Professional Documents
Culture Documents
ROLL
143
EBONY BONES • COLD WAR KIDS • SEL‹M DEM‹RDELEN • DAVID LYNCH & DANGER MOUSE
caLe
KÖPEKLER HAVLADI⁄INDA
Gecenin yüre¤i olmak istiyorsan
Ya bir sinik ya bir ölü olmal›s›n
‹tibarla elinde tuttu¤un bütün o fleyleri
Art›k dosttan sayamazs›n
Arkadafllar›n sürpriz yapmak istiyor sana
Arkadaflt›r onlar, yapar
Tutun ola¤anüstüne, tutun hünerine
JoHn
madan, Tacide Kaya Güner, Tolga Ya¤l›, Ulafl Özdemir, “Bunlar ne” dedim, “eee, geldiler ne yapay›m” dedi.
Ümit Bayazo¤lu, V. Can Yaz›c›, Yasemin Avdan, Yi¤it At›l-
gan, Yücel Göktürk, Zeynep Nuho¤lu bask›: Ezgi “Eyvah, salatan›n limonu yok, al›r m›s›n” dedi. Ben
Matbaac›l›k [Sanayi cad. Altay sok. No: 10 Yenibosna- de “al›r›m” dedim. Evden ç›kt›m, devre aras›yd›. 15
‹stanbul Tel: 0.212.452 23 02] bas›m yeri ve tarihi: ‹s- gün Yalova’da, Termal’de kald›m. Eve 15 gün sonra
tanbul, A¤ustos 2009 da¤›t›m: Do¤an Da¤›t›m A.fi. yö- Vedat Okyar
netim yeri: Süslü Saks› Sok. no:5-3 Beyo¤lu - ‹stanbul (1945 - 2009) limonla döndüm. 38 senedir bir daha da bafl›ma
tel-faks 0.212.2518767 e-mail rolldergisi@yahoo.com gelmedi.
abonelik expressroll@gmail.com y›l 13 say› 143 1968 - 1976 y›llar›nda Befliktafl’ta oynad›, 253 maçta forma giy-
a¤ustos - eylül - ekim ‘09 imtiyaz hakk›: Bilge Ceren di, 21 gol att›. Orta sahan›n hem dinamosu, hem oyun kurucu- Benim daha doktorla hiç iflim olmad›. Daha aspirin
fiekerciler sorumlu yaz›iflleri müdürü: E. Derya Ben- suydu. 33 kez millî oldu. Gelmifl geçmifl en büyük penalt›c›lar- almad›m. Bafla¤r›s› bilmem. Grip bilmem. Olmak da
gi ilan irtibat: fiahan Nuho¤lu (0.535 576 21 11) dand›, kulland›¤› 43 penalt›n›n 42’sini gole çevirdi. Kaç›rd›¤› tek
penalt›dan sonra penalt› atmay› b›rakt›. Befliktafl’tan sonra fut-
istiyorum, nas›l olunur diye soruyorum. Normal atefl
I S S N 1 3 0 7 - 4 6 2 8
YEREL SÜREL‹ YAYINDIR bol hayat›n› aralar›nda Diyarbak›rspor ve Karagümrük’ün oldu¤u 36.5, benim daha 37 olmad› ateflim.
A Y D A B ‹ R Y A Y I N L A N I R çeflitli tak›mlarda 43 yafl›na kadar sürdürdü. Hiç sakatlanmad›. (Çeflitli söyleflilerinden derleme)
KARDEfiLER!
Sigara olmasayd›, 20. yüzy›lda hayranl›k duydu¤umuz sanat eserlerinin Onlara sokakta rastlarsan›z e¤er
ölümü görmüfl gibi çevirin bafl›n›z›
hiçbiri olmazd›. Bence, sigara içmeyenlerin, sigara içenler taraf›ndan NÂZIM H‹KMET
üretilmifl eserleri sat›n almas› yasaklanmal›. JOE STRUMMER Dünya hiç olmasayd› bile müzik var
olurdu. SCHOPENHAUER
04‹
Geceleri, aydan, evlere girilemiyordur. ECE AYHAN Hiçbir ses kendini yok eden sessizlikten korkmaz. Ve, sese KARDEfiLER!
gebe olmayan sessizlik yoktur. JOHN CAGE Onlara elleriniz dokunmuflsa e¤er
Bir baflkas›n›, öz çocu¤unu, yaflamaya mahkûm
etmiflti, ne gerçeklerinden hayatla ölümün, ne de Mutlulu¤un sana verdi¤i tatili yafl›yor / Bir aç›l›p bir kapan›yor yedi tas su dökün ellerinize
yalanlar›ndan koruyabilece¤ini bile bile... Kim kirpiklerin / Bilmem al›n›r m›s›n söylersem / Unutulmufl bir NÂZIM H‹KMET
çirkinlikten bafll›yor güzelli¤in. ED‹P CANSEVER
kimi koruyabilmiflti ki? ‹ki sonsuz vard›r: Tanr› ve budalal›k.
ASLI ERDO⁄AN, Tafl Bina ve Di¤erleri Çöl büyür: vay haline içinde çöl saklayan›n. NIETZSCHE EDGAR VARESE
LYNYRD SKYNYRD’›n yeni albümü ELEKTR‹KL‹ TELLER‹N MATEM‹ Sony MICHAEL JACKSON’›n Londra
“God & Guns” eylül sonunda piyasa- konserleri için yapt›¤› provalar s›ras›n-
da. Albümde Rob Zombie ve ekibinin da çekilen ham görüntülerden bir film
epeyce eme¤i geçmifl. yapmaya karar verdi. Projeyi sinema-
tografisinde “High School Musical”
Gitarist Ryan Ross ve basç› Jon Wal- gibi filmler bulunan Kenny Ortega’n›n
ker PANIC! AT THE DISCO’dan ayr›l- yönetmesi bekleniyor. Jackson’›n
d›. Bugünlerde kendi solosu üzerin- Motown dönemi hitlerinden de yeni
de çal›flan flark›c› Brendon Urie ve bir derleme yap›ld›, “Michael Jack-
davulcu Spencer Smith ise grubu de- son: The Motown 50 Mixes”.
vam ettirme karar›nda.
FLAMING LIPS’in yeni albümü, ipod
Strokes solisti JULIAN CASABLAN- ça¤›na inat duble plak bas›lacak, A
CAS’tan da di¤er grup elemanlar› gi- Yüzü, B Yüzü mefhumla-
bi solo albüm haberi geldi. “River Of r›na dönecek.
Brake Lights”, “Glass” ve “Ludlow MGMT, Yeah Ye-
St” gibi flark›lar içeren “Phrazes For ah Yeahs solisti
The Young” Jason Lader ve Bright Karen O gibileri-
Eyes’dan Mike Mogis eflli¤inde kay- Türkiye’nin popüler modern müzi¤inin iki büyük ismini, rock ve caz âlemimizden nin de misafir
dedilmifl. nab›z gibi bir bas›, Ortado¤u elektrik gitar›nda irice bir sat›rbafl›n› arka arkaya yitir- olaca¤› albüme bir Alman matema-
dik... Yukar›da “Tamirci Ç›ra¤›”n›n kay›tlar›nda görülen O¤uz Durukan (15 May›s tikçi de katk›da bulunacak.
THE RAPTURE bas- 1946 - 27 Temmuz 2009), bu topraklarda rock’un harc›n› karan isimlerin bafl›nda
ç›s› Mattie Safer geliyordu. Önce Ali Atasagun Dörtlüsü, sonra Haramiler kadrosunda defalarca Al- ECHO & THE BUNNYMEN bu sene-
gruptan ayr›ld›. t›n Mikrofon’a kat›ld›, ‘60’larda folk-rock ve beat sound’unun kald›r›m tafllar›n› dö- nin sonlar›na do¤ru yeni albümlerini
fledi. Cem Karaca Derviflan’a girmeden önce Durul Gence Orkestras›’ndayd›. Bura- yay›nlayacak. Grubun 11. albümü
daki caz formasyonunu Derviflan’dan sonra, Erol Pekcan, ‹smet S›ral, Önder Focan, “The Fountain”den ç›kacak ilk sing-
BASEMENT JAXX’in
Okay Temiz, ‹mer Demirer gibi isimlerle son y›llar›na kadar sürdürdü...
uzun zamand›r bekle- le’›n ad› “Think I Need It Too”.
K›saca Kurtulufl diye bildi¤imiz Kurtulufl Türkgüven (1 Ocak 1954 - 4 Temmuz
nen uzunçalar› “Scars” 2009), tavernan›n alt›n ça¤›n›n gitarl› flark›c›lar›ndand›. Fakat formasyonunu Deep
ekimde ç›k›yor. Yeni albümde Yoko Purple’larla, Pink Floyd’larla, saç›n›n sakal›n›n henüz yukar›daki gibi düzgün kesil- MARTHA WAINWRIGHT, LIAM
Ono, Santigold, Yo Majesty!, Light- medi¤i zamanlarda Mersin ve Adana sokaklar›nda alm›flt›. Hele kasetlerinde bir Er- FROST’un yeni albümü “Your Hand
speed Champion, Eli “Paperboy” Re- kin Koray patlatt›¤›nda alttan akan distorte gitar, Ortado¤u rock’unun en heyecanl› In Mine”da yer alan “We Ain't Got
ed ve Sam Sparro gibi isimleri a¤›r- terkiplerinden birinin ipucu oldu her zaman. ‹zleyenler, bitmek bilmeyen, sololara No Money, Honey, But We Got Rain”
layan ‹ngiliz ikiliden Felix Burton’›n bo¤ulan sahnesinin mevcut kay›tlar›yla k›yaslanamayaca¤›n›, “yerli Santana” lâka- flark›s›na sesiyle katk›da bulundu.
dedi¤ine göre, ellerinin alt›nda Pink b›n› bile¤inin hakk›yla kazand›¤›n› söylüyor. Baflta “‹stanbul Sokaklar›”, “Duydum Albüm için sonbahar› beklemek lâ-
Floyd’umsu bir plak daha yay›nlan- Evleniyormuflsun”, “Feryad”, “Sigara Üstüne Sigara”, “Büklüm Büklüm”, “Keskin z›m, ama flark› internet üzerinden
mak üzere s›ras›n› bekliyormufl. B›çak” gibi bir sürü yorumu kald› yadigâr, tavernalardan wah-wah çekti gitti... dinlenebiliyor.
GENESIS dört konser kayd›n› bir pa- DAVE GROHL, memleketi Ohio eya-
kette bir araya getirdi. “Genesis Live Befl y›l aradan sonra KINGS OF NICK CAVE ve WARREN ELLIS, film- letindeki Warren flehrinin alt›n anah-
1973-2007” ad›ndaki box-set’te da- CONVENIENCE “Declaration Of De- ler için yapt›klar› müzikleri “White Lu- tar›yla taltif edildi ve flehrin bir cad-
ha önce yay›nlanmam›fl kimi parça- pendence” ad›n› verdi¤i yeni bir al- nar” ad›ndaki çift CD’de bir araya ge- desine ismi verildi.
lar da bonus olarak bulunuyor. bümle sahnelere dönüyor. tiriyorlar.
ROBERT PLANT, Londra’da dü-
Animal Collective’den Noah Lennox MADONNA “greatest hits” ç›kar›yor. BEASTIE BOYS’dan Adam zenlenen bir törenle, müzi¤e kat-
(Panda Bear) ve Stereolab’den Laeti- “Celebration” adl› albümde, prodük- Yauch’›n sol yana¤›nda k›lar›ndan dolay› Britanya ‹mpara-
tia Sadier’›n da el verdi¤i ATLAS SO- siyonu Madonna ve Paul Oakenfold kötü huylu bir tümöre torlu¤u Onur Niflan› ald›. Benzer bir
UND albümü “Logos” ekim ay›nda taraf›ndan yap›lan ayn› adl› yepyeni rastland›. Erken teflhis niflan› Jimmy Page de dört sene ön-
gün yüzü görecek. bir single bulunuyor. Albümdeki ikin- edilen tümör ameliyat- ce alm›flt›.
ci yeni parçan›n ise Lil Wayne’li “Re- la al›nacak, müzisyen
Y›llar›n flark› yazar›, Johnny Cash, KD volver” olaca¤› söyleniyor. ard›ndan kemoterapi te- Clap Your Hands Say Yeah’den
Lang, Ramblin’ Jack Elliott gi- davisi görecek. ALEC OUNSWORTH daha önce Los
bi isimlerin parçalar›n› söyle- British Invasion ak›m›n›n er- Lobos ve The Replacements ile çal›-
di¤i TOM RUSSELL son albü- ken dönem isimlerinden PE- JIM O’ROURKE’un yeni albümü flan prodüktör Steve Berlin’in deste-
mü “Blood and Candle Smo- TER & GORDON’un Gordon “The Visitor” eylülde ç›k›yor. ¤inde “Mo Beauty” ad›nda bir solo
ke”u CALEXICO elemanlar›y- Waller’› geçti¤imiz ay, 64 ya- albüm ç›kar›yor.
la birlikte kaydediyor. Rus- fl›nda, hayata gözlerini yumdu. LIAM FINN “Champagne In Seas-
sell’›n biri Charles Bukowski’yle hells” ad›nda alt› parçal›k bir k›sa al- The Verve’den Nick McCabe ve Si-
mektuplaflmalar›ndan oluflan üç ki- RICHARD HELL kayd› bir türlü içine büm kaydetti. MODEST MOUSE da mon Jones, Goldfrapp kemanc›s›
tab›n›n bulundu¤unu da ekleyelim. sinmeyen 1982 tarihi LP’sini bafltan bu ay bafl›nda ç›karmak üzere “No Davide Rossi’yle beraber yeni bir
afla¤› yenileyerek “Destiny Street One’s First, and You’re Next” ad›nda grup kurdu. THE BLACK SHIPS’in ilk
KISS 11 y›l aradan sonra yeni bir al- Repaired” ad› alt›nda yay›nl›yor. bir EP haz›rlad›. albümünün ad› “Forth” olacak.
büm ç›kar›yor. Henüz ismi koyulma-
yan kay›tta “Russian Roulette”, “Mo- Ohio’lu üçlü TIMES NEW VIKING’in ZERO 7’›n yüksek tempolu olaca¤› JAY-Z’nin yeni albümü “The Bluep-
dern Day Delilah” ve “Stand” gibi dört numaral› albümü olacak “Born aç›klanan dördüncü albümü “Yeah rint 3”de MGMT ve Rihanna da yer
parçalar bulunacak. Again Revisited” eylülde piyasada. Ghost” eylülde ç›k›yor. alacak.
06‹
Bilgisayar özgeçmifle bakmaz, kendisininkinden baflka bir Sonuçta her insan hayat› bir yenilgidir, “OKEY & FASIL” KARDEfiLER!
dilden anlamaz, d›fl görünüflün güzel olup olmamas›na al- ama baz›lar› daha görkemli bir yenilgi. (Tophane nargile kafelerin- Onlar›n ad›na benziyorsa ad›n›z e¤er
d›rmaz. O, sahibi kadar aptal ya da zekidir ve onun gibi, ASLI ERDO⁄AN, Tafl Bina ve Di¤erleri den birindeki duyuru levhas›) ad›n›z› de¤ifltirin
hatta ondan bile fazla ifle yarar ya da yaramaz. Bilgisayar NÂZIM H‹KMET
Sevme duygusunun nas›l gelebilece¤ini sorars›n›z. Belki evrenin
bir utangac›n, topal›n, fliflman›n ya da kekemenin eriflim mant›¤›nda ans›z›n oluflan bir çatlakla, diye cevap verir. ‹stemekle Çünkü bir penceredir flarap, insan›
gücüdür. ALMUNEDA GRANDES, ‹nsan Co¤rafyas› Atlas› asla, der. MARGUERITA DURAS, Ölüm Hastal›¤› gördü¤ün. ALKA‹OS
[ Duman [ k›lar, hep bir a¤›zdan ba¤›r›lan marfllar yazd›lar. Dördüncü albümleri “Duman l-ll”de ne eksik ne fazla, kendileri gibiler. Yolla-
r›n› “Senin Marfl›n”daki dizeler ayd›nlat›yor: “‹stedi¤in yere var / Desturun sanat olsun / Aflka gönül verdin / Kollar›n kanat
olsun...” Dörtlüyle Tünel’de buluflup dünlerden bugünlere saatlerce konufltuk, gece eve dönüflte ‹stiklal’de yürürken bu güzel
muhabbetin cilas›n› çektik: Bir apartman kovu¤unda –biri Slipknot, di¤eri Hayko Cepkin tiflörtlü– Ad›yamanl› iki genç, gitarla Duman flark›lar› söylüyordu.
