Professional Documents
Culture Documents
TARİH
TT
OTEKI TARIH-2
M O N D R O S 'T A N İZ M İR SUİKASTI DAVASI NA
Ayşe Hür
Öğretmen anne-babanın çocuğu olarak 1956’da Artvin’de doğdu. Urfa,
Nazilli, Edirne’de bulundu, halen İstanbul’da yaşıyor. Memurluk, işçi
lik, araştırmacılık yaptı. 1986-1992 yılları arasında Boğaziçi Üniversi
tesi Tarih ve Uluslararası İlişkiler/Siyaset Bilimi bölümlerinde çift ana
dal eğitimi aldı. 2006’da Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsünde
“Avrupa Birliğinin Tarihle Barışma Politikaları ve Ermeni Meselesi”
üzerine yüksek lisans tezini verdi. Halen aynı enstitüde doktora ça
lışmasına devam ediyor. Mart 2007-Ağustos 2012 arasında AGOS’un;
Kasım 2007-Mayıs 2012 arasında Taraf gazetesinin tarih sayfalarını
hazırladı. Ağustos 2012’den beri R adikal gazetesinde yazıyor. D ünden
Bugüne İstanbul A nsiklopedisi (Kültür Bakanlığı ile Tarih Vakfının or
tak yayını, 1994-1995), İstanbul: A n Urban H istory (Tarih Vakfı Ya
yınları, 1996), İ.E. Ulagay İlaç Sanayii Türk A.Ş. 100 Yaşında (Kurum
Tarihi Projesi, Tarih Vakfı, 2003), 20. Yüzyıl D ünya ve Türkiye Tari
hi, (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2004), Resmi Tarih T artışm aları/İtti
hatçılıktan K em alizm ’e (Özgür Üniversite Kitaplığı, 2007), Trabzon’u
A n lam ak (İletişim Yayınları, 2009), M odern Türkiye’d e Siyasi D üşü n
ce, 9. Cilt, (İletişim Yayınları, 2009) ve Bugünün Bilgileriyle K em a l’in
Türkiyesi, La Turquie K am âliste (Boyut Yayıncılık, 2012) adlı eserlere
katkıda bulundu.
ÖTEKİ TARİEK2
M O N D R O S 'T A N İ Z M İ R S U İK A S T I D A V A S I’N A
AYŞE H Ü R
PRO FİL
© Ayşe Hür
© Profil Yayıncılık
978-975-996-386-6
PROFİL: 284
TARİH: 12
PROFİL YAYINCILIK
Çatalçeşme Sk. No: 52 Meriçli Apt. K.3
Cağaloğlu - İSTANBUL
www.profilkitap.com / bilgi@profilkitap.com
Tel. 0212.51445 11 Faks. 0212. 514 45 12
© Bu kitabın T ürkçe yayın haklan Ayşe H ür ve Profil Yaym cılık’a aittir. Yazarın ve yayıncı
nın izni olm adan herhangi b ir form da yaym lanam az, kopyalanam az ve çoğaltılam az. Ancak
kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
İÇİN D EKİLER
Ö N S Ö Z ........................................................................................................................ 7
M O N D R O S M Ü T A R E K E S İ ................................................................................ 9
İST A N B U L D İV A N -I H A R B İ Ö R F İ Y A R G I L A M A L A R I................. 2 0
M İLLÎ M Ü C A D EL E DE K Ü R T L E R ................................................................ 53
M İLLİ M Ü C A D EL E DE T A R İK A T L A R IN R O L Ü .................................. 6 4
SEVR B Ü T Ü N K Ö T Ü L Ü K L E R İ N A N A S I ’ M I D I R ? .............................80
E R M E N İL E R VE G Ü M R Ü A N T L A Ş M A S I ...............................................101
1921 K O Ç G İ R İ İ S Y A N I ...................................................................................119
Ç E R K E Z ’ E TH E M : K A H R A M A N M I, H A İ N M İ ? .............................126
E N V E R P A Ş A N IN T Ü R K İ S T A N ’D A K İ S O N U ....................................175
1 9 2 2 ’DE G ÜZ E L İ Z M İ R ’İ K İ M Y A K T I ? ................................................... 21 2
5
M U D A N Y A ’D A N L O Z A N ’A G İ D E R K E N ................................................233
L O Z A N BARIŞ A N T L A Ş M A S I Z AFER M İ, H E Z İ M E T M İ ? ...........241
1923 İ Z M İ R İK TİSAT K O N G R E S İ ............................................................ 25 6
İ K İ N C İ G R U P VE C H P ' N İ N K U R U L U Ş U .............................................2 6 6
KÜRTLERE Ö Z E R K L İK S Ö Z Ü V E R İL D İ M İ ? .......................................274
ALİ ŞÜ K R Ü BEY C İ N A Y E T İ ......................................................................... 282
D E V L E T İN M A K A R R - I İD A R E Sİ A N K A R A ’D I R ! ............................ 2 8 8
Y EN İ BİR D Ö N E M : C U M H U R İ Y E T İ N İ L A N I .................................. 295
E R M E N İ - T Ü R K T E Â L Î C E M İ Y E T İ ’N İ N NAFİLE Ç A B A L A R I 301
H A L İF E L İĞ İN K A L D I R I L M A S I ................................................................. 310
RESM Î T A R İ H İ N H A İN L E R İ: 1 5 0 ’LİKLER........................................... 323
T E R A K K İP E R V E R C U M H U R İ Y E T F IR K A S I....................................... 331
ŞEYH S A İD İSYANI VE T A K R İR -İ S Ü K Ü N K A N U N U ..................3 36
MUSUL’U NASIL K A Y B E T T İK ?.................................................................. 34 3
R E J İM İ N T E R Ö R AYGITI: İSTİK LAL M A H K E M E L E R İ ..................351
BU S E R P U Ş U N A D I Ş A P K A D IR !............................................................... 3 6 0
İ Z M İ R S U İK A S T I DAVASI............................................................................ 369
N U T U K VE G E N Ç L İĞ E H İT A B E ............................................................... 38 9
D İ Z İ N ...................................................................................................................... 401
Ö NSÖ Z
7
Ö T E K İ T A R İH -2
8
M O N D RO S MÜTAREKESİ
9
Ö T E K İ T A R İH -2
Paşa’nın karşı oyuna rağmen hüküm eti istifaya razı etti. Vahded-
din 8 Ekim ’de hüküm eti kurm a görevini Tevfik Paşa’ya verdi,
Tevfik Paşa bunu başaramayınca, bu sefer Ahm ed İzzet Paşa’yı
görevlendirdi ve nihayet kabine kuruldu.
Bütün bunlar olurken Vahdeddin’in kendi adamı Rüşdi Bey,
Talat Paşa’nm arkadaşı Dr. N ureddin Bey, İzm ir (Aydın Vilayeti)
Valisi Rahmi Bey, 1916’da Kut-ul A m are’de* esir alınan İngiliz
Generali Tovvnshend ve Hahambaşı Hayim Nahum aracılığıyla
İtilaf Devletleri ** nezdinde, gizli ya da açık, am a her biri ayrı tel
den çalan barış girişimleri yapılıyordu.
İstanbul’un temsilcilerinden gelen değişik teklifleri değerlen
diren Britanya Savaş Kabinesi, Osmanlı İmparatorluğu ile yapıla
cak ‘ayrı’ bir anlaşma, İtilaf Devletleri’ni rahatlatacak, Almanya’yı
dize getirmek için gereken yerlere daha fazla kuvvet ayrılmasını
sağlayacak bir fırsat olarak görmüştü. Buna sadece yeminli Türk
düşmanı Lord Curzon itiraz etmişti. Curzon’a göre “Türkler fena
halde yenilmişlerdi” ve Britanya’nın eli güçlüydü. Başbakan Lloyd
George ise yeni kurulan Ahm ed İzzet Paşa hüküm etine bir şans
verilmesini önerdi. Sonunda Limni Adası’mn Mondros Limam’nda
haber bekleyen Am iral C althorpe’a, mütareke şartlarım görüş
meye hazır olduklarını Türk tarafına bildirmesi söylendi. Fran-
sızlar, A m iral Calthorpe’un Türk tarafı ile doğrudan temasa ge
çeceğini duyunca rahatsız oldular ama İngilizler onları ikna etti.
10
M O N D R O S M ÜTAREKESİ
ıı
Ö T E K İ T A R İH '2
12
M O N D R O S M ÜTAREKESİ
K açırılan fırsatlar
28 Ekim sabahı başlayan ikinci tu r görüşm elerde “Hudutların
muhafazası ve asayişin korunması için gerekli olanlar dışındaki
tüm askerlerin terhisine dair” 5. Madde ile “bütün harp gem ile
rinin lim anlarda enterne edilm esini” öngören 6. M adde itiraz
sız kabul edildi. 7. Madde'deki “gerekli görülen tüm yerlerin iş
gal edileceği” ifadesi üzerine yeniden tartışm a başladı. Sonunda
konu daha sonra görüşülmek üzere kenara kondu. “Osmanlı li
m anlarından İtilaf Devletleri gemilerinin yararlanmasına” ilişkin
8. Madde ufak tefek değişiklerle kabul edildi. Ardından Amiral,
Fransızların da görüşm eye katılm ak istediklerini bildirdi. Yeni
bir taraf demek, yeni talepler demekti. Bu nedenle görüşmeler bi
raz daha hızlandı. “ İtilaf Güçleri donanmasının İstanbul’u üs ola
rak kullanmasını ve ülkedeki tüm tersanelerin ve limanların bu
donanmanın tamir, bakım vs. işlemleri için tahsisini” öngören 9.
M adde ile “Toros Tünelleri’nin işgalini” öngören 10. M adde’ye
yapılan itirazlar da reddedildi. 11. M adde, “ İran’ın kuzey kıs
m ındaki ve K afkasya’daki Osmanlı birliklerinin harpten önceki
sınırlar içine çekilmesiyle” ilgiliydi. Türk tarafı, konunun Kars-
Ardahan-Batum sancaklarının hukuki statüsüyle ilgili olduğunu
belirterek, bu konunun İtilaf Devletleri tarafından daha sonra ele
alınmasını önerdi ve bunu kabul ettirdi. “ Hicaz, Irak, Suriye, Ki-
likya’daki Osmanlı kuvvetlerinin teslim ine” ilişkin 16. Madde,
13
Ö T E K İ T A R İH -2
V ahdeddin’in İngilizperestliği
14
M O N D R O S M ÜTAREKESİ
15
Ö T E K İ T A R İH -2
İttihatçılar ne yaptılar?
16
M O N D R O S M ÜTAREKESİ
17
Ö T E K İ T A R İH -2
18
M O N D R O S M ÜTAREKESİ
19
İSTANBUL DİVAN-I HARB-İ
ÖRFİ YARGILAM ALARI
20
İSTA N BU L DİVANM H A R B -İ Ö R F İ YARGILAM ALAR!
21
Ö T E K İ T A R İH -2
“Polis Müdürlüğü’nün üst katındaki açık teras kısa bir zamanda bir
piyasa yeri haline geldi. Talat, Enver, Cemal, Dr. Bahaeddin Şakir
ve Dr. Nazım hariç olmak üzere bütün harp devrini temsil eden
22
İSTA N B U L D İV A N I H A R B -İ Ö R F İ YARGILAM ALARI
“a) Toplam 112 kişi olan mahkûmlar hapishanede istedikleri gibi ge
zinebiliyorlar ve bütün gün bir arada bulunuyorlar, b) Mahkûmların
arkadaşları için ziyaret saatleri güya 12 ile 14 arası ama bu saat
lere uyulmuyor ve isteyen istediği zaman cezaevine gelip gidiyor,
c) Cezaevine gelen ziyaretçiler, girişleri sırasında tesadüfi göz at
malar dışında herhangi bir aramaya tabi tutulmuyorlar ve bu kişiler
bazen yiyecek olduğunu iddia ettikleri büyük paketlerle geliyorlar,
hâlbuki bu paketlerin içinde her şey olabilir, d) Kadınlar tüm gün
istedikleri zaman gelebiliyorlar ve hiçbir aramaya tabi tutulmuyor
lar. e) Türk askerleri güya mahkûmları gözetlemekle görevliler ama
bütün gün onlarla birlikteler, eğer rüşvete dayanıklı değillerse, ra
hatlıkla mahkûmların kaçışına yardımcı olabilirler.”
23
Ö T E K İ T A R İH -2
24
İSTA NBU L D İV A N -I HARB-İ Ö R F İ YARGILAM ALARI
25
İZMİR'DE İLK K U R ŞU N U KİM ATTI?
26
İZ M İR 'D E İLK K U R ŞU N U K İM A TTI?
27
Ö T E K İ T A R İH -2
M aşatlık toplantısı
28
İZ M İR ’DE İLK K U R ŞU N U K İM A TTI?
29
Ö T E K İ T A R İH -2
30
İZ M İR ’D E İLK K U R Ş U N U K İM A TTI?
N am -ı diğer: O sm an Nevres
31
Ö TEK İ T A R İH -2
32
İZ M İR 'D E İLK K U R Ş U N U K İM A TTI?
İttihatçılardan uzaklaşıyor
33
Ö T E K İ T A R İH -2
Giritli Sabri Bey adlı bir komiser, aldığı bir emri ulaştırmak için
Yunanlı binbaşıya doğru seğirttiği anda, durum u yanlış anlayan
Yunanlı askerler ilk ateşi açmış, olayları kahveden izleyen Ger-
mencikli İbrahim adlı bir delikanlı da Parabellum’u ile cevap ver
mişti. İzm ir’in işgal edildiği gün hapishanelerin boşaltılmasında
görev alan İsmail Kalender adlı bir Radoviç muhacirine göre ise,
ilk kurşunu hapishaneden çıkan Menderes köylerinden Arap Ra-
sim adlı bir genç atmıştı.
A m a daha da ilginci, Genelkurmay Başkanlığı Askerî Tarih ve
Stratejik Etüt B aşkanlığının (ATAŞE) 17 Şubat 1992 tarihli rapo
runa göre ‘ilk kurşun’, İzm ir’de değil, Mondros Mütarekesi’nden
sonra galip devletlerin ilk işgal ettiği yerlerden biri olan Hatay’ın
Dörtyol İlçesi’nin Karakese Köyü’nde Mehmet Çavuş tarafından
31 Ekim 1918 günü Fransızlara ve Ermenilere karşı atılmıştı. Hatta
bu tespit üzerine Dörtyol’da ‘İlk Kurşun Anıtı’ yapılmış ve her
yıl resmî törenler düzenlenmeye başlamıştı. Peki, eğer ilk kurşun
ATASE’nin dediği gibi Dörtyol’da atıldıysa, 28 Şubat 1997’de faali
yete geçen Genelkurmay Basın Merkezi’ne neden Haşan Tahsin’in
adı verilmişti, buna cevap yoktu.
Karışıklık bununla da bitmiyordu. Atatürk Araştırm a Merkezi
Kurucu Başkanı Prof. Dr. Utkan Kocatürk’e göre ‘ilk kurşun’u 29
Mayıs 1919’da Ayvalık’ı işgal eden Yunan birliklerine karşı, 172.
Alay Kum andanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey atmıştı. Cum huri
yet döneminin ünlü İstiklal M ahkemeleri’nde hâkim olarak acı
masız kararlara imza atacak olan Ali Çetinkaya’nın adı, Ayva
lık’taki ‘TSK Ali Çetinkaya İlk Kurşun Rehabilitasyon Merkezi’ne
verildiğine göre, ‘ilk kurşun’ konusunda Genelkurm ay’ın kafası
epey karışıktı.
34
İZ M İR 'D E İLK K U R Ş U N U K İM A T T I?
35
Ö T E K İ T A R İH -2
36
19 MAYIS 1919 NEYİN T A R İH İD İR ?
37
Ö T E K İ T A R İH -2
38
19 MAYIS 1919 N E Y İN T A R İH İD İR ?
39
Ö T E K İ T A R İH -2
40
19 MAYIS 1919 N E Y İN T A R İH İD İR ?
41
Ö T E K İ T A R İH 2
42
19 MAYIS 1919 N EY İN T A R İH İD İR ?
43
Ö T E K İ T A R İH -2
44
19 MAYIS 1919 N E Y İN T A R İH İD İR ?
45
MUSTAFA KEMAL İTC ÜYESİ M İYD İ?
46
M USTAFA KEMAL İT C ÜYESİ M İY D İ?
(Bayur) ise daha ileri giderek İTC’nin Genel Merkez üyesi oldu
ğunu ileri sürer.
M ustafa Kemal bu iddialar hakkında konuşmaz ama Ekim
1918’de, İTC’nin kapatılmasına karşı tedbir olarak kurulan Osmanlı
Hürriyetperver Avam Fırkası’nın yayın organı olan M inber gaze
tesinde “Mensup olduğum İttihat ve Terakki için öylesine çirkin
ve haksız bir neşriyat başlamıştı ki, bunları cevapsız bırakm ak ve
sükûtla karşılamak mümkün değildi...” diye yazması; 1919’da Pera
Palas’ta görüştüğü İngiliz istihbarat görevlisi Rahip Frew’e “Baş
langıçtan çok zaman sonrasına kadar ben de bu cemiyet içinde
bulundum” demesi ya da 15 Nisan 1923 tarihli Hakimiyet-i M il
liye gazetesinde çıkan bir mülakatında “Vaktiyle zaten bir çoğu
muz o Cemiyet’in müessisi (kurucusu) veya azasından (üyesi) bu
lunuyorduk” demesi bu iddiaları doğrular niteliktedir.
47
Ö T E K İ T A R İH -2
Şevket Bey seçilmişti. Örgütün adı Baha Sait Bey’in isteği üze
rine, Kara Vasıf Bey ve Kara Kemal’in adlarından esinlenilerek
Karakol (veya Kara-Kol) olmuştu.
Teşkilat-ı M ahsusa’dan Yenibahçeli Ş ü k rü ’ye göre K ara
kol, M ustafa Kem al’i ‘siyaset-i âliyye’yi idare etm e’ görevine,
Karakol’un beş albayından biri olan İsmet B ey’i ise cephe ku
mandanlığına uygun görmüştü. İkili bu teklifi Tokatlıyan Han’dan
Mustafa Kemal’in Şişli’deki evine kadar yürürken konuşmuşlardı.
Mustafa Kemal teklifi kabul etmiş, İsmet Bey ise reddetmiş, onu
Anadolu’ya geçirmek için üç gün bir eve hapsederek baskı yap
mak gerekmişti*
Enver Paşa’nın amcası Halil (Kut) Paşa, İTC’nin Millî Müca
dele’nin lideri olarak kendisini düşündüğünü ancak, Enver’le ak
rabalığı dolayısıyla bunu kabul etmediğini söyler. Fethi Bey ise,
İTC’nin liderlik için kendisini uygun bulduğunu ima eder. Ona
göre, 10 M art 1919’da İngilizlerce tutuklanarak Malta’ya gönde
rilmesi üzerine, liderlik hakkı Mustafa Kemal’e geçmişti.
Gerçekten de, Mustafa Kemal’in 23 Temmuz-7 Ağustos 1919
tarihleri arasında toplanan Erzurum Kongresi’ne katılımı sorunlu
olmuştu. M ustafa Kemal’le birlikte kongreye gelenlerden Kara
Vasıf da muhtemelen Karakol’un temsilcisi olarak oradaydı. Ama
bir dizi olaydan sonra Mustafa Kemal kişisel olarak öne çıkmayı
başaracaktı.
48
M USTA FA KEMAL İT C ÜYESİ M İY D İ?
49
Ö T E K İ T A R İH -2
'W
M USTAFA KEMAL İT C ÜYESİ M İY D İ?
51
Ö T E K İ T A R İH -2
52
MİLLÎ MÜCADELE DE KÜRTLER
53
Ö TEK İ T A R İH -2
54
M İLLİ M ÜCA D ELE DE K ÜRTLER
55
Ö T E K İ T A R İH -2
56
M İLLÎ M Ü CA D ELE DE K ÜRTLER
57
Ö T E K İ T A R İH -2
W ilson’un 14 İlkesi
VŞMHC, 1918’de İttihatçılar tarafından İstanbul’da kurulmuştu.
Amacı, Doğu Anadolu bölgesinde bir Pontus devleti ya da Er
m enistan kurulm asını önlemekti. Erzurum ’a giderken hem Türk
hem de Kürt tarafının temel beklentisi, Mondros Mütarekesi ile
her köşesi yabancı işgaline uğramış Anadolu’da, ABD Başkanı
Wilson’un 14 İlkesi (veya VVilson Prensipleri) uyarınca bir çıkış
yolu bulmaktı.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, 1917 yılında ABD
Başkanı Wilson’un formüle ettiği ‘14 İlke’ adlı fikirler dizgesinin 12.
Maddesi’nde şöyle deniyordu: “Şimdiki Osmanlı İmparatorluğu’nun
58
M İL L Î M ÜCA D ELE DE K ÜRTLER
59
Ö T E K İ T A R İH -2
60
M İLLÎ M ÜCA D ELE DE K ÜRTLER
61
Ö TEK İ T A R İH -2
62
M İLLÎ M Ü CA D ELE D E K ÜRTLER
63
MİLLÎ MÜCADELE DE TARİKATLARIN ROLÜ
64
M İLLÎ M Ü C A D ELE DE TA RİK ATLA RIN ROLÜ
En dindarane tören
23 Nisan 1920’de Hacı Bayram Cam ii’nde yapılan Meclis’in açı
lış töreninde (özellikle cumaya denk getirilmişti) Kuran’dan ayet
ler okunduktan sonra hatim indirilm iş, Hacı Bayram Veli’nin
türbesi ziyaret edilmişti. M illî Mücadele’nin m uhafazakâr lider
lerinden Kâzım K arabekir bile töreni “gereğinden fazla aşırı”,
“koyu dindar” ve “dervişane” bularak, “tarihim izde hiçbir meclis
böyle açılmadı,” diye yakınmıştı. Hâlbuki 8 şeyh, 61 din adam ı
nın milletvekili olduğu bir meclis için bu tören doğal ve kaçınıl
mazdı. Şeyhlerden ikisi Nakşibendî, biri Bayramî, ikisi Halveti,
65
Ö T E K İ T A R İH -2
biri Mevlevi, ikisi ise Bektaşî şeyhi idi. Hem işlevsel hem de sem
bolik açıdan büyük önemi olan meclis başkan vekillerinden biri
Mevlana Celaleddin Rum î’nin 19. göbekten akrabası olan Abdül-
halim Çelebi, diğeri ise Hacı Bektaş Veli soyundan gelen Cema-
leddin Çelebi idi. Dahası, Abdülhalim Çelebi Meclis çalışmala
rına uzun Mevlevî külahı ve özel Mevlevî kostümü ile katılırdı.
Meclis’in başkanlık kürsüsünün arkasında ‘birbirinize danışınız’
anlam ına gelen (“ve emrehüm şura beynühüm”) Şurâ Suresi’nin
38. Ayeti yazılıydı.
M ustafa Kemal, 1 M ayıs 1920’de B M M ’ye hitap ederken
“Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir
iki noktayı arz etmek isterim: Burada m aksud olan ve Meclis-i
âlinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez de
ğildir, yalnız Kürd değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsin
den m ürekkep anasır-ı İslâmiyedir, samimi bir mecmuadır,” de
mişti. A rdından ülkedeki tüm Sûfî şeyhlerine bir çağrı yapmış
ve bazı şeyhlere de özel m ektuplar yazm ıştı. Bu m ektuplarda
“zat-ı alinize kalben pek büyük hürm etim var”, “m uhabbet ve
hürm etlerim in kabulünü rica ederim ” gibi son derece nazik ve
saygılı bir dil kullanm ıştı.
Bu sırada Kuzey A frika’da yaygın olan Senûsiyye tarikatı
nın şeyhi Ahm ed Şerif Senûsî de ülkedeydi ve Millî Mücadele’yi
destekleyenler arasındaydı. Esas derdinin Halifelik olduğu anla
şılan Şeyh’ten Ankara’nın da bir beklentisi olduğu, 800 bin ku
ruş toplu para ödemesinden ve kendisine bin, maiyetine 300 lira
aylık bağlanmasından anlaşılıyordu. Aynı şekilde Hacıbektaş’taki
ana tekkenin Nakşî şeyhi Hacı Haşan Efendi’ye de aylık 500 ku
ruş ‘m ükâfat’ maaşı bağlanmıştı. Böylece birçok Sünni tarikat
ehli ve Alevi/Bektaşi M illî Mücadele’de görev almaya başladı.
66
M İLLİ M ÜCA D ELE DE TARİK ATLA RIN ROLÜ
67
Ö T E K İ TAR.İH-2
68
M İLLÎ M Ü C A D E L E 'D E TARİK ATLA RIN ROLÜ
69
Ö T E K İ TA R İH 2
70
MİSAK-I MİLLÎ NEDİR, NE DEĞİLDİR?
71
Ö T E K İ T A R İH -2
72
M İSA K -I M İLLÎ N E D İR , N E D E Ğ İL D İR ?
73
Ö T E K İ T A R İH -2
74
M İSA K -I M İLLÎ N E D İR , N E D E Ğ İL D İR ?
75
Ö T E K İ T A R İH -2
76
J
M İSA K -I M İLLÎ N E D İR . NE D E Ğ İL D İR ?
77
I
Ö T E K İ T A R İH -2
“Türkiye hâlâ resmî olarak İslam dinini izlerse de ülkeye gelen bi
risinin halkın dininin millîcilik, Kuran’ı Kerim’inin Misak-ı Millî,
Yeni Ahit’inin [İncil] bağımsızlık savaşının hikâyesi olduğunu an
lamak için fazla zaman ve çaba harcaması gerekmez. Her yerde, ya
tağın başucunda söz konusu andın bir kopyasını bulabilirsiniz, çok
kişi onu ceplerinde taşır. Birisi bana ‘benim için özgürlüğümü ve
ren kitaptan daha kutsal ne olabilir?’ diye sordu. ‘Ondan bir pasaj
seç, sana metin üzerinden saatlerce vaaz vereyim. Biz her zaman
olduğu gibi, Kuran’ı hocaların sözlerini anlamadan, duyumsamadan
ve düşünmeden okuyoruz. Oysa Misak-ı Millî’deki her sözcüğü ço
cuklarım da biliyor. İslam’ın günü geçmiştir. Bizim halkı uyarmaya
yardımcı olacak yeni bir dine gereksinmemiz var. Bunu da milliyet
çilikte ve ikinci doğuşumuzun öyküsünde bulmuş durumdayız...”
78
M İS A K -I M İLLÎ N E D İR , N E D E Ğ İL D İR ?
79
SEVR BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİN AN ASI’ M IDIR?
80
S EV R B Ü T Ü N K Ö T Ü L Ü K LE R İN A N A S I’ M ID IR ?
‘D em okrasi’ Z ırhlısı
İstanbul’daki Fransız Yüksek Komiseri, 1 Haziran 1919 tarihinde
Babıâli’ye gelerek Sadrazam’ı ziyaret edip Osmanlı İmparatorluğu’nu
resmen konferansa davet ettiğinde Damat Ferid Paşa pek sevin
mişti. Durumu Padişah’a müjdelerken ‘mevcudiyet-i siyasiyemizin
resmen tasdiki’ demişti. Yanma eski Sadrazam Tevfık Paşa’nm
delege, Maliye Nazırı Mehmet TevFık Bey ile Şura-yı Devlet Re
isi Rıza Tevfık Bey de M urahhas M üşavir olarak atandı. Dört
‘T evfik’ten oluşan heyet, 6 H aziran’da Fransızların tahsis et
tiği ‘Demokrasi’ zırhlısıyla Toulon üzerinden Paris’e gitti ve 12
Haziran’da konferansa dahil oldu. Damat Ferid Paşa ile aynı ge
mide olmak istemeyen Tevfık Paşa siyatik ağrılarını bahane et
miş, 14 Haziran’da Ceres adlı bir İngiliz gemisiyle yola çıkmıştı.
Hastalığın bahane olduğu belliydi. Tevfik Paşa o günlerde Fran-
sızlara fazlasıyla meyletmiş görünen Damat Ferid Paşa’ya tavır
koymak istemişti.
Damat Ferid Paşa, Tevfik Paşa’yı beklerken muhtemelen ‘rol
çalm ak’ için, Onlar M eclisi’nde bir konuşma yaptı. 11 Haziran
1919 tarihli konuşmada özetle Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa
girm esinin tek sorum lusunun İttihatçılar olduğunu, ayrıca A l
m anların kışkırtm asının önemli rol oynadığını, İTC ileri gelenleri
cezalandırıldığı için Osmanlı milletinin aklandığını söylüyordu.
‘Osmanlı milletinin bundan böyle ekonomiye ve kültüre öncelik
vereceğini taahhüt ettikten sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun bü
tünlüğünün korunmasını rica ediyordu.
Konferans heyeti bu konuşmayı alaycı bir tavırla dinlemişti.
Damat Ferid Paşa, tepkilere aldırmayarak 17 Haziran’da bir ko
nuşma daha yaptı. Bu sefer tepki daha acı oldu. “Avrupa’da, Asya’da,
A frika’da Türklerin fethettiği hiçbir yer yoktur ki orada maddi
mamuriyet durum unun eksildiği, medeniyet seviyesinin düştüğü
görülmesin...” diye söze başlayan Fransa Başbaşkanı Clemenceau
81
Ö T E K İ T A R İH -2
82
SEVR 'B Ü T Ü N K Ö T Ü L Ü K LE R İN A N A SI' M ID IR ?
83
Ö T E K İ TARİEV2
84
SEVR 'B Ü T Ü N K Ö T Ü L Ü K LE R İN A N A S I' M ID IR ?
85
Ö T E K İ T A R İH -2
86
SEVR B Ü T Ü N K Ö T Ü L Ü K LE R İN A N A S I' M ID IR ?
87
Ö T E K İ T A R İH -2
88
SEVR B Ü T Ü N K Ö T Ü L Ü K LE R İN A N A S I' M ID IR ?
89
Ö T E K İ T A R İH -2
90
S E V R 'B Ü T Ü N K Ö T Ü L Ü K LE R İN A N A S I' M ID IR ?
91
Ö T E K İ T A R İH -2
92
LENİN VE MİLLİYETLER MESELESİ
93
Ö T E K İ T A R İH -2
94
L E N İN VE M İLLİY ETLER MESELESİ
Bakü K urultayı
Durum bu merkezde iken, 1-8 Eylül 1920 tarihlerinde Bakü’de
Doğu Halklarının Birinci Kurultayı (kısaca Bakü Kurultayı) top
landı. Amacı “milliyetler meselesinin işçi sınıfının önderliğinde
nasıl çözüleceğine dair yol haritasını hazırlam ak” olan kurultay,
Zinovyev tarafından “Yoldaşlar, kardeşler, sizi İngiliz emperyaliz
mine karşı kutsal savaşa çağırıyoruz!” sözleriyle açıldığında pat
layan alkış ve tezahürat sağanağı neredeyse şehrin en ücra köşe
lerinden bile duyulmuştu.
Zinovyev’in “Dünya tarihindeki en önemli olay” olarak ni
telediği kurultaya 3.280 delege bekleniyordu, ancak 37 milletten
1.891 delege katıldı. Tutanaklara göre 469 Azeri, 461 KafkasyalI,
322 Türkistanlı, 197 İranlı ve Farisi, 157 Ermeni, 100 Gürcü, 104
Rus ve 235 Türk delegeye karşılık, koskoca Çin ve Hindistan’dan
sadece 22 delege gelmişti. Tutanaklara ‘K ürt’ olarak geçen sekiz
delegeden biri, daha sonra A zadi örgütünde görev alan İsmail
Hakkı Şaweys idi; diğerleri ise büyük ihtimalle Türkiye dışındandı.
95
Ö TEK İ T A R İH -2
96
L E N İN VE M İLLİY ETLER MESELESİ
97
Ö T E K İ T A R İH -2
98
L E N İN VE M İLLİY ETLERM ESELESİ
99
Ö T E K İ T A R İH -2
M)»
ERMENİLER VE GÜM RÜ ANTLAŞMASI
ıoı
Ö T E K İ T A R İH -2
102
E R M E N İL E R VE G Ü M R Ü A N T LA ŞM A SI
103
Ö T E K İ T A R İH -2
104
ER M E N İL E R VE G Ü M R Ü ANTLAŞM ASI
105
Ö T E K İ T A R İH -2
107
Ö T E K İ T A R İH -2
108
M USTAFA S U P H İY İ VE 29 K Â N U N -İ SA N İ'Y İ U N U TM A !
109
Ö T E K İ T A R İH -2
Yıldırm a harekâtı
ııı
Ö T E K İ T A R İH -2
112
M USTAFA S U P H İ'Y İ VE 29 K Â N U N -İ S Â N ÎY İ U N U TM A !
113
Ö T E K İ T A R İH '2
114
M USTAFA S U P H İY İ VE 2 9 K Â N U N -İ S Â N ÎY İ U N U TM A !
115
Ö T E K İ T A R İH -2
116
M USTAFA S U P H İ'Y İ VE 29 K Â N U N -İ SÂ N İ'Y İ U N U TM A !
117
Ö T E K İ T A R İH -2
118
1921 KO Ç G İRİ İSYANI
119
Ö T E K İ T A R İH -2
120
1921 KOÇG İRİ İSYANI
121
Ö T E K İ T A R İH -2
122
1921 K O Ç G İR İ İSYANI
123
Ö T E K İ T A R İH -2
124
1921 K O Ç G İR İ İSYANI
125
ÇERKEZ' ETHEM: K A H R A M A N MI, HAİN M İ?
126
‘ÇER K EZ ' ETH EM : KAH RA M A N M I, H A İN M İ?
127
Ö T E K İ T A R İH -2
“1. Hakka istinat eden bir asiyim. Bornova hadisesinden maksat, taz
minat, fıdye-i necat (kurtuluş fidyesi) almak değil, benim ve memle
ketimin aleyhine istimal edilecek (kullanılacak) ve binlerce yetimin
128
ÇER K EZ ' ET H E M : KAH RA M A N M İ, H A İN M İ?
129
Ö T E K İ T A R İH -2
130
Ç E R K E Z ’ ETH EM : KAH RA M A N M I, H A İN M İ?
131
Ö T E K İ T A R İH -2
132
Ç E R K E Z ’ ET H E M : K A H RA M A N M I, H A İN M İ?
133
Ö T E K İ T A R İH -2
134
ÇER K EZ’ E T H E M : K AHRAM AN M I, H A İN M İ?
135
Ö T E K İ TAR.İH-2
G ediz M uharebesi
136
'Ç ER K EZ' ETH EM : K A H RA M A N M i. H A İN M İ?
137
Ö T E K İ T A R İH -2
138
'Ç ER K EZ' ETH EM : KAH RA M A N M İ, H A İN M İ?
139
Ö T E K İ T A R İH -2
140
'ÇERK EZ' ET H E M : KAH RA M A N M I, H A İN M İ?
ise yaklaşık 15.300 asker idi. Ayrıca silah ve hayvan sayısı açı
sından da büyük dengesizlik vardı. Durum un aleyhine olduğunu
anlayan Ethem Bey, muhtemelen Yunanlarla ilk olarak bu gün
lerde görüşmelere başladı. Önce 1. Kolordu Kumandanı G ene
ral Nider’e başvurdu. Esasını Türklerin teşkil ettiği bir kuvvetin
Mustafa Kemal’e karşı savaşmasının Yunanlar için ne kadar fay
dalı olacağını sezen Nider, Ethem Bey’e mühimmat, haberleşme
araçları ve ilaçların verilmesi için Küçük Asya Ordusu’nun idare
sini üstlenen General Papulas’a ricada bulundu. Ethem Bey, önce
emrindeki 159. Alay’ın askerlerine terhis tezkerelerini verdi, ge
riye kalan 2.300 kadar adam ına düzenli orduya teslim olmak;
dağa çıkm ak ve Yunanlara sığınmak şeklinde üç seçenek sundu.
Yunanlara sığınıyor
Askerî harekât sürerken Mustafa Kemal 8 Ocak 1921 ’de BM M ’ye
Ethem Bey Meselesi ile ilgili izahatta bulundu. 29 Aralık’taki otu
rumda Ethem Bey’i savunan milletvekilleri şimdi aleyhindeydiler.*
Mustafa Kemal’in Ethem Bey’den hain diye bahsetmesini istiyor
lardı. Yapılan oylamayla Reşit Bey’in milletvekilliği düşürüldü.
10 O cak’ta Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde “Ethem’in Hıyaneti”
başlıklı bir yazı kaleme alındı. Yazının son bölümünde şu ifade
lere yer veriliyordu:
141
Ö T E K İ T A R İH -2
142
'Ç ER K EZ' ETH EM : K A H RA M A N M E H A İN M İ?
* B ir Y unan D ışişleri b elg esin e göre E them Bey, iki yıl içinde 3 m ily o n pou n d
haraç top lam ış, 25 bin T ü rk ’ü öldürm üştü. E lbette, aynı dönem de A n k a ra ’nın
d ü zen li b irlik lerin in iç isy a n la rd a kaç kişiyi ö ld ü rd ü ğ ü n ü v eya S akarya M ey d an
M u h areb esi arifesinde, 7 A ğustos 1921 ’de çıkarılan T ekâlif-i M illiye K anunu
g ibi uygu lam alarla, h alk tan kaç lira to plandığını tam olarak bilm iyoruz.
143
Ö T E K İ T A R İH -2
Sürgün Yılları
10 Ocak 1922’de Erkân-ı Harbiye Umumiye Riyasetine
(Genelkurmay Başkanlığı) Harbiye Nazırı Ziya Paşa tarafından
Ankara’ya verilen rapora göre Ethem Bey ve bir grup Çerkez
Anadolu’ya geçmek istiyordu. Ankara Hükümeti bu isteği, 22
Ocak 1922’de çıkardığı bir kararname ile reddetti. Anadolu’ya
dönme ümidini yitiren Ethem Bey 22 Kasım 1922’de Frank
furt yakınlarındaki Könisgstein kasabasındaki Kohnstam
Sanatoryumunda bir süre kaldıktan sonra muhtemelen 1923
sonunda Bağdat’a geçti. 1925 ve 1926 yıllarında, bazı istihbarat
raporlarında Ethem Bey’in, Musul ve Bağdat’ta bazı Kürt mil
liyetçileriyle temasa geçtiğine dair iddialar yer aldı.
1938’de kendisinin de arasında olduğu 150’likler için çıkarı
lan genel aftan kardeşleri Tevfîk Bey 1939’da (bazı kaynaklara
144
'Ç ER K EZ’ ET H E M : KAH RA M A N M I, H A İN M İ?
145
PAPA EFTİM’İN CEMAATSİZ KİLİSESİ
146
PAPA E F T İM 'İN CEM AATSİZ KİLİSESİ
147
Ö T E K İ T A R İH -2
K apadokya turu
148
PAPA E F T İM 'İN CEM A ATSİZ KİLİSESİ
K ilise kuruluyor
Bundan sonrası hızlı gelişti. 3-16 Temmuz 1922’de Kayseri’deki
Zincidere Manastırı’nda 30-40 kişinin katılımıyla ‘Türkiye Büyük
Millet Meclisine Tabi Umum Anadolu Türk Ortodoksları Kong
resi’ toplandı. Kongre kararları uyarınca 22 Temmuz’da Anado-
luda Ortodoksluk Sadası adlı K aram anca (Karamanlidika) bir
dergi yayımlanmaya başladı.
4 Ekim 1922’de Zincirdere M anastırı’nda toplanan kongrede
Patrik Meletios’un Patriklikten çıkarılarak Fener Patrikhanesi’nin
feshedilmesi, Kayseri’de bağımsız bir Türk Ortodoks Patrikhanesi
kurulm ası, Eftim’in ‘Papa Eftim’ adıyla Müstakil Türk Ortodoks
Kilisesi’nin Umumi Vekilliği’ne getirilmesi yolunda kararlar alındı.
Böylece, hem Fener Rum Patrikhanesi’nin ‘ekümenikliği’ redde
dilmiş oluyor, hem de Anadolu Rumlarının en azından bir bölü
m ünün ‘Yunan milleti’ ile bağı kesilmiş oluyordu.’
L ozan’dan sonra
Ancak, bu tarihten sonra Papa Eftim ve ‘yerli malı’ kilisenin ba
şına gelenler pek hazindir. Yunanistan’la Türkiye arasında, Lo
zan Barış Antlaşması’nın bir parçası olarak imzalanan Mübadele
Anlaşması ile karşılıklı göçe tabi tutulacaklar ‘M üslümanlar’ ve
‘Hıristiyanlar’ olarak belirlenince, Türkçe konuşan Ortodoks Ka
ram anlılar da mübadeleye tabi tutulmuştu. Mustafa Kemal böy
lece “Rumluk meselesine nihai bir nokta koymayı” hedefliyordu.
Nitekim Lozan görüşmeleri sırasında, Ankara, bizzat kurduğu
bu kilisenin adını bile geçirmemişti. Yani, ‘laik’ Kemalistler bile
149
Ö T E K İ T A R İH -2
151
Ö T E K İ T A R İH -2
152
TALAT PAŞA SUİKA STI VE
ERM ENİLERİN NUREM BERG'İ
153
Ö T E K İ T A R İH -2
İhtiraslı ve kayıtsız
‘Cafer Saî’, ‘Ali Saî’, ‘M ehmed Saî” gibi takm a adlar altında bu
adreste üç yıl yaşayan Talat Paşa, İstanbul’dan kaçarken “Bizim
siyasi öm rüm üz artık sona ermiştir,” dediğini unutmuşa benzi
yordu. Ç ünkü bu üç yıl içinde evi yalnız A lm anya’daki değil,
A vrupa’daki eski Jöntürklerin buluşm a yeri olmuş, Talat Paşa
Avrupa’nın çeşitli köşelerine dağılmış olan İttihatçıları örgütle
meye çalışmış; İsviçre ve İtalya’da üst düzeyde siyasi temaslarda
bulunm uştu. Bankacısı D avidoff aracılığıyla İngilizlerle A na
dolu hareketinin başına geçmek için pazarlıklar yapmış, Mustafa
Kemal’e ve TBM M ’deki bazı İttihatçılara m ektuplar yazmıştı. O
salı sabahı Talat Paşa son nefesini verirken yıllardır sarf ettiği
154
TALAT PAŞA SUİKASTI VE N U R E M G B E R G 'İ
155
Ö T E K İ T A R İH 2
Talat Paşa’yı öldürmeye ant içtim (...) Ermeni asıllı bazı vatandaş
lar bana Talat Paşa’yı öldürmem için para verdi (...) Talat Paşa’nın
öldüğünü duyan vatandaşlarım, rahat bir nefes alacak ve bu başa
rımdan ötürü benimle iftihar edeceklerdir. Bunu düşününce sevini
yorum. Cinayeti sadece bu duyguyu tatmak için işledim,” demişti.
156
TALAT PAŞA SUİKASTI VE N U R E M G B E R G 'İ
157
Ö T E K İ T A R İH -2
158
TALAT PAŞA SUİKASTI VE N U R E M G B E R G 'İ
159
Ö T E K İ T A R İH -2
160
TALAT PAŞA SUİKASTI VE N U R E M G B E R G İ
161
Ö T E K İ T A R İH -2
162
TALAT PAŞA SUİKASTI VE N U R E M G B E R G ’İ
163
Ö T E K İ T A R İH -2
164
CEM AL PAŞAYI KİM Ö LD Ü R D Ü ?
165
Ö TEK İ T A R İH -2
166
C EM A L PAŞAYI K İM Ö L D Ü R D Ü ?
Soru işaretleri
İstanbul’da yayımlanan Peyam-ı Sabah'ın 26 Temmuz 1922 ta
rihli nüshasında “Cemal Paşa Katledildi” başlıklı haberde, cina
yeti bir Erm eni’nin gerçekleştirdiği, fakat ayrıntılı bilginin henüz
ellerine ulaşmadığı yazıyordu. Aynı gün, Tercüman-ı H akikat'te
Talat Paşa, Said Halim Paşa, Bahaeddin Şakir ve Azmi beylerden
sonra Cemal Paşa’nın da öldürülmesiyle siyasi cinayetler silsilesi
nin devam ettiği yazıyordu. 28 Temmuz 1922 tarihli Hâkimiyet-i
Milliye yayımlanan “Cemal Paşa Hıyanet ve İhanet Kurbanı”
başlıklı uzun yazıda, atılan kurşunların Cemal Paşa’ya değil Türk
lüğe atıldığı teması işleniyordu.
Aynı günlü The Times gazetesinde Cemal Paşa’yı Ermenile-
rin değil, Cemal Paşa’nın Rusya’nın nüfuzunu kırm ak için En
ver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa’yı barıştırm ak üzere olduğun
dan şüphelenen Rus ÇEKA’sının öldürmüş olabileceğinden söz
ediliyordu. Ermeni gazeteleri olayı üzüntü ile karşılamışlar, ka
tilin kim olduğu belli değilken, Ermenileri suçlamanın haksızlı
ğına değinmişlerdi. Rum gazeteleri ise Cemal Paşa’nın bu sonu
hak ettiğini, çünkü m aktulun gaddar, cebbar ve müstebit biri ol
duğunu yazmışlardı.
5 Ağustos’ta Ankara’daki yabancı misyon şefleri ve Rus Sefiri
Aralof, Başvekil R auf Bey’i ziyaret etmişler, A ralof “Cemal Paşa,
Türkiye’nin büyük bir evladı ve Rus-Türk dostluğunun ateşli bir
taraftarı olduğu için, teessürüm üz pek derindir,” demiş, katille
rin şiddetle takip edilerek, kırk kişinin tevkif edildiğini söyleyip
muhakeme neticesinde faillerin şiddetle cezalandırılacakları husu
sunda teminat vermişti. Ancak 10 gün sonra Sovyet Sefareti’nde
A ra lo f a göre R auf Bey, Sovyet istihbaratına göre Erzurum M il
letvekili Durak Bey tarafından çıkarılan şüpheli bir yangın, taraf
lar arasındaki ilişkilerin çok gergin olduğunu gösteriyordu.
167
Ö T E K İ T A R İH -2
168
CEM AL PAŞAYI K İM Ö L D Ü R D Ü ?
169
Ö T E K İ T A R İH -2
170
CEM A L PAŞAYI KİM Ö L D Ü R D Ü ?
171
Ö T E K İ T A R İH -2
172
CEM A L PAŞAYI KİM Ö L D Ü R D Ü ?
173
Ö T E K İ T A R İH -2
174
ENVER PAŞA'NIN TÜ R K İSTA N 'D A K İ SO N U
175
I
Ö T E K İ T A R İH -2
176
EN V ER PA ŞA 'N IN T Ü R K İS T A N ’DAKİ S O N U
177
Ö T E K İ T A R İH -2
178
EN V ER PAŞA 'N IN TÜ R K İST A N 'D A K İ S O N U
“Benim o zaman için ender olan güzel bir fotoğraf makinem vardı.
Enver bir gün Derne cephesine gelmişti. Bu cepheye Mustafa Kemal
179
Ö T E K İ T A R İH -2
180
EN V ER P A Ş A N IN T Ü R K İS T A N ’DAK İ S O N U
181
ÖTEKİ TARİH-2
Sarıkam ış’tan yeni dönen Enver Paşa’nın m akam ına yaptığı zi
yaret de hüsranla sonuçlanmıştı. Enver ne Sarıkam ış’ı anlatmış,
ne Sofya’yı sormuştu. Birkaç cümleyle başından savmıştı M us
tafa Kem al’i.
Şubat 1915’te başlayan Ç an ak k ale Savaşı sırasında hâlâ
Sofya’da olan Mustafa Kemal, savaşa katılm ak için dilekçe yaz
mış am a Harbiye N azırı Enver Paşa bu atam ayı geciktirmişti.
Mustafa Kemal’in atamasını Enver’in İstanbul dışında olduğu bir
dönemde, Harbiye Nezareti M üsteşarı ‘Topal’ İsmail Hakkı Paşa
imzalamıştı. Mustafa Kemal cepheye gitmişti am a Enver cepheye
yaptığı ziyaret sırasında M ustafa Kemal’in birliğine uğramamış,
Mustafa Kemal de kızıp istifasını vermişti. Ancak Çanakkale’de
kurulan 5. Ordu’nun başındaki Alman Mareşali Liman von San-
ders istifayı kabul etmediği gibi, Enver’den bir yazı ile Mustafa
Kemal’in gönlünü almasını istemişti. Enver’in bu tavsiyeyi tuttuğu
anlaşılıyordu çünkü M ustafa Kemal’in albaylığa terfi ettirildiğini
bildiren 3 Haziran 1915 tarihli mektup iltifatlarla doluydu. An
cak M ustafa Kemal, 8-9 Ağustos 1915 günü kendisine ‘Anafarta-
lar K ahram anı’ unvanının verilmesine neden olan başarılarından
sonra İstanbul’a döndüğünde Enver’in Harp M ecm uası’nm kapa
ğına kendisinin resmi konacakken, son anda klişeyi değiştirtip
amcası Halil Paşa’nın resm ini koydurduğunu duyacaktı.
A rdından M ustafa K em al’in albaylıktan tuğgeneralliğe ter
fisi sorun oldu. Millî M ücadele’nin asker üyelerinden Fahreddin
(Altay) Paşa’nın anlattığına göre, Talat, Enver’e “Bak, arkadaşlar
Mustafa Kemal beyin terfiini istiyorlar. Bir an evvel olsa bitse di
yorlar. Yap b a ri...” demiş, Enver Paşa cevabı yetiştirmişti: “Şimdi
terfiini imzaladım (...) A m a müsaade edin de şimdi ben size anla
tayım: Siz, Mustafa Kemal’i benim gibi tanımazsınız. Vakıa çok
değerli, fakat o nispette de haristir. Emin olun, şimdi liva yaparız.
Kolordu kumandanlığı ister. Onu yaparız, ordu kumandanlığı ister.
182
E N V E R PAŞA 'N IN T Ü R K İST A N 'D A K İ S O N U
Ordu kum andanı yaparız, başkum andanlık ister. Ona da peki de
sek, yine kâfi görmez. Daha büyüğünü ister. Çünkü hırsına hudut
yoktur. Bu sebeple, onu azar azar vererek gayet maharetle idare
etmek, hoş tutm ak lazımdır.” Bu konuşma M ustafa Kem al’e ak
tarıldığında “Ben Enver’in bu kadar zeki ve ileri görüşlü oldu
ğunu bilmezdim,” diyerek, hakkındaki yargıları adeta onaylaya
caktı. Mustafa Kemal’in Tuğgeneralliğe yani paşalığa terfii ancak
1916 yılında 16. Kolordu Kumandanı olarak Diyarbakır’a gitm e
sinden sonra olmuştu.
183
Ö T E K İ T A R İH -2
184
MALTA SÜRGÜNLERİ Nİ NASIL BİLİRSİN İZ?
185
Ö T E K İ T A R İH -2
186
MALTA S Ü R G Ü N L E R İ N İ N ASIL B İL İR S İN İZ ?
187
Ö T E K İ T A R İH -2
188
MALTA S Ü R G Ü N L E R İ N İ N ASIL B İL İR S İN İZ ?
189
Ö T E K İ T A R İH -2
190
MALTA S Ü R G Ü N L E R İ N İ N A SIL B İL İR S İN İZ ?
atandı ancak Cephe Kumandanı Albay İsmet Bey ile anlaşm az
lık yaşadığından 1922 Büyük Taarruz öncesi görevinden alındı
ve emekliye ayrıldı.
Süleyman Necmi Selman: Tehcir sırasında Samsun M uta
sarrıfı olan Süleyman Necmi Bey Sam sun’da bazı Ermenilerin
öldürülmelerinde birinci derecede sorum lu olduğu gerekçesiyle
M alta’ya gönderilmişti. 1923’te Kastamonu Valisi oldu ardından
Samsun Milletvekili olarak TB M M ’de görev aldı.
Zülfü Tigrel: Osm anlı döneminde Diyarbakır Mebusu olan
ve Diyarbakır Ermenilerine yönelik toplu katliamlarda rol alan
Zülfü Bey, yeni dönemin Diyarbakır M illetvekili’ydi. Lozan’a gi
den heyete ise ‘Kürt temsilcisi’ olarak katıldı.
A rif Fevzi Pirinççioğlu: Osmanlı döneminin Diyarbakır M e
busu A rif Fevzi Bey, yeni dönemde Diyarbakır Milletvekilliği ve
Nafıa Vekilliği yaptı.
Kara Vasıf: 16 M art 1920’de İstanbul’un resmen işgalinden
sonra Malta’ya götürülen ve 1921 yılında dönen Kara Vasıf Bey,
Millî Mücadele’ye Sivas Milletvekili olarak katıldı ancak M us
tafa Kemal’le ters düşerek 1926 İzmir Suikastı Davası nedeniyle
idamla yargılandı ancak beraat etti. 1931'de bir trenin altında ka
larak öldü.
İsmail Canbulat: İttihatçıların Emniyet Umum M üdürü, İs
tanbul Şehremini ve Dahiliye Nazırı olan İsmail Bey, Malta dö
nüşü İstanbul Milletvekili olarak TBM M ’ye katıldı. O da 1926 İz
m ir Suikastı Davası’nda m ahkûm olup idam edildi.
Musa Hilmi Demokan: Kırşehir Ermenilerine yönelik suç
larından dolayı M alta’ya götürülen K ırşehir M utasarrıfı M usa
Hilmi Bey, daha M alta’da iken TB M M ’ye Kırşehir Milletvekili
olarak seçildi.
191
Ö T E K İ T A R İH -2
Cumhuriyet’in harcı
Elbette M alta’ya gönderilmemiş yüzlerce K ırım ve savaş suçlusu
vardı. Onlar da yargılanmadılar ve Cumhuriyet döneminde önemli
görevlere getirildiler. Örneğin İTC Bolu Milletvekili Dr. M azhar
(Germen) Sağlık Bakanı, K ırım ’da Ermeni ölülerinin gömülme
sinden sorum lu Sağlık Genel Müfettişi Dr. Tevfik Rüşdü (Aras)
İzm ir M illetvekili ve 1925 tarihli Takrir-i Sükûn Kanunu’ndan
M ustafa K em al’in ölümüne kadarki dönemde Dışişleri Bakanı
oldu. Daha sonra da pek çok önemli devlet görevinde bulundu.
K ırım sırasında Van Jandarm a K um andanı olan K âzım Paşa
192
MALTA S Ü R G Ü N L E R İ N İ NASIL B İL İR S İN İZ ?
193
MUSTAFA KEMAL’İN ERM ENİ
K IR IM I NA DAİR TAVRI
194
M USTAFA KEMAL’İN ER M EN İ K IR IM I N A D A İR TAVRI
195
Ö T E K İ T A R İH -2
196
M USTAFA K EM A L'İN E R M E N İ K IR IM I N A D A İR TAVRI
karşı haklı bir ithamda bulunamaz. Bize karşı yapılmış olan ifti
raların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ek
serisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi
evlerine dönmüş olurlardı.”
D ikkat edileceği gibi artık ‘katliam ’, ‘katliama katılanların
cezalandırılması’, ‘fazahat’ gibi kavram lar kullanılmıyordu. Bu
söylemin hem İTC’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında geliştir
diği ‘öz savunm a’ söylemi ile hem de bugünkü ‘resmî söylem’
ile benzerliği ortadaydı.
197
Ö T E K İ T A R İH -2
198
MUSTAFA KEMAL’İN ER M EN İ K IR IM I N A D A İR TAVRI
199
Ö T E K İ T A R İH -2
200
KURTULUŞ SAVAŞI MI MİLLÎ MÜCADELE M İ?
201
Ö T E K İ T A R İH -2
202
K URTU LU Ş SAVAŞI M I M İLLÎ M Ü C A D ELE M İ?
203
Ö T E K İ T A R İH -2
204
K U RTU LU Ş SAVAŞI M I M İLLÎ M Ü C A D ELE M İ?
Brege tipi uçağı A nkara Hüküm eti’ne bırakm ış, daha sonra da
1.500 adet hafif makineli tüfek, 2.735 sandık fişek, 200 kamyon,
1 komprasör, 11 top beşik ve kaması, 2 ton şaplı kösele, bazı top
yedek parça ve malzemesi satmıştı.
205
Ö T E K İ T A R İH -2
206
K URTULUŞ SAVAŞI M I M İLLİ M Ü C A D ELE M İ?
207
Ö T E K İ T A R İH '2
208
K URTU LU Ş SAVAŞI M I M İLLÎ M Ü C A D ELE M İ?
209
Ö T E K İ T A R İH -2
210
KURTU LU Ş SAVAŞI M I M İLLÎ M Ü C A D ELE M İ?
211
1922'DE GÜZEL İZM İR’İ KİM YAKTI?
Kramer Otel’de
Mustafa Kemal, yorgun ordunun konakladığı N ifin (şimdi Kemal
paşa) biraz ilerisindeki Belkahve’den İzm ir’e bakarken de, yabancı
harp gemileriyle dolu Körfez’e ve Anadolu şehirlerinin aksine tek
bir dum anın bile tütmediği şehre uzun uzun baktıktan sonra ya
nındakilere “Bu şehre bir şey olsaydı çok üzülürdüm ,” demişti.
Yunan ordusunun acele ile terk ettiği İzm ir’in içi karmakarışıktı.
Bu nedenle kendisine önce Karşıyaka’da bir köşk hazırlandı; ama
212
1 9 2 2 ’DE G Ü Z E L İZ M İR ’İ K İM YAKTI?
213
Ö T E K İ TARİ H -2
Yangın başlıyor
13 Eylül’de ise bütün bu güzel hava tersine döndü. İzm ir’in en ma
mur, en güzel, en zengin mahalleleri alevler içindeydi çünkü. Yan
gın hızla, yerleştiği eve yaklaşırken Mustafa Kemal, ateş çembe
rinden panik içinde kaçışan halkın arasından açık bir otomobille
ileride kayınpederi olacak Uşakizade M uam m er Bey’in G özte
pe’deki evine doğru yola çıktı. O gün bir suikasta kurban gitm e
mesi büyük bir mucizeydi.
214
1 9 2 2 ’D E G Ü Z E L İZ M İR İ K İM YAKTI?
215
Ö T E K İ T A R İH -2
216
1 9 2 2 ’DE G Ü Z E L İZ M İR ’İ K İM YAKTI?
217
Ö T E K İ T A R İH -2
M isyonların tavrı
218
1 9 2 2 ’D E G Ü Z E L İZ M İR ’İ K İM YAKTI?
219
Ö T E K İ T A R İH -2
220
1 9 2 2 ’DE G Ü Z E L İZ M İR 'İ K İM YAKTI?
221
Ö T E K İ T A R İH -2
222
1 9 2 2 ’DH G Ü Z EL İZ M İR ’İ K İM YAKTI?
223
Ö T E K İ T A R İH -2
224
1 9 2 2 'D E G Ü Z E L İZ M İR ’İ K İM YAKTI?
225
Ö T E K İ T A R İH -2
226
1 9 2 2 ’D E G Ü Z E L İZ M İR 'İ K İM YAKTI?
227
Ö T E K İ T A R İH -2
yangına tek bir cümle ile bile değinmedi. Daha sonraki oturum
larda da Sakallı Nureddin Paşa ve şürekasının gasp ettiği mal
lardan, başıbozuk Türk birliklerinin şehirde m eydana getirdiği
hasarlardan bahsedildi am a yangına, yangım kimin çıkardığına
değinilmedi. Sanki milletvekilleri için böyle bir yangın yoktu.
Mustafa Kemal, CH F’nin 15-20 Ekim 1927 tarihinde Ankara’da
toplanan ikinci Kurultay’ında Parti Genel Başkanı sıfatıyla yap
tığı 36,5 saatlik N utuk’ta tam 16 sayfa boyunca, Sakallı Nured
din Paşa’yı yerden vurduğu halde İzm ir Yangını’na dair tek ke
lime etmedi. Peki, daha sonra, hemen her konuda konuşan, her
konuda fikrini bildiğimiz Mustafa Kemal, İzmir Yangını hakkında
konuştu mu? İlginçtir ama konuşmadı.
Peki, Mustafa Kemal’in yangın konusundaki suskunluğunun
ve Nureddin Paşa hakkındaki bu öfkesinin altında yatan neydi?
Bunun cevabı belki de Falih Rıfkı’nın şu satırlarında gizlidir:
“Gâvur İzmir karanlıkta alev alev, gündüz tüte tüte yanıp bitti.
Yangından sorumlu olanlar, o zaman bize söylendiğine göre, sa
dece Ermeni kundakçıları mı idi? Bu işte o zamanki ordu komutanı
Nureddin Paşa’nın hayli marifeti olduğunu da söyleyenler çoktu.
Atatürk’ün Nureddin Paşa’yı eskiden beri sevmediği Nutuk’unda gö
rünür. (...) Kibirli, dar kafalı, zulüm ve ceberrut düşkünü bir kimse
idi. Bu yüzden bir zamanlar Millet Meclisi kendini harp divanına
verip mahkûm bile ettirmek istemişti. (...) Nureddin Paşa’nın biri
İzmir’de, biri İzmit’te tertip ettiği iki linçin hikâyesi gene o vakit
ler, bizi ikrah içinde bırakmıştır (iğrendirmiştir). Bunlardan biri İz
mir metropoliti Meletyos [Hrisostomos], öteki de Peyam-ı Sabah
yazarı Ali Kemal’dir.
228
1 922'D E G Ü Z EL İZ M İR 'İ KİM YAKTI?
229
Ö T E K İ TAR.İH-2
mı? Em in değilim ama, 1922 eylülünde İzm ir’e kim lerin kıy
dığı konusunu açıklığa kavuşturm ak için hem Am erikan, Fran
sız, İngiliz ve İtalyan kaynaklarının, hem resm î ve yarı-resmî,
gizli ya da açık Türk kaynaklarının, hem Yunan, Rum ve Ermeni
kaynaklarının karşılaştırmalı bir okum asına, hem de bu olayın
içinde yer aldığı tarihsel bağlam ın, yani Osm anlı’nın son yüzyı
lından bugüne kadarki Cum huriyet tarihinin siyasi, ekonomik,
sosyal, kültürel ve zihinsel açıdan analize tabi tutulm asına ihti
yaç olduğu açık...
230
1 9 2 2 ’D E G Ü Z EL İZ M İR 'İ K İM YAKTI?
231
Ö T E K İ T A R İH -2
233
Ö T E K İ T A R İH -2
234
M U D A N Y A 'D A N LO ZA N ’A G İD E R K E N
235
Ö T E K İ T A R İH -2
236
M U D A N Y A 'D A N L O Z A N 'A G İD E R K E N
237
Ö T E K İ TARİH-2
238
M U D A N Y A 'D A N LO ZA N ’A G İD E R K E N
239
Ö T E K İ T A R İH -2
240
LOZAN BARIŞ ANTLAŞM ASI ZAFER Mİ,
HEZİM ET M İ?
“1- Doğu Sınırı: ‘Ermeni Yurdu’ söz konusu olamaz, olursa görüş
meler kesilir. 2- Ira k Sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul san
cakları istenecek. Konferansta başka bir durum ortaya çıkarsa hü
kümetten talimat alınacak. 3- Suriye sınırı: Bu sınırın düzeltilmesi
için çalışılacak ve sınır şöyle olacaktır: Reis-i İbn-i Hayn’dan başla
yarak Harim, Müslimiye, Meskene, sonra Fırat yolu, Der Zor, Çöl,
nihayet Musul livası güney sınırına ulaşacak. 4- Adalar: Duruma
göre davranılacak. Kıyılarımıza pek yakın olan adalar ülkemize
katılacak; şayet olmazsa Ankara’dan sorulacak. 5- Trakya Sınırı:
1913 sınırının elde edilmesine çalışılacak. 6- Batı Trakya: Misak-ı
Millî maddesi gereği plebisit istenecek. 7- Boğazlar ve Gelibolu
Yarımadası: Yabancı bir askerî kuvvet kabul edilemez. Bu yüz
den görüşmeleri kesmek gerekirse önceden Ankara’ya bilgi verile
cek. 8- Kapitülasyonlar: Kabul edilemez. Bu yüzden görüşmeleri
241
Ö T E K İ T A R İH -2
242
LO ZA N BARIŞ ANTLAŞM ASI Z A F E R M İ, H E Z İM E T M İ?
243
Ö T E K İ T A R İH -2
244
LO ZA N BARIŞ A NTLA ŞM A SI Z A F E R M İ, H E Z İM E T M İ?
245
Ö T E K İ T A R İH -2
246
LOZA N BARIŞ ANTLAŞM ASI Z A F E R M İ, H E Z İM E T M İ?
247
Ö T E K İ T A R İH -2
248
LO ZA N BARIŞ ANTLA ŞM A SI ZAFER M İ, H E Z İM E T M İ?
249
Ö T E K İ T A R İH -2
250
LOZA N BARIŞ ANTLAŞM ASI ZAFER M İ, H E Z İM E T M İ?
251
Ö T E K İ T A R İH -2
252
LOZA N BARIŞ ANTLA ŞM A SI ZAFER M İ. H E Z İM E T M İ?
edildiği için Misak-ı M illî’ye dahil edilmesi akla bile gelmeyen İğ
dır, Brest-Litovsk’un ‘hediyesi’ olarak Osmanlı İmparatorluğu’nda,
sonra da Türkiye’de kaldı. Böylece sınırlarımız, Misak-ı M illî sı
nırlarını aştı!
Bugün bazılarının Misak-ı Millî sınırları içinde olduğunu sana
rak uğruna savaşmayı göze aldığı Kıbrıs’ın statüsü ise (1878’de II.
Abdülhamid tarafından tngilizlere kiralanmış, İngilizler de 1914’te
adayı ilhak etmişlerdi) Lozan’da Türkiye tarafından tanındı. Yani,
Kıbrıs’ın Misak-ı M illî sınırları içinde olmadığı onaylandı.
Son olarak, Misak-ı M illî’nin “İslam Halifeliğinin, Osmanlı pa
dişahlığının ve hüküm etinin merkezi olan İstanbul şehri ile Mar
m ara Denizi’nin güvenliği korunmalıdır” diyen 4. Maddesi’nin, 1
Kasım 1922’de Saltanat’ın, 3 M art 1924’te Hilafetin kaldırılması
ve 13 Ekim 1923’te A nkara’nın başkent ilan edilmesiyle açıkça
ihlal edildiğini belirtelim.
2S3
Ö T E K İ T A R İH -2
254
LOZA N BARIŞ ANTLA ŞM A SI ZAFER M İ, H E Z İM E T M İ?
255
1923 İZ M İR İKTİSAT KONGRESİ
256
1923 İZ M İR İK TİSAT K O N G R E S İ
N eden İzmir?
Bu sefer m uhalif milletvekilleri, kongrenin belli bir programı ve
gündem inin olmamasını, ayrıca ulaşım açısından son derece el
verişsiz bir ayın seçilmesini eleştirdiler. Program konusu zaman
* A n cak b u büy ü k coşku kısa sürdü. L o z a n ’da, M u s u l’un çözüm e b ağlanm am ası,
S tan d ard O il Ş irk e ti’nin Irak petrollerinin denetim ini ele geçirm esi üzerine, A B D
resm î çevreleri de, işadam ları da heveslerini k ay b ed in ce anlaşm alar h ay ata g eç
m ed i ve T ü rk iy e’nin ‘K üçük A m erik a’ olm ası ileri bir tarihe ertelendi.
257
Ö T E K İ T A R İH -2
258
1923 İZ M İR İK TİSAT K O N G R E S İ
259
Ö T E K İ T A R İH -2
260
1 9 2 3 İZ M İR İK TİSAT K O N G R E S İ
261
Ö T E K İ T A R İH 2
262
1 9 2 3 İZ M İR İK TİSAT K O N G R E S İ
263
Ö T E K İ T A R İH -2
aynı zam anda bir kitap bayramı olarak yaşar”, “Türk m ikroptan,
pis havadan ve pislikten çekinir, bol ve saf hava, bol güneş ve
tem izliği sever”, “Türkler hangi sınıf ve meslekte olurlarsa ol
sunlar, candan sevişirler. Meslek, züm re itibariyle elele vererek
birlikler, memleketini ve birbirini tanım ak, anlaşm ak için seya
hatler, birleşm eler yaparlar” gibi konuyla ilgisiz hamasi ifade
ler, pek çok kişiyi büyük hayal kırıklığına uğratm ıştı. Öyle ki,
İleri gazetesinden Subhi Nuri Bey’e göre belgenin adı “dinî ya
da ahlakî M isak olsa” daha uygun olurdu. Ancak Subhi Bey’in
gözden kaçırdığı bir husus vardı. M isakın “Türk, dinine, m il
liyetine, toprağına, hayatına ve m üessesatına düşm an olmayan
milletlere daim a dosttur; ecnebi sermayesine aleyhtar değildir...”
diyen 9. M addesi adeta İzm ir İktisat Kongresi’nin toplanm asın
daki esas amacı özetliyordu.
A m aca ulaşıldı mı
Aslında İzm ir İktisat Kongresi’nin iki temel amacı vardı. Birin
cisi Millî Mücadele yıllarında A nkara’ya uzak kalan İstanbullu
Müslüman-Türk burjuvazi ile ilişkileri düzeltmekti. Nitekim bir
iktisat kongresi toplama fikri, İstanbul’daki gayrimüslim tüccarları
geriletmek için 1922 yılında Millî Türk Ticaret Birliği’nde örgütle
nen Müslüman-Türk tüccarlardan çıkmış, İktisat Vekili Mahmud
Esad Bey’in onlara verdiği ‘daha büyük bir kongre toplama sözü’
uyarınca da İzm ir İktisat Kongresi toplanmıştı. Kongre’de başla
rındaki fesi çıkarıp Ankara’nın kalpağını giyen İstanbullu burjuva
lar daha sonra da kalpağı çıkarıp panama şapkasını giyeceklerdi.
İkinci amaç ise, Lozan Barış Görüşmeleri’nin çıkm aza gir
diği o günlerde, Batılı ülkelere, kapitülasyonlara kesinlikle karşı
olduklarını ancak Türkiye’nin, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ve
İttihatçılardan devralınan liberal iktisat politikalarından vazgeç
mediği, yabancı sermayeye düşm an olmadığı mesajı vermekti.
264
1923 İZ M İR İK TİSAT K O N G R E S İ
265
İK İN C İ GRUP VE C H P 'N İN KURULUŞU
266
İK İN C İ G R U P VE C H P 'N İ N K URU LU ŞU
267
Ö TEK İ T A R İH -2
268
İK İN C İ G R U P VE C H P 'N İ N K URULUŞU
269
Ö T E K İ T A R İH -2
270
İK İN C İ G R U P VE C H P 'N İN K U RU LU ŞU
271
Ö T E K İ T A R İH -2
272
İK İN C İ G R U P VE C H P 'N İ N K U R U LU ŞU
273
KÜRTLERE Ö ZER K LİK SÖZÜ VERİLDİ M İ?
Irk hukuku
274
KÜRTLERE Ö Z E R K L İK S Ö Z Ü V E R İL D İ M İ?
275
Ö T E K İ T A R İH -2
276
KÜRTLERE Ö Z E R K L İK SÖ Z Ü V E R İL D İ M İ?
277
Ö T E K İ T A R İH -2
278
K ÜRTLERE Ö Z E R K L İK S Ö Z Ü V E R İL D İ M İ?
İngiliz arşivlerinde çalışan bir başka tarihçi İhsan Şerif K aym az’a
göre ise, 1 Ağustos 1924 tarihinde Diyarbakır’da Türk-Kürt Kong
resi adıyla gizli ve gayri resmî bir toplantı yapılmıştı. Toplantıya
katılan Kürt delegelerinin talepleri arasında “1. Kürtlere sıkıntı
larını hafifletecek m iktarda borç verilmesi, 2. Genel a f ilan edil
mesi, 3. Kürdistan’dan beş yıl süreyle vergi ve asker alınmaması,
4. Şer’i m ahkem elerin yeniden kurulm ası, 5. El konulan silah
ların geri verilmesi, 6. Türk tarafının uygun bulm adığı kişile
rin Kürdistan’dan çıkarılması” konuları vardı. Karşılığında Kürt-
ler A nkara’daki hüküm ete bağlı kalacaklar, M usul sorununda
Türkiye’ye destek olacaklardı. Türk tarafı bu taleplere ilke olarak
evet demekle birlikte bu toplantının somut bir meyvesi ortaya çık
madı. İngiliz belgelerine göre benzer bir toplantı 4 Kasım 1924’te
Cizre’de yapıldı ama ondan da bir sonuç çıkmadı. Bu kopuşun ilk
kötü meyvesi, 13 Şubat 1925’te patlak veren Şeyh Said İsyanı ola
cak, bu isyanın arkası da gelecekti.
279
Ö T E K İ T A R İH -2
280
K ÜRTLERE Ö Z E R K L İK S Ö Z Ü V E R İL D İ M İ?
381
ALİ ŞÜ KRÜ BEY CİNAYETİ
282
ALİ ŞÜK RÜ BEY C İN A Y ETİ
(83
Ö T E K İ T A R İH -2
284
ALİ ŞÜK RÜ BEY C İN A Y ETİ
sonra Topal Osm an’ın Ali Şükrü Bey’i şahsi husumetinden dolayı
öldürdüğünü savundu. Ali Fuad Paşa Siyasi Hatıralar adlı ese
rinde Mustafa Kemal’in Topal Osm an’ın ‘tepelenmesi’ sırasında
sessiz kalışını biraz imalı biçimde anlattı. O dönemde TBM M za
bıt kâtibi olan M ahir İz Yılların İzi adlı anı kitabında “Bu çete şe
hirde nizam ve intizamı, hem de nizamiye askerî kışlasında askerî
disiplini bozacak tavırlar takınmaya başladı. Elbette bu gayr-i ta
bii hal devam edemezdi. Galiba ‘bir taşla iki kuş vurulsun’ diye
Ali Şükrü Bey’in vücudunun ortadan kaldırılması Topal Osm an’a
havale edildi,” dedi. Mustafa Kemal’e öm rü boyunca sadık kal
mış olan Falih Rıfkı, Çankaya kitabında, “Topal Osman da en so
nunda nizami ordunun kıta kum anlarından İsmail Hakkı Tekçe
tarafından ve Mustafa Kemal’in emriyle Çankaya sırtlarında vu
rulmuştur,” dedi.
^85
Ö T E K İ T A R İH -2
286
ALİ ŞÜK RÜ BEY C İN A Y ETİ
288
D EV LET İN M AK A RR-I İD A RESİ ANKARA’DIR!
Yangın yeri
290
D E V LET İN M AK A RR-I İD A R E Sİ A N K A RA 'D IR!
İstanbul’a kaçm ak
291
Ö T E K İ T A R İH -2
A syalı başkent
292
D EV LET İN M AKARR-I İD ARESİ A N K A RA'D IR!
293
Ö T E K İ T A R İH -2
294
YEN İ BİR D Ö N EM : C U M H U R İY ET İN İLANI
295
ÖTEKİ TARİH-2
Daha sonra ‘Millî Sır’ adıyla karşımıza çıkacak bir başka iddi
aya göre Mustafa Kemal, 7-8 Temmuz 1919 gecesi, Erzurum ’da,
sabaha karşı M azhar M üfid ve Süreyya (Yiğit) beylere ‘sonuna
kadar m ahrem kalm ak’ koşuluyla şunları yazdırmıştı: “Zaferden
sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce
de bir sorunuz üzerine söylemiştim. Bu bir. İki: Padişah ve hane
dan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç: Ör
tünmek kalkacaktır. Dört: Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka
giyilecektir (...) Beş: Latin alfabesine geçilecektir...”
Şevket Süreyya’ya göre, Mustafa Kemal’in en yakınlarından
İsmet Bey, Sakarya Harbi’nin cereyan ettiği 1921 yılı ortasında,
G arp Cephesi’nin Sivrihisar Karargâhı’nda, Yakub Kadri ve Ha
lide Edib’e ilerde C um huriyet rejim inin kurulm asının zorunlu
olduğundan söz etmişti. Kâzım Karabekir ise, 1922 Eylülü’nde
Bursa’da buluşan Millî Mücadele liderlerinin, üzerinde konuştuğu
siyasî formüllerden birinin Mustafa Kemal’in, en küçük şehzadeye
Hilafet ve Saltanat naibi ve aynı zamanda diktatör yapılması oldu
ğunu iddia eder. Formülü Fevzi ve İsmet paşalar önermişti, ama
Karabekir, fikrin Mustafa Kemal’den çıktığını düşünmekteydi.
296
Y EN İ B İR D Ö N E M : C U M H U R İY E T İN İLANI
297
Ö T E K İ T A R İH -2
298
Y EN İ B İR D Ö N E M : C U M H U R İY E T İN İLA N I
İlk tepkiler
31 Ekim günü, Halife Abdülmecid Efendi, Mustafa Kemal’e, dede
sinin hükümdarlığını im a eden “Abdülmecid bin Abdülaziz Han”
imzalı kuru bir tebrik telgrafı gönderdi. M ustafa Kemal de ken
disine aynı kurulukta teşekkür etti. Aynı gün İstanbul’daki Vatan
ve Tevhid-i Efkâr gazetelerini ziyaret eden R auf Bey, cum huri
yetin, kendilerinin yokluğunda alelacele ilan edilmesinden duy
duğu şaşkınlığı belirttikten sonr£, olayın İttihatçıların Merkez-i
299
Ö TEK İ T A R İH -2
16»
ERM ENİ-TÜRKTEÂLÎ CEMİYETİ NİN
NAFİLE ÇABALARI
301
ÖTEKİ TARİH-2
302
E R M E N İ-T Ü R K T E Â L Î C E M İY E T İ’N İN N AFİLE ÇABALARI
Çay partisi
Türk-Ermeni Teâlî Cemiyeti’nin basma yansıyan etkinliklerinden
biri 21 Temmuz 1923 Cumartesi günü İstanbul mebusları şere
fine verdiği çay partisi oldu. Tokatlıyan Ham ’nda yapılan partiye
aralarında Türk Ocağı Başkanı Hamdullah Suphi Bey ve Ocağın
İdare Heyeti’nden Ruşen Eşref Bey, Aziz Sadi Bey, Nureddin Bey
gibi yeni rejimin ağır toplarının olduğu bir Türk heyeti katıldı.
İlk konuşmayı yapan Hukukçu İstepan Karayan, Türklerle Erme-
niler arasında 600 yıldan beri süregelen ilişkilere değinmiş, son
otuz yılda yaşananların ise Türkler ve Ermeniler değil, dış güç
lerin eseri olduğunu belirtmişti. Karayan, Türk ordusu ve milleti
için iyi dileklerde bulunduktan sonra, Türk mebuslardan Erme-
nilerin durumunu da dikkate almalarım ve birkaç kişinin yaptığı
hatayı tüm bir millete yüklememelerini rica etmişti.
Karayan’dan sonra söz alan Hamdullah Suphi Bey, Karayan’ın
tüm E rm enilerin sözcüsü olm aya hakkı olm adığını belirttik
ten sonra “Anadolu’nun her bir tarafında Erm eni damgası var
dır. Her millette olduğu gibi Türkler de tek başına yaşayamazlar.
303
Ö T E K İ T A R İH -2
304
E R M E N İ-T Ü R K TEÂLÎ C EM İY ETİ N İN N A FİLE ÇABALARI
R ehine psikolojisi
Temmuz 1924’te, Türk-Ermeni Teâlî Cemiyeti’nin Lozan Barış
Antlaşması uyarınca, yurtdışındaki Ermenilerin ülkeye dönüşünü
sağlamak için A nkara Hüküm eti’ne bir başvuru yaptığı haber
leri Adana’daki yerel gazeteler tarafından sert şekilde eleştirildi.
A ğustos’ta gazetelerde, Cemiyet’ten Öm er Aziz Bey’in Türkiye
Ermenileri adına İsmet Paşa’ya bir dilekçe sunduğuna dair haber
ler çıktı. Habere göre Ermenilerin dinî, sosyal ve cemaat örgütleri
bir anlaşmaya vararak Lozan Antlaşması’nın azınlıklara tanıdığı
hakları reddetmeye ve bundan böyle Türklüğü kabul için atılım-
lar atmaya karar vermişlerdi. Bu haberleri fırsat bilen Tevhid-i
Efkâr gazetesi bir muhabirini Patrikhane’ye göndererek Erm eni
lerin sadakatini sorgulamaya kalkıştı. Gazeteye göre eğer Erme-
niler sadakatlerini ispat etmek istiyorlarsa “Ermeniler Türk Oğlu
Türk’üz” demeliydiler. Patrikhane M aslahatgüzarınım, baskılara
dayanamayıp “ Ermeniler Türk Oğlu Türk’tür” demesi ise, gaze
tenin muhabiri tarafından “Efendi beş yıl önce neredeydiniz?”
diye alaya alınacaktı.
1924’ün Eylül ayında Ermeni Teâlî Cemiyeti ‘bitmeyen sami
miyet testi’ kapsamında İstanbul gazetelerine “Türkiye’nin saygın
Ermenileri ve her tabakadan Erm eni’yi temsil eden Türk-Ermeni
Teâlî Cemiyeti’nin Açıklam ası” başlıklı bir bülten gönderdiler.
Bültende “Türkiye Ermenileri kendi haklarının korunması için
Fransız Senatosu’nda Mr. Leig ve M. Philip’in konuşm alarını
bıkkınlıkla okudular. Bu saygıdeğer kişiler Türkiye Ermenileri
nin haklarını korumaya kalkarak ne yapmak istiyorlar? Her za
m an zararla sonuçlanan yabancı müdahaleler sebebiyle nam us
ları dışında her şeylerini kaybeden Ermenilere dayanarak kendi
menfaatlerini mi korumaya çalışıyorlar acaba? Hayır Beyler! Si
zin aracılığınıza ihtiyacım ız yok. Biz Türkiye’de ve Türkiye
305
Ö T E K İ T A R İH -2
306
E R M E N İ-T Ü R K T E Â L Î CEM İY ETİ N İ N N A FİLE ÇABALARI
307
Ö T E K İ T A R İH -2
Ve kaçınılm az son
308
E R M E N İ-T Ü R K T E Â L Î CEM İY ETİ’N İN N AFİLE ÇABALARI
309
HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
310
H A L İF E L İĞ İN K ALDIRILM A SI
Karabekir, Ali Fuat ve Refet paşalar ile Dr. Adnan Bey’i bir araya
getirdiğini açık etti. Hatta bu arada Kâzım Karabekir Paşa Halife
Abdülmecid Efendi’ye bir ziyaret gerçekleştirmişti. M ustafa K e
mal fırsatı kaçırmadı ve ‘Hilafetçi’ R auf Bey’i, 22 Kasım tarihli
CHF görüşmelerinde 8 saat boyunca sıkıştırdı.
311
Ö T E K İ T A R İH -2
312
H A L İF E L İĞ İN K ALDIRILM ASI
313
Ö T E K İ T A R İH -2
H alifeliğin İlgası
Mustafa Kemal 1924 Şubatı’nda bir Fransız dergisine verdiği de
meçte şöyle dedi: “Tarihimizin en mutlu dönemi hüküm darları
m ızın Halife olmadıkları zam andır (...) Ne Acemler, ne AfganlI
lar, ne A frika M üslümanları İstanbul Halifesini asla tanımadılar.
Bütün İslam milletleri üzerinde yüce ruhani görevini yerine geti
ren tek Halife fikri gerçekten değil, kitaplardan çıkmış bir fikir
dir. Halife hiçbir zaman Rom a’daki Papa’nın Katolikler üzerin
deki kuvvet ve iktidarını gösterememiştir (...) Biz Halifeyi eski
314
H A L İF E L İĞ İN KALDIRILM ASI
315
Ö T E K İ T A R İH 2
316
H A L İF E L İĞ İN K ALDIRILM A SI
317
Ö T E K İ T A R İH -2
D ış dünyadaki tepkiler
Halifeliğin İlgası haberleri M üslüman dünyasında büyük yankı
uyandırmıştı. Asya’daki Hilafet Hareketi’nin lideri M uhammed
Ali, Türkiye davası için 1,5 milyon pound yardım topladı. Hare
ketin başkanı Şevket Ali A nkara’ya bir telgraf yollayarak M us
tafa Kemal’den kararı bir kez daha gözden geçirmesini rica etti.
M ustafa Kemal kendisini şöyle yanıtladı: “Hilafet hüküm et etme
* F en er R u m P atrikliği kastediliyor.
318
H A L İF E L İĞ İN K ALDIRILM ASI
319
Ö T E K İ T A R İH -2
320
H A L İF E L İĞ İN KALDIRILM ASI
Abdülmecid Efendi
Abdülmecid Efendi 29 Mayıs 1868’de doğdu. 1876 yılında
babası Abdülaziz’in askeri bir darbeyle tahttan indirilip yerine
V. Murad ın padişah ilan edilmesi, Abdülaziz’in bileklerini ke
serek intihar ettiğinin açıklanması, daha sonra bunun bir sui
kast ya da cinayet olduğunu ortaya çıkması ile büyük ruhsal
sarsıntılar yaşadı. Amcasının oğlu Vahdeddin’in tahta çıkması
üzerine veliaht olan Abdülmecid, 1916’da ağabeyi Veliaht Yu
suf İzzeddin’in intiharıyla bir kez daha sarsıldı.
Abdülmecid Efendi, devlet görevleri yanında, ressamlığı ve
sanatsal olaylara verdiği maddi, manevi destekle öne çıkmıştı.
Saray Ressamı Fausto Zonaro ve Sanayi-i Nefise Mektebinin
hocası Salvatore Valeri gibi önemli isimlerden resim dersi alan
Abdülmecid Efendi, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin gazete
çıkarma girişimlerine, Galatasaray Sergilerine, Şişli Atölyesine,
Viyana Sergisine ve ünlü ressam Avni Lifij’in Paris’te burslu
321
Ö T E K İ T A R İH -2
322
RESMÎ T A R İH İN HAİNLERİ: 150'LİKLER
323
Ö T E K İ T A R İH -2
324
RESM Î T A R İH İN H A İN L E R İ: 150’LİKLER
Ne prensibi efendi?
Dahiliye Vekili Ferid Bey, Yusuf Bey’in endişe etmemesini, çünkü
listeyi yaparken belli prensiplere sadık kaldıklarını açıkladı. Ancak
Yusuf Bey’in ısrar etmesi üzerine patlayıverdi: “Efendim, prensip
diye ne istiyorsunuz? Hain, hain[dir]. Ne prensibi? Yalnız hıya
netin vecih (yolu) ve nevi (türü) itibariyle ancak tasnif kabil olur.
Yoksa prensip nedir?” Elbette bu cevaptan sonra Yusuf Bey’de
konuşacak cesaret kalmadı.
23 Nisan 1924 tarihinde TBM M ’deki gizli oturum da listedeki
isimler üzerinde tartışmaya geçildi. Ferid Bey isimleri okudukça,
milletvekillerinden sesler yükseliyordu: “ahm ak”, “budala”, “al
çak”, “bunak”, “rezil”, “satılmış”, “mel’un”, “sülükler”, “A rtin”,
“Kürt Mustafa”, “Sekiz yüz bin Ermeni kestik diyen adam”, “Yu
nan bayrağını öpen”. ..
Mebuslar, listeye eklenmesi için yeni isimler öneriyorlardı. Biri
nin önerdiğini diğeri beğenmiyor, kendi adayının neden daha fazla
‘hain’ olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Örneğin Karahisar-ı Şarki
(Afyonkarahisar) Milletvekili Ah Sururi Efendi, Hürriyet ve İti
laf Fırkası (HİF) yöneticilerinin listeye konmasını, başkaları Kürt
Teali Cemiyeti ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti ile ilişkisi olan eski
İttihatçı Abdullah Cevded’in veya 1920’de Yozgat’ta isyan eden
325
Ö T E K İ T A R İH '2
Vahdeddin’in m aiyeti
1 Haziran 1924’te TBM M ’de kabul edilen 150 kişilik listeye giren
ler on grupta toplanıyordu. Birinci grupta Padişah Vahdeddin’in
326
RESM Î T A R İH İN H A İN LE R İ: 150'LİK LER
327
Ö TEK İ T A R İH -2
“M ütareke Basını”
328
RESM Î T A R İH İN H A İN LE R İ: 150'LİK LER
Heyeti Mahsusalar
Ordu ve bürokrasideki ‘hainlerin’ tasfiyesi ise Heyeti Mah
susalar aracılığı ile yapıldı. Millî Mücadeleye katılmadığı tespit
edilen askerî personelin yargılamaları aslında 1922-1923’te Ada
pazarı (Osman Paşa Divanı) ve İzmir’de kurulan Divan-ı Harp
lerde yapılmış ve suçlular cezalandırılmıştı. Beraat edenlerin eski
görevlerine dönmek istemeleri üzerine konu TBM M ’nin 20-23
Eylül 1923 günlü gizli oturumlarında görüşüldü ve Müdafaa-i
Milliye Vekili Kâzım Bey’in bu durumun sakıncalı olduğunu
söylemesi üzerine 25 Eylül 1923’te, 347 numaralı “Mücadele-i
Milliyeye İştirak Etmeyen ve Hududu Millî Haricinde Kalan Er
kan, Ümera ve Zabitan ve Memurin ve Mensubini Askeriye Hak
kında Yapılacak Muameleyi ve Cidali Milliyeye İştirak Edenlerin
Tekaüd Müddetlerinin Sureti Hesabını Natık Kanun” çıkarıldı.
Kanunun adından da anlaşılacağı gibi amaç Millî Mücadeleye
katılmayan askerî personeli ayıklamaktı. Bunun için Bursa’da Al
bay Ahmet Derviş Bey başkanlığında 10 kişilik bir askerî heyet
oluşturuldu. Heyet derhal çalışmalara başladı ve kiminin asker
likle ilişkisini kesti, kimini emekli etti. Bu minvaldeki 300 kişi
ordudan tasfiye edildi.
329
Ö T E K İ T A R İH -2
330
TERAKKİPERVER C U M H U R İY E T FIRKASI
331
Ö T E K İ T A R İH -2
Ya askerlik, ya siyaset
Çünkü sonradan N utuk"ta belirteceği gibi, epeydir bazı paşaların
eski İkinci Grup üyeleri ve bazı gazeteler aracılığıyla milleti ken
disine karşı kışkırtmak için yurtiçinde gizli örgütler kurma çaba
sında olduklarına inanıyordu. Bu ‘tertip’i boşa çıkarmak için, 30
Ekim 1924’te Meclis’in kumandan üyelerine ya milletvekilliğini,
ya askerliği seçmelerini emretti. ‘Kuzu Paşa’ lakaplı Fevzi Paşa ve
dört kolordu kumandanı orduda kalmayı seçtiler. Talebe itiraz eden
ler ise zorla istifa ettirildi. M uhalif gruptan Hoca Esat Efendi’nin,
Yunanistan’dan gelen göçmenlerin yerleştirilmesi ile yatılı okullara
ne kadar parasız öğrenci alındığı ve nerelerde ilkokullar açıldığı ko
nularında verdiği önerge 27 Ekim’de gensoruya çevrildi. Gensoru
görüşmeleri sırasında hükümetle muhalifler arasında sert tartışma
lar oldu. Bu tartışmalar ayrılığın ilk sinyali idi. 8 Kasım’da yaşanan
bir kabine bunalımından sonra R auf Bey ve 10 arkadaşı CH F’den
istifa ettiler. Birkaç gün sonra onları 21 milletvekili daha izledi.
17 Kasım 1924’te, yeni bir partinin kurulduğu haberi kamuo
yuna bomba gibi düştü. C H F’li 22 milletvekili tarafından kurulan
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın (TpCF) kurucuları arasında
Kâzım K arabekir Paşa gibi m uhafazakâr milliyetçiler, R auf Bey
gibi meşrutiyetçiler, Ali Fuat Paşa gibi eski Bolşeviklik sempati
zanları, İsmail Canbulat gibi İttihatçılar, Dr. Adnan Bey gibi bi
lim adamları, Hüseyin Avni Bey gibi liberaller vardı ama adları
hemen ‘Sarıksız M uhafazakârlar’a çıkmıştı.’' Hâlbuki parti prog
* A li F u at P aşa h atıraların d a y en i partiy e 80 k ad ar m illetv ek ilin in katılm ak isted i
ğini an cak , partin in h edefinin iktidara geçm ek olm ayıp iktidarı denetlem e g ö re
vini y ap m ak old u ğ u için 38 k işiy le yetin d ik lerin i belirtm işti.
332
TE RAK K İPERVER C U M H U R İY E T FIRKASI
333
Ö T E K İ T A R İH -2
İrtica öcüsü
M ustafa Kemal’in bir diğer iddiası partinin kendisini kıskanan bir
dizi gözden düşmüş general ve siyasetçi tarafından oportünist kay
gılarla kurulm uş olduğu idi. Daha sonra N u tu k \a “Paşalar Komp
losu” olarak yer alan bu iddiaya göre, bazı paşalar, Meclis’teki
m uhalif milletvekillerinin oluşturduğu İkinci Grup üyeleri aracı
lığıyla bütün yurtta halkı Mustafa Kemal’e karşı kışkırtm ak için
yurtiçinde birtakım gizli örgütler kurm a çabası içindeydiler. Bir
diğer suçlama ise TpCF’nin program ının ve tavrının ’irticayı ce
saretlendirdiği’ idi. Oysa bu iddianın dayandırıldığı 6. M adde’de
sadece şunlar yazıyordu: “Fırkam ız itikad-ı diniyeye ve fıkriyeye
hürmetkârdır.” Programda Halifeliğin geri getirilmesi talebi olma
dığı gibi dinin önemine dair en ufak bir atıf yoktu. Dahası, yü
rürlükte olan 1924 Anayasası’nın 2. M addesi’nde “Türkiye Dev
letinin dini, din-i İslamdır,” yazıyordu. Bu açıdan bakıldığında,
bu madde anayasa ile tam am en uyum içindeydi.
İlk parti örgütü Urfa’da kuruldu. Bunu Sivas, İstanbul, Ankara
ve İzm ir izledi. Ancak, 13 Şubat 1925’te Bingöl’de patlak veren
Şeyh Said İsyanı, ülkedeki tüm muhaliflere yönelik genel bir sin
dirm e kampanyasının başlamasına vesile oldu. Fırtınadan TpCF
de nasibini aldı. İddialara göre, ülkede demokrasinin yıllarca as
kıya alınmasını sağlayan 3 M art 1925 tarihli Takrir-i Sükûn Ka
nunu çıkm adan bir süre önce, Başbakan Fethi Bey, TpCF Genel
334
T E R A K K İP E R V E R C U M H U R İY E T FIRKASI
335
ŞEYH SAİD İSYANI VE
TAKRİR-İ SÜKUN K A N U N U
336
ŞEYH SA İD İSY A N I VE TA K R İR İ SÜ K Û N K A N U N U
337
Ö T E K İ T A R İH -2
Halit Bey, Y usuf Ziya Bey ve üç kişi aynı gün Bitlis’te kurşuna
dizildiler. 81 kişi Diyarbakır’a götürüldü.
Yargılamalara 14 H aziran’da başlandı. 27 M ayıs’ta altı kişi
(K ürt Teali Cemiyeti Başkanı Seyid A bdülkadir Bey ve Şeyh
Said’in yakın adamı Palulu Kör Said de bu gruptaydı) idam edildi.
21-28 M ayıs arasındaki ikinci tur yargılamalar sonucu 12 kişi be
raat etti, Şeyh Said’le birlikte 49 kişiye idam cezası verildi. Di
ğer sanıklar bir ilâ 10 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldılar.
İdamlardan ikisi 10 yıl hapse çevrildi, geriye kalan 47 kişi 29 Ha
ziran 1925 günü sabaha karşı, Diyarbakır’da, Dağ Kapısı’nın dı
şında idam edildiler.
Duruşmaları da izleyen halk, m ahkûm ları bizzat asmak için
birbirini ezmiş, her idam m ahkûm una bir devlet görevlisi (arala
rında görevleri hayat kurtarm ak olan sağlık memurları da vardı)
tahsis edilerek, idamlar gerçekleştirilmişti. Şeyh Said asıldığında
halktan bir alkış tufanı kopmuştu. ’
Ölmeden birkaç saat önce, Şeyh Said, hücresinde hapishane
müdürü Osman Bey ile görüşerek savcı Ahmet Süreyya Bey’i vasi
olarak tayin ettiği vasiyetnamesini yazmış ve üzerindeki parayı
“evlatlarıma teslim ediniz” diyerek kendisine vermişti. Vasiyetna
mesinde ayrıca kendisine bir mezar yaptırılmasını istiyordu. Şeyh
Said kalkıştığı işin neden ‘vatana ihanet olduğunu’ anlayamamıştı,
çünkü onun döneminde insanlar ‘vatan’ için değil, toplundan için
iyi olanı yapmak gerektiğini düşünürlerdi. A m a ‘şeriatın kestiği
parmak acım az’ diyerek karara boyun eğmişti. Muhtemelen devle
tin kendisine bir mezar yerini bile çok göreceğini düşünememişti.
Cemiyet-i Akvam ’ın bir raporuna göre harekât sırasında 15-
20 bin isyancı öldürülmüş, 206 köy, 8.758 ev yıkılmış, hükümet
* A çılan hen d ek lere yan y ana dizilen ölülerin, halen D iy arb ak ır O rduevi bahçesi
ile A lm an H a sta n e si’nin arasın d ak i b ö lg ed e y attığı riv ay et olunur.
338
ŞEYH SA İD İSYANI VE TA K RİR İ SÜ K U N K A N U N U
339
Ö T E K İ T A R İH -2
340
ŞEYH SA İD İSYANI VE T A K R İR İ S Ü K Û N K A N U N U
341
Ö T E K İ T A R İH -2
342
MUSUL’U NASIL KAYBETTİK?
343
ÖTEKİ TARİH-2
344
M U SU L'U NASIL KAYBETTİK?
345
Ö T E K İ T A R İH -2
346
M U SU L’U N ASIL KAYBETTİK?
gerilim in tırm andırılm asm a bir süre göz yum duktan, hatta sü
rece kişisel katkıda bulunduktan sonra, son aşam ada tehlikeli bir
oyunu istediği noktada durdurarak, seçimini barıştan yana kulla
nacaktı! Ingilizler de bu oyunda kendisine düşen rolü oynadı ve
O rtadoğu’daki uzun vadeli çıkarlarını düşünerek Türkiye’nin kı
rılan onurunu onarmak için bir plan yaptı. Çünkü Britanya için
M usul’un Irak’a bağlanması ne kadar önemliyse, Türkiye’nin Batı
ittifakı içinde tutulması da o kadar önemliydi!
Türkiye’ye, Musul tazm inatı olarak, Irak petrollerinin lisans
hakkı (royalty) gelirlerinden ömür boyu yüzde 10 pay verilmesine
karar verildi. Hükümet, Lindsay’e gerekirse bu hisseyi yüzde 15’e
çıkarm a yetkisi de vermişti. Hatta eğer Türkiye bu geliri 25 yıl
gibi sınırlı bir süre almakla yetinirse, payın yüzde 25’e çıkarılm a
sına bile razı olacaklardı. Ancak bu pay yatırımların tamamlandığı
yıldan itibaren verilecekti. İngiliz tarafı, görüşmelere atanan Türk
temsilcisinin Cemiyet-i A kvam sürecinin başarısız figürü Tevfik
Rüştü (Aras) Bey olduğunu öğrenince çok rahatladı çünkü yıp
ratıcı bir diplomat olduğunu bildikleri Şükrü (Kaya) Bey’in atan
m asından korkmuşlardı. Türk tarafı İngilizlerin fikrini m em nu
niyet verici buldu ama daha toplantının başlarında önerilen payı
derhal nakde çevirmek istediğini bildirdi. İngilizler buna olumlu
baktılar ama Türkiye’nin para karşılığında M usul’dan vazgeçtiği
izlenim inin doğmaması için anlaşmanın “Türkiye’nin lisans ge
lirlerine katılacağı” şeklinde düzenlenmesine ve anlaşmanın so
nuna “Türk tarafı isterse payını paraya çevirir” hükmü konmasını
önerdiler. Ödenecek payların karşılığı ise 500 bin pound olarak
tespit edildi. Türkiye önce bu payı çok az buldu. Londra’ya du
rum u rapor eden Lindsay’e hükümet, payı 1 milyon pounda kadar
çıkarm a yetkisi verdi. A ncak Lindsay, son kez şansını deneyerek,
Türkiye’ye 500 bin nakdi ödeme ile 25 yıl süre ile ‘royalty’ gelir
lerinden yüzde 10 pay alm a arasında bir seçim yapmasını söyledi.
Ertesi gün, İngiliz tarafını şaşkınlığa düşüren bir şey oldu: Türk
347
Ö T E K İ T A R İH -2
hüküm eti küçük bir şartla 25 yıl süre ile yüzde 10 pay almayı ka
bul etmeye hazırdı. Sadece söz konusu payını bir yıl içinde 500
bin pounda çevirme hakkını saklı tutm ak istiyordu!
Tahm in edileceği gibi İngilizlerin ağzı kulaklarına varm ıştı.
Ç ünkü başlangıçta vermeyi düşündüklerinin çok altında bir fi-
yata işi bağlamışlardı! Düzeltilmiş anlaşma, 6 Haziran 1926 günü
TBM M ’de sadece iki red ve bir çekimser oya karşılık 143 oyla ka
bul edildi. Anlaşılacağı üzere, o gün 283 üyenin büyük bir kısmı
meclise gelmemişti. Gelselerdi durum un değişeceği şüpheliydi
am a gerek halkın, gerekse basının anlaşmaya hiç tepki verm e
mesi, İngiliz istihbaratçılarının daha önceki tespitleriyle uyum
içindeydi. Hakikaten de o günlerde Musul kimsenin um urunda
değildi. Zaten gündem de, çok değil bir hafta sonra, İzm ir’de Mus
tafa Kemal’e bir suikast teşebbüsünün ortaya çıkarılmasıyla radi
kal biçimde değişecekti.
3 48
M U SU L'U N ASIL KAYBETTİK?
349
Ö T E K İ T A R İH -2
İSİ)
REJİM İN TERÖR AYGITI:
İSTİKLAL MAHKEMELERİ
351
Ö T E K İ T A R İH -2
352
R E JİM İN T E R Ö R A YGITI: İSTİKLAL M AH K EM ELERİ
353
Ö T E K İ T A R İH -2
354
R E JİM İN T E R Ö R A Y G IT I: İSTİKLAL M A H K EM ELER İ
355
ÖTEKİ T A R İH -2
356
R E JİM İN T E R Ö R A Y G ITI: İSTİKLAL M A H K EM ELE R İ
357
Ö T E K İ T A R İH -2
358
R E JİM İN T E R Ö R AYG ITI: İSTİKLAL M A H K EM ELER İ
359
BU SERPUŞUN ADI ŞAPKADIR!
360
BU S E R P U Ş U N A D I ŞAPKADIR!
361
Ö T E K İ T A R İH -2
362
BU S E R P U Ş U N A D I ŞAPKADIR!
363
Ö T E K İ T A R İH -2
364
BU S E R P U Ş U N A D I ŞA PK A D IR'
365
Ö T E K İ T A R İH -2
366
BU S E R P U Ş U N A D I ŞAPKADIR!
367
Ö T E K İ T A R İH -2
368
İZM İR SUİKASTI DAVASI
369
Ö T E K İ TARİ H -2
370
İZ M İR SUİK A STI DAVASI
K em eraltı’nda pusu
S uikast, B a şo tu ra k ’la Y em iş Ç arşısı’n d a n gelen sokakların,
Kemeraltı’nda Hükümet Caddesi ile birleştiği mevkide yapılacaktı.
Hesaba göre burada yol daraldığı için M ustafa Kemal’in aracı ya
vaşlayacak, dört yol ağzında Nuri adlı birinin tuhafiye dükkânında
pusu kuran Laz İsmail ve Gürcü Yusuf tabancaları ile ateş ede
cekler, gerekirse bomba kullanacaklardı. Başarılı olunmazsa Ziya
Hurşid ateş edecek ve hem en otomobile binerek buradan uzakla
şacak, Giritli Şevki’nin motoruyla Sakız Adası’na kaçacaklardı.
Ancak Mustafa Kemal bilinmeyen bir nedenle İzm ir’e gelişini bir
gün erteledi ve plan daha önce anlattığım ız şekilde ortaya çıktı.
M ustafa Kemal 16 Haziran’da İzm ir’e geldi ve Naim Palas
Oteli’ne yerleşti. Suikast girişimi ertesi gün kamuoyuna açıklandı
ve büyük bir infial yaşandı. 19 Haziran’da M ustafa Kemal “Be
nim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye
Cum huriyeti ilelebet payidar kalacaktır,” diye biten ünlü m üla
katını verdi.
22 Haziran’da M ustafa Kemal’in Los Angeles Times için çalı
şan İsviçreli sanatçı ve gazeteci Emile Hilderbrand’a söyledikleri
ise gerçekten kafa karıştırıcı idi: “Yoluma yerleştirilen bu katil
lerden bir grup beni ve maiyetimi taşıyacak otomobillere el bom
baları yağdıracaklarmış. Hatta daha da ileri gittiler ve yıllardır
benim davamla özdeşleşmiş, benim sadık bir siyasal arkadaşım
olmuş, zaman zaman da danışm anlığım ı yapmış bir kadını iğfal
ettiler. Bu kadına, aldığımda patlayacak ve etraftaki herkesi yok
edecek, içine bomba saklanm ış bir buketi bana sunmak m enfur
görevini kabul ettirmişler. Kötü yola sevk edilmiş olan bu kadın
merhamete layıktır. Ç ünkü vatanın iyiliği için böylece kendi ca
nını da feda etmeye kandırılm ıştır (...) Am a onun suikasttaki rolü
affedilecektir, çünkü vicdanının dürtmesiyle, benim niyet ettiğim
371
Ö T E K İ T A R İH -2
Terakkiperverciler tutuklanıyor
372
İZ M İR SUİK A STI DAVASI
373
Ö T E K İ T A R İH -2
Paşaların iddiası
Ertesi günkü celsede yargılanan ‘M illî Mücadele Paşaları’ hü
küm etin zaten, M ustafa K em al’e yönelik bir suikast h azırlı
ğından haberdar olduğunu, hatta suikastçıların arasına emekli
374
İZ M İR SUİK A STI DAVASI
375
Ö T E K İ T A R İH -2
K arar açıklanıyor
13 Temmuz 1926 günkü duruşmada, Şeyh Said İsyam’ndan başla
yarak bir siyasi değerlendirme yapıldıktan sonra karar açıklandı.
İkisi gıyabında olmak üzere 13 kişiye vicahen (yüzlerine karşı),
2 kişiye gıyaben (yokluklarında), cumhurbaşkanına suikast dü
zenlemekten değil, “Anayasa’nm bir kısmını veya tamamını ve
Meclis’i kaldırmaya çalışanlara veya bu işi cemiyet kurarak ya
panlara idam cezası verilir,” diyen Ceza Kanunu’nun 55. ve 57.
maddeleri uyarınca idam cezası verildi. Vicahen idama mahkûm
edilenler eski Lazistan Milletvekili Ziya Hurşid ve adamları Laz
İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi, Sarı Efe Edip, İzmit Millet
vekili Ahm et Şükrü, Saruhan Milletvekili Abidin, Erzurum Mil
letvekili Rüştü Paşa, İstanbul Milletvekili İsmail Canbulat, Sivas
Milletvekili Halis Turgut, Trabzon Milletvekili Hafız Mehmet,
Eskişehir Milletvekili Miralay Ayıcı Arif, Emekli Baytar Albay
Rasim olup, Kara Kemal ve Abdülkadir gıyaben idama m ahkûm
edilmişti.
Savcı, başlangıçta Rüştü Paşa, İsmail Canbulat ve Halis Tur
gut Bey hakkında “suikast planından haberleri olduğu halde hü
kümeti bilgilendirmemek” suçundan 10’ar yıl kürek cezası talep
ettiği halde, bu üç kişinin kendilerini savunm aya kalkışmaları
üzerine cezalarını idama çevirmişti.
Giritli Şevki hem beraat etmiş hem de 6.500 lira para ödülü
ile taltif edilmişti. Laz İsmail ile Bursa’da keşif yapan Naciye Ni
met ise beraat ettiler. Bu karar, onun da polis ajanı olduğu şüp
hesini doğuruyordu.
Millî Mücadele paşaları da beraat ettiler. Bu kararda Mustafa
Kemal’in paşalara yeterli dersin verildiğine kanaat getirerek, geri
adım atm asının payı vardı. Bazıları ise Kâzım Karabekir yargı
lanırken, mahkeme salonunu dolduran üniformalı subayların ve
376
İZ M İR SUİKASTI DAVASI
377
Ö T E K İ T A R İH -2
Şükrü Bey’in iki kez idam edilmesi gerekmişti, çünkü ilk seferde
boynundaki ip kopmuş ve yarı ölü halde sandalyeden yere yuvar
lanmıştı. Son nefesini, epey direndikten sonraki ikinci denemede
vermişti. Ziya Hurşid’in bile olaya karıştığını söylemediği Abidin
Bey, söyleyecek bir şeyiniz var mı sorusuna “Hayır söylenecek
şeylerin hepsini söyledim. Anlatamadım. Şimdi ne isterseniz ya
pın. Kuvvet sizde,” demiş, ancak idam yerine intiharına izin ve
rilmesini istemişti.
Sarı Efe Edi, “İdam cezası bizim için mukadderdir, cezamızı
çekiyoruz” dedikten sonra Cellât Ali’ye “Bütün arkadaşlar burada
demek! Beni fazla eziyete sokma, elini çabuk tut!” demişti. Ha
fız Mehmet ise “Zulüm ile yapılan bina payidar olmaz!” diye ba
ğırmıştı. Rüştü Paşa gözlerinden boşalan yaşları açıklamak için
“Korkumdan değil... Harp meydanlarında bin defa ölüme göğüs
gerdim fakat gözlerimi bile kırpm adım . Ölümün böylesi kahre
diyor insanı, ne olur beni kurşuna dizin! Ve bilin ki masumum,
bir hatanın kurbanıyım,” demişti.
İdam edilenler saat 10.00’a kadar sehpalarda bırakılmış, akın
akın gelen şehir halkına teşhir edilmişlerdi. Sonra önce Karanti-
na’daki Merkez Hastanesi’ne, oradan da üzerindeki eşyalar alına
rak Kadifekale civarındaki Kokluca Mezarlığı’na gömülmüşlerdi.
Böylece muhalefetin tasfiyesi sürecinin ilk perdesi büyük başarı
ile tamamlanmıştı.
378
İZ M ÎR SUİKASTI DAVASI
Ev toplantıları
379
Ö T E K İ T A R İH -2
380
İZ M İR SUİKASTI DAVASI
381
Ö T E K İ T A R İH -2
382
İZ M İR SUİKASTI DAVASI
383
Ö TEK İ T A R İH 2
384
İZ M İR SUİKASTI DAVASI
A ntepli A bdülkadir
Ziya Hurşid’in akıl hocası olduğu iddia edilen eski Ankara Va
lisi A bdülkadir Bey ise, resm î tarihe göre 21 Ağustos 1926’da
Yunanistan’a kaçmak üzereyken Çerkezköy yakınlarındaki Çilin-
gos Çiftliği’nde yakalanmış, önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne,
ardından Ankara İstiklal M ahkem esi’ne çıkarılmıştı. Yenilenen
yargılaması sonunda yine idama m ahkûm edilmiş ve cezası 1 Ey
lül 1926’da, saat 23.00’da A nkara’da infaz edilmişti. İsmet İnönü
yıllar sonra şöyle yazacaktı:
385
Ö T E K İ T A R İH -2
386
İZ M İR SUİKASTI DAVASI
387
Ö T E K İ TAR.İH-2
388
N U T U K VE GENÇLİĞE HİTABE
Uykusuz geceler
Falih Rıfkı’ya göre “Uzun saatler süren diktelerden sonra yazan
lar sekiz on saatlik bir uykuya gittikleri zaman Atatürk bir banyo
alır, giyinir, akşam davetlilerine o gün yazdıklarını okutmak üzere
sofraya inerdi. Okuma ve o günkü yazılar üzerine konuşmalar da
saatlerce sürerdi. Bu defa dinleme ve konuşmalardan yorulanlar
uzun bir rahatlama için evlerine dönerler, Atatürk çok defa kısa
389
Ö T E K İ T A R İH -2
390
N U T U K VE G E N Ç L İĞ E HİTA BE
“E y Türk G ençliği!...”
Okunm ası tam 6 gün, 36 saat 33 dakika süren N utuk’ta Milli M ü
cadele dönemi eşitsiz biçimde ele alınmıştı. Belgelerin verildiği III.
Cilt hariç yaklaşık 656 sayfadan oluşan N utuk'un (I-II, Türk Dil
Kurum u Yayınları, 1965) ilk 230 sayfası, 19 Mayıs 1919 ile A ra
lık 1919 arasındaki olayları didik didik ederken, 173 sayfası 1920
yılına, 60 sayfası 1921 yılına, 63 sayfası 1922 yılına, 91 sayfası
1923 yılına, geriye kalan 39 sayfası ise pek çok önemli sosyal ve
siyasal olayın yaşandığı 1924-1927 yıllarına ayrılmıştı.
N utuk’ta pek çok konuya (örneğin Erzurum Kongresi önce
sinde Ege’de toplanan kongreler, Veliaht Abdülmecid Efendi’nin
Anadolu’ya daveti, M ustafa Kemal’in emriyle kurulan ve kapatı
lan Resmî Türkiye Komünist Fırkası, kurulm asına izin verilm e
yen Kadınlar Halk Fırkası, Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki
Fırkası’nın üç lideriyle yazışmaları, İttihatçı liderlerin sonlan, M us
tafa Kemal’in Fransa temsilcisi George Picot’la görüşmesi, Bol
şevik liderlerle yazışması, İzm ir Yangını, Ali Kemal’in İzm it’te
linç edilmesi gibi) değinilmemişti. Belgeler bölümünde 63 kez
İslami terim ler kullanılırken, Nutuk'ta hiç kullanılmamıştı. Bel
geler kronolojik veya tematik sıralanmamış, Kâzım K arabekir’in
daha sonra iddia edeceği gibi pek çok belgeye de yer verilmemişti.
Nutuk'’un metinsel analizi üzerine doktora tezi hazırlayan H a
kan Uzun’un tespitine göre Mustafa Kemal N utuk'ta yaklaşık 50
kişiden olumlu bağlamda söz ediyordu. Bu kişiler Mustafa Kemal’e
saygı gösterenler, ona sahip çıkanlar, onun verdiği görevi layı-
kıyla yerine getirenler, eski dostları ve M illî Mücadele’de yarar
lılık gösterenlerdi. Olumlu ifadelerin en fazla kullanıldığı kişiler
İsmet (İnönü) ve Yahya Kaptan’dı.
N utuk’ta 192 kişiden ise olumsuz olarak bahsediliyordu. O ta
rihte 35’i hayatta olmayan bu 192 kişinin 50’si isyan çıkaranlar veya
391
Ö T E K İ T A R İH -2
392
N U T U K V E G E N Ç L İĞ E H İTA BE
393
Ö T E K İ TA R.İH -2
394
N U T U K VE G E N Ç L İĞ E HİTABE
N u tu k ’a itirazlar
395
Ö T E K İ T A R İH -2
396
N U T U K V I G E N Ç L İĞ E HİTABE
397
Ö TEK İ T A R İH -2
398
N U T U K VE G E N Ç L İĞ E HİTABE
399
DİZİN
401
Ö T E K İ T A R İH -2
318, 320, 327, 337, 342, 348, 58, 8 7 ,1 0 7 , 109, 127, 130,
3 6 1 ,3 6 8 , 370, 380, 3 8 1 ,3 9 1 1 3 1 ,1 5 3 ,1 5 7 , 1 6 0 ,1 7 7 ,1 9 0 ,
A n a d o lu K u lü b ü 370 196, 1 9 7 ,1 9 9 , 201, 206, 272,
A n k a ra A n laşm ası 77, 203, 204, 315, 344, 379
249, 349, 350 B irin ci G ru p 237, 266, 269, 272,
A sya 65, 81, 97, 98, 1 0 9 ,1 3 5 , 141, 286
175, 176, 243, 2 9 1 ,3 1 8 B irin ci İn ö n ü M u h a re b e si 108
A ta Ç elebi 358 B irin ci M eclis 253, 268, 271, 272,
A vam K am arası 83 273, 388
A vni Lifij 321 B itlisli Y usuf Z iy a B ey 339
A vni Yavuz 393 B oğos N u b a r P aşa 90
A yan M eclisi 2 1 ,8 5 ,3 0 1 B olşevik D e v rim i 11, 40, 41, 93,
Ayıcı A rif 376, 377 107, 109, 201, 205
A zadi 95, 337, 339, 340 B o lşev ik ler 4 2 ,9 3 ,9 7 , 173, 176
B ö rek çizad e F etvası 65
B
B o rsalin a K ard eşler 365
B ab an zad e A h m e t N aim 53 B ritan y a İm p a ra to rlu ğ u 9 7 ,1 7 5 ,
B ab an zad e İsm ail H ak k ı 53, 54 341, 342
B abıâli B askını 22, 108, 180, 183 B u lg a rista n 9, 10, 32, 35, 87, 162,
B ağdatlı H â d i P aşa 86 249, 317
B aha Sait B ey 48, 49 B u x to n K ard eşler 32
B akü K u ru ltay ı 95, 97
c
B alkan Savaşları 11, 39, 127, 365
B a ru tçu z ad e A h m e t B ey 113 C e lâ d e t B e d irh a n B ey 57
B asm acı H a rek eti 177 C a g a d a m a rd 1 7 0 ,2 1 5
B atu m 1 9 ,4 0 ,4 1 ,4 3 ,5 1 ,7 4 ,9 4 , C ellât A li 2 1 3 ,3 7 7 ,3 7 8
1 0 2 ,1 0 3 ,1 1 5 , 1 1 6 ,1 7 3 ,1 7 5 , C elv etî T a ce d d in D e rg â h ı 67
202, 252 C e m a le d d in Ç eleb i 64, 66, 68, 69
B e d irh a n la r 54, 55, 90 C e m a l P aşa 1 0 ,1 6 , 5 0 ,1 5 4 , 165,
B ekir A ğa B ö lü ğ ü 22, 23, 25 166, 1 6 7 ,1 6 8 , 169, 1 7 0 ,1 7 1 ,
B ekir A ğa K oğuşu 22, 128 172, 173, 174, 183, 198,
B ekir Sam i B ey 77, 130, 1 8 7 ,1 9 5 , 199, 200
206, 274, 381 C e m iy e t-i A k vam 168, 336, 338,
B ektaşi T arikatı 67 343, 344, 345, 346, 347
B inbaşı N oel 56, 57, 58 C en g eli Savaşçıları 98, 99, 100
B irinci D ü n y a Savaşı 9, 10, 32, 39, C h e ste r İm tiy azı 254, 257, 265
402
D İZ İN
D ad ay lı H alit B ey 373
E d g ar Q u in e t Z ırh lısı 212
D aily H e ra ld 393
E fzu n A lay ları 29
D aily M ail 2 1 ,3 8 ,2 1 5 ,2 1 8 ,2 3 5
E laziz 6 1 ,1 2 0
D aily T elegraph 393, 396
E lviye-i Selase 74, 252
D a m a t F erid Paşa 11, 22, 25, 28,
E m a n u lla h H a n 98, 165
8 0 ,8 1 ,8 2 , 85, 86, 8 7 ,1 8 5 ,
E n v er P aşa 9, 1 6 ,1 7 , 1 9 ,4 6 , 47,
3 8 1 ,3 9 2
48, 49, 5 0 ,5 1 ,6 7 , 96, 97, 99,
D a rü lf ü n u n 31, 53, 301, 395
100, 1 1 6 ,1 4 2 ,1 5 4 , 1 6 5 ,1 6 6 ,
D e rsim 61, 1 1 9 ,1 2 0 ,1 2 1 ,1 2 3 ,
167, 1 6 9 ,1 7 2 ,1 7 3 , 1 7 5 ,1 7 6 ,
125, 157, 2 7 6 ,3 1 0 ,3 1 3 ,
336, 352 177, 178, 180, 182, 1 8 3 ,1 8 4 ,
D e r Z o r 157, 158, 203, 241, 249 194, 200, 286, 381, 384
D iv a n -ı H a rb -i Ö rfî 22, 185 E rm e n i İn tik a m B irliği 162
D iyap A ğa 120, 123 E rm e n i K ırım ı 2 0 ,4 2 , 59, 97, 127,
D iy a rb a k ır 23, 39, 55, 57, 58, 61, 155, 160, 1 7 0 ,1 8 5 ,1 8 6 , 194,
63, 90, 101, 1 2 0 ,1 2 4 , 183, 195, 198, 248, 323, 379
191, 192, 276, 279, 336, 338, E rm e n i K o m isy o n u 103
340, 352, 353, 356 E rm e n ista n 20, 56, 58, 88, 89, 93,
D o ğ ru Söz 358 101, 1 0 2 ,1 0 3 ,1 0 4 ,1 0 5 , 119,
D o ğ u H a lk la rın ın B irin ci 156, 169
K urultayı 95, 107, 109 E rm e n ista n S ovyet C u m h u riy e ti
D o k u z U m d e B ey an n a m esi 270, 105
271 E rz u ru m 37, 38, 39, 48, 57, 58, 59,
403
Ö T E K İ T A R İH -2
404
D İZ İN
405
Ö T EK İ T A R İH -2
406
DİZ İN
48, 50, 52, 62, 64, 65, 66, 67, M u su l 19, 56, 58, 76, 9 0 ,1 2 7 , 144,
68, 69, 70, 71, 73, 87, 88, 190, 203, 2 4 1 ,2 4 4 , 245, 246,
130, 143, 146, 182, 185, 188, 247, 248, 249, 254, 256, 257,
191, 199, 2 0 1 ,2 1 8 , 238, 253, 279, 281, 320, 336, 340, 342,
254, 261, 264, 274, 275, 287, 343, 344, 345, 346, 347, 348,
289, 296, 298, 323, 328, 329, 349, 350, 369
339, 348, 356, 364, 366, 368, M u su l M eselesi 320, 336, 342
373, 374, 376, 381, 384, 385,
387, 391, 392, 396, 397 N
M illi M ü ca d e le d e E rz u ru m 59
N aciye N im e t 370, 372, 376, 387
M illî T ü rk T alebe B irliği C em iy e ti
N aciye S u lta n 1 8 0,181
395
N e b iz ad e H a m d i B ey 357
M illî T ü rk T icaret B irliği 258, 264
N em esis 170
M irz a K ü çü k H a n 98, 99, 100
M isak -ı İk tisad î 263 N e m liz a d e R agıp B ey 114
76, 77, 78, 79, 84, 234, 237, N u ri D e rsim i 120, 121, 122, 125
241, 246, 247, 248, 249, 250, N u tu k 37, 38, 39, 45, 72, 86, 127,
2 5 1 ,2 5 2 , 253, 254, 344, 348 200, 210, 239, 274, 332, 334,
407
Ö TEKİ TARİH-2
360, 389, 390, 391, 393, 395, 62, 71, 7 3 ,1 2 7 , 130, 167,
396, 397, 398, 399 1 9 2 ,1 9 5 , 235, 236, 238, 239,
246, 273, 274, 283, 292, 297,
O
298, 2 9 9 ,3 1 0 ,3 1 1 ,3 1 2 , 320,
O n la r M eclisi 8 0 ,8 1 331, 332, 373, 374, 375, 380,
O sm a n lı B ankası 260, 301, 345 382, 385, 386, 387, 392, 396
O sm a n lı İm p a ra to rlu ğ u 9 ,1 0 ,1 2 , R e d d -i İlh a k C e m iy e ti 28
15, 20, 21, 49, 55, 58, 70, 74, Reji İd aresi 263
76, 78, 80, 81, 82, 84, 85, 86, R eşad H alis 86, 327
87, 88, 9 0 ,9 1 ,9 2 , 102, 119, R esim li Ay 356, 357, 359
154, 155, 158, 166, 169, 186, R ıza N u r 4 1 ,4 3 ,7 2 , 111, 124, 148,
238, 249, 250, 2 5 1 ,2 5 2 , 253, 170, 236, 240, 245, 246, 255,
254, 257, 264, 274, 288, 295, 285, 287, 323, 330
301, 350, 360 R o m a n y a 9, 32, 151, 250, 361
O sm an lı R essam lar C em iy e ti 321 R u şen E şre f 213, 295, 298, 303,
O sm an lı-R u s Savaşı 99 304, 399
O sm a n Şiar 383
S
O tto m a n -A m e ric a n D ev elo p m e n t
C o m p a n y 257 S ab ih a S u ltan 181
O x fo rd Ü n iv ersitesi 357 S aid H a lim P aşa 23, 161, 1 6 2 ,1 6 7 ,
199, 320
ö
Saidi N u rsî 53
Ö m e r F a ru k E fen d i 181, 322 S a in t-G e rm a in A n tla şm a sı 87
S akallı N u re d d in P aşa 33, 44, 122,
213
P
S ak ary a M ey d an M u h a re b e si 143,
P alu lu K ör Said 338 175, 204, 2 0 7 ,2 1 0 , 267, 291
P aris B arış K o n feran sı 30, 80, 89, S a m su n 1 9 ,2 2 ,3 7 ,3 8 ,3 9 ,4 0 ,4 1 ,
90, 92, 101 4 2 ,4 4 , 48, 55, 60, 64, 69,
P aris K o m ü n ü 107 1 0 2 ,1 2 4 ,1 8 9 ,1 9 1 ,2 0 1 ,2 9 6 ,
P olonya 101, 104, 175, 196 302, 3 3 1 ,3 6 5 , 368, 370, 389
P ren s S a b ah attin 3 1 3 ,3 3 3 S an ay i-i N efise M ek teb i 321
San R e m o K o n feran sı 78
R
S arı Efe E d ip 369, 372, 374, 375,
R a u f Bey 11, 12, 14, 15, 1 6 ,5 0 ,5 1 , 376, 387
408
D İZ İN
409
ÖTEKİ TARİH-2
T urkey T oday 77
W
T ü rk istan 51, 67, 93, 175
T ürkiye K o m ü n ist P a rtisi 107 W irse n K o m isy o n u 346
T ü rk -K ü rt K ongresi 279 Y
T ü rk O cağ ı 27, 303, 363, 370
T ü rk T arih K u ru m u 193, 280 Yahya K âhya 114, 116, 117
Yakub C em il 183, 384
u Y enibahçeli N ail 96, 379, 382, 383
235, 238, 239, 295, 3 2 1 ,3 2 6 , Z iya H u rşid 237, 239, 266, 286,
410
D ü n y an ın y eniden paylaşım ından pay alm ak için 11 Kasım 1914’te resm en B irinci
D ünya Savaşı’na giren O sm anlı İm paratorluğu, savaş boyunca 10 cephede (Kafkasya,
Irak, Filistin-Suriye, Çanakkale, Galiçya, M akedonya, R om anya, H icaz-Yemen, İran
ve Libya’da) savaşm ış, Ç an ak k ale dışın d ak i tü m c e p h ele rd e y en ilm işti. 30 E kim
1918’d e im zalanan M o n d ro s M ü ta re k e si’n in içerdiği te h lik e le rin farkında varan
nadir kişilerden biri olan M ustafa Kemal, 16 M ayıs 1919’da S am su n ’a gitm ek üzere
İstanbul’dan ayrılışından tam yedi yıl sonra 1 T em m uz 1927 gü n ü İstanbul’a geldiğinde
halk kendisini b ü y ü k sevinçle karşılam ıştı. B u yedi yılda n eler olm am ıştı k i... “Yedi
düvele karşı K urtuluş Savaşı’ kazanılmış, Saltanat kaldırılmış, Lozan Barış Antlaşması
im zalanm ış, A nkara b aşk e n t o lm u ş, C u m h u riy e t k u ru lm u ş. H ila fe t kald ırılm ış,
T evhid-i T edrisat K an u n u , Şapka K an u n u gibi K em alist m o d e rn le şm e n in te m e l
m etinleri kabul edilm iş, Takrır-ı Sükûn K anunu, İstiklal M ahkem eleri ile m uhalefet
su stu ru lm u ş, İzm ir Suikastı Davası ile ö nem li siyasi rakipler radikal biçim de tasfiye
edilmişti. Sıra M ustafa Kemal’in m uzaffer bir kom utan olarak eski payitahta, İstanbul’a
d ö n m e s in e ve zaferini kalem e alm asın a gelm işti. M u stafa K em al, D o lm a b ah ç e
Sarayı’nda kaldığı üç ay boyunca 15-20 E kim 1927’de toplanan C H F K ongresi’nde
o k u d u ğ u N u tu k ü zerin d e çalışacaktı.
B u kitap N tıtuk'ta M ustafa K em al’in bakış açısıyla anlatılan olayların p erde arkasına
bakm ayı amaçlıyor. Öteki Tarih-Tin bıraktığı yerden başlıyor ve H am idiye Kahram anı
R a u f Bey, M o n d ro s M ütarek esi’nin ağır şartlarını n eden kabul etti, İtila f D evletleri
E rm e n i T ehciri ve savaş su çlu ların ı M alta’ya nasıl g ö tü rd ü , d ü şm an a ilk k u rşu n u
kim attı, M ustafa Kemal S am su n ’a kendi m i gitti, padişah tarafından gönderildi m i,
E rzurum ve Sivas Kongresi’nde Kiirtler temsil edildi m i, Milli M ücadele’de tarikatların
rolü neydi, Ktıvayı-Milliye Yedi D üvel’le m i yoksa ‘iç düşm anla’ m ı savaştı, M ustafa
Suphileri K aradeniz’de kim b o ğ d u rd u , ‘Ç e rk e z ’ E th cm hain m i k ahram an m ıydı,
Talat, E n v e r ve C e m a l paşalar A n a d o lu 'd a n nasıl uzak tu tu ld u ve hayatları nasıl
sonlandı, İz m ir’i E rm e n ile r m i, R u m lar m ı yoksa T ü rk le r m i yaktı. Saltanat nasıl
kaldırıldı, Ali Ş ükrü Bey cinayetinin nedeni neydi, D izan b ir zafer m i yoksa h ezim et
miydi, C u m h u riy et b ir gece de m i ilan edildi. Terakkiperver C u m h u riy et Fırkası’nm
ö m rü n e d en kısa o ld u , Şeyh Said İsyam ’n ın arkasında İn g ilizler m i v ard ı. Şapka
K an u n u ’na m uhalefet edenlerin başına n eler geldi, 150’likler listesi nasıl hazırlandı,
İzm ir Suikastı Davası’nın amacı neydi gibi birçok soruya bugüne dek bize öğretilenlerden
farklı cevaplar verm eye çalışıyor.
.