kütüp'tedir. Adında fa başına ancak dört satırlık metin düşer, ki bu müsrif bir kağıt kullanımı
geçen el-Gaznevi lakabı, bölgenin bazı kesimlerini l 186'ya kadar denetim sayılır. Tezhiplerin büyük bir bölümü yaldızla kaplanmış ve zemin zahmet
altında tutan Gaznelilerle veya 1 161 'den sonra Guri denetimine giren Gaz li bir çalışmayla tomar biçimli arabesklerle doldurulmuştur. Çok az kişinin
ne kentiyle bir bağlantısının olduğunu gösterir. Büyük Kuran yazmaların maddi gücünün böyle bir lükse yetebileceği düşünülürse, bu gösterişli ve
da ayırt edici kesik uçlu kıvrık yazının kullanılmasının geçmişi 1 1 . yüzyıl masraflı yazmalar saray için hazırlanmış olmalıdır.
sonlarına kadar iner. Günümüze ulaşan en eski tarihli nüshalardan biri
(Meşhed, Astan-ı Kuds no. 4316) hicri takvime göre 466'da (1073/74) Os
man bin Hüseyin el-Verrak tarafından hazırlanmıştır. Ebubekir'in yazma
ları bilinen en son örneklerden bazılarıdır; çünkü sonraki dönemde kesik
Metal işleri Dördüncü şeritte atlıların avlandığı ve dövüştüğü sahneler görülür. Dip
teki şerit ise açık talih dileğinin tekrarlandığı bir başka canlı yazıt taşır.
Aynı dönemin diğer önemli sanat biçimi metal işleriydi. Yazılı kaynaklar Ağız kısmı boyunca Farsça yazılmış olan ithaf yazıtında, kovanın Heratlı
da Herat'ın önemli bir metal işleme merkezi olduğu belirtilir ve dönemin hakkak Mesud bin Ahmed tarafından tasarlandığı ve kakma işlerinin Mu
çeşitli enfes tunç işleri el-Heravi (Heratlı) lakaplı metal işleme ustalarının hammed bin Abdülvahid tarafından yapıldığı, "devletin direği" , "tüccar
imzasını taşır. En geniş bilgi veren örnek, şimdi St. Petersburg'da bulu ların gururu" ve "haccın ve iki mabedin [Mekke ve Medine] süsü" unvan
nan ve Bobrinski kovası olarak bilinen nefis bir tunç kaptır. Buhara'da larıyla anılan Raşideddin Azizi bin Ebu'l-Hüseyin ez-Zencani adlı bir
1 885'te satın alınmış ve daha sonra adını aldığı Kont Bobrinski'nin eline tüccar için Abdurrahman bin Abdullah er-Raşidi tarafından sipariş edildi
geçmiştir. Yuvarlak gövdesi pirinç dökümlüdür; üstünde Arapça yazıtla ği belirtilir. Bir balık ve sıçrayan bir aslan şeklindeki iki kulpla kovaya
rın ve figürlü sahnelerin dönüşümlü olarak sıralandığı yatay şeritler ha tutturulmuş olan sapına Muharrem 559 (Aralık, 1 163) tarihi kazınmıştır.
lindeki bakır ve gümüş kakmalar yer alır. Ürünün sahibine açık talih di Söz konusu kişilerin hiçbirine dair başka bilgilerin bulunmamasına
leyen en yukarıdaki geniş şerit olağandışı bir stille yazılmıştır; harflerin karşın, yazıtların zenginliği, tunç parça ve dönemin toplumu hakkında
üst kesimleri insan figürlerinden, alt kesimleri ise bazı yerlerde hayvan epeyce şey anlatır. Atölye içinde uzmanlığa dayalı görevleri olan, yani bi
lardan oluşur. Bunun aşağısındaki daha dar şeride içki alemi, müzik ve ri diğerinin tasarımını işlemekten sorumlu olan kişiler bir zanaatkar eki
tavla oyunu gibi eğlence sahneleri işlenmiştir. Ortadaki en dar şeridin yi bi olarak kovayı yapmıştır. Kova (er-Raşidi lakabından) tabi konumda ol
ne açık talih dileğini bildiren, özenle işlenmiş, düğümlü bir yazıtı vardır. duğu anlaşılan bir kişinin, tüccar olan Raşideddin adlı efendisi için verdiği
B E Z E M E SANATLARI 345
Orta Asya ve Anadolu :
Büyük Selçuklular,
Anadolu Selçukluları ve
Harezmşahlar
347
1 055 'te Bağdat'a girerek Büveyhi yö
Tarih netimini yıkınca, halifenin kendisine
belli onursal unvanlar vermesini sağ
Markus Hattstein ladı. Tuğrul 1 062 tarihli bir belgede
kendisinden "melikü'l-mülk, şarkın ve
garbın sultanı, İslam'ın halaskarı, hali
Selçuklu İmparatorluğu'nun fenin sağ kolu ve emirü'l-mümin" di
yükselişi ve parlak dönemi ye söz etmekteydi. Halife onun
1062'de kızıyla evlenme isteğini geri
Bir dönem İslam'ın e n büyük impara çeviremedi ve böylece bir vasi deği
torluklarından birinin başında bulu şikliğini ve Büveyhilerin yerını
nan Selçuklular başlangıçta Orta Asya Selçukluların aldığını kabul etmiş
bozkırlarından gelme göçebe Türk ço oldu. Öte yandan, Tuğrul sürekli batı
banlardı. Büyük Oğuz federasyonunu ya doğru akan yeni Oğuz Türk boyla
oluşturan ve 8. yüzyıldan itibaren sü rını Hıristiyan Bizans, Gürcistan ve Er
rekli batıya doğru yayılarak Aral menistan imparatorluklarına karşı
Gölü'ne kadar ulaşan Türk boyların sınır savaşlarına yönelterek, İran'ın
dan birine bağlı bir aşirettiler. Orta zengin eyaletlerini elinde tuttu . So
Asya hükümdarlarının istilacı Müslü nunda Isfahan'ı merkez olarak seçti.
man Araplara karşı bir savunma gücü Burası sonraki iki ardılının yönetimin
olarak harekete geçirdikleri Oğuz de de asıl başkent olarak kaldı.
Türkleri, yerleştikleri topraklarda Bu Geride doğrudan bir varis bırak
hara merkezli Samanileri baskı altına mayan Tuğrul'un ölümünden sonra,
aldılar ve sonunda bölge Türk köken Çağrı'nın oğullarından biri olan yeğeni
li Karahanlıların eline geçti. Alp Arslan (1063-1072) sultanlığı üst
İslam'ı 960 dolaylarında ilk önder lendi. Böylece çeşitli yerel hükümdar
lerinden biri olan ve hanedana adını lara dayanan kabile örgütlenmesinin
veren Selçuk'un yönetimi altında be yerini ilk kez merkezi bir yönetim al
nimseyen aşiretin mensupları, izleyen dı. Alp Arslan veziri Nizamülmülk'le
dönemde İslam'ın "gazi" denen sınır birlikte, Büyük Selçuklu devletinin asıl
savaşçıları olarak batıya ve güneye Tahtında oturan Selçuklu hükümdarı, yazma, 1 3. yüzyıl kurucusu oldu. Öncelikle İran'da eya
doğru akınlara giriştiler. Selçuk'un ölü Türk kökenli oldukları için Peygamber'le soy bağını ileri sürerek iktidarlarına meş letler üzerinde sıkı denetimin kurul
münden sonra, üç oğlu ve daha sonra ruiyet kazandırmaları mümkün olmayan Selçuklular, Bağdat halifesinden kopardık
masına, ticaretin ve düşünsel hayatın
ları onursal unvanlarla konumlarını güçlendirmeye özen gösterdiler.
iki torunu aşiretin Horasan'a ve Cey- güçlenmesi eşlik etti. Sultan köle as-
hun bölgesine yayılmasına öncülük et- kerlerden oluşan bir daimi ordu yara
ti. Karahanlıların hizmetindeyken 1026'da bölgenin hükümdarı Gazneli tarak, Türklerin başına buyrukluk eğiliminin önünü kesti. Yeni ordunun
Mahmud'a yenilen Selçuklular üç kola ayrıldı. Kollardan biri doğuda ka subayları saraya hizmet yükümlülüğü altına alındı ve o zamana kadar Sel
lırken, diğer ikisi Selçuk'un torunlarının öncülüğünde Horasan'ı aşarak Af çuklu İmparatorluğu'na ismen bağlı olan uzak eyaletlere sadık idareciler
ganistan'a girdiler. Birkaç kent onlara boyun eğdi: Merv (1037), Herat ve olarak gönderildi. Nizamülmülk'ün kurduğu "ikta" sistemi temelinde iyi
Nişabur ( 1 038). Böylece Selçuklular bir bölgesel hakimiyet sağlamış oldu. işleyen bir düzendi; eyaletler askeri komutanlara dirlik olarak verilmek
Ardından Tuğrul Bey (1038-1063) ve Çağrı Bey (1038-1060) kardeşler, teydi. Bu komutanlar topladıkları verginin sadece bir bölümünü merkezi
ele geçirdikleri toprakları aralarında paylaştılar. "Melikü'l-mülk" unvanını yönetime vermekle yükümlüydü; geri kalanını kendileri ve birlikleri için
taşıyan küçük kardeş Çağrı, bağımsız bir hükümdar olarak Afganistan'ın kullanmaları mümkündü .
kuzey kesiminde kaldı; Belh ve Merv'i kendisine merkezler olarak seçti. Alp Arslan 1 064'te Kirman eyaletine üstünlüğünü kabul ettirdi; Mek
Tuğrul ise daha yüksek bir makamı ifade eden "sultan" unvanıyla Nişa ke şeriflerinin 1 070'te Selçuklu egemenliğini tanımasıyla ticaret ve hac
bur'a yerleşti. Gazneliler karşısında 1040'ta elde ettiği kesin zaferin ardın yollarını güvence altına aldı. Oğuz Türklerinin ve diğer rakip Türk boy
dan, devlet yapısını pekiştirerek ve batıya doğru yayılarak siyasal emelle larının yerleştiği Anadolu'daki durum, sultanı çeşitli vesilelerle müdaha
rini gerçekleştirdi. 1042'de Rey kentini de kapsayan Batı İran'ı ve ayrıca lede bulunmak zorunda bıraktı. Gazilerin Bizans kentleri Caesarea'yı
Hazar Denizi kıyısındaki eyaletleri ele geçirdi, 1052'de Şiraz'a ulaştı ve (Kayseri) 1 067'de ve Iconium'u (Konya) 1069'da harabeye çevirmesi
kendisinin, bütün Oğuz boylarının üst hükümdarı olarak tanınmasını sağ üzerine, İmparator IV. Romanus Diogenes güneyde Suriye'ye kadar im
ladıktan sonra, 1054'te Azerbaycan ve Huzistan'a da hakimiyetini kabul et paratorluk kentlerini tahkim ettirdi ve sonunda büyük bir orduyla Erme
tirdi. nistan'a doğru yürüdü. Alp Arslan soydaşı Türk boylarının tehlikede ol
Tuğrul'un 1 050'de Irak'a düzenlediği seferler, kısmen Bağdat halife duğunu kavradı ve hasmını Malazgirt'te kıstırdı. Bizanslılar 26 Ağustos
sini Şii Büveyhilerin vesayetinden kurtarmaya ve sıkı bir Sünni Müslü 1071 'de ağır bir yenilgiye uğradı. İzleyen dönemde, Anadolu'nun kapı
man olarak, halifeliğin yeni koruyucusu sıfatını kazanmaya, kısmen de ları sayıları gittikçe artan Türk boylarına açıldı. Bu zaferden sonra doğu-
Kahire merkezli Fatımilere karşı bir dinsel savaş yürütmeye yönelikti.
.
...,. . .
. • ), \
.,..., ··�....
'
•
Köhne Ürgenç
/
• Merv
Danden�n •
x
Dan@ n�
Mul:i�� l 040
•
Herat
1 037- 1 038 Merv, Herat ve Nişabur kentleri 1 076 Selçuklular Fatımilerden Şam'ı 1 1 38- 1 1 39 Sencer komutasındaki 1210 Harezmilerin Karahıtay
Selçuklu yönetimine boyun eğdi; aldı Selçuklular ile Alaeddin Atsız Moğollarına karşı zaferi
Büyük Selçuklu İmparatorluğu komutasındaki Harezmşahlar
1 077 Konya'nın fethi 1212 Harezmiler Semerkand'ı yıktı
( 1 038- 1 1 57) doğdu arasında muharebeler
1 078 Selçuklu hanedanından Tutuş, 1215 Harezmiler Guri yönetimine son
1 038- 1 063 Tuğrul Bey'in Nişabur'daki 1 141 Sencer komutasındaki Selçuklu
Suriye ve Filistin'in hükümdarı verdi
sultanlık dönemi ordusu Karahıtay Moğollarına
oldu
yenildi 1218 Harezmşahların Moğol
1 038- 1 060 Çağrı Bey'in Merv'deki meliklik
1 084 Melikşah komutasındaki tüccarları öldürmesi, batıya
dönemi 1 1 56- 1 1 72 Harezmşah Hükümdarı il
Selçuklu ordusu Mervanileri yönelik Moğol saldırısını ( 1 220)
Arslan'ın dönemi
1 040- 1 054 Tuğrul Bey' in yönetiminde Diyarbakır'dan çıkardı başlattı
sultanlığın batıya yayılması 1 1 57 Sencer'in ölümünden sonra
1 092- 1 1 05 Melikşah'ın oğulları arasındaki 1 2 1 9- 1 237 Anadolu Selçuklu Sultanı
Büyük Selçuklu
1 040 Dandenakan Muharebesi; iktidar mücadelesi Alaeddin Keykubad'ın dönemi
lmparatorluğu'nun dağılması
Tuğrul Bey ve Çağrı Bey
1 097- 1 1 28 Harezmşah Hükümdarı 1 220- 1 23 1 Son Harezmşah Hükümdarı
komutasındaki Selçuklu ordusu 1 1 76 Myriokephalon Muharebesi:
Kutbeddin Muhammed'in Celaleddin'in dönemi
Gaznelileri yendi Bizanslılar Anadolu Selçukluları
dönemi
karşısında ağır yenilgiye uğradı 1 240- 1 242 Anadolu Baba ishak ve
1 042 Harezm bölgesi Selçuklu
1 097 Anadolu Selçukluları Godefroi yandaşlarının din güdümlü
İmparatorluğu'nun bir eyaleti 1 1 78 Anadolu'nun kuzeydoğu
de Bouillon komutasındaki ayaklanması
oldu kesimindeki Danişmendli
Haçlılara yenildi; Nikaia (lznik)
beyliğinin toprakları Anadolu 1 243 Kösedağ Muharebesi: Anadolu
1 055 Abbasi halifeliği Büveyhilerin Haçlıların eline geçti; Konya
Selçuklu yönetimine girdi Selçukluları Moğollara yenildi
yerine Selçukluların koruması Anadolu Selçuklularının başkenti
altına girdi oldu 1 1 56- 1 1 92 Anadolu Selçuklu Sultanı il. Kılıç 1 258 Moğol saldırısıyla Bağdat'taki
Arslan'ın dönemi Abbasi halifeliği yıkıldı
1 063- 1 072 Alp Arslan'ın sultanlık dönemi 1 1 17 Suriye'de Selçuklu yönetimi
sona erdi 1 1 90 Roma-Germen İmparatoru 1 277 Elbistan Muharebesi: Selçuklular
1 065-1 092 Nizamülmülk'ün vezirlik dönemi
Friederich Barbarossa Konya'yı Memluk desteğiyle Moğolları
1 1 05- 1 1 1 8 Selçuklu Sultanı 1. Muhammed'in
1 07 1 Bizanslılar Malazgirt'te Alp ele geçirdi püskürttü
dönemi
Arslan komutasındaki
1 1 94 Alaeddin Tekeş ( 1 1 72- 1 200) 1 279 Anadolu Selçukluları karşısında
Selçuklulara yenildi 1 1 1 8- 1 1 57 Selçuklu Sultanı Sencer'in
komutasındaki Harezm Türkleri kesin Moğol zaferi
dönemi
1 072 Alp Arslan suikast sonucunda İran'da Selçuklu yönetimine son 1 308 Anadolu doğrudan Moğol
öldü 1 1 28- 1 1 56 Harezmşah Hükümdarı verdi denetimine girdi
Alaeddin Atsız'ın fiili özerk
1 072- 1 092 Melikşah'ın sultanlık dönemi 1 200- 1 220 Harezmşah Hükümdarı
yönetim dönemi
Alaeddin M uhammed'in dönemi
sında paylaşılmış durumdaydı. Böylece bir zamanlar İslam dünyasının ra, Abbasi halifesi Harezmi hegemonyasından kurtulmak için Şii grupla
en büyük gücü olan Selçuklu devleti son buldu. rı bile desteklemeye başlamıştı. Alaeddin Muhammed 1 217'de güçlü bir
1 042'den beri bir Selçuklu eyaleti olan Harezm bölgesi, Doğu İslam orduyla Bağdat'ın üzerine yürüdü. Halifelik başkenti uzun süreli kuşat
dünyasında hep özerk bir varlığa sahip olmuştu . Selçuklu sultanlarının madan 1 2 1 7/18'in sert kışı sayesinde kurtuldu.
1065'ten sonra atadığı Türk kökenli yöneticilerle Harezmşahlar olarak Harezmşahların bir süre önce Çin'i istila eden ve batıya doğru Ha
bilinen bir hanedan ortaya çıktı. Böylece o zamana kadar Fars kimliği ta rezm topraklarından geçecek bir ticaret yolu açmak isteyen Moğol Hü
şımış olan bölge, Selçuklu idari yapılarına kavuştu ve sonraki yıllarda kümdarı Cengiz Han'ın sarayıyla 1 2 1 5 'ten beri diplomatik temasları var
bozkırın ortasında canlı bir vahaya dönüştü . dı. 1 2 18'de, Harezmşahların Utrar valisi birkaç yüz tüccardan oluşan bir
Harezmşah Hükümdarı Kutbeddin Muhammed .(1097-1 1 28) Selçuklu Moğol ticaret kervanını casus zannıyla alıkoydu . Başkente Moğol casus
İmparatorluğu'ndaki iç savaştan yararlanarak kapsamlı bir siyasal özerk ları yakaladığını bildirmesi üzerine, Harezmşah hükümdarı tutsakların
lik elde etti. Onun oğlu Alaeddin Atsız ( 1 1 28-1 1 56) bunu fiili bağımsız derhal idam edilmesini emretti.
lığa dönüştürdü. Başlangıçta Sultan Sencer'e destek verdi; ama Sencer'in Alaeddin Muhammed'in özür dilenmesi yolundaki Moğol taleplerini
Harezmilerle ilişkisi 1 135'ten sonra hızla bozuldu. Atsız 1 1 38'de açık küstahça göz ardı etmesi sadece imparatorluğunun çöküşüne değil, sonuç
başkaldırı riskini göze aldı ve Sencer'in 1 1 41 'de Moğollar karşısında uğ itibariyle bütün Doğu İslam dünyasının sarsılışına yol açtı. Bu olayı yayıl
radığı yenilgiyi fırsat bilerek Horasan'a saldırdı ve 1 1 53'ten itibaren Ho macı tasarılarına davetiye çıkarıcı bir vesile olarak gören Cengiz Han, batı
rasan'ın içlerine iyice ilerledi. Oğlu İl Arslan ( 1 1 56-1 172) Horasan'ın bü ya doğru yürüdü; Harezmşah kuvvetlerini her yerde önüne katarak
yük bir bölümünü 1 1 57'den sonra ele geçirdi ve böylece Harezmşah 1220'de Buhara ve Nişabur'u ezip geçti. Harezmşah hükümdarı Rey'de Mo
İmparatorluğu'nu Moğol istilasına kadar Doğu İslam dünyasının en bü ğollara karşı giriştiği muharebede yaralandı ve Aralık 1 220'de Bağdat'a ka
yük ve en güçlü devleti haline getirdi. Komşu Karahıtay Moğollarına bi çarken öldü. Batıya doğru süren Moğol ilerleyişi geride binlerce ölüyle bir
at vergisi ödeyerek imparatorluğun arka cephesini güvenceye alırken, likte baştan aşağı harabeye dönmüş yöreler bıraktı. Bu durum, Doğu İslam
Nişabur da dahi olmak üzere Batı İran'ın bazı kesimlerini işgal etti. dünyasına sözle anlatılamayacak bir ıstırap ve nüfus kaybı dönemi getirdi.
Oğlu Alaeddin Tekeş ( 1 1 72-1 200) birlikleriyle daha da batıya ilerle- Muhammed'in oğlu ve son Harezmşah Hükümdarı Celaleddin ( 1 220-
di. 1 1 92'de Rey'e kadar ulaşarak, İran'da Selçuklu sultanlarının ardılı ola 1231), birkaç defa Moğollara karşı mücadeleye girişti, ama her seferinde
rak tanınmasını sağladığı gibi, Bağdat halifesinden halifeliğin yeni koru kaçmak zorunda kaldı. Hindistan'da birkaç yıl süren bir sürgün döne
yucusu unvanını kopardı. Halife 1 199'da Tekeş'i Irak, Horasan ve minden sonra, İran'da Moğollarla çarpıştı ve Gürcistan'ı ele geçirmeyi
Türkistan'ın sultanı olarak atamanın akıllıca bir davranış olacağı kanısı başardı. Defalarca topraklarından sürüldü ve sonunda Anadolu'da
na vardı. Tekeş'in oğlu Alaeddin Muhammed'in (1 200- 1 2 20) döneminde, 1231 'de öldürüldü . Moğol tehdidi konusunda İslam hükümdarlarını
Harezmşah imparatorluğu en büyük zaferleri ve en dramatik düşüşü ya uyarmak için beyhude bir çabayla uğraşmış ve araları bozuk olan dev
şadı. Harezmşah devleti kısa bir süre için, yüzölçümü bakımından tarih letleri bir ortak savunma harekatı için birleştirme girişimleri sonuçsuz
teki en büyük İslam imparatorluğuna dönüştü . Gurilerin yıkılından son- kalmıştı.
Yine bu dönemde uygulanan ikinci tasarım şeması, yani merkezi kub ucuna yerleştirilebilirdi; başka kombinasyonların bir bileşenini oluştura
beli yapı, simetrik eksenlere ve kubbeyle örtülü bir başat merkezi bina bilirdi. Bir kubbeli salonun zemin planı nadiren basit bir kare biçiminde
ya dayanan bir tasarımla ortaya çıktı. Dinamik olan avlu ekseni şeması dir; çoğu durumda, haç biçimli bir görüntü veren çapraz eksenlerdeki to
nın tersine, bu tasarım doğası gereği statikti. Her iki şema da antik çağa nozlu nişlerle mekanı artırılır. Ana ekseni genellikle bir taçkapıyla veya
inen köklere sahipti ve İslam öncesi yapılar çeşitli değişik tarzlarda kul ön kemerle (Farsça piştak) vurgulanırdı. Bu yapı bir dikdörtgen çerçeve
lanılmıştı. içine oturtulmuş olan ve ardında bir giriş geçidi yer alan yüksek ve to
Kubbeli salon tasarımının basit oluşu, çeşitli amaçlarla kullanılması nozlu bir nişten oluşurdu.
na ve ayrıca başka odalarla bir araya getirilmesine olanak vermekteydi. Daha İslam öncesi dönemde, Orta Asya yapılarında öncelikle pratik
Kubbeli salon tek bir bina oluşturabilir ve bu haliyle bir kubbeli cami ya bir amaca hizmet eden ve ikinci olarak mimari uyumu sağlayan orantıla
da türbe işlevini görebilirdi; bir dizi odanın yer aldığı bir merkezi bina ra dayalı bir şema izlenmişti. Sonraları, 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllarda matematik
nın çekirdeğini oluşturabilirdi; bir avlu kompleksinin uzun ekseninin bir sel buluşlardan yararlanılarak bu sistem genişletildi ve böylece yeni ola-
Termez'deki Hakim Termezi gülü tasarımın içine yerleştirilmiş "zambak Regar yakınındaki Hoca Nahşiran ğidir. Köşe kolonu bezeme unsurlarının yapı
Türbesi'nin iç bezemelerinden deseni"yle kaplıdır. Bunun yukarısında Kufi Türbesi'nin taçkapısından bir detay sal bir amaçla nasıl kullanıldığına ilişkin bir ör
bir detay, 1 1 .- 1 2. yüzyıllar yazılı geniş bir friz yer alır; harflerin arasında Tacikistan, 1 1 .- 1 2. yüzyıllar nek sunar. Kolonun kenarında uzanan Kufi
Termez'deki bu türbe baştan aşağı oymalı al süsleme dolguları vardır. Kubbe bezemesi ge Bu yapı oymalı pişmiş topraktan çifte örgüler yazıt ve bezeme süsler özel olarak pişirilmiş
çı sıvayla bezenmiş kubbeli küçük yapıların ometrik yıldız deseninin bulunduğu yuvarlak halinde düzenlenmiş tipik bezemeli tuğla ör kil parçalarından kesilmiştir.
nadir bir örneğidir. Duvarlar kesintisiz bir ör- girih (geometrik yıldız) madalyonlara dayanır. güsünün son derece güzel işlenmiş bir örne-
Merv vahasındaki Kalta Minar'da bir ve eyvanların açıldığı bir avlu ekseni şeması Yukarıda, sağda: Sultan Sencer Türbesi anıtsal merkezi yapı tipinin, yani Orta As
evin görünümü ve zemin planı vardır. Dışarıya çıkık yarım sütunlu tuğla du zemin planı, 12. yüzyıl başları ya'da yaygın görülen bir kompozisyon ilkesi
1 1 . yüzyıl varlara dayanan cephe tasarımı, Merv vahası Daha önceleri Sultan Sencer'in türbesi oldu nin karakteristik bir örneğidir. Kubbenin ka
Kalta Minar yerleşmesindeki bu ana binanın nın tipik bir özelliğidir ve İslam öncesi dö ğu sanılan bu muazzam yapı muhtemelen Bü buğu bir taş deseni oluşturan bezeme amaçlı
özel bir konut olmadığı, kamusal işlevlere gö nemde kale surlarında sıklıkla kullanılmıştır. yük Selçuklu sarayının divanhanesiydi. Yıkık kıvrık çubuklarla süslenmiştir.
re tasarlandığı açıktır; çünkü ortadaki avlunun saraydan günümüze ulaşan kubbeli salon
naklara kavuşuldu. Bir kol boyuna denk kenar uzunluğuna sahip kare Arap tarzı camiler
bölmeleri içeren ızgara paravanlar yaygın biçimde kullanıldı. Kubbeli
odalara ve eksensel nişlerine, duvarların kalınlığına, girişin genişliğine vb Müminlerin topluca namaz kıldığı büyük cuma camileri, kentlerin dinsel
ilişkin ölçümleri saptamak için bu ızgaralara başvuruldu. ve sosyal yaşamının odağını oluştururdu. Arap prototipini, yani avlulu ca
Orta Asya mimarisinde 1 1 . yüzyıldan 1 3 . yüzyıl başlarına kadar görü miyi örnek alarak 1 1 .- 1 2 . yüzyıllarda inşa edilen cuma camilerinden gü
len yapı ve bezeme birliği, matematiksel biçim uyumu ve sonsuz varyas nümüze sadece harabeler ulaşmıştır. Semerkand'da 1 0 . yüzyılda inşa edi
yonlarla işlenebilen az sayıda temel tasarım şeması gibi esaslı özellikler, len Samani camisi başlangıçta kare planlıydı; ama çeşitli değişiklikler ve
bu dönemin klasik nitelikte ve klasik Yunan antik çağıyla karşılaştırılabi eklemeler sonucunda güneybatı (Mekke istikametine) yönelimli ve kil
lir düzeyde sayılmasına olanak verir. tuğla esaslı dikdörtgen bir yapıya dönüştürüldü . Uzun avlu üç kenarda
ağır kaideler üstünde duran üç sıralı ahşap sütunlarla çevriliydi; bu sü
tunların ardında yedi kolon sırası derinliğinde bir bölme uzanmaktaydı
ve arka duvarın ortasında öne çıkık bir mihrap vardı. Semerkand camisi
bu planıyla erken dönem Arap camisinin tipik bir örneğidir ve Samarra'da
yaklaşık 400 yıl önce inşa edilmiş büyük Abbasi camisiyle büyük benzer
lik gösterir. Moğol istilası sırasında bu cami 1 220'de yakılınca, duvarları
Semerkand'daki eski cuma � :c : ::.: :e: = • : :c : • : x : :c : e:
nın arkasına sığınmış olan şehir sakinleri de can verdi.
camisi, 1 O. yüzyıl � :t!] : •: :• : : • : x : • : x : :c = •=
Türkmenistan'ın güney kesiminde zengin bir ticaret kenti olan Misri
.
Semerkand'da bir İslam öncesi . an'daki cami, güney kenti kapısının yanında ve şehir merkezine yönelen
tapınağın harabeleri üzerinde 1 O.
bir sokaktaydı. Oymalı pişmiş toprakla zengin biçimde bezenmiş taçka
yüzyılda inşa edilen cuma camisi,
kare zemin planı olan ilk camiydi. D pının sütunlarında, (büyük olasılıkla baba ve oğul) yapı ustaları Abdü'l
Klasik Arap cami tipini yansıtır: Hüseyin bin Muhammed en-Naka ve Muhammed bin el-Hüseyin en-Na
Ahşap sütunlu bir galeriyle çevri � : c : •: =• : : e : x : • : x : :ıc : •:
ka ile camiyi yaptıran Harezmşah Hükümdarı Muhammed'in adları hala
li avlu etrafında düzenlenmiş du � :c : ::.: : c : : • : X : e : :9.:: : :c : •:
varlı bir mekan. Mekke'ye bakan !';= : • : •: :c : : e : x : e : ::ıc : : « : •: durmaktadır. Buradan caminin 1 200- 1 2 1 9 arasında inşa edildiği sonucu
güneybatı kenarında birçok ko � =• = •= :c : : e : x : e : x : :c : •:
çıkarılabilir. Kentteki birçok binada olduğu gibi, kullanılan yapı malze
� :• = •: : c : : • : x : e : x : :c : •:
lon sırasının bulunduğu namaz : c : •: :c : : e : x : e : x : :c mesi fırında pişirilmiş tuğladır; bu durum kentin ulaştığı refah düzeyinin
: •:
bölmesi yer alır. Karahanlılar ve
Harezmşahlar döneminde cami kanıtı sayılabilir. Örneğin, Semerkand'daki büyük cami sadece kil tuğlay
güneybatı yönünde iki kez geniş la inşa edilmiştir.
letildi ve kutsal bir ziyaretgah Misrian'daki cami iki farklı mekan kavramını birleştirir: Arap tarzı av
olan türbeye kadar ulaştı.
lu düzenlemesi ve İran tarzı kubbeli kapı. Arap camisinin bulunduğu ala
na kubbeyle örtülü bir taçkapı bölmesi eklenmiştir; kökeni eski İran sa
ray eyvanına dayanan bu yapı unsuru en gösterişli kısmı oluşturur.
Arap prototipinin tamamen farklı bir başka varyantını, Merv bölgesin
K� deki Dandenakan kentinde bulunan ve günümüze bir harabe halinde ula
o 10 20m şan avlulu cami temsil eder. Özgün haliyle 10. yüzyılda inşa edilen bu ca
mi, 1 1 . yüzyılda bazı ufak değişikliklerle bir duvarın çevrelediği uzun bir
de, öteki yerlere oranla daha yaygındır. Talhatan Baba Camisi'nin ana
Üç kısımlı cami tipi
cephesi, uyumlu orantılardan hayret verici simetriye ve tuğla örgülerinin
Merv vahasında oldukça sağlam ve olağanüstü güzel bir Selçuklu yapısı zengin değişkenlik ihtişamına kadar, bu dönemdeki mimarinin neredey
olan Talhatan Baba Camisi, "üç kısımlı" cami tipinin bir örneğidir. Bir se bütün sanatsal özelliklerini bir araya getirir. Caminin arka cephesi ay
kubbenin örttüğü kare planlı bir orta bölmeden ve bir çapraz kemerin iki nı ölçüde güzeldir; dört yassı nişi kuşatan kabartmalı dikdörtgen çerçe
yarıya böldüğü dar ve kubbeli iki yan geçitten oluşur. Orta bölmeye açı velerin kemerleri yuvarlak kolonlar üstünde durur. Hem basit hem de
lan kemerli giriş ve iki yanında yer alan girişler neredeyse önlerinde uza kesme tuğlalarla yapılmış olan bu kapalı revakların alınlıklarındaki düz
nan mekan kadar geniştir; bu durum yapıya üç kemerli bir açık galeri gö ve kabartmalı süslemeler şaşırtıcı bir çeşitliliğe sahiptir. Bölgesel özellik
rünümü verir. Geniş bir orta kemere ve yanlardaki daha dar iki kemere leri bir yana bırakılırsa, caminin bezeme amaçlı tuğla örgüleri, Orta Asya
dayalı benzer bir kompozisyon aynı döneme ait başka Orta Asya yapıla mimarisinde 1 1 . yüzyıldan 1 3 . yüzyıl başlarına kadar görülen tuğla ve piş
rında da görülür; ama antik çağda Margiana adını taşıyan Merv bölgesin- miş toprak bezemelerin gerçek bir ansiklopedisini oluşturur.
Türbeler
İslam'ın ilk döneminde gösterişli mezarların yapılmasına izin verilmezdi;
ama bu kural çok geçmeden çiğnendi. İslam dünyasında ilk türbe 8. yüz
yılda bir Emevi hükümdarının mezarı üzerinde inşa edildi. Orta Asya'da
1 1 . ve 1 2 . yüzyıllarda ziyaret amaçlı yapıların gelişmesi, tasavvufun yayıl
masıyla "ermiş" hocalara ve mezarlarına hürmet gösterilmesiyle doğrudan
ilişkiliydi. Bununla bitlikte mezar başında namaz kılmayı günah sayan an
layış geçerli kaldı. Magrip ve Mısır'daki durumun tersine, Orta Asya tür
belerinde mihrap yoktur. Camilerden farklı olarak, Mekke yönüne bak
mazlar; kuruluş düzenleri pusula yönlerine göre belirlenir. Namaz
vecibesinin yerine getirilmesi için, müminlerin ziyaret ettiği mezarın ya
da türbenin yakınına normalde bir yadigar cami inşa edilirdi.
Dört eş cepheli merkezi yapı tipine dayanan küçük bir türbe grubu
nun geçmişi muhtemelen "dört kemerli" (Farsça çartak) plana iner. Bu
kadim İran mabet tasarımı, bir kare oluşturacak şekilde kemerli geçitler
le birbirine bağlanan ve bir kubbeyle örtülen dört sütuna dayanır.
Kazakistan'ın güney kesiminde 1 1 .- 1 2 . yüzyıllardan kalma ve yalın
merkezi planlı Ayşe Bibi Türbesi, her dört kenarında taçkapı nişleriyle dı
şarıya açılırdı. Oymalı pişmiş topraktan süsleme panoları dış duvarların
gösterişli kaplamasını sağlardı. Yapının köşelerinde alışılmış tarzda silin
dir destekler yoktu; köşeleri, kaideli ve başlıklı yüksek kolonlar vurgu
lardı. Bunlar hiç kuşkusuz Orta Asya'daki seküler yapılara özgü ahşap ko
lonları andıracak şekilde yapılırdı.
Cepheli türbeler
Yaygın olan cepheli türbelerin bir taçkapı olarak düzenlenmiş tam boy
bir cephesi vardı; yapının gerçek boyutlarının yukarısına yükselen bu taç
kapı büyük bir giriş nişiyle vurgulanırdı. Söz konusu dönemde Karahan
lı hanedanı başkenti olan Uzgen'de bu mezar yapısı tipinin bazı çarpıcı
örnekleri günümüze ulaşmıştır. Şu anda çok hasarlı durumda olan bir ya
pının iki yanında 1 2 . yüzyıldan kalma cepheli türbeler yer alır. 1 0 . yüz
yılın sonunda inşa edilen bu yapı büyük olasılıkla bir ziyaret camisiydi.
Soldaki türbe sağdakine göre biraz daha eski ve daha büyüktür; ama iki
sinin de kendi dönemleri açısından tipik sayılan aynı planı vardır. Bu plan
kare zeminli bir odanın sekizgen bir yapıya dönüştürülmesidir; kubbe,
köşe kemerlerinin oluşturduğu kasnağa oturur.
Soldaki türbenin geniş taçkapı cephesinin ortasında masif, üç şeritli
Vabkent minaresi, 1 1 4 1 ki enfes bezemeli şerefesinde müezzin ezan ve dikdörtgen biçimli bir çerçevenin içine oturtulmuş küçük bir kemerli
Vabkent'teki b u kule Buhara'daki meşhur mi okurdu. Vabkent ve Buhara minareleri bölge niş yer alır. Çerçevenin dış şeridi büyük bir geometrik desenle, iç şeridi
nareye benzer, ama daha narin bir görünümü de sıkça meydana gelen depremlere rağmen
ise kesik küçük haçlardan oluşan bir ağ örgüsüyle bezenmiştir. Taçkapı
vardır ve 40 metreye varmakla birlikte, biraz günümüze ulaşabilmiş tek örneklerdir. Göv
daha alçaktır. Yukarıya doğru gittikçe incelir. delerinin üst kısmı dar çaplı olsa da, özgün kemerinin pervazını pişmiş toprakta olağanüstü bir hünerle oyulmuş
Bezeme amaçlı eklentilerin bulunduğu çifte hallerindeki yüksekliklerini korumuş ve ciddi Arapça bir yazıt doldurur. Nişin giriş kısmının yukarısında kalan ve ne ya
genişlikte örgülü tuğlalarla inşa edilmiş ve dar bir hasara uğramamışlardır. zık ki daha sonraları yıkılan arka duvarı, eskiden oymalı alçı sıva şeklin
süsleme şeritleriyle bölümlere ayrılmıştır. Mi
narenin merdivenle çıkılabilen fanus biçimde- de benzersiz bir kompozisyonla bezenmişti; bu bezeme bir bitki motifi
Taçkapı l ı türbeler
Bir diğer türbe tipinde taçkapılı türbenin ana girişini cepheden (piştak)
dışarıya doğru çıkıntılı bir taçkapı vurgular. Bu tipin günümüze ulaşan en
eski örneği, 1005'te öldürülen son Samani Hükümdarı İsmail'in gömülü
olduğu sanılan Alemberdar Türbesi'dir. Kare planlı ve kubbeli yapının
her dört cephesine, çıkıntılı dikdörtgen çerçeveler içindeki kemerli üç
düz niş şekil verir ve köşeleri, küçük çokgen sütunlar doldurur. Doğu
C=======::iıııo----ıııiilO m
cephesinin orta kısmı, yani dikdörtgen çerçeve içindeki orta niş, cephe
den çıkık ve biraz yüksek haliyle sanki yapının üstüne oturtulmuş gibi
görünür. Cephelerin üç bölmeli yapısının yansıtıldığı iç kısımda, duvar
ayakları çapraz eksenlerdeki düz nişleri vurgular ve köşe kemerlerini des
Üç Karahanlı hanedanı türbesi, torasyondan önceki, alttaki fotoğraf ise son tekler.
Uzgen (Kırgızistan), 1 O. ve 1 2. yüzyıllar raki durumlarını gösteriyor. Bu türbeler Se Türbe duvarlarının yüzeyi zengin özlü harçla tutturulmuş basit tuğla
Bu külliye 1 1 53 ve 1 1 86/87 tarihli iki türbe merkand'ın Şah-ı Zinde adlı kabristanındaki
lardan oluşur. Bu oldukça kaba perdahın ince bezemeyle bir araya geti
den ve aralarında kalan 1 O. yüzyıla ait bir büyük mezar yapıların prototipleri olarak
üçüncü türbeden oluşur. Üstteki çizim res- görülebilir. rilmesi, o dönemde yaygın biçimde kullanılan çifte örgü, basamaklı örgü
ve kabartmalı örgü gibi bezeme örgülerine özel niteliklerini kazandırır. yaret yeri, mimarisi bakımından, Orta Asya'nın Sultan Saadet Kabrista
Yapının geri kalan kısmıyla yeterince uyum sağlamayan ve daha sonra nı'ndaki iki eski türbe böyle bir kompozisyonun nadir bir örneğini tem
ları artık böyle bir bağlamda kullanılmayan mütevazı vurgulu taçkapı, da sil eder. Ama bu civarda daha sonraları, 14. - 1 7 . yüzyıllar arasında inşa
ha önceki bir yapı dönemine göndermede bulunur. edilen mezarlara bir etkide bulunduğu açıktır.
Buhara vahasının kenarındaki Şaburganata mezarı, Orta Asya'da na
dir görülen bir çokgen türbe tipini temsil eder. Sekizgen planlı ve kub
Başka türbe tipleri
beyle örtülü yapının güneye bakan masif ve geniş bir taçkapısı vardır;
Termez yakınındaki Sultan Saadet kabristanı belirli bir türbe tipini temsil oval kubbesinin tepesinde büyük bir yuvarlak açıklık yer alır. Türbenin
eder. Yapının odağında 1 1 .- 1 2 . yüzyıllardan kalan ve birbirlerine tonoz iç kısmı 1 1 .- 1 2 . yüzyılların ziyaret yeri mimarisinde alışılagelmiş düzene
lu bir eyvanla bağlanan iki türbe yer alır. Her iki türbenin de üç kemerli göre daha az bezemelidir. Yapının, biçim ve detayları böyle bir bezeme
cephesi kuzeybatıya bakar. Sağda kalan daha büyük yapının her iki yan yi fuzuli kılar. Özbekistan'ın güney kesimindeki Hoca İsa Türbesi, ola
da girişleri vardır, ama türbelerin ana girişleri eyvan içinde birbirine ba ğandışı bir başka mezar tipinin örneğini sunar. Bu yapı bir sıra halinde
kar. düzenlenmiş kubbeli üç bölmeyi kapsar ve kubbeli dar bir hol, ortak ve
Sağdaki bölmenin her duvarı, tıpkı cepheleri gibi, üç nişten oluşur; uzun bir "kabuk" oluşturur. Dış kısım geleneksel dikdörtgen çerçeveye
nişlerin kemerleri yuvarlak kolonlar üstünde durur. Bu üç kemerli tema, oturtulmuş kemerli dar nişlere dayalı kapalı revak süsüyle ve yapıyı çe
Alemberdar Türbesi'nde olduğu gibi, iç kısma taşınmıştır. Kalın arka du peçevre saran girintili bir kenar süsüyle bezenmiştir. Türbenin kare plan
varında çatıya çıkan bir merdivenden dolayı, soldaki türbenin iç kısmı ve lı bölmesi güneyde sofanın ardında devam eder ve büyük bir mezar ta
haliyle dış orantıları daha küçüktür. Ancak, iki yapı arasında sıkı bir op şını barındırır. Bir tuğla kafes burayı geçmişte bir cami işlevini görmüş
tik simetriyi sağlamak amacıyla, yapı ustası soldaki türbenin kuzeydoğu olması gereken bitişikteki iki bölmeden ayırır. Türbenin tuğla cepheleri
cephesini biraz genişletmiştir. kendine özgü ritmik yapılarıyla süslenmiştir. Kemerleri oluşturan tuğlala
Tonozlu bir eyvanın sağına ve soluna yerleştirilmiş iki kubbeli bölme rın orta kısmının oymalı geometrik figürlerle bezeli olduğu cephe revak
bileşiminin geçmişi, anıtsal mimariye aktarılmış olan basit bir yerli mima süsü tek istisnadır. Bu işleme aynı dönemin İran mimarisinde de rastla
ri geleneğine iner. Orta Asya ve Küçük Asya'nın saray mimarisinde, med nır.
reselerinde ve varlıklı kişilere ait evlerinde yaygın biçimde kullanılan bu
bileşime, Sistan'ın (Afganistan) 1 1 . yüzyıldan kalma kır malikanelerinde
ve Konya'nın 1 3 . yüzyıldan kalma birkaç medresesinde de rastlanır. Zi-
Medreseler
İslam fıkhının yanı sıra astronomi v e filoloji gibi dünyevi bilimlerin öğre
tildiği bu İslam ilahiyat okulları Orta Asya'da en geç 9. yüzyılda ortaya çık
tı. Tarihsel kaynaklardan bir kurum olarak medresenin ilk kez Orta As
ya'da doğduğu ve köklerinin Budist öğrenim merkezlerine dayandığı
sonucu çıkarılabilir. Ne var ki, birçok eski Orta Asya medresesinin varlı
ğına karşın, yakın zamana kadar 1 1 . -1 3 . yüzyıllardan kalma hiçbir örnek
bilinmiyordu.
Tacikistan'ın güney kesiminde kalıntıları 1940'larda ortaya çıkarılan
Hoca Meşhed Medresesi, belirli bir biçime ve işleve sahip bu yapıların bi
linen en eski örneğidir hala. Cephesi ve uzun ekseni güneye bakar. Bir
taçkapıdan girilen tonozlu eyvanın sağında ve solunda iki bölmenin kub
beleri yükselir. Medresenin bu kısmı tuğlayla, geri kalan kısımları kil tuğ-
Magok-i Attari Camisi, Buhara, İç giriş nişinin kemeri mavi çinilerle işlenmiş
9.- 1 O. yüzyıllar bir yazıt taşır ve kesme taş kolonlar üstünde
Bu cami Buhara'daki en eski yapılardan biri durur. Dikdörtgen çevrenin günümüze ula
dir. Efsaneye göre bir İslam öncesi tapınağın şan dikey kısımları pişmiş toprak "kafes ör
bulunduğu yere yapılmış bir caminin kalıntı güleri"nden ve alçı sıva süslerle bezenmiş
ları üstüne 1 2. yüzyılda inşa edilen taçkapı, panolardan oluşur.
Orta Asya'daki en güzel örneklerden biridir.
anıtsal yontular ağır basarken, caminin ölçülü bir görsel karakteri vardır.
Günümüze ulaşmış bu en eski medrese, daha sonraları inşa edilen
Kervansaraylar
medreselerin bütün temel özelliklerini sergiler: Çapraz eksenlere yerleşti
rilmiş dört eyvanlı bir avlu; avlu çevresinde ikamet dairelerini barındıran Kervansaraylar, tipik olarak Avrupa ile Çin arasındaki İpek Yolu gibi ker
yapılar; sağında ve solunda iki büyük bölme bulunan şahane bir taçkapı. van yolları veya Orta Asya'nın güney kesimleri ile kuzeydeki Slav impa
Ön taraftaki simetrik yapı grubu, medresenin içine alınan eski türbeyi ve ratorluklar arasında uzanan kuzey-güney doğrultulu ticaret yolları boyun
yeni camiyi kapsar. Güney cephesinin günümüze sadece temelleri ulaş ca kurulmuş bir tür konaklama yerleriydi. Çoğu kez bir kale gibi tahkim
mış köşe kuleleri bile 1 5 . - 17. yüzyılların medreselerinde karşımıza çıkar. edilirlerdi; hatta içlerinde saraylar ve camiler barındırırlardı. Kasaba ve şe
Yapının zemin planı ise ardıllarına göre daha basittir. Taçkapının ardında hirlerde de kervansaraylar bulunur ve böyle yapıların içinde ayrıca dük
daha sonraları alışılmış bir unsur haline gelen sofa burada yoktur; giriş kanlar ve atölyeler yer alırdı. En azından şimdiye kadar incelenmiş olan
kollara ayrılmaksızın dosdoğru avluya açılır. Orta Asya medrese tipi Ho ların çoğunluğu açısından, 1 1 .- 1 2 . yüzyıllardaki kervansarayların ayırıcı
ca Meşhed Medresesi'nde biçimini büyük ölçüde bulmuştu, ama henüz ni özelliği gösterişin ve işlevselliğin bir araya getirilmesiydi.
hai kurumsal yapıyı kazanmamıştı. Ticaretin ve zanaat üretiminin artması, gittikçe daha fazla kervansara
yın inşa edilmesini getirdi. Bunları kuranlar esas olarak ellerindeki servet
ve iktidara bir ifade biçimi vermek isteyen hükümdarlardı. Dış görünüm
- - - --
• - CJ lf \
..-. . -. 1'- ,/
c=- .. ..
ı--
- h �
c=-
�
�
�
n 1 K� 1
-
c- >-<
-
o �
,___ .. ..
..-. L..L...m..IL...I
I/ \
- CJ
1\. /
- - - --
açısından, bir kervansarayda kaleyi andıran içe kapalılık son derece ince Anlaşıldığı kadarıyla, ana cephenin tuğla kolonlarla bezenmesi 1 1 .-12.
bezemeyle bir araya getirilirdi. Depoların, kiralık odaların, ahırların, bek yüzyılların Orta Asya kervansaraylarına özgü bir şeydir. Aynı özellik Do
çi hücrelerinin vb çevrelediği bir avlu, eyvanlarla sınırlanan iki dik eksen ğu Türkistan'ın Tanrı Dağları (Tien Shan) kesimindeki Fergana Vadisi'nde
etrafında düzenlenmiş kervansaray tasarımını belirlerdi. Uzun eksen üze yani dönemin kültür merkezlerinin çok uzağında 1 1 . yüzyıl ve hatta belki
rinde bulunan taçkapılı girişin ardında en görkemli oda grubu yer alırdı. 10. yüzyıl gibi erken bir tarihte kurulmuş Çaldıvar Kervansarayı'nda da gö
Yükler ve hayvanlar için ayrılmış olan mekan duvarlar boyunca uzanırdı. rülür. Aşağı yukarı kare planlı bu büyük yapının taçkapı cephesi kuzeye
Buhara ile Semerkand arasındaki yolda yer alan Rabat-ı Melik Kervansara bakar. İç avlunun çapraz eksenlerindeki tonozlu eyvanların ardında fiilen
yı'nın güney duvarı, taçkapıyla ve bir köşe kulesiyle birlikte yakın zama bir uzantı gibi duran aynı genişlikte odalar yer alır. Bir kervansarayın mu
na kadar hala ayaktaydı. Bunlardan şimdi sadece taçkapı durmaktadır, ama tat çeper yapılarının iki "kuşak"lı düzene dayandığı söylenebilir: Çeper du
kazı çalışmaları sonucunda kervansarayın tasarımı ortaya çıkarılmıştır. Gü varları boyunca yüklere ve hayvanlara ayrılmış olan uzun mekanlar ve av
ney cephesinin ortasındaki taçkapıda günümüze ulaşan bir kemer ve oy lu kenarında bunlara bitişik olarak sıralanan ve bir sütunlu revakla avluya
malı pişmiş topraktan bir Farsça yazıtın işlendiği bir pervaz vardır. Rabatı açılan konaklama daireleri. Çaldıvar Kervansarayı'nda böyle üç kuşak var
Melik'in güney cephesinin güçlü tasarımı Carkurgan'daki minarenin tasa dır. Avluya bitişik iç kuşak, hizmet odaları olarak kullanıldıkları anlaşılan
rımıyla ilişkilidir ve kökeni, yuvarlak ya da dikdörtgen tuğla kolonların dış uzun odalardan oluşur; avlu etrafındaki mutat revaklar yoktur ve avlu ne
surları koruduğu eski kale mimarisi üslubuna dayanır. 1 1 .- 1 2 . yüzyıllara ait redeyse kesintisiz bir duvarla çevrilmiştir. Muhtemelen bu düzenleme bir
yapılarda ise bu teknik sadece bezeme amaçlı uygulanmıştır. zamanlar avluyu çevreleyen geleneksel sütunlu galerinin duvarla kapatıl
Merv'in 80 km kuzeydoğusunda 1 1 . yüzyılda inşa edilen Akça Kale, masının sonucudur. Bu şekilde yaratılan kapalı odalar, avlunun çeper ya
uzun eksen üzerinde iki avlusu bulunan ve Orta Asya'da nadir görülen bir pılarının iç kuşağını oluşturan hizmet odalarına dönüşmüş olmalıdır.
kervansaray tipini temsil eder. Rabat-ı Melik'te olduğu gibi, ana cephe tuğ
la kolonlarla bezenmiştir; hatta yan duvarların bezemesi de benzer türden
yarım daire biçimli tuğla kolonlara dayanır. Her iki avlu da sütunlu galeri
lerle çevrilidir ve çapraz eksenler eyvanlarla vurgulanır. Daha ferah olan
Hakim Termezi Türbesi'nin yanındaki savvuf şeyhinin mezarına yakın bir yerde in
birinci avlu hayvanlara ve mallara ayrılmıştı; ikinci avlu esas olarak konak hankah, Termez, 1 2. yüzyıl şa edilirdi. Hakim Termezi Türbesi'nin ya
lama daireleriyle çevrilidir. Bu kervansarayda özellikle çarpıcı unsurlar, ön Tasavvuf tarikatı mensuplarının toplantıları nındaki bu derli toplu hankahı n ortasındaki
avlunun aynı zamanda arka avluya giriş cephesini oluşturan arka duvarı için özel olarak tasarlanmış yapılara hankah kubbeli bölme tarikat toplantıları için kulla
denir. Orta Asya'da hankahların çoğu 1 1 . ve n ılırdı ve eskiden tarikat mensuplarının kal
ve avlunun kenarlarından birini oluşturan yapı sırasıdır. Bu cephede arka
1 2. yüzyıllarda tasavvufun yayılmasıyla birlik dığı odalarla çevriliydi.
avluya geçişi sağlayan bir taçkapı yükselir. te ortaya çıktı. Bu yapılar genellikle bir ta-
Han kahlar Sultan Sencer Türbesi vanhanenin turkuaz çinilerle bezenmiş olan
Merv, 1 2. yüzyıl ve dönemin kaynaklarına göre birkaç günlük
Sultan Sencer Türbesi olarak bilinen bu yapı yolculuk mesafesinden görülebilen bir dış
Orta Asya'da 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllarda dervişliğin yaygın olmasına karşın, bu
muhtemelen Büyük Selçuklu sarayının divan kubbesi vardı. Ortaçağda "Sencer Türbesi"
dönemde tasavvuf tarikatı mensuplarının kaldığı yapılardan sadece birka hanesiydi. Restorasyon çalışmaları sırasında, Doğu'da varlığı bilinen en büyük yapı sayıl
çı günümüze ulaşmıştır. Gerek bu tekkeler, gerekse daha sonraki hankah cephelerine sonradan inşa edilmiş olabilecek maktaydı.
yapıların izleri ortaya çıkarıldı. İlk haliyle di-
lar yapı olarak aynı tarzdaydı: Ortada çapraz eksenlerinde nişler bulunan
kubbeli bir bölme, köşelerde ise barınma olanağı sağlayan hücreler var
dı. Giriş, bir anıtsal taçkapı biçimindeydi. Hankah çoğu kez müminlerin
hürmet ettiği bir kişiye ait mezara bir yoldan bağlanır ve böylece buranın
bir ziyaretgaha dönüşmesine vesile olurdu. 1 1 . - 1 2 . yüzyıllardan kalan ve
Hakim Termezi'nin mezarının yanında yer alan böyle bir yapı, çok büyük
saygı gören bu tasavvuf filozofunun kültünde bir zamanlar önemli bir rol
oynamıştı. Bu hankah çapraz eksenlerinde nişler bulunan ferah bir böl
meden oluşur. Yüksek taçkapısı yan duvarlarında nişler barındırır ve gü
neye bakar. Bölmedeki diğer nişlerde de giriş yolları vardır ve bunların
sayısı kuzey kenarında üçü bulur. Bunlar muhtemelen günümüze ulaşma
mış mesken dairelerine açılan girişlerdi; tasavvuf ayinleri için kullanılan
bölmenin üç kenarı eskiden böyle dairelerle çevriliydi.
Büyük olasılıkla gezgin dervişlerin kaldığı ve toplandığı bir merkez,
yani bir hankah işlevini gören eski ve özellikle gizemli bir yapı, 1 1 . yüz
yıl başlarından kalmadır ve Tanrı Dağları'nın ücra bir köşesindedir. Kaba
ca işlenmiş taşlarla inşa edilen ve Taş Rabat olarak anılan bu yapının gi
riş taçkapısı doğuya bakar ve giriş cephesinin köşelerinde kulemsi
yuvarlak çıkıntılar yer alır. Taş Rabat girişten binanın öbür ucuna kadar
uzanan bir koridorla birbirine bağlanmış iki kısımdan oluşur. Mesken yer
lerini barındırdığı anlaşılan doğu yarısı, yan koridorlara açılan iki oda gru
buna ayrılmıştır. Çapraz eksenlerinde güney, batı ve kuzeye yerleştirilmiş
derin eyvanlar bulunan kare planlı ve kubbeli bir bölme, batı yarısının
odak noktasını oluşturur. Besbelli ki burası doğu kenarındaki hücrelerde
kalan dervişlerin törenlerini ve toplantılarını yaptıkları yerdi. Bu orta ala çevrili bir taht eyvanı şeklindeydi. Bu eyvan avluya doğrudan değil, yine
nın güneyine ve kuzeyine düşen uzun odalar muhtemelen hizmet odala ağır sütunların üstüne oturtulmuş geniş bir revaklı girişle açılırdı. Ortasın
rıydı. Taş Rabat'ın sadece duvarları değil, karmaşık ve alışılmamış biçim da kare biçimli bir havuz bulunan avlunun etrafındaki yapılar ve batı ke
deki konsol üçgen dolgularıyla desteklenen tonozları ve kubbeleri de narındaki eyvanın karşısında yer alan girişin tasarımı konusunda hiçbir
taştandır. Mütevazı bezeme orta bölmede bir kubbeciğin altındaki on altı bilgimiz yoktur. Bununla birlikte divanhanenin mimari önemi ve bezeme
köşeli mekandan ibarettir. Köşelik kemerlerinin yukarısında aynı biçimde görkemi, bizi sarayın daha az törensel kısımlarının da son derece çarpıcı
ki panolarla birbirinden ayrılan üç kenarlı küçük nişler vardır; her niş yü olması gerektiğini varsaymaya yöneltir.
zeyi kalın bir alçı sıva katmanı üstündeki düz oymalarla bezenmiştir. Ya Tacikistan'ın güney kesimindeki Huttalan ilinin merkezi Hulbuk'ta
rısı yıkık haldeki bir kubbeyle örtülü bu büyük yapı, taştan yontulmuş yürütülen kazılar, oradaki muazzam sarayın görüntüsü hakkında olduk
kocaman bir heykeli andırır. Bezemelerinin seyrekliğine rağmen ve belki ça doğru bir fikir vermektedir. Kentin yukarısındaki bir tepede kurulu
de bundan dolayı olağanüstü heybetlidir. olan saray, karmaşık bir tasarıma sahipti ve farklı dönemlere ait yapıları
kapsamaktaydı. Tuğlayla örülmüş yüksek isnat duvarları, dışarıya doğru
çıkık masif köşe kuleleriyle saraya bir kale havası vermekteydi. Batı ke
Saraylar
narında girişi oluşturan kubbeli köşkün dış cephesi bir geleneksel taçka
Genellikle hükümdarın ikametgahını ve idari merkezleri aynı çatı altında pı, kemerli bir cumbanın yer aldığı geniş bir dikdörtgen yapı şeklindey
toplayan 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllardaki Orta Asya saraylarından bir tanesi bile di. Girişi geçince varılan orta avluda büyük bir havuz vardı. Avlunun
günümüze ulaşmamıştır. Ama elimizde tarihsel kaynaklardaki tasvirlerin çevresinde iki farklı yapı grubunun varlığı ayırt edilebilir: Bir divanhane
ve ortaya çıkarılıp incelenmiş birkaç harabenin sunduğu bilgiler vardır. yi de kapsayan güneydeki grup, sarayın törenlerde kullanılan resmi kıs
Bir avlu ve ona açılan bir eyvan bileşimine dayanan genel tasarım ilkesi mıydı. Kuzeydeki grup ise, odaların küçük boyutlarından, konumların
nin sayısız biçimlerle uyarlandığı ve standart bir tipin belirlenemeyeceği dan ve kümeleniş tarzlarından anlaşıldığı kadarıyla esas olarak ikamet
artık açıktır. Termez hükümdarına ait sarayın kazı çalışmalarından sonra amaçlıydı. Kuzeybatı köşesinde ve batı duvarının ortasında yer alan iki
tamamen yıkılan harabeleri, çok yakın zamana kadar 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllar oda grubu, tasarımlarından dolayı özel ilgiyi çekecek niteliktedir. Bu
dan kalma Orta Asya saray mimarisinin tek örneğiydi. Bu saray, kentin gruplarda çapraz eksenlerin birinde derin bir eyvanın bulunduğu kare bi
aslında aristokratların yaşadığı bir dış mahallesi olan doğu kesimindeydi. çimli küçük avlular yer alır; eyvanın iki yanındaki odaların girişleri avlu
Uzunluğu yaklaşık 1 00 metreydi ve uzun ekseni doğu-batı doğrultulu fe ya açılır. Bir eski İran geleneğine dayanan bu "avlulu eyvan tasarımı" bü
rah bir iç avlusu vardı. Sarayın bu avluya bakan merasim dairesi, iki yan yük ya da küçük resmi törenleri düzenlemeye yönelikti. Sarayda
da ve arka tarafta ağır dikdörtgen sütunlar üstünde duran bir galeriyle tasarımın uygulanışı neredeyse kusursuz düzeydedir.
o o
o
Sultan Kalesi'nin batısındaki bir evin ğı söylenebilir. Alt katta hizmet ve mesken bir platform üstüne oturtulan İslam öncesin dır. Üst katta muhtemelen açıklığı simgele
cephesinin çizimi, Merv, 1 2. yüzyıl odaları, üst katta ise bir kubbeli salonun etra deki erken ortaçağ kalelerini andırır. Burada meye yönelik garip kapalı revak yapıları
Bu ev zengin bir şehirliye ait mülkün ana bi fında kümelenmiş ferah odalar ve eyvana ba alt kat böylesi bir platform biçimindedir. Ne görülür.
nasıydı. Tasarımına bakılacak olursa, özel bir kan açık galeriler vardı. Bu yapı dış tasarımı redeyse penceresizdir ve sadece çapraz cep
konuttan ziyade törensel amaçlarla kullanıldı- açısından, genellikle duvarları eğimli yüksek helerde kemerlerin çevrelediği iki girişi var-
Yukarıda: Isfahan Cuma Camisi'nin başta olmak üzere ayrı unsurlarının hepsi di bakımdan mevsime ve günün vaktine bağlı olarak öğretim, ders çalışma ya
kuzeydeki kubbeli bölmesinden bir key olarak hizalanmıştır. Bu dikey düzen göz da dinlenme amacıyla kullanılabilir. Planın özünde bir yön unsuru taşıma
detay lerin yukarıya doğru, yani beş köşeli bir yıl masına karşın, yapı ustaları bir camide kıble eyvanını daha büyük yaparak
Camiye 1 088/89'da eklenen kuzeydeki kub dızla enfes biçimde bezenmiş kubbeye
beli bölme çoğu kez ortaçağ İran mimarisinin çevrilmesini sağlar. Ama güzel olmakla birlik ve kapalı ucuna bir kubbeli bölme ekleyerek öne çıkarabilirdi. Dört eyvan
şaheseri sayılır; çünkü bütün duvarlardaki ka te, İran mimarisinde aykırı bir örnektir. lı planın pratikliği diğer birçok yapı tipinde de rağbet görmesini getirdi. Sel
palı panolar ve yukarıdaki köşe kemerleri çuklular gelenekçi Sünni anlayışlarına destek sağlamak için medreseler kur
ma programını hızlandırdılar. Sonraki örneklere bakılacak olursa, bu
�· ,
medreseler muhtemelen dört eyvanlı plana göre inşa edilmiş olmalıdır; ama
1 Selçuklu döneminden günümüze bozulmadan ulaşmış bir örnek yoktur. Ni
I
şabur'dan Merv'e giden eski kuzey güzergahı üzerinde Selçuklu Veziri Şe
.
rafeddin Kummi tarafından 1 1 14/1 5 'te yaptırılan enfes örnekte görüldüğü
.
Isfahan Cuma Camisi'nin kıble eyvanı çok-ayaklı caminin beş sahnına denk düşer
Selçuklu döneminde Isfahan Cuma Camisi ken, yan eyvanlar sadece dört sahın genişli
çok-ayaklı bir yapıdan dört eyvanlı bir yapıya ğindedir. Güney eyvanının üstündeki yüksek
ve kıble eyvanının ötesine uzanan bir kubbeli çifte minare de müminlere kıbleyi gösterir.
ibadethaneye dönüştürüldü. Kıbleyi vurgula Sonraki dönemlerde eyvan çinilerle döşendi
mak amacıyla, güney eyvanı daha geniş ve do ve mukarnas katlarıyla kaplandı.
layısıyla daha yüksek tutuldu. Bu bölme eski
boşalırcasına başlamıştı. Başkenti
Anadolu Köhne Ürgenç (şimdi Türkmenis
tan'da) olan Harezmşah İmpara
dür. Kayseri'de bir camiyle birlikte bir medresenin, bir türbenin ve bir
çifte hamamın yer aldığı Huand Hatun Külliyesi böyle bir örnektir.
Alaeddin Camisi, Niğde, 1 223 len iki insan sureti şeklindeki figüratif ka
N iğde'nin içkale tepesinde yer alan bu cami bartmalar da yer alır. Osmanlı dönemi dı
Alaeddin Keykubad döneminde ( 1 2 1 9- şındaki yapılarla bile karşılaştırıldığında tık
Camiler 1 237) inşa edilmiştir. Kıble ekseni üzerinde naz sayılan minare, tamamen yontma taşla
olmayan giriş taçkapısı, cephenin yukarısına örülmüştür ve gövdenin oturtulduğu çok
Anadolu Selçuklu camileri doğrudan Arap avlulu camileriyle ilişkili olan
doğru yükselir ve bütün dış bezemenin gen orta kısım "Türk üçgenleri" yerleştiril
Güneydoğu Anadolu'daki camilerden önemli ölçüde farklıdır. Yakın ze odak noktasını oluşturur. Çok düz olan taş miş bir kare kaide üstünde durur.
min planlarının görüldüğü Sivas Ulucamisi (1 1 96/97) ve Sinop'taki Ulu bezemelerde bugün ancak güçlükle seçilebi-
cami (1 267) gibi birkaç yapı olsa bile, bu çok-ayaklı tasarım Orta Anado
lu'da pek tutmamıştır. Daha çok rastlanan durum yan yana varlıklarını
sürdüren bir dizi çeşitlemeyle birkaç ayrı zemin planının kullanılmasıdır. Bir deney evresi sayılan 1 2 . yüzyılın ilk yarısında, Bitlis, Harput, Nik
13. yüzyıla kadar tekörnek bir cami planı ağır basmaz. sar, Sivas, Kayseri ve Konya'da cuma camileri inşa edildi. Büyük Selçuk
luların İran ve Orta Asya'da geliştirdiği ve beşik tonozlu dört eyvanın bir
avluya açıldığı dört eyvanlı şema, şaşırtıcı bir şekilde Anadolu cami yapı
mında hiçbir rol oynamadı. Sadece Harput ve Malatya'nın cuma camile
rinde silik yansımalar görülebilir. 1 3 . yüzyılda doğrusal düzeninden ve
hiç kuşkusuz yerel kilise yapısının etkisinden dolayı "bazilika" olarak bi
linen yeni bir zemin planı tipi ortaya çıktı. Niğde'deki Alaeddin Cami
si'nde (1 223) kıble duvarının önünde üç farklı kubbe yer alırken, Amas
ya'daki Burmalı Minare Camisi'nde (1 237-1 246) üç kubbe orta geçidin
yukarısında sıralanır. Böylece benzer zemin planlarından çok farklı iç me
kanlar gelişir. Amasya'daki Gök Medrese Camisi 0 3 . yüzyılın üçüncü
çeyreği) hem enine hem de boyuna düzenlenmiş üç kubbe grubuyla bu
üç kubbeli şemanın daha ileri bir gelişim aşamasını temsil eder ve erken
dönem Osmanlı camilerinin bir prototipi sayılabilir.
Medreseler
Selçuklu Veziri Nizamülmülk ( ö . 1092) artan Ş i i nüfuzuna karşı koymak
amacıyla medrese kurumunun temellerini attı. Ona atfen "Nizamiye" ola
rak da anılan bu kurumlar "düzenli, devlet destekli yükseköğrenim mer
kezleri" olarak tasarlanmıştı. Bağdat'ta kurulan ilk medresenin (1066) ar
Orta Anadolu'nun batı kesiminde 1 3 . yüzyılda ortaya çıkan ve zemin dından, başka birçok medrese inşa edildi. Hiçbiri günümüze ulaşmayan
planlarına göre doğrudan çok-ayaklı yapılarla ilişkili olan "ahşap kolon bu yapılara dair bilgilerimiz tarihsel kaynaklara dayanır. Dolayısıyla, kö
lu camiler" özellikle olağandışıdır. Bunların ayırıcı özellikleri arasında taş kenleri kadar görünümleri de günümüze kadar akademik yazıların tartış
yerine tahta ince kolonlar, kısmen zengin süslemeli ve ahşap kirişli düz ma konusu olmuştur. Camilerde gevşek bir yapıyla verilen temel eğitimin
bir tavan ve yontulmamış taştan basit duvarlar sayılabilir. Bu tipteki en tersine, medresenin Kuran öğreniminin yanı sıra fıkıh, felsefe, matema
eski cami 1 232 tarihli Sivrihisar Ulucamisi'dir. Ankara'daki Arslan Hane tik, astronomi ve tıp derslerini de kapsayan bir müfredatı vardı. Bu ba
Camisi'nde (1 289/90) olduğu gibi, burada da ahşap kolonların bir başka kımdan Batılı kaynaklarda sıklıkla kullanılan "ilahiyat yüksekokulu" ya
yapıdan alınma mermer başlıkları varken, Afyon Ulucamisi'ndeki (ta da "hukuk okulu" nitelendirmeleri ancak kısmen doğrudur.
mamlanışı 1 272) kolonlar, döneme özgü ve eskiden boyalı olan ahşap Anadolu topraklarında esasen iki tip medrese gelişti: Örtülü avlulu
mukarnas başlıklar taşır. Beyşehir' deki Eşrefoğlu Camisi'nin (1 298/99) or- ve açık avlulu medreseler. Örtülü medreselerin en eski örneklerine Nik-
sar ve Tokat'ı içine alan Danişmendlilerin bölgesinde rastlanır. Niksar sal mezarların birçoğu günümüzde dizginsiz kentsel büyümenin ortaya çı
Medresesi ve Tokat'taki Çukur Medrese 1 2 . yüzyıl ortalarında Daniş kardığı yapıların arasında kaybolmuş durumdadır. Bununla birlikte, türbe
mendli Beyi Yağıbasan tarafından yaptırılmıştı. Her iki yapı da benzer bir lerin ve kümbetlerin geçmişte her zaman tekil bir yapı olarak durduğu da
zemin planına dayanır; örtülü ve kubbeli bir avluyu birkaç odadan olu söylenemez. Hastane, medrese ve cami gibi diğer yapılarla ya da yapı top
şan, farklı uzunluklarda ve L biçimli iki kanat çevreler. Talebelerin kaldı luluklarıyla bütünleştirme veya onların üstüne inşa etme eğilimi daha 1 3 .
ğı hücreler ön ve sol tarafta yer alırken, daha büyük odalar sağ ve arka yüzyılda başlamıştır. Sivas'taki I. İzzeddin Keykavus Şifaiyesi'nde
taraf boyunca uzanan mekanı doldurur. Orta alanı ise bir eyvan kaplar. ( 1 2 1 7/18) , kurucusunun türbesi ölümünden ( 1 2 1 9) sonra hastanenin sağ
Bu plan belli uyarlamalarla 1 3 . yüzyıla kadar sürdürüldü ve aynı yüz eyvanına dikildi. Sahip Ata olarak bilinen güçlü Selçuklu Veziri Fahreddin
yılın ikinci yansında "klasik" tarzına ulaştı. Bu tarzda arka duvarın orta Ali'nin Konya' da bulunan ve bir camiyi, hankahı ve hamamı kapsayan kül
sında bir eyvan yer alır (tek eyvanlı medrese); eyvanın her iki yanında liyesindeki (1 258-1 279) türbesine bir mekansal planlama işlevi bile veril
birer kubbeli oda bulunurken, avlunun iki kenarı boyunca hücreler sıra miştir: Sofalarından biri camiyi hankaha bağlar. Kayseri'deki Huand Ha
lanır. "Türk üçgenleri" duvarlardan yuvarlak kubbenin içine doğru yöne tun Külliyesi'nde (1237/38) türbe namaz bölmesiyle bütünleştirilmiştir,
lir. Bu yapı tipinin örnekleri Konya'daki Karatay Medresesi ( 1 2 5 1 ) ve İn ama içine ancak medreseden girilebilir.
ce Minare Medresesi (yaklaşık 1 256) ile Çay'daki Taş Medrese'dir Büyük Selçukluların İran ve Orta Asya'daki tek katlı türbelerinin, söz
(1 278/79) . Kırşehir'deki Çaca Bey Medresesi (1 272/73) farklı büyüklük gelimi Gürgan'ın doğusunda yer alan ve mahzeni bulunmayan Kümbet-i
lerde dört eyvanı kapsayan asimetrik zemin planıyla bu temanın bir var Kabus'un tersine, Anadolu Selçuklu anıtsal mezarları iki katlı yapılardır.
yasyonunu sunar. Alt katları defin mahzeni, üst katları ise bir namaz ve zikir odası işlevini
Örtülü bir kubbeli avlunun bulunduğu, çoğunlukla daha küçük Ana görür. Türbelerin yaklaşık üçte birinde duvara gömülmüş bir mihrap var
dolu Selçuklu medreselerinin dışında, açık bir avluyla ve iki ya da dört dır; ama Konya'daki II. Kılıç Arslan Türbesi'nde ( 1 192/93) olduğu gibi,
eyvanla belirlenen ikinci bir medrese tipi de vardır. Sadece iki eyvanının bu mihraplar dışarıdan pek bariz değildir.
bulunduğu Erzurum'daki Çifte Minare Medresesi (yaklaşık 1 250) ve An Alt ve üst katların ayrı girişleri vardır. Üst kata genellikle bir çifte taş
talya'daki Karatay Medresesi ( 1 2 50/5 1) gibi örneklerde, bu eyvanlar ana merdivenle çıkılır. Mumyalanmış naaş kısmen alt katın aşağısında kalan
eksende birbirlerinin karşısında yer alır. Yapının dış bezemesi çoğu kez mahzene konurken, kural olarak zengin bezemeli boş bir sanduka üst
. çatı sırtının yukarısına doğru yükselen tonozlu, mukarnas bezemeli bir katta yer alır. Anadolu türbelerine özgü bu iki katlı tasarımın kökleri bü
nişin bulunduğu giriş taçkapısında yoğunlaşır. yük olasılıkla İslam öncesi eski defin geleneklerine dayanır. Göktürkle
rin eskiden mumyalanmış naaşları gömmeden önce bir "ölü çadırı"nda al
tı ay beklettiklerini Çin vakayinamelerinden biliyoruz.
Tü rbeler ve kümbetler
Genelde basit bir zemin planına dayanan en eski türbeler 12. yüzyı
Önceleri kentlerin dışında yer alan türbeler ve kümbetler (Farsça gumbed) lın ikinci yarısından kalmadır ve hepsine Kuzeydoğu Anadolu'da rastla
yüzyıllar boyunca Anadolu manzarasının öne çıkan bir unsuru olarak kal nır. Bu anıtsal mezarlar Selçukluların 1 176- 1 1 78 arasında topraklarını il
dı. Gelgelelim, bir zamanlar kentlerin dışında veya kenarında kurulu anıt- hak ettiği Danişmendli hanedanı tarafından yaptırılmıştı. Türbelerin ve
kümbetlerin sayısı 1 3 . yüzyılda bütün imparatorlukta önemli ölçüde art misi'nin avlusunda, bir tür Selçuklu hanedan defin mahzeni olan II. Kılıç
tı. Böyle anıtsal mezarlar iki tipe ayrılabilir. Kare, çokgen, ya da yuvarlak Arslan Türbesi (1 1 92/93) yer alır.
olan üst katları kubbeli ve dışarıda bir piramitle veya çokyüzlü ya da ko Ortaçağın en önemli mutasavvıfı Mevlana Celaleddin Rumi'nin (ö.
nik bir çatıyla örtülü yapılar daha yaygındır; ikinci tip, bir kare zemin pla 1 273) mezarı, türbeler arasında özel bir yer tutar. Turkuaz renkli çiniler
nına dayanan ve eyvan biçiminde bir namaz odası bulunan yapılardır. le kaplı olan ve daha sonraları çeşitli değişikliklere uğrayan bu türbe,
Genellikle tuğla yerine yontma taşla inşa edilen anıtsal mezarların ol Anadolu topraklarındaki en önemli dergahın ortasındadır. Yüzyıllar bo
dukça cılız bezemeleri dış duvarlarda yoğunlaşır. Duvarların çoğu, kilise yunca değerli armağanların sunulduğu dergah bugün bile yığınlarla ziya
lerin kubbe alınlığıyla ilişkili bir Ermeni-Gürcü etkisini yansıtan sivri ke retçi çekiyor.
merli, kapalı revaklardan oluşan desenler taşır. Yuvarlak ya da çokgen
yapılardan çatıya geçişi çoğu kez bir saçaklık silmesi sağlar; bu silme ba
Hanlar/Kervansaraylar
zen birkaç kademe halinde dışarıya çıkık olabilir. Kapalı revaklar içinde
ki yüzeyler bazen geometrik ve/veya bitkisel süslemelerle doldurulur. "Bozkır katedralleri" olarak bilinen devasa hanlar eskiden ticaret yolları
Çoğunlukla 1 3 . yüzyılın ikinci yarısından ve 14. yüzyılın ilk çeyreğinden boyunca yaklaşık 30 kilometrelik düzenli aralıklarla birbirini izler ve ker
kalma birkaç yapıda figüratif kabartmalar da görülür. Şimdi çok hasarlı vanlara üç güne kadar bedava olmak üzere güvenli konaklama hizmet
durumdaki figüratif kabartmaları daha sonraları eklenmiş olan Kayse leri sunardı. Böyle hanların Anado!u'daki bütün Selçuklu imar faaliyetle
ri'deki Döner Kümbet (yaklaşık 1 275) ve Selçuklu sonrası dönemden kal rinin belki de en çarpıcı tanığı olduğu söylenebilir.
makla birlikte, kabartmalarındaki kuşlar, denizkızları ve çift başlı kartal Selçuklu İmparatorluğu'nu doğudan batıya ve kuzeyden güneye doğ
lar sıkı sıkıya Selçuklu geleneğine dayanan Niğde'deki Hüdavent Hatun ru aşan ana ticaret yollarının tarihsel gelişimi yoğun araştırmalarla ortaya
Türbesi ( 1 3 1 2) bu tipe girer. çıkarılmıştır. Esas olarak Alaeddin Keykubad dönemindeki ( 1 2 19- 1 237)
Anıtsal mezarlar sadece sultanlara, eşlerine, vezirlere, en yüksek dev sayısız imar projelerine yansıyan olağanüstü kültürel serpilmenin ekono
let görevlilere ve bazı önemli mübarek kişilere mahsustu; "sıradan fani mik temeli bu ticaret yollarına dayanır. Geçmişte kabul gören tipolojinin
ler" mezarlıklara gömülürdü. Konya'nın içkale tepesindeki Alaeddin Ca- son zamanlarda sorgulanır hale gelmesine ve esas olarak Doğu Anado
lu' da yeni keşfedilen birçok hanın bu yapılara dair görüşümüzü genişlet
mesine karşın, hanların ve kervansarayların konumlarına, donanımlarına
Karşı sayfada: Çifte M inare Medresesi mıştır. Revakların kolonları ve kemerleri ge
ve işlevlerine ilişkin ayrıntılı bilgilere halihazırda sahibiz. İnşa faaliyetle
Erzurum, y. 1 250 ometrik ve bitkisel desenlerle, taçkapı ise
Erzurum'daki Çifte Minare Medresesi diğer kısmen yarım bırakılan olağandışı figüratif ka rinin 1 200'den kısa bir süre sonra başladığını ve 1 280 dolaylarında sona
medreselerin tersine iki katlıdır ve yıldız bi bartmalarla (ejderhalar, Hayat Ağacı, çift baş erdiğini görmekteyiz. Çoğunluğu Orta Anadolu'da bulunan kervansaray
çimli tonozlarla örtülü çok yüksek yan ey lı kartallar) bezenmiştir. Taçkapının iki yanın
lar l. Alaeddin Keykubad ( 1 2 19-1 237) ve ardılı Il. Gıyaseddin Keyhüsrev
vanları vardır. Üst kat galerileri talebe hücre daki minareler sırlı seramik süsler taşıyan
lerinin dört kümeye ayrılmasını sağlayacak kırmızı tuğlalarla inşa edilmiştir. (1 237-1 247) dönemlerinde inşa edilmiştir. Han kurucuları arasında birkaç
şekilde yan eyvanlarla birbirinden kopartıl- vezirin ve bir hekimin adına da rastlanır.
Saraylar ve köşkler
Selçuklu saray yapısına dair bilgilerimiz maddi kalıntıların azlığından do
layı çok sınırlıdır. İki eski Gazneli sarayı Leşker-i Bazar ve Gazne (Afga
nistan), Rakka'daki (Suriye) Kasrü'l-Banat, Musul'daki (Irak) Kara Saray
ve 1 270 dolaylarında İran'ın kuzeybatı kesimindeki Taht-ı Süleyman'da
Aksaray yakınındaki Sultan Hanı venle çıkılan üst katı mescit olarak kullanı
Abaka Han'ın (1 265-1281) inşa ettirdiği saray yapıları dışında, bilgilerimiz
1 228/29 lırdı. Sultanlarca yaptırılmış hanların toplam
Sultan 1. Alaeddin Keykubad'ın Aksaray alanı 4.500 metre kareye kadar çıkar. Ama esas olarak Anadolu Selçuklu saraylarına dayanır. Abbasi döneminden
Konya yolu üzerinde inşa ettirdiği bu han, bunlar sadece büyükleriyle değil, asla doğ kalma birkaç halifelik sarayı bir yana bırakılırsa, yukarıda belirtilen de da
en büyük ve en iyi donatılmış kervansaray rudan tekrarlanmayan geometrik desenlere hil, geri kalanlar oldukça mütevazı orantılar taşıyan ve birbirlerine ancak
lardan biriydi. Avlunun ortasındaki kare ve sistemlere dayalı zengin bezemeleriyle
planlı ve dört kemerli köşkün bir taş merdi- de öne çıkar. dolaylı yoldan bağlanan tekil yapıların aşağı yukarı tekörnek bir derle
mesini oluşturur. Bu bakımdan, İslam saray yapısı neredeyse her zaman
simetrik bir zemin planına sahip bir yapı kompleksine dayanan Avrupa
Günümüze ulaşan hanlardan çoğunun masif, çok-geçitli ve kubbeli saray yapısına taban tabana zıttır.
bir sofası vardır. Mal ambarları, ahırlar ve tüccarlar için konaklama yerle Eski Selçuklu başkenti Konya'nın içkale tepesindeki saray yapıların
riyle bağlantılı bu sofanın önünde biraz daha geniş ya da aynı genişlikte dan günümüze kalan tek şey bir köşkün (13. yüzyıl) harabeleridir. Buna
bir dikdörtgen avlu yer alır. Avluyu doğrudan ona açılan galeriler veya karşılık, araştırmacılar Alaeddin Keykubad'ın tarihsel kaynaklardan bili
daha küçük ayrı odalar çevreler. Kervansarayların bazılarında bir hamam nen ve Beyşehir Gölü'nün hemen batı kıyısında yer alan yazlık sarayını
ve bir namaz bölmesi, bazılarında ise kemerler üstünde kurulu olan ve bulmayı başarmışlardır. 1965 ve 1 966'da ortaya çıkarılan saraya benzer iki
üst katı küçük bir mescit işlevini gören "köşk" adlı müstakil yapılar var yapının iç mekanları olağandışı biçimde zengin döşemelidir. Sultan adı
dır. En büyük hanlar toplam 4. 500 metre karelik bir alana ulaşır. Kayseri na projeyi 1 2 27'de başlatan mimarı ve şikar emiri Sadeddin Köpek, bü
yakınındaki Sultan Han'ın (1 232-1 236) kubbeli sofasının iç kısmı tek ba yük olasılıkla inşa çalışmalarını da yürüttü . Öte yandan, hükümdar da
şına 1 .430 metre kareyi bulur. kendi sarayının tasarımına güçlü bir etkide bulundu . İbn Bibi'nin ifade
Asıl süsleme alanları, medreselerde olduğu gibi, avluda ve sofa taç siyle, "kendi fikirleri doğrultusunda saray planının taslağını ortaya koydu
kapılarındadır. Her taçkapının geometrik ve bitkisel bezemeleri farklılık ve her odanın yerini bizzat kararlaştırdı. " Alaeddin Keykubad'ın ölümün
gösterir. Desenlerin tıpatıp aynı olduğu bilinen hiçbir örnek yoktur. Bel den (1 237) sonra, oğlu ve ardılı II. Gıyaseddin Keyhüsrev sarayı sadece
li kervansaraylar, esas olarak sultanlarca inşa ettirilmiş büyük kervansa birkaç yıl kullandı. En son araştırmalara göre, yazlık ikametgahın alanı
raylar karmaşık geometrik bezeme sistemleriyle ve olağanüstü düzgün taş içinde kalan çok farklı, müstakil yapıların sayısı 18'den fazladır. Bunlar
kesimleriyle öne çıkarlar. Bazı hanlar da figüratif yapı bezemeleri açısın arasında "Büyük Saray" ve "Küçük Saray"ın yanı sıra, muhtemelen küçük
dan dikkate değerdir. Bunların bir kısmı antik eserler ya da Bizans gani bir tersane ya da kayıkhane olan iki kısımlı bir yapı özellikle anılmaya
metleri, yani başka yapılardan alınıp kullanılmış unsurlar, bir kısmı ise değerdir. Bu kalıntılar liman şamandıraları ve liman havuzu da olabilir.
özel olarak yapılmış kabartmalardır. Kayseri-Sivas yolu üzerindeki Kara İbn Bibi'nin değindiği "gönüllere ferahlık veren temaşa yerleri" herhalde
tay Hanı ( 1 241/42), en kapsamlı figür repertuarını barındırır: Avlu taçka sarayın büyük ölçüde gömülü harabeleri arasında olmalıdır. Bunlar bir
pısındaki hayvan suretli oluk ağızlan ile figürsüz bezemeler içine gizlen- hamam ve yazıtında hicri takvime göre 633 (1235/36) tarihi yer alan bir
Sultan Hanı'nın zemin planı sofası vardır. Ortadaki sahın bir kubbeyle
Tuzhisar, 1 232-36 örtülüdür. Sofanın önünde bazen daha geniş
OC==:'ıil0-llliiı20 m Sivas-Kayseri yolu üzerindeki bu han, Batı olan büyük bir dikdörtgen avlu yer alır. Av
ve Orta Anadolu' da kurulmuş kervansaray lunun ortasındaki kare planlı köşkün üst ka
lar grubuna girer. Böyle kervansarayların tı küçük bir mescit işlevini görür.
birçok sahnı barındıran masif ve tonozlu bir
İçkale ve kent surlarına ait kabartmalar mer kabartma vardır: "Kıvrık dizli" (alışılagelmiş resmetme bir atı, önünde tırısa kalkmış bir fili kovalarken gösterir. Bu
Konya, 1 22 1 /2 1 tarzıyla koşar durumda) melekler ya da cinler; genel bir ik eser çok iyi bilinen bir fablın görsel anlatımı olabilir: Gerge
Gittikçe yaklaşan Moğol tehdidi, Sultan Alaeddin Keykubad'ı tidar sembolü ya da doğrudan surları yaptıran Alaeddin Key dan/tek boynuzlu at amansız düşmanı boynuzlayarak öldü
( 1 2 1 9- 1 237) tahta çıkışından kısa bir süre sonra başkent kubad'la ilişkili bir gönderme olarak yorumlanabilecek olan rür. Ama filin yarasından akan kanın gözüne girmesiyle kör
Konya'yı bir surla çevirerek güvence altına almaya yöneltti. arma şeklinde çift başlı kartallar; anlatı sahnelerini tasvir olur ve böylece o da can verir.
Tıpkı içkale suru gibi, bu tahkimat da tamamen yıkılmış du eden kabartmalar. Daha büyük bir tümel kümenin parçası
rumdadır. Ama günümüze ulaşan çok sayıda figüratif mer- olması gereken böyle bir kabartma, kanatlı ve tek boynuzlu
Çentik kenar süslemeli tabak, Ebu 607'de ( 1 2 1 O) yapıldığı belirtilen bu tabakta, Seramik tabak, Kaşan, y. 1 2 1 O, yaldız rüstü boyamaya dayanan bir ikinci teknik ge
Zeyd, Kaşan, 1 2 1 O, sırüstü boyamalı cam bir atın, uyuyan bir seyisin ve atın arkasında boyamalı ve çokrenkli cam hamuru işi, çap liştirdi. Sırlı seramiklerin çokrenkli pigment
hamuru işi, çap 35 cm, Washington, Freer duran beş figürün yer aldığı karmaşık bir sah 3 1 cm, Washington, Freer Sanat Galerisi lerle ve yaldızla bezendiği bu "mineli" işlerde
Sanat Galerisi ne görülüyor. Alt tarafta ise çıplak bir kadın İran'daki çömlekçiler tekrenkli metal sırlı se çoğu kez saltanat motifleri içeren gösterişli
Kenarındaki uzun yazıda ünlü çömlek sanat balıklarla çevrilmiş halde yüzüyor. ramiklerin yanı sıra, 1 2. yüzyıl sonlarında sı- sahneler yer alır.
çısı Ebu Zeyd tarafından hicri takvime göre
Anadolu Selçuklu sanatında mimari başta gelen bir yer tutar. Bezeme
sanatları ve kitap sanatı, mimariye oranla küçük çaplıymış gibi görünür.
Bu izlenime katkıda bulunan bir etken de Selçuklu döneminden kalan,
ama kökeni bilinmeyen birçok nesnenin neredeyse otomatik olarak Fars
sanatı içinde sınıflandırılmasıdır.
Kullanılan malzemelerin dayanıksızlığına rağmen, Selçuklu ahşap iş
lerinin minberler, rahleler, sandukalar, kapılar, kepenkler ve bir taht gi
bi sayısız örnekleri günümüze ulaşmıştır. Ahşap oymacılığında "künde
kari tekniği"nin uygulanmaya başlaması 1 2 . yüzyıl ortalarına iner; bu
nun bir örneği Konya'daki Alaeddin Camisi'nin Eylül 1 1 55'te Ahlatlı Ha
cı Mengin Berti tarafından yapılan minberleridir. Hakiki kündekari, ke
net ya da zamk gibi ek bir tutturma aracına gerek kalmaksızın dil ve zı
vana yapısıyla birbirine geçirilmiş çokgen, paralelkenar ya da yıldız bi
çimli panoları bir çerçeveyle sabitlemeye dayanır. Geometrik ve bitki
desenlerinin yanı sıra, canlı yaratıkları tasvire dönük güçlü bir ilginin
belirtileri vardır. 1 2 . ya da 1 3 . yüzyıldan kalma bir dizi ahşap kapıda
karşı karşıya ya da sırt sırta duran hayvan çiftleri görülür: Aslanlar, gri
fonlar, tavuslar ve ejderhalar. Konya'daki Mevlana Müzesi'nde bulunan
zengin oymalı rahle (1 279) iç yüzeylerindeki lake resimlerle benzersiz
dir; yuvarlak bir madalyon üstünde bir filiz ağından çıkan bir çifte kar
tal ve 14 küçük aslan figürü yer alır.
1 2 . ve 1 3 . yüzyılların önde gelen metal işleme merkezleri Horasan
ve Kuzey Mezopotamya (Musul) dışında, cevher yatakları bulunan Ana
dolu'da da 1 3 . yüzyılda bir dizi önemli metal eşya üretilirdi. Günümüze
ulaşmış örnekler arasında gümüş kakmalı, yuvarlak ve çokgen pirinç
şamdanlar, ağır tunç dibekler, buhurdanlar, örgülü ve altın kaplamalı bir
tunç fanus, bir kös, yüz yüze bakan ejderhalar şeklindeki tunç kapı tok
makları ve eskiden Cizre Ulucamisi'nin kapılarına ait olan bir aslan ba
şı sayılabilir. Sırt kısmına akrep kuyruklu bir çift sfenks resmedilmiş çok
sayıda tunç ayna vardır; bu motif komşu astrolojik burçlar Aslan, Başak
ve Akrep'in ayırıcı özelliklerinin bir araya getirilişi olarak yorumlanabi
lir. Ayrıca, bu aynalardan bazılarının ön yüzünde bir tür büyü işlevini
akla getiren tılsımlı işaretler ve semboller görülür. Topkapı Sarayı Mü
zesi'nde bulunan altın kakmalı bir demir aynada özellikle ilginç bir iko
nografiye rastlanır. Orta madalyonda başı bir haleyle çevrili olan ve elin
de bir avcı şahin tutan bir atlı hükümdar yer alır. Atını yılan biçimli bir
ejderha tehdit eder. Kenar frizinde, boyunlarını birbirine dolamış ve ar
kaya kıvrık çeneli ağızlarını açmış bir çift ejderha, iki adet "hayvan ala
yı" sahnesinin ana süsünü oluşturur; bu sahnede ejderha başı biçimin
deki kuyruklarıyla ok atan iki kentaur da görülür. Harput'un Artuklu
Hükümdarı Nureddin Artuk Şah için 1261/62'de yapılmış bir başka ay
nanın ön yüzündeki orta motifi, insan büstleri biçimindeki yedi geze
genle çevrili bir kartal oluşturur; bu gezegenleri ise on iki burç kuşatır.
Güneydoğu Anadolu'daki Diyarbakır ve Siirt'in yanı sıra, Konya'yı
ikinci bir metal işleme merkezi olarak görmek gerekir. Bunun bir örne
ği, Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camisi'ne ait olan 1 280/81 tarihli asma cami
kandilidir; üstündeki yazı Konya'da imal edildiğini ve Nusaybinli bir za-
• 1
• '
"Varka ile Gülşah" yazmasından resimli iki sayfa fa eni boyunca yerleştirilmiş minyatürler, Ayyuki'nin trajik aşk El-Cezeri'nin otomatları anlatan yazmasından bir
1 3. yüzyıl ortaları, İstanbul, Topkapı Sarayı Müzesi hikayesinde geçen olayları yansıtır. Soldaki sayfada Gülşah ken sayfa, Muhammed bin Yusuf bin Osman el-Haskefi, 1 205,
Konya sarayında hazırlandığı sanılan "Varka ile Gülşah" nüshası, di çadırında endişeli annesinin yanında keyifsiz bir tavırla uza İstanbul, Topkapı Sarayı Müzesi
Anadolu Selçuklu kitap resimleme sanatının nadir bir örneği nırken, sağdaki sayfada Varka'nın babası Humam onun kolları Bu sayfa bir damacana biçimindeki bir su saatinin, içindeki
dir. Sayfaların birinde resimleri Abdülmümin el-Huveyi'nin yap arasında can veriyor. su düzeyinin değişmesiyle nasıl çalıştığın ı çizimle açıklıyor.
tığı belirtilir. İki sütunlu metinlerin alt ve üst yarıları arasına say-
Moğol istilalarından
o
ilhanlılara
386
Cengiz Han ve varisleri
Tarih
Sheila Blair, jonathan B/oom Bütün çağların en büyük fatihlerinden
biri olan Cengiz Han (y. 1 167-1 227)
mütevazı bir kökenden gelmekteydi.
Babası Orta Asya'nın kuzey ve doğu
suna düşen bozkırlardaki bir Moğol
Asya'nın büyük bir bölümü 13. yüzyıl kabilesinin küçük bir reisi, yani hanıy
başlarından itibaren, büyük Moğol fati dı.
hi Cengiz Han'ın soyundan gelen çeşit Asıl adı Timuçin olan genç savaşçı,
li hükümdarlarca yönetildi. Bu yeni kü bölgedeki diğer yerel hanları alt ede
resel imparatorlukta, Avrupa kıtası rek kademeli olarak yükseldi ve bu sü
Roma döneminden beri ilk kez Çin'e reçte Cengiz sanını kazandı. Böylece
bağlanmış oldu. Moğol Barışı'nın Doğu 1 206'daki bir kurultayda bütün Türk
ve Batı arasındaki ticareti ve iletişimi Moğol halklarının Büyük Han'ı ilan
güçlendirmesiyle birlikte, Çin'den Ak edildi. Çok geçmeden ordularıyla bir
deniz'e ve ters istikamete doğru tüccar likte Moğolistan'ın ötesinde fetihlere
ların ve ticari malların yanı sıra sanatçı girişti ve Çin Denizi'nden Dinyeper kı
ları ve sanatsal fikirleri de kapsayan bir yılarına kadar Avrasya'nın büyük bölü
akış başladı. Yuan hanedanı olarak Çin'i müne boyun eğdirdi.
1 279'dan 1368'e kadar yöneten Büyük Moğol töresi uyarınca, bir önderin
Hanlar kolundan farklı olarak, Cengiz ölümünden sonra toprakları aile men
Han'ın Batı Asya'daki varislerinin çoğu supları arasında paylaşılırdı. En güçlü
zamanla İslam dinini benimsedi. Bu ge Moğol önderi olmasına karşın, Cengiz
lişmenin başını Güney Rusya'daki Altın Han da bu kuralın dışına çıkmadı;
Orda, Harezm'deki Çağataylılar ve 1 227'de ölmeden önce topraklarını
İran'daki İlhanlılar çekti. Tıpkı Büyük dört oğlu arasında bölüştürerek, her
Hanlar gibi, bu üç Moğol hanedanı da birine yandaşları ve sürüleri için otlak
14. yüzyıl sonlarına kadar başta kaldı. alanı ("yurt") verdi. Cengiz'in oğulları
Bozkırların sonraki büyük fatihi Timur, Moğolların Bağdat'ı ele geçirişi, muhtemelen Reşideddin'in Camiü't-Tevarih'inden nın soyundan gelenler farklı toprakla
şiddet yoluyla Güney, Batı ve Orta As minyatür, Tebriz, 1 4. yüzyıl başları, Berlin, Eyalet Kütüphanesi rın hükümdarları olarak kendi yolların
Moğollar l 258'de Abbasi başkenti Bağdat'ı ele geçirdi. Bu minyatürün ön tarafın da ilerlediler ve bölgede birkaç yüzyıl
ya'nın büyük bir bölümünü Cengiz'in
da, tüylü başlıklarıyla ayırt edilebilen Moğollar ırmağın öte yakasından mancınıkla
mirasına sahip çıkma adına kısa bir sü kenti topa tutuyorlar. Üst sol tarafta ise üç kişi bir tekneyle saraydan kaçıyor. Baş boyunca Cengiz'in soyundan gelmek
reliğine tekrar birleştirdi. Moğol itibarı larındaki sarıklar Müslüman, belki de Abbasi olduklarını gösteriyor. siyasal meşruiyetin başlıca aracı haline
öylesine güçlü kaldı ki, bazı küçük kol geldi. Dolayısıyla bu dönem, İslam ta-
lar İslam dünyasının ücra kesimlerinde rihinde meşruiyetin Peygamber Mu
17. yüzyıla kadar hüküm sürmeye devam etti. hammed'in soyundan gelmeye göre belirlendiği diğer dönemlerin çoğun
İslam mimarisinin ve sanatının en zarif örneklerinden bazıları bu üç dan ayrılır.
büyük Moğol hanedanının himayesi altında üretildi. Anlaşılır bir sonuç Bozkır göreneğine göre, en büyük oğul ana yurttan en uzak otlakları
la, geliştirdikleri sanat birçok geleneğe aittir; İslam, İran, Orta Asya, Çin alırdı. Dolayısıyla Cengiz'in en büyük oğlu Cuci'nin payına Güney Rusya
ve hatta Avrupa kökenli unsurları bünyesinde toplar. Cami ve türbe gi ve Harezm'e kadar uzanmak üzere Batı Sibiıya toprakları ve Kıpçak boz
bi yapı tiplerinin birçoğu standart İslam repertuarına girer. Yerli İran kırları düştü. Cuci babasından önce öldüğü için, miras mülkü oğulları ara
özellikleri arasında köşe kemerleri ve çini işleri yer alır. Altına düşkün sında paylaşıldı. En büyük oğul Orda (1226-1 280), babasına ait toprakla
lük gibi belli Moğol karakteristikleri bozkır geleneğinden alınmadır. Ej rın doğu kesimini, yani Batı Sibirya'yı aldı ve orada Beyaz Orda olarak
derha, şakayık ve kasımpatı gibi Çin motifleri Avrupa geleneklerinden bilinen soyu başlattı. Küçük oğul Batu'nun (1227-1255) batıda kalan Gü
alınma unsurlarla birleştirilmiştir. Sözgelimi, perspektif ve kabartma fi ney Rusya'da kurduğu Mavi Orda daha sonraları Altın Orda olarak anıl
gür gibi araçları kullanarak resimsel mekan geliştirmeye dönük ilgi bir maya başladı.
Avrupa etkisidir. Muhtemelen Moğol topraklarında dolaşan Avrupalı tüc Altın Orda her ikisi de Volga kıyısında yer alan ve Saray adını taşıyan
carların getirdiği bu resimsel araçlar, şair Firdevsi'nin (ö. 1020) söz ko başkentlerden yönetildi. Eski Saray olarak bilinen birinci başkent, Vol
nusu dönemde özellikle önem kazanan Farsça destanı Şehnanıe'nin nüs ga'nın kollarından Ahtuba'nın sol yakasındaki Astrahan'ın 125 kilometre
haları başta olmak üzere resimli yazmalarda görülebilir. Sonuç itibariyle, kuzeyindeydi. Bu konumunu, Canıbek'in (1342-1357) başkenti 125 kilo
Moğol döneminin sanatına damgasını vuran özellik birçok ayrı unsurun metre daha kuzeyde, Volga'nın büyük dönemecinin hemen aşağısında ve
harmanlanarak son derece süzme ve renkli bir bütüne dönüştürülmesi Ahtuba kıyısında yer alan Yeni Saray'a (şimdi Zarev) taşıdığı 1340'lara ka
dir. dar korudu . 14. ve 1 5 . yüzyıllardaki Müslüman kaynakları, Altın Orda'nın
İslam'ı benimseyen ilk hükümdarı Berke (1257-1 266) tarafından kurulan
bir başkente göndermeyle, Saray Berke adlı bir üçüncü kentten söz eder-
389
eline geçti. Ancak, Çağataylıların bir kolu Orta Asya'nın doğu kesiminde
17. yüzyıla kadar başta kaldı.
Cengiz'in üçüncü oğlu Ogedey, babasının gözdesiydi; Cengiz'in iste
ği doğrultusunda 1 229'daki bir kurultayda Büyük Han seçildi. Ne var ki,
Büyük Hanlık makamı bir kuşak sonra Cengiz'in dördüncü ve en küçük
oğlu Toluy'un soyuna geçti. İmparatorluğun paylaşımında anayurt Moğo
listan'ı almış olan Toluy'dan sonra oğulları Möngke (1251-1260), Kubilay
(1260-1 294) ve onların soyundan gelenler Büyük Han sıfatıyla hüküm sür
düler. Moğolistan'daki Karakurum'da bulunan başkent daha sonraları Pe
kin'e taşındı. Çin'de Yuan hanedanı adı altındaki Moğol yönetimi yerli
Ming hanedanınca 1 368'de devrilene kadar devam etti. Toluy'un soyun
dan gelen bir kol ise Moğolistan'da 17. yüzyıla kadar başta kaldı. Büyük
Hanlar ve uyruklarının birçoğu Budist oldukları için, Batı Asya ve Rusya'da
çoğu İslam'ı benimsemiş olan bağlı hanlarla çatışmaya girdiler.
•
Tebrız
•
vr
Sultaniye
� �
� �
�
�
ilhanlı y ön
yo.,,m;odo; w•""" y
Hülagu ve ilk ardılları Çin'deki Büyük Han otoritesine bağımlı kaldı. Ama ·ll;ı0:.ıJtıı il.V
Kubilay'ın ölümünden 0 294) sonra Hülagu'nun büyük torunu Gazan'ın J�rJ.a!��
0 295-1 304) İslam dinine dönmesiyle, Moğolların iki kolu arasındaki ya J:+-....., ;,; '�k-J�
kın bağlar zayıfladı. J1�r>r.jı;,ı :
Gazan'ın, kardeşi ve ardılı Olcaytu Muhammed Hudabende'nin 0 304- �)Y...ı,i>.- (,G
1 3 1 6) ve onun oğlu Ebu Said'in 0 3 1 6- 1 335) dönemleri İran'daki İlhanlı d�-isl.;c?- ;.>.. J
iktidarının doruk çağı oldu. Gazan'ın din değiştirmesi Türk-Moğol elit ta ) ı.,.+.J'(l'f:.:,jf!
bakası ile İranlı uyrukları arasında barışıklığı sağladı; böylece devlet gö
� f·�.)>J'iet.1.ı
çebe bir Orta Asya rejiminden, yerleşik kentleriyle, Avrupa ile Doğu'yu
birbirine bağlayan uluslararası ticaretin antrepoları haline geldi.
J.P;.i,�1ıı�i
.�. "'leır)')t:..\- ,
..
. .. .. . . . . . · '
Ne var ki, Ebu Said'in ölümünden 0335) kısa bir süre sonra, bu koz
mopolit dünya parçalandı. Bir dizi İlhanlı hükümdarının 20 yıl kadar da �.lt.:-•.-iibLl�·
ha iktidarı korumaya çalışmasına karşın, çeperdeki wpraklar merkezden
koptu . Timur'un 1370'te İran'ı yeniden tek bir otorite altında birleştirme
sine kadar iktidar yerel güç odaklarının elinde kaldı.
Çin hanının kralı ziyaret edişi name halk arasında çok tutmuştu. Metni süs
Firdevsi'nin Şehname'sinden, İran ya da Irak, leyen resimler uzak geçmişin olaylarını, döne
y. 1 300, Paris, Louvre Müzesi min Moğol kostümleri içinde verir.
Kendilerini büyük İran kralları geleneğinin va
risleri olarak gören İlhanlılar döneminde Şeh-
1 206 Cengiz Han (y. 1 1 67- 1 227) bir Alman-Leh ordusunu ve iV. 1 260-1 294 Kuzey Çin'de Moğol Yuan 1 368 Çinli Mingler Moğol Yuan
bütün Türk-Moğol halklarının Bela komutasındaki bir Macar hanedanını ( 1 279- 1 368) kuran hanedanını Pekin'den sürdü
Büyük Han'ı olarak tanındı ordusunu yendi Kubilay Han'ın dönemi
1 377- 1 395 Beyaz Orda ve Altın Orda'yı
1215 Moğollar Pekin'i ele geçirdi 1 242/ 1 243 Anadolu'da Kösedağ 1 295- 1 304 lslam dinine dönerek Sünni birleştiren ( 1 378) Toktamış'ın
Muharebesi: Moğol kuvvetleri mezhebini benimseyen Gazan'ın dönemi
1218 Harezmiler bir Moğol ticaret
Anadolu Selçuklu ordusunu dönemi
kervanını tutsak aldı; Harezmşah 1 382 Toktamış komutasındaki
yendi
hükümdarının emri üzerine 1 307 ilhanlı Hükümdarı Olcaytu Moğollar Moskova'yı yağmaladı
tüccarlar idam edildi 1 253 Möngke'nin ( 1 25 1 - 1 260) Muhammed Hudabende ( 1 304-
1 395 Toktamış'ın ölümüyle Altın
görevlendirdiği Hülagu Batı 1 3 l 6) yeni başkent Sultaniye'yi
1 2 1 9- 1 220 Moğolların öç alma seferi; Orda'nın dağılma süreci başladı;
Asya'ya dönük seferlerine kurdu
Harezm ve Maveraünnehir Astrahan ( 1 466- 1 556), Kazan
başladı
bölgeleri ele geçirildi 1 3 1O Olcaytu Şiiliği benimsedi ( 1 445- 1 552), Kasım ( 1 452-
1 257- 1 266 Altın Orda'nın ilk Müslüman 1 68 1 ) ve Kırım ( 1 430- 1 783)
1 227 Cengiz Han'ın ölümü ve 1 3 1 6- 1 335 Sünni ilhanlı Hükümdarı Ebu
Hanı Berke'nin dönemi hanlıkları kuruldu
imparatorluğun paylaşılması: Batı Said'in dönemi; ilhanlı
Sibirya'da Orda'nın ( 1 226- 1 280) 1 258 Hülagu komutasındaki Moğollar yönetiminin sonu 1 502 Şeyh Ahman'ın ( 1 48 1 - 1 502)
yönetiminde Beyaz Orda, Güney Bağdat'ı ele geçirdi, Abbasi ölümüyle Altın Orda Hanlığı
1 323 Memlüklar ve ilhanlılar bir barış
Rusya ve Harezm'de Batu'nun halifeliğine son verdi ve l ran'da, son buldu
antlaşmasına vardı
( 1 227- 1 255) yönetiminde Altın başkenti Tebriz olmak üzere
Orda ve Maveraünnehir'de İlhanlı devletini kurdu 1 342- 1 357 Canıbek dönemi; Altın Orda
Çağatay'ın ( 1 229- 1 24 1 ) hanları lslam dinine döndü
1 260 Filistin'de Ayn Calut
yönetiminde Çağatay Hanlığı 1 360- 1 405 Timur'un ( 1 370- 1 405) Moğol
Muharebesi; Baybars
kurulurken, Kuzey Çin ve hegemonyasını tekrar sağlamaya
komutasındaki Memlükların
Moğolistan (Karakurum) yönelik seferleri;
Moğolları yenilgiye uğratmasıyla
Ogedey'in ( 1 227- 1 24 1 ) ve Maveraünnehir, lran, Anadolu,
ilhanlıların batıya doğru
anayurt Moğolistan da Toluy'un Mezopotamya ve Hindistan'ın
yayılması durduruldu
yönetimine girdi. yanı sıra Rusya'nın bir
1 260- 1 266 Algu döneminde Çağatay Hanlığı
1 229 Ogedey bütün Moğolların bölümünü yönetimi altında
daha sağlam yapıya kavuştu;
Büyük Han'ı oldu birleştirdi ve l 506'ya kadar
Harezm, Batı Türkistan ve
süren Timurlu hanedanını
1 24 1 Liegnitz Muharebesi ve Sajo Afganistan ele geçirildi
başlattı
lrmağı Muharebesi: Altın Orda
TAR İ H 391
fi
ı
Taht-ı Süleyman'daki saray, y. 1 275 Tebriz'deki cami gibi, Taht-ı Süleyman'da Mimari
ki İlhanlı yazlık sarayı da Moğol hükümdarlarını İslam öncesi geçmişe bağlamaya yö
nelikti. İnşasını İlhanlı Hükümdarı Abaka ( 1 265- 1 285) başlattı ve eskiden Sasani im Sheila Blair, jonathan Bloom
paratorlarının taç giydiği mabedin temelleri üstünde kuruldu. Ortasındaki geniş av
lunun içinde bir yapay göl vardı. Avlunun dört kenarı eyvanlarla çevriliydi. Kuzey
eyvanının açıldığı kubbeli bölme daha önce Sasani ateş tapınağının bulunduğu yerdi İlhanlı döneminde İ ran mimarisi
ve muhtemelen Abaka'nın taht salonu olarak kullanılmıştı.
Moğol istilalarının yol açtığı yıkımlarla İran'da kesintiye uğrayan imar işleri
İlhanlıların iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra tekrar başladı. Bozkırlar
daki Moğol ataları gibi, İlhanlılar da yaylacılık geleneğini sürdürerek, İran'ın
kuzeybatı kesimindeki ovaların yazlık otlakları ile Bağdat çevresindeki Me
zopotamya'nın kışlık konakları arasında mevsimlik göçlere göre dolaştılar.
Hülagu'nun oğlu Abaka (1265-1 282) Urrniye Gölü'nün güneydoğusunda
yazlık saray inşa etmeye başladı.
Onun oğlu Argun'un döneminde tamamlanan (1284-1291) ve şimdi
Taht-ı Süleyman olarak bilinen bu saray, eskiden Sasani imparatorlarının taç
giydiği Şiz adlı Sasani mabedinin temelleri üstünde kuruludur. Moğolların bu
yeri seçmesinin sebebi, İran'ın İslam öncesi krallarıyla bir ardıllık bağı kur
maktı. Kulelerin koruduğu oval bir sur halkası içinde kalan İlhanlı sarayının
kuzey-güney doğrultulu ve 125 x 1 50 metre ebadında geniş bir oıta avlusu
vardı. Bir yapay gölün yer aldığı avlu, her dört kenarda dört revaklı girişleri
bulunan eyvanlarla çevriliydi. Kuzey eyvanının açıldığı kubbeli bölme daha
önce Sasani ateş tapınağının bulunduğu yerdi ve muhtemelen Abaka'nın taht
�K
O 20 40 m
=-
salonu olarak kullanılmıştı. Batı eyvanı iki yanında sekizgen köşkler bulu
nan bir çapraz salona açılmaktaydı. Eskiden Sasani Hükümdarı Hüsrev'in
taht odası olan bu bölme, İlhanlı hükümdarlarının kaldığı ikamet dairesine
çevrilmişti.
Taht-ı Süleyman'daki saraya ait le işlendiği tekrenkli turkuaz ya da kobalt ma Taht-ı Süleyman'daki sarayda bulunmuş olan bol miktardaki ince beze
bezemeli çiniler, İran, 1 3. yüzyıl sonları ya visi çinileri tercih ettiler. Laciverdin Farsça kar me unsurları, yapının yüksek kalitesini gösterir. Güney köşkü bir mukarnas
1, da 1 4. yüzyıl, cam hamuru işi, çap 24.8 cm şılığıyla çoğu kez "laceverdin" işleri olarak anı
tonozla örtülüydü ve kuzey köşkünün çinilerle kaplı bir süpürgeliği vardı.
Moğollar önceki yüzyıllarda duvar bezeme lan bu çinilerin birçoğunda ejderhalar ve başka
sinde rağbet gören sıraltı boyamalı çiniler yeri Çin motifleri yer alır. Alt kesimdeki çini sıraları yıldız ve haç biçimli çinilerden oluşmaktaydı. Bun
ne, rengin ve yaldızın sırüstü boyama tekniğiy- lardan bazılarının koyu mavi sırla kaplı olması nedeniyle, uygulanan sırüstü
boyama tekniği laceverdin olarak bilinir. Koyu mavi çiniler ve açık turkuaz
sırlı çiniler dönüşümlü bir diziliş içindeydi. Yıldız çiniler ve yukarıdaki sırlı
çinilerden bazıları ejderhalarla ve İran efsanelerine özgü insan başlı kuşlarla
(senmurv) bezenmişti. Diğer sırlı çinilerde ise Gazneli Mahmud'un sarayı için
1010 dolaylarında yazılan İran destanı Şehname'deki temaları yansıtan mıs
ralardan ve sahnelerden oluşmuş bezemeler vardı. Moğol kökenli İlhanlıla
rın, sarayları için böyle bir bezeme tarzını seçmelerinin ardındaki amaç,
İran'ın şanlı geçmişiyle bir başka bağlantı kurmaktı.
Mimari çalışmalara verilen destek Argun'un oğlu Gazan'ın 1295'te tahta
çıkmasıyla ivme kazandı. İslam dirıine dönen Gazan, bir Yahudi dönınesi
olan İranlı veziri Reşideddin'le (ö. 1318) birlikte, önemli yeni imar işlerine
temel oluşturan geniş çaplı bir ekonomik reform programı başlattı. Ana tica-
Karşı sayfada: Ali Şah Camisi'nin kıble le duvarından dışarıya çıkık, yarı silindir biçim
duvarının dışarıdan görünüşü, Tebriz, li ve iki yanında büyük kapı girişleri bulunan
1315 bir burcun içine oturtulmuştu. Cami duvarla
İran' da Selçuklu döneminden beri dört eyvan rı sade tuğlayla inşa edilmişti; ama kenti gören
lı planın cuma camileri için standart olmasına seyyahlar ön avlunun mermer döşemeli ve
karşın, başka tipte camiler de yapıldı. Bunların duvarların ışıltılı çinilerle kaplı olduğunu akta
en büyüklerinden biri İlhanlı Veziri Ali Şah'ın rır. Eyvanın bitişiğinde bir hankah ve bir med
başkent Tebriz'de inşa ettirdiği camiydi. Avlu rese vardı. Bölgedeki sık depremlerden nasi
ya bakan ve kenar uzunluğu 30 m'ye varan t� k bini alarak yıkılan yapıdan geriye kalmış tek
büyük eyvan, 25 m yüksekliğinde ve 1 O m ka kısım kıble duvarıdır.
lınlığında duvarlarla çevriliydi. Mihrap ise kıb-
MİMARİ 393
Kıble eyvanı ve kubbeli namaz
bölmesi, Veramin Camisi
1 322- 1 326
İlhanlılar döneminde inşa edilen camiler,
yüzyıllardan beri İran camilerinde standart
hale gelmiş birçok özelliği yansıtır. Plan ba
kımından, bunların genellikle dört eyvanlı
büyük bir avlusu ve Mekke'ye bakan eyva
nın ardında kubbeli bir namaz bölmesi var
dı. Yükseliş düzeni bakımından, kubbenin
örttüğü kare tabanlı bölme bir sekizgene
dönüştürülmüştü ve bu yapı yarıküre biçim
li kubbe kaidesini taşıyan on altı kenarlı bir
kuşağı desteklemekteydi. Veramin'deki yarı
yıkık camide bütün bu özellikler görülebilir.
Aşağıda: Veramin Camisi'nde namaz zildiği on altı kenarlı bir kuşağı destekler.
·
bölmesini örten kubbe, 1 322- 1 326 Böyle bir kubbe destek çözümü Selçuklu dö
İran' da yüzyıllar boyunca alışılagelmiş tarzla, neminden beri standart hale gelmişti. Ama
dört köşe kemerinin (her birinde bir pence bu yapıdaki uzatılmış orantılar, zarif alçı sıva
re var) dört kapalı kemerle sıralı bir diziliş oymalar ve girişik tuğla bezemeleri 1 4. yüz
içinde olması, sekiz kenarlı bir geçiş kuşağı yıl İ ran mimarisinin klasik bir örneğini oluş
yaratır. Bu sekiz kenarlı kuşak ise, sekiz pen turur.
cerenin sekiz kapalı panoyla sıralı olarak di-
394
Camiler
Depremler ve sonraki istilalar yüzünden eski Tebriz'in büyük bir bölümü
yıkılmış durumdadır. İlhanlı döneminden günümüze kalıntıları ulaşan
başlıca yapı, Ali Şah adlı vezirin 1 3 1 5 dolaylarında inşa ettirdiği cuma ca
misidir. Bu caminin her kenarı 1 50 arşın uzunluğunda olan ve ortasında
havuz bulunan büyük bir avlusu vardı. Kıble kenarında, bir zamanlar bi
tişiğinde bir medrese ve bir hankah bulunan devasa bir tuğla eyvan yer
almaktaydı. Eyvanın daha sonraları çöken tonozu ilk haliyle 30 metrelik
bir açıklığa sahipti; 10 metre kalınlığında ve 25 metre yüksekliğinde du
varlar üstündeydi. Bu caminin eyvanı, şimdiki Bağdat'ın dışında yer alan
ve dünyanın harikaları arasında sayılan Sasani sarayı Ktesiphon'un eyva
nından daha büyük olması nedeniyle övgülere konu olmuştu . Günümüz
de sadece pişmiş tuğla duvarları ayakta olan caminin mermer döşemele
ri ve çini kaplamaları bir zamanlar gören kişileri hayran bırakmıştı. Taht-ı
Süleyman'da olduğu gibi, İlhanlı hükümdarları ve onların vezirleri Mo
ğolları İran'ın İslam öncesi geçmişine bağlamak için mimariden yararlan
mışlardı.
İlhanlı döneminde standart tipte cuma camisinin dört eyvanlı bir av
lusu ve bir kubbesi vardı; bu daha Selçuklu döneminde standart hale gel
miş olan bir plandı. En sağlam durumdaki örnek, Tahran'ın 42 kilometre
güneyine düşen Veramin'de 1322-1326 arasında inşa edilmiş cuma cami
sidir. Kubbeli bölmede Selçuklu döneminde geliştirilmiş olan klasik yük
seliş düzeni görülür. Kare biçimli bir kaide, dört tane köşe kemerinin dört
tane kapalı kemerle sıralı diziliş içinde olduğu bir geçiş kuşağını destek
ler. Bunun yukarısında kubbeyi taşıyan on altı kenarlı bir kuşak yer alır.
Veramin Camisi Selçuklu prototiplerinden inceltilmiş orantılarıyla, küçük
avlusuyla ve kapsamlı, ama rutin çini mozaik kullanımıyla ayrılır.
İlhanlı döneminde Yezd ve çevresinde bu dört eyvanlı planın özgün
bir varyantı gelişti. Böyle inşa edilmiş cuma camilerinin de bir avlu etra
fında düzenlenmiş dört eyvanı vardır; ama kubbeli bölmenin iki yanında
çapraz tonoz çatılı dikdörtgen sofalar yer alır. Yerel eşraftan Şemseddin
Nizami'nin 1 325-1 334 arasında yaptırdığı Yezd Cuma Camisi'nde de kul
lanılan plan aynıdır. Bu caminin en dikkat çekici özellikleri anıtsal çinili
taçkapısı ve üstündeki iki yüksek minaresidir. Kızını İlhanlı Veziri Reşi
deddin'le evlendiren Şemseddin'in epeyce uzun bir süre Tebriz'de kalmış
olması nedeniyle, Yezd Camisi'nin, üst katta galeriler ve ibadet yeri ile
yan sofalar arasındaki kolay mekan akışı gibi yeni özelliklerinin kaynağı
muhtemelen İlhanlı başkentlerinin tarihe karışmış yapıları olmalıdır.
Türbeler
ilhanlı döneminden kalan e n büyük mimari projeler mezar külliyeleridir. İlk
İlhanlı hükümdarları, Moğol atalarının yolundan giderek, mezar yerlerinin
saklanmasını sağlamışlardı. Ama İslam dinine dönerken İran'da büründüğü
biçimle İslam defin geleneklerini de benimseyen Gazan, Tebriz'in batı ya
kasındaki "muazzam" mezarının bir vakıf külliyesiyle çevrilmesi emrini ver-
Yezd Cuma Camisi'nin taçkapısı ve mesini önlemek için yanlarına payandalar ek
kubbesi, 1 325 ve sonrası lenmiştir. Bu cami aynı zamanda lran'ın İlhanlı
Orta İran'daki Yezd Cuma Camisi, çifte mina döneminden kalma en iyi çini bezemelerini ba
reyle taçlandırılmış klasik İran anıtsal taçkapı rındırır. Namaz bölmesinin kubbesine mavi bir
sının en zarif örneklerinden birini sunar. zemin üstünde ışınsal düzenli yıldızlar halinde
Renkli çiniyle işlenmiş ince bezemeler, yüksek döşenmiş çini mozaik hiç kuşkusuz hem yıldız
ve narin orantılar bu taçkapıyı bir şaheser kı lı semanın hem de Allah'ın her şeye kadir gü
lan özelliklerdir. Taçkapı birkaç defa restore cünün bir anıştırmasıdır.
edilmiş, orantıları gittikçe zayıflamış ve çök-
M İMARİ 395
Sultaniye'deki Olcaytu Türbesi
1 3 1 5- 1 325
İlhanlı Sultanı Olcaytu'nun Sultaniye' deki tür
besi, dünya mimarisinin şaheserlerinden biri
dir. Açıklığı 25 m'ye varan muazzam kubbesi
çoğu kez aynı dönemden kalma Duomo'nun
(Floransa) kubbesiyle karşılaştırılır; ama ikisi
arasında hiçbir ilişki saptanabilmiş değildir.
Bir zamanlar sekiz minareyle çevrili olan tur
kuaz çinili Sultaniye Kubbesi, çevredeki ova
nın yukarısında yüzüyormuş gibi görünür.
Güney kenarında (sağda) sultanın mezar san
dukasını barındırdığı sanılan büyük bir salon
vardır.
di. Külliyede hankah, hastane, kütüphane, rasathane, felsefe akademisi, çeş bir plana dayanır. Sekiz minareyle taçlandırılmış ve 50 metre yüksekliğinde
me, kameriye ve iki medrese vardı. Bu yapılardan ve Tebriz'in doğu yaka bir kubbeyle örtülmüştür. Sekizgen yapı yukarıdan iç kısma bakan balkon
sında Gazan'ın veziri Reşideddin'in kendisi için inşa ettirdiği benzer külli ların yer aldığı sekiz tane kemerli açıklıkla çevrelenmiş geniş bir salonu ba
yeden günümüze sadece kalıntılar ulaşmıştır; ama mevcut çini bezemelerin rındırır. İç taraftan görülmeyen, ama dış cephede balkonların yukarısında
yüksek kalitesi metinlerdeki abartılı anlatımlarla uyuşmaktadır. kalan bir galeri halkası, çevredeki ovayı gözlemeye olanak verir ve düz du
Gazan'ın kardeşi ve ardılı Olcaytu'nun Sultaniye'de yaptırdığı türbe, bu varlardan mavi sırlı semavi kubbeye görsel bir geçişi sağlar. Hacimleri yo
saltanat mezar külliyelerinin görkemi ve ölçeği konusunda belirli bir fikir rumlamaya yönelik bu incelikli tasarımı, kırmızı, sarı, yeşil ve beyaz renk
verir. Argun'un yazlık ikametgahı olarak seçtiği ve Olcaytu'nun imparator lere boyanmış, çok çeşitliliğe sahip oymalı ve alçı motiflerin görüldüğü
luğun başkentine dönüştürdüğü Sultaniye, Kazvin'in 1 20 kilometre kadar galeri tonozlarının karmaşık işlenişi tamamlar. Şerit örgülü desenlerin birço
kuzeybatısına düşer ve Tebriz'e giden yol üzerinde yer alır. Çapı 38 metre ğu dönemin yazma tezhibinde rastlanan süslerle yakın benzerlik taşır; bu
ye varan muazzam bir sekizgen yapı olan türbe, güneye eklenen 1 5 x 20 da İlhanlı desen ustalarının mimaride ve yazmalarda farklı ölçeklerle işle
metre ebatlı bir dikdörtgen salonla neredeyse anayönlere göre düzenlenmiş mek üzere kağıt kalıplar kullanan ilk sanatçılar arasında yer aldıklarını gös
terir. Ortaçağın en büyük kesintisiz mekanlarından biri olan azametli iç kı
sım, ağırbaşlı dış cepheyi gördükten sonra içeriye giren kişide huşu verici
bir şaşkınlık uyandırır. Mekanın süzülmüşlüğü ve görkemi, sultanın zarafet
ve haşmet içeren anıtsallık arzusuna maddi biçim vermeyi başaran tasarım
cının/tasarımcıların hünerlerini sergiler.
İlhanlı hükümdarlarının ve vezirlerinin türbe külliyeleri ülkedeki en bü
yük anıtmezarlardı. Ama küçük rütbeli ileri gelenler ve yerel eşraf için de
külliyeler inşa edilirdi. Bunların birçoğu tasavvuf şeyhleri için yapılmış tür
belerdi. Örneğin, Orta İran'daki Natanz'da dönemin önde gelen Sührever
di şeyhi Abdüssamed'in (ö. 1299) mezarı, ölümünden sonra büyük çaplı bir
ziyaretgaha dönüştürüldü. İlhanlı vezirlerinden Zeyneddin Mastari, şehrin
cuma camisini yeniledi ve şeyh için bir mezar, bir minare ve bitişiğinde bir
hankah inşa ettirdi. Külliyenin asıl ihtişamı o dönemden günümüze ulaşmış Bütün İlhanlı yapıları ölçek bakımından anıtsal değildir; daha küçük ve
en zarif örnek sayılan enfes mukarnas tonozla örtülü türbeden gelir. Türbe müstakil mezar kuleleri de vardır. Örneklerden biri Sultaniye'de tasavvuf
1 nin iç kısmı eskiden metal sırlı çinilerle kaplıydı. Bunların izleri çoğu kez şeyhi Burak'ın (ö. 1 308) anısına yaptırılan Çelebioğlu adlı türbedir. Bu ya
çifte kuşların oluşturduğu bir frizde karşımıza çıkar. Kuşların başları daha pı Isfahan'da beşinci imamın soyundan gelen bir şeyhin (ö. 1 325) anısına
sonraki bir dönemde İslam'ın sözde suret yasağına aykırı oldukları yargısı inşa edilen İmamzade Cafer Türbesi için model işlevini görmüş gibidir. İl
na varan bazı gayretkeş put kırıcılarca silinmiştir. Mihrapta ve mezarın ye hanlı döneminde en iyi zanaatkarlardan oluşan ekipler çoğu kez ülke için
rini gösteren sanduka üstünde de özel olarak sipariş edilmiş büyük çini be de dolaşırdı. Örneğin, 1300'lerde Natanz'daki külliyeyi bezeyen çini usta
zemeler vardı. ları 1 3 10'larda Sultaniye'ye taşınarak, Olcaytu'nun türbesine benzer
Natanz'daki bezemeler en usta İlhanlı zanaatkarlarına ait eserlerin tim desenleri işlemişlerdi. Küçük İlhanlı türbelerinin iç kısımları normalde Ka
salidir. Çiniler metal sırlı seramiğin ana kaynağı olmaya devam eden Ka şan'da yapılmış çinilerle bezenirdi; farklı dönemlerde farklı hamilerce par
şan'dan getirtilmişti. Caminin kuzey eyvanındaki zarif bir yazıt şeridi de da çaların eklenmesi mümkündü. Örneğin, Veramin'deki İmamzade Yahya
hil olmak üzere, Natanz'daki alçı sıva işlerin bazıları, Haydar adlı usta Türbesi İlhanlı döneminin başlarında inşa edilmiş ve 1261-1265 tarihli çi
sanatçı tarafından tasarlanmıştı. Isfahan Cuma Camisi'ne 1310'da eklenen ve nilerle bezenmişti. Daha sonra 14. yüzyıl başlarında yeniden bezenirken,
çağın en zarif yontu eseri sayılan mihrabın yaratıcısı da oydu. Haydar aslın 1 305 ve 1 307 tarihli çiniler ve oymalı alçı sıva süsler kullanıldı. Bu çinile
da usta hattat Yakut'un altı çırağından biriydi. İlhanlı döneminin ilginç sa rin günümüze ulaşan yüzlerce örneğinden çoğu şimdi müzelerdedir. Ta
natsal yönelimlerinden biri, kitap bezemenin seçkin bir sanat biçimine dö rihsel örneklere yönelik bir inceleme, oymalı ve boyalı alçı kaplamaların
nüşmesiyle birlikte hattatların uzmanlık dallarına ayrılarak başka mecralara rağbet kazandığı 1340'lardan sonra metal sırlı çini üretiminden vazgeçildi
girmeleriydi. ğini göstermektedir.
M İ MARİ 399
B ezeme S anatları
Jonathan B/oom, Shei/a Blair
Çin ve Orta Asya'nın diğer Moğol hükümdarları gibi, İran'daki İlhanlılar da gör
kemli bir saray yaşamı sürer ve sanatları himaye etmeye özen gösterirlerdi. Ör
neğin, İlhanlılar için yaldızlı ve ipekli zarif kumaşlar dokunurdu. Böyle bir par
ça İlhanlı Hükümdarı Ebu Said'in adını ve 1319'dan sonra benimsediği unvanları
taşır. Açık kahverengi ve kırmızı ipekten bileşik örgü alanlarına dayalı lampas
tekniğiyle dokunmuş bu kumaşta san bir ipek nüve etrafına sarılmış sim şerit
lerinden oluşan yaldızlı atkılar vardır. Bu şeritli desen zikzak sırayla dizilmiş top
lu madalyonların ve süslü paralelkenarların yer aldığı geniş bir şerit şeklindedir;
boşlukları tavuslarla doldunılmuş olan paralelkenarların iki yanında koşan hay
vanların yer aldığı dar şeritler ve geniş epigrafik şeritler uzanır. Resmi mühürde
kumaşın bir devlet atölyesinde dokunduğu belirtilir; bu atölye muhtemelen Teb
riz'deydi. Milano'da 1365'te ölen Avusturya Dükü N. Rudolf'un defin cüppesi
haline getirildiğine göre, bu değerli dokuma üretildikten birkaç yıl sonra belki
bir İtalyan tüccar aracılığıyla Avnıpa'ya getirilmiş olmalıdır. Bir defin cüppesi ola
rak kullanılması, önceki dönemlerde olduğu gibi, 14. yüzyılda da Avnıpalıların
İran ve Orta Asya ipeklilerini parayla satın alınabilecek en zarif eşya saydıkları
nı gösterir.
İlhanlı dönemi İran'ından kalma bazı seramikler, Orta Asya'da üretilenlerle
yakınlıklar taşır. İlhanlılarla ilişkilendirilen çanak çömlekler esas olarak sıraltı bo
yamalı ürünlerdir; çoğu kez bunlara Hemedan-Isfahan yolu üzerinde yer alan
ve günümüzde böyle birçok parçanın bulunduğu kentten dolayı "Sultanabad"
denir. Kentin ancak 1808'de kunılduğu ve hiçbir eski çömlek fırınını barındır
madığı göz önüne alınırsa, bu ad uygun görülen, ama yanıltıcı bir yakıştırma
dan ibarettir. Önceki dönemlerde kullanılan incelikli kapların üretilmesine elve
rişsiz yumuşak bir beyaz hamurdan yapılan Sultanabad seramiği tipindeki çoğu
parça yüzeye pürüzlü bir doku veren yeşilimsi ya da grimsi-kahverengi bir kil
çamunıyla kaplıdır.
Bu sıraltı boyamalı ve oldukça hantal seramikler dışında, İlhanlı çömlekçi
leri Taht-ı Süleyman'da bulunmuş çinilerde kullanılan daha ince laceverdin tek
niğiyle bezenmiş kaplar da üretirdi. Sultanabad seramiklerinin aynı grimsi göv
desinden yapılan laceverdin parçalar sırüstü teknikle kırmızı, siyah, beyaz ve
altın sansı renklerde boyanırdı. Pahalı malzemelerin ve ikinci fırınlama işlemi
nin yol açtığı yüksek maliyet nedeniyle, bunların yerini 13. yüzyıl sonlarına ka
dar Kaşan'da üretilen mineli ve metal sırlı kaplar almış olabilir. Günümüze ula
şan en son tarihli metal sırlı seramik kap 1284'te yapılmıştı; ama Kaşan'da metal
sırlı çinilerin üretimi 1340'a kadar sürdü. Taht-ı Süleyman çinilerinden anlaşıldı
ğı kadarıyla, laceverdin seramikler 1270'ler veya 1280'lerde üretilmeye başladı
ve bu üretim en azından bir yüzyıl devam etti. Bilinen en son örnek 1374 tarih
li bir kasedir ve çoğu laceverdin kase gibi, tomarlardan, dairelerden ve nokta
lardan oluşan ışınsal bir desenle bezenmiştir.
Diğer Moğol hükümdarları gibi, İlhanlılar için de altın ve gümüş önemliy
di. Ama bu malzemelerden yapılmış kapların günümüze ulaşan bir örneği yok
İ pek kumaş parçası, İran, y. 1 335, yer aldığı geniş bir şerit şeklindedir; boşlukla tur. İlhanlı metal işleme ustaları kakmalı pirinç eşyalar yapmaya devam etmek
1 72 x 94 cm, Viyana, Başpiskoposluk rı tavuslarla doldurulmuş olan paralel kenar le birlikte, saray için üretilen en zarif parçalarda geleneksel bakır kakmanın
Katedral Müzesi ların iki yanında koşan hayvanların yer aldığı yerine altın kakmayı geçirdiler. Bu eşyaların birçoğu kalemlikler, kaseler ve şam
Bu şahane kırmızı ve kahverengi ipek kumaş, dar şeritler ve geniş epigrafık şeritler uzanır.
danlar gibi bildik tiplerdir; ama İlhanlı parçalan çoğu kez daha büyüktür ya da
sarı bir ipek nüve etrafına sarılmış sim atkılar İlhanlı Sultanı Ebu Said'in (ö. 1 335) adını ve
la dokunmuştur. Deseni zikzak sırayla dizilmiş unvanlarını taşır. Ama daha sonra Avrupa'ya önceki örneklere göre figürlerle ve bitkisel motiflerle daha gösterişli biçimde be
loplu madalyonların ve süslü paralelkenarların götürülmüştür. zenmiştir. Örneğin, büyük şamdanlar yere koymaya uygun bir tasarıma sahip-
tir. Sultan Olcaytu'nun bir vezirinin ünlü mutasavvıf Bayezid-i Bestami'nin tür Pencere kafesine ait bilyeli mafsal tay ve dikey demir çubukları birleştirmek için
besi için bağışladığı 1308/09 tarihli şamdanın 32,5 santimetre yüksekliğinde bir İran, 1 4. yüzyıl başları, çap 9,7 cm, kullanılırdı. Özgün bir Moğol börkü giymiş
kaidesi vardır ve İslam dönemi İran'ından günümüze ulaşmış en büyük şaın Ham (Surrey), Keir Koleksiyonu olan ve sağ bileğinin üstünde bir şahin taşıyan
Bir avcı figürünün kakmayla işlendiği bu pirinç atlı, şakayı k ve nilüfer çiçekleriyle dolu bir ze
dandır. Dönemin bir yazına minyatüründe, belki İran geleneklerinden alınmış bilye, muhtemelen bir pencere kafesinde ya- min içinde yer alır.
bir düzenlemeyle, bir tabutun etrafına yerleştirilmiş bu türden dört şamdan gö
rülür. Mimari donatımda, özellikle pencerelerin demir kafeslerine takılan bilye
li mafsallarda da kakmalı pirinç kullanılırdı. Sultan Olcaytu'nun adının yazılı ol
duğu bu türden üç tane bilyeli mafsal muhtemelen Sultaniye'deki türbesi için
yapılmıştı. Küçük bir örnekteki madalyonun içinde ata binmiş bir şahin terbiye
cisi yer alır; bu motif arabesk tomarlar üstüne işlenmiştir ve şakayık kenar
süsüyle çevrilidir; bezeme Çin geleneğinden alınına bitki motiflerini İslam gele
neğinden alınına geometrik desenlerle birleştirir.
Bu kakmalı pirinçlerin bir bölümü İran'ın kuzeybatı kesiminde, siparişin ve
rildiği saraylara yakın yerlerde üretilmiş olabilir. Ama İran'ın güneybatı kesimin
deki Fars eyaleti de kakmalı metal işlerinin geliştiği bir merkezdi. Orada üreti
len tipik parçalar sığ ve yuvarlak kaseler, sıralı bir diziliş içindeki epigrafik
kartuşlarla ve içinde avcı, binici ya da tahta oturmuş hükümdar figürleri yer alan
çok-bölmeli ınadalyonlarla bezenirdi. Günümüze ulaşan birçok örnekte boyun
kısmına bir şerit halinde resmedilmiş hayvanlar vardır; aynca kaidenin dış tara
fında ışın saçan bir güneş, iç tarafında ise güneş etrafında balıklı bir havuz yer
alır. Bu güneş sembolleri kase doldurulduğu zaman ortadaki semavi ışığın be
lirgin hale gelmesini sağlamak amacıyla bilinçli olarak yerleştirilmişti; böylece
ağza götürülen kasenin eğilmesiyle birlikte, güneş imgesi etraftaki kişilerce gö
rülebilirdi. Birkaç örnekte "Süleyman krallığı" yer alır; Pers hükümdarlarının be
nimsediği bu unvan, Fars eyaletinde bulunan ve Süleyman'ın ruhunu barındır
dığına inanılan Ahaıneniş anıtlarına göndermede bulunur. Böyle kaseler 14.
1 1' yüzyıl boyunca epeyce büyük miktarda üretildi ve minyatür resim sanatında ol vakanüvisi el-Kalkaşandi'nin "tam Bağdadi" dediği boya denk düşer. Böyle va
duğu gibi, bezeme amaçlı figürler ve yazılar da gittikçe uzadı ve inceldi. raklan kalıptan çıkarmak herhalde çok zorlu bir çaba gerektirmiş olmalıdır; bu
İlhanlı döneminde uğraşılan bütün sanat dallan arasında en önemlisi kitap devasa Kuran nüshalan için binden fazla kalıba gerek vardı.
bezeme sanatıydı. Tezhipli ve resimli kitaplar İslam dünyasında yüzyıllardan be Yakut'un elinden çıkan tek ciltli küçük yazmalar muhtemelen şahsi nüsha
ri vardı; ama İran'daki Moğol fetihlerinin ardından, boyutlan büyüdü ve sayıla lardı. Buna karşılık çok ciltli büyük yazmalar, sultanlann saraylannda ve türbe
n arttı. Kitap aynlmaz bir bütün sayılırdı; metin, resim, tezhip ve hatta cilt uyum lerinde cemaate okunmak üzere hazırlanmış armağan nüshalardı. Olcaytu'ya ait
lu bir bütün oluştururdu. Ünlü hattatlann oymalı alçı sıva gibi başka mecralara Kuran'ın her sayfasında "muhakkak" stiliyle yazılmış beş satır yer alır; siyah dış
işlenen yazıdan da tasarlaması ve Olcaytu'nun Sultaniye'deki türbesindeki oy hatlı üç yaldızlı satır ve yaldız dış hatlı iki siyah satır sırayla birbirini izler. Metin
malı ve boyalı alçı tonozlarda olduğu gibi, kitap desenlerinin mimaride taklit muhtemelen Yakut'un izleyicilerinden Ahmed es-Sühreverdi'nin elinden çıkma
edilmesi kitap bezeme sanatının seçkin konumunu açıkça gösterir. dır; Bağdat'ta 1302-1308 arasında hazırlanan ve bu tür büyük Kuran yazmalan
Dönemin en ünlü hattatı Yakut-ı Mustasırni'ydi. Daha çocukken, son Abba nın en zarif örneği sayılan nüsha da onun imzasını taşır. Eş nüshası gibi, bu yaz
si Halifesi Mustasım'a (1242-58) hizmet etmek üzere Bağdat'a götürülmüştü; ma da Muhammed bin Aybek bin Abdullah tarafından tezhip edilmiştir. Güzel
Mustasırni lakabı buradan gelir. Yakut ömrünün büyük bölümünü Bağdat'ta ge bir siyah muhakkak stiliyle yazılmış olan metin, kenarlardaki çokrenkli ve yal
çirdi ve mesleki yükselişi Moğol himayesi altında ölümüne (y. 1298) kadar sür dızlı bezemelerle kontrast oluşturur. Yazı ve bezeme arasındaki denge, bu nüs
dü. Yakut'un şöhreti 15. yüzyıla doğru öylesine güçlendi ki, "hattatlann kıblesi" hayı şimdiye kadar hazırlanmış en zarif Kuran yazmalanndan biri kılar.
olarak göklere çıkanldı ve aklam-ı sitte ("altı kalem") olarak bilinen altı yuvar Perdahlı kağıt şeklindeki büyük varaklar yazıcılann güzel hatlar döşemele
lak yazı stilini olgunluğa vardıran kişi sayıldı. Bu büyük itibardan dolayı, çeşitli rine olanak verdiği gibi, çizimcilere büyük ve karmaşık kompozisyonlan işleye
stillerde yazılmış birçok yazma ve tekil hat eseri, sahih ve taklit olmak üzere cek alan sağladı. İlhanlı vezirlerinden Reşideddin adına, Tebriz'deki türbesine
onun imzasını taşır. En yaygın rastlanan örnekler Reyhani ya da Neshi stiliyle bağlı yazı odasında bu türden büyük boyutlu çeşitli yazmalar hazırlandı. Türbe
yazılmış tek ciltli küçük Kuran yazmalandır. Her nüsha sayfalan 13-19 satırlı 200- nin vakıf senedine göre, vezir her yıl birkaç metrıin nüshasını çıkarmak üzere
300 yapraktan oluşur. Harflerinin küçük olmasına karşın, bu yazmalardaki çer türbede 220 kadar kölenin görevlendirilmesini şart koşmuştu. Bütün metinlerin
çevesiz metin son derece fasih ve okunaklıdır; yaldızlı gül bezekler metindeki halis Bağdadi kağıda düzgün yazıyla aktanlması, kütüphanedeki asıllanyla kar
ayetleri ayırır ve mavi dış hatlar içindeki yaldızlı kenar süsleri peş ila on ayetlik şılaştırılması ve deriyle ciltlenmesi zorunluydu. Ciltli nüshalar camide sergilenir,
terkipleri gösterir. Bu zarif ve pahalı Kuran nüshalanna sonraki sahiplerinin bü adli kalemde tescil edilir ve ardından ülkenin çeşitli yerlerindeki kentlere gön
yük değer verdikleri anlaşılmaktadır. Örneğin, Paris'teki bir nüshanın ilk yapra derilirdi. Yazmalar arasında bir Kuran, İbnü'l-Esir'in çok ciltli bir Kuran tefsiri ve
ğında çeşitli Kaçar hükümdarlannın adlan yazılıdır. bizzat vezirin Camiü 't-Tevarih adlı tarih kitabını da kapsayan toplu eserlerirıin
Yakut'u örnek alan hattatlann hazırladığı Kuran yazmalan ise çok daha bü biri Arapça, diğeri Farsça olmak üzere iki nüshası vardı. Camiü 't-Tevarih Gazan
yüktür. Genellikle 50 x 70 santimetre ebatlı büyük yapraklara 30 cilt halinde ya ve atalannın saltanat dönemlerini, Moğollar dışındaki Avrasya halklannı, hane
zılmışlardır. Olcaytu için yazılmış muazzam bir nüsha 100 x 70 santimetrelik yap danlann soyağaçlannı ve coğrafya konulannı anlatan çok ciltli bir dünya tarihi
raklanyla iki kat büyüklüktedir. Bu varaklar 15. yüzyılda yaşamış Memlük dir. Günümüze ulaşan en ünlü örneği 1315 dolaylannda yazılan bir Arapça nüs-
ıl 1
1
.1
u
, ı'
1 Solda: Kuran yazması, hattat Ahmed
es-Sühreverdi, müzehhip Muhammed bin
1 (
Aybek, Bağdat 1 308, New York, Metro
politen Sanat Müzesi
Otuz ciltlik muhteşem bir Kuran yazması
na ait bu sayfa, yazmaya ilişkin tanıtıcı bilgi
·• leri içeriyor. Yakut'un yazmaları genellikle
küçük formatlıyken, çıraklarının yazmaları
çok daha büyüktür. Yaprak ebadı 50 x 35
cm olan bu nüsha, "yarım Bağdadi" boyda
son derece ince kağıda "muhakkak" stiliy
le yazılmıştı. Büyük format ve enfes tezhip,
yazmanın camide cemaate okunan bir ar
mağan nüsha olduğuna işaret ediyor.
haya aittir. Mevcut parçalar Avrasya halklarıyla ilgili ikinci cildin yaklaşık yansı masında Abbasilere göre daha az önemli bir yer tutan Gazneliler lehindeki bu
nıoluşturur. Özgün haliyle bu cilt, yazılı yüzeyi 37 x 25 santimetre olan üç yüz kesin tercfö, hiç kuşkusuz Moğolların kendilerini Gaznelilerde timsalleşen bü
kadar yaprağı kapsamaktaydı ve her sayfasında 35 metin satın yer almaktaydı; yük Türk askeri fetih geleneğinin varisleri olarak görme yaklaşımının bir sonu
içinde 1 10 minyatür ve Çin imparatorlarının 80 portresi vardı. cuydu.
Önceki yazmaların genellikle kare çerçeveli olan minyatürlerinin tersine, bu Minyatürlerin önemli rolünün ünlü İran destanının 1330'larda çıkarılan bü
tarihsel metne konan minyatürlerden çoğu her sayfadaki yazılı yüzeyin yakla yük bir nüshasında sürdüğünü görmekteyiz. Şu anda parçalanmış ve dağılmış
şık üçte birini kaplayan bir yatay şerit halindedir. Kapalı mekan sahneleri genel durumda olan İli1anlı Şehname nüshası 300 kadar minyatür içermekteydi ve iki
likle üç bölümlü kompozisyonlara dayanır; dış sahneler ise sanatçıların resimli kitap halinde ciltlenmişti. Resimler Camiü 't-Tevarih'tekilere oranla daha büyük
alanı yaymaya çalışması nedeniyle daha değişkendir. Kenarlardaki figürler ço tür ve bazen neredeyse yarım sayfayı kaplar; foımatlar da daha değişkendir ve
ğu kez kırpıktır; mızraklar ve toynaklar çerçevenin ötesine taşarak metin alanı bir bölümü basamaklı çerçeve şeklindedir. Daha fazla figüre yer vermek ve da
na girer; bazen figürlerin yüzleri ya da sırtlan izleyiciye dosdoğru dönüktür. Üst ha derin mekan yaratmak amacıyla kompozisyorılar yayılmıştır. Daha büyük bo
üste bindirilmiş olarak resmedilen bulutlar, ağaçlar, dağlar ve sular gibi manza yutlu resmin, sanatçıları önceki minyatürlere oranla daha büyük figürleri daha
ra unsurlarda, renkli suluboya tabakalarıyla öne çıkarılan siyah mürekkep tek fazla işlenmiş manzaralarla bütünleştirmeye teşvik ettiği söylenebilir. Örneğin,
niğine uygun olarak Çin prototipleri örnek alınmıştır. Diğer özellikler ise İli1an İskender'in tabutunu gösteren sahne eskisi gibi üç bölümlü bir şemaya dayanır;
lı sanatçılarının tüccarlarca İran'a getirilen yazmalar ve tablolar aracılığıyla ama kompozisyonda başat yer tutan orta alan, tabut etrafında kümelenen yas
öğrenmiş olabileceği Avrupa, özellikle de İtalyan resminden izler taşır. Sözgeli çılar halkasıyla birleştirilmiştir. Burada sanatçı, Reşideddin'in yazı odasında çizi
mi, Peygamber Muhammed'in doğumunu konu alan bir sahne, serbest bir yo len önceki minyatürlerde rastlanmayan dramatik bir resimsel mekan duygusu
rumla İsa'nın doğumuna ilişkin bir tasvire dayanır; bunun sebebi muhtemelen yaratmak üzere tekil unsurları bir araya getirmiştir.
böyle bir sahnenin standart İslam repertuarında yer almamasıdır. Bu yazmanın İlhanlı Şehname nüshasında İskender'in demir süvarilerinin Hintlilerle çar
bir başka yeni özelliği, resimleme için belli anlatı çevrimlerinin seçilmesi ve böy pışmasını tasvir eden bir başka sahne, sadece kitap bezeme sanatını değil, bir
lece minyatürlerin metne ilişkin bir görsel yoruma dönüşmesidir. Örneğin, yaz bütün olarak İli1anlı dönemini yansıtan bir örnek sayılabilir. İskender'in Hint or
madaki minyatürlerin çoğu, en büyükleri ve en yaratıcı olanlarından bazıları dusundaki dev fillere karşı koymak için geliştirdiği dahice strateji, neftle doldu
Gaznelilerle ilgili bölümde yer alır. Buna karşılık, Abbasi halifeliğinin tarihini ko rularak tekerlekler üstüne oturtulmuş metal atlardan ve binicilerden oluşan bir
nu alan uzun bölümde hiçbir minyatür yoktur. Dünya tarihinin daha geniş şe- demir süvari birliğine dayanmaktaydı. Sanatçının sahneye dramatik bir hava ver-
B E Z E M E SANATLARI 403
mek amacıyla kullandığı pigmentler pahalıdır. Demir askerler gümüş, atlarının
burunlarından saçılan alevler ise altın yaldızla boyanmıştır. İskender'in zincirli
lamine zırh ve kaska benzer miğfer giymiş atlıları, şeritli tunikler giymiş olan es
mer suratlı Hintli askerlere baskın bir görüntü taşır. Sağ üst köşedeki figürün
omzu üzerinden arkaya doğru bakışı, izleyiciyi resim düzleminin ötesinde bir
resimli alanı hayal etmeye yöneltir. Çin resminden alınma bir unsur olan yuka
rıdaki kıvnmlı bulutlar, atlardan çıkan alevlerin savruluşuna denk düşer. Bu re
sim yoğunluğu, renkliliği ve hayal gücü açısından, İfüanlı dönemindeki İran'ın
kozmopolit ve rafine dünyasını yansıtır.
Ejderha biçimli gümüş kulpu olan tas, Seramik kase, Volga bölgesi,
Volga bölgesi, 1 250- 1 350, çap 1 1 cm, 1 4. yüzyıl, çap 1 9,4 cm,
St. Petersburg, Ermitaj St. Petersburg, Ermitaj
Bu tas İlhanlı dönemi İran eşyalarına çok ben Yeni Saray' da bulunan bu kase, işleme ve bo
zerdir; ama ejderha kulpunun kaynağı bozkır yama açısından biraz daha kaba olmakla bir
geleneğidir. likte, İran'ın kil çamuru boyalı Sultanabad
kaplarını andırır.
Kumaş parçası, Orta Asya'nın doğu parlak sırmayla dokunmuştur. Sırt sırta duran
kesimi, y. 1 250, sırma ve ipek, genişlik 49 cm, bir çift kanatlı aslanın yer aldığı madalyonlara
uzunluk 1 24 cm, Cleveland, Sanat Müzesi ve grifonlarla doldurulmuş madalyonlar arası
Moğol sırmalı kumaşları, hem zeminin hem de boşluklara dayalı tasarımın kaynağı İran mo
desenin sırmayla dokunmuş olması ve desen delleridir. Bulut demetleri ve ejderha başları
çerçevesinin sırf ipek taban dokumayla belir na dönüşen hayvan kuyrukları gibi bezeme
lenmesi açısından olağanüstü bir teknik maha unsurları çoğunlukla Çin süsleme sanatından
reti sergiler. Bu göz alıcı örnek neredeyse si alınmadır.
yaha yaklaşan koyu kahverengi zemin üstünde
B E Z E M E SANATLARI 405
1l
:j
lı
il
ı
ıı 1
1
Orta Asya: Timurlular,
Ş eybaniler ve Hanlıklar
Buhara: . .. . .. . . . .
. . . . . 436
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
407
Saygın, ama yoksul Türkmen Bar-
1
yeniden imar programına girişmesi bile bu durumu pek değiştirmedi. Müs mur'un eline geçmesiyle noktalandı. Çağataylı topraklarının güney kesi
lüman Moğollara öncülük etme iddiasında olan İlhanlılar, Cengiz Han'ın mindeki bütün emirlerin ve hanların 13 Nisan 1370'te bağlılık yemini ettiği
ikinci oğlunun kabile yurdu olan Maveraünnehir'deki Çağatay Hanlığı'yla Timur, başkent olarak Semerkand'ı seçti.
çok geçmeden sonu gelmez bir çatışmaya girdiler. Mübarekşah'ın (1326-
1334) İslam'ı benimsemesiyle birlikte, Çağataylı toprakları, Ceyhun ve Sey Timur'un Harezm ve İ ran'daki ilerleyişi
:1 hun ırmakları arasında kalan İslam bölgesi ile Seyhun'un ötesindeki "putpe Toktamış'la çatışma
!ııI
1 rest" Moğolistan olarak ikiye ayrıldı. İzleyen dönemde, İslam kesimi çeşitli
askeri önderlerce yönetildi. Merkezi bir idarenin yokluğundan yararlanmak
1
Timur aslında bütün ömrünü askeri seferlerde geçirdi ve bu süreçte fet
isteyen Moğolistan Hanı Tuğluk Temür 1 360'ta Çağataylıları yeniden birleş hettiği toprakları birkaç defa boydan boya aştı. İlk iş olarak, bütün Çağa
tirmeye çalıştı. Timur'un yükselişi bu çatışma döneminde gerçekleşti. tay Hanlığı'nda tam istediği düzeni kurmaya yönelik adımlar attı. 1370'te ku-
Yukarıda: Timur'un Taşkent'teki anıt hızla yükseldi: Batıda Anadolu ve Suriye' den Karşı sayfada: Timur, birliklerinin başın kent seçti ve ele geçirilen bölgelerden getirtil
heykeli doğuda Hindistan'a ve Çin sınırına kadar da Semerkand'a giriyor, Zafername'den miş sanatçıları kullanarak onu muhteşem bir
Timur (y. 1 328- 1 405) İslam dünyasının tanı uzanmak üzere bütün İslam bölgelerini içine İran minyatürü, 1 486, İstanbul, Türk ve İslam "cihan merkezi"ne dönüştürdü.
dığı en büyük fatih olarak kabul edilir. Küçük alan bir dünya imparatorluğunun hükümdarı Eserleri Müzesi
bir Maveraünnehir soylusu olmasına karşın, haline geldi. Günümüzde esas olarak Orta Timur neredeyse bütün ömrünü fetih seferle
cesareti, kurmazlığı ve acımasızlığı sayesinde Asya' da hala saygıyla anılır. rinde geçirmekle birlikte, Semerkand'ı baş-
(
Gölü
.,
"
Köhne Orgenç • °""'---
Buhara
• • Semerkand
•
Şehr-i Sebz
• Gorgan
• Herat
\ • Bağdat
� • ısfahan
1 360-1 370 Türkmen kökenli Timur 1 400/0 1 Irak ve Suriye seferi; Halep, 1 447- 1 449 Uluğ Bey ile Abdüllatif 1 469- 1 506 Herat'ı merkez edinen
( 1 370- 1 405) Maveraünnehir'i Şam ve Bağdat ele geçirilerek arasındaki iktidar kavgası; Timurlu Sultanı Hüseyin
yönetimi altında birleştirdi; yağmalandı Semerkand Muharebesi'nin Baykara'nın yönetim dönemi
önce Belh'i, ardından sonunda Abdüllatif kesin zafer
1 402 Ankara Muharebesi; Timur'un l 500'den Muhammed Şeybani
Semerkand'ı başkent edindi elde etti
kuvvetleri Osmanlı ordusunu sonra önderliğindeki Özbekler
1 370- 1 405 Yayılma aşaması; lran, yendi; Osmanlı Padişahı 1. 1 450 Abdüllatif suikasta uğradı tedricen Timurlu topraklarını
Mezopotamya, Rusya'nın bir Bayezid esir düştü ele geçirdi
1 45 1 - 1 469 Maveraünnehir'i, Batı
kesimi, Hindistan ve Anadolu
1 405 Toktamış'ın öldürülmesiyle, Türkistan'ı ve Afganistan'ın 1 526 Panipat Muharebesi; Timurlu
Timur'un yönetimine boyun
Timur sonunda Altın Orda'yı bir kesimini yöneten Ebu soyundan gelen Babür,
eğdi İbrahim Ludi'yi yendikten
yönetimi altına aldı Said'in dönemi
1 376- 1 379 Harezmiler ile Timurlular sonra Delhi'yi ele geçirdi ve
arasındaki savaşlar
1 405/9- 1 447 Herat'ı başkent edinen 1 452 Türkmen Karakoyunlular
Hindistan'da başa geçti
1
Şahruh'un dönemi; zamanla lran'ın orta ve güney
1 388 Timur sultan unvanını aldı Maveraünnehir, Gürgan, kesimlerini ele geçirdi 1
Mazenderan, Kirman, İran'ın 1
1 392- 1 399 Hindistan'a yönelik fetih 1 469 Ebu Said komutasındaki 1
seferi; Pir Muhammed'in
orta ve güney kesimlerini
Timurlular Uzun Hasan 11
yönetimi altında birleştirdi
komutasında başladı ve komutasındaki Türkmen
l 398'den sonra Timur'un 1 409 Uluğ Bey (Muhammed Akkoyunlulara yenildi
komutasında sürdü; Delhi Turagay) Semerkand valisi
Semerkand'ı merkez edinen
1
1 469- 1 494
yağmalandı oldu
Timurlu Sultanı Ahmed'in
1
1 393 Timur'un komutasındaki 1 447 Uluğ Bey Semerkand'da yönetim dönemi
Moğollar lran'da Muzafferin Timurlu hükümdarı oldu; oğlu
yönetimine son verdi; Abdüllatif ordu komutanı
Celayirlileri Bağdat'tan sürdü olarak Herat'a yerleşti
1
1
i
netinden dolayı hiddete kapılmış olan Timur, Temmuz 1401 'de Bağdat'ı !im, Bayezid kabına sığmaz tavrıyla sadece Kuzey Suriye ve Anadolu'da
bir baskınla ele geçirdi ve bilginler, sanatçılar, zanaatkarlar dışında bütün yeni topraklar edinmekle kalmadı, Timur'un yeminli düşmanları Celayirli
halkı kılıçtan geçirdi. ve Türkmen Karakoyunlu hükümdarlarına sığınma hakkı tanıdı ve toprak
Bağdat'ta Timur'un eline geçen bilginlerden biri de İbn Haldun'du. Ti larını geri almaları için askeri birlikler sağladı. Bunun üzerine Timur Mart
mur ona son derece kibar davrandı ve Magrip diyarını anlatan eserini ta 1402'de Anadolu içlerine ilerledi ve Temmuz 1402'de Ankara yakınında
mamlarken yanında kalmasını sağladı. İbn Haldun ayrıca hükümdara gö Osmanlı ordusunu ezdi. Esir aldığı Bayezid'i, tarihsel anlatımlar doğruy
çebe çobanların müdahalesiyle "cihan sultanı" konumuna yükselecek bir sa, bir demir kafese koydurdu ve bunu atına binmesine yardımcı olacak
kişinin dünyaya geleceğini bildiren İslami kehanet hakkında bilgi verdi. bir tabure olarak kullandı. Zaferini Avrupa hükümdarlarına bildirdiği
Bu kehanette Türkmen kabilelerine bir gönderme görerek, Timur'un yö mektubunda, Avrupa, Doğu ve Asya arasındaki mal akışının artık aksa
netimi ve kıyamete dair İslam fikirleri arasında bir bağlantı kurdu . madan işleyeceği umudunu açıkça dile getirdi. "Bayezid kabusu"ndan
Bu arada Anadolu yeni çatışma odağı haline geldi. Bölgenin küçük kurtuluş Avrupa'da Timur hakkında oluşan olumlu izlenime kesinlikle
beylikleri Memlükların ve Osmanlıların emellerini kendileri için aynı ölçü katkıda bulundu.
de tehdit edici görmekteydi; çünkü her iki devlet de 1397'den çeşitli top
raklara el koymaya başlamıştı. Yönetim alanının çok uzakta olması nede
niyle Timur'u kendi bağımsızlığının olası bir güvencesi sayan birçok Timur'un Hindistan seferi, Semerkand'ın gelişmesi ve
beylik ona boyun eğerek egemenliği altına girdi. Timur'un 1394'ten itiba Timur'un ölümü
ren batıya doğru yürüyüşü sırasında çeşitli bölgeleri işgal etmesi ve Ana
dolu'nun koruyucusu rolünü üstlenmesi, o sırada doğuya doğru yayılan Timur büyük hayranlık duyduğu Gazneli Mahmud'un imparatorluğunu
Osmanlılarla kapışmayı kaçınılmaz hale getirdi. kendi önderliği altında yeniden yaratmak istediği için, torumı Pir Muham
Aslında Timur 1395'te Osmanlı Padişahı I. Bayezid'e 0389-1402) dost med'i askeri birliklerle önceden Hindistan'a göndermişti. Doğudaki arka
luk önerisinde bulunmuş, onu bir cihat savaşçısı olarak övmüş ve Tokta cephesini güvenceye almak açısından, Çin imparatoruna 1 389'dan beri
mış'a karşı mücadeleye katılmasını istemişti. Ancak, bu çağrıya bir uyarı baç ödemekteydi. Pir Muhammed'in ilerleyişi Multan önlerinde durunca,
da eşlik etmekteydi: Bayezid topraklarını Balkanlar'a doğru genişletmek 1 398'de askeri seferin komutanlığını doğrudan üstlendi. Aynı yılın Eylül
te serbestti, ama Doğu, yani İran ve Anadolu Çağataylılara aitti. Gelgele- ayında İndus Irmağı'nı aştı, yerel hükümdarların boyun eğme edimlerini
kabul etti ve sert direnişe rağmen güneydoğu yönünde ilerleyişini sürdür aldığı sanatçıları ve bilginleri hep yakın çevresinde tuttu. Fetih seferleri sı
dü. Bu harekat boyunca, birlikleri birçok tutsak aldı ve şehirleri yağmala rasında topladığı bilimsel malzemelerin incelenmesini ve saray şairlerinin
dı. Sonunda 1 398'de Delhi önlerine vardığında, ordusunun elinde 100 bin "göksel kavuşumun efendisi"nin şanını yaymasını sağladı. İslam dünyası
civarında tutsak vardı. Kesin sonucu belirleyecek önemli muharebeden nı "barış birliği" sancağı altında toplamanın şerefine, 1404'te göz kamaş
önce, düşman saflarına katılmalarını önlemek amacıyla bütün erkek tut tırıcı bir şölen verdi. Fethettiği ve ittifak kurduğu ülkelerin yanı sıra
sakların kılıçtan geçirilmesi emrini verdi. Hint savaş fillerini devre dışı bı Çin'den elçilik heyetlerini davet ettiği bu şölende, aralarında Uluğ Bey'in
raktıktan sonra, önüne kattığı Delhi sultanına karşı ezici bir zafer kazan de bulunduğu beş torununu büyük bir törenle evlendirdi.
dı. Tek tük askeri birliklerin bazı yağma olaylarına karşın, teslim olan Çin bu olayı fırsat bilerek, 1396'da kesilmiş olan baç ödemelerinin ye
kent yıkımdan büyük ölçüde kurtuldu. Ordu 1399'da daha doğuya yönel niden başlamasını talep etti. Bu da kaçınılmaz olarak gerginliklere yol aç
di, Ganj Irmağı'nı aştı ve Lahor'u ele geçirdi. Timur tam Keşmir'in Hindu tı. Cengiz Han'ın soyundan gelen Moğol Yuan hanedanının 1 388'de dev
hükümdarına boyun eğdirmek üzereyken, Anadolu ve Suriye'den gelen rilmesi nedeniyle, Timur öteden beri Çin'de tekrar Moğol yönetiminin
kötü haberler onu tekrar batıya dönmek zorunda bıraktı. Nisan 1 399'da kurulmasını sağlayacak bir plan tasarlamaktaydı. Bir kez daha huzursuz
zengin savaş ganimetleriyle yüklü halde ve çok sayıda Hintli sanatçı ve luğa boğulmuş olan Moğolistan'a barış ortamı getirdikten sonra Çin'e yö
zanaatkar eşliğinde Semerkand'a ulaştı. nelmeyi öngördüğü bir sefer düzenledi. Kasım 1404'te ordusunun başın
Bayezid karşısındaki zaferden sonra, Timur hasmı Mem](iklarla anlaş- da kuzeye doğru yola çıktı ve Ocak 1405'te Seyhun'u aştı. Askeri
. mazlıkları gidererek bir başka emeline de kavuştu. Semerkand ve Kahire birliklerin Moğolistan'a ilerlemeden önce toplanmak üzere mola verdiği
1403'te karşılıklı olarak birbirlerine elçiler ve değerli armağanlar gönder Otrar'da, birdenbire şiddetli bir hummaya yakalandı ve 1 8 Şubat 1405'te
diler. Timur sonunda Farac'ı "evlat" edindi; tesadüfen elçileri o sırada öldü. Naaşı mumyalanarak Semerkand'a geri götürüldü.
kendi sarayında bulunan Kastilya kralına da aynı payeyi bahşetti. Timur Timur'un yönetimini değerlendirmek kolay değildir. Olağanüstü aske
nihayet kendini Semerkand'ı süslemeye verme fırsatını buldu; bu kenti ri yetenekleri, strateji ve taktik alanlarındaki becerileri tartışma götürmez;
zamanla "cihan merkezi" ve "cennet eşiği" haline getirdi. Sayısız görkem ama boyun eğme ya da düşmanlık dışında bir seçenek bırakmayan acı
li yapının yanı sıra büyük bahçelerle donattığı kentin etrafında Bağdat, masızlığı ve gaddarlığı için de aynı şey söylenebilir. Görgüsüz bir barbar
Sultaniye, Şiraz, Kahire ve Şam gibi diğer İslam metropollerinin adlarını olmaktan çok uzaktı ve Farsça'yı yetkin düzeyde bilen biriydi; döneminin
taşıyan dış mahalleler kurdurdu. Timur gittiği hemen her yerden yanına din alimlerini, bilginlerini, tarihçilerini ve şairlerini tanır, sürekli çevresin-
1
1
1 Yukarıda: "Timur Tahtında", Babürlü
l
resmi, Paris, Ulusal Kütüphane
Timur'un resmi hükümdarlık dönemi Mave
1
ı raünnehir soylularının ona biat ettiği
l 370'te başladı. Başarılı yönetiminden dola
yı, gücünün doruğuna ulaştığında "göksel
kavuşumun efendisi" olarak anılır hale geldi.
414 O RTA A S YA
ratorluğun barışçıl gelişimini sağlamaya, sanatları ve düşünsel yaşamı des
teklemeye, Çin, Hindistan ve Mısır'la ticari ilişkileri yoğunlaştırmaya verdi.
'·
Şahruh'un öldüğü 1447'de, yedi oğlundan sadece Uluğ Bey olarak bi
linen Muhammed Turagay sağdı. Sonraki Timurlu hükümdarlarının belki
de en dikkate değeri olan Uluğ Bey, aslında 1407'den beri Semerkand'da
yarı bağımsız bir konumla hüküm sürmekteydi ve dünyevi bir mahiyet ta
şıyan sarayında düşünsel açıklık bakımından dedesi Timur'un Moğol gele
neklerini kökleştirmişti. Buhara ve Semerkand'daki yeni imar çalışmalarını
himaye etmesiyle, Farsça şiire ve fen bilimlerine destek vermesiyle de ay
nı ölçüde ünlüydü. Ayrıca bir astronomi bilgini ve matematikçi olarak seç
kin bir yer edindi; geride zengin bir kaynak oluşturan yazılar ve yıldız tab
loları bıraktı. 1407'de başlayan uzun bir barış dönemi boyunca hoşgörülü
bir yönetim sergiledi; ama Timur'un torunlarının çocuklarından oluşan
sonraki kuşakla çok gergin bir ilişkisi vardı.
Uluğ Bey'in oğlu Abdüllatif 1444'te Herat'ta dedesi Şahruh'un yanına
yerleşmişti ve verasetin kendisine geçmesi yönünde haklı umutlar besle
mekteydi. Şahruh'un ölümü (1447) üzerine ordunun başkomutanlığını üst
lendi. Bu arda Şahruh'un diğer torunları çeşitli topraklara el koydu ve ba
zı imparatorluk kentlerini ele geçirdi. Kendisini babasının tek meşru varisi
olarak gören Uluğ Bey, Ceyhun bölgesinin üzerine yürüdü; ama haneda
nın genç kuşak mensuplarının toplu direnişiyle karşılaştı. Babasına göste Semerkand'daki Uluğ Bey ronomi bilginlerinden biri olarak, e n doğru
rilen itaati sağlamayı başaramadı. Sonraki iki yıl boyunca inişli çıkışlı bir Rasathanesi'nin temsili resmi astronomi ölçümlerinden bazılarını yaptı. Bu
seyir izleyen muharebeler sırasında Maveraünnehir'i elinde tutmakla bir Nilsen'in tablosu, Semerkand, Rasathane amaçla Semerkand'da 1 428/29'da inşa ettir
M üzesi diği ve içine bir sekstant yerleştirdiği rasat
likte, Horasan üzerindeki denetimi kaybetti. 1449 sonbaharındaki bir aske
Timur'un torunu Uluğ Bey ( 1 394- 1 449) Se haneden günümüze sadece yere gömülü hal
ri kapışmada oğluna yenildi. Abdüllatif ona hac için Mekke'ye gitme izini merkand' da 1 407' den sonra yarı bağımsız de bazı kısımlar ulaşmıştır.
verdi, ama daha yoldayken onu öldürttü. bir konum kazandı. Dönemin en önemli ast-
Abdüllatif'in de Mayıs 1450'de kendi emirlerince öldürülmesini izleyen
siyasal karışıklık döneminden, Miranşah'ın torunlarından Ebu Said (145 1 -
1469) zaferle çıktı. Semerkand'ı merkez edinen Ebu Said'in Maveraünne
hir'i, Batı Türkistan'ı ve Afganistan'ın bazı kesimlerini yönetimi altında bir
leştirmesine karşın, İran'ın orta ve güney kesimleri 1452'de tamamen
Karakoyunluların eline geçti. Karakoyunlular 1458'de Herat'a kadar ulaştı.
Ebu Said yönetimi altındaki bölgelerde tarımı destekleyerek ve sulama sis
temleri kurarak büyük ilerlemeler sağladı. Karakoyunluların 1467'de ra
kipleri Akkoyunlulara yenilmesi üzerine, eski Timurlu topraklarını geri al
mak amacıyla batıya doğru bir harekata girişti. Şubat 1469'da Akkoyunlu
Hükümdarı Uzun Hasan karşısında ağır bir yenilgiye uğradı ve esir düş
tükten sonra idam edildi. Oğlu Sultan Ahmed (1469-1494) Semerkand'da
hüküm sürdü, ama yönetimi sürekli Özbek Şeybanilerin tehdidi altında
kaldı. Sultan Ahmed'in yeğeni Babür'ün 1497'de işgal ederek kısa bir süre
elinde tuttuğu Semerkand sonunda Şeybanilere teslim oldu. Kabil'i merkez
edinen Babür'ün Hindistan'daki fetihleri 1 526'da kendi adıyla anılacak bir
hanedanın başa geçmesine yol açtı.
Herat'ta Ömer Şeyh'in tonınunu ve son Timurlu Hükümdarı Hüseyin
Baykara (1469-1 506) imparatorluğa son bir altın çağı yaşattı. Cesur bir ko
mutan ve becerikli bir diplomat olarak, bölgeye göz diken Akkoyunlulara
ve rakip Timurlu şehzadelerine karşı Horasan'ı elinde tuttu ve uzun bir ba
rış dönemine girilmesini sağladı. Sarayına ehil devlet adamlarının yanı sı
ra şairleri ve sanatçıları topladı; kendisi de şiirler, bilimsel risaleler yazdı
ve hepsinden daha önemlisi Farsça ve Türkçe edebiyatın gelişmesine des
tek verdi. Sarayının gelenekleri daha sonraları Hindistan'daki Babürlüler
Timur'un Semerkand'daki G ü r-i Emir türbede ailesinin başka mensupları da yatar.
tarafından sürdürüldü. Timur, dönemin İran, Türk ve Moğol İslam dünya Türbesi'nde bulunan mezarı Sovyet bilimcileri 1 94 1 'de iskeleti üzerinde
sında neredeyse efsanevi nitelikte bir kurucu ata kimliğine kavuştu. Hüse 1 4. yüzyıl başları bir inceleme yaparak, "Aksak Timur" ya da
yin Baykara'nın Mayıs 1 506'da Şeybanilere karşı bir askeri sefer sırasında Çin'e karşı bir askeri sefer sırasında Şubat "Timurlenk" olarak anılmasına yol açan sağ
1 40S'te Otrar'da ölen Timur'un naaşı Semer dizindeki ve sağ omzundaki sakatlıkların varlı
ölmesinden kısa bir süre sonra, Şeybanilerin Herat'ı ele geçirmesiyle Ti ğını doğruladılar.
kand'a götürüldü ve onun için özel olarak in
murlu dönemi son buldu. şa edilen Gür-i Emir Türbesi'ne kondu. Aynı
Semerkand yakınındaki Şah-ı Zinde kabristanında cephe lerdir. Önceki dönemin, yani 1 1 . ve 1 2. yüzyılların doğal sa zıtlar görülür. Soldaki kaplama bir tür kolon kaide üstünde
kaplaması detayları, soldan sağa: Tille Kari Medresesi, rımtırak renkteki çifte tuğla örgülerinden oluşan alışılmış cep duran kesintisiz, halatımsı ve büklümlü şeritler halindeki bo
1 660; Usta Ali Nesefi Türbesi, l 380'1er; Türkan Aka he kaplamaları artık sadece arka ya da yan cephelerde kulla yalı çinilerle bezenmiş taçkapı kemerlerinin bir geç dönem ör
Türbesi, 1 372 nılmaya başladı. Yeni bezemelerde büyük yıldızlara dayanan, neğidir.
Timurlu mimarisinin en çarpıcı karakteristiği yüzeyleri kapla alışılmamış türden geometrik desenler (ortada), bitkisel mo
yan ışıltılı çini mozaik ve oymalı, sırlı pişmiş toprak bezeme- tifler ve bir şiir mısrasının ya da Kuran ayetinin yer aldığı ya-
uygulandığı bilinen Ermenistan'da ortaya çıkmıştı. Rus kilisesi mimari Hoca Ahmed Yesevi Külliyesi ve konaklama odalarını kapsar. Timurlu
sinde 14. yüzyılda kullanılmaya başladı. Böyle bir gelişmeyi Timur'un Türkistan (Y esi), 1 389- 1 399 anıtsal yapılarının ayırıcı bir özelliği, geniş
Orantıları bakımından benzersiz olan bu duvar alanlarını bir halı gibi örten büyük öl
ele geçirdiği ülkelerden kaçarak Rusya'daki din kardeşlerine sığınan Er
külliye, Timur'un emperyal üslubunun tipik çekli geometrik desenlerdir. Bu yapıda kul
meni yapı ustalarının sağlamış olması mümkündür. bir örneğidir. Muazzam yapı mübarek bir ki lanılan malzemeler doğal sarımtırak renkte
Timurlu mimarisinin daha da çarpıcı bir özelliği tuğla örgüsünü par şinin mezarı üstüne yapılmış bir türbeyi, ta ki tuğla zemin içine yerleştirilmiş koyu mavi,
lak bir deri gibi kaplayan çokrenkli, ışıltılı çini mozaik yüzeylerdir. Ön savvuf dervişlerinin zikirleri için geniş bir turkuaz ve beyaz sırlı tuğlalardır.
hankahı, bir camiyi, ayrıca bir kütüphaneyi
ceki dönemin, yani 1 1 . ve 1 2 . yüzyılların mimarisi açısından, tam tersi
bir durum söz konusuydu : Tuğla örgüsünün ve bizzat yapının, tuğlala
rın ve pişmiş toprağın doğal sarımtırak renginin estetikleştirilmesi ve be
Timur döneminde mimari
zemede bile belirgin mimari özelliklerin korunması. Timur'un inşa ettir
diği yapılarda ise öylesine bir "giydirme" uygulanırdı ki, yapısal kuruluş Timur'un doğum yeri Şehr-i Sebz'de inşa ettirdiği Ak Saray'dan günümü
artık görünmez hale gelirdi. 14. ve 1 5 . yüzyıllara ait emperyal yapıların ze sadece zengin bezemeli muazzam giriş taçkapısının harabeleri ulaş
iç mekanlarında duvar resimleri ağır basar; kubbelerin iç kısımları yal mıştır. Yüksekliği 50 metreye varan bu taçkapıdaki kemerin açıklığı 22
dızlı kabartma süslerle bezenmiştir; ayrıca sırlı, zarif boyamalı ayrı ke metreydi; iki yanında çokgen kaideli ve yuvarlak gövdeli masif köşe sü
simlerden oluşan panolar şeklindeki duvar kaplamalarına sıklıkla rastla tunları vardı. Taçkapının ardındaki havuzlu ferah avlu, çok sayıda kolon
nır. Tuğla tonoz ve kubbe yapılarını örterek gizleyen mukarnaslar, yani üstünde duran ve ikamet dairelerini barındıran iki katlı yapılarla çevriliy
sarkıtlı bezemeler de yaygındır. di. Taçkapı yazıtındaki "İktidarımızdan bir şüphen varsa, binalarımıza
Anıtsallık yönündeki arayış daha önce bilinmeyen ve o zamandan şöyle bir bakman yeter!" sözleri, Timur döneminde mimarinin sosyal iş
beri ulaşılamayan orantılara sahip yapıları doğurdu. Dönemin kabir mi levini özetler.
marisinde, geleneksel tipteki küçük türbelerin, yani kare tabanlı kubbe Hoca Ahmed Yesevi'nin şimdi Kazakistan'ın Türkistan bölgesinde ka
li yapıların yanı sıra, çarpıcı orantılarıyla daha çok sarayları andıran lan Yesi'deki mezarı üzerinde 1 389-1399 arasında inşa edilmiş devasa tür
muhteşem bezemeli mezarlar ortaya çıktı. Bunların "gı1rhane" olarak bi be külliyesi de bu ana fikre bağlılığı yansıtır. Yapının bir dikdörtgen "ke
linen orta bölmeleri farklı biçimlere ve işlevlere sahip odalarla çevriliy se"ye sığdırılmış çeşitli tipte bölmeleri kapsayan çapraşık tasarımı, son
di. Böyle bir mimarinin devletçe istendiğinin ve imparatorluğun hizme derece rasyonel ve efektif bir planlamayı gösterir. Orta bölmenin mukar
tinde geliştiğinin kanıtı, düzenli tasarıma dayanan daha büyük dinsel, nasla zengin biçimde bezenmiş kocaman kubbesinin üçgen dolgular ya
anısal ve seküler yapı topluluklarının inşasında da görülür. da köşe kemerleri üstünde değil, daha önce tarif edildiği gibi, sırf köşe
ler arasına diyagonal olarak yerleştirilmiş ahşap kirişlerden oluşan bir ya
pı üstünde durması dikkate değer bir özelliktir.
14. yüzyıl sonlarından kalma benzer ve aynı ölçüde görkemli bir kut açıklığı 19 metreye varan yüksek bir taçkapıdan girilirdi. Taçkapının ar
sal ziyaretgah külliyesinin sadece birkaç çarpıcı kısmı ayaktadır. Timur'un dında oymalı mermer kolonlar üstünde duran kubbeli galerilerle çevrili
doğum yeri Şehr-i Sebz'de bulunan ve son istirahatgahı olarak inşa edil ferah bir avlu vardı; avlunun arka tarafında caminin kubbeyle örtülü
diği sanılan Darü's-Saadet adlı ve 70 x 50 metre zemin planlı bu devasa olan ve 44 metre yüksekliğe ulaşan ana yapısı yer almaktaydı. Bu yapı
yapı, kentin güneydoğu kesimindedir. Tasarımı açısından Türkistan yapı nın devasa taçkapısının iki yanındaki çokgen tasarımlı kuleler, bütün yü
larını andırır: İki masif köşe sütunu arasındaki yüksek giriş nişin ardında zeyleri kaplayan ve tepeye kadar uzanan mozaik panolarla bezeliydi.
büyük ve kubbeli bir bölme, onun da ardında aynı eksen üstüne yerleş Avlunun çapraz ekseni üstünde kubbeli ve daha küçük iki bölme vardı.
tirilmiş türbe vardı. Bu iki alan herhalde çeşitli işlevler gören oda öbek Her dört dış köşede yüksek ve narin birer minare yükselmekteydi. Cep
leriyle çevriliydi. Taçkapının günümüze ulaşan tek kısmı sol köşe sütu heler sırlı, çokrenkli döşemelerle kaplıydı. Özellikle taçkapı cepheleri
nudur. Timur'un oğlu Cihangir'in olağandışı ölçüde yüksek türbesi son derece zengin ve karmaşık mozaik ve oymalı mermer desenlerle be
bununla bütünleşmiş haldedir ve bir piramit çatının eklenmesiyle daha zenmişti. Bütün iç bölmelerin bezemeye yönelik altın sarısı-mavi boyalı
I' da yüksek bir görünüm kazanmıştır. Timur'un bir başka oğlu Ömer süslerle kaplı yüzeylerinde hiçbir boş alan yoktu. Bibi Hanım Camisi'nin
11
Şeyh'in mezarının şu anda yerinde yeller esen sağ köşe sütununun yanın inşasında Timur'un fethettiği çeşitli ülkelerden, bu arada Azerbaycan'dan
da olduğu sanılmaktadır. Timur'un kendisi için yaptırdığı türbe hiç kulla da gelen yapı ustaları çalışmıştı. Şimdi sadece harabeleri duran bu yapı
nılmamıştır. Bu yapıdan günümüze alışılmamış ölçüde sığ bir kubbenin aslında daha tamamlanmadan önce çökmeye başladı. Büyük miktarda
bulunduğu bir mermer panolu tonoz ve bir mermer lahit ulaşmıştır. İs tuğlanın yarattığı basınç haddinden fazlaydı; aşırı yüksek ve ağır kubbe
1
ı
panyol Büyükelçisi de Clavijo'nun 1404'te bu sarayımsı türbenin odala nin yanı sıra ince mermer kolonlar üstündeki revaklar sıkça meydana
rından birinde kendi onuruna düzenlenen ağırlama töreniyle ilgili anlatı gelen depremlerin yol açtığı sarsıntılara dayanabilecek güçte değildi. Bu
mı coşkulu ve canlı bir tasvir içerir. durum eski yapı tekniklerinin böyle devasa orantılara sahip bir yapıya
dosdoğru aktarılamayacağını, ayrıca yabancı yapı ustalarının bu bölgede
hüküm süren doğa koşullarına aşina olmadığını gösterdi. Sovyet döne
Semerkand ve Buhara camileri
minde camiyi restore etme kararı alındı; bu çalışma neredeyse 30 yıldan
Hindistan'a yönelik yağma seferinden 0 399-1 404) sonra, Timur başken beri sürüyor. Ne yazık ki, asıl niyet ve amaç ne olursa olsun, bunun so
ti Semerkand'da dünyanın en büyük camilerinden birini inşa ettirdi. Bi nucunda heybetli yapının otantik ve görkemli harabeleri uyduruk bir
bi Hanım Cuma Camisi olarak bilinen ve zemin planı 140,2 x 99, 1 5 met tuğla ve beton iskeletin içine hapsedilmiş ve dolayısıyla mahvedilmiş
re olan bu devasa dinsel yapıya, köşe kuleleri bulunan ve kemerinin durumdadır.
t: o _ııii
� =::o'• 2o m
üçüncü kenarda onun için Gür-i Emir olarak bilinen bir türbe yaptırıldı. bir şey kalmamıştır. Ama Timurlu mimarisinin ayırıcı bir özelliği olarak,
Burası daha sonra Timur'un son istirahatgahı haline getirildi. Türbenin dış kubbe, iç kubbenin yukarısında epeyce yüksekliğe ulaşmış olmalı
mimarisi son derece olağandışıdır: Çapraz kesit görüntüsüyle sivri bir dır. İşrethane'nin bir türbe için alışılmamış ölçüde çapraşık bir tasarıma
kemeri andıran bağdadi bir kubbenin taçlandırdığı yüksek ve yekpare dayanması aslında bir türbe değil, şehir dışına kurulmuş bir saray oldu
görünümlü bir silindir alınlık sekizgen bir kaide üstünde durur. Süslü bir ğu varsayımına yol açmıştır. Zaten adı da bu fikri doğrular gibidir. Fakat
yüzeyle kaplı silindir alınlık ve gök mavisi kubbe, yapıya tamamen dam sığ kubbeli sekizgen defin bölmesi ve aşağıya inen karakteristik geçit,
galarını vurur ve eski şehrin çehresini hala belirleyen kulemsi bir görü bu harika yapının işlevi konusunda hiçbir kuşkuya yer bırakmaz. Bu ara
nüm verir. Türbenin kare planlı bölmesi ve derin eksensel nişleri paha da şunu da belirtmek gerekir ki, Şehr-i Sebz'deki sarayın taçkapısı ve ba
lı somaki panolarla ve boyalı süslerle bezenmiştir; kubbenin iç kısmı ise zı küçük arkeolojik buluntular bir yana bırakılırsa, Timur'un ve ardılları
altın sarısı-mavi kabartma bezemelerle kaplıdır. Çok sığ bir kubbenin nın yaptırdığı saraylardan günümüze ulaşan hiçbir şey yoktur. Elimizde
örttüğü haç biçimli defin mahzeni bu bölmenin altındadır. Gür-i Emir sadece dönemin kaynaklarından yer alan coşkulu tasvirler vardır.
Türbesi'nin yakınında, Ak Saray olarak bilinen ve sarayımsı yeni tarza
göre inşa edilmiş olan bir türbenin kalıntıları yer alır. 1 5 . yüzyıl ortala
Şah-ı Zinde
rından kalma bu görece küçük yapının hala ayakta olan kısmı ortadaki
kubbeli bölmeyi, köşe odalarını ve kuzey kenarda galeriye benzer, üç Timur v e ardılları sarayımsı türbelerin yanı sıra geleneksel tipte türbe
bölmeli ve uzun bir salonu kapsar. ler de inşa ettirdiler. Görece daha küçük olan bu yapılar, hükümdarın
Bu yapının dışarıdan nasıl görünmüş olabileceğini saptamak gerçek akrabaları ve devletin ileri gelenleri içindi. Özellikle Semerkand'daki
1 ten mümkün değildir; ama iç mimariden kalan unsurlar nefes kesecek Ş5J-h-ı Zinde kabristanında bulunan çarpıcı örnekler bugün bile hayran
11
kadar enfestir. Son derece zarif çini mozaikler ve altın sarısı-mavi boya lık uyandırıcıdır. Bu kabristan Peygamber Muhammed'in amca oğulla
lı " kündef' kabartma süsler, örtüşen çapraz kemerlerle desteklenen to rından biri olan ve efsaneye göre kafirlerle çarpışırken bir yarığın içi
noz yapısının şıklığıyla birleşir. Orta bölmenin küçük kubbesi örtüşen ne girerek ellerinden kaçmayı başaran Muhammed Kuddam bin
çifte kemerler üstünde durur; kemerlerin arasındaki boşlukları ince bir Abbas'a ait olduğu ileri sürülen mezarın çevresinde ortaya çıkmıştır.
1
1 kiriş şebekesi doldurur. Şah-ı Zinde türbeleri eski kent surlarından kuzeye doğru tırmanan dar
1 '
Ak Saray'dan biraz daha erken tarihte inşa edilen ve daha büyük bir patika boyunca sıralanır. Ağırlıklı olarak tek bölmeli olan bu yapı
olan İşrethane Türbesi de kapsamlı restorasyon geçirmeme açısından ta larda zorunlu taçkapı ana cepheyi oluşturur. Geleneksel tarzda inşa
lihlidir. Burada da, derin eksensel nişli büyük bölme, örtüşen kemerle edilmiş olan en eski türbeler hariç, iç kubbenin üzerinde bir alınlığa
rin desteklediği sığ bir kubbeyle örtülüdür. Bazı yerlerde iki katlı olan oturtulmuş bezeme amaçlı dış kubbe yükselir. Daha geç tarihlere doğ
bölme çok sayıda odayla çevrilidir; çeşitli biçimlere ve işlevlere sahip, ru gidildikçe, türbelerin bezemeye dönük üst kısımlarının daha büyük
çarpıcı tasarımlı bu odalar mozaik panolarla ve " kündef' boyalı süslerle ve daha zarif hale geldiği görülür.
bezenmiştir. Zemin planı 28 x 23 metre olan bu büyük yapı günümüze Şah-ı Zinde türbesinin taçkapılarının bezemeleri, yetkin ve hiç kuş
görece sağlam ulaşmıştır. Enfes bezemeli büyük taçkapısının hala ayak kusuz pahalı tekniklerden kaynaklanan bir ihtişamı ve zengin çeşitlili
ta olmasına karşın, dış kubbeden ve alınlığından geriye ne yazık ki hiç- ği barındırmaları açısından göz alıcıdır. Boyalı seramik panolar, oyma-
Gür-i Emir Türbesi'nin iç kubbesi mı yaldızlı kabartma süslerle bezenmiştir. Bu Camisi'nin kubbesi gibi, 1 4. yüzyılın bazı sığ bir kubbeyle örtülü olan haç biçimli defin
Semerkand, 1 404 resimde günümüze ulaşmış özgün unsurlara önemli yapılarında da kullanılmıştı. Türbenin bölmesi zeminin altındadır.
Gur-i Emir Türbesi'nin görece küçük bir yü ve kayıp kısımların bıraktığı izlere dayanan kare tabanlı bölmesinde ve derin eksensel
zeyi kaplayan kubbesi, görkemli bir şekilde restorasyon çalışmasının sonuçları görülü nişlerinde pahalı somaki panolarından ve bo
26 metre yüksekliğe ulaşır. Kubbenin iç kıs- yor. Bu çarpıcı bezeme tekniği Bibi Hanım yalı süslerden oluşan bezemeler vardır. Çok
Semerkand'daki U l u ğ Bey
Medresesi ve zemin planı,
1 4 1 7- 1 420
Registan Meydanı'ndaki bu medrese
Orta Asya'daki en büyük medreseler
den biridir. Muazzam taçkapısı ve zen
gin çini bezemeleri, 1 7. yüzyılda mey
danın· karşı tarafında inşa edilen Şir Dar
Medresesi'ne örnek oluşturmuştur.
Taçkapının içine oturtulmuş yüksek gi
riş nişiyle, taçkapının her iki yanında
yer alan kubbeyle örtülü dershaneleriy
le ve derin, kubbeli, eksensel eyvanla
rın çevrelediği kare planlı iç avlusuyla
Orta Asya medrese tipinin klasik bir
örneği sayılır. Aykırı olan unsurlar ise
yan eyvanlardaki geçitler, arka eyvanın
ardındaki büyük mescit ile ön taraftaki
dershanelerle aynı biçimde olan, sağda
ki ve soldaki ilave dershanelerdir. Avlu
yu iki kat halinde çepeçevre saran tale
be hücrelerine girişler, eyvanların her
iki yanında avlu cephelerini doldurur.
Ana cephenin her iki köşesinde kule bi
o==:'ıiıo-o_.ı m çimli narin birer minare yükselir.
Türbeler
1 5 . yüzyılın ilk yarısında Şehr-i Sebz'de, Darü's-Saadet'in yakınında özgün
bir mimari yapı topluluğu oluşturan bir dizi türbe ve ibadethane inşa edil
di. Buranın odak noktasını Timur'un babası Emir Turagay'ın manevi ho
cası, ünlü mutasavvıf Şemseddin Kulal'ın mezarı oluşturur. Uluğ Bey'in
mezar üzerinde yaptırdığı kubbeli türbe, mavi ve turkuaz sırlı tuğla moza
iklerle bezenmiştir. Şimdi iki ahşap kolonun desteklediği ahşap kirişler üs
tünde duran düz tavan muhtemelen uzun bir süre önce yapılmıştır; özgün
kubbeden günümüze ulaşan tek bir parça bile yoktur. Kula! Türbesi'nin
Buhara'daki U luğ Bey Medresesi birçok medreseye örnek oluşturmuştu. İlk hemen karşısına 1435'te Gök Kümbet Camisi inşa edildi. Kentin cuma ca
1418 kez burada uygulanan ve ana cepheyi ardın misi olarak kullanılan yapının bugün hala ayakta olan tek kısmı, kenar
Semerkand'daki medreseye göre daha mü daki odaların biçimini yansıtacak şekilde iki uzunluğu 1 2 metre olan, kare planlı, eksensel nişli ve kubbeli namaz böl
tevazı orantılı ve daha az gösterişli olmakla katlı revak olarak düzenlemeyi sağlayan tek
birlikte, çok zarif bezemeler taşıyan bu yapı, nik kısa sürede yaygınlaştı. mesidir. Eksen noktalarının üçünde girişler yer alır; doğu girişi yapıyı en
1 6. yüzyılda Buhara ve diğer kentlerdeki lemesine tamamen kaplayan bir taçkapı biçimindedir. Giriş nişinin sağ ve
sol taraflarındaki yüzeyler, üst üste oturtulmuş olan üç adet kemerli pa
Buhara (1418), Semerkand (1417-1420) ve Gishduwan'da (1437) bu noyla bezenmiştir. Kubbeyi taşıyan köşe kemerlerinin altında, dönemin ti
lunan her üç Uluğ Bey Medresesi de belli küçük sapmalarla aynı şemaya pik bir unsuru olan kalkan biçimli dolgular vardır. Camiye adını veren ma
göre inşa edilmiştir. Buhara'daki medresenin özel yönü ana cephesidir. vi dış kubbeden geriye sadece masif alınlık kalmıştır. Taçkapının köşe
Yüksek ve narin taçkapının sivri uçlu bir kemerle örtülü giriş nişinin sa sütunlarında ve alınlıkta çokrenkli çini bezemelerin izleri görülür.
ğında ve solunda, iki katlı revaklardan oluşan bölmeler yer alır; bu ancak Kulal Türbesi'nin yanına 1437 /38'de Uluğ Bey'in akrabaları ve çocuk
16. ve 17. yüzyıllarda yaygınlaşan bir mimari tasarımdır. Oymalı kapı üs ları için " makbere" denen bir anıtmezar inşa edildi. Bu ince orantılı yapı,
tünde yakın zamana kadar okunur durumda olan bir yazıtta Uluğ Bey'in küp biçimli bir gövdeden ve dış kubbesi şimdi restore edilmiş olan yük
şu hükmünün yer aldığı söylenir: "Bilgi edinmeye gayret etmek her Müs sek bir alınlıktan oluşur. Taçkapı bezemelerinin kalıntıları alışılmış sarım
lüman erkeğin ve kadının vazifesidir." Avluda yan eyvanlar yoktur; bu du tırak tuğla örgüsüne dayalı zemin üstündeki mavi, açık mavi ve beyaz sır
rum 16. yüzyılda yapılan değişikliklerin bir sonucu olabilir. Yan avlu cep lı tuğlalardan ibarettir. Ortada bulunan avlunun kenarlarında yer alan cami
helerinde Abdullah Han dönemi duvar kaplamalarının varlığı bu varsayımı ve iki türbe, topluca etkileyici bir görüntü yaratır.
destekler niteliktedir.
Semerkand'daki Uluğ Bey Medresesi aynı dönemden kalan üç medre
Anau Camisi
senin en büyüğüdür ve şehrin Registan adlı ana meydanına bakan muaz
zam bir taçkapısı vardır. Boyutları bakımından Timur'un yapılarıyla karşı Türkmenistan'ın güney kesimindeki Anau'da, yani dönemin kültür mer
laştırılabilir düzeydedir; ama bunların çoğundan daha az hantal kezlerinden şaşırtıcı ölçüde uzak bir yerde 1456/57'de büyük ve olağan
görünümlüdür. Avluyu çevreleyen üst kat hücreleri, girişlerinin yer aldığı dışı bir cami inşa edildi. Yaklaşık 500 yıl ayakta kaldıktan sonra 1948'de
kemerli açık galeriler ve taçkapının üst kesimi tamamen yıkılmış durum ki bir depremle yıkılan bu caminin kubbeyle örtülü bir ana yapısı ve
dadır. Bununla birlikte yapı bir bütün olarak insanda unutulmaz bir izle kubbeli orta bölmeleri bulunan iki asimetrik kanadı vardı; aralarındaki kü
nim bırakır. Medrese kendisine mahsus belli özellikleriyle diğerlerinden çük avluyu, enlemesine kuzeydoğuya doğru açılan bir "kese" oluşturacak
ayrılır. Sadece giriş taçkapısının sağında ve solunda değil, her dört köşe şekilde çevrelemekteydiler. Camiyi oluşturan ve aynı şekilde neredeyse
sinde kubbeyle örtülü ve dört eksensel nişli birer dershane vardır. Alışıl boydan boya kuzeydoğuya bakan ana yapı, aslında yüksek bir taçkapı
mamış bir düzenle, avlunun arka tarafında iki dershanenin arasında bir cephesi olan ve kubbeyle örtülü bir eyvandı. Perdahlı tuğladan bir zemi-
425
Kitap B ezeme S anatı
Mukkadima Ashrafı
·� · - · ---
� ·�.
.· '
./ '
1
,.,·
liğiyle, renklerinin zenginliğiyle ve serbestçe sürülmüş yaldızın ışıltısıy Kendisinden önce başkalarınca geliştirilmiş karakter tiplerine de hayat
la büyüleyicidir. Behzad ve çevresi, bahçelerden kırmızı ahşap çitlerle verdi.
ve oymalı kapılarla ayrılan hafif köşklere ve çinili avlulara özellikle düş Behzad insanların hareketlerini daha canlı ve doğru biçimde resmet
kündü . Manzaralarda baharlık (nadiren yazlık) yeşil örtülerine bürün mesini sağlayacak yeni teknikler yönündeki arayışını bütün yaratıcı öm
müş sade ağaçlar, narin serviler, çiçek açan ilkbahar ağaçları ve körpe rü boyunca sürdürdü ve insan vücudunun orantılarını aslına uygun ola
kavaklar, eserlerinin ayırıcı özelliğidir. Sıklıkla karşımıza çıkan diğer rak yansıtmaya çalıştı. Onun eserleri Timurlu döneminde minyatürün
motifler yeni filiz veren ağaç kütükleri, dalları kurumuş çalılar, meneviş ulaştığı yüksek düzeyi temsil eder. Öncellerinin eriştiği noktaları daha
ler, yeşil alanlar, küçük su çığırları, bunların kenarları boyunca dibinden da ileriye götürerek, minyatürün zaten oldukça gelişkin sanatsal ifade
çiçekler yetişen taşlar, geniş yapraklı bitkiler ve çeşitli renklerde, biçimini yetkinleştirmeyi ve yeni doruklara taşımayı başardı. Minyatür
konturları zarif biçimde tırtıklı kayalardır. lerindeki kompozisyon kusursuzluğu, figürlerin capcanlı niteliği, haya
Önceki dönemlerin sanatçıları figürlere bireysel özellikler verme ve tın kapsamlı tasviri ve manevi derinlik insanı hayrete düşürür.
onları birbirlerinden ayrıştırma gibi bir işe soyunmazken, 1 5 . yüzyıl or Timurlu İmparatorluğu 16. yüzyıl başlarında çökünce, İran'da Safe
talarında Herat okulu bu yönde bir adım attı. Behzad hareketleri, duruş viler ve Maveraünnehir'de Şeybaniler gibi yeni hanedanlar başa geçti.
ları, jestleri ve yüzleri canlı, gerçeğe uygun biçimde sunmaya çalıştı ve Sanatçılar bir kez daha yeni hamilerin peşine düşmek, Tebriz ve Buha
portrelerinde ten rengi, sima, bıyık ve sakal gibi kişisel özellikleri, port ra'da ortaya çıkmakta olan yeni sanat merkezlerine gitmek zorunda kal
reye komı olan kişinin izleyenlerce tanınmasını sağlayacak ölçüde yan dı.
sıtmayı başardı. Daha önce resmedilmemiş birçok değişik figürü işbaşın Fakat farklı okullar arasındaki çapraz döllenmenin ve yeni sanatsal
da ve günlük yaşamda gösteren bir galeri yarattı: Çadırda yaşayan in güçlüklerle karşılaşmanın sonucunda yüksek standartlara ulaşan Timur
sanlar, yemek pişiren kadınlar, camiye girmeden önce abdest alan er lu kitap bezeme sanatı, 16. yüzyılda minyatür sanatı üzerindeki etkisiy
kekler, kaval çalan bir çoban, yük taşıyan insanlar, harç karan işçiler, le varlığını sürdürdü.
taş ustaları, hamam tellakları, berberler, oduncular, mezar kazıcıları, iş
ret sarhoşu rical vb gibi figürlerin hepsine minyatürlerinde rastlanır.
Tarih
Wolfgang Holzwarth
Karşı sayfada: Tille Kari Medresesi'nin başa kapladığı Timurlu yapılarının tersine, be Yukarıda: Buhara Hisarı'nın taçkapısı pe üstündeki hisara varır. Şeybaniler 1 6. yüz
çini kaplamasından bir detay zemeye dönük tuğla örgülerinin ve süsleme 1 8. yüzyıl yılda bu eski malikaneyi imparatorluklarının
Semerkand, 1 646- 1 660 ye dönük çini alanların bir bileşimini yansıtır. İ kiz kulelerle tahkim edilmiş ana kapının ve merkezi yaptılar. 1 8. yüzyıldan kalan batı ka
Uluğ Bey ve Şir Dar medreseleriyle birlikte "Yaldızla işlenmiş" anlamına gelen adı iç du iki yanında zindanlar bulunan karanlık girişin pısı, hisarın günümüze ulaşan en eski kısmı
Semerkand'daki Registan Meydanı'nı çevrele varlarının bezemelerinden gelir. öbür tarafında, dik bir yokuşla yükselen yol, dır. Taçkapının önünde bir zamanlar bir pa
yen Tille Kari Medresesi aynı zamanda kentin tarihsel yerleşim alanının daha önceki kalele zaryeri ve panayır meydanı vardı.
cuma camisidir. Çini örtünün duvarları baştan rinin molozlarıyla doldurulmuş yapay bir te-
,0
1 584- 1 596 Abdullah Han ( 1 583- 1 598) Hanlığı'na bağlandı
çeşitli askeri seferlerle
1 826- 1 860 Buhara' da Mangıt
topraklarını genişletmeye
Nasrallah dönemi
çalıştı
\
�
1 860- 1 885 Buhara'da son bağımsız
1 599- 1 605 Baki Muhammed
�
Şeybanıler ve- Safevıler arasındakı çekışmeye sahne olan ve 1598'den Buhara'da Cani/Astarhanlı Emir M uzaffereddin'in
dönemi
sonra Safevi yonetımıı\e gıren belgeler� hanedanını ( 1 599- 1 785)
\
)
j kurdu 1 868 Buhara Rusya'nın eline
1 6. yuzyılda_Ş_eybanı yonetımı altında olan bolge
Hanlık daha 17. yüzyılda zayıflama evrelerinden geçmişti. Belh bir Babür
lü ordusunca geçici olarak işgal edilmiş, Buhara da Hive'nin saldırısına
uğrayıp yağmalanmıştı. Özbek İmparatorluğu'nun altın çağı, 1681-1702
arasında bütün mameleki (Buhara ve Belh) tek yönetim altında birleşti
ren son güçlü Astarhanlı Hükümdarı Süphan Kuli Han'ın ardından son
buldu. Bunu izleyen gerileme süreci Orta Asya'nın bütün güç dengesini
altüst eden üç gücün yayılmacı girişimleriyle daha da hızlandı.
Moğolların küresel imparatorluk anılarının yayılmacı seferlere yönelt
tiği Batı Moğol kökenli Oyratlar (Cungarlar), Kazak bölgesinin büyük bir
bölümünü denetim altına aldılar (1718-1725) ve böylece Volga kıyıların
da Kalmuk Ordası'nı kurmuş olan akraba kabilelere katılma olanağını
buldular. Batı Moğollarının baskısı sonucunda, yenik düşmüş Kazak top
lulukları güneye indi. Buhara ve Semerkand'daki rakip hanlıklar arasında
patlak veren boy ölçüşmede (1722) bir takviye güç olarak görüldükleri
için, Kazakların gelişi başlangıçta hoş karşılandı. Ama bu durum yedi yıl
boyunca savaş cephesine kalmalarını getirdi. Savaşın sonunda tarım ara
zileri çorak alanlara dönüştü, Semerkand tamamen boşaldı ve Buhara'nın
sadece iki mahallesi meskun durumda kaldı. Orta Asya doğrudan İran
Hükümdarı Nadir Şah'ın (1688-1748) güç siyasetinin etkisine girdi. Na
dir'in birlikleri sadece Belh'i değil, iki Özbek başkentini de (Hive ve Bu
hara) ele geçirdi. Özbek İmparatorluğu parçalanmaya yüz tuttu ve bunu
izleyen hizip kavgalarıyla yıkıldı. Rusya başlangıçta Orta Asya'yla doğru
dan kapışmasına gerek kalmaksızın, hakim bölgesel güç olarak yeni bir
rol üstlenmeye soyundu. Siyasal açıdan, Kazaklarla ittifaka girerek Avru
palı bir koruyucu güç konumunu elde etti. Ekonomik açıdan ise Sibirya
üzerinden Çin'le doğrudan ticari bağlar kurarak (1728) ve Rus ticaret mer
kezi Astrahan'ın kuzey-güney eksenindeki önemini artırarak mevziler ka
zandı.
Derin ekonomik ve siyasal krizin sürdüğü yarım yüzyıl (1720-1770)
içinde, Orta Asya ana ticaret akışında devre dışı kaldı, karışıklıkların ya
da savaşların pençesine düştü ve kentleri bir çöküş sürecine girdi. Bu kar
gaşa döneminde hanlar otoritelerini tamamen kaybettiler; iktidar Özbek
komutanların ve kabile beylerinin eline geçti. Özbek İmparatorluğu bir
dizi hanlığa bölündü; bunlardan Ceyhun'un güneyinde kalan ikisi Afga
Erkek kaftanı, Buhara, 1 9. yüzyıl, ikat rine göre giyinmelerini sağlardı. "İkat" doku
ipeğinden, uzunluk 1 40 cm, Berlin, Etnoloji ma işleminden önce ipliklerin istenen dese nistan'ın siyasal yörüngesine girdi. Kuzeyde ise savaş karışıklığından üç
M üzesi ne uygun olarak boyanmasına dayanan bir yeni Özbek hanedanı ortaya çıktı: Hokand'da Ming hanedanı, Buhara'da
M uhteşem ipek kaftanlar çoğu kez resmi kumaş deseni oluşturma yöntemidir. Bu bü Mangıt hanedanı ve Hive'de Kungrat hanedanı. Kabile emirleri ve beyle
olaylarda makam ya da onur giysisi işlevi gö yük formatlı desende, "çiçekli bitki" ve
ri kısa bir duraksamadan sonra, aslında (iktidardan düşmüş) Cengizli sü
rürdü. Bir hükümdar danışmanlarına ve gü "ağaç" motifleri stilize badem, nar ve çiçek
venilir vekillerine verdiği kaftanlarla rütbele- taçlarıyla bir araya getirilir. lalesinin hakkı olan han unvanını almaya başladı.
Hokand
Özbek Ming kabile beyleri yıkıma uğrayan ovalardan biraz kopuk olan
Fergana Vadisi'ndeki Hokand'ı daha 1740'ta başkent edinmişlerdi. Kuru
luş aşamasında, Hokand beyliği (koptuğu merkez olan) Buhara'ya oranla
doğudaki komşu Kırgız kabileleriyle ve Cungarlarla daha fazla anlaşmaz
lıklar yaşadı. Çin'in 1755-1759 arasında Cungar topraklarını ve Tarım hav
zasındaki vaha kasabalarını ele geçirerek yeni oluşturduğu Sinkiang eya
letine katmasından sonra en parlak dönemine girdi. Hokandlı tacirler
Çin'den ticaret ayrıcalıkları aldılar; Fergana Vadisi'ne komşu olan ve artık
Çin'in batı ucunda kalan Kaşi kentine girmelerine izin verildi. Beyleri 1800
dolaylarında han unvanı alan Hokand, Çin'le ilişkisinden ve dolaysız tica
ri irtibatından olağanüstü ölçüde kazanç sağlamayı başardı. Sınırlı kaynak
lara sahip olan ve toplam nüfusu ancak 750 bine varan hanlığın güçlen
mesine bağlı olarak, Hokand canlı bir ticaret kentine dönüştü ve
Taşkent'in yanı sıra Rusya'yla ticaretin önemli bir merkezi haline geldi
(1809). 19. yüzyıldan kalma büyük ölçekli sulama kanalları ve bir dizi
önemli vakıf (camiler ve medreseler) Hokand'ın ulaştığı hatırı sayılır refah
düzeyine ve kent kültürünün gelişkinliğine tanıklık eder. Bağımsızlığını Hive
korumaya yönelik sert çarpışmaların ardından, Hokand hanlığı 1876'da
Rusya tarafından ilhak edildi ve adı Fergana olarak değiştirildi. Merkezi Hive olan Harezm bölgesinin nüfusunda göçebeler çiftçi ve şe
hirli unsurlara oranla çok daha ağırlıklıydı. İran işgalinin ardından, Türk
Buhara men ve Özbek topluluklar arasında sert iktidar mücadeleleri (1742-1770)
yaşandı. Hive'de yaşayan hane sayısı 40'a kadar düştü. Bu savaşlardan üs
Mangırlar 1750'de Buhara'da iktidara geldiğinde, kentteki hayat hala bütü tün çıkan Özbek Kungrat beyleri (1804'ten sonra hanları), yenik Türk
nüyle sönüktü; başkent ancak 1770'ten itibaren savaşın enkazından kurtu menleri müttefik ve yedek bir askeri güç olarak hanlığa bağlı tutmayı ba
larak yavaş bir toparlanma sürecine girdi. Mangıtlar da hükümdar unvanı ta şardılar. Hive'nin dirilmesini sağlayan kentsel gelişim mucizesi esasen
şımaktaydı, ama 1785'te gururla benimsenen ve ilk dört halifeye küçük tarımsal vahalar ile "yağma ekonomisi"nde uzmanlaşmış göçebeler
öykünmeye dönük "emirü'l-mümin" anlamında. Bu dinsel önderlik iddiası arasında varolan ortak yaşam ilişkisinin sonucuydu. Hanlıktaki toplam
vurgusunun ve dinsel önderlik sorumluluğunun siyasal görüşlerine yön ver nüfusun kabaca dörtte birini oluşturan Türkmen kabileler, Kuzey İran'a
diği Buhara emirleri, dindar ve mazbut yaşam tarzlarıyla Müslüman cema düzenli olarak yağma ve köle toplama akınları düzenlerlerdi. Yaklaşık 40
ate iyi bir emsal sunmaya çalıştılar. Şah Murad ve Emir Haydar gibi "derviş bin kölenin çalıştığı Hive, zamanla Orta Asya'daki en büyük köle pazarı
hükümdarlar" esas olarak Nakşibendi tarikatının yedieminleri sıfatıyla taht ve köle emeği tüketicisi haline geldi. Türkmenlerin sunduğu refakat ve
ta oturduklarını ve her türlü şatafat ya da debdebeyi yakışıksız bulduklarını kervan hizmetleri, Hive"nin, Hazar ötesinde Astrahan'dan geçen Rus tica
kıyafetleriyle ve tavırlarıyla sergilediler. Mangıtların yönetimi altında, ticari ret güzergahında bir merkeze dönüşmesini sağladı. Türkmen kabileler
yapılara çarpıcı bir tezatla, neredeyse hiçbir yeni anıtsal yapının dikilmeme 1855'te bir kez daha Hive'den koparak, akraba oldukları kabilelerle ba
sinin sebeplerinden biri belki de buydu. Buhara'da hızla artan kervansaray ğımsız Tekke konfederasyonunu oluşturdular. Hive 1873'te önemli bir di
sayısı, Rusya'nın artık hanlık için en büyük alışveriş ortağı haline geldiği reniş göstermeksizin Rus birliklerinin eline geçti. Tekke Türkmenleri ise
ticari canlanmanın kanıtıdır. İki buçuk milyonluk nüfusuyla Orta Asya han 1881 'de büyük can kaybının yaşandığı ağır çarpışmaların sonunda yenil
lıklarının en büyüğü olan Buhara, eski sınırlarıyla Özbek İmparatorluğu'nu di.
tekrar kurmak amacıyla Hokand ve Hive'ye karşı yürüttüğü yayılma savaş
larında gücünü tüketti. Bir dizi askeri yenilginin ardından, Buhara daha ön
ce Semerkand'ı işgal etmiş olan Rus ordusuna 1868'de teslim oldu.
rısına yatay bir yazıt levhası yerleştirilmiştir. Küçük köşe kulelerinin var
lığından dolayı, taçkapının dış kenarları yuvarlakmış gibi görünür. Taç
kapının sağında ve solunda açık galeriye benzer iki katlı revaklar
uzanır; revaklardaki girişler talebe hücrelerine açılır. Masif köşe kulele
ri zarif tuğla mozaikleriyle ve aynı şekilde zarif desenli beyaz, koyu ma
vi ve açık mavi sırlı panolarla bezenmiş olan cepheyle aynı yükseklik
tedir. Avlu çapraz eksen üstünde gösterişli taçkapı çerçevelerinin içine
oturtulan eyvanlarla donatılmıştır. Girişe .göre sağdaki eyvanın ardında
yan cepheden dışarıya doğru dikdörtgen çıkıntılar oluşturan küçük hüc
reler sıralanır. Yapının, arka eyvanın gerisindeki büyük ve çıkıntılı bir
bölümünde, iki katlı hücrelerin açık galeri tarzında çevrelediği küçük
bir iç avluyu andıran yüksek kubbeli bir bölme vardır. Sofanın her iki
yanındaki odaların kubbeli çatıları özellikle çarpıcıdır. Örtüşen kemer
ler üstünde dururlar, mukarnaslarla ve "kalkan biçimli" dolgularla be
zenmişlerdir ve uç noktalarında fanuslar vardır. Sağdaki odanın eksen
leri dört pusula yönüyle aynı hizadadır ve bu düzeni medresenin
Taçkapı nişinin arka duvarındaki çini Hive'deki Taş Avlu Sarayı'na ait Hive Cuma Camisi'nin içi, 1 789 niklerden anlaşıldığı kadarıyla, bunlar çoğun
pervazdan detay, Necmeddin Kübra oymalı ahşap kolon, 1 830- 1 832 Hive Cuma Camisi'nin devasa namaz bölme lukla 1 4.- 1 5. yüzyıllardan kalmadı r ve hatta
Türbesi, Köhne Ürgenç, 1 32 1 - 1 333 Hive her zaman mimari ahşap oymacılığıyla si çok-ayaklıdır; 1 7 kolonlu 1 3 sıra halindeki aralarında geçmişi 1 0.- 1 1 . yüzyıllara inenler
Bu oymalı seramik çini, türbenin girişini güzel bir tanınmıştır. En iyi örnekler ise kolonlarda ve payandaların taşıdığı çatıdaki iki açıklık içeri de vardır. Orta Asya'da bu tipte çok-ayaklı
görüntüyle çevreleyen dikdörtgen biçimli ve ya kapılarda görülür; bunların oymaları çoğu yi aydı nlatır. Kolonların birçoğu yıkılan eski camiler son derece nadirdir ve böyle boyut
zıtlı pervazın alt kısmının bir parçasıdır. kez son derece girişik desenlidir ve ustalıkla yapılardan alınmıştır ve camiden daha eski larda başka bir ·örnek yoktur.
işlenmiştir. dir. Bezeme üsluplarından ve uygulanan tek-
Hive'deki Allah Kuli Han Medresesi cephesi ortadaki büyük bir taçkapıdan ve kö Hive'deki Taş Avlu Sarayı'nın harem yüzeyleri arkaik, "Moğol öncesi" tasarımla
1 834/35 şe kuleleri minare işlevini gören iki katlı ke avlusu, 1 830- 1 838 kabartmalı şeritlerle bezenmiştir; bu şeritler
Bu büyük medreseyi inşa etmek için, doğu su merli açık galeriler şeklindeki kanatlardan Dikey uç duvarlarının ve kare tabanlı, örtülü araya oymalı, mavi küçük "kavis"lerin kon
runun bir kısmını yıkmak gerekmişti. Ayrıca, oluşur. Bu medresede ana ve yan cephelerin, eyvanların dönüşümlü sıralandığı iç cepheler, duğu perdahlı çifte tuğla örgülerinden olu
1 688' den kalma eski bir küçük medrese de hatta arka cephenin çinilerle zengin biçimde biraz tiyatro sahnesini andırsa bile çarpıcı bir şur.
büyük ölçüde yıkılarak, yeni yapının ana cep bezenmiş olması, Hive'deki mimari açısından etki yaratmaya yöneliktir. Eyvanlar arasında
hesi önünde bir tür rampaya dönüştürülmüş benzersiz bir durumdur. kalan uç duvarlarının ayrı küçük girişleri ve
tü. Geleneksel düzene göre, bir medresenin yukarıda da kemerli pencereleri vardır. Düz
kapı konağı 1 9 . yüzyıl başlarında eski yapıların üzerinde inşa edilmiştir. pısı biçimindedir; kapıların köşe kuleleri figüratif şeritlerle bezenmiştir.
Surdan dışarıya doğru çıkıntılıdır; doğu taçkapısının çifte tuğla örgüle Bu "tim ", yani çarşı geçidi, tesadüf eseri başka iki büyük yapı arasında
riyle ve oymalı, yeşil bezeme girintileriyle kaplanmış köşeli kuleleri var sıkıştığı için, dışarıdan güçlükle seçilir; kubbeli galerilerinin ve saf be
dır. Kuzey kenarında, kubbeli galerinin bitişiğinde 1882/83'te inşa edil yaz alçı sıvayla kaplı yüksek bölmelerinin görkemli havası ancak içeri
miş Allah Kuli Han Medresesi yer alır. Bu yapı Kutluğ Murad İnak ye girildiğinde anlaşılır.
Medresesi'yle bir "köş" düzeni oluşturur; yani bir meydanın iki yanında Daha kuzeyde, İç Kale'nin doğu kapısını çevreleyen yapı topluluğu
ki yapıların taçkapıları birbirine bakar. Allah Kuli Han'ın ortadaki yük nun hemen ötesinde Allah Kuli Han Kervansarayı (1832/33) vardır. Bu
sek bir taçkapıya ve açık galeriye benzer revaklı simetrik kanatlara da büyük yapıya ancak komşu "tim "in altıgen tabanlı bölmesinden girile
yanan geleneksel tarzdaki cephesinin önünde, eski Hurcum bilir; aynı eksen üstünde yer almaları, iki ticari yapının bütünlüğünü
Medresesi'nin (1 688) kalıntıları görülebilir. Allah Kuli Han'ın inşası sıra vurgular. Kervansarayın avlusu iki kat halinde düzenlenmiş bir dizi
sında, bu eski yapı iki yarıya ayrılmış, kısmen toprakla örtülmüş ve ça odayla çevrilidir. Eskiden mallar alt katta depo edilir ve tacirler de üst
tısı yeni taçkapı için kaide işlevini görecek şekilde yeniden düzenlen kattaki odalarda kalırdı. Ancak, "tim ''in inşası sırasında, güney kenarın
miştir. Allah Kuli Han Medresesi'nin çok çekici bir görünüm arz etmesi, daki üst kat odaları yıkılmış ve "tim 'in kubbesi kervansaray duvarına
ana cephesinin ve avlu cephelerinin bezeme düzeninden kaynaklanır. yaslanmıştır. Önceki işlevlerini koruyan alt kat bölmeleri şimdi "tim ''in
Bu düzene koyu mavi, beyaz ve açık mavi tonlarıyla ve desenlerinin si bir parçasıdır. Tamamen işlevsel olan kervansarayda iç bezemeler yok
yah konturlarıyla "Harezmi" çini kaplamaları egemendir. tur.
Medresenin hemen kuzeyinde Allah Kuli Han Timi (1835-1838) ya Orta Asya mimarisinin gerilediği genel ortam içinde, Hive'nin 18.-
da Saray Çarşısı olarak bilinen uzun, anıtsal çarşı yer alır. Çarşının orta 19. yüzyıllardaki mimarisi klasik geleneklere başvurması açısından öz
sında altıgen tabanlı ve kubbeli bir bölme vardır; ayrıca bir dizi ağır sü gün bir yer tutar. Her ne kadar yüzü geçmişe dönük olsa da, görece öz
tun boyunca iki sıra halinde kubbeyle örtülü hücreler uzanır. İç Kale'ye gün bir anıtsal inşa ekolünü sürdüren tek mimari budur. Dayandığı
geniş bir girişle bağlanan bir başka geniş yapı surun batı kenarındadır. mimari işlemlerle 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllar önemli Harezmi yapılarına bağ
Hiçbir bezeme taşımamasına karşın, mimari formlarının uyumuyla, ke lanır. Çini bezemeleri güzel ve alışılmamış tarzdadır. Hive'nin geç
merli kubbe yapılarıyla, çatkısının dikkat çekici üçboyutluluğuyla ve dönemdeki ahşap oymacılığı da süsleme motiflerinin zengin çeşitliliği
dengeli orantılarıyla etkileyicidir. Her iki uç duvarının dış kısmı kent ka- açısından benzersizdir.
Renkli bezeme ağıyla sarmalanmış yapılar İslam sa hüküm süren Nasrilerin ( 1 230- 1 492) yönetimi al
natının en ayırıcı özelliklerinden biridir ve yüzyıl tında doruğuna ulaştı. Bu dönemde ustalar medre
lar boyunca sırlı seramik çiniler renk efektlerine se ve saray gibi yapılarda duvarların alt kesimleri
ulaşmanın en gözde araçlarından biri olmuştur. ni, kesintisiz bir yüzey halinde yan yana döşenmiş
Doğu İslam dünyasında iç ve dış duvarları, tonoz renkli çini parçalarından oluşan girişik şerit örgü
ları ve kubbeleri bezemek için geometrik bitkisel lü desenlerle kaplamaya yöneldi. Kompozisyonlar
ve epigrafık motifler halinde düzenlenmiş çiniler ağırlıklı olarak yeşil, açık kahverengi ve beyazdı;
kullanılırdı; Batı İslam dünyasında ise geometrik daha az miktarda sarı, mavi ve siyah da katılırdı.
motifler ağır basardı ve çiniler daha çok duvarla Sırlı yüzeyi kazıyarak sırsız çini gövdesine siyah
rın alt kesimlerini ve döşemeleri bezemek için kul harfleri işlemeye dayanan epigrafık çini frizler, ço
lanılirdı. ğu kez duvarların geometrik çini desenlerle kaplı
Figürlü panolar halinde düzenlenmiş sırlı tuğ alt kesimlerini, oyma alçı sıvalı bitkisel desenlerle
lalar Asur, Babil ve Ahameniş mimarilerinde kulla kaplı üst kesimlerinden ayırmak ve farklılaştırmak
nılmıştı. Ama Emevi yapı ustalarının duvarları be için kullanılırdı. Çininin kullanıldığı diğer yüzeyler
zemede Bizans'ın renkli cam mozaik tekniğini yeğ arasında payandalar ve kolonlar ile kemerlerin üç
tutmaya devam etmesi nedeniyle, İslam mimarisin gen dolguları sayılabilir; buralarda çoğu kez bitki
de duvar çinilerinin kullanılması ancak 9. yüzyılda sel bezemelere rastlanır.
başladı. Abbasi döneminde çininin gelişimi çöm Doğu İslam dünyasında çini kullanımı 1 1 . yüz
lekçilerin bir dizi parlak renkli sır yaratmasına bağ yıldan itibaren farklı bir gelişim çizgisi izledi. Usta
lı olarak seramik üretiminin serpilişiyle kol kola lar yapılarında yüzey dokusu yaratmak üzere, tuğ
ilerledi. la desenlerinden ve alçı sıvadan yararlandıktan
İlk İslam çinileri çokrenkli perdahlı sırüstü bo sonra, tipik sarımtırak bej renkli tuğla duvarlara
Sefirler Salonu'ndaki süpürgelik frizi, Elhamra,
yamalı çinilerdi; bu teknikte desenler çeşitli meta G ranada, 1 4. yüzyıl güçlü renk ve keskin kontrast katmak üzere sırlı
lik oksitlerle sırlı yüzeye boyanır ve ardından arı unsurlarla temkinli denemelere giriştiler. İlk başta,
tıcı (düşük oksijenli) bir fırında ısıtılırdı. lrak'taki bu unsurlar küçük tuğla uç tıkaçlarından veya tur
Kayrevan Cami-i Kebir'inin mihrabındaki perdahlı
Abbasi başkenti Samarra'da yürütülen kazılarda çini bezemeler, 862 kuaz mavisiyle sırlanmış kalıplı çinilerden ibaretti;
çokrenkli perdahlı çinilere ait birkaç parçanın bu ama zamanla beyaz ve koyu (kobalt) mavi gibi baş
lunmasına karşın, günümüze eski haliyle ulaşmış ka renkler kullanıldı ve daha geniş yüzeyler çiniyle
olan bu tarzdaki tek çini grubu Tunus'taki Kayre kaplandı. Birçok İran minaresi, sözgelimi Sin'deki
van Cami-i Kebir'inin mihrabına 862 dolaylarında 1 1 29 tarihli ve Nigar'da 1 3. yüzyıl başlarında diki
yerleştirilenlerdir. Çeşitli yeşil, kahverengi ve sarı len minareler, metnin öne çıkmasını sağlayan ve
perdah tonlarıyla bezeli bu çiniler muhtemelen okunaklılığını artıran çinili yazıt şeritleriyle çepe
lrak'tan getirtilmişti ve herhalde son derece paha çevre sarıldı.
lı olmalıydı; çünkü caminin bezeme ustaları bir yü Çini kullanımındaki diğer yaklaşımlar, yapıların
zeyi tamamen kaplamaya yönelik düzenleriyle korunaklı iç mekanlarına yönelikti. İranlı çömlek
bunları yan yana yerleştirmek yerine, kaplanan yü çiler daha 1 2. yüzyılda, camsı hamur ya da taş ma
zeyi iki katına çıkarmayı sağlayacak bir şablona gö cunu seramik gövdeden ince kaplar yapma ve bun
re düzenlemişti. ları mine ya da perdah boyama gibi çeşitli sırüstü
Çinileri geometrik desenler halinde düzenle tekniklerle bezeme sanatını yetkinliğe kavuştur
me tekniği, yani yaygın olarak bilinen adıyla çini muşlardı. Orta İran'daki Kaşan kentinde 1 2. yüz
mozaik tekniği 1 1 . yüzyıl sonlarına doğru Kuzey yıldan 1 4. yüzyıla kadar aralıksız üretilen metal sır
Afrika'da gelişti. Bunu o dönemden kalma çeşitli lı seramik, malzemelerin ve her parça için gereken
sarayların zemin bezemelerinde görülen örnekler çifte fırınlamanın getirdiği ilave maliyetten dolayı,
den anlamaktayız. 1 2. yüzyılın ikinci yarısına doğ ortaçağ İran'ında kullanılan en pahalı seramik tek
ru, Fas'ı ve Güney İspanya'yı yöneten Muvahhidle niklerinden biriydi. Bu teknik özellikle duvarların
rin himayesi altında inşa edilen çeşitli camilere alt bölümlerinde tekrenkli (genellikle turkuaz) çi
bağlı minareleri bezemek için çini şeritleri ve pa niler halinde döşenen yıldız biçimli çiniler için ve
noları kullanılmaya başlandı. Batı İslam dünyasında uzun yazıt frizleri oluşturmak üzere bir araya ge
çini mozaik kullanımı 1 4. yüzyılda Fas'ta hüküm sü tirilen kare ya da dikdörtgen levhalar için tercih
ren Merinilerin ( 1 1 96- 1 549) ve Güney İspanya'da edilirdi. Bununla birlikte, çömlekçiler en incelikli
Hizmetçi resimlerinin yer aldığı çini panolar Taht-ı Süleyman'daki saraya ait süsleme çinileri
İran, 1 7. yüzyılın ilk yarısı, Berlin, İslam Sanatı Müzesi İ ran, 1 3. ya da 1 4. y üzy ıl
MİMARİ B E Z EM E OLARAK Ç İ N İ 45 1
int Alt-Kıtası: elhi
Sultanlığı'ndan
abürlü
m aratorluğu 'na
..
453
yatının gelişimi toplumun bütün kade
Tarih melerinde gerçekleşti ve diğer dinler
den kalıcı bir kopukluğa yol açmadı.
Philippa Vaughan Dinsel inanca bakılmaksızın ermişlere
gösterilen saygı önemli bir kültürel
katalizör oldu.
Şimdiki Pakistan, Hindistan ve Bangla Delhi sultanları tasavvuf tarikatla
deş\ ayrıca Afganistan, Ladah, Assam rına kucak açtı ve saray mensupları da
ve Keşmir'in bazı kesimlerini içine alan müritleri arasına girdi. Dergahlarda
Hint alt-kıtası, İslam sanatının ve mi müzik ve şiir gibi, alt-kıtaya özgü bir
marisinin en zarif ifade biçimlerinden çok kültürel adet resmi onay gördü ve
bazılarının doğduğu bir bölgedir. İs dönemin geçerli göreneğinin parçası
lam'ın ana merkezlerinden gelen Müs olarak kaldı. Halife çok uzaktaydı ve
lüman hanedanlar ve mutasavvıflar bu üstelik 1 1 . yüzyıldaki Moğol istilala
rada İslam devletleri kurup geliştirdi rından sonra bir korkuluk konumuna
ler. Müslüman olmayan kültürlerin ço düşmüştü. Hükümdarın yönetme hak
ğunluğu temsil etmesine karşın, kendi kının yerel elitlerce kabul edilmesi
düşünsel ve sanatsal canlılıklarını ko çok daha önemliydi ve egemenliğin
rudular. Karşılıklı alışveriş hayatın bü tanınmasında bir tasavvuf şeyhinin
tün kademelerinde sürekli yaşanan bir hayır duası kendine özgü siyasal ağır
unsurdu; böylece diğer kültürlere has lığa sahipti.
fikirler ve motiflerin özümsenmesi İs Hükümdardan İslam toplumunu,
lam görsel sanatlarına benzersiz bir bo cami ve medrese gibi kurumları, çarşı
yut kattı. ları ve kervansarayları destekleyip ge
liştirmesi, idari ve adli işleri gereğince
yürütmesi, içme suyu, kanalizasyon,
Hint-İslam kültürünün gelişimi kentsel planlama ve diğer belediye
hizmetlerini sağlaması, İslam dünyası
Hint-İslam kültürünün gelişimi Arap nın her tarafından alim ve okumuş ki
ordularının 7 1 1-71 2'de Sind bölgesine şileri getirterek düşünsel ve kültürel
girişiyle başladı. Fethin ilk evresi ka hayatı teşvik etmesi beklenirdi. Bu ba
baca bugünkü Pakistan'a denk düşen kımdan mimarinin ve sanatların hima
kesimi içine aldı; Arapça saray dili, ye edilmesi sırf şahsi sanatsal hırsların
Bağdat ve Şam da kültürel ve ticari tatmin edilmesine yönelik değildi. Bi
hayatın güç kaynakları haline gelmiş çim ve üslup bir hanedan ifadesi, ikti
ti. Arap topluluklar Çin'e giden başlı darın dili ve hem siyasal hem dinsel
ca ticaret yollarındaki önemli merkez Sultan İltutmuş Türbesi'ndeki mihrap, Delhi, 1 236 kimlik demekti.
lere, Bengal Körfezi'ne kadar uzanan Delhi'deki sultanlığı bağımsız bir devlete dönüştüren İltutmuş'un türbesindeki mih Arap tacirlerin en azından Eski
kıyı şeridi boyunca önde gelen liman rap enfes bezemeleriyle ayırt edilir. Kuran ayetlerinden yazıtları için çeşitli hat sa Yunan çağından beri Asya'yla irtibatı
natı üslupları kullanılmıştır ve ortadaki pano girişik örgülü Kufi yazı tarzındadır. Ke
lara yerleştiler. mer için dirseklerin kullanılması üçgen dolguların oyulmasını kolaylaştırmıştır. vardı. Halife Ömer (634-644) ilk Müs
1 1 . ve 1 2 . yüzyıllarda kuzeybatı- lüman akınından (636) kısa bir süre
dan yapılan istilalar Pencab'ı İran ve sonra bölgenin durumuna ilişkin bilgi
Orta Asya'nın etkilerine açtı. Bu yönelimin ağır bastığı 1 3 . ve 14. yüzyıl istedi. Arap tarihçi Belezuri (ö. 892) şu cevabın verildiğini aktarır: "Su
larda, Türk-İran elitlerinin yönetimi altındaki Delhi Sultanlığı'nın sınırla kıt; mahsul düşük; şakiler arsız; küçük bir ordunun mağlup düşmesi, bü
rı güneyde Maduray'a kadar inmek üzere Pencab ve Gucerat'tan Bengal yük bir ordunun açlıktan ve susuzluktan telef olması muhtemeldir . . . " İz
ve Dekkan'a kadar ulaştı. Farsça saray kültürü ve idare dili haline geldi. leyen 75 yıl içinde Mekran'ın tedricen ilhak edilmesinden sonra, Irak Va
Küçük bir elit tabakanın dinsel bir azınlık konumunda olmasına kar lisi Haccac'ın 1 7 yaşındaki yeğeni Muhammed bin Kasım'ın komutasın
şın, böylesine geniş ve kalabalık bir bölge üzerinde denetim kurabilme daki büyük bir Arap ordusu İndus Vadisi'ne girdi. Pencab'daki Multan
si ve bunu sürdürebilmesi, her iki tarafın din konusundaki esnek tutu kentine kadar ve hatta daha ötesine kadar olan topraklar üç yıl içinde
munun bir yansımasıydı. İlk Müslüman istilacılar esas olarak asgari ma denetim altına alındı.
liyetle siyasal ve ticari denetimi sağlamaya önem verdikleri için pragma İndus Deltası'nda kurulan başlıca kentler Bambhor ve el-Mansu
tikti. Daha sonra 1 3 . yüzyıl başları siyasal denetimin genişlemesi, tasav re'ydi. Her ikisi de düzgün planlıydı. Bambhor'un 727 tarihli Cami-i Ke
vuf tarikatlarının yoğun din yayma çabalarıyla çakıştı. Klasik Farsça ve bir'i alt-kıtadaki ilk İslam ibadethanesiydi. Haccac'ın emri üzerine, Küfe
Arapça'nın yanı sıra yerli dillerin de kullanıldığı bu çalışmalarda, İslam'ın (670) ve Vasıt (702) cuma camilerine benzer bir planla inşa edilen cami
benimsenmesi için onul). dinsel ibadet biçimine katılmak temel bir ön nin namaz bölmesi, tıpkı modelleri gibi usule uygun bir mihraptan yok
koşul olarak ileri sürülmedi. Böylece Müslüman toplumun ve ruhani ha- sundu. Kentte yapıların işlevine denk düşen bir malzemeler hiyerarşisi
Aşağıda: Kuvvetü'l-İslam Külliyesi nin inşa edilmesine karşı çıkmadığı gibi, İltut
içindeki Sultan İltutmuş Türbesi muş'un kızı Raziyye'nin naibe sıfatıyla tahta
Delhi, 1 236 oturmasına da rıza gösterdi. Tarihsel kay
İslam uleması, ortasında Sultan İltutmuş'un naklar Raziyye'yi akıllı ve yetenekli bir hü
lahdi yer alan bu muhteşem kumtaşı türbe- kümdar olarak nitelendirir.
455
kullanılmıştı: Tuğla mimarinin ağır bastığı bir kesimde yontma taştan in tipatik değildi. Üstelik, Hinduizm istilacılarla ilişkileri düzenlemeye, böy
şa edilen cami ve saray hemen göze çarpmaktaydı. İleri gelenlerin ya lece onları "Ari olmayan", yani katışık bir unsur olarak Hindu dünya gö
kındaki evleri yarı yontma taştandı; iç taraftaki duvarlar ve döşemeler ki rüşüyle bütünleştirmeye yönelik esnek hukuki usulleri zaten geliştirmiş
reç sıvalıydı. Düzgün doğrultulu sokaklarla bloklar halinde düzenlenmiş ti ve Araplar sadece bu sürecin en yeni halkasından ibaretti. Yeniden
olan asıl yerleşim alanında sıralı ve sıvalı daha basit konutlar vardı. arınmayla ilgili bir yasa metni olan Devala-smrti (y. 800-1000) kast ilke
Cuma camisinde usule uygun bir mihrap bulunan el-Mansure, saray lerine ve usullerine uymak kaydıyla, dinsel topluluklar arasında etkileşi
ları, bahçeleri, camileri ve medreseleriyle ünlü bir metropole dönüştü. mi kolaylaştırmaktaydı. Kuralların çiğnenmesi durumunda uygulanan
Hatta 9. yüzyılın bazı Arap coğrafyacıları el-Mansure'yi Şam'la kıyasladı. kefaret de hafifti. Örneğin, 20 yıl İslam inancına bağlı kaldıktan sonra
Ticari altyapısı ve belediye hizmetleri el-Mansure'ninkilere yakın dü Hindu cemaatine dönüşte verilen ceza, sarmısak yemekten dolayı veri
zeyde olan kuzeydeki Multan kenti, 9. yüzyılda bağımsızlaşan bir başka len cezayla aynıydı.
eyaletin merkeziydi. Kentin eski büyük Güneş Tapınağı ilk başlarda yı Gazneli Mahmud (998- 1030) Multan'a karşı l O l O'da düzenlediği se
kılmadı. Arap coğrafyacı Makdisi 985 tarihli kitabında bu yapının çarşı ferde Güneş Tapınağı'nı yıktırdı ve eyaleti Gazneli İmparatorluğu'na kat
merkezinde öne çıkan bir konumda bulunduğunu ve alt-kıtanın her ta tı. Gazne dönemin Bağdat dışındaki en önemli İslam kentiydi ve Hin
rafından ziyaretçiler çektiğini belirtir. Dönemin seyyahları, Şiiliğin İsma dustan neredeyse tükenmez bir hazine ve köle kaynağı sayılmaktaydı.
ili koluna mensup Arap yöneticilerin 10. yüzyılda Mısır merkezli (965 'ten Ayrıca bu bölgeden askerler de toplanmaktaydı ve bunların orduya ka
sonra) Fatımi halifelerine bağlılık gösterdiğini, yerel giyim tarzını ve di tılması için İslam'a dönme şartı yoktu . Farsça'nın saray ve idare dili ol
lini özümsediğini aktarır. duğu Lahor, 1 2 . yüzyıla girilirken Gaznelilerin Hint alt-kıtasındaki en
Sosyal adetlerin bu şekilde kaynaşması zaruretten doğan ve belirli parlak ileri karakolu haline geldi. Böylece mimari biçim ve tekniklerde
yerel sebeplerden dolayı, mezhep ya da kast mülahazalarıyla kösteklen ki Gazneli yenilikleri Hint eyaletlerine ulaştı: Yüksek ve narin gövdeli
meyen bir durumdu . Bunun sonucunda yüzyıllar boyunca süren bir kül yeni minare biçimi; camilerde ve türbelerde kubbeler ve saf kemerler;
türel çoğulculuk ortaya çıktı. Arap ve Hindu idareciler ve tüccarlar sü kireç harcı kullanımı.
rekli temas içindeydi. Hindular ağırlıklı olarak Lingayata mezhebine bağ
lıydı; bu mezhebin tanrıcılık anlayışı Müslüman duyarlılığı açısından an-
7 1 1 -7 1 2 Arap-Müslüman ordularının
İndus Deltasına yönelik ilk
seferleri
1 00 1 - 1 024 Gazneli Mahmud (998- 1 030)
Pencab'ı ele geçirdi
1 1 86/87 M uizziddin Guri Lahor'u
Gaznelilerden aldı;
Hindustan Guri yönetimine
girdi
1 1 9 1 - 1 1 92 Racput Konfederasyonu'na
karşı Birinci ve ikinci Tarain
Muharebesi; Guriler Delhi'yi
ele geçirdi
1 206 Kutbeddin Aybeg, Delhi
Sultanlığı'nı kurdu
1 2 1 0- 1 236 Delhi Sultanlığı'nın fiilen
Gurilerden
bağımsızlaşmasını sağlayan
lltutmuş'un yönetim dönemi
1 245/46 Pencab'a yönelik Moğol
seferleri başladı
Umman Denizi 1 296-1 3 1 6 Alaeddin Halaci komutasındaki
ordular Gucerat, Dekkan ve
( Güney Hindistan'ı ele geçirdi
- J
Halaciler döneminde Delhi Sultanlığı'na bağlı toprakJ
g.. 1 320 Gıyaseddin Tuğluk'un tahta
çıkışıyla yönetim Tuğluklu
�·
G
1 325- 1 3 5 1 M uhammed bin Tuğluk'un
CJ Babürlü imparatorluğu, y. 1 630 dönemi; başkenti
Devletabad'a taşıma girişimi
sonuçsuz kaldı
1 329- 1 347 Varangal ( 1 329), Madura 1 526 Panipat Muharebesi; Babür'ün 1 565 Dekkan'daki M üslüman 1 765 Babürlü Hükümdarı il. Şah
( 1 334), Bengal ( 1 338) ve Delhi Sultanı il. lbrahim Ludi hanedanların oluşturduğu A lem Nebgal üzerindeki mali
Devletabad ( 1 347) eyaletleri ( 1 5 1 7- 1 526) karşısında elde birlik Hindu krallığı denetimi l ngiliz Doğu Hint
özerklik kazandı ettiği zaferle Hindistan'da Vicayanagar'ı yendi Kumpanyası'na bıraktı
Babürlü dönemi başladı
1 345- 1 358 Pandua'nın başkent olduğu 1 605- 1 627 Babürlü Hükümdarı Cihangir 1 799 Maysur Hükümdarı Tipu
Bengal'de Şemseddin llyas 1 527 Dekkan'ın kuzey kesiminde dönemi Sultan, İngiliz Doğu Hint
dönemi Behmeni egemenliği son Kumpanyası karşısında kesin
1 628- 1 658 Babürlü Hükümdarı Şah Cihan
buldu; Berar, Bicapur, yenilgiye uğradı ve öldü
1 347- 1 358 Devletabad'da Alaeddin Hasan dönemi; Delhi'de yeni başkent
Ahmednagar, Golkonda ve l ngilizler Marathaların Delhi ve
Behmen Şah dönemi; Şahcihanabad'ı kurdu 1 803
Bidar'daki eyalet valileri
Dekkan'da Behmeni Babürlü İmparatorluğu
özerklik kazand ı 1 658 Şah Cihan, oğlu Evrengzib
hanedanını ( 1 347- 1 527) üzerindeki denetimine son
( 1 658- 1 707) tarafından
başlattı 1 540 Babürlü Hükümdarı Hümayun verdi
devrildi
( 1 530- 1 540, 1 555/56) Şir Şah
1 35 1 - 1 388 Delhi' de Sultan Firuz Şah 1 857- 1 858 İ ngiliz yönetimine karşı Hint
Suri komutasındaki Afganlara 1 68 1 - 1 707 Evrengzib'in, ikinci başkent
dönemi ayaklanması bastırıldı
yenildi; l ran ve Kabil' de sürgün olarak kurduğu
1 39 1 G ucerat özerk bir sultanlığa kaldıktan sonra, l 555'te Evrengabad' dan Dekkan' ı n 1 858 Son Babürlü Hükümdarı il.
dönüştü topraklarını geri aldı Müslüman devletlerine ve Bahadı r Şah Rangoon'a
Hindu Marathalara karşı sürüldü; İ ngiliz Doğu Hint
1 398 Timur'un komutasındaki 1 540- 1 555 Delhi'de Afgan kökenli Suri
giriştiği seferler Kumpanyası dağıtıldı ve
ordular Hindistan'ı istila etti; hanedanı dönemi
Hindistan İ ngiliz tahtına bağlı
Delhi yıkıldı 1 738- 1 739 İran'ın Afşar Hükümdarı Nadir
1 556- 1 605 Babürlü Hükümdarı Ekber bir genel valinin yönetimine
Şah, Delhi'yi yağmaladı ve
1 402- 1 440 Şarki hanedanının kurucusu dönemi; imparatorluğu girdi
Tavus Tahtı'nı aldı; Babürlü
Şemseddin İbrahim Şah genişleterek Afganistan\
İmparatorluğu her tarafta
yönetiminde Caunpur bir Hindistan'ın kuzey ve orta
l slam kültür merkezine tehdit altına girdi
kesimlerini kapsayan sınırlara
dönüştü ulaştırdı; sırasıyla Agra, 1 757 Plassey Muharebesi; İngiliz
Fetihpur Sikri ve Lahor'u Doğu Hint Kumpanyası Bengal
141 1 1. Ahmed Şah ( 1 4 1 1 - 1 442)
başkent edindi; bölgesini fiilen denetim altına
Gucerat'ın yeni başkenti
gayrimüslimlerden alınan cizye aldı
Ahmedabad'ı kurdu
vergisini kaldırdı ( 1 564); 1 76 1 ikinci Panipat M uharebesi;
1 436- 1 469 Malva'da Mahmud Şah Halaci "Din-i İ lahi" olarak bilinen Ahmed Şah komutasındaki
dönemi bağdaştırmacı bir dinsel akımı Afgan kuvvetleri Marathaları
1 45 1 - 1 526 Delhi'de Afgan kökenli Ludi başlattı ( 1 582) yendi
hanedanı dönemi
TAR İ H 457
Her yeni hanedanın başa geçişi anıtsal mimari yapılarla kutlanırdı.
Bunların ilki Delhi'de cuma camisi olarak kurulan Kuvvetü'l-İslam'dı.
Caminin 1 193'te başlayan inşasında daha önce yıkılmış Hindu tapınakla
rından kalan malzemeler kullanıldı. Altı yıl sonra Türk-Fars mimarları ve
hattatları ile yerli taş ustalarının maharetlerinin bir araya gelmesiyle, na
maz bölmesi önüne zarif bezemelerle süslenmiş bir kumtaşı cephe ek
lendi. Ayrıca, yazıtlardaki ifadeyle Allah'ın gölgesini doğuya ve batıya
yayacak bir zafer kulesi olarak Kutup Minare'nin yapımı başlatıldı. Eski
tapınaklardaki malzemeleri kullanma yönteminin izlendiği Acmir'de Ar
heydinka-Chompra Camisi inşa edildi (1 200- 1 206) . İltutmuş 1 229'da Ab
basi Halifesi Mustansır'ın Delhi'ye gelişi vesilesiyle bu camiye yedi ke
merli bir anıtsal cephe ekletti. Bu arada sultanlığın fermanı üzerine soy
luların Yamuna Irmağı yakınında yaptırdığı bahçeler, çarşılar ve camiler
kentin yeni yerleşim alanlarıyla genişlemesini sağladı.
Çağatay Moğolları 1 245/46'dan başlayarak Pencab'a düzenledikleri
sayısız saldırıyla Delhi Sultanlığı'nın gerilemesinde önemli bir rol oyna
dılar. Alaeddin Halaci'nin (1 296- 1 3 1 6) tahta çıktığı sırada, ordunun asker
mevcudu iki katına çıkmış ve Delhi fiilen büyük bir ordugaha dönüş
müştü. Yeni gelir kaynakları bulma ihtiyacı, Alaeddin'in ikinci bir İsken
der olma emeline acil bir pratik amaç ekledi. 1 298'de Gucerat'ı ele ge
çirdi ve eski bir köle olan Malik Kafur adlı komutanı Dekkan'ı fethede
rek güneyde Maduray'a kadar ulaştı. Ganimet ve haraç vererek bir süre
varlıklarını koruyan Hindu krallıkları 1 3 1 6'da ilhak edildi.
Bu kaynaklar Alaeddin'in Kuvvetü'l-İslam Camisi'ni genişletmeyi ve
yakınında Kutup Minare'nin iki katı yüksekliğinde Alay Minare'yi inşa et
meyi kapsayan debdebeli bir imar programına girişmesini sağladı. Ne
var ki, çalışmalar tamamlanamadı ve öngörülen ihtişamın tanığı olarak
geriye sadece Alay Dervaze denen kubbeli anıtsal taçkapılar kaldı. Ye
nilikçi yapı ve tasarım, bunların Selçuklu topraklarından gelen tecrübeli
bir mimarın eseri olduğuna işaret eder. Saltanatla özdeşleştirilen kırmızı
kumtaşı ve beyaz mermer malzemeler, taş dizme düzeni ve (geleneksel
tarzda Kuran ayetleri yerine) hükümdarı yüceltici Farsça sözlerden olu
şan geniş hat frizleri, mimarın geride bıraktığı mirastır. Bu özellikler da
ha sonraları Babürlülerin geliştirdiği hanedan mimarisinde benimsendi.
Gıyaseddin Tuğluk 1320'de yeni bir hanedanı başlattı. Delhi'de
1321- 1325'te inşa ettirdiği Tuğlukabad adlı büyük kaleden günümüze
ulaşan çok az şey vardır; ama muhtemelen oğlu Muhammed 0325-1351)
tarafından yaptırılan türbesi, Halaci tekniklerinin ve malzemelerinin sür
dürüldüğünü gösterir. Muhammed bin Tuğluk'un cüretkar hayallerinden
biri Horasan'ı istila ederek Moğol tehdidine son vermekti; bu amaçla 475
bin askerden oluşan özel bir ordu topladı. Ordunun gerek duyduğu me
kanı ve erzakı sağlamak amacıyla, Delhi'nin eski kent bölümündeki me
mur ve münevverler 1327'de Dekkan bölgesindeki Devletabad'a zorla
taşındı. Burası 1335-36'ya kadar ikinci başkent işlevini gördü .
İmparatorluğun oturmuş düzeni benzer gerginliklerin sonucunda zayıf
lamaya yüz tuttu ve çeşitli eyaletler bağımsızlıklarını ilan ettiler: Varangal
(Dekkan) 1329'da, Madura 1334'te, Bengal 1338'de ve Devletabad (Dek
kan) 1347'de merkezden koptu. Muhammed'in ardılı Firuz Şah 0351-1388)
Kahire'deki Abbasi halifesinden 1355'te resmen sultanlık payesi alan son
Delhi sultanı oldu. Delhi'de inşa ettirdiği Firuzabad adlı muhteşem saray
hisarı, içindeki cuma camisi, ikametgahlar, bahçeler ve hamamlarla Tuğluk
mimarisinin son örneğiydi. Ama çatkı malzemeleri önceki yapılarda oldu
Atala Camisi'nin taçkapısı, Caunpur, 1 408 ra özgü geleneklerin etkisini taşır. Dışarıya çıkık
Caunpur Valisi Şemseddin İbrahim, Timur'un anıtsal taçkapı (piştak) yeni üslubuyla karakteris ğu gibi zarif bezemeli kumtaşıyla değil, gelişigüzel balçık ve alçı sıva dö
l 399'da Delhi'yi yağmalamasından kısa bir süre tiktir. şemelerle örtülmüştü. Bu üslup 1 5 . yüzyılda Ludi hanedanınca sürdürüldü.
sonra bağımsızlığını ilan etti ve böylece Şarki ha
Timur'un Hindistan'a yönelik yıkıcı istilası ve 1 399'da Hindu-Müslü
nedanını başlattı. 1 408'de yaptırdığı Atala Cami
si 1 4. yüzyılda Delhi'de hüküm süren Tuğluklula- man ayrımı yapmaksızın kıyıma girişerek Delhi'yi yağmalaması, başken-
TARİH 459
cılara, Arap ticari topluluklarına, eski Habeş kölelere ve Hindu dönme Yukarıda: Gülberge Cuma Camisi'nin men Şah inşa ettirdi. Tam 75 kubbeyle ör
lere dayanmaktaydı. Baş Vezir Mahmud Gavan bu kesimleri dengeleyen namaz bölmesi, Dekkan, y. 1 365- 1 370 tülü namaz bölmesinin Hindistan'da bir
Gülberge Cuma Camisi'ni muhtemelen benzeri yoktur.
bir kişilikti; ama 1 472'de inşa ettirdiği muhteşem medresenin Fars kültü
l 360'1arın sonlarında, Dekkan'ın ilk bağım
rel geleneğine dayanan bir tasarımı vardı. sız sultanlığının ·başındaki M uhammed Beh-
Behmeni sultanlığı 16. yüzyıl başlarında parçalanarak, eski valilerin
yönettiği daha küçük devletlere bölündü . Bunların en güçlüleri hepsi de
Şii eğilimli olan Ahmednagar, Bicapur ve Golkonda'ydı. Saraylardaki mi
mari ve kültürel üslup, bezeme detaylarında heykelimsi bir yaklaşımın �--.-'-- ./
kendini gösterdiği bir bölgesel tarzın özümsenmesini yansıtmaktaydı. /
. \
1
L_J
,
Babürlü dönemi
Babürlü hanedanının kurduğu imparatorluk için "Hint-Türk" ve bazı Batı
kaynaklarında bir Moğol kolu olan Çağataylılara göndermeyle "Moğol" ad
ları da kullanılır. Timur'un soyundan gelen Babür 1 526'da Delhi'nin ku
zeybatısında Panipat Muharebesi'ni kazanarak Ludi hükümdarını yenilgi
ye uğrattı. Bu olay Hindistan'da Babürlü yönetiminin başlangıcı sayılır.
Timurlu İmparatorluğu'nun eski başkenti Semerkand'ı denetim altına
almaya yönelik iki girişimi sonuçsuz kalan Babür, dikkatini daha önce bu
imparatorluğa bağlı olan Hindistan'a çevirmişti. Agra'da 1 530'da öldüğün
de, kurduğu devlet hata sağlam bir konumda değildi; oğlu Hümayun, bu
nun farkında olduğu için, naaşını defnedilmek üzere Kabil'e gönderdi.
Hümayun'un yönetimini pekiştirme çabaları, Bihar'ın Afgan kökenli
Hükümdarı Şir Şah Suri tarafından engellendi. Bir dizi yenilgiden sonra,
kendisine bağlı az sayıda adamıyla Sibd çöllerine kaçtı. Oğlu ve ardılı Ek
ber orada doğdu. Daha sonra Safevi Şahı Tahmasp'a sığınarak 18 ay İran'da
kalan Hümayun, onun desteğiyle oğlu Ekber'irı rehin tutulduğu Kabil'i ge
ri aldı ve sonunda Delhi Sultanlığı'nı tekrar ele geçirdi. Ama bir yıl sonra,
1 556'da zamansız ölümüyle tahta henüz 14 yaşındaki varisi çıktı. Bununla
TARİH 461
Cihangir ve babası Ekber'e ait bir nıp ayrı bir saray merkezi kurması göz önün Şah Cihan Tavus Tahtı'nda İlk kez Agra Kalesi'nde l 635'te Yılbaşı kut
portre, Haşim ve Ebu'l-Hasan, Babürlü de tutulduğunda özellikle anlamlıdır. Ekber Govardhan, Babürlü üslubu, y. 1 635, lamaları için kullanılan Tavus Tahtı, l 648'de
üslubu, y. 1 6 1 5, Paris, Guimet Müzesi ölüm döşeğinde onu bağışlamış ve meşru va Cambridge, Massachusetts, Harvard yeni başkent Şahcihanabad'a taşındı ve
Cihangir'in tahta çıkışının meşruiyetini ifade risi olarak tanımıştı. Babürlüler bu tür salta Üniversitesi Sanat Müzesi l 739'da Nadir Şah tarafından l ran'a götürül
etmeye yönelik bu baba ve oğul birlikteliği gö nat tasvirlerini ve ikonografisini bilinçli olarak Bu stilize, neredeyse soyut portre Şah Ci dü. Şah Cihan sanatın törensel ve sembolik
rüntüsü, daha veliahtken Allahabad'da ayakla- geliştirdiler. han'ı Tavus Tahtı'nda otururken gösteriyor. önemine büyük değer verirdi.
birlikte, Ekber 16. yüzyılın sonuna doğru Kabil ve Keşmir'den Bengal'e ka tesinden gelmek ve hepsinden önemlisi, ruhban elit tabakanın iktidar te
dar uzanan toprakları egemenliği altına almayı başardı. Yeni imparatorluk melini yıkmaktı.
sınırları güneyde de Handeş, Malva, Racasthan'ın Racput devletleri ve Gu Ekber'in ardılları Cihangir ve Şah Cihan döneminde, imparatorluk
cerat arasından geçerek Dekkan'ın kuzey sınırlarına kadar varmaktaydı. gücünün ve görkeminin doruğuna ulaştı. Cihangir (1605-1 627) Agra'da
Ordu saflarından seçilerek önemli mevkilere getirilen Orta Asyalı Moğollar, ve yazlık sarayının bulunduğu Keşmir'de bahçeli yerleşim alanları kur
Afganlar, İranlılar ve Hindu Racputlar zamanla bir aristokrat tabakaya dö durdu . Cihangir'in afyon müptelalığının artması, karısı Nur Cihan'ın
nüştü. Bu soyluları bir arada tutan bağlılık zinciri evlilik ittifaklarına daya devlet sorumluluklarını üstlenmesine yol açtı. Nur Cihan babası İtima
lı bir politikayla pekiştirildi. İdari, mali ve ticari reformlar yapıldı. dü '1-Devle'yi ve kardeşi Asaf Han'ı imparatorluğun en yüksek mevkile
Kültürel geleneklerin çeşitliliği mimari ve sanat dallarında, ayrıca sa rine getirdi; daha sonra anısına Tac Mahal'in inşa edileceği yeğeni
ray teşrifatının bir parçası haline gelen tören ve şenliklerde ifadesini bul Mümtaz Mahal'i ("Sarayın Gözdesi") tahtın varisi Şah Cihan'la (1628-
du. Ekber maiyetinin ayrı kültürel ve dinsel unsurlarını kaynaştırıp birle 1 658) evlendirdi. Horasan'dan gelme bu İranlı soylulaf Babürlü hane
şik bir bütünlüğe kavuşturmak amacıyla bir dizi denemeye girişti. Bir ara danına hayati bir siyasal destek vermenin yanı sıra, estetik duyarlılıkla
kendisinin "yaşayan tanrı" sayıldığı bağdaştırmacı yeni bir din ortaya attı. rıyla yeni saray üslubunun gelişmesine önemli bir katkıda bulundular.
Bu girişiminin ardındaki amaç, Müslüman soylular içindeki mezhep ayrı Asaf Han'ın hanedan kavgalarına müdahalesi, Şah Cihan'ın veraset
lıklarının ve Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki bölünmelerin üs- hakkının korunmasını ve 1 628'de babasının ölümünden birkaç ay son-
TARİH 463
Mimari
Philippa Vaughan
run, soylular ve dirlik sahipleri içindeki ayrı kesimleri kaynaştırmak ve getirdiği sanatsal ve mimari ifade biçiminin temelinde yatan bir zorun
bunları Babürlü hükümdarına kayıtsız şartsız sadık bir insicamlı maiye luluktu.
te dönüştürmekti. Bu yöndeki sürekli çabalarına rağmen, Bihar Hü Dönemin ilk önemli projesi bir cami değil, Hümayun'un Timurlu kav
kümdarı Şir Şah Suri karşısında 1 543'te uğradığı nihai yenilgiden sonra ramlarına uygun bir tasarımla Delhi'de kurulan türbesiydi (1 562-1 571). Ek
böyle bir bağlılığı sürdürmeyi başaramadı ve kendisine refakat eden 30 ber ayrıca başkenti Agra'da, Amirü'l-Bahr ("Deniz Komutanı") Kasım
kişilik bir maiyetle İran'a sığındı. Bu sürgün döneminde aylarca kaldı Han'ın gözetimi altında bir saray hisarı yaptırdı. Dönemin vakanüvisi
ğı Herat'ta Timurlu mirasına büyük hayranlık duydu; iran'ın kutsal ya Ebu'l-Fazl, inşası 1 565'te başlayan ve 1 573'te tamamlanan hisarın 500'den
pılarını ve anıtlarını görmeye yönelik bir "büyük gezi"ye çıktı. Hüma fazla taş yapıyı barındırdığını belirtir. Ekber'in gerek Agra'da, gerekse Ra
yun, kişiliğinin şekillendiği ve bilgi birikimiyle üne kavuştuğu bu yıl casthan'ın giriş noktası konumundaki Acmir'de (1 570), kuzeybatı sınırını
larda, ilhanlı, Timurlu ve erken dönem Safevi mimarisini tanıma fırsa koruyan Lahor'da 0 575) ve Hindistan'da en kutsal Hindu kentlerinden bi
tını buldu. ri sayılan Allahabad'da (1 583) inşa ettirdiği yapılardan günümüze kalan
Hümayun dönemindeki yapıların çok azı günümüze ulaşmıştır. İlk çok az yapı vardır.
mimari sembolü yüksek taçkapısıyla (piştak) ve kubbeli namaz böl Dolayısıyla, Agra Kalesi içinde saltanat ailesinin hanımları için bir ika
mesiyle Timurlu köklerini ortaya koyan bir camiydi. Agra'da şu anda met sarayı olarak yapılan Cihangiri Mahal özel bir ilgi çeker. Kırmızı kum
yıkık olan Kaçpura Camisi, Babür'ün bahçesinin yakınına inşa edil taşından inşa edilen cephede ve iç avluda Timurlu simetri ilkeleri gözetil
mişti. Bu durum saray yaşamının bir merkezi olarak bahçenin önemi miştir. İç avlu kuzey ve güneydeki alçak saçaklı ve sütunlu bölmeleriyle
ni gösterir. Hümayun 1 533'.te Delhi'de saray hisarı Purana Kalesi'nin Hint alt-kıtasına özgüdür; duvarlar ve payandalar zengin kabartma oyma
inşasını başlattı. Dinpenah ("Din Sığınağı") olarak anılan bu yapıda larla süslenmiştir. Irmağa bakan avlu Maveraünnehir saray mimarisinden
kullanılan kırmızı kumtaşı zamanla emperyal Babürlü mimarisiyle öz izler taşır; Timurlu avlularında ve bahçelerinde olduğu gibi, doğu kenarın
deşleşti. da ince, narin ve zengin yüzey bezemeli kolonlar üstüne oturtulmuş ci
hannüma biçimindeki bir eyvan, ortasında ise tek bir su arkının beslediği
dilimli bir havuz yer alır. Farklı üsluplar Ekber'in Hint alt-kıtası, İran ve
Ekber döneminde ( 1 556- 1 605) mimari
Orta Asya Müslüman aristokrasisinin yanı sıra Hindu Racput soylularıyla
Ekber'in tahta çıktığı 1 556'da Babürlü imparatorluğu hala kuruluş aşa kurduğu evlilik ittifaklarından dolayı saltanat ailesinin barındırdığı kültü
masındaydı. Sonraki 50 yılın sanatsal gelişmelerini belirleyen bağlam, rel geleneklerin çeşitliliğini yansıtır.
Kabil, Keşmir ve Bengal'den Gucerat, Sind ve Malva'ya kadar uzanan Agra'nın güneyinde kayalık bir sırta kurulan Fetihpur Sikri kentinin
toprakları ele geçirme ve denetim altına alma süreci ve bütünleşik ma mimarisi, Ekber'in bağdaştırmacı emellerini dışa vurur. Henüz bir varisinin
li, askeri ve idari yapılar kurma gereğiydi. İmparatora odaklı ve kenet olmayışından endişe duyan Ekber, Sikrili bir tasavvuf piri olan Şeyh Selim
lenmiş bir maiyetin yaratılması, Ekber'in kültür politikasının ve bunun Çişti'den münacatta bulunmasını istemişti. Racput eşlerinden birinin
MİMARİ 465
Agra Kalesi'ndeki Cihangiri Mahal ken dönem Babürlü sarayının kültürel çeşit Agra Kalesi'ndeki Moti Mescit fından yaptırıldı. Namaz bölmesinin bir orta
l 560'1ar ve l S?O'ler liliğini yansıtır. Avluya bakan sütunlu bölme 1 647- 1 653 piştaktan yoksun olan cephesi, Şah Cihan'ın
Ekber'in saltanat ailesinin hanımları için bir ler ahşapla inşa edilmiş Hint modellerine Adı "İnci Camisi" anlamına gelen bu mescit, Acmir'de Çişti hankahının yanına inşa ettir
ikamet sarayı olarak yaptırdığı Cihangiri Ma denk düşerken, eyvan tasarımları Mavera başkentin Delhi'de yeni kurulan Şahcihana diği caminin cephesine benzer.
hal' de farklı üslupların bir arada olması, er- ünnehir mimarisine dayanır. bad'a taşınmasından sonra, Şah Cihan tara-
1 569'da orada bir oğul doğurması üzerine, (sonradan Cihangir adıyla donatıları olan dokumaların, halıların, mücevherlerin ve metal işlerinin
tahta çıkacak olan) oğluna bir şükran ifadesi olarak Selim adını verdi ve üretildiği atölyeler.
surlarla çevrili bir kent ve saltanat sarayı yaptırdı. Sarayın odak noktası Ekber 1 584'te başkenti Lahor'a taşıdı. Burası İran'dan gelen saldırılara
Şeyh Selim'in (ö. 1 572) cuma camisi avlusunda yer alan hankahıydı. Hü karşı kuzeybatı sınırını savunmak için daha uygun bir üstü. Ama araların
mayun'un Delhi'deki türbesi nasıl Nizameddin Evliya'nın Çişti hankahıy da Ekber'in annesi Meıyem Makani'nin de bulunduğu saray mensupları
la bağlantılıysa, Ekber de kurduğu yeni kentin bu yöredeki Çişti hanka asıl ikametgah olarak Fetihpur Sikri'yi kullandı. Daha sonraları Cihangir
hıyla bağlantılı olmasına özen gösterdi. Bunun ardında yatan amaç, Gu 1619'da birkaç ay burada kaldı.
cerat, Mandu ve Handeş'in fethiyle birlikte Babürlü topraklarının bir im İmparatorluk otoritesiyle özdeşleşen mimari üslup 1 584'e doğru yer
paratorluğa dönüştüğü bir dönemde yönetime desteği artırmaktı. leşti. Eyalet valilerinin önemli idari merkezleri emperyal Babürlü üslubu
Fetihpur Sikri'nin hanedan mimarisinin modeli Timurlu biçimleri ve mı yansıtacak şekilde kurmaları teşviklerle, daha doğrusu emirlerle sağ
üsluplarıdır. Öne çıkan yapılar cami (1571-1 574) ve zafer takı biçimin landı. Amber'in Racput racası, Ekber'in kayınbiraderi ve ülkenin önde ge
deki ana kapıdır (1 568-1 578). Bülend Dervaze ("Yüksek Kapı") olarak len emiri olan Man Singh'in Bihar ve Bengal'de inşa ettirdiği saraylar ve
anılan ana kapı, yüksekliği (54 metre) ve kemer açıklığı bakımından Ti idari merkezler, başkent Fetihpur Sikri'nin genel planını ve üslubunu yan
mur'un Şehr-i Sebz'deki büyük eyvanını geride bırakır. sıtır. Caunpur'da Babürlü valisi muhteşem bir köprü yaptırdı.
İmparatorluktaki en büyük ibadethane olan ve yazıtında Şeyh Selim Ekber hükümdarlığının son yıllarında, Allahabad'da bağımsız bir saray
tarafından yaptırıldığı belirtilen caminin ayırıcı özelliği yüksek orta piş maiyeti oluşturan oğlu Şehzade Selim'in isyanıyla uğraştı; ama 1605'te
taktır. Klasik bir Timurlu unsurunun Babürlü yorumuna dayanan bu taç ölüm döşeğindeyken onu meşru varisi olarak tanıdı.
kapı, Babürlü öncesi Mandu geleneklerinden epeyce izler taşıyan cep
hedeki başat üsluba bir gönderme işlevini görür. Namaz bölmesinin iç
Cihangir döneminde ( 1 605- 1 627) mimari
kısmı kırmızı kumtaşına beyaz mermer kakmalar halinde işlenen ge
ometrik desenlerle zengin biçimde bezenmiştir; ayrıca çokrenkli ve yal Selim tahta çıktığında, Cihangir ("Dünyayı Zapteden") ve Ekber'in hü
dızlı Timurlu prototiplerine dayanan arabeskler ve bitki motifleri vardır. kümranlık mecazlarında sıklıkla kullanılan ışık tasviri doğrultusunda Nu
Şeyh Selim'in avludaki türbesi beyaz mermer kaplamalarıyla bir başka reddin ("Dinin Işığı") unvanlarını aldı. Babürlü yönetiminin köklerini
odak noktasını oluşturur. Süslü bir sundurması bulunan kare tabanlı ve hem Timurlu atalara hem de Hint alt-kıtasının kadim hanedanlarına bağ
kubbeli bölmede, 1 572'de ele geçirilen Gucerat'ın Sarhec kentindeki me lama geleneğini sürdürdü . Ünlü İmparator Aşoka'nın (ö. 231) fermanla
zar örnek alınmıştır. rını taşıyan ve yıkılarak yere düşmüş olan yekpare bir Maurya sütununa
Gucerat sultanlığının İslam öncesi Cayna ve Hindu geleneklerinin bir kendi soyağacını yazdırdı; Allah'a niyazların da araya serpiştirildiği bu
sentezine dayanan mimari üslupları imparatorluk saraylarına başat etki yeni haliyle sütunu Allahabad'da kendi kurduğu kalenin içine yeniden
de bulunan kaynaktır. Yapı tiplerinin ve bezemelerin genel düzeni ve diktirdi.
çeşitliliği, Ekber'in mimari biçimlerdeki ve saray teşrifatındaki deneme Cihangir'in en önemli mimari projesi Sikandra'da babası için yaptır
lerini yansıtır. Sarayların içinde sanatsal üretim merkezleri vardır: Resim dığı türbeydi. Türbenin Timurlu üslubundaki ana kapısı (1612-1614) , ha
li yazma nakkaşhaneleri, bir tercüme akademisi ve temel hükümranlık nedanın sanatsal ve siyasal yönelimini teyit eder. Cihangir'in mimari iş-
Aşağıda: Bülend Dervaze, Fetihpur Sikri, riş eyvanına göre daha büyük olan kemeriy
1 568- 1 578 le, Babürlü hanedan mirasına bir gönderme
Cuma camisinin avlusuna açılan bu anıtsal niteliğini taşır. Yazıtlar Ekber'in l 572'deki
ana kapı, caminin diğer yapılarından sonra Gucerat fethini övgüyle anlatır.
inşa edilmişti. Yükseklik ve açıklık bakımın
dan Timur'un Şehr-i Sebz'deki sarayının gi-
bad'daki türbelerinde ( 1624/25) ve İtimadü'd-Devle'nin Agra'daki tür da Kabil Kalesi'ne, Keşmir'in Srinagar kentindeki Şalemar Parkı'na, Ahme
besinde ( 1 627 /28) rastlamaktayız. dabad'daki Şahi Bağ'a, Burhanpur'daki saraylara ve bahçelere yeni yapı
Cihangir'le 1 6 1 l 'de evlenen Nur Cihan, tıpkı Meryemü'z-Zamani gi lar eklemede hünerlerini göstermiş bir kişi olarak, hükümdarlığı üstlendik
bi ticari faaliyetlere dayanan geniş mali kaynaklara sahipti. Diğer ileri ten sonra bu ilgi alanlarına daha büyük bir şevkle sarıldı.
gelenlerle birlikte, Cihangir'in Bengal'den Pencab'a giden büyük ticaret Hükümdar sıfatıyla ilk hamilik girişimi Ocak 1628'de, yani resmen tah
yolları üzerinde kervansaraylar kurma çağrısına uydu; ayrıca hayrat çeş ta çıkışından bir ay önce, Acmir'de Muiniddin Çişti'nin türbesinin yanına
meleri ve mesafeleri gösteren kuleler (kos minar) yaptırdı. Nur Cihan'ın bir cami yaptırmak oldu. Böylelikle, başa geçtikten sonraki ilk anıtları ha
Agra dışında yer alan ve 2-3 bin insanı ve 500 atı barındırabildiği söyle nedan türbeleri olan önceki iki Babürlü hükümdarından farklı bir yol iz
nen kervansarayı, Patna'yla kazançlı ticaret yolunun ucundaydı. Bu tica leyerek, eski Timurlu geleneğine uydu . Cephe boyunca uzanan yazıt, ca
retle ilgili gümrük tarifeleri de onun denetimi altındaydı. Cihangir'in mi miyi Mekke'deki Kabe'yle karşılaştırır ve evliyanın yattığı türbenin
mariye, bahçelere ve sanatlara dönük ilgisini paylaşan Nur Cihan, onun mümtaz konumda kalmasını sağlamak açısından, kubbesiz olarak inşa
imar çalışmalarına gönülden katıldı. edildiğini açıklar. Arapça yerine Farsça olan yazıtın alışılmamış uzunluğu,
Cihangir'in afyon müptelalığının artmasıyla birlikte iktidardaki ko aynı dönemin sonraki camilerinde benzer kitabelerin kullanılmasına em
numu güçlenen Nur Cihan, 1 620'lerin başlarında kendi adına sikke bas sal oluşturdu .
tıracak ölçüde etkili hale geldi. Cihangir'den hiç çocuğu olmamasına Şah Cihan'ın teşrifat konusundaki titizliği tahta çıkışından hemen son
karşın, onun ölümünü (1627) izleyen veraset bunalımı sırasında, ilk ko ra Agra ve Lahor kalelerinde genel kabul salonlarının ("divan-ı amme") ta
casından olan cüzamlı oğlu Şehriyar'ı başa geçirmeye çalıştı. Ama ken dilatı için çıkardığı emirnamelerde açıkça görülür. Vakanüvislerin "Çihil
di kardeşi Asaf Han duruma müdahale ederek, Şah Cihan'ın meşru va Sütun" olarak andığı bu kırk sütunlu salonlarda bilinçli olarak Sasani mo
ris olarak tanınmasını sağladı. Nur Cihan Lahor'daki Şahdara'da bulunan delleri esas alındı. Bunların Babürlü camilerindeki namaz bölmelerine
bahçe mülklerine çekildi, orada türbesini yaptırdı ve 1 645 'te öldü. benzer bir biçim taşımasına karşın, odak noktası mihrabın yerinde impa
ratonın huzurda göründüğü makam (Sanskritçe'de charoka) vardı. Böyle
bir paralellik kurulması bilinçliydi; çünkü Şah Cihan da ruhani ve dünye
Şah Cihan döneminin ( 1 628- 1 658) yapıları
vi otoriteyi birleştirme yönündeki Babürlü emellerini taşımaktaydı. Ona
Şah Cihan 14 Şubat 1 628'de Agra'da tahta resmen çıktı. Daha sonraki sik düzülen methiyelerde tebaanın kıblesi olarak nitelendirilmesi bu anlayışın
kelerde, imparatorluk fermanlarında ve hutbelerde, Timur'dan sonra gel sonucuydu. Avlunun batı kenarına, charoka'nın hemen karşısına bir cami
diği yönünde bir payeyi ifade eden Sahib-i-Kıran-ı-Sani ("Göksel Buluş nin eklenmesiyle bu mecaz daha da pekiştirildi.
manın İkinci Efendisi") ve Padişah-ı Gazi Şah Cihan unvanlarını kullandı. Lahor'da imparatora ve ailesine mahsus saltanat daireleri Şah Cihan'ın
Şah Cihan'ın mimarinin sembolik önemine ve devlet işlerinde teşrifa tercih ettiği malzeme olan beyaz mermerle yeniden inşa edildi; sandık bi
tın rolüne verdiği değer, saray tarihçisi Salih Kambo tarafından şöyle dile çimli tavanlar zengin yaldızlı ve Halep camından süslerle kaplandı. Zaten
getirilir: "Böyle şeylerde (binalar ve merasimler) bir artışın hükümdarlara bir bahçe kenti olarak nam salmış olan Lahor, daha sonraları Şalemar Bağ
avamın gözünde izzet kazandırdığı ve avamın gönlünde hükümdarların . olarak anılan muhteşem imparatorluk pa�kıyla daha da süslendi.
yüksek makamına itibarı artırdığı muhakkaktır." Öncelleri gibi, Şah Cihan Agra'da genel kabul salonunun teşrifat düzeni biçimsel kurallara bağ
da mimari çalışmalara cömertçe destek verdi ve daha şehzadeliği sırasın- landı ve soylular hiyerarşisinin üst tabakasını ayırt etmeye yönelik gümüş
MİMARİ 469
parmaklıkların yerleştirilmesiyle zenginleştirildi. Daha düşük rütbedeki
kişilere büyük bir dörtgen alanı çevreleyen galerilerde ayakta durma zo
runluluğu getirildi; masrafını bizzat karşılamaları şartıyla bu galerilere za
rif brokarlar ve halılar döşenmesi yönünde talimat verildi. Irmağa bakan
özel kabul salonunun (divan-ı has) duvarları yarı değerli kakma taşların
bulunduğu bitki motifleriyle enfes biçimde bezenmiş beyaz mermerlerle
döşendi. Tavanın iç kısmı altın ve gümüş süslerle kaplandı; 1 637 tarihli
uzun bir Farsça yazıtta burayı cennetin en yüksek katıyla karşılaştıran ve
imparatoru güneşe benzeten ibarelere yer verildi. Salonun karşısında ba
zen özel kabul törenlerinin de düzenlendiği imparatorluk hamamı yer al
maktaydı. İmparatorun özel ikamet daireleri, ırmağa bakan bir başka
dörtgen alan içindeydi.
Agra artık saray kalelerinin ötesine taşan hatırı sayılır büyüklükte bir
kente dönüşmüştü. Şah Cihan en büyük kızı Cihanara'yla birlikte, burayı
bir imparatorluk başkenti olarak süslemeye girişti. Kalenin önüne, düzen
siz kenarlı bir sekizgen biçiminde, sütunlu revaklarla ve tüccarlar için me
kanlarla çevrili büyük bir meydan inşa edildi.
Cihanara kenti bir cuma camisiyle donatma ayrıcalığını istedi. Bu, Ba
bürlü kent mimarisinde dikkate değer bir gelişmeydi; zira (özel bir duru
Yukarıda: Kırmızı Kale'nin ana kapısı Aşağıda: Kırmızı Kale'deki Savan mun söz konusu olduğu Fetihpur Sikri sayılmazsa) ilk kez saray hisarının
Şahcihanabad, Delhi, 1 639- 1 648 Köşkü, tamamlanışı 1 648 dışında bir imparatorluk cuma camisi inşa ediliyordu. Cephesindeki yazıt
Şah Cihan'ın yeni yönetim merkezi olarak Kırmızı Kale zamanla gelişerek kendi içinde
ta inşasının 1 643'te başladığı ve ı 648'de tamamlandığı belirtilen cami, bü
Delhi'de kurduğu Şahcihanabad'ın iki ana bir kente dönüştü; sarayın ihtiyaçlarını kar
kapısının heybetli etkisi, Evrengzib'in daha şılamak üzere büyük bir çarşı ve atölyeler yük bir külliyenin parçasıydı. Caminin avlusunda (bugün hata kullanılan)
sonra her ikisine birer dış gözetleme kulesi kuruldu. Saltanat ailesinin kaldığı saray da bir medreseye ait bölmeler, dışında ise bir çarşı, bir kervansaray, bir yol
eklemesiyle azaldı. Hem Ekberabadi Derva irelerine ait mahrem alanlardaki bahçelerde cu hanı, bir imarethane, bir çeşme ve bir hamam vardı.
ze (bugün Delhi Dervaze) hem de Lahori akarsuların ve çavlanların serinlettiği köşk
Dervaze görkemli saray törenlerinde kulla ler vardı. Heybetli bir görünüşü olan cami, yüksek bir platform üstündeydi. Kır
nılan alay güzergahlarının parçasıydı. mızı kumtaşı ve beyaz mermerden alışılmamış bir zikzak deseniyle beze
li ve soğanımsı biçimli üç kubbesi, bütün kentte görülen bir nirengi nok-
.·-:-ı-- 1!-.::-_- J
-v:= _____
_ -
-11 �:.- 8_
MİMARİ 471
Evrengzib döneminde ( 1 658- 1 707) mimari Badşahi Camisi, Lahor, 1 673- 1 674 Bu resmin ön planında, Pencab'ın Sih hü
Evrengzib döneminde inşa edilen Badşahi kümdarı Rancit Singh'in 1 8 1 S'de yaptırdığı
ilki Delhi dışındaki Şalemar Bahçeleri'nde, sonraki Kırmızı Kale'de ol Camisi, en büyük Babürlü camisidir ve Ba Huzuri Bağ Bederi adlı köşk görülüyor. Ar
bürlü mimarisinin son şahane örneğidir. La kada ise Şahcihanabad'daki cuma camisinin
mak üzere 1658'deki iki tahta çıkış töreninin ardından, Evrengzib'in ilk
hor 1 8. yüzyılda birçok yıkıcı istilaya uğradı kine benzer bir anıtsal merdivenle çıkılan
işi Şahcihanabad kalesinin içinde İnci Camisi'ni yaptırmak oldu . Özel ve sonunda Sihlerin başkenti hale geldi. Sih taçkapısıyla Badşahi Camisi yer alıyor.
ikamet dairelerinin yakınında yer alan ve tamamen beyaz mermerden yönetimi de Babürlü üslubunu benimsedi.
inşa edilen cami beş yıl sonra, ı 662/63'te tamamlandı. Şah Cihan döne
minde saraylara mahsus olan ince oymalı avlu mermerleri ve bitkisel Dahası, Şah Cihan'ın 1 650'lerde ata toprakları olan Belh, Bedehşan
arabeskler gibi bezeme unsurları bu yapıda dinsel mimari amacıyla kul ve Semerkand'ı geri almaya yönelik seferleriyle mali kaynaklar aşırı öl
lanıldı. Emperyal Babürlü mimari geleneğinin son örneği olan Lahor'da çüde zorlanmıştı. Evrengzib'in bu emelden vazgeçme kararı Babürlüle
ki Badşahi Camisi'nde de aynı bezemelere rastlanır. Evrengzib dönemi rin artık kendilerini Hint alt-kıtasıyla sınırlamalarına yol açtı, böylece si
nin son yıllarında hükümdarlık ailesince inşa edilen başlıca mimari ya yasal meşruiyetle bağlantısı kalmayan Timurlu estetiği başat olmaktan
pılar olan camiler ve bahçeler, yerleşik temaya dayalı varyasyonlardı. çıktı. Evrengzib Dekkan'ın fethinden sonra, 1 693'te başkenti Şahcihana
öncellerinin hükümdarlık anlayışına sahip olmayan Evrengzib, yarı bad'dan yeni kurduğu Evrengabad'a taşıdı. Kendi yokluğunda Kırmızı
ilahilik unsuruna ve hükümdarlık görevlerinin sanatları himaye etmey Kale'nin bakımını sağlamasına karşın, hükümdarlık atölyelerindeki sa
le ilişkilendirilmesine karşı çıktı. Mimarinin sembolik yönlerinden ziya natçılar yeterli destek göremeyince, başka yerlerde himaye aramaya yö
de işlevsel yönlerine ağırlık verdi; ona göre saraylar geniş maiyeti ba neldi.
rındırmak için, bahçeler ise idari işlerin yorgunluğunu atıp dinçleşmek Evrengzib'in ölümünden (1707) sonra, Babürlü imparatorluğu sü
için gerekliydi. Şatafatlı bir yaşam tarzından kaçındı; saray teşrifatının rekli küçüldü. İran'ın Afşar Hükümdarı Nadir Şah'ın 1 739'da Delhi'yi
her gün halka görünme gibi birçok veçhesini ve müzikli eğlenceleri kal yağmalaması ve sonraki yarım yüzyılda bunu sayısız baskınların izleme
dırdı. Aynı dönemde hükümdarlığın sanatlara verdiği destek de azaldı. si, kenti bütün taşınabilir değerli eşyalarından yoksun bıraktı. İmkanı
Evrengzib hayatının büyük bir bölümünü seferlerde geçiren yetkin olanlar kaçıp başka yerlere sığındı. Taşra valileri bağımsızlıklarını ilan
bir komutandı ve zevk düşkünlüğü olarak gördüğü davranışlara hiç ta ettiler ve eski imparatorluk sanatçılarına himaye sağlayan saraylar kur
hammülü yoktu. Dindarlık anlayışı da çok katıydı. Eski camilerin bakım dular.
ve onarımına çeşme ve yol gibi kentsel altyapıya dönük imar çalışma Ayodhya eyaletinde Babürlü valiler l 754'ten sonra fiilen özerklik
larıyla aynı ölçüde ağırlık vermek onun yaklaşımıyla tutarlı bir kazandı. Eyaletin merkezleri Lucknow ve Feyzabad'da mimarinin ve sa
durumdu . natların evrimi, Babürlü formlarından bölgesel formlara geçişi yansıtır.
O 25 Sm
Ferah Bağ, Ahmednagar, Dekkan, yapıldı. Büyük bir göletin ortasında yer alan
1 576- 1 583 ve heşt bihişt planına göre düzensiz kenarlı
Dekkan 1 4. yüzyılda Delhi Sultanlığı'ndan bir sekizgen yapı olarak inşa edilen bu anıt
bağımsızlaştıktan sonra, 1 5. ve 1 6. yüzyıllar sal saray, ölçeği ve sivri uçlu derin kemerle
da bir dizi küçük devlete bölündü. Türk ri açısından Timurlu prototiplerin özellikle
lranlı elitlerin getirdiği mimari biçimlerde rini yansıtır.
zamanla yerli geleneklere göre değişiklikler
MİMARİ 473
Köklü bir geçmişe sahip yerli Müslümanların (Dahniler), denizyolla
rına dayalı ticari ilişkiler ağı sayesinde Arap Yarımadası, Afrika, Güney
İran, Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa'yla bağlantıları vardı. Dekkan
sanatına etkide bulunan bu egzotik kültürel kaynaklara, zamanla yarı
madanın güney kesiminde serpilen, dinsel topluluklar arasındaki yakın
ilişkiler ve Müslüman hükümdarların gayrimüslim sanatçılara ve zanaat
karlara sağladığı himaye aracılığıyla aktarılan İslam dışı Cayna, Hindu ve
Lingayata gelenekleri eklendi. Bunların sanatsal nüfuzu Dekkan sanatı
nın ayırıcı özelliği olan bezeme detaylarında ve biçime hacimsel yakla
şımda kendisini dışa vurdu .
Kuruluşu 1 496'ya inen Ahmednagar sultanlığında, İran modelleri ile
yerli biçimler arasındaki tezat Sultan I. Murtaza (1565-1 588) döneminin
mimarisinde açıktı. Kent dışında büyük bir göletin ortasında sekizgen
yapılı bir saray olarak inşa edilen Ferah Bağ (1 583) bunun bir örneğidir.
Kutb Şah hanedanının ilk başkenti Golkonda'da saray kabul salon
larının törensel taçkapılarla, alışveriş sokaklarıyla ve savunmaya dönük
ana kapılarla eksensel hizalanışında İran kent planı geleneklerinin etki
si görülebilir. Buna karşılık, 1 591 'de birkaç kilometre güneyde kurulan
yeni başkent Haydarabad'ın düzeninde yerli gelenekler ağır basar.
Haydarabad'ın kent planlaması için İran ve Irak'tan mimarların, ya
pı ustalarının ve mesaha memurlarının, ayrıca Güney Hindistan'dan
Yüksek Mahkeme ğin pek fazla bozulmamasına karşın, Babürlü Brahman uzmanların yer aldığı bir saray heyeti oluşturulmuştu . Mutabık
Haydarabad, 1 9. yüzyıl mimarisinin hükümdarlık otoritesiyle bağ kalınan tasarım Vastu-şastra mimari anlayışının Brahman ilkelerine uy
Golkonda l 687'de Babürlülerin eline geçti, lantılı anıtsal piştak gibi bazı unsurlar özüm
gundu; kentin şekli için de gündeme gelen birkaç olası klasik biçim ara
ama yerel Vali Nizamülmülk Asaf Cah senerek Haydarabad yapı biçimleriyle bü
l 724'ten itibaren fiili bir bağımsızlıkla hü tünleştirildi. Dindışı mimaride kubbenin kul sında gamalı haç seçildi. Bir Hindu kentinde tapınağın bulunması gere
küm sürdü. Haydarabad l 858'den sonra lanılması ise Avrupa modellerinin bir yansı ken merkez, anıtsal Çar Minare'ye göre belirlendi. Bu teşrifat ana kapı
Hint alt-kıtasında kalan az sayıdaki bağımsız masıydı. sının, her biri ana yönlerden birine açılan dört girişi vardı. Kuruluşuna
devletlerin en güçlüsüydü. Sanatsal süreklili-
esas alınan Şii yapı biçimi "taziye" , Buhara ve Isfahan'daki küçük ölçek
li ana kapılarda da benimsenen bir modeldi; kesme alçı sıva yüzeyler,
Dekkan üslubuna göre, her minare ve kubbe katı boyunca revaklarla,
gözenekli balkonlarla ve nilüfer taç yaprağı biçiminde desteklerle işlen
mişti. Çar Minare kültürel kimliğin bir ifade biçimi olarak, Sünni Babür
lülerin sözgelimi Fetihpur Sikri'deki Bülend Dervaze gibi büyük taçka
pılarıyla ve 50 yıl sonra kurulan Şahcihanabad'ın bir örneğini sunduğu
kent planlaması geleneğiyle açık bir tezat içindeydi.
Asaf Cah hanedanının 19. yüzyılda Haydarabad kentinde yürüttüğü
imar çalışmalarında da ilham kaynağı olarak Hint alt-kıtasına, Japon
ya'ya ve Avrupa'ya dönük bir uluslararası arayış damga vurdu . İslam mi
marisi bağlamında, sembolik önem taşıyan bir yenilik Adliye Binası ve
Osmaniye Hastanesi gibi dindışı yapılarda kubbenin benimsenmesiydi;
bu tür kubbeler hükümdarlık görevleriyle ve dünyevi iktidarla bağlantı
lıydı, ama gökyüzü tavanına dönük geleneksel remizden uzaktı.
di. Ölçek ve tasarım ilkeleri bakımından Ti si'nde Timurlu mimari kavramları Hint alt
murlu etkisini gösterir, ayrıca Babürlülerin kıtasının zanaat ustalığıyla ifade bulur.
MİMARİ 475
Hümayun Türbesi'nden bahçenin
görünüşü, Delhi, 1 564
Hümayun Türbesi geniş bir bahçenin orta
sında yer alır. Bu tür bahçelerin Kuran'daki
cennet tasvirini, öbür dünyada mutlu bir ha
yat sunan gölgelik alanları, pınarları, akarsu
ları ve semavi köşkleri çağrıştıran bir yönü
vardı. Cennetin kapısında bekleyen melekler
fikri, örtük bir şekilde kapalı bir alanı belir
tirdi. Babürlü hanedan türbeleri bu mecazla
rı somutlaştıran yapılardı.
kubbenin dış yüzeyini tamamen kaplar. Tek bezeme üçgen dolguların dü, ama bahçede türbesi değil, sadece bir mezar taşı vardı; Timurlular
çevresine belirgin biçimde yerleştirilmiş olan altı köşeli yıldızdır. Bu yıl bahçelere düşkünlükleriyle ünlü olmakla birlikte, bahçeleri mezarlarla
dız İslam astrolojisinde ve zıt unsurların birliği simyasında bir hayır işa ilişkilendirmezlerdi. Hümayun Türbesi'ni çevreleyen bahçe ızgara plan
reti sayılır. Ayrıca Hümayun'un bu alana dönük merakına imada bulu lıydı ve bir çar bağ ("dört bahçe") oluşturacak biçimde geniş yürüyüş
nur; çünkü hayat hikayesinin yazarı, haftanın her gününün gezegenine yollarıyla bölmelere ayrılmıştı. Cennetin su, süt, bal ve şerbet ırmakları
göre farklı renklerde kaftanlar giydiğini aktarır. nı çağrıştıran su arklarının beslediği havuzlarda, susamış müminler hara
Türbenin büyük bir bahçenin ortasında yer alması gerek türbe, ge retlerini dindirirdi. Zengin brokarlı halılarla döşenmeye hazır olan çev
rekse bahçe tasarımı açısından �ikkate değer bir yenilikti ve sonraki Ba redeki sekilere uzanırken, kolayca ulaşılabilen meyveleri koparmak
bürlü türbelerinde de benimsendi. Babür de bir bahçe içinde gömülüy- mümkündü. Berrak akışlı suyun başındaki bu ortam gönülleri ferahlata
rak zindelikle doldururdu.
Sonraki hanedan türbelerinde daha gelişkin yapıya kavuşan bu çar
bağ'lar ve keyif bahçeleri, Hint alt-kıtasına özgüydü. Kendine has biçim
leri topografyaya bağlı bir evrimin sonucuydu ve İran modellerinden zi
yade erken İslam yerleşmelerinde rastlanan yerli kavramlardan doğmuş
tu .
Ekber'in tarihçisi Bedevani'nin ifadesiyle "ferahlatıcı, cennet gibi"
türbe tamamlandığında, imparator burayı tavaf etti ve ayrıca Nizameddin
Evliya'nın yakındaki türbesini ziyaret etti. Bu, Ekber'in burada ve Del
hi'nin diğer kutsal anıtlarında ruhani aydınlanma arayışıyla bağlantılı beş
resmi ziyaretinin ilkiydi. Böylece Cihangir ile Şah Cihan tarafından da
sürdürülen, hanedanın hükümranlığını ve meşruiyetini ruhani otoriteyle
ilişkilendiren bir imparatorluk törenini kurumlaştırdı.
Karşı sayfada: Ekber Türbesi, Sikandra, ve havuzların bulunduğu geniş yürüyüş yolla
tamamlanışı 1 6 1 4 rıyla ayrılmış "dört bölmeli" bir bahçenin or
Cihangir tahta çıkışından kısa bir süre sonra tasındadır. Güney kenarında yer alan büyük
babasının türbesini ziyaret ettiğinde, gördüğü piştakın ardındaki sofa, çokrenkli alçı sıvadan
durumdan hoşnutsuz kaldı ve bazı bölümleri bitkisel arabesklerle ve mavi bir zemin üstün
nin yeniden inşa edilmesi emrini verdi. Bu de yaldızlı Kuran ayetleriyle cenneti hatırla
olay türbenin inşasına daha babası sağken tırcasına zengin biçimde bezenmiştir.
başlandığına işaret eder. Türbe su arklarının
Ekber Türbesi
Ekber'in Agra yakınındaki Sikandra'nın Bihiştabad ("Cennet Yurdu") ke
siminde bulunan bahçeli türbesi, Cihangir'in yürüttüğü ilk önemli mimari
projeydi. Burada cennet tasviri farklı biçimlerde işlenmiştir. Bahçe ortamı
Hümayun Türbesi'ninkine benzer; Yamuna Irmağı'nın yanı başında yer
alan Ekber Türbesi de duvarlarla çevrili büyük bir bahçenin ortasındadır.
Ama yapılar oldukça farklıdır. Beş katlı türbenin kubbesi yoktur. En üst
teki teras katında, Timurlu üslubuna göre yapılmış beyaz mermer sandu
ka, Kuran'ın öngördüğü biçimde açıkta gökyüzüne bakar. Türbe üslup ba
kımından dönemin saray mimarisini andırır; Fetihpur Sikri'deki beş katlı
Penç Mahal'in görkemli bir versiyonu gibidir. Kuran'ın "sonsuz mutluluk
veren bahçeler içindeki güzel köşkler", "üst üste yapılmış ve altından ır
maklar akan köşkler" tasvirlerini çağrıştıran bir izlenim uyandırır.
Ana kapının çevresinde 1612 ve 1614 tarihli Farsça şiir yazıtları vardır.
Dinsel mimaride bir yenilik olan bu yazıtlarda, ölü hükümdara ve türbeyi
yaptıran Cihangir'e methiyeler yer alır. Görsel mecaz olarak cennet tasvi
rini yapan satırlar şöyledir: "Ey, cennetin bahçesinden daha büyük saadet
içindeki mübarek mekan/Ey, yüce yapılar, siz ki daha yükseksiniz ilahi
tahttan/Burası bir cennet, bahçesinde hizmet veriyor binlerce Rıdvan/Öy
le bir bahçe ki, binlerce cennet fışkırıyor toprağından/Taş ustasının kale bahçeyi anlatan Babür, Hint ikliminin sıcağından ve tozundan nefret et
miyle işlenmiş İlahi Takdir yansıyor avlusundan/İşte sana cennetin bah tiği için, bahçe tasarımında hamamlara yer verdi. Agra'da bir saray ve
çeleri, gir içine ve zevk al sonsuz hayattan." ikametgah işlevini de gören Heşt Bihişt ("Sekiz Cennet") adlı bahçeyi
düzenledi. Nur Cihan'ın daha sonraları Bağ-ı Nur Afşan olarak bilinen
bir keyif bahçesine dönüştürdüğü bu alan, dönemin saray mensupların
Babürl ü i mparatorlarının d iğer bahçeleri ca yeniden düzenlenen ırmak kıyısındaki 33 konut bahçesinden biriydi.
Bu saray mensupları arasında Nur Cihan'ın babası ve Cihangir'in veziri
Babürlülerin bahçe tasarımına ilgisi defin mimarisiyle sınırlı değildi. Bü İtimadü'd-Devle de vardı ve ortasında köşk bulunan bir bahçe yaptırmış
yük bir bahçıvan olan ve Babürname adlı anılarında düzenlediği birçok tı. Bir Timurlu adetine uygun olarak, buraya bir meyvelikten girilirdi;
İ timadü'd-Devle Türbesi mamen beyaz mermerle kaplıdır ve mermer
Agra, 1 626- 1 628 yüzeye yarı değerli taşlar kakılmıştır. Ekber
Nur Cihan bu türbeyi Cihangir'in veziri olan Türbesi'nin ana kapısını örnek alarak yeni bir
babası İtimadü'd-Devle ve annesi Esma Be incelik aşamasına taşınan bu teknik, Tac Ma
güm için yaptırmıştı. Köşelerinde kameriye hal'in mozaik üslubunda taş kakmalarıyla da
tipi dört minare bulunan kare planlı yapı, ta- ha da ileriye götürüldü.
mahrem yukarı bahçe (Bağ-ı Feyiz Bahş) . Nur Cihan ve Şah Cihan'ın en
büyük kızı Cihanara da buraya birkaç bahçe kurdu.
Cihangir ayrıca Srinagar'dan Lahor'a giden meşakkatli yol boyunca
mola yerleri olarak bahçeler kurdurdu. Bunların farklı amacı tasarımla
rına da yansımıştı. Gür pınarların 50 bin kişilik bir ordunun su ihtiyacı
nı karşılayabildiği Hasan Abdal (İslamabad yakınında), Srinagar'a var
madan önce bütün saray maiyetini barındırabilen son "menzil"di. Bah
çelerin planı topografyadan dolayı garip biçimde asimetrikti. Şah Cihan
döneminde hidrolik mühendisliği öylesine gelişmişti ki, başkent La
hor'da seçilen yerdeki eğimin yetersizliğine ve hızlı akışlı bir suyun yok
luğuna rağmen, imparator Keşmir'in teraslı ve şelaleli doğrusal modeli
ne göre bir bahçe düzenlenmesi talimatını verebildi. Mimar ve mühen
dis Ali Merdan Han, dağlardan çıkış noktasında Ravi Irmağı'nın besleye
ceği 1 60 km uzunluğunda bir kanal yaptırarak bu zor işin üstesinden
geldi. Hidrolik düzen ilk başta bahçe tasarımı için yetersiz kaldı ve Mol
ürünlerin satışından elde edilen gelir bahçenin bakımına katkıda bulu la Alem Elahi Tuni tarafından kusursuz işler hale getirildi. Projenin ta
nurdu. İtimadü'd-Devle'nin heşt bihişt planına dayanan türbesi, klasik mamlanmasıyla, 410 çeşmeye ve beş şelaleye muntazam basınçla su ve
Babürlü biçimindeki bir çar bağ'ın içindeydi. rildi; kanalların ve havuzların seviyesi sürekli ayarlanarak, hiç taşmaksı
Burası muhtemelen önce bir keyif bahçesi olarak kullanılmıştı; zira zın dolu kalmaları sağlandı. Daha sonraları Şahcihanabad'a ve bahçele
Babürlü mali sistemine göre, ölen bir kişiye ait arazinin mülkiyeti tek rine su sağlamak üzere benzer bir kanal inşa edildi.
rar imparatora geçerdi. Bunun tek istisnası arazide dinsel amaçlı bir vak
fın kullanılmasıydı. Dolayısıyla, daha sonra aile kabrine dönüştürülecek
köşklü bahçeler kurmak soylular arasında yaygın bir uygulamaydı.
Cihangir'in yazlık saray ikametgahı olarak kullandığı Keşmir'in bah
çeleri, cennetin şiirsel tasvirine en yaraşır örnekti. Tüzük-i Cihangirfde
"hiçbir tarife sığmayan efsunlu şelaleleriyle ( . . . ) ebedi pınarın bahçesi"
olarak nitelendirilen Keşmir'in ayrıntılı bir dökümü verilir; evlerin ve ca
milerin çatılarına bile lalelerin ekildiği belirtilir. Ekber'in kurduğu Nesim
Bağ, Keşmir'deki ilk bahçe olmakla birlikte, suya dayalı tasarım unsu
rundan yoksun bir ağaç fidanlığıydı. Cihangir döneminde düzenlenen
bahçelerin ana unsunınu ise mecralar, havuzlar ve çeşmeler oluşturur
du. Srinagar'daki Dal Gölü'nün kıyılarında, göle doğru inen pınarların
ve çağıltılı akarsuların bir yatağa doğru akıtılmasıyla oluşturulan bir ana
mecra ("nehir"), bahçesinin ortasından geçer ve bazı yerlerde İran çar
bağ biçiminde çapraz eksenli kanallara ("cetvel") ayrılırdı. Bir dizi teras
("mertebe"), çoğu kez bir seki yukarıda kalan her kademe arasında şe
laleler oluşmasını sağlardı; ana unsur ortadaki kameriyenin çevresinde
fıskıyelerin sular saçtığı büyük havuzlardı.
Şehzade Hurrem'in 1 620'de yapımını başlattığı ve 1 634'te Şah Cihan
adıyla tahta çıktıktan sonra genişlettiği Şalemar ("Aşk Yurdu") Bahçele
ri üç bölümlüydü : Halka açık bir "sofa" işlevini gören küçük bir ön bah
çe; hükümdarın maiyetini huzura kabul. ettiği aşağı bahçe (Bağ-ı Ferah
Bahş); üst kesimi sarayın hanımlarına ve iç aile çevresine ayrılmış olan
478
Tac Mahal, Agra, 1 632- 1 643 rından Abdülkerim'in gözetimindeki inşa çalış adet içindeki mübarek mekan/Ey, yüce yapılar, siz ki daha yükseksiniz
Dünyanın bu en ünlü anıtsal mezarını, Şah Ci maları tam 1 1 yıl sürdü. Şah Cihan çok yakın ilahi tahttan! "
han çok sevdiği karısı Ercümend Banu Begüm, dan izlediği gerekçesiyle yapının tasarımından
İmparatorun kederi öylesine büyüktü ki, saçları birkaç günde ağar
daha yaygın bilinen adıyla Mümtaz Mahal için kendine pay çıkardı; Üstat Ama olduğu sanılan
yaptırmıştı. Şahcihanabad'daki Kırmızı Kale'nin asıl mimarın adının resmi vakayinamede anıl mıştı ve ağlamaktan şişen gözlerini bir bağla saklamak zorunda kalmış
inşasına daha sonra nezaret eden Makramat maması bundan kaynaklanmış olabilir. tı. Kelim olarak bilinen saray şairi Ebu Talib Hemedani (ö. 1 652), Padi
Han'ın ve Cihangir döneminin usta mimarla- şahname adlı Farsça kitabında imparatorun ıstırabını şu beyitlerle dile
getirir: "Şahların şahı kederinden ağladı/İçi sanki fırtınanın koptuğu bir
Önceleri Bağ-ı Feyiz Bahş ve Bağ-ı Ferah Bahş olarak bilinen park, deryaydı (. . . ) Artık sözü geçmez oldu kederli gönlüne/Kadeh kırılınca
1654'ten itibaren dönemin kaynaklarında Şalemar Bağ olarak anılmaya şarap nasıl durabilir ki yerinde? ( . . . ) Yürekten kopup gelen kanı daha
başladı. Yukarı teras saray mensupları içindi; en üst katta hükümdarlık fazla akıtmak için dışarıya/Gözleri birbirleriyle girdi amansız bir yarışa. "
ikametgahları, kabul salonları ve hareme geçişin bulunduğu bir hamam Mümtaz Mahal 17 Haziran 1631 'de Burhanpur'da, 1 4 . çocuğunu do
vardı. Halilullah Han'ın nezareti, yapımı 1 641 'de başlayan bu muazzam ğururken öldü. Altı ay sonra naaşı, Şehzade Şah Şüca'nın ve baş nedi
projenin toplam 600 bin rupi maliyetle bir yıl, dört ay ve beş günde ta mesi Satı el-Nisa Hanım'ın refakatinde Agra'ya götürüldü ve bahçedeki
mamlanmasını sağladı. Bu meblağ Şah Cihan'ın babası için yaptırdığı ve
birkaç yıl önce tamamlanmış olan türbeye harcanan paradan biraz daha
düşüktü .
Vakanüvisler Cihangir'in türbesinin inşasına pek fazla değinmez. La Tac Mahal'in yerleşim düzeni
Agra
hor'un Şahdara kesiminde, Nur Cihan'a ait bahçede bulunan türbenin Bu türbe de duvarlarla çevrili bir çar
tasarımı Babürlü defin çar bağ planına uygundur. Bahçenin ortasındaki bağ düzeni içinde yer alır. Türbenin
türbe, her köşesinde birer minare bulunan bir taht biçimindedir. Kub konum olarak eksenlerin kesişim
noktasında değil, ırmağa bakan uçta
besi ya da üst katı yoktur; çünkü Cihangir ölüm döşeğindeyken, meza bulunmasına karşın, bahçe dört böl
rının tıpkı Babür'ünki gibi gökyüzüne açık olmasını vasiyet etmişti. Ya meye ayrılmıştır. Platformlu bir kare
pının görece basit olmasına, Nur Cihan'ın yakın bir yerde kendisi için havuz, bahçenin merkezini oluşturur
ve dört su arkını birbirine bağlar. Sı
yaptırdığı türbeye benzer bir tarzda beyaz mermer şeritli kırmızı kumta
nırları müstakil dört minareyle belir
şından inşa edilmesine karşın, beyaz mermer sanduka Tac Mahal'in tar lenen platformun batısında bir mes
zında yarı değerli taş kakmalarla enfes biçimde bezenmiştir. cit ve şadırvan, doğusunda da bir
konukevi ve havuz yer alır. Ana taç
kapıya bir ön avludan geçerek varılır.
Şah Cihan'ın diğer eşlerinin yattığı
Tac Mahal türbeler de Tac Mahal alanının için
dedir.
Babürlülerin cennet bahçesi için yarattığı en kusursuz görsel mecaz Tac
Mahal, yani Şah Cihan'ın çok sevdiği karısı Mümtaz Mahal için yaptırdı
ğı anıtsal mezardır. Giriş ana kapısına yazılmış olan Farsça beyit bu ta I OO m
O 50
savvuru açıkça ifade eder: "Ey, cennetin bahçesinden daha büyük sa-
MİMARİ 479
M ümtaz Mahal ve Şah Cihan'ın gün yaldızlı paravan yerleştirilmesinden kısa Bir dış süpürgelikteki bezeme detayı ilgiyi gösterir. Şah Cihan'ın minyatür albüm
sandukaları, Tac Mahal, Agra, 1 632- 1 643 bir süre sonra yağmaya karşı bir tedbir ola Tac Mahal, Agra, 1 632- 1 643 lerinde, halılarda ve diğer dokumalarda da
Orta bölmenin iç mekanı beyaz mermer rak kaldırılmış ve yerine mevcut oymalı Tac Mahal'in bolca kullanılan ve ince ayrın bezeme şeritleri ya da tam panolar halinde
içindeki yarı değerli taş kakmalardan oluşan mermer paravan konmuştur. tılara kadar işlenmiş olan bitki bezemeleri, benzer bitki motiflerine rastlanır.
yarısaydam bitki dallarıyla bezenmiştir. Öz- Babürlü döneminde doğaya duyulan yoğun
son istirahatgahına gömüldü. Vakanüvis Muhammed Salih (ö. sonra çük bir kare bahçenin ucundaki konumlarıyla karşılıklı bir ayna görün
1660) Şah Cihanname'de bu mekanı "cennetin alametlerini barındıran, tüsü yaratırlar. Çevre duvarının ötesinde, Şah Cihan'ın üçüncü karısı Fe
( . . . ) ferahlık ve nizam yeniliği bakımından yeryüzünde emsali bulunma tihpuri Begüm tarafından yaptırıldığı söylenen Fetihpuri Camisi yer alır.
yan bir bahçe (içinde) (. . . ) darıdünyanın şeref. abidesi . . . " olarak tarif Bu kırmızı kumtaşı yapının namaz bölmesi, türbelerle aynı seviyedeki
eder. yüksek bir kaide üstünde durur. Çevre duvarının dışında ve aynı kuzey
Düzen gerçekten benzersizdir. Türbe yüksek bir kaideyle ayrıldığı güney ekseni üzerinde yer alan sekizgen planlı ve kırmızı kumtaşından
bahçenin ortasında değil, ırmağa bakan ucunda yer alır. Türbenin her türbenin önce Mümtaz Mahal'e, ardından Cihanara'ya hocalık ve nedi
iki yanında bir mescit ve bir konukevi ("mihmanhane") ayna görüntüsü melik yapan Satı el-Nisa Hanam (ö. 1647) için inşa edildiği sanılmakta
oluşturacak şekilde karşı karşıya durur. Bu, Hint alt-kıtasının mezar mi dır. Kaynaklarda Cihanarii'nın resmi evrakları tasdik için kullandığı bü
marisinde tamamen yeni bir unsurdur. Babürlü hanedan türbeleri hariç, yük mührü bu güçlü kadının taşıdığı söylenir.
bir türbe külliyesinde çoğu kez bir mescide yer verilmesine karşın, ko Bütün yapı topluluğu hükümdar ailesinin hanımlarıyla bağlantılıydı.
nukevi ve aynı şekilde müstakil dört minare bir yeniliktir. Bahçe Babür Aslında, burada kadın soyuna adanmış bir anıt söz konusuydu; Tac Ma
lü çar bağ planına göre düzenlenmiş, yani dört bölmeye ayrılmıştır; ama hal'e özgü olmak üzere ölüm yıldönümünde düzenlenen belli törenle
eksenlerin merkezi kesişim noktasında bir havuz vardır. rin pekiştirdiği bir veçheydi bu.
Ana taçkapıya giden yolda " Ölav Hane" denen büyük bir meydan İlk ölüm yıldönümü töreni sarayın sıkı talimatlarına göre yapıldı ve
yer alır; böyle bir unsur Cihangir'in türbesinde de görülmekle birlikte, böylece geleceğin tören düzeni belirlendi. Türbe temellerinin atılmış ol
burada çok daha gösterişlidir. Meydanın her iki yanında türbe bakıcıla duğu alan, tenteli kadife ve brokar çadırlar kurularak ve yerlere halılar
rının kaldığı mes�enler, güneyinde de ikincil türbelerin bulunduğu plat serilerek törene hazırlandı. Gündüz ve gece boyunca dualar edildi, sa
formlar vardır. Bu devasa yapı topluluğu, daha güneyde kesişen çarşı dakalar verildi, fakirler doyuruldu ve diğer dinsel vecibeler yerine geti
sokaklarıyla ve dört kervansarayıyla Mümtazabad adlı bir yerleşim ala rildi. Hazır bulunanlar arasında soyluların, alimlerin, ermiş kişilerin ve
nını da kapsar; biraz daha güneye inilince bir başka meydan, iki ker önemli din önderlerinin yanı sıra avamdan insanlar da vardı. Zengin-fa
vansaray ve tüccarların yaptırdığı evler görülür. kir herkese aynı yemeklerin ikram edildiği bir ziyafet verildi ve muhtaç
Çarşılardan ve kervansaraylardan sağlanan 200 bin rupi yıllık gelir,
türbe için oluşturulan vakfa kalır ve 30 köyden gelen 100 bin rupi ge Karşı sayfada: Tac Mahal siyah mermer kakmayla işlenmiş Kuran ayet
lirle birlikte çeşitli masrafları karşılamada kullanılırdı: Bakım giderleri; Agra, 1 632- 1 643 leri çevreler. Hafif soğanımsı biçimli kubbe
nezaretçilere, bakıcılara, Kuran hafızlarına vs ödenen maaşlar; hayır kat Ölümden sonra da süren gerçek aşkın timsa nin Dekkan etkisinin ipuçlarını vermesine
li Tac Mahal'in ortadaki su arklarına yansıyan karşın, bu türbe uyumlu orantılarıyla her şey
kıları; anma merasimi harcamaları. Tac Mahal'deki ikincil türbeler, epig
görüntüsü, tasavvufun tefekkür ve batıni ha den önce Timurlu mimarisinin en yüksek ifa
rafik levhalar taşımamakla birlikte, muhtemelen Şah Cihan'ın diğer eşle kikat mecazına güç katıyor. Cenneti ve ahre de biçimini yansıtır.
ri için yapılmıştı. Kuzeyinde ve güneyinde birer konukevi bulunan kü- ti çağrıştıran dört yüksek taçkapıyı (piştak)
Dekkan'daki türbeler
Dekkan'ın Bicapur kentinde 1 626'da I I . İbrahim Adil Şah'ın (1 580-1 627)
yaptırdığı İbrahim Revzat adlı türbe, aşağı yukarı çağdaşı sayılabilecek
Tac Mahal'den mimari anlayış ve tasarım bakımından oldukça farklıydı.
Başlangıçta eşi Tac Sultan için öngörülen bu yapı, daha sonra kendisi
ve ailesi için bir türbe olarak kullanıldı. Bicapur'da ve (bir zamanlar
bağlı olduğu) Ahmednagar'da 1 6 . yüzyılın mezar ve saray mimarisinde
Timurlu unsurları belirgindi. Bicapur'un II. İbrahim Adil Şah dönemin
de Ahmednagar'dan ayrılarak bağımsızlaşmasından sonra, İbrahim Rev
zat'ın en seçkin örneğini oluşturduğu bir bölgesel üslup gelişti.
Bu yapının düzeni uyumlu bir asimetri sergiler. Bir bahçe içindeki
türbe ortada değil, çevre duvarının bir kenarının bitişiğindedir. Önünde
bir şadırvan ve daha ötede, doğu-batı ekseninde bir mescit yer alır. Bah
çe Babürlü çar bağ planına göre düzenlenmemiştir. Aslında, su arkları
nın hiçbir izi yoktur ve bunların yokluğu bilinçli bir tercih sayılmalıdır;
zira Bicapur'un İran modellerine dayalı gelişkin bir su işletme sistemi
vardı.
kişilere 50 bin rupi dağıtıldı. Alışılmamış olan özellik ise bu törenlerin Kare bir kaide üstüne yerleştirilmiş tek bir kare bölmeden oluşan
hanedan ailesinin ve saray erkanının hanımları için ertesi gün de denk yapı, Dekkan bölgesine özgü bir malzeme olan siyah bazaltla inşa edil
bir ihtişamla ve aynı tarzda tekrarlanmasıydı. Diğer saltanat türbeleriyle miştir. Nilüfer taç yapraklarından oluşan bir frizin çevrelediği daire bi
bağlantılı bir adet olmayan bu ikinci gün törenleri, alana konukevi ve çimli bir alınlık üstünde duran soğanımsı biçimli bir kubbesi vardır; ay
mescit yapılmasını gerekli kıldı. Kadın meclisi herkese ve özellikle muh nı form minarelerin tepesinde ve çatı galerisinin bezeme amaçlı küçük
taç kişilere açıktı; o gün fakirlere 50 bin rupi daha dağıtıldı. kulelerinde de tekrar karşımıza çıkar. Asma saçakları (çacce) destekle
Şah Cihan'ın vakanüvisleri Tac Mahal'in düzenine ilişkin tasarımın yen girişik destekler nilüfer tomurcuğu biçiminde son bulur. Mimari de
imparatorca önerildiğini ileri sürer. Türbe ve sanduka yüzeylerine işle taylar enfes yontu süslemeleriyle vurgulanmıştır. Bunları, kapı girişleri
necek geniş kapsamlı Kuran ayetleri için, Sikandra'daki Ekber Türbe nin, pencerelerin ve gözenekli paravanların etrafına anıtsal Neshi hat
si'nin ana kapısındaki yazıtlarıyla ünlü hattat Emanet Han'ın seçimine üslubuyla işlenmiş Kuran ayetlerinden oluşan frizlerde, süpürgeliklerin
de Şah Cihan'ın karar vermiş olması yüksek bir olasılıktır. ve sütunların geometrik desenlerinde, kare planlı tek bölmenin iç me
Resmi vakayinamelerde asıl mimar belirtilmez; sadece nezaretçi ola kan oymalarında görmek mümkündür.
rak İmar Veziri Makramat Han'ın ve Mir Abdülkerim'in adları verilir. Ne İbrahim Revzat'ı tasarım ve işleme inceliği belirlerken, Muhammed
var ki, 20. yüzyılda yayımlanan bir şiir yazması, mimarın kimliğini orta- Adil Şah (1627-1656) için 1656'da inşa edilen Gol Gümbed adlı türbede
M İ MARİ 483
riydi; vakanüvisleri de "ümmi" olduğunu belirtir. Ama mükemmel bir gö
B ezeme S anatları zü ve kendisine okunan kitapları akılda tutacak kadar güçlü bir hafızası
vardı. Vakanüvislerinden Ebu'l-Fazl şu saptamada bulunur: "Eski devirle
Philippa Vaughan rin hiçbir tarihsel olayı, bilimin hiçbir mucibi merak veçhesi veya felsefe
nin hiçbir calibi dikkat hususu yoktur ki Haşmetli Sultan (. . . ) aşina olma
sın."
Geniş bir kütüphane, hükümranlığın temel bir şartıydı ve Ekber 1605'e
Babürlü döneminde hat sanatı ve minyatür varıldığında, 24 bin kitap toplamıştı. Muhtevaya, yazara, hattata ve dile
(Hintçe, Farsça, Yunanca, Keşmir dili, Arapça), ayrıca parasal değere göre
Herat'taki Timurlu sarayı en önde gelen kitap üretim merkezlerinden biriy kataloğu çıkarılan ve bölmelere konan bu yazmalar arasında, Babür ve
di. İlk Babürlü hükümdarları Timurlu mükemmellik standartlarına bağlı Hümayun'dan miras kalan Timurlu şaheserleri ve Gucerat, Malva ve Keş
kaldı; bu tutum Ekber'in önceki modelleri körü körüne benimseme anlayı mir sultanlıklarının fethi sırasında ele geçirilen kütüphanelerirı eserleri var
şını sorgulamasına kadar sürdü. dı. Armağan olarak gelen kitaplar da bu kütüphaneye girdi. Sözgelimi, İs
Babür, bir hattat ve hanedanın anadili Çağatay Türkçesi'yle şiirler ya panya Kralı II. Felipe için hazırlanmış olan ve Cizvitlerin 1580'de Babürlü
zan bir şairdi; kendi geliştirdiği yazı stiliyle bir Kuran nüshası hazırlamış sarayını ziyaret ederken getirdiği "Çok Dilde Kitabı Mukaddes" gittikçe bü
ve bunu Mekke'ye göndermişti. Ne var ki, bir resim atölyesi oluşturacak yüyen Avrupa eserleri külliyatındaki en büyük kitaptı. Edebiyat çevreleri
maddi kaynağa ve belki de eğilime sahip değildi. Oğlu Hümayun ise sür de ellerindeki yazmaları armağan ederdi: Babür'ün anılarının yer aldığı
gündeki küçük maiyetinde bir ressama yer verdi. Safevi topraklarını dola Babümame'nin Farsça çevirisini 1589'da tercüman Abdurrahim Han Ba
şırken tanıştığı hattatlardan ve nakkaşlardan birkaçını maiyetine katılmaya nan vermişti.
ikna etti. Böylece Abdüssamed ve Mir Seyyid Ali'nin kurduğu saray atöl Kütüphane imparatorluk atölyelerirıde nüshası çıkarılan, tercüme edi
yesi, İran ve Buhara dahil Müslüman ülkelerin yanı sıra İslam dünyası dı len ve resimlerle süslenen birçok yazmayla daha da genişledi. Tasarı
şından da ressamları çekti. Onların nezaretinde ve Ekber'in himayesinde, amirleri her yazma için planlama yapar ve kağıt yapımcılarına, hattatlara,
Babürlü kitap bezeme sanatları neredeyse yüz yıl süren bir dönüşüm ge- tezhip ustalarına, yaldızcılara, perdahçılara, boyaları hazırlayan çıraklara
çirdi. Ekber zar zor yazabilen ve muhtemelen okuma güçlüğü çeken bi- ve ressamlara gerekli işleri yaptırırdı. Ekber konu seçiminde yol gösterir,
Meryem suresi, bir Kuran yazmasından birkaç tane ulaşmıştır. Muhakkak ve Neshi
tezhipli çift sayfa, Lahor 1 573/74, Londra, hat stilleriyle yazılmış olan bu nüshanın yayın
İngiliz Kütüphanesi bilgileri sayfasında "Sultan tarafından kullanıl
Babürlü döneminden günümüze böylesine mak üzere Hibetullah el-Hüseyni tarafından
üstün nitelikte Kuran yazmalarından sadece hazırlanmıştır, Lahor, 98 1 " ibaresi yer alır.
Timurlu saraylarının aşina olduğu Farsça şiir metinlerini seçer ve her haf çünkü Ekber'in Racput prensesleriyle evlilikleri, İslam dışı görenekleri sal
ta bir teftişe çıkarak, resimlerin mükemmelliğine göre ödüller dağıtırdı. tanat ikametgahının merkezine taşımıştı.
İranlı usta hattatlara kucak açılarak, sultanlık saraylarının göç gelene Zamanla yeni bir edebi tarz gelişti: İmparatorun baş kahraman ol
ğinin sürmesi sağlandı ve böylece yerli hattatlar mesleğin erbabı kişilerce duğu resimli hanedan tarihleri ve vakayinameleri. Babür'ün anılarını
yetiştirildi. Sindli bir şair, hekim ve tarihçi olan ve Safevi Hükümdarı Şah içeren Babürnaıne ve Ekber dönemini anlatan Ekberııame, sanatçıları,
Abbas'ın sarayında Babürlü büyükelçisi olarak bulunan Mir Masum Nami, konuyla ilgili başlıca kişiliklerin, maddi kültürün ve doğal ortamın gü
Agra'daki Bülend Dervaze'de kullanılan ebcet hesaplarını ve Nestalik ya venilir bir gerçekçilikle sunulmasını öngören yeni taleplerle karşı karşı
zıtları sağladı. Beratlı Mir Devri Katibü'l-Mülk, Hamzaname üzerinde ça ya bıraktı. Ekber resminin yapılması için model gibi oturdu ve soylula
lıştı. Ekber'.in gözde hattatı, "Zerin Kalem" olarak anılan Muhammed Hü ra da aynı şeyi yapmalarını emretti. Gelenekçi çevrelerin eleştirilerine,
seyin Keşmiri'ydi. Onun nüshasını çıkardığı klasik Farsça şiir metinleri, da onların savını esas alarak karşı çıktı: "Bana öyle geliyor ki, bir ressam
ha önce bir Timurlu hükümdarının en seçkin ressamlarına yaptırdığı min Allah'ı tanıma konusunda çoğu kimseden daha iyi konumdadır. Her se
yatürlere temel oluşturmuştu . ferinde bütün uzuvlarıyla çizmeye çalıştığı canlılara can veremediğini
Ekber tasvirin gücüne ve resmin didaktik rolüne inanan biriydi. Döne görmesi, ister istemez onu Yaradan'ın ortaya koyduğu mucizeyi düşün
minin ilk önemli projesi, Peygamber'in amcası Hamza'nın kişiliği etrafında meye ve böylece yüceliğini kavramaya yöneltir. " Avrupalı ressamların
örülmüş cengaverlik hikayelerinden ve egzotik serüvenlerden oluşan eserleriyle karşılaşmanın bir sonucu olarak, Ekber dünyayı görmenin
Haınzaname'ydi. Ardından Rezmnaıne ("Cenk Kitabı") olarak çevrilen Ra yeni yollarını keşfetti ve yanındaki ressamları onların tekniklerini be
ınayana gibi Hindu destanlarının Farsça tercümeleri geldi. Eserlerin seçi nimsemeye teşvik etti.
minde karşılıklı kültürel hoşgörüyü kolaylaştırmaya yönelik bir tür tanıtım Cihangir hem konu hem de üslup açısından resim sanatında yaşanan
çabasını görmek mümkündür. Bu durum özellikle harem için geçerliydi; dönüşümü sürdürdü. Ekber kadar geniş hayal gücüne sahip olmamakla
birlikte, dinsel inanç ayrımı yapmaksızın mistiklere sempati gösterdi ve
B E Z E M E SANATLARI 485
Resimli bir halıdan detay, 1 580/90 Portekiz kostümleri içindeki
Babürlü, Boston, Güzel Sanatlar Müzesi oyuncuların bir gösterisini izleyen
"Ruh" denen kırma bir yaratığa saldıran begüm, Mir Kalan Han, Babürlü, Delhi,
zümrüdüanka ve avlanan çita, saltanat gü 1 742, San Diego, Sanat M üzesi
cüyle bağlantılı sembollerdi. Bunların kulla Hintçe ve Farsça'da zenane olarak bilinen
nılması Ekber'in imparatorluk ikonografisini haremdeki hayat birçok eğlenceyle doluydu.
güçlendirmek ve imparatorluktaki bütün Bu resimde bir prensesi ve maiyetini eğlen
toplulukları bütünleştirmek amacıyla dindışı dirmek üzere verilen kostümlü tiyatro gös
ve gayrimüslim kaynaklardan tasvirler uyar terisinden bir sahne görülüyor.
lama yönündeki ilgisini yansıtır.
dünyadan maddi anlamda kopmaksızın mutlak hakikate varılamayacağını Hazırlanışı 161 2'den önceye inen Tüzük-i Cihangiri, dönemin büyük
savunan Vedama felsefesiyle ilgili bir Sanskritçe eserin resimli bir çeviri ölçekteki tek resimli yazmasıydı; çünkü Cihangir'in tercihi daha küçük
sinin yapılmasını istedi. Ayrıca doğal olgulara da hayranlık duyan biri ola yazmalar veya tek bir sanatçının yaptığı varakalar yönündeydi. I. James'in
rak, Allah'ın belirtilerini tanıma yönündeki Kuran öğüdü doğrultusunda, İngiliz Doğu Hint Kumpanyası için ticari imtiyazları müzakere etmek üze
bitki örtüsünün ve hayvan varlığının tarihinin incelenmesi emrini verdi. re 161 5'te gönderdiği Sir Thomas Roe'nun ziyaretinden sonra, İngiliz mo
Bunun üzerine hazırlanan olağanüstü nitelikteki minyatürler, onun ilgisi dellerin alegori ve sembolizm anlayışını yansıtan yeni bir emperyal port
ni çeken Dekkan ve İran resimleri, Avrupa taşbaskıları, Avrupa temaları re resmi tarzı gelişti.
nın Babürlü yorumları ve alegorik emperyal portreleri gibi eserlerle bir Hat sanatı varakaları da saray ya da ülke yaşamına ilişkin vinyetler
likte büyük albümlerde (murakka) toplandı. Böylece Avrupa temaları Ba den ya da bitki motiflerinden oluşan kenar bezemeleri eklenerek albüm
bürlü üslubuna girdi. lerde bir araya getirildi. Cihangir özellikle Nestalik yazı stilinden hoşlanır
Portre resmi ve kişilik tasviri Cihangir döneminde parlak bir düzeye ve hat ustaları Sultanü'l-Hattatin ("Hattatlar Sultanı"), yani Sultan Ali Meş
ulaştı. Aslına uygunluk, mekan derinliği ve bireylerin bedensel görünüş hedi (ö. 1 5 1 9) ve Mir Ali Heravi'nin (ö. 1 556) dinsel deyişler ya da veciz
farklılığı konusundaki özen, gerek algılayış gerekse teknik açısından kök Farsça rubailer içeren varakalarını toplardı. Dönemin ustalarına çeşitli
lü bir kopuşa yol açtı. Ressamların imparatordan gelen taleplere verdiği yazmalar ya da anıtsal hat levhalar için sipariş verildi. Örneğin, Ekber'in
karşılıklar maharetlerini sergileme açısından olduğu kadar, imparatorun Sikandra'da yaptırdığı taçkapının ve türbenin üstündeki Neshi ve Nesta
verdiği ilhamı yansıtma açısından bir sınama gösterisine dönüştü. Cihan lik yazıtların tasarımcısı Abdülhak Şirazi'ydi. Aynı usta Şah Cihan için Tac
gir birkaçı tek bir resim üzerinde çalışsalar bile, ayrı ressamların üslupla Mahal'e Neshi stiliyle işlenmiş Kuran ayetlerinden oluşan büyük çaplı ya
rını tanıyabileceği iddiasındaydı. "Birçok portrenin yer aldığı bir resim zıtları hazırladı.
önüme konsa ve her sima farklı bir ustanın elinden çıkmış olsa, kimin Şah Cihan el becerisi bakımından Cihangir'in de gerisinde olmakla
hangi simayı çizdiğini çıkarabilirim" diye yazmıştı Tüzük-i Cihangiri adlı birlikte, hat sanatına değer verdi. Farsça rubailerin ya da Çağatay Türkçe
anılarında. si'yle, yani Şah Cihan'ın ninesinin bile pek anlayamamaktan dolayı yakın-
dığı Babürlü anadiliyle yazılmış şiirlerin yer aldığı varakalar murakka al
bümlerinde toplandı. Hindu katibi Çhandar-Bhan Brahman'ın yanı sıra
İranlı Abdürreşid Deylemi'den ders alan Veliaht Dara Şükuh'un hat sana
tına karşı tutumu aynıydı. Birkaç Kuran nüshası yazmış yetenekli bir hat
tat olan Evrengzib'e ve kardeşi Şah Şüca'ya da şehzadelikleri sırasında
İranlı ustalar ders vermişti.
Albümlerdeki ve dönemin Padişahname adlı muhteşem vakayiname
sindeki resimler, Şah Cihan'ın başa geçmesiyle birlikte ortaya çıkan yeni
bir yönelimi sergiler. Onun saray için kenetleyici bir unsur olarak
ihtişama ve teşrifatın rolüne gösterdiği özen, kestirmeden iletilecek bir
görsel etki yaratma arzusuna yansır. Bu dönemde "gerçekçilik" ve "doğal
cılık" yerini maddi kültürü resmetmede teknik kusursuzluk anlayışına bı
raktı; farklı bir mekan duyusu tekil kişiliklerden ziyade bütün kişilikleri
öne çıkaran bir yaklaşımla figürlerin bir araya toplanmasını getirdi. Sınır
sız bir ebediyetin parçası olarak detayın tekrar yerini bulmasıyla birlikte,
Müslümanların ve gayrimüslimlerin aynı ölçüde paylaştığı Hint kavrayışı
tekrar benimsendi.
Dekkan saraylarında minyatür resmin didaktik bir amacı yoktu . Asıl
gayesi şiirin ve şiirsel düşün, aşkın ve müziğin hazlarını yansıtma yoluy
la lirik bir atmosferi anıştırarak ya da kadın ve erkek çilecilerin tefekküre
dalışı aracılığıyla hayatın nihai sonunu hatırlatarak zihni ve ruhu dinçleş
tirmekti. Bu yüzden tarihsel olayları ya da orduların çatışmasını değil, da
ha çok özel bir dünyayı yansıtmaktaydı. Her biri teknik üstünlüğün nefis
bir inceliğine ulaşan Ahmednagar, Bicapur ve Golkonda üslupları, soyut
ve bir ölçüde mistik niteliklerini koruyarak, Güney Hint sanatının duyar
lılığını İran ritimleriyle kendi tarzlarında birleştirdiler. Daha Babürlü sara
yına ulaşmadan önce bazı örneklerinin bilinmesine rağmen, Avrupa tab
lolarının "doğalcılığı" çok az yankı uyandırdı.
En dikkate değer ürünler dönemin en büyük sanat hamilerinden Sul
tan II. İbrahim Adil Şah (1 579-1627) yönetimi altındaki Bicapur'da ortaya
çıktı. Kendisi de bir müzisyen ve şair, gerek Müslüman, gerekse Hindu
düşüncesinin özüne vakıf bir mutasavvıf olan bu hükümdar, bütün İslam
dünyasından en yaratıcı sanatçılarını, yazarlarını ve düşünürlerini sarayı
na çekmeye çalıştı. Hizmetine giren hattatlardan biri de Safevi sarayından
ayrılan Mir Halilullah Şah'tı; çalışmalarından dolayı ona "Padişah-ı Kalem"
unvanı ve bir tahtta oturma hakkı verildi. İbrahim Adil Şah'ın türbesinde,
Kufi, kare Kufi, Sülüs, Neshi ve Nestalik stilleri dahil olmak üzere, hepsi
de enfes, sert siyah bazalta enfes bir yontuyla işlenmiş hat sanatı üslup
larının olağanüstü bir yelpazesi görülür.
Dekkan'ın hat sanatı Hindustan'ın diğer bütün bölgelerinin hat sanat
larını aşar ve Golkonda'nın Kutb Şah hanedanına ait lahitleri Bicapur'un
yazıtlarına yakın düzeyde bir seçkin niteliği ve çeşitliliği yansıtır. Golkon Dokumalar ve metal işleri
da'da resim sanatı da zengindi; varlıklarını bir arada sürdüren çeşitli üs
luplar 17. yüzyıla kadar canlılıklarını korudular. Sultanlık 1635'te Babürlü Sanat ve sanatçılara verilen emperyal himaye, hükümranlık izlenimini
otoritesini tanıdıktan sonra, buradan gelen etkileri yaratıcı bir şekilde güçlendirmeye ve saltanat sembolleri sağlamaya yönelikti. Tahta çıkış,
özümsedi. Evrengzib'in 1 686 ve 1 687'deki fetihlerinin ardından, Babürlü askeri zafer, hanedan evliliği, bir varisin doğumu gibi başlıca resmi
nüfuzu bir süre daha başat hale geldi, ama bu arada Bikaner ve Cay olaylar günlerce ya da haftalarca süren şenliklerle kutlanırdı. Hüma
pur'un Racput üslubuyla kaynaştı. Bu kaynaşma Haydarabad'da büyüle yun'un 1 53 1 'de tahta çıkışı büyük ölçekli bir şenliğe vesile oldu . Ge
yici bir saray üslubuna dönüşme yönündeki evrimini, İngiliz sanatının ve nel kabul salonu ve bu olay için kurulan diğer odalar saltanat amb
mimarisinin moda haline geldiği 19. yüzyıl başlarına kadar sürdürdü. lemleriyle döşendi: Mücevherli pala, yaldızlı zırh, yaldızlı sadak gibi
B E ZE M E SANATLARI 487
askeri aksesuarlar; resimli ve hat süslü yazmalar, kalemlikler ve al da dokumalar vardı. İmparatorluk çadırlarında kullanılan tenteler, ha
bümler; brokar örtüler, minderler, Avrupa kadifeleri, Portekiz kumaş lılar, paravanlar ve panolar bunların başında gelirdi ve imparatorun
ları ve yaldızlı bir yatak; yerlere serilmiş İran halıları. Konuklara 1 2 özel depolarında (ferraşhane) saklanırdı. Ebu'l-Fazl 1 579'da Fetihpur
binden fazla şeref kaftanı dağıtıldı; bunlar arasında törene katılmak Sikri'deki yıkıcı yangında uğranan kayıpların boyutunu şöyle açıklar:
üzere Orta Asya'dan gelmiş olan yüzü aşkın begüm de vardı. "Sırmalı kumaş, Avrupa kadife, yünlü kumaş, damasko ipeği, saten ve
Ekber maiyetindeki ayrı kültürel ve dinsel kesimleri kaynaştırıp in brokardan yapılmış yaklaşık on milyon parça tente (şemsiyane), çadır
sicamlı bir bütüne dönüştürecek bir siyaset aracı olarak şenliklerinin (kargah, hayme) ve paravan (serpade), brokarlı halı ve tarif edileme
sayısını arttırdı. İslami ay takvimine dayalı bayramlara Hindular (özel yecek miktarda nakış işi yanıp kül oldu . "
likle Racputlar) tarafından kutsal sayılan Dahehra ve Divali gibi kutla Ekber kendi atölyelerinde taklitlerinin yapılması için dışarıdan ku
ma günleri eklendi. Halka dönük bir hayır dağıtma vesilesi olarak Hin maşlar (Avrupa, İran ve Gucerat'tan kadifeler, Osmanlı İmparatorluğu
du tartılma töreni, (Hindu güneş takvimine göre hesaplanan) saltanat ve Portekiz'den ince yünlüler, Yezd, Meşhed ve Herat'tan ipekliler) ve
yılı kutlamalarının kapsamına alındı. Buna göre, yılda iki kez halka aynca esas olarak İran'dan işleri idare edecek dokuma ustaları getirt
açık bir törenle hükümdar yaldızlı bir terazide altın, ipek ve esanstan ti. Hindistan'da halı dokumacılığı muhtemel�n bu dönemde öğrenildi;
sebze ve tuza kadar uzanan farklı türden nesnelerle tartılır ve daha zamanla imparatorluk başkentleri Agra, Fetihpur Sikri ve Lahor'un dı
sonra bu eşyalar muhtaç kişilere dağıtılırdı. Horasanlı soyluların gittik şındaki birçok şehirde halıcılık merkezleri ortaya çıktı. İran modelleri-
\ .
çe artan önemine bağlı olarak, İran yeni yıl bayramı Nevruz da benim ni yansıtan hayvanlar ve arabeskler gibi motiflere, minyatür sanatında
sendi. mevcut kalıplan kullanarak daha doğal bir hava verildi. İster halılar,
Ekber'in vakanüvisi Ebu'l-Fazl, başkent Fetihpur Sikri'deki impara ister dokumalar ve şallar, ister anıtsal hat levhaları, ister metal işleri,
torluk atölyelerini ("karhane") ayrıntılı olarak tasvir eder. Sarayın ya ister taş oymalar söz konusu olsun, sanatçılar ile zanaatkarlar arasında
kınındaki esans imalathanelerinden, "resim, kuyumculuk, goblen, halı yeni tasarımlar geliştirmeye yönelik yakın ilişki,___ Babürlü sanatının im
ve perde yapımı, silah imalatı gibi daha zarif ve daha makbul sanat paratorluk saray alanları içindeki karhanelerin varlığıyla kolayca edin
ların icrası için kurulmuş atölyeler ve işlikler"den söz eder. Ekber'in diği bir özellikti.
"her türlü işte çok mahir olması nedeniyle" çalışmaları bizzat izlediği 1 6 . yüzyılda üretilen halılarda ve diğer zanaat ürünlerinde bir Hint
ni ve bunlara katıldığını belirttikten sonra, şunları ekler: "Onu bir dan menşeini saptamakta bazen güçlük çekilirken, Cihangir döneminde
tel ustası gibi kurdele yaparken, demir törpülerken ve tahta biçerken, Babürlü üslubunun açık seçik tanımlanır hale geldiği görülür. Bitkile
sıkı bir çabayla çalışırken gördüm; (. . . ) o en sıradan işleri bile yap ri, hayvanları ve insan figürlerini resmetme yönündeki doğalcılık eği
maktan kaçınmaz, çalışmayı bir ibadet sayar. " limi bütün mecralarda açığa çıktı. İlham kaynağı Avrupa şifalı bitki ki
Şenliklerde ve seçkin konukların ağırlandığı törenlerde hükümdar taplarının yanı sıra doğa ressamlarına dayanan çiçekli bitki motifi
lık gücünün azametini sergilemeyi sağlayan en değerli araçlar arasın- 1620'lerde belirginleşti ve Şah Cihan döneminde doruğuna ulaştı. Bu
tür motiflerin yer aldığı ürünlere değer veren Evrengzib, ordugahı için
Golkonda'dan ve daha güneyden döşemelik kumaşlar getirtti. Bu ku
maş türü Avrupa'ya ihraç edildiği ve çiçekli ağaç dokuma motifinin ge
liştiği limandan dolayı "Masulipatan" olarak anılırdı. Hem Müslüman
hem de Hindu topluluklara ait atölyelerin repertuarına giren bu motif
1 8 . yüzyılda başat dokuma deseni olarak kaldı.
Cihangir'in ince zevki ve estetik duyarlılığı lüks eşya imalatını ve
ithalatını daha da ileriye götürdü . Ekber'in saray yaşamının bir unsuru
olarak başlattığı şenlikleri sürdürdü ve bunlara anılarında "kadeh mec
lisi" (bezm-i piyale) diye andığı haftalık kutlamaları ekledi. İngiliz Bü
yükelçisi Sir Thomas 1 6 1 6'da katıldığı Nevruz şenliğini ve imparatorun
doğum günü partisini anlatırken, şarap içtiği yakut, turkuaz ve zümrüt
kakmalı altın kadehleri de tasvir eder.
Şah Cihan resmi kutlamaları yeni bir ihtişam düzeyine çıkardı.
Oğullarının evlilikleri Mümtaz Mahal'in ölümünden önce planlanmıştı.
Matem süresinin dolmasından sonra, büyük oğlanın düğününde dağı .
'
tılacak armağanları hazırlatma ve toplama görevini Şah Cihan'ın kızı . . .....
489
Cennetin B ir Yansıması Olarak B ahçe
Marianne Barrucand
İnsanlığın yazgısının hem başında hem de sonunda ağaçların, akarsuların ve koruyucu bir dış duvarın
"cennet" denen bahçelerin bulunduğuna inanılır; önemi, doğal ortamı süsleyen zengin bezemeli da
bu inanç Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler ğınık yapıların varlığı ve çiçeklerin, mağaraların ve
için aynı ölçüde geçerlidir. Kuran, "arş ve arz ka havuzların yokluğudur. Bir bütün olarak bakıldığın
dar büyük", "içinden ırmaklar akan" bu ebedi bah da, Şam Cami-i Kebir'indeki Barada mozaiği muh
çenin ayrıntılı tasvirlerini verir. Orada "meyveleri temelen bu tabloya çok yakın bir tasvirdir. Bu cen
küme küme dizili, ( . . . ) gölgeleri sürekli yayılmış net ve bahçe tasarısı Arabistan'ın çöl sakinlerinin,
( . . . ) dikensiz ağaçlar" vardır. "İman edip iyi işler yani başkalarının anlatımı aracılığıyla da olsa İran
yapanlar ( . . . ) orada tahtlar üzerine kurularak altın fırdevslerinden haberdar olan insanların düşleriyle
bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten ye şekillenmiştir. Magrip'te ve İber Yarımadası'nda
şil giysiler giyeceklerdir." Birçok pınarla dolu bu Roma geleneklerinin, Pencab'da kadim Hint gele
bahçenin ırmaklarında su, süt, bal ve ("sarhoş et neklerinin ağır bastığı söylenebilir. Burada asıl
meyen") şarap akar. Orada "hep aynı gençlik ve önemli. soru şudur: Söz konusu farklı yerel gele
güzellikte kalacak hizmetçiler" ve "saklı inciler" gi nekler İslam dünyasının çeşitli bahçe biçimlerini
bi "iri gözlü güzel huriler" müminlere zencefil kat açıklayabilir mi? Bir başka deyişle, dinsel vaha bun
kılı içecekleri kaseler içinde sunar. ların hepsinde sahiden ortak paydayı oluşturur
Tasvirlerden cennetin duvarlarla çevrili bir mu?
bahçe ortamı olduğu anlaşılır; çünkü kapılardan ve İslam ülkelerinin çoğunluğu bir vaha kültürüne
kapı bekçilerinden söz edilir. Rahman suresi cen sahip sıcak, kuru bölgelerde yer aldığından, bahçe
nette benzer iki bahçenin yanı sıra farklı iki bahçe cilik sanatının ana sorunlarından biri her zaman su
nin bulunduğunu anlatır. Her dört bahçe de pınar lamadır. İslam dünyasının gerek batı, gerekse doğu
lar, gölgeli ağaçlar, nefis meyveler ve güzel huriler kesimleri İran'dan kanavat sistemini miras almıştı.
barındırır. Ayrıca göksel bahçede çadırlar ve bina Bu sistemde, güneşin yol açtığı buharlaşmaya kar
lar vardır: "Odalarının altından ırmaklar akan" ko şı koruma sağlayan yeraltı kanalları, yüksek kay
nutlar, evler, köşkler ve konaklar. Ama bütün bu naklardaki suyun yumuşak eğimlerden yararlanıla
yapılar bahçenin dört bir yanına dağılmıştır ve hiç Şahane manzara, edebi ve tasavvufi metinler antolojisi, rak uzun mesafeler boyunca taşınmasını sağlardı.
bir şekilde bir kenti andırmaz. Bir "göksel Kudüs" İran, 1 4. yüzyıl sonları, İstanbul, Türk ve İslam Eserleri Oldukça zahmetli bakım işlerini yürütmek amacıy
Müzesi
(ya da "Mekke") kavramı İslam'a yabancıdır. la, düzenli aralıklarla kurulmuş olan, üstü örtülü su
Kuran'da değişik bağlamları ifade eden "cen çıkış noktaları vardı. Çöl manzarasında bir inci kol
nat-ı adn" (ikamet bahçeleri), "cennat-ı naim" yesi gibi uzanan bu kanavat tesislerini epeyce uzak
(bahtiyarlık bahçeleri), "cennetü'l-mev'a (sığınak tan görmek mümkündü. İklimin elverdiği yerlerde
bahçesi) ve cennetü'l-hulüd (ebedi bahçe) ibarele kurulan açık kanalların ırmaklardan aldığı sular, ha
ri geçer. İslam kaynaklarında "revzat" kelimesi de tırı sayılır mesafeler boyunca ülke içinde taşınırdı.
cennet bahçesini belirtir; ama Kuran'ın inişinden Hem kanavat hem de açık kanal düzeninde, su da-
sonra, Hz. Muhammed'in mezarıyla bağlantılı ola
rak kullanılmaya başlamıştır. "Bahçe"nin etimolo
jik bakımdan "mezarlık"la neredeyse başından be
ri bağlantısı vardır. Batı dillerinde "cennet"
anlamındaki paradise kelimesi, kökeni Farsça fir
devs'e ("bostan") dayanan Yunanca paradeisos'tan
gelir.
Kuran' da bahçe ile cennet arasındaki ilişki çok
berraktır ve açıkça ifade edilmiştir. Ne var ki, ço
ğu kez yapıldığı gibi, münhasıran İslam dünyasının
bahçe düzenleme sanatını dinsel ve edebi bir bağ
lamda ele almak yanlış olacaktır. Yer ve gök ara
sında birçok ayrı ve güzel bahçe vardır.
Kuran, bir bahçenin nasıl kurulacağı konusun
da kesin yol gösterici ilkeler ortaya koymaz. Kut
Nilkant Kameriyesi'nde su yolu, Mandu, 1 6. yüzyılın Elhamra'da Aslanl ı Avlu'nun çeşmesi, Granada,
sal metinden çıkarılabilecek şeyler gölge veren ikinci yarısı 1 4. yüzyılın ikinci yarısı
ğıtım sistemleri çok akıllıca işletilip denetlenirdi. çevrilmiş fıskıyeli havuzlardı. Genellikle riyad ola kaplıydı. Bahçeye gelen konuklar toprakta ve çi
Saltanat bahçelerinde, tuğlalarla döşenmiş arklar rak bilinen böyle bahçeler, ister saray mensupları mende yürümez, asla çiçek koparmazdı; sadece
da akan sular sarayın odalarına kadar ulaşırdı. Mer na, ister sıradan insanlara ait olsun, kare ya da dik süs amaçlı ağaçların, özellikle çok revaçta olan tu
mer yalaklardan taşan sular, basamaklı çavlanlar dörtgen olmak üzere her zaman dik açılı bir runçgillerin kokularını solumakla ve çiçekleri sey
dan ve sekili alanlardan dökülür ve renkli çinilerle düzene sahipti. Saltanat bahçelerinde, bahçeye ba retmekle yetinirdi. İki eksenin kesişme noktasında
kaplı duvarlardan aşağıya doğru akardı. Aslan, çeş kan bir cephenin ortasında birbirlerine yüksek pa çoğu kez bir fıskıyeli çeşme ya da kameriye yer
melerin gözde bir motifıydi ve bu bezeme sadece tikalarla bağlanan gösterişli odalar yer alırdı. Dört alırdı. Bu bahçe modeli Endülüs'ün siyasal başken
Elhamra'yla sınırlı değildi. bölüme ayrılan bu bahçe tipi İslam dünyasında çok ti Medinetüz'z-Zehra'da daha 1 O. yüzyılda benim
İslam dünyasında pek fazla düzen verilmemiş yaygındı. Tuğla ya da mermer döşemeli patikalar, senmişti. Sevilla'nın 1 1 . ve 1 2. yüzyıllarda örnekle
korudan "saklı bahçe"ye (hortus conc/usus) kadar 2 metreye kadar varan yükseklikte havuzlar gibi rini barındırdığı saptanmış olan modelin Fas'ta 1 9.
uzanan bahçeler geniş bir yelpaze oluşturur. Ku düzenlenmiş olan çiçek tarhları arasından geçerdi. yüzyılda varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Yakın
ran'daki cennete ilişkin temel anlayışı somutlaştı Tarhların duvarları çinilerle ya da boyama süslerle doğu'da benzer iç bahçeler vardır; ama yüksek pa-
ran duvarlarla çevrili, geniş korular da bu kapsama
girer. Daha doğrusu, eskiden girdiğini söylemek
gerekir; çünkü Hindistan'dan Fas'a ve Güney İs
panya'ya kadar her yerde, kentleri çevreleyen bu
yeşil kuşaklar çoğu durumda modern kentsel yapı
laşmaya kurban olmuştur. Magrip'te, Berberice ag
dal kelimesi "sulanmayan çayır" için yaygın olarak
kullanılırken, Arapça'da "küçük deniz" anlamına
gelen buhayre (Arapça'da bahr, deniz anlamına
gelir) yapay yoldan sulanan bir koruyu belirtir.
Ama agdal'ın genellikle sulanmayan yeşil alanları
ifade etmesine karşın, Marakeş Agdalı'nın ünlü pal
miye koruları aslında sulanır. Kasrü'l-Hayrü'l-Gar
bi'deki bir resimde görüldüğü üzere eskiden bu tür
korularda sürek avları ve at yarışları yapılırdı.
Diğer bahçe tipi kapalı ve korunaklı keyif bah
çeleridir. Buralarda çiçekli ve güzel kokulu çalılar
ve ağaçlar, sütunlu ya da kolonlu galerilerle çevri
lidir. İslam dünyasında, bu bahçe tipinin en müte
vazı biçimi, varlıklı ailelere ait evlerin ortasında ko
nukları hoş tutmak amacıyla çiçek saksılarıyla
bahçe uygulamasına dayanmasına karşın, yüksek Fez'deki saray bahçesi, 1 7. yüzyıl (restore edilmiştir)
patikaların kökleri açıklığa kavuşmuş değildir.
Yaygın biçimde kullanılan çor bağ ("dört bah
çe" ya da "dörde ayrılmış bahçe") terimi Fars minde düzenlenmesi, böylece yaratılan eğimlerin
ça'dır ve aslında Arapça'da bir karşılığı yoktur. İs eğlenceli su gösterileri için kullanılmasına olanak
lam bahçeciliğiyle ilgili literatürde, etimolojik bir verir. Bu bahçelerdeki tuğla döşemeli patikalar, su
bağlantının yokluğuna karşın, Rahman suresindeki olukları ve çiçek tarhları gibi unsurların hepsi İran
iki çifte bahçe ifadesinden hareketle çor bağ'ın Ku "bahçe halıları"na model oluşturmuştur. Kentlerin
ran'a dayandığı sevinçle ileri sürülür. Ama bu be dışında at gezintisi ve avlanma için kullanılan şaha
lirsiz dört bahçe tarifinin çapraz eksenli bahçenin ne korular ile tamamen pasif haz almaya dönük,
tek temeli olduğu varsayılamaz. Maddi modellerin ama aynı ölçüde şahane "keyif' bahçeleri arasında,
ve pratik mülahazaların aynı ölçüde önemli faktör işlevsel yönleri keyifli yönlerle birleştiren bir dizi
ler olması yüksek bir olasılıktır. Çar bağ olarak bi bahçe yer alır: Münye olarak bilinen kır malikane
linen ve dağılım alanı Babürlü dönemindeki Hindis lerinin sahipleri, gösterişli odalar ve kolonlu gezi
tan'a kadar uzanan ünlü İran saltanat bahçelerinin yerleri yaptırmanın yanı sıra, bostanlar, bağlar ve
her zaman sıkı bir geometrik düzen taşımasına meyve bahçeleri de kurardı. Bu "ustaca düzenlen
karşın, çoğu kez görülen durum, patikalarla ve su miş" peyzajın kökleri de Roma geleneklerinde yat
arklarıyla dörtten fazla bölmeye ayrılmış olmaları maktaydı.
dır. Yani, "dört" terimi nihai anlamda sadece sıkı Bahçeler aynı zamanda ölülerin son istirahat
bir geometrik şema anlayışını ifade etmeye yarar. gahı işlevini de görürdü. Bunların doğal yapıya ya
Bu . bahçelerin birçoğunun örtüşen teraslar biçi- kın peyzaj, düzenli ve bakımlı koru, "dört bölme-
Iran : S afeviler ve
açarlar
495
lere karşı zaferinden sonra, İran'da ik
Tarih tidarda olan Türkmen Akkoyunlular
Markus Hattstein j d:-.t J��·ı-:f.f'-:" ;J�d'u tutunamayarak kaçtı. İsmail Ağustos
1 50 l 'de Tebriz'e ulaştı ve Safevi yöne
�:�/v�-�J
�, ��J ' u-�
timini kurdu . 1 507'ye doğru Irak'ı da
ele geçirdi ve doğudaki Özbekleri
Şah İsmail ve Safevi hanedanının (f'Y.'.' 'if.?'!t/�� yendi; bütün Akkoyunlu toprakları ve
ortaya çıkışı İran'ın geri kalan kesimi 1 5 1 2'de Safe
vi yönetimine girdi.
Safevilerin 1 501 'de iktidara gelişi İsmail iç politikada en yakın çev
İran'da modern çağı başlattı. Bu hane resinin tavsiyelerine ve halkın büyük
danın yarattığı düzenli ve sağlam dev bir bölümünün muhalefetine aldırma
let yapısı, yaklaşık 250 yıl devam eden yarak, İmamiye Şiiliğini resmi mezhep
siyasal parçalanmışlığa ve yabancı olarak dayattı. Bütün İslam dünyasın
Moğol, Timurlu ve Türkmen yönetim dan Şii alimleri sarayına çağırdı ve
lerine son verdi. Safevi hanedanı ayrı Sünnileri İran'dan kovdu . Öte yandan,
ca toplumu gittikçe artan bir bağdaşık Şiiliğe dönenlere yüksek mevkilere
yapıya kavuşturarak, bir tür İran ulu çıkma fırsatını cömertçe sundu. Böyle
sal devleti yarattı. Şiiliğin İmamiye ko ce, teokratik meşruiyete dayalı mutlak
lunu benimsemesi, İran'ın bugüne ka bir monarşi yarattı; şah unvanını al
dar süren kendine özgü dinsel makla birlikte, Safeviye tarikatının
gelişiminin temellerini attı. şeyhi olarak kaldı. Önceki Türkmen
Safevilerin ortaya çıkışının geçmi hanedanlar gibi, Safeviler de impara
şi, Moğol istilalarının 1 3 . yüzyıl ortala torluk içinde iki ayrı kesimi uzlaştırma
rında merkezi dinsel otoriteyi yıkması sorunuyla yüz yüze geldi. Kabile fede
na kadar iner. Bu durum tasavvufi, rasyonları halinde örgütlenmiş olan
bölgesel "popüler İslam"ın güçlenme Türkmen Kızılbaş emirlerinin oluştur
sine ve çeşitli tarikatların gelişmesine duğu askeri elit tabaka ("seyfiye"), da
hız kazandırdı. Şeyh Safi (1252-1 334) ha önce Safeviye tarikatına sağladığı
Doğu Azerbaycan'ın Erdebil kentinde desteğin karşılığı olarak iktidarda bir
1 300 dolaylarında kendi tarikatını kur pay istedi. Bu durum, şahları, yeni
du . Safeviye olarak bilinen bu tarikat devleti ayakta tutmak için gittikçe yer
hızla halk desteğini artırdı ve kitlesel Darius İ skender'e karşı çarpışırken, Mir Ali Şir Nevai'nin eserinden lran li Fars idari elit tabakasına ("kalemi
bir dinsel hareketin, sosyal ve devrim minyatürü, 1 6. yüzyıl, Paris, Ulusal Kütüphane ye") bağımlı hale getirdi. Şah İsmail ve
Safevi yönetimi altında, İran kendine özgü bir İslam kültürü geliştirdi. Bu yönelim
ci kurtuluş yönündeki özlemlerin ardılları güç dengesini korumaya yö
sanatta eski İran mirasını işlemeyi de getirdi. Örneğin, bu m inyatürde Pers Hü
odak noktası haline geldi. Safi ve ilk kümdarı 1 1 1 . Darius'u Büyük İskender'e karşı çarpışırken görmekteyiz. nelik aktif bir politika izlediler; ama
halefleri Sünni mezhebine katı biçim Kızılbaş emirlerin hakimiyetini sınırla-
de bağlıydı. Ama tarikat 1 5 . yüzyıl or- maları uzun bir zamanı aldı. Dolayısıy
talarında Şiiliğin İmamiye kolunun ilkelerini benimseyince, öğreti bakı la, Türkmenlerin kabileciliğine karşı gittikçe eski İranlı memurlar elitle
mından gittikçe militanlaştı. rinden ve büyük toprak sahiplerinden, yani "ulusal bakımdan yerleşik"
Şeyh Cüneyd (1447-1460) bu öğretiyi yaymak için çeşitli komşu ül unsurdan yana bir tutum takındılar.
kelere temsilciler gönderdi ve Safeviye içinde kendi dinsel otoritesine Safevi zaferi hem doğudaki Özbekler hem de batıdaki Osmanlılar
bağlı bir Türkmen askeri önderliği oluşturdu. Oğlu Şeyh Haydar ( 1 460- arasında huzursuzluk yaratmıştı. İsmail fetihleri sırasında Osmanlıları kış
1488) Azerbaycan'da askeri güce dayalı bir devlet kurmaya yöneldi ve kırtmaktan kaçınmasına karşın, Osmanlılar Anadolu'da Safeviye tarikatı
bu amaçla Kızılbaşlar olarak bilinen tekörnek bir ordu yarattı. Bu adın na yakınlık duyan herkese yönelik hunharca bir sindirme harekatına gi
kaynağı askerlerin 1 2 imamı temsil eden 1 2 kıvrımlı kırmızı sarıklar tak riştiler. Savaşçı Sultan I . Selim ( 1 5 1 2- 1 520) İran'ı istila etti ve üstün asker:
malarıydı. birlikleriyle Ağustos 1 5 1 4'te İranlıları Çaldıran'da ağır bir yenilgiye uğrat·
Haydar'ın komşu Çerkez topraklarına saldırdığı 1488'de, henüz bir tı. Böylece Doğu Anadolu sonunda Osmanlı İmparatorluğu'na bağlandı
yaşında olan oğlu İsmail sıkı bir Şiilik ruhuyla yetiştirildi ve çok geçme İzleyen dönemde, Safeviler ile Osmanlılar arasındaki ilişkiler köklü gü·
den tarikatın şeyhi oldu . Daha çocukken, bir hükümdar olarak sivrilme vensizlikten açık husumete kadar varan evreler geçirdi; ama İranlılar Os·
sini sağlayacak olan güçlü bir göreve bağlılık duygusu ve etkileyici bir manlı askeri gücünün üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı. Şah İs
duruş edindi. Bütün ömrü boyunca, dinsel coşkusunu başkalarına ilet mail Mayıs 1 524'te Tebriz'de öldüğünde, hepsi kendisi kadar dinse
meye çalıştı; tutkulu bir şair ve davasının parlak bir propagandacısıydı. karizma taşımayan ardıllarına zorlu bir miras bıraktı.
1 499'da, daha 12 yaşındayken, İran'da iktidarı ele geçirmeye karar ver Oğlu Şah Tahmasp'ın (1 524-1 576) henüz bir çocuk olması nedeniy
di. Ateşli müritleriyle birlikte Hazar Denizi kıyısındaki Gilan eyaletinden le, ilk başlarda ülkeyi onun adına Kızılbaş emirler yönetti. Gelgelelim
yola çıkarak Doğu Anadolu'yu aştı ve Tebriz'in üzerine yürüdü. Çerkez- aralarındaki şiddetli husumet dış düşmanların işine yaradı; doğuda Ho
Karadeniz
�
Hazar
Denizi
1
I
Hive •
\
Buhara
•
• Semerkand
Safevilerin yönetimindeki
topraklar, y. 1 5 1 2
Osmanlıların ve Safevilerin l 5 l 2'den
sonra savaştığı topraklar
(
savaştığı topraklar
Ne var ki, Büyük Abbas ailesiyle ilişkilerinde ciddi hatalar yaptı. Güven
sizlik beslediği için, oğullarını haremde neredeyse hapis koşullarında ye
tiştirdi ve siyasal eğitim görmelerine ya da hükümdarlık görevine hazır
lanmalarına fırsat vermedi; oğullarından ve torunlarından birkaçını idam
1. Abbas Özbeklerle savaşırken Abbas ülke içinde iktidarını sağlamlaştırdıktan ettirdi ya da gözlerine mil çektirdi. İzleyen dönemde, Safevi şehzadeleri
1 597 tarihli fresk, Isfahan, Çihil Sütun Sarayı sonra, Özbeklere karşı bir dizi başarılı sefer ya bir şiddet, entrika ve şayia ortamında büyüdü ya da düpedüz ihmal
Safevilerin baş düşmanları batıda Osmanlı İm yürüterek, onları Horasan'dan çıkardı ve bu
edildi; öyle ki, çoğu toplumun dışında kalma veya ağır zihinsel bozuk-
paratorluğu, doğuda da Özbeklerdi. Şah 1. bölgeyi tekrar Safevilere bağladı.
1 30 1 Şeyh Safı, Safeviye tarikatını 1 598 Horasan geri alındı; Isfahan yeni 1 779 Kaçar Ağa Muhammed Kuzey 1 890 Tütün isyanları; halk lran'ın
kurdu Safevi başkenti oldu lran'ı denetim altına aldı Avrupa devletlerince
sömürülmesine başkaldırdı
1 50 1 - 1 5 1 2 Şah lsmail ( 1 50 1 - 1 524) 1 60 1 - 1 624 Safevi toprakları Bahreyn, 1 786 Tahran Kaçar başkenti oldu
Türkmen Akkoyunluları Azerbaycan, Şirvan, Ermenistan, 1 906 lran meşruti monarşi
1 796 Ağa Muhammed Han İ ran şahı
İran'dan çıkardı ve Safevi Gürcistan, Kürdistan ve l rak'ı yönetimine geçti
oldu
yönetimini kurdu; İmamiye kapsayacak şekilde batıya doğru
1 907 Britanya ve Rusya antlaşmaya
Şiiliği resmi mezhep oldu genişledi 1 797- 1 834 Feth Ali Şah dönemi
vararak lran'ı nüfuz bölgelerine
1 5 14 Çaldıran Muharebesi: Safeviler 1 629-1 642 Şah 1. Safı dönemi 1813 Kafkasya bölgesi üzerindeki ayırdı
Osmanlılara yenildi lran- Rusya savaşını ( 1 804-
1 638 Osmanlılar Bağdat'ı aldı 1 908- 1 909 Tahran'da iç savaş; Şah
1 8 1 3) sona erdiren Gülistan
1 524- I S76 Şah Tahmasp dönemi Muhammed Ali ( 1 907- 1 909)
1 639 Osmanlılar ile Safeviler arasında Antlaşması; Kafkasya Rusya'nın
tahttan indirildi
1 548 imparatorluk başkenti yeni barış antlaşması eline geçti
Tebriz'den Kazvin'e taşındı 1 909- 1 925 Son Kaçar şahı Ahmed Mirza
1 642- 1 666 Şah il. Abbas dönemi 1 828 İran ile Rusya arasındaki
Şah dönemi ( 1 923 itibaren
1 554 Gürcistan bir Safevi eyaleti çatışmaları ( 1 826- 1 828) sona
1 648 Afganistan Safevi sürgünde)
haline geldi erdiren Türkmençayı
lmparatorluğu'na bağlandı
Antlaşması'yla başka bölgeler 1 9 1 4-- 1 9 1 7 Birinci Dünya Savaşı sırasında
1 555 Osmanlı-Safevi savaşını sona
1 666-1 694 Şah il. Safı ( 1 668 itibaren de Rusya'ya bırakıldı lran'da İngiliz ve Rus işgali
erdiren Amasya Barışı;
Süleyman) dönemi
Azerbaycan Safevilere, Irak 1 834-- 1 848 Muhammed Şah dönemi 1 92 1 Kazak Tugayı'nın komutanı Rıza
Osmanlılara kaldı 1 694-- 1 722 Son Safevi Şahı Sultan Hüseyin Han'ın darbesi
1 848- 1 85 1 Nası reddin Şah'ın ( 1 848- 1 896)
dönemi
1 578- 1 587 Şah Muhammed Hudabende ve Baş Vezir Mirza Taki Han'ın 1 925 Rıza Han kendisini İran şahı ilan
dönemi 1 722 Afgan Gılzai kabilesi lsfahan'ı modernleşme girişimleri ederek Rıza Şah Pehlevi adını
ele geçirdi; önderleri Mahmud aldı
1 578 Osmanlılar Safevilerden 1 848- 1 852 Babilik yandaşlarının isyanları;
yeni şah oldu
Gürcistan ve Kürdistan'ı aldı hareketin önderi Ali Muhammed
1 736- 1 796 Afşar Nadir ( 1 736- 1 747) ve Bab idam edildi ( 1 850)
1 58 1 Horasan özerkleşti; Meşhed
Şahruh ( 1 748- 1 796) dönemi
valisi Şehzade Abbas'ı şah ilan 1 856- 1 857 İngilizler Kaçarların Herat'ı ele
etti 1 750-1 779 Kerim Han Zend "vekil" geçirme girişimini önledi; lran
unvanıyla İran'ın orta ve güney Paris Antlaşması ( 1 85 7)
1 585 Osmanlılar Tebriz'i aldı
kesimlerini yönetti uyarınca Afganistan'ın
1 587- 1 629 Şah 1 . Abbas dönemi bağımsızlığını tanıdı
TARİH 499
luklar geçirme noktasına vardı. Bu durum sonuçta Safevi İmparatorlu likle İngiliz Doğu Hint Kumpanyası'nın şubeler açmasına izin verdi ve
ğu'nun gerilemesine yol açan sebeplerden biri oldu. bunlara yasal ayrıcalıklar tanıdı. Yolsuzlukla ve kayırmacılıkla mücadele
Abbas'ın torunu ve ardılı Şah I. Safi (1629-1642) böyle bir kişiliğe sa ve refah düzeyini yükseltme çabaları doğrultusunda hukuk sistemini dü
hipti. Sürekli tehdit altında büyümüştü ve tahta çıktığında sefahatin eşi zeltmeye özel önem verdi. Onun yönetimi altında Safevi şah ve devlet
ğine varan bir taşkınlıkla davrandı. Kapıldığı paranoya yüzünden, beş yıl kültünün geçirdiği evrimle , Safeviye tarikatının başındaki şah rolü yerini
içinde geri kalan akrabalarını, askeri ve idari önderleri ve eyalet valileri tamamen meşruiyetini Allah'tan alan mutlakıyetçi hükümdar rolüne bı
ni bertaraf etti. Halktan uzaklaşarak tamamen kabuğuna çekildi, devlet raktı. Abbas katı Şii fıkıh alimlerinin siyasal nüfuzuna karşı bir denge un
işlerine katılmadı ve dertlerini şarapla boğmaya çalıştı. Bu arada ülkeyi suru yaratmak amacıyla, siyasetten uzak filozoflara, mutasavvıflara ve
1634'ten itibaren, çok dürüst ve tecrübeli bir idareci olan Baş Vezir Mir dervişlere destek verdi.
za Taki yönetti. İktidar değişikliğinden yararlanarak 1629'da saldırıya ge İkinci önemli siyasal yetkili konumundaki baş vezir, zamanla bütün
çerek Ermenistan'ı işgal etmiş olan Osmanlılar, 1638'de de Bağdat'ı aldı; taht varlıklarının idaresini üstlenen saray atölyelerini denetlemekten de
bu kent Birinci Dünya Savaşı'na kadar Türklerin elinde kaldı. Mirza Taki sorumluydu. Şah bu ikili idari işlev aracılığıyla güç dengesini bilinçli ola
1639'da bir barış antlaşması imzalayarak, Safeviler ile Osmanlılar arasın rak korudu. Bu becerikli hükümdarın son yılları, kalıtımdan gelen fren
daki savaşa nihayet son verdi. Abbas'ın politikası doğrultusunda Gürcü ginin yol açtığı zihinsel bozukluğun gittikçe ağırlaşmasıyla gölgelendi;
leri toplumla bütünleştirmeyi daha ileriye götürerek, yeni bölgelere yer akıl hastalığı kendi ailesine yönelik hunharca bir mezalime girişmesine
leştirdi ve ticari işlere atılmalarını teşvik etti. yol açtı.
Safi'nin oğlu II. Abbas (1642-1 666) tıpkı babası gibi sert bir ortamda
yetişti; ama güçlü ve canlı bir kişiliğe sahipti. İncelikli saray teşrifatıyla ve Şah Büyük Abbas bir heyeti huzura İran'la iyi ticari ilişkiler kurdu. Bu resimde şah
muhteşem kabul törenleriyle iktidarını sergiledi. Devlet işlerini bizzat yü kabul ederken, y. 1 650, fresk, Isfahan, bir heyetin onuruna düzenlenen, müzisyenle
Çihil Sütun Sarayı rin ve rakkaselerin konukları eğlendirdiği
rüttü, tahta bağlı mülkleri artırdı, ulaşımı ve ticaret yollarını güvenli hale 1. Abbas'ın becerikli ekonomik politikası refah muhteşem bir şölende görülüyor.
getirdi. Avrupa ticaret şirketleriyle ekonomik alışverişleri teşvik etti; özel- getirdi. Avrupa devletleri ve Hint Babürlüleri,
TARİH 501
Nadir Şah Kerim Han Zend
Yağlıboya, y. 1 740, Londra,Victoria ve Albert Müzesi İran minyatürü, 1 9. yüzyıl, Paris, Louvre Müzesi
Türkmen Kızılbaş Afşar kabilesine mensup Nadir Şah ( 1 736- Kürt kabile önderi Kerim Han Zend ( 1 750- 1 779) İran'ın gü
1 747) başarılı bir komutandı. Afganları İran' dan çıkardıktan ney kesiminde Şiraz merkezli barışçıl bir yönetim kurdu. Şah
sonra, 1 736'da tahta oturdu ve modern çağın en önemli İran lık unvanını üstlenmek yerine, bir kukla Safevi hükümdarının
fatihi oldu. 1 738/39'da Afganistan'ı ve Maveraünnehir'in bazı resmi "vekil"i olarak hüküm sürdü. Hindistan'la daha yakın ti Feth Ali Şah, 1 9. yüzyıl, Londra, İngiliz Kütüphanesi
kesimlerini işgal etti ve Hindistan içlerinde Delhi'ye kadar sız cari bağlar geliştirdi, Şiraz'ı önemli bir kültür ve ticaret mer Kaçar hanedanından Feth Ali Şah ( 1 797- 1 834) siyasal ba
dı. Zalim ve güvensiz mizacından dolayı hiç sevilmediği için, kezine dönüştürdü. Ölümünden sonra ardıllarının sert bir ik kımdan başta Britanya olmak üzere Avrupa devletlerinin
1 747'de kendi emirlerinin bir suikastına kurban oldu. tidar mücadelesine girmeleri, devraldıkları imparatorluğun egemenliği altında kaldı.
yıkılmasına yol açtı.
Kaçar yöneti mi
ren İngilizlerle özellikle yakın bir siyasal ilişki kurdu . İngiliz desteğine
Kaçarlar köken olarak İran'ın kuzeybatı kesimini denetim altında tutan rağmen, İran askeri yenilgiler sonrası Kafkasya'yı Gülistan (1813) ve
Türkmen göçebelerdi; ama askeri saldırganlıkları zamanla bütün ülkeyi Türkmençayı (1828) antlaşmalarıyla Rusya'ya kaptırdı; Rus nüfuzu ve ser
denetim altına almalarını sağladı. Önderleri Ağa Muhammed Han henüz mayesi İran'da İngilizlerle rekabet etmeye başladı. İran'ın izlediği siyase
çocukken Nadir Şah'ın ardılınca hadım edilmişti; "Ağa" unvanı bu olayın tin ardındaki yönlendirici güç tahtın varisi Abbas Mirza'ydı. Bu veliaht ül
sonucuydu . Kerim Han Zend tarafından bir siyasal rehin olarak tutulma keyi modernleştirme konusunda kararlıydı, ama başa geçme fırsatı
sına karşın, onun ölümünden sonra 1779'da kaçmayı başardı. Zend ha bulamadan 1833 'te öldü .
nedanının hakimiyetine adım adım son verdi ve 1786'da Tahran'ı hızla Oğlu Muhammed Şah (1834-1848), dedesinden sonra tahta çıkınca,
genişleyen imparatorluğunun başkenti haline getirdi. Son Zend hüküm dikkatini doğuya çevirdi. Rus desteğiyle Afganistan ve Orta Asya'ya aske
darını 1794'te devirdikten ve ertesi yıl Azerbaycan ve Ermenistan'a başa ri müdahalelerde bulundu, ama İngiliz baskısı üzerine çekilmek zorunda
rılı seferler düzenledikten sonra, 1 796'da İran şahı unvanını aldı. Sert ön kaldı. Belçika ve İspanya gibi küçük Avrupa devletleriyle antlaşmalar im
lemlere başvurarak merkezi bir iktidar kurdu ve 1 797'de öldürüldüğünde, zalayarak, ülke ekonomisini canlandırma ve Britanya ile Rusya'ya karşı bir
ardıllarına birleşik bir İran bıraktı. Ne var ki, ülkenin ağır hasar görmüş denge unsuru yaratma girişimleri çok az başarı sağladı. Şah 1840'tan son
ekonomisine çekidüzen vermeyi başaramadı; ardıllarının döneminde ra, Bahailik dininin öncüsü Babilik hareketini bastırmak için sert önlemle
ekonominin denetimi gittikçe Avrupalıların eline geçti. re başvurmuştu; 1852'de, şaha yönelik başarısız bir suikast girişiminin ar
Ağa Muhammed'in yeğeni ve ardılı Feth Ali Şah (1797-1834) Avrupa dından, hareketin yandaşları neredeyse tamamen yok edildi.
devletleriyle yakın diplomatik bağlar geliştirdi ve İran'ın İslam öncesi Nasıreddin Şah'ın uzun saltanat döneminde (1848-1896), ekonomi
geçmişine daha büyük bir duyarlılıkla yöneldi. Gittikçe güçlenen bir ba bütünüyle Avrupa denetimine girdi. Bu durum şahın bir yandan otokra
ğımsız Afganistan'ı Hindistan'daki varlıkları açısından tehlike olarak gö- siye son vererek siyaset ve ekonomide daha fazla söz sahibi olmak iste-
yen güçlü liberal tüccar sınıfına, diğer yandan kendisini Avrupa'ya ba ve Rusya 1 907'de İran'daki nüfuz mücadelesine son vererek, bir antlaş
ğımlı olmakla suçlayan Şii ruhban sınıfına ters düşmesine yol açtı. Şah mayla ülkeyi güneydoğudaki İngiliz kuşağı, kuzeybatıdaki Rus kuşağı ve
uzun bir tereddütten sonra, İngilizlere bir demiryolu hattı kurmak ve ül ortadaki tarafsız kuşak şeklinde üç kesime ayırdı.
keyi sanayileştirmek üzere imtiyazlar verdi; ama ardından tüccar sınıfı Şah Muhammed Ali'nin (1907-1909) Rus örneğine dayanarak kurul
nın baskısına dayanamayarak bunlardan vazgeçti. İslam reformcusu Ce muş Kazak Tugayı'na 1908'de Meclis'e saldırma emrini vermesi Tahran'da
maleddin Afgani'nin (1838- 1897) İran'da kaldığı 1886-1890 arasında, gösterilere yol açtı. Başkaldırı gelişerek bir iç savaşa dönüştü ve şahı ül
İslam hükümdarlarının Avrupalılaşma ve ülke kaynaklarını peşkeş çek keden kaçmak zonında bıraktı. Oğlu Ahmed Mirza Şah'ın (1909- 1925) he
me politikasına karşı çıkışı ortamı daha da kızıştırdı. Britanya'nın Major nüz çocuk yaşta olması nedeniyle, Meclis iktidarı üstlendi. Birinci Dünya
Talbot şirketine 1890'da tütün tekeli verilmesi, yerel isyanlara ve aydın Savaşı sırasında, İran büyük Avrupa devletlerinin bir piyonu haline gel
ların, tüccarların ve din önderlerinin şaha karşı köklü muhalefetine yol di. Ülkenin geniş kesimleri 1918'de İngiliz ve Rus kuvvetlerince işgal edil
açtı. Şah sonunda 1 896'da Afgani'nin yandaşlarınca öldürüldü . di; güneyde Şii isyanları patlak verdi. İngilizler 1919'da İran'ı bir protek
Oğlu Muzaffereddin Şah'ın (1896-1 907) yönetimi "tütün isyanları" ve tora statüsü kabul etmek zonında bıraktı; ama bu himaye koşulları
İran üst sınıflarının modern bir anayasaya dönük mücadelesiyle büyük 1921 'de hafifletildi.
çapta sarsıldı. Ülkedeki doğal kaynakların Avrupa devletlerince sömürül Kazak Tugayı'nın Komutanı Rıza Han 1921 'den başlayarak bir darbe
mesi ve ekmek fiyatlarındaki genel bir artış, daha da büyük karışıklıklar hazırlığına girdi. Tugayın ülkedeki en önemli askeri birim olması nede
doğurdu. Öte yandan, yönetimin çeşitli tekeller ve İran'ın gümrük gelir niyle, aynı zamanda savaş bakanı konumu vardı. Türkiye'deki Atatürk'ü
leri karşılığında Rusya'dan yüklü borçlar alması ülkeyi yıkıma sürükledi. örnek alan enerjik bir reform politikası izleyerek, 192 5'te Meclis'in, son
Ekim 1906'da yeni seçilmiş parlamento ("Meclis") şahı bir anayasa kabul Kaçar hükümdarını tahttan indirerek sürgüne göndermesini sağladı ve
etmeye zorladı ve böylece meşruti bir monarşiye geçişi sağladı. Britanya kendisi İran şahı oldu.
TARİH 503
yeterli maddi gücü olan daha fazla sayıda Avrupalıyı İran'ı dolaşmak üze
Mimari re uzun ve zahmetli bir yolculuğa çıkmaya yöneltti.
Safevi yönetimindeki İran'a giden Avrupalı seyyahlar büyükelçilerden
Shei/a Blair, jonathan Bloom serüvencilere kadar uzanan karmakarışık bir kitleydi. Çoğu gençti ve bir
çoğu kendi gücüyle bu işe kalkışmıştı. Çeşitli ülkelerden yola çıkarak
farklı güzergahlar izlediler: Bağdat'a gidip Zagros Dağları'nı aşanlar, Ana
Seyyah ların gözüyle Safevi İ m paratorluğu dolu üzerinden gidenler, Basra Körfezi'nden yukarıya çıkanlar ve Rus
ya'dan aşağıya inenler vardı. En çok tanınmış ve önemli seyyahlar ise ya
17. yüzyıldan itibaren, bir dizi Avrupalı seyyah İran'ı ziyaret etti. Bu ge zarlar ve gravürcülerdir; çünkü bunlar Safevi yönetimindeki İran ve sanat
zilerin çeşitli sebeplerinden belki de en önemlisi, Avrupa'nın Doğu'yla ti dalları konusunda zengin bilgiler sundular.
carete duyduğu yeni ilgiydi. Örneğin, Londra merkezli İngiliz Doğu Hint Bu dönemde İran'a ulaşan ilk Avrupalı, İngiltere Kraliçesi Elizabeth
Kumpanyası 3 1 Aralık 1600'da berat aldı; iki yıl içinde bunu Hollanda Do adına gönüllü elçi olarak Şah Abbas'ı ziyaret eden Sir Anthony Sherley'di.
ğu Hint Kumpanyası izledi. Avrupalılar İran'ın ticari avantajlarının yanı sı Toplam 26 kişinin yer aldığı bir kafileyle Aralık 1 598'de Kazvin'e vardı.
ra, bu ülkeyi ortak düşman Osmanlılara karşı doğal bir müttefik olarak Sarayda resmi bir kabul töreniyle huzura çıktı ve Şah Abbas'la sıcak bir
görmekteydi. Zira İran hükümdarlarının, özellikle Şah Abbas'ın (1 587-
1629) Hıristiyanlara hoşgörülü davrandığı kanısı yerleşmişti. Seyyahların lsfahan'daki Şah Camisi, Pascal Coste'un bas'ın ünlü Meydan-ı Şah'ın kenarında inşa et
İran'a ulaşmasıyla birlikte, ülkenin ve yeni başkent Isfahan'ın harikaları Monuments modernes de la Perse tirdiği cuma camisinin iç avlusu görülüyor.
na dair süzgeçten geçirilmiş anlatımlar Avrupa'yı sardı. Örneğin, Eliza kitabından, y. 1 84 1 Solda ana eyvan ve mihrap bölmesini örten
Fransız mimar Pascal Coste l 839'daki İran zi kubbe, sağda ise müezzinin ezan okuduğu kü
beth dönemi İngiltere'sinde insanlar, İran'ı büyük bir ihtişam ve debde
yaretine ilişkin izlenimlerini ayrıntılı biçimde çük bir çatı burcuyla taçlandırılmış batı eyva
be diyarı olarak görmeye başladı. Bu anlatımlar yaşanan refah çağında belgeleyerek yayımladı. Bu gravürde Şah Ab- nı yer alıyor.
dostluk kurdu . Ne var ki, bu görkemli ağırlama istisnaydı; diğer birçok ticari bağların kurulması yönündeki çabalara hizmet ettikleri için, böyle
yabancı umursanmadı. İngiltere Kralı I. Charles daha sonra İran'a arala dinsel misyonlara çoğu kez resmen destek verdiler.
rında Sir Anthony'nin küçük kardeşi Robert'in de bulunduğu bir elçilik Holstein Dükü il. Frederik tarafından gönderilen ve Isfahan'a
heyeti gönderince, birtakım diplomatik anlaşmazlıklar yüzünden Şah Ab 1637'de ulaşan elçilik heyetine, Rusya üzerinden ipek naklini sağlayarak,
bas tarafından soğuk karşılandılar. Robert Sherley İran'da öldü ve başsız Hollanda Doğu Hint Kumpanyası'nın elinden ipek tekelini almak gibi
kalan heyet zorlukla yolunu bularak döndü . Heyette yer alanlardan Tho gizli bir görev verilmişti. Rusya'nın öne sürdüğü koşulların elverişsiz ol
mas Herbert, Safevi sarayındaki yaşamı canlı bir anlatımla kaleme aldı. ması ve yüksek gümrük vergilerinin İran ipeğini de pahalı hale getirme
İran'a ulaşan ikinci kişi Romalı aristokrat Pietro della Valle'ydi. Bir gö si nedeniyle, girişim boşa çıktı. Heyetin başındaki kişiler gizli ticari gö
nül yarasını seyahat ederek sarmaya çalışan bu bilgin ve romantik adam, revi bir siyasal göreve çevirmeye çalıştı ve Safevi başkentinde dokuz ay
önce İstanbul'a ve ardından Kutsal Topraklar'a giderek, orada evlendi. kaldı. Heyetin resmi vakanüvisi Adam Olearius, yolculuk izlenimlerini
161 6'da karısını da yanına alarak İran'a gitti, Şah Abbas'la dostluk kurdu kaleme alırken, Isfahan'ın yapılarına ve buralarda düzenlenen törenlere
ve yedi yıl İran'da kaldı. Napoli'deki bir arkadaşına uzun uzadıya mek ilişkin kapsamlı tasvirlere yer verdi.
tuplar yazarak, başından geçen şeyleri anlattı; ilk kez 1 650'de Viaggi
adıyla yayımlanan bu izlenimler tam yedi cildi doldurur.
Öbür seyyahlar da aynı ölçüde zengin bilgiler sağladı. Anversli bir
gravürcünün oğlu olan Jean Baptiste Tavernier, müzmin bir seyyahtı;
1632-1668 arasında İran'a dönük ya da İran'dan geçen altı yolculuk yap
tı. Altı ciltlik Voyages kitabı, günümüzün bir tur rehberi gibi okunabilir:
Çeşitli güzergahların ayrıntılı tariflerini vermenin yanı sıra, para birimle
ri, develer, kervanlar gibi konularda da bilgi veriyordu . Ticarete kafası
nın iyi çalışmasına karşın, antik eserler konusunda biraz zayıftı. 1644'te
ki yolculuğunda ona eşlik eden Kapuçin rahibi ve matematikçi Peder
Raphael du Mans, İran'da Farsça öğrendi, ülkeye ve ahalisine ilişkin bil
giler topladı. Fransız Maliye Bakanı Colbert'in Fransız Hint Kumpanya
Erkek kıyafetleri, Sir John Chardin'in ayrıntıyı aktardı. Kitabın giysilerle ilgili bölü
sı'nı kurmasına yardımcı olma düşüncesiyle, bunları 1660'ta Estat de la Trave/s in Persia kitabından gravür, münde İran kıyafetleri içindeki erkeklerin ve
Perse adıyla yayımladı. Avrupa' dan İran'a giden birçok dinsel misyon he 1 7. yüzyıl kadınların çeşitli resimleri yer alır. Char
yeti vardı: Fransız Kapuçin, İspanyol ve İtalyan Karmelit ve Portekiz Au Bir Fransız Protestan kuyumcunun oğlu olan din'in aktardığına göre, erkekler ayak bileği
Sir John Chardin, İran' da beş yılı aşkın bir sü ne kadar inen bir şalvar, uzun bir mintan, bir
gustinus tarikatlarına mensup keşişler. İlgili Avrupa hükümetleri Doğu'yla
re kaldı ve gravürlerle süslenen seyahat anı yelek ve bir aba giyerdi. Bu gravürde çeşitli
ları kitabında günlük yaşama ilişkin birçok elbise stilleri resmedilmiş.
MİMARİ 505
Karşı sayfada: lsfahan'dan bir manzara
Osmanlı tehdidi Safevileri iki kez başkentle
rini değiştirmek, önce l SSS'te Tebriz'den
Kazvin'e ve l 590'1arda Kazvin'den İran pla
tosundaki lsfahan'a taşımak zorunda bıraktı.
Isfahan daha önce de 1 1 . ve 1 2. yüzyıllarda
Selçuklu yönetimi altında İran'ın başkenti ol
muştu. Şah Abbas uyguladığı kent planlaması
çerçevesinde, lsfahan'ın ekonomik ve siyasal
merkezini Ziyande ("Hayat Veren") lrma
ğı'nın akış istikametine doğru kaydırdı. Onun
döneminde inşa edilen birçok görkemli yapı
"Isfahan nısf-ı cihan" (Isfahan dünyanın yarı
sı) deyişini doğurdu.
İran'a giden 17. yüzyıl seyyahlarının duayeni Jean Chardin'di. Paris'te da yaşamakta olan temsilcisiyle dostça ilişkiler kurdu. Dolayısıyla, le
ki zengin bir Huguenot kuyumcusunun oğlu olan Chardin'in İran'a gidiş Bruyn'ün anlatımı genellikle güvenilirdir ve onun çizimlerine dayanarak
amacı mücevher satarak para kazanmaktı. Isfahan'da 18 ay (1 666-1667) ve yapılmış tabaklar tamamlayıcı bir nitelik taşır.
ikinci gidişinde dört yıl (1 672-77) kaldı. Mükemmel Farsça öğrendi ve gör Isfahan'da yabancılar için görülmeye değer yerler arasında en çarpıcı
düğü şeyleri sistemli bir şekilde kayda geçirdi; bu bakımdan bütün Avru olanı kentin yeni merkezini oluşturan Meydan-ı Şah'tı; birçok seyyah bura
pa seyyahları içinde en güvenilir ve en doğru kaynaktır. Örneğin, Isfa daki geçit törenlerini, polo karşılaşmalarını ve diğer faaliyetleri canlı bir dil
han'ın her mahallesinin eksiksiz bir dökümünü çıkarmaya koyuldu . Bu le aktarır. Meydan-ı Şah'ın kuzey ucunda, çarşıya girişin yakınında bugün ha
amaçla, kentteki Hollanda temsilcisinden, (yabancıların giremediği camile la işletilınekte olan bir kahvehane vardı. İran'da kahvehaneler varlıklı
rin kaydını tutmakla görevli) iki molladan ve çeşitli dostlarından oluşan bir erkeklerin ve aydınların buluşup sohbet edebildiği yerler olarak bu dönem
araştırma ekibi oluşturdu. Ayrıca, taslak resimler çizmesi için bir ressam tut de yaygınlaşmıştı. Isfahan'daki kahvehane de böyle bir yerdi ve birçok sey
tu. Chardin'in gezilerini içeren on ciltlik günce ilk başta pek fazla okur kit yah en son haberleri almak için oraya giderdi. Yabancıları büyüleyen bir baş
lesi bulamadı; ama daha sonraları dönemin Isfahan'ındaki yaşama ilişkin ka yön, belli zanaatların ya da mesleklerin kendilerine mahsus bölümlerde
başlıca Avrupa kaynağı haline geldi. toplandığı çarşıların düzeni ve pürüzsüz işleyişidir. Genelde, seyyahlar halı
İsveçliler 17. yüzyıl sonlarında İran'a ilgi duymaya başladı. En önemli yapımı, çini işleri ve metal işleri gibi yerel sanatsal uğraşlardan övgüyle söz
heyet XII. Karl'ın emriyle 1682'de yola çıktı ve Mart 1683'te Isfahan'a ulaş ederler; bununla birlikte o sırada sanatçıların alışkın olmadıkları Avrupa re
tı. Başında Hollandalı Ludwich Fabritius'un bulunduğu heyette Alman he sim kurallarını benimsemeye başlamalarından dolayı bir dönüşüm sürecin
kim Engelbert Kaempfer katip olarak görev yapmaktaydı. Heyet Şah Süley de olan yerel minyatür sanatı hakkında aktaracak pek fazla şey bulamazlar.
man'la (1 666-1694) görüşme olanağını bulamayınca İsveç'e döndü. İran'da Avrupalı seyyahlar kervansaraylara, hamamlara, köprülere, dergahlara,
kalan Kaempfer, Peder Raphael'in önerisiyle doktor olarak Hollanda Do Çar Bağ olarak bilinen anayol boyunca sıralanan bahçelere ve ırmağın öbür
ğu Hint Kumpanyası'nın hizmetine girdi ve Basra Körfezi'nde dört yıl ça yakasının ucunda yer alan Hazar Cerib adlı koruya da değinirler. Benzer bir
lıştıktan sonra Japonya'ya gitti. Lemgo'da l 71 2'de yayımlanan Amoenita biçimde, seyyahların anlatımları şimdi yıkılmış olan evlerin yapısını çıkarsa
tum Exoticarum ("Egzotik Hazlar Üzerine") adlı kitap İran idari sistemine ma açısından yararlıdır. Örneğin, Chardin kentte kaldığı sırada, Meydan-ı
ve saray görevlilerinin işlerine dair ayrıntılı açıklamalar içerir. Şah Süley Şah'ın doğu kenarında zengin bir saraylıya ait bir evi kiralamıştı. Tavernier
man'ın bir portresinin yanı sıra, Isfahan'daki saray alanının harikulade bir iç mekanları bezeyen kuş ve çiçek resimlerini tasvir eder. Bazı Avrupa sey
kuşbakışı çizimine yer verir. yahlarının anlatımları kimi zaman şişirme ve kulaktan dolmadır; ama resmi
Bir başka müzmin Şark seyyahı olan Cornelius le Bruyn, Isfahan'a görüşü ortaya koymak üzere maaş alan Safevi saray vakanüvislerinin anla
l 704'te ulaştı ve Hollanda Doğu Hint Kumpanyası'nın 21 yıldan beri ora- tımlarındaki yanlışlar açısından iyi bir düzeltici araç sunarlar.
MİMARİ 507
nırken, Meşhed'e Kuran nüshaları ve bilimsel Arapça eserler verildi. Farklı lsfahan'daki Meydan-ı Şah'ın nın girişindeki taçkapı yer alır. Saray alanının
bağışlar Safevilerin her iki ziyaretgaha verdiği değeri yansıtır: İlkinde Safe havadan görünüşü girişindeki Ali Kapı (solda) batıya düşer. Do
vi ailesinin bir mensubuna, ikincisinde Peygamber soyunun bir mensubu Şah Abbas'ın başkent lsfahan'ı yeniden dü ğudaki küçük Şeyh Lütfullah Camisi (sağda)
zenlerken eklediği ana süs Meydan-ı Şah'tı. saraya bakar. En büyük yapı ise güneyde ka
na saygının gereği yerine getirilmiştir. Erdebil'e bağışlanan kitaplar arasın Halka açık bu büyük alanın kuzey kenarında lır: Şah (İmam) Camisi olarak bilinen harika
da, Safevi dönemine ait en meşhur resimli yazmaların birçoğu yer alır. (üstte) yeni kenti eski kente bağlayan çarşı- cuma camisi.
Bunlara Cami'nin Heft Evreng ("Yedi Taht") kitabının Tahmasp'ın yeğeni İb
rahim Mirza tarafından 1 556-1563 arasında yazılmış bir nüshası ve Attar'ın
Mantıkü 't-Tryr ("Kuşların Dili") adlı eserinin bir nüshası örnek verilebilir. Abbas aynca ölüler için Kuran okunan ve bir kütüphane işlevini de
Abbas'ın Erdebil'deki türbe külliyesine bir başka bağışı muazzam Çin gören Darü'l-Huffaz'ı yeniletti. Sekizgen planlı bu yapının güney kena
porselen takımıydı; önemli bir bölümü çok büyük parçalardan oluşan rında, Şeyh Safi'nin silindir biçimli türbesinin yanında bulunan şahnişini
takım, inanılmaz bir sayıyla 1 . 162'yi bulmaktaydı. Takımda 58 seladon, genişletti; kapılan ve pencereleri yeni altın ve gümüş süslerle donattı.
80 beyaz kap kacak, aynca başka tekrenkli ve çokrenkli kap kacaklar var Darü'l-Huffaz'ın iç kısmının yaldızlarla, resimlerle ve alçı işleriyle yeni
dı; ama en önemli kısım 400 civarındaki mavi-beyaz porselenlerdi. Par den bezenmesini sağladı. Yapıyı çepeçevre saran yazıt ve şahnişin
çaların çoğu dikdörtgen bir kartuş içinde sırlı yüzeye kazınmış olan ve 1 627 /28'deki tadilattan kalmadır.
bağışçıyı anan bir yazı taşır. Abbas türbe külliyesine bağışlanan eşyaları Abbas'ın türbe külliyesine dönük diğer tadilat çalışmalarının odak
koymak üzere, yapılardan birkaçının restore edilmesi emrini verdi. Por noktası, kuruluşundan beri yıllarca çok bakımsız kalmış olan Cennet Sa
selenler için, külliyenin doğu kenarındaki sekizgen planlı büyük binayı rayı'ydı. Çatıdan içeriye sular sızmış ve duvarlar iyice kararmıştı; koca ha
yeniden inşa ettirdi. Yeni işlevine yaraşır biçimde, burası "Çini Hane" ola lıların hasar görmesi işten değildi. Gerekli tadilatlar yürütüldüğü sırada,
rak anılmaya başladı. Şah Abbas'ın sarayında baş astronomi bilgini Celal türbe külliyesinin dış avlusu döşenerek iç kısımlara giden bir gezinti ye
el-Müneccim'e göre, porselenler Erdebil'e Eylül 1 6 1 1 'de taşındı. Söz ko ri haline getirildi. Her iki yandaki sıralı kemerlerde bir zamanlar emirle
nusu binanın altın sansı ve mavi renkli çok sayıda nişle, çini kaplamalar rin, yakın yoldaşların ve şeyh çocuklarının mezarları vardı. Bu kemerler
la ve zarif alçı işleriyle zengin biçimde bezenmiş olan iç kısmı bu dönem özgün halleriyle Safevi döneminin en zarif çini mozaiklerinden bazılarıy
den kalmadır. la bezenmişti; ama günümüzde kalıntılarının çok azı sağlam durumdadır.
O 200 400m
=-
Şeyh Safi'nin babası Şeyh Cebrail'in (ö. 1 358/59) yakındaki türbesi lsfahan'daki Meydan-ı Şah'ın revakları oyunları için tasarlanmıştı; ama kuruluşunu iz
de Abbas tarafından restore edildi. Erdebil'in 3 kilometre kuzeyine dü l 600'den kalma leyen on yıl içinde çevresine iki katlı dükkanlar
şen Kalhuran köyünün dışındaki bu türbenin beşgen bir girişi vardır; ka Ticaret Safevi yaşamının ekonomik temeliydi. eklendi. Gönülsüz tüccarları eski kent merke
Bunun önemi yeni başkent lsfahan'a büyük bir zinden buraya taşınmaya özendirmek için kira
re planlı mezar bölmesi yüksek, soğanımsı bir kubbeyle örtülüdür. Biçi meydanın kurulmasından açıkça anlaşılır. Mey bedelleri düşük tutuldu.
mi ve işlevi Orta Asya'daki Timurlu türbelerine dayanmakla birlikte, dan-ı Şah başlangıçta devlet törenleri ve spor
muhtemelen 1 6 . yüzyıl başlarından kalmadır. Yapıyı yeniden bezeme ça
lışmaları Abbas'ın girişimiyle 1620/2 1 'de yürütüldü. Tıpkı Safiyeddin'in nilerin sıkıştırması, Abbas'ı 1 590'larda tekrar başkent değişikliğine yönelt
ziyaretgahı gibi, babasının türbesi de içindeki pahalı halılarla, altın ve gü ti. Başkenti güvensiz sınır bölgelerinden ülkenin merkezine taşımak, Ab
müş şamdanlarla, zarif kakma işleriyle ünlüydü. bas'ın Safevi siyasal ve dinsel otoritesini pekiştirme, devlet kapitalizmini
Abbas'ın Erdebil'de yürüttüğü bütün onarımların ardında pratik ol geliştirme ve Safevi İran'ını bir dünya gücü haline getirme politikasının
duğu kadar sembolik güdüler de vardı. Yaptığı bağışları bilinçli bir yak bir parçasıydı.
laşımla, meşruiyet yönündeki iki ana savına dayanak sağlayacak siyasal Isfahan daha önce de 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllarda Selçuklu yönetimi altın
araçlar olarak kullandı. Meşhed'deki İmam Rıza Türbesi'ni restore ettir da İran'ın başkenti olmuştu. Nitekim, kentin kuzey kesiminde bu dönem
mekle Ali davasının savunucusu olduğunu gösterdi; Erdebil'deki külliye den kalma birçok yapı vardır. Abbas izlediği kent planlaması çerçevesin
yi tadil etmekle, kendi aile soyunu güçlendirdi. de, kentin ticari, dinsel ve siyasal merkezini güney-güneybatı yönünde
Ziyande Irmağı'na doğru kaydırdı. Yeni kentin merkezi büyük bir dik
dörtgen ( 5 1 2 1 59 metre) biçiminde olan ve Nakş-ı Cihan olarak da bi
I sfahan: İ slam'ı n İ ncisi
x
MİMARİ 509
lsfahan'daki Lütfullah Camisi, 1 603- 1 6 1 9
Meydan-ı Şah'ın doğu kenarındaki ana yapı adını tasavvuf
şeyhi Lütfullah Meysiyü'l-Amili'den alır. Kapı girişinin yuka
rısındaki kuruluş yazıtında bir cami olarak nitelendirilmesi
ne karşın, tam işlevi açık değildir. Aşağıdaki resimde, mavi ve
beyaz renkte bir sarmal arabeskle bezenmiş olan ve döne
minin en güzel örnekleri arasında yer alan kubbenin yüzey
kaplamasından bir detay görülüyor.
Çarşı taçkapısı
Meydan-ı Şah'ın dört kenarında dört eyvanlı plana oldukça benzer bir
tarzda dört yapının girişleri yer alır. Kuzeyde kalan çarşının görkemli taç
kapısı, her iki yanında tonozlu ve iki katlı galeriler bulunan yüksek bir
eyvandan oluşur. Eskiden buradaki "nakkarehane"de bir saray bandosu
her gün borazanlarla ve davullarla müzik icra ederdi. Taçkapıdaki beze
lsfahan'daki Lütfullah Camisi'nin ğıya inen sivri kemer biçimli madalyon kat
kubbesi, 1 603- 1 6 1 9 manları kubbe yüzeyindeki kıvrımla birlikte meler Abbas'ın yeni kenti kurarken dikkate aldığı hususları yansıtır. Ey
Caminin taçkapısının 20. yüzyılda restore kabarıklaşıp büyür. Madalyonlar tek renkli vanın üçgen dolgularını kaplayan çini mozaiklerde, astrolojik işaretine
edilmesine karşın, iç kısmı neredeyse hiç do zemin üstünde oynaşır gibi duran bitki mo göre Isfahan'ın kurulduğu Yay burcu, bitki arabesklerinden oluşan bir
kunulmamış haldedir ve Safevi çini işçiliğinin tifleriyle bezenmiştir. İçeriye saçılan ışık,
zemin üstünde resmedilmiştir. Eyvanın iç yüzeylerinde Abbas'ın Şeyba
şahane örneklerini yansıtır. Kubbenin tepe kompozisyonun girdaplı bir gökyüzü izlenimi
noktasındaki ışın saçıcı güneş kursundan aşa- uyandırmasını sağlar. niler karşısındaki zaferlerini tasvir eden solgun freskler vardır.
A
lsfahan'daki Şah Camisi'nin
görünüşü ve zemin planı, 1 6 1 1
Şah Abbas'ın lsfahan'da kurduğu yeni Mey
dan-ı Şah'taki en büyük yapı bir cuma cami
sidir. İki yanında minareler yükselen büyük
taçkapısı, Meydan-ı Şah'ın güney kenarının
ortasında yer alır. Mihrabın kıbleyi göster
mesi açısından Mekke'ye bakması gereken
cami, taçkapıya 45 derecelik açı oluşturan
bir konumdadır. Dört eyvanlı şemaya uygun
olarak, ortadaki avlu dört eyvanı birbirine
bağlayan iki katlı revaklarla çevrilidir.
M İ MARİ 511
levi oldukça muammalı bir konudur. Giriş taçkapısının yukarısındaki ku
ruluş yazıtında bir cami (mescit) olduğu belirtilir; ama avlu, yan galeri,
eyvan ve minare gibi standart donatı unsurlarından yoksundur. Plan as
lında kubbeli büyük türbelerin temsil ettiği köklü İran geleneğine daha
iyi oturur; ama buraya gömüldüğü saptanmış olan hiç kimse yoktur. Ba
zı uzmanlarca bir saray ibadethanesi olarak nitelendirilmişse de, İran mi
marisinde bu yapı tipi bilinmemektedir ve üstelik şahlık ailesinin otur
duğu saraylar caminin karşı tarafında, yani Meydan-ı Şah'ın öbür
yakasındadır.
Şah Camisi
Meydan-ı Şah'ın güney kenarında, çarşı taçkapısının karşısında yine bir ey
vandan ve her iki yandaki iki katlı galerilerden oluşan bir başka benzer
taçkapı yer alır. Eyvanın girişi Abbas'ın Selçuklu döneminden kalma kent
merkezindeki cuma camisinin yerine yaptırdığı anıtsal bir camiye açılır.
Yüzyıllar boyunca Şah Camisi olarak anılan yapının adı yakın dönemde
İmam Camisi olarak değiştirilmiştir. İnşası 161 1 ilkbaharında başlayan ye
ni cuma camisi ancak 1630 dolaylarında, Abbas'ın ardılı Safi döneminde
lsfahan'daki Şah Camisi'nin kışlık örter. Caminin taçkapısı pahalı bir tekniğe (1 629-1642) tamamlandı. Kaymaktaşı süpürgelikler ise 1638'de yerleştiril
namaz bölmesi dayanan çini mozaiklerle kaplıyken, namaz
di. Şahlar bu camiye kentin içinde ve çevresinde bulunan tarımsal ve ti
Kötü hava koşulları nedeniyle namaz bölme bölmelerinin yukarıdaki yüzeylerine he�
lerinin üstü kapalıdır. Kıble tarafındaki eyva reng (cuerda seca) çiniler (yukarıda) döşen cari mülkler bağışladı. Gerek cami, gerekse cömert bağışlar Abbas'ın ken
nın ve kubbeli bölmenin iki yanında dik miştir. Bu yönteme büyük yüzeyleri kapla tin ticari ve dinsel merkezini, eski cuma camisi yakınındaki alandan yeni
dörtgen namaz bölmeleri vardır; bunları mak üzere başvurulurdu. imara açılan kesime kaydırma planının bir başka veçhesiydi.
payandalarla taşınan sekiz tane küçük kubbe
lsfahan'daki Meydan-ı Şah'ın güney
kenarı, Pascal Coste'un Monuments
modernes de la Perse kitabından, y. 1 867
Coste'un bu gravürü, güney kenarındaki gör
kemli Şah Camisi'ne doğru bir bakış açısıyla,
Meydan-ı Şah'ın 1 9. yüzyıl ortalarındaki hali
ni gösteriyor. Solda caminin taçkapısı, orta
da kıble eyvanı ve mihrap bölmesini örten
devasa kubbe, sağda da saray alanına girişi
oluşturan Ali Kapı ("Yüce Kapı") yer alıyor.
Meydan-ı Şah'ta spor oyunları ve başka faali
yetler düzenlendiğinde, şah ve maiyeti bun
ları Ali Kapı'nın terasından izlerdi; yarışlara
konu olan spor dalları arasında polo da var
dı.
. -" .
M
-
��t!:f:\. ... ·-
/ "
Şah Camisi'nin giriş sofası Meydan-ı Şah'la aynı hizadadır; ama geri Şah Camisi'nin giriş taçkapısı yapıdaki en zarif çini bezemesini taşır.
kalan kesimi, tıpkı Lütfullah Camisi'nde olduğu gibi, Mekke'ye bakan bir Yedi renkli (koyu mavi, açık mavi, beyaz, siyah, sarı, yeşil ve açık kah
cepheyle yaklaşık 45 derece dönüktür. Zemin ölçüleri 100 x 130 metre verengi) bir palet halinde döşenmiş çini mozaikler taçkapıyı baştan başa
olan bu büyük yapı, İran'da cuma camilerinde başvurulan tipik plana gö kaplar. Eyvanı koyu mavi bir zemin üstüne beyaz Sülüs stiliyle işlenmiş
re düzenlenmiştir. Ana avlusunun 70 metre uzunluğundaki her kenarı re dinsel metinlerin yer aldığı geniş bir yazıt şeridi, kemeri ise kaymaktaşı
vaklarla çevrilidir; her dört kenarın ortasında bir eyvan ve kıble tarafın vazolardan çıkan açık mavi renkte bir halat büklümü çevreler. Işıltılı mu
daki eyvanın ardında kubbeli bir namaz bölmesi vardır. Planın diğer karnas katmanları yarım kubbeyi doldurur; buradaki bazı panolar yıldız
birçok örnekten ayrılan yanı simetriye gösterilen alışılmamış özendir. larla ve vazolardan çıkan asma tomarlarla bezenmiştir. Kapı girişinin üze
Şah Camisi'nin planı dikkate değer birkaç özellik daha taşır ve bun rindeki şahnişinde bulunan diğer p�noların bezemeleri ise yüz yüze
lar Abbas'ın yeni bir cuma camisi kurarken gözettiği hususları yansıtır. bakan tavuslardan oluşur. Aşağıda, kaymaktaşı panolarla kaplı olan kapı
Başta Timur'un Semerkand'da yaptırdığı Bibi Hanım Camisi olmak üze girişinin iki yanında seccadeler gibi düzenlenmiş olan muhteşem pano
re Timurlu döneminden kalma çeşitli camilerde olduğu gibi, Şah Cami lar yer alır. Yapının inşasıyla ilgili metni içeren bir başka yazıt, kapı giri
si'ndeki yan eyvanlar da kubbeli bölmelere açılır. Ayrıca, kubbeli namaz şinin yukarısında ve yarım kubbenin aşağısında eyvanı çepeçevre sarar.
bölmesinin iki yanında kışın namaz kılmaya elverişli olan tonozlu dik Çerçeve şerit gibi, bu da koyu mavi bir zemin üstüne beyaz Sülüs harf
dörtgen bölmeler yer alır; ana avlunun her iki yanındaki revaklı dikdört lerle işlenmiştir; merkezde, kapı girişinin yukarısında yer alan yazıtta ha
gen avlular birer medrese işlevini görür. Yeni cuma camisindeki hoca misinin adı açık maviyle öne çıkarılmıştır. Yazıt Lütfullah Camisi'ndeki ya
lık makamlarına atamalar üzerindeki denetim, Abbas'ın tıpkı Selçuklu zıtların da tasarımcısı olan hat ustası Ali Rıza'nın adıyla ve hicri takvime
öncellerinin bütün ülkede yeni medreseler kurarken yaptığı gibi, ruh göre 1 025 (16 16) olan yapılış tarihiyle son bulur.
ban sınıfını kendisine bağlamasını sağladı. Bibi Hanım Camisi'ndeki dü Şah Camisi'nin geri kalan kesimi daha düşük kaliteli çinilerle bezen
zene benzer biçimde, Şah Camisi'nde de hem giriş taçkapısında hem de miştir; bunun sebebi muhtemelen kaynak yetersizliği ve kaplanması ge
ve kıble eyvanında çifte minareler yükselir; ama ezan batı eyvanının reken alanların genişliğidir. Kesintisiz kaymaktaşı süpürgeliğin yukarısın
üzerindeki küçük bir çatı burcundan okunur. Farsça'da "güldeste" de da, iç ve dış kısımların bütün dikey yüzeyleri çokrenkli çinilerle kaplıdır;
nen böyle burçlara sonraki camilerde de yaygın biçimde rastlanması, günümüze ulaşan örnekler esas alınarak, bunların çoğu 1 930'larda yeni
böylesine yüksek minarelerin ezan okumak için elverişsiz olduğunu lenmiştir. Çini kaplama ağırlıklı olarak mavidir; üstü örtülü bölmeler da
gösterir. Avlunun solunda çeşmeli yalakların bulunduğu kubbeli bir böl ha sonraki bir tari!1te sarıya çalan daha serin yeşil tonlardaki çinilerle kap
me ve helaların bulunduğu bir başka revaklı avlu yer alır. Abdest ve ki lanmıştır. Farsça'da heft reng ("yedi renk") denen, İslam dünyasının başka
şisel temizlik için ayrılmış böyle geniş alanların varlığı, Abbas'ın cami yerlerinde ise cuerda seca denen bu çokrenkli sırlama tekniğinde, çini
ye namaz için gelecek büyük kalabalıkları göz önünde tuttuğuna işaret yağlı bir siyah maddenin konduğu ince bir çizgiyle ayrılan renklere bo
eder. yanır ve fırınlama işlemi sırasında bu madde yanarak buharlaşır. Tekrenk-
M İ MARİ 513
li çinilerden kesilmiş ufak parçaları bir araya getirerek desenler oluştur
maya dayanan çini mozaiğe oranla, çok renkli teknik daha çabuk yürü
tülür, ama efektleri aynı ölçüde çarpıcı değildir. Hepsinin aynı sıcaklıkta
fırınlanmış olması nedeniyle renkler soluktur; böyle çiniler, ışığı çini mo
zaiğin küçük parçalarındaki kadar bir çeşitlilikle yansıtmaz.
Şah Camisi'nin taçlandırıcı unsuru, namaz bölmesini örten muazzam
kubbedir. Yüksekliği 52 metreyi bulan kubbe, on altı kenarlı bir geçiş ku
şağının ve yüksek bir alınlığın üstüne oturtulmuştur. Lütfullah Cami
si'ndeki kubbenin tersine, iki kabukludur; soğanımsı biçimli dış kubbe,
yarıküre biçimli iç kubbenin yukarısında yaklaşık 14 metre yükselir. İl
ham kaynağı Timurlu prototipleri olan bu düzenlemenin en iyi bilinen
örneği, Semerkand'da Timur'un türbesini örten yüksek kubbedir. Şah Ca
misi'ndeki kubbenin dış yüzeyi açık mavi bir zemin üstünde sarmal bej
arabesk süslerin yer aldığı çinilerle örtülmüştür; boyutlarının büyüklüğü
ne rağmen, sade bırakılmış olan diğer kubbeli çatıların yukarısında yüzü
yormuş gibi durur.
Al i Kapı
Meydan-ı Şah'ın batı kenarına kurulmuş olan dördüncü yapı, saray komp
leksine giriş yerini oluşturan Ali Kapı'dır. Diğer üç yapıdan farklı olarak,
anıtsal bir taçkapısı yoktur; çünkü kamusal bir bina değildir. Daha doğ
rusu, Abbas tarafından yaptırılırken, şahlık bahçelerine mütevazı bir giriş
yeri olarak tasarlanmıştı. Ama izleyen 60 yılda, defalarca değiştirildi ve
genişletildi. Sonuçta ortaya çıkan yapı, 20 x 20 x 33 metre ebatlarında bir
bloktur; önündeki giriş kompleksinin üstünde kolonlu bir teras yer alır.
Bu teras (Farsça'da talar), Persepolis'teki Ahameniş kabul salonunda
(apadana) rastlanan geleneksel bir İran yapı formudur. Ali Kapı'nın ön
tarafa doğru genişletilmesi, Meydan-ı Şah'ın, çevresine 1602'de eklenen
revaklarla aynı hizaya gelmesini sağladı; böylece üst tarafa bir teras kon
lsfahan'daki A li Kapı'nın görünüşü ve 1 7. yüzyıl başlarında, bir kolonlu teras (talar)
ması saray mensupları ve konuklar için yüksek bir temaşa kürsüsü yarat
yan kesiti, 1 590 biçimindeki saltanat temaşa kürsüsüne dönüş
Ali Kapı ("Yüce Kapı") lsfahan'daki yeni Mey türüldü. Yapıdaki destekleyici unsurların bir tı. Safevi saray mimarlarının yaratıcılığı ve oyunbazlığı, talaı;ı zemin se
dan-ı Şah'ın batı kenarında yer alır. Başlangıç çoğu bir kattan öteki kata devam etmez. viyesindeki bir terastan zemine iki kat yukarıdan bakan bir terasa
ta saray alanına mütevazı bir giriş olarak tasar
dönüştürme tarzlarında görülebilir.
lanmıştı. Meydan-ı Şah'ın yeniden düzenlendiği
Ali Kapı'nın karmaşık ve neredeyse gelişigüzel planı ve yükselti dü
zeni, yapının eklentili niteliğini açığa vurur. Ana blok beş ana kata ve bir
ara kata ayrılmıştır; bunların hepsi plan bakımından belirgin bir farklılık
gösterir. Destekleyici unsurların birçoğu bir kattan öteki kata devam et
mez. Alt katlarda masif olan ana destekler, yukarıya doğru daha hafif ve
daha ince bir yapıya bürünür. Üçüncü kattan itibaren içi boş gömme
ayaklara dönüşür. Beşinci katta da harika bir alçı kabuğun asılı olduğu
ince bir kemer örgüsü halini alır. Kabuk geometrik ve arabesk desenler
le boyanmış mukarnas nişlerden oluşur; şahlar tarafından toplanmış Çin
porselenleri ve Safevi metal sırlı seramikler nişlerde birer gözenek gibi
durur. Şimdi "musikihane" olarak anılan bu bölmenin geçmişte akşam eğ
lenceleri için kullanılması nedeniyle, kabuğun bir bezeme unsuru olma
nın yanı sıra sesleri dağıtıcı bir akustik rol de oynadığı anlaşılmaktadır.
Yapıdaki diğer odaların, sözgelimi talar seviyesindeki havuzlu ve çeşme
li kabul salonunun işlevi kolayca kestirilebilir; ama daha küçük odalar
dan birçoğunun hangi amaçla kullanıldığı açık değildir. Bunlar bir za
manlar duvar resimleriyle zengin biçimde bezenmişti; günümüzde ancak
silik olarak görülebilen resimlerin çoğunda hafif erotik nitelikte sahneler
yer alır.
Ali Kapı küçük avluların, duvarlı bahçelerin ve kameriyelerin serpiş
tirildiği 7 hektarlık bir koruya açılan ana kapı işlevini görürdü. Meydanı
Şah'a bitişik kesimde saray atölyeleri, hizmet daireleri, idari makamlar,
M İ MARİ 515
Sağda: Heşt Bihişt'teki tonozdan detay
Isfahan, 1 669
Safevi döneminden kalma birçok sarayda gö
rüldüğü gibi, Heşt Bihişt'te de çatının altında
muhteşem bir alçı sıva mukarnas tonoz yer
alır. Tonozun nişleri gözenekli süslemeler ve
boyalı desenlerle bezenmiştir. Bunların bir
çoğu 1 9. yüzyılda restore edilmiş ve aynalı
camla donatılmıştır. Tonozlar ışığı ve sesi
yansıtarak, sarayın iç kısmı ile dış dünya ara
sında bir bağlantı oluşturur. Bir havuz bu say
damlık efektini daha da güçlendirir.
miştir; birinde savaş sahnesi, üçünde ise Doğu hükümdarları için düzen
lenmiş kabul törenleri yer alır. İşlenen konulardaki tezadın yanı sıra, bü
yük duvar resimleri küçük tablolarla çarpıcı bir üslup farklılığı taşır. Bü
yük tarihsel resimler ayarlanmış ışık, gölgeleme ve perspektif unsurlarıyla
daha Avrupai tarzda, küçükler ise geleneksel İran üslubundadır .
Bazı uzmanlar Çihil Sütun'daki resimlerin farklı üsluplarda oluşunu
farklı tarihlerde yapılmalarına bağlamıştır. Ama daha yakın dönemdeki
araştırmalar, iki üslubun iki farklı bağlamı ve hedef kitleyi yansıttığını
göstermektedir. İran üslubundaki küçük resimler esas olarak mahrem
odalardadır; buna karşılık, büyük duvar resimleri yeni yılın başlangıcı
Nevruz'u kutlamaya yönelik şenlikler ve yabancı konukların resmi kabul
törenleri için kullanılan ana salonda yer almaktadır.
Büyük duvar resimlerindeki konu seçimi (Safevi şahının doğu kom
şularıyla müzakereler yürütmesi) II. Abbas'ın o sırada imparatorluğun
doğu sınırıyla meşgul olduğunu yansıtır. Büyük duvar resimleri I. Ab
bas'tan sonra gelişen karmaşık teşrifat düzenini de ortaya koyar. Konuk
ların üç kademeli bir oturma hiyerarşisi içinde beyanda bulunduğu gö
rülür. Şah girişten en uzak yerdedir; valiler, yabancılar ve orta kademe
meml\rlar ikinci bir katman oluşturur; rakkaseler ve müzisyenler dipte
yer alır. Bu duvar resimleri 1 7 . yüzyıl ortalarında huzura kabul törenleri
hakkında bir fikir vermekle birlikte, Persepolis'ten Efrasiyab'daki (Eski
Semerkand) saraya kadar uzanmak üzere, İran ve Orta Asya'da İslam ön
cesi dönemde bilinen köklü bir resmi zaferler ve elçi heyetleri geleneği
ne de dayanır.
1
,
1
,
1
ı
halleyle birlikte 1606'da inşa ettikleri Kurtarıcı İsa Katedrali, daha sonra Medrese açık bir avlu etrafındaki dört eyvana dayalı geleneksel pla
ları İran'daki Gürcü Hıristiyanlığının merkezi haline geldi. ilk başta kü na uyar. Tıpkı Çar Bağ gibi, havuzlarla ve patikalarla bölmelere ayrılmış
çük bir kilise olan katedralin 1655-1664 arasındaki yeniden inşası ve Ari olan avlu, iki kat halindeki talebe hücreleriyle çevrilidir. Girişle dik açı
mathea'lı Aziz Josephus kalıntılarının korunduğu muhteşem altarıyla oluşturan ve bu yüzden kıbleyle tam aynı hizada olmayan kubbeli böl
anıtsal bir yapıya dönüşmesi bu Ermeni topluluğun refah düzeyini yan me, Şah Camisi'ndekinin bir kopyasıdır; ama çini süsler önceki yapıya gö
sıtır. re dikkate değer bir gerilemeyi yansıtır. Basit gözelerden oluşan büyük
şeritler vardır ve çini mozaikler neredeyse hiç yoktur; geometrik desen
ler çoğunlukla kabadır ve renk paleti açık bir sarı içerir. Bununla birlik
Abbas'ın ard ı l ları dönemi ndeki yapı lar
te, Mader-i Şah Medresesi'nin avlusu gölgeli yürüyüş yollarıyla, beyaz alçı
Yeni başkent Isfahan'ın büyük bölümü Abbas döneminde planlandı ve sıvada seçilen tonozlu hatlarıyla ve çini süslerin havuzdaki titrek yansı
sonraki yıllarda sadece birkaç yapı eklendi. Örneğin, II. Abbas'ın Babür malarıyla, yapıya mimari özelliklerinin sağlayabileceğinin çok ötesinde
lü topraklarına kaçmış olan saray hekiminin Hindistan'dan gönderdiği zarif ve asude bir hava verir. Geniş ölçek, mantıklı planlama ve külliye
paralarla 1656'da Hekim Camisi inşa edildi. Geleneksel dört eyvanlı pla deki formların güvenli yığışımı, I. Abbas'ın bir yüzyıl önce kenti düzen
na dayanan bu cuma camisi, büyüklüğüyle ve dönemin en ünlü hattatı lerken ortaya koyduğu emsale bir dönüşü yansıtır.
Ali Rıza'nın tasarladığı yazıtlarıyla dikkat çekicidir.
I. Abbas'ın ardıllarından çoğunun Isfahan'da büyük yapılar inşa ettir
meye ne merakı ne de parası vardı. Sonraki şahların himayesiyle kurulan
tek önemli yapı topluluğu, Şah Hüseyin'in (1 694-1722) yaptırdığı Mader
i Şah ("Şahın Annesi") adlı külliyedir. Çar Bağ'ın hemen yanındaki külli
ye büyük bir medreseyi, ayrıca gelirleri buraya vakfedilmiş bir kervansa
rayı, ahırları ve bir çarşıyı kapsar. Yapılar sıkı bir simetrik ve eksensel
plana göre düzenlenmiştir. Medrese, kervansaray ve ahırlar aynı eksen
de sıralanır ve kuzey kenarları boyunca uzanan çarşıyla birbirine bağla
nır. Çarşı iki yanında revaklar bulunan, 220 metre uzunluğunda geniş bir
koridor biçimindedir: Medresenin arkasında kalan batıdaki 80 metrelik
şeritte dükkanların yer aldığı derin nişler, ortadaki ve doğudaki kesimler
de daha sığ bölmeler vardır.
M İM A R İ 519
nüfuzu, resim sanatının en zarif örneklerin yaratılmasını sağladı. Bunlar
B ezeme S anatları arasında her ikisi de Şah I . Tahmasp için hazırlanan Şehname ve Niza
mi'nin Hamse'si gibi eserler vardı.
Elke Niewöhner Şah İsmail komutasındaki Safeviler 1 50 1 'de Tebriz'i fethederken,
11
Türkmen döneminde parlak bir gelişme göstermiş olan bir resim atölye
sini ve o sırada yapımı süren eserleri ele geçirdiler. Olağanüstü hat sa
En güzel Safevi sanat eserleri kitap resimleriydi ve bunların en zarif ör natı örneklerinin ve resimlerin yer aldığı bu yazmalar herkesiı:ı göz dik
nekleri İran'da 1 6 . yüzyılın ilk yarısında sarayın himayesi altında yaratı tiği hazineler olarak sadece kuşaktan kuşağa değil, hanedandan
lan minyatürlerdi. hanedana aktarıldı.
Bu atılım, I. Şah Abbas döneminde ( 1 588-1629) başkent Isfahan'da Şah I. İsmail döneminden ( 1 501-1 524) günümüze ulaşan minyatürlü
gelişen ve 1 7 . yüzyıl boyunca İran'daki bütün sanata damgasını vuran yazmalar üç tanedir. Bunlardan birinin, büyük İranlı şair Nizami'ye
tekörnek üslubun ortaya çıkışından önce yaşandı. Safevi yönetiminin ilk ( 1 1 4 1 - 1 209) ait Hamse'nin (beş destansı şiiri içeren derleme) bir nüsha
yıllarında Herat, Şiraz ve Tebriz'deki yerleşik resim okulları varlıklarını sının başından geçenler, böyle güzel kitaplara ne kadar gıptayla bakıl
sürdürmüştü. Ama başkent olarak önce Tebriz'in ve ardından Kazvin'in dığını gösterir. Bu kitap önce Herat'ta büyük Timurlu kitapsever Baysun-
'
,,
��----- -- - ;I
Behram aslan avında, Nizami'nin üslupta çizmesine karşın, avcılar ve peşine Şirin'in intiharı, Nizami'nin Hamse'sinden sındaki final sahnesi, Şah 1. İsmail döneminin
Hamse'sinden minyatür, Sultan düştükleri avlar heyecan verecek ölçüde minyatür, Tebriz, y. 1 505, kağıt üstünde gu ilk yıllarında eklenmiştir. Kadınlar, sarayını
Muhammed, Tebriz, 1 539- 1 543, kağıt canlıdır. vaş ve altın yaldız, 29,5 x 1 9 cm, Londra, içinde ölü Şirin'in başında yas tutarken, ço
üstünde guvaş, altın ve gümüş yaldız, Keir Koleksiyonu cuklar ve atlı erkekler kapının dışında bekli
36,5 x 25, I cm, Londra, İngiliz Kütüphanesi "Hüsrev ile Şirin" destanının Türkmen salta yor.
Ressamın manzarayı yeni ve daha biçimsel nat kütüphanesinden çıkan bu yazma nüsha-
B E Z E M E SANATLARI 521
·
� . "'
koymuş bulunuyor; böylesine nitelikli bir sanat eserini birçok farklı sa
natçı ve zanaatkar birlikte çalışarak yaratmış olmalıdır.
Toplam 304 sayfalık metni üç kentte (Meşhed, Kazvin ve Herat) beş
ayrı hattat yazdı. Kitaptaki 28 minyatürden sadece ikisi resimli kitaplar
1
da genellikle başvurulan tarza göre yapıldı. Bu yöntemde hattat metin
içinde boş dikdörtgen bloklar bırakır ve daha sonra ressam bunlara min
yatürler yerleştirirdi. Diğer 26 minyatür için uygulanan yöntem ise, hat
tatın birkaç mısrayı eksik bırakması ve sayfanın tamamını minyatüre ayır
ması ve bu minyatürün ressam tarafından farklı bir yaprağa çizilmesi
üzerine kuruluydu. Daha sonra her iki yüzüne metin yazılmış bütün yap
raklar iki katmanlı renkli çerçeveler içine yerleştirilirken, metin
yazılmamış yapraklara uygun minyatürler zamkla yapıştırılırdı. Metnin
eksik satırları minyatürün yukarısına ancak bu işlemin ardından yazılır
dı. Daha sonra sıra nakkaşların binlerce çerçeve çizgisini, metin sütun
ları arasındaki çizgileri ve üçgen köşe işaretlerini işlemesine gelirdi. Bu
nu yazarın kimliği de dahil kitapla ilgili tanıtıcı bilgilerin verildiği son
sayfanın hazırlanması ve geniş çerçeve kağıtlarına hayvan ve bitki mo
tiflerinin yaldızla boyanması izlerdi. Son olarak, bütün yapraklar doğru
sırayla bir araya getirilir, iplikle dikilerek ciltlenir ve kitap kabının içine
konurdu.
Minyatür yapma süreci de birkaç aşamayı kapsardı. Çoğu durumda,
ressama önceden yazılmış olan ve minyatür için boş yer bırakılmış olan
bir kağıt tabakası verilirdi. Resmin teması sayfadaki metin satırlarından
belliydi ve ressamın bunu okuyarak anlaması mümkündü; ama nasıl bir
şeyin çizileceği önceden birlikte kararlaştırılırdı. Minyatürlerin çoğu ge
nellikle aynı temaları aynı tarzda resmeden mevcut örneklere dayanırdı.
Ardından, ressam bir fırça ve ince siyah mürekkep kullanarak başka
bir kağıda kompozisyonun taslağını çıkarırdı. Konturları çizmek için in
ce delikler açılmış kalıplar boş sayfanın üstüne yerleştirilir ve deliklerin
içinden iğne batırılarak ya da toz kömür serpilerek taslak sayfaya akta
rılırdı. Daha sonra ressam daha belirgin siyah hatlarla nihai taslağı mü
rekkeple boyardı; hatalar beyaz pigment kullanılarak düzeltilirdi .
.ı ı, ı..
.
-�!
. Konturlar kesin haliyle işlendiğinde, renkleri ekleme aşamasına geçilir
..._::..·• ·:·
... . . . � . . �
di. Önce altın ve gümüş yaldız eklenirdi; çünkü bunların içindeki bir
.� ,
. . .
' · : "'"
Kaldı ki, sanatçıların rolü sadece kitap bezemekle sınırlı değildi. yıldan itibaren mesleki uğraş olarak halı örüldüğünü gösterir; çünkü ki
Hem çarşılardaki ticari atölyelerde hem de saray nakkaşhanelerinde, ha tap tezhiplerinde ve kitap kapaklarında rastlananlara benzer bezemeler
lıcılık ve dokumacılık dahil diğer sanat dalları için desenler tasarlama gi taşırlar. Bir kitabın dikdörtgen şeklinin bir halının ebatlarına çok benze
bi bir uğraşları da vardı. mesi nedeniyle, benzer kompozisyonların ve süslemelerin seçilmiş olma
Yakındoğu'da halı yapımı çok erken bir dönemde başladı; ama sı şaşırtıcı değildir. Yüzey genellikle bir orta alan ve çeşitli enlerde bir
İran'da üretilmiş ilk eksiksiz ve tarihli örnekler 16. yüzyıldan kalmadır. kaç şeritten oluşan bir çerçeveyle ayrılırdı. Orta alanın, göbekte bir
Minyatürlerdeki halı resimlerinin desenleri, bize en azından 1 5 . yüz- madalyon ve dört adet köşe kısmı halinde bölünmesi yaygın bir uygula-
B E Z E M E SANATLARI 523
� Solda: Nasıreddin Şah bir topun
i
yanında, portre, Mirza Baba el-Hüseyni,
Tahran, y. 1 850, kağıt üstünde guvaş, 72,8
8 x 23,3 cm, Londra, İ ngiliz Kütüphanesi
�
Ressam Mirza Baba 1 9. yüzyılda bir dizi la
11,
ke ve mine ressamı yetiştiren Isfahanlı İma
mi ailesindendi. Eserlerinde Avrupa resim
sanatına özgü birçok unsur yer alır. Örne
ğin, burada Nasıreddin Şah'ı kısa bir Avru
pai üniforma tüniği içinde görmekteyiz; bu
(- na karşılık mücevherli sorguç takılmış
Astrahan kalpağı, pazıbent, kemer ve kabza
(
sı görülen kılıç İran'a özgü unsurlardır.
1
i
1
1
... ,
Sağda: Gürcü Şehzade Muhammed
Bey, portre, Rıza-i Abbasi, Isfahan, y.
1 620, kağıt üstünde çini mürekkebi ve
suluboya, Berlin, İslam Sanatı Müzesi
] Çerçevenin alt kısmındaki yazıda, h ülyaya
dalmış bu genç adamın bir Gürcü soylusu
olduğu belirtiliyor. Kürklü kaftanı yüksek
mertebesini doğrular gibidir. Bir ayağını ha
fifçe kaldırmış haldeki duruşu bir beklenti
r'ı · . havası veriyor; ellerini göbeğindeki düğüm
lü bir şalın üstünde kavuşturmuş. Şah 1. Ab
bas döneminde birçok Gürcü saray hizme
tinde çalışırdı ve en iyi eğitimlileri idari
işlerde de yararlanılan seçkin bir zümre
oluştururdu. Şehzade Muhammed de bun
lardan biri olabilir.
maydı. Yüzeyler girişik desenlerle doldurulur ve köşe kısımları çoğu kez ken, diğerleri çarşılarda serbest çalışma yolunu seçti. Batıya gidip Os
madalyonun parçası gibi görünürdü; böylece sanki madalyon dört kesi manlıların ya da doğuya gidip Hindistan'daki Babürlü hükümdarlarının
te ayrılmış ve her köşeye birer kesit yerleştirilmiş gibi bir izlenim yara hizmetine girenler de oldu.
tılırdı. Bu göç Şah Tahmasp'ın ölümünden sonra daha da arttı. Yerine ge
Şah I. Tahmasp aralarında Tebriz, Kaşan, Isfahan ve Kirman'ın da çen oğlu II. İsmail 18 ay süren şahlık döneminde 0 576-1 578) hanedan
bulunduğu bir dizi kentte saraya ait halı ve dokuma imalathaneleri kur şehzadelerinin çoğuyla birlikte sanatsever İbrahim Mirza'yı da öldürttü.
du. Örneğin, Erdebil halıları olarak bilinen ünlü çifte halı buralarda üre Öte yandan, büyük bir Şehname yazması hazırlatmaya girişti; ama baba
tilmişti. Dokumalarda pek rastlanmayan biçimde, bu halılara hicri takvi sına hizmet verenlerin çapında seçkin sanatçıları çalıştırma olanağı yok
me göre 946 0 539/40) tarihi örülmüştü. Olağanüstü zarif desenlerini tu. Yarım kalmış bu Şehname'nin birkaç sayfası şimdi dağılmış halde çe
ancak çok halis malzemeler kullanarak yaratmak mümkündü : Çözgü ve şitli yerlerdedir.
atkı için ipek, düğümler için yün. Yine 1 6 . yüzyıldan kalma ve tarihli Bu arada, nakkaşlar ve hattatlar yeni bir gelir kaynağı keşfetmişler-
olan üçüncü Safevi halısı av sahneleriyle bezenmiştir; çözgüleri pamuk di. Kitaplar için ayrı resimler ve halılar, ipekler, metal kaplar, seramik
tandır ve yapım tarihi 1 542/43'tür. Şu anda Milano'daki Poldi Pezzoli Mü ler için sahneler ya da figürler üretmekten, satışa dönük tek yapraklı
zesi'ndedir. Bu parçanın hayvan ve insan tasvirleri dönemin minyatürle minyatürler yapmaya geçiş için küçük bir adım atmak yetti. Bunları bü
riyle aynı üsluptadır ve dolayısıyla tasarımın kitap nakkaşhanelerinden yük bir nakkaşhanenin desteği olmaksızın, nispeten kolayca üretmek
alınma örneklere dayandığına hiç kuşku yoktur. mümkündü . Satışa sunuldukları açık piyasada da eksiksiz bir nakkaşha
Hem Erdebil halıları hem de av halısı madalyonlu halılardır. Son ne kuracak maddi güçten yoksun olan, ama tanınmış ressamların min
araştırma bulgularına göre sadece üç yıllık bir arayla üretilmiş olmaları yatür varakalarını satın almaya can atan sanatseverler her zaman vardı.
na karşın, çok farklı yapıları vardır. Erdebil halıları zariftir ve neredeyse Sanat erbabı kişiler bireysel üslupları birbirinden ayırabilecek durum
koyu bir zemin oluşturacak ölçüde baştan başa renklerle kaplıdır; av ha daydı; ama sanatçıların eserlerine imza atmaları yaygın bir uygulama ha
lısı ise parlak renklidir, ama zemindeki köşeli filizleri Erdebil halılarının line geldi.
sarmal filizlerine oranla daha az çekicidir. Bu dönemde, Safevi tarihinde ilk kez görülen bir gelişmeyle, sanat
Şah Tahmasp'ın kitap bezeme sanatına dönük ilgisi, uzun saltanat çılar ve bilginler resmin estetik yönleri ve içeriği üzerinde düşünmeye
döneminin 0 524-1 576) ikinci yarısında birdenbire söndü. Kesin olarak başladı. O zamana kadar sadece hattatlık bir sanat dalı olarak kabul gör
1 55 5 'te yerleştiği yeni başkent Kazvin'e bazı nakkaşları götürerek, yeni mekteydi; Allah'ın kelamını, yani Kuran'ı yazmaya dayandığı için, Allah
sarayının iç mekanlarını bezemede çalıştırdı. Ne var ki, diğer sanatçıla katında makbul bir uğraş sayılmaktaydı. Yeni dönemle birlikte, iki sa
ra yol verildi. Bazıları Meşhed'deki İbrahim Mirza'nın yanında iş bulur- natçı ve bir bilgin geçmişte gelenekçi din çevrelerince hep kınanmış olan
figüratif resmi açıkça desteklemeye başladı. Dayanak olarak öne sürdük halı ve ipekli kumaş ihracatının yanı sıra, Çin üslubunda mavi-beyaz se
leri husus ise Şiilerin büyük saygı gösterdiği İmam Ali'nin hem bir hat ramik üretimini de teşvik etti. Çünkü bu üslup Avrupa'da büyük rağbet
tat hem de bir nakkaş olmasıydı. Böyle bir gelişmenin Şii vurgusuyla ku görmekteydi ve taklit İran ürünleri yüksek fiyatlardan satılabilirdi. Bazı
rulmuş olan ve figür tasvirlerinin dinsel gerekçelerle mahkum kaynaklarda Abbas'ın Çin'den çömlekçiler getirttiği belirtilir; bu tedbir
edilmesinin beklenebileceği bir devlette ortaya çıkması şaşırtıcı gelebi İranlı ustaların uzun bir süreden beri kullandıkları Çin motiflerini kendi
lir. Ne var ki, resim sanatının en coşkulu destekçileri kesinkes en yük lerine özgü bir üsluba dönüştürmelerine ve böyle ürünlerin aslında Çin
sek makamlardaki siyasal yöneticilerdi. işleriyle rekabet edememesine bağlanır.
Figüratif resmin üç savunucusu Şah I. Tahmasp döneminin ressam Şah Abbas 1 599'da başkenti, Kazvin'den daha iç kesimdeki Isfahan'a
ve hattatlarından Dost Muhammed, Şah I. Abbas'ın sarayındaki ressam taşıdı; orada özenle planlanmış ve siyasal güdüler taşıyan bir imar prog
ve şairlerden Sadıki Bey ve yine aynı dönemin tarihçilerinden Kadı Ah ramı başlattı. Isfahan sadece yeni siyasal odak değil, daha küçük taşra
med'di. Hepsi de figüratif resmin en az hat sanatı kadar saygı görmesi kentlerinin üsluplarını etkileyen bir kültürel merkez haline geldi.
gerektiği kanısındaydı. Sadıki Bey resim sanatının pratik yönlerine özel Şah Abbas dönemi, saray atölyelerinde üretilen "Polonez" halılarla
likle ilgi duyan biriydi; bu sanatı farklı alanlara ayırarak, bezeme amaç özellikle bağlantılıdır. Şah bunları Avrupalı konuklara armağan olarak
lı resim ve figüratif resim arasında bir ayrım yaptı. Ona göre, ilki çalış vermekten hoşlanırdı; ayrıca Avrupa soyluları doğrudan siparişte bulu
ma alanını filizler, çiçekler ve geometrik desenler gibi cansız şeylerle nurdu . Hatta bazıları kendi armalarını örgüyle halılara işletirdi. 1602 ta
sınırlamalıydı; kenar süslemesi gibi amaçlara yönelik olmalı ve önceki rihli bir belgede, Polonya Kralı Zygmunt III . Wasa'nın bir Ermeni tücca
sanatçıların en zarif örneklerine dayanmalıydı. Figüratif resim yine ön rı Kaşan'da kendisi için ipek halılar satın almakla görevlendirdiği
ceki örnekler temelinde hayvanları tasvir etmeliydi; ama insanları çizer belirtilir. Tüccarın altı halı satın aldığı ve armaları ekletmek için ilaveten
ken doğrudan hayatı gözlemlemeye başvurmalıydı. Safevi sanatında beş kron ödediği aktarılır. "Polonez" adı ilk kez 1878 Paris Dünya Fu
devrimci olan yön işte buydu. Asıl hedef, bireyin iç doğasını yansıtmak arı'nda ortaya çıkmış bir terimdir ve aslında bir yanlış anlamaya dayanır:
olmalıydı; öyle ki, resme bakan biri o canlı kişiyi görmüş olan sanatçıy Fuara Krakow'dan yerel ailelerden birinin armasını taşıyan bir halı gön
la aynı izlenime varmalıydı. derilmiş ve dolayısıyla Polonya ürünü olduğu sanılmıştı. Halının Safevi
Bu ifade Safevi resim sanatının 16. yüzyılın ikinci yarısında girdiği İran'ında örüldüğü ancak daha sonraları anlaşıldı.
istikameti ve sonraki Şah I . Abbas (1 588-1629) dönemiyle birlikte genel Neredeyse bütün Polonez halılarında geometrik olarak düzenlenmiş,
de benimsenen tavrı gösterir. Abbas sırf sanatlara kol kanat geren bü sarmal filizlerin yapraklarla ve çiçeklerle iç içe geçtiği benzer bir desen
yük hamilerden biri olmakla kalmadı. Siyasal irade gösterilerinde ve yer alır. Desenlerin çıkış yeri Isfahan'daki saray nakkaşhanesiydi. Bura
ekonomik hedeflere dönük uğraşlarda da sanattan yararlandı. Avrupa'ya nın önde gelen nakkaşı ise Şah I. Abbas'la yakın ilişkisini vurgulamak
B E Z E M E SANATLARI 525
için "Rıza-i Abbasi" adını almış olan Rıza'ydı. Bu şahın saltanat dönemi sanatçılara yol verilmesi üzerine Meşhed'e gitmişti. Rıza'nın orada yetiş
nin başlarında, Rıza henüz saray nakkaşhanesinin amiri olan nakkaş Sa tiği, muhtemelen büyük sanat hamisi İbrahim Mirza'ya ait nakkaşhane
dıki Bey'in bir şakirdiydi ve Şah Abbas'ın ata geleneği doğrultusunda ha de eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. Sadıki Bey'in şakirdi olarak üzerin
zırlanmasını istediği bir Şehname yazması üzerinde çalışmaktaydı. Daha de çalıştığı Şehnaıne'nin tamamlandığı 1 595'te, saray nakkaşhanesinin
sonraları tek varakaya çizilen portrelerde ve küçük sahnelerde uzman bir mensubu mertebesine çıkmış olmalıdır. "Rıza-i Abbasi" imzalı, bili
laşmaya başladı ve bu eserleriyle üne kavuştu . Kendinden emin ve za nen en eski eser 1603'ten kalmadır. Bu tarihten pek uzun olmayan bir
rif fırça vuruşlarıyla, hacimli kurdeleler ve sarıklarla ayırt edilen yeni bir süre sonra bir tür bunalım geçirmiş olsa gerek; çünkü saraydaki görevi
üslup geliştirdi. Rıza'nın artık yaygınlaşan adete uygun olarak eserlerine ni bıraktığını ve tekin olmadıkları apaçık bazı kişilerle düşüp kalkmaya
imza atması nedeniyle, bunların ona ait olduğunu kesin biçimde sapta başladığını öğrenmekteyiz. Eserlerinde de daha önce ana konularını
mak mümkündür. Her ne kadar arada bazı kopyalar da olsa bile, sahte oluşturan çekici saraylı delikanlıların ve kadınların yerini böyle kişilere
taklitler olarak tasarlanmış olmaları mümkün değildir. Bugünkü anlam ait portreler alır.
da birer kopya sayılmaları daha doğru olacaktır. Ressamların artık kişi Rıza-i Abbasi üslubundaki saraylı figürler kısa sürede çok yaygınlaş
likleriyle itibar görmelerinden dolayı, önceki sanatçılar için söz konusu tı; anlaşıldığı kadarıyla hiçbir sanatçı onun etkisinin dışında kalamadı.
olmayan bir husus olarak, Rıza'nın hayatını tarihsel kaynaklardan izle Bunlar kumaşlarda, metal kaplarda ve seramiklerde diğer sanat dalları
memiz mümkündür. için birer desen olarak kullanıldı. İpek dokuma sanatı üzerinde özel ola
Birçok İranlı ressam gibi, Rıza da sanatçılar yetiştirmiş bir ailedendi. rak durulmaya değerdir; çünkü hem dayandığı teknik hem de kullandı
Babası Ali Asgar, Şah I. Tahmasp'ın sarayındaki ressamlardan biriydi ve ğı desenler Şah I. Abbas döneminde doruğa ulaştı. Kumaşlarda Rıza-i
Abbas üslubundaki figürler, çok zarif çizilmiş çiçekli bitkilerle ve saray
çevresini konu alan vinyetlerle birleştirildi. Bir dizi İran kentinde ipek
dokuma imalathaneleri vardı ve şah bir ticari tekel kurabilmek için hep
sini doğrudan saray gözetimi altına alma peşindeydi; ipek ticareti pra
tikte hanedan ailesi anlamına gelen devlet için en önemli gelir kaynak
larından biriydi. Aynı sebepten dolayı, Avrupa'nın ticaret şirketleri de
ipek ticaretine ilgi duymaktaydı ve bunların en iyi bilinen örneği muh
temelen İngiliz Doğu Hint Kumpanyası'ydı. İhracatı bilinçli olarak teş
vik eden bir ekonomik politikanın izlenmesi, şirket temsilcilerini ve baş
ka Avrupalı seyyahları ülkeye çekti. Avrupalıların anlatımlarına göre,
önemli ipek imalat merkezlerinin başında Kaşan ve Isfahan gelmektey
di.
Seramikler çoğu kez idealleştirilmiş saray mensuplarını gösteren re
simlerin kullanıldığı bir başka mecraydı. Hülyalı bakışlarıyla ellerinde şa
rap şişeleri tutan delikanlıların ve şık giysilere bürünmüş kadınların tas
vir edildiği motiflere tabakların, kaselerin ve şişelerin yanı sıra duvar
çinilerinde de rastlanır. Duvar çinileri, bütün sahnelerin zengin saray or
tamlarında, tercihen bir bahçe manzarası içinde tasvir edilmesine özel
likle uygundu .
Yeni üslup metal kaplarda da sonu gelmez tekrarlı filiz sistemleri,
hayvan frizleri ve madalyonların içine yerleştirilmiş insan portreleri biçi
minde görülür. Safevi döneminden önce bile değerli metal kaplarda ola
ğan bir unsur olan sanatçı imzalarının yerine Farsça şiirler rağbet görme
ye başladı. Bunlar kap sahibinin adıyla birlikte kartuşların içine
yerleştirilirdi. Bazı durumlarda kap sahibinin adının konacağı yerin boş
bırakılması, bu kapların sadece sipariş üzerine değil, açık piyasaya dö
nük olarak da imal edildiğini, ama kimi zaman pratik sebeplerden dola
yı adın işlenemediğini gösterir. Önceki dönemlerin ürünlerinden çok
farklı yeni kap türleri de ortaya çıktı: Kapakları olan şişkin göbekli ka
seler, dar tabanlar üstünde gittikçe yayvanlaşan kovalar ve özellikle Sa
fevi metal işçiliğine özgü dikey desenli yüksek şamdanlar.
Avrupa resim sanatıyla ilk temaslar 16. yüzyılda kuruldu; örneğin,
kaynaklarda aktarıldığına göre, Şah I. İsmail Şiraz'daki bir sarayın iç me
Çiçekli bitkiler arasındaki kadınlar zır gibidir; ayaklarının duruşu ve arka tarafın kan süslemesini bir İtalyan ressama yaptırdı. Şah I. Abbas döneminde iz
İran, 1 7. yüzyılın ilk çeyreği, sim nüveli dan sarkan kumaşı tutuşu böyle bir izlenim lenen aktif ticaret politikasının bir sonucu olarak daha yakın temaslar
ipek, sırma ve sim, 207 x 1 03 cm, Leipzig, verir. Altı kısımdan oluşan bu parça, Safevi gelişti. Avrupa'dan gelen heyetler şaha ve diğer yüksek rütbeli kişilere
Grassi Müzesi dokuma sanatının en zarif örneklerinden bi
armağan olarak tablolar getirdi; bir Hollandalı ressam Isfahan'daki saray
Bu kumaşa tekrarlar halinde kadifeyle işle ridir; başka hiçbir motif böylesi bir renk se
nen kadın figürü hemen hareket etmeye ha- çimiyle dokunmamıştır. nakkaşhanesine atandı. Bütün bunlar İranlı sanatçıların geleneksel min
yatür resminin düzlüğünden epeyce farklı olan merkezi perspektif, ışık
B E Z E M E SANATLARI 527
Solda: Pirinç ibrik, l ran, y. 1 600, döküm, Aşağıda: Aslan ve güneş bezemeli
zemin oymaları siyah kompozisyonlu, tabak, Muhammed Cafer, Tahran,
Düsseldorf, Sanat Müzesi 1 8 1 7/ 1 8, mineli altın, çap 32, I cm, ağırlık
Sık filiz bezemelerle kaplı bu ibrik, soğan bi 2,2 kg, Londra, Victoria ve Albert Müzesi
çimli gövdesiyle, dar boynuyla ve huni bi l ran Sefiri Mirza Ebu !-Hasan, lran hanedan
çimli ağzıyla daha çok dönemin seramik şi amblemini taşıyan bu tabağı l 8 l 9'da Lond
şelerini andırır. ra'da lngiliz Doğu Hint Kumpanyası'na ar
mağan olarak vermişti.
Tahta çıkan ikinci Kaçar Hükümdarı Feth Ali Şah Cl 797-1834) hane de zemin motifi olarak kullanılırdı. Bu dönemin resim üslubunun ayırı
danın ilk sanat hamisiydi. Yakışıklı, ama kendini beğenmiş bir adamdı cı özellikleri canlı, zarif biçimler, parlak renkler, çok ayrıntılı çizimler ve
ve birçok portresini yaptırdı. Bunların bir bölümü saray nakkaşhanesin bir Avrupa unsuru olarak 1 9 . yüzyıla doğru evrensel nitelik kazanmış
de önemli ölçüde minyatürlerin yerini almış olan büyük yağlıboya olan özenli gölgelemeydi.
resimler biçimindeydi. Bazıları da başka teknikler kullanılarak çizilmiş Boyutundan dolayı mine resmi lake işlerine çok benzer. Birçok sa
ti. Lake ve mine resim sanatı özellikle 1 9 . yüzyılda, Kaçarların yönetimi natçı her iki mecrada da çalışırdı. Mineli altın, gümüş ve bakır kaplar ha
altında gelişti. Lake resim minyatürle yakından ilişkiliydi; suluboya esas rika lüks eşyalardı. Tabaklar, kaseler, küçük kutular, vazolar ve nargile
lı renkleri kullanmaya dayanırdı ve esas olarak kalemlik, kitap kapağı, lerin metal kısımları lake işlerine benzer motiflerle boyanırdı, ama farklı
ayna ve gözlük kılıfı gibi görece küçük nesnelere ve benzer küçük kap bir renk yelpazesi kullanılırdı. Soluk pembeler, sarılar, yeşiller, maviler,
lara işlenirdi. Böyle eşyalar papier-nıach§den yapılır, alçıya benzer bir zengin siyahlar ve beyazlar lake işlerine oranla çok daha berrak, nere
maddeyle sıvanır, üstüne suluboyayla resim çizilir ve ardından saydam deyse hafif cicili bicili görünmelerini sağlardı.
bir lake örtüsüyle kaplanırdı. Kaçar resim sanatına özgü biçimlerin ve Mine resminde kullanılan motifler 1 9 . yüzyılda gittikçe Avrupa üslu
renklerin büyük çeşitliliğini yansıtan lake işlerinde çiçekler (özellikle re bundan ve konularından etkilenmeye başladı. İran kıyafetlerinin yanın
vaçta olan güller ve süsenler), yeşillikler ve meyveler hem ana motif hem da Avrupa giysileri belirdi; çoğu kez sanatsal kompozisyonu bozma pa-
B E Z E M E S ANATLARI 529
.
Islam Halıları
Sheila Blair, jonathan Bloom
i
8
mi bir devlet işletmeciliği niteliğine büründü. İlk im
zalı ve tarihli halıların bu döneme ait olması, halıla
ayrıca beş kron ödemişti. Neredeyse bütün Polo
nez halıları benzer bir düzenlemeyi paylaşır; deği
rın sanat eserleri olarak yeni bir önem kazandığını şen genişliklerde birkaç kenarlık ve ayırma şeridi
gösterir. Ezbere dokunan geleneksel göçebe halıla dikdörtgen bir alanı çevreler. Alan ortada bir ya da
rının tersine, atölye yapımı bu halıların tasarımları daha fazla sayıda madalyon, köşeler de çeyrek ma
önce kağıt üstünde özenle hazırlanırdı. Günümüze dalyonlar barındırır. Zeminde alan boyunca gör
ulaşan son derece zarif bir örnek, ipek çözgüler ve kemli bir ritimle sarmal lar oluşturan çiçek ve yap
pamuk atkı lar kullanılarak, birçok parlak renkteki rak arabeskleri yer alır.
yünle asimetrik tarzda örülmüştür; santimetre ka Abbas dönemine ait olduğu saptanan bir başka
re başına yaklaşık 4 1 düğüm düşer. Kırk tane uçan halı grubuna "vazo halılar" denir. Bunların tek yön
turna tasvirinin yer aldığı loplu göbek madalyonu, lü tasarımını üç düzlem üstündeki bir kafes örgüsü
koyu mavi bir zemin üstüne işlenmiş canlı bir av belirler; sistemlerden biri sarmal düzenli bir fildişi
sahnesiyle çevrilidir. Bazıları atlı, bazıları yaya olan asmadan, diğerleri ise daha kalın olan kırmızı ve
avcılar vahşi aslanlarla, sıçrayan geyiklerle ve başka mavi dallardan oluşur. Dallar (halıya adını veren)
hayvanlarla boğuşurken görülür. Avcıların başında vazolardan çıkar ve gür bir demet halindeki irili
uzun bir kırmızı külaha sarılmış özgün ilk Safevi sa ufaklı küçük çiçekler, ince dallar ve yapraklar taşır.
rığı vardır. Halının ortasındaki bir yazı, Giyaseddin Safevi zanaatkarları bu örme halıların yanı sıra
Cami'nin halıyı hicri takvime göre 949'da olağanüstü kilimler de üretirlerdi. Örneklerden bi
( 1 542/43) yaptığını (muhtemelen tasarladığını) be ri 1 6. yüzyıldan kalan ve şimdi Rothschild koleksi
lirtir. Madalyondaki imzanın merkezi konumu ve yonunda bulunan eksik parçalı bir kilimdir. Ölçüleri
ayrıca ışınsal düzenli tasarım, halının bir saltanat 2 1 9 x 1 48 santimetre olan kilimin, bir dikdörtgen
Memluk yün halı, Kahire, y. 1 500, 3.34 x 5 m, Viyana,
tahtının, büyük olasılıkla baştaki Şah Tahmasp'ın alana ve birkaç kenarlığa dayanan geleneksel havlı
Avusturya Uygulamalı Sanatlar Müzesi
tahtının altına ve çevresine serilmesinin öngörüldü halı formatı vardır. Ama fildişi bir ipek zemin üstün
ğüne işaret eder. Böyle bir durumda av sahneleri "Polonez" halı, Kaşan, İran, 1 60 1 , Münih Konutu, de beyaz, sarı, yeşil, kırmızı, açık mavi, koyu mavi,
hükümdarın bakış alanına dönük dururken, tasa Doğu Asya Koleksiyonu kahverengi, siyah ipekle düz dokunmuştur. Doğru
rımcının imzası geleneksel bir tevazu mecazı olarak sal bir çizimin kağıttan dokumaya aktarıldığı ve ince
hükümdarın ayaklarının dibinde kalacaktı. bir tekniğin uygulandığı görülür. Ortadaki dört hu
1. Abbas döneminde yerli ve yabancı tüketime ri, dört köşe panosundaki kır gezisine çıkmış kişi
yönelik bir ticari mal haline gelen halıların ü retimi lerle çevrilidir; alanda ağaçların ve dövüşen hayvan
dönüşüme uğradı. Bu şah Azerbaycan'da, Aras ır ların bulunduğu bir girdaplı desen vardır. Kenarlık
mağı kıyısında yer alan Culfa'nın Ermeni ahalisini ls ise tek ya da çift hayvanlı kartuşlar barındırır.
fahan'ın güneyine düşen Yeni Culfa adlı yeni bir H indistan'daki havlı halıların kökeni tam açıklı
mahalleye taşıttı. Onların ipek ticareti üzerindeki ğa kavuşmamıştır. Belki havlı olan yünlü yer yaygı
tekeli, Safevi devleti için ana zenginlik kaynağı ve ları daha 1 4. yüzyılda imal edilmiş olabilir. Am<ı
can alıcı bir gelir kaynağı haline geldi. 1 6. yüzyılın üretim ancak 1 6. yüzyılda Babürlü himayesi altınd;:
saray halıları ve dokumalarında revaçta olan figür Hintli zanaatkarların İ ran tekniklerini ve desenleri·
desenleri gittikçe yerini bitki desenlerine bıraktı. ni benimsemesiyle arttı.
Yeni halı tipini 300 kadar örneği bilinen "Polonez" Batı Asya halılarının daha iyi bilinmesine karşın.
halılar temsil eder; bunların birçoğu İ ran'da Avru Endülüs'te de köklü bir örme kilim geleneği vardı.
palılara armağan olarak verilmiş ya da Avrupa'nın Geçmişi en azından 1 2. yüzyıla kadar inen Endülü�
soylu ailelerince sipariş edilmiş halılardır. kilimleri 1 3. yüzyıldan itibaren Avrupa pazarlarına
Günümüzde çoğu örneğin solarak loş bir gül girdi. Avrupa'da Türk halılarına rağbetin artması
tonuna bürünmüş olmasına karşın, böyle halılar sadece Endülüs'teki üretimi teşvik etmekle kalma
ipek ya da pamuk çözgüler üstünde parlak yeşil, dı. Endülüslü dokumacılar tek bir çözgü ipliğine
mavi, sarı ve pembe ipekle örülür, gümüş ve altın bağlanan özgün bir düğüm tipini sürdürmekle bir
brokar işlemeyle zenginleştirilirdi. "Polonez" ola likte, çeşitli Türk desen motiflerini benimsediler.
rak anılmaları 1 878 Paris Dünya Fuarı'na Kra Erken dönem Endülüs halılarının özellikle dikkate
kow' dan gönderilen örneğin Polonyalı Czartoryski değer bir örneği, kırmızımsı-kahverengi, siyah, ma
ailesine ait olduğu sanılan bir arma taşımasından vi ve sarı yünle örülmüş olan ve muhtemelen 1 4.
kaynaklanır. Şimdi Münih'te bulunan ve benzer bir yüzyıldan kalan "Sinagog" kilimidir. Yahudiler böy·
tasarıma dayanan düz dokumalı bir kilim, Polonya le kilimleri oturmak ve bezeme unsuru olarak To
Kralı 111. Wasa'nın armasını taşır. 1 2 Eylül 1 602 ta rah sandığının yanına asmak için kullanırlardı.
rihli bir belge, Zygmunt'un Sefer Muratowicz adlı Kuzey Afrika halıların yüzyıllardan beri üretil
bir Ermeni tüccarı ipek hal ılar satın alması için Ka diği bir başka bölgedir. Yazılı kaynaklar Kuzey Afri·
şan'a gönderdiğini belirtir. Bu tüccar altı çift halı sa- ka halılarının 9. yüzyılda Bağdat'ın Abbasi halifeleri-
İ S LA M HALILARI 533
,,
Osmanlı imparatorluğu
•
Osmanl ı m imarisinin
Bursa ve Edirne'de atı lan temel leri . . . . . . . . . . . . . 544
İstan bul - eski ·İmparatorluk kentinin İslam yönetimine
girişi
Fatih Kü l l iyesi
Sinan'ın başlıca eserleri: Şehzade Camisi, Sü leymaniye
Kül l iyesi,
Selim iye Külliyesi, Topkapı Sarayı
535
Balkan ülkelerin doğudan gelen ·
Tarih tehdidi püskürtmeye yönelik çeş
girişimleri boşa çıktı. Osmanlıla
Markus Hattstein 1 385/86'da Bulgaristan'ı işgal etn
si üzerine kurulan birleşik Hıri:
yan orduları, 1 389 Kosova Muha
besi'nde (Priştina yakınında)
1 396 Niğbolu Muharebesi'nde
Tari hsel ortam ve ·
lendiği İoannes Kantakuzenos'un Konstantinopolis'teki bir taht rakibini alt sak düştü, Timur tarafından aşağılandı ve ertesi yıl öldü. Timur'u
ederek Bizans imparatoru olmasına yardım etti. Bizanslılar 1354'te Osman amacı Osmanlı topraklarını ele geçirmek değil, sadece Anadolu'da ç,
lılara Gelibolu Yarımadası'nda bir askeri üs kurma iznini vermek zorunda yıda küçük Türkmen beyliğine dayanan önceki parçalanmışlığı geri
kaldı. Böylece Avrupa'ya ilk adımlarını atan Osmanlılar, bu üsten Balkan mekti. Bayezid'in dört oğlunun acımasız bir kardeş kavgasına girmı
lar'a yönelik akınla·r düzenlediler. ilk başta bu plan başarıya ulaşır gibi oldu. Sonunda iktidar mücad<
Orhan'ın ardılları I. Murad (1359- 1 389) ve I. Bayezid 0 389-1402), Bal den tek hükümdar olarak çıkan ve Çelebi lakabıyla anılan I. Mehr
kanlar'ın fethine yoğunlaştılar. Edirne'nin 1 361 'de yeni başkent olması, (1413-1421) görece yumuşak yönetimi altında, yayılma politikası b
Konstantinopolis'e giden ticaret yolunun denetim altına alınmasını sağladı. gunluk içine girdi.
536 O S MA N L I İ M PARAT O R L U G U
Bizans karşısındaki zaferden sonra, Fatih Sultan Mehmed hem batıda
İmparatorluğun doğuşu
hem doğuda imparatorluğun yayılmasını daha da ileriye götürdü. Yeni Sır
I. Mehmed'in oğlu II. Murad (1421-1451), Konstantinopolis'i kuşattı ve Ana bistan prensliğine 1454'te boyun eğdirdi, 1458'de Mora'yı (Peloponnesos) ele
dolu beyliklerini vergiye bağladı. Sırbistan'ı 1439'da bir eyalet olarak Osman geçirme harekatını başlattı, Karadeniz kıyısındaki Ceneviz ticaret kolonileri
lı topraklarına katması Avrupa devletlerini son "Haçlı seferi"ne kışkırttı. Hı ne el koydu, 1463'te Bosna'yı işgal etti. Doğuda 1468'de Türkmen Karaman
ristiyan orduları Kasım 1444'te Varna Muharebesi'nde kesin yenilgiye uğradı. lı beyliğine son verdi. Güney İtalya'ya 1480'de yaptığı çıkarma harekatıyla
Padişahın devşirme sistemini geliştirmesi içeride geleneksel gazi zümre Otranto'yu aldı ve kuzeye doğru ilerledi. Anlaşıldığı kadarıyla, "Hıristiyanlı
sinin gücünü iyice zayıflattı. Bir tür zorunlu hizmet uyarınca düzenli aralık ğın kalbi" Roma üzerine yüriimeyi ve papalık iktidarına son vermeyi tasar
larla Balkan ülkelerinden toplanan ve İslam dinine döndürülüp yetiştirilen larken, Mayıs 1481 'de ansızın öldü.
en yetenekli Hıristiyan çocukları, zamanla ordu ve idarede üst makamlara II. Mehmed içeride yeni bir Osmanlı sosyal düzeninin temellerini attı. Bi
yükseldi. Bu yeni zümre uzun bir dönem Avrupa'daki Osmanlı yayılmasının zans emperyal törenlerini devralarak tebaasıyla arasına mesafe koydu. Bü
savunucuları olarak siyasal elit tabakayı oluşturdu. Balkanlar'daki Osmanlı yük bir nüfuz kazanan devşirme kapıkullarını ve yeniçeri ağalarını en önem
topraklarını İkinci Kosova Muharebesi'ndeki (1448) zaferiyle güvence altına li idari makamlara getirdi. Toplumun gayrimüslim kesimlerine tercihli
alan Murad Şubat 145 1 'de öldü. muamelede bulunarak, kendisine bağlılık gösterınelerini sağladı. Tahta çı
Yerine geçen oğlu II. Mehmed (1451-1481), en seçkin Osmanlı padişa kan yeni bir hükümdarın kardeşlerini öldürtmesini caiz hale getirerek, mül
hı olarak kabul edilir. Nisan 1453'te başlattığı Konstantinopolis kuşatmasının kün bölünınezliği ilkesini yerleştirdi. Hazırladığı kanunnameyle Kanuni Sul
sonunda 29 Mayıs 1453'te kenti ele geçirdi. Kendisine "Fatih" unvanını ka tan Süleyman'ın daha sonraki kapsamlı kanunnamelerine zemin hazırladı.
zandıran bu zaferle İslam dünyasının en ünlü ve en itibarlı önderi haline gel II. Mehmed'in oğlu II. Bayezid'le (1481-15 12) birlikte devlet düzeninde
di. Fethettiği kenti imparatorluk başkenti yaptı; bütün imparatorluk eyaletle ki değişikliklerin pekiştirildiği bir döneme girildi. İç sorunlarla uğraşmaya
rinden değişik halkları kapsayan büyük kolonileri buraya yerleştirdi, tacirlere ağırlık veren Bayezid, imparatorluğun Türk unsurlarının güvenini kazanmak
ve zanaatkarlara vergi ayrıcalıkları tanıdı. Ayrıca 1204'ten beri harabe halin amacıyla devşirme zümrenin gücünü sınırladı ve babasının döneminde ağır
de olan kenti yeniden imar etmeye girişti. Özel koruması altında kente yer sarsıntı geçirmiş olan ekonomiyi tekrar ayakları üstünde duracak hale getir
leşmelerini sağladığı Hıristiyanlara ve Yahudilere kapsamlı kültürel özerklik di. Dindar bir kişi olmasından dolayı, ulema hatırı sayılır bir nüfuz elde etti
vererek, İstanbul'a "çok-kültürlü" başkent havasını kazandırdı. Kullandığı ve kültürel "Avrupalılaşma" yönündeki gidişatı durdurdu.
"Müslümanların gazisi, Türklerin hakanı ve Hıristiyanların kayseri" sanından Bayezid savaşlara girmekten de kaçınamadı. Hersek'in işgaliyle 1483'te
kendisini geleceğin dünya hükümdarı olarak gördüğü açıktı. Balkanlar'ın fethini tamamladı; Tuna ve Karadeniz üzerinden yürütülen Ku
zey Avrupa ticaret yollarını denetim altına aldı. Ne var ki, Belgrat'ı Macarlar-
TARİH 537
dan almayı başaramadı. Venedik'le yürütülen savaş (1499-1503) Mora'daki !arın Portekiz'e karşı yardım başvurusunu bahane ederek, 1 516'da Halep
bütün Venedik kalelerinin ele geçirilmesini ve böylece Osmanlıların Akde üzerine yürüdü ve Memluk ordusunu yendi. Suriye ve Mısır'ı işgal ederek,
niz'de önemli deniz üslerine kavuşmasını sağladı. Doğu Anadolu'daki çeşit Osmanlı nüfuz alanı içine aldı. İslam'ın kutsal mekanları Mekke ve Medine
li yerel hükümdarların İran'da Safevi hanedanının başa geçmesinden yarar üzerinde egemenlik kurması itibarını önemli ölçüde artırdı. Ayrıca, gelenek
lanarak bağımsızlığa kavuşmaya çalışması nedeniyle, 1503'ten itibaren bu sel halife unvanını üstlendi.
bölgeye birçok vesileyle müdahale etmek zorunda kaldı. Sonunda, savaşçı Kısa saltanat döneminde Venedik'i de gerileterek Osmanlıların Akde
oğlu Selim'in öncülük ettiği bir isyanla karşı karşıya kaldı ve 1 5 1 2'de onun niz'de başat güç haline gelmesinin zeminini hazırlayan ve imparatorluk top
baskısıyla tahttan çekildi. raklarının yanı sıra devlet hazinesini iki katına çıkaran I. Selim, Türk tarihya
zımında bir kahraman olarak kabul edilir.
Onun oğlu I. Süleyman (1520-1 566), imparatorluğun kültürel doruğa
İmparatorluğun doruğa çıkışı
ulaştığı bir sırada tahta çıktı. Bu yüzden Türk tarihine "Kanuni" olarak geç
Yavuz lakabıyla anılan I. Selim (1512-1 520) sınırsız ölçüde hırslıydı ve mesine karşın, Avrupa kaynaklarında "Muhteşem" sıfatıyla anılır. Babasının
daha tahta çıktığında bütün medeni dünyanın hükümdarı ve Büyük İsken doğu ve güney sınırlarını güvence alması sayesinde batıya yayılmaya yeni
der'in ilk meşru halefi olma arzusunu yazıya döktü. Bütün kardeşlerini ve den ağırlık veren Süleyman, 1 52l'de Belgrat'ı Balkanlar'da ana üs edinerek
yeğenlerini ortadan kaldırdı; beş oğlundan sadece Süleyman'ın yaşamasına Tuna boyunca ilerledi ve Ağustos 1 526'da Mohaç Muharebesi'nde Macarları
izin verdi. yendi. Savaş meydanında ölen Macar kralının hiçbir varisinin olmaması, Ma
Selim'in asıl ilgisi imparatorluğun doğusuna ve güneyine yönelikti. Av caristan'da bir iktidar boşluğuna yol açtı. Bir tampon devlet konumuna dü
rupalılarla barış antlaşmalarına vardıktan soma, Anadolu'da bütün Safevi şen Macaristan'ın kuzeybatı kesimi Habsburg, güneydoğu kesimi ise Osman
yandaşlarını hedef alan amansız bir kıyıma girişti, Şiilere karşı "cihat" ilan et lı egemenliğine girdi. Böylece iki büyük imparatorluk oldukça uzun bir
ti ve İran'a saldırdı. Ağustos 1 5 14'teki Çaldıran Muharebesi'nde Safeviler kar dönem birbiriyle kapıştı. Süleyman 1528'de Macaristan'ın orta kesimini işgal
şısında elde ettiği zaferin ardından, Osmanlı yönetimine giren Doğu Anado eden Habsburg kuvvetlerini bölgeden çıkardı ve ardından bir karşı hamley
lu 'ya ve Azerbaycan'a İstanbul'dan zorla getirtilen zanaatkarları ve tacirleri le 1 529'da Viyana'yı kuşattı. 1 533'te bir barış antlaşmasına varılmasına kar
yerleştirdi, İran'la doğu ticaretini denetim altına aldı. Güçsüzleşmiş Memluk- şın, izleyen dönemde birçok yeni çatışma çıktı. Süleyman ile Habsburg İm-
'(!
- Osmanlı imparatorluğu topraklan, 1 395
Kızı/deniz \
<lmp�uğu topraklan,
D Osmanlı imparatorluğu topraklan, 1 520
o Osm 1 683
y. 1 300- Osmanlı lmparatorluğu'nun 1 45 1 - 1 48 1 il. Mehmed dönemi Kafkasya Safevi egemenliğine 1 826 il. Mahmud ( 1 808- 1 839)
1 326 kurucusu 1. Osman'ın beylik girdi yeniçeriliği kaldırdı
1 453 Osmanlılar Konstantinopolis'i
dönemi
fethetti. 1 683 Osmanlıların başarısızlıkla
1 354 Osmanlılar Balkanlar'ı sonuçlanan ikinci Viyana
1 5 1 2- 1 520 1. Selim dönemi 1 839- 1 876 Tanzimat reformları dönemi;
fethetmeye başladı kuşatması
ordu, yargı, hukuk ve eğitim
1514 Çaldıran Muharebesi:
1 363/65 Padişah unvanını kullanan ilk 1 699 Karlofça Antlaşması; Balkanlar sistemlerinde köklü reformlar
Osmanlılar İran Safevilerini
Osmanlı Hükümdarı 1. Murad ve Mora'daki Osmanlı yapıldı
yenerek, Mezopotamya'yı ele
( 1 359- 1 389) Edirne'yi topraklarının bir bölümü
İmparatorluğun mali çöküşü;
geçirdi 1 875
imparatorluğun başkenti yaptı Avusturya, Polonya ve
uluslararası borç hukuku
1 5 1 6- 1 5 1 7 Osmanlılar Memlük Venedik'in eline geçti
1 389 Birinci Kosova Muharebesi: uygulamaya kondu
yönetimindeki Suriye ve Mısır'ı
Sırbistan vasal bir devlet olarak 1 7 1 7- 1 730 Lale Devri; Sadrazam Nevşehirli
aldı ve Kahire'deki gölge Abbasi 1 876- 1 909 il. Abdülhamid dönemi
Osmanlı lmparatorluğu'na İbrahim Paşa imparatorluğu
halifeliğine son vererek bu
bağlandı Avrupa kültürüne açtı 1 876- 1 877 Midhat Paşa öncülüğünde bir
makamı üstlendi
Osmanlı anayasası ilan edildi
1 396 1. Bayezid ( 1 389- 1 402) 1718 Pasarofça Antlaşması; bazı
1 520- 1 566 1. Süleyman dönemi
komutasındaki Osmanlı ordusu Osmanlı toprakları 1 908- 1 909 Jöntürkler iktidarı ele geçirdi;
Niğbolu'da Haçlı kuvvetlerini 1 529 Osmanlıların başarısızlıkla Habsburglara kaptırıldı yeni meclis seçimleri ve liberal
yendi sonuçlanan birinci Viyana anayasal reformları yapıldı; V.
1 774 Rus-Osmanlı Savaşı'nı ( 1 768-
kuşatması Mehmed ( 1 909- 1 9 1 8) meşruti
1 402 Osmanlılar Ankara yakınında 1 774) sona erdiren Küçük
padişah oldu
Timur komutasındaki Moğollara 1 534-74 Osmanlılar egemenliklerini Kaynarca Antlaşması; Yaş
yenildi Kuzey Afrika'ya yaydı Barışı'yla ( 1 792) Kırım kesin 1 9 1 4- 1 9 1 8 Birinci Dünya Savaşı; Osmanlılar
olarak Rusya'nın eline geçti İttifak güçlerinin safında yer aldı
1 4 1 3- 1 42 1 1. Mehmed dönemi 1 555 Osmanlılar ile Safeviler
arasındaki Amasya Barışı; Irak ve 1 789- 1 807 ili. Selim Nizam-ı Cedit 1 9 1 8- 1 922 Son Osmanlı Padişahı VI.
1 422 il. Murad ( 1 42 1 - 1 45 1 )
Doğu Anadolu Osmanlı ordusunu kurdu ve Avrupa'da Mehmed dönemi
komutasındaki Osmanlı
yönetimine bırakıldı sefırlikler açtı
kuvvetleri Konstantinopolis'i 1 923 Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi;
kuşattı 1 566- 1 574 il. Selim dönemi 1 798- 1 80 1 Mısır'a yönelik Fransız seferi; Mustafa Kemal Atatürk
Fransızları püskürten Kavalalı cumhurbaşkanı oldu
1 444 Varna Muharebesi; Osmanlıların 1 57 1 İnebahtı Deniz Muharebesi
Mehmed Ali Paşa, Mısır'ın fiilen
Macarlar karşısındaki zaferi 1 638 Osmanlı-İran Savaşı'nı ( 1 623- özerklik kazanmasını sağladı;
1 448 ikinci Kosova Muharebesi'nde 1 638) sona erdiren Kasr-ı Şirin padişah 1 84 1 'de ona babadan
Osmanlılar Hunyadi komuta- Antlaşması: Irak Osmanlı oğla geçen Mısır hıdivi unvanını
sındaki Macar ordusunu alt etti egemenliğine, Azerbaycan ve verdi
TARİH 539
İmparatorluğun gerileyişi İnebahtı Deniz Muharebesi (7 Ekim İnebahtı Körfezi'nde kalyonlar arasında şid
1 57 1 ), Giorgio Vasari, 1 6. yüzyıl, Vatikan, detli bir deniz muharebesiyle uç noktaya var
Kanuni Süleyman'ın ardıllarıyla birlikte gerileme dönemi başladı. İmparator Sala Regia dı. Her iki tarafın da ağır kayıplar verdiği ça
Osmanlılar 1 6. yüzyıl başlarından itibaren Ak tışmanın sonunda, İspanyol Prensi Don Juan
luk ile önde gelen Avrupa devletleri arasındaki kuvvet dengesi adım adım deniz' de üstünlük kurdu ve Hıristiyan dünya komutasındaki Papalık, İspanyol ve Venedik
değişti. Yeni dünya ekonomisindeki değişimler sonucu çekim merkezinin sının denizci ülkeleri İspanya ve ltalya'nın gemilerinden oluşan Hıristiyan donanması
Atlas Okyanusu kıyılarında yükselmesi Doğu Akdeniz'in zamanla çevre (pe önünü kesti. Osmanlı donanmasının l 570'te Osmanlıları alt etti. Batı dünyası bunu Hıristi
önemli ticaret merkezi Kıbrıs'ı ele geçirme yanlığın bir zaferi olarak kutladı.
riferi) durumuna girmesine ve etkin güç olma özelliğini kaybetmesine yol sinden sonra, kapışma 1 57 1 'de Yunanistan'ın
açtı. Osmanlı toplumu 17. ve 18. yüzyıl boyunca 200 yıl bu kaymanın etki
sini özellikle son dönemde her alanda duydu, kötü gidişi anlamaya ve dü
zeltmeye çalıştı. Batı karşısında güçsüzleştikçe Osmanlı yönetim sisteminde bozdu. Sadrazamlık en önemli siyasal güç haline geldi; haremin de genellik
çalkalanmalar ve çözülmeler görüldü ve egemen sınıf reformcu ve muhafa le tehlikeli bir iktidar mücadelesine bulaşması, söz konusu bozulmayı körük
zakar olarak iki kanada bölündü. ledi. Bir dizi yetenekli sadrazamın art arda göreve gelmesi imparatorluğu şer
Bu gelişmelere paralel olarak bu dönemde birbirini izleyen sultanların güçlerinden bir süreliğine korudu ancak, devşirme elit zümrenin tam bir ha
yetersizliği ve iradesizliği devlet yönetiminde egemen sınıfın iç dengelerini kimiyet kurmasına ve yönetici sınıfların her türlü devlet denetiminden kur-
540 O S MA N L I İ M P ARATORLUGU
Osmanlı geçit alayı miğferi
1 6. yüzyıl, lstanbul, Topkapı Sarayı
Müzesi
Kanuni Sultan Süleyman dönemin
den kalma bu miğfer, sanatsal in
celiğin ve soyluluğun usta zırh
yapımcıları arasında da geliştiğini
yansıtıyor. Saray için yapılan silahlar
tamamen gösterişe yönelikti. Padi
şahların seferlere ordularının ba
şında katılma geleneği 1 6. yüzyıl or
talarında son buldu.
tulmasına yol açtı. Sultanların tahta çıkışı da, belli başlı görevlere atamalar da
bu devşirme-harem hiziplerinin manevralarıyla belirlenir oldu. Kötü yöne
tim, rüşvet ve iltimas her tarafı sardı.
Osmanlı donanması 1 570/7l 'de Kıbrıs'ı ele geçirdi, ama Ekim 1 571 'de
İnebahtı Körfezi'nde birleşik Hıristiyan donanmaları karşısında sarsıcı bir ye
nilgiye uğradı. Bunu becerikli Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa'ya (1 565-
1 579) yönelik suikast izledi. 17. yüzyıl başlarında ehil ve enetjik padişahlar
II. Osman (1618-1622) ve IV. Murad (1623-1640) devlet işlerini üstlendi ve
daha da önemlisi İran Safevilerine karşı mücadelede başarılar elde etti.
17. yüzyıl çeşitli devlet bunalımlarına sahne oldu: Köprülü ailesinden ün
lü sadrazamlar Mehmed Paşa (1656-1661) ve Fazıl Ahmed Paşa (1661-1676),
kapsamlı reformlarla genel durgunluğu gidermeye çalıştılar; yozlaşmayla
mücadelelerinde kısmen başarıya ulaşabildiler. Hırslı Sadrazam Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa (1676-1683) merkezi iktidarı güçlendirdikten sonra, Ma
caristan içlerine ilerlemeye karar verdi ve 1683'te Viyana'yı kuşattı. Ama Os
manlı ordusu Kahlenberg'de Habsburg imparatorluk ordusuna ve Polonya
Kralı Jan Sobieski komutasındaki birliklere yenildi ve geri çekilmek zorunda
kaldı. Osmanlılara karşı Batı ve Orta Avrupa devletleri arasında bir siyasal it Osmanlı ordusunun 1 529 Viyana burg imparatorlukları Macaristan'da karşı
tifak kurmaya çalışan imparatorluk ordusu komutanı Prens Eugene de Savo kuşatması, Osmanlı minyatürü, karşıya geldi. Ferdinand'ın l 528'de Orta Ma
ie, Türkleri Macaristan'dan çıkardı ve birkaç kez (1697 Zenta ve 1716 Peter Hünername'den bir sayfa, 1 588, lstanbul, caristan'ı ele geçirme girişimini boşa çıkaran
Topkapı Sarayı Müzesi Kanuni Sultan Süleyman, bir karşı saldırı ha
varadin muharebelerinde) yenilgiye uğrattı. Ayrıca 1717'de Habsburglar Osmanlı ordusunun Mohaç'ta ( 1 526) Macar rekatıyla Viyana üzerine yürüdü. Ama bu ku
adına Belgrat'ı almayı başardı. ları yenmesinden sonra, Osmanlı ve Habs- şatma sonuç vermedi.
Balkanlar'daki Osmanlı yönetimi, 18. yüzyılda Avusturya'daki Habsburg
İmparatorluğu ile güçlenen Rusya arasındaki ittifak sonucunda gittikçe artan
güçlüklerle karşılaştı. Osmanlıların 1683-1718 arasında (değişen başarı dere Siyasal reform, modernleşme ve imparatorluğun yıkılışı
celeriyle) Habsburglara karşı yürüttüğü üç savaş 1718 Pasarofça Antlaşma
sı'yla, 1736-1792 arasında da Rusya'ya karşı giriştiği üç savaş 1792 Yaş Ant III. Selim (1789-1807) padişahlık tahtına oturan iki büyük reformcunun ilkiydi.
laşması'yla bitti. Sonuçta Tuna'nın yeni sınır haline gelmesiyle Balkanlar'ın Aydırılanma felsefi akımından etkilenmiş ve siyasal gerilemenin farkına varmış
büyük bir bölümü Habsburglara kaptırılırken, Kırım, Besarabya ve Podolya bir kişi olarak, yozlaşmaya karşı enetjik bir mücadele başlattı, devlet hazinesi
da Rusya'ya bırakıldı. Osmanlılar her iki devletin önemli konularda impara ni yeniden düzenledi ve resmi mevzuatta kapsamlı reform için talimat verdi.
torluğun içişlerine karışmasını da kabul etmek zorunda kaldı. Avrupa'nın askeri üstünlüğünü göz önünde tutarak, orduyu "Nizam-ı Cedit" adı
TARİH 541
altında Avrupa modeline göre yeniden örgütledi ve hem subayların hem de 1798'de bir süre Mısır ve Suriye'yi işgal altında tuttu. Mısır 1804'ten itibaren
memurların teknoloji ve fen bilimleri alanında öğrenim görmesini sağlayacak Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın yönetiminde gittikçe bağımsızlaştı ve Babı
adımlar attı. Girişimleri eski seçkin zümrelerin tepkisini çekti. Özellikle hoşnut ali'yle çeşitli savaşlara tutuştu. Bulgaristan'ın büyük bir bölümünün 1797'de
suz olan yeniçeriler 1807'de Selim'i tahttan indirdiler ve ertesi yıl reformcu güç bağımsızlığını kazanmasından sonra, Balkanlar'da savaşlar ve ayaklanmalar
lerin onu tekrar başa geçirme girişimi sırasında canına kıydılar. birbirini izledi. Sırbistan'ın özerklik ve bağımsızlık mücadelesinin (1804-
Onun ardılı II. Mahmud (1808-1839) kararlı bir tavırla devlet içindeki re 1815) ardından, Avrupa devletlerince desteklenen Yunanistan bağımsızlıh
foımcu kanadın başına geçti. Selim'in orduya ilişkin politikasını sürdürerek, savaşına (1821-1830) girişti. İmparatorluk 1 828/29'da Romanya'yı kaybetti
yeni askeri birlikler kurdurdu. Sonunda yeniçerilerin gücünü kırdı ve Hazi Arnavutluk ve Bosna'daki isyanlar ancak güçlükle bastırabildi. Osmanlılaı
ran 1826'daki bir ayaklanma üzerine, hepsini kırımdan geçirdi. Siyasal alan
da ise, Avrupa tarzı bir kabine oluşturdu, resmi kıyafette kaftan ve şalvarı
1!
kaldırma, sarığın yerine fes geçirme gibi değişiklikler yaptı, memurların du Sultan i l i . Selim'in saray erkanını ve siyasal önderi konumunu vurgulamay:
rumunu düzeltti ve özel devlet okulları kurdurarak, teknoloji, fen bilimleri kabulü, 1 8. yüzyıl sonları, İstanbul, yönelikti. Ne var ki, pratikte iktidar haremiı
Topkapı Sarayı ve belirli bir yönetici zümrenin eline geçti�
ve tıbbın gelişmesini destekledi.
r
Topkapı Sarayı'nın avlusunda 1 6. yüzyılın için, 1 8. yüzyıl padişahlarının çoğu sırf sem
Reformcu padişahların döneminde Osmanlı İmparatorluğu parçalanma gösterişli teşrifatıyla yapılan düzenli kabul bolik figürlerdi. 111. Selim bu durumu değiş
sürecine girdi ve askeri çatışmalar ağır kayıplarla sonuçlandı. Napolyon törenleri, padişahın İslam dünyasının dinsel tirmeye çalıştı.
1
ı·
l
1
'1
1
1
1839'da Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa karşısında feci bir yenilgiye uğradı ve dülhamid 1877'deki bunalımı gerekçe göstererek meclisi dağıttı ve anayasayı askı
Avrupa devletlerinin zamanında müdahalesiyle çöküşten kurtuldu. ya aldı; böylece Tanzimat'ın siyasal kazanımlarına son verdi. Öte yandan, devlet bü
Mahmud'un iki oğlu Abdülmecid (1839-1861) ve Abdülaziz'in (1861- rokrasisi katı hiyerarşik esaslara göre yeniden yapılandırılarak işlerliğe kavuşturul
1876) dönemlerine Tanzimat olarak bilinen siyasal reformlar damga vurdu. du. Devlet okulları sistemi genişletilerek, devletin eğitim alanında tek yetkili güç
Tanzimat aslında padişahın ve devletin öncülük ettiği bir reform programıy olması sağlandı; İstanbul Üniversitesi'nin temelini oluşturan Darülfünun kuruldu ve
dı; "aydın mutlakıyetçi" yönetim anlayışının gecikıniş bir varyantı sayılırdı. kadınlar için okullar açıldı.
Reformcular Fransız modeline dayalı bir merkeziyetçi hukuk sistemi getirdi; Abdülhamid becerikli bir örgütçüydü; ama otokratik rejimi gittikçe direnişle kar
böylece kararnameler ve kanunlar aracılığıyla sosyal yaşamın her alanında şılaştı. Türk milliyetçiliği çizgisindeki "Jöntürk" hareketi muhalefetin ana gövdesi ha
devletin nüfuzu genişletildi. Temel hukuk reformlarının hedefi imparatorlu line geldi. Harekete öncülük eden İttilıat ve Terakki 1908'de ordunun da desteğiy
ğun adli düzenini standartlaştırmaktı. Müslüman ve gayrimüslim tebaa yasa le anayasanın yeniden yürürlüğe konınasını ve meclis seçimleri yapılmasını sağladı.
lar önünde eşit bir konum kazandı. Askeri birlikler 1839'da yeniden düzen Bir karşı darbe planlamakla suçlanan padişah 1909'da tahttan indirildi. Yeni meşru
lenerek düzenli bir ordu haline getirildi. Eğitim ve öğretim sisteminde İslam ti monarşi düzeninde iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki yöneticileri, Avrupa'da
medreselerinin tekeline son verildi; teknik ve fen bilimleri alanında ders ve ki eyaletlerin imparatorluktan koparak bağımsızlık kazanına girişimlerini önlemek
ren devlet okulları açıldı. için 1912/3 Balkan Savaşları'na tutuştu; 1914'te de Almanya ve Avusturya'nın yanın
Ne var ki, Tanzimat reformları çok geçmeden baskılarla karşılaştı. Gele da Birinci Dünya Savaşı'na katıldı. İçeride ise ülke Pan-İslamcılık, Osmanlıcılık, Türk
neksel ulemadan gelen direnişin yanı sıra, yeni idari ve teknik kadrolar ara milliyetçiliği ve modern demokratik hareketlerin temsil ettiği çeşitli siyasal eğilimler
sında da bir muhalefet gelişti. Gördükleri eğitim sonucunda demokratik yö arasında ideolojik bakımdan bölündü.
netim tarzını tanıyan bu çevreler, otokrasiye son verilmesinden ve siyasal 1918 yenilgisinin kaçınılmaz akıbetini belirlediği imparatorluk, Batılı İtilaf Dev
katılımın sağlanınasından yanaydı. Ancak, yolsuzluklar, kötü idare ve padi letlerince koparılan topraklar sonucunda Anadolu'yla sınırlandı. Son padişah Vl .
şahın aşırı savurganlığı yüzünden, imparatorluk 1875'te iflasın eşiğine geldi. Mehmed 0918-1922) bu düzenlemeyi 1920 Sevr Antlaşması'yla tanımak zorunda
Abdülaziz'in zihinsel bozukluk belirtileri göstermesi üzerine, iktidarda ağır kaldı. Öte yandan, Yunanlılar İzmir'i işgal ederek Batı Anadolu'ya çıkarma yaptı. İti
lık kazanan reformcu güçler padişahı tahttan çekilmeye zorladı. laf devletlerinin dayattığı sert koşullara karşı direniş odakları ortaya çıktı. Anado
Yeni Padişah II. Abdülhamid (1876-1909) hazırlanan bir anayasayı yü lu'ya 1919'da geçerek hareket önderliğini üstlenen ordu komutanlarından Mustafa
rürlüğe koydu ve devlet kademelerini yeniden düzenledi. Bir seçim sistemiy Kemal, eldeki son topraklarda işgale son verdi. Padişahlık yerine 1923'te cumhuri
le imparatorluk içindeki bütün siyasal güçlerin yeni oluşturulacak mecliste yet yönetimine geçişi sağladı ve Mart 1924'te de halifeliği kaldırdı. İzlediği modern
belirli ölçüde söz sahibi olması sağlandı. Din ve basın özgürlüğü gibi birey leşme ve Avrupalılaşma politikalarıyla imparatorluk enkazını bir Türk ulusal devle
sel haklar güvence altına alındı ve zorunlu temel eğitim getirildi. Ama Ab- tine dönüştürdü.
TARİ H 543
Mimari
Almut von G/adif3
Eski Bizans yerleşmeleri olan ve Osmanlıların ilk başkentleri olarak lar, yan odalar ve giriş revakı bu kubbeli bölmeleri üç tarafta çevreler. Dik
seçtikleri Bursa ve Edirne, yeni padişahlara kendi imar projeleri için ilginç dörtgen yapının eni boyunca uzanan mihrap sahnının yer aldığı arka kı
perspektifler sundu. Doğu Akdeniz topraklarında derin kökler salmış ge sım, giriş katı seviyesinin yukarısındadır. Bizans yapılarından ilhamla ya
leneksel yapı düzenine dayalı bir ortamda, Osmanlı padişahları zamanla pıldığı sanılan ve giriş taçkapısısından birkaç basamakla çıkılabilen bir
kamusal yaşamın odak noktaları haline gelen külliyelerde camileri başka galeri, genellikle mihrabın solundaki bir kürsüde oturan padişahın, kıble
dinsel ve sosyal kurumlarla bir araya getirmeye yöneldiler. Bu geniş me duvarında son bulan 20 metre uzunluğundaki namaz bölmesini tepeden
kanlı vakıf yapıları hükümdarın meşruiyetini vurguladığı gibi, İslam ümme görmesini sağlardı.
tinin esenliği için dinsel ve sosyal ödevleri üstlenme konusundaki kararlı Bursa'da sonraki külliye Bayezid'in oğlu Sultan I. Mehmed'in (1413-
lığına tanıklık etme gibi bir işleve de sahipti. Ona ve hanedan mensuplarına 1421) döneminden kalmadır. Bir medrese, bir imaret ve kurucusunun tür- .
yüksek bir itibar ve şöhret kazandırmanın dışında, işlenen hayrın karşılığı besiyle birlikte aynı adlı külliyeyi oluşturan Yeşil Cami, 20 yıl önce inşa
nı ahirette görme vesilesi sayılırdı. Genellikle padişahın türbesi de külliye edilmiş olan Yıldırım Camisi'nin ikiz kubbeli namaz bölmesini çağrıştırır.
içinde inşa edilirdi. Bezemeleri ve iç döşemeleri Selçuklu geleneklerine uyar. Taş örgülü blok
I. Murad (1360-1389) 1 326'dan beri başkent olan Bursa' da bir cami yap larda açıkça belirlenmiş kalıplı kenarların yanı sıra geniş kabartmalı beze
tırdı. Kubbeli bir namaz bölmesi bulunan Muradiye Camii, ovaya bakan ko meler görülür. Bu düzenleme başta anıtsal ana taçkapı olmak üzere yapı
numuyla heybetli bir görünüm sunar. Çevresinde bir medrese, bir imaret, ya büyülü bir çekicilik katar. Taçkapının pencere kalkanı ucunda birbirine
bir hamam ve I. Murad'ın son istirahatgahı olarak öngördüğü türbe yer alır. dolanmış arabeskler, çerçevesinde hat frizleri ve giriş kısmının yukarısında
Bu tarihsel şehrin kenarındaki göze çarpıcı konum, sonraki hükümdarın geleneksel mukarnas tonoz yapısı vardır. Camiye adını veren yeşil ve ma
külliyesinin de ayırıcı özelliğini oluşturur. Murad'ın oğlu ve ardılı I. Baye vi sırlı altıgen çinilerden oluşan iç mekan bezemesi, mihrap ve maksure
zid (1389-1402) kafirlere karşı askeri başarılarından dolayı Kahire'deki ha bölümlerinde yoğunlaşır. Osmanlı devlet anlayışının bu iki ilkesi, özel bir
lifeden sultan unvanı almadan önce, Bursa' da bir cami ve iki medrese yap yıldızla ve canlı renklerdeki filiz süslemelerle uygun biçimde vurgulanır.
tırdı. Bunlar bir imaret, bir hamam, küçük bir kameriye ve türbeyle birlikte, Anadolu'da çini mozaiğin daha Selçuklu döneminde alışılmış bir unsur ol
duvarlı bir alan içinde kalır. Karma taş ve tuğla örgülü Muradiye Camii'nin masına karşın, birbirine bitişik olarak sürülen farklı sırlanmış renklerin fı
tersine, Yıldırım Camisi mermer bloklardan yapılmış masif bir küp biçimin rınlama sırasında akarak karışmasını ayırıcı yağlı hatlarla önlemeye daya
dedir. Ana eksen üstünde kubbeli iki büyük bölmesi vardır; orta kısımda nan cuerda seca tekniğinin ilk kez uygulandığı yapı budur. Çini ustalarının
ki geniş bir kemer, bölmeleri birbirine bağlar. Daha küçük ve tonozlu oda- İran'ın kuzeybatı kesimindeki Tebriz kentinden geldikleri imzalarından an-
MİMARİ 545
Trakya kenti Edirne, padişahlık ikametgahı ve Avrupa'ya açılan kapı işle
vini gördü. Sultan II. Murad (1421-1451) Üç Şerefeli Cami'yi (1438-1447) in
şa ettirdiğinde, Edirne'nin bir dizi camisi vardı. Bu cami, adını dört mina
resinin en büyüğü olan ve yüksekliği 68 metreye varan minaredeki üç
şerefeden alır. Enine genişletilmiş bir dikdörtgen namaz bölmesinin dik açı
larla geniş bir dikdörtgen ön avluya bağlanmasının ilk örneğidir; böylece
66 x 64 metrelik ebatlarıyla kabaca kare bir zemin plan üstünde birleşik bir
yapı ortaya çıkar. Kubbe alanı duvar kesitlerinden ve sütunlardan oluşan
bir altıgen üstünde durur; öyle ki, o zamana kadar erişilmemiş bir ölçekle
genişliği 24 metreyi bulan kubbe, mihrabın çarpıcı bir yüksekliğe ulaşma
sına olanak verir. İki yandaki çifte kubbeler, Bursa'daki selatin camilerinin
kubbeleriyle aynı büyüklük sırasını izler. Bu düzen camiye, kare tabanlı
standart bir kireçtaşı blok yapının tipik görünümünü verir. Yine ilk kez uy
gulanan bir unsur, planda avlunun köşelerinde yükselen dört minareye yer
verilmiş olmasıdır. Bu minareler heybetli kubbeyle birlikte, 100 yıllık başa
rılı bir yayılma politikasından sonra yeni süper gücün üstünlüğüne işaret
eder. Üç Şerefeli Cami minarelerinin yüksekliğiyle, kubbesinin büyüklü
ğüyle ve çeşmeli avlusunun genişliğiyle sonraki selatin camileri için bir mo
del işlevini gördü .
II. Murad'ın oğlu II. Mehmed'in, Konstantinopolis'i ele geçirmeyi net bir
hedef olarak aklına koymuş bir padişah olarak Edirne'de tahta çıktığı sıra
da, Anadolu ve Güneydoğu Avrupa'daki Osmanlı yönetimi pekiştirilmişti.
İki yıl sonra Bizans imparatorluk başkenti düştü ve üç gün süren yağma
nın ardından, padişah Ayasofya'ya giderek Bizans'ın bu Tanrı evinin büyü
leyici ortamında şükran namazı kıldı ve parlak kubbeli yapıya İslam adına
el koydu. Konstantinopolis'in, Tralles'li Anthemios ile Miletos'lu İsidoros
tarafından inşa edilen ve resmen 537'de ibadete açılan bu ana kilisesi, 56,2
metre yüksekliğindeki yivli kubbesiyle bütün kente yukarıdan bakan ha
kim bir konuma sahipti. İzleyen dönemde, ana kubbe çatkısı Osmanlı ya
pı ustaları için hem bir model, hem de bir sınama ölçüsü haline geldi; böy
lece yapılarda geleneksel mekan düzenlemesinden etkileyici mekan
ortamına doğru bir yön değişikliğine yol açtı. Bir camiye dönüştürülen Aya
sofya'ya, Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid dönemlerinde muzaffer İs
lam'ın gözle görülecek bir belirtisi olarak iki minare eklendi.
Fatih Külliyesi
Bizans yönetiminin son yıllarında, Konstantinopolis bir mimari çöl nokta
Üç Şerefeli Cami, Edirne, 1 438- 1 447 ekseninin kenarı boyunca uzanan kubbeli ve sına varacak ölçüde harabeye dönmüştü. II. Mehmed yaptırdığı bir cami
Edirne'deki Üç Şerefeli Cami erken Osman çok-ayaklı bölmelerin revak kemerlerinde külliyesiyle kenti yeniden mamur hale getirmeye yönelik ilk önemli katkı
lı döneminin en büyük yapısıdır. Namaz böl gri ve kırmızı taşlar dönüşümlü bir sıra izler.
da bulundu. Fatih Külliyesi olarak bilinen yapı topluluğunun inşası kentin
mesinin önünde büyük bir ön avlunun dü Avlunun köşelerinde yükselen dört minare
zenlenişi ilk kez bu camide görülür; avlunun den birinin Selçuklu yapı üsluplarını hatırla ele geçirilmesinden on yıl sonra başladı. Seçilen yer ise Konstantinopolis'in
ortasında abdest için çeşmeler yer alır. Avlu tan diyagonal yivli bir gövdesi vardır. ikinci büyük kilisesi olan ve bünyesindeki üniversite yapılarıyla birlikte an
tik Valens (Bozdoğan) Sukemeri'nin yakınındaki bir tepeyi kaplayan Ha
!aşılmaktadır. I. Mehmed'in ölümünden sonra tamamlanabilen türbenin çi variyyun Kilisesi'ydi. Kuruluş yazıtında padişah kendisinden önce birçok
ni kaplamaları da aynı zanaatkarlarca döşenmiştir. Sekizgen tabanlı ve kub komutanın almayı başaramadığına özellikle dikkat çektiği metruk ve harap
beli Yeşil Türbe, 27 metreye varan yüksekliğiyle, Anadolu'da o zamana ka kenti yeniden yaratma gayesini pervasız bir özgüvenle belirtir. Yedi yılda
dar görülmemiş büyüklükte bir anıttı. Bu yapı üslubu ve çini bezeme, tamamlanan cami külliyesi için gerekli mali kaynak, sefer ganimetlerinden
İstanbul'da daha sonraki padişahların türbeleri için de yol gösterici bir ör ve bütün gayrimüslim tebaanın ödemekle yükümlü olduğu cizyeden sağ
nek oldu. landı. Kubbeli cami 40 metr�yi aşkın yüksekliktedir ve geniş ön avlusuyla
I. Murad'ın (1359-1 389) zaferlerinden sonra, Osmanlılar bütün güçle birlikte ferah bir yeşil alanın odak noktasını oluşturur. Padişahın kendisini
riyle imparatorluğu Balkanlar'ın içlerine doğru genişletmeye yöneldiler. Bizans imparatorunun ardılı olarak gösterme ve önemli imar işlerine gere-
ğince yer verme niyeti, külliyenin anıtsal simetrisine yansır. İki kenarda sı
ralanan medreselerin daha mütevazı üslubu, caminin hakim konumunu
vurgular. Caminin mihrap alanını örten kubbe, Ayasofya'yı hatırlatan bir
düzen içinde bit yarım kubbeyle genişletilmiştir. 1 509 ve 1766 depremle
rinde ağır hasar gören kubbenin çökmesi üzerine, mimar Mehmed Tahir
Ağa'nın yeniden inşa ettiği camide II. Mehmed'den sonraki padişahlarca
yapılmış diğer camilerin etkisi görülür.
Kaldı ki, Fatih Sultan Mehmed de bitmiş haliyle gördüğü eserden tam
memnun kalmamış ve mimar Atik Sinan'ı zindanda boğdurtmuştu . Cami
nin Ayasofya'yla karşılaştırıldığında çok küçük görünmesinden dolayı ha
yal kırıklığına mı uğradığı, yoksa bazı antik kolonların camide kullanılma
sını mı tasvip etmediği bilinmemektedir. Yeni geçiş sütunları ile duvar
sütunları arasına yerleştirilen Bizans kökenli iki muazzam billurlu kolonun
ve ön avluya açılan pembe granit ve yeşil somaki kolonların eski kültürün
haddinden fazla kendini gösterdiği söylenebilir.
Avlunun her iki tarafında iki sıra halinde uzanan 16 medrese görünüm
bakımından daha mütevazıdır; oysa toplam 230 hücrenin kapladığı yer, ca
mi ve avlu alanının iki katından fazladır. Vakıf senedinde belirtildiği üze
re, bu medreselerin yeni başkenti bilimin odak noktası haline getirmesi ve
Sünni İslam inancını güçlendirmeye yardımcı olması öngörülmüştü. Şeriata
uygunluğu gözeten kadılar ve fıkıh alimleri burada yetiştirilecekti; cami
imamları ve vaizleri burada ders alacaktı; katipler devlet idaresindeki me
muriyetlere burada hazırlanacaktı. İnşa sırasındaki tek seferlik yatırıma ek
olarak, bakım için gerekli malzemelerin tedariki 1 , 5 milyon akçeyi (döne
min gümüş sikkesi) epeyce aşan bir değerdeydi. İstanbul ve Galata'daki 1 2
hamamın yanı sıra Trakya'daki 50 köyün gelirleri vakfın bütçesine aktarıl
maktaydı. Bu olağanüstü meblağla görevlilerin maaşları ödenmekte ve kül
liyeyle bağlantılı bütün kurumların masrafları karşılanmaktaydı: Bir hasta
ne, bir talebe yurdu ve her gün 3 . 300 somun ekmeğin dağıtıldığı ve
l .OOO'den fazla insanın doyurulduğu bir imaret.
M İ MARİ 547
il. Bayezid Külliyesi
Bayezid Camisi, İstanbul, 1 50 1 - 1 506 ri birbirine bağlayan kubbeli tabhane kanat
Fatih Sultan Mehmed zengin ve nüfuzlu kişilerin imar işlerine önayak ol Bayezid Camisi birçok yapı grubundan olu ları ve kervansaray. Mimar yapıları hem
masını ve sadece ibadethaneler değil, kapalıçarşılar, atölyeler, hanlar ve ha şur: Kubbeli revaklarla çevrili avlu; Ayasof uzunlamasına hem de enlemesine yayarak
ya'da olduğu gibi, doğu-batı ekseninde yarım dengeye ulaşmaya çalışmıştır. Solda imaret
mamlar inşa ettirmesini zorunlu kıldı. Onun ardılı II. Bayezid (1481-1512) kubbelerle genişletilen ana kubbenin örttü yer alır.
başa geçtiği zaman, başkentte vezirlerce yeni kurulmuş çeşitli yapı toplu ğü namaz bölmesi; her iki yandaki minarele-
lukları vardı. Öte yandan, yeni padişah da Amasya sancak beyiyken bura
da, ayrıca Manisa ve Edirne' de cami külliyeleri yaptırmıştı. Ama mimar Ya turur. Minare kaidelerinde iç içe örülü ve kare Kufi yazıların rengarenk iş
kub Şah bin Sultan Şah'ı İstanbul'da bir cami külliyesi kurmakla lendiği mermer levhalar vardır. Revak kemerlerinde gri kireçtaşı ile kırmı
görevlendirmesi saltanatının yirminci yılını buldu. İnşa çalışmaları babası zı kumtaşı dönüşümlü bir sıra izler. Silmelerdeki mermer kubbe sıralan bu
nın yaptırmış olduğu Eski Saray'ın yakınında, antik Theodosius Foru lut demetleri izlenimini uyandırır. Hem derin taçkapı nişlerinin
mu'nun bulunduğu yerde 1501-1506 arasında tamamlandı. Seçilen yer çar yukarısındaki tonozlarda, hem de şerefeleri niş halkaları üstünde duran na
şı merkezine yukarıdan bakan bir konumdaydı. rin minarelerde mukarnas bezemeler görülür. Olağanüstü titiz taş işçiliği iç
Ayasofya modeline uygun olarak, bu külliyenin camisinde ana kubbe mekanın mermer donatımında da belirgindir. Büyük mihrap bir mukarnas
nin iki yanında uzun eksen boyunca mihrap ve giriş alanlarını örten iki ya pervazla çevrilidir; minberin yan duvarlarında ve merdiven kemerinde ör
rım kubbe yer alır. Birer yan geçit gibi olan galeriler namaz bölmesine ila gülü ve arabesk bezemeler vardır. Önceki yüzyılda inşa edilmiş Bursa Ulu
ve genişlik katar ve çapraz sütunlar arasındaki granit kolonlu bir çifte camisi'nin minberi Selçuklu geleneğine göre ahşaptan yapılırken, Bayezid
revakla orta bölmeye bağlanır. Yanlarda kanatların bulunması giriş bölme Camisi'ndeki mermer minber eski bir Bizans uzmanlığının sürdürüldüğü
sini genişletir; minareler bu kanatların dış uçlarına dikilmiştir. Neredeyse nü gösterir.
100 metreye varan bu olağanüstü uzunluğa külliyenin katı geometrisinin II. Bayezid Külliyesi'nin içinde, kurucusuna ve kızına ait türbelerin ya
yol açtığı açıktır. Böylece giriş revakının uzunluğu, her ikisi de neredeyse nında bir medrese, bir imaret ve bir hamam da yapılmıştı. Medrese geniş
eşit boyutlarda kare zeminler üstünde duran caminin ve cami avlusunun ve kolonlu bir avluya dayanan planıyla çarpıcıdır; avlunun iki yanında ta
toplam uzunluğuna denk düşer. Kesin mekan ve açıklık orantıları besbel lebelerin kaldığı kubbeli hücreler yer alır. Şeyhülislamın da ders verdiği dı
li ki mimarın anlayışının bir parçasıdır. Yapının geleneksel İslam konuları şarıya çıkık bir yapı olan büyük dershane ise giriş taçkapısının karşısına
na dayanan zengin bezeme düzeni, bu kesin geometriyle tam bir tezat oluş- düşer.
Sultan I . Selim 0 5 1 2-1 520) kendi adına yaptıracağı cami için Haliç'in yu Bu İstanbul haritasının hazırlandığı sırada, büyük Osmanlı yapı ustası Si
karısındaki bir terası seçmişti. İnşası ölümünden sonra tamamlanan bu ca nan meslek yaşamına daha yeni adım atıyordu. Yaklaşık 200 yapı projesini
mi geniş bir ön avluya bakar. Sade bir küp biçiminde olan ana mekanı, II. kapsayan olağandışı uzun bir yaratıcı dönemdeki çalışmaları zamanla ken
Bayezid'in Edirne'de yaptırdığı camiyi (1484-1488) örnek alarak çatılmış te nefes kesici bir görünüm verecekti. Parlak bir kentleşme atılımına imza
kütlesel bir kubbe örter. Kare planlı yapıya bingilerle oturtulmuş olan kub atan Sinan, muazzam kubbelerin ve narin minarelerin belirlediği masalım
benin çapı 24,5 metre, yüksekliği 32,5 metredir. Nispeten alçak görünme sı siluetler, en azından biraz uzaktan bakınca hiçbir aşırı sıkışıklık izlenimi
sine karşın, büyüklük bakımından daha önce yapılmış bütün kubbeleri vermeyen muhteşem bir mimari manzara yarattı. Eski kentin evler denizi
aşar. Azamet havası taşıyan kütleselliği, yayılmacı bir politikayla imparator arasından Ayasofya, II. Bayezid Külliyesi ve Sinan'ın eseri Süleymaniye
luk topraklarını birkaç yıl içinde iki katına çıkaran kurucusunun büyüklük Külliyesi'nin görkemli biçimde yükseldiği tarihsel yarımadada, Haliç'e te
dürtüsünü yansıtır. peden bakan yapılar dizisinin egzotik çekiciliği, Avrupa'dan gelen çok sa
Başkentte büyük külliyeler kurulmasının temelinde Mehmed, Bayezid yıda ziyaretçide coşkulu duygular uyandırdı. Bu cazibeye kapılan sanatçı
ve Selim'in fetihleri yatmaktaydı. Yeni toprakların ele geçirilmesi devlete lardan biri olan Flensburglu ressam ve gravür ustası Melchior Lorich,
vergi toplanacak yeni bölgeler sağladı ve buradan akan gelirlerle cami va 1555'ten sonra İstanbul'daki Alman Büyükelçiliği'nde görevliyken, 1 1 met
kıflarının işletme masrafları karşılandı. Bu külliyelerde muhteşem Bizans reyi aşan uzunlukta bir mürekkepli kalem çizimini 1559'da tamamladı.
yapılarından alınan malzemelerin kullanılması, Doğu Roma İmparatorlu Onun ardından 1 590'da Alman Büyükelçiliği ressamlığına getirilen Hein
ğu 'na boyun eğdirmenin geri dönülmez bir sonuç olduğunun ifadesiydi. rich Hendorfski de kentin atmosferini yansıtan renkli çizimler yaptı.
Suriye ve Mısır'ın fethinden sonra da İslam ülkelerinden getirtilen yapı mal
zemeleri imar işlerinde kullanıldı. Sözgelimi, I. Selim Kahire'deki yapıların
mermer kaplamalarına el koydu ve Topkapı Sarayı'nın ("Yeni Saray") inşa
sını hızlandırmak amacıyla, bir binayı toptan söktürerek Kahire'den İstan
bul'a taşıttı.
Hanedanın mutlak iktidarını sergileyen olağanüstü büyük ve muhte
şem camilerin ve külliyelerin İstanbul'da yoğunlaşması, esas olarak Ana
dolu'dan gelen Müslümanlarla sayıca iki katına çıkmış olan Müslüman aha
linin ihtiyaçlarını da karşılamaya yönelikti. Devlet yapısındaki yeni
düzenlemelerin yaşam kalitesini açıkça yükselttiğini, Matraki Nasuh'un
1 537'de hazırladığı ilk kent planındaki çok yönlü referans noktalarında gör
mek mümkündür. Kanuni Sultan Süleyman'ın zaferlerle dolu Irak seferini
İstanbul'dan başlayarak aktaran bu vakanüvisin eserinde, İstanbul ve Ga
lata'nın resimli haritaları 3 1 x 45 santimetre ebatlı bir çift sayfa boyunca ya
yılır.
Bu çalışma topografya ve mimari açısından hayret verici bir kesinlik ta
şır. Bizans kıyı surlarının yakınında, eski hipodromun bulunduğu yerde di
kilitaş ve sarmal sütun gibi bütün tipik antik çağ anıtlarıyla geniş bir mey
dan yer alır. Meydanın bittiği noktada İslam zaferinin bir işareti olarak
eklenmiş minareleriyle Ayasofya'nın kütlesel kubbeli ibadethanesi yükse
lir. Topkapı Sarayı'nın köşkleri ve bahçelerini barındıran duvarlarla çevrili
saray alanı, tarihsel yarımadanın ucunu kaplar. Artık mevcut olmayan Es
ki ?aray, haritanın ortasında asıl sarayı ve başka köşkleri çevreleyen duvar
lı bir koru olarak yer alır. Ana camiler kentin merkez ekseni üstünde du
rur. Eski Saray'ın ve Kapalıçarşı'nın hemen yanındaki II. Bayezid Camisi
türbeleriyle birlikte çizilmiştir. Daha ötede, Ayasofya'yla aynı ölçekte tasvir
edilmiş olan Fatih Camisi muazzam kubbesiyle yükselir ve kentin işlek ke
siminden kopukluğu duvarlı bir avluyla vurgulanır. Haliç'e bakan sonraki
kara şeridinde Sultan Selim Camisi hemen kenarda görülür. Yıllarca süren
yeniden imarın bir sonucu olarak, değişik tasarımlı büyük yapıların çevre
sini çok sayıda küçük cami ve ilintili yapılar sarmış durumdadır. Bunların
arasında karakteristik revaklarıyla ve kurşun kaplı kubbeleriyle dükkanlar
ve hamamlar bir dizi sıra halinde boşlukları tamamen doldurur. Haliç'in
Sultan Selim Camisi, İstanbul, 1 522 nat oluşturur. Geniş ön avlu baştan başa bü
öbür yakasında, yani İstanbul'un limanı işlevini gören kesimde, eski Cene
Sultan Selim Camisi'nin inşası 1. Selim'in ölü tün namaz bölmesi ve tabhanenin bir bölü
viz ticaret yerleşmesinin tahkimatlarındaki en yüksek noktayı oluşturan Ga münden iki yıl sonra oğlu Kanuni Sultan Sü mü boyunca uzanır. Caminin iki minaresi,
lata Kulesi'yle birlikte Galata yöresi görülür. leyman tarafından tamamlandı. Küp biçimli tabhanenin ve ön avlunun köşelerinde yük
ve kubbeli bir yapıdır; dervişler ve yolcular selir.
için konaklama yerlerini de barındıran dokuz
kubbeli bir tabhane, her iki yanında birer ka-
M İ MARİ 549
1
"
Orta Anadolu'dan İstanbul'a bir devşirme olarak getirilip Müslümanlaş İstanbul'daki Şehzade Külliyesi'nin namaz bölmesi düzenindeki standartlaşma
tırılan Sinan (1491-1 588), Kanuni Sultan Süleyman'ın seferlerinde öncü kol genel görünüşü ve zemin planı belirgindir. Kubbenin çapı kare tabanlı böl
1 544- 1 548 menin kenar ölçüsünün yarısı kadardır. Ca
larda verdiği hizmetlerle çeşitli teknik beceriler kazandı ve dönemin onu
Şehzade Külliyesi saray mimarı Sinan'ın inşa minin köşelerindeki minarelerin önündeki iç
aşkın yapı ustası arasında sivrilerek, 1 538'de Osmanlı imar idaresinin başı ettiği ilk önemli yapıdır. Haç kubbeli Bizans avlu, namaz bölmesiyle hemen hemen aynı
na getirildi. Sarayın baş mimarı olarak, padişah ve ailesinin istekleri doğ kiliselerinde olduğu gibi, ana kubbesi dört yüzey alanını kaplar. Arka tarafta şehzadenin
rultusunda sadece İstanbul'da ve ana Osmanlı topraklarında değil, uzak yanda yarım kubbelerle çevrilidir ve ayrıca türbesi ve başka mezarlar yer alır. Bir med
diyagonal köşelerdeki daha küçük yarım rese, bir misafirhane ve bir imaret, külliyenin
eyaletlerde de yapı projelerini yürüttü. İstanbul'da geliştirdiği yapı üslup kubbelerle desteklenmiştir. Zemin planında geri kalan kesimini oluşturur.
ları bütün Osmanlı İmparatorluğu için birer model işlevini gördü.
Sinan'ın güçlü yanları planlama ustalığında yatmaktaydı. Parlak yaratı
cı gücünü ateşleyen unsur, Ayasofya üslubunda bir kubbeli yapı kurma ha
yaliydi. Üstlendiği ilk iş, Süleyman'ın Rus asıllı gözde eşi Hurrem'in kurdu
ğu vakıfla bağlantılı yapılardı. İstanbul'da bir caminin yanı sıra
medreselerin, sıbyan mekteplerinin ve imaretlerin yer aldığı Haseki Sultan
Hurrem Külliyesi'ni, ayrıca Mekke, Medine ve Kudüs'te kervansaraylar ve
imaretler inşa etti. O dönemde erkekler gibi, kadınların da vakıf kurması
mümkündü. Bu uğraş kadınların harem yaşamının kapalılığından kurtul
masını ve hayır işlerinde bulunmasını sağlayan bir araçtı. Süleyman ve Hur
rem'in kızı Mihrimah da Sinan'a inşası ancak 1 5 yılda tamamlanabilen iki
büyük külliye yaptırdı. Bunlardan Boğaziçi'nin Asya kıyısındaki Üskü
dar'da kurulan Mihrimah Sultan Külliyesi'nin (1 548) çok rağbet gören sun
durması, denizin öteki yakasında Galata bahçelerine kadar uzanan kesin
tisiz bir manzara sunmaktaydı. Dolayısıyla sonraki yıllarda hanedanın
kadın mensupları, özellikle de valide sultanlar külliyelerini bahçeleriyle ün
lü Üsküdar'ın nispeten el değmemiş manzarasında yaptırma yoluna gitti.
O 10 20m
=-
M İMARİ 551
Aşağıda: İstanbul'daki Süleymaniye Külliyesi, 1 550- 1 557
Süleymaniye Külliyesi'nin güney kenarından, medrese çatıları üze
rinden çekilmiş resimde pencereli perde duvarının kubbe hattını
ayırdığı kesim görülüyor. Sahte kubbeli yüksek sütunlar arasında
uzanan kademeli duvar kemeri, ana kubbenin ağırlığını taşır. Bu
kemerin vurgu tarzı aşağıdaki yan kubbe odalarının pencereli du
varlarıyla bütünlük oluşturur. Galerilere açılan giriş yerleri, yarım
kubbeleri destekleyen sütunlar arasında görülebiliyor.
Süleymaniye Külliyesi, İstanbul, rur. Avlunun bulunduğu tarafta, bir dik açı tü's-Sahra kadar çarpıcı olmalıydı. Uzun süren planlama ve teraslama ça
1 550- 1 557 oluşturan vakıf binaları yer alır. Kubbe sıra lışmalarının ardından, saray müneccimine göre uğurlu bir tarih olan 13 Ha
Havadan çekilmiş bu fotoğraf, Süleymaniye larıyla örtülü bu binalara ait odalar, cami ön ziran 1 550'de padişahın huzurunda ilk temel taşı kondu.
Külliyesi'nin muazzam boyutlarına ilişkin bel avlusunun planıyla uyumlu biçimde birer iç
li bir fikir veriyor. Caminin ve dört minarey avlu etrafında düzenlenmiştir. Böylece yapı Büyüklük bakımından Şehzade Camisi'nin neredeyse iki katı olan Sü
le çevrili ön avlusunun uzunluğu tek başına ların çeşitliliğine rağmen, külliye dengeli ve leymaniye Camisi, uzunluğu 216 metreye, genişliği 144 metreye varan ve
1 1 O met� eyi bulur. Bu kısım duvarlarla çev muntazam bir görünüm arz eder. duvarlarla çevrili olan bir yapı topluluğunun ortasında yer alır. Ayasofya'yı
rili yapı topluluğunun odak noktasını oluştu-
örnek alan mimar, iki yarım kubbenin, küçük köşe kubbelerinin ve yan
perde duvarlarının çevrelediği bir kubbe sistemini benimsemiştir. Kare ke
sekizgen türbe, I. Selim'in türbesinde olduğu gibi, çinilerle bezenmiştir. narlı masif sütunların belirlediği iç mekan, girişe ve mihraba doğru uzanır;
Renklendirme ve teknik, şehzadenin adını aldığı atası I. Mehmed'in Bur üçlü yan revakların diğer tarafına galerilerin eklenmesi, çapraz eksende da
sa'daki türbesinin çini kaplamasını hatırlatır. ha geniş hale gelmesini sağlar.
Dış tarafta iki katlı ve perde duvarlı revaklar vardır; bunların kütlesel
taş örgüsü pencere sıralarıyla kesintiye uğrar. Ortasında bir şadırvan bulu
Süleymaniye Küll iyesi
nan ön avlunun yarım kolonlarla çevrelenmiş alınlı devasa bir taçkapısı
Hükümdarlık iradesinin bir mimari ifadesi olarak Sinan'ın 1 550'de inşasına vardır. Köşelerdeki dört minare, 70 metreye varan kademeli yükseklikle
başladığı Süleymaniye Külliyesi, enfes mimarisiyle önceki selatin camileri riyle kubbenin yukarıya doğru süzülüşüne eşlik eder. Yapıların kütlesi ka
nin hepsini aştı. Kanuni Sultan Süleyman (1 520-1 566) babası I. Selim'in Su rakteristik bir tarzda tedricen yükselir; bu kademeler giriş bölmesinin orta
riye, Mısır ve Batı İran'daki askeri başarılarından ve kendisinin Irak ve Bal kubbesiyle başlar, güçlendirici sütunların yukarısındaki yarım kubbeler ve
kanlar'da zafer dolu seferlerinden sonra, küresel bir imparatorluğa köşe kubbeleri boyunca devam eder ve açıkça görülen payandalarıyla ana
hükmeden bir konuma gelmişti. Dünya çapında bir mimari eser, onun bu kubbede son bulur. Ana kubbenin çapı 26,5 metre, tepe noktası yüksekli-
gücüne gözle görülür bir ifade bahşedecekti. Osmanlı tarihçisi Mustafa Ali
16. yüzyıl sonlarında kaleme aldığı eserinde, Süleyman'ın inşa ettirdiği ya
Karşı sayfada: Süleymaniye Camisi'nin iç boyutunu öne çıkarır. Pencereli kıble duva
pıların emsalsiz azametinin bir göstergesi olarak Süleymaniye'nin neredey mekanı, 1 550- 1 557 rı, caminin her tarafta görülebilen üç bölüm
se fetihleri kadar önemli olduğunu belirtir. Bizzat padişah külliyenin kuru Caminin iç mekanına kare kenarlı kubbe sü lü yapısını yansıtır. Mermer mihrabı ilk kez
"lacağı yer olarak Haliç'in yukarısındaki bir yamacı seçti. Burada Eski tunları egemendir. Bir kolon sırası üstünde başvurulan bir uygulamayla çinili bir alan çev
duran ve yapının kenarlarına bağlanan pen reler. Sağda hutbenin okunduğu mermer
Saray'daki yangından sonra geniş bir elverişli arazi parçası ortaya çıkmıştı.
cereli perde duvarı ve yarım kubbe altında minber ve mevlithanlara ayrılmış kürsü yer
Seçilen yere dikilecek yapı, Kudüs'teki Tapınak Dağı'nda bulunan Kubbe- uzanan mihrap alanı, mekanın uzunlamasına alıyor.
554 O S MA N L I İ MP ARATORLU G U
Devasa yapının inşası sürüncemeye girince, mimarın ehliyeti konusun Süleymaniye Camisi'nin kubbesi çevre saran ve tonoz küresini aşağıdaki derin
da kuşkular doğdu. Padişah Atik Sinan'ın akıbetine imada bulunarak, Si İstanbul, 1 550- 1 557 liklerden ayıran çıkıntılı dirseklerin oluşturdu
Süleymaniye Camisi'ndeki tonoz düzenleme ğu bir sistem üstünde durur. Sinan kubbenin
nan'dan camiyi en kısa sürede bitirmesini istedi. Sinan emrindeki bütün iş
sinin ilham kaynağı Ayasofya'dır. Bununla bir bitişik kısmındaki özgün mavi boya örtüsüyle
gücünü buraya toplayıp gece gündüz çalıştırdığı sıkıntılı bir dönemin likte, kubbeyi açık mekanın yukarısına taşıyan sonsuz bir sema görüntüsü yaratmak istemiş
ardından, Ekim 1 557'de anahtarını teslim ederek caminin ibadete açılması iki renkli masif kemerler aydınlık bir ortam ya ti.
nı sağladı. ratır. Bu kemerli kuşak bütün mekanı çepe-
Süleymaniye Camisi orantıları bakımından önceki bütün İslam mabet
lerini aştı; kubbe çapı 3 1 , 9 metre, yükseklik 56,2 metre olan Ayasofya'nın lerinin belgelendiği hesap defterlerinde, Kuran tilaveti için 30 yeni nüsha
büyüklüğüne ulaşamamakla birlikte, kent siluetinde ona karşı bir denge nın hazırlatılmasına kadar varan çeşitli veçhelerin bütün ayrıntılarıyla kay
unsuru oluşturdu. Bizans yapısı kasvetli bir orta mekanın yukarısında to dedildiğini görürüz.
nozlu alana doğru akan ışıkla gizemli bir hava yaratırken, Osmanlı yapısı Aşağı yukarı eşit sayıdaki Müslüman ve Hıristiyan kol işçileri, İstanbul
döşemeden kubbeye kadar aynı ölçüde aydınlatılmış ortamıyla duruluğu ve başka yörelerden toplanmış, vasıflı usta zanaatkarlar ve vasıfsız amele
ve mantığı açısından doyurucu bir etki uyandırır. ler olarak örgütlenmişti. Yazın inşaat alanında çalışan işçi sayısı çoğu kez
Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik gücü, o zamana kadar emsali üç bini aşardı; en önemli konumdaki taş ustaları ve duvar örücüleri belli
görülmemiş çapta büyük yapı projelerine olanak verdi. Sarayda kurulan bir görevlerle küçük gruplar halinde çalışırdı. Sefer görevinde olmayan genç
imar işleri idaresi, padişaha danışarak çeşitli yapı projelerini tasarlar ve yü yeniçeriler ya da devşirme "acemi oğlanlar" muhafızlık, ağır yükleri taşıma
rütülmesini sağlar, maliyet tahminlerini çıkarır, işgücü ve malzeme bedel ve taşocaklarında çalışma gibi her türden destek işleri yürütmek üzere ör
lerini hesaplar, yapı malzemelerini tedarik eder ve çalışmaları düzenlerdi. gütlenmişti.
Bu devasa işleyiş büyük çaplı bürokratik harcamalarla denetlenir ve sürat Hesap defterlerinin büyük kısmını malzeme tedarikine ilişkin bilgiler
le ilerlerdi. Süleymaniye Külliyesi örneğini ele alacak olursak, inşa süreç- doldurur. Eski Bizans yapılarından sökülen billurlu, granit ve mermer ko-
M İ MARİ 555
lonlar kullanılmış, hatta İskenderiye'deki (Mısır) ve Baalbek'teki (Lübnan) her yazı alanı 64 tane kare çiniyi kapsamaktaydı ve her çinide yazının sa
Roma tapınaklarından kolonlar getirtilmişti. Bej renkli kireçtaşının geldiği dece ufak bir kısmı yer almaktaydı. İlk kez başvurulan bir unsur olarak, bu
yer büyük ölçüde Marmara Denizi kıyısındaki taşocaklarıydı. Tonlarca ağır kompozisyonlarda bildik ince mavi tonların yanında parlak bir domates
lıktaki yüklerin nakli başlı başına bir serüvendi. Süleymaniye Camisi'nin kırmızısı görülür; demir içeriği yüksek Ermeni kilinden elde edilmiş olan
içindeki revak kemerlerinin 9 metre yükseklikteki granit kolonlarının ağır bu kırmızı, beyaz zemin üstünde çok alımlı renk gösterileri sağlar. Süley
lığı 28 tonu bulur. Pencere kafesleri ve taş bloklarının kenetleri için gerek man ve Hurrem'in türbelerinde, yüzey boyunca yayılan bitki filizlerinin yer
li demir, çatılar ve kubbeler için gerekli kurşun esas olarak Balkanlar'dan aldığı çini bezemeler her iki yapıya bir ihtişam havası verir. Topkapı Sara
getirtilmişti. Kıble duvarında hata duran renkli pencere camlarının Vene yı'nın resim nakkaşhanesinde geliştirilmiş olan bu çizim üslubunun zarafe
dik'ten ithal edildiği ve yerel cam ustalarınca takıldığı sanılmaktadır. Halı ti, desen yapısına katılan tırtıklı ve kıvrık uzun yapraklardan ("saz") gelir.
lar Batı Anadolu'nun halı örme merkezlerinden ve Kahire'den, hasırlar ise Saray nakkaşhanesinden çıkan taslaklar, Edirne'deki yapılar için mavi
Mısır ve Sudan'dan gelmişti. beyaz çinilerle yola çıkmış olan çini ressamlarını, 26 santimetre kenarlı çok
Caminin çini bezemelerini sağlayan yer, sıraltı boyamaya dayalı sera sayıda kare çininin bir araya getirilmesiyle büyüleyici bir efekt yaratan süs
mik işleriyle ünlü çömlek atölyelerinin bulunduğu İznik kentiydi. Bu işlem lü kompozisyonlar üretmeye yöneltti. Böylece Osmanlı bahçelerinde yetiş
ithal Çin porselenlerinin sert beyaz seramik ve kobalt mavisi sıraltı boya tirilen lale, karanfil, gül, düğünçiçeği ve sümbül gibi çiçekler, ayrıca iki sı
ma tekniğinin taklit edilmesi ve geleneksel yaprak filizi desenlerinin doğu ralı ve aya biçimli uydurulmuş yapraklar ortaya çıktı. Bunlar simetrik olarak
ya özgü bitki ve bulut motifleriyle zenginleştirilmesine dayanıyordu. II. Ba düzenlendiğinde, muhteşem desenler için uygun bir zemin oluşturmaktay
yezid Külliyesi'ne ait 30 santimetrelik askılı lambalar, İznik atölyelerinin en dı. Berrak sırlarla parlaklığı artırılan kısmen doğal, kısmen hayali bitki be
harikulade eserleri arasındadır. Süleymaniye Camisi'ndeki İznik çinileri, zemeleri, müminleri bir anlığına başka bir dünyaya taşıma gücüne sahipti.
pencere tonozlarında bulunanlar bir yana çokrenkli panoların mermer
mihrabı tamamladığı kıble duvarındakiler bile gerçekten göz alıcıdır. Mih
rabın yukarısındaki frizde İslam iman ikrarı görülürken, yanlardaki madal Rüstem Paşa Camisi, İstanbul, lerden oluşurken, çinili duvarların geri kalan
yonlar aşırı uzatılmış çizgilere dayalı görkemli yazı stiliyle Kuran'ın ilk su 1 56 1 kesimi zarif bir desenin sürekli tekrarını sağ
relerinin namazla ilgili bölümlerini taşır. Bu açık ifadeli hat yazımının Zanaat işlerine özel bir destek veren Rüs layacak şekilde birleştirilebilen kenar motifli
tem Paşa'nın yaptırdığı camide, İznik çini standart çinilerden oluşur. Kubbe sütunu
geçmişi hattat Ahmed Karahisari'nin bir tasarımına kadar iner. İznik mah imalatı sınırsız olanaklarıyla doruğuna ulaştı. çok sayıdaki benzer çinilerle kaplıdır.
reçli madalyonlar en yüksek düzeyde beceriyi gerektiren ürünlerdi; çünkü Mihrabın çiçekli alanları farklı boyanmış çini-
.ı
1
lar küfrün ve zulmetin hüküm sürdüğü yerde bir ibadethane vücuda getir
mek" amacıyla bir kilise yıktırıldı. Caminin ferah avlusu üç tarafta revaklar
la çevrilidir; revakların ardındaki sıralı odalar bir medrese işlevini görür.
Yüksek kubbesiyle ayırt edilen namaz bölmesindeki taş mihrabın çevresin
de zengin çini bezemeleri vardır. Mihrap, kubbenin pencere alanına kadar
uzanan bir kemere bağlanır. Kemer üstündeki motif, mihrabın iki yanında
ki çinili alanda tekrarlanmış ve yeşillik süsleriyle doldurulmuştur. Çini be
zemenin yapıdaki önemli kısımlarla sınırlı tutulması ve desenlerin birbirle
riyle uyuşması bir denge havasının doğmasını sağlar.
Sokollu Mehmed Paşa Camisi, İstanbul, lik ettiği harika çiçekler yer alır. Boyalı mihrap
1 570- 1 572 alınlığının yan taraflarında aynı metinleri taşı
Bu camide çini bezemeler kıble duvarında yo yan madalyonlu alanların her biri 36 çiniden
ğunlaşmıştır. Alışılagelmiş mukarnas kemerli oluşur; İznik çıkışlı çinilerin özel desenleri Ka
mermer mihrabın dışında, her biri yaklaşık rahisari okuluna mensup bir hattatın çizimle
1 00 ayrı çiniden oluşmuş panolar görülür; bu rine dayanır.
panolarda döneme özgü "saz" yaprakların eş-
Edirne'deki Selimiye Camisi, 1 574 le uzanan ön avlu görülüyor. Ferah diyagonal Selim (1 566-1 574) için "ustalık eseri"ni yapmaya başladı. Bu cami, İstan
Selimiye Külliyesi'nin önündeki arasta, Si yarım kubbeler ve dosdoğru kubbe alanına bul'a göre çok daha küçük olan kentin ortasında 1 90 x 1 30 metrelik bir ala
nan'ın geç dönemine ait bu ünlü eserin gör yükselen tonoz mimarisi, iç mekanın muaz na inşa edildi ve 1 574'te, padişahın ölümünden birkaç ay önce tamamlan
kemi altında tamamen silikleşir ve sadece ya zam genişliğini destekler. Kubbenin, perde
pının yüksekliğini artıran bir kaide işlevini duvarlarının ve yarım kubbelerin pencere sı dı. Kubbesi 42 metre yüksekliği bulur ve 71 metre yükşekliğe yaklaşan döıt
görür. Orta bölme 43 metre yüksekliğe va ralarından içeriye sızan bol ışık boşluk efek narin minaresi İslam'ın bütün ezan kulelerini aşar. Sinan ömür boyu çalış
ran bir kubbeyle örtülüdür. Solda revakları tini daha da artırır. malarını taçlandıran bu esere olağanüstü bir gururla bakmıştı. Nitekim, ölü
kademeli olarak yükselen kubbeler sistemiy-
münden kısa bir süre önce onun ağzından Sai Mustafa Çelebi'nin kaleme
aldığı hayat hikayesinde, narin bir kuleye çok zor sığdırılabilecek ayrı sar
mal merdivenlerden şerefelerine çıkılan minarelere ve tezat bir unsur ola
rak, 3 1 ,28 metrelik çapıyla bütün Osmanlı yapıları içinde en büyük örneği
temsil eden kubbeye değinir. Kanaatince Hıristiyanların Müslüman mimar
ları epeyce zorlamasına vesile olan Ayasofya'daki kubbenin muazzam
orantılarına ulaştığını, Allah'ın yardımıyla ve padişahın desteğiyle bunları
önemli ölçüde aştığını övünerek belirtir. Aslında, Sinan'ın Ayasofya'yla çok
haşır neşir biri olduğu açıktı; çünkü bin yaşındaki bu Bizans yapısını ona
rırken, mekansal orantılarını titizlikle incelemişti.
Selimiye Camisi'nin kubbesi sekizgen düzenli sütunlar üstünde durur;
sütunların dış taraftaki kulemsi çatkısı yüksek alınlığın köşelerini belirler.
Sütunlar arasında uzanan kemerler, dönüşümlü bir sıra izleyerek, yanlar
daki pencereli perde duvarlara ve yine pencerelerle aydınlatılmış köşe
kubbelerine açılır. Pencereli perde duvarlarıyla aydınlatılan ve galerileri mi
mariyle bütünleştiren daha alçak ikinci bir kemer sırasıyla birlikte, 60 x 44
metre boyutlarında, muazzam genişliğe ve aydınlığa sahip bir iç mekan
sağlanır. Mermer müezzin mahfili, kemerlerden oluşan bu sistemin merke
zindeki ayaklar üstünde durur ve altında Bursa Ulucamisi'nin şadırvanını
MİMARİ 559
bir kubbeyle örtülüdür. Padişahın kendi camisi için aynı İznik çini kaplama tekke ve kesinkes imaret bulunmamasını eleştirmekteydi. Gerçekten de,
ları bir fermanla istemesinin ve ayrıca burada kullanılmak üzere Topkapı Sa baştaki hanedan, yüksek devlet ricali ve eyalet beylerbeyleri adına taşrada
rayı'nın duvarlarından bir bütün halinde çiniler söktürmesinin bir sonucu yürütülen imar projeleri ağırlıklı olarak belirli kentlere, yani eski başkent
olarak, 21 bin gibi inanılmaz bir sayıya varan çinilerin yarattığı muhteşem ve ler Bursa ve Edirne'ye, şehzadelerin geçici olarak ikamet ettiği Amasya ve
sınırsız bir bezeme sergisi görülür. Ne var ki, saray idaresi çinileri ancak Ka Manisa'ya, 10 binden fazla sakini barındıran Konya, Kayseri, Ankara, To
nuni Sultan Süleyman döneminde saptanmış, ama aradan geçen zamanda kat, Sivas, Maraş, Antep, Kastamonu, Diyarbakır, Halep, Şam ve Kahire gi
enflasyonun etkisiyle tamamen aşınmış fiyatlarla satın alabilecek durumday bi yerlere dönüktü. Ayrıca, ayakta kalabilen eski feodal aileler de kendi şe
dı. Böylece İznik'teki 300 kadar atölyenin birçoğu kalite düzeyini koruyama hirlerinde imar işleriyle uğraşırlardı.
dı ve ürünlerini açık piyasada satışa çıkarma yoluna gitti.
Mavi renkli süslerinden dolayı Batı dünyasında "Mavi Cami" olarak da
Ticari yapı lar
bilinen Sultan Ahmed Camisi'nin tasarlanması sırasında, ulema zümresi bu
girişimi herhangi bir şanlı zafere dayandıracak durumda olmaması nede Balkanlar y a d a Arap Yarımadası gibi daha az kentleşmiş bölgelerde d e ku
niyle padişaha itirazda bulunmuştu. Osmanlı hanedanıyla ilgili yazılarında rulan camiler dışında, ticari zihniyetli üst tabakaların ilgisini çeken daha
tarihçi Mustafa Ali, ancak cihattan ganimet ve yeni topraklar kazanmış ola çok ticari yapılardı. Bunların bir örneği merkezi yerlerde kurulan ve ku
rak dönen hükümdarların hastane, imaret ya da mektep gibi hayır amaçlı maş, mücevher gibi değerli malların satıldığı bedestenlerdi. İstanbul'daki
binalar yaptırma hakkına sahip olduğunu açıklar. Vergi gelirleri beraberin Kapalıçarşı'da geçmişleri II. Mehmed (1451-1481) ve Kanuni Sultan Süley
de yeni camilerin kurulmasını getirse bile, bu paranın sonuçta gereksiz man (1520-1 566) dönemlerine inen iki bedesten vardı; bunlar 30 hektarlık
olan böyle projelere harcanmaması gerektiğini belirtir. Yazarın tahminine bir alanı kaplayan çok sayıda alışveriş geçidi ve hanla birbirine bağlanmış
göre, bir selatin camisi inşa etmenin maliyeti en azından 50 milyon akçey tı. Yine sarayın yaptırdığı arastaların zemin katında aynı mesleği icra eden
di ve bu da Mısır'ın ödediği verginin yarısına denkti. Bununla birlikte ta işyerleri, üst katında ise tacirler için odalar yer alırdı. Ticaret yolları üzerin
rihsel açıdan bakılınca, birçok İslam hükümdarının imar projeleri için do de kurulan kervansarayların bazıları da geniş yelpazeli hizmetler sunardı.
lu devlet kasalarından çok daha fazla para çektiği görülür. Sokollu Mehmed Paşa'nın İstanbul'dan Edirne'ye giden yol üzerindeki Lü
Mustafa Ali büyük kentlerde ardı arkası kesilmez imar faaliyetlerinin leburgaz'da yaptırdığı külliye, çok büyük bir alanda hepsi eksensel-simet
kudretli kişilerin gösterişçiliğinden ve itibarlarını yükseltmeye yönelik bir rik bir plana göre bir araya getirilmiş küçük bir camiyi, geniş bir medrese�
stratejiden kaynaklandığı görüşündeydi. Binlerce küçük kasabada cami, yi, bir sıbyan mektebini, bir hamamı ve bir çarşıyı barındırır. II. Selim'in
-
0 566-1 574) bir Akdeniz limanı ve Halep'e giden yolun başlangıç noktası
olan Payas'ta yaptırdığı kervansarayda konaklama dairelerinin, aşhanelerin
ve bahçelerin çevrelediği bir avlu, caminin yakınında 2 . 000 metre kare bir
alana yayılır. Yine sıkı geometrik hatlara göre planlanmış bu yapı toplulu
ğunu bir hamam ve bir çarşı tamamlar. Kervansarayların daha yaygın bi
çimde kullanıldığı Selçuklu döneminde olduğu gibi, böyle yapılar, ticaret
ve hac yollarının güvenliğinin devletçe hazırlandığı plana uygun olarak,
belirli aralıklarla kurulurdu. Hacı kafilelerinin bazı hizmet duraklarında ko
naklaması mümkündü. Sözgelimi, I. Süleyman ve oğlu II. Selim dönemin
de Şam'da inşa edilen hac merkezinde bir cami, bir medrese, bir mutfak
kanadı ve çadırlara ayrılmış bir alan vardır.
M İ MARİ 561
Topkapı Sarayı'ndaki Bağdat Köşkü revakının narin mermer kolonlarının ardın Topkapı Sarayı'ndaki Çinili Köşk rülebildiği eyvanlı salondur. iki katlı yapının
İstanbul, 1 638-39 daki kapı, basık bir yapıya açılır. Neredeyse İstanbul, 1 473 ortada bir kubbeyle örtülü ve haç biçimli bir
Topkapı Sarayı'nın kuzeybatı köşesindeki se zemine kadar inen pencereler, koruluk alan Fatih Sultan Mehmed'in diğer üç köşkle bir oda düzenlemesi vardır. Adını iç kısmı ndaki
yir terasında, Sultan iV. Murad'ın l 638'deki ları ve kent mimarisini değişik açılardan sey likte inşa ettirdiği Çinili Köşk'ün dikkate de zengin çini bezemelerinden alır.
başarılı Bağdat seferinin anısına yaptırdığı retmeye olanak verir. ğer yönleri, ön tarafta boydan boya uzanan
çok zarif yapılı Bağdat Köşkü yükselir. Giriş revak ve arka tarafta saray bahçelerinin gö-
Daha bu yapılar yeni tamamlanmışken, IL Mehmed tarihsel yarımada zurunda izinsiz konuşmaya getirilen mutlak yasakla birlikte, muhteşem bir
nın ucunda 60 hektarı aşkın bir alanda yeni bir saray kurmaya karar verdi. saray teşrifatı gelişti. Böyle bir teşrifatın vakur bir erişilmezlik içinde kalan
Bu alan Bizans kıyı surlarının çevrelediği yüksek konumuyla güvenlik ge padişah ile sıradan faniler arasındaki mesafeyi daha da belirginleştirmesi
reklerine uygundu . Fethettiği şehri görmek için çıktığı gezi sırasında, Hi kaçınılmazdı.
podrom'da geniş bir alana yayılan yıkık Bizans saraylarının manzarası pa Saray alanı art arda dizilmiş ve farklı işlevlere göre düzenlenmiş üç ya
dişahta derin bir etki bırakmıştı. Haçlıların 1 204'teki yağmalamasından pı topluluğundan oluşur. Ana giriş yeri IL Mehmed'in Ayasofya yakınında
j sonra terk edilen saraylar harap haldeydi. Yeni sarayın inşa çalışmaları yaptırdığı Bab-ı Hümayun'dur. Bunun ardındaki Birinci Avlu'da, geçmişte
Topkapı Sarayı'nın zemin planı nun kuzey köşesinde, divan toplantılarının ya
pıldığı Kubbealtı, Adalet Kasrı ve Hazine-i
.,,,(
1 459 ve sonrası
K
Bu plan Osmanlı sarayının birbirini izleyen üç Amire yer alır. Arz Odası üçüncü avlu kapısı
Orta Kapı Mutfaklar Harem Arz. Odası Bağdat Köşkü
avlulu düzenini yansıtıyor. İkinci ve üçüncü av nın ardındadır. Padişah odaları, saray erkanı
lular ile seyir terasının kuzey kesiminde çitler nın kaldığı daireler ve harem ise kuzeye düşer.
le çevrili lale bahçesi görülebiliyor. İkinci avlu-
562 O S M A N L I İ M P ARAT O R L U G U
min ölçüleri 28 x 36 metre olan bu yazlık köşkün adı, içindeki zengin çini her kesiminden gelen heyetleri, İran ve Avrupa elçilerini huzura kabul
bezemelerden gelir. Ahşap sütunları bir yangından sonra taş kolonlarla de ederdi. Bunların getirdiği armağanlar, avlunun bir köşesindeki Hazine-i
ğiştirilmiş olan giriş revakının ardında, haç biçimli bir zemin planına daya Hassa'ya aktarılırdı. Çeşitli seferlerde elde edilmiş değerli savaş ganimetle
nan odalar ve bahçe manzaralı bir arz odasına açılan kubbeli bir orta böl ri, resmi cüppeler ve saltanat ailesine ait değerli mücevherat da burada sak
me vardır. Oda tasarımında Akkoyunlu hükümdarlarının Tebriz'deki lanırdı. I. Selim'in MemlUkları yenilgiye uğrattıktan sonra Mısır'dan getirdi
sarayından alınma unsurların izleri görülür. Osmanlıların doğudaki en ği kutsal emanetlerin konduğu Hırka-ı Saadet Dairesi avlunun karşı
amansız hasımları olan Akkoyunlular, köşkün inşasının başladığı yılda ke köşesindedir. Osmanlılar mukaddes Mekke ve Medine kentlerinin hamisi
sin yeniliye uğratılmıştı. ve kutsal emanetlerin yediemini olarak üstlendikleri yeni rolden büyük haz
İkinci Avlu'ya üstünde mazgallar ve iki yanında kuleler bulunan Orta alırlardı ve İslam dünyasına önderlik savlarını buna dayandırırlardı.
,
Kapı'yı geçerek girilir. Avlunun doğu kenarında aşçılar için çok geniş me Padişahların kaldığı şahsi odalar, özellikle Eski Saray'daki bir yangın
kanların ve kubbe biçimli baca başlıklarının bulunduğu uzun bir mutfak dan sonra Hurrem'in ısrarlı isteği üzerine haremin Yeni Saray'a taşınmasıy
kanadı yer alır. Mutfağa bitişik odalarda sadece yemek pişirmeye yarayan la birlikte düzenli olarak genişletildi. Topkapı Sarayı'nda 1 574'te çıkan bir
kalaylı kap kacak değil, esas olarak inanılmaz miktardaki Çin porselenle başka yıkıcı yangının ardından, kendisini güzel sanatlara vermek amacıyla
rinin ağırlıkta olduğu zarif sofra takımları da saklanırdı. Avlunun mutfak siyaset işlerini sadrazamına bırakmış olan III. Murad 0 574- 1 595), harem
kanadının karşısına düşen ve biraz alçak seviyede kalan öbür tarafında deki yapı topluluğunu düzeltmeye girişti. Burada valide sultanın ve dört
ahırlar vardı. Avlunun kuzey köşesinde, sadrazamın nezareti altında vezir padişah zevcesinin dışında, yüzlerce cariye ve en azından aynı sayıya va
lerin üst düzey maliye memurlarıyla, askeri komutanlarla ve Enderun yet ran hizmetçi kız, ayrıca haremin hanımlarını korumaktan ve denetlemek
kilileriyle toplantılar yaptığı Kubbealtı yer alır. Padişah bu görüşmeleri ön ten sorumlu bir yığın Siyah haremağası kalmaktaydı. Yazıtında padişah ha
tarafı kafesli ahşap bir hücre içinde izlerdi. Dönemin vakayinamelerinde mamının yanındaki bir köşkün 1 574/75 'te bitirildiğine dair bir bilgi
enfes halıların yanı sıra ağır ipek ve saten örtülerle, mücevherli minderler bulunan bir çinili pano, bu tadilat evresinin başladığı yıldan kalmadır. Bu
le döşenmiş olan Kubbealtı'nın muhteşem bezemesi vurgulu bir ifadeyle
anlatılır. Kubbealtı'na bitişik kubbeli daireler geçmişte Adalet Kasrı, Hazi
Haremin yukarısından bakışla rımlı kubbeler ve beklenmedik ölçüde yük
ne-i Amire ve Endenın'un yer aldığı yapılardı. Topkapı Sarayı'nın görünüşü, İstanbul sek baca kuleleri kafa karıştırıcı, ama uyum
Geniş bir kapı olan Babü's-Selam'ın ardında uzanan Üçüncü Avlu'nun Topkapı Sarayı'nın tarihsel yarımadanın Ha lu bir kompozisyon oluşturur. Ortadaki bü
liç, Boğaziçi ve Marmara Denizi'ne hakim bir yük ikiz kubbeler, Sultan ili. Murad Odası'nı
girişinde I. Selim'in yaptırdığı ve dört tarafta revaklarla çevrili Arz Odası yer
noktasındaki benzersiz konumunu yansıtan ve ardındaki Taht Odası'nı örter.
alır. Burada mücevherlerle kaplı bir tahtta oturan padişah, imparatorluğun bir resim. Kurşun kaplı çatılar, yumuşak kıv-
panoda bezemenin simetrisini belirleyen çiçekli bir erik ağacı ve laleler,
karanfiller, düğünçiçekleri ve sümbüllerden oluşan bitki kompozisyonları,
saray bahçelerinde açan çiçeklerin görkemini sarayın iç kısmına taşır. Sul
tan III. Murad Odası'nın girişi neredeyse tıpatıp aynı çinili panolarla çevri
lidir. Geçmişi Sinan dönemine kadar inen bu yapı, bingili bir kubbeyle ör
tülüdür. Kubbeyi bezeyen zarif arabesk süslerin üst madalyonlarında
Kuran'ın İhlas suresi yer alırken, kubbenin yuvarlak kaidesi boyunca Ba
kara suresinin "taht ayeti"nin işlendiği bir çini şeridi uzanır. Bu önemli ya
zıtlar buranın sadece bir mahrem daire değil, bir arz odası olarak da kul
lanıldığı varsayımına yol açmıştır. Bir duvar nişine oturtulmuş olan mermer
çeşme de devlet sırlarının başkalarınca dinlenmesini su şırıltısının gürültü
süyle önlemeye yönelik olmalıdır. Bitişikteki Taht Odası'nın (Hünkar Sofa
sı) inşası 17. yüzyıl ortalarında tamamlandı. Bir platform üstünde göz alıcı
bir şekilde duran ve bir ahşap sayvanla örtülü olan taht sedirinin yer aldı
ğı bu oda, haremin hanımlarını huzura kabul etmek için ve şenlikler vesi
lesiyle kullanılırdı.
Saraydaki en büyük şenlik sünnet düğünüydü ve bu tören Sultan İbra
him ( 1640-1648) döneminde yenilenen "Sünnet Odası" adlı ayrı bir köşkte
düzenlenirdi. Yapının ön taraftaki bir revakla perdelenen giriş cephesi, çini
li duvarlarıyla ünlüdür. Osmanlı çini üretiminin altın çağından kalma çiniler
başka yapılardan sökülerek burada kullanılmıştır. Sık kümeli bulut demetle
rinin yer aldığı bir dikdörtgen pano ve ortasında çiçekli küçük erik ağaçları
-�
nın, yanlarında ise çiçekli filizlerin yer aldığı üç bölümlü bir kemer duvarı
-� .- muhteşem bir mavi-beyaz kompozisyonla bir araya getirilmiştir. Bunların bir
likte yarattığı dengeli kompozisyonda, bulut demeti motifinin kemer üçgen
Aşağıda: Topkapı Sarayı'ndaki Taht Odası, dolgularında tekrarlanması bütün unsurları birleştirir; tırtıklı yaprakları ve
Yukarıda: Topkapı Sarayı'ndaki
Sultan 111. Murad Odası, 1 6. yüzyıl sonları İstanbul, 1 7. yüzyıl ortaları tam açmış şakayık çiçekleri barındıran sık filizlerde, saray nakkaşhanesinden
Haremin kenarında yer alan Sultan 111. Murad Sultan 111. Murad Odası'nın hemen yanındaki çıkmış desenlere dayanan sülünler ve masalımsı Çin yaratıkları görülür. Os
Odası, kare planlı ve bingili bir kubbeyle örtü Taht Odası'nın sağ tarafında, ahşap çinili bir
manlı geleneğine aykırı biçimde geçitler etrafında düzenlenmiş yapılardan
lü bir yapıdır. Kuruluşu Sinan dönemine kadar Kuran yazıtı altında, ahşap sayvanıyla taht se
iner. Kubbedeki yaldızlı arabesk süsler, cam diri yer alır. Saray çalgıcılarının müzik icra et bazılarının, sözgelimi şehzadeler dairesinin çini kaplı dış duvarları vardır.
pencerelerin dışında odayı çepeçevre saran tiği balkonun altındaki platform, haremin ha Sünnet Odası eski tahkimatların üstünde düzenlenmiş olan Lale Bahçe
çini kaplama, çeşme ve duvar nişleri, gösteri nımlarına ayrılmıştı. Taht Odası 1 8. yüzyılda
si'nin bir terasını kaplar. Aynı bahçede Altın Sayvan ve iki köşk daha yer alır.
şe dönük bir ihtişamın örnekleridir. rokoko dekoruyla yeniden düzenlendi.
Yine İbrahim'in yaptırdığı ve yaldızlı bakır kaplamalı Altın Sayvan, koruya
ve kütlesel selatin camilerine doğru benzersiz bir manzara sunar. IV. Mu
rad'ın (1623-1640) Revan (Erivan) ve Bağdat seferlerindeki zaferleri vesile
siyle inşa edilmiş olan Revan Köşkü'nün ve Bağdat Köşkü'nün, büyüleyici
manzaraya bakarak düşüncelere dalmaya son derece uygun alçak sedirlerle
döşenmiş ve üç ya da dört pencereli cihannümaları vardır. Bağdat Köşkü'nde
duvarlar kubbe kaidesine kadar çinilerle bezenmiştir; yeni çinilerin yanı sıra
eski saraylardan sökülerek yeniden kullanılmış çinilere de rastlanır. A11şap
kapılarda, pencere kepenklerinde ve duvar dolaplarında kakmalı sedef, fil
dişi ve kaplumbağa kabuğuna dayanan alışılmış örgülü desenler görülür.
Kubbe kırmızı bir zemin üstünde yaldızlı yıldızları içeren ince işlemeli süs
ler, sahınların yukarısındaki düz tavanlar ise boyalı arabesklerle bezenmiştir.
Çini üretiminin gerilemesiyle birlikte, boyalı ahşap duvar panoları mo
da haline geldi. Lale tutkusu bütün bir döneme adını vermiş olan III. Ah
med'in (1703-1730) kaldığı dairede, böyle panolarla kaplanan ve vazolar,
meyve sepetleri içinde düzenlenmiş bitki buketleri biçimindeki muhteşem
bir renkli natürmort tablonun eklenmesiyle yemek salonuna dönüştürülen
bir oda vardı.
Bu tarz iç mekan bezemesi 17. yüzyılda Suriye eyaletindeki şehir evle
rinde doruğuna ulaşmıştı. Günümüze ulaşmış en eski duvar panosu örnek
leri 1600/01 ve 1603 tarihlerini taşır ve Halep'teki görkemli bir evin kabul
odasına aittir. Bu evin aile reisi, Hıristiyan olduğuna işaret eden İsa bin But
rus adlı mühim bir tüccardı. Panoyu yaptırdığı seçkin sanatçılar, kuşların
ve masalımsı yaratıkların eklenmesiyle zenginleştirilmiş bitki resimleri yap·
mada usta oldukları gibi, dönemin kitap tezhibi üslubuna uygun figürlü Halep Odası, 1 600- 1 603, silmelerine kadar uzanan kaliteli resimlerle
sahnelere yer verecek kadar da cüretliydi. Bu sahnelerin çoğu, araya ka Berlin, İslam Sanatı Müzesi kaplıdır. Kuşlarla ve masalımsı yaratıklarla
ranfiller, laleler, güller, sümbüller, çançiçekleri ve nilüferler, ayrıca şaka Zengin bir Halepli tüccarın konağına 1 7. yüz canlılık katılmış arabesk süsler ve ince ayrın
yıl başlarında yerleştirilmiş boyalı ahşap pa tılarla işlenmiş figürlü sahneler dönemin ki
yıklar ve tırtıklı kıvrık yapraklar serpiştirilmiş arabesk süslerle iç içe geç nolar. Bu kabul odasının duvarları, 35 metre tap tezhibini ve çini bezemesini yansıtır.
miştir. Ana cumbadaki büyük panoların her ikisinde de iki özel temayı ye varan bir şerit boyunca saçaklık
işleyen belirgin figür tasvirleri yer alır. Kenarların birinde iki taht sahnesi
vardır: Birincisinde, hükümdar kendi düşmanının bir tabak üstündeki ke
sik başını alır; ikincisinde, şahiniyle beraber bir gezintiye çıkmaya hazırlan İsa'nın ellerini dua eder gibi havaya kaldırmış halde havarileriyle birlikte
dığı, muhteşem koşumlu ve eyerli bir atın hazır beklediği görülür. Av ve bir halka içinde göründüğü son akşam yemeği sahnesiyle Yeni Ahit tasvir
şölen motifleri, yönetici sınıfın ayrıcalıklarını ifade eder. Diğer kenardaki edilir. Eski Ahit ise İshak'ı kurban edilişine ilişkin sahneyle tasvir edilir. İb
resimler ise dinsel temalara yöneliktir. Meryem ve İsa portreleriyle, ayrıca rahim elindeki bıçağı önünde diz çökmüş oğlunun boğazına götürmek
üzereyken, yukarıdan gönderilmiş melek kurban edilecek hayvanla birlik
te oraya doğru iner.
Cami lambası, İznik, 1 549, yükseklik Kitabı Mukaddes'teki birçok peygamber gibi, İbrahim ve İsa da İslam
38 cm, Londra, British Museum dünyasında saygı görür. Peygamberlere ilişkin hikayeler 1 6 . yüzyılın ikin
İznik'te Musli adlı bir usta zanaatkarın ci yarısında şehirli üst tabaka arasında geniş bir okur kitlesi buldu ve bu
ürettiği bu cami lambası, Kanuni Sultan
Süleyman'ın Kudüs'te harem-i şerifte yü kesim için ilk kez resimli yazmalar hazırlanmaya başladı. Sonunda III. Mu
rüttüğü restorasyon çalışması sırasında rad İstanbul'daki saray nakkaşhanesine Erzurumlu kör şair Darir'in Siyer-i
Kubbetü's-Sahra'ya bağışlanmıştı. Dinsel Nebi kitabının resimli bir nüshasını çıkarma talimatını verdi. Peygamber
içerikli yazıların yanı sıra, ince arabesk
Muhammed'in hayatını ve ahfadını anlatan ve 700'den fazla minyatürü içe
lerle çevrilmiş ve süsleme amaçlı bulut
tomarları da taşır. Bezemenin önceki ren bu altı ciltlik muhteşem eser ancak oğlu ve ardılı III. Mehmed'in salta
modellere dayanmasına karşın, renklen nat döneminin son yıllarında bitirilebildi. Dinsel alanda figür tasvirlerinin
dirme l 540'1arın İznik çömleklerine öz
o zamana kadar sakıncalı görülmüş olmasından dolayı daha önce kitapta
güdür. İstanbul'a 1 00 km kadar uzaklıkta
ki İznik'in kaliteli seramikleri bütün hiçbir resimleme çalışması yapılmadığından, minyatür ustalarından yeni
Osmanlı İmparatorluğu'nda rakipsizdi. tipte yüzlerce resim istendi. Bu ustalar yumuşak hatlar, ışık oyunları, eğ
lenceli bulut kümeleri ve küçük melek figürleri aracılığıyla şenlik coşkusu
izlenimi yaratarak bu görevin üstesinden geldiler. Böyle şenlikli bir ortam
da peygamber beyaz bir yüz peçesiyle ve alevli bir altın halesiyle ayrı tu
tularak yüceltilir.
M İ MARİ 565
cami külliyeleri için tezhipli Kuran yazmalarının hazırlanınası vardı. Meh
B ezeme S anatları med'in oğlu Bayezid daha Amasya sancak beyiyken, Şeyh Hamdullah'ın ya
nında hat sanatını öğrenınişti. Tahta çıktığında bu saygın hattatı kendisiyle be
Almut von G/adiB raber İstanbul'a gelmeye ve yeteneklerini gelişen başkentin hizmetine
sunınaya razı etti. Topkapı Sarayı'nın birinci avlusu içinde yer alan saray nak
kaşhanesi, sadece yerli ustaları değil, kesintisiz ve köklü İran kitap bezeme
İstanbul'un fethiyle birlikte Osmanlılar kendilerini Bizans'ın, geçmişte halife sanatları geleneğine dayanan emsalsiz zenginlikte bir tecrübeye sahip çok sa
lik metropolü Bağdat'a karşı bir denge unsuru olmuş bu kültür merkezinin yıda İranlı sanatçıyı da bünyesine aldı. Bursalı şair Uzun Firdevsi'ye (15. yüz
varisleri olarak görmeye başladılar. Katı bir din savunucusundan ziyade bir yıl) ait Süleymannamenin II. Bayezid'e ithaf edilen yazma nüshasının baş
Rönesans hükümdarı gibi davranan Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) , mazi sayfasındaki minyatürde alışılmamış bir kompozisyon görülür: Yatay olarak
de kalmış ihtişam gösterilerini ve dünya önderlerinin safındaki yeni konumu düzenlenıniş yedi resim çevrimi, Kuran'da geçen bu kralın efsanevi saltanat
nu gözeten bir yaklaşım izledi. Avrupa'dan aralarında Venedikli Gentile Bel kentini işler. Süleyman'ın kendisi de Topkapı Sarayı'ndaki Orta Kapı'yla aynı
lini ve Costanzo de Ferrara'nın da bulunduğu ressamları ve madalyon üsluptaki bir kulede meleklerle ve kuşlarla çevrilmiş halde dünya hükümda
ustalarını sarayına çağırdı. İtalyan ustaların portreleri Osmanlı portre resminin rı olarak durur. Evrenin sırları gerçek mimari eserlerle kurulan bağlantı aracı
gelişimi için gerekli temeli sağladı. Costanzo'nun tunç madalyonu önde ge lığıyla bir hakikat gibi açıklanır; bu da Osmanlı ressamlarının temel işlevsel
len saray ressamı Sinan Bey'e padişahın 39 x 27 santimetre ebadında bir port mahiyetinin bir göstergesidir.
resini üretme ilhamını verdi. Bireysel psikolojik karakter yaratımının çok ge I. Selim'in (1512-1520) Safevi başkenti Tebriz'i ele geçirmesinden sonra,
lişkin bir gerçeklik havasıyla birleştirildiği böylesine bir portre ustalığına bir Osmanlılar başka sanatçıların da İstanbul'a gelmesini sağladı ve burada kla
daha ulaşılamadı. Elli yaşındaki ressamın padişahı şahsen gözlemleyerek bü sik edebi eserlerin büyük ölçekli nüshaları çıkarıldı. Kanuni Sultan Süley
yük bir hünerle işlediği bu portre başarılı bir hükümdarın iktidar iddiasını tem man'ın (1520-1 566) tahta çıktığı sırada, saray nakkaşhanesi imparatorluğun
sil ederken, sonraki Osmanlıların poıtreler genellikle zamandan kopuk bir va her yanından kabiliyetli sanatçıların katılımıyla 41 ressamı ve çok sayıda mü
roluş, saray adabı kurallarına göre sürdürülmüş bir hayat idealini yansıtır. cellidi kapsayan bir kadroya ulaşmıştı. Hala genç sayılabilecek bu dünya gü
cünün siyasal önemine yaraşır bir kültürel temeli kısa bir sürede yaratına ni
yetiyle, satın alına ya da el koyma yoluyla geniş kitap stokları edinildi. Bunlar
Kitap bezeme sanatı
arasında son Akkoyunlu ve Timurlu hükümdarlarının şahsi kütüphaneleri,
Fatih Sultan Mehmed ressamların yanı sıra, çok sayıda hattatı da yeni oluştu Tebriz'deki Safevi saray kütüphanesinin bazı bölümleri ve Budapeşte'deki
rulan kütüphanelerde Türkçe, Farsça ve Arapça yazmaların nüshalarını Korvinus Külliyatı vardı. Öte yandan, Osmanlı sarayı 16. yüzyıl boyunca Sa
çoğaltmak üzere çalıştırdı. Bu sanatsal yaratıcılığın merkezinde, yeni kurulan fevi elçilik heyetlerinin armağan olarak getirdiği yüzlerce değerli kitaba da sa-
"
Çaldıran Muharebesi, Şükrü
Bitlisi'nin Selimname'sinden alınma
minyatür, 1 525, İstanbul, Topkapı Sarayı
Müzesi
Kanuni Sultan Süleyman'ın, babası 1. Se
lim'in ölümünden hemen sonra, saltanat
dönemindeki başarılarını yüceltmek üze
re hazırlattığı Selimname, resimli padişah
tarihlerinin ilk örneğidir. Selim l 5 l 4'te
İran ordusunu yendikten sonra, Safevi
başkenti Tebriz'i ele geçirmiş ve İstan
bul'a zengin bir savaş ganimetiyle dön
müştü. Bu minyatür iki ordunun Çaldı
ran'da karşı karşıya gelişini gösteriyor.
Zafere ulaşan üstün Osmanlı kuvvetleri
sağda yer alıyor.
B E Z E M E SANATLARI 567
i l . Selim ok atarken Orantısız boyutlar ve enerjik hareketler bir Süleyman'ın Rodos kuşatması aldı. Ön planda atına binmiş halde görünen
Nigari, 1 6. yüzyılın ikinci yarısı, önderlik gücünü iletirken, Kanuni Sultan Sü Arifı'nin Sü/eymonnome'sinden, 1 558, padişah, yeniçerilerin koruması altında tah
İstanbul, Topkapı Sarayı Müzesi leyman'ın yaşayan tek oğlunun irade zayıflığı İstanbul, Topkapı Sarayı Müzesi kimatları aşmaya çalışan askerlerine cesaret
Saray ressamı Nigari'nin bu alışılmamış port nı ve içki düşkünlüğünü gizliyor. Sultan Süleyman beş aylık kuşatmadan sonra veriyor.
resi, i l . Selim'i ok talimi yaparken gösteriyor. Ocak l 523'te Akdeniz adalarından Rodos'u
hip oldu. Örneğin, 1 576'daki armağanlar 18 Kuran nüshasını, ayrıca 61 Fars ve atalarının elde ettiği başarılar yüceltilirdi. Coşkulu olsa bile yalın metnin
ça şiir kitabını ve çok sayıda minyatür albümünü kapsamaktaydı. yeterli bir çarpıcılıkla aktaramadığı zafer sahneleri ve peri masalı tarzında ih
Saray nakkaşhanesi snf klasik Farsça ve Türkçe eserlerin nüshalarını çı tişam gösterileri, minyatürcüler tarafından metnin aydınlatıcı etkisini güçlen
karmayı görev edinmek yerine, zamanla kendi hükümdarlarına ait şiirlerin, I. diren oldukça gerçekçi tablolar halinde resmedilirdi. Bir hükümdarın hayatın
Selim ve I. Süleyman'ın divanlarının gösterişli yazmalarını hazırlamaya ve ha daki dramatik anları öne çıkaran ve olayları etraflı biçimde işleyen
nedanın şanını göstermeye yönelik tarihsel resimler geliştirmeye de yöneldi. minyatürlerde, ana figürün varlığı tasvir edilen kesitin ötesinde, resmin kali
Osmanlılar üzerine tarihsel eserler 14. yüzyıldan beri yazılmıştı; padişahların tesi açısından can alıcı önem taşırdı.
başardığı işlere dair resimli anlatımlar ilk kez önde gelen bilginler ve saray Sultan Süleyman 16. yüzyıl oıtalarında Arifi'yi şehnameci olarak atama
nakkaşhanesi sanatçıları arasındaki işbirliğiyle hazırlandı. Kanuni Sultan Sü dan önce, kendi babasının hayatını bir vakayinameyle kayda geçirmişti. Ari
leyman'a seferlerine eşlik eden tarihçi Matraki Nasuh, 1 537 Irak ve İran sefe fi başarısız bir ayaklanına girişiminden sonra, Safevi Şahı Tahmasp'ın kardeşi
ri ile 1543 Macaristan seferi üzerine yazdığı her iki eseri için, şakirt kadrosuy Elkas Mirza'yla birlikte Şirvan'dan İstanbul'a kaçmış olan tecrübeli bir katipti.
la birlikte minyatürler yaptı. Bu kitaplarda ordunun geçtiği yerlerdeki kentleri, Padişah Şehııame-i Al-i Osmaııı'nin ilk 30 bin beytinden öylesine etkilendi ki,
köyleri, kaleleri, hisarları ve limanları açıklıkla resmeden minyatürler vardır. bir hattat ve minyatürcü ekibini sırf bu eseri hazırlamakla görevlendirdi. Fi
Osmanlıların oluşturduğu "şehnameci" makamının görevi, İranlı şair Fir gürlü minyatürlerin yer aldığı bu ilk Osmanlı tarihi beş ciltten oluşur. Ciltle
devsi'nin (y. 935-1005) ünlü Şehııame'sini örnek alarak, dönemin olayları te rin en büyüğü olan toplam 617 sayfalı ve 69 minyatürlü Süleymaııııame,
melinde bir saltanat tarfüi yaratmaktı. Bu eserlerde padişaha bir efsanevi kah 1 520'den 1 555'e kadar olan dönemin olaylarını aktarır. Süleyman'ın ölümün
raman olarak değil, ama her türlü eleştiriyi aşmış şanlı bir devlet büyüğü den üç yıl sonra tamamlanmıştır. Sanatçıların saray teşrifatına aşinalığı, cülus
olarak saygı gösterilmesi beklenirdi. Osmanlı ordularının başında kendisinin şenliği sahnelerinde ve sefirleri kabul törenlerinde açıkça görülür. Çift sayfa-
B E Z E M E SANATLARI 569
Mücevherli ayna, Osmanlı, y. 1 600, altın çiçekli dallar ve ebedi hayatın simgesi bir ser katıldı. Her hareketli günün sonunda bunları bir havai fişek gösterisi izledi
varakayla ve değerli taşlarla kaplanmış çelik, vi biçiminde düzenlenmiştir. Mine şeritlerine
Minyatürlerdeki figür zenginliğine, simaların ara sıra bazı değişkenlikler gös
İstanbul, Topkapı Sarayı işlenmiş turkuazlar ve ayna sapındaki benzer
T opkapı Sarayı haremindeki hanımlarca kulla değerli taş kümeleri, 1 6. yüzyıl sonlarına ve 1 7. termesine ve aşırıya varan itiş kakış havasına rağmen, somıçta ortaya çıkaı
nılan bu ayna değerli malzemelerden yapılmış yüzyıl başlarına ait kuyumculuk işlerinin ayırıcı görüntü yeknesaklıktır. Her şeyin iyi yönetilen bir kukla tiyatrosundaki kada
tır. Çelik gövdeyi bir altın varaka kaplar. Ayna özellikleridir. düzgün işlediği bir askeri geçit töreni yapılıyormuş gibi bir izlenim uyanır in
sırtı kısmındaki kakmalı turkuazlar ve yakutlar,
sanda. İtibarlı konukların aşağısında, geniş siperli şapkalarıyla ve atkılı kıs:
pelerinleriyle hemen seçilebilen çok sayıda Avrupalı özellikle otağların önü
ne yerleştirilmiş koltuklarda gösterileri izlerken görülür.
B E Z E M E SANATLARI 571
yaprak ana süsleme unsuru işlevini görürken, dış kenar boyunca yapraklar
ve bitki dalları uzanır.
Uşak halılarının başlıca rakibi, yatay ve dikey olarak eklemlenmiş sekiz
gen desenlere sahip halılardı. Sekizgenlerin sınır çizgilerinde tipik iç içe ör
güler görülür ve ana kenarlarda Küfi yazısını çağrıştıran bir bezemeyle dola
şık motif tekrarlanır. Geometrik stilleştinne yönündeki bu eğilim bazen
forınların tamamen ortadan kalkması noktasına kadar varabilir; öyle ki bütün
yüzey iyi düzenlenıniş bir arabesk süsü görüntüsüne bürünür. Bu halı türle
ri, tablolarında desenlerini ve canlılıklarını titizlikle yansıtan örneklere yer ver
dikleri için, Batılı ressamlar Hans Holbein ve Lorenzo Lotto'nun soyadlarıyla
anılır. İtalya 1 5 . yüzyıldan itibaren halı satışı için karlı bir pazar haline gelmiş
ti. Bu muhteşem halıların alıcıları arasında soylular ve hatta kiliseler de vardı.
Roma'daki San Pietro Bazilikası'nın 1489 tarfüli bir hazine envanterinde dört
tane Osmanlı halısı da sayılır.
I . Selim'in Kahire'yi fethetmesinden soma, Osmanlılar Memlük halı ya
pımcılarının teknik yetkinliğinden yararlanmaya başladı. Memlük halıları da
ha ince yünler kullanılarak daha sık bir dokuyla örülebildiği için, zarif çalkan
tılı motifleri yaratmak daha kolaydı. İstanbul saray nakkaşhanesinden çizilen
desenler kıvrık tırtıklı yapraklara, palmiye hasırlarına, gül bezek menevişleri
ne, karanfillere, sivri uçlu lalelere ve sümbüllere dayanan bitki düzenlemele
ri için gerekli temeli sağlardı. Bitkilerin beyaz kısımları için parlak Mısır yü
nünün yanı sıra pamuk, taban dokusu için de ipek kullanmak mümkündü.
III. Murad 1 585'te Kahire'den 11 usta halı yapımcısını büyük miktarda Mısır
yünüyle birlikte İstanbul'a getirttiğinde, herhalde başkentteki halı sanayisini
genişletmeyi tasarlamış olmalıydı. Zira mevcut 16 usta zanaatkar, sarayın si
parişlerini yetiştirmekte çok zorluk çekmekteydi. II. Selim'in türbesinde bulu
nan bir parçayı kapsayan çeşitli örneklerden anlaşıldığı üzere, tipik Mısır viş
ne kırmızısı ve yeşil renklerdeki küçük seccadeler aslında İstanbul'da imal
edilen ürünlerdi.
Seccadenin temel unsuru, tıpkı cami mfürabı gibi kıble yönünü işaret
eden niş motifidir. Tek seccadelerin yanı sıra, camilerdeki toplu namazlar
için yatay ve dikey niş sıralarının yer aldığı uzun namaz halıları da üretilirdi.
İstanbul'daki Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde bunların örnekleri vardır. Ge
Kaftan, Osmanlı, 1 6. yüzyıl sonları, ipek, şim noktalarında çiçeklerle doldurulmuş ma rek İstanbul, gerekse Edirne camilerinden alınmış olan bu namaz halıları, ca
İstanbul, Topkapı Sarayı Müzesi dalyonlar yer alır; bunların içinde laleler ve milerin kuruluşunda bağışlanmış mefruşat arasındaydı. Bazılarının parçalan
Boyun kısmı kürkle kaplı bu ipek kaftanın de nar çiçekleri çıkar. Saray ressamı Nigari'nin mış halleriyle bile 8 metre uzunluğa ulaşması, bir zamanlar ne kadar çarpıcı
senini, 1 6. yüzyılda revaçta olan düzgün uçlu yaptığı portrede, il. Selim'in de üstünde ben
ağ örgüsü belirler. Tırmanan filizlerin kesi- zer desenli bir kaftan vardır. olduklarına dair bir fikir verir.
Şenlikler ve askeri seferler için otağlar sağlayan çadır yapımcılarıyla işbir
liği, dokumacılık sanatı açısından belirli bir hüner sınaması sayılırdı. Arifi'nin
denetimi nispeten yüksek bir standardı sağlardı; aksaklıklar çıktığında devle Süleyınannaıne'sinde daire ve dikdöıtgen tabanlı çadırların resimleri vardır.
tin bütün işyerlerini kapatması mümkündü. Nitekim, 1 564'te bir sırma ve sim Muhteşem sayvanları olan bu çadırların çoğu kez metal çubuklarla ve çiçek
sahtekarlığı üzerine, sarayın talimatıyla İstanbul'daki brokar dokumacılarının li bezlerden oluşmuş duvarlarla süslenmesi, bir bahçe kameriyesi etkisi yara
yarısından fazlası işlerini durdurmak zorunda kalmıştı. tır. Sultan Süleyman'ın son Macar seferi üzerine Ahmed Feridun Paşa'nın yaz
II. Mehmed ve II. Bayezid döneminde başlayan imar atılımının camileri dığı vakayinamenin bir minyatüründe, padişahın 1 566'da öldüğü, Drava
ve konutları döşemek için gerekli ürünlere dönük bir talep aıtışını tetiklediği Irmağı kıyısındaki Zigetvar kentinin kale kapıları önünde bir beyaz çadır de
sırada, Batı Anadolu'da faaliyet gösteren çok sayıda halı atölyesi zaten vardı. nizi görülür. Sayıca yüzlere varan kümeler halindeki bu çadırlar, ırmak kıyı
Sarayın yaptırdığı ilk halılar büyük forınatlı, madalyonlu ve yıldızlı Uşak halı sına dikilmiş olan muazzam padişah otağının, ayrıca sadrazam ve diğer ordu
larıydı; berrak mavi ve kırmızı renk tonlarıyla ender rastlanan bir ifade gücü komutanlarıyla toplantıların yapıldığı bir dizi büyük çadırın çevresindedir. 17.
taşırdı. Madalyonlu Uşak halılarının uzunluğu 10 metreye kadar varır. Bunla yüzyıldan kalma bazı komutan çadırları 9 metre gibi çarpıcı bir uzunluğa ula
rın üretimi kusursuz bir çalışma düzenine, çok sayıda usta zanaatkara, büyük şır; 4 metre olan dam yükseklikleri kimi zaman bir koruyucu dokuma çatıy
tezgahlara ve farklı renkte yünleri içeren hatırı sayılır bir stoka sahip atölye la uzatılmıştır. Ahşap iskelet, saten ve yaldızlı deri parçalarının bolca serpişti
leri gerektirirdi. Böyle bir mali yatırıma girişebilecek tek güç olan saray, kitap rildiği bir dokuma örtüsü taşır; çiçeklerle bezenmiş kemerli geçitler kameriye
bezme sanatından ilhamla yapılmış çarpıcı zarif desenler için grafik tasarım min1arisini andırır. Osmanlı çadırları güzelliklerinden, iyi tasarlanmış yapıla
olanaklarını da sağlardı. Uşak halılarının temel deseni dalgalı kenarlı bir orta rından ve pratik kullanım düzenlerinden dolayı Avnıpa'da büyük hayranlık
madalyondan ve köşelerdeki testere dişli çeyrek madalyonlardan oluşur; bü uyandırmıştı. Bunun bir sonucu olarak, Osmanlılarla savaşlar sırasında ele ge
yük boyutlu halılarda aynı desen tekrar şemasıyla genişletilir. Çatallı dört taç- çirilmiş diğer eşyalarla birlikte özenle korunan çadır örnekleri, günümüzde
Muhteşem çadır, Osmanlı, 1 7. yüzyılın reçlerinden biridir. İki duvar parçası ve bir Kalkan Gümüş telle kenara örülmüş Allah'a niyaz
ikinci yarısı, ipek, dam yüksekliği 5, I m, dam çatıdan oluşur. Çadır bezi ve bir iç astarla kamış, Karlsruhe, Baden Eyalet Müzesi yazılarının yanı sıra, selviler, çiçekli ağaçlar
uzunluğu 4 m, Viyana, Sanat Tarihi Müzesi takviye edilmiş olan şarap kırmızısı rengin Bu kalkan demir topuzla kaplı bir ahşap ve çeşitli renklerdeki ipek bezeme üçgenleri
Bu muhteşem çadır l 683'te Viyana yakının deki ipekli dokumada altın, gümüş, yeşil ve merkezin etrafına 45 eşmerkezli sarmal ha görülür.
daki muharebelerde ele geçirilen savaş ge- açık kırmızı zengin arabeskler yer alır. linde dolanmış kamış hasırlarından oluşur.
Budapeşte, Viyana, Münih, Karlsruhe, Dresden ve Krakow müzelerinde san savaşçını koruması beklenen Allah'ın adıyla süslemek için ipek ya da gümüş
caklarla, at koşumlarıyla ve silahlarla birlikte muhteşem ve teknik bakımdan teller kullanılmıştır.
kusursuz Osmanlı cephe donanımının bir dökümünü sunar. Kanuni Sultan Süleyman'ın sarayında askeri birliklerin bir geçit törenini
Sadrazam Kara Mustafa Paşa'nın Eylül 1683'te Viyana önünde uğradığı ye hararetli bir anlatımla aktaran İmparator I. Ferdinand'ın elçisi Busbeck gibi
nilgiden sonra, Osmanlılar muazzam miktarda savaş araç gerecini geride bı döneme tanık olan kişiler, Osmanlı toplumunun temel bir özelliği olarak gör
rakmıştı. Bunlar arasında pahalı malzemeleriyle ve seçkin işçilikleriyle hay dükleri düzenli ihtişam gösterisi karşısında büyülenmişlerdi.
ranlık uyandıran sayısız parçalar vardır. Kadim bir savaş silahından bir statü
sembolüne dönüşmüş olan gürzlerin gümüş topuzları filizlerle bezenmiştir.
Mızrakların yaldızlı gümüşten sapları turkuaz kakmalıdır. Türklerin uzak As
ya geçmişinden beri son derece ürkütücü olan ok ve yayları boyalıdır; üstle
rinde değerli metallerden yapılmış bezeme amaçlı halkalar yer alır. Bazıları
kadifeyle kaplı olan deri sadaklar sim nakışlıdır veya küçük gümüş levhalar
la kaplıdır. Palaların ve hançerlerin ağızları Şam çeliğinden yapılmıştır; fildişi,
boynuz ya da ahşap kabzalarına değerli taşlar ya da metaller işlenmiştir. Kal
kanlar çoğu kez üstüne bir demir topuz çakılmış olan ortadaki bir ahşap dis
kin etrafına eşmerkezli sarmallar halinde sarılmış kamış ve söğüt hasırların
dan oluşur. Örgülü kısımları renkli yaprak ya da duman motifleriyle veya cihat
B E Z E M E SANATLARI 573
.
Hattın İslam sanatında çok özel bir yeri vard ır; sarih konturları olan köşeli bir yazı stilidir ve kü
çünkü Kuran vahyine iki açıdan sıkı sıkıya bağlıdır. çük formatta bile anıtsal görünür; çarpıcı simetri
Birincisi, Ku ran su retine bürünmüş Allah'ın kela siyle İslam'ın klasik dönemde kutsal kitabını yaydı
mı, Peygamber Muhammed'e asl ında sözlü olarak ğı sıradaki özgüveni ifade eder.
iletilen, ama daha sonra sahabelerince yazıya dö l rak'ın Küfe kentinden gelen adına rağmen,
kü len ve yazıl ı olarak dağıtılan i lahi vahyin benzer KOfı' batıda İspanya' dan doğuda İ ran'ın ötesine ka
siz delilini temsil eder. İ kincisi, bizzat Kuran bu dar uzanan bütün İslam dünyasına yayı larak, ev
vahyi Al lah katında "lekesiz kağıt tabakaları" üs rensel bir uygarlığa yaraşı r evrensel bir yazı haline
tünde korunan, "güzel", "emsalsiz" ve "zarif oran geldi. Özel olarak ku rulmuş hat nakkaşhanelerin
tı lı yazı" olarak tarif eder. de, Kuran nüshaları parşömen üstüne dikdörtgen
Bu sözler günümüze kadar bütün Kuran n üs fo rmatla yazı lırdı; ayrıca tasarlanan yazıtlar daha
Bir Küfi Kuran yazmasına ait sayfa, Irak ya da Suriye,
hası yazıcı larına sanatlarında ilahi kelamın semavi sonra binalar için taşa kazınır veya süs u nsuru ola
9. ya da 1 O. yüzyıl, mürekkepli ve yaldız tezhipli parşömen,
güzelliğini rehber almalarını sağlayan bir ilham kay Berlin, İslam Sanatı Müzesi rak örgüyle ya da nakışla malzemelere işlenirdi.
nağı olmuş ve hat sanatın ı icra etmeleri için bir KOfı' 1 2. yüzyıla kadar Kuran yazısı olma özel
şevk sağlamıştır. Bu şevki Batı dü nyasında dinsel ve Küfi yazıtlı meı;ar taşı, Mısır, 872, kireçtaşı, Berlin, l iğini korudu. Ancak, İslam'ın Arapça d ışında di lle
dindışı resmin yanı sıra heykel ve müziği doğuran İslam Sanatı Müzesi rin konuşulduğu ülkelere ve bölgelere yayıl masıy
güçlerle karşılaştırmak mümkündür. la ve (en başta Farsça ve Osman lıca ol mak üzere)
Daha önceleri her ne kadar sanatsal ifadenin bu yerel dillerin Arapça yazıyı benimsemesiyle bir
bütün boyutlarını ve tarzların ı yansıtan Arapça hat likte, yeni talepler ortaya çıktı ve yeni etkiler dev
örnekleri bulunsa da, bunların en önemlileri 8. reye girdi.
yüzyıldan itibaren basit bir tüy kalemle kağıt üstü Ticaret ve idare, kültür ve bilim, özel yazışma
ne yazılmış eserlerdir. Hattat yere oturur, yapra alanlarında günlük kullanıma dönük daha yuvarlak
ğı bir dizine dayayarak tutar ve tüy kalem üzerin bir yazı biçimi baştan beri vardı. Vezir İbn Muk
de tam bir bedensel ve düşünsel hakimiyeti la'nın (ö. 939) 1 0. yüzyıl başlarında Bağdat'ta ku
gerekti ren sıkı, emin vuruşlarla metni yazard ı. Bu rallara bağladığı "altı stil"in bu yuvarlak yazıdan tü
sanatta ustalık seviyesine varmak için yıl larca alış reti ldiği san ılmaktadır. O zamandan beri bütün
tırma yapmak gereki rdi. Bu şeki lde yaratılan hat İslam hattatları için bir rehber işlevini gören ve
sanatı şaheserleri her yerde hayranlık uyandı rır, çok farklı istikametlerde daha da gelişti rilen bu ya
derlenerek korunur, son derece değerli sayılır ve zı stil leri Neshi, M uhakkak, Reyhani, Tevki, Rika ve
koleksiyoncu larca yüksek fiyatlardan satın al ınırdı. Sül üs'tür. İbn Mu kla tekil harflerin birbirleriyle iliş
İlk başta, Kuran'ın neşri sarih bir resmi yazıya kisi nin tüy kalemle eklenmiş noktalardan kesti rile
dayalıydı. Mekke ve Medine' de 7. yüzyılın ilk yarı bileceği bir sistem geliştirdi. Böylece her yazı sti li
sında ku llanı lan Arapça alfabe, bütün Sami yazıları içinde orantılara ilişkin açık seçik bir tanım belir
gibi, ünsüz bir yazıdır ve 28 ses birimi vard ır. Sağ lendi.
dan sola yazılması, büt_ü n harflerin sağdan birleşti Arapça yazı basit temel şeki llere dayanır, ama
rilmesine olanak verir. Ne var ki, bazı ses birimle orantıları bakımından düzensizdir; çü nkü uzun, in
ri sola bitiştirilemediği için, kelimeler içinde ce ve dikey hatların yanında küçük yuvarlak şekil
boşluklar kalabilir. Ses birimlerinin üçü yarı ünlü, ler yer al ır ve yuvarlak kıvrımlar aşağıya doğru
yani yazıda uzun ünlü işlevini de gören ünsüzler uzanı r. Bir satı rın bir hayli boşl uk barındıran üst
dir; örneğin "vav" aynı zamanda uzun bir "u"dur. kısmı ile çok sayıda küçük şeki lleri barındıran alt
Kısa ünlü leri bağlamdan çıkarsamak gerekmiş, ama kısmı arasında her zaman bir dengesizlik görü lür.
çok geçmeden ortaya çıkan zorunluluktan dolayı, Hattatların her seferinde bir denge yaratmaya ça
bu nları yardı mcı işaretler aracılığıyla gösterme yo l ıştığı husus işte buydu.
luna gidi lmiştir. Aynı şey "sin" ve "şın" ya da "be" Örneğin, harflerin üst uçları nı genişleterel<
ve "te" gibi temelde benzer biçimli harfleri ayırt yaprak şekline çevi rdiler veya alt uçları nı zarif kıv
etmek için başvurulan bir ila üç noktalı sistem için rımlar halinde yukarıya çekerek, bitki şeklinde
de geçerlidir. açılımlar yapmalarını (çicek) sağladı lar.
Bu erken dönemde, yani daha 7. yüzyılda bir Bir alternatif olarak, bizzat harflerin dönmele
Kuran yazısı olarak ortaya çı kan Küfı' son derece rine, kıvrılmalarına ve birbirlerine sarıl maları na
olanak verdiler. Böylece "çiçekli" ya da "bezen Günümüze u laşan en eski Neshi stilinde kağıt
miş" Kufi ortaya çıktı. Hatta harflerin uçları insan Kuran nüshası Bağdat'ta 1 00 l 'de İbnü'l-Bevvab ta
ya da hayvan başlarını andıracak biçimde genişle rafı ndan yazılmıştı. İbn M ukla'nın bir öğrencisi ve
tildi. Ku ran nüshaları nda hiç görülmeyen bu yazı döneminin en ünlü hattatı olan bu kişi, bir hat sa -�
sti line sadece binaların yazıtlarında ve kaplarda, natı kuramcısı olarak İbn Mukla'dan sonra ikinci sı
özellikle metal kaplarda rastlanı r. rada gelir. Onun çalışmaları nı 1 3. yüzyılda yetki n
Yazının her yerde, özellikle bezeme amacıyla leştiren Yakut-ı M ustasımi'yi (ö. 1 298) hem İ ranlı
yapılarda ku llanılabilen bir sanat biçimine kısa sü hem de Osmanl ı hattatları örnek aldı. Onlar da hat
rede dönüşmesinin sebebi, figür tasvirinin hala çe sanatı nın "altı stilin" ötesindeki gelişimine temel
kincelerle karşılanmasıydı. Kufi stili içinde "yatık katkı larda bulundu.
Fars" yazısı ile İspanya ve Kuzeybatı Afrika'da da İ ran'da, Farsça metinler için tercihen kullanı
Besmelenin altı farklı stildeki yazılışı (yukarıdan
ha sonraları "Magribi" stiline kaynakl ık eden yazı lan karakteristik bir stil olarak Nestalik'in gelişimi aşağıya): Rika, Neshi, Nestalik, Sülüs, M uhakkak, Kare Küfı
gibi yerel üsluplar belirdi. öne çıktı. İslam'la birlikte Arapça alfabeyi benim
İslam dünyasına 8. yüzyılda Orta Asya aracı lı semiş olan İ ranlı lar, kendi dillerine uyan ve bugü n run çözebileceği büzülmelerle ve abartılı kıvrım
ğıyla Çin'den u laşan kağıdın devreye girmesi, hat hala ku llanılan bir yazı stilini buldu lar. 1 7. yüzyıl' da larla ayırt edilen bir yazı stilidir.
sanatının gel işiminde son derece önemliydi. Hiç Nestalik'ten gelişti rilen Şikeste, ancak alışkın oku- Osmanlı İmparatorluğu da Şeyh Hamdullah sa
rih okunurluğu sağlamaya yönelik bir çabayla, Ya
kut-ı Mustasımi'nin stilize hale getirdiği Neshi yazı
sını daha da berrak hale getirdi. Yaklaşık 200 yıl
sonra Hafız Osman başka basitleştirmelerle bu ni
teliği güçlendirdi. Türkiye'deki modern hattatların
çoğu bu geleneği izler. Osmanlı hattatları Divani sti
liyle birlikte; bütün resmi belgelerde ku llanılacak
birkaç hat sanatı varyasyonu daha geliştirdiler. Di
vani'nin okunması neredeyse Şikeste kadar güçtür;
ama belgelere diğer bütün yazılardan ayırt edilme
lerini sağlayan özel bir biçim verir. Bu varyasyonla
rın kökeninde tuğra, yani Osmanlı hattatlarının en
çarpıcı buluşlarından biri yatar; tuğra, yani son de
rece özenli ve süslü biçimde yazı lmış padişah adı ve
mührü.
Eğitim gören her hattatın "altı stil"de gerçek
ten ustalaşma yönünde en azından çaba gösterme
si olağandı. Bu da sadece kuramsal temelini öğren
meyi değil, öncelikle yazıyla dolduru lacak yüzeyin
orantılarına ilişkin göz kararını alıştırmayla edinip
geliştirmeyi gerekti rirdi. Kufi stiliyle parşömene
Nestalik stilde bir İran hat sanatı eseri, imza il. Selim'in padişahlık tuğrası ve 30 Aralık 8 Ocak
-
Ahmed el-Hüseyni, y. 1 575, Berlin, İslam Sanatı Müzesi 1 569 tarihli ferman, İstanbul, Türk ve İslam Eserleri
Müzesi
yazılmış Kuran nüshalarında, satırlar yatay bir yü nüştürülürdü. Hindistan ve İ ran'da Nestalik stiliy
zey üstünde kelimelere göre değil, harf kümeleri le çoğu kez sayfa boyunca çapraz yazılan Farsça şi
ne göre düzen lenirdi ve bu durum akıcı okumayı irler rağbet görürken, Osmanl ı İmparatorl uğu'nda
güçleştirirdi. Kuran nüshalarının kağıda yazılması dikdörtgen sayfalara farklı boyutlardaki stil lerle
beraberinde dikey boyutu getirdi ve artık her· satı yazılmış kısa di nsel metinler tercih edi lirdi. Semer
rı eksiksiz bir kelimeyle bitecek şekilde yazma ge kand'da bulunmuş 1 O. yüzyıl seramikleri, gü nlük
reği doğdu. Kenarları tutturmak için kelimeleri
haddinden fazla sıkışık veya yayvan yazmak caiz de
ğildi. Bu nedenle, estetik bakımdan dengeli ol ması
için her satırı dikkatlice plan lamak gerekirdi; aşağı
ya sarkan kıvrımların hemen alttaki satıra ait nok
talama işaretleriyle çatışmaması için, satırların bir
birleriyle ilişkisi de göz önünde tutulmalıydı. Son
olarak, dengesizlikten kaçı nmak açısından, planla
ma sü recinde karşılıklı sayfaları birlikte ele alma
gereği vardı.
Bu mülahazalar kitaplar için olduğu kadar, sa
dece birkaç satırdan, çoğu kez tek bir cümleden ve
hatta tek bir kelimeden oluşan hat kompozisyon
ları için de geçerliydi. Temel mallara böyle kompo
zisyon ların işlenmesi çok erken bir tarihte başladı.
Daha sonraları tek yaprağa imzalı eserler yapma
yoluna gidildi; bun lar mukavvaya zamkla yapıştırı
larak bir araya getirilir ve ciltlenerek albüme dö-
..
' "
· , ;· . j
,1 ·
. 'ı
..
Heykel . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 596
Resim
579
nanistan ve Balkanlar bağımsızlaşırken, doğu eyaletlerinde İngilizler ve
Tarih Fransızlar bağımsızlığa yönelik yerel girişimlere siyasal ve ticari nüfuz el
de etmek amacıyla destek verdi. Magrip'teki çıkarlarını doğrudan kovala
Markus Hattstein yan Fransa, 1830'da Cezayir'i ele geçirdi, komşu Fas ve Tunus'u ticari bas
kı altına aldı. Her iki ülke de Avrupa'ya borçlanma yoluyla iflasın eşiğine
kadar geldi ve sonunda resmi Fransız korumasını kabul etmek zorunda
1 800- 1 9 1 4 arasındaki gelişmeler: kaldı. Fransa en iyi arazilerin dağıtarak yerleştirdiği Fransız göçmenler
Avrupa sömürgecil iği ve siyasal reform (colons) aracılığıyla bu ülkelerde saldırgan bir politika izledi. Avrupalı
göçmenler tarıma ve dış ticaretin büyük bölümüne hakim olmanın yanı
Fransız Devrimi ve Napolyon döneminde (1789-1815) Avrupa'da meyda sıra, 1880'den sonra bulunan mineral kaynakları da sömürdü. Libya'daki
na gelen hızlı sosyal değişim, ticari güdüler doğrultusunda Avrupa etkile İtalyanlar ve Kuzey Fas'taki İspanyollar aynı örneği izledi.
rini diğer bölgelere yaymaya yönelik bir dış politikayı getirdi: Avrupa sö İngilizler 1857'de Hindistan'ı ele geçirdi; ticari çıkarlarını geliştirmek
mürgeciliği. Daha 18. yüzyıla girilmeden, Avrupa devletleri ve ticari şir için İran ve Afganistan'a yoğun müdahalede bulundu. Mısır'da Mehmed
ketleri Magrip, Yakındoğu ve Asya ülkelerinde önemli köprübaşları elde Ali Paşa'nın bağımsızlık kazanma girişimlerine (1805-1849) destek verdi.
etmişlerdi. Napolyon'un Mısır istilasıyla (1798), Doğu ile Batı arasındaki Onun ardıllarının çeşitli prestij projeleri (sözgelimi Süveyş Kanalı, 1869)
ilişkilerde yeni bir sayfa açıldı. Yakındoğu'da istilacıların peşi sıra idareci yüzünden borç batağına saplanması üzerine, 1 882'de Mısır'ın yönetimine
ler, kaşifler ve arkeologlar geldi; 19. yüzyılın teknolojik devrimi (buharlı fiilen el koydu. İlk baştaki güçlüklerden sonra Sudan'ı da denetim altına
gemi, demiryolu, telgraf) sayesinde daha büyük mesafeler daha çabuk aldı ve Arap Yarımadası'nın Körfez emirlikleriyle himaye anlaşmaları yap
alındı ve uzak diyarlarla bağlantılar kuruldu. tı. Öte yandan, 19. yüzyıl başlarına doğru Endonezya Hollandalıların, Ma
Osmanlıların dünya imparatorluğu 19. yüzyıl başlarından itibaren cid lezya da İngilizlerin sıkı pençesi altına girmişti. Suriye, Irak, Filistin ve
di biçimde zayıfladı ve Türk ağırlıklı olmayan eyaletler art arda koptu: Yu- Lübnan'da şartlar bozulmaya yüz tuttu. Bu ülkeler hala Osmanlı İmpara-
torluğu'na bağlı olmakla birlikte, İngilizler ile Fransızlar arasındaki yoğun İslam'ın rolü: Kültürel içe dönüş ve siyasal hareketler
nüfuz mücadelesinin kıskacında bırakıldı.
Avrupa nüfuzu bu ülkelerin hepsinde büyük değişikliklere yol açtı. Avrupalıların gözünde, İslam disiplinli v e merkezi bir idarenin önünü tı
Neredeyse her yerde Avrupa modeline dayalı bir kabine sistemi kuruldu kayan köhne bir din ve geçerliliğini yitirmiş bir sosyal sistemdi; İslam kül
ve 1 861 'de Tunus bir anayasayı yürürlüğe koyan ilk İslam ülkesi oldu. Sö türünün yerli savunucuları bile temel bir değişim gereğinin farkındaydı.
mürgeci devletler zorla dayattıkları serbest ticaret politikası çerçevesinde, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişen ulusal edebiyat ile Avrupa
birçok ayrıcalık ve tekel elde ettiler; adalet sistemini seküler ve merkezi tarzı öğretim ve eğitim sistemi küçük bir elit tabakanın ortaya çıkmasını
bir yapıya kavuşturarak, şeriatın yetki alanını ortadan kaldıracak kapsam sağladı. Bu rafine elitler kendi geleneklerine olduğu kadar Avrupa etkisi
lı düzenlemeler için bastırdılar. Avrupalı diplomatik temsilcilerden ve ne karşı eleştirel bir tutum takındı.
konsoloslardan oluşan bir şebekenin yanı sıra Avrupa teknolojisi ve aske Kültürel konulardaki yaklaşımıyla "Selefiye" olarak bilinen bu eğili
ri eğitimi bu ülkelerdeki resmi yaşama hakim oldu. Öğretim ve eğitim sis min önderleri Avrupa'nın askeri ve teknolojik üstünlüğünü kabul etmeye
temlerinde Avrupa anlayışı doğrultusunda reformlar yapıldı, kölelik kal yatkın, Avrupa'nın manevi, ahlaki ya da kültürel üstünlüğünü herhangi
dırıldı ve geleneksel aşiret yapısı sindirildi. Gelişen sağlık hizmetleri ve bir şekilde tanımaya karşıydı. İslam'ın eski parlak dönemini özlemle an
koruyucu hijyen önlemleri sayesinde birçok ülke bir nüfus patlaması ve manın ötesinde, İslam'ı kendi halklarının gelecekteki kültürel kimliği için
kırsal kesimden kentlere yönelik bir göç dalgası yaşadı. kilit taşı olarak gören bir yaklaşım söz konusuydu. Bu kesim fikirleriyle
Avrupalılar yerli elit tabakayı eğitmeye büyük ağırlık verdi. Bu taba ve çağrılarıyla modern İslam'a, ayrıca daha sonraları İslamcılar ( "kökten
ka mensuplarının çoğu kez sömürgeci ülkede kariyer edinmeye yönelme ciler") tarafından savunulan bazı görüşlere, en başta da şeriatın kapsamı
leri, kendi insanlarından ve geleneksel İslam'dan kopmalarını getirdi. Eği na ilişkin görüşe manevi babalık etti.
timde teknolojik ve askeri konuların esas alınmasına karşın, sömürgeci Avrupa devletleri İslam'da reform hareketlerinin gücüne bizzat tanık
devletler sömürgelerde ve himaye altındaki ülkelerde küçük düşünce oldu. En belirgin örnek Sudan'da kendisini "Mehdi" ilan eden, Mısırlıları
çevrelerinin ortaya çıkmasını önleyemedi. Avrupa milliyetçiliğinin ithali ve İngilizleri ülkeden kovan ve sonunda Hartum'u alan Muhammed Ah
İslam'ın ciddi geleneksel ümmet anlayışını ciddi olarak sarstı; ama birçok med'in (1844-1885) ayaklanmasıydı. İngiliz ve Mısır kuvvetleri onun ardı
ülkede yeni bir özgüveni ve kendi tarihini keşfetme yönünde bir eğilimi lının İslami rejimini ancak 1898/99'da yenilgiye uğratabildi. Daha başarılı
doğurdu. Bunun belirgin bir göstergesi Osmanlı İmparatorluğu'nda milli bir girişim Arap Yarımadası'nda gelişen Vehhabilik adlı sıkı püriten hare
yetçi "Jöntürkler"in 1908'deki askeri darbesiydi. Sömürgeler ve himaye al ketti. Bu harekete dayanan Suud ailesi, bölgenin başat gücü haline geldi.
tındaki ülkeler Birinci Dünya Savaşı'na değişen ölçülerde katıldı. İbn Suud (1880-1953) olarak bilinen Abdülaziz 1902'den itibaren Hicaz'ı,
ayrıca Arap Yarımadası'nın Mekke ve Medine'yi de içine alan büyük bö
lümünü ele geçirdi ve 1932'de Suudi Arabistan Krallığı'nı ilan etti. Lib
Karşı sayfada: Napolyon'un Piramitler Muharebesi gibi birçok zafere rağmen, Na
polyon'un Mısır ve Suriye üzerinden Os ya'da İtalyan işgaline karşı mücadelenin önderliğini üstlenen ve 1922'de
Muharebesi, 1 798, Louis Lejeune,
1 9. yüzyıl, Versailles, Kraliyet Sarayı manlı İmparatorluğu'nun içlerine ilerleme bir mensubunu Libya emiri olarak başa geçiren Senusi hareketinin de
Napolyon l 798'de bir Osmanlı eyaleti olan girişimi boşa çıktı ve Mehmed Ali Paşa ile ar benzer bir püriten yönelimi vardı. Avrupa devletlerinin hiçbir yerde işbir
Mısır'ı ilhak etti. Amacı bölgedeki İngiliz nü dıllarının yönetimi altında Mısır'ın bağımsız
liği için görüşüne başvurmadığı İslam yetkilileri hemen her yerde sömür
fuzunu sınırlamak ve Afrika'nın bu kesimin lığa yönelmesini hızlandırdı.
de bir Fransız üssü yaratmaktı. Piramitler geciliğe karşı özgürlük hareketlerinin yanında atak bir tutum takındı.
TARİ H 581
20. yüzyıl: U l usal bağımsızl ığa giden yol Fransa Magrip'te nazik bir durum içine girdi; çünkü karşısına Avru
pa-eğitimli kişilerin öncülük ettiği ve uluslararası düzeyde hatırı sayılır
Birinci Dünya Savaşı'nın bitişi Britanya ve Fransa'nın siyasal güçlerinin bir yankı uyandıran örgütlü kurtuluş hareketleri dikildi. Britanya
doruğuna ulaşmalarını sağlayan bir dönemeç oldu; çünkü Almanya ve 1919'da Afganların bütün İngiliz birliklerini ülkelerinden söküp atmasın
Avusturya'nın yanında savaşmış olan Osmanlı İmparatorluğu artık yenik dan sonra Hindistan'da benzer güçlüklerle karşılaştı. Hint Ulusal Kong
devletlerden biriydi. Osmanlılar toprak bakımından şimdiki Türkiye sı resi bünyesinde, Mahatma Gandhi ve Pandit Nehru'nun öncülüğündeki
nırlarına kadar daraldı ve Arap eyaletlerinden vazgeçti. İtilaf cephesinin Hindular ile Muhammed Ali Cinnah öncülüğündeki Müslümanlar ülke
iki büyük devleti 1916 Sykes-Picot Anlaşması'yla nüfuz alanları konu deki İngiliz birliklerinin çekilmesi ve ulusal bağımsızlığın tanınması ta
sunda çoktan mutabakata varmışlardı. Buna göre Suriye ve Lübnan lebinde bulundular; iyi tasarlanmış eylemlerle bu taleplerine canlılık ka
Fransız, Filistin, Ürdün ve Irak ise İngiliz manda yönetimi altına girdi. zandırdılar. Türkiye'de, son Osmanlı padişahını 1922'de tahttan indiren
Her iki devlet de 19 16'da kendisini Hicaz kralı ilan eden (ve 1924'te İbn Mustafa Kemal Atatürk (188 1 -1938) yönetimindeki milliyetçi hükümet
Suud tarafından sürülene kadar hüküm süren) Mekke şerifi Hüseyin'in ülkeyi modern, laik ve Avrupai bir yapıya kavuşturma yönünde radikal
(1856- 1931) Haşimi ailesiyle ittifak halindeydi. Bunun sonucunda adımlar attı. Bu reformlardan cesaret alan Rıza Han (1878- 1944) İran'da
1920/2 1 'de Hüseyin'in oğullarından Abdullah (1882-1951) emir sıfatıyla 1925'te Kaçar hanedanını devirdi ve kendisini şah ilan etti. Onun otori
Mevera-ı Ürdün'ün (Filistin ve Ürdün), Faysal (1883- 1 933) kral sıfatıyla ter modernleştirme ve laikleştirme çabaları yüzünden Şii ruhban sınıfıy
Irak'ın başına geçirildi. Ne var ki, Abdullah 0917 Balfour Bildirgesi'yle la yaşanan sürekli çatışma, 1978'de Pehlevi hanedanının yıkılmasıyla ve
güvence altına alınan) bir Yahudi devletini onaylama yükümlülüğü altı İran İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla son buldu.
na girdi. İngilizlerin 1 922'de bağımsızlığını tanıdığı Mısır'da, Mehmed Ali İkinci Dünya Savaşı'nda, İslam ülkeleri değişik saflarda yer aldı; bu
Paşa'nın soyundan gelen I. Fuad (1868-1936) kral unvanını aldı. Britan nunla birlikte bazı kurtuluş hareketlerinde, İngilizlere ve Fransızlara kar
ya genelde Doğu ülkeleriyle ticarette aslan payını kapmayı ve dünya ça şı mücadele eden Nazi Almanyası'na karşı açık seçik bir sempati vardı.
pında bir deniz gücü konumunu daha da ileriye götürmeyi başardı. Savaşın bitişiyle birlikte, koşullar ulusal bağımsızlık için olgunlaştı. Fran-
!/
Ka:zakistın
13-40/60
,., Gine
. 15. � sooo
Sıerra _?;
1 798- 1 80 1 Fransızların Mısır seferi; Yakındoğu'yu İ ngiliz ve Fransız 1 956 Sina seferi, 1 967 Altı 1 975- 1 990 Lübnan' da iç savaş
girişimin boşa çıkarılmasından nüfuz alanlarına ayırdı Gün Savaşı, 1 973 Yom Kippur
1 978- 1 979 İran'da İslam Devrimi:
sonra, Mehmed Ali Paşa'nın Savaşı izledi
1917 Balfour Bildirgesi: İ ngiliz Ayetullah Ruhullah Humeyni
valiliği altında Mısır fiilen
hükümeti Siyonist harekete 1 952 Mısır' da General Necip ve yönetiminde İran lslam
bağımsızlık kazandı
Filistin' de bir Yahudi "ulusal Cemal Abdülnasır'ın Cumhuriyeti kuruldu
1 832- 1 847 Cezayir'de ( l 830'da başlayan) yurdu"nun kurulmasına destek öncülüğündeki askeri darbeyle
1 978- 1 979 Camp David Anlaşması:
Fransız işgaline karşı Emir sözü verdi monarşiye ( 1 922- 1 952) son
İsrail'le imzaladığı bu barış
Abdülkadir öncülüğündeki verildi
1 920 Milletler Cemiyeti kararıyla antlaşması Mısır'ın Arap
bağımsızlık mücadelesi
Filistin, Irak ve Mavera-ı 1 956-57 Fas, Tunus ve Malezya dünyasında yalnızlaşmasına yol
1 839- 1 876 Osmanlı İmparatorluğu'nda Ürdün İ ngiliz, Suriye ve özerkliğe kavuştu açtı
ordu, adliye, idare ve eğitim Lübnan Fransız manda
1 958 lrak'ta bir askeri darbeyle 1 979- 1 988 Afganistan'daki Sovyet işgali
sistemlerinde kapsamlı yönetimine girdi
monarşiye ( 1 92 1 - 1 958) son
reformların yapıldığı Tanzimat 1 980- 1 988 İran-Irak Savaşı
1 922- 1 924 Türkiye Cumhuriyeti'nin verildi ve cumhuriyet ilan
ve lslahat dönemi 1 990 Kuzey ve Güney Yemen'in
kuruluş süreci: Padişahlık edildi
1 857- 1 86 1 Tunus bir anayasa kabul ( 1 922) ve halifelik ( 1 924) Yemen Cumhuriyeti adıyla
1 958- 1 96 1 Mısır ve Suriye'nin kurduğu
ederek, meşruti monarşiye kaldırıldı; cumhuriyet ilan birleşmesi
Birleşik Arap Cumhuriyeti
geçti edildi ( 1 923) ve Mustafa 1 990- 1 99 1 Basra Körfezi Savaşı: ABD
Kemal cumhurbaşkanı oldu 1 962 Cezayir bağımsızlık
1 858 Hindistan bir genel vali önderliğindeki bir uluslararası
mücadelesi ( 1 954- 1 962)
yönetiminde İngiliz 1 925 lran'da Kaçar yönetimi sona ittifak, lrak'ı işgal ettiği
başarıya ulaştı; Yemen'de
egemenliğine girdi erdi; Rıza Han l ran şahı oldu Kuveyt'ten çekilmek zorunda
İmam Ahmed ( 1 948- 1 962)
bıraktı. Madrid Konferansı
1 863 Fas, Beclard Anlaşması'yla 1 928 Hasan el-Benna Mısır'da devrildi ve cumhuriyet ilan
İsrail, komşuları ve en
Fransız himayesini kabul etti Müslüman Kardeşler örgütünü edildi
önemlisi Filistinliler arasında
kurdu
1 88 1 Sudan' da Mehdi Ayaklanması 1 967 Yemen'in bölünmesiyle Güney doğrudan müzakereleri
1 932 Suudi Arabistan Krallığı Yemen Halk Cumhuriyeti başlattı
1 88 1 - 1 883 Tunus, Bardo ve La Marsa
kuruldu (sonraki adıyla Yemen
anlaşmalarıyla Fransız 1 99 1 - 1 992 Cezayir'deki parlamento
Demokratik Halk
himayesini kabul etti 1 945- 1 947 İkinci Dünya Savaşı'ndan seçimlerini kazanan "İslami
Cumhuriyeti) kuruldu
( 1 939- 1 945) sonra Hindistan, Selamet Cephesi"nin iktidara
1 882- 1 936 Mısır'da İngiliz işgali
Ürdün, Suriye ve Lübnan 1 968 General Suharto Endonezya gelişi ordu müdahalesiyle
1 898- 1 954 Sudan'da ortak İ ngiliz-Mısır bağımsızlık kazandı ( 1 946), cumhurbaşkanı oldu önlendi
yönetimi Pakistan kuruldu ( 1 947),
1 969 Libya'da Albay Muammer
1 9 1 4- 1 9 1 8 Birinci Dünya Savaşı: Osmanlı Endonezya Cumhuriyeti ilan
Kaddafı darbeyle yönetime el
İmparatorluğu ittifak edildi ( 1 945) ve Arap Birliği
koydu
cephesinde yer aldı oluşturuldu ( 1 945)
1 972 Doğu Pakistan ayrılarak
1916 Sykes-Picot Anlaşması: 1 948 lsrail devleti kuruldu ve ilk
Bangladeş adıyla yeni bir
Britanya ve Fransa Arap-İsrail savaşı çıktı; bunu
bağımsız devlet oldu
TARİ H 583
Solda: Kral İbn Suud ABD Başkanı Franklin D.
Roosevelt'le birlikte, 1 945
Asıl adı Abdülaziz olan İbn Suud ( 1 880- 1 953) Arap
Yarımadası'nın orta kesimini l 902'den itibaren ele
geçirdi, Haşimileri 1 924'te Hicaz' dan çıkardı ve
l 932'de Suudi Arabistan Krallığı'nı ilan etti. İkinci
Dünya Savaşı sonrası düzenin dünya güçü ABD'yle
başta Arap petrolüyle ilgili olmak üzere çeşitli akıllıca
anlaşmalara vardı. Bu resimde iki devlet adamı ABD
kruvazörü "Quincy"de görülüyor.
noktalardan biri haline geldi. Arap devletlerinin 1967'de İsrail'i sıkıştır salara ve Avrupa sistemine dayalı resmi mahkemeler ağırlık kazandı. Da
ma girişimi Mısır öncülüğündeki Arap birliklerinin yenilgisine yol açtı. ha geleneksel bir tarzda yönetilen Fas, Ürdün, Körfez emirlikleri ve Ma
Arapların 1 973'te uğradığı ikinci yenilginin ardından, Mısır ve Ürdün si lezya gibi ülkeler de önemli modernleşme programlarına girişti. Buna
yasal tutumlarını değiştirerek barış görüşmelerine oturdular. Yaser Ara karşılık, Suudi Arabistan, Pakistan, Sudan ve Libya gibi ülkelerde ise da
fat'ın (1 929-2004) önderlik ettiği Filistinliler de zamanla bu sürece katıl ha sağlam köklere sahip geleneksel İslami yapıların resmi yaşamdaki nü
dı. fuzu sürdü.
Magrip'te de ciddi sorunlar ortaya çıktı. Fransa yerel bağımsızlık ha Cemal Abdülnasır (1918-1970) yönetimindeki Mısır 1954'ten itibaren
reketlerine karşı bir misilleme döneminden sonra, uluslararası baskıya İslam dünyasında çok önemli bir rol oynadı. ABD'nin siyasal-ekonomik
boyun eğmek zorunda kaldı. Fas 1956'da bağımsızlığını ilan etti ve bu hakimiyetinin ve SSCB'nin siyasal nüfuzunu genişletme girişimlerinin
mücadeleye önderlik eden Sultan V. Muhammed (1909- 1961) kral unva Arap bölgesinde özellikle açıkça görüldüğü bir dönemdi bu. Nasır iki sü
nını aldı. Tunus'ta karizmatik avukat Habib Burgiba (1903-2000) görüş per devletle ilişki açısından aktif bir tarafsızlık ("bağlantısızlık") politika
meler yoluyla 1 956'da bağımsızlığın kazanılmasına öncülük etti ve radi sı izlemekle birlikte, içerideki siyasal desteğini sosyalizme ve SSCB'ye ya
kal bir modernleşme sürecini başlattı. Resmen Fransa'nın bir parçası kın bir çizgiden aldı. Süveyş Kanalı'nın 1956'da millileştirmesi üzerine
olan Cezayir'de bağımsızlık mücadelesi son derece kanlı bir niteliğe bü Kanal Bölgesi'ni işgal eden İngiliz, Fransız ve İsrail kuvvetleri, Mısır'da
ründü. Fransa'yla birlik içinde özerk cumhuriyeti savunan barışçıl kur ki çıkarlarını tehlikede gören ABD ve SSCB'nin baskısıyla çekilmek zo
tuluş hareketlerinin 1945'ten sonra çok şiddetli bastırılması üzerine, Ce runda kaldı. Modernleşme, sosyal reformlar ve büyük çaplı teknik pro
zayir Kurtuluş Cephesi radikal bir çizgiye yöneldi ve 1954'te açık ayak jeler yönünde önemli hamleler başlatan Nasır, Arap dünyasında yeni
lanmaya girişti. Öte yandan, Fransız asıllı Cezayirlilerin askeri örgütü Arap özgüveninin bir kahramanı sayılmaya başladı. Özellikle Mısır'ın Su
OAS, Müslüman halkı dehşet saçarak sindirmeye çalıştı. Kanlı saldırılar riye'yle 1 958-1961 arasındaki birliğinde ifadesini bulan pan-Arapçılık fik
la ve bomba eylemleriyle tırmanan şiddet ve karşı şiddet sarmalı esas rini popülist yöntemlerle yaymaya çalıştı ve İsrail'e karşı mücadelenin
olarak kıyı kentlerini sarstı ve Fransız anakarasına sıçrayarak, toplumda başını çekti. Sunduğu örnek çeşitli ülkelere etkide bulundu: Irak'ta bir
Cezayir sorunuyla ilgili derin bir bölünme yarattı. Sonunda Cumhurbaş grup subay 1958'de iktidardaki Haşimi ailesini devirdi; Yemen'de
kanı de Gaulle, ordunun üst kademelerine ve Fransız göçmenlere gö 1962'de imamlık yönetimine son verildi; Libya'da Albay Muammer Kad
ğüs gererek, 1962'de Cezayir'e bağımsızlık tanıdı. dafi (d. 1942) baştaki kralı 1969'da tahttan indirdi ve izleyen dönemde
devrimci coşkuyu modernist, ama katı bir İslam anlayışıyla birleştirdi. Su
udi Arabistan'da bile 1962'de modernlik yanlısı birkaç emir isyana kal
Günü müzdeki çatışma alan ları kıştı. "Nasırcı" sistem birçok kişi için, Suriye ve Irak'ta bir "Arap sosya
lizmi" çizgisini izleyen Baas Partisi'nce girişilen darbelere ilham kaynağı
Özellikle temelde laik devlet yapısına sahip Türkiye, Tunus, Cezayir, En oldu. Körfez emirlikleri gibi birçok ülkede bu yeni özgüven eski
donezya, Suriye, Lübnan, Mısır Cl952'den sonra) ve Irak Cl958'den son himayeci devletlerin sonunda bölgeden çekilmesine yol açtı.
ra) gibi ülkelerde, hükümetlerin girişimiyle eğitim, teknoloji, silahlı kuv Mısır, Suriye, Irak ve Endonezya gibi ülkelerin çoğunda 1 970'lerde
vetler, sağlık ve bilim alanlarında büyük çaplı modernleşme programla sosyalist ilkelerden büyük ölçüde vazgeçildi ve ulusal birliğe dönük bir
rı yürütüldü ve kadınların mesleki eğitiminde gelişmeler sağlandı. Şeriat vurgu öne çıkarıldı. Arap ülkeleri arasındaki siyasal farklılıkların da açık
genellikle yerel ya da ailevi sorunlarla sınırlandırıldı ve tamamen laik ya- seçik ortaya çıkması nedeniyle, pan-Arapçılık anlayışı gerileyerek, yerini
TARİH 585
Egzotik Doğu ' nun Peşinde
Annette Hagedorn
+
bir Avrupa olgusudur. İslam dü nyasıyla bazen düş
manca, ama çoğu kez yeni düşüncelere yöneltici
temasların damgasını taşı r.
Ne var ki, Avrupa'da Ayd ınlanma'nın d üşün
sel yaşamda yarattığı altüst oluşun ardından 1 9.
yüzyılda bu olgu daha büyük önem kazandı. 1 9.
yüzyı lın ortalarında ve ikinci yarısında, Doğu'yla
(yani İslam d ünyasıyla) ilgili tartışmanın derinliğin
den ziyade yoğunluğuyla belirlenen ve "Oryanta
lizm" olarak bilinen bir doruğa ulaştı. Bir yandan,
1 8. yüzyılla birlikte Türk savaşları nın hatıralarda
bı raktığı izlerden dolayı Müslüman halkları barbar
düşmanlar olarak mahkum eden ve opera kahra
manlarında bile kendine özgü bir ifadeye kavuşan
bir tutum söz konusuydu. Öte yandan, aynı halk
ları "soylu vahşi"nin temsilcileri olarak idealleşti
ren çevreler vardı; doğal haldeki bu soylu insan
teması sözgelimi Voltaire'in eserleriyle revaç bul
muştu. 1 9. yüzyıl yaklaşımı oldukça farklıydı; çün
kü İslam dünyasına ilişkin olgusal ve gerçek bilgi
ler Avrupa'ya ulaşmaya başladı. Birçok ressam ve
yaratıcı sanatçı yerinde inceleyerek ya da büyük
Avrupa koleksiyonlarına bakarak İslam sanatına Yukarıda, solda: Schwetzingen'deki şato bahçesinin ristik bir yönüydü. Bu yaklaşımlar 20. yüzyı lda da
dair bir fikir edinme olanağın ı buldu. Bir dizi fark camisi, 1 750 bir süre etkili oldu ve bazı alanlarda Avrupa'daki
l ı kuramsal yaklaşımın İslam sanatını gündeme ge yeni sanat akımları nın gelişimine belirgi n bir dam
Yukarıda, sağda: Potsdam'daki cami, 1 84 1 - 1 843,
tirmesi, bu dönemdeki ideolojik ayrı mın karakte- Ludering Perius ga vurdu.
Öncelikle, İslam sanatının biçim ve içeriğiyle
temas sorunu karşımıza çıkar ve bunun kökleri
1 8. yüzyılda yatar. Çünkü "dışsal biçim" ve "dü
şünsel içerik" arasında bir ayrım daha o zaman
gözlemlenebilir du rumdaydı. Bu gergin il işkiyi ga
yet iyi yansıtan bir örnek Schwetzingen'deki şato
bahçesinde ( 1 750) bulunan yapıdır; camiye benze
yen bu yapı nın dış tasarı mı nda sadece farklı İslam
mimarisi biçimlerinin değil, Avrupa mimarisi bi
çimlerinin de taklit edildiği görülür.
Hem kubbeli yapı hem de minarelerin biçimi
köken olarak Osmanlı camilerine dayanır; bütün
kompleksin Hint yapılarını hatırlatmasına karşın,
Avrupa mimarisinin apaçık klasik biçimleri caminin
önündeki göle bakan revaklarla bütünleştirilmiştir.
Bir yandan, geç rokoko döneminin bir keyif bahçe
sinde kurulmuş bir yapı olarak, bu caminin kraliyet
şenliklerinde kullanılması, biçimsel mimari alıntılar
ile bağlamsal yapılar ayrımını gayet açık seçik gös
terir. Öte yandan, bu yapının tasarlanması sırasında
586 E G Z O Tİ K D O G U ' N U N P E Ş İ N D E
mimar en azından bilinçaltında İslami Doğu'nun dü
şünme tarzına bazı göndermelerde bulunmaya ça
lışmıştı. Birçok iç ve dış duvara iliştirilmiş epigram
lar açıkça İslam deyişlerinden alıntılar taşır. Ama
kesinlikle burada İslam yazarlarından gerçek alıntı
ların değil, Avrupalı yazarların yeniden yaratımları
nın kullanılması söz konusudur. İslam sanatı örnek
lerinin böylesine yanl ış yorumlanması, buna benzer
yapılarda veya 1 9. yüzyılın Osmanlı ve Magribi tar
zındaki sayısız kahvehanelerinde, nargile odalarında
ve hamamlarında tam bir açıklıkla görülür; bu ba
kımdan Avrupa sanatının 1 9. ve 20. yüzyıllardaki
olumlu, yaratıcı gelişimi üzerinde bunun etkisini kü
çümsememek gerekir.
Böyle bir etkinin bariz varlığı uygulamalı sa Osmanlı üslubunda seramik tabak, imalatçı Villeroy Osmanlı üslubunda çini, imalatçı Villeroy & Boch,
natlar alanı nda son derece çarpıcıdır. Bu alandaki & Boch, Mettlach, Seramik Müzesi Mettlach, Seramik Müzesi
hayranlığın ardı nda hem Doğu zanaatkarlığına öz
gü ürünlerin teknik kalitesi ve ustalıklı kusursuzlu
ğu hem de sanatçıların sıklıkla karşı laştıkları yazıt bazılarında Memluk cam eşyalarına, örneğin çoğu analizini açıkça yansıtır hale geldi. Özellikle Alman
ların ve sembollerin çoğun u anlayamaması gerçeği kez başvu rduğu yazılı madalyon modeline gön sanat ve zanaat dallarında, günlük eşyaları bezeme
vardı. Böylece kültürler arasında mükemmel orta dermeler yer alı r. Brocard zamanla yazı yeri ne ye ilişkin uygun ve ideal sanatın ilkeleri üzerine bir
yola u laşıldı. Şekil leri bağlamlarla doldurma (söz bitki bezemeleri veya Nancy'deki G üzel Sanatlar tartışma ortaya çıktı. İslam sanatının kıvılcımını tu
gelimi Osmanlı sembolizmine dair yorumları ve Müzesi'nde bulunan cam i fanusunda görü ldüğü tuşturduğu bu tartışma 1 9. yüzyıl sonlarında ve 20.
ipuçlarını tekrarlama) yönünde sadece tekil giri gibi, uydurulmuş İ slami süsler kullanma yoluna yüzyıl başlarında uygulamalı sanatlarda yeni istika
şimler karşımıza çıkar. Fakat, esas itibariyle, Avru gitti. Yakından bakı l ı nca, bu süsler Latince lux ke metlere yönelmeye belirleyici bir katkıda buluna
pa sanat ve zanaat dalların ı n İslam sanatının nere limesini andırır. İzlenen yaklaşım aslında Avrupa caktı.
deyse tamamen biçimsel yönlerinden etkilendiği açısı ndan da İslam sanatındaki yazı süslerinin 1 9. yüzyıldan kalma örnekler, desenlerde İs
görülebilir. önemini can landırmaya dönüktü; ancak sanatçı lam sanatının tasarım ve bezeme özelliklerinin na
Bunun bariz örneklerinden biri, l 869'dan iti n ı n, sanatseverin ya da alıcının bilgi eksikliğinden sıl kullanıldığını ve uygulamalı sanatlardaki bezeme
baren Paris'te ürün ler veren Fransız cam sanat dolayı, bu süsleri Avrupa d üşü nsel içeriğiyle dol ilkelerinin nasıl geliştiğini çarpıcı bir biçimde göz
çısı Philippe J. Brocard'ın eserleridir. Bunların d urmak kaçınılmazd ı. Bunun ötesinde, Brocard ler önüne serer. Villeroy & Boch şi rketince üreti
besbelli ki İslam sanatı tekniklerine, şahane bi len çinilerde Osmanlı motif üslubu duru bir renk
Bir Arap cami fanusu biçimindeki cam kap, Philippe çimli kaplara ve bezeme desenlerine d uyulan d üzeniyle birleştirildi; düz bitki bezemeleri taşıyan
J . Brocard, kırmızı, mavi ve beyaz mine boya ve yaldız iş yaygın ilgiyi paylaşmaktaydı. İslam sanatı nın Av ve dikkatlice ölçülmüş ikiboyuta dayanan renkli
lenmiş sarı-yeşil cam, Coburg kentinin sanat koleksiyonu
rupa geleneklerine göre epey önde old uğu bu yüzeylerde kontrastların bolca kullanıldığı oldukça
ürün lere Avru palı zanaatkarların verdiği değer bilinçli bir düzenlemeye gidildi. Bu tasarıların son
büyüktü. raki gel işimi 20. yüzyı lda tasvire dayalı bütün be
Dolayısıyla, seramik sanatı alanında fırınlama ve zeme unsurlarının kald ırılması nı getird i. İslam sa
sırlama teknikleri denendi. Özellikle Türk-Osmanlı natı üzerine yoğu n ve zengin tartışmalar yürüten
İznik seramikleri ve Magribi sırlı seramikleri ince Bauhaus tasarım okulunun mensupları (sözgelimi
lendi ve canlandırıldı. Keşfedilen olanaklar öylesine Richard Riemerschmid ve Margarete Willers) Ba
çekici geldi ki, doğalcı Biedermeier ve Victoria be tı İslam dünyasına özgü seramiklerde, ayrıca ku
zeme sanatına karşı bir soğuma ortaya çıktı. Böyle maşlarda ve halılarda yer alan geometrik bezeme
ce 1 9. yüzyıl ortalarından itibaren, Avrupa sanat ve lerden hareketle yaptıkları çalışmalar sonunda,
zanaat akımlarında İngiliz mimarlık ve sanat kuramı soyut bezemelerin kullanıldığı bir günlük sanat ge
na göre yetişmiş kişiler, gittikçe artan bir sayıda, uy liştirmeyi başardı lar.
gulamalı sanatlara uygun düşecek yeni bir üslup ara Avrupa resminin gelişimi tamamen ayrı bir se
yışına girdi. Bu bağlamda Avrupalı sanatçıların ve yir izledi. Sanat ve zanaat dallarındaki durumdan
zanaatçıların karşısına çıkan ilk fırsat, İslam dünya farklı olarak, Müslüman ressamların üslubunu, ya
sındaki değişken geometrik bezemelerdi. Bunlar ni İslam m inyatür sanatçı larının ikiboyutlu üslubu
esas olarak Osmanlı seramiklerinin stilize ve ikibo n u inceleme girişimleri 20. yüzyıla girilirken başla
yutlu bitki bezemeleriydi ve 1 9. yüzyılın ikinci yarı dı.
sında başat bir etkide bulundu. Böyle bezemelere İslam konularını seçen 1 9. yüzyıl ressamları
dönük ilginin birçok değişik Avrupa ülkesine yayıl nın eserleri Avrupa akademik resminin eski gele
masıyla birlikte, 60 kadar Avrupa firmasının ve ima neklerine neredeyse tamamen bağlıdır. Avrupa
lathanesinin ürünleri Osmanlı örneklerinin yoğun sanatçılarının hem d üşünce özgürlüğü özlemini
Annette Hagedorn
M i mari
İslam dünyasında Doğu ve Batı üsluplarının sınırlı bir bileşiminin orta
ya çıkışı artık mümkündü . Dolayısıyla, İslam dindışı mimarisinin bütün
1 9. ve 20. yüzyı llardaki sanatsal gel işmelerin çeşitl i l iği alanları 1 9 . yüzyılın ortalarından itibaren Batılı sömürgeci devletlerden
alınan modellerden güçlü biçimde etkilendi. Buna karşılık, 20. yüzyıl
İslam dünyasında 19. yüzyılın köklü sosyal-siyasal değişimleri, sanatın başlarında İslam dünyasından alınan yapı üslupları ve biçim unsurları
bütün alanlarında eski sanatsal geleneklerden bir kopuşa yol açtı. Do Avrupa ve Kuzey Amerika'da mimarinin gelişimi için bir saik sağladı.
ğu'daki sanatçıların Avrupa kültürü ve sanatıyla yoğun temasa girmesi Walter Gropius ve Le Corbusier gibi mimarlar (Sinan'ın yapılarında ve
bunu özellikle etkiledi. Böylece, Müslüman sanatçılar Avrupa üslupları ya Magrip ortaçağ mimarisinde görülen) Doğu'ya özgü biçim indirgeme
na daha açık hale gelirken, değişik ve özgün yaklaşımlarla kendi gele sini kendi modern mimari anlayışlarına uygulamanın çekiciliğini keşfet
neklerini analiz etmeye yöneldiler. Öncelikle, birçok İslam ülkesinde ça tiler.
lışan Avrupalı sanatçılardan bazıları üniversitelerde ve yeni kurulan sa Bu uluslararası bütünleşme SSCB'nin küresel bir etki yaratan merke
nat okullarında öğretmenlik yaparak, Avrupa mimari kuramlarını aktar ziyetçiliğiyle 20. yüzyılda daha ileriye götürüldü . Böylece, bu konfede
dılar. Bu öğretmenler başka şeylerin yanı sıra yapıların orantılarını kur rasyona bağlı çeşitli İslam cumhuriyetlerinde ve genel olarak İslam dün
ma ve yapı bezemesini uygulama konusunda yeni yaklaşımlar geliştirdi yasında bölgesel, etnik yönelimli sanatsal üsluplar yerine, modern dün
ler. Avrupa yapı üslubunun benimsenmesi birçok İslam ülkesinde daha yaya dönük ve ideolojinin hizmetinde birleştirici bir üslup belirdi. Bu sa
"modern" bir istikamette ilerlemek için bir fırsat olarak görüldü . Bunun nat politikasının bir sonucu olarak, ayrı İslam bölgelerinin olağandışı
tipik bir örneği, Mısır Hıdivi İsmail Paşa'nın daha önce Baron Georges özellikleri geçici bir süre neredeyse tamamen ortadan kalktı; ama özgün
Eugene Haussmann'ın (1809- 1891) Paris için hazırladığı kent planını em geleneklere nostaljinin geliştiği dönemlerde daha güçlü ve daha yaygın
sal alarak Kahire'ye Avrupai bir görünüm verme tasarısıydı. bir ağırlık kazandırdı. Bu ikinci trend, sözgelimi Osmanlı tarzı merkezi
Avrupa sanatına duyulan bu hayranlık ve Avrupa şirketlerinin nüfu kubbeli ve kalem minareli caminin bir temel motif olarak çeşitli ülkele
zu yüzünden, İslam gelenekleri neredeyse bir çöküş noktasına vardı ve re yayılmasıyla belirgin hale geldi ve 19. yüzyıldan başlayarak "cami" ya
eski zanaat dallarının altyapısı Avrupa sanayi sistemince neredeyse yok pı tipinin uluslararası sembolüne dönüştü .
edildi. Ancak 1870'ten sonra, belli yöneticilerin yeni imar işlerine destek Uluslararası ekonomik ve siyasal tekörneklikten dolayı, 20. yüzyıl İs
vermesiyle, üretim rakamlarında ve işçilik kalitesinde bir yükselme orta lam mimarisini artık başlı başına ele almak mümkün olmasa bile, tipik
ya çıktı. Devlet desteğiyle mimarlık öğrencilerinin sayısı da arttı; ama bir İslam yapısı varlığını sürdürmektedir: cami. İşte bu nedenle aşağıda
bunlar pratik beceriler edinmeleri için Avrupa'ya gönderildi. Bu eğitimi ki görüşler, 20 . yüzyıl cami mimarisindeki en önemli örneklerin ve
Kahire'deki Mehmed Ali Paşa Camisi
Yusuf Buşnak, 1 824- 1 848
İlk başta Fransız mimar Pascal Coste'un
Memluk üslubuna göre planladığı bu cami,
.�
iL
sonunda bilinmeyen sebeplerle Yunanlı mi
mar Yusuf Buşnak'ın İstanbul'daki Yeni Va
lide Camisi'ni ( 1 599) örnek alan tasarımına
göre i nşa edildi. Dolayısıyla, Sinan'ın mima
ri anlayışına doğrudan dayanır. Dahası,
yüksek bir alandaki konumuyla güçlü bir si
yasal ifade taşır; klasik Osmanlı camisine
uygun üslubu, yerel Fatımi ve Memluk cami
üsluplarından farklıdır. Böylece bilinçli se
çilmiş bir husus olarak, Osmanlı İmpara
torluğu'na aidiyet duygusunu vurgular.
trendlerin oluşturduğu bir yelpazeyi kapsayan bu özel yapı tipiyle sınır misi 0 977) en öğretici olanlardır. Bu örneklerde caminin özgün iç ala
lıdır. nını çevreleyen ziyade gibi klasik biçim unsurlarına bir dönüş vardır.
Modern cami mimarisini değerlendirmeyi sağlayan temel ölçütlerden Kamuran Diba bu unsuru, minare düzenlemesinde görüldüğü gibi, mo
biri, yapının fiziksel ve ekolojik çerçevesiyle, ayrıca peyzaj ortamıyla iliş dern bir tarzda yorumlanan mekan kavramlarıyla bütünleştirir.
kisidir. Bu bakış açısından, İranlı mimar Kamuran Diba'nın tasarımları, Camilerin kuruluşundaki bir başka önemli unsur, yapının kültürel
sözgelimi Tahran'daki Namazhane bahçe camisi ve Şuştar'daki Cuma Ca- çerçevesiyle ilişkisinin ifade edilmesidir. Bu etken İslam dünyası dışın-
MİMARİ VE SANAT 59 3
N iono'daki Cami-i Kebir, Mali, ta 1 26 metre kare olan ve 68 kolon üstün Kral Abdullah Camisi, Amman, Rasim kı öğretmeni gibi, eski mimari örnekleri titiz
1 948- 1 973 de duran namaz bölmesi, şimdi 726 metre Bedran, 1 989 likle inceledi. Bu şekilde geliştirdiği kendine
Çatısı ve cepheleri kil, güneşte kurutulmuş kareyi aşkın alanıyla neredeyse caminin bü Bu caminin ortadaki simetrik konumlu kub özgü mimari üslupta, eski örneklerden alın
kil tuğla ve ahşap kirişlerden inşa edilen bu tün iç kısmını doldurur. Avluda başka yapı beye doğru yönelen düzgün kenarlı bir sekiz mış yapı biçimleri fazlalıklardan arındırılmış
cami, şimdiki boyutlarına l 948'den beri üç lar ve abdest alma bölmesi yer alır. gen zemin planı vardır. Mısırlı mimar Hasan tasarıma tam bir bütünlükle oturur.
aşamalı bir genişletmeyle ulaşmıştır. İlk baş- Fethi'nin bir öğrencisi olan Rasim Bedran, tıp-
daki ülkelerde inşa edilen camiler ve kültürel merkezler için gittikçe 1 970'lerden bu yana, cami yapılarında biçimin gelişimi açısından iki
önem kazanmaktadır. Modern toplumun 20. yüzyıl sonlarındaki güçlü önemli trend belirlenebilir: Mevcut yerel gelenekten yararlanma ve mo
uluslararasılaşma eğilimiyle birlikte, İslam dinsel cemaatleri bütün Batı dernist biçimlerin uluslararası düzeyde kullanılmasından kaynaklanan
dünyasına yayılmış durumdadır. Bu cemaatlerin yaptırdığı camilerin ve güçlü etkiye açık olma. Yerel mimari biçimlerin ve bir tür etnografik ca
okulların finansmanı çoğu kez kendi kaynaklarından karşılanır. Örnek mi üslubunun varlığını sürdürmesinin tipik örneği, Batı Afrika bölgesin
lerden biri Mannheim'daki Müslüman cemaate ait Yavuz Sultan Selim de kilin asıl malzeme olarak kullanıldığı yapılardır. Mali'nin Djenne ve
Camisi'dir. Bu yapıda modern biçimsel unsurlar Türk tarzı çubuk mina Niono kentlerindeki camilerin inşa tarihleri arasında 100 yılı aşkın bir sü
reye ve kubbeye özgü klasik temel motiflerle birleştirilmiştir; içeride bir re vardır; bununla birlikte yapı teknikleri ve malzemelerin yanı sıra ba
çeşmeyi çevreleyen revak biçiminde geleneksel bir mimari unsur vardır. zı biçim unsurları uyuşan revakları birbirine çok benzerdir.
Öte yandan, modern dış dünya ile iç mekanın düzenlenişi, yani öze iliş Doğu Akdeniz ve Yakındoğu'daki cami tasarımlarında, modern yapı
kin dinsel yapı unsurları ve İslam mimarisi gelenekleri arasında bir iliş biçimleri ve kullanılan malzemeler ile geleneksel mimari biçimleri ara
ki yaratılmıştır. Modern biçimin İslam geleneğiyle bu etkileşimine Batılı sında belli bir gerginlik sıklıkla görülebilir. Özellikle Türkiye'de yerel
sanayileşmiş ülkelerdeki İslam cemaatlerinin diğer yapılarında da rastla mimari gelenekler ve Sinan'ın ardılları tarafından sürdürülen Osmanlı
nır; en başta gelen özellik olarak, cami yapılarının daha büyük İslam yapı gelenekleri gittikçe üzerinde daha çok durulan bir konudur. Ür
kültür kurumlarıyla bütünleştirildiği görülür. Cemaatlerin büyük çeşitlili dün'ün başkenti Amman'daki Kral Abdullah Camisi'nin inşa öyküsü bu
ği, daha başarılı örneklerde, bizzat yapılara bakarak anlaşılabilir. Nite anlamda neredeyse bir siyasal bildirgeye denktir. Rasim Bedran'ın
kim, Londra'da cami yapılarının eşlik ettiği çeşitli İslam kültür merkezle 1979'da sunduğu modernist planda, bölgenin İslami yapı geleneklerine
ri, aralarında sadece birkaç kilometrelik mesafe bulunmasına rağmen, göndermeler, büyük kubbenin ve eklentideki daha küçük yarım kubbe
biçim açısından oldukça farklıdır. lerin temel şekliyle sınırlıydı; öteki unsurlar için Avrupa ve ABD'nin mo
Yeni bağımsızlığa kavuşmuş ülkelerde inşa edilen ve daha eski, yer dern beton mimarisinden ilham alındığı apaçıktı. Sonuçta, ortaya aslın
leşik devletlerin ideolojisiyle bilinçli bir bağlantı sağlayan büyük devlet da büyük ölçüde Bedran'ın anlayışını yansıtan bir yapı çıktı. Yine de
camileri açısından kültürel çerçevenin tamamen farklı bir önemi vardır. kubbenin pencereli üst alanı, şerefelerin şekli, kubbenin büyük ölçekli
Endonezya'nın başkenti Cakarta'daki cami en anlamlı örneklerden biri süslere, klasik hat sanatı örneklerine ve yıldız örgülü desenlere dayanan
ni sunar. Bu yapı özgün Osmanlı çubuk minaresi gibi eski mimari üs dış bezemesi gibi biçim detayları en azından Osmanlı cami yapısı gele
lupları çağrıştırır; ama bunları birer soyut sembole dönüştürür ve mo neğinin izlerini taşır ve hatta bilinçli olarak bu geleneği çağrıştırır. Kla
dern büro yapılarından ve 20. yüzyıl ortalarının büyük ölçekli kompleks sik İslam mimarisinin tekil unsurlarını benimsemek ve modern malzeme
lerinden alınma biçimlere başvurur. Esas olarak müminler için bir namaz lerle bunları modern bir biçime aktarmak, Cidde'deki Kral Suud Cami
bölmesi işlevi gören cami, kimliğini devlet dini İslam'a göre ortaya ko si'nde de görülebilen bir yaklaşımdır. Basit kübist biçimlere ve bezeme
yan modern devletle özdeşleşmeyi sağlamak durumundadır. den yoksun düz üst yüzeylere dayanan mimariye rağmen, bu örnekte
cek bir modern yapı yaratmak istedi. Fikirleri uluslararası sanat cami
Memluk mimarisinin sözgelimi minare şekli, kubbenin pencereli üçgen asında doğrusu olumlu karşılandı; ama kamuoyunda "yeterli zenginlik
lerden oluşan dayanak köprüsü ve alınlıktaki pencere sırası gibi klasik ten uzak" ve "bezemeden yoksun" bulunduğu için, çoğunlukla kabul
unsurlarıyla oynanmıştır. görmedi.
Singapur'daki Sultan Camisi (1924-1928) ya da Kazablanka'daki Kral İranlı mimar Cihangir Mazlum 1977-1987'de Tahran'daki Kadir Cami
Hasan Camisi (1986-1993) gibi yapılar, gelenekle yaygın ve kesintisiz bir si'nde oldukça farklı bir yol izlemeye çalıştı. Örtüşen köşeli bölmelerden
ilişkiye tanıklık eder. Singapur camisi, kubbe ve minaresinin biçimiyle oluşmuş bir prizmayı andıran kubbe gibi modern biçimleri tutarlı biçim
ve ayrıca pencerelerin şekli, dış bezeme gibi detaylarıyla, 16.-19. yüzyıl de kullandı, ama bütün tasarımı geleneksel bir İran bezeme tekniğiyle
ların Babürlü mimarisine açık göndermeler yapar ve bu özellikleri saye birleştirdi. Kabartma tuğla örgüler ya da mavi çiniler halindeki hat sana
sinde geçmişten kalma bir yapı izlenimini verir. Kazablanka'daki Kral tı satırlarının bu anıtsal yapıyla bütünleştirilmesi, Selçuklu ve Timurlu
Hasan Camisi ise ilham kaynağı olarak Kuzey Afrika cami yapısının kla bezeme üsluplarına gönderme yapılmasını sağladı. On iki kenarlı şekliy
sik unsurlarına dayanır. Minaresi Magrip'teki kule minareler geleneğine le Şiiliğin 1 2 imamını hatırlatan bu cami, eski gelenekleri, dinsel fikirle
kesinlikle uyar. Birçok geçit kemerinin, mukarnas kolon başlıklarının, ri ve modern yaklaşımları uyumlu bir bütün olarak bir araya getirme yö
tonoz yapılarının ve çokrenkli tavanların yer aldığı iç mekanın düzeni de nünde çok başarılı bir girişimdir.
camiyi yaptıran Kral II. Hasan'ın özel ilgi duyduğu eski Fas sanatının ge Cami düzeni konusundaki bir dizi yeni radikal yaklaşım özellikle
leneklerini canlandırır. Bangladeş, Pakistan ve Suudi Arabistan'da belirgindir. Bu ülkeler İslam
Eski geleneksel zanaatların yakın dönemde benzer bir yüksek itibar mimarisinde oldukça ayrı bir yol izlemeye çalıştılar. Bangladeş ve Pakis
kazanmasını İran ve Türkiye'de de görmek mümkündür. Isfahan ve İs tan 1 960'larda ve 1 970'lerde Amerikalı mimar Louis Kahn'ın ( 1901-1974)
tanbul'daki camilerin seramik bezemeleri eski tekniklerle restore edil güçlü etkisi altında kaldı. İslamabad'da 1970-1986'da inşa edilen cami
miştir. Buna karşılık, Kral Hasan Camisi'nin inşasında yeni yaklaşımlar nin Vedat Dalokay tarafından hazırlanmış tasarımında klasik biçimlerle
da benimsenmiştir. Namaz bölmesinin çatısı modern teknolojinin yardı oynamalar hala görülür; ama bunlar modern tekniklerle ve modern ya
mıyla açılabilir; kıble bir lazer kirişle gösterilir. Yapının tasarımını bir pı biçimlerinde verilmiştir. Büyük kubbe geniş namaz bölmesini örtecek
Fransız mimar hazırlarken, bezeme işlerinin yerel zanaatkarlarca yürütül şekilde, çadıra benzer bir kıvrımlı çatıya çevrilmiştir. Osmanlı çubuk mi
müş olması anlamlı bir ipucudur. naresine eğitimli bir gönderme yapan minareler iğne gibi pürüzsüz, in
Geleneği modern dünyayla birleştirirken kamuoyundan da kabul ce, sivri görünümlü ve şerefesizdir. Dış kısmın yapısı açıkta bırakılmış
görecek bir tasarım bulma güçlüğü, seçkin Mısırlı mimar Hasan Fethi'nin yalın betondandır; yüzeyler dokulu betonla bezenmiştir. Öyle ki, cami
boşa çıkan çabalarında görülür. Luksor'da Yeni Gurna için hazırladığı yi etkileyici kılan unsur, yapıya giydirilmiş yüzey bezemeleri değil, ana
tasarımlarda, Fethi bölgenin kil tuğlaya dayalı geleneksel mimarisine blok ve kanatlardır. Bu çerçevede İslam mimarisine yönelik başlıca Av
dönmek ve aynı zamanda bir caminin işlevsel gereklerini yerine getire- rupa eleştiri noktasına cevap verilmiş gibidir; yani taşıyıcı ve yükleyici
Mısır Uyanıyor, Mahmud M uhtar, Kahire, bancı gücün hakimiyetinden önceki son ger
Heykel 1 9 1 9- 1 928, granit çek Mısır kültürü olarak yorumlanmasını ge
Bu anıtsal heykel Birinci Dünya Savaşı'ndan tirdi. Bu heykelde arkaya yaslanarak oturu
20. yüzyılla birlikte anıtsal heykel alanında İslam geleneğinden kapsam sonraki bağımsızlık mücadelesi sırasında, ln şuyla firavunluk dönemine göndermede bu
lı bir kopuş yaşandı. Bunun örneklerini İslam dünyasının çok farklı böl giliz himaye yönetiminin son bulduğu lunan sfenks ve yüzündeki peçeyi kaldıran
l 922'ye doğru yapıldı. Sanatta tipik Mısır kadın imgelerinin bir araya getirilişi, yeni bir
gelerinde görmek mümkündür. Az sayıda heykeltıraş üçboyutlu konular
geleneklerine yönelik bir arayış da vardı ve radikal değişim dönemine girişi canlı bir
seçerek, İslam'ın Kuran geleneklerine dayandırılan suret yasağına karşı bu arayış firavunluk döneminin bir dizi ya- şekilde ifade ediyor.
dür. Çoğu kez uzun bir süre Batı Avrupa'da yaşadıktan sonra kendi yurt bulma girişimine paralel örnekler daha sonralan Hindistan'daki Babürlü
larına dönen çok sayıda Türkiyeli ve Kuzey Afrikalı sanatçının eserlerin resminde ve aynca 19. yüzyılın Osmanlı manzara resminde vardır.
de bu gelişmeler açık seçik görülür. Ortaya koydukları tasarımların ardın Birçok İslam ülkesinde sanat dallan 19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüz
da, biçim kullanımı ve bağlam kavramı açısından modern uluslararası yıl başlarında, Avrupa'da öğrenim gördükten sonra geri dönen ve mo
sanata dönük bir heykel bakış açısı vardır. İdeolojik yönelimin ve dinsel dern Batı dünyası ile sanata dair yerli duygular arasında bağımsız bir
yasakların artık anlamlı olmaktan çıkması, büyük soyut heykellerin ya da sentez yakalamaya çalışan sanatçılarca şekillendirildi. Bu süreçte ortaya
ahşap figür oymaların yaratılmasına olanak verdi. Bu bakımdan 19. ve çıkan sanatçı toplulukları, öncellerinin artık antikalaşmış saydıkları yer
özellikle 20. yüzyılda heykel alanında İslam geleneğinden apaçık bir ko leşik biçimlerine karşı kabul görecek yeni yaklaşımlar bulmaya yönelik
puş gözlemlenebilir. Özellikle İslam dünyasındaki modernist uluslarara gayretli bir arayışa girdiler. Sözgelimi, Türkiye'de 1 920'lerde kurulan
sı trendlere açık bir sanat dalı olması nedeniyle, heykelde geleneklerin Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği geç izlenimci üslubun hakim
canlanışına güç verme olanağı sınırlıdır. konumuna karşı savaş açtılar ve soyut bir sanatsal ideali benimsetmeye
çalıştılar. Bu yeni akımın önde gelen savunucularından Sabri Berkel'in
kompozisyonlarında güçlü bir Avrupa kübizminin etkisi görülür. Berkel
Resim
kübizmin biçimsel unsurlarını Osmanlı minyatür resminin ikiboyutlu yü
Mimaride olduğu gibi, resimde d e Avrupa etkisi altına girme ile Doğu İs zey ve yoğun-renk gelenekleriyle birleştirir. Bu bakımdan, Berkel'in 20.
lam geleneğini sürdürme arasında yaratıcı bir gerginliği görmek müm yüzyılın ilk yansında verdiği eserleri, Avrupa kübizmini inceleme yoluy
kündür. 1 9 . yüzyılda, İslam kültürü tarihinde Avrupa'nın etkisiyle ilk kez la hat sanatı yönelimli bir soyut kompozisyon yakalama çabası açısın
özgür bir resim üslubu ortaya çıktı. Geçmişte hep resme yatkın olmasın dan, bu tarzı temsil eder.
dan dolayı, İran başlangıçta bu sanatsal trendin özellikle kabul gördüğü Batı Avrupa'nın sanat yüksekokullanndaki akademik sanat eğitimin
ülke oldu. İran hükümdarlarının ve Kaçar hanedanı mensuplarının saray den güçlü biçimde etkilenmiş bu resim üslubunun dışında, 20. yüzyıl or
nakkaşhanesinde yapılan büyük ölçekli portrelerinin yanı sıra, 1798'den talarından itibaren öncelikle Kuzey Afrika ülkelerinde, akademik eğitim
itibaren yeni inşa edilen 40'ı aşkın köşkte de duvar bezemesi olarak bu yöntemlerinden bağımsız olan ve esas olarak her bölgenin halk sanatı
tarz resme başvuruldu. Söz konusu tasvirler doğal modelin taklidine da na dayanan özgün bir resim üslubu ortaya çıktı. Bu resimlerde ilk kez
yalı Batı portre üslubuna dönüktür; ama İslam minyatür resminin eski daha büyük bir ölçekte işlenmeye değer bulunan Doğu'daki günlük ya
geleneklerinden kalma izler, ikiboyutluluğa ve bezeme amacıyla ayn şamın aktarılması sürekli karşılaşılan bir konudur. Bu tarz kompozisyon
renk yüzeylerinin içini çizmeye yönelik eğilimde görülebilir. İslam min larda çoğu kez naif resim ya da ilkelcilik olarak sınıflandırılan halk sa
yatür resmi geleneği ile dönemin Batı portre sanatı arasında bir orta yol natının canlı renk düzenlemesi, resim yüzeylerinin kenara doğru doldu-
rulması (horror vacui, "boşluk korkusu") ve tamamen ikiboyutlu algıla Bu farklı yaklaşımlar 20. yüzyıl sonlarında modern, ama hala İslami
ma gibi daha eski gelenekler benimsenir. Kuzey Afrikalı sanatçıların olan bir sehpa resmi geliştirme ve bunu Batı sanatının yanına koyma yö
eserlerinde farklı ölçülerde sıklıkla rastlanan doğal konuların son dere nündeki çabaların daha kolay anlaşılmasını sağlar.
ce stilize, çoğu kez neredeyse basmakalıp tasviri de aynı estetik duyu İslam dünyasında sanatın son 1 50 yıldaki gelişimini tanımlayıcı bir de
suna bağlıdır. ğerlendirmede karşılaşılan temel sorun, Batı Sahra'dan Endonezya'ya ka
20. yüzyılın son çeyreğinde çeşitli İslam ülkeleri sanatta "İslam" un dar uzanan ve haliyle her biri ayrı geleneklere sahip bölgelerin ve ülke
surunu yeniden keşfedip canlandırmaya çalışan ve bu nedenle büyük lerin zenginliğine dayanan bir alanı kucaklamanın ötesinde, uzun bir za
ölçüde hat sanatı geleneklerine dönen bir resim üslubunun gelişmesine man dilimini kapsamasıdır. Bizzat eşyanın tabiatı gereği, sanatın son de
sahne oldu. Çünkü bütün İslam dünyasında 19. yüzyıldan itibaren ba rece heterojen yapısıyla uğraşmak durumundayız; sonuçta sadece ulusla
ğımsız sehpa resimlerine doğru bir evrimin yaşanmasına rağmen, İslam rarası modernizme aşırı açıklık, birleştirici bir unsur sayılabilir. Her ayrı
sanatının başlıca karakteristik başarısı olarak geleneksel bibliyografya ülkenin spesifik sanatından söz etmek de sorunludur; çünkü 19. yüzyıl
sanatı önemini korumuştu . dan beri her yerde hissedilen küreselleşme yönündeki trend kültürler ara
Sehpa resmini ve hat sanatını birleştirmeye dönük girişimlere olduk sında daha yoğun bir sanatsal diyaloğu da getirmiştir. Dolayısıyla, "İslam
ça yüksek sayıda sanatçının eserlerinde rastlanır. Bunlardan biri olan sanatı" teriminin tanımı gittikçe güçleşmektedir. Şimdiye kadar bu terim
Ahmed Mustafa, resimlerinde doğal unsurları yüzeyi tamamen kaplayan çok geniş bir coğrafi alandaki kültürleri birleştiren dinsel arka planı belir
bezeme yazısıyla bir araya getirir. Esas olarak Kuran'dan alıntılardan ten bir anlam taşırdı. Günümüz açısından ise, Ernst Grube'nin 1978'de be
oluşan yazıların düzenlenişi, resimde gerçeküstü bir üçboyutluluk izle lirttiği gibi, öncelikle sanatsal eserlerin sadece İslam dininin içeriğine ve
nimi uyandırır. kültürel geleneklerine dayandırılabilecek ve gözlemlenmeye elverişli te
Ahmed Mustafa bu resimleriyle doğayı tekrarlamayla ilgili İslam ya mel özelliklerini tanımlamamız gerekir. Ne var ki, böyle bir tanım henüz
sağına imada bulunur ve aynı zamanda İslam dünyasının özgün sanat bulunabilmiş değil.
biçimi olarak hat sanatını 20. yüzyılın sanatsal mecra ve üslup trendle
riyle birleştiren yaklaşımları benimser.
Ürdünlü sanatçı Vicdan Ali de eserlerinde Arapça yazıya sıklıkla
başvurur. Ayrıca dinsel temaları işler ve geçmiş ile bugünün bir bileşi
mini yaratır. Sözgelimi, Peygamber'in torunu Hüseyin'in 7. yüzyılda Ker
bela'da öldürülüşünü işlerken, bunu her zaman varolan genel anlamda
ki adaletsizliğin bir timsali olarak ele alır.
602 Yazarlar
604 Kaynakça
61 1 İslam Takvi mi
620 Sözl ü k
630 Dizi n
640 Teşekkü r
601
Yazarlar
602 YAZARLAR
Julia Gonnella Santa Maria la Blanca'nın İslam esinli yapı bezemesini konu alan çalışmasıyla
Dr. Julia Gonnella 1963'te doğdu, Londra ve Thübingen'de İslam arkeolojisi ve Münih'teki Ludwig-Maximilians Üniversitesi'nden 1991 'de doktora diploması
sanat tarihi, Doğu araştırmaları ve etnoloji öğrenimi gördü. Suriye ve Mısır'da aldı. Daha sonra Alman Arkeoloji Enstitüsü'nce İspanya'daki halifelik ikamet
ki kazılarda görev aldı, Halep'te İslam evliyaları konulu çalışmasıyla 1 995'te gahı Medinetü'z-Zehra'nın yapı bezemesi üzerine çalışmakla görevlendirildi.
doktora diploması aldı. Bedin İslam Sanatı Müzesi'nde ve "Halep Odası" ser İspanyol İslam ve Yahudi sanatı konusunda yayımlanmış eserleri vardır.
gisinde bilimsel müze uzmanı olarak çalıştı (1994-1996). Dr. Gonnella 1996
sonbaharından beri Halep hisarındaki Suriye/Alman kazıları İslam bölümün Sibylle Mazot
den sorumludur ve bu ortaçağ tahkimatı üzerine araştırma yürütmektedir. Dr. Sibylle Mazot 1962'de Paris'te doğdu, Sorbonne'da tarih ve sanat tarihi öğ
renimi gördü, Sicilya'nın Narman krallığı mimarisi üzerindeki İslam etkisini ko
Oleg Grabar nu alan çalışmasıyla 1995'te doktora diploması aldı. Sicilya ve Tunus'taki çeşit
Prof. Dr. Oleg Grabar 1929'da Strasbourg'da doğdu, Sorbonne ve Harvard'da li kazılarda bulundu, Palermo'nun ortaçağ mimarisi üzerindeki Müslüman
tarih, sanat tarihi ve Doğu dilleri öğrenimi gördü ve 1955'te Princeton'dan dok etkilerine ilişkin makaleler yazdı, çeşitli uluslararası bilimsel konferanslara ka
tora diploması aldı. Öğretim üyeliğine başladığı Michigan Üniversitesi'nde tıldı.
1964'te sanat tarihi profesörü oldu; 1 969'dan itibaren Harvard Üniversitesi'nde
ve 1990-1998 arasında Princeton Üniversitesi İleri Araştırmalar Enstitüsü'nde Viktoria Meinecke-Berg
ders verdi. Ayrıca Columbia Üniversitesi, New York Üniversitesi, Dünya Ensti Dr. Viktoria Meinecke-Berg bir sanat tarihçisidir. İlk başta Alman Arkeolojik
tüsü, Sosyal Bilimler Yüksek Araştırmalar Okulu ve College de France'ta ko Enstitüsü'nün serbest çalışan bir uzmanı olarak Kahire'de ve ardından Şam'da
mık profesör olarak bulundu. Suriye'de Kasrü'l-Hayrü'l-Şarki'deki kazıları yö bulunmuş, Ortadoğu'da neredeyse yirmi yıl çalışmıştır. Günümüzde Ham
netti (1964-1972). Ağa Han İslam Sanatı ve Mimari Programı'nın, Cenevre'deki burg'da oturmaktadır; İslam sanatının çeşitli yönleri, özellikle Osmanlı seramik
Max van Berchem Vakfı'nın ve Amerikan Sanatlar ve Bilimler Akademisi'nin leri, Kahire'nin topografyası ve yapı tarihi, Fatımi sanatı üzerine yayımlanmış
yönetim kurullarında görev yaptı. Üniversiteler Sanat Birliği, Amerika Ortaçağ eserleri vardır.
Akademisi, Amerikan Doğu Derneği, Mısır'daki Amerikan Araştırma Merkezi,
Ortadoğu Araştırmaları Birliği, Amerikan Sanatlar ve Bilimler Akademisi ve Elke Niewöhner-Eberhard
Amerikan Felsefe Derneği üyesi, ayrıca Alman Arkeolojik Enstitüsü, Roma'da Dr. Elke Niewohner-Eberhard 1942'de Giessen'de doğdu. Osmanlılar ile Safe
ki Ortadoğu ve Uzakdoğu Araştırmaları Enstitüsü, İngiliz Al<ademisi ve Avus viler arasındaki çatışmaya ilişkin İslam, Arap-İslam ve Fars-Türk araştırmaları
turya Bilimler Akademisi onursal üyesidir. Prof. Grabar İslam sanatı tarihi üze üzerindeki çalışmasıyla 1970'te Freiburg im Breisgau Üniversitesi'nden dokto
rine araştırmalarının sonuçlarını çok sayıda yayınla ortaya koymuştur. ra diploması aldı. Ruhr Üniversitesi'nde (Bochum), Asya Enstitüsü'nde ve Şi
raz'daki (İran) Pehlevi Üniversitesi'ne bağlı Goethe Enstitüsü'nde ders verdi;
Annette Hagedorn araştırma amacıyla Yemen'de ve İslam dünyasının başka kesin1lerinde uzun sü
Dr. Annette Hagedorn ortaçağ metal işlerini konu alan çalışmasıyla İslam sa re bulundu. Dr. Niewolıner-Eberhard Berlin'deki İslam Sanatı Müzesi'nde ve
natı tarihi dalında doktorasını yaptıktan sonra, İslam dünyasında ve Avrupa'da Hannover'deki Kestner Müzesi'nde çalışmıştır; 1996'dan beri Wolfenbüttel'de
görsel sanatlar arasındaki karşılıklı ilişkileri incelemeye yöneldi. Özel ilgi ala ki Aşağı Saksonya Eyalet Arşivi'nde bilim uzmanıdır.
nı 19. ve 20. yüzyıllarda uygulamalı sanatların Oryantalist üslubudur. 199l 'den
beri Bonn, Mainz ve Utrecht üniversitelerinde İslam sanatı ile Avrupa ve Ku Peter W. Schienerl
zey Amerika sanatıyla etkileşimi üzerine ders vermiş, oryantalizm üzerine ser Dr. Peter W. Schienerl, Avusturya Bilimler Akademisi'nce Mısır'da ve İslam
gilerde ve yayınlarda görev almıştır. dünyasının başka kesimlerinde etnolojik araştırma projeleri yürütmekle görev
lendirildi. Daha sonra üniversite okutmanı (Münih, Viyana) oldu; 1994'ten be
Markus Hattstein ri Münih'teki İslam Sanatı ve Mimarisi Dokümantasyon Ofisi'nin (DIKK) başın
Markus Hattstein 1961 'de doğdu ve 1982'den beri Berlin'de oturmaktadır. Fel dadır. 1984'te Mısır Enstitüsü'ne muhabir üye seçildi. Kültürel antropoloji
sefe, sosyoloji, Katolik ilahiyatı, karşılaştırmalı dinler ve İslam öğrenimi gör araştırmalarının sonuçlarını bir dizi kitapta ve teknik dergide yayımlamıştır.
müştür. Günümüzde serbest yazar ve yayın danışmanı olarak çalışmaktadır.
Philippa Vaughan
Wolfgang Holzwarth Dr. Philippa Vaughan, Babürlü sanatı ve mimarisinde uzmanlaşmış bir sanat
Dr. Wolfgang Holzwarth yan dal olarak İran araştırmaları öğrenimi görmüş bir tarihçisidir. Halen Londra'daki Kraliyet Asya Derneği'nin başkan yardımcısı ve
etnologdur. Çalışma alanı erken modern çağdan bu yana Orta ve Güney As Cenevre'deki Ağa Han Kültür Vakfı'nın danışmanıdır. Babürlü sanatı ve
ya'nın kültür tarihidir. Afganistan ve Pakistan'da saha araştırmaları yürütmüş, mimarisi üzerine yayınlarının ana veçhelerinden biri kadınların sanattaki
Özgür Üniversite ve Bamberg Üniversitesi için arşivler ve kaynaklar üzerine rolüdür.
araştırma projeleriyle bağlantılı olarak Özbekistan, Tacikistan ve başka Asya
ülkelerinde bulunmuştur. Dr. Holzwarth halen Berlin Humboldt Üniversitesi
Orta Asya Semineri'nde öğretim üyesidir. Bölgesel İslam tarihinin ve tarihya
zımının çeşitli yönleri üzerine yayımlanmış eserleri vardır.
Natascha Kubisch
Dr. Natasha Kubisch Münster, Münih, Granada ve Madrid'de sanat tarihi, ileti
şim bilimi ve tiyatro bilimi öğrenimi gördü . İspanya'daki en eski sinagog olan
YAZARLAR 603
Kaynakça
Dünya Dini ve Kültürel Güç Robbe, M. We/t des /slam. Geschichte Hillenbrand, R. lslamic Art and Architec Hamilton, R. W. Walid and his Friends.
Olarak İslam und Alltag einer Religion. Leipzig, 1 989. ture. Londra, 1 999. An Umayyad Tragedy. Oxford İslam Sa
natı Araştırmaları VI. Oxford, 1 988.
Arberry, A. J. çev. The Koran - lnterp Robinson, F. Atlas of the /s/amic World. Michell, G., ed. Architecture of the lslamic
reted. Oxford, 1 998. Amsterdam, 1 99 1 . World. lts History and Social Meaning. Irak, İ ran ve Mısır
Londra, 1 995.
Azzam, H. M. Der /s/am. Geschichte, Leh Robinson, F, ed. Cambridge 11/ustrated Bloom, J. "The Qubbat al-Khadra i n
re undWirkung. Bindlach, 1 989. History of the /slamic World. Cambrid Nasr, S. H. lslamic Art and Spirituality. Early lslamic Palaces", Ars Orientalis
ge/New York, 1 996. Alberg, 1 987. 23( 1 993), s. 1 3 1 - 1 37.
Buhari, Sahih. Nachrichten von Taten und
Ausspruchen des Propheten Muhammad. Schimmel, A. Der /slam. Eine Einfuhrung. Necipoğlu, G. The Topkapi Serol/. Ge Creswell, K. A. C. Early Muslim Architec
Stuttgart, 1 99 1 . Stuttgart, 1 990. ometry and Ornament in /slamic Art Los ture, 2 cilt, Oxford, 1 969.
Angeles, 1 995.
Eliade, M. "Mohammed und der Aufsti Waines, D. An lntroduction to lslam. Dimand, M. S. "Studies in lslamic orna
eg des lslam", in M. Eliade, Geschichte Cambridge, BK, 1 995. Petersen, A. Dictionary of lslamic Archi ment", Ars /s/amica 4 ( 1 937), s. 293vd.
der religiösen /deen, c. 3/ 1 . Freiburg, tecture. Londra, 1 999.
1 983. Watt, W. M. ve A. T. Welch. Der lslam, Ettinghausen, R. ve O. Grabar. The Art
3 cilt, Stuttgart, 1 980. Sabra, A. 1. The Optics of lbn al Haytham. and Architecture of lslam 650-1 250. New
Glasse, C. Concise Encyclopaedia of ls Londra, 1 989. Haven/Londra, 1 987/ 1 994.
/am. Londra, 1 989. Wittfogel, K. A. Die Orientalische Despo
tic Frankfurt am Main, 1 977. Schimmel, A. A Two-Colored Brocade. Grabar, O. The Formation of Js/amic Art
Glubb, J. B. A Short History of the Arab Chapel H ill, 1 992. New Haven/Londra, 1 973/ 1 988.
Peoples. Londra, 1 978. İslam Dünyasında Sanat ve
Kültür Soucek, P. "Nizami on Painters and Po Grabar, O. The Mediation of the Orna
Haarmann, U., ed. Geschichte der ara ets", R. Ettinghausen, ed., /slamic Art at ment A. W. Mellen Lectures in the Fi
bischen Welt Münih, 1 987. Abu-Deeb, M. Al-Jutjanis's Theory of Po the Metropolitan Museum. New Yerk, ne Arts, 1 989. Princeton, 1 992.
etic lmagination. Warminster, 1 979. 1 972.
Halm, H. Die Schia. Darmstadt, 1 988. Hodges, R. ve D. Whitehouse, Moham
Ahsam, M. M. Social Life under the Abba Su riye ve Filistin med, Charlemagne and the Origins of Eu
Halm, H. Der schiitische lslam. Von der sids. Londra, 1 979. rope. lthaca, NY, 1 983.
Religion zur Revoke. Münih, 1 994. Almagro Gorbea, A. "El Palacio Omeya
Blair, S. ve J. Bloom. The Art and Archi de Amman", La Arquitectur. Madrid, Hutt, A. /slamic Architecture. lran /.
Hartmann, R. Die Religion des /s/am. tecture of /slam 1 250- 1 800. New Ha 1 983. Londra, 1 977.
Darmstadt, 1 992. ven/Londra, 1 994.
Creswell, K. A. C. A Short Account of Kühnel, E. Die Arabeske. Sinn und Wand
İbn İshak. Das Leben des Propheten. Bloom, J. ve S. Blair. lslamic Arts. Lond Early Muslim Architecture. J. W. Allan, lung eines Ornaments. Wiesbaden, 1 949.
Stuttgart/Viyana, 1 986. ra, 1 997. göz. geç./ed., Kahire Amerikan Üniver
sitesi. Kahire, 1 989. Lassner, J. The Shaping of Abbasid Rule.
Kermani, N. Gott ist schb'n. Das asthe Bürgel, C. The Feather of the Simurgh. Princeton, 1 980.
tische Er/eben des Koran. Münih, 1 999. New Yerk, 1 988. Creswell, K. A. C. Early Muslim Architec
ture. Vol. /, 1-2, Umayyads, A.D. 622-750. Lassner, J. The Topography of Baghdad in
Le Gai Eaton, C. Der lslam und die Bes Ettinghausen, R. ve O. Grabar. The Art 2. baskı, Oxford, 1 969. the Early Middle Ages. Detroit, 1 970.
timmung des Menschen. M ünih, 1 994. and Architecture of /slam 650- 1 250. New el-Mesudi. The Meadows of Go/d. The Ab
Haven/Londra, 1 987/ 1 994. Creswell, K. A. C, R. Holod, J. Knustad basids. P. Lunde ve C. Stone, ed./çev.
Nagel, T. Geschichte der islamischen The ve W. Trousdale. City in the Desert Londra, 1 984.
ologie. Von Mohammed bis zur Gegen Grabar, O. The Formation of lslamic Art Qasr al-Hayr East Cambridge, Mass.,
wart Münih, 1 994. New Haven/Londra, 1 973/ 1 988. 1 978. Rogers, J. M. "Samarra. A Study in Me
Grabar, O. The Mediation of Ornament dieval Town-Planning'', A. H. and S. M.
Nagel, T. Staat und Glaubensgemeinsc A. W. Mellen Lectures in the Fine Arts, Grabar, O. The Formation of lslamic Art Stern
ha� im /s/am, 2 cilt, Zürih/Münih, 1 98 1 . 1 989. Princeton, 1 992. New Haven/Londra, 1 973/ 1 988.
Hourani, The lslamic City. Oxford/Phila
Netten, 1. R. A Popular Dictionary of ls Hillenbrand, R. /slamic Architecture. Hamilton, R. W. Khirbat al Mafjar. An delphia, 1 970, s. 1 1 9- 1 56.
/am. Londra/New Jersey, 1 992. Edinburgh, 1 994. Arabian Mansion in the jordan Va/ley. Ox
Paret, R. Mohammed und der Koran, 6. ford, 1 959.
baskı, Stuttgart, 1 985.
604 KAYNAKÇA
Tunus ve Mısır Lezine, A. Sousse. Les monuments musu/ Burgoyne, M. H. Mamluk jerusalem. An Kessler, C. "Funerary Architecture wit
mans. Tunus, 1 968. Architeaural Study. Kudüs, 1 987. hin the City", Colloque lnternational sur
Amari, M . Storia degli Musulmani di Sici Constable, O. R. Trade and Traders in l'Histoire du Caire, Grafenhainichen,
lia, yeni baskı, Floransa, 1 954/ 1 972. Marçais, G. L'architeaure musulmane Muslim Spain. Cambridge, 1 995. 1 974, s. 257-267.
d'Occident (Tunisie, Algerie, Maroc, Espag Creswell, K. A. C. The Mus/im Architec
Behrens-Abousif, D. lslamic Architeaure ne et Sicile). Arts et Metiers Graphiques. ture of Egypt, 2 cilt, Oxford, 1 952/ 1 959. Kessler, C. The Carved Masonry Domes
in Cairo. An lntroduaion. Leiden, 1 989. Paris, 1 954. of Mediaeval Cairo. Londra, 1 976.
Fuglestad-Aumeunier, Y., ed. Alep et la
el-Bekri. Description de l'Afrique septent Marçais, G. La Berberie musu/mane et Syrie du Nord. Aix en Provence, 1 992 Khayata, W. ve K. Kohlmeyer. "Die Zi
rionnale par Abou Obeid-el-Bekri. Mac l'Orient au Moyen-Age. Paris, 1 946. {Revue du Monde Musu/man et de la Me tadelle von Aleppo-Yorlaufıger Bericht
Guckin de Slane, çev. Paris, 1 965. diterranee 62). iiber die Untersuchungen 1 996 und
Raymond, A. Le Caire. Paris, 1 993. 1 997'', Damaszener Mitteilungen
Bellafıore, G. Architettura in Sicilia ne/le Gabrieli, E ve U. Scerrato. G/i Arabi in X( 1 998), s. 69-96.
eta araba e normanna (82 7- 1 1 94). Paler Sanders, P. Ritual, Politics, and the City in ltalia. Cultura, contatti e tradizioni. Mila
mo, 1 990. Fatimid Cairo. Albany, 1 994. no, 1 979. Klengel, H. "Die historische Rolle der
Stadt Aleppo im vorantiken Syrien",
Bianquis, T. "La prise du pouvoir par Sourdel, D. ve J. La civilisation de l'lslam Gaube, H. and E. Wirth. Aleppo. Histo Gernot Wilhelm, ed., Die orientalische
les Fatimides en Egypte (357-363/ classique. Paris, 1 983. rische und geographische Beitrage zur ba Stadt. Kontinuitdt, Wandel, Bruch. 1 . in
968-974)", Annales /slamologiques il ulichen Gestaltung, zur sozialen Organisa ternational Colloquium der Deutschen
( 1 972), s. 49- 1 08. Staacke, U. La Ziza. Un palazzo norman tion und zur wirtscha�lichen Dynamik ei Orient-Gesellschart, 9- 1 O Mai 1 996 in
no a Pa/ermo. La cultura musulmana negli ner vorderasiatischen Fernhande/smetropo Halle/Saale. Saarbrucken, 1 997.
Creswell, K. A. C. The Muslim Architec edifıci dei Re. Palermo, 1 992. Je. Beitrage zum Tubingen Atlas des
ture of Egypt, Vol. 1. lkhshids and Fatimids Yorderen Orients, No. 58. Wiesbaden, Komaroff, L. The Golden Disk of Heaven.
(939- 1 1 7 1). New York, 1 978. di Stefano, G. Monumenti de/la Sicilia 1 984. Metalwork of Timurid Jran. New York,
normanna, yeni baskı, Palermo, 1 972. 1 992.
Dachraou, F. Le califat fatimide au Magh von Gladiss, A. "Zur Geschichte der
reb (2 96-3651909-9 75). Histoire, politique Talbi, M. L'emirat aghlabide 1 84-2 96/ Tauschierkunst im islamischen Mittel-al Korn, L. Ayyubidische Architektur in Agyp
et institutions. Tunus, 1 98 1 . 800-909. Histoire politique. Paris, 1 966. ter", Aaa Praehistorica et Archaeologicala ten und Syrien. Bautatigkeit im Kontext
28, Berlin ( 1 996), s. 1 1 7- 1 45. von Politik und Gesellscha�. Thübingen
L'Egypte fatimide. Son art et son histoire. Tresors fatimides du Caire. Arap Dünyası Üniversitesi doktora tezi, 1 999.
Paris'te 28-30 Mayıs l 998'de düzenle Enstitüsü'ndeki serginin kataloğu, 28 Goitein, S. D. Letters of Medieval jewish
nen kolokyumdan rapor. Paris, 1 999. Nisan-30 Ağustos 1 998. Paris, 1 998. Traders. Princeton, 1 973. Lamm, C. J. Mittelalterliche Glaser und
Steinschnittarbeiten aus dem Nahen Ori
Eredita dell'lslam. Arte islamica in ltalia. Tronzo, W. The Cultures of his Kingdom. Gonnella, J. Das Aleppo-Zimmer. Ein ent. Berlin, 1 929- 1 930.
Palazzo Ducale'deki serginin kataloğu, Roger il and the Cappella Palatina. Prin christlich-orientalisches Wohnhaus des 1 7.
Venedik, 30 Ekim 1 993 - 30 Nisan ceton, 1 997. Jahrhunderts aus Aleppo (Syrien). Mainz, Lapidus, 1. M. Mus/im Cities in the Middle
1 994. Milano, 1 993. 1 996. Ages. Cambridge, Mass., 1 967.
Wil liams, C. Jslamic Monuments of Cairo.
Ettinghausen, R. ve O. Grabar. The Art Kahire, 1 993. Gonnel la, J., W. Khayata ve K. Kohl Masters, B. The Origins of Western Eco
and Architeaure of lslam 650- 1 250. New meyer, "Die Zitadelle von Aleppo", M. nomic Dominance in the Middle East.
York, 1 99 1 . Su riye, Fil istin ve Mısı r Fansa, H. Gaube ve J. Windelberg eds, Mercantilism and the /slamic Economy in
Damaskus-Aleppo. 5000 jahre Stadt-ent Aleppo, 1 600- 1 750. New York, 1 988.
Federico il, immagine e potere. Castello Allan, J. W. Persian Metal Technology wick/ung. Mainz, 2000, s. 250-258.
Svevo'daki serginin kataloğu, Ban, 4 Şu 700- 1 300 AD. Londra, 1 979. Meinecke, M. Die mamlukische Architek
bat- 1 7 Nisan 1 995. Yenedik, 1 995. Herzfeld, E. Materiaux pour un corpus tur in Agypten und Syrien (64811 250 bis
Ailen, T. Ayyubid Architeaure. 6. baskı, inscriptionum arabicarum. Deuxieme par 92311 5 1 7). Glückstadt, 1 992.
Golvin, L. Le Magrib Centra/ a l'epoque (Solipsist Press, Occidental, California: tie: Syrie du Nord. lnscriptions et monu
des Zirides. Recherches d'archeo/ogie et Electronic Publication) 1 996- 1 999. ments d'Alep. Kahire, 1 954- 1 955. Melikian-Chirvani, A. S. Jslamic Metal
d'histoire. Paris, 1 957. work from the lranian World 8th- l 8th
Ashtor, E. East-West Trade in the Medi Hill, D. R. ve İbnü'l-Rezzaz el-Cezeri. centuries. Londra, 1 982.
Golvin, L. Recherches archeo/ogiques a la eval Mediterranean. Hampshire, 1 986. The Book of Know/edge of lngenious Mec
Qal'a des Banu Hammad. Paris, 1 965. hanica/ Devices. Dordrecht, 1 974. Porter, Y. Medieval Syrian Pottery. Ox
Atil, E. Renaissance of ls/am, Art of the ford, 1 98 1 .
Halm, H. Die Schia. Darmstadt, 1 988. Mamluks. Washington, 1 98 1 . Hillenbrand, C. The Crusades. lslamic
Perspeaives. Edinburgh, 1 999. Raby, J., ed., The Art of Syria and the Ja
Lezine, A. Architeaure de l'lfriqiya. Rec Atil, E. ve P. J. Chase. lslamic Metalwork zira 1 1 00- 1 250. Oxford, 1 985.
herches sur /es monuments aghlabides. in the Freer Gallery of Art. Washington, Humphreys, R. S. From Sa/adin to the
Paris, 1 966. 1 985. Mongols. The Ayyubids of Damascus Raymond, A. Le Caire. Paris, 1 993.
1 1 93- 1 260. New York, 1 977.
Lezine, A. Deux villes d'Jfriqiya. Etudes Baer, E. Ayyubid Metalwork with Christian Raymond, A. "Les grands waqfs et l'or
d'archeologie, d'urbanisme, de demograp lmages, Köln, 1 989. Jackson, D. E. P. ve M. C. Lyons. Sa/a ganisation de l'espace urbain a Alep et
hic Sousse, Tunis. Paris, 1 97 1 . din. The Politics of the Holy War. Camb au Caire a l'epoque ottomane (XYle
Baer, E. Metalwork in Medieval /slamic ridge, 1 98 1 . XYlle siecles)'', Bu/Jetin d'Etudes Orienta
Lezine, A. Mahdiya. Recherches d'arche Art. Albany, 1 983. les XXXI ( 1 980), s. 1 1 3- 1 28.
ologie islamique. Paris, 1 965. James, D. Qur'ans of the Mamluks. Lond
ra, 1 988.
KAYNAKÇA 605
Sack, D. Damaskus. Entwick/ung und Cordoba. (Madrid Forschungen 4.) Ber Ewert, C. "Baudekor-Werkstatten im Fernandez Puertas, A. Lafachada del Pa
Struktur einer orientalisch is/amischen lin, 1 966. Kalifat von Cordoba und ihre Dispersi /acio de Comares. (The Facade of the Pa
Stadt (Damaszener Forschungen, c. 1.) on in nachkalifaler Zeit", A. J. Gail, ed., lace of Comares.) Granada, 1 980.
Mainz, 1 989. Brisch, K. "Madinat az-Zahra in der Kunstler und Werkstatt in den orientalisc
modernen archaologischen Literatur hen Gesel/scha�en. Graz, 1 982, s. 47-57. Fernandez Puertas, A. The Alhambra.
Sauvaget, J. Alep. Essai sur le developpe Spaniens", Kunst des Orients, Wiesbaden Londra, 1 997.
ment d'une grande ville syrienne des origi ( 1 963), s. 5-4 1 . Ewert, C. "Die Moschee am Bab al
nes au milieu du X/Xe siec/e. (Bibliothe Mardum in Toledo. Eine 'Kopie' der Forkl, H., ed. Die Garten von /slam.
que Archeologique et Historique No. Brisch, K. "Zu einer Gruppe von isla Moschee von Cordoba", Madrider Mit Stuttgart, 1 993.
34), 2 cilt, Paris, 1 94 1 . mischen Kapitellen und Basen des 1 1 . teilungen 1 8 ( 1 977), s. 287-354.
Jahrhunderts in Toledo", Madrider Mit Galera Andreu, P. La imagen romantica
Scerrato, U. Metalli islamici. Milano, teilungen 2 ( 1 96 1 ), s. 205-2 1 2. Ewert, C. Forschungen zur almohadischen de la Alhambra. Madrid, 1 992.
1 996. Moschee. Lieferung 4: Die Kapitel/e der
Cabanelas Rodriguez, D. El techo del Sa Kutubiya-Moschee in Marrakesch und der Gallego y Burin, A. La Alhambra. Grana
Spallanzani, M. Ceramiche orientali a Fi lon de Comares en la Alhambra. Granada, Moschee von Tinmal. (Madrider Beitrage da, 1 963.
renzi ne/ Rinascintento. Floransa, 1 978. 1 988. 1 6). Mainz, 1 99 1 .
Garcia Gomez, E. Foco de antigua /uz
Tabbaa, Y. Constructions of Power and Pi Cabanelas Rodriguez, D. Literatura, Arte Ewert, C. Spanisch-/s/amische Systeme sobre la Alhambra. Madrid, 1 988.
ety in Mediaeva/ Aleppo. Pennsylvania, y Religion en fos Palacios de la Alhambra. sich kreuzender Bogen. /. Die senkrechten,
1 997. G ranada, 1 984. ebenen Systeme sich kreuzender Bogen Garcia Gomez, E. Poemas drabes en fos
a/s Stiitzkonstruktionen der vier Rippen muros y fuentes de la Alhambra. Madrid,
Ward, R. lslamic Metalwork. Londra, Caille, J. La mosquee de Hassan a Rabat kuppeln in der ehemaligen Hauptmoschee 1 985.
1 993. (Publications de l'institut des hautes von Cordoba. (Madrider Forschungen 2).
etudes marocaines LVll.) Paris, 1 954. Berlin, 1 968. von Gladiss, A., ed. Schatze der Alhamb
İspanya ve Fas ra. lslamische Kunst aus Anda/usien. Ber
Casamar, M. "Almoravides y Almoha Ewert, C. "Spanisch-lslamische Systeme lin, 1 995.
Acien Almansa, M. "Madinat al-Zahra des. lntroducion", Al-Anda/us. Las artes sich kreuzender Bogen. il. Die Arkatu
en el urbanismo musulman", Cuadernos is/dmicas en Espana. Exhibition catalog, ren eines offenen Pavilions auf der Al von Gladiss, A., K. H. Golzio ve J. P.
de Madinat al-Zahra 1 , Cordoba ( 1 987), Madrid, 1 992, s. 75-83. cazaba de Malaga'', Madrider Mitteilun Wisshak. Denkmaler des lslam. Von den
s. 7-26. genl ( 1 966), s. 232-254. Anfdngen bis zum 1 2. jahrhundert. Mainz,
Cressier, P. "Les chapiteaux de la gran 1 997.
Almagro Corbea, A. ve A. Jimenez de mosquee de Cordoue (oratoires d' Ewert, C. Spanisch-lslamische Systeme
Martin. Giralda. Madrid, 1 985. Abd ar-Rahman 1. et d'Abd ar-Rahman sich kreuzender Bogen. 111. Die Aljaferia in Glick, T. F. /slamic and Christian Spain in
Madrid, 1 992. il) et la sculpture de chapiteaux a l'epo Zaragoza. (Madrider Forschungen the ear/y Middle Ages. Princeton, N.J.,
que emirale", Bölüm 1 ve 2, Madrider 1 2/ 1 ). Beri in, 1 978. 1 979.
Arie, R. L'Espagne musulmane au temps Mitteilungen 25 ( 1 984), s. 2 1 2-28 1 and
des Nasrides. Paris, 1 973. 26 ( 1 985), s. 257-3 1 3. Ewert, C. "Tipologia de la mezquita en Golvin, L. Essais sur I 'architecture religi
Occidente. De los omeyas a los almo euse musu/mane /-///. Paris, 1 970/7 1 ,
Azuar Ruiz, R., M. Bevia, M. Borrego Cressier, P., P. Marinetto Sanchez, "Les hades", Actas del il. congreso de arqueolo 1 974, 1 979.
Colomer ve R. Saranova Zozaya. "La chapiteaux islamiques de la peninsule gia medieval espano/a /. Madrid, 1 987, s.
rabita de Guardamar (Alicante). Su ar iberique et du maroc de la renaissance 1 80-204. Golzio, K.-H. Geschichte /s/amisch-Spani
quitectura", Cuadernos de Madinat al emirale aux almohades", L'Acanthe (dans ens vom 8. bis zum 1 3. jahrhundert
Zahra 2, Cordoba ( 1 988-90), s. 55-67. la sculpture monumenta/e de l'Antiquite a Ewert, C, A. von Gladiss, K.-H. Golzio (Madrider Mitteilungen).
la Renaissance), Paris, 1 993, s. 2 1 1 -246. ve J. Wisshak. Denkmaler des /slam. Von
Barrucand, M. ve A. Bednorz. Maurische den Anfdngen bis zum 1 2. Jahrhundert. Golzio, K.-H. Guia de Granada. Grana
Architektur in Andalusien. Köln, 1 992. Creswell, K. A. C. Early Muslim Architec Mainz, 1 997. da, 1 892.
ture. il Abbasids, Umayyads of Cordova,
Basset, H. ve H. Terrasse. Sanctuaires et Aghlabids, Tulunids and Samanids A. D. Ewert, C ve M. Gomez-Moreno. El arte Grabar, O. La Alhambra. lconografıa, for
forteresses a/mohades. Paris, 1 936. 75 1 -905- Oxford, 1 950. arabe espanol hasta fos Almohades, arte mas y valores. Madrid, 1 980.
mozarabe. (Ars Hispaniae 111.) Madrid,
Beckwith, J. Caskets from Cordoba. Cuadernos de la Alhambra, G ranada. c. I 1 95 1 . von Grunebaum, G. E. "Die Almorawi
Londra, 1 960. ( 1 965). c. 33-34 ( 1 997- 1 998). den. Die Almohaden", G.E. von Grune
Ewert, C ve J.-P. Wisshak. Forschungen baum, Der lslam in seiner k/assischen
Bermudez Lopez, J. and P. Galera And Delgado Valero, C. Toledo islamico. Ci zur a/mohadischen Moschee. Lieferung I : Epoche. Zürih/ Stuttgart, 1 966.
reu. Guia Ofıcia/ de visita al Conjunto Mo udad, arte e historia. Toledo, 1 987. Vorstufen. Hierarchische Gliederung wes
numenta/ de la Alhambra. Granada, tislamischer Betsale des 8. bis I 1. jahr Hernandez Jimenez, F. Madinat a/-Zahra,
1 998. Dodds, J. D., ed. Al-Anda/us. The Art of hunderts. Die Hauptmoscheen von Qaira Arquitectum y decoration. Granada, 1 985.
/slamic Spain. New York, 1 992. wan und Cordoba und ihr Bannkreis.
Bermudez Pareja, J. Pinturas sobre pie/ (Madrider Beitrage 9). Mainz, 1 98 1 . Kress, H. J. Die is/amische Kulturepoche
en la Alhambra de Granada. Granada, Dozy, R. P. A. Geschkhte der Mauren, 2 auf der iberischen Ha/binse/. Marburg/
1 987. cilt, Leipzig, 1 874 (reprint 1 965). Ewert, C ve J.-P. Wisshak. Forschungen Lahn, 1 968.
Brentjes, B. Die Mauren. Leipzig, 1 989. zur almohadischen Moschee. Lieferung 2:
Eguaras lbanez, J. lbn Luyun. Tratado de Die Moschee von Tinmal (Marokko). Kubisch, N. Die Synagoge Santa Maria la
Brisch, K. Die Fenstergitter und verwand Agricu/tura. Granada, 1 988. (Madrider Beitrage 1 O). Mainz, 1 984. Blanca in Toledo. Eine Untersuchung zur
te Ornamente der Hauptmoschee von maurischen Ornamentik. Frankfurt am
Main/Berlin/Bern ve diğer, 1 995.
606 KAYNAKÇA
Kühnel, E. Die is/amischen Elfenbeinskulp Souto, J. A. "El capitel andalusi en los Magrib Marçais, G. Algerie medievale. Paris,
turen Vlll.-Xlll. Jahrhundert. Berlin, 1 97 1 . tiempo de la fıtna. Los capiteles de la 1 957.
mezquita aljama de Zaragoza ( 1 O 1 8- Abun-Nasr, J. Miri. A History of the
Kühnel, E. Granada. Leipzig, 1 908. 1 02 1 /2)", Co/oquio lnternational de capi Maghrib. Cambridge, 1 975. Marçais, G. Manuel d'art musulman /-//.
te/es corintios preromdnicos e islamicos Paris, 1 954.
Les jardins de /'lslam. Js/amic Gardens. (ss. Vl-Xll d. C). Madrid, 1 990, s. 1 1 9- Barrucand, M. Urbanisme princier en ls
Granada, 1 976. 1 44. Jam. Meknes et /es vil/es raya/es islamiqu Marçais, G. Tunis et Kairouan. Paris,
es post-medievales. Paris, 1 985. 1 937.
Le Tourneau, R. The Almohad Movement Terrasse, H. L'art hispano-mauresque des
in North Africa. Princeton, N.J., 1 969. origines au Xllle siecle. Paris, 1 932. Caille, J. La Vil/e de Rabat jusqu'au pro Maroc: /es tresors du royaume. Küçük Sa
tectorat francais. c. 1-1 1. Paris, 1 949. ray sergi kataloğu, Paris Güzel Sanatlar
Lomax, D. W. Die Reconquista. M ünih, Terrasse, H. /s/am d'Espagne. Une ren Cambridge History of /slam. c. 2. Camb Müzesi, 1 5.04. 1 999- 1 8.07. 1 999). Paris,
1 978. contre de J'Orient et de /'Octident. Paris, ridge, 1 990. 1 999.
1 958.
Lopez-Cuervo, S. Medina az-Zahara. ln Chiauzzi, G., F. Gabrieli, C. Sarnelli Maslow, B. Les Mosquees du Fes et du
generia y forma. Leon, 1 986. Terrasse, H. La mosquee a/-Qarauiyin a Cerqua ve arkadaşları. Maghreb medi Nord du Maroc. Paris, 1 937.
Fes. Paris, 1 968. eval. L'apogee de la civilisation islamique
Manzano Martos, R. Casas y palacios en dans /'Occident arabe. Aix-en-Provence, Meissner, M. Die Welt der Sieben Meere.
la Sevi/la a/mohade. Sus antecedentes his Terrasse, H. Nouvelles recherches arche 1 99 1 . Auf den Spuren arabischer Kau�eute und
panicos. Casas y palacios de Al-Anda/us. ologiques a Marrakech. Paris, 1 957 Piraten. Leipzig/Weimar, 1 980.
Siglos Xll y Xlll. Barselona, 1 995. Daoulati, A. Tunis sous /es Hafsides. Evo
Terrasse, H., G. Deverdun ve J. Me lution urbaine et active architectura/e. Tu Revault, J. Palais, demeures et maisons de
Manzano Martos, R. La Alhambra. Mad unie. Recherches archeo/ogiques a Marra n us, 1 976. plaisance a Tunis et dans ses environs.
rid, 1 992. kech. Paris, 1 952. Aix-en-Provence, tarih yok.
Dokali, R. Les mosquees a la periode tur
Marçais, G. L'Architecture Musulmane Torres-Balbas, L. Arte almohade. Arte que a Alger. Algier, 1 974. Santelli, S. Tunis. Saint Germain du Puy,
d'Occident /-//. Paris, 1 954. nazari. Arte mudejar. (Ars H ispaniae iV.) 1 995.
Madrid, 1 949. Duri, A. Arabische Wirtschafısgeschichte.
Marçais, G. Les monuments de Tlemcen. Zürih/Münih, 1 979. Seddon, D. Stamm und Staat. Ansatze zu
Paris, 1 903. Torres-Balbas, L. Ciudades hispano-mu einer Geschichte des Maghreb. Berlin,
su/manes. Madrid, tarih yok. Golvin, L. La madrasa medievale. Aix-en 1 980.
Marçais, G. Manuel d'art musulman /-//. Provence, 1 995.
Paris, 1 954. Torres-Balbas, L. La Alhambra y el Gene Sijelmassi, M. Les enluminures des ma
ralife de Granada. Madrid, 1 949 Golvin, L. Palais et demeures d'Alger a la nuscrits royaux au Maroc. Paris, 1 987.
Martinez Cavir6, B. Ceramica hispano periode ottomane. Aix-en-Provence,
musulmana. Madrid, 1 99 1 . Valdes Fernandez, F. La A/cazaba de Ba 1 988. Terrasse, H. L'Art Hispano-Mauresque
dajoz. /. Hallazgos islamicos ( 1 977- 1 982) (des origines au XJl/e siecles). Paris, 1 932.
May, F. Lewis. Silk Textiles of Spain: y testar de la puerta de Pi/ar. Madrid, Gonzalez, Y. Emaux d'al-Anda/us et du
Eighth ta Fi�eenth Century. New York, 1 985. Maghreb. Aix-en-Provence, 1 994. Terrasse, H. ve J. Hainaut. Les Arts De
1 957. coratifs au Maroc. Paris, 1 925.
Vallejo Triano, A. "Madinat al-Zahra. El Haarmann, U., ed. Geschichte der ara
Munoz Molina, A. Stadt der Kalifen. Cor triumfo des estado islamico", Al-Anda/us. bischen Welt. Münih, 1 987. Triki, H. ve A. Dovifat. Medersa de
doba. Reinbek bei Hamburg, 1 994. Las artes isldmicas en Espana. Exhibition Marrakech. Paris, 1 990.
catalog. Madrid, 1 992, s. 27-39. Hajenkos, B. Marokkanische Keramik.
Navarro Palazon, J. ed. Casa y palacios Stuttgart, 1 988. poğu'nun
de Al-Anda/us. Siglos Xll y X/11. Barselo Valor Piechotta, M. El ultimo siglo de la ilk imparatorl ukları
na/Madrid, 1 995. Sevi/la islamica ( 1 1 4 7- 1 248). Sevilla, Hassar-Benslimane, J. Le passe de la ville
1 995. de Sa/e dans tous ses etats. Histoire, Arc Bombaci, A. Kufıc lnscription in Persian
O'Callaghan, J. F. A History of Medieval heologie, Archives. Paris, 1 992. Verses in the Court of the Raya/ Palace of
Spain. lthaca, NY, 1 975. Yernet, J. Die spanisch-arabische Kultur in Masud Hl. at Ghazni. Roma, 1 966.
Orient und Okzident. Zürih, 1 984. H ill, D. ve L. Golvin, lslamic Architecture
Ocana Jimenez, M. El cüfıco hispano y su in North Africa. Londra, 1 976. Brown, P. lndian Architecture. The ls/amic
evolution. Madrid, 1 979. Vilchez, C. La Alhambra de Leopoldo Tor Period. 5. baskı, Bombay, 1 968.
res Balbds (obras de restauracion y con Hourani, A. Die Geschichte der arabisc
Ocana Jimenez, M. "Panoramica sobre servacion. 1 923- 1 936). G ranada, 1 988. hen Völker. Frankfurt am Main, 1 992. Maricq, A. ve G. Wiet, Le minaret de
el arte almohade en Espana", Cuadernos Djam. Paris, 1 959.
de la Alhambra 26 ( 1 990), s. 9 1 - 1 1 1 . Vines Millet, C. La Alhambra de Grana Hourani G. Fadlo. Arab Seafaring in the
da. Tres siglos de Historia. Cordoba, lndian Ocean in Ancient and Early Medi Melikian-Chirvani, A. S. "Eastern l ranian
Perez, J. Ferdinand und /sabel/a. M ünih, 1 982. eval Times. Beyrut, 1 963 (yeni basım Architecture. Apropos of the Ghurid
1 989. Princeton Doğu Araştırmaları, c. 1 3. parts of the G reat Mosque of Herat",
Wördemann, F. Die Beute gehort Allah. Princeton, 1 95 1 ). Bu/Jetin of the School of Orienta/ and Afri
Rubiera Mata, M. J. lbn a/-Yayyab. El otro Münih, 1 985. can Studies 33 ( 1 970), s. 322-327.
poeta de la Alhambra. Granada, 1 994. Klimkeit, H.-J. Die Seidenstrasse. Han
Yanes, B. Spanien. Auf den Spuren der de/sweg und Kulturbriicke zwischen Mor Schlumberger, D. ve J. Sourdel-Thomi
Schreiber, H. Halbmond über Granada. Mauren. 1 990. gen- und Abendland. 2. baskı, Köln, 1 990 ne, Lashkari Bazar. Une residence roya/e
Bergisch Gladbach, 1 980. ghaznevide et ghoride. Paris, 1 978. Stark,
KAYNAKÇA 607
F. The minaret of Djam. An excursion in tanbuler Forschungen 42.) Tubingen, Müslüman Moğol lar Burton, A. The Bukharans. A Dynastic,
Afghanistan. Londra, 1 970. 1 996. Diplomatic and Commercial History 1 550-
Blair, S. "The Mongol Capital of Sulta 1 702. Surrey, 1 997.
G rabar, O. The Great Mosque of Isfahan. niyya, 'the lmperial'", /ran 24 ( 1 986), s.
Londra, 1 990. 1 39- 1 5 1 . Denny, W. B. The Ceramics of the Mos
Orta Asya ve Anadolu Blair, S. ve J. Bloom. The Art and Archi que of Rustem Pasha and the Environment
H illenbrand, R. (ed). The Art of the Sel tecture of lslam 1 250- 1 800. Londra, of Change. New York, 1 977.
Albaum, L. 1. ve B. Brentjes. Herren der juqs in lran and Anatolia. Costa Mesa, 1 994.
Steppe. Berlin, 1 978. CA, 1 994. Golombek, L. ve M. Subtelny, ed. Timu
G rabar, O. ve S. Blair, Epic lmages and rid Art and Cu/ture. lran and Central Asia
Altun, A. An Outline of Turkish Architec Kuran, A. "Die anatolisch-seldschukisc Contemporary History. The 11/ustrations of in the Fi�eenth Century. Leiden, 1 992.
ture in the Middle Ages. İstanbul, 1 990. he Architektur", E. Akurgal, ed., Kunst the Great Mongol Shah-nama. Chicago,
in der Tu'rkei. Fribourg/Würzburg, 1 980, 1 980. Golombek, L. ve D. Wilber The Timurid
Aslanapa, O. Turkish Art and Architectu s. 85- 1 1 6 Architecture of /ran and Turan. 2 cilt,
re. Londra, 1 97 1 /Türk Sanatı İstanbul, Naumann, R. Die Ruinen von Tacht-e Su Princeton, 1 988. L'Heritage timouride.
1 984. Lambton, A. K. S. ''The lnternal Struc Jeiman und Zendan-e Suleiman. Berlin, /ran - Asie centrale - inde, XVe-XV///e si
ture of the Saljuq Empire", The Camb 1 977. ec/es. (Cahiers d'Asie centrale, No. 3-
Bausani, A. "Religion in the Saljuq Peri ridge History of lran. c. 5. Cambridge, 4), Tashkent/ Aix-en-Provence, 1 997.
od", The Cambridge History of lran. c. 5. 1 968. Paone, R. "The Mongol Colonization of
Cambridge, 1 968. the Isfahan Region", Isfahan. Quaderni Kalter, J. ve M. Pavaloi, ed. Erben der
Meinecke, M. Fayancedekorationen del Seminario di /ranistica, Ura/o-Altaistica Seidenstrasse. Usbekistan. Stuttgart,
Chmelnizkij, S. Construction and Orna seldschukischer Sakralbauten in Kleinasien. e Caucasologia de U'Universitad degli studi 1 995.
ment. Artistic Form and Decoration in the (lstanbuler Mitteilungen, Suppl. 1 3.) Tu di Venezia 1 O ( 1 98 1 ), s. 1 -30.
Art of Asia and Africa. Moscow, 1 969 (in bingen, 1 976. Lentz, T. ve G. D. Lowry. Timur and the
Russian). Wilber, D. M. The Architecture of /slamic Princely Vision. Washington, DC, 1 989.
Nagel, T. Die islamische Welt bis 1 500. lran. The 11-Khanid Period. Princeton,
Chmelnizkij, S. Die antike Ordnung in der M ünih, 1 998. 1 955/yeni basım, New York, 1 969. Manz, B. Forbes. The Rise and Rule of
mitte/a/terlichen Architektur Mitte/asiens. Tamerlane. Cambridge, 1 989.
(Akten des Xlll. internationalen Kong Nizamülmülk, Das Buch der Staatskunst. Orta Asya
resses fur klassische Archaologie.) Siyasatnama. Zürih, 1 959. Masson, M. E. ve G. A. Pugachenkova.
1 990. Allan, J. /s/amic Ceramics. Oxford, 1 99 1 . "Shakhri Syabz pri Timure 1 Ulug Beke.
Öney, G. Anadolu Selçuklu mimarisinde Shahr-i Sabz from Timur to Ulugh
Chmelnizkij, S. "Petschak und Michrab. süsleme ve el sanatları. Architectural Deco Ailen, T. A Cata/ogue of Toponyms and Beg", J. M. Rogers, çev., in lran 1 8
Zur Frage der Herkunft der Portalfor ration and Minor Arts in Seljuk Anatolia. 2. Monuments of Timurid Herat. Cambrid ( 1 980), s. 1 2 1 - 1 43.
men in der zentralasiatischen Architek baskı, Ankara, 1 988. ge, Mass., 1 99 1 .
tur", AN NALI, lnstituto Universario McChesney, R. D. "Economic and Soci
Orientale 47 ( 1 987). Öney, G. "Baukunst und Kleinkunst", E. Ailen, T. Timurid Herat. Wiesbaden, al Aspects of the Public Architecture of
Akurgal, ed., Kunst in der Ttirkei. Fribo 1 983. Bukhara in the l 560's", Oriental Art 2
Crane, H. "Bericht über die G rabung in urg/Würzburg, 1 980, s. 85- 1 1 6. ( 1 987), s. 2 1 7-242.
Kobadabad 1 966", Archalogischer Anze Ashrafı, M. "Central Asian Miniature
iger 1 969 ( 1 970), s. 438-506. Otto-Dorn, K. "Figural Stone Reliefs Painting", Macmi//an's Dictionary of Art. Nagel, T. Timur der Eroberer und die isla
on Seljuk Sacred Architecture in Ana Londra, 1 996. mische Welt des spaten Mittelalters. Mü
Crane, H. "Notes on Saljuq Architectu tolia", Kunst des Orients 1 2 ( 1 978/79), s. nih, 1 993.
ral Patronage in Thirteenth Century 1 03- 1 49. Ashrafı, M. Khangamii naqqashi ba adabi
Anatolia", journal of the Economic and yat dar lran. Tehran, 1 989. Porter, V. ls/amic Ti/es. Londra, 1 995.
Socia/ History of the Orient 36( 1 993), s. Otto-Dorn, K. "Kunst der Seldschu
1 -57. ken", K. Otto-Dorn, Kunst des /s/am. Ashrafı, M. The Bukhara Miniature School Pugatschenkowa, G. A. Samarkand -
Baden-Baden, 1 964/2. baskı, 1 980, s. of the 40-70s of the 1 6 c. Duschanbe, Buchara. Berlin, 1 979.
Duda, H. W. Die Se/tschukengeschichte 1 26 vd. 1 974.
des lbn Bibi. Copenhagen, 1 959. Pugatschenkowa, G. A. Termes -
Redford, S. "The Seljuqs of Rum and Ashrafı, M. The Samarkand Miniature Pa Shahr-i Sabz - Chiwa. Berlin, 1 98 1 .
Erdmann, K.-H. Das anatolische Karavan the Antique", Muqarnas 1 O ( 1 993), s. intings of the 1 5 c. Tashkent, 1 996.
saray des 1 3. Jahrhunderts. /. Teil. (lstan 1 48- 1 56. Subtelny, M. E. "Arts and Politics in
buler Forschungen 2 1 .) Berlin, 1 96 1 . T. Talbot. Die Seldschuken. Köln, 1 963. Atil, E. Ceramics from the World of /slam. Early l 6th Century Central Asia", Cent
Washington, DC, 1 973. ra/ Asiatic journal 27 ( 1 983), s. 2 1 7- 1 48.
Gabriel, A. Monuments turcs d'Anato/ie. Schneider, G. Geometrische Bauornamen
2 cilt, Paris, 1 93 1 -34. te der Seldschuken in Kleinasien. Wiesba Barthold, W. Ulug Beg und seine Zeit, Hindistan
den, 1 980. Nendeln i. Liechtenstein, 1 966.
Gabriel, A. Voyages archeo/ogiques dans Aijazuddin, F. S. Historical lmages of Pa
la Turquie Orientale. Paris, 1 940. Schneider, G. P�anzliche Bauornamente Beaupertuis-Bressand, F. L'Or bleu de kistan. Lahor, 1 992.
der Seldschuken in Kleinasien. Wiesba Samarkand. Paris, 1 997.
Gierlichs, J. Mitte/a/terliche Tierreliefs in den, 1 989. Asher, C. B. /s/amic Monuments of Eas
Anato/ien und Nordmesopotamien. Unter Binder, F. Ayshen De/emen, Samarkand - tern lndia and Bangladesh. Leiden, 1 99 1 .
suchungen zur fıgurlichen Baudekoration Yavuz, A. T. "The Concepts that Shape Chiwa - Buchara. /slamische Hochkultur in
der Se/dschuken, Artuqiden und ihrer Anatolian Seljuq Caravanserais", Muqar Mitte/asien. Freiburg ira Breisgau, 1 990.
Nachfolger bis ins 1 5. jahrhunderts. (Is- nas 1 4 ( 1 997), s. 80-95.
608 KAYNAKÇA
Asher, C. B. The New Cambridge History tion, Conservation and lmplications. Lahor, Stoler Miller, B., ed. The Powers of Art Dickson, M. B. ve S. C. Welch. The Ho
of lndia. Architedure of Mughaf lndia. 1 996. Patronage in lndian Culture. Yeni Delhi, ughton Shahnameh. 2 cilt, Cambridge,
Cambridge, 1 992. 1 992. Mass., 1 98 1 .
Jones, D., ed. A Mirror of Princes. The
Baridon, M. "Jardins des horizons loin Mughals and the Medici. Bombay, 1 987 Volwahsen, A. /slamisches lndien. Münih, Enderlein, V. ve W. Sundermann, ed.
tains. L'lslam", Les jardins, 3. baskı, Pa 1 969. Schahname. Das persische Konigsbuch.
ris, 1 999, s. 209-345. Koch, E. Mugha/ Architedure. An Outline Miniaturen und Texte der Berliner
of its History and Development 1 526- Walker, D. Flowers Underfoot lndian Handschri� von / 605-Leipzig/Weimar,
Barrucand, M. "Garten und gestaltete 1 858. Münih, 1 99 1 . Carpets of the Mughal Era. The Metro 1 988.
Landschaft als irdisches Paradies. Gar pol itan M useum of Art. New York,
ten im westlichen lslam", Der /slam 65 Lchrman,J. Earthly Paradise. Garden and 1 997. Erdmann, K. Der orientalische Knup�ep
( 1 988, 2), s. 244-267. Courtyard in ls/am. Berkeley, Los Ange pich. Versuch einer Darstellung seiner
les, 1 980. Welch, S. C. lndia! lndian Art and Cultu Geschichte. Tubingen, 1 955/
Beach, M. C, E. Koch ve W. Thackston. re 1 300- 1 900. Metropoliten Sanat Mü 1 960/ 1 965/ 1 975.
King of the World. The Padshahnama. An Michell, G., ed. Ahmadabad. Bombay, zesi. New York, 1 985.
lmperia/ Mugha/ manuscript from the Ro 1 988. Ettinghausen, R. "New Light on Early
yal Library, Windsor Cast/e. Londra, Yamamoto, T, M. Ara ve T. Tsukinowa. Animal Carpets", R. Ettinghausen, ed.
1 997. Michell, G. ve M. Zebrowski. The New Delhi. Architedural Remains of the Delhi Aus der Welt der /s/amischen Kunst
Cambridge History of lndia. Architedure Sultanate Period. 3 cilt, Tokyo, 1 967- Festschri� fıir Ernst Kühnel. Berlin, 1 959,
Begley, W. E. Monumenta/ /slamic Callig and Art of the Deccan Sultanates. Camb 1 970. s. 93- 1 1 6.
raphy from lndia. Villa Park, lllinois, ridge, 1 999.
1 985. Zebrowski, M. Go/d, Si/ver and Bronze Faik, S. J. Qajar Paintings. Persian Oil Pain
Merklinger, E. S. lndian /s/amic Architec from Mugha/ lndia. Londra, 1 997. tings of the / 8th and / 9th centuries.
Begley, W. E. ve Z. A. Desai. Taj Mahal. ture. The Deccan 1347- 1 686. Warmins Londra, 1 972.
The 11/umined Tomb. An Anthology of Se ter, 1 98 1 . Zebrowski, M. Deccani Painting. Londra,
venteenth-Century Mugha/ and European 1 983. Glassen, E. "Schah lsmail 1. und die
Documentary Sources. (Aga Khan Prog Moynihan, E. B. Paradise as a Garden in Theologen seiner Zeit", Der /s/am. 48
ram for lslamic Architecture). Camb Persia and Moghol lndia. New York, İ ran ( 1 972).
ridge, Mass., 1 989. 1 979.
Bausani, A. Die Perser. Von den Anfangen Glaube, H. lranian Cities. New York,
Brand, M. ve G. Lowry. Akbar's lndia. Mümtaz, K. Han. Architedure in Pakistan. bis zur Gegenwart Stuttgart, 1 965. 1 979.
Art from the Mugha/ City of Viaory. New (Ağa Han İslam Mimarisi Programı). Sin
York, 1 985. gapur, 1 985. Beattie, M. "Ardabil Carpet'', Encyclopa Hillenbrand, R. "Safavid Architecture",
edia /ranica. c. il. Londra/New York, P. Jackson ve L. Lockhart, ed. The Timu
Brooks, J. Gardens of Paradise. The His Pal, P. Master Artists of the lmperial Mug 1 987. rid and Safavid Periods. The Cambridge
tory and Design of the Great /slamic Gar hal Court Bombay, 1 99 1 . History of lran. c. 6. Cambridge, 1 986, s.
dens. Londra, 1 987. Berinstain; V, S. Day, E. Floret ve arka 789-792.
Pal, P., J. Leoshko ve arkadaşları. Ro daşları. Teppiche. Tradition und Kunst in
Brown, P. lndian Architedure. /slamic Pe mance of the Taj Mahal. Los Ange Orient und Okzident. Köln, 1 997. Kuhnel, E. "Der Maler Muin", Pantheon
riod. Bombay, 1 956/yeni basım 1 975. les/Londra, 1 989. 29 ( 1 942), s. 1 08- 1 1 4.
Black, D. ed. The Macmillan Atlas of
Crowe, S. ve S. Haywood. The Gardens Petruccioli, A., ed. Der islamische Gar Rugs and Carpets. New York, 1 985. Lane, A. Later lslamic Pottery. Londra,
of Mughal lndia. Londra, 1 972. ten. Stuttgart, 1 995. 1 957.
Blair, S. ve J. Bloom. The Art and Archi
Ettinghausen, R. ve E. B. Macdougall, Petruccioli, A. Mugha/ Architeaure. teaure of lslam, 1 250- 1 800. New Ha Luft, P. "Gottesstaat und höfısche Ge
ed. The lslamic Garden. Dumbarton Pomp and Ceremonies. İslam Çevre Ta ven/Londra, 1 994. sellschaft. l ran im Zeitalter der Safawi
Oaks Oeyzaj Mimarisi Tarihi Üzerine sarımı Araştırmaları Merkezi'nin Yayın den", J. Osterhammel, ed., Asien in der
Kolokyum iV. Washington DC, 1 976. Organı, Carucci Editore, IX Year, No. Blunt, W. Isfahan. Pear/ of Persia. Rep Neuzeit 1 500- 1 950. Frankfurt am Main,
i l. rint, Londra, 1 974. 1 994.
Frykenberg, R. E. De/hi Through the
Ages. Essays in Urban History, Culture and Rani, A. Tugluq Architedure. Delhi, 1 99 1 . Brentjes, B. Chane - Su/tane - Emire. Luschey-Schmeisser, 1. The Piaorial Tile
Society. Delhi, 1 986. Leipzig, 1 974. Cycles of Hast Behest in Isfahan and its
Schimmel, A. A Two-Co/ored Brocade. /conographic Tradition. Roma, 1 978.
Gardet, L. "Djanna", Encyclopedic d'ls The lmagery of Persian Poetry. Chapel Canby, S. R. The Golden Age of Persian
lam. c. 2, 2. baskı, Leiden/Paris, 1 977, s. Hill/Londra, 1 992. Art 1 5 0 1- 1 722. Londra, 1 999. McChesney, R. "Four Sources on Shah
459-464. Abbas's Building of Isfahan", Muqarnas
Schimmel, A. /slam in the lndian Subcon Canby, S. R. The Rebel/ious Reformer. 5 ( 1 988), s. 1 03 - 1 34.
Hambly, G. Cities of Mugha/ lndia. De/hi, tinent Leiden/Köln, 1 980. The Drawings and Paintings of Riza-yi Ab
Agra and Fatehpur Sikri. New York, basi of Isfahan. Londra, 1 996. Melikian-Chirvani. "Safavid Metalwork:
1 968. Skelton, R., ed. The lndian Heritage. Co A Study in Continuity", Studies on Isfa
urt Life and Arts under Mughal Rule. Vic Diba, L. S., ed. Royal Persian Paintings. han, /ranian Studies 8 ( 1 974), s. 543-585.
Horovitz, J. Das koranische Paradies. Ku toria & Albert Müzesi, Londra, 1 982. The Qajar Epoch 1 785- 1 925. Exhibition
düs, 1 923. catalog, Brooklyn Museum of Art. New Neumann, R. ve G. Murza. Persische Se
Soudavar, A. Art of the Persian Courts. York, 1 998. iden. Die Gewebekunst der Safawiden und
Hussain, M., A. Rehman ve J. L. Wesco New Y ork, 1 992. ihrer Nachfolger. Leipzig, 1 988.
at Jr, ed. The Mugha/ Garden. lnterpreta-
KAYNAKÇA 609
Pope, A. U. Persian Architeaure. The Tri Bayram, S., ed. Mimarbaşı Koca Sinan; Petsopoulos, Y. Kunst und Kunsthand Bozdoğan, S. ve arkadaşları. Sedad El
umph of Form and Colour. New York, Yaşadığı Çağ ve Eserleri. İstanbul, 1 988. werk unter den Osmanen. Münih, 1 982. dem. Architea in Turkey. Londra, 1 987.
1 965. Frank, G. Allah grosse Sohne. Frankfurt
Deroche, F. The Abbasid Tradition. Rogers, J. M., ed. Topkapi Sarayi-Muse am Main, 1 990.
Robinson, B. W. Studies in Persian Art Qur'ans of the Bth to the I Oth centuries um. Architektur. Herrsching am Ammer
2 cilt, Londra, 1 993. AD. (Nasır D. Halili İslam Sanatı Kolek see, 1 988. Haus der Kulturen der Welt. Die ande
siyonu, c. 1 .) Londra, 1 992. re Moderne. Zeitgenossische Kunst aus Af
Roemer, H. R. Persien auf dem Weg in Rogers, J. M. Topkapi Sarayi-Museum. rika, Asien und Lateinamerika. Berlin,
die Neuzeit Beyrut, 1 989. Savory, R. Fada'ili, H. At/as-i Khatt Isfahan, Manuskripte. Herrsching am Ammersee, 1 997.
lran under the Safavids. Cambridge, 1 39 1 / 1 97 1 . 1 986.
1 980. Heine, P. Kon�ikt der Kulturen oder Fe
Frank, G. Die Herrscher der Osmanen. Rogers, J. M. Topkapi Sarayi-Museum. indbild /slam. Freiburg, 1 996.
Schweizer, G. lran. Drehscheibe zwischen Viyana/Diisseldorf, 1 980. Kleinodien. Herrsching am Ammersee,
Ost und West Stuttgart, 1 99 1 . 1 987. Holod, R. Hasan-uddin Khan. The Mos
Goodwin, G. A History of Ottoman Archi que and the Modern World. Londra,
Shreve Simpson, M. Sultan lbrahim Mir teaure. Baltimore/Londra, 1 97 1 . Rogers, J. M. Topkapi Sarayi-Museum. 1 997.
za's Ha� Aurang. New Haven/ Londra, Textilien. Herrsching am Ammersee,
1 997. Goodwin, G. Sinan. Londra, 1 993. 1 986. Holod, R. ve D. Rastorfer, ed. Architec
ture and Community. Building in the lsla
Spuhler, F. Seidene Reprasentations-tep Huart, C. Les cal/igraphes et fes miniatu Safadi, Y. H. lslamic Calligraphy. Londra, mic World Today. (The Aga Khan Award
piche der mittleren bis spd'ten Safauiiden ristes de l'Orient Musulmane. Paris, 1 908. 1 978. for Architecture 1 ). Millerton/Oxford,
zeit Die sog. Polenteppiche. Dissertation. 1 983.
Berlin, 1 968. James, D. Das arabische Buch. Eine Auss Sauermost, H. J. ve W.-C. von der Mül
tellung arabischer Handschri�en der Ches be. lstanbuler Moscheen. Münih, 1 98 1 . Jencks, C. Die Postmoderne. Der neue
Stchoukine, 1. Les peintures des manusc ter Beatty Ubrary im Museum fur Kunst Klassizismus in Kunst und Architektur.
rits Safavis de 1 502 a / 587-Paris, 1 959. und Gewerbe. Hamburg/Dublin, 1 983. Schweizer, G. Die Janitscharen, Geheime Stuttgart, 1 987.
Macht des Tiirkenreichs. Salzburg, 1 984.
Stchoukine, 1. Les peintures des manusc Jorga, N. Geschichte des Osmanischen Karnouk, L. Contemporary Egyptian Art
rits de Shah Abbas I a la fın des Safavis. Reiches. 5 cilt, Frankfurt am Main, 1 990. Sözen, M. ve Ş. Güner. Turkish Decorati Kahire, 1 995.
Paris, 1 964. ve Arts. İstanbul, 1 999.
Khatibi, A. ve M. Sijelmassi. Die Kunst el-Halil, S. The Monument Art, Vulgarity
Stevens, R. "European Visitors to the der islamischen Kalligrafıe. Fransızca'dan Vogt-Göknil, U. Sinan. Thübingen/ Ber and Responsibility in lraq. Londra, 1 99 1 .
Safavid Court", /ranian Studies 7 ( 1 974), çeviriyi göz. geç. W. Hock ve B. Kassi lin, 1 993.
s. 427-457. mi-Alaoui. Yeni baskı, Köln, 1 995. Hatibi, A. Mohamed Sijelmassi. lslamische
Welch, A. Calligraphy and the Arts of the Kalligraphie. Köln, 1 995.
Welch, A. Artists for the Shah. Late Sixte Klever, U. Das Weltreich der Türken. Muslim World. New York, 1 979.
enth-Century Painting at the lmperial Co Beyrut, 1 978. Lerch, W. G. Mohammeds Erben. Die
urt of lran. New Haven, 1 976. Yetkin, Ş. Historical Turkish Carpets. İ s unbekannte Vielfalt des lslam. Dussel
Kreutel, R. F., ed. Kara Mustafa vor Wi tanbul, 1 98 1 . dorf, 1 999.
Welch, A. Shah Abbas and the Arts of Is en. Münih, 1 967.
fahan. New York, 1 979. Modern Çağda İslam Meier, A. Der politische Au�rag des Is
Kühnel, E. lslamische Schri�kunst 1 942 lam. Wuppertal, 1 994.
Osmanlı İmparatorluğu baskısının gözden geçirilmiş yeni basımı. Abdel-Malek, A. Agypten. Militargesellsc
Graz, 1 986. ha� (Nasser). Frankfurt am Main, 1 97 1 . Meyer, T., ed. Fundamentalismus in der
Atasoy, N. ve F. Çağman. Turkish Mini modernen Welt. Frankfurt am Main,
ature Painting. İstanbul, 1 972. Kuran, A. The Mosque in Early Ottoman Ali, W. Contemporary Art from the lsla 1 989.
Architeaure. Chicago/Londra, 1 968. mic World. Londra, 1 989.
Atasoy, N. ve J. Raby. The Pottery of Ot Sakr, T. Mahamed Refaat Early Twenti
toman Turkey. Londra, 1 989. Kuran, A. Sinan. Washington/İstanbul, Ali, W. Modern lslamic Art Development eth-Century lslamic Architeaure in Cairo.
1 987. and Continuity. Gainesville, Fi, 1 997. Kahire, 1 992.
Atıl, E. The Age of Süleyman the Magnifı
cent Washington/New York, 1 987. Ölçer, N., ed. Turkish Carpets from the Antes, P. "lslam", P. Antes, ed., Die Reli Scharabi, M. lndustrie und lndustriebau in
/ 3th- l Bth centuries. İstanbul, 1 996. gionen der Gegenwart Münih, 1 996. Agypten. Eine Einfı.ihrung in die Geschichte
Atıl, E. Turkish Art Washington/New der lndustrie im Nahen Osten. Berlin,
York, 1 980. Orientalische Buchkunst in Gotha. Auss Asher, M. ve arkadaşları. Die Geschichte 1 992.
tellung zum 350 jahrigen Jubilaum der der tiirkischen Malerei. İstanbul, 1 989.
Atıl, E. Turkish Art of the Ottoman Period. Forschungs- und Landesbibliothek Got Schreiber, F. Die Saudis. Viyana, 1 98 1 .
Washington, 1 973. ha, 1 1 .9.-4. 1 2. 1 997. Gotha, 1 997. el-Attar, H. AIFann. Die Kunst Zeitgenos
sische Kunst aus islamischen und vom ls Serageldin, 1. ve J. Steele. Architeaure of
Babinger, F. Mehmed der Eroberer. Mü Peters, R. Geschichte der Türken. Stutt /am gepragten Landern. Kassel, 1 995. the Contemporary Mosque. Londra, 1 996.
nih, 1 987. gart, 1 96 1 .
el-Bayati, B. Basil al-Bayati. Architect Steele, J. Architeaure for lslamic Societies
Bartoli, L., E. Galdieri, F. Gurrieri ve ar Petrasch, E., R. Sanger, E. Zimmer Londra, 1 988. Today. Londra, 1 994.
kadaşları. Mimar Sinan. Architettura tra mann ve H. G. Majer. Die Karlsruher
orientt e occidente. Floransa, 1 992. Türkenbeute. Münih, 1 99 1 .
610 KAYNAKÇA
Steele, }. Hassan Fathy. Londra, 1 988. .
Theophilus, J. "Ahmed Moustafa. Exp Peygamber Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göçü ("hicret") İslam takvi
ressing the Essential", Arts in the /slamic minin başlangıcı sayılır. Birçok ülkede İslam takviminin yerini Batı'nın dün
World2A ( 1 994), s. 2 1 -24.
ya ticaretini ve siyasetini belirleyen Gregoryen takvime bırakmasına karşın,
bu tak.vim hala gündemdeki yerini korumaktadır.
Tibi, B. Der religiose Fundamenta/ismus im
Peygamber'in kesin doğum tarihi bilinmezken, hicret tarihi İslam' da ilk ke
Ubergang zum 2 1 . jahrhundert. Mannhe
im, 1 995. sin tarihi ifade eder. Dahası, Müslüman cemaatin önderi olarak Hz. Muham
med'in İslam'a gerçek anlamda kalıp verme süreci Medine'de başladığından,
bu tarih büyük anlam taşır. İslam takvimi ikinci meşru Halife Ömer dönemin
de (634-644), yani Papa XIII. Gregorius'un bugün Hıristiyan ülkelerinde kul
lanılan Gregoıyen takviminden 900 yıl önce yürürlüğe girdi ve başlangıç tari
hi 1 Muharrem (16 Temmuz 622) olarak kabul edildi. Kadim Arabistan'daki
ay-güneş takvimi göreneğinin, güneş yılıyla uyumsuzluğunu dengelemek üze
re periyodik olarak bir ayın eklendiği ay takviminin yerini aldı.
Ne var ki, İslam takvimi de ay yılına dayanır. Her biri 29,5306 gün süren
1 2 aydan (her seferinde iki hilal arasındaki süre) oluşur; böylece 354,367 gün
lük bir yıl ortaya çıkar. Aylar dönüşümlü ( 1 2 . ay olan zilhicce dışında) olarak
30 ve 29 gün çeker ve 30 yıllık bir zaman diliminde zilhicce ayı 11 sefer 30
gündür. Ay yılının güneş yılından kabaca 11 gün kısa olması nedeniyle, gü
neş takviminden farklı bir özellik olarak, İslam yılının başlangıcı ancak 33 yıl
da bir aynı tarihe denk gelir; başka bir ifadeyle 33 ay yılı 32 güneş yılına eşit
tir. Mevsimler açısından ay yılında ortaya çıkan kaymalar daha başından
itibaren bu takvimi ticaret ve idare için sorunlu hale getirdi; çünkü hasat ve
vergi tarihlerinin sürekli yeniden hesaplanmasına gerek vardı. Dolayısıyla,
takvim reformu için zemin daha ortaçağda oluştu.
Hicri takvime (H) göre belirtilen yıllar ile Gregoryen takvime (G) göre
belirtilen yıllar arasında kesin çevrim aşağıdaki formülle yapılabilir:
Transliterasyon
Islam Hanedanları
Markus Hattstein
Abbadiler lşbiliye'nin (Sevilla) taife emirleri, 1 O 1 3- 1 09 1 . Benu Abbad sadece Horasan' da hüküm sürdü ve l 796'da Kaçarlar tarafından ber Amiriler Endülüs halifeliği hacipleri (978- 1 009) ve Valencia'nın taife
köklerini kadim Arap Lahmilerine dayandıran bir lspanyol-Arap hane taraf edildi. emirleri ( 1 O 1 6/2 1 - 1 085). Yemen kökenli lspanyol-Arap hanedanı;
danıydı. Kurtuba (Cordoba) halifeliğinin yıkılışından sonra, İşbiliye ka Mansur (978- 1 002) olarak bilinen Muhammed bin Ebu Amir'in soyun
dısı Ebu'l-Kasım Muhammed bin Abbad ( 1 O 1 3- 1 042) ilk başta Hamma Aglebiler lfrikkiye'de (Doğu Cezayir, Tunus, Batı Libya), ayrıca Aşa dan gelen hacip ailesi. Ebu Amir ve en büyük oğlu Abdülmelik ( 1 002-
diler adına lşbiliye'de iktidarı ele geçirdi. Sanat ve bilimin önemli ğı İtalya ve Sicilya'da hüküm süren Arap hanedanı, 800-909. Ana baş 1 008) lspanya'da (985'te Barselona'nın ve 997'de Santiago de Com
hamileri olan oğlu Ebu Amr el-Mütedid ( 1 042-1 069) ve torunu Mu kent: Kayrevan. Hanedan adını Abbasi ordu komutanı el-Agleb'den postela'nın ele geçirilişi) ve Magrip'te (986'da Fez'in ele geçirilişi)
hammed el-Mutemid ( 1 069- 1 09 1 ) dönemlerinde, lşbiliye gelişerek alır. Onun oğlu 1. İbrahim (800-8 1 2) 787'de lfrikkiye valisi oldu ve başarılı askeri seferlerle Endülüs halifeliğine son bir refah dönemini ya
rafine bir taife emirliği kültürünün ve çok güçlü bir devletin merkezi 800'de bağımsızlık elde etti. Hanedan çeşitli Berberi ayaklanmalarını şattılar. Halife makamına oturmaya çalışan Abdurrahman'ın 1 009'da
haline geldi. Endülüs'ün geniş kesimleri onların otoritesi altına girdi: bastırdıktan sonra, 1. Abdallah (8 1 2-8 1 7) ve 1. Ziyadetullah (8 1 7-838) öldürülmesinden sonra, oğlu Abdülaziz ( 1 02 1 - 1 06 1 ) aileye bağlı idare
1 052'de Huelva, 1 058'de Algeciras ve 1 069/78'de Kurtuba. Hıristiyan dönemlerinde siyasal doruğuna ulaştı. Aglebi kuvvetleri 827'den baş cilerin elindeki Valencia'ya ( 1 O 1 6) taşındı. O ve soyundan gelenler bu
ların Tuleytule'yi (Toledo) ele geçirmesinin ( 1 085) ardından Murabıt layarak Sicilya'yı (83 1 'de Palermo'yu) ele geçirdi, 841 'de Bari'yi ele ge kentte hükümdar olarak tanındı. Zunnuniler önce Tuleytule'den
lardan yardım isteme girişimin ardındaki itici güç el-Mutemid'di; ama çirdi, 846'da Roma'yı yağmaladı, 868'de Malta'yı fethetti ve ltalyan kı ( 1 065- 1 076) sürdükleri bu hanedanı 1 085'te yıktılar. Amirilere oağlı
1 089/90'daki kararsızlığı Endülüs'ün Murabıtlarca fethedilmesine ve yı kentlerini vergiye bağladı. içeride dinsel ayaklanmalarla ve Berberi yöneticiler lspanya'nın güneydoğu kesiminde, Almeria ( 1 O 1 2- 1 04 1 ),
1 09 1 'de devrilmesine yol açtı. topluluklarla sürekli uğraşmak zorunda kalan Aglebilerin siyasal gerile Murcia ve Denia ( 1 O 1 9- 1 076), Tortosa ( 1 038- 1 06 1 ) ve Balear ( 1 O 1 9-
yişi il. lbrahim'den (875-903) sonra başladı. Bizanslılara (Calabrialılar), 1 1 1 4) gibi yerlerde bir süre daha tutundu.
Abbasiler ikinci halifelik hanedanı, 750- 1 258. Ana başkent: Bağdat, Tolunilere ve asi kabilelere topraklar kaptırıldı; hanedan 909'da Fatı
762'den sonra Samarra 836-883/892. Soyağacının Peygamber'in amca miler tarafından devrildi. Anadolu Selçukluları Anadolu'da hüküm süren Türk hanedanı,
sı Abbas bin Abdülmuttalib'e dayandığı söylenen Arap kabilesi Benu'l 1 077- 1 308. Ana başkent: lznik (Nikaia), l 1 1 6'dan sonra Konya. Ana
Abbas. Şii topluluklarla işbirliğine giren Ebu'l-Abbas es-Seffah (749/50- Akkoyunlular Doğu Anadolu, Azerbaycan, İran, Irak, Afganistan ve dolu Selçukluları Malazgirt ( 1 07 1 ) zaferinden sonra Anadolu toprakla
754) kanlı bir harekatla Emevi yönetimine son verdi. O ve kardeşi Ebu Türkistan'da hüküm süren Türkmen kabile federasyonu, 1 467-1 502. rını işgal eden Büyük Selçukluların bir koludur. Ataları Kutalmış, Sel
Cafer el-Mansur (754-775) iktidarlarını pekiştirmek için sert önlemle Ana başkent: Diyarbakır, 1 468'den sonra Tebriz. Bu Oğuz Türk kabi çuklu hükümdarları Tuğrul ve Çağrı'nın kuzeniydi. Onun oğlu 1.
re başvurdular; 762'de Bağdat kuruldu. Hanedan siyasal ve kültürel do leleri 1 340 dolaylarında Bizans, Mezopotamya ve Suriye'ye karşı akın Süleyman ( 1 077- 1 086) 1 078'de lznik'i ele geçirdi. ilk başlarda resmen
ruğa, Bermekilerin (803'e kadar) yardımıyla Harun Reşid (786-809) ve lara girişerek, ele geçirdikleri Diyarbakır'ı merkez edindiler ve Trab Büyük Selçuklu otoritesi altında olan Anadolu Selçukluları, Haçlılarla
Bağdat'ı bilim merkezi haline getirerek, Mutezile rasyonalizmini devlet zon (daha sonra Bizans) Hıristiyan hanedanı Komnenoslarla karşılıklı çatışmalar sırasında geniş kapsamlı özerklik kazandılar. ilk refah döne
öğretisi katına çıkaran oğlu Memun (8 1 3-833) dönemlerinde ulaştı. evliliklere dayalı bir ittifak kurdular. Timur'un 1 402'de Diyarbakır emi mi l l 78'e kadar Danişmendli topraklarını da denetim altında tutan il.
Ama 800' den itibaren, çeşitli eyaletler kendi hanedanları altında impa ri olarak atadığı Kara Yülük Osman ( 1 389- 1 435) topraklarını daha da Kılıç Arslan'ın ( 1 1 56- 1 1 88/92) yönetiminde yaşandı. imparatorluğun
ratorluktan bağımsızlaşmaya yöneldi. Mütevekkil'in (847-86 1 ) uğradığı genişletti. Akkoyunlular l 435'ten sonra toprak kayıplarına uğrayarak. l l 92'de 1 2 oğul arasında paylaşılmasının yarattığı parçalanma ancak 1.
suikastın ardından, siyasal iktidar dağıldı ve Abbasiler sonunda çeşitli as rakip Karakoyunluların sıkıştırmasıyla karşılaştı. imparatorluğu siyasal Gıyaseddin Keyhüsrev'in ( 1 204- 1 2 1 1 ) başa geçmesiyle ortadan kalktı.
keri hanedanların denetimi altına girdi: Büveyhiler (945- 1 055), Büyük doruğuna çıkaran Uzun Hasan ( 1 453- 1 478) Karakoyunluları 1 467'de 1. lzzeddin Keykavus' un ( 1 2 1 1 - 1 2 1 9) ve 1. Alaeddin Keykubad'ın ( 1 2 1 9-
Selçuklular ( 1 055- 1 1 94) ve Harezmşahlar ( 1 1 92- 1 220). Böylece halife bozguna uğrattı ve iki yıl içinde topraklarını ele geçirdi; l 469'da Timur 1 237) yönetimindeki siyasal ve kültürel refah döneminin ardından si
bir dinsel kukla konumuna indirildi. Nasır ( 1 1 80- 1 225) halifelik ege lular karşısında belirleyici bir zafer elde etti. 1 459'dan sonra Gürcis yasal gerileme başladı. l 240'tan sonraki toprak kayıpları, Moğollar kar
menliğini büyük ölçüde geri aldı; ama Moğol "barış federasyonu"na ka tan'da seferlere girişti; Hasankeyf ( 1 462), ve Harput'u ( 1 465) aldı; şısında Ankara yakınındaki Kösedağı'nda uğranan yenilgi ( 1 243) ve
tılmayı reddeden torunu Mutasım ( 1 242-1 258) Moğol istilalarının 1 47 1 'de Anadolu içlerine ilerledi. Avrupa devletleriyle ittifak halinde yaygın yağmalar, Anadolu Selçuklularının Antalya'ya çekilmesine yol
l 258'de kurbanı oldu. Daha sonra Kahire'de Memlôk vesayeti altında Osmanlılara karşı giriştiği mücadeleden l 473'te yenik çıktı. Uzun Ha açtı. İran ilhanlıları l 279'dan itibaren nüfuz altına aldıkları Anadolu Sel
bir Abbasi gölge halifeliği ( 1 260- 1 5 1 7) kuruldu. san ve oğlu Yakub ( 1 478- 1 490) döneminde Türkmen kültürü serpildi. çuklu topraklarını l 308'de bir eyalet olarak imparatorluklarına kattı
Safevilerle 1 490'da başlayan çekişme Akkoyunluların 1 50 l 'den Teb lar.
Abdülvadiler ya da Zeyaniler Batı Cezayir'de hüküm süren Ber riz'den çıkarılmasıyla ve 1 502'de siyasal iktidarı kaybetmesiyle nokta
beri hanedanı, 1 236- 1 554. Ana başkent: Tlimsen. Adını Sahra'nın ku landı. Son Akkoyunlu hükümdarı l 507'de Mardin'den sürüldü. Artuklular Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Mezopotamya'da (Diyar
zey kenarındaki Zanete kabile topluluğuna mensup olan ve 1 1 . yüzyıl bakır eyaleti} hüküm süren Türk hanedanı, 1 098- 1 232 ve 1 408. Malaz
da Cezayir'in kuzey kesimine göç eden Benu Abdülv:i.d (Benu Zeyan) Aleviler Fas'ta l 666'dan beri iktidarda olan Şerif hanedanı. Ana baş girt zaferinin ( 1 07 1 ) ardından Selçukluların batıya doğru yönelişinin bir
kabilesinden alır. Abdülvadiler bağlı oldukları Muvahhidler tarafından kent: Fez, 1 672- 1 727 Meknes, l 9 l 2'den sonra Rabat. Peygamber'in sonucu olarak, hanedan kurucusu Artuk bin Ekseb 1 086'da Kudüs ve
Tlimsen valiliğine getirildiler. Muvahhidlerin iktidardan düşmesi üzeri torunu Hasan'ın soyundan gelen Aleviler, Fas'a 1 3. yüzyılın sonunda Filistin'in Selçuklu valisi oldu. 1 09 1 'de yerine geçen oğulları 1 098'de
ne, Ebu Yahya Yagmarasan ( 1 236- 1 283) bağımsızlık elde etti ve katı bir girdiler ve Yukarı Atlaslar'ın güneyinde Tafılelt vahalarına yerleştiler. Fatımiler tarafından Kudüs'ten sürüldü ve Kuzey Mezopotamya'ya ha
devlet yapısı kurdu; onun ve ardıllarının yönetimi altında, Tlimsen bir Dinsel tarikatların yardımıyla 1 63 1 'den sonra Tafılelt bölgesine hakim kim oldu: 1. Sökmen ( 1 098- 1 1 04) Diyarbakır ve Hasankeyf kolunu
kültürel ve ticaret merkezine dönüştü. Abdülvadiler daha güçlü Meri oldular. Mulay er-Reşid ( 1 664- 1 672) Fez'i ele geçirerek, 1 666'da sul ( 1 098- 1 232), Bağdat valiliğine 1 1 O l 'de atanan kardeşi 1. Necmeddin 11-
niler (Fas) ile 1 3. ve 1 4. yüzyıllarda kendilerini birkaç kez bölgeden sü tan unvanını aldı. Oğlu Mulay İsmail ( 1 672- 1 727) ülkeyi yeniden düzen gazi ( 1 1 04- 1 1 22) Mardin ve Meyyafarkin kolunu ( 1 1 04- 1 408) kurdu;
ren Hafsiler (Doğu Cezayir/Tunus) arasında ince bir tahterevalli poli ledi, ekonomik refahı sağladı, "saltanat kenti" Meknes'i en önemli Mag bir başka kolu Harput'ta ( 1 1 85- 1 233) hüküm sürdü. ilk başta Selçuk
tikası izlediler. Sonunda, Merini egemenliği altına girdiler. Kamu işlerini rip şenliklerinin sahnesi haline getirdi ve Fas kentlerini ( l 684'te Tanca, lulara, ardından Zengilere ve Harezmşahlara bağlı olan Artuklular,
düzelten ve parlak bir kültürel gelişmeyi sağlayan bilge il. Ebu Hammu 1 69 1 'de Arzila) Avrupalılardan geri aldı. Onun dönemini izleyen ve si Haçlı seferleri sırasında geniş ölçekli özerklik elde ettiler. Nasreddin
Musa'nın ( 1 359- 1 389) ardından, Hafsi otoritesine boyun eğdiler. ls yasal anarşiyi sona erdiren torunu Sidi Muhammed ( 1 757- 1 790) Batılı Mahmud döneminde ( 1 20 1 - 1 222) yoğun bir imar programının yürü
panya'nın 1 5 1 O'da başlayan askeri sızması üzerine, Osmanlı koruması devletlerle ticaret anlaşmaları yaparak, ülke ekonomisini istikrara ka tüldüğü Diyarbakır kültürel gelişiminin doruğuna ulaştı. Hanedanın Di
na girme yolunu seçtiler. Osmanlı hizmetindeki Oruç Reis 1 5 l 6/l 7'de vuşturdu. Ekonomisi 1 9. yüzyıl başlarından itibaren gittikçe Avrupalı yarbakır ve Harput kolları l 232/33'te Eyyubiler, Mardin kolu ise
Cezayir ve Tlimsen kentlerini ele geçirdi. Osmanlılar sonunda 1 552- güçlere bağımlı hale gelen Fas, Fransızlar ve İspanyollar karşısında as 1 408'de Karakoyunlular tarafından yıkıldı.
l 554'te Batı Cezayir'i işgal ettiler ve son Abdülvadi hükümdarını de keri yenilgilere uğradı; l 863'te imzaladığı Beclard Anlaşması'yla Fran
virdiler. sız koruması altına girdi. Mulay Hasan ( 1 873- 1 894) Avrupa'yı örnek Babürlüler Hindistan'da hüküm süren Türk kökenli Timurlu-Moğol
alarak reformlara girişti; l 9 l 2'de kurulan Fransız ve lspanyol protek hanedanı, 1 526- 1 857. Ana başkent: Agra. Hanedana adını veren Babür,
Afşarlar İran ve Afganistan'da hüküm süren hanedan, 1 736- 1 796. tora yönetimi nedeniyle, l 927'ye kadar hüküa:ı süren genç sultanlar baba tarafından Timurlu, anne tarafından ise Cengizli soyundandı. Se
Ana başkent: Meşhed. Hanedanın kurucusu Nadir'in mensup olduğu Fransa'nın vesayeti altında kaldı. Milliyetçi güçlerin etrafında kenetlen merkand' da 1 497' de iktidara geldikten sonra, 1 504'te Kabil'i ele geçir
Kızılbaş kabilesi Afşarların bir koluydu. Gölge bir Safevi şahına (bak. Sa diği Sultan Sidi Muhammed ( 1 927- 1 96 1 ), Mart l 956'da Fas'ın bağım di ve Afganistan üzerinden Hint topraklarına seferler düzenledi. Ludi
feviler) bağlı askeri önder olarak yükselen Nadir, l 730'da lsfahan'ı ala sızlığını ilan etti ve V. Muhammed adıyla kral unvanın aldı. Oğlu il. Has ler karşısında elde ettiği zaferin ardından, Hindustan (Kuzey ve Orta
rak Afgan Gılzai kabilesini İran'dan çıkardı ve sonunda şah unvanıyla san'ın ( 1 96 1 - 1 999) otoriter yönetimi, kısmi demokratik kurumlarla ve Hindistan) şahı ( 1 526- 1 530) oldu. Şir Şah Suri'nin 1 540'ta lran'a sürdü
bizzat tahta oturdu ( 1 736- 1 747). Modern lran tarihinin en öne çıkan büyük bir dış politika esnekliğiyle sömürgeciliği tasfiye sürecini tamam ğü Hümayun ( 1 530- 1 556) babasından kalan toprakları ancak 1 55S'te
yayılmacı hükümdarı olarak, l 737'de Afganistan'ı ve Orta Asya hanlı ladı; ama bir dizi darbe girişimiyle de karşı karşıya kaldı. Hassan geri alabildi. Babürlülerin siyasal yükselişini başlatan Ekber ( 1 556- 1 605)
ğının (Hive) bazı kesimlerini işgal etti, l 738/39'da Hindistan'a bir aske 1 975/76'da İspanyol Sahrası'nı ve 1 979'da Batı Sahra'yı ("Yeşil Batak Hindustan'daki yönetimi pekiştirdi, doğuda Bengal'e kadar ulaştı ve
ri sefer düzenledi. Kendi emirlerinin suikastına ( 1 747) uğradı. Ardılla lık"} işgal etti. Temmuz 1 999'da yerine oğlu VI. Muhammed geçti. Hindistan'ın bütün Müslüman devletleri üzerinde egemenlik kurdu.
rı imparatorluğu bir arada tutamadı; kör torunu Şahruh ( 1 748- 1 796) Müslümanlar ile Hindular arasında hoşgörüye ve dinsel uzlaşmaya da-
1
AGLEBILER
-
900
EMEVILERI
lORIS1LER
(FEZ)
(KAYREVAN)
800-949
TOLUNlLER 868-905
1
ı-s,o
)
TAHIRILER
·ı_ .,.
I M PARA- -
TORLUGU - 900
- ,,. 89l mı ""....
SAMANILER
..... a 1 9n4.999
�-
- 1
ZEYOILER
HN10ANILE!l 93214> IOS616l -
...
1 000
L_ HAMDA- 1 000
80VEYHILER
971 977 �
- BERBERiLER
ı
.---
ı oıs ZIRILER NIUJ\
1 1003
1021
- FATIMILER ıoss 1037
GAZNELILER
-
� - :r
� 1
89)-962
1 1 00 - (YEMEN)
977-1 ISO 1077 1 1 00
- URA
- 1038 -
909-1 1 7 1
1098 SEL· SELÇUKLULAR ANADOLU
-
1 200 M = 1 130-1269
� HAÇLI· ÇUKLU.
!AR ,..
GURILER
ı ı so.120&112
1 18 SELÇUKLU-
-
1 200
1
- LARI
1 17
HAREZMŞAHLAR 1077-1220
EYYUBILER � 1227
-
1 232
lllS �=��-����-�·-····-�
1RASULlLER
1077-1)08 -
1 300 CIA- A800L-
(YEMEN)
MO(OLLAR DELHI 1 300
-
NATA ILHANL/LAR. ı�rm
,,.,
VAOILEA
�
NAS- HAFSILER 1 219-1..5-4 lım ÇACATAYLILAR 1227-1358
SULTAN.
1
�
- '-iLERi (TUNUS) CELAYiRLiLER •
--ill.L MEMLÜKLAR MUZAFFER.ILER
-
1 400
MERINlLER 1229-IS7'4 12SO-lSl7 r-ı 1 336-1431
TIMU RLULAR �
...!.!!! (FEZ) � KARA VE AKKOYUNLU ...!.!E
- 1380190-ISOl
136l/70-IS06
1216-I S26fS6
-
ll'44-1'4S6
1 500 � 1 500
- ısos -
$ERIFILER
r-ı5i"6 ISl7 '-- $EY8ANILER
ISll/IS·
- HIRISTIYAN IS36 (BUHARA) -
1 600 DEVLETLER - SAFEViLER IS00-1599
1919
BABÜRLÜLER 1 600
- ISH
ısoı-ınll36
HIVE
WEV1LEI'. OSMAN U LAR -
$ADiLER
OSMANLI ASTARHANLILAR.
1
HAN- 1280/1)00-1922
- ISS'4-16S9 1638
LARI
-
1 700 I M PARATORLUGU
JZQQ
ALEViLER 1608· IS26-18S7
CEZA-
- SEIT 1666)
YIR TUNUS
�-
1736
- BEYLE- BEYLERi 1746 AFŞARLAR IS99-t785 -
RI
1736-1796
� 1 800
D0RRANILER.
VEHHA8lllK VE
YEN1 DEV.
1785
1 7..
7-1826
�
SUUDi
""
1826-197)
- ARABiSTAN.
KAÇARLAR BARAKZAYLAR
INC. DOCU H!NT KUHP. -
ın9196-1925
1 900 �
1 867- 1 9 1 "' ıssa
KUVEYT. 8.A.E. 8ARAKZAYLAR
- HiCiVLER 1918 1870
RUS HAKiMiYETi 8RITANYA
ı aaı.ıan 1918 iP.AK 0RDÜN
- , ..,,.. , ,,.,.
· -- .. "·-···· 1925-1978 1 924-1991 SSC8 ı<rn-ım
KRALLIGI
1922
1956 mı 1 922-1953 1945 �
1921-1958 1920-1946
PEHLEV1LER
t 99l'DEN SONRA AFGAN KMlllCI 19..7 HINDISTAN. TOR.KiYE CUMHURiYETi
-
2000 """ CEZAYiR
1956
TUN\JS KRALLIK SUfıJ'l'E VE LÜBNAN CUM,
19S6CUM. HAŞJMI
KRAWGI
EMiRLiK,
1946 HA$1MI
1979 ISLAM CUM . ôZBEKlSTAN (1 992) 1973 AFGHANISTAN
19'47/48 HiNDiSTAN 2000
l(MUIQ OJH. CUM. ( 1 922-19$3) 1970 AYRILMA
KRALLICI TACiKiSTAN ( 1994), CUM. PAKiSTAN.
- MISIR CUM. 1990BIRLE$ME 1958 CUM.
KIRGIZJSTAN (1 993) 1971 8ANGLADE$'lN
-
(19S)) AYIULMASI
iSPANYA KUZEY AFRiKA MISIR SURiYE ARABiSTAN MEZOPOTAMYA I RAN BATI TÜRKiSTAN AFGANiSTAN HiNDiSTAN ANADOLU
italik yazılmış bir kelime söz konusu terime ilişkin daha geniş bilgile Arabesk Geçmişi Helenistik döneme kadar inen bir süsleme biçimi.
rin bu sözlük maddesinde bulunabileceğini belirtir. Doğadan büyük ölçüde kopuk ve son derece stilize tekil unsurları iç
içe geçmiş bitki biçimlerine dayanır. Doğaya aykırı bu hayali sarmaşık
A ve filiz tasvirleri, insanın Allah tarafından yaratılmış şeyleri taklit et
Abdest Müslümanların ibadet için belli bir düzene göre yıkanarak memesi gerektiği yolundaki lslam inancıyla tutarlıdır. Çok düzgün
arınması. olan arabesk süsler, geometrik ve ikiboyutlu bir sisteme göre örül
Akantos (Yun.: akanthos) Akdeniz'de yaygın rastlanan bir devedike müş olan dolaşık yaprak saplarından oluşur.
ni türü. Bu bitkinin hafif içeriye kıvrık ve kenarı tırtıklı yaprağı, lö Artesonado Kare ya da daire biçimli bir dizi gömülü bölümlerden
SOO'den itibaren Yunan mezar dikilitaşlarında bir bezeme figürü ola oluşan tavan. Bu panolar destek sisteminin bir parçası veya tamamen
rak kullanıldı; zamanla Yunan ve Roma sanatının ana sembollerinden bezeme amaçlı (boyalı, alçı sıvalı, ahşap) olabilir. Bu tavan türüne Is
biri haline geldi. İslam dünyasında akantos yaprağı 7. yüzyıldan beri lam dünyasının Helenistik sanatın etkisinde olduğu erken dönemde
mimari ve zanaatlarda temel bezeme motiflerinden biridir. Bu erken ve Avrupa etkisinde olduğu geç dönemde rastlanır.
dönemde bile ince ayrıntılarla üretilen sanatsal imgelerde hem doğal Askılı lamba Camileri aydınlatmada kullanılan ve birçok durumda
cı hem de son derece soyut tasvirler görülür. Akantosun en önemli hemen kıble duvarının önüne asılan cam, seramik ya da metal lamba.
örnekleri lran Sasani (224-6S I) ve Bizans sanatında görülür. En ünlü örnekler Memlük yönetimindeki Mısır'da 1 3. ve 1 4. yüzyıl
Medinetü'z-Zehra'daki Süslü Salon'un nal biçimli kemerleri
Alçı sıva Alçı, kireç, kum ve sudan oluşan malzeme. Mimari beze larda üretilmiştir; bunların bazıları uygulanan mine teknikleriyle ve
mede henüz yaşken kullanır; alçı sıva güneşte çok çabuk kurur, ancak yazıların kalitesiyle en seçkin lslam nesneleri arasında yer alır. Vene
dik'te l S. yüzyılda ve Avrupa'da 1 9. yüzyılda yaygın olarak taklit as özellikle büyük Kuran yazmalarının saltanat saraylarınca hazırlatılma
sugeçirmez değildir. Doğrudan yapı yüzüne sürülebileceği gibi, önce
sıyla ulaşıldı. Bu boyuttaki kağıtları belirtmek için "tam Bağdat forma
den hazırlanmış panoları sıvadıktan sonra yapı yüzeyine iliştirme yo kılı lambalar yapıldı.
Atabey Selçuklularda ( 1 1 .- 1 3. yüzyıllar) ve ardıllarında şehzade eğit
tı" terimi kullanılırdı.
luna da gidilebilir. Bu işlemden sonra yaş alçı sıvaya süs motifleri oyu
Bauhaus Almanya'da, Weimar'daki sanat ve tasarım okulu. We
lur. Kalıba dökme yoluyla alçı sıvadan üçboyutlu figürler de yapılabi meni. Bu unvan zamanla bir devlet makamını belirten bağımsız bir
lir. statü kazanmıştır. imar'da Henry van de Yelde tarafından açılan sanat ve zanaat okulu
Alem Minare külahı veya cami kubbesi tepesinde ucu hilalle biten Ataurique (lsp., kökeni Arap. et-tevrik) Birçok değişik kompozis ile güzel sanatlar okulunun birleştirilmesiyle l 9 l 9'da kuruldu. ilk mü
yondaki stilize bitki motiflerine dayanan bezeme biçimi; daha çok al dürü Walter Gropius'tu. Bauhaus dünya genelinde sanatın her ala
birkaç boğumlu direk.
Alınlık Yapı girişlerinin, kapıların, pencerelerin ve kubbe kaideleri çı sıva işlerinde ve lspanyol seramik sanatında görülür. Kökeni lslam
nındaki yeni tasarımlar üzerinde kalıcı bir etki bıraktı. Dönemin ünlü
nin üzerinde yer alan bezeme unsuru. öncesi lran Sasani sanatına dayanan bu kusursuz, ikiboyutlu motifler sanatçılarının okulda ders vermesi, zanaat ile teknik arasında bir bağ
Alicatado (lsp.) Sırlı seramikten yapılmış geometrik bezeme motif yüzyıllar içinde değişen üsluplara göre sürekli uyarlanmıştır. Bu teri lantı kurulmasını sağladı ve böylece sanat dünyasının ayrılmaz bir bü
ler taşıyan mozaik. min kullanıldığı süslemeler büyük ölçüde arabesk motif repertuarına tünlüğe ulaşmasına katkıda bulundu. Okul l 92S'te Dessau'ya taşın
Apsis (Lat.) Bir kilisede altarın yer aldığı ve kemerli bir yarım kub denk düşer. dıktan sonra i 933'te kapatıldı.
Avlu Tamamen ya da kısmen yapılarla çevrili ve üstü açık alan. lslam Bedesten Kumaş, mücevher, silah gibi değerli malların satıldığı ka
besi bulunan yarım daire ya da çokgen biçimli girinti. Ana koro böl
dünyasında cami, medrese ve kervansarayların yanı sıra konut ve sa palı çarşı.
mesiyle ya da din adamlarının oturduğu yerle birleştiğinde eksedra
Berberiler Kuzey Afrika'da yaşayan, büyük olasılıkla Avrupa-Akde
olarak da anılır. Galeride, çapraz sahında ya da yan geçitlerde genel ray mimarisinde kullanılan bir unsurdur. Büyük camilerde revaklı iç
avluya "harem", bütün yapıyı içine alan ve duvarla çevrili dış avluya niz kökenli olan ve çeşitli Berberi lehçeleri konuşan farklı etnik top
lik küçük yan apsisler bulunur.
"harim" denir. lulukları belirtmek için kullanılan genel tanımlama. 8. yüzyılda Arap
istilasıyla birlikte Berberilerin çoğunluğu lslam dinine geçti.
Aydınlık Bir kubbenin ya da tonoz yapının yukarısında pencereler
Pervaz
barındıran yuvarlak ya da çokgen yapı (Kubbe, S.). Beşik tonoz (tonoz, 1 .)
Azulejo (lsp., Arap.: ez-zulleyg) Kalay sırlı lspanyol ve Portekiz se Bey Türklerde önceleri kabile reislerine ve soylu kişilere verilen bir
ramik çinilerine verilen adı. Bu çiniler esas olarak geometrik duvar unvan. Zamanla Arapça emir unvanıyla eşanlamlı hale geldi.
bezemeleri için kullanılırdı. Ama sırlara kireç katarak, dirençli zemin Bileşik başlı k Roma döneminde Korent ve iyon düzenlerinin bir
çinileri üretmek de mümkündü. Önemli üretim merkezleri arasında araya getirilmesiyle geliştirilmiş bir sütun başlığı.
Bingi Kubbeyle örtülen kare planlı yapılarda köşelerdeki boşlukları
Paterna, Valencia ve Sevilla ( 1 4. yüzyıldan sonra ana üretim merke
zi) sayılabilir. Azulejo bugün de birçok değişik teknikle üretilir. dolduran küresel üçgen.
Brahman Hindu toplumunda en yüksek kasta mensup kişi. Başlan
B
gıçta bu kast sadece rahiplerden oluşurdu. Günümüzde şairleri, bil
620 S Ö ZLÜK
Kökeni Çin sanatına dayanır ve Osmanlı sanatında stilize bulutların me konusundaki mutlak yasaktır. Hinduizm ve lslam karşısında
bir uzantısı olarak karşımıza çıkar. l 200'den beri gerilemesine karşın, bu dinin mensupları hala yüksek
Büyük tur Eğitimli sanat tutkunlarının ltalya'ya yaptığı geziler için bir sayıyı bulur.
1 8. yüzyıldan itibaren kullanılan terim. 1 9. yüzyılda ince sanat zevki Cephe duvarı Geniş bir kemerin altında yer alan pencereli düz du
ni veya genel anlamda eğitimi geliştirmeye hizmet eden her türlü yol var. Tonoza geçiş alanını oluşturur. Terim Osmanlı kubbeli camileri
culuğu belirten bir anlam kazandı. Uğrak yerleri arasında ltalya, Fran nin ana mekanlarındaki yan duvarlar için kullanılır.
sa, Yunanistan ve lspanya'nın yanı sıra Doğu ülkeleri de vardı. Charoka (Hint.) Hükümdarın huzurda göründüğü pencere ya da
balkon. Ayrıca hükümdar tahtı anlamına gelir.
c Cihat Müslümanların Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla savaşma
Cam hamuru işi Gövdesi beyaz kil, kuvars ve cam tozu karışımın sını öngören yükümlülük. Sadece lslam topraklarını savunmaya ve ge
dan öğütülerek pişirilen sırlı seramikten çömlek. Bu teknik lslam sa nişletmeye yönelik askeri eylemi değil, ahlaki ve dinsel yetkinliğe
natının birçok döneminde kullanılmıştır. En ünlü örnekler 1 5.- 1 7. ulaşma yönündeki bireysel uğraşı da kapsar. Kuran'a göre, cihat uğ
yüzyıllardaki Türk lznik çömlekleridir. runa girişilen edimlerin ödülü cennettir.
Cami Müslümanların topluca namaz kıldıkları yapı. Kuran ve hadis Cin Kuran geleneğine göre, insan ile melek arasında yer alan yaratık.
lerde cami yerine mescit kelimesi geçer. Cami kelimesi Osmanlıca'ya Cinlerin ateşten yaratıldığına, çeşitli kisvelere bürünebildiğine, akıl
özgüdür. Osmanlı döneminde minbersiz yapılara mescit, cuma nama sahibi olduğuna ve tıpkı insanlar gibi kıyamette hesap vereceğine ina
zı kılınan yapılara ise mescidü'l-cami denirdi. ikinci ibaredeki "mes nılır.
cit"in zamanla düşmesiyle cami terimi ortaya çıktı. Bu nedenle Türk Cuerda seca (lsp. "kuru iplik") Seramik yapımında kullanılan ve be
çe'de mescit küçük mahalle camisi anlamına gelir. Esasen mescidin zemenin farklı kesimlerinin yağlı manganez dioksit tozundan oluşan
"secde edilen yer" anlamını taşıması, müminlerin diledikleri yerde bir hatla birbirinden ayrılmasına dayanan sırlama tekniği. Fırınlama iş
namaz kılabileceklerine ve bu yerin belirli bir yapıyla bağlantılı olma leminden sonra, bu koyu renkli ve sırsız hatlar farklı renkteki sırları
dığına işaret eder; Kuran bile namaz kılınacak yerin biçimine ilişkin bir ayıran çizgiler olarak kalır. Teknik 1 5. yüzyıl ortalarında lspanya'nın
buyruk içermez. Hz. Muhammed'in Medine'deki evi Arap avlulu ca Sevilla kentinde geliştirilmiştir.
milerinin gelişiminde hareket noktası oldu. Bu evin Arap Yarımada
sı'na özgü kare zemin planı içinde üstü açık, dikdörtgen ve duvarlar ç Elhamra'daki bir hamamın sıcaklık bölmesi
la çevrili bir avluyu kapsayan bir tasarımı vardı. Buradan doğan avlu Çapraz sahın Mimaride, çok sayıda küçük geçidi kesen ana geçit.
lu cami, özgün tipin bazı unsurlarını içermekteydi. Kıble duvarının Hıristiyan kiliselerinde, nef ile koro bölmesi arasında yer alır. İslam uzanan ana geçittir; çünkü namaz bölmesindeki diğer üç geçit kıble
önünde birçok sütunun ve geçidin bulunduğu bir namaz bölmesi (ha cami mimarisinde ise çapraz sahın özellikle T biçimli planın uygulandı duvarına paraleldir.
rem) vardı; bu bölme de revaklarla çevrili ve üstü açık bir alana (sa ğı Kuzey Afrika camilerinde görülür. Kıble duvarının hemen önünde Çapraz/kesişmeli tonoz (Tonoz, 2)
hın) bakmaktaydı. yer alır ve bu duvara doğru uzanan geçitlerle dik açı oluşturur. Buna Çarşı (Fars. bazar, Arap. suk) lslam dünyasında kentlerin ticaret
Caynacılık Budizm'le aynı sıralarda ortaya çıkan bir Hint dini. Katı karşılık, Şam Cami-i Kebir'inde çapraz sahın, kıble duvarına doğru merkezi. Sadece bir pazaryeri değil, bütün ticari işlerin odağıdır. Bay
bir kefaret öğretisine dayanır; başta gelen etik ilkesi canlıları öldür- ramlar dışında her gün açık kalır. ihtiyaca göre sürekli genişletilebile
cek, sabit ve üstü örtülü yapılardan oluşur. Geçici nitelikteki benzer
pazaryerleri daha Yunan ve Roma dönemlerinde vardı.
Çatı burcu Ahşap çatkıları ve bir üçgen ya da bölmeli kemer kalka
nını destekleyici iki kolon, sütun ya da duvar ayağı üstüne oturtulmuş
taçkapılı, pencereli ve nişli bir çerçeve.
Çekme kat Bir kolon sırasının ya da yapı cephesinin ana silmesinin
yukarısında alçak duvarla ya da parmaklıkla ayrılmış bağımsız kat. Ço
ğu kez çatıyı gizlemeye ve estetik bakımdan göze daha hoş görünen
orantılar yaratmaya yarar.
Çift kabuklu (çifte) kubbe (Kubbe, 4.).
Çini mozaik lslam ortaçağının en gösterişli yapı bezemesi. Çok
renkli seramik unsurlarını kullanarak geometri, çiçek ve hat sanatı
desenlerini bir mozaik halinde bir araya getirmeye dayanır. iç ve dış
D
Dayı Osmanlı yönetiminde ( 1 67 1 - 1 830) Kuzey Afrika eyaletlerinin
Nal biçimli kemer Perde kemer Sivri uçlu kemer
Türk askeri aristokrasisinden gelen ve geçimlerini esas olarak kor
sanlıktan sağlayan yöneticilerine verilen unvan.
S Ö ZLÜK 621
Defin mahzeni Türbelerde naaşın gömülü olduğu, tonozlu bölme fetva yeni görüşlerin belirlenmesinde b i r temel sağlamıştır. Müslü
şeklindeki alt kat.
Kilit taşı -----ı Kapak taş man toplumun değişen koşullara ayak uydurmasının bir aracı olan
Derviş lslam'da, bir tarikata girmiş kişi. Dervişler bir tekkeye bağla fetvaların siyasal ve sosyal etkisi, söz konusu müftünün güvenilirliği
narak iradelerini şeyhe teslim eder ve dünyevi işlerden uzaklaşarak nin ve itibarının yanı sıra resmi yetkililerin tepkisine bağlıdır.
kendilerini ibadete verirler. Ruhlarını bütün bedensel güdülerden Folyo Bir yazmada sayfaların ardışık olarak numaralandırıldığı yap
arındırmak için zorlu koşullarda kıt kanaat bir yaşam sürerler. Bu rak.
manevi arınma süreci oruçla ve çok az uykuyla geçirilen kırk günlük Fresk lslak duvar sıvası üstüne boyayla yapılan resim.
bir tefekkür dönemini de kapsar. Bazı tarikatlarda müzik eşliğindeki Friz Bir yapının dış cephesi veya oda duvarında yer alan, figürlü ya
zikir ibadetin bir parçasını oluşturur. da soyut süsleme bezeli ensiz, uzun ve şerit bçimli bezeme öğesi.
Devşirme Osmanlı kapıkulu ocaklarına asker ve saray hizmetlisi ye Katları görsel bakımdan ayırdığı veya tepede son bezeme kısmını
tiştirmek üzere Hıristiyan gençleri toplama usulü. lslam dinine dön oluşturduğu durumlarda bağlantı unsuru işlevini de görür. Mimari uy
dürülen ve padişaha sıkı bağlılık temelinde eğitilen bu gençlerin bazı gulamalarda duvarlara alçı sıva, mermer ya da seramikten frizler işle
ları zamanla yüksek makamlara ulaşarak siyasal nüfuz kazanabilirdi. nir. Özellikle iç mekanda şeridi boyama yoluna gidilebilir. Figüratif
Dirsekli tonoz (Tonoz, 6) anlamda frizler uygulamalı sanat dallarının birçoğunda da bezeme un
Diyalektik Diyalog yoluyla çelişkileri açığa çıkarmayı ve gerçeğe suru olarak kullanılır.
varmayı öngören felsefi ideal. Terim genellikle tartışma sanatını be
lirtmek için kullanılır. Günümüzde çoğu kez benzer bağlamda kulla G
Bir kemerin unsurları
nılan "diskur", düşüncelerin oluşmasına katkıda bulunan canlı bir tar Galeri Bir yapının zemin katında veya bir üst kat bölmesinde bir ya
tışmaya dayandığı ölçüde diyalektiğe denk düşer. Dolayısıyla diyalek "dört eyvanlı düzen" bir avluya açılan ve karşı karşıya bakan dört ey da daha fazla tarafı açık hol. Balkon gibi yapıya eklemlenmiş değildir;
tiğin öngördüğü doğruluk standardı diskurda ikincil bir önem taşır. vana dayanır. Aynı düzenin bir dizi erken dönem Osmanlı yapısını da bizzat yapının içindedir. Yapının üç tarafta açık olduğu ve çok bölme
Diyalektik Yunan geleneğine dayanarak gelişen Arap felsefesinde de etkilediği görülür; ama bu örneklerde orta avlu bir tonozlu tavanla li bir tonozla örtülü olduğu müstakil galeriler de vardır.
yer alır. örtülüdür. Medreselerde de bir avlu etrafında düzenlenmiş bir yapı Gazi lslam'da, Allah yolunda savaşan kişi. Zamanla Anadolu'daki
Duvar ayağı Duvarın içine gömülmüş olan ya da duvarda çıkıntı yaratmak üzere eyvan planına başvurulmuştur; bu eyvanlardaki tale Türk beylerine ve ayrıca Osmanlı padişahlarına verilen onursal bir
oluşturan sütunumsu dış hatlı yapı unsuru. Duvarı güçlendirerek ve be hücreleri birkaç kata yayılır. Eyvan esasen l ran mimarisinde önem san niteliğini kazanmıuştır.
ayırarak, duvar ya da kolon ile çatı arasındaki kereste örgülü alanı taşır; Akdeniz bölgesi (Mısır, Türkiye) sanatında sadece tek tük ör Geçiş Bir dinsel yapıda uzunlamasına ve çapraz unsurların kesiştiği
destekleyici bir işlev görür. neklerine rastlanır. yer. Bu kesişimde ortaya çıkan takviyeli köşeler geçiş sütunlarına dö
nüştürülür. Gizli geçiş olarak bilinen düzenlemede, mekanın bu kısmı
E F dört kemerle gizlendiği için, yapının diğer kesimlerinden görülmez.
Emir lslam'ın ilk döneminde komutanlara ve yeni fethedilmiş bölge Fayans Kalay sırlı beyaz seramik. Çokrenkli motifler taşıyan kuvars Osmanlı geleneğinde kubbe yapısı geçişin yukarısında kurulur; dola
lerin valilerine verilen unvan. Eyalet valilerinin geniş idari ve mali yet cam hamuru kapları da kapsar. Fayanslarda bezeme kuru sır üstüne yısıyla bu mimari form Osmanlı kubbeli camilerinin merkezinde yer
kiler kazanmasıyla ve yerel düzeyde fiilen iktidarı ele geçirenlerin bu boyayla işlenir ve ardından çok yüksek sıcaklıkta fırınlanır. lslam dün alır.
makama atanmasıyla birlikte, hükümdarlığı ifade eden bir anlam ka yasının en ünlü fayans işleri Endülüs'te 1 4.- 1 6. yüzyıllar arasında üre Girih (Fars.) lslam sanatına özgü bir soyut geometrik bezeme moti
zandı. tilen kalay sırlı seramiklerdir. fi. Çoğu kez kesişen hatlarla oluşturulur. Bu iç içe örülmüş ya da dü
Eyvan Bir tarafı avluya açılan tonoz örtülü mekan. Asıl eyvan biçimi Ferman Osmanlı padişahınca verilen ve uyulması gereken yazılı ğümlü desenler hiçbir zaman gelişigüzel ya da düzensiz değildir; lslam
geç klasik dönemde Yakındoğu konut ve saray mimarisinde ortaya buyruk ya da irade. sanatının bütün dallarında karşımıza çıkar ve kökleri yıldız ya da hat
çıktı. lslam mimarisindeki birçok işlevi yerine getirmesinden dolayı, Fetva lslam'da, ilgili kişilerin ya da makamların başvurusu üzerine, fı sanatı motiflerine dayanır.
eyvan tasarımı hem dinsel hem de dindışı yapılarda kullanıldı. Örne kıh bilginlerinin belirli konularda bildirdiği görüş. Bir davranışın şeri Gnostikler Manevi gizemlere ilişkin bilgilere sadece belli kişilerin
ğin, eyvan bir anıtsal giriş biçimine bürünebilir; bu durumda Farsça ata uygun olup olmadığını belirlemeye yarar ve ayrıca kadıların hük erişebileceğini öngören bir öğreti sisteminin mensupları. Hıristiyan
terimle piştak olarak anılır. l ran mimarisinde cami için geliştirilen me varmasına yardımcı olur. Tarih boyunca verilmiş olan çok sayıda dünyasında çeşitli küçük mezhepler doğuran bu tür inançlar, dünya-
622 S Ö ZLÜK
siyle birlikte, halife Allah'ın temsilcisi ya da yeryüzündeki gölgesi sa li üslup düzenlemeleri (örneğin, güçlü ifade ve hareket biçimleri) be
yılmaya başladı. Ama kapsamlı bir dinsel otorite sağlama savı pratik nimsendi. Helenizm sadece görsel sanatlara özgü bir olgu değildi; bü
te uygulamaya geçirilemedi. Bu konuda kesin bir çerçeve ortaya koy tün Yunan dünyasında birçok değişik kültürel alanda ifadesini bulan
mamış olan Peygamber'in emsalini izleme sorunu, esas olarak ls bir temel yaklaşımdı.
lam'ın iki ana kolu Sünnilik ve Şiilik arasında büyük bir ayrılık yarattı. Heykel Üçboyutlu estetik imgelerin yaratılmasıyla ortaya çıkan sa
Hamam Yıkanmak için yapılmış kamu yapısı. Geçmişi Yunan ve Ro nat ürünü. Bir figürü ya da nesneyi tasvir edebileceği gibi, soyut bi
ma dönemine kadar iner. lslam dünyasında hamam bağımsız bir yapı çimleri üçboyutlu forma aktarmaya da yönelik olabilir. Heykellerin
ya da bir saray kompleksinin parçası olarak inşa edilebilir. Başlıca bö tasvir edilen şeyi her zaman tamamen yansıtması gerekmez. Dolayı
lümleri soyunmalık, soğukluk ve sıcaklıktır. Asıl yıkanma yeri sıcaklık sıyla figürlü tasvirlerde, tam (müstakil) heykel ile yarı heykel ve röl
ta ter atmaya yarayan göbektaşının bulunduğu ortadaki kubbeli böl yef arasında bir ayrım yapılır. Her müstakil heykel bir tam heykeldir.
meyi "halvet" denen daha küçük kubbeli hücreler çevreler. Hamam Rölyef ya da yarı heykel ise işlenen bedenin ya da nesnenin sadece
hala lslam yaşam tarzının temel bir unsurudur. bir görüntüsünü sunar ve daha basık olur. Bedenin ya da nesnenin ön
Han 1 . Kervansaray. 2. Türk soylularınca kullanılan bir unvan; özel tarafının mutlaka işlenen asıl konu olmasa da, gösterilen kısımlar ta
Kirman'da bir hamam likle Selçuklular ve Moğollar arasında yaygındı. mamen yontularak yapılır. Yarı heykeller bir kaideye ya da kolona
Hanif lslam öncesinde, tektanrıcı dine inanan kişi. "Putperest" Arap bağlı olur ve oradan çıkıyormuş gibi görünür. Suret tasviriyle sorun
nın iyi-kötü, aydınlık-karanlık, kahraman-hain gibi ikilikler üzerine ku
dünyasında tektanrıcı inanca bağlı kişilerin ara sıra çıktığı kabul edilir. lu ilişkiye rağmen, lslam dünyasında bütün heykel türleri mevcuttur.
rulu olduğu yolundaki Yahudi ve lran felsefesi ilkelerine dayanır.
Kuran'da hanif terimi esas olarak lbrahim Peygamber için kullanılır. Saray mimarisinde, erken lslam döneminden günümüze çeşitli yarı
Gömme ve bölmeli mine Mineli nesnelerin üretiminde karşılaşı
Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından yozlaştırılmış saf tektanrıcı din heykellerin yanı sıra serbest heykeller de ulaşmıştır. Selçuklu saray
lan başlıca güçlük, farklı renklerin birbirine karışmasını önlemektir.
den yana zahitler için lbrahim timsal sayılır. larında da zengin figürlü süslemeler vardı. Heykel tasvirinin duvara
Bunun için metal işlerinde iki farklı tekniğe başvurulabilir: 1 . Gömme
Hankah Çoğu kez hacılar için konaklama yeri de barındıran derviş bağlı kalması durumunda, zemine bağlılığından dolayı bu figür artık
minede metalin yüzüne kakılan oyukların içinde cam tozu fırınlanır.
tekkesi ya da dergahı. Bu tür yapı toplulukları çoğu kez vakıflar ara bağımsız bir varlık sayılmaz. Dolayısıyla, canlı yaratmayı Allah'a mah
2. Bölmeli minede metalin kenarına ince levhalar yerleştirilir ve böy
cılığıyla inşa edilirdi. Tarikat mensupları bu yerlerde topluca yaşaya sus bir iş sayan lslam anlayışına uygun düşer. Hiçbir heykelin üretil
lece ortaya çıkan bölmelerde renkler fırınlanır. Düzleme ve perdah
rak dinsel ibadetlerini yerine getirirdi. içinde türbe bulunan bazı han mediği uzun bir dönemden sonra, 1 9. yüzyıl başlarında Avrupa etki
lama işlemi mineli nesneye rengarenk ve zarif bir görünüm verir.
kahlar aynı zamanda evliya ziyaretgahı niteliğini taşır. sine giren lslam hükümdarları bir iktidar sembolü olarak müstakil
Güldeste l ran tahkimat ve kale mimarisinde kare biçimli kule.
Hariciler Peygamber'in amca oğlu Ali ile Muaviye arasındaki Sıffın heykeller sipariş etmeye başladılar.
Savaşı (657) sırasında, halifelik sorununun çözümünde hakemlik yo Hıdiv Kavalalı hanedanına mensup Mısır valilerine babadan oğla geç
H
luna gidilmesine karşı çıkan ve lslam tarihinin ilk mezhebi sayılan din mek üzere l 867'de Osmanlı yönetimince verilen resmi unvan. lsma
Hac lslam'da, Kabe'ye yapılan ziyaret. lslam'ın beş temel şartından
sel topluluk. Bu konuda uzlaşmaya yatkın tutumundan dolayı Ali'yi il ( 1 863- 1 879), Tevfik ( 1 879- 1 892) ve Abbas Hilmi ( 1 892- 1 9 1 4) pa
biridir. Durumu uygun olan her Müslüman ömründe en az bir kez bu
desteklemekten vazgeçen Hariciler, halifelik makamının Kureyş kabi şaların taşıdığı bu unvanla, Mısır'ın Osmanlı imparatorluğu içindeki
vecibeyi yerine getirmelidir. Hac kesin kurallarla belirlenmiş tören
lesinin soyuyla sınırlanamayacağı, sosyal konumuna bakılmaksızın en özerk statüsü pekişti.
lerden geçmeyi gerektirir ve ancak hacının belirli ihram koşullarına
ehil kişinin bu göreve getirilmesi gerektiği görüşündeydi. Hicret Hz. Muhammed'in 622'de Mekke'den Medine'ye (o zamanki
uyması halinde geçerli sayılır. ihram uyarınca hacılar ziyaret boyunca
Hat sanatı lslam kültürlerinde, belirli kurallara uyarak güzel yazı adıyla Yesrib) göçü. Mekke'den gelen "muhacirler" ve Medine'de on
saçlarını tıraş etmekten ya da taramaktan, tırnaklarını kesmekten ve
yazma sanatı. Kuran'ın iletişim aracı olması itibariyle, Arapça lslam lara yardımcı olan "ensarlar" yeni doğan lslam cemaatinin çekirdeği
cinsel ilişkilerden kaçınmalıdır. Ayrıca, dikilmemiş beyaz pamuklu iki
dünyasında özel bir önem taşır. Dolayısıyla farklı yazı biçimlerinin ya ni oluşturdu. Hicret lslam çağının başlangıcı sayılır.
kumaş parçasından ve sandaletlerden oluşan bir kıyafetle yetinmek
ratılması neredeyse bir dinsel edim sayılır. En eski Arap yazısı 7. yüz Hipodrom At yarışlarının yapıldığı yer. Yunan ve Roma dönemle
zorunludur.
yılda geliştirilen Meşk'tir; ama 8. yüzyıldan sonra yerini KOfı yazısına rindeki U biçimi zamanla değişerek stadyum biçimine dönüştü. lslam
Hacib Ortaçağ lslam devletlerinde sarayın teşrifat işlerini yürüten
bırakmıştır. Adını Küfe kentinden alan KOfı'ye, uzun yıllar Kuran yaz dünyasında da hipodromlar ("at meydanları") saray ve kamu yapıla
görevli. Önceleri yetkileri hükümdara eşlik edip yol göstermeyle sı
malarında geçerli stil olması nedeniyle neredeyse bir kutsal bir önem rının bir parçasıydı. Halka açık hipodromlarda sünnet alayı gibi geçit
nırlıyken, zamanla bütün saray görevlilerini denetleyen askeri ve ida
yakıştırılır. Harflerin dikey unsurlarının ve yatay kısımlarının belirle törenleri de düzenlenirdi.
ri bir konum kazanmıştır.
diği kare ve geometrik bir yapıya dayanır. Hattat lbn Mukla'nın (886- Hipokaust (Yun.) Yunan ve Roma dönemlerinde yeraltı ısıtma sis
Hadis lslam'da. Peygamber'in sözlerine ve davranışlarına, yani sünne
940) kesin kurallara bağladığı ve 1 O. yüzyıldan itibaren kullanılan kıv temi. Daha dar bir tanımla. Roma kaplıca, villa ve saraylarında döşe
te ilişkin aktarım. Bir hadis, işlenen konu ("metin") ve aktarım zinci
rık yazı stilleri Sülüs, Neshi, Muhakkak, Reyhani (Muhakkak'ın küçük menin altında sıcak havanın dolaştığı yeri ifade eder. lsıtılan döşeme
ri ("isnat") olmak üzere iki kısımdan oluşur. Böylece hadisin içeriği
harfli biçimi), Rika (Tevki'nin küçük harfli biçimi) ve Tevki'dir. Nes nin bir ucunda ayrıca bir yeraltı kazan dairesi yer alırdı. lslam dünya
anlatanlar ve görgü tanıkları aracılığıyla bizzat Peygamber'e dayandı
talik 1 4. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Neshi görece kolay yazılıp okun sında böyle yeraltı ısıtma tertibatları kalelerde ve hamamlarda kulla
rılır. Buhari (ö. 870) ve Müslim'in (ö. 875) "sahih" olarak nitelendiri
duğu için, genel kabul gören yazı stilidir. Bezeme amaçlı hat sanatı nılırdı.
len hadis derlemeleri genel olarak geçerli kabul edilir.
bütün sanat biçimlerinde kullanılır. Kimi zaman harfler hayvan ya da
Hadra (Arap.) Kelime anlamı "mahrem oda" olan, ama sanat tarihi
bitki motiflerine bağlanır.
literatüründe lslam saraylarındaki taht odasını da belirtmek için kul Hat sanatıyla yazılmış bir Kuran ayeti, 1 423, lstanbu l Üniversitesi
Havş sistemi Büyük bir meydanda veya görece geniş bir kale ala
lanılan terim. Erken dönem lslam sanatında, tahtta oturan hükümdar, �ütüphanesi
nında karşı karşıya duran ilişkili iki yapı. Terim esas olarak Orta As
ziyaretçilerin görüş alanından bir perdeyle gizlenirdi. Bu teşrifatın
ya mimarisinde kullanılır. Havş sisteminin en iyi bilinen örneği Semer
geçmişi Sasani saray yaşamının geleneklerine dayanır.
kand'daki Registan Meydanı'dır.
Hale Resim veya heykelde kişilerin başını çevreleyen halka. lslam sa
Havuz Çeşitli su haznelerine verilen toplu ad. Uygulamalı sanatlar
natında, haleler kitap tezhibine 1 2. yüzyıl sonlarında Bizans sanatının
da yeterli büyüklükteki metal çanaklara da havuz denir. Bunun bir ör
ve bir olasılıkla Orta Asya' dan gelen Budist örneklerin etkisiyle girdi.
neği Timurlu döneminde 1 4. yüzyıl sonlarında üretilen büyük metal
Ama bu unsurun işlevi her zaman başı öne çıkarmaya yönelikti ve
çanaklardır. Aynı dönemin lran kitap tezhibi minyatürlerindeki saray
hiçbir dinsel anlamı yoktu.
sahnelerinde bu çanaklar sıklıkla görülür.
Halife Bütün Müslümanların imamlığını ve yönetimini üstlenen kişi.
Helenizm Yunan sanatının son evresi. Kabaca Büyük lskender'den
Sünni anlayışa göre, Peygamber Muhammed'in vekili olarak görev ya
Roma imparatoru Augustus'a kadar olan dönemi kapsar. Bu evrede,
par. Emevi döneminde ve sonrasında halifeliğin saltanata dönüşme-
klasik dönemin denge ve tekörneklik anlayışından vazgeçilerek, çeşit- ·�
S Ö ZLÜK 623
1 1
ıı n ı 0 0 0 0 0
..-- -
,,,,,,...�
m ""'·
!�! ...�"&. ... (;
,
�
/
;ı:;;:--:
o o
o o
� o
� ---
_,.
�
�
' '
Samarra'nın sarmal minaresi Yemen minaresi Kayrevan Cami-i Kebir'inin minaresi İşbiliye Cami-i Kebir'inin
minaresi
Hisar Bir kentin en güvenli kesimini korumak üzere inşa edilmiş kü İfrikkiye Kuzey Afrika'nın lslam dinini benimsemesinden sonra, bu ledi. Ç i n örneğine dayalı mavi-beyaz boyamayla 1480 dolaylarında en
çük kale. Tahkimatlı surlarıyla ve barındırdığı çeşitli yapılarla, kent günkü Tunus, Doğu Cezayir ve kısmen Libya'nın kapladığı topraklara önemli döneme girildi; l 560'dan sonra bazıları özgün gerçekçi bitki
içinde ayrı bir kent özelliğini taşır. Bazıları "içka/e" olarak da anılır. Ye verilen ad. motifleri taşıyan son derece renkli bezemelere sahip parçalar gelişti
rel arazi koşullarına son derece bağlı olmaları nedeniyle, hisarlar için İ konografi (Yun.) Resimlerin içeriğini açıklamaya ve saptamaya çalı rildi. Bu atılım dönemi 1 700 dolaylarında Osmanlı sarayından sipariş
standart bir tasarım yoktur. Hisar inşası birçok yeni tekniğin (sur, ku şan sanat tarihi okulu. Bu gelenek tablo ve sanatsal nesne koleksiyon lerin kesilmesiyle ve hem kap gövdelerinde hem de sırlarda kalitenin
le, tonoz, hendek, çeşme, silah) gelişimine kaynaklık etmiştir. Yüksek larının bilimsel bir birikimle temin edildiği ve antik tasvirleri yorumla düşmesiyle sona erdi. Şam ve Kütahya kentlerinde üretilen seramik
bir yere kurulan ya da hendeklerle korunan hisarın içindeki yapı top manın önem kazandığı ortaçağda ortaya çıkmıştır. Günümüzde lslam ler lznik işlerine benzemekle birlikte, aynı seçkin kaliteye ulaşmaktan
luluğu çeşitli surlarla çevrilir. Son derece sağlam olan surlarda daha resim sanatının ikonografık önemini belirlemeye çalışırken çoğu kez uzaktı. Damgalı olmayan bazı seramiklerin üç üretim merkezinden
fazla silah yerleştirmeye elveren burçlar bulunur. Dış surdaki taçkapı sorunlarla karşılaşılır. Genelde kısmen ortaya konabilen açıklamalar, hangisine ait olduğunu saptamadaki güçlük nedeniyle, lznik işi terimi
dan içeriye dolambaçlı bir yoldan geçerek girilir; böylece bir saldırı kökene ilişkin belirsizlikten dolayı değişkenlik gösterebilir. Sıklıkla kla günümüzde genellikle her üç kentin bütün seramikleri için kullanılır.
durumunda düşman son ana kadar savuşturulabilir. sik dönemden beri bilinen repertuara ait motiflerin reddedildiği,
önemlerinin zamanla değişime uğradığı veya yerini tamamen lslam
motifleri repertuarındaki içkin anlamlara ve sembolik içeriğe bıraktı jöntürkler Osmanlı lmparatorluğu'nda birçok değişik hedefleri olan
İbrik Su koymaya yarayan kulplu ve emzikli kap. Metali işleyerek ya ğı görülür. muhalefet hareketine verilen toplu ad. Bu muhalefet il. Abdülhamid'in
pılan hayvan biçimli ibriklerin ve çeşme musluklarının kökeni lslam İ mam 1 . Cemaate toplu namaz kıldıran kişi; 2. halifeyle eşanlamlı ( 1 876- 1 909) istibdadına karşı mücadeleyle 1 9. yüzyılın ikinci yarısında
öncesi lran su kaplarına dayanır. Tıpkı hayvan biçimli buhurdanlar gi olarak, Müslüman ümmetin önderi. Yalın anlamda imam, Müslüman gelişti. En önemli grup olarak öne çıkan ittihat ve Terakki Cemiyeti
bi, lslam sanatından büyük önem taşırlar; çünkü tekil mimari heykel önderin dinsel işlevini öne çıkaran bir terimdir; halife unvanı ise Hz. l 908'de padişahı 1 876 anayasasını yeniden yürürlüğe koymaya ve
örnekleri dışında, günümüze ulaşmış figürlü yontular bunlardan iba Muhammed'in ardılı olarak ümmete önderlik işlevini belirtir. imam meclisi yeniden açmaya zorladı. Ama Jöntürkler dönemi ( 1 908- 1 9 1 8)
rettir. makamı (imamlık) Şiilikte özel bir anlam taşır; Şiiler için imamlığa ve bir askeri diktatörlüğün kurulmasıyla sonuçlandı ve izlenen milliyetçi
İçkale (Hisar) imamın yanılmazlığına inanç temel bir dogmadır. politika Osmanlı lmparatorluğu'nun çöküşünü önleyemedi.
İçtihat Kuran ve sünnet esas alınarak, akıl yürütmeyle varılan bağım İmambare Şiilikte, büyük dinsel törenlerin yapıldığı anıtsal yapı. Say
sız yargı. lslam hukuku ve yargı sistemi 9. yüzyıl sonlarında gelişimini gın Şii evliyalarının mezarlarına da imambare denir. K
büyük ölçüde tamamladı ve "içtihat kapısı"nın kapandığı görüşü yay İ mamiye Şiiliğin en önemli kolu. On iki imamı kabul eder ve bunlar Kabartma kakmacılığı ince bir metal levhayı farklı çekiçlerle dö
gın bir kabul gördü. Bununla birlikte, Gazali gibi birkaç seçkin din ve dan sonuncusunun kıyamette Mehdi olarak yeryüzüne ineceği inancı verek içi boş bir nesneye dönüştürmeyi sağlayan metal işleme tekni
fıkıh alimi içtihat hukukunu geliştirmeye devam etti. Daha da önemli nı savunur. İ ran'da resmi mezheptir. ği. Bir tür soğuk metal dövme işlemidir.
si, 1 9. ve 20. yüzyıllarda İslam reformcuları lslam hukukunun modern İznik Osmanlı döneminde çinileriyle ve seramik kaplarıyla ünlü kent Kabartmalı başlık ince yontma işleminden geçirilmeksizin kabaca
yaşam tarzına ayak uydurması açısından "içtihat kapısı"nın tekrar açıl (antik adı Nikaia). lznik işleri renkli boyaların saydam bir kalay sırrı biçilmiş taştan yapılma başlık. Genellikle perdahlanmamış haldeki her
ması yönünde bir tutum takındı. nın (fayans) altına sürüldüğü kuvars cam hamuru yöntemiyle 1 5. yüz türlü başlığı kapsar.
yıl itibaren ü retilmeye başladı. lznik fayansında çeşitli üslup grupları Kabe lslam'ın en kutsal mabedi. Mekke'deki Harem-i Şerif Camii'nin
nın varlığına karşın, bunlardan bazılarının gelişimi paralel bir seyir iz- ortasında yer alan küp şeklindeki bir yapıdır. Hacerü'l-Esved'i barın-
624 S Ö ZLÜK
tan kesmeye ve değerli metal levhaları kenarların zemine sıkıştırma tahkim edilirdi; çünkü kervansaraylar ana ticaret yolları üzerinde aşa
ya dayanan alttan kesim tekniğidir. Metal kakmalar da zemine oturtul ğı yukarı 30 kilometrelik aralıklarla inşa edilmiş tekil yapılardı. Büyük
duktan sonra kazıma bezemelerle zenginleştirilir. Uygulamalı sanatlar taçkapı girişler ve zengin mimari bezemeler zamanla tasarımlarını da
da cam, inci, değerli taş gibi sert bezeme malzemelerini macun, çi ha çarpıcı hale getirdi. Kervansaray mimarisi doruk noktasına Selçuk
mento, tahta gibi yumuşak zeminlere gömme işlemine de kakmacılık lu yönetimi altında 1 2.- 1 3. yüzyıllarda ulaştı.
denir. Bir başka kakmacılık tekniği ahşap eşyaları renkli tahta, fildişi, Kıble lslam'da bazı ibadetleri yerine getirilirken özellikle namaz
bağa kabuğu, metal ya da sedef kakmalarla süslemeye dayanır. lslam kılarken dönülen yön. Müslümanlar ilk başlarda namaz kılarken Ku
kültüründe bu tekniğin kullanıldığı başlıca alanlar minberler ve ahşap düs'e dönerdi; ama 624'te bunun yerine Mekke'deki Kabe kıbleye
kapılar, tavan ve duvar bezemeleri, mobilyalar ve uygulamalı sanat esas alındı. Camilerde imam için ayrılmış olan mihrap da kıble duva
ürünleridir. rında yer alır.
Kalansuve Abbasi döneminde kadıların ve diğer yetkililerin giydiği Kızılbaş lran'daki Safevi hanedanının ( 1 50 1 - 1 722) Türkmen Şii yan
özel kavuk. daşlarına verilen ad. Kökleri Safeviye tarikatı önderi Safiyeddin ls
Kaligrafi (Hat sanatı) hak'ın (ö. 1 334) Erdebil'de kurduğu özel askeri birliklere dayanır. Ad
Kameriye lslam mimarisinde, bahçelerde yazın oturmak üzere yapıl ları ise giydikleri kırmızı başlıktan gelir. Osmanlı uyruğundaki Kızılbaş
mış, etrafı tamamen açık ya da kısmen kapalı, kafes biçimli, kubbeli ve lar l ran'la savaşlar sırasında Safevileri desteklemişti.
üstü yeşilliklerle örtülü çardak. Konsol Yük taşıyan çıkıntılı destek. Genellikle profilli ya da figürlü
Kapalı revak (Revak) duvar çıkması. Kemer, silme, balkon ya da figür gibi unsurlar için bir
Kaplama Duvar ya da döşeme yüzeyini renkli ve perdahlı mermer destek işlevini görür.
ya da somaki levhalarıyla örtme işlemi. Bu levhalar çeşitli düzenlere Koptlar Khalkedon Konsili'nin (45 1 ) kararlarına karşı çıkan ve
göre bir araya getirilir ve böylece oluşan bölmeler süslenir. lsa'nın tek bir doğaya sahip olduğunu savunan Kopt Kilisesi'ne men
Karhane Hindistan'daki Babürlü hükümdarlarının saray atölyelerine sup Mısırlı Hıristiyan topluluk. Mısır'ın 640'ta Arap istilasına uğrama
verilen ad. lran saraylarındaki kitaphanelerle aynıdır. Buralarda mima sının ardından büyük ölçüde Araplaştırılma/arına karşın, Koptlar ka
ri bezeme, kitap tezhip, seramik ve diğer uygulamalı sanat ürünleri rakteristik kimliklerini günümüze kadar korumayı başarmışlardır.
için tasarımların yanı sıra sanat nesneleri üretilir ve böylece tekörnek Köşe kemeri Bir kare kaidedeki köşelerin yukarısında yer alan ke
bir hanedan üslubunun gelişmesi sağlanırdı. Osmanlı nakkaşhaneleri mer. Bu düzen kaidenin bir sekizgene dönüşmesini ve böylece yuvar
de aynı amaçlara yönelikti. lak kubbeye geçişi sağlar.
Osmanh iğne minaresi Tac Mahal'in bir mi naresi
Kartuş Yazıtların ya da teşrifat işaretlerinin yerleştirilebileceği şekil Köşk İslam mimarisinde, bahçe içinde veya açık arazide inşa edilmiş
de bir süslü çerçeve içine alınmış düz duvar alanı. tek ya da birkaç katlı yapı. Avrupa'da bu tasarıma dayanan yapılara
Kasba (Arap.) Magrip (Kuzey Afrika) kentlerindeki içkale/ere ya da "pavyon" denir.
dırır. lslam öncesi dönemde içinde bulunan putlar 630'da Peygamber hisar/ara verilen ad. Kubbe Binalarda belirli bir mekanı örten dışbükey yapı bölümü. Kub
Muhammed tarafından "temizlendi" ve 632'de tamamen bir lslam ma Katlı kubbe (Kubbe, 2.) benin dış silueti yarıküre biçimli, sivri uçlu ya da soğan biçimli olabi
bedine dönüştü. Bu yeni dinsel yorumun kökeni ilk haniflerden lbra Kaymaktaşı Doğada bulunan ince damarlı, saf ve beyaz alçı bileşiği. lir. Ayrıca sığ kubbeler de vardır. Kubbe çatkısında çeşitli yöntemle
him'in ortaya koyduğu tektanrıcı dinin merkezinin Mekke'deki tapı Kolayca şekil verilen bir madde olduğundan, Yunan ve Roma çağların re başvurulur. lslam dünyasındaki başlıca örnekler bağdadi kubbe ( 1 ),
nak olmasına dayanır. Kabe'nin temel taşının lbrahim ve oğlu lsmail dan beri bezeme amaçlı mimari, kaplama ve heykelde kullanılmıştır. katlı kubbe (2), şemsiye kubbe (3), çift kabuklu ya da çitte kubbedir
tarafından döşendiğine inanılır. Öğütülerek ince toz haline getirildikten sonra suyla karıştırılır ve böy (4). Geçiş alanında pencereler ve ayrıca kubbe yüzeyinde ışığın girme
Kabristan Mezarların ya da türbelerin bulunduğu geniş alan. lslam'ın lece elde edilen hamurdan çeşitli şekiller yaratılır. sine elverişli az sayıda gedikler bulunabilir. Kubbenin üstünde ve ay
özünde ölü kültünü ve gösterişli mezar mimarisini reddetmesine kar Kazamat Bir kalede bombalardan korunmak için yerin altına kazıl dınlık (5) bacasının yukarısında üçboyutlu bezeme biçimleri yer alır. 1 :
şın, lslam dünyasından 1 2. yüzyıldan itibaren kentlerin çevresinde bü mış tonozlu bölme. Bağdadi kubbe: Aralarına dolgu malzemeler yerleştirilmiş yük taşıyıcı
yük mezarlıklar ortaya çıktı. En ünlü lslam kabristanları 1 4.- 1 6. yüzyıl Kemer Bir duvar aralığında yükü taşıyan ya da yükü üstüne oturdu çıtalardan oluşan kubbe. 2. Katlı kubbe: Birbirinden oluklarla ayrılmış,
larda Mem/Ok hükümdarlarına ait türbelerin çevresinde gelişen me ğu sütunlara ya da kolonlara aktaran ve bunları birbirine bağlayan ka boncuğa benzer, duvarlı ve dışbükey bölmeler halindeki katlı bir yü
zarlıklardır. visli yapı. Kemerin kilit taşı barındıran tepe kısmına "taç", bunun al zeye sahip kubbe. Özellikle Orta Asya'ya özgü bir tasarımdır. 3. Şem
Kaburga düzeni Orta ve Doğu l ran mimarisinde cephe tasarımı. tındaki kısma "iç kavis", ön cepheye "kemer yüzü", kemer ile bitişik siye kubbe: Tonozun yapıyı şemsiye şeklinde örttüğü bir dizi bölme
Yakın aralıklarla cepheye yerleştirilen yarım kolonlar ya da yarım si duvar arasında kalan kısma "üçgen dolgu" denir. Kavisin ya da kısım den oluştuğu yuvarlak kubbe. 4. Çin kabuklu (çitte) kubbe: ikiz kabuk
lindirler, yapının tahkimli niteliğini pekiştirir ve bir saldırı durumunda larının biçimine göre farklı kemerler ortaya çıkmıştır. Özellikle lslam kubbeden oluşan tonoz. Kenet/erle birbirlerine bağlanmaları mümkün
koçbaşlarının etkisini azaltırdı. Derinliğiyle özel ışık ve gölge efektleri dünyasında başlıca tipler şunlardır: 1 . Yuvarlak kemer: Yarım daire bi olsa da, iki kabuk genellikle biçimsel estetik sebeplerden dolayı olduk
yaratan kaburga düzeni, bezeme amacıyla başka cephelerde, ayrıca çimli kemer. 2. Nal biçimli kemer: Dikdörtgen duvar üstüne oturtul ça ayrı tarzda çatılır. iç kubbe iç mekanı örterken, dış kubbe yüksek
kubbe ve minarelerde de kullanılırdı. muş dörtte üçlük daire biçimli kemer; özellikle Magrip ve ispanya mi lik kazanmaya yöneliktir; dış kabuğun çatkısı iç kabuğa göre daha ha
Kaftan Genellikle ayak bileği hizasına kadar inen, düz kesimli ve ya marisine özgüdür. 3. Sivri uçlu kemer: Kavis çizgisinin bir yarım daire fiftir.
kasız cüppe. Birçok değişik kumaştan yapılır. Açık olan ön kısımları biçiminde başladığı, ama tepede kesilerek yukarıya doğru bir dışbükey Küfı (Hat sanatı)
gevşekçe üst üste getirilebileceği gibi, düğmelerle ve i lmeklerle birbi çıkıntı haline büründüğü kemer. 4. Sivri kemer: Taca doğru gittikçe Kuran lslam'ın Peygamber Muhammed'e Arapça olarak vahiyle inen
rine tutturulabilir. Alt ya da üst giysi olarak giyilebilir ve giyildiği orta daralan kemer; merkezleri kapak taşı üstünde olan daire biçimli iki kutsal kitabı. Müslümanlara göre, Kuran doğrudan Allah'ın kelamıdır.
ma uyarlanabilir. Kaftan 9. ve 1 O. yüzyıllarda l ran'da ortaya çıktıktan kemer kesitinden oluşur. 5. Çok-merkezli kemer: Aralarında "çıkın Manzum düzyazı halindedir. Kronolojik ya da konuya göre bir sıra iz
sonra, lslam dünyasının her tarafına yayıldı. tılar" bulunan birkaç daire kesitinden oluşan kemer; daire kesitlerinin lemez; uzunluğu gittikçe artan ve farklı sayıda ayet içeren 1 1 4 sure
Kakmacılık Yumuşak bir değerli metali (altın, gümüş, ayrıca bakır) sayısına bağlı olarak, bunlar üç-merkezli kemer, dört-merkezli kemer den oluşur. Hukuki konulara ilişkin sınırlı sayıda buyruğu içermesine
tunç ya da pirinçten yapılmış bir daha sert metalin yüzeyine işlemeye vs olarak anılır. 6. Sarkıtlı kemer: Sarkıtlı ya da mukarnas unsurlarla karşın, lslam alimlerince şeriatın birincil kaynağı sayılır. Genel ahla
dayanan metal işleme tekniği. Bu işlemde önce bezeme motifleri oy bezenmiş kemer. ki/manevi ilkelerin dışında, esas olarak her şeye kadir ve rahim Allah'ı
ma hatlar şeklinde bir milimetreye varan derinlikte sert yüzeye kazı Kervansaray Yolcular ve tacirler için yapılmış olan, mallarını koya yüceltici ve övücü ifadeleri, tembih ve nasihatleri, meselleri ve kıya
nır. Ardından değerli metalin ince levhaları çekiçle dövülerek göçük bilecekleri güvenli ambarlar ve yük hayvanları için ahırlar barındıran mete ilişkin uyarıları barındırır.
lere yerleştirilir. Yöntemin pahalı bir varyantı, göçük kenarlarını alt- konaklama yeri. Etrafı çevrili bu bölmeler çoğu kez sağlam biçimde
S Ö ZLÜK 625
Kureyş Peygamber Muhammed'in mensup olduğu Mekke kabilesi. yüzyıllarda, lran'da 1 2.- 1 4. yüzyıllarda, İspanya'da 1 3.- 1 7. yüzyıllarda
Sünni fıkhına göre, halife makamına oturmak için Kureyş soyundan doruğa ulaşmıştı.
gelmek şarttı. Meydan Genellikle kent merkezinde yer alan ve buluşma noktası iş
Kutsal emanet Peygamberlerden ve önemli din adamlarından kalan levini gören açık alan. Kültür, adliye ve spor (hipodrom) etkinliklerin
her türlü eşya. Bunlar genellikle ahşap, fildişi, neceftaşı ya da değerli de kullanılabilir.
metallerden yapılmış kutularda saklanır. Mezhep lslam'da, temel dinsel metin olan Kuran ve hadisleri yorum
Külliye Bir caminin yanı sıra mektep, medrese, hamam, imaret ve ba lamaya dayalı farklı fıkıh sistemlerini benimseyen ve aynı ölçüde ge
zen hastanenin yer aldığı dinsel yapı topluluğu. Özellikle Osmanlı dö çerli sayılan kollara verilen ad. inanç bakımından hiçbir temel farklılık
neminde yaygınlaşan külliyelerin en büyükleri 1 6. yüzyılda ortaya çık taşımamalarına rağmen, mezhepler miras ve aile hukuku gibi bazı pra
tı. Padişah ve saltanat ailesi mensupları dışında, varlıklı kişiler de ge tik konularda farklı tutum ve öğretileri izlemeleriyle ayrılırlar. Her
nellikle bir vakıf aracılığıyla külliye yaptırırdı. mezhep adını seçkin bir fıkıh aliminden alır. Sünni mezheplerden Ha
Kümbet Tekil olarak inşa edilmiş kubbeli mezar yapısı. Standart de nefiliği Ebu Hanife (ö. 767), Malikiliği Malik bin Enes (ö. 795), Şafıiliği
fin dikilitaşı biçiminde örnekleri de vardır. Muhammed bin idris eş-Şafi (ö. 820), Hanbeliliği de Ahmed bin Han
Kündekari Bezeme amacıyla ahşaba fildişi ya da sedef kakılmasını bel (ö. 855) kurmuştur. Şiiler ise adını imam Cafer Sadık'tan (ö. 765)
sağlayan oyma tekniği ve bu tekniğe göre yapılmış iş. Farklı renkte alan Caferiye fıkıh sistemini izler. Her Müslüman istediği mezhebi seç
tahta parçalarının birbirine geçirilerek birleştirilmesiyle yapılmış ah mekte özgürdür.
şap işlerine de kündekari denir. Mihrap Caminin Mekke'ye bakan duvarında kıble yönünü gösteren
Kündel Çokrenkli kabartma desen. Özellikle yaldızla işlendiğind � ve imama ayrılmış olan girintili bölme. Mihraba ilk kez Medine'de
gösterişli bir görünüm yaratan bu boyama tekniği hem mimari beze 705/706 tarihli camide yer verildiği söylenir. Kutsal bir sembol sayı
mede hem de sanat ve zanaat dallarında kullanılır. lan mihrap yarım daire, çokgen ve dikdörtgen biçimli olabilir. Çoğu
kez çini, mozaik, mermer, kolon, alçı sıva kabartma gibi bezeme tek
L nikleriyle zengin biçimde süslenir.
Laciverdin Sırdaki kobalt bileşenleriyle elde edilen koyu mavi ya da M inare Camilerde ezanın okunduğu kule biçimli yapı. Geleneksel
turkuaz renkle sırüstü boyama tekniği. Esas olarak lran'ın Sultanabad inanışa göre, böyle bir yer oluşturma düşüncesi Medine'de Hz. Mu
Toledo'daki Santa Maria la Blanca Kilisesi'nde M udejar üslubun
ve Kaşan kentlerinde 1 3 . yüzyıl sonlarında ve 1 4. yüzyılda seramikle hammed'in cami olarak kullanılan evinde 624'te ezan için oluşturulan
daki sütun başlıkları
ri bezemek için uygulanırdı. Seramik önce çok koyu bir mavi sırla yüksekçe bir alandan çıkmıştır. Tasarımın ise kısmen Batı Akdeniz ül
kaplanarak fırınlanırdı. Ardından desen bu sırlı katmana demir kırmı Medine Arapça'da bütün kenti ya da bir kesimini belirten terim. kelerinde Yunan ve Roma fenerlerinden geliştirildiği, ama Medine'de
zısıyla ve özellikle siyah-beyaz boyayla işlenir ve daha düşük bir sıcak Kendine yeterli yapılarıyla başlı başına bir kent kimliğini taşıyan bazı ki Emevi Camisi'nin takviyeli kare kulelerinin de bir model sağladığı
lıkta ikinci kez fırınlama işlemi yapılırdı. Desenin üstüne işlenen altın kalelerin adlarında da Medine kelimesi yer alır. sanılmaktadır. Bazı aykırı örnekler dışında, minareler caminin hemen
varakla yüzeye parlak bir görüntü verilirdi. Medrese lslam ülkelerinde Kuran ve fıkhın yanı sıra matematik, tıp, yanı başında yer alır veya bizzat yapının bir parçasını oluşturur.
Lazo (lsp.) lspanyol mimari bezemesinde, mozaiklerde kullanılan yıl edebiyat ve dilin öğretildiği okul. Medreseler ilk başta camilere bağ Minber Camilerde genellikle mihrabın sağında yer alan ve hutbenin
dız biçimli dolaşık desen. Elhamra'nın seramik bezemelerinde böyle lıydı; 1 1 . yüzyıldan itibaren lran'da hocaların ve talebelerin bir arada okunduğu merdivenli yüksek kürsü.
desenler birçok tekil parçadan oluşurdu ve yıldızın beyaz şeritleri çi yaşayıp çalışmalarına ve katı Sünni öğretilerin benimsetilmesine ola Mine Metal ya da cam yüzeye yüksek ısıyla kaynaştırılan renkli sıvı
ni üreticisinin örtüşmeler açısından olabildiğince büyük bir titizlik nak veren bir düzenleme gelişti. Bu okul sisteminin kurucusu Selçuk cam katmanı. lslam metal işçiliğinde mine tekniği kulpları ve bıçak ya
göstermesini gerektirirdi. Desen parçalarının arasında kalan alanlar lu Veziri Nizamülmülk'tü ( 1 0 1 8- 1 092). da hançer kınlarını bezemek için kullanılırdı. Cam işçiliğinde mine tek
çokrenkli unsurlarla doldurulurdu. Çok zaman alan bu teknik 1 5. yüz Mehdi lslam'da, kıyametten önce yeryüzüne inerek adalet getirece niği 1 2. yüzyılda başladı, 1 3. ve 1 4. yüzyıllarda doruk noktasına vardı
yılda yerini kalay sırlı çinilerde (azulejo) kullanılan cuerda seca işlemi ğine inanılan kurtarıcı. Özellikle Şiiler arasında Mehdi kişiliği itikadın ve 1 5. yüzyılda son parlak evresini yaşadı. Başlıca üretim merkezleri
ne bıraktı. temel bir unsurudur. Mehdi ilahi buyruklara dayalı bir yönetimle in Suriye (Halep, Rakka, Şam) ve Mısır'dı (Kahire). Cam yüzeye mine
Levant Akdeniz'in doğu kesimindeki ülkelere (Türkiye, Suriye, Lüb sanları kötülük ve günahtan kurtaracak kayıp imamla özdeşleştirilir. tekniği uygulandığında, süsleme deseni önce kırmızı çizgilerle işlenir
nan, İsrail, Mısır, Kıbrıs) verilen toplu ad. Ana ticaret yolları için bir Siyasal, sosyal ve ekonomik kargaşanın yol açtığı sıkıntılı dönemlerde ve ayrı renk blokları arasında boş bırakılan bu hatlar daha sonra va
geçit olması nedeniyle, Levant tarih boyunca kıyasıya çekişmelere bir kurtarıcıya duyulan özlem, yandaşlar bularak mevcut düzene baş rakla doldurulurdu. lran'da 1 2. ve 1 3. yüzyıllarda üretilen bir seramik
sahne oldu. Haçlı seferleri sırasında bölgenin bazı kesimlerinde kuru kaldıran Mehdilerin sürekli ortaya çıkmasına yol açmıştır. Böyle bek türü de mine olarak bilinir. Parça önce açık renkli, neredeyse beyaz
lan Haçlı devletleri Müslümanların (Memlüklar, Eyyubiler ve diğerleri) lentiler en keskin biçimiyle halk inanışlarında görülür. bir sırla kaplanırdı. Mavi ve yeşil motif detaylarının sıriçi tekniğiyle iş
·
üstün gücü karşısında ancak kısa bir süre ayakta kalabildi. Son direniş Meneviş Kumaş ve kağıt bezemede oynak (dalgalı) efektler. lenmesinden sonra, yüksek bir sıcaklıkta fırınlanırdı. Bu katmana sırüs
noktalarından Antakya l 268'de, Trablusşam (Lübnan) l 289'da ve Ak Mescit (Cami) tü boyaların katılmasıyla, neredeyse kitap tezhiplerini (minyatür) hatır
ka 1 29 1 'de düştü. Mesire Açık ve geniş gezinti yeri. Kentlerin içindeki böyle yerler ge latan çok renkli bir bezeme elde edilirdi. Bazen motifler dönemin lüks
nellikle ortaçağ surlarının yıkılmasıyla ortaya çıkmışlardır. kumaşları model alınarak, bir eksenin çevresine simetrik olarak işle
M Mesvar Endülüs saraylarından haftanın birkaç gününde halkın huzu nirdi. Renkli boyayı sabitlemek üzere, seramik çok düşük bir sıcaklık
Madalyon içinde düz· ya da kabartma resim veya bezeme motifi bu runda hukuki meselelerin görüşüldüğü salon. ta ikinci kez fırınlama işleminden geçirilirdi.
lunan daire ya da elips biçimli çerçeve. Metal sırlama Irak ve Mısır'da 7.-8. yüzyıllarda cam bezemesi için Minyatür Özgün anlamıyla, yazmalarda kitabın bir sayfasına eklenen
Magribi Batı lslam ülkelerinde geliştirilmiş Küfı yazısı biçimi (hat sa geliştirilen bir teknik. 9. yüzyılda Mezopotamya'da seramiklere işlen ya da tekil bir görsel malzeme olarak metnin arasına konan figürlü kü
natı). mek üzere benimsendi. Metal sır metal alaşımlardan elde edilir; daha çük kompozisyon. Terim metal, cam, fildişi, seramik gibi uygulamalı
Mahfil Ana odayla bağlantılı küçük ve penceresiz bir girinti. önce fırınlanmış seramiklere düşürülmüş sıcaklık ortamında sırüstü sanat ürünlerinin yüzeylerine işlenen kompozisyonlar için de kullanı
Maksure Cuma camilerinde hükümdar için bir ahşap perde ya da renkler olarak uygulanır. Boya düşük sıcaklıktaki ikinci bir fırınlama lır. Minyatür resim lslam dünyasında 1 1 . yüzyıldan itibaren kökleşen
parmaklıkla ana mekandan ayrılmış bölme. Genellikle mihrabın yakı (600-900°C) işlemiyle sabitlenir. Renk bileşenleri olan bakır, altın, gü bir sanattır. Ancak, yakın dönemde Yemen'in Sana kentinde bulunan
nında yer alır. müş ve platin öğütülür ve çeşitli katkı maddeleriyle karıştırıldıktan ve mimari resimler içeren Kuran yazmasına ait parçalar tasvire dönük
Malikilik (Mezhep) sonra üç gün boyunca fırınlanır. Metal sırlı seramiklerin ayırıcı özelli kitap resimlerinin en azından 8. yüzyıl başlarına inen bir geçmişi oldu
Mazgal Kale duvarında iç tarafı geniş, dış tarafı dar gedik. Savunma ği yanardöner yüzeydir. Bütün İslam dünyasında her dönemde başvu ğunu kanıtlamıştır. Minyatürün gelişmesiyle birlikte lslam dünyasının
sırasında silah kullanmaya ve zift ya da yağ dökmeye yarar. rulan bu teknik Mezopotamya'da 9.- 1 O. yüzyıllarda, Mısır'da 9.- 1 1 . bütün merkezlerinde ortaya çıkan resimli yazmalarda dinsel temala-
626 SÖ Z L Ü K
rın yanı sıra saray yaşamını ve hatta bazen günlük yaşamı yansıtan Müslüman lslam dinine bağlı kişi. Müslüman olmanın beş şartı keli Rahle Okumak için üstüne Kuran y a da başka kitaplar konan, bazıla
olaylar işlenmiiştir. me-i şahadet, namaz, zekat, oruç ve hacdır. rı açılıp kapanabilir küçük ve alçak masa. Ahşaptan yapılan rahleler
Molla lslam dünyasında mevleviyet aşamasına yükselmiş din alimleri Müvelled Endülüs'te, lslam dinine dönmüş lspanyol kökenli Hıristi oymalı süslerin yanı sıra fildişi ya da metal kakmalarla bezenirdi.
ne ve büyük kadılara verilen unvan. yanların çocuklarına verilen ad. Reconquista (lsp.) Hıristiyanların 7 1 1 'den sonra Arap işgali altına gi
Moriskolar lspanya'da 1 492'den sonra zorla Hıristiyanlığa döndürü ren lber Yarımadası topraklarını geri alma süreci. Gırnata'nın 1 492'de
len, ama vaftiz olmakla birlikte genellikle lslam inançlarını gizlice sür N Kastilya ve Aragon kuvvetlerince ele geçirilmesiyle son buldu.
düren Müslümanlar. 1 7. yüzyılda lspanya'dan sürülünce, çoğunlukla Nakşibendilik Bahaeddin (ö. 1 389) tarafından Orta Asya'da kurulan Revak Kemerlerle birbirine bağlanmış kolonlar ya da payandalar üs
Kuzey Afrika'ya, ayrıca Osmanlı imparatorluğu ve Fransa'ya göç etti ve zamanla Ortadoğu'nun geniş bir alanına yayılan tasavvufi tarikat. tünde duran üstü örtülü galeri. Genellikle cami avlusunu çevreleyen
ler. Nal biçimli kemer (Kemer, 2.) bu yapı bazen birkaç katlı da olabilir. Tasarıma canlılık katmak üzere
Mozaik lslak bir harç yatağına döşenmiş renkli taş, mermer, cam ya Neshi (Hat sanatı) duvarlara işlenen kapalı revakların yük taşıyıcı bir işlevi yoktur.
da sırlı, pişmiş kil unsurlarından oluşan manzaralı ya da süslü resim ya Nestalik (Hat sanatı) Revaklı giriş Bir yapının girişini oluşturan sıra sütunlu ve üstü örtü
da desen. Zeminleri, duvarları, tonozları, ve kubbeleri bezemek için Nispet Doğu adlarında sanatçının ya da ailesinin memleketini, sanat lü kısım.
kullanılır. Renkli unsurları kaynaştırarak yüzeyleri bezeme düşüncesi sal tarzı veya eserin üretimine sanatçı rolünü belirten lakap. lşbölü Reyhani (Hat sanatı)
tarihin çok erken bir aşamasında ortaya çıkmıştır. Roma ve Bizans müne dayanan uygulamalı sanat ürünlerinde önemli bilgiler sağlar. Ribat İslam dünyasının sınır boylarında kurulan dergaha benzer tah
dönemleri mozaik sanatının doruğu olarak kabul edilir. lslam dünya kimli yapı. Bu kurumlarda cihat savaşçıları sıkı bir askeri eğitim görür
sında da bu sanata çok büyük değer verildi ve hatta mozaikler üret o ken, ibadet ve tefekkürle manevi gelişim fırsatını da bulurdu.
mek üzere Bizans lmparatorluğu'ndan birçok kez sanatçılar getirtildi. Oluk Bir kolon, sütun ya da duvar ayağının gövdesi boyunca dikey Rokoko Avrupa'da 1 8. yüzyılda gelişen ve aşırı gösterişli, asimetrik,
Mozarabe (İsp., Arap. mustarib, "Araplaşmış") Ortaçağ İspanya'sın olarak uzanan içbükey yiv. Oluklar keskin sırtlarla (kenarlar) bitişebi zengin bezemelerle ayırt edilen sanat üslubu. Ana bezeme renkleri al
da, 7 1 l 'deki Arap fethinden sonra lslam yönetimi altında yaşayan ve lecekleri gibi, ağ örgülerle ayrılabilirler. tın sarısı, mat açık mavi ve soluk pembedir.
zimmi statüsünden yararlanan Roma-Vizigot kökenli Hıristiyanlara ve
rilen ad. p s
Mudejar (lsp., kökeni Arap. müdeccen, "ehlileştirilmiş") Hıristiyan Palmiye hasırı Simetrik düzen içindeki palmiye yaprağı motiflerin Safeviye Şeyh Safı ( 1 252- 1 334) tarafından kurulan ve esas olarak
ların lber Yarımadası'nı geri almasından sonra, vergi ödeme karşılığın den oluşan süs biçimi. Kökeni arkaik Yunan sanatına kadar iner. lslam Azerbaycan, Doğu Anadolu ve Suriye'deki Türkmenler arasında des
da lspanya'da kalmalarına izin verilen Müslümanlara verilen ad. döneminde, 1 3. yüzyıldaki Moğol istilasının ardından benzersiz palmi tek bulan tarikat. Önderlerinden lsmail'in (ö. 1 524) lran şahı olmasın
Muhakkak (Hat sanatı, 4.) ye hasırı biçimleri yaratıldı. Bu süslerde Çin nilüfer motiflerinin çatış dan sonra, Safeviler ( 1 50 1 - 1 722) iktidara hakim oldu.
Muharrem Müslüman hicri takviminin birinci ayı. Ali'nin oğulların ması ve kaynaşması gittikçe önem kazandı. Sahın lslam cami mimarisinde, asıl ibadet mekanı. Büyük camilerde
dan Hüseyin'in Kerbela'da öldürülmesine denk düştüğü için Şiilerce Pano Epigrafik, geometrik, figürlü ya da çiçekli bezemeler işlenmiş orta kubbenin altındaki bölüme orta sahın, yan kubbelerin altındaki
matem ayı olarak kabul edilir ve ayın başından itibaren 1 3 gün boyun ahşap ya da başka malzemeden levha. bölümlere yan sahın denir.
ca törenler düzenlenir. Pano düzeni Çeşitli levhalardan oluşan ahşap duvar döşemesi. Sanduka Naaşı başka yerde (Osmanlı defin mimarisinde mahzen ka
Mukarnas Bir köşe kemerinin kademeli biçimde bir dizi niş/minyatür Papirüs Nil deltasında yetişen aynı adlı bir bitkinin saplarından yapı tında) gömülü ya da kayıp olan kişi için yapılmış içi boş mezar yapısı.
köşe kemerine bölünmesiyle ortaya çıkan bölmeli yapı. Mukarnas be lan ve Mısır hükümdarlarının konuşmalarını kayda geçirmek için yazı Sandukalı tonoz (Tonoz, 3.)
zeme birçok değişik geometrik bölmeler barındırabilir ve çeşitli malzemesi olarak kullanılan tabaka. Sap şeritleri çapraz sıralı katman Saray Hükümdarların oturduğu büyük yapı. Saltanat makamı, hane
üçboyutlu bezeme biçimlerine bürünebilir. Mukarnas tonoz tamamen lar halinde üst üste konur ve ardından sıkıştırılırdı. Ortaya çıkan ince dan ailesi ve yakın yönetim çevresi anlamında da kullanılır.
bezeme amaçlıdır ve hiçbir yük taşıyıcı işlevi yoktur. Mukarnas tono tabaka perdahlanırdı. Sarı-beyaz renkteki bu malzeme özellikle değer Sarkıtlı kemer (Kemer, 6.)
zun bir alt grubu olan sarkıtlı tonoz, sarkıtlı süsleme izlenimini verir; li yazmalar ve parşömen ruloları için kullanıldığında kimi zaman boya Sarkıtlı tonoz (Mukarnas)
çünkü burada alçı sıva ya da taştan mukarnas biçimler buz saçağına nırdı. Papirüs antik çağ sonlarından itibaren gittikçe yerini kağıda bı Savatlama Metal (örneğin gümüş, pirinç) levhaya kazınmış hatlara
benzer ve asılı yapılar halindedir. Mukarnas süslemeler mimaride ser raktı. ve oluklara kurşun, boraks, bakır, sülfür ve gümüş karışımının doldu
best bir yaklaşımla kubbelerde, taçkapılarda, mihraplarda, sütun başlık Parmaklık Bir duvar tepeliğini destekleyen metal parmak sırası. Rö rulmasına ve daha sonra perdahlanmasına dayanan bezeme tekniği.
larında ve bezeme yüzeylerinde, ayrıca diğer sanat ve zanaat dalların nesans ve Barok dönemlerinde esas olarak tırabzanlar, balkonlar, te Geçmişi antik çağa kadar iner. lslam sanatında esas olarak metal işle
da kullanılır ve bunun için birçok değişik malzemeye başvurulur. raslar için ve çatı kaidesinde kullanılırdı. rini süslemek için kullanılırdı.
Mulay Magrip ve Endülüs'te, esas olarak veliler ve tasavvuf şeyhleri, Paşa Osmanlı döneminde yüksek rütbeli askeri ve idari görevlilere Sebka (Arap.) Bitişik eşkenar dikdörtgenlerden oluşan ve Endülüs
ayrıca soyağaçları Peygamber Muhammed'e kadar inen hanedanlar verilen unvan. mimarisinde bezeme unsuru olarak kullanılan süslü yüzey.
için kullanılan onursal unvan. Pencere bacası Pencerelerin yukarısında genellikle resimli bir beze Seladon Yeşimi anıştıran açık yeşil renkte sırla kaplanmış Çin porse
Murabıt Kuzey Afrika'da ribat denen tahkimli yerleşmelerde dinsel menin bulunduğu yarım daire hilal biçimli pano. leni. Bu sırlama tekniği ilk kez Doğu Asya'da seramikler için geliştiril
ibadetle birlikte askeri görevleri olan dindar kişi. Bağdat'taki Abbasi Perde duvarı Kale ya da hisar surlarında, iki burç arasında kalan du- di ve Ming hanedanı döneminde ( 1 279- 1 664) porselen üreticilerince
halifesinin egemenliğini resmen tanıyan Berberi hanedanı Murabıtların var. benimsendi. Seladonlarda sırlama işlemi yüksek sıcaklıklardaki ( l 200-
( 1 06 1 - 1 1 47) adı buradan gelir. Afrika'nın kuzey ve başka kesimlerin Pervaz Kemerli bir duvar aralığının kavisli kısmını çepeçevre saran l 2500C) bir indirgeyici ortamda yapılır. Yeşil renk, demirli oksitlerin
de yerel şifacılara ve dervişlere hala murabıt denir. bezemeli kalıp. eklenmesiyle sağlanır. Dengeli bir ton elde etmek için, sır dokuz kat
Musalla Topluca namaz kılınan, etrafı çevrili ve kıble duvarlı açık Piştak (Fars.) Bir kale ya da caminin anıtsal ana girişi. Bu tür taçka halinde püskürtülüp sıvanır. İslam dünyasının seramik sanatı merkez
alan. Cenaze namazı kılınan yer de halk arasında musalla olarak anılır. pıların ayırıcı özelliği eyvanın önündeki yüksek kemerdir. lerinde, renk ve bazen şekil bakımından seladona benzer çanak çöm
Mutezile lslam'ın ilk kelam okulu. Basra ve Bağdat'ta ortaya çıktı, 9. lekler 1 2. yüzyıl sonlarında ve 1 3 . yüzyıl başlarında üretilmeye başla
yüzyılda etkili bir konuma ulaştı. Dinin esaslarının akıl yoluyla kavra R dı. fznik'te 1 6. yüzyıl başlarında kapların iç kısımlarını seladon renkle
manın, açıklamanın ve doğrulamanın mümkün olduğunu savunan Mu Raca Hint hükümdarlarına verilen unvan. riyle boyama tekniği geliştirildi.
tezile öğretisinin merkezinde sıkı bir tevhid anlayışı, Allah'ın insan sı Racputlar Kuzey Hindistan'da ortaya çıkan ve zamanla Nepal'e ka Selefıye lslam dünyasında 1 8.- 1 9. yüzyıllarda gelişen ve geçerli kay
fatlarla tanımlanmasına karşı çıkış, Allah'ın adaletine inanç, Kuran'ın dar yayılan savaşçı kastın mensupları. Racput soylularının 1 O. yüzyılda naklara, yani Kuran ve sünnete doğrudan başvurarak, din, devlet ve
yaratıldığı görüşü, insanın irade özgürlüğü vardır, her türlü kader öğ kurduğu bir dizi krallık Kuzey Hindistan'ın tarih ve kültürüne yön ver toplumu yenilemek ya da "arındırmak" üzere lslam'ın saf köklerine,
retisine karşı çıkar. di. Daha sonraları Babürlü hükümdarlarına büyük ölçüde sadık kalan seleflerin gelenek ve ilkelerine dönüşü savunan reform akımı. Bu akı
Müezzin Namaz vakitlerini bildirmek için cami minaresinden ezan Racputlar komutan ve eyalet valisi olarak hizmet verdiler. ma göre, evliya kültü, batıni uygulamalar, mucizeye ve büyüye inanç
okuyan din görevlisi. yozlaştırıcı etkiler ve kabul edilemez hurafelerdi. En tanınmış Selefıye
S Ö ZLÜK 627
manlı padişah adlarının başına da genellikle sultan sanı eklenir. Padi Şiilik Hz. Muhammed'in amca oğlu ve damadı Ali'yi ilk halife sayan ve
1 1 şah çocukları, eşleri ve anneleri anılırken aynı san addan sonra gelir. imamlık makamının onun soyundan gelenlere ait olduğunu savunan İs
""' / Sure (Kuran) lam mezhebi. Şiiler son imamın "gaipte" olduğuna ve ahir zamanda
Sülüs (Hat sanatı, 2) dünyaya döneceğine inanır. Şiiliğin Beş İmamcılar (Zeydiler), Yedi
Sünnet Peygamber Muhammed'in hadislerle aktarılan ve uyulması ge İmamcılar (lsmaililer) On iki İmamcılar (/mamiye) gibi kolları vardır.
reken davranışları ve sözleri. Kuran'a göre, sünnet İslam hukukunun
ikinci kaynağıdır. Hariciliğe ve Şiiliğe karşı çıkma temelinde 800 dolay T
larında ortaya çıkan ve günümüzde Müslümanların çoğunluğunun bağ T biçimli plan/düzen Özellikle Suriye, Kuzey Afrika ve Endülüs ca
l ı olduğu Sünnilik kolunun adı "ehli sünnet ve'l-cemaat" ibaresinden mi mimarisinde, namaz bölmesinin mihraba doğru uzanan derinlik ek
gelir. senine ağırlık verilir. Kıble duvarına paralel uzanan bir çapraz sahın ve
bununla dik açı oluşturan bir ana geçit bir T yaratır. Diğer geçitler
Dor başlığı İyon başlığı
ş den daha yüksek olan ana geçit, çoğu kez ilave kubbelerle ve beze
Şadırvan Bir cami avlusunda veya bir saray ya da köşkün ana salo melerle vurgulanır.
nunda bulunan, çevresindeki musluklardan ve ortasındaki fıskıyeden Takke Mimaride, bir nişin tonozlu bölümü gibi küresel kesitlere ve
su akan kubbeli ya da üstü açık havuz. rilen ad.
Şah Ahameniş ve Sasani dönemlerinden beri kullanılan İran hüküm Talar Bir yapının girişi üstünde ve bazen bir divanhanenin önünde
darlık unvanı. yer alan kolonlu teras. Saray mimarisinde kullanılan bu düzenin kök
Şakayık Çin sanatında çiçekleri motif olarak kullanılan süs bitkisi. leri İ ran ya da Yakındoğu konut yapısına dayanır.
Geçmişinin 6. yüzyıla kadar inmesine karşın, bu motif 1 4. yüzyılda Çin Tambur Kubbe kaidesi veya kasnağı.
porselen bezemeleriyle doruğa ulaştı. İslam ülkelerinde şakayık ve ni Tanzimat Esas olarak idarede merkezileşmeyi ve verimli işleyişi
lüfer gibi Çin bezeme motifleri serbest ve stilize biçimlerle 1 5. yüzyıl amaçlayan 1 9. yüzyıl Osmanlı reformları. Avrupa ilkelerini ve bilgi bi
sonlarında kullanılmaya başladı. Bezemelerde şakayık tekil bir motif rikimini seçici bir tarzda benimseyerek, ordu, idare, yargı ve eğitimi
Korent başlığı Bileşik başlık
olarak veya saplarından bağlanmış çiçeklerin filiz dalgaları ya da halka dönüştürmeye yönelikti. Tanzimat'a damgasını vuran dönemeçler
lı biçimler yarattığı bir şerit motif olarak kullanılabilir. 1 839 ve 1 856 tarihli iki ferman ile 1 876'da çıkarılan anayasaydı.
temsilcileri İranlı Cemaleddin Afgani ( 1 839- 1 897) ve Mısırlı din alimi Şaprak Görkemli biçimde bezenmiş eyer örtüsü. Özellikle Osmanlı Tasavvuf Kökleri 7.-8. yüzyıllara inen ve Allah'a manevi yoldan ulaş
Muhammed Abduh'tu ( 1 849- 1 905). ve Hint sanatında yaygın olarak görülen bir unsurdur. Şapraklı atların maya çalışan İslam mistisizmi. Mutasavvıfların ezici çoğunluğu şeriatı
Selsebil Teraslı bahçelerde, içi oyulmuş basamaklardan suyun çağıl çok ince ayrıntılarla resmedildiği 1 6.- 1 9. yüzyıl minyatürleri, ordula ve lslam'ın beş şartını kabul etmekle birlikte, içsel arınmayı, yani batı
dayarak aktığı mermer oluk. Canlı biçimde akan su tatlı bir şırıltı se rın ihtişamına ilişkin çarpıcı bir döküm sunar. ni bilgiye erişme yolunu ("marifet") "zahiri" vecibeleri yerine getir
si çıkarırdı. lslam mitolojisinde, selsebil cennetteki pınarlardan birinin Şehname İranlı şair Firdevsi'nin manzum destanı. Gazneli Hüküm mekten daha önemli sayar.
adıdır (Kuran 76: 1 8). darı Mahmud' un (998- 1 O 1 3) sarayında 1 000 dolaylarında yazılan bu Taziye Ali'nin oğlu Hüseyin'in 680'de Kerbela'da Emevi askerlerince
Seyyid Peygamber Muhammed'in soyundan gelenlere verilen onur eserde, şair mitolojik ve tarihsel dönemlerdeki İ ran hükümdarlarının katledilmesini konu alan Şii tiyatro oyunu ve bu gösterinin sunulduğu
sal unvan. Daha dar anlamda Ali ile Fatma'nın iki oğlu Hasan ve Hü hayatlarını ve başardıkları işleri çoğu kez abartılı ya da romantik bi yapı. Şiilerin matem ayı Muharrem'de düzenlenen bu tür törenler ku
seyin'in soyundan gelmeyi belirtir. Ama bu unvan tasavvuf şeyhleri, çimde yüceltici bir üslupla anlatır. Şehname her şeyden önce modern maş, mücevher, resim, müzik ve sinema gibi farklı sanat dallarını etki
veliler ve seçkin kelam bilginleri için de kullanılır. Farsça'nın tarihsel bir edebiyat anıtı olarak büyük önem taşır. Bazıla lemiştir.
Sıcaklık lslam hamamlarında banyonun yapıldığı asıl bölme. Saray ha rı sözlü aktarımlara göre kaleme alınmış eski yazılı kaynaklara daya Tektonik Yerkabuğunun yapısını ve hareketlerini inceleyen bilim da
mamlarının görkemli biçimde bezenen bu bölmelerinde kimi zaman nır. Destan çevriminden alınma motifler 1 2. yüzyıldan itibaren İran lı. Mecazi anlamda, özellikle mimaride sanat eserlerinin yapısal analizi
hükümdarlar şenlik vesileleriyle konuklarını bile ağırlardı. seramiklerini bezemek için kullanılmış ve 1 4. yüzyıldan itibaren de için de kullanılır. Bu durumda eksiksiz bir eseri yaratmak üzere hare-
Sıraltı boyama Fırınlama ve sırlama işlemlerinden önce seramikle İ ran saray sanatını yansıtıcı çok sayıda minyatür içeren Şehname yaz
Mukarnas alçı sıvalı köşe kemeri kubbesi
ri boyama tekniği. Daha sonra renkli, ama saydam bir sır çekilir. maları yaratılmıştır. En değerli yazmalar Safevi döneminden kalmadır.
Sıriçi boyama Sırlanmış ya da kil çamuruyla sıvanmış, ama henüz fı Metal işlerinde, kumaşlarda, halılarda ve hatta mimari bezemelerde
rınlanmamış olan kuru seramiğe boya sürme tekniği. Boyanın rengi fı de destana göndermeler sürekli karşımıza çıkar.
rınlama işlemi sırasında sırın içine gömülür ve böylece sabitleşir. Şemsiye kubbe (Kubbe, 3.)
Sırüstü bezeme Seramik sanatında fırınlanmış sırın üstüne boyanın Şemsiye yaprağı Konturları açık bir şemsiye biçiminde olan beze
sürülmesine ve daha sonra düşük sıcaklıkta yeniden fırınlanmasına da me unsuru. Kökeni Mısır papirüs motif repertuarına dayanır. İslam sa
yanan teknik. natında sadece Memluk dönemindeki Mısır halı deseninde görülür. İs
Silme Duvardan dışarıya çıkıntı yapan ve bir yapının yatay kesimleri lam öncesi bezeme süslerinin dar bir yerel çevrede varlığını sürdür
ni birbirine bağlayan yatay şerit. düğünü gösteren örneklerden biridir.
Sivri kemer (Kemer, A.) Şerefe Minarede ezanın okunduğu yer. Özellikle Osmanlı mimarisin
Sivri uçlu kemer (Kemer, 3.) de, birkaç kat halinde yapılan ve zengin biçimde bezenen bir yapısal
Somaki Kızıl ya da yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir mermer tü unsurdur.
rü. Emperyal bir yapı ve bezeme malzemesi sayılır. Gerek antik çağ Şeriat Kuran ve sünnet buyruklarına dayanan İslami hukuk ve ahlak
da, gerekse Bizans döneminde insan büstü, lahit ve mimari unsur ya düzeni. Müslümanların hayatında bireysel din vecibelerinden temizli
pımında kullanılırdı. Perdahlama işlemi ışıltılı bir görünüm almasını ğe, aile yaşamından devlet ve toplum yapısına kadar uzanan bütün
sağlar. Akdeniz bölgesinin İslam mimarisinde eski yapılardan kolon gi veçhelere ve alanlara yön verir. Şeriat ilahi yasa sayılır; dolayısıyla in
bi somaki unsurlar sökülüp yeniden kullanılmıştır. san eseri olan fıkıhtan farklı olarak, dokunulmaz ve tartışılmaz bir ni
Sultan Müslüman, özellikle Sünni hükümdarlara verilen unvan. Hali telik taşır.
fenin merkezi denetimi altında olmayan hükümdarlara sultan diye hi Şerif İslam öncesi dönemde, soyluluğu ve seçkin karakteri belirten
tap etmek 1 O. yüzyılda gelenekleşti. Bu unvan ancak 1 1. yüzyılda Türk bir terim. İslam'dan sonra soyağacı Hz. Muhammed ve ailesine (ehli
hanedanı Selçuklularca benimsendikten sonra resmen tanındı. Os- beyt) dayanan erkeklerin kullandığı bir san haline geldi.
628 SÖ ZLÜK
hürde, nakkaşhane modellerinin üslubuna uyulur ve hatlar iç içe geç Yeşil somaki içindeki taşların açılı parçalarından dolayı canlı bir
miş bitki motifleriyle zenginleştirilirdi. renk taşıyan yeşil mermer. Bu malzemeden yapılmış nesneler perdah
Türbe Ünlü bir kişi için yapılmış anıtsal mezar. Genellikle bir vakıf landığında daha da değerliymiş gibi görünür.
külliyesinin parçası olan türbeye, yapı topluluğunun kurucusu ve ya Yonca yaprağı düzenlemesi Dinsel mimaride, sahın kolları ana
kın aile mensupları gömülür. geçidin apsisine denk düşen apsislerde son bulur; bu düzenleme bir
Türk üçgeni Kare kaideden kubbeye geçişi sağlayan elmas kesimi bi yonca yaprağı biçimi izlenimini yaratır. Tasarım ilk kez Bizans döne
çimli yapı unsuru. Sadece Anadolu Selçuklu ve erken dönem Osman minde geliştirilmiştir.
lı mimarisinde görülür. Yurt Orta Asya göçebelerinin kullandığı yuvarlak çadır. Keçeyle ör
tülü ahşap kafesle kurulduğu için, kışın bile oturmaya elverişliydi. içi
u halılarla döşenir ve sanat eserleriyle bezenirdi. Halılarla ayrılmış bir
Ulema lslam'da din ve fıkıh bilginleri. Geleneklere ilişkin bilgi biri kaç bölmeyi barındırırdı.
kimlerinden dolayı, dinsel ilkelere uyulmasına ve gereklerinin yerine Yuvarlak kemer (Kemer, 1 .)
getirilmesini sağlamaktan sorumlu sayılırlar. Geçmişte ve günümüzde
Zaragoza'daki Alccizar'ın çok-merkezli kemerleri
şeriatın geçerli olduğu lslam ülkelerinde, ulemanın yönetimde önem z
li bir ağırlığı olmuştur. Zaviye Küçük derviş tekkesi. içinde yaşayan din adamlarının daha
ketsiz tekil parçaların inşasını konu alır. Uygulamalı sanat dallarında da sonra buraya gömülmesi nedeniyle, zaviyeler çoğu kez ziyaretgiihlara
sanat eserlerinin monte edilişini incelemeye tektonik denir. Ü dönüşürdü.
Tempera boyama Suyla karışan, ama bağlayıcı maddelerin (yağ, yu Üçgen dolgu Mimaride, bir kemerin yanlarındaki üçgen yüzey. Re Zımmi İslam'da, "ehli kitap" olarak can ve mal güvenlikleri koruma
murta, bal, zamk) eklenmesinden dolayı suda çözülmeyen boyaları vaklarda iki kemer arasında kalan alana da üçgen dolgu denir. Asma altına alınmış Hıristiyan ve Yahudi uyruklar. Kendi dinlerine göre iba
kullanma tekniği. Pigmentleri bağlayıcı madde olarak yumurta sarısı üçgen dolgular kubbeye bağlanan kısmi tonozlardır. det etmelerine izin verilmekle birlikte, cizye ödeme, ayrı giyim kuşam
nın kullanılması özellikle parlak renk efektleri yaratır. Ümmet lslam'da, din kardeşliği ve Peygamber Muhammed'e bağlılık ve toplumsal kısıtlamalar gibi bazı ayrımlara tabi tutulurlar.
Teokrasi Sosyal düzen standartlarının dine göre belirlendiği yönetim temelinde birleşmiş topluluk. Kökeni Medine'de bir "sözleşme"yle Ziggurat Geçmişi lö 2050'1ere inen antik Ortadoğu kulesi. Basa
biçimi. Bu durumda hükümdar Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi sayı kurulan düzene dayanır. Yaşam biçimi, kuralları, dünya görüşü ve kül maklar halinde yükselen bir dizi kattan oluşur. Samarra'da Halife Mü
lır. türü, inanca göre belirlenmiş evrensel bir örgütlenmeyi ifade eder. tevekkil'in yaptırdığı 847 ve 86 1 tarihli iki caminin sarmal minareleri
Tezhip lslam dünyasında başta Kuran olmak üzere yazma kitap, hat nin ilham kaynağı olduğu söylenir. Ne var ki, hem biçimsel yapı hem
levhası ve tuğra gibi eserlere altın tozu ve boyayla işlenen her türlü v de tekil unsurların orantıları bakımından görülen büyük farklılıklar ne
bezeme. Tezhipte figürlü motiflerin yanı sıra birçok değişik bitkisel, Valide Osmanlı padişahının annesi. Haremde en yüksek statüyü ta deniyle bu sav tartışmalıdır.
epigrafik ve soyut motif kullanılır. Bu işi yapan sanatçıya "müzehhip" şırdı. Ziyade Bir caminin asıl yapısı ile çevresindeki dış duvarlar arasında
denir. Yazmaları hazırlama sürecinde, hattat ve müzehhibin sayfaları Vehhabilik Katışıksız lslam'a dönüşü savunan Muhammed bin Ab kalan avlu.
uygun biçimde ayırarak sıkı bir işbirliği yapması gerekir. Çoğu kez ça dülvehhab'ın ( 1 703- 1 792), kurduğu lslam mezhebi. Çok sayıda halk
lışmaya hattat başlar ve böylece yazısıyla sayfa tasarımının düzenini inanışını kapsayan bütün "yeniliklere" karşı çıkan Vehhabiliğin katı öğ
belirler. retileri kısa sürede bütün Arap Yarımadası'na yayıldı. Suudi haneda
Tezyin lslam sanatında soyut, bitkisel, figürlü ya da hat sanatına da nıyla kurduğu ittifaktan dolayı, Abdülvehhab bugünkü Suudi Arabis
yalı motiflerin kullanıldığı yüzey süslemesi. Bu süsler bütünsel bir be tan'ın da manevi babası sayılır.
zeme alanı yaratır. Bütün süs biçimlerinin kullanılmasına karşın, hat Vezir lslam ülkelerinde çeşitli üst idari makamlarda bulunan görevli
yazıları belirgin biçimde öne çıkar ve figürler daha az önem taşır. lere verilen unvan. Vezirlik makamı Abbasi döneminde ilk kez halife
Tiraz Kumaşlarda nakışlı bezeme şeridi. Bu bezemenin yer aldığı ku danışmanlığı olarak ortaya çıktı. Yetkilerinin gittikçe artması sonucun
maşlar da aynı adla anılır. Armağan olarak verilecek giysilerin yapıldı da geniş bir imparatorluğun idaresinden sorumlu bir yapı kazandı.
ğı kumaşlara halife ya da hükümdar adının tiraz halinde işlenmesi 8. Vinyet Yazmaların kenarlarına eklenmiş asma filizi motiflerinden olu
Hasan Paşa Türbesi, Türkiye
yüzyılda başladı. Bazen Kuran'dan alınma metinler de tiraz olarak kul şan bezeme deseni. Genellikle kitap tezhibinde çoğu kez figürlü tasvir
lanılırdı. lslam ülkelerinde tiraz üretimi saray tarafından düzenlenir ve ler de içeren küçük süsler olarak kullanılır.
çoğu kez saltanat sarayı içinde atölyelerde yürütülürdü. Her seferin
de binlerce giysinin armağan olarak dağıtılması nedeniyle, düzenli iş y
leyen bir saray tiraz endüstrisi vardı. Yalak Bir bezeme aracı olarak duvara gömülmüş seramik kase ya da
Tonoz Bir yapının üstünü örten ve genellikle kama biçimli taşlardan tekne. Endülüs sonrası dönemin Mudejar mimarisinde sıklıkla kullanılan
oluşan kemerli tavan. Kubbeden farklı olarak, uzun yapılar üzerinde de bir unsurdur. ltalyan saraylarının dış kısımlarını bezemek için 1 1 .- 1 2.
inşa edilebilir. Kemerin ağırlığını duvar ya da payanda gibi destekler yüzyıllardan kalma Mısır seramiklerinin ve 14.- 1 5. yüzyıllardan kalma ls
taşır. Özellikle lslam dünyası göz önünde tutularak seçilmiş bazı to panyol seramiklerinin kullanılmış olması Mısır ve lspanyol seramik sa
noz örnekleri şunlardır: 1 . Beşik (tünel) tonoz: Yarım daire ya da siv natının gördüğü itibarı açıkça yansıtır.
ri kemer kesitli tavan. 2. Çapraz (kesişmeli) tonoz: İki beşik tonozun Yarma taş Kolay yontulan yapı taşı. Kabaca kesilen ocak taşının kar
(mukarnas) 6. Dirsekli (yapay) tonoz: Yatay eklemlerle üst üste yer davranış kuralları derlemesidir. Ortaya çıkışı muhtemelen 1 3. yüzyıl
leştirilmiş çıkıntılı taş dizileriyle oluşturulmuş tavan. Bir yükün uygu başlarına iner.
lanması (ağır taşların üstte yer alması) duvarlı yapının çökmesini ön Yeniçeri Osmanlı daimi ordusunu oluşturan kapıkulu ocaklarının en
ler. seçkin sınıfına mensup piyade asker. Sadece devşirme sistemiyle as
Tuğra Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları özel biçimli ker alınan bu ocak doğrudan padişaha bağlıydı. 1 9. yüzyıl başlarında
ve sanatsal incelikli işaret. içindeki padişah adına bir zafer ibaresi eş Avrupa tarzı bir ordunun yaratıldığı Tanzimat reformları sırasında da
lik ederdi. Resmi evrakları tasdik etmek için kullanılan bu kişisel mü- ğıtıldı.
S Ö ZLÜK 629
Alaeddin Keykubad 1, Selçuklu sultanı Alicante* 228, 2S2 La Rabita, Aristoteles, Historia animalium 1 99
630 D İ ZİN
Bobürnome 52, 463, 477, 484vd Belh* 22, 1 l 4vd, 348, 35 1 , 463 Cami-i 4 1 8, 423, 43 1 vd Abdullah Han Cennetü'l-Arife, Granada* 277, 279vd, ç
Badajoz, kale 263 Kebir 22 dokuz kubbeli cami 1 l 4vd Medresesi 437 Ark 436 Balyand 294, 296 Cennetü'l-Arife Sarayı 296 Çaca Bey Medresesi, Kırşehir 373
Badevani 476 Beni Sirac, hanedan 276 Medresesi 438 Çar Bekir 439vd Sultan Avlusu 297 Çağatay, Moğol hükümdarı 389
Badi Sarayı, Marakeş 3 1 6 Benia 1 46 hisar 43 1 Cennetü'l-Arz, Palermo 1 60 Çağataylılar* 388vd 404, 4 1 O, 458 Algu
Badis, Berberi hükümdarı 234 Benu Hafs bok. Hafsiler Bulukkin 1 4 1 , 1 46 Cerbe 1 59, 302 389 Çağatay 389
Badşahi Camisi, Lahor 472 Benu Hammad bok. Hammadiler Burak, tasawuf şeyhi 398 Cevher 1 4 1 , l 46vd Çaka bin ivaz, Memlük valisi 1 76
Bağdat* 32, 35, 37, 39, 46, 48, 90vd, Benu Hammad Kalesi* 1 46, 1 54, 1 62 Burgiba, Habib 32 1 , 584 Cevsakü'l-Hakani, Samarra 1 02 Çakmak Medresesi, Şam 1 93
95vd, 1 04, 1 08, 1 l 6vd l 23vd, 1 32, Darü'l-Bahr l 46vd Cami-i Kebir Burgos* 2 1 7, 265 La Huelgas, Kraliyet Cezayir* 246, 254, 308, 320vd Bardo Çaldıvar Kervansarayı 364
1 4 l vd, 1 54, 1 70, 1 75, 2 1 2, 2 1 5, l 46vd Kasrü'l-Manar 1 47 Manastırı 266vd Sarayı 308, 3 2 1 Darü'l-Hamra 3 2 1 Çar Bağ 476, 478vd, 480, 482vd, 492,
348, 35 1 , 353, 370, 372, 4 1 2, 454, Benu Hammud bok. Hammudiler Burhanpur 469, 480 Dar Azize 3 2 1 Dar Hasan Paşa 3 2 1 506, 5 1 1 , 5 1 7vd
456, 596 Kerh 98 Kazimeyn Camisi Benu Hilal 1 42, 1 49 Burmalı Minare Camisi, Amasya 3 7 1 Dar Mustafa Paşa 3 2 1 Camiü'l Çar Bekir Külliyesi, Buhara 439vd
32 Babü'l-Vastani 9 1 Beytü'l-Hikmet Benu Hud bok. Hudiler Bursa U l u Camisi 544 Cedid 320 Cami-i Kebiri 254, 257 Çar Minare, Haydarabad 474
(Bilim Yuvası) 90 Darü'l-Hilafet 98, Benu Merin bok. Meriniler Bursa* 536, 544vd Bayezid 1 Camisi Kecave Camisi 320 Sidi Çay* 373 Taş Medrese 373
1 04 Harbiye 98 Şehitler Anıtı 596 Benu Süleyman 1 42 545 Murad 1 Camisi 545 Ulu Cami Abdurrahman Türbesi ve Camisi Çelebioğlu Türbesi, Sultaniye 398
Mustansiriye Medresesi 1 1 6 Sitti Benu Tuade, kale 254 544 320 Balık Çarşısı Camisi (Camiü'l Çend Minare, Devletabad 460
Zübeyde Türbesi 1 1 7 Benu Ziri bok. Ziriler Buşir 1 1 0 Cedid) 320 Safir Camisi 320 Çhandar-Bhan Brahman 486
Bağ-ı Abbasabad, Isfahan 5 1 8 Benu'l-Ahmer bok. Nasriler Buşnak, Yusuf* 593 Mehmed Ali Paşa Champaner 46 1 Çi�e Minare Medresesi, Erzurum 373
Bağ-ı Bülbül, Isfahan 5 1 7 Benu'l-Vad 3 1 O Camisi, Kahire 593 Chardin, jean 505vd · Çihil Sütun, Isfahan 5 1 7
Bağ-ı Nur Afşan, Agra 478 Berberiler* l 30vd, 1 4 1 , 208, 2 1 4, Bübeşter Kalesi, Ardales 2 l 2vd Charlemagne 9 1 , 2 1 2 Çini Hane, Erdebil 508 Et-Tasrif. Ebu'l
Bahadır Şah il, Babürlü hükümdarı 463 2 l 6vd, 230, 245, 247, 25 1 , 254, Büst* 3 38vd kemer 338vd Charles Martel 33, 60, 208 Kasım ez-Zehravi(Abulcasis) 240
Bahaeddin Türbesi, Buhara 439 274, 300, 322 ayrıca bok. Büveyhiler* 90, 93, 98, 1 1 3, 1 1 6, 348, Cidde* 1 7 1 , 595 Kral Suud Camisi 595 Çişt* 338 türbeler 338vd
Bahaeddin, Nakşibendilik tarikatının Muwahidler ayrıca bok. Murabıtlar 352, 368 Adudü'd-Devle, hükümdar Cieza 263 Çukur Medrese, Tokat 373
kurucusu 439 Badis, hükümdarı 234 Benu 90 lzzü'd-Devle, hükümdar 203 Cihanara, Babürlü begümü 463, 470vd,
Bahira 67 Hammud bok. Hammudiler Benu Büyük Selçuklu Sarayı, Merv 366 438, 480, 482, 489 D
Bahu Begüm Türbesi, Feyzabad 473 Merin bok. Meriniler Benu Ziri bok. Büzuriye Hamamı, Şam 1 92 Cihangir Mazlum 589 Dahniler 473
Bahu Begüm, Bengal nevabı Asafü'd- Ziriler Zunnuniler 245 Cuddale 245 Cihangir Türbesi, lahor 479 Dalokay, Vedat 587, 589
Devle'nin annesi 473 Lemtüne 245 Mesmude 248, 250 c Cihangir, Babürlü imparatoru* 462vd, Damgan* 1 09vd Pir-i Alemdar 1 1 O
Baixeras, Dionisio 23 1 Messufe 246 Sendhace 1 46, 245, Caceres, kale 263 465, 46 476vd, 482, 485vd, 488vd Tarikhane Camisi 1 09vd
Baldwin iV, Kudüs kralı 1 73 250 Zanete 250 Cadiz 2 1 9, 258 Tüzük-i Cihangiri 467, 478, 486 Damsa Köyü Taşhur Paşa Camii 372
Balear Adaları 245vd, 252vd Berke, Moğol hanı 389 Caesarea bok. Kayseri Cihangir, şehzade 41 O, 4 1 4 Miranşah, Dandenakan* 356 avlulu cami 356
Balık Çarşısı Camisi (Camiü'l-Cedid), Berkel, Sabri 597 Cafer el-Mushafı 23 1 şehzade 4 1 0, 4 1 4 Pir Muhammed, Danişmendliler* 370, 373, 375
Cezayir 320 Berkuk Medresesi, Kahire 1 89 Cafer el-Müşafı 2 1 6 şehzade 4 1 2 Şahruh, sultan 4 l 4vd, Yağıbasan, hükümdar 373
Balis 99 Berkuk, Memlük sultanı 1 7 1 , 1 84, 1 87, Cafer Sadık, altıncı Şii imamı 26 459 Timur, hanedanın kurucusu Dar Azize, Cezayir 3 2 1
Balkuvara 1 03 41 1 Caferiye, Samarra 1 04 362, 408vd, 459, 46 1 , 464, 466vd, Dar Hasan Paşa, Cezayir 3 2 1
Balyand Medresesi, Buhara 438 Berkyaruk, Selçuklu hükümdarı 352 Cakarta* 587vd istiklal Camisi 587vd 469 Uluğ Bey, sultan 4 1 5 Ömer Dar Hüseyin, Tunus 3 2 1
Bambhor 456 Bermekiler 92 C<imi* 35, 427, 508, 522 Hefc Evreng Şeyh, şehzade 4 1 4 Dar Meluli, Tunus 308vd
Bar Kocba ayaklanması 1 2 Besaven 485 508, 522 Bohoriston 35 Cihangir, Timurlu şehzadesi 4 1 O, 4 1 4 Dar Mustafa Paşa, Cezayir 321
Baratti, Filippo 276 Beynü'l-Kasreyn, Kahire 1 49, 1 82, Camiü'l-Cedid, Cezayir 320 Cinnah, Muhammed Ali 583vd Dara Şükuh, Babürlü veliahdı 47, 47 1 ,
Bardo Sarayı, Cezayir 308, 3 2 1 1 84vd, 1 89 Canıbek, emir 1 86 Cizre 38 1 , 384 486
Bardo Sarayı, Tunus 3 2 1 Beyşehir Gölü* 376 Alaeddin Canıbek, Moğol hanı 388vd Cizre Ulucamisi 384 Darü'l-Beyda, Marakeş 3 1 8
Barsbay, Memlük sultanı 1 99 Keykubad'ın yazlık sarayı 376vd Cappella Palatina, Palermo 1 56, 1 60, Clinton, Bili 585 Darü'l-Fünun, Tahran 529
Barsbay, Trablus valisi 1 7 1 Beyşehir* 372vd, 385 Eşrefoğlu Camisi 259 Conques 24 1 Darü'l-Hacer, Marakeş 254
Basileios il, Bizans imparatoru 1 72 3 72vd, 385 Carcassonne 208vd Constantinus (Büyük), Roma impara Darü'l-Hamra, Cezayir 3 2 1
Basra 1 O, 33, 39, 48, 202, 3 5 1 Beytlehem 1 72 Carkurgan* 358, 364 minare 358, 364 toru 65 Darü'l-Hilafet, Bağdat 98, 1 04
Baştak Sarayı, Kahire 1 83, 1 90 Bibi Hanım Camisi, Semerkand 4 1 7, Casa de Horno de Oro, Granada 297 Constanza, imparator VI. Heinrich'in Darü'l-Hilafet, Samarra* 97, 1 02, 1 04,
Baştak, Memluk emiri 1 82 423, 5 1 3 Casa de las Tornerias Camisi, Toledo karısı 1 59 1 06, 1 08, 1 1 9 Babü'l-Amme 97, 1 02
Batı Sarayı, Kahire 1 49, l 55vd, 1 84 Bibika Makbere (Rabia Dürani 229 Cordoba* 45, 95, 1 25, 208vd, 2 l 2vd, Darü'l-Huffaz, Erdebil 507vd
Batu, Moğol hanı 388 Türbesi), Evrengabad 482 Casa de los Girones, Granada 297 238, 250, 252vd, 258, 269 Alcazar Darü'l-Hurra, Granada 297
Bauhaus 596, 598 Bibrambla Kapısı, Granada 297 Casa de Zafra, Granada 297 2 l 8vd Babü'l-Vüzera 22 1 vd Cami-i Darü'l-lmaret, Kayrevan 1 32
Bayad ve Riyad 269vd Bicapur* 482vd, 487 Gol Gümbed Casa del Chapiz, Granada 297 Kebir (Mezquita) 45, 95, 1 25, 209, Darü'l-Kebire, Meknes 3 1 8
Baybars Camisi, Kahire 1 87, 1 89 (Muhammed Adil Şah Türbesi) 483 Castel del Monte, Apulia 1 62 2 1 8vd, 222, 224vd, 227, 229, 232, Darü'l-Mahzen, Fez 3 1 O
Baybars Türbesi, Şam l 92vd lbrahim Revzat 482vd Castillejo de Monteagudo, Murcia 234vd, 237vd, 24 1 , 255vd, 258, 263, Darü'l-Mahzen, Marakeş 3 1 8
Bayezid 1 Camisi, Bursa 545 Bicaye 1 49, 30 1 , 3 1 O, 3 2 1 258vd 3 1 1, 320 Mansur Sarayı 238 Puerta Darü's-Saadet, Şehr-i Sebz 4 1 8
Bayezid 1, Osmanlı padişahı 4 l 2vd, 536 Bilal 22 Caunpur 458vd, 466 de Santa Catalina 222 San Vincente Darü's-Sugra, Murcia 259
Bayezid il Camisi, Edirne 45 Binbir Gece Masalları 90, 529 Cebelitarık 208, 25 1 2 1 8, 22 1 Via Augusta 2 1 9 Daya Hatun Kervansarayı 355
Bayezid il Külliyesi, lstanbul 548vd Biruni 332 Cebrail, baş melek l Svd, 2 1 Corral del Carbon, funduk, Granada De moterio medico, Dioskorides 1 1 8
Bayezid il, Osmanlı padişahı 1 7 1 , 537, Biskra 1 46, 3 1 O Cefalu Diana 1 6 1 297 Decumanus Maximus ("Müstakim
548 Bitlis* 3 7 1 , 3 8 1 Cuma Camisi 3 7 1 Celaleddin Harezmşah 353 Ceste, Pascal* Monuments modernes de Sokak"), Şam 1 92
Baysungur, Timur'un torunu 426, 52 1 Bizans 536vd Celaleddin Muhammed Şah Türbesi, /o Perse 504, 506, 5 1 1 Delacroix, Eugene 596
Bedehşan 463 Boabdil bok. Muhammed Xll Pandua 459 Cressier, Patrice 224 Delaunay, Robert 599
Bedr 242 Bodrum bok. Serçe Limanı Celaleddin Rumi bok. Mevlana Crucero, Sevilla 492 Delhi* 46, 340vd 4 1 3, 455, 457vd,
Bedreddin Lülü, Zengi emiri l 94vd, Bohras 1 48 Celayirliler 41 1 vd, 4 l 4vd Cuarto Real de Santo Domingo, 46 1 vd, 472, 475, 482 Alay Dervaze
204 Bona bok. Annaba Cem Kulesi 3 36vd Granada 297 455, 458, 460 Alay Minare 458
Bedri Rahmi 588 Bosra* 65, 67 Katedral 65 Cem* 336vd, 455 minare 336vd Cuci, Moğol hükümdarı 388 Firuzabad 459 Purana Qila 465
Bedrü'l-Cemali, Fatımi emiri ve veziri Bostan, Sadi 205 Cemaleddin Afgani 503 Cuddale, Berber kabilesi 245 Qutb Minar 340vd, 359, 455, 458,
1 43, ı s ı . 1 53 Braga* 24 1 Katedral 24 1 Cemaleddin Muhammed lsfahani, vezir Cuma Camisi 466vd, 470 saray aalanı 460, 464
Begüm Şahi Camisi, lahor 468 Brocard, Philippe j. 595 381 467vd Penç Mahal 468 Devo/o-smrti 456
Behmeniler 460 Brueghel, Peter (Yaşlı) 1 03 Cengiz Han, Moğol hükümdarı 353, Cunagarh 461 Devletabad* 459, 482 Çend Minare
Behram Şah Kulesi, Gazne 3 3 1 , 336 Bryas bok. Maltepe 388vd, 43 1 , 46 1 , 464 Curzon, Lord, Hindistan genel valisi 460
Behram Şah, Gazneli hükümdarı 33 1 , Bu Fatata 1 35 Cengizli hanedanı 489, 4 1 3 470, 476 Deyfa Hatun l 78vd
336 Bu Fatata Camisi, Suse 1 39 Cennet Sarayı, Erdebil 507vd Cüneyd Sultani 426 Deyrü'l-Süryani 1 1 4
Behzad, Kemaleddin 50, 427vd, 521 Buhara* 33, 1 1 3, l l 5vd, 474vd, 348, Diba, Kamran 587
Belezuri 454 353vd, 358vd, 362, 364, 4 1 0, 4 1 5, Dide Köprüsü 38 1
DİZİN 631
Dicle Köprüsü, Cizre yakınında 3 8 1 Ebu'l-Feth Muhammed, Guri hüküm- Portico (Revaklı Giriş Sarayı) 279, Emir Aksungur Camisi, Kahire 1 85 Yusuf, Halep ve Şam emiri l 94vd,
Dicle Köprüsü, Hasankeyf yakınında darı 204 293 Palacio di Carlos V (V. Kari Endülüs 3 1 0 1 97vd
381 Ebu'l-Fida lsmail, Eyyubi sultanı 20 1 Sarayı) ya da Casa Real Nueva Endülüs Emevileri* 93, 95, 2 1 Ovd, 2 1 4,
Dimyat 1 68 Ebu'l-Hasan Ali bak. Mulay Hasan (Yeni Kraliyet Sarayı) 279 Beni Sirac 2 1 6vd, 223, 229, 238, 263vd F
Dioskorides* 1 1 8, 1 94 De materia Ebu'l-Hasan Ali, Merini sultanı 300, Sarayı 294 Revaklı Giriş Bahçeleri Abdurrahman 1 bin Muaviye, emir Fahd, Suudi Arabistan kralı 1 2
medico 1 1 8, 1 94 3 14 287 Reja Avlusu 279 Lindaraja 209, 2 1 2, 2 1 8vd, 22 1 , 223, 227 Fahreddin 1 59vd
Divan Begi Hankahı, Buhara 440 Ebu'l-Hasan bak. Haşim 1 Hasan Avlusu 279 Puerta de la Justicia Abdurrahman il, emir 21 O, 2 l 2vd, Fahreddin Ali Külliyesi, Konya 373
Divriği Külliyesi, 380 Ebu'l-Hasan Han Gaffari 529 (Adliye Kapısı) 279vd Puerta de las 2 1 8, 224, 227 Abdurrahman ili, hal Fahreddin Ali, vezir 373, 378
Divriği Ulu Cami l 25vd, 379vd Ebu'l-Hasan lbnü'l-Haşşab 1 74, 1 76 Armas (Tuğra Kapısı) 279vd Puerta ife 2 l 2vd, 2 l 8vd, 222, 224, 228vd, Fahreddin Razi 360vd
Divriği* 1 26, 379vd külliye 380 Ulu Ebu'l-Kasım ez-Zehravi (Abulcasis)* de las Granadas (Nar Kapısı) 279 238, 240, 243 Abdullah, emir 2 1 4 Fahreddin Razi Türbesi 360vd Pehlivan
Cami 1 26, 379vd 240 Et-Tasrif 240 Puerta de los Siete Suelos (Yedi Hakem 1 , emir 2 1 2 Hakem il, halife Mahmud Türbesi 445vd
Diyarbakır Ulucamisi 380 Ebubekir bin Bedr 1 99 Hikaye Kapısı) 279vd Puerta del 2 1 0, 2 1 Svd, 2 1 8vd, 224, 226, 229vd, Fahreddin Razi Türbesi, Köhne Ürgenç
Diyarbakır* 1 93, 202, 349, 380vd, Ebubekir Muhammed bin Abdullah Arrabal (Dış Mahalle Kapısı) 280 240 Mundir, emir 2 1 4 Hişam 1, emir 360vd
384vd Artuklu sarayı 202, 3 8 1 kent 342vd Puerta del Vino (Şarap Kapısı) 2 1 2, 223vd Hişam il, halife 2 1 2, Fao 35
surları 3 8 1 Mesudiye Medresesi 3 8 1 Ebubekir, halife 1 6, 26, 28, 32 279vd Palacio de los Leones Sala de 2 1 6vd, 227, 230, 238, 240, 242vd Farabi 48
Ulucami 380 Edessa 1 72 la Barca (Riyad Sarayı) 285, 286 Sala Hişam ili, halife 2 1 7 Muğire, Farac, Memlük sultanı 41 1, 4 1 3
Djenne* 594 Cami-i Kebir 594 Edfu 1 56 de la Justicia (Adliye Salonu) 273 şehzade 240 Muhammed 1 2 1 3 Fatımiler* 1 2, 30, 46, 93, 1 20, 1 39,
Doğu Mezarlığı, Kahire 1 89 Edirne* 45, 536, 544vd Eski Cami 544 Sala de las Dos Hermanas (iki Kız Ercümend Banu Begüm bak. Mümtaz 1 4 1 vd, 1 54, 1 59, 1 76, 1 82, 1 90,
Dere, Gustave 1 69 Bayezid il Küliyesi 45 Selimiye Kardeş Salonu) 290, 292 Sala de los Mahal 2 1 4vd, 243, 3 0 1 , 348, 350, 352, 370
Dost Muhammed 53, 525 Külliyesi 557vd Üç Şerefeli Cami Beni Sirac (Beni Sirac Salonu) 290, Erdebil* 507 Çini Hane 508 Darü'l Amir, halife 1 5 1 Aziz, halife 1 50
Döner Kümbet, Kayseri 375 546 293 Sala de los Mocarabes Huffaz 507vd Cennet Sarayı 507vd Hafız, halife 1 4 1 , 1 50 Hakim, halife
Durr Şarrukin 95 Efridüniye Medresesi, Şam 1 93 (Mukarnaslı Salon), 290 Sala de los Safiyeddin Türbesi 509 lsmail 1 42, 1 50, 1 72 Mansur, halife 1 4 1 ,
Dürri es-Sagir 240 Eğridir 376 Reyes (Sultanlar Salonu) 292 Salon Türbesi 507 Muhyeddin Türbesi 1 45 Muizz, halife 1 37, 1 42, 1 46,
Dürziler 142 Ekber Türbesi, Sikandra 466, 476vd, de Comares (Taht Odası, Sefirler 507 1 49, 1 53 Mustansır, halife l 42vd,
482, 486 Salonu) 287, 288 Santa Maria de la Erdistan* 368 Cuma camisi 368 1 5 1 Kaim, halife 1 4 1 , 1 46
E Ekber, Babürlü hükümdarı* 202, Alhambra 279 Torre de la Cautiva Ergun el-Kamili Maristanı, Halep l 79vd Ubeydullah Mehdi, halife 1 4 1 vd, 1 44
Ebu Abdullah eş-Şii 1 4 1 462vd, 47Svd, 484vd, 486vd (Esirler Kulesi) 279, 294 Torre de Ergun el-Kamili, Halep valisi 1 79 Fatih Külliyesi, lstanbul 536, 546
Ebu Abdullah, emir 238 Ekbername 485 Comares (Sefirler Kulesi) 285, 289 Ergun, ilhanlı hükümdarı 392 Fatma el-Masume 32
Ebu Ali Hasan bin Ali Tusi bak. El Befiuelo, Granada 297 Torre de la Vela (Muhafız Kulesi) Erkilet* 378 Hızır llyas Köşkü 378 Fatma el-Masume Türbesi, Kum 32
Nizamülmülk El Salvador 297 Elvira Kapısı 297 28 1 vd Torre de las Damas Ermita de San Sebastian, Granada 297 Fatma Sultan 277
Ebu Amr Osman, Hafsi sultanı 3 0 1 Ermita de San Sebastian 297 (Hanımlar Kulesi) 293 Torre de las er-Revandi 383 Fatma, Peygamber Muhammed'in kızı
Ebu Cafer 240, 242 Cennetü'l-Arife 277, 279vd, 294, l nfantas (Bebekler Kulesi) 279, 294 Erzincan 370 28vd, 1 4 1
Ebu Cafer Ahmed 1 bin Süleyman 296vd Yusuf 1 Medresesi 275vd, Torre de los Picos (Sivri Uçlar Erzurum* 370, 373, 379 Çifte Minareli Favara Sarayı, Palermo 1 59
Muktedir billah 236 294 Monaita Kapısı 297 Realejo 297 Kulesi) 280 Torre del Homenaje Medrese 373 Faysal, Irak kralı 5 8 1
Ebu Cafer Ahmed 1 bin Süleyman San Jose 297 San Juan de los Reyes (Biat Kulesi) 283 Eskefatü'l-Kahle, Mehdiye 1 44 Faysal, Suudi Arabistan kralı 587
Muktedir billah, Benu Hud hüküm 297 Tableros Köprüsü 297 el-Hüseyin 383 Eski Cami, Edirne 544 Felipe il, İspanya kralı 484
darı 236 El Salvador, Granada 297 el-ldrisi* 1 45, 1 60, 229, 268 Nüzhetü'l Eski Saray 388, 404 Ferafra Hankahı, Halep 1 78, 1 80
Ebu Dulaf Camisi, Samarra 1 04vd el-Acemi, ailesi 1 78 Müştak 1 60 Eski Saray, İstanbul 548, 5 6 1 Ferah Bağ, Ahmednagar 473
Ebu Faris Azzuz, Hafsi sultanı 30 1 el-Adil 1, Eyyubi sultanı 1 68, 1 70, 1 77 el-Kalkaşandi 1 1 4 es-Sahric Medresesi, Fez 3 l 2vd Ferah Bağ, Haydarabad 474
Ebu Firas el-Hamdani 1 76 el-Adil il, Eyyubi sultanı l 94vd el-Kamil, Eyyubi sultanı 1 70, 1 73, 1 04, es-Salih Necmeddin, Eyyubi sultanı Ferah Sarayı, Ferah 329
Ebu Hafs Ömer, Hafsi hanedanının el-Aziz, Eyyubi sultanı 1 94 1 89, 1 94vd 1 68, 1 96 Ferah* 329 saray 329
kurucusu 30 1 , 320 el-Baytar 1 55 el-Kindi 269 es-Salihiye, Şam l 92vd Fernando ili, Kastilya ve Leon kralı
Ebu Hammu il Musa, Abdülvadi sultanı el-Bekri 1 33, 1 35, l 37vd, 2 1 8 el-Kuday 1 1 4 es-Seb'a Benat, Kahire 1 53 220, 253, 269, 273
300 Elbeycin, Granada 279, 284, 297 el-Makrizi 1 49, 1 56, 205 es-Seketi 268 Fernando, Aragonlu 276vd
Ebu Hanife 26 el-Cami beyne'/-1/im, el-Cezeri l 94vd, el-Mekkari 2 1 8, 224 es-Zahir Baybars, Memlük sultanı 1 67, Feth Ali Şah, Kaçar şahı 502, 5 1 7,
Ebu Harb Bahtiyar 1 1 O 385 el-Meriye bak. Almeria l 69vd, 1 84, 1 87, 1 92, 1 98, 370 528vd
Ebu Hasan, Merini sultanı 3 1 3 el-Cedide 304 el-Mevdudi, Ebu'! A'la 585 Eş'arilik 30 Fethpuri Begüm, Babürlü imparatoru
Ebu lbrahim Ahmed 1 32, 1 35 el-Cemali 1 48 el-Mukaddesi 1 l 6vd, 456 Eşref Halil, Memlük sultanı 1 77, 1 79 Şah Cihan'ın eşi 47 1 , 480
Ebu ikbal, Aglebi emiri 1 35 el-Cezeri* 1 94, 202, 385 el-Cami el-Mutemid, kral 245 Eşref Şaban, Memlük sultanı 1 98 Fethpuri Camisi, Agra 480
Ebu inan Faris, Merini sultanı 300, 3 1 3 beyne'l-İlim l 94vd, 385 el-Müşebbihi 1 50 Eşrefoğlu Camisi, Beyşehir 372vd, 385 Fetihpur Sirki* 46Svd, 486 Bülend
Ebu lnaniye Medresesi, Fez 3 l 3vd el-Efdal, Fatımi veziri 1 1 3 el-Mütedid, 242, 245 eş-Şafi 26 Dervaze 466vd, 474, 485 Şeyh
Ebu Mansur Bahtekin 1 20 el-Eşref, Eyyubi sultanı 1 95 el-Mütenebbi 1 76 Evrengabad* 472 Bibika Makbere Salim Çişti Türbesi 466vd
Ebu Müslim 63 el-Ezher Camisi, Kahire 1 4 1 , 1 47, 1 50, el-Nasır Yusuf il, Eyyubi sultanı 1 78 (Rabia Dürani Türbesi) 482 Feyzabad Hankahı, Buhara 439
Ebu Said, ilhanlı hükümdarı 1 70, 20 1 , 1 87 el-Ömeri 1 99 Evrengzib, Babürlü imparatoru 463, Feyzabad* 473 Bahu Begüm Türbesi
3 1 2, 3 1 3, 3 9 1 el-Ezher Camisi, Mansuriye 1 45 el-Vasıti 35 1 470, 472vd, 482, 486vd 473
Ebu Said,Timurlu sultanı 4 1 5 el-Gürgani 53 Elvira 276 Ewert, Christ 222, 224 Fez* 1 25, 2 1 5, 2 1 7, 246, 250, 252,
Ebu Tahir 383 el-Hakim Camisi, Kahire 1 44, 1 48, Elvira Kapısı, Granada 297 Eyüp Çeşmesi, Buhara 362 256, 260, 300, 3 1 Ovd, 492 Sahric
Ebu Yakub Yusuf 1, Muvvahid hüküm 1 50vd el-Yakubi 64, 1 1 4 Eyüp Çeşmesi, Vabkent 362 Medresesi 3 l 2vd Attarin Medresesi
darı 25 l vd el-Hakim Camisi, Kahire 1 87, 1 89 Emanet Han 482 Eyyubiler* 1 2, 26, 1 43, 1 50, 1 66, 1 7 1 , 1 25, 3 1 2 Ebu İnaniye Medresesi
Ebu Yakub Yusuf il Mustansır, el-Halise 1 60 Emeviler* 26, 29vd, 33, 35, 60vd, 1 78, 1 82, 1 87, 1 90, 1 92, 1 94, 1 97, 3 l 3vd Darü'l-Mahzen 3 1 O Cami-i
Muvvahid hükümdarı 252 Elhamra 48, 238, 263, 273vd, 490vd 90vd, 1 06, 1 08, 1 34vd, 1 37, 1 56, 1 99, 352, 370 Ebu'l-Fida lsmail, sul Kebir 3 1 O Kayseriye 3 1 O M isbah iye
Ebu Yezid 1 4 1 vd, 1 45 Alcazaba/Hisar 28 1 vd Sefirler 1 70, 1 92, 209vd, 243, 30 1 , 377 tan 20 1 el-Adil 1, sultan 1 68, 1 70, Medresesi 3 1 2 saray bahçeleri 492
Ebu Yusuf Yakub, M uvvahid hükümdarı Hamamı 287 Casa Real Vieja (Eski Abdülmelik, halife 4 1 , 43, 60, 64vd, 1 77 el-Adil il, sultan l 94vd el-Eşref, Karaviyin Camisi 256vd, 3 1 Ovd
268 Kraliyet Sarayı) 282 V. Kari 68, 80, 83, 1 24 Hakim 63, 78 Velid ı sultan 1 95 el-Aziz, sultan 1 94 el Saffarin Medresesi 3 1 2 Sbaiiyin
Ebu Yusuf, Merini sultanı 3 1 O Çeşmesi 279 Convento de San bin Yezid, halife 69, 7 1 , 77 Velid il Kamil, sultan 1 70, 1 73, 1 84, 1 89, Medresesi 3 1 2 Şerredin Medresesi
Ebu Zekeriya 1, Hafsi sultanı 3 1 8 Francisco (San Francisco Manastırı) bin Yezid, halife 60, 62vd, 72, 78, l 94vd Melik el-Kamil, sultan 1 59, 317
Ebu Zeyd 382 279, 294 Mersinli Avlu 48, 284vd, 80, 84, 86 Hişam, halife 60vd, 76vd, 1 68 Melik ez-Zahir Gazi, sultan Firdevs Medresesi, Halep l 78vd
Ebu'l-Abbas Ahmed, Hafsi sultanı 3 0 1 288 Cuarto Dorado 283 Mesvar, 80, 86, 1 32, 1 38, 2 1 O Mervan, halife l 76vd el-Nasır Yusuf il, sultan 1 78 Firdevsi* 50, 332, 388, 403, 5 2 1 , 568
Ebu'l-Abbas es-Seffah, Abbasi halifesi 282vd, 287 Medine 279vd, 293vd 63 Muaviye, halife 3 1 , 60 Süleyman es-Salih Necmeddin Eyyub, sultan Şehname 50, 388, 392, 403, 4 1 O,
90 Palacio de Comares (Sefirler Sarayı) bin Abdülmelik, halife 69, l 74vd 1 68, 1 82, l 94vd Rabia Hatun, 4 1 3, 426, 520vd, 524, 526.529
Ebu'l-Ala el-Mevdudi 585 283vd, 287vd, 279, 290 Palacio de Yezid 1, halife 3 1 Yezid ili bin Velid melike 1 93 Salaheddin, sultan 30, Firuz Şah Tuğluk, Delhi sultanı 459
Ebu'l-Fazl 465, 485, 488 los Leones (Aslanlı Saray) 273, 279, 62vd, 78 66, 1 43, 1 59, l 66vd, l 69vd, 1 73, Firuzabad 95, 96, 99
Ebu'l-Fazl Türbesi, Tacikistan 3 6 1 290vd, 490 Palacio del Partal/del Emin, Abbasi halifesi 90, 1 02 1 77, 1 82, 1 94, 252 Salaheddin Firuzabad, Delhi 459
632 DİZİN
Firuzkuh* 333 Cuma camisi 1 09vd, 277vd, 490 Elbeycin 279, 284, 297 Halef Kulesi, Suse 1 34 Haşimiler1' 58 1 Abdullah, Ürdün kralı Hohenstaufen hanedan 1 59
368, 389vd, 398vd 5 1 1 Ali Zeynel Alcaiceria 297 Alcazaba 277 Alcazar Halep* l 70vd, l 74vd, 1 92, 1 94, l 96vd, 58 1 Faysal, Irak kralı 58 1 Hüseyin, Holbein, Hans 53 1
Abidin Türbesi 507 Heşt Bihişt 506, Genil 297 Elhamra bak. Elhamra 379, 469, 538 Tavaşi Camisi 1 8 1 Mekke şerifi 58 1 Horsabad 95
5 1 6vd Antequeruela 297 Aynadamar Altınboğa Camisi l 80vd Bab Hadid Haşimiye 96 Hoy 383
Friederich il, imparator l 59vd, 1 68, Kanalı 297 Bibrambla Kapısı 297 1 8 1 Bab Antakiye 1 75, 1 77 Hisar Hatice, Peygamber Muhammed'in Huand Hatun Külliyesi, Kayseri 3 7 1 ,
1 73, 1 95, 253 Casa de Horno de Oro 297 Casa l 74vd Cami-i Kebir l 74vd, 1 79, zevcesi 28 373
Friedrich 1 Barbarossa, imparator 1 67, de los Girones 297 Casa de Zafra 1 8 1 Gümrük Hanı 1 8 1 Ferafra Hattin 1 67 Hud el-Mütevekkil, emir 252vd, 259
1 68, 1 73, 370 297 Casa del Chapiz 297 Corral del Hankahı 1 78, 1 80 Mengeliboğa eş Hatuniye Medresesi, Mardin 3 8 1 Hudiler 245
Fuad 1, kralı Mısır 583 Carbon, funduk 297 Cuarto Real de Şemsi Camisi l 79vd Firdevs Haussmann, Georges Eugene 586 Hulbuk* 365vd saray 365vd
Fustat (Eski Kahire) 39, 1 20, 1 4 1 , 1 47, Santo Domingo 297 Darü'l-Hurra Medresesi l 78vd Halaviye Havarnak* 36 Lahmi sarayı 36 Huldabad* 482 Şeyh Zeyneddin Şirazi
1 49, 1 56, 1 60, 1 82, 1 87 297 El Benuelo, hamam 297 Medresesi 1 75, 1 77 lşıktimur el Havarnak, Mansuriye 1 46 Türbesi 482
Gropius, Walter 586 Meridani Medresesi 1 80 Kamiliye Hayat Bahşı Begüm, Türbesi, Humeyni, Ayetullah Ruhullah 30, 585
G Grube, Ernst 592 Medresesi 1 80 Mukaddemiye Golkonda 483 Hums 6 1 , 1 7 1
Galenos 1 94, 276 Guadix 247, 277 Medresesi 1 77 Şuabiye Medresesi Haydar 389vd Hurcum Medresesi, Hive 446
Gandhi, Mahatma 583 Guiglielmo 1, Sicilya kralı 1 59 1 77 Sultaniye Medresesi 1 78 Şere Haydar Bey Köşkü, Argıncık 378 Huzuri Bağ Bederi, Lahor 472
Ganeş, Pandua'nın Hindu racası 459 Guiglielmo il, Sicilya kralı 1 59, 1 62 fiye Medresesi 1 78 Ergun el-Kamili Haydarabad* 463, 473vd, 487 Çar Hübel 1 2
Gassaniler 1 O, 36 Gur 332 Maristanı l 79vd Mevlevi Tekkesi Minare 474 Ferah Bağ 474 Adliye Hüdavent Hatun Türbesi, Niğde 375
Gauguin, Paul 598 Gur bak. Firuzabad 1 8 1 Utruş Camisi 1 80 Binası 474 Osmaniye Hastanesi 474 Hüdavent Hatun, Selçuklu sultanı iV.
Gaur 458 Gur-i Mir, Semerkand 4 1 5, 420vd, 423 Halid bin Velid 28, 33, 1 75 Hayırbek Camisi, Kahire 1 85 Kılıç Arslan'ın kızı 375
Gavri Türbesi, Kahire 1 84 Guriler* 204, 330vd, 352vd, 457 Ebu'l- Halifelik Konağı bak. Darü'l-Hilafet Hayırbek Türbesi, Kahire 1 82 Hülagu, ilhanlı hükümdarı 370, 390
Gazali 48, 247 Feth Muhammed, şehzade 204 Halilullah Han 479 Hayreddin Paşa (Barbaros) 302, 305, Hümayun Türbesi, Delhi 464, 466,
Gazan, ilhanlı hükümdarı 3 9 1 , 395 Alaeddin, hükümdar 333 Gıyaseddin Halm, Heinz 208 307, 539 473vd, 482
Gazi bin Abdurrahman 1 99 Muhammed, hükümdar 333, 338 Hama 1 7 1 , 1 97 Hazar Cerib, Isfahan 506 Hümayun, Babürlü imparatoru 462,
Gazne* 330vd, 335vd, 338, 35 1 , 376, M uizziddin M uhammed, hükümdar Hamdaniler* 1 76 Seyfü'd-Devle, Hazara 1 1 5 464vd, 476, 484, 487
456, 458 Mahmud Türbesi 330vd, 333 hükümdar 1 76 Heft Evreng, Cami 508, 522 Hünername 569
333 Behram Şah Kulesi 33 1 , 336 Guştasp 202 Hammadiler 1 46vd, 256 Heinrich VI, imparator 1 59 Hüseyin Baykara, Timurlu sultanı 4 1 5,
Mesud 111 Kulesi 33 1, 336, saray 376 Gutmann, Herbert 599 Hammuda bin Murad, Muradi beyi 305 Hemedan 383 475
Gazneli Mahmud, Gazneli hükümdarı Gülberge* 460 Cuma Camisi 460 Hammuda, Hüseyni beyi 307 Henri, Champagne dükü 1 73 Hüseyin bin Muhammed 1 95
330vd, 335, 348, 352, 385, 456, 50 1 Gümrük Hanı, Halep 1 8 1 Hammudiler 2 1 7, 234, 245 Herat* 204, 339, 344vd, 348, 35 l vd, Hüseyin bin Muhammed el-Musuli 200
Gazneliler* 330vd, 348, 456vd Alptigin, Gümüş Kule, Sevilla 264, 266 Hamse, Nizami 50vd, 520vd, 526 360vd, 4 1 0, 423, 465, 475, 482, Hüseyin Türbesi, Kerbela 3 1
Gazneli hanedanının kurucusu 330 Güney Sarayı, el-Asker 334vd Hamzaname 484 484, 486, 488 Cuma camisi 339vd Hüseyin, Hüseyni beyi 307
Behram Şah, hükümdar 33 1 İsmail, Gürgan 1 1 7, 373, 4 1 4 Hanbelilik 9 1 Herzfeld, Ernst 1 06 Hüseyin, Mekke şerifi 58 1
hükümdar 332 Gazneli Mahmud, Gwalior 465 Hande Bereket 1 98 Heşt Bihişt, Agra 465, 477 Hüseyin, Saddam 590
hükümdar 330, 335, 348, 352, 385, Hanefilik 9 1 Heşt Bihişt, Isfahan 506, 5 l 6vd Hüseyin, üçüncü Şii imamı, 3 1 , 63
456 Mesud 1, hükümdar 332 Mesud H Han-ı Hanan 463 Hırbet Minye 72, 74vd, 77, 86 Hüseyniler* 307 Ahmed, bey 309 Ali
111, hükümdar 33 1 , 335vd Habib Burgiba Türbesi, Monastir 3 2 1 Haram Hane, Erdebil 507 Hırbetü'l-Mefcear 72vd, 75.77vd, 80, Paşa, bey 307 Ali, bey 307
Sebüktigin, hükümdar 330 Habsburglar 539 Harba 90 83vd, 86vd, 1 60 Hammuda, bey 307 Hüseyin, bey
Generalife bak. Cennetü'l-Arife Hace Yusuf 200 Harbiye, Bağdat 98 Hızır l lyas Köşkü, Erkilet 378 307 Muhammed es-Sadık, bey 309
Geniza 1 54 Haccac bin Yusuf 33, 68, 456 Harem, Mekke 4 1 Hicret 1 4 Hüseyniye, Kahire 1 87
Genoardo Park, Palermo 1 60 Hacer 23 Harem-i Şerif, Kudüs 4 1 vd Hipokrat 276 Hüsrev 1, Sasani imparatoru 86, 1 75
Gereme, Jean Leon 596 Hacı Begüm, Babürlü imparatoru Harezmşah Sarayı, Sivas 366 Hira 1 0, 3 3
Gerona* 24 1 Katedral 24 1 Ekber'in üvey annesi 475 Harezmşahlar* 1 68, 349, 352vd, 356, Hirakle 99
Gılzai* 50 1 Mahmud 50 1 Hacı il, Memluk sultanı 1 7 1 370 Alaeddin Aziz 353 Alaeddin Hisa 1 46 lconium bak. Konya
Gırnata bak. Granada Hacı lsmail 1 97 Muhammed 353, 356 Alaeddin Historia animalium, Aristoteles 1 99 lnnocentius 111, Papa 252
Gıyaseddin Balban, Delhi sultanı 464 Hacı Mengin Berti* Konya' daki Tekeş 353 İl-Arslan 353, 360vd Hişam 1, Endülüs Emevi emiri 2 1 2, l rving, Washington* 276vd The
Gıyaseddin Keyhüsrev 1, Selçuklu sul- Alaeddin Camisi'nin minberi 384 Celaleddin 353 Kutbeddin 223vd Alhambra 276
tanı 370, 377 Hacu Köprüsü, Isfahan 5 1 7 Muhammed 353 Hişam il, Endülüs Emevi halifesi 203, lsabel, Kastilya kraliçesi 276vd
Gıyaseddin Keyhüsrev il, Selçuklu sul Haçlılar* l 66vd, l 72vd, 1 76, l 78vd, Hariciler 1 4 1 2 1 2, 2 1 6vd, 227, 230, 238, 240, Isfahan* 45, 1 09, 1 1 3, 1 27, 348, 368vd,
tanı 370, 375 1 84, 1 92, 1 94, 1 98, 352, 370, 594 Hariri, Basralı* 50, 1 l 8vd, 35 1 242vd 398vd 43 1 , 463, 474, 498, 506vd Ali
Gıyaseddin Muhammed, Guri hüküm- Raoul 1 de Couzy 1 72 Makamat 50, 1 l 8vd, 1 90, 35 1 Hişam 111, Endülüs Emevi halifesi 2 1 7 Kapı 5 l 4vd, 5 1 7 Bağ-ı Bülbül 5 1 7
darı 333, 338 Hadrumetum 1 35 Harput* 37 1 , 38 1 , 384 Artuklu sarayı Hişam, Emevi halifesi 60vd, 76vd, 80, Çihil Sütun 5 1 7 Hazar Cerib 506
Gıyaseddin Tuğluk Türbesi 460 Hafız 52 38 1 Cuma camisi 3 7 1 86, 1 32, 1 38, 2 1 0 Hacu Köprüsü 5 1 7 Mader-i Şah
Gıyaseddin Tuğluk, Delhi sultanı 458 Hafız, Fatımi halifesi 1 4 1 , 1 50 Harun Reşid, Abbasi halifesi 90, 99, Hititler 1 75 Medresesi 5 1 8 Meydan 494, 504,
Gıyaseddin, Karti sultanı 41 O Hafsiler* 1 34, 300vd, 3 1 O, 3 l 8vd Ebu 1 02, 1 1 9, 1 30, 242 Hive* 435, 444vd Allah Kuli Han 506, 509vd, 5 l 4vd nakkarehane 5 1 O
Gifford, R. Swain 598 Amr Osman, sultan 3 0 1 Ebu Faris Hasan Abdal 478 Kervansarayı 446 Allah Kuli Han Çarşı Taçkapısı 5 1 O Kayseriye 5 1 O
Gishduwan* 423 Uluğ Bey Medresesi Azzuz, sultan 3 0 1 Ebu Hafs Ömer, Hasan bin Ali el-Kalbi, emir 1 4 1 Medresesi 446 iç Kale 444vd Kalta Şah Camisi 45, 1 27, 5 1 1 vd Si u Se
423vd sultan 320 Ebu'l-Abbas Ahmed, sul Hasan bin Müferrec es-Sermini* 1 74 M inare (Gök Minare) 435 Hurcum Pul 5 1 8
Goa 39 tan 3 0 1 Ebu Zekeriya 1, sultan 3 1 8 Halep Cami-i Kebiri'nin minaresi Medresesi 446 Pehlivan Dervaze lşıktimur el-Meridani Medresesi, Halep
Gol Gümbad (Muhammed Adil Şah el-Mustansır, sultan 3 1 9 el-Varik, 1 74 Marretü'l-Numan'daki minare 445 Rahim Han Medresesi 444 Taş 1 80
Türbesi), Bicapur 483 sultan 3 1 9 1 74 Avlu Sarayı 445vd Allah Kuli Han itten, Johannes 598
Golkonda* 474, 483 Hayat Bahşı Hakem 1, Endülüs Emevi emiri 2 1 2 Hasan Camisi, Rabat 262vd, 3 1 8 Timi 446
Begüm Türbesi 483 Muhammed Hakem il, Endülüs Emevi halifesi 2 1 O, Hasan il, Alevi Fas kralı 3 1 8 Hoca Ahmed Yesevi Türbesi,
Kutb Şah Türbesi 483 2 1 5vd, 2 1 8vd, 224, 226, 229vd, 240 Hasan Kulesi, Rabat 262vd Türkistan (Yesi) 407, 4 1 7 iblis 20
Gotlar1' 208 Roderic, kral 208 Witiza, Hakim Termezi 358, 364 Hasan Paşa 305 Hoca Cihan Muhammed Dost 467 lbn Arabi 238
kral 208 Hakim Termezi Türbesi, Termez 355, Hasan Sabbah, Nizarilerin önderi 352 Hoca Ebu ishak 338 lbn Başkuval 12 1 9
Govardhan 462 357vd, 364vd Hasan Türbesi, Kahire 1 86 Hoca lsa Türbesi, Özbekistan 36 1 lbn Battuta 1 78, 276
Göğe Yükseliş Kilisesi, Kudüs 65 Hakim, Fatımi halifesi 1 42, 1 50, 1 72 Hasan, Memluk sultanı 1 93 Hoca Kutbeddin Bahtiyar Kaki, Çişti lbn Bibi 376vd
Gök Gümbed Camisi, Şehr-i Sebz 424 Hakim, Velid'in oğlu 63, 78 Hasankeyf'' 3 8 1 Artuklu saray 3 8 1 şeyhi 464 lbn Cubeyr 1 6 1 , 1 68, 1 74, 1 76
Gök Medrese Camisi, Amasya 3 7 1 Halaci hanedanı* 458 Alaeddin Halaci, Dicle Köprüsü 3 8 1 Hoca Meşhed Medresesi, Sajod 354, lbn Haldun* 40, 43, 48, 1 25, 1 97, 300,
Gök Medrese, Sivas 366 sultan 458, 464 Mahmud Şah Halaci, Haşhaşinler bak. Nizariler 362vd 3 1 9, 4 1 2 Mukaddime 40
Göktürkler 375 sultan 459 Haşim 1 Hasan ve Ebu'l-Hasan 462 Hoca Muhammed 427 lbn Havkel 1 45, 2 1 8, 243
Granada* 48, 208, 234, 238, 242, 245, Halaviye Medresesi, Halep 1 75, l 77vd Hoca Nahşiran, Türbesi, Regar 355 lbn Hayyan 238
252vd, 254, 258, 263, 267, 273vd, Halef 24 1 Hoca Zeyneddin Camisi, Buhara 439 lbn Hazm 48, 2 1 8
DİZİN 633
lbn ishak I S İsmail Fettah S90 el-Ezher Camisi 1 4 1 , 1 47, l SO, 1 87 Karasungur, Halep valisi l 7S, 1 79 Keykubad bin Keyhüsrev, Selçuklu sul
lbn Maali ailesi 1 78 lsmail 1, Nasri sultanı 274, 279, 282 Fustat 1 87 el-Hakim Camisi 1 44, Karatay Han 376 tanı 383
lbn Mukla S7S İsmail 1, Safevi şahı 496, S20, S26 1 48, l SOvd, 1 87, 1 89 Hüseyniye Karatay Medresesi, Antalya 373 Keykubadiye* 378 kemerli yapılar 378
lbn Rüşd (Averroes) 48, 2S I İsmail il, Safevi şahı 497, S24 1 87 M uizz (Doğu) Sarayı 1 49, 1 82 Karatay Medresesi, Konya 373, 378vd, Kılıç Arslan il, Selçuklu sultanı 370,
lbn Said 1 96 lsmail Türbesi, Erdebil S07 Kıtay 1 1 3 Amr Camisi l 86vd, 1 89, 381 378
lbn Sina (Avicenna) 48 İsmail, Gazneli hükümdarı 332 223 Akmer Camisi l S I vd Babü'l Karaviyin Camisi, Fez* 2S6vd, 3 1 Ovd Kılıç Arslan iV, Selçuklu sultanı 37Svd
lbn Suud, Suudi Arabistan kralı 24, lsmaililer 30, 1 4 1 Fütuh ı s ı Biibü'l-Nasr ı s ı Bab Minber 2S7 Kırmızı Kale bak. Şahcihanabad
S82, S84 İstanbul* 33, 44, 46, 64, 60, 9S, 1 4 1 , Zuveyle l S 1 , 1 84, 1 89 Baybars Karle V, imparator 1 62, 222 Kırşehir* 373 Çaca Bey Medresesi 373
lbn Tufeyl 2S I I S4, 20 1 , 203, 2 1 3, 2 1 S, S36vd, S87 Camisi 1 87, 1 89 Beynü'l-Kasreyn Karnavu 9 Kıtay, Kahire 1 1 3
lbn Tumart, Muvahhid hanedanının Bayezid il Külliyesi S48vd Sultan 1 49, 1 82, l 84vd, 1 89 Emir Kartaca 32vd, 1 3Svd Kız Bibi Türbesi, Merv 3SS
kurucusu 248vd, 2S9vd, 3 0 1 Ahmed Camisi SS9vd Eski Saray Aksungur Camisi l 8S Sultan Gavri Kartiler* 4 1 O Gıyaseddin, sultan 4 1 O Kızılbaş emirler 496, 498
l b n Yezid 202 S48, S6 I Ayasofya 64, S46vd, 49vd Kervansarayı 1 90 Hisar 44, 1 82, Kasba Camisi, Marakeş 3 1 6 Kirgoz Han 377
lbn Yusuf Medresesi, Marakeş 2S7, Kapalıçarşı S60 Fatih Külliyesi S36, l 84vd, l 89vd Müeyyed Şeyh Camisi Kasım Ali 427 Kirman 4 1 4
316 S46 Şehzade Camisi 44, SSOvd 1 84, 1 89 Altınboğa el-Meridani Kasım Şeyh Hankahı, Buhara 439 Kitab halkü'l-nebi ve'l-halik, Ebubekir
lbn Zemrek 276, 29 1 Sokollu Mehmed Paşa Camisi SS7 Camisi l 8S, 1 89 Doğu Mezarlığı Kasr Harana 6 1 , 73 Muhammed bin Abdullah 342vd
lbnü'l-Adim l 7S Sokollu Rüstem Paşa Camisi SS6 1 89 Tolunoğlu Camisi l 1 2vd, 1 4 1 , Kasrü'l-Bağdat, Rakkade 1 37 Kitabü'l-Agani 1 94
İbnü'l-Bevvab S7S Süleymaniye Külliyesi SS2vd Sultan 1 87 Kamiliye Medresesi 1 84 Salihiye Kasrü'l-Bahr, Mansuriye 1 46 Kochert, Julian 9 1
lbnü'l-Durayhim el-Musuli* 1 99 Selim Camisi S49 Topkapı Sarayı Medresesi 1 84 Nasır Muhammed Kasrü'l-Bahr, Rakkade 1 37 Kokand 43S
Menafiü'l-hayevan 1 99 S49, S60vd Yeni Valide Camisi SS9, Medresesi 1 89 Barsbay Medresesi Kasrü'l-Biinu, Rakka 97, 376 Konstantin 3 0 1 , 3 1 O, 3 2 1
lbnü'l-Esir 1 66 S87 1 84, 1 89 Berkuk Medresesi 1 89 Kasrü'l-Cis, Samarra 1 02 Konstantinopolis bak. lstanbul
lbnü'l-Hakim er-Rundi, .vezir 276 istiklal Camisi, Cakarta S87vd Kalavun Medresesi l S6, l 84vd Kasrü'l-Ebyad bak. Abbasiye Konya* 348vd, 36 1 , 366, 370vd, 373,
lbnü'l-Hatib 2 1 6, 276 lşbiliyye bak. Sevilla Sultan Kalavun Maristanı l SO, l 8S Kasrü'l-Eyvan, Mansuriye 1 46 37Svd, 378, 380, 383vd, S3 1
lbnü'l-Heysem (Alhazen) 48 lşrethane, Semerkand 420 Meşhedü'l-Cüyuşi l S I Şerif Kasrü'l-Fütuh, Rakkade 1 37 Alaeddin Camisi 37S, 378vd, 384vd,
lbnü'l-Mukaffa* S I , 62 Ke/i/e ve Dimne ltimadü'd-Devle Türbesi, Agra 478 Tabataba Türbesi ve Camisi 1 1 7 Kasrü'l-Hayrü'l-Garbi 3Svd, 72, 74, 77, S3 1 kent surları 378, 380 Fahreddin
S l vd, 426 ltimadü'd-Devle, Babürlü imparatoru Sultan Kayıtbay Türbesi ve Camisi 80, 83vd, 86, 1 60, 377, 49 1 Ali Külliyesi 373 Cuma camisi 37 1
.
lbnü'l-Rami S3 Cihan 'ın veziri 463, 478 1 90 eş-Şafi Türbesi 1 89 Gavri Kasrü'l-Hayrü'l-Şarki 62, 72vd ince Minare Medresesi 373, 378vd
lbnü'l-Zeyn 200 l ustinianos, Bizans imparatoru l 7S Türbesi 1 84 Hayırbek Türbesi 1 82 Kasrü'l-Kadim bak. Abbasiye Karatay Medresesi 373, 378vd, 3 8 1
lbnü'z-Zerkale 269 İznik 1 27, 370, 378 Hasan Türbesi 1 86 Kayıtbay Kasrü'l-Kiifur, Mansuriye 1 46 Kılıç Arslan il Türbesi 373, 37S
lbrahim Adil Şah il, Bicapur sultanı lzzeddin Keykakus 1 Sifaiye, Sivas 373 Türbesi l 89vd Kalavun Türbesi l S6, Kasrü'l-Kebir 303 Köşk 376 Sı rçalı Medrese 379
482vd, 487 lzzeddin Keykakus, Selçuklu sultanı l 84vd, l 90vd Sultan Farac bin Kasrü'l-Mşatta 63, 72vd, 77vd, 80vd, Sultan Hanı 366
lbrahim bin Celil, Muvahhid vezir 2SO 370 Berkuk Hankahı l 86vd Sultan Gavri 84vd Köhne Ürgenç* 1 1 8, 360vd, 370 Kuna
lbrahim bin Said es-Sehli 269 lzzü'd-Devle Bahtiyar, Büveyhi hüküm Camisi ve Medresesi 1 84, 1 89 Kasrü'l-Sahn, Rakkade 1 37 Ark 440 Kutluğ Murad İnak
lbrahim Camisi l 77vd darı 203 Sultan Hasan Camisi ve Medresesi Kasrü'l-Tuba 72vd, 78 Medresesi 44Svd
lbrahim 1 bin el-Agleb, Aglebi emiri l 8S, l 88vd Sultan Kayıtbay Camisi Kasrü's-Selam, Rakka 99 Köşk, Konya 376
1 30, 1 36vd J ve Medresesi 1 89 Müeyyed Şeyh Kaşan 382 Krak des Chevaliers, Suriye 1 67
lbrahim il, Aglebi emiri 1 32, l 37vd jaen 2 1 4, 2S3 Camisi 1 90 Hayırbek Camisi l 8S Kavurt, Selçuklu 349 Kral Abdullah Camisi, Amman S88
İbrahim Ludi, Delhi sultanı 464 Jaime 1, Aragon kralı 2S2vd Kaçmaz el-lshaki Camisi 1 89 Kayıtbay Türbesi ve Camisi, Kahire Kral Faysal Camisi S87
İbrahim Revzat, Bicapur 482vd Jardines Nuevos del Generalife, Mehmed Ali Paşa Camisi S87 1 89, 1 90 Kral Hasan Camisi S9S
lbrahim Sultan, Timur'un torunu 426 Granada 294 Baştak Sarayı 1 83, 1 90 es-Seb'a Kayıtbay, Memluk sultanı 1 7 1 , 1 80, Kral Hasan Camisi, Kazablanka S89
İbrahim, Murabıt hükümdarı 248 Jerez de la Frontera* 263 Alc:i.zar 263 Benat l S3 Salih Talay Camisi l S I 1 90, 1 99, 20 1 Kral Suud Camisi, Cidde S89
lbrahim, Peygamber 1 4, 1 6, 1 8, 23, 4 1 , Johann von Gorze 21 S, 23 1 Salihiye Medresesi 1 86 Seyyide Kaymeri Maristanı, Şam 1 93 Ktesiphon* 33, 86, 92, 96, 368 saray
44vd, 1 74 Jöntürkler S43, S8 I , S83 Atike l S3 Seyyide Nefise Camisi Kayrevan* 32, 40, 4S, 1 09, 1 30vd, 1 4 1 , 33, 86, 368
İç Kale, Hive 444vd Juan il, Kastilya kralı 276 l SS Seyyide Rukiye Camisi l S3, l SS l 4S, 1 47, l S4, 208, 2 1 3, 242.24S, Kubbe Asarak Köşkü, Tunus 3 1 9
idris 1, ldrisi hükümdarı 3 1 O Batı Sarayı 1 49, l SSvd, 1 84 2S6, 30 1 , 3 1 O, l 9vd Aglebi sarnıcı Kubbet'ül-Barudiyin, Marakeş 2S7
idris il, ldrisi hükümdarı 3 0 1 K Kahn, Louis S89 l 37vd Darü'l-lmaret 1 32 Cami-i Kubbetü'l-Hadra 98
ldrisiler* 1 4 1 , 3 0 1 v d idris 1 , sultan 3 1 O Kabe, Mekke 9, 1 1 vd, 1 7, 2 1 , 23, 3S, Kaim Han 46S Kebir (Sidi Ukba Camisi) 32, 4S, Kubbetü's-Sahra, Kudüs 41 vd, 64vd,
idris il, sultan 3 0 1 4 1 , 64vd, 80, 469 Kaim Sarayı, Mehdiye l 4S 1 09vd, l 32vd, 320 Üç Kapılı Cami 7 1 vd, 80vd, 1 24, l 66vd, l 8S
lfrikkiye 3 1 O Kabil* 462vd, 46S kale 469 Kaim, Fatımi halifesi 1 4 1 , 1 46 1 36 Pala Camisi 3 1 9 Kubbetü's-Süleybiye, Samarra 1 08
lhşidiler 1 76 Kabis I S9 Kalavun Medresesi, Kahire l S6, l 84vd Kays 60 Kubilat, Yuan hanedanının kurucusu
lhvanü's-Safa, makaleler 46 Kabus bin Vaşmgir 1 l 6vd Kalavun Türbesi, Kahire l S6, l 84vd, Kayseri Ulucamisi 372 390
il-Arslan, Harezmşah 3S3, 360vd Kaçarlar� S02vd, S 1 7, S 1 9, S28vd, S83 1 90vd Kayseri* 348, 370vd, 376vd Döner Kudam bin Abbas 1 l S, 420
İlhanlılar* 369vd, 390vd, 408, 4 1 O, 46S Abbas Mirza, şehzade S02 Ağa Kalavun, Memluk sultanı l SO, 1 70, Kümbet 37S Huand Hatun Külliyesi Kudüs 1 2, 1 4, 33, 4 1 vd ( 64vd, 67,
Abaka 376, 392 Ebu Said 1 70, 20 1 , Muhammed Han, şah S02 Ahmed 1 7S, 1 77, 1 84, 1 99 37 1 , 373 Sultan Hanı 376 Ulucami 7 1 vd, 80, 94, 1 24, l S3, 1 66, l 68vd,
3 1 2, 3 9 1 Ergun 392 Gazan 39 1 , 39S Mirza Şah, şah S03 Feth Ali Şah, şah Kalbiler* 60, l S9vd Cafer, emir l S9 37 1 , 372 1 7 1 , 1 76, 1 96 Mescid-i Aksa 42,
Hülagu 370, 390 Olcaytu S02, S 1 7, S28vd Muhammed Ali, Kalta Minar, Merv 3S6, 367 Kayseriye, Fez 3 1 O l 66vd, 1 70, 1 78, 22 1 vd Göğe
Muhammed Hudabende 1 26, 369vd, şah S03 Muhammed Şah, şah S02, Kalta Minare (Gök Minare), Hive 43S, Kayseriye, Isfahan S 1 O Yükseliş Kilisesi 6S Kutsal Kabir
39 1 , 47S S29, S9 I Muzaffereddin Şah, şah 44S Kazablanka S9S Kilisesi 6S, 1 68 Kubbetü's-Sahra
l ltutmuş Türbesi, Delhi 4SS S03 Nasreddin Şah, şah S02, S 1 9 Kamiliye Medresesi, Halep 1 80 Kazimeyn Camisi, Bağdat 32 41 vd, 64vd, 7 1 vd, 80vd, 1 24, l 66vd,
lltutmuş, Delhi sultanı 4SS Kaçmaz el-lshaki Camisi, Kahire 1 89 Kamiliye Medresesi, Kahire 1 84 Kazvin* S07, S24vd saray S07 l 8S Harem-i Şerif 41 vd Tapınak
İmadeddin Zengi 1 76 Kaçpura Camisi, Agra 46S Kandehari 46S, 467 Kecave Camisi, Cezayir 320 Dağı 64vd, l 66vd
lmamzade Yahya, Veramin 398 Kaddafi, Muammer S84 Kandinsky, Wassily S99 Kelan Camisi, Buhara 4 1 8 Küfe 1 O, 3 1 , 33, 39, 46, 60, 67vd, 72,
ince Minare Medresesi, Konya 373, Kadı Ahmed S2S Kansu Gavri, Memluk sultanı 1 77, 1 80 Kelan minaresi, Buhara 3S8vd 92, 96, 1 O 1 valilik konağı 68 cami
378vd Kadı Ahmed S3 Kapalıçarşı, İstanbul S60 Kefile ve Dimne, lbnü'l-Mukaffa S I f, 68vd, 4S6
incir Hanı 376 Kadızade Rumi, Şah-ı Zinde kabristanı, Kara M ustafa, sadrazam S4 I 426 Kukeldaş Medresesi, Buhara 438
İsa 1 6, 1 9, 28 Semerkand 423 Kara Saray, Musul 376 Kerbela* 29, 3 1 , 42, 63, 1 l S Hüseyin Kum* 32, 42, 46, 1 l S Fatma el-
İsa bin Ali 1 0 1 Kadir Camisi, Tahran S9S Kara Yusuf, Karakoyunlu hükümdarı Türbesi 3 1 · Masume Türbesi 32
İsa bin Musa 1 O 1 Kadisiye 99 414 Kerh, Bağdat 98 Kuna Ark, Hive 440
ishak bin Ali, Murabıt hükümdarı 248 Kafur Sarayı, Mansuriye 1 46 Karahanlı türbeleri, Uzgen 3S9vd Kerim Han Zend SO l vd, S26, S28 Kuran 1 6vd
lskender Sultan, Timur'un torunu 426 Kafur, lhşidi hükümdarı 1 49 Karahanlılar 330, 348, 3S2vd, 3S4, Kermine 363 Kuran yazmaları 46, 1 98, 269vd, 383,
lslamabad 478, S87 Kahire* 44, 46, 97, 1 l 2vd, 1 1 7, 1 34, 3S6, 3S9 Kervansaray, Nevşehir 366 484
İsmail 23, 4 1 , 64 l 42vd, l 46vd, l S4, 1 60, 1 62, 1 67, Karahıtaylar 3S2vd Keşmir* 478 bahçeler 478 Kuran, A. 3 7 1
İsmail bin Ahmed 1 1 6 1 7 1 vd, 1 79, l 82vd, 1 96, l 98vd, 20S, Karakoyunlular* 4 1 2, 4 l 4vd Kara Kevat Kale, vaha 367 Kurtuba bak. Cordoba
İsmail bin Cafer 30 2 1 Svd, 243, 27S, 41 l , 4 1 3, 4S9, S87 Yusuf, hükümdar 4 1 4 Kurva Camisi 1 1 4
634 DİZİN
Kus 1 99 Mahmud bin el-Hüseyni 383 Medar-ı Han Medresesi, Buhara 437 Memun, halife 65, 90, 92, 99, 1 02 Mir Ali Heravi 486
Kuseyr Amra 49, S9, 72, 77, 84vd Mahmud bin Muhammed 204 Medine* 1 2, l 4vd, 1 7, 22vd, 26, 28, Mansur, halife 90, 92, 96, 98vd, Mir Devri Katibü'l-Mülk* 48S
Kutb Şahlar, Golkonda* 474, 483, 487 Mahmud bin Sungur 204 39, 41 vd, 44, 67, 94, 1 42, 1 70 1 O 1 vd, 1 19 Muhtedi, halife 1 08 Hamzaname 48S
Abdullah 483 Muhammed 483 Mahmud il, Osmanlı padişahı 66, 542 Cami-i Kebir (Münevvere) 4 1 , 69, Muntasır, halife 1 08, 278 Muktedir, Mir Halilullah Şah 487
Kutbeddin Aybek, Delhi sultanı 340vd, Mahmud Şah Begra 46 1 7 1 , 7S, 20 1 halife 1 1 9 Mustain, halife l 3S Mir i Arab Medresesi, Buhara 436vd
4SS, 4S7 Mahmud Şah Halaci, sultan 4S9 Medine-i Münevvere Camii 4 1 Mustansır, halife 90, 1 1 6 Mutedid, Mir Masum Nami 484
Kutbeddin Mevdud, Musul emiri 3 8 1 Mahmud Türbesi, Gazne 33 1 , 333 Medinetü's-Selam bak. Bağdat halife 1 08 Mutemid, halife 1 08 Mir M usavvir S2 I
Kutbeddin Mevdud, Musul'un Zengi Mahmudabad 46 1 Medinetü'z-Zehira, Cordoba yakınında M utasım, halife 93, 1 02, 1 1 O Mir Seyyid Ali 484
yöneticisi 38 1 Mahzen 303 saray kenti 2 l 6vd, 2 1 9, 230 Mütevekkil, halife 1 02vd, 1 08 Mirak 427, 5 2 1
Kutbeddin Muhammed, Harezmşah Makamat, Basralı el-Hariri SO, 1 l 8vd, Medinetü'z-Zehra, Cordoba yakınında Mutezz, halife 1 03, 1 08 Nasır, halife Mirak Seyyid Gıyas* Hümayun Türbesi,
3S3 1 98, 3 S I saray kenti* 2 1 O, 21 Svd, 2 l 8vd, 90, 1 1 7, Yasık, halife 1 02 Amin, hal Delhi 464, 466, 473vd
Kutluğ Murad inak Medresesi, Hive Makramat Han 479, 482 224, 227vd, 23S, 237vd, 242, 2S8, ife 90, 1 02 Harun Reşid, halife 90, Miranşah, Timurlu şehzadesi 4 1·0, 4 1 4
44Svd Malabadi* 38 1 Batman Suyu üzerinde 264, 492 Darü'l-Cünde (Ordu 99, 1 02, 1 1 9, 1 30, 242 Kudam bin Mirdasiler 1 76
Kutsal Kabir Kilisesi, Kudüs 6S, 1 68 köprü 3 8 1 Konağı) 232 Darü'l-Mülk (Casa Abbas, hanedanın kurucusu 1 1 5, Mirza Baba S29
Kutubiye Camisi, Marakeş l 2S, 24S, Malaga* 1 73, 208, 2 1 7, 234, 245, 2S2, Real) 230 Darü'l-Yüzera (Vezirler 420 Mirza Taki SOO
2SOvd, 2S7, 26 1 vd, 3 1 2, 322 268vd, 273, 27Svd Alcazaba 234vd Konağı} 232vd muhafız kompleksi Menafıü'l-hayevan, lbnü'l-Durayhim el- Misbahiye Medresesi, Fez 3 1 2
Kutup M inare, Delhi 340vd, 3S9, 4SS, Malatya* 3 7 1 Cuma camisi 3 7 1 23 1 Yukarı Bahçe 230, 232vd, 264 Musuli 1 99 Misrian* 3S6 Cami 3S6
4S8, 460, 464 Malik bin Enes 26 Baş Vezir Cafer el-Müşafı'nin Menat 1 1 , 1 3 Moğollar* 90, 1 1 6, 1 70, l 7S, l 77vd,
Kuvvetü'l-lslam (Cami-i Kebir} 340vd, Malikilik 9 1 Konağı 23 1 Havuzlu Konak 23 1 Mende Goncalves, kont 24 1 1 97vd, 20 1 , 20S, 3S2vd, 367, 370,
4S7vd, 460 Şahcihanabad bak. Şahci Malikü's-Salih, Artuklu sultan 38 1 Aşağı Bahçe 234 Cami 23 1 vd Süslü Mengeliboğa eş-Şemsi Camisi, Halep 378, 4S8, 46 1 Batu, han 388 Berke,
hanabad Şalemar Bağı 472 Hümayun Mallorca 1 72, 2 1 5, 252vd, 268 Salon 230, 232vd, 240vd Sütunlu 1 79vd han 389 Cengiz Han 353, 46 1 , 464
Türbesi 464, 466, 473vd, 482 Malta 1 3 1 Avlu 23 1 ikiz mesire 230vd Mengeliboğa eş-Şemsi, Halep valisi 1 79 Canıbek, kan 389 Möngke, büyük
Nizameddin Evliya Türbesi 466, Maltepe 9S Medresesi Barsbay, Kahire 1 84, 1 89 Mengücekoğulları* Ahmed Şah 379vd han 390 Orda, han 388 Özbek, han
477, 482 Malviye, Samarra 1 03vd Mehdi, Abbasi halifesi 90, 98 Merida 208, 2 l 3vd, 2S3 404 Taluy, han 390 Ögedey, büyük
Kuvvetü'l-lslam, Delhi 340vd Man Singh, Racput racası 466 Mehdiye* 46, 1 4 1 , 1 44vd, 1 46, I S9, Meriniler* 2S2vd, 273vd, 300, 3 1 Ovd, han 390
Kümbet-i Kabus 1 l 6vd, 373 Manastır Ribatı l 38vd 21 S Kaim Sarayı l 4S Cami-i Kebir 3 1 6, 322 Abdülhak, sultan 300 Monaita Kapısı, Granada 297
Kümbet-i Kabus, Gürgan 1 l 6vd, 373 Manastır* l 38vd, 3 2 1 Habib Burgiba l 44vd, 1 47, l SO Eskefetü'l-Kahle Ebu'l-Hasan Ali, sultan 300 Ebu Möngke, Moğol büyük hanı 390
Türbesi 3 2 1 Ribat l 38vd 1 44 Ubeydullah Sarayı l 4S Hasan, sultan 3 l 3vd Ebu inan Faris, Muammad bin Ali al-Musuli* 1 75
L Mandu* 44, 4S9, 490 Cami-i Kebir 44 Mehmed Ali Paşa (Kavalalı), Mısır valisi sultan 300, 3 1 3 Ebu Yusuf, sultan Halep Cami-i Kebir'inin minberi l 7S
La Cuba 1 6 1 vd Nilkant Kameriyesi 490 S80 3 1 0, 3 1 2 Muaviye, Emevi halifesi 3 1 , 60
La Rabita, Guardamar, Alicante 228vd Mannheim* 594 Yavuz Sultan Selim Mehmed Ali Paşa Camisi, Kahire S87 Mersin Sarayı, Mansuriye 1 46 Mudejar 253, 266
La Zisa, Palermo l S9vd, 2S9 Camisi S94 Mehmed 1, Osmanlı padişahı S36 Merv* 92, 348, 3S I vd, 3S4vd, 363vd, Muğire, Endülüs Emevi şehzadesi 240
Lab-i Havuz, Buhara 438 Mansur "Nadirü'l-Asr" 48S Mehmed il, Osmanlı padişahı S37, S46 370 Akça Kale Kervansarayı 363vd Muhammed Ahmed, Sudan "Mehdi"si
Lahmi Sarayı, Havarnak 36 Mansur Sarayı, Cordoba 238 Mehmed Köprülü, sadrazam S4 I Kalta Minare 3S6, 367 Kız Bibi 58 1
Lahmiler 1 O, 36 Mansur, Abbasi halifesi 90, 92, 96, Mehmed Sokollu, sadrazam S4 I Türbesi 35S Muhammed bin Muhammed Ali, Kaçar şahı S03
Lahor* 4 1 3, 4S7vd, 463, 46Svd, 47 1 vd, 98vd, I O l vd, 1 1 9 Mehmed Tahir Ağa S47 Zeyd'in mezarının yanındaki ziyaret Muhammed Behmen Şah, sultan 460
478vd, 482, 488 Badşahi Camisi 472 Mansur, Fatımi halifesi 1 4 1 , l 4S Mehmed V, Osmanlı padişahı S43 camisi 3S8 Büyük Selçuklu Sarayı Muhammed bin Ebu Amir bak. Mansur
Begüm Şahi Camisi 468 Huzuri Bağ Mansur, hacib, Amiriler 2 l 6vd, 227, Mekke şerifleri 348 366 Sencer Türbesi 3S6, 36Svd Muhammed bin Ebu Amir bak. Mansur
Bederi 472 saray kalesi 467vd Şale 230, 238, 240vd, 243, 263 Mekke* 9, 1 1 vd, 1 7, 2 1 , 23vd, 26, 28, Şehriyar Ark 367 Sultan Kalesi Muhammed bin el-Hüseyin en-Naka*
mar Bağ 469, 479 Cihangir Türbesi Mansure 3 1 4 3S, 4 1 , 44, 64, 80, 1 42, 1 70, 469 366vd 3S6 Misrian Camisi 3S6
479 Nur Cihan Türbesi 479 Mansuriye* 1 4Svd, 1 49, 1 6 1 vd el Cami-i Kebir 1 3, 23 Harem-i Şerif Mervan, Emevi halifesi 63 Muhammed bin es-Seffar* 269vd
Las Huelgas, Kraliyet Manastırı, Ezher Camisi 1 45 Şeriyü'l-Azam 41 Kabe 9, l l vd, 1 7, 2 1 , 23, 3S, 4 1 , Mervaniler 349 usturlap 270
Burgos* 266vd Capilla de las 1 49 Kafur Sarayı 1 46 Mersin Sarayı 64vd, 80, 469 Meryem Makani, Babürlü imparator Muhammed bin Füttuh 1 97
Claustrillas 266 1 46 Havarnak 1 46 Kasrü'l-Bahr 1 46 Meknes* 300, 304vd, 3 l 6vd Babü'l Ekber'in annesi 466, 47S Muhammed bin Hayranü'l-Mafer 1 36
Las Navas de Talasa M uharebesi 2S2 Kasrü'l-Eyvan 1 46 Kasrü'l-Kafur 1 46 Mansur 3 1 7 Babü'l-Rih 30S Darü'l Meryemü'z-Zamani, Babürlü impara Muhammed bin Hevlan el-Dmaşki 379
Las Navas de Talasa Muharebesi Mantıkü't-Teyr, Attar 508 Kebire 3 1 8 M ulay lsmail Türbesi toru Cihangir'in annesi 468vd Muhammed bin Hud bak. Hud el-
268vd Manuel Gômez-Moreno 222 307, 3 1 6, 3 1 8 Mescid-i Aksa, Kudüs 42, l 66vd, 1 70, Mütevekkil
Lat 1 1 , 1 3 Marakeş l 2S, 24Svd, 248vd, 254, Melik el-Kamil, Eyyubi sultanı l S9, 1 68 1 78, 22 1 vd Muhammed bin Kasım 4S4
Le Corbusier S86, S98 2S6vd, 2S9vd, 300, 3 1 0, 3 1 6, 3 1 8 Melik ez-Zahir Gazi, Eyyubi sultanı Mesleme el-Mecriti 269 Muhammed bin Mardanis 258vd
Lejeune, Louis S8 I Agdal 49 1 Müezzin Camisi 3 1 6 Bab 1 76vd Mesmude, Berberi kabilesi 248, 250 Muhammed bin Osman el-Haddad,
Lemtüne, Berberi kabilesi 24Svd Dukkala Camisi 3 1 6 Badi Sarayı 3 1 6 Melik Kafur 4S8 Messina 1 3 1 , 1 62 Halep valisi 1 75
Leon* 2 1 7, 24 1 , 268 San lsidoro 24 1 vd Kasba Camisi 3 1 6 Darü'l-Beyda 3 1 8 Melikşah, Selçuklu sultanı 349vd, 3S2, Messufe, Berberi kabilesi 246 Muhammed bin Sungur el-Bağdadi 200
Leşker-i Bazar, Leşkergah 329, 3 34vd, Darü'l-Hacer 2S4 Darü'l-Mahzen 368 Mesud bin Ahmed 204 Muhammed bin Tuğluk, Delhi sultanı
376 3 1 8 lbn Yusuf Medresesi 2S7, 3 1 6 Melilla 300 Mesud 1, Gazneli hükümdarı 332 4S8
Levi-Provencal 2 1 8 Kutubiye Camisi l 2S, 245, 2SOvd, Memlüklar 26, 1 67, l 70vd, l 78vd, 1 84, Mesud il, Selçuklu sultanı 370 Muhammed bin Yusuf bin Nasr bak.
Lewis, John Frederick S96 2S7, 26 1 vd, 3 1 2, 322 Kubbet'ül 1 87, 1 90, l 92vd, 1 98, 20S, 27S, Mesud 111 Kulesi,, Gazne 33 1 , 336 Muhammed 1, Nasri sultanı
Lingayata mezhebi 4S6, 474 Barudiyin 2S7 Sadi türbeleri 3 1 6 307, 370, 41 1 vd, S38 Eşref Şaban, Mesud 111, Gazneli hükümdarı 33 1 , 336 Muhammed bin Yusuf bin Osman el
Lizbon 2SO Marco Polo 38S sultan 1 98 Nasır Muhammed, sultan Mesudiye Medresesi, Diyarbakır 3 8 1 Haskefı 38S
Lokman 1 4, 1 6, S69 Mardin* 38 1 Hatuniye Medresesi 3 8 1 66, 1 70vd, 1 8 1 , l 84vd, 1 89, 1 99vd Meşhed* 42, 46, 1 1 S , 488 imam Rıza Muhammed bin Zeyd'in mezarının
Louis IX (Aziz), Fransa kralı 1 70, 1 73, Sultan lsa (Zinciriye) Medresesi 3 8 1 Zahir Baybars, sultan 1 67, 1 69vd, Türbesi S09 yanındaki ziyaret camisi, Merv 3S8
1 96 Maristanü'l-Nuri, Şam l 92vd 1 79, 1 84, 1 87, 1 92, 1 98, 370 Eşref Meşhedü'l-Cüyuşi, Kahire l S I Muhammed el-Mehdi, Sadi sultanı 303
Lucera I S9 Marretü'l-Numan 1 74 Halil, sultan 1 77, 1 79 Berkuk, sultan Mevlana 37S Muhammed Mehdi, on ikinci Şii
Lucknow 463, 473 Matisse, Henri 599 1 7 1 , 1 84, 1 87, 41 1 Barsbay, sultan Mevlana Türbesi 375 imamı 30
Ludi hanedanı* 458vd, 46 1 , 464 Matorana Kilisesi, Palermo 1 60, 1 62 1 7 1 , 1 99 Farac, sultan 4 1 1 , 4 1 3 Mevlevi Tekkesi, Halep 1 8 1 Muhammed el-Nasır, Muvahhid
lbrahim, Delhi sultanı 464 Matraki Nasuh S49, S68 Hacı il, sultan 1 7 1 Hasan, sultan Meydan, Isfahan 494, S04, S06, S09vd, hükümdarı 2S2 Muhammed es
Lütfullah Camisi, Isfahan 5 1 Ovd Mavi Cami, lstanbul bak. Sultan Ahmed 1 93 Kayıtbay. sultan 1 7 1 , 1 80, 1 90, S l 4vd Sadik, Hüseyni beyi 309
Camisi 1 99, 20 1 Kalavun, sultan 1 50, 1 70, Midan, Şam 1 93 Muhammed Emin Han Medresesi, Hive
M Mavi Cami, Kahire bak. Emir Aksungur 1 75, 1 77, 1 79, 1 84, 1 99 Kansu Mihr Ali S29 44S
Macke, August S99 Camisi Gavri, Sultan 1 77, 1 8 1 Mihrimah Sultan Külliyesi, Üsküdar Muhammed eş-Şeyh el-Mehdi, Yattasi
Madaba 85 Mavi Cami, Tebriz bak. Ali Şah Camisi Memun al-Bareybi, Fatımi veziri l S I sso sultan 300
Mader-i Şah Medresesi, Isfahan 5 1 8 May, Kari S98 Memun Sarayı, Toledo 23S Mina 23 Muhammed Gaffari 529
Magok-i Attari Camisi, Buhara 3S8, Mazagan (now Mulay Abdullah} 260 Memun, Abbasi halifesi 6S, 90, 92, 99, Ming 435 Muhammed Gazali 3S l
362 Mazara 1 3 1 , 1 62 1 02 Mir Abdülkerim 482
DİZİN 63 5
Muhammed Hudabende, Safevi şahı ishak bin Ali, hükümdarı 248 Taşfın (Kelan Camisi) 436 Eyüp Çeşmesi Neyriz Camisi 1 1 4 549 Selim il, padişah 540 Selim 111,
497 bin Ali, hükümdarı 247vd Yusuf bin 362 Kelan Minaresi 358vd Hoca Niebla 248 padişah, 54 l vd Süleyman 1 (Kanuni),
Muhammed Hüseyin Keşmiri, "Zerin Taşfın, hükümdarı 246, 254vd Zeyneddin Camisi 439 Kukeldaş Niğde* 3 7 1 , 375, 379 Alaeddin Camisi padişah 64vd, 537vd, 54 1 , 550
Kalem" 485 M urad 1 Camisi, Bursa 545 Medresesi 438 Leb-i Havuz 438 3 7 1 Hudavent Hatun Türbesi 375 Ostia 1 3 1
Muhammed 1, Aglebi emiri 1 35 Murad 1, Osmanlı padişahı 536, 546 Medar-i Han Medresesi 437 Magok Nikaia bak. lznik Otto 1 (Büyük), imparator 2 1 5, 23 1
Muhammed 1, Endülüs Emevi emiri 2 1 3 Murad il, Osmanlı padişahı 537, 546 i Attari Camisi 358, 362 Mir-i Arap Nikephoros Phokas, Bizans imparatoru Otto-Dorn, K. 378
Muhammed 1, Nasri sultanı 252, 273 Murad 111, Osmanlı padişahı 20 1 , 54 1 , Medresesi 436vd Nadir Divan Begi 1 42, 1 75 Oyratlar 435vd
Muhammed il, Nasri sultanı 273 563vd Medresesi 438 Pa-yı Kelan külliyesi Niksar* 3 7 1 , 373 Cuma camisi 3 7 1
Muhammed 111, Nasri sultanı 274, 276, Murad iV, Osmanlı padişahı 54 1 , 543 436 Şeyh Kasım Hankiihı 439 Medrese 373 ö
279 Muradiler* 305 Hammuda bin Murad, Samani türbesi 1 l 5vd Şaburganata Nilkant Köşkü, Mandu 490 Ögedey, Moğol hanı 390
Muhammed iV, Nasri sultanı 274 bey 305 mezarı 3 6 1 Şir Dar Medresesi 441 Nisar Begüm Türbesi, Allahiibad 469 Ömer bin Hafsun 2 l 2vd
Muhammed V, Fas kralı 3 1 8, 584 murakka albümleri, Şah Cihan 480, Tiik-ı Sarrafan 440 Tiik-ı Telpak Nişabur 92, 348, 35 1 , 353, 369 Ömer bin Hattab, halife 22, 26, 28, 33,
Muhammed IX, Nasri sultanı 273vd 485vd Füruşan 44 1 Tiik-ı Zergeran 440 Nizameddin Evliya Türbesi, Delhi 466, 60vd, 454
Muhammed Kasım 5 1 6 Murcia* 2 1 4, 245, 253, 258vd, 263, Abdullah Han Timi 441 Uluğ Bey 477, 482 Ömer Hayyam 49
Muhammed Kuli Kutb, sultan 474 268 Castillejo de Monteagudo Medresesi 423, 438, 44 1 vd Bülend Nizameddin Evliya, Çişti şeyhi 464, Ömer Şeyh, Timurlu şehzadesi 4 1 4
Muhammed Kutb Şah Türbesi, 258vd Darü's-Sugra 259 Santa Clara Dervaze, Fetihpur Sikri 466vd, 474, 482 Ömeriye Medresesi, Şam 1 92
Golkonda 483 la Real 259 485 Nizami* 50vd, 520vd Hamse 50vd Özbek, Moğol hanı 404
Muhammed Rıza* 5 1 2 Lütfullah Camisi Mursiye bak. Murcia Nadir Divan Begi Medresesi, Buhara Nizamülmülk Asaf Cah 473vd
512 Murtaza Nizam Şah 1, Ahmednagar sul- 438 Nizamülmülk, Selçuklu veziri* 348vd, p
M uhammed Salih* 480 Şah Cihanname tanı 473 Nadir Şah 462, 47 1 vd 368, 372 Siyasetname 350 Paderborn 2 1 2
480 Musa 1 6, 1 8, 28 nakkarahane, Isfahan 5 1 O Nizariler* 352 Hasan Sabbah 352 Pala Camisi, Kayrevan 3 1 9
Muhammed Şah, Kaçar şahı 502, 529, Musa bin Nasır 208 Nakş-ı Cihan, Isfahan 509 Nizariye 30 Palazon, Julio Navarro 263
59 1 Musa el-Kasi 2 1 3 Nakşibendilik 432 Normanlar l 59vd, 259 Palermo* 1 3 1 , 1 56, l 59vd, 1 72, 259
Muhammed Şeybani Han, Şeybani Musa Kazım, yedinci Şii imamı 32 Namazhane (bahçe camisi) 587 Nuh 1 6, 1 8 Cappella Palatina 1 56, 1 60, 259
hükümdarı 43 1 Mustafa Kemal (Atatürk) 543, 583 Namazhane (bahçe camisi), Tahran Nur Cihan Türbesi, Lahor 479 Favara Sarayı 1 59 Genoardo Parkı
Muhammed Taki, dokuzuncu Şii imamı Mustafa, Ahmed 592 587 Nur Cihan, Babürlü imparatoru 1 60 Cennetü'l-Arz 1 60 La Zisa
32 Mustain, Abbasi halifesi 1 35 Napoli 1 3 1 Cihangir'in eşi 463, 469, 477vd l 59vd, 259 Matorana Kilisesi 1 60,
Muhammed V Türbesi, Rabat 3 1 8 Mustaliler 30 Napolyon Bonaparte 54 1 , 580vd Nureddin Artuk Şah, Artuklu sultanı 1 62 San Cataldo 1 60, 1 62 San
M uhammed V, Nasri sultanı 273vd, Mustansır, Abbasi halifesi 90, 1 1 6, 278 Narbonne 209, 2 1 9 384 Giovanni dei Lebbrosi 1 62 San
279, 283, 29 1 Mustansır, Fatımi halifesi l 42vd, 1 5 1 Nasır Muhammed Medresesi, Kahire Nureddin Mahmud, Suriye hükümdarı Giovanni degli Eremiti 1 62
Muhammed Vll, Nasri sultanı 273vd, Mustansiriye Medresesi, Bağdat 1 1 6 1 89 1 43, l 66vd, 1 70, 1 75, l 92vd Palmyra 1 1 , 36, 60, 86
279 Mustansiriye Medresesi, Tunus 320 Nasır Muhammed, Memluk sultanı 66, Nureddin Mahmud, Zengi mensubu, Pamplona* 2 1 2 Sultan Avlusu 297
Muhammed Xll, Nasri sultanı 277 Musul* 95, 1 66, 1 1 8, l 94vd, 204, 35 1 , 170vd, 1 80, l 84vd, 1 89, l 99vd Suriye emiri 1 43, l 66vd, 1 70, 1 75, Pandua* 459 Adına Camisi 459, 464
Muhammed Xlll ez-Zagal, Nasri sultanı 376, 384 Kara Saray 376 Nasır, Abbasi halifesi 90, 1 1 7 l 76vd, l 92vd Nureddin, Türbesi ve Celaleddin Muhammed Şah Türbesi
276vd Mutasım, Abbasi halifesi 93, 1 02, 1 1 O Nasırü'l-Mülk Camisi, Şiraz 5 1 9 Medresesi, Şam 1 92, 1 93 459
Muhammed Zaman 5 2 1 , 527 M utedid, Abbasi halifesi 1 08 Nasr, Nasri sultanı 274 Nuriyetü'l-Kübra Medresesi, Şam 1 92 Panipat 46 1 , 464, 475
Muhammed, Golkonda'nın Kutb Şah Mutemid, Abbadi emiri 245 Nasreddin Mahmud, Artuklu sultanı Nusaybin 385 Panzehirler Kitabı 1 95
emiri 483 Mutemid, Abbasi halifesi 1 08 38 1 Nüzhetü'l-Müştak, el-ldrisi 1 60 Parroquita, Zaragoza 228
Muhammed, Peygamber 1 4vd Mutezile 90 Nasreddin Şah, Kaçar şahı 502, 5 1 9, Patio de Yese, Sevilla 264
Muhammed, Selçuklu sultanı 352 Mutezz, Abbasi halifesi 1 03, 1 08 529 o Payas* 560 Selim il Kervansaray 560
M uhtar, Mahmud 590 Muwahidler* 220, 228, 245, 248vd, Nasr-ı Hüsrev 1 22, 1 49 Oğuz Türklerı 348, 380 Pa-yı Kelan, Buhara 436
Muhtedi, Abbasi halifesi 1 08 253, 256vd, 258vd, 262vd, 268vd, Nasriler* 252vd, 273vd, 277vd, 300 Olcaytu Muhammed Hudabende, Pedro de Osma 269
Muhyeddin Türbesi, Erdebil 507 273, 300vd, 3 1 O, 322 Abdülmümin, lsmail 1, sultan 274, 279, 282 ilhanlı hükümdarı 1 26, 369vd, 389, Pedro 111, Aragon kralı 264
Muin Musawir 527 hükümdar 245, 249vd, 260 Ebu Muhammed 1, sultan 252, 273 39 1 , 396, 402, 475 Pehlevi hanedanı* 583 Rıza Han, şah
Muiniddin 339 Yakub Yusuf 1, hükümdar 25 1 vd Muhammed il, sultan 273 Olcaytu Türbesi, Sultaniye 1 26, 389, 583
Muiniddin Çişti Türbesi, Acmir 469 Ebu Yakub Yusuf il Mustansır, Muhammed 111, sultan 274, 276, 279 396, 398, 400vd Pehlivan Dervaze, Hive 445
Muizz (Doğu) Sarayı, Kahire* 1 49, 1 82 hükümdar 252 Ebu Yusuf Yakub, Muhammed iV, sultan 274 Ona* 243 San Salvador 243 Pehlivan Mahmud Türbesi, Hive 445vd
Biibü't-Tabab 1 49 Kaatü't-Tabab hükümdar 268 lbn Tumart, Muhammed V, sultan 273vd, 279, Orda, Moğol hanı 388 Pelayo, Kont 208
1 49 Muvvahid hanedanının kurucusu 283, 29 1 Muhammed Vll, sultan Orpheus 47 1 Penç Mahal, Fetihpur Sikri 468
Muizz, Fatımi halifesi 1 3 7, 1 42, 1 46, 248vd, 259vd, 3 0 1 Muhammed el 273vd, 279 Muhammed IX, sultan Oruç Reis 302 Persius, Ludering* 586 Potsdam'daki
1 49, 1 53 Nasır 252vd Yusuf Yakub el-Mansur 273vd Muhammed Xll, sultan 277 Osman bin Affan, halife 1 6, 28vd, 33. cami 586
Muizziddin Guri 457vd 25 1 vd, 262vd Muhammed Xlll ez-Zagal, sultan 60, 6 1 , 78, 238 Petra* 1 O, 36 kaya mezarları 1 O
Muizziddin M uhammed, Guri hüküm- Muzaffereddin Şah, Kaçar şahı 503 276vd Mulay Hasan, sultan 276vd Osman 1, Osmanlı padişahı 536vd Petrus Venerabilis, Cluny başkeşişi 269
darı 333 Muzafferiler 41 Ovd Nasr, sultan 274 Yusuf 1., sultan Osman il, Osmanlı padişahı 54 1 Philippe il, Fransa kralı 1 67
Mukaddemiye Medresesi, Halep 1 77 Muzafferiye Camisi, Şam 1 92 234, 274vd, 279vd, 284 Yusuf 111, Osman, Velid'in oğlu 63, 78 Pir Muhammed, Timurlu şehzade 4 1 2
Mukaddime, lbn Haldun 40 Müeyyed Şeyh Camisi, Kahire 1 90 sultan 276, 279 Osmaniye Hastanesi, Haydariibad 474 Pir-i Alemdar, Damgan 1 1 O
Muktedir, Abbasi halifesi 1 1 9 Müeyyed, sultan 1 84 Natanz* 1 1 O, 396vd Abdüssamed Osmanlılar* 1 2, 26, 3 1 , 44, 64, 1 7 1 , Piza 1 72
Mulay er-Reşid, Alevi sultanı 304 Müeyyedü'd-Devle, Albarracin'in taife Türbesi (hankiihlı) 396, 398vd Köşk 1 78, 1 80vd, 1 85, 20 1 , 203, 30 1 , Plaza del Seco, Toledo 235
Mulay Hasan, Nasri sultanı 276vd emiri 242 1 10 320, 4 l 2vd, 536vd Abdülaziz, Potsdam* 586 Cami 586 Villa Herbert
Mulay idris 3 1 O Müezzin Camisi, Marakeş 3 1 6 Nayin* 1 1 O, 1 1 3 Cuma camisi 1 1 O padişah 543 Abdülhamid il, padişah Gutmann 59 1
Mulay lsmail Türbesi, Meknes 307, 3 1 6 Mümtaz Mahal, Babürlü imparatoru Nebatiler 36 543 Abdülmecid, padişah 543 Prens Eugene de Savoie 54 1
Mulay lsmail, Alevi sultanı 304, 3 1 7 Şah Cihan'ın eşi 463, 479, 489 Necef 42, 1 1 5 Ahmed 1, padişah 203 Bayezid 1, Puerta de Santa Catalina, Cordoba
Mulay Muhammed Abdullah, Alevi sul- Münyetü'l-Rusafe 1 37 Necmeddin Alpi, Artuklu sultanı 3 8 1 padişah 4 l 2vd, 536 Bayezid il, 222
tanı 3 1 8 Münzir, Endülüs Emevi emiri 2 1 4 Necmeddin Kübra Türbesi, Köhne padişah 1 7 1 , 537, 548 Mahmud il, Puerta del Sol, Toledo 209
Mulay Muhammed, Alevi sultanı 304 Münzir, kral 3 6 Ürgenç 445 padişah 66, 542 Mehmed 1, padişah Purana Kalesi, Delhi 465
Mulay Süleyman, Alevi.sultanı 304 Mütedid, Abbadi emiri 242, 245 Nedroma* 254 Cami-i Kebir 254, 257 536 Mehmed il, padişah 537, 546
Multan 456, 459 Müterrif bin Abdurrahman 238 Negus, Habeşistan imparatoru 86 Mehmed V, padişah 543 Murad 1, Q
Munch, Edvard 599 Mütevekkil, Abbasi halifesi 1 02vd, 1 08 Nehru, Pandit 583vd padişah 536, 546 Murad il, padişah Qintanaortuno 268
Muntasır, Abbasi halifesi 1 08 Müzdelife 23 Nesim Bağ 478 537, 546 Murad 111, padişah 20 1 ,
Murabıtlar* 245vd, 250vd, 254vd, 258, Nesim Bağ, Keşmir 478 54 1 , 563vd Murad iV, padişah 54 1 , R
268vd, 3 1 O Ali bin Taşfın, hükümdar N Nevab Asafü'd-Devle 473 543 Orhan, padişah 536 Osman 1, Rabat* 260, 262vd, 3 1 3vd, 3 1 8 Hasan
255 Ali bin Yusuf, hükümdar 247, Nadir Divan Begi Hankiihı 440 Nevai 427 padişah 536vd Osman il, padişah Camisi 262vd, 3 1 8 Hasan Kulesi
256vd, 268 lbrahim, hükümdar 248 Feyziibad Hankiihı 439 Cami-i Kebir Nevşehir* 366 kervansaray 366 54 1 Selim 1, padişah 64, 1 70, 538, 262vd Sale Medresesi . 3 1 3 Kral
636 DİZİN
Muhammed V Türbesi 3 1 8 Saltanat Cüneyd, tarikat önderi 496 Şeyh Seba Melikesi 38 Sidi Mahrez Camisi, Tunus 3 1 9 389, 396, 398, 400vd Çelebioğlu
Sarayı 3 1 8 el-Nussak Zaviyesi 3 1 4 Haydar, tarikat önderi 496 Şeyh Sebüktigin, Gazneli hükümdarı 330 Sidi Seyyid 46 1 Türbesi 398
Rabat-ı Melik Kervansarayı 363 Safı, tarikatın kurucusu 496, 509 Sefakis* 13 1, 1 35, 1 39, 1 59 Cami-i Sidi Ukba bin Nafi 1 30, l 32vd Sumaka bak. Uskaf Beni Cüneyd
Rabat-ı Şeref, lran 349 Süleyman, şah 50 1 , 506 Sultan Kebir 1 3 1 , 1 35 Siirt 384 Sur 1 96
Rabia Hatun Türbesi ve Medresesi, Hüseyin, şah 50 1 Tahmasp, şah 484, Selamiye 1 4 1 Sikandra* 466, 476vd Ekber Türbesi Suri* 475 Şier Şah Suri 462, 465
Şam 1 93 496, 507, 509, 520vd 524, 526 Selçuk* 380 lsa Bey Camisi 380 466, 476vd, 482, 486 Surnome 554, 569
Rabia Hatun, Eyyubi melikesi 1 93 Saffariler 93, 330 Selçuk, Selçukluların kurucusu 348 Silaban, F.* 587 istiklal Camisi, Cakarta Suse Ribatı 1 38vd
Rabin, lzak 585 Saffarin Medresesi, Fez 3 1 2 Selçuklular* 1 2, 90, 1 26, 332vd, 348vd, 587 Suse* 1 34vd, 1 38, 1 4 1 , 1 53, 1 59 Bu
Rahim Han Medresesi, Hive 444 Safı 1, Safevi şahı 499 368, 370 Alp Arslan, sultan 348vd, Silvan Ulucamisi 3 8 1 Fatata Camisi 1 39 Cami-i Kebir
Rakka* 97, 99, 1 34, 1 44, 1 96vd Safir Camisi, Cezayir 320 370 Berkyaruk, hükümdar 352 Simancas 2 1 4 1 35vd, 1 39 Halef Kulesi 1 34 Ribat
Kasrü's-Selam 99 Safıyeddin 507 Çağrı Bey, hükümdarı 348vd Sinan (Atik) 547 1 38vd
Rakkade* l 36vd, 1 4 1 , l 45vd göl l 37vd Safıyeddin Türbesi, Erdebil 509 Melikşah, sultan 349vd, 352, 368 Sinan 549vd Suud ailesi* 582 Fahd, Suudi Arabistan
Kasrü'l-Bağdat 1 37 Kasrü'l-Bahr 1 37 Sajod* 363, 367 Hoca Meşhed Muhammed, sultan 352 Kavurt 349 Singapur* 589 Sultan Camisi 589 kralı 1 2 Faysal, Suudi Arabistan kralı
Kasrü'l-Fütuh 1 37 Kasrü'l-Sahn 1 37 Medresesi354, 362vd Rıdvan bin Tacü'd-Devle Tutuş, Sinop Ulucamisi 37 1 , 380 587 lbn Suud, Suudi Arabistan kralı
Ramayana 485 Sakkal, Mamun 592 şehzade 1 74, 1 76 Sencer, sultan Sinop* 37 1 , 376 Ulucami 3 7 1 , 380 582, 584
Rancit Singh 472 Salaheddin Yusuf, Halep ve Şam'ın 352vd Selçuk, kurucu 348 Tuğrul il, Siraf' 1 1 0, 1 1 4 cami 1 r o Süleyman bin Abdülmelik, Emevi halife
Rangoon 463, 482 Eyyubi sultanı l 94vd, l 97vd sultan 383 Tuğrul Bey, sultan 1 78, Sistan 3 6 1 si 69, 1 74vd
Raoul 1 de Couzy, Haçlı komutanı 1 72 Salaheddin, Eyyubi sultanı 30, 66, 1 43, 348vd, 352, 370 Sitti Zübeyde Türbesi, Bağdat 1 1 7 Süleyman bin Keysan 78
Raziye, Sultan lltutmuş'un kızı 455 1 59, l 66vd, l 69vd, 1 73, 1 77, 1 82, Selefıye 58 1 Sivas Ulucamisi 3 7 1 Süleyman 1 (Kanuni), Osmanlı padişahı
Razmname 485 1 94, 252 Selevkos Nikator, Selevkos hükümdarı Sivas* 366, 37 1 , 376vd, 379 Cuma 64vd, 537vd, 54 1 , 550
Realejo, Granada 297 Sale Medresesi, Rabat 3 1 3 1 75 Camisi 3 7 1 Gök Medrese 366 Süleyman Şah, Anadolu Selçuklularının
Refika* 97, 99 Cuma Camisi 97, 99 Salih Kambo 469 Selim 1, Osmanlı padişahı 64, 1 70, 496, lzzeddin Keykavus 1 Şifaiyesi 373 kurucusu 349, 3 70, 378
Cami-i Kebir 97 Kasrü'l-Benut 97, Salih Talay Camisi, Kahire 1 5 1 538, 549 Harezmşah Sarayı 366 Ulucami 3 7 1 Süleyman, kral 38, 468, 47 1
376 Salih Talay, Fatımi veziri 1 53 Selim il Kervansarayı, Payas 560 Sivrihisar Ulucamisi 372 Süleyman, Safevi şahı 50 1 , 506
Regar* 355 Hoca Nahşiran Türbesi Salihiye Medresesi, Kahire 1 86 Selim il, Osmanlı padişahı 540 Siyasetname, Nizamülmülk 350 Süleymaniye Külliyesi, lstanbul 552vd
'
355 Saltanat Sarayı, Rabat 3 1 8 selim 111., Osmanlı padişahı, 54 1 vd Sofra sarnıcı, Sicilya 1 38 Süleymonnome 568vd, 572
Registan, Semerkand 43 1 , 44 1 vd Saltes 263 Selimiye Külliyesi, Edirne 557vd Sokollu Mehmed Paşa Camisi, lstanbul Sünniler 26, 29vd, 1 4 1 , 1 45, 1 66,
Resuliler 1 70 Samani türbesi, Buhara 1 1 5vd Semerkand* 33, 46, 60, 1 1 5, 1 7 1 , 354, 557 1 77vd, 1 89, 3 1 2, 330, 348, 350,
Reşideddin Türbesi, Tebriz 402 Saman il er* 93, 1 1 5, 1 22, 3 30vd, 348 356, 360, 364, 408vd, 4 1 5vd, 43 1 vd, Sokollu Rüstem Paşa Camisi, lstanbul 473vd
Reşideddin, vezir 392 lsmail bin Ahmed 1 1 6, 360 46 1 , 475 Ak Saray Türbesi 420 Bibi 556 Süphan Kuli Han, Astarhanlı hüküm
Rey 1 l 6vd, 353 Samarra* 37, 86, 90, 93, 95, 97, 99, Hanım Türbesi 4 1 9 Bibi Hanım Somnath Tapınağı 330 darı 434
Rıdvan bin Tacü'd-Devle Tutuş, I O l vd, l 1 2vd, 1 1 9, 1 22vd, 1 54, 1 60, Camisi 4 1 7, 4 1 9, 356, 423 Gur-i Soria* 243 San Esteban de Gormaz
Selçuklu şehzadesi 1 74, 1 76 2 1 2, 233, 356 Darü'l-Hilafet 97, Mir 4 1 5, 420vd, 423 lşrethane 420 243 ş
Rıza Şah Pehlevi 583 1 02, 1 04, 1 06, 1 08, 1 1 9 Mütevekkil Registan 43 1 , 441 vd Şah-ı Zinde Şir Srinagar* 469, 478 Şalemar Park 469, Şaban, Memlük sultanı 1 84 1 86
Richard (Aslan Yürekli), l ngiltere kralı Cami-i Kebiri 1 02vd, 1 09vd, 356 Dar Medresesi 43 1 , 441 vd Tille 478 Şaburganata mezarı, Buhara 3 6 1
1 67vd Caferiye 1 04 Cevsakü'l-Hakani 1 02 Kari Medresesi 43 1 , 44 2vd Uluğ St. Foy 24 1 Şafi Türbesi, Kahire 1 89
Riemerschmid, Richard 596 Malviye 1 03vd Ebu Dulaf Camisi Bey Medresesi 423vd, 43 1 Uluğ Bey Subh Sultan, Endülüs Emevi halifesi il Şah Burcu, Agra 467
Roberts, David 1 7 1 1 04vd Kasrü'l-Jis 1 02 Kubbetü's Rasathanesi 4 1 5, 425 Hişam'ın annesi 2 1 6 Şah Camisi, Isfahan 45, 1 27, 5 1 1 vd
Roderic, Vizigot kralı 77, 86 Süleybiye 1 08 Senai 332 Suga 1 97 Şah Cihan, Babürlü imparatoru 1 27,
Roe, Sir Thomas 489 San Cataldo, Palermo 1 60, 1 62 Sencer Türbesi, Merv 356, 365vd Sukarno, Ahmed 583 462vd, 466vd, 469vd, 477vd # 482,
Roger de Hauteville 1 59 San Esteban de Gormaz, Soıfa 243 Sencer, Selçuklu sultanı 352vd Sultan Ahmed Camisi, lstanbul 559vd 486, 488vd
Roma* 45, 1 3 1 Cami-i Kebir 45 San San Giovanni degli Eremiti, Palermo Senes 263 Sultan Ali Meşhedi 486 Şah Cihonnome, Muhammed Salih 480
Pietro Bazilikası 1 3 1 1 62 Senhace, Berberi kabilesi 245, 250 Sultan Avlusu, Pamplona 297 Şah Fadıl Camisi, Kırgızistan 358
Romanos iV Diogenes, Bizans impara- San Giovanni dei Lebbrosi, Palermo Senusi 582 Sultan Camisi, Singapur 589 Şah Mahmud el-Nişaburi 521 vd
toru 348, 370 1 62 Septe 2 1 4, 274 Sultan Farac bin Berkuk Hankahı, Şah Muzaffer Ali 427, 52 1
Ronda 2 1 4, 277 San lsidore Leon 241 vd Serçe Limanı 1 72 Kahire l 86vd Şah Şüca, Babürlü şehzadesi 480, 486
Roosevelt, Franklin D. 584 San Jose, Granada 297 Sevilla* 48, 208, 2 1 4, 2 1 9, 246, 250vd, Sultan Gavri Camisi ve Medresesi, Şahcihanabad* 46 1 vd, 466, 470vd, 479,
Royal Chronic/es of Co/ogne 1 73 San Juan de los Reyes, Granada 297 256, 260, 264, 268vd, 49 1 vd Kahire 1 84, 1 89 482 Kırmızı Kale 46 1 vd, 466,
Ruggeiro il, Norman kralı l 59vd, 1 72 San Juan, Almeria 228 Alcazar 48, 264, 266 Crucero 492 Sultan Gavri Kervansarayı, Kahire 1 90 470vd, 479, 482
Rusafe 1 6 1 San Milten de la Cogolla 24 1 Giralda 245, 25 1 , 262, 264 Altın Sultan Hanı, Kayseri 376 Şah-ı Bag, Ahmedabad 469
Rusafe* 36, 98, 1 6 1 , 1 72, 2 1 9 Gassani San Pedro de Osma 268 Kule 264 Cami-i Kebir 25 1 , 264 Sultan Hanı, Konya 366 Şah-ı Merdan 22
arz odası 36 San Pietro Bazilikası, Roma 1 3 1 Patio de Contratacion 264, 266 Sultan Hanı, Tuzhisar 377 Şah-ı Meşhed, Badgis 338
Rüstemiler 1 4 1 San Salvador, Ona 243 Patio de Yese 264 Gümüş Kule Sultan Hasan Camisi ve Medresesi, Şah-ı Zinde* 4 1 9, 422vd Şirin Biki Aka
San Vincente, Cordoba 2 1 8, 221 264, 266 Kahire 1 85, l 88vd Türbesi 422 Kadızade Rumi Türbesi
s Sana 9 Seyfü'd-Devle, Hamdani emiri 1 76 Sultan Hüseyin, Safevi şahı 50 1 423 Kudam bin Abbas Türbesi 420
Saad bin Ebu Vakkas 28, 33 Sandal 1 98 Seyyid Hızır Han, Delhi sultanı 459 Sultan lltutmuş Türbesi 455 "Sekizgen" Türbe 423 Tuman Aka
Saadeddin Köpek 376 Santa Clara la Real, Murcia 259 Seyyid Muhammed* 475 Hümayun Tuğlukabad 458 Türbesi 4 1 9
Saadi türbeleri, Marakeş 3 1 6 Santa Maria la Blanca, Toledo 266vd Türbesi 464, 466, 473vd Sultan lsa (Zinciriye) Medresesi, Şahruh, Timurlu sultanı 4 1 4vd, 459
Sadık 526, 528 Santa Maria la Real de Huelgas Seyyide Atike, Kahire 1 53 Mardin 3 8 1 Şalemar Bağ, Delhi 472
Sadıki Bey 53, 525vd Manastırı 269 Seyyide Nefise Camisi, Kahire 1 55 Sultan Kalavun Maristan, Kahire 1 50, Şalemar Bahçeleri, Lahor 469, 479
Sadi* 52, 205 Bostan 205 Santarem 25 1 Seyyide Rukiye Camisi, Kahire 1 53, 1 85 Şalemar Parkı, Srinagar 469, 478
Sadiler* 257, 300, 302, 304, 3 1 6 Santiago de Compostela 2 1 7, 24 1 , 268 1 55 Sultan Kalesi, Merv 366vd Şam* 1 1 , 33, 36, 39, 44, 60vd, 67vd
Ahmed el-Mansur, sultan 3 1 6 Santiago del Arrabal, Toledo 267 Seyyidler 458 Sultan Kayıtbay Camisi ve Medresesi, 72, 75, 80vd, 86, 94, 1 1 8, 1 22. 1 67.
Muhammed el-Mehdi, sultan 303 Sardinya 1 3 1 Shaubak, Haçlı şatosu 1 67 Kahire 1 89 1 7 1 , 1 73, 1 76, 1 78, 1 92vd, 1 96,
Safeviler* 26, 30vd, 1 8 1 , 43 1 , 465, Sargon il, Asur hükümdarı 95 Sırçalı Medrese, Konya 379 Sultan Küçük Türbesi 1 85 1 98vdt. 205, 35 1 , 379, 41 1 , 454,
496vd, 538, 54 1 Abbas 1, şah 484, Sarhec 46 1, 466 Si u Se Pul, Isfahan 5 1 8 Sultan Muhammed 5 2 1 456 Muzafferiye Camisi 1 92 es
497vd, 507, 5 1 4vd, 5 1 7, 5 1 9vd, sarnıçlar 1 36 Sicilmase 1 4 1 Sultan Müeyyed Camisi, Kahire 1 84, Salihiye 1 92vd Decumanus Maximus
525vd Abbas il, şah 500 lbrahim Sassaram* 475 Şir Şah Suri Türbesi Sicilya 1 3 1 , l 37vd, 1 4 1 , 1 56, 1 59, 1 72, 1 89 ("Müstakim Sokak") 1 92 Cami-i
Mirza, Tahmasp'ın yeğeni 508 lsmail 475 259 Sultan Saadet kabristanı, Termez 3 6 1 Kebir 39, 60vd, 67vd, 7 1 vd, 75,
1, şah 496, 520, 526 lsmail il, şah Satt el-Nisa Hanım 480 Sidi Abdurrahman Türbesi ve Camisi, Sultan Selim Camisi, lstanbul 549 80vd, 86, 1 75, 1 92vd, 1 99, 222,
497, 524 Muhammed Hudabende, Sbaiiyin Medresesi, Fez 3 1 2 Cezayir 320 Sultaniye Medresesi, Halep 1 78 226, 368 Büzuriye Hamamı 1 92
şah 497 Safı 1, şah 499, 507 Şeyh Schwetzingen, Schloss 594 Sidi Ali Bicin Camisi, Cezayir 320 Sultaniye* 1 26, 370, 389, 396, 398, Efridüniye Medresesi 1 93
Cebrail, Safı�nin babası 509 Şeyh Scibene, Sicilya 1 6 1 Sidi bin Hasan Camisi, Tlimsen 3 1 4 400vd, 475 Olcaytu Türbesi 1 26,
D İ Zİ N 637
Şarki hanedanı* 458 Şemseddin Tahran* 1 1 6, 587, 589 Kadir Camisi Toledo* 1 1 5, 208vd, 2 1 lvd, 2 1 9, 229, Uzun Hasan, Akkoyunlu hükümdarı Yunga, ribat 1 39
lbrahim Şah 458vd 589 234, 242, 245, 250, 252vd, 200vd, 415 Yusuf bin Taşfın, Murabıt hükümdarı
Şehinşahname 569 Taht-ı Süleyman Sarayı 376 269 Babü'l-Mardum Kapısı 229 Uzza 1 1 , 1 3 246, 254vd
Şehitler Anıtı, Bağdat 590 taife emirlikleri 234vd, 242vd, 245, Babü'l-Mardum Camisi (Cristo de la Yusuf 1 Medresesi, Granada 275vd,
Şehname, Firdevsi 50vd, 388, 392, 403, 268 Luz) 1 1 5, 229 Casa de las Tornerfas Ü 294
4 1 0, 4 1 3, 426, 520vd, 524, 526, 529 taife sanatı 234vd, 237, 256, 258 Camisi 229 Memun Sarayı 235 Plaza Üç Kapılı Cami, Kayrevan 1 36 Yusuf 1, Nasri sultanı 234, 274vd,
Şehname-i İ\1-i Osman 568 Tak-ı Sarrafan, Buhara 440 del Seco 235 Puerta del Sol 209 Üç Şerefeli Cami, Edirne 546 279vd, 284
Şehname-i Selim Han 569 Tak-ı Telpak Füruşan, Buhara 441 Santa Maria la Blanca 266vd Ürgenç bak. Köhne Ürgenç Yusuf 111, Nasri sultanı 276, 279 Yusuf
Şehr-i Sebz* 4 l 7vd, 424 Ak Saray 4 1 7 Tak-ı Zergeran, Buhara 440 Santiago del Arrabal 267 Üsküdar* 550 Mihrimah Sultan al-Fihri 209vd
Darü's-Saadet 4 1 8 Gök Gümbed Talavera 2 1 9 Toluniler 93, 1 3 1 , 1 76 Külliyesi 550 Yusuf Yakub el-Mansur, Muvahhid
424 Cihangir Türbesi 4 1 8 Şemsed Talhatun Baba Camisi 357vd Tolunoğlu Camisi, Kahire 1 l 2vd, 1 4 1 , Üstat Ahmed Lahori "Nadirü'l-Asr"* hükümdarı 25 1 vd, 262vd
din Kulal Türbesi 424 Tanca 2 1 4, 246 1 87 47 1 , 482 Şahcihanabad Kırmızı
Şehr-i Sebz* 466vd Timur Sarayı 467 Tanzimat reformları 543 Taluy, Moğol hanı 390 Kalesi 466, Ekber 476vd, 482 z
Şehriyar Ark. Merv 367 Tapınak Dağı, Kudüs 64vd, 1 66vd Topkapı Sarayı, lstanbul* 549, 560vd Üstat Amel 479 Zanete, Berber kabilesi 250
Şehriyar, Nur Cihan'ın oğlu 469 Tarento 1 3 1 Sünnet Odası 564vd Üstat Ataullah* 482 Bibika Makbere Zaragoza* 2 1 2 1 , 2 1 9, 234, 242, 246vd,
Şehzade Camisi, lstanbul 44, 550vd Tarık bin Ziyad 208 Tortosa 245 (Rabia Dürani Türbesi) 482 250 Aljaferia 234, 236vd, 245, 256,
Şehzade Hüsrev Türbesi, Allahabad Tarif 242 Tours 208 Üstat Hamid* 47 1 Şahcihanabad 264 Cami-i Kebir 228 Parroquita
469 Tarife 275 Trablus 1 59, 1 7 1 Kırmızı Kalesi 466 228
Şemseddin 426 Tarik 33 Traianus, Roma imparatoru 1 O Zend* 50 1 vd Kerim Han, Zend
Şemseddin İbrahim Şah, Şarki 458vd Tarikhane Camisi, Damgan 1 09vd Trapani 1 73 v hükümdarı 50 1 vd, 526, 522
Şemseddin llyas 459 Taroudannt 302 Tudela 2 1 3 Vabkent* 358vd, 362 Eyüp Çeşmesi Zengiler l 77vd, 1 94, 204, 352
Şemseddin Kulal Türbesi, Şehr-i Sebz Tasavvuf 359, 364vd, 432, 507 Tuğlukabad, Delhi 458 362 minare 358vd Zenobia, Palmyra kraliçesi 1 Ovd
424 Tasgimut tahkimatları 254 Tuğluklular* 458, 487 Firuz Şah Valencia 2 1 4, 242, 245vd, 253, 268vd Zeyaniler bak. Abdülvadiler
Şerafeddin Kummi, Selçuklu vezirı 369 Taş Avlu Sarayı, Hive 445vd Tuğluk, sultan 459 Gıyaseddin Valencia Kuran yazması 25 1 Zeyd bin Ali 30
Şerefiye Medresesi, Halep 1 78 Taş Medrese, Çay 373 Tuğluk, sultan 458 Muhammed bin Valgin bin Harun 1 23 Zeydiler 30
Şeriat 24vd, 352 Taş Rabat 365 Tuğluk, sultan 458 van Halen, F. P. 253 Ziriler 1 32, 1 42, 1 46, 1 49.245, 278,
Şerifler, Tabataba Türbesi ve Camisi, Taşfın bin Ali, Murabıt hükümdarı Tuğrul Bey, Selçuklu sultanı 1 78, Varamin* 394vd, 398 Cuma camisi 394 297
Kahire 1 1 7 247vd 348vd, 352, 370 Varka ile Gülşah, Ayyuki 383, 385 Ziryab 95
Şeriyü'l-Azam, Mansuriye 1 49 al-Saad Taşkent 408, 435 Tuğrul il, Selçuklu sultanı 383 Vasık, Abbasi halifesi 1 02 Ziyadetullah 1, Aglebi emiri l 30vd,
1 55 Tavaşi Camisi, Halep 1 8 1 Tuleytule bak. Toledo Vasıt* 68 cami 69, 456 1 38vd
Şerredin Medresesi, Fez 3 1 7 Taza* 260vd camisi 260vd, 3 1 2, 320 Tuman Aaka, Şah-ı Zinde, Semerkand Vattasiler* 300, 302 Muhammed eş- Ziyadetullah 111, Aglebi emiri 1 37, 1 39
Şeybaniler* 43 1 vd, 436 Abdullah Han Tebriz* 1 78, 392vd, 395vd, 400, 41 O, 419 Şeyh el-Mehdi 300 Ziyariler 1 l 6vd
il, hükümdar 436 Muhammed 463 Ali Şah Camisi (Mavi Cami) Tumanbay, Memluk sultanı 1 99 Vehhabilik 58 l vd Zunnuniler 245
Şeybani Han, hükümdar 43 1 vd, 436 392vd, 395 Reşideddin Türbesi 402 Tunus* 32, 1 30, 1 34vd, 1 47, 2 1 5, 3 0 1 , Velid 1, Emevi halifesi 69, 7 1 , 77 Züheyr bin Muhammed el-Amiri 24 1
Ubeydullah Han, hükümdar 432 Teli Minis 1 97 308vd, 3 l 8vd, 3 2 1 Babü'l-Cedid 3 1 9 Velid il bin Yezid, Emevi halifesi 60,
Şeyh Cebrail Türbesi, Kalhuran 509 Termez* 355, 357vd, 365vd Hakim Babü'l-Manara 3 1 9 Barda Sarayı 62vd, 72, 77vd, 80, 84, 86
Şeyh Cüneyd, Safevi tarikat önderi 496 Termezi Türbesi 355, 357vd, 364vd 3 1 9, 3 2 1 Dar Hüseyin 3 2 1 Dar Venedik* 1 73 M urana 1 73
Şeyh Haydar, Safevi tarikat önderi 496 Sultan Saadet kabristanı 3 6 1 saray Meluli Sarayı 308vd Cami-i Kebir Via Augusta, Cordoba 2 1 9
Şeyh Lütfullah Meysiyü'l-Amili 5 1 1 365vd (Zeytun Camii) 1 34, 222, 3 1 8 Vicdan Ali 592
Şeyh Safı, Safevi tarikatının kurucusu Theobold, Blois-Champagne kontu Mustansiriye Medresesi 320 Kubbe Victoria, l ngiltere kraliçesi 463
496, 507 1 72 Asarak Köşkü � 1 9 Rasü'l-Tabya Villa Herbert Gutmann, Potsdam 599
Şeyh Selim Çişti 465vd Theophilos, Bizans imparatoru 95 Bahçeleri 3 1 9 Vizigotlar 2 1 8, 229
Şeyh Zeyneddin Şirazi Türbesi, Tiffany, Louis Comfort 598 Turaiye 277 Voltaire 594
Huldabad 482 Tille Kari Medresesi, Semerkand 43 1 , Turan Melik, Mengücek hükümdarı
Şiiler 26, 29vd, 42, 63, 92, 1 39, 1 45, 442vd Ahmed Şah'ın eşi 1 26, 379 w
1 47, 1 50, l 52vd, 1 66, l 77vd, 2 l 4vd, Timur Sarayı, Şehr-i-Sebz 467 Tuzhisar* 377 Sultan Hanı 377 Widmanstetter, Johann Albrecht 270
33 1 , 348, 35 1 , 353, 372, 456, 460, Timur Türbesi, Şehr-i Sebz 4 1 8 Tüzük-i Cihangiri, Cihangir 467, 478, Willers, Margarete 596
473vd, 538 Timur, 1 7 1 , 1 77, 1 80, 362, 408vd, 459, 486 William, Surlu 1 49, 1 56
Şir Dar Medresesi, Semerkand 43 1 , 46 1 , 464, 466vd, 469 Wittfogel, Kari August 1 O
443 Timurlular* 1 1 6, 1 26, 1 80, 388, 408vd, u
Şir Şah Suri 462, 465 43 1 , 46 1 , 465vd, 476, 484 Ubeydullah el-Mehdi, Fatımi halifesi y
Şir Şah Suri Türbesi, Sassaram 475 Abdüllatif, sultan 4 1 5 Ebu Said, sul 1 4 1 vd, 1 44 Yafa 63
Şiraz* 4 1 O, 5 1 9 Nasırü'l-Mülk Camisi tan 4 1 5 Ahmed, sultan 4 1 4 Ubeydullah Han, Şeybani hükümdarı Yağıbasan, Danişmendli hükümdarı 373
519 Baysungur, Timur'un torunu 426, 432 Yahya el-Vasıti 1 1 8
Şirin Biki Aka Türbesi, Şah-i Zinde, 52 1 Hüseyin Baykara, sultan 4 1 5, Ubeydullah Sarayı, Mehdiye 1 45 Yakut-ı Mustasımi 1 98, 398, 402, 575
Semerkand 422 475 İbrahim Sultan, Timur'un Uhaydir Sarayı 96vd, 1 O 1 , 1 34 Yavuz Sultan Selim Camisi, Mannheim
Şuabiye Medresesi, Halep 1 77 torunu 426 lskender Sultan, Ukayliler 1 76 594
Şuştar Cuma Camisi 587 Timur'un torunu 426 Ulu Beden 3 8 1 Yedi Kardeş 3 8 1
Şüca bin Mana 1 96, 204 Tin Dervaze, Ahmedabad 46 1 Uluğ Beg Medresesi, Semerkand 423 1 , Yeni Culfa 5 l 8vd
Tinmel* 249vd, 259 cami 249, 259vd 43 1 , 44 1 Yeni Saray 388, 404vd
T Tinnis 243 Uluğ Bey Medresesi, Buhara 423vd, Yeni Valide Camisi, lstanbul 559, 587
Taberi 80, 96 Tirmiz Kulesi, 337 438, 44 1 Yeniçeriler 305, 498, 536vd, 542
Tableros Köprüsü, Granada 297 Tirmiz Sarayı 335 Uluğ Bey Medresesi, Gishduwan 423vd Yerd-i Gumbed Camisi, Türkmenistan
Tac Mahal, Agra 1 27, 463vd, 473vd, Tirmiz* 335, 377 kule 337 saray 335 Uluğ Bey Rasathanesi, Semerkand 4 1 5, 358
479, 482, 486 Şah Cihan Sandukası Tit Ribatı 260 425 Yeşil Cami, Bursa 545
480 Mümtaz Mahal'in Sandukası 480 Tit, Ribat von 260 Uluğ Bey, Timurlu sultanı 4 1 5 Yezd Cuma Camisi 395
Cilav Hane 480 Mümtazabad 480 Tlimsen* 254vdt, 300, 303, 3 1 O, 3 1 4 Urfa bak. Edessa Yezid 1, Emevi halifesi 3 1
Tac Sultan, il. lbrahim Adil Şah'ın eşi Cami-i Kebir 254vd Sidi Ali Bicin Useys 72, 74vd Yezid 111 bin Velid, Emevi halifesi 62vd,
482vd Camisi 320 Sidi bin Hasan Camisi Uskaf Beni Cüneyd 1 O 1 , 1 09 Türbesi 78
Tacü'l-Mülk 368 3 14 Utruş Camisi, Halep 1 80 Yivli Minare, Antalya 372
Tahmasp, Safevi şahı 462, 484, 496, Tokat* 370, 373 Çukur Medrese 373 Uzgen* 359vd Karahanlı türbeleri Yosef ben Salomon ben Susan 266
507, 509, 520vd, 524, 526, 532 Toktamış, Altın Orda hanı 408, 4 1 2 359vd Yuan hanedanı* 388, 390, 53 1 Kubilay,
Uzun Firdevsi 566 kurucu 390
638 DİZİN
© Julia Gonella. Berlin: 1 67 b., 1 77 a., 1 80 r./1., 1 8 1 r./1. © Alexandre Orloff, Paris/New York: 1 34 a./b., 255 1.,
geçmesini rica ederiz. Oesterreich) 597 I.; (photograph: Arno Psille) 1 99 I.; {pho © The lnstitute of Oriental Studies of the Russian © Jaroslav Poncar, Cologne: 460 a.(46 1 a.
tograph: R. Saczewski) 53 1 a.; (photograph: Wolfgang Sel Academy of Science, St. Petersburg: 525 © Luke Powell, Middlebury, Vermont: 328-329
(a.=aşağıda; o.=ortada; sğ.=sağ sl.=sol; y.=yukarıda) bach) 29; (photograph: G. Stenzel) 449 a. © The lsrael Museum, Jerusalem: 82 b.I. © Zev Radovan 1 Bible Land Pictures: 66 b.. 78, 362 b.
© Bildarchiv Steffens, Mainz: (photograph: Abdelaziz © Olivier Jaubert, Paris: 346-347 © Residenzmuseum, Munich: 532 b.
© Aga Khan Trust for Culture, Geneva: 45 c., 594 a.I.; Frikhar) 8: (photograph: Archeophoto) 457; (photographs: © The Keir Collection, Ham, Surrey: (photographs: A. © RMN, Paris: 38, 1 72 a./b., 1 95 b., 240 b.; (photographs:
(photograph: J. Betant) 594 r.; (photograph: A. W. El Wakil) Rudolf Bauer) 1 67 a.r., 1 78, 3 1 6 a.; {photograph: Heike & C. Cooper) 204 b.c., 40 1 b., 520 r. Herve Lewandowski) 1 20, 4 1 3. 503 1., 529 (photographs:
595 I.; (photograph: G.Tsahson) 593 b.; {fotographs Hatice Helmut Hahn) 438 b.; (photograph: Werner Heidt) 1 6 1 I.; © Keramikmuseum, Mettlach: 587 a.r./1. Arnaudet) 323 a.r./1.
Yazar) 425 a. (photographs: Ladislav Janicek) 65, 455 b.1., 564 b.; (photo © Kharbine-Tapabor, Paris: 1 69 © Mohammad al-Roumi, Paris/Damascus: 67
© Agence Rapho, Paris: {photograph: Georg Gerster) 3 1 ; graphs: Henri Stierlin) 43, 44 c., 60, 65 a., 81 1., 95, 98, 1 00, © Khuda Bakhsh Oriental Public Library, Patna: 4 1 1 © The Royal Asiatic Society, London: 50 1.
(photographs: Roland and Sabrina Michaud) 1 2 b., 14, 1 5 1 03 b., 1 04, 1 05 b., 1 1 1, 1 24 a., 1 26, 1 3 3 1., 1 38 b., 1 47 b., © W. A. Klenko: 357 a. © The Royal Coin Cabinet, Stockholm: 324
a./b.1., 1 6, 1 7, 1 9 r., 2 1 , 22 a.l./a.r./b.l./b.r, 24, 25 l./c., 281./r., 1 5 1 , 1 59, 1 60 r., 1 64 -1 65, 378 a., 398 1., 399 a.r./b., 45 1 b.r., © Koninklijke Bibliotheek, The Hague: 1 66 (75 F 5, fol. © The Russian Author's Society, Moscow: (photo
30, 32 a.I., 39, 40, 44 b., 45 a.r., 46 r./1., 48 b.r./I., 5 1 r./1., 53 452(453, 465, 480 1., 494-495, 500, 5 1 1 , 5 1 5 a., 557 a.; 1 r) graphs: Vadim Gippenreiter) 420, 424, 425 b., 435, 436, 438
r., 54 b., 55b., 56 1., 57 a.I., 60, 69 1., 82 r., 1 1 O, 1 1 2, 1 14, 1 2 1 (photograph: Günther Wagner) 464 b. © Natascha Kubisch, Berlin: 35, 76 b.I., 77, 84 a., 148 b., a., 44 1 , 444
b.r./b.c., 1 25 a., 1 32 a., 1 33 r., 1 4 1 , 143, 1 57 c., 1 76, 188 a.1., © Jonathan Bloom, Richmond, New Hampshire: 1 25 b., 149, 1 52 a.r/b.r.. 249, 259, 260, 262 aJb., 266 r., 267 a.r)1., © The al-Sabah Collection, Dar al-Athar al-lslamiyyah,
1 90 c., 208, 245, 258 a./b., 26 1 , 262, 272, 273, 285 1., 286 1 27 a.1., 255 r., 379, 397, 575 b. 42 1 , 430, 439, 443 a./b., 49 1 b. Kuwait: 1 27 a.r., 489 a.r.
b., 29 1 a.r., 294, 298-299, 300, 3 0 1 b., 3 1 O, 3 1 1, 3 12 r., 3 1 3 © Todd Bol an I Bibleplaces: 61 a. © Kunsthistorisches Museum, Vienna: 1 58, 1 62 a./b., © Courtesy of the Arthur C. Sackler Museum, Har
c./r., 3 1 4 1., 330, 33 1 a./b., 335, 336 a./b., 337 1./r., 338 a./b.I., © Michael Braune, Hanover: 1 93 1 73 b., 573 1. vard University Art Museums, Cambridge, Mass.: (Gift of
339 a./b., 340, 349 a., 368, 369 a.r., 372 a./b., 373 r., 375 r., © The Bridgeman Art Library, London: (Christie's © Kunstmuseum Düsseldorf: 528 a.I. Edward W. Forbes) 403 I.; (Private Collection) 462 r.
386(387, 389 a.• 39 1 . 394 a./b.r/I., 395 b., 396 a./b., 409, 4 1 4 lmages) 276; (Bulloz) 588 b. © Kunstsammlungen der Veste Coburg: 587 b. © Mamoun Sakkal, Bothell, Washington: 599
1., 4 1 5 a. , 4 1 6 rJI., 4 1 9, 442 a.r./b., 45 1 b.I., 455 a., 460 b., © by permission of The British Library, London: 50 r., © The Laing Art Gallery, Newcastle upon Tyne: 588 a. © Collection Societe Generale Marrocaine de Ban
461 b., 462 1., 464 a., 466 r./I., 469, 470 a./b.r., 472. 473 a., 4 1 2 1., 426, 428 1., 429, 484 1., 502 r., 520 1., 524 1. © Landesbildstelle Bertin: 59 1 b. ques, Casablanca: 597 r.
� � m � � L W � • � m �� � � � © The British Museum, London: 204 a., 205 b., 484 r., © Laurent Lecat, Paris: 323 b. © San Diego Museum of Art, San Diego: (Edward Bin
r.. 508, 5 1 4, 5 1 8 a.1., 534-535, 537 1., 545 1., 55 1 b., 557 b., 565 b. © Legatum Warnerianum, University Library Leiden: 34 1 ney 3rd Collection) 485 r., 486 r.
558 a./b., 56 1 b., 563, 569, 592, 600; (photographs: Christ © Siegfried Büker, Berlin: 107 b.I., 1 09, 1 70 1., 222, 257, 1. © Scala. Florence: 47 b.,79, 83, 87, 1 03 a., 1 1 7 a.I., 140, 163
ian Sappa) 1 O, 1 3 1 269, 334. 338 b.r., 393 b .. 596 r. © Jürgen Liepe, Berlin: 595 a. b.r., 2 1 7, 287 r./1., 296. 540, 596 1.
© Agentur Artur, Cologne: {photograph: Klaus Frahm) © Cabildo de la Catedral de Girona. Girona: (photo © Lonely Planet lmages: (photographs: Bradley May © Schatkamer van de Sint-Servaasbasiliek, Maas
586 a. r. graph: Josep Maria Oliveras) 24 1 1. hew) 4 1 8 r. tricht: 1 94
© Agentur Anne Hamann, Munich: 42 (photograph: © Centro de Arte Moderna de Fundacao Calouste © Los Angeles County Museum of Art: (Shinji © Sean Sprague-SpraguePhoto. com: 445 c.
Georg Gerster) Gulbenkian, Lisbon: 428 r. Shumeikal Acquisition Fund) 392, (The Nasli and Alice © Sipa Press, Paris: (photograph: Reha Günay) 552 I.;
© Agentur Schuster, Oberursel: (photograph: Yann © Sergej Chmelnizkij, Berlin: 355 a.r/l./b.r)1., 356 a., 357 Heeramaneck Collection, Gift of Joan Palevsky) 401 a.r., (photograph: J. Nicolas) 578(79
Arthus Bertrand) 244 b.1., 358, 360 a., 36 1 r., 363 a., 365, 367 449 b.r.; (photograph: Peter Brenner) 4 1 5 b. © Staatliche Museen Kassel: (photograph: Arno Hens
© The Ancient Art and Architecture Collection, © Christie's l mages, London: 533 © Bili Lyons: 72 a., 72 b., 75 manns) 277
London: 4 1 , 148 a., 1 57 b.r., 301 a., 308 b., 3 1 6 b. © The Cleveland Museum of Art, Cleveland: ( 1 999, © Philippe Maillard, Paris: 1 55 b.r., 1 56 aJb., 1 57 b.I. © Staatliches Museum für Völkerkunde, Munich:
© Arcaid, London: (photograph: Nick Meers) 595 r. Purchase from the J. H. Wade Fund, 1 989.50) 405 © Sibylle Mazot, Paris: 144 a., 1 6 1 r. (photographs: S. Autrum-Mulzer) 1 2 1 a.r. (Neg. Nr. 28-8-
© Archiv für Kunst und Geschichte, Berlin: 1 1 b., 20, © Collection Societe Generale Marrocaine de Ban © Michael Meinecke: 1 90 1., 1 92 a. 2), 1 63 a.I.; (photograph: c. Weidner-EI Salamouny) 204 b.I.
25 r., 27, 66 a.r., 76 a., 9 1 a., 1 73 a., 5 9 1 a.; (photograph: ques, Casablanca: 597 r. © Victoria Meinecke-Berg, Hamburg: 1 82, 1 83 b.I., 1 84 © The State Hermitage Museum, St. Petersburg: 344,
Werner Forman) 1 9 I.; (photographs: Jean-Louis Nou) 68 © Conjunto Arqueolögico Madinat al-Zahra. C6rdo r./1., 327 a. 404 a./b.r./1., 530
a./b., 221 r., 252 r. ba: (photographs: Manuel Pijuan) 232 r./1. © Menges, Paris: 45 c.r., 568 a.I.; (photographs: Winnie © Anne und Henri Stierlin, Geneva: 33, 36, 37 a., 45 a.I.,
© Archives Mashreq-Maghreb, Paris: (photograph: © Copyfoto, Madrid: 2 1 1 Denker) 45 1 a.1., 545 r., 547 a., 552 r., 562 1., 564 a.; (pho 52, 66 a.I., 69 r., 90, 9 1 b., 94, 99, 1 0 1 , 1 05 a., 1 1 3 1., 1 1 6
Marianne Barrucand) 146 © Corbis: 97 a.; (fotographs: Paul Almasy) 423 tographs: Reha Günay) 44 a., 45 1 a.r., 549, 551 a., 562 r., a./b., 1 17 a.r./b., 1 24 b., 1 28, 1 32 b., 1 35 b., 1 39, 147 a. 1 50,
© Archivo Oronoz, Madrid: 49, 58/59, 84 b., 85, © G. Dagli Orti, Paris: 1 2 a., 1 8, 32 b., 54 a., 56 a.r., 57 570 a./b., 572; {photograph: Aras Nefeçi) 548 1 52 1., 1 53, 1 60 1., 1 70 r., 1 7 1 , 1 77 b., 1 79 b., l83 a./b.r., 1 85,
206-207, 2 1 2, 2 1 4 1., 2 1 5, 2 1 6 a./b., 220, 238 1., 239 a.r., 1 1 3 r.. 1 88 b.1., 348, 353 1., 376, 499, 5 1 5 b., 536, 537 © The Metropolitan Museum of Art, New York: 1 86 r./1., 1 87, 1 88 b.r., 1 89, 1 90 r., 1 9 1 r./1., 226, 278 a./b.,
a.r./b.r./1., 240 a., 243, 247, 248, 25 1 a./b., 252 1., 253, 268, r., 539, 542, 543 r./c./I., 56 1 a., 567, 576 a.r., 580 ( 1 986, Edward C. Moore Collection, Bequest of Edward C. 283 a., 284, 288, 289 b.r., 290, 291 b.r./I., 292 a.rJb.r., 293
280 r./1., 282, 3 1 2 1. © Das Bild des Orients, Berlin: (fotographs: joachim Moore, 1 89 1 , 9 1 . 1 . 1 538) 1 96 1.; ( 1 986, Rogers Fund, 1 95 1 , b.I., 295, 297 a., 326, 349 b., 369 a.l./b., 371 a./b., 374, 375
© Art Directors: 61 b., 7 1 , 1 74, 1 75, 476 a. Gierlichs) 363 b., 364 5 1 .56, photograph: Shecter Lee) 202 b.; ( 1 985, Fletcher 1., 380, 395 a., 399 a.1., 448 a./b., 450, 463. 485 1., 489 b.r.,
© The Ashmolean Museum, Oxford: 200 a.r. © The David Collection, Copenhagen: (photographs: Fund, 1 947, 47. 1 00.90) 203 I.; ( 1 995, Purchase, Lila Ache 490 b.r., 493 a., 497, 504, 507, 509. 5 1 O a.rJa.l./b., 5 1 2 a./b.,
© Badisches Landesmuseum. Karlsruhe: 573 b.r. Ole Woldbye) 1 22, 1 96 r., 1 97 r./1., 2 1 4 r. son Wallace Gift. 1 992, 1 992.54) 390; (Rogers Fund, 1 955, 5 1 3, 5 1 6 a., 5 1 7, 5 1 8 a./b.r., 527, 544 b., 546, 554, 555, 559,
© The Baltimore Museum of Art. Baltimore: (Contri © Deutsches Archiiologisches lnstitut Madrid: (pho 55.44) 402 I.; ( 1 980, Catharine Lorillard Wolfe Collection. 560, 566 r., 568 r.
bution from Mrs. Alvin Thalheimer for the Fanny Thal tographs: Reinhard Friedrich, Neg. R 1 63-67- 1 2, R 1 67-67- Bequest of Catherine Lorillard Wolfe, 1 887, 87. 1 5. 1 30) 589 © Yasser Tabbaa 1 Oberlin: 8 1 r., 97 b.I.
heimer Memorial Fund, BMA 1 973. 1 4) 590 7) 222 c./r. © Jose Mor6n Borrego, Seville: 2 1 3, 285, 292, 305, 306, © The Textile Museum, Washington D.C.: (na. 73.368)
© Markus Bassler, Dosquers: 45 b.,2 1 9, 225 a./b., 228 a., © Thomas Dix, Grenzach-Wyhlen: 1 27 b., 34 1 a./b., 317 1 1 9 a.
233 a.r./I., 234, 236 a./b., 237 r.11.. 264, 266 1., 267 b. 454, 455 b.r., 467 a./ c./b., 468 aJb., 470 b., 47 1 , 476 b., 477 © Wolf-Christian von der Mülbe: 547 b., 550, 553, 556 © Antonia Tozer/John Warburton-Lee Photogra
© Bayerische Staatsbibliothek, Munich: (signature: a./b., 478 a.. 479, 480 r., 48 1 , 482, 492 a. © Museo Arqueol6gico Provincial de Cördoba. C6r phy: 4 1 8 1., 422 b.
14563 Cod. arab) 270 a., (signature: 1 4809, Cod. arab 3, © Erzbischöfliches Dom- und Diözesanmuseum, doba: 239 a.I. (photograph: Alvaro Holgado) © Courtesy of the Trustees of the Victoria and
fol.34) 322 r., (signature: 1 4847, Cod. arab. 2603 fol. i v.) Vienna: 400 © Museo Arqueo16gico Nacional, Madrid: 238 r., 250 a. Albert Museum, London: (photograph: Daniel McGrath)
343 r. © Karin Fischer, Berlin: 408, 4 1 6 c., 422 a.r. © Museo de Burgos, Burgos: 241 r. 1 54 I.; (photograph: lan Thomas) 1 55 b.I.; fY&A Picture
© Bayerische Verwaltung der staatlichen © Courtesy of the Freer Gallery of Art, Smithson © Museo Poldi Pezzoli, Milan: 523 b.r./b.1. Library, London) 487, 489 a.I.. 502 1., 523 a., 528 a.r./b.
Schlösser, Giirten und Seen, Munich: 532 b. ian lnstitution, Washington D.C.: 34, 203 c., 205 a.1., 345, © Museo Provincial de Lugo, Lugo: 242 1. © Universitat de Barcelona. Barcelona: 23 1 b.
© Achim Bednorz, Cologne: 48 a., 209 a./b., 22 1 1., 223, 382 rJI., 383, 40 1 a.r., 403 r., 488 1., 522 © Museo Provincial de Teruel, Teruel: 242 r. © Philippa Vaughan, London: 458, 459, 473 b., 474 a.,
227, 228 b.r., 229, 23 1 a., 233 b., 250 b.r./1., 265, 275, 28 1 , © Christine-Anne Gaillard, Paris: 1 15 a.r./a.l./b., 440 © Museum für Türkische und lslamische Kunst, 483 b., 488 r.
283 b., 286 a.r./1., 289 a./b.1., 29 1 a.I., 293 a./b.r., 297 b. © Roel de Gama: 439 b. lstan-bul: 571 © Verwaltung Schlösser und Giirten Schwetzingen:
© Biblioteca Apostolica Vaticana. Rome: 270 b. © Georg Gerster, Zumikon: 1 02 © Namikawa Foundation, Shimane: 55 a., 57 b., 1 95 a.1., (photograph: Foto-Thome) 586 a.I.
© Bibliotheque Nationale, Paris: 53 1., 325 a./b., 327, © joachim Gierlichs, London: 9, 359, 360 b.r./1., 362 a., 200 b., 203 r., 385 b.r./c./1., 54 1 r./1., 565 a.1., 566 1., 573 a.r. © Donald Wilber, Photo courtesy of Asian Art Archives,
342, 35 1 , 402 r., 4 1 4 r., 433, 496 370, 373 1., 378 b.r./c./I., 3 8 1 a./b., 385 a.r/c./1., 398 r., 422 © Alastair Northedge, Paris: 1 06, 1 08 University of Michigan: 393
© Bildarchiv PreuBischer Kulturbesitz, Berlin: 1 3, 1 5 a.l./r., 406/407, 4, 43 1 , 439 a., 445 r., 5 1 6 b., 5 1 9 © Courtesy of the Oriental lnstitute of the Univer © Stuart Whitling: 74 a., 76 b.r.
b.r., 74 b.r., 1 2 1 a.1., 1 70, 1 99 r., 202 a., 2 1 O, 353 r., 449 b.1., © Giraudon, Paris: 307 r. sity of Chicago: 96 © Michelle Woodward: 73 a., 73 b., 1 67 a.I.
Yayıncı, Berlin İslam Sanatları Müzesi'nden Almut von GladiB'e önerileri ve eserin düzeltilmesindeki katkıları için; Berlin'den Julia Gonnella'ya Hindistan'a ayrılan bölümü düzel
ve Köln'den Christiane Kothe'ye Elhamra Sarayı üzerine yaptığı çalışma için; Berlin'den Natascha Kubisch'e değerli katkıları için; Berlin İslam Sanatları Müzesi'nden Chr
Kienapfel'e sürekli yardımı için; Bildarchiv PreuBischer Kulturbesitz'den Heidrun Klein'a ve Cenevre' den Henri Stierlin'e ikonografik araştırmalardaki katkıları için teşekkür e·
ISBN 978-975-04-0405-4
10 9 B 7 6 5 4 3 2 1
x ıx vııı Vll VI v iV 111 il 1