DaK‹KamDA
10 sene önce bugünlerde ne yap›yor-
dunuz?
Ari Barokas: ‹lk albüm 1999 kas›m›n-
da ç›kt›. Temmuzda kay›tlar› bitirmifl-
tik, 17 A¤ustos depremi olunca albü-
mün ç›k›fl›n› biraz beklettik.
B‹n Y ›L G‹z L‹
Kaan Tangöze: Yak›nlar›n› depremde
kaybetmifl gençlere moral olsun diye
‹zmit’e çalmaya gitmifltik, bir çat› ka-
t›yd›, teras gibi bir yerdi. Orada, daha
yay›nlanmam›fl ilk albümden besteler
çalm›flt›k...
Batuhan Mutlugil: Albümün kay›tlar›n›
Çiftehavuzlar’da, 18 Mart Caddesi’n-
deki 18 Mart Stüdyosu’nda yapt›k. ‹lk
üç albümün tamam› orada kaydedildi.
O küçük stüdyo, eskiden baflka grup-
lar›n, mesela Mazhar-Fuat’›n da çal›fl-
t›¤› salafl bir prova stüdyosuydu. Son-
ra Badluck’›n gitaristi Levent Büyük al-
d›, p›r›l p›r›l bir kay›t stüdyosu haline
soktu oray›.
Ari: ‹lk konserimiz 18 Mart 2000’de
Mojo’da olmufltu... Biraz daha kafan›-
z› kar›flt›ray›m: Tesadüfen bu son al-
büm de 18 Mart’ta ç›kt›. (gülüyor)
Cengiz Baysal: Ben ilk albümde yo-
kum. Davulu Alen (Konako¤lu) çalm›fl-
t›. Los Angeles’tayd›m, Alen bana ka-
y›tlar› getirip dinletmiflti.
Ne hissetmifltin?
Cengiz: Türkiye’de olup bitenlerden
biraz kopuktum. Birdenbire karfl›ma
müzikal ifadesi bu kadar güçlü bir
grup ç›k›nca, dakka bir gol bir, çok et-
kilendim. Ayaklar›n› ‘60’larda, ‘70’ler-
de Türkiye’de yap›lm›fl rock müzi¤ine
bast›klar›, dengeyi oradan kurduklar›
kesindi. Ama sound ve tav›r olarak ile-
riye do¤ru bir ad›m daha at›lm›fl ve
Kaan Tangöze, Ari Barokas, Batuhan Mutlugil, Cengiz Baysal (foto¤raflar: fiahan Nuho¤lu)
veda
yak›n›nda bir bak›fl, karfl› binalara vuruyor boydan boya, rüzgârda uçuflan perdeleri, camda oynaflan gölgeleri izliyor
uzak bir k›y›da, kuma gömülü a¤açlara vuran su, tuz lekeleri b›rak›yor çatlaklara, güneflin kuruttu¤u tüylere...
bir veda gibi her sözün, söyledi¤in her flark›; ve her an gidecekmifl gibi gözlerin daima hafif nemli
uzaklardan bahsetme... yak›n›nda bir bak›fl, s›cak bir nefes olsun, yüzünü okflas›n bir ses, bir gölge düflsün tenine
Foto: fiahan Nuho¤lu
Bajar
Zorunlu göçler sonucu ‹stanbul’da (ve di¤er büyük flehirlerde) yaflayan Kürtlerinki, bir ayr›mc›l›k, iflsizlik, yoksulluk öyküsü. Bunlara bir de ken-
di hayatlar›n› anlatan flark›lardan yoksunlu¤u ekleyin, vaziyetin vahametini var›n siz düflünün. Bereket, art›k Bajar var: Kürtlere (ve hepimize)
tercüman olan, bugünün yaralar›na tuz basan, ekmek-su kadar de¤erli rock flark›lar› söylüyorlar. Kardefl Türküler’in “kardefl”lik vurgusunu
ço¤alt›rken beste a盤›n› da kapatan bu güzel projenin yarat›c›lar›n› konuk ettik, “Néz Be” (Yaklafl) albümünü kendi a¤›zlar›ndan dinledik.
10‹
biyatç›. O çocuk, dünyay› Mehmed Uzun okuya- düflümünü gösteren fleyler çok yok. ci kitlesi var, rahats›z olmas›nlar” diye bak›yorlar-
rak anlamaya çal›flan bir çocuk. Kürt rock’unun maceras› Anadolu rock’unkine d› herhalde.
Vedat: Modern Kürt roman› için, Kürt gençleri benziyor mu biraz? Önce “Kuyu bafl›na vard›m Ferhat: Fakat sonra da ikinci konseri istediler, bu
için Mehmed Uzun çok önemli bir isim. Kürt ol- Zeynebim bekler diye”, sonra s›ra geliyor “Ta- sefer anons da ettiler. Studio Live’da bizden son-
mayan Türkiyeliler taraf›ndan da en çok okunan mirci Ç›ra¤›”na... ra Kürtçe söyleyen baflka gruplar da ç›kmaya
Kürt yazar. Ama “bu evde bir çocuk Mehmed Vedat: Evet, öyle denebilir. Anadolu rock’un da bafllad›. Demek ki buralarda da mücadele etmek
Uzun okuyor” dedi¤imizde bir dilek, bir kurgu da bafllar›nda hep türkü cover’lar› var. Ama o sözel lâz›m. Bu mücadeleyi vermeyince, “ben de kendi
var tabii. Bir defa, okuyabiliyor mu o çocuk? Ha- edebiyat› da inkâr etmemek lâz›m, çünkü o size kültür merkezimde konser veririm” diye düflünü-
yat koflullar› izin veriyor mu? Okusun istiyoruz, bir üslûp sa¤l›yor, bir meseleyi anlatmak için bir yorlar. Kürt gruplar›nda böyle kendi içine kapan-
ama kendi dilinde okusun. dünya sunuyor. Cem Karaca da geleneksel sözlü ma gibi bir e¤ilim oluyor.
O çocuk Bajar dinleyecek mi? edebiyat, Nâz›m Hikmet, Ahmed Arif derken, bir Çar Newa’yla yapt›¤›m›z söyleflide, Türkçe söy-
Vedat: Kürt gençleri bu tür bir sound’a yabanc› dil ve anlat›m üslûbu oluflturdu. Biz de bunu ya- lememe karar› ald›klar›n› söylemifllerdi. Çift dilli
de¤iller. Koma Wetan var mesela Sovyetler Birli- pabilmek istiyoruz. bir flark› söylemenin, Türkçeyi de kullanman›n
¤i’nde. Sonra Ciwan Haco bir kanal açt›. Koma Koma Wetan, Ciwan Haco gibi örneklerin sözel herkese hitaben “bak›n, ben uslu çocu¤um,
Rewflen, Koma Amed, Çar Newa... Distorte gitar- yap›s› da hep pastoral mi kald›? Türkçe de söylüyorum” demekten öte bir kültü-
lar›n oldu¤u, drive’lar›n yo¤un kullan›ld›¤› bir gele- Vedat: Ciwan Haco’da politik bir içerik, mücade- rel de¤erinin olmad›¤›n› düflünüyorlard›.
nek var yani. Serhat bölgesinin bir g›rtla¤› vard›r, leye dair flark› sözleri de var. Mehmed Uzun’dan Vedat: Biz tam tersini düflünüyoruz. Kürtçeyi de
bir protest tavr›n üretilebilece¤i, rock’un içine ko- da etkilenmifltir, “Destana Egîdekî” diye epik bir sadece Kürtçe konuflarak gelifltiremeyiz. ‹stanbul
nulabilecek bir g›rtlak. Avrupa’da Kürt hiphop’çu- anlat›m› vard›r mesela, onu bir albüm haline ge- gibi flehirlerin as›l problemi, diller aras›nda geçifl-
lar da bafllad›. Sonuçta flehirlerde yafl›yor art›k tirmifl. Ama mesela Avrupa’daki Kürtlerin yaflay›- kenli¤in olmamas›ndan kaynaklan›yor. Evinde
Kürtler, kulaklar› al›fl›k bunlara. Bir geleneksel fl›na, meselelerine dair çok bir fley göremezsiniz Kürtçe, soka¤a ç›kt›¤›nda Türkçe konufluyorsun,
müzik, dengbej gelene¤i var zaten, sonra bir kom Ciwan Haco’da. ‹majinatif bir anlat›m üslûbu var- gettolaflma denilebilecek bir fleye, kapanmaya
(grup) gelene¤i olufltu ‘90’lar›n bafl›nda. Türki- d›r. Bizim “Heq! (Hak!)” flark›s› gibi, Kürt mesele- do¤ru gidiyorsun. Oysa Kürtlerle Türkler bir araya
ye’deki özgün, protest müzi¤in etkilerini tafl›yor- si haklar düzeyinde, “biz var›z, sabr›m›z tükeni- geldi¤inde o masada Türkçe de konuflacaks›n,
du, ama yerel ö¤eler biraz daha fazlayd›. Türki- yor” gibi bir dille tart›fl›labilir, ama gündelik haya- Kürt arkadafllar kendi aralar›nda Kürtçe de konu-
ye’deki sol protest müzikte o yerel ö¤eler moder- t›n politikas›n› da görmek istiyoruz. Kürt mesele- flacak, Kürt olmayanlar bir-iki kelime olsun Kürt-
nizm içinde eritilir, vokalde daha Bat›l› bir flan sini genel söylemler düzeyinde de¤il de, biraz da- çe bilecek. Bu geçiflkenli¤i kuramazsak Kürtçe
tekni¤i kullan›l›r. O dönemin Kürt flark›lar›n› dinle- ha insanlar üzerinden anlatmak istiyoruz. de bence kurtulamaz. Sonuçta sadece Kürtçenin
di¤inizde de öyle girerler, sonra dayanamay›p “ye- Burak: 2009 y›l›nda “bu ülkede Kürtler de var”, konufluldu¤u bir hayat da istemiyoruz, bütün kül-
ter” derler, kendi g›rtlaklar›na dönerler. (gülüyor) “göç diye bir sorun var” diye bir flark› yapmak tu- türlerin bir geçiflkenlik içinde olmas›n› istiyoruz.
Burak: Bence o çocuk Bajar dinleyecektir, popü- haf olur art›k. Gazeteyi aç, önünde zaten. “Bak, Ari Hergel: Ermenilerde çok vard›r, “programa bir
ler kültürle art›k daha yak›n temas halindeler iflportac› bir çocuk var, hayat›n içinde, görüyor- tane de Türkçe koyal›m, aman ay›p olmas›n, gö-
çünkü. ‘90’lardaki gibi de¤il art›k. Bir Kürt de sun onu” demek daha iyi.
Mor ve Ötesi’ni çok seviyor, iki y›l evvelki Diyar- Erdem Göymen: Steely Steely Dan’in bir albüm kapa¤›nda, gökdelenler birbirine
bak›r konserlerinde 20-25 bin kifli oldu¤u söylen- Dan’in bir albümünün ka- sald›r›yor, bir adam bankta uyuyor. Adam›n ayakkab›s›n›n
di. O çocuk Kargo da dinliyor belki, Gripin de din- pa¤›nda uyuyan bir adam alt› gösteriliyor, delik. O albüm kapa¤› gibi bu flark›lar.
liyor. Bizim istedi¤imiz fley, o çocu¤un kendi dilin- vard›r, gökdelenler birbirine
de, biraz da derdi olan bir müzi¤i o popüler kültü- sald›r›yor, bir adam bankta uyuyor. Plak kapa¤›- nül alal›m” denir. Türkçe flark› söyleme ifli böyle
rün içine koyabilmek. Sadece Kürtler için de¤il, n›n arkas›nda da adam›n ayakkab›s›n›n alt› gös- bir niyetle yap›lacaksa, bence de yap›lmas›n.
bu tarz müzikleri dinleyen herkes için popüler kül- teriliyor, delik. O albüm kapa¤› gibi bu flark›lar. Ama buluflmay›, paylaflmay› niyet ederek bir fley
tür kanallar›n›n içinde tutunabilmek bizim derdi- Vedat: Bir genel söylem içinde, düflük yo¤unluklu yap›yorsan, o zaman ifl baflka bir yere gidiyor.
miz. Ama tabii Berfîn’iyle, iflportac› çocu¤uyla, bir krizin orada devam etmesi de isteniyor asl›n- ‹çinden gelmiyorsa zorla yapma, içinden geliyorsa
Türkiye’deki bir tak›m meseleleri konuflamamaya da: Çözüm üretmeyelim, zaten insanlar flehre gö- da engel olma.
dair bir flark›s›yla, “tamtam sesleri duymak iste- çüyorlar, zaman içinde asimile olurlar!.. Bu sü- Erdem: Gerçi bizde içe kapanma f›rsat› da yok.
miyoruz”uyla... rünceme içinde Kürtler de asl›nda biraz oyaland›- Kürt olmad›¤›m›z için... (gülüyor)
Vedat: Kürt meselesi öyle bir soyutlaflt› ki, “bö- lar. Kürtlerin bir taraftan hayatlar›n› kurmalar›, ‹stanbullu Kürtler ne izliyorlar mesela, TRT fiefl
lünmeyi istiyorlar m›, istemiyorlar m›” noktas›na meslek edinmeleri, kendi dillerini gelifltirmeleri, izliyorlar m›?
geldi. Ayr›nt›lar› çok konuflmuyoruz, insanlar ger- edebiyatlar›n› oluflturmalar›, gündelik hayat›n için- Vedat: K›smen izleniyordur tabii. Arada bak›yo-
çekten ne istiyorlar, Kürt sorunu insanlar›n hayat- de bir yer edinmeleri, kamusal alanda yer alma- rum, ne oluyor, ne bitiyor diye. Son dönem su-
lar›nda ne tür dönüflümlere yol açt›, bilmiyoruz. lar› gerekiyor. Kültürünü sadece evinde yaflama- nucular›n Kürtçeleri berbat. Rojin’in Kürtçesi iyiy-
Biz “Kürt meselesi böyle fleylere de yol açt›, bu mas› gerekiyor. Kürtler arkadafllar›yla, kahvelerde di. O gittikten sonra Berdan Mardini’yle Güler
hayatlara bak›n” demek istiyoruz flark›lar›m›zla. filan Kürtçe konuflurlar da, büyük caddelere ç›kt›- Ifl›k geldi, onlar›n Kürtçeleri gerçekten çok kötü,
Albümde göçü bafl›ndan sonuna takip etmek, ¤›n›zda Kürtçe konufluldu¤unu çok göremezsiniz. beceremiyorlar. Zaten TRT fiefl’e karfl› bir tav›r
bafllang›c›n›, flehirde devam›n› görebilmek müm- Çekingen olduklar› bir aland›r kamusal alan. Bi- da var Kürtlerde. “Bu memlekete komünizm ge-
kün. fiark›dan flark›ya, bir sürü tarz ve ifade bi- raz buralar› normallefltirmek de gerekiyor. lecekse onu da biz getiririz” gibi bir durum çün-
çimi de iç içe geçiyor. “Nêz Be”, bu anlamda ‹stanbul’da, kamusal alanda ne kadar Kürtçe kü TRT fiefl. Kürtçe özel televizyonun önünde
bir roman, bir rock opera gibi, “The Wall” gibi var? Kürtçe isimli bir bakkal, bir flirket var m› hâlâ birçok yasal engel var, bunlar› kald›rmadan
çok kapsay›c› bir albüm... mesela? Bir Türkün bak›nca ne mânâya geldi¤i- böyle bir kanal kurarsan›z, ister istemez Kürtler
Burak: Pazara gitti¤imde karfl›laflt›¤›m Kürt ço- ni bilmeyece¤i bir tabela var m›? de k›llan›r.
cuklar var, Bajar’› takip ediyorlar, beni de oradan Ferhat Günefl: W, X, Q harflerini bile kullanam›- Burak: TRT fiefl bir seçim yat›r›m›yd›, AKP Kürt
biliyorlar. 25 yafllar›nda bir çocuk dedi ki, “Lale- yorlar ki. oylar›n› istiyordu falan ama, sonra da onlarca
li’nin i¤renç ortamlar›nda, otellerde motellerde Vedat: Böyle duvarlar olabilir ama, Kürtler bunu DTP yetkilisi tutukland›, bir sürü operasyon yap›l-
çok Kürt vard›r, ben de orada iki y›l çal›flt›m, on- acaba ne kadar delmeye çal›fl›yorlar? Diyarba- d›, ‹stanbul’da DTP teflkilât›ndan insan kalmad›.
lar için de bir flark› yapsan›za...” Demek ki bir so- k›r’da öyle isimler çok var sokaklarda, ama ‹stan- Bakan ç›k›p “ta Ermeni s›n›r›na dayand›lar” dedi.
ru iflareti, bir empati yakalayabilmifliz baz› flark›- bul’da göremiyoruz. Tafl atan çocuklar›n tutuklanmas› sonra... Se-
larda. Beyo¤lu’nda kasetçiler çal›yor mu Bajar’›? çimden bir ay önceki ve bir ay sonraki tablo
Kendini anlatan flark›lar› duymak isteyen çok Vedat: De¤ifliyor. Bir dönem Kürtçe parçalar çal›- bambaflka.
Kürt var m›? yorlar, sonra bir hassasiyet olufluyor, gerilim t›r- Vedat: Bir yan›yla, evet, AKP kendi Kürdünü ya-
Vedat: Tabii. Daha önce de dinledikleri Kürtçe man›yor, tekrar yok olmaya bafll›yor. ‹bo Kürtçe ratmaya çal›fl›yor. Kafas›nda Kürt sorununa dair
rock’lar vard› ama, sözleri daha pastoraldi, gele- okuyor, sonra bir fleyler oluyor, bir sene okumu- bir çözüm var ama, çok kendi kafalar›na göre bu
neksel temalar› iflliyordu. Onun d›fl›nda kahra- yor, rahatlay›nca tekrar okuyor... Studio Live’da çözüm, seçimden sonra da zaten flok oldular,
manl›k sözleri var, mücadelenin yans›d›¤› sözler. ilk ç›karken bizi internet sitesine, afifllere koyma- “problem baflka galiba” demeye bafllad›lar. (gü-
Ama gündelik hayat› anlatan, Kürt meselesinin iz- d›lar, o gün bofl görünüyordu. “Buran›n bir dinleyi- lüyor)
‹11
Soldan sa¤a, üst s›ra: Erdem Göymen (davul), Vedat Y›ld›r›m (vokal), Ferhat Günefl (klavye), Cansun Küçüktürk (gitar). Alt s›ra: Ari Hergel (bas), Burak Korucu (vokal)
Anadolu pop da o ortam›n içinde büyüdü¤ü için
ister istemez o saiklerle davran›yor.
Burak: Anadolu rock asl›nda çok eril bir müzik.
“Safinaz” flark›s›nda “onbinlerce Safinaz”a öneri-
len ne? Baba evine geri dönmek. fiu anda bence
geri bir nokta bu.
Peki bugünün dünyas›nda s›n›fsal çeliflkinin faz-
las›yla unutulmaya bafllad›¤›n› düflünmüyor mu-
sunuz?
Vedat: Tabii. Restoran›n en arkas›nda so¤an so-
yan çocuklar hâlâ var. Ama ona vurgu yok oldu.
“Amele” flark›s›nda da s›n›fsal bir vurgu var. Kim-
lik ayr›mc›l›¤›n›n yan›nda ekonomik eflitsizlikten
söz ediliyor. Bu sadece Kürtler için söz konusu
olan bir fley de¤il. Baz› yerlerde daha ucuz iflgücü
diye Romenleri kullan›yorlar mesela.
Ferhat: “Herkese evler yap›yorum, benim evim
nerede” diyor. “Amele”nin can al›c› cümlesi bu.
Burak: Ba¤c›lar’da harabe bir evde oturuyorsun,
ama Yeniköy’de yal› yap›yorsun, elli katl› A¤ao¤lu
konutlar›n› yap›yorsun. Ben bir reklam ajans›nda
çal›fl›yorum, ben de mutsuzum. Kapitalist ifllet-
melerde, bankalarda, o plazalarda çal›fl›p da
Siz Bajar olarak teklif ald›n›z m› TRT fiefl’ten? Vedat: Aksan olarak m›? Evet, “Davetsiz Misa- mutlu olan bir tane arkadafl›m yok. Amelenin ko-
Vedat: Ald›k, Kardefl Türküler olarak da, Bajar fir”de hissediliyordur mesela, bir yandan Cem flullar› tabii ki daha zor, ama plazada çal›flanla
olarak da. Yasal güvenceler yokken, özel televiz- Karaca gibi bir vokal kullan›m› var, bir yandan da aras›nda bir duygudafll›k var.
yonlar kurulamazken, özgürlükçü bir ortam kurul- o geleneksel müzi¤in bir tak›m g›rtlaklar›n› koru- Orhan Gencebay flark›s› “Elhamdülillah”› neden
mam›flken ç›kmay›z dedik. Yar›m yamalak mak- ma kayg›s› var. Bir dil aray›fl›ndan kaynaklan›yor repertuara ald›n›z?
yajlarla olacak ifl de¤il çünkü bu. ‹ki hafta önce bu. Türkçe flark›larda pûr bir Türkçe de tutars›z Vedat: Orhan Gencebay’›n ‘80’lerde TRT’ye ç›ka-
Özgür Radyo’ya ç›kt›k, bir telefon geldi, ba¤lanan olurdu zaten. Benim aksan›m›n bu kadar düzgün bildi¤i birkaç flark›dan biriydi o. Sözlerde bir hak,
benim de tan›d›¤›m bir Kürt, karfl›l›kl› Kürtçe hal olmas›n›n nedenlerinden biri patolojik zaten. adalet vurgusu var, soyut da olsa. Biz biraz daha
hat›r sorduk birbirimize, sunucu “güzel ama, Ben Ankaral› bir Kürdüm, iki y›l aksanla u¤rafl- sert okuyarak o protest yan›n› öne ç›karmaya ça-
Türkçeye dönelim” dedi, yasal engellerden söz t›m, Ankara’da art›k baflka bir Vedat vard› ve d›- l›flt›k. Orhan Gencebay versiyonunda da flark›n›n
etti. Halen yasal engeller var çünkü. Devletin flöy- flar›da Türkçe konufltu¤u zaman sürekli aksan›n› bir koçaklama hali var, “Hatas›z Kul Olmaz”daki
le bir politikas› var: Tamam, flark›lar›n›z› çal›n, düzeltmeye çal›fl›yordu. Hastal›kl› bir durum. gibi.
ama anadilde e¤itimdir, kendi dilinizi ö¤renmek- Ben niye bu kadar temiz Türkçe konufluyorum Ferhat: Albümdeki flark›larda gitar ve bas riff’le-
tir, bu iflleri çok abartmay›n, yerel bir dil olarak ki? Ankara’da, ‘80’lerin ortalar›nda, üniversite rinde makamlar› öne ç›karmaya çal›flt›k. Klavye-
kullan›n! ortam›nda böyle oldu. Ama ’90 sonras›nda belki lerde de riff kullan›m› var. Bateride standart kö-
Burak: Radyoda world music albümü çal›yormufl böyle olmazd›, çünkü o zaman bir güven geldi flelerde de¤il de, biraz daha aksak, perküsif,
gibi olsun... Konuflunca tehdit gibi oluyor sanki, Kürtlere. farkl› tufleler kulland›k.
bir insan var, bir dili konufluyor, o insan, o dil ya- Ferhat: ‹bo etkisi vard›r belki. (gülüyor) Vedat: “Elhamdülillah”ta hem g›rtlak na¤melerini
fl›yor... Vedat: O da bu sefer çok kan›rt›yor, orada bir hem punk bir üslûbu korumaya çal›flt›k. Punk da-
Vedat: Yani bir altkültür olarak yaflayabilirsiniz oryantalizm var. Kürtler flehirlere geldiler, flehir- ha sert, hece vurgular›n›n ön plana ç›kt›¤› bir oku-
deniyor. Bir dönem Kürtçe tiyatro konusunda da de bir dil olufltu ve gerisin geri, bölgeye gitti. ma tarz›, g›rtlaksa biraz daha ince. Altyap›n›n gü-
hassasiyetler vard›, yasaklan›yordu oyunlar sü- fiener fien’in Kürt tipolojilerindeki dil vard›r ya, cüne kap›l›p ayr›nt›lar› yok edebiliyorsun bazen.
rekli, ama ayn› zamanda konserlere izin veriliyor- o flive baz› insanlarda ger-
du. çe¤e dönüfltü. ‹bo bazen Kürtler kahvelerde Kürtçe konuflurlar da, caddelerde
Müzik tehlikesiz bir fley mi oldu art›k acaba? “la h›rrbo” filan der ya, ya- Kürtçe konufluldu¤unu göremezsiniz. Çekingen olduklar›
Vedat: Müzi¤e, altkültür içinde tolere edilebilecek hu o kadar de¤il! (gülü- bir aland›r kamusal alan. Buralar› normallefltirmek gerek.
folklorik bir ö¤e olarak bak›yorlar. yor) Kürtler, sanki Kürt
Ferhat: Madem öyle, Vedat bir arkadafl›yla karfl›- taklidi yapan Türkleri taklit ediyorlar gibi... Türkiye’de birçok cover flark›da yayg›n bir prob-
l›kl› konuflsun, albümde bir track olarak yay›nla- Kardefl Türküler’in 15. y›l› için haz›rlanan kitap- lem bu, biz de çok zorland›k. Albümden önce 20-
yal›m, o diyalo¤u albümün bir flark›s› olarak dü- ta Kardefl Türküler’in etkilendi¤i kaynaklar ara- 25 konser verdik, onlar›n da çok faydas› oldu.
flünelim, o zaman belki yay›nlarlar. John Cage’in s›nda Anadolu rock’u da saym›fls›n, ama Anado- Konserler bafllad›¤›nda repertuar haz›r m›yd›?
sessizli¤i gibi, avangard bir eylem olur. (gülüyor) lu rock’un ulusalc› oldu¤unun alt›n› çizerek bun- Vedat: Tabii. Konserlerde 20 flark› var, albümde
Vedat: “Kürtçe Windows istiyorum” yaz›yor al- dan kaç›nmak gerekti¤ini söylemiflsin. Burada 12 flark› okuyoruz.
bümde, o da benzer bir yere gönderme yap›yor. ulusalc›l›ktan kast›n ne? Baflka cover var m› konserlerde?
Windows “evrensel dillerde yaz›l›m yap›yoruz!” di- Burak: O dönemi düflünürsek, “memleket” de- Vedat: Mesela Cem Karaca’n›n “Bindik Bir Alâ-
yor, yani devleti olan dilleri kastediyorlar. yince emperyalizm karfl›t› bir cephe anlafl›l›yor. mete”si var.
Ferhat: Bence radyoda birinin Bajar’dan “Berfîn” ‘60’lar›n, ‘70’lerin sol ortam›, bir yere kadar milli- Burak: Albüme Ahmet Kaya’dan da bir flark› koy-
dinlemesi çok daha güçlü, çok daha hareketlen- yetçili¤in kabul edilebilir oldu¤u bir ortam. Devleti mak iyi olabilirdi.
dirici bir fley. Müzik her zaman konuflmaktan çok sa¤c›lar›n elinden al›p oraya solcular› geçirmek Vedat: Ahmet Kaya’n›n Türkçesiyle elitistler dal-
daha güçlü. Direkt kalbe giden bir fley. hiç de özgürlükçü bir fley olmayabilir. Bugün bu ga geçer. Jamaikal›lar yap›nca, Bob Marley yap›n-
Cansun: Ayn› flark›y› ayn› altyap›larla baflka diller- tart›fl›l›yor. ca problem olmuyor da, Ahmet Kaya yap›nca ni-
de, mesela Türkçe, Kürtçe, Almanca, Frans›zca Ari: O dönemin solu hep s›n›flar üzerinden düflü- ye oluyor? Türkiye’de insanlar›n empati duygular›
söylesek, bütün anlam de¤iflir. Sözler ayn› bile nüyor, kimlik vurgusu yok. Kimlikle ilgili ifade zor- gerçekten zay›f.
olsa, anlat›m de¤iflir. Frans›zca söyleseniz, bir- luklar› büyük bir dert de¤il sanki. Fakat Kürtçe Ferhat: Yunanistan’daki anarflist olaylardan son-
den Mezzo’da yay›nlanmaya bafllar. (gülüyor) konuflamamak da bir sol hareketin derdi olmal›. ra burada herkes “kardeflimsin Alexis” demeye
Ferhat: Ama düzenlemeler hep Kürtçenin ritmleri- Vedat: Feminizm ya da eflcinsel hareketi filan da bafllad›, ama ondan bir ay önce Türkiye’de bir
ne göre oldu. Bir sürü flark› dilin kendisinin etra- küçük burjuva mücadele alanlar› olarak görülür o genç polis taraf›ndan öldürülmüfltü, do¤ru düz-
f›nda kuruldu. dönem. Afl›k ‹hsanilerin filan hepsi Kürt, ama gün ses seda ç›kmad›.
Vedat’›n Türkçe söyledi¤i flark›larda da bir Kürt- kendi dilleriyle kendilerini ifade edememifller, Ahmet Kaya’n›n flehirli konular› öne ç›kartan
lük ve Kürtçe vurgusu var zaten... çünkü modernci bir toplum aray›fl› var orada. flark›lar› da size örnek teflkil etti mi?
12‹
Burak: “Arka mahalle”, “sokak ortas›nda bir ka- ne, Kürtlerin serbest okuma üslûplar›na yeni bir Klifleler güzeldir bazen.
d›n”, “ah Nebahat Nebahat”... Bunlar› dinleyince yorum getirmeye, makamlar› zenginlefltirmeye ça- “Kardefl Türküler albümünde de olsa olurdu” di-
insanda bir zaman, bir mekân duygusu uyan›yor, l›flm›flt›r, komflu halklar›n makamlar›n› çok güzel yebilece¤iniz flark› var m› albümde?
flehirde yaflayan bir tip canlan›yor gözünde. bir flekilde Kürt müzi¤ine yedirmifltir. Demin Kür- Vedat: “‹flportac›” herhalde. Daha geleneksel,
Vedat: Ahmet Kaya, Kürdî makam› çok kullan›r. dî makam Kürt müzi¤ine yedirilemiyor dedim, ba¤lamayla yorumlayabilirsin. “Berfîn”de de var
Bu tarzda özgün müzi¤e benzeyen Kürtçe flark›lar ama tutucu olmamak lâz›m. Nizamettin Ariç yap- öyle yaklafl›mlar.
son dönemlerde artmaya bafllad›, ama melodiyle m›fl mesela bir-iki tane Kürdî makamda çal›flma, Kardefl Türküler’e k›yasla Bajar’da bestecilik fa-
dil aras›nda birlik kurulam›yor yap›lan Kürdî çok da iyi olmufl. Kardefl Türküler’de bir tanesini, aliyeti daha m› kolay?
makam bestelerde. fiu an pop ve arabeskte en “Jîn û Hebûn”u okuduk hatta. Vedat: Tabii, daha kolay. Serbest çal›flmalarda
çok kullan›lan makam Kürdî makam›. Baz› Kürt Kardefl Türküler olarak fiivan Perwer’le beraber insan daha rahat olabiliyor. Kardefl Türküler gibi
müzisyenler bu makam› kendi dillerine yedirmek okudu¤unuz “Mîrkut”u neden tekrar yorumlad›- projelerde geleneksel referanslar ba¤lay›c› oluyor.
istiyorlar, ama kulan›lan makam seyirleri çok n›z? Kardefl Türküler’in Kuruçeflme Arena’daki son
klifle. Vedat: “Mîrkut”un form olarak rap gibi popüler konserinde ilk bölümde bir hayli yeni flark› vard›.
Bajar flark›lar›ysa Kürtçenin ritmiyle ve maka- bir tarz› var, bizi de o cezbetti. Resitatif bir flark›. ‹nsanlar “tamam, beste yap›yorsunuz, ama bu
m›yla beslendiler ve bestelendiler, öyle mi? Bu albümde de baz› parçalarda yayl›lar var. Kürt yapt›¤›n›z beste nereye oturuyor, hangi forma otu-
Vedat: Tabii. Kürt müzi¤inin içindeki ritmik sal›- müzi¤ine özgü bir yayl› anlay›fl› var m›? ruyor, halay çekiliyor mu bununla” gibi fleyler söy-
n›mlar› bu formun içine ye- lediler. “Parka” gibi bir beste yapamazs›n›z Kar-
dirmekle çok u¤rafl›yoruz. “Komünizm gelecekse onu da biz getiririz” gibi TRT fiefl. defl Türküler’le. Ama Bajar yapabilir.
Daha k›vrak ritmler onlar. Özel televizyonun önündeki engelleri kald›rmadan böyle Halay çekilecek parça var m› albümde?
Bizim davul biraz daha per- bir kanal kurarsan›z, ister istemez Kürtler de k›llan›r. Vedat: “Na Na”, geleneksel halay formunun ifl-
küsif o yüzden. lenmifli. “Na Na” flark›s›nda izleyiciler çepke oyu-
Normal bir rock grubunda çalarken baflvurmaya- Vedat: Daha Ortado¤ulu diyebilece¤imiz bir fley. nu oynuyorlar. Befl-alt› dakikal›k do¤açlama bö-
ca¤›n ritm kal›plar›na m› baflvuruyorsun yani? Sonuçta Bajar saf Kürt müzi¤i de¤il. Kürt dilini, lüm oluyor konserlerde o flark›da. Onlar durana
Erdem: Ben zaten çok rock çalan biri de¤ilim. kültürünü önemseyen, ama bir taraftan da ser- kadar uzayabilir asl›nda. Yirmi dakika çalsan dur-
Daha çok siyah müzikleri, caz, funk, r’n’b gibi best bir çal›flma. Kardefl Türküler gibi projeler, mazlar gerçi. (gülüyor)
müzikleri çald›m. Aksak çalmay› da seviyorum. geleneksel enstrümanlar›n daha merkezde oldu- Erdem: “Tam Tam”da tam halay çekerlerken reg-
Kürt müzi¤inin ritmleriyle benim kafamdaki, be- ¤u çal›flmalard›r. Orada gitar›n dilini gelifltirmek- gae’ye dönüyoruz. ‹nsanlar floke oluyor, ama de-
nim buldu¤um baz› aksak ritmler bir flekilde ten çok, ba¤laman›n, perküsyonlar›n, vokallerin vam ediyorlar. (gülüyor)
uyufltu. dilini gelifltirmek önemlidir. Bajar’da özellikle gi- Burak: Daha fazla halay olmas› için Kardefl Tür-
Kürtçenin ritmini yans›tmak konusunda k›lavuz- tar, bas, davuldan yola ç›karak nas›l bir dil yara- küler’deki “Newroz” flark›s›n› da ekledik konser-
lar›n›z kimler? tabiliriz gibi bir fark var. Ama ekipte yayl› saz ça- lere. Yani Kardefl Türküler cover’› da yap›yoruz.
Vedat: Ciwan Haco’nun anlat›sal, konsept al- lan bir arkadafl olsayd›, belki de o zaman daha (gülüyor)
bümleri... Bizim albümde de saykodelik, anlat›sal farkl› bir aray›fl içine girebilirdik. ‹lk etapta yapt›¤›- Erdem: Halaylar›n yan›nda, sahnede Vedat’la Bu-
flark›lar var. Nizamettin Ariç’ten de etkilenmifliz- m›z bir yönüyle Ortado¤u sound’u. rak aras›nda teatral fleyler de oluyor. Mesela bir
dir. Nizamettin Ariç bir senaryo kurmaya çal›fl›yor Burak: Poptan fantaziye, arabeskten rock’a, flark›da Vedat cellat rolünde, Burak’›n boynunu
asl›nda. Klasik flark›, nakaratlar filan de¤il de, Kempa, Gündem gibi yayl› gruplar› girdi mi kendi- kesiyor.
senaryo içinde belli örgüler kullan›r. Bir yolculuk lerini çok karakteristik flekilde belli ediyorlar. Bu- Vedat: Sahnede do¤açlama yap›yoruz onlar›. Me-
gibidir onun flark›lar›, uzundur. Dengbej gelene¤i- rada da öyle oldu. Bence kendi imzalar›n› att›lar. sela ‹stanbul 2010 projesi reklam›.
Burak: ‹stanbul 2010 reklamlar› vard› ya. “Mer- Vedat: Biz daha toyuz. Melez bir müzik yap›yo- özgürlükçü bir fley olacaksa, kendi geçmiflini, ta-
haba Kirkor, sen de hoflgeldin. Merhaba Yorgo” ruz. Bat› dünyas› d›fl›nda bu tür müzik yapanlar- rihini, dilini kullanmas› gerekiyor. O anlamda ister
falan... “Baran, sen çabuk çekil oradan!” (gülü- dan kimi sayabiliriz acaba? istemez asimilasyoncu bir karakter tafl›yabiliyor.
yor) Ses Haluk Bilginer, müzik güzel, ‹stanbulu- Burak: Hemen flöyle ça¤r›fl›mlar geliyor: Acaba Sezen Aksu’lar flark›lar yap›yorlar, Sezen Aksu iyi
muz ne güzel! Ama orada bir Baran yok, Zilan Led Zeppelin’in neresinde, Pink Floyd’un neresin- niyetiyle yapm›fl olabilir ama, projenin geneline
yok, Rojda yok. Öyle bir çokkültürlülük! de? Hikâye anlat›m› esprisi içinde acaba Nick bakt›¤›m›z zaman böyle bir boyutu var. Geri kal-
Peki o berbat reklamda Baran olsa hoflunuza gi- Cave’in, Tom Waits’in neresinde? Ona gelene m›fll›k imgesi var bir de. Kürt meselesinde en s›k
der miydi? kadar Cem Karaca daha büyük bir k›lavuz. Onun vurgulanan fleylerden biri de oralar›n ekonomik
Burak: Nas›l konulaca¤›na ba¤l›. Zaten o reklam- flark›lar›nda bir hikâye, bir tipoloji ç›k›yor karfl›na geri kalm›fll›¤›. Kötü niyetli olmak istemiyoruz,
daki dinler buluflmas›n›n da c›lk› ç›kt›. Biri cami- “Tamirci Ç›ra¤›”, “Parka” mesela... ama Kardelen Projesi bu tür söylemlerin içinden
de, biri sinagogda oyunuyor, bir araya geliyorlar. Kardelen Projesi ba¤lam›nda yazd›¤›n›z “Berfîn” yap›lan bir iflmifl gibi geliyor bize.
Güya bir sakatl›k yok. Nas›l yok? Malatya’da çat›r nas›l bir flark›? Son olarak ondan bahsedelim. Burak: Ben Kürt de¤ilim. Üniversiteye geldi¤imiz-
çat›r neler oldu. Vedat: Kardelen, bir ayd›nlanma projesi. Özellikle de, yurtta kald›¤›m›z, evde beraber yaflad›¤›m›z
Vedat: Mezarl›klar›n, kiliselerin etraf›na koca ko- k›z çocuklar›n› ön plana ç›kararak feminizan bo- insanlar›n hayatlar›na bak›yorsun, sonradan so-
ca duvarlar bofla m› çekil- ru iflaretleri oluflmaya bafllam›fl. Diyarbak›r’dan
di? Anlat›ld›¤› gibiyse, niye Ayd›nlanma özgürlükçü bir fley olacaksa, kendi geçmiflini, gelmifl, Anadolu lisesini kazanm›fl, ‹ngilizce ö¤-
bu insanlar bunca sene sa- tarihini, dilini kullanmas› gerekiyor. Kardelen projesi, renmifl, sonra ‹TÜ’yü, Bo¤aziçi’ni, Bilkent’i ka-
k›n›p kaç›nd›lar? asimilasyoncu bir karakter tafl›yabiliyor. zanm›fl. Yirmi yafl›na bir geliyor ki, bir kelime
Burak: “Aman, bir arada Kürtçe bilmiyor. Okumufl, bir fleyleri baflarm›fl,
ne güzeliz.” Git, yeme bizi. Çat›r çat›r sokak orta- yutu da varm›fl gibi sunuluyor. Çocuklar›n›n okula flehre kapa¤› atabilmifl, ama burada bir sakatl›k
s›nda katlettiniz adam›, neyine çokkültürlülük? gönderilmesinde, bunun için kampanyalar›n yap›l- yok mu? Bir defa, kendi anadilini bilmiyor. Köye
Konserlerde “Kem Küm” flark›s›nda aç›l›mlara mas›nda bir problem yok, ama buradaki ayd›nlan- gitti¤i zaman –e¤er gidiyorsa– orada hâlâ Kürtçe
dair de bir sürü laf ediyoruz. “Kem Küm”, Türki- ma sürecinde bir problem var. Bir çocuk düflü- konufluluyor ve bu çocuk o dili bilmiyor. Bu mu
ye’deki meseleleri konuflamamam›za dair bir flar- nün, dört-befl yafl›na kadar bir ortamda büyüyor, istenen e¤itim? Tabii okusun, matematik, fen,
k›. 1915’i konuflamaz bu ülke hâlâ. Kürtleri, tür- sonra siz onu okula gönderiyorsunuz ve bambafl- tarih ö¤rensin, ama nas›l bir tarih, nas›l bir co¤-
ban› etrafl›ca konuflamaz. Alevili¤i konuflamaz. ka bir hayatla karfl›lafl›yor. Kendi geçmiflindeki, rafya? Resmî ideolojinin anlatt›¤› tarih, her gün
Eflcinselli¤i konuflamaz. Travestileri konuflamaz. çocuklu¤undaki dilini, kendi dünyas›n› yans›tam›- and›m›z, “Türk övün çal›fl güven”! “Her çiçe¤in
14 yafl›ndaki çocu¤un dakikalarca dövülmesini yor ve proje, bu yönüyle asimilasyoncu bir ayd›n- kar alt›ndan günefle giden masal›nda...” bil-
Söylefli: Derya Bengi - Merve Erol
rahatl›kla konuflamaz. Ben de o üst söylemi tak- lanma projesi haline geliyor. mem ne, hoop bir Türk bayra¤›, çocuklar ar-
lit ediyorum. Biraz Muammer Güler’i anlat›yorum Okula gidene kadarki y›llar›n› bofla m› yaflam›fl kas›nda yürüyor. Çok klifle bir foto¤raf bu. 30
mesela, çok konuflur, ama bofl konuflur ya. (gü- oluyor? derece kafalar e¤ik. Foto¤raf›n bu olmamas›
lüyor) Vedat: Evet, okula evindeki dili getiremiyor, flark›- lâz›m. Bir yandan bu çocuklar Türkçe de ö¤-
Konserlerde flark›lar› daha m› sert çal›yorsunuz? lar›n›, esprileri, üzüntüleri getiremiyor. ‹ki sene renecekler tabii.
Vedat: Albümü daha yumuflak bulanlar oluyor. evvel bir dost ortam›ndayd›k, Dersimli bir k›z ço- Vedat: Çocuklar›n Türkçe ö¤renmemek gibi
Sound’u albümün içine s›k›flt›rmak gerçekten cuk vard›. Çok sevdi¤i, evde de söyledi¤i Kürtçe bir olas›l›¤› yok ki. ‹sviçre’deki bir çocuk, üç
zor. Daha terbiyeli oluyor albüm. bir flark› var. Okulda hocalar› “herkes bir flark› bölgenin dilini de ö¤reniyor.
Bilerek, isteyerek mi daha terbiyeli yapt›n›z? okusun” diyor, s›ra k›za geliyor, k›z da o flark›y› Ama Türklerde Kürtçe ö¤renmek gibi bir kay-
Vedat: Yok. Beceremedi¤imiz için. (gülüyor) Kon- okuyor. Ö¤retmen hemen susturuyor, “sus” di- g› yok. Bu bir eksiklik de¤il mi?
serler daha baflka, daha punk ve sert oluyor. yor, “bir daha bu flark›y› okuma”. Biz k›za “o flar- Vedat: “Seni seviyorum” demeyi ‹ngilizce,
Bajar’› rock gelene¤i içinde bir yere yerlefltiriyor k›y› okusana” dedi¤imizde de k›z kaçt› gitti. Böyle Frans›zca herkes bilir, Kürtçesini bilen var m›
musunuz? travmatik boyutlar› olabiliyor bunun. Ayd›nlanma peki?
14‹
Gayda ‹stanbul
[ [
Balkanlar’a en yak›n duran, bizatihi o co¤rafyan›n parças› olan Türkiye’den Balkan müzi¤i nam›na ses seda ç›kmam›flt› y›llarca. Gizli sakl›
geleneklerin üzerinden nisyan örtüsünü kald›rma iflini üstlenen Kardefl Türküler, bu bofllu¤a da hafiften el atm›flt›. fiimdi, vokalist Fehmiye
Çelik ve basç› Ayhan Akkaya’n›n marifetiyle Kardefl Türküler’den do¤an Gayda ‹stanbul, ilk albümüyle parantezi geniflletiyor, geleneksel
Balkan ve Roman havalar›na kendi saz›n›, sözünü, yorumunu kat›yor. Çelik ve Akkaya, bir Balkan flehri olarak ‹stanbul’dan bildiriyor...
‹15
Bektaflilik Makedonya’da yaflayan oluyor, onlarla daha önce hiç böyle pek müzisyen yapm›yorlar. ezgisini Tevfik’e çald›r›nca entere-
bir fley mi? Sizinkilerde Bektaflilik çal›flmam›flt›m. Stüdyo ortamlar›n- Enstrüman çalan Romanlar aras›n- san fleyler ç›k›yordu. Sonra darbu-
var m›? da karfl›laflt›klar›m olmufltu, ama da da pek az kad›n var... kac› arad›k, arkadafl› Basri’yi (Özka-
Fehmiye: Melâmili¤i yafl›yor bizimki- bu çal›flma bambaflka. Fehmiye: K›zlar çengi olur, ama k›z- raa¤aç) getirdi. Ritm aya¤›n› geliflti-
ler, o da Bektaflili¤in bir kolu asl›n- Okullu müzisyenler neden her be- dan enstrümanc› ç›kmaz gibi bir ba- relim derken Onur’la (Baflkurt) ta-
da. Orada çok yayg›n Bektaflilik ve raber çal›fllar›nda Roman müzis- k›fl var. Tevfik Abi, küçük k›z›n› n›flt›k, kendisi Y›ld›z’da davul bölü-
Melâmilik. Camileri varm›fl ama, yenlere hayran kal›yor? dans etsin diye çok cesaretlendiri- münde okuyor, aksak ritmlere me-
“çok gitmezdik” diyordu babam. Ayhan: Hayran kal›nmayacak gibi yor mesela. Erkek çocuklar do¤ar rakl› bir davulcu. Sonra üflemeliler
F›krada oldu¤u gibi, Bektafliye sor- de¤il ki. Art›k nota da biliyorlar, çok do¤maz enstrümana yönlendiriliyor, için Serkan’a (Ça¤r›) gidip bize klar-
mufllar ya, “içer misin?” diye, cüm- güzel bir do¤açlama duygular› var. k›z çocuklar›n›n yast›¤›n›n alt›na da nette kimi önerebilece¤ini sorduk,
leleri yaya yaya “akflamdaaan ak- Ayr›ca Fehmiye bazen bana “sende zil koyuyorlar iyi bir çengi olsun di- o da fiükrü’yü (T›rk›fl) önerdi. Böyle-
flamaaa” diye cevap vermifl. “Peki de var bir Romanl›k” diyor. (gülü- ye. Ama, Sulukule’de bir dönem ce kadro kuruldu. Fehmiye, fiükrü
camiye gider misin?” demifller, h›zl› yor) Bir aflinal›k var tabii, ama 9/8 “devriye evleri” varm›fl, buralardaki ve ben ald›k stüdyodaki sorumlulu-
h›zl› “tabii tabii, bayramdan bayra- ya da Rumeli ve Balkanlar’a özgü t›- enstrümanc› kad›nlar› tan›y›nca çok ¤u. D›flardan trombon, trompet,
ma, bayramdan bayrama” demifl. n›lar herhalde herkesin içinde vard›r mutlu oldum. Hamam ya da k›na akordeon, m›z›ka, ask› davul gibi
(gülüyor) biraz. Fehmiye “Karanfil Beyaz”› ilk e¤lentileri gibi sadece kad›nlar›n gir- enstrümanlar geldi. Konuk müzis-
Çocuklu¤unda dü¤ünlerde çal›nan söyledi¤inde, ben de a¤layacak gibi di¤i ortamlar var. Oralara erkek yenlerin hepsini bizim ekiptekiler
flark›lardan albümde var m›? oldum. Biz bu çal›flmada bir düzen- enstrümanc› sokamad›klar› için seçti ve her fley t›k›r t›k›r iflledi.
Fehmiye: Tabii var, “O¤lan O¤lan” lemecinin yapt›klar› üzerine solistin kendilerini yetifltirmifller. Daire, def Fehmiye: Çok güzel bir müzikal dil-
ve “Karanfil Beyaz”... flark› söylemesi gibi bir durum ol- ve darbukay› gayet güzel çal›yorlar, leri de var kendi aralar›nda. Stüdyo-
“O¤lan O¤lan”›n çeflitli versiyonlar› mas›n diye u¤rafl›yoruz. Bazen iste- hanendelik yapan da çok var. Çok da bir fley tarif ederken, Ayhan en
var. Mesela Stelyo Kazancidis tam mesek de öyle oluyor, ama müm- güzel keman, cümbüfl çalan yafll› iyi nas›l anlat›r›m diye en do¤ru
bir gey serenad› olarak okuyor, kün oldu¤u kadar herkesin kendini
sözler de farkl›. ifade edebilece¤i bir çal›flma ortam› Buradaki Romanlar›n flark›lar› bir Sevdalinka flark›s› gibi
Fehmiye: Annemler onu kad›n or- kurmaya çal›flt›k, ana iklim olarak de¤il, ama buras› da Balkanlar’›n bir parças›. Oradan gelen
tamlar›nda söylüyorlard›. Çocuklu- Balkanlar’dan ‹stanbul’a uzanan bir so¤uk hava dalgalar›n› karfl›l›yoruz, ortak kültürümüz var.
¤umda k›na gecelerinde hep o flar- co¤rafyay› temel ald›k.
k›ya s›ra gelsin isterdim. Çok uzun Gayda ‹stanbul grubunun terkibi teyzelerle tan›flt›k, ama ayn› kad›n- akademik terimleri bulmaya u¤rafl›-
ve e¤lenceli bir flark›yd›. Kad›nlar, nas›l olufltu? lar erkeklerin de yer ald›¤› kamusal yor, fiükrü araya giriyor ve diyor ki,
bu flark›da çok e¤lenerek oynarlar- Ayhan: Baflta Fehmiye ve ben bu mekânlarda müzik yapam›yorlar. “abici¤im, bizim köy usûlü çal›yor-
d›. “O¤lan›n anas› pide yapamaz / ifle aday olduk. ‹lk karfl›laflt›¤›m›z ki- Sar›köylü Tevfik’in baflka konular- sunuz, tamam m›”, her fley bir an-
O¤lan gibi budala, kar› bulamaz / fli yine Kardefl Türküler’le bir Aç›k- da da deste¤i oldu mu Gayda ‹s- da netlefliyor. (gülüyor)
O¤lan›n elinde, lüver belinde / O¤- hava konserine ç›kan Sar›köylü Tev- tanbul’a? Ayhan: Albüme bafllamadan önce
lan ç›km›fl portaya, donlar elinde / fik Çekiç oldu. Fas›l ortamlar›nda Ayhan: Kadroyu olufltururken, dil ilk konseri Ocak 2008’de verdik.
Ay bu o¤lan, ne budala o¤lan” diye epey ad› geçiyor, yan›nda torunu, konusunda ve repertuar belirlerken Bir sürü yorum ald›k, bizim için çok
sürekli erkeklerle dalga geçen, ama ye¤eni, o¤lu da var. Biri kanun, biri çok yard›mc› oldu. Bazen çal›flmaya faydal› oldu o süreç. A¤›rl›kl› olarak
en sonunda da “o¤lan o¤lan boynu- klarnet, biri keman çal›yor. Tevfik gelip dinliyordu, “sosyetik olmufl” üstyap›lar›, yani ezgileri Roman mü-
ma dolan” diye o¤lanlar›n gönlünü Abi demirciymifl, baba mesle¤i. dedi mi, hemen de¤ifltiriyorduk çal›- zisyenler çald›¤› için Roman müzi-
de alan çapk›n bir flark›yd›. Annem Ama müzisyen olmak istiyormufl, fl›m›z›. (gülüyor) kal tavr› daha belirgin olmaya bafl-
ço¤u zaman halay bafl›yd›, bu da bu yüzden babas›ndan sürekli da- Fehmiye: “Alk›fl çok güzelmifl” dedi lad›. Balkanlar’dan Makedonya’ya
çok hofluma giderdi. (gülüyor) yak yedi¤i için Band›rma’daki kö- Tevfik Abi, bir konserden sonra. ç›k›p fazla kuzeye ya da güneye git-
Baflka bir gözle yeniden bak›nca yünden kaç›p ‹stanbul’a gelmifl. Ta- “Hep dü¤ünlerde, meyhanelerde meden Trakya üzerinden ‹stanbul’a
geçmifle ve aileye yaklafl›m›n de- n›flt›¤›m›zda yan›nda 14-15 yafllar›n- çald›¤›m için, ben ancak bu yafl›m- gelelim ve bunu ‹stanbul üzerinden
¤iflti mi? daki torunu Tevfik de vard›, hatta o da alk›fl› gördüm. Bari torunum al- yapal›m gibi bir derdimiz vard›. Ama
Fehmiye: Aç›kças› hâlâ, bizim mu- konserde keman çalm›flt›. Biz kü- k›fllar›n lezzetini als›n, konserlere karfl›m›za hep Roman kültürü ç›kt›.
hacir cemaati içinde sevdi¤imiz bu çük Tevfik’i o gün gözümüze kestir- ç›ks›n” dedi. Balkanl› olmak ve Çingenelik nere-
flark›lar› baflkalar› da sever mi gibi dik. Tevfik Abi, “al›n, eti sizin kemi- Ayhan: Torun Tevfik flu anda 17 ya- de ayr›l›yor peki?
endiflelerim var, çünkü yayg›n de¤il- ¤i benim, onun için de güzel olur” fl›na geldi. Bu ifle Fehmiye, Tevfik Ayhan: Türkiye’de Roman kültürü
ler. Ço¤unlukla Arif fientürk’ten bili- dedi. Zaten bütün ailesini müzisyen ve ben birlikte bafllad›k, üç kifli de- ya da Çingene kültürü tam kabul
niyor bu flark›lar ya da TRT’de Yurt- yapm›fl, erkekleri tabii. Kad›nlar› neysel çal›flmalar yapt›k. Bir Balkan edilemeyen, hep “buçuk” olarak
tan Sesler’den “Atatürk’ün sevdi¤i say›lan ya da hiç say›lmayan bir kül-
flark›lar” diye dinledi¤imiz, ba¤lama tür. Yak›n zamana kadar “anarflist-
eflli¤inde çal›nan Rumeli flark›lar›yd› ler ve Çingeneler s›n›rdan içeri al›n-
ço¤u. Son dönemde Muammer Ke- maz” tarz› yasaklarla bo¤ufltu¤u-
tenco¤lu’nun baz› u¤rafllar› oldu. muz bir ülkede yafl›yoruz.
Kulaklar göçmen müzi¤ine, Balkan Ya da bu kültür romantize ediliyor,
müzi¤ine çok da aç›k de¤il Türki- oryantalist bir bak›flla yüceltili-
ye’de. Ben bile ilk söyledi¤imde yor...
müzisyen arkadafllar›m “bu mu se- Ayhan: Evet, bizi e¤lendiren, sevdi-
nin çok sevdi¤in flark›” diyebiliyor, ¤imiz müzikleri iyi çalan insanlar
flark›y› ritm ve melodi aç›s›ndan olarak ç›k›yorlar karfl›m›za. Ama na-
tekdüze bulabiliyorlar. (gülüyor) As- s›l bir hayatlar› oldu¤unu kimse dü-
l›nda benim beynimdeki t›n›lar bam- flünmüyordu yak›n zamana kadar.
baflka, ama d›flar› ç›kan her zaman Özellikle arabesk ve fantezi müzik-
o olmuyor. teki k›rmalar› çok iyi yakalayan, M›-
Senin ruhuna nas›l girdi bu flark›- s›r müzi¤ini de çok iyi icra eden in-
lar? Sen bir de basç›s›n ve bu flar- sanlar olarak biliniyorlar. Buradaki
k›larda ritm esas... Romanlar›n flark›lar›, Bosna’daki
Ayhan: Çald›klar›ma yak›n, hofluma bir Sevdalinka flark›s› gibi de¤ildir.
giden ya da gelifltirici olabilece¤ini Klarnet ve keman gibi enstrüman-
düflündü¤üm flark›lar oldu. Ayr›ca larla yap›lan süslemeler de baya¤›
Roman müzisyenlerle çal›flman›n farkl›. Esma Redzepova Kardefl
da icrac›l›k üzerinde epey bir etkisi Türküler konserine geldi¤inde, ko- ‹
16‹
nuk müzisyenlerle daha çabuk ilifl- Domlar ve Lomlar. Lomlara Pofla Ayhan: Örne¤in “buçuk” olma bes- tik bir bak›fl var ama, bir yandan da
kileneceklerini düflünerek klarnetçi- da deniyor, dillerinde baflta Ermeni- tesi. “Yetmifl iki buçuk halk vard›r” hakikaten flark›lar›nda “vur patla-
mizle kemanc›m›z› da ça¤›rd›k. ce olmak üzere Kafkas dillerinin et- denir ya, “buçuk” Roman olan› s›n, çal oynas›n” tad› da var. Mese-
Ama Esma’n›n akordeoncusunun kisi var. Zanaatkâr, göçebe bir top- temsil eder. “Olur mu hiç insan›n la albümde çeflitlemesini yapt›¤›m›z
yapt›¤› süslemelerle bizim klarnet- lum. Biraz daha güneydo¤uya gidi- buçu¤u, çeyre¤i” sözlerinden yola “Kudur”un orijinal sözleri, “size an-
çinin yapt›klar› çok farkl›yd› ve o lince yine zanaatkâr Domlar, yani ç›kt›k ve flark›y› Türkçe-Romanca nemi gönderece¤im, ablan› istete-
buluflma bizim için çok önemliydi, M›tr›plar var. Zaten Abdallar da, et- sözlerle yazd›k. Romanca, art›k ne- ce¤im, kendime gelin edece¤im”
sonuçta “‹stanbul” dememizin ne- nik köken konusu tart›flmal› olsa redeyse yok olmak üzere, en son ba¤lam›nda gidiyor, ama bir yandan
deni de o. Buray› b›rak›p oradaki da, zanaatkâr, müzisyen ve göçebe 150 sene önce bir sözlük haz›rlan- da “kudur” diyor. Kudurmak lâz›m,
müzikleri ö¤renmeyi ve icra etmeyi yaflam tarzlar›yla ayn› kültürel flem- m›fl, ki bu sözlük de yeni yeni orta- çünkü gerçekten isyan edilesi bir
deneyelim gibi bir e¤itim çal›flmas› siye alt›nda yer al›yorlar... Her biri- ya ç›k›yor. Roman dili, Çingene ger- ortamda yafl›yorlar. “Kudur”un do-
taraf› var iflin, ama bir yandan bu- nin kültürü deniz derya. Romlar da çe¤ini de vurgulad›¤› için ve Çinge- ¤as›nda böyle bir yap› varken, ba-
ray› da düflünüyoruz, çünkü buras› bat›da yerleflmifl, ki Hint Avrupa dil ne kimli¤i, ›rkç›-ayr›mc› yaklafl›mlar- ¤›fllas›nlar ama, bu flark›ya iki çift
da Balkanlar’›n bir parças›. Oradan ailesinden olan Sanskritçe temelli la kirletildi¤i için, Romanlar›n kendi- protest söz ekleyelim dedik.
gelen so¤uk hava dalgalar›n› sürek- Romanes dilini en iyi koruyanlar›n si taraf›ndan da reddedilen ya da Ayhan: Coflkuyu kaybetmeden ha-
li karfl›l›yoruz, ortak yemeklerimiz, Romlar oldu¤u söylenir. Macaris- unutturulmaya çal›fl›lan bir dil ve biz yat› bir ti’ye alma durumlar› var,
ortak bir kültürümüz var. ‹kincisi, tan, Romanya ya da Makedonya’da bu dilde flark›lar yazmaya çal›flt›k. onu da fazla kaybetmeyelim iste-
kendi hayatlar›m›zdan bir fleyler dik. ‹nsan›n kan›n› kaynatan flark›-
koymaya çal›fl›yoruz. K⤛thane’ye lar› ölümcül hale getirmek de do¤ru
gidince k⤛t ve çöp toplayanlar› olmazd› tabii. Mesela “Bulgaristan
gördük, içler ac›s› bir durum. Ya da Muhac›rlar›” Nevizade’de çok h›zl›
Sulukule’de evler y›k›l›yor. Mesela bir flekilde çal›n›p söyleniyordu,
Taksim’de çiçekçiler var, ama Ro- ama “Bulgaristan muhac›rlar› / Ge-
manlara sordu¤un zaman kimse çiyorlar s›n›rlar› / A¤l›yorlar çocukla-
“ben çiçekçiyim” demek istemiyor, r› / Kuruyorlar çad›rlar›” gibi sözleri
çünkü hor görülen bir fley. Hayatlar var. Biz onun temposunu düflür-
çok zor. dük. Orada göç, yoksulluk, evlerin
Fehmiye: Hemen az ötemizde, Do- y›k›lmas›, hayat zorlu¤u var. Sonuç-
lapdere’de, Tarlabafl›’nda, K⤛tha- ta Balkan co¤rafyas›nda savafl bin-
ne’de, Edirnekap›’da, Sulukule’de lerce y›ld›r sürüyor. Albümdeki
yüzlerce Roman yafl›yor, ama yok- “Bum Bum” da, Türkçe-Romanca
lar. Çok güzel kamufle ediyorlar yaz›p besteledi¤imiz savafl karfl›t›
kendilerini ya da biz görmüyoruz on- bir flark›.
lar›. Biz bu projede bu hayatlar› gö- Fehmiye: Bu toplum bar›fl istiyor.
rünür k›lmak istedik. Elli y›ld›r geçi- Bu kirli savafllarda ölenler sadece
mini çöpten sa¤l›yor bu insanlar, el- Kürtler ve Türkler de de¤il, Çerkes,
li y›ld›r her gece sabaha karfl›, çöp- Gürcü, Laz, Roman da ölüyor. Bir
çüler çöpleri toplamadan önce, on- yaflayan Romanlar, bizim Romanlar- Fehmiye: Yazd›¤›m›z sözler, çarp›c› yandan Roman mahallelerinde ciddi
lar bütün flehrin çöplerini dolafl›yor- la anlaflabiliyorlar bu dilde. Bunu tan›kl›klar›m›zdan beslendi. K⤛tha- ülkücü örgütlenmeler var. Kürtler ve
lar. K⤛t, plastik, teneke toplay›p da Fatih zaman›nda, bugünkü Sulu- ne’de teneke mahalleleri y›k›yorlar- Romanlar karfl› karfl›ya getiriliyor.
ekmek paras› ç›karmaya çal›fl›yorlar kule civarlar›nda bir bölgenin Çinge- d›, ama insanlar›n gidecek baflka Ben çok gidip geldim o mahallele-
ve çevreci bir ifl de yap›yorlar ayn› nelere Mir-i K›ptiyanl›k olarak veril- yerleri yok. fiark›daki “K⤛thane re, “neden savafllara muhalif bir
zamanda. mesine ba¤l›yorlar. Bu Çingene yollar›nda Roman olduk, duman ol- flark›y› Romanlar›n dilinden yazma-
Çingene deyince de asl›nda tek bir sanca¤›nda ya da beyli¤inde yafla- duk / Ne gören var, ne bilen var / yal›m” derken ortaya ç›kt› bu flark›.
kültürden bahsedemiyoruz, de¤il yanlar demirci, muhtemelen Os- Unutulduk, yalan olduk” sözleri bu Ayhan: Sözler protest ama bir yan-
mi? Türkiye’dekiler bile bölgeden manl› ordusunun k›l›çlar›n›, kalkan- flekilde ç›kt›. “Çiçekçi” de Tak- dan da, flark›y› dinledi¤iniz zaman
bölgeye farkl›l›k gösteriyorlar... lar›n› dökmüfller ve bir özerklik elde sim’deki çiçekleri anlat›yor. Kendi ezgiler çok e¤lenceli, vokalle per-
aralar›nda birbirlerine bak›flta da küsyonun at›flmas› var. Gogol Bor-
Bajar’da “herkese ev yap›yoruz, bizim evimiz yok” diyen sorun var. Mesela çiçekçiler, çöp dello’yu çok sevmifltik, bu flark›da
Kürt inflaat iflçileri anlat›l›yor. Burada da, “çiçek sat›yoruz, toplay›c›lar› hor görüyor. Müzisyen onun da bir etkisi var aç›kças›. Son
ama çiçekten bir dünyada yaflam›yoruz” diyen Romanlar var. Romanlar da çiçekleri hor görüyor. derece politik temalar› ç›lg›n bir ruh
Müzisyen olmak, “asil Roman” ol- haliyle ve biraz da mizahî bir tonda
Ayhan: O asl›nda çok önemli ve ce- etmifller. Bu özerklik içinde dillerini, mak demek, ama dertleri, ma¤duri- seslendiriyorlar. Ama bir yandan da
saret isteyen bir çal›flma. Bildi¤imiz geleneklerini korumay› baflarm›fllar. yetleri o kadar ortak ki. Taraf de Haidouks, Mahala Rai Ban-
kadar›yla Adana’daki Çingenelere Ayhan: Macaristan’dakiler biraz Ayhan: Mesela BGST’deki Bajar da, fiaban Bayramoviç, Esma Red-
Cano, Diyarbak›r’dakilere M›tr›p, yu- Macarlaflm›fl, Orta Anadolu’dakiler projesinde, “herkese ev yap›yoruz, zepova var. Sevdalinkalar ya da ‹va
kar›da Erzurum’dakilere Pofla deni- Türkmenleflmifl, kuzeydo¤udakiler ama bizim evimiz yok” diyen Kürt Papazov’lar var. Bunlar sürekli uçu-
yor. Domaniler, Romaniler, Lomav- Ermenileflmifl... Cesaret ister dedi- inflaat iflçileri anlat›l›yor. Burada da, fluyor, kendi temalar›m›z› ararken
renler var. Orta Anadolu Abdallar›- ¤im fley, iflte bütün bu incelikleri “müzi¤imizle herkesi e¤lendiriyoruz, böyle bir buluflma ortaya ç›k›yor.
n›n da ayn› kültürden geldi¤ini söy- ay›klayabilmek. Ayr›ca bir yandan çiçek sat›yoruz, ama çiçekten bir Bu müzikal taban üzerinde yürür-
lüyorlar. öyle fleyler yapal›m ki, bu kültürler dünyada yaflam›yoruz” diyen Ro- ken albümdeki klasik temalar›n
Fehmiye: Çingene kültürü daha ge- bugünde de yaflas›n. Öbür türlü, manlar var. Balkan-Trakya-Roman yerine kiflisel bir flark› yaz›labilir
nifl, hepsini kuflatan bir flemsiye gi- nostaljik, müzelik bir fleye dönüfl- müzikleri deyince bu tür temalar bi- mi, geleneksel havalar› dönüfltü-
bi. Hangi yüzy›lda yola ç›kt›klar› tar- me riski do¤uyor. Son dönemde raz yabanc›laflt›racak belki insanla- ren bir formda çal›nabilir mi?
t›flmal›ysa da, Hindistan’dan yola Hüsnü fienlendirici ortam› canlan- r›, ama gerçek. Fehmiye: Tabii ki yaz›labilir, yazaca-
ç›km›fllar, güney ve kuzey olmak d›rd›, ama sözlü, besteli, bu gelene- Fehmiye: Biz flark› sözü yazmaya ¤›z da inflallah. Balkanlar’da ya da
üzere iki koldan bat›ya do¤ru ilerle- ¤in içinden yeni fleyler yapan çok çal›fl›nca baflka fley ç›karam›yorduk oradan biraz yukar›daki ‹spanya’da
yerek dünyaya yay›lm›fllar. Göçebe fazla topluluk ya da proje sayama- ki. Bence tan›kl›klar›m›zdan kaynak- yaflayan Çingenelerin ayr›l›¤› ya da
Çingenelerin, geçtikleri toplumlar›n y›z Türkiye’den. Biz yeni bir fleyler l›. Enteresan olan, kendi yapt›klar› sevday› anlatan çok güzel, çok yak›-
kültürleriyle hemhal oldu¤unu biliyo- yapmaya çal›flt›k, ama bunlar belki flark›larda bu kadar ac›y›, ma¤duri- c› flark›lar var.
ruz. Göç yollar›nda üç kola ayr›l›yor- çok rahat kabul edilmeyecek tema- yeti, ayr›mc›l›¤› dile getirmiyorlar. Ayhan: ‹ster istemez baz› yerlerde
lar, ki üçünün de bizim co¤rafyada lar oldu. Evet, “romantize ediliyor” diyoruz anlat›c› pozisyonunda kalabilirsiniz
mevcut oldu¤u söyleniyor: Romlar, Mesela? ve Romanlara dair gerçekten turis- ya da bu bir tercih de olabilir. Ken-
18‹
dinizi hadisenin içine koyarak his- larda Roman güzellemesi de yap›- ze” diye k›nama mail’leri geliyordu. ti bana.
sedebildi¤iniz yerlerdeyse bireysel- yor... Ayr›mc› zihniyetin bir baflka veçhe- Ayhan: Yapt›¤›m›z müzi¤in kabul
lik biraz daha art›yor. “K⤛thane” Fehmiye: Evet ve bu çok ac›kl›. ‹s- si. Roman havas› okumay› “baya¤›- gördü¤ünün en büyük göstergesi
ya da “Çiçekçi”de anlat›c› konumu- tanbul’un en güzel yüzü diye göste- laflmak” olarak görüyor, inan›lmaz çalarken birilerinin dans etmesiydi
na yak›n durmufl olabiliriz, ama rip di¤er yandan hayatlar›n› mahve- bir fley. bence, iki-üç kifli sahneye f›rlad›.
“Buçuk” ya da “Bum Bum”da biraz diyorsun ve “ne çirkin insanlars›n›z” Ayhan: Eski Yugoslavya zaman›nda Senin ‹zmit’teki mahallen ne diyor
daha iflin içinde olabiliyoruz. deyip kovuyorsun onlar›. ve Romanya’n›n eski dönemlerinde bu ifle?
Bajar’›n Kürt müzi¤ine yaklafl›m›y- Peki bu kentsel dönüflüm Roman- bir okullaflma olmufl, bu da brass Fehmiye: “Biraz daha Makedonca
la Gayda ‹stanbul’un Balkan müzi- lar› müzikal olarak nas›l etkiliyor? kültürünü hayli gelifltirmifl. Türki- ve Rumeli türküleri olsayd› daha gü-
¤ine yaklafl›m›n› karfl›laflt›rabilir Ayhan: Tan›nmalar› aç›s›ndan bir ye’de bu tarz›n ve çal›fl fleklinin ka- zel olurdu, ama bu da güzel olmufl”
miyiz? Gayda ‹stanbul’un so- fleyler oldu. Sulukule Orkestras›’n›n bul edilmesi çok yeni. Mesela bi- dediler. (gülüyor) “Karanfil Beyaz”›,
und’undan, sözlerinden daha ser- “Tokmakla” adl› flark›s› epey bir zim tromboncu konservatuara ka- “O¤lan O¤lan”›, “Kavakta Turna Se-
best bir rock grubu ç›kar m›? meflhur oldu mesela bir dönem. bul edilmifl, ama yeni oluyor bun- si Var”› çok be¤endiler tabii ki.
Ayhan: Gayda ‹stanbul’da, rock, Fehmiye: Tony Gatlif, Eugene Hütz lar. Fakat Tevfik gitti¤inde keman› Albümde kullan›lan enstrümanlar
caz, reggae, ska gibi farkl› formlar› Sulukule’ye geldiler. Hüsnü fienlen- farkl› tutuyor diye s›n›fa bile alma- aras›nda gayda yok. Albümün ismi
denemeye aç›k bir perspektif var. dirici, Sezen Aksu falan da destek m›fllar. ‹nsan konservatuarda Çin- nereden geliyor?
Mevcut sound nas›l bir yere evrile- verdi. gene müzi¤i, Ermeni müzi¤i, Azeri Ayhan: Gayda ilk baflta ‹skoç gay-
cek, onu biraz da süreç göstere- Ayhan: Önümüzdeki dönemde kent- müzi¤i gibi bölümler görmek istiyor, das›n› ça¤r›flt›r›yor, ama Karade-
cek. fiu an itibariyle Bajar projesi, sel dönüflümün müzikal etkilerini fena m› olur? niz’de de tulum var. Balkanlar’da,
içine kendi bireysel duruflunu da görece¤iz, flimdi konuflmak için er- Duvar y›k›ld›ktan sonra Balkan yine gayda ad›yla biliniyor. Balkan-
katt›¤› flark›lar›n daha a¤›rl›kta oldu- ken. fiu anda sadece Sulukule’den müzikleri daha görünür hale geldi, lar’daki gaydan›n özü hayvan derisi-
¤u bir müzik yap›yor. Kürt müzi¤i ve ne bir kam›fl konmas›. Zaman›nda
Kürt kültürünün durumu daha farkl› 13. yüzy›lda yakalad›¤›m baz› sözcükleri Makedon do¤umlu çok yayg›n bir enstrümanm›fl, ama
tabii, orada y›llard›r süren aktif bir nenem de kullan›rd›. “Bir ifl yap›lacaksa ‘m›sm›l’ yap” derdi. çok da pratik de¤il. Her tondan ça-
mücadele var ve bu durum, kendi “M›sm›l”, Yunus Emre’de de geçiyor, temiz pak demek. lam›yorsunuz, fliflirmeyince derisi
birikimini de oluflturuyor. Balkan ta- kuruyor. Çok dolaflan da bir enstrü-
raf›ndaysa, elbette köklü bir gele- uzaklaflma söz konusu, s›ra Dolap- çok popüler oldu dünyada. Herkes man. Orkestrasyon gelifltikçe, ke-
nek var, ama henüz daha kolektif dere ve Tarlabafl›’na geldi deniyor. Shantel’le, Gogol Bordello’yla man, klarnet yay›ld›kça, iflin içine
bir durum söz konusu galiba. Sulukule’de yaflananlar›n çok ben- dans ediyor, Firewater gibi ilginç brass’lar da girerek a¤›rl›¤›n› art›r-
Mahallelere niye gidiyordunuz? zeri ‹talya’da da yaflan›yor asl›nda, örnekler var... d›kça, gaydan›n orkestrasyon için-
Fehmiye: Bizim çal›flma tam da orada da inan›lmaz ›rkç› bask›lar ve Ayhan: Evet, asl›nda ‘70’lere kadar deki yeri de azalm›fl. Y›llar içinde
kentsel dönüflüm projelerinin tart›- fliddet söz konusu. Geçenlerde Kar- gidiyor bu etki. “Kavanoz Dipli Dün- bir form olarak kalm›fl, “gayda ha-
fl›ld›¤› bir döneme denk geldi, top- defl Türküler’le gitti¤imiz bir yurtd›fl› ya” gibi flark›lar var. Ayr›ca “Çinge- vas›” deniyor, Balkan gaydas›, Ber-
lumsal arka plan çal›flmas› yapma festivalinde sokakta çalan bir Bal- neler Zaman›” filminin ve Fanfare gama gaydas›, Band›rma gaydas›,
niyetiyle gittik o mahallelere. Ora- kan brass grubunu izledim. Bakt›m, Ciacorlia, Koçani Orkestar gibi grup- Trakya gaydas› gibi tan›mlar var.
dakilere çok büyük ma¤duriyet ya- ayn› bizimkilere benziyorlar, hare- lar›n etkisi yads›namaz. Yine de Bulgaristan’da ve Makedon-
20‹
oyuncusu oldun; televizyon nas›l babes yaratmak, Spice Girls’ün
bir deneyimdi? flark›yazarlar›n› bana musallat et-
Televizyon hayat›m› de¤ifltirdi. Bir- mek. O zaman kalbim k›r›lm›flt›,
denbire sabah beflte kalkmam ve ama bugün bütün bunlardan kaç-
gecenin dokuzuna kadar sette ça- t›¤›m için ne kadar flansl› oldu¤u-
l›flmam gereken bir düzene gir- mu farkediyorum. Gelebilecek
dim... Senaristlerin piflirip kotard›- tepkileri, nas›l karfl›lanaca¤›n› hiç
¤› rolleri oynuyordum, çok güzeldi kafaya takmadan, içimden gelen,
ama, kendi senaryolar›m› yazma- arzulad›¤›m albümü yapt›m. Oyun-
m›n çok daha heyecan verici ola- cu olarak hep bir tatminsizlik ya-
ca¤›n› düflündüm. Nas›l yazaca¤›- fl›yordum, senaryolardaki kelime-
m› bilmiyordum, ben de çal›flmak leri de¤ifltiriyordum, kostümleri
için bilgisayar›m› sete götürmeye yeniden çizip kendime uyduruyor-
bafllad›m, müzikler besteledim, dum. 15 yafl›ma geldi¤imde,
her fley o zaman orada bafllad›. esas istedi¤imin kendim olmak
Benim tek niyetim söz yazmakt›, oldu¤unun fark›na vard›m. Ve mü-
ama bir flekilde notalar ak›yordu zik sayesinde bu hayalimi gerçek-
içimden. Hayalî bir tak›m sesler lefltirebildim.
için besteler yap›yordum. Arka- Müzi¤inin ve imaj›n›n feminist
dafllar›m bunlar› benim yorumla- ba¤lamda nas›l bir yere oturdu-
mamda ›srar ettiler. Benim se- ¤unu düflünüyorsun? Kad›nlar er-
simle hiç de kolay olmad› do¤ru- keklerin hakimiyetindeki müzik
su. Siyah bir veletsen, Whitney endüstrisinde art›k daha fazla
Houston’lar›, Aretha Franklin’leri, söz sahibi mi, yoksa eski ha-
hakiki flark›c›lar› dinleyerek büyü- mam eski tas m›?
yorsun. Onlarla kesinlikle afl›k Kad›n olunca ne yapmak istedi¤i-
atamayaca¤›m›, ayr›ca, sesimin ni anlatmak için çok nefes tüket-
günün beklentilerine de hiç uyma- men gerekiyor. Ama benim mese-
d›¤›n› biliyordum. Björk, Nina Ha- lem diflilik de¤il. Müzi¤i toplumun
gen, Grace Jones gibi farkl› so- zincirlerinden kurtulman›n bir yolu
und’u olan k›zlara yöneldim... olarak gördüm hep. Müzi¤i ve di-
Tarz›n›n M.I.A ve Santigold’u ha- flili¤i rafine eden birçok sanatç›
t›rlatt›¤› çok söyleniyor... var: Annie Lennox, Nina Hagen,
Evet, onlar da s›k s›k birbirleriyle Grace Jones, Ari-Up (The Slits) ve
karfl›laflt›r›l›yorlar, ama albümleri- Björk. Ve tabii Alice Cooper. (gü-
nin sound’u çok farkl›, ikisi de ta- lüyor)
mamen kendine has ve güçlü ki- Bugünlerde en çok hangi flark›y›
flilikler. Onlar da benim gibi renkli dinliyorsun?
derili kad›nlar, Rihanna ya da Be- Neil Young’›n “Harvest Mo-
yonce tarz› pop r&b kal›plar›na uy- on”unu.
muyorlar. Dolay›s›yla, kimse onla- ‹ki pop star›n›n çocu¤u olabilsey-
r› nas›l s›n›fland›raca¤›n›, nereye din, kimleri seçerdin?
C‹⁄eRDen KaLBe
d›flar› bile ç›kmazd›m.
‹lk ne zaman flark› yazmaya baflla-
d›n?
13 yafl›mda galiba. ‹lk flark›lar›m
hayalî ayr›l›klar üzerineydi. Hiç er-
Herkes senden bahsediyor. Festi- de yitip gidebiliyorsun. fiark›lar› hâ- Evet, ama bu deneyimleri size söy- kek arkadafl›m olmam›flt› ve fazla
valler, konserler derken albüm de lâ grupsuz seslendiriyorum. Sadece leyecek halim yok. Kendiniz bula- flairane sözler yaz›yordum. “Gözyafl-
ç›kt›. Buralara nas›l geldin? ben ve bir davul. Sonra grup benim caks›n›z. lar› düflüyor a¤açlardan / Ya¤mur
e
Florence Welch: Bafl döndürücü bir etraf›mda müzi¤i örüyor. Bu albümün biten bir aflk iliflkisi damlalar› gibi / Ac›m›n tam ortas›-
h›zla gerçekleflti her fley. Korku, he- Albümün ad› niye “Lungs”? sonras›, bir kalp k›r›kl›¤› içinde ya- na” tarz› fleyler. Hâlâ melodramatik
yecan, e¤lence, hepsi bir aradayd›. Albümde “Between Two Lungs” di- p›ld›¤›n› söylemifltin... bir tipim ama, en az›ndan yazd›kla-
Son y›llarda ‹ngiliz müzi¤inde ka- ye bir flark› var. Bu flark› benim se- Galiba kalp k›r›kl›¤› enerjiyi tutkulu r›m›n arkas›nda gerçek tecrübeler
d›n sanatç›lar f›rt›nas› esiyor. Lily simi ve sound’umu buldu¤um flark› bir flekilde odaklamaya yard›mc› var art›k. ‹lkgençli¤imde çat›flma-
Allen ve Kate Nash’ten çok farkl› oldu. Ondan önce müzisyen olarak oluyor. Bafl›na o kadar büyük bir dan kaç›nan, utangaç bir tiptim.
bir stilin olmas›na ra¤men, bu fur- kendime fazla güvenim yoktu. fiark› fley geliyor ki, küçük fleyleri önem- fiimdilerde bir sürü votka-tonik içtik-
yan›n sana yard›m etti¤ini düflünü- söylemek istiyordum, baflka müzis- semiyorsun. Benim için ilginç bir ten sonra iflin rengi de¤ifliyor, ken-
yor musun? yenlerle flark› yaz›yordum. “Kiss
Bir sürü kad›n yetenek için kap›y› with A Fist” single’› döneminde ol- Tüm k›yafetlerimi ortaya döküyoruz ve rastgele bir araya
açt›lar, bunu inkâr edemeyiz. Ama du¤u gibi, gitar gruplar›yla tak›l›yor- getiriyoruz. Ne ç›karsa baht›m›za. Al›flverifl tarz›m da budur.
herhangi bir “k›z flark›c›” de¤il de, dum. Ama “Between Two Lungs”› Sald›r›r›z ve 10 pound’un alt›nda ne bulursak al›r›z.
bir “sanatç›” olarak karfl›lanmak yi- oturup s›f›rdan yazd›m. Sadece bir
ne de senin eline bak›yor. davulla. Tek davulla çok konser ver- deneyimdi. Bir sonraki albüme ka- dimi tehlikenin kuca¤›na at›yorum.
Vokalin PJ Harvey ve Alanis Moris- dim. Ses ve davul. Davullar benim dar kalbimin tekrar k›r›laca¤›n› umu- Ünlü menajer Mairead Nash’le ça-
sette’le karfl›laflt›r›l›yor. Sevdi¤in için önemli. Müzi¤in kalp at›fllar› on- yorum. l›flmaya bafllaman da bol votka-to-
kad›n flark›c›lar kim? lar. Ses ise ci¤erler. E¤er müzi¤i en Annen ‹talyan Rönesans› konusun- nikli bir geceye dayan›yor galiba.
Diane Cluck, Grace Slick, Kate temel etmenlerine ay›r›rsan, Ci¤er da uzman bir sanat tarihçisi. Flo- Evet. Bir kulübün tuvaletinde denk
Bush ve Sandy Denny. ve Kalp kal›r. Grup ise vücudun geri rence ismi de Floransa flehrinden geldim ona ve Etta James’in “So-
Kate Bush’a çokça benzetiliyor- kalan›d›r. Davula bay›l›yorum. fiark› geliyor galiba... mething’s Got A Hold On Me” flar-
sun... söylemekten ald›¤›m zevki davul Çok isterdim, çünkü küçükken an- k›s›n› söyledim. Güvenli¤i ça¤›raca-
Kate Bush’u severim. Müthifltir. bafl›nda da al›yorum. nem ve babamla birçok defa gittim ¤›na, benim menajerim olmay› ka-
Ama üzerimde etkisinin büyük oldu- Baz› flark›lar›n kiflisel deneyimler- Floransa’ya. Gel gör ki, ismim an- bul etti.
¤unu söyleyemem. Nina Simone, den yola ç›k›yor izlenimi veriyor. nemin teyzesinden geliyor. Pek ro- fiark›lar›nda çok fazla edebî gön-
Billie Holiday, Dusty Springfield’› Öyle mi? mantik bir hikâyesi yok. derme de var. Bu aralar neler oku-
daha çok dinledim. Annie Len- yorsun?
nox’un sesi muhteflemdir. Bu ara- Cormac McCarthy’den “Yol”, Don
da Ma Rainey’i de unutmamak lâ- DeLillo’dan “Beyaz Gürültü”, Samu-
z›m. Blues’un en arabesk hali... el Beckett’in oyunlar›, Sylvia Plath’in
Geçmiflte Cold War Kids, Beirut fliirleri... Ama temel esin kaynakla-
ve Iggy Pop gibi birbirinden çok r›m, Tim Burton ve Grimm Kardefl-
farkl› kiflileri cover’lad›n. Farkl› ler’in karanl›k masallar›d›r. Bir fante-
müzikal türlere mi düflkünsün? zi âleminde, tuhaf ahlâkî sorunsalla-
Beni havaya z›platan, yerlerde sü- r› içeren hikâyeler yaz›yorum bir an-
ründüren, bas bas ba¤›rtan her tür lamda. Aflktan bahsediyorum, gözü-
müzi¤i seviyorum. me çarpan manzaralardan, duvarda
Müzik kariyeri u¤runa sanat okulu- ya da bir k⤛t parças›nda akl›mda
nu b›rakt›n. Zor bir karar m›yd› se- canlanan fleylerden bahseden flark›-
nin için? lar yaz›yorum. ‹nsanlar›n söyledi¤i
Hay›r, çünkü iyi bir ö¤renci de¤il- laflarla ilgili yaz›yorum. Yapt›¤›m etti-
dim. S›n›fta uyuyan tiplerdendim. ¤im fleyleri yaz›yorum. Ve bütün
Machine sürekli de¤iflen yetenekli bunlar bir araya geldi¤inde, baflro-
müzisyenlerden kurulu bir proje lünde bir efle¤in ya da kuflun oldu-
grubu görünümünde. Grubun kal›c› ¤u bir hikâye ç›k›yor ortaya.
üyesi yok mu hiç? Bir di¤er özelli¤inse daha flimdiden
Herhangi bir müzisyen bir flekilde bir stil ikonu haline gelmifl olman.
grupta yer alabilir. Bir arpçi de ola- Sahne k›yafetlerinle yeni bir ak›m
bilir, çay tepsisi çalan biri de... ‹n- bafllatm›fl gibisin.
Çeviren: Ogan Güner
22‹
Myspace sayfas›nda “etkilendikleri” hanesine üç isim yazm›fl ve üç koca foto¤raf
Zaza Fourn›er koymufl: Elvis Presley, Edith Piaf, Tom Waits... Eh, do¤rusu böyle bir hatunun kasetini
gözümüz kapal› al›r›z ve hakl› ç›kman›n gururunu yaflar›z. Frans›z flansonunun güzelliklerine güzellikler katan Zaza Fournier’ye
alk›fllarla hoflgeldin diyoruz ve Paperblog, Frequence-Sud, Ptitblog’daki söyleflilerini takdim ediyoruz…
radan önemli bir flair oldu¤unu da rock’n’roll’a çok müsait bir enstrü- büm oldu. Bütün tarzlar› denemek bildi¤im, hatta seyirci olarak da
keflfettim. Brigitte Fontaine’i de çok man. istemem özellikle gelece¤e yönelik defalarca gitmifl oldu¤um baz›
seviyorum. Sahneye yaln›zca akordeon ve bir arzu. Yapt›¤›m müzi¤i tarif et- festivallerde çalaca¤›m. Böylesi-
Senin de yaratt›¤›n kendine özgü ipod’unla ç›kma fikri nereden gel- mek ilgimi çekmiyor, farkl› alanlara ne kolay kabul görmek çok hofl.
oldukça görsel bir dünyan var. di? yönelmemi engellemekten baflka Kalabal›k ne kadar büyük olursa
Hesaplanm›fl bir imaj de¤il bu. Mo- Barlarda flark› söylerken yaln›zca bir ifle yaramaz. ‹çgüdülerim ve ar- olsun, insanî bir atmosfer yarat-
day› seviyorum, normalde nas›lsam akordeonla efllik ediyordum, fakat zular›ma göre hareket ediyorum. man›n mümkün oldu¤unu düflü-
konserlerde bunu biraz daha uza¤a tam olarak yapmak istedi¤im müzik Bakars›n, bir gün country ya da so- nüyorum.
‹23
Levine
George
Szi
i Seviyor
DarwEiÇn‹L‹M VE LENME
S‹
DO⁄AL
S N BÜYÜ
N IN YEN‹DE 36 sayfa
DÜNYA rkal Ünal, 3 i kiflisel
ilim, Ç
i: E
evir in 'in kendisin at›y-
Metis B ok Da rw ta. Hay
teo ri sinden ç n uy o r bu kitap bilimci
Levine,
evrim b ir y orum su n la r›nda bile n
n
le ele ala n, en duygusa
l a andan e
yönleriy o la ü rd ü re n, öte y ›n a y-
i iç içe ay› s o¤an
la bilim g ö z le m yapm rini, bilhassa d k›nl›¤›n›
etiyle hisle fla fl
hassasiy lemlerinde bile ›s›ndaki
n el g öz m ucizeler karfl yor.
nes olan nlat›
da gizli âfl›¤›n› a
r›nt›lar›n ir do¤a
fi k b
coeur
Paul Ri
nm ü fl
ele vere x,
hangeu
Jean-Pierre C
Dü fl ünürüz?
Na s›l ER‹NE
NedenAN DO⁄ASI VE BEY‹N ÜZ
S
ET‹K, ‹N sayfa
T A RTIfiMA et Birka
n, 296
ux'nün
B‹R viri:
e ‹sm Change
ilim, Ç n-Pierre ngin
Metis B zof. Jea eur'ün e
lo¤ u ve b ir filo
r› ve Paul Rico den sana-
biyo mala a din
Bir sinir el aç›kla rdi¤i tart›flmad ya de-
yn e d a ir bilims g in leflti ek çok konu
be ze n d ar p l› bir
irikimiy le lara k a kaps m
a
felsefi b plu m sal sorun eneyimine dair
n to an d
ta, etikte ›l amaç ise ins
iliyo r. As .
¤in ak
oluflturm
kavray›fl
ère
es Ranci lar› , 272 sayfa
Yoksul
Jacqu
ve
Filozpolumf Felsefe, Çeviri: Aziz U irçok önemli çal›flmdüa-
›ç fuk K›l
o b siyasal
Tarih T üzerine lsefi ve
le te r kültürü 'n ›n fe fikriya-
19. yüzy
›l pro
a n ciè re , Bat›
ri g etiriyor: Sol bile,
nR bir elefl
ti
m›fl ola li isminin
yay›mla ne¤ine çok sert g ib i üç önem fl›rt›c› bir bi-
ele ieu 'la fla
flünce g rt re ve B
ourd
k Platon et gele-
t›n Ma rx, Sa
s u d e ne bile c e
yo r. S ol siyas ütün
u lu b
in kuruc kabulleri sorgu ak üzere
felsefen fl t›¤› ön le r b aflta olm .
ay la ilen en p
çimde p r›yla ilg en bir k
ita
sorunla okumas› gerek
ne¤inin n ›n
okurlar›
felsefe
lu
gül Devecio¤
Ayfle u us
K›fl Uebyiykat, Öyküler, 88 sayfa K e m al Roma
n Arma
n
-
›n
Metis E
d rha n anlar›
e 2008 O san Nehir rom lkenin
ine Ö ykünen v D a¤ Su on ras ›ü
Kufl Dil a n an A ¤layan ita b›. D arbe s rabasan
-
¤an›'n›
kaz
ez b ir öykü k bu öy küler, ka ci de
an bu k anlatan udu ve
diren
yazar›nd en a¤›r iklimi ›z a n u m
çök an s
üzerine aras›nd
d olu u ykular›n
larla
bizlere.
tafl›yor
Mater
Nadire zeldir
ü
SokaEkOG
LD ?
U ayfa ir
68'DE N . 404 s ilgileri b
h, 16 x 21 cm plan ›na dair b k›n bir
ri a a
Yak›n T
a min ark aha y
ile döne kikate d ha mek il
nlat›lar 1968'in kazanab da
Kiflisel a n bu kitap ta rih ten geri kitap ta
e tire a ti ,
araya g zebilmek, hakik te k bir 68 yoktu ldu¤unu
çe suz eo
resmini iç kuflku 'de gerçekte n li.
du yla yaz›ld›. H latt›. 6 8 k için de önem
umu 8'in i a n ne b ilm e ufku-
kendi 6 düflü unu,
herkes olm a d›¤›n› da n m e mifl oldu¤ e gö s-
e d
bilmek,
neyin
ç o k fle yin den ›n be kledi¤ini
e kadar afllang›c
Henüz n ne kadar çok b
biz i
muzda
ünkü.
teriyor ç
metis
[ Cold War K›ds
[ Son y›llar›n en kafas› çal›flan, sözleriyle bir hikâye, müzikleriyle bir atmosfer kurmay› en iyi baflaran gruplar›ndan Cold War Kids, ABD’nin
bat› sahillerinden bafllad›¤› yolculu¤unun bir molas›n› ‹stanbul’da, Rock’n Coke’ta verdi. Gün›fl›¤›nda olsa da kuvvetinden bir fley yitirmeyen
konserin ard›ndan grubun iki üyesini dar vakitte karfl›m›za ald›k, akl›m›za ilk gelenleri sorduk...
N‹na’n›N ‹fiaReT‹
Siz Los Angeles’tan, Long Beach’tensiniz, de¤il
mi?
Nathan Willett: Evet, hepimiz oradan›z.
Long Beach’te Tarzana diye bir yer var m›? Bob
Dylan, 1989’da orada bir yazl›k ev alm›fl, hiç kar-
fl›laflt›n›z m›?
Willett: ‹lk defa duyuyorum. (gülüyor) Oras› Los
Angeles’›n biraz daha kuzeyinde kal›yor galiba.
Çok da iyi bildi¤im bir yer de¤il. Bob Dylan’›n Mali-
bu’da çok evi bark› vard›r asl›nda. Sever misiniz
Dylan’›?
Tabii, siz?
Willett: Sevilmez mi? “The Bob Dylan Encyclope-
dia” diye tu¤la gibi bir kitap ç›kt› bir-iki sene evvel.
Son on senedir yapt›¤› bütün albümler çok iyi.
Radyo programlar›n› dinleyemedim, ama orada da
döktürdü¤ünü söylüyorlar.
Long Beach’te yayg›n bir müzik âlemi var m›?
Matt Aveiro: Küçük bir yer Long Beach, ne varsa
efl-dost aras›nda, küçük çevrelerde var. Hepimiz
küçük, yerel punk gruplar›nda çalarak gelifltirdik Foto: fiahan Nuho¤lu
kendimizi. Ama son bir seneyi hep turnede geçir-
dik, flimdilerde neler olup bitiyor, bilmiyorum. enerji ar›yor esas olarak, festivalde çalacak bir bir ifl sunuyor ve her fleyiyle bir gerçeklik duygusu
Willett: Ama zaten bu tür fleylerin adresi Los An- grup için zafer formülü de bu. Bizim müzi¤imizse veriyor insana. Ayr›ca bir flair, siyasî bir figür. Onun
geles. O kadar yak›n olmasayd›, belki bizim oralar daha karanl›k bu formüle göre. Hele ikinci albümü- söyledi¤i bir flark›yla ya da iflaret etti¤i bir durumla
da daha hareketli olurdu. müz “Loyalty To Loyalty”, ilk albüme, “Robbers & hareketlenmemek mümkün de¤il. Onun gibi birisi-
Los Angeles’›n belli bir müzik karakteristi¤i var Cowards”a göre çok daha karanl›k, içine girilmesi nin bir daha gelmesi zor herhalde.
m› sizce? ‘80’ler tarz› bir glam metal midir mese- daha zor, daha kendine has bir atmosferi var. fiar- Sizinle benzer bir indie klasman›nda say›lan genç
la? k›lar›m›zdaki karakterler genellikle kurgusal, ama ‹ngiliz gruplar›n› takip ediyor musunuz?
Willett: (gülüyor) D›flar›dan bakan illâ ki öyle görü- gerçek kiflilerden, durumlardan, politik geliflmeler- Willett: Pek say›lmaz, ama Arctic Monkeys’in iyi
yor en az›ndan. Los Angeles’ta en popüler müzik- den yola ç›kt›¤›m›z da oluyor. fiark›lar› hep beraber bulundu¤unu, sevildi¤ini biliyorum. Vaktiyle Portis-
ler hükümranl›¤›n› sürdürür her zaman, ama yeni yaz›yoruz, genellikle bir odaya kapan›yoruz ve kü- head, Aphex Twin gibi isimlere daha çok tak›l›r-
ve yarat›c› fikirler için uygun ortam say›lmaz pek. çük, saçma bir fley, belki bir kelime fitili ateflliyor. d›m. Brit-pop’la da, Brit-pop’tan etkilenmifl sonraki
En fazla pop-punk gruplar›n› bulabilirsiniz herhalde Sizin müzi¤inizde yer yer atonal, aritmik unsur- gruplarla da çok ilgilendi¤imi söyleyemeyece¤im.
flu s›ralar. Ama bizim de epey çald›¤›m›z Echo lar da var, bu aç›dan Tom Waits’e de benziyor Amerikana gruplar› nas›l gelir size, Calexico me-
Park gibi mekânlar da var, sela?
oralarda baflka bir müzik Gelmifl geçmifl en büyük isimlerden biri Tom Waits. Y›llar Willett: O tür farkl› aray›fllar her zaman ilgimizi
dönüyor. evvel, flark›lar›m›z›n güzel oldu¤unu anl›yorduk ama, böyle cezbeder tabii. Baltimore’lu bir grup var, Beach
Bir söyleflinizde, büyük fes- House, son zamanlarda onlar çok hofluma gidiyor.
isimlerle an›labilece¤imizi akl›m›zdan geçirmiyorduk.
tival sahneleri yerine, kü- Bir grubunuz olmasayd›, ne yap›yor olurdunuz?
çük kulüpleri tercih etti¤inizi söylüyorsunuz... bazen. Sizce de öyle mi? Willett: Ben lisede edebiyat hocas›yd›m asl›nda,
Willett: Evet, genel olarak öyle. Willett: Teflekkürler, kendisinin büyük hayran›y›z herhalde devam ederdim ya da yarat›c› yazarl›k gi-
Aveiro: Daha küçük bir kitleyle, daha samimi bir biz de. Gelmifl geçmifl en büyük isimlerden biri bi bir ifl yapard›m,
ortamda daha rahat hissediyoruz kendimizi. Bü- Tom Waits. Y›llar evvel ilk flark›lar›m›z› yazarken, Hangi yazarlar› seviyorsunuz?
yük festivallerde sahneye ç›kan gruplar›n derdi flark›lar›n güzel oldu¤unu anl›yorduk ama, ad›m›z›n Willett: Bir sürü var, hangisini sayay›m? Ama hiç
bütün kalabal›¤› fethetmek oluyor. Bir ring gibi böyle isimlerle beraber an›labilece¤ini akl›m›zdan Faulkner okumad›m, onu söyleyeyim. Ben J.D. Sa-
festival sahnesi, ama küçük kulüplerde daha dahi geçirmiyorduk. Bazen sahnede sevdi¤imiz linger severim. Sonra Philippe Roth, David Foster
özel geceler yaflanabiliyor. Festivallerde sevdi¤i- isimlerden cover’lar da yap›yoruz, Tom Waits’ten, Wallace...
niz bir sürü grubun büyüsünün yitti¤ini de görü- Nick Cave’den... Salinger’› gördünüz mü hiç?
yorsunuz, evde albümünü severek dinledi¤iniz bir Sizin flark› yazarl›¤›n›zda belirleyici isimler kim- Willett: (gülüyor) Tabii ki hay›r. Tam bir münzevi-
grubu izlemeyi o esnada tercih etmeyebiliyorsu- ler? dir. Foto¤raf da çektirmedi hiç, bir-iki tane gördük
nuz, ne bileyim, arkadafllar›n›zla muhabbet et- Willett: Gruba bafllarken her birimizin baflka bafl- ancak. Günlerinin say›l› oldu¤u, ölümünün ar-
Söylefli: Merve Erol
mek daha anlaml› gelebiliyor. Yine de müzisyen- ka etkilenmeleri vard›. Velvet Underground, Bob d›ndan arkada b›rakt›¤› her fleyin yak›lmas›n› is-
ler için gezip tozma, farkl› sahneleri tecrübe et- Dylan, Leonard Cohen, Nina Simone... fiark›lar›n- tedi¤i söyleniyor.
me f›rsat› festivaller. da belli bir hikâye anlatan insanlar. Son sorumuz da Dylan’dan olsun: Otobiyogra-
Sizin flark›lar›n›z›n her birinde bir atmosfer, bir hi- Nina Simone’da ilginizi çeken ne? fisini okudunuz mu?
kâye var asl›nda, dikkatli dinlemeyi de gerektiri- Willett: Harika bir sesi var bir kere, çok iyi düzen- Willett: “Chronicles”› m›? Tabii, harika bir ki-
yorlar... lemeler yap›yor ve iflinin ehli müzisyenler seçiyor, tap. Geliflkin bir edebî zevki var Dylan’›n, kale-
Willett: Evet, ama festivallerde insanlar ritm ve flark›lar› nas›l çald›raca¤›n› da biliyor. Bütünlüklü mi hem basit hem de çok kuvvetli.
‹25
Foto: Muhsin Akgün
‹ki Santana var: “Supernatural”dan önceki ve sonraki... Carlos Baba temmuz bafl›nda,
Carlos Santana Kuruçeflme Arena’daki i¤ne atsan›z yere düflmeyecek konserde ilk Santana’ya iltimas
geçti, günefl enerjili Latin gitar›n› –hele ki a¤z›ndaki cikleti att›ktan sonra– yakt›,
yand›rd›, “Europa”lar, “Oye Como Va”lar, “Black Magic Woman”lar aflt›, unuttu sand›¤›m›z “Jingo”yu bile en sona, bise saklam›flt›.
Konser sabah›, aralar›nda Roll’cular›n da yer ald›¤› bir grup bas›n mensubuyla yapt›¤› tatl› muhabbeti aktar›yoruz…
26‹
celerinizi merak ediyoruz. yapmak için aram›flt› beni. Asl›nda benim hayalim yor, silaha, savafla. E¤itimde ise dünyada son s›-
Annemi yeni kaybettim... fiöyle düflünmüflümdür Michael Jackson ve Prince’le birlikte bir flark› yap- ralarday›z... ‹stanbul tarihin en büyük flehirlerin-
hep: Birini kaybetti¤imizde a¤lar›z, dünya a¤lar. makt›. Ne yaz›k ki ikisinin aras› iyi de¤ildi. Halbuki den biri. Müslümanlar›n, H›ristiyanlar›n idealleri-
Ama gökyüzü gülümser, çünkü geldi¤imiz yere, ben onlar›n aras›nda tost olmak istiyordum. nin kristalize oldu¤u yer. ‹stanbul’un San Francis-
ebediyete döneriz. “Europa”n›n melodisi insanlar› “Whatever Happens” çok güzel bir flark› oldu. co’nun muadili oldu¤unu düflünüyorum. San
özgürlefltiriyor. Bu gezegende iki enerji türü var: Melodisini ona telefonda ›sl›kla çald›m. Çok ho- Francisco, ABD de¤ildir. ABD de San Francis-
Sevgi ve korku. “Europa” gibi melodiler insan› fluna gitti. “Bunu böyle tutabilir miyiz?” dedi. “El- co’yu sevmez. Çünkü, biz San Franciscolular ba-
korku, suçluluk, utanç, günahkârl›k gibi duygular- bette” dedim. “Whatever Happens”› kaydederken fl›m›za buyru¤uzdur, kendi kafam›za göre tak›l›r›z.
dan özgürlefltiriyor. Günah kavram› son y›llarda o stüdyoda de¤ildi, ama telefonda dinliyordu. fiar- Koyun de¤iliz. Mee, mee... Körü körüne kimsenin
ABD’nin gündeminde çok belirleyici bir konumda. k› bitince (Michael Jackson’›n sesini taklit ediyor) peflinden gitmeyiz. Her fleyi sorgular›z. “Niye Viet-
Konuflmalar›mda ABD’ye verip verifltiriyorum, “teflekkür ederim Carlos” dedi. Ölüm haberini nam’day›z?..” “Kitle imha silahlar› nerede?..”
çünkü orada yafl›yorum ve yaflad›¤›m ülkede olup duydu¤um andan itibaren üç-dört saat kesintisiz ABD’de San Franciscolular›n ç›lg›n oldu¤u düflü-
bitenler hakk›nda söz söyleme hakk›m var. Geor- onun flark›lar›n› dinledim. O arada kap›m çal›nd›, nülür, çünkü biz sürünün pefline tak›lm›yoruz.
ge Bush döneminde her gün cad›lar bayram›yd›, açt›m, bakt›m iki velet. ‹kisinin de gözleri yafll›. Aflk gücüne inan›r›z, güç aflk›na de¤il. San Fran-
ama hiç fleker yoktu. Korku, korku, korku... CNN, “Mr. Santana, Michael Jackson çald›¤›n›z için te- cisco demek hippiler, Love-In’ler, ücretsiz festi-
BBC, Fox... Korku, korku, korku. Öte yandan, bu flekkür ederiz.” fiaflt›m kald›m, bu küçücük ço- valler demektir. ‹stanbul’da da San Francisco’da-
gezegende birçok güzellik var. Bu dünyaya ma- cuklar Michael Jackson’› nereden biliyorlar dedim ki enerjiyi hissediyorum. Bu flehirde birçok ruhun
sum geliyoruz. Büyüdükçe bu masumiyetimiz kay- kendi kendime. Medya insanlar›n hep karanl›k ta- kolektif bir arzusu var, bu gezegende bir de¤iflim
bolmuyor, yer de¤ifltiriyor, gölgede kal›yor. “Euro- raflar›na odaklan›yor. Ama çocuklar Michael Jack- yaratman›n arzusu. Bu enerji ‹ran’daki kardeflleri-
pa” gibi flark›lar –onu bu gece çalmay› düflünmü- son’a güveniyordu. Çocuklar›n güvenini kazanan mize örnek olabilir. Farkl›l›klar›m›zla bir arada ya-
yordum, ama flimdi fikrimi de¤ifltirdim, çalaca- bir niteli¤e sahipti. Güven duymak, aflk›n en yük- flayabiliriz, korkmamay› ö¤renebiliriz. Kad›nlara
¤›m– bize masumiyetimizi neyi tercih ettiklerini sorabiliriz, onlara nas›l giyin-
ve dünyan›n güzelli¤ini, her Michael Jackson sadece mükemmel bir flark›yazar› de¤ildi. meleri gerekti¤ini empoze etmek yerine. Kad›nla-
birimizin sahip oldu¤u gü- Dünyay› sa¤altmak istiyordu. Hepimiz bunu istiyoruz. Çok ra nas›l giyineceklerini dikte etmek ç›lg›nca bir
zelli¤in önemini hat›rlat›- hastal›kl› bir dünya bu, içinde çok fazla korku var. fley. Niye eflitlenmiyoruz? Niye kad›nlar› onurlan-
yor... Annem bana kararl›l›k d›rm›yoruz? Niye enerjimizi güzelli¤e odaklam›yo-
afl›lad›, babamsa karizmas›n› miras b›rakt›. An- ruz? Niye enerjimizi yarat›c›l›¤a yönlendirmiyoruz?
nem ve babam 60 y›l evli kald›lar. Annem koma- Kendimizi e¤itmemiz gerekiyor. Beni takip edebili-
dayken onunla birçok defa konufltum. Anneme yor musunuz? Söylediklerim çok uçuk fleyler gibi
sordum: “Anne, hat›rl›yor musun, ben çocukken mi geliyor? Enerjimizi ziyan ediyoruz, bofla harc›-
bana ‘tanr› ›fl›kt›r, sevgi ›fl›¤›d›r’ demifltin. ‘ve tan- yoruz, zararl› mecralara sarfediyoruz. Kad›nlar›n,
r› her fleyin kendisine geri dönmesini ister.’ Ba- erkeklerin, gençlerin kendilerini gerçeklefltirmele-
bam›n yan›na gitmek istiyor musun?” Annemin rinin önünü açmam›z lâz›m. Hayat›, zevk al›nan
cevab› “hay›r” oldu. (gülüyor) Annem öldü¤ünde bir fley –t›pk› orgazm gibi bir fley– haline getirme-
her nedense a¤lamad›m. Babam öldü¤ünde de liyiz... Fazla ileri düflündü¤ümü biliyorum. Ama is-
a¤lamad›m. Belki bu gece a¤lar›m, a¤lamaktan tedi¤im bu. ‹nsanlar›n birbirine daha çok imkân
utanmam, duygular›m›n gazoz gibi köpürmesini vermesini, f›rsat tan›mas›n› istiyorum. Enerjimizi
engellemem, b›rak›r›m ç›ks›n flifleden. korku yaratmak yerine güzellik yaratmak için na-
Türkiyeli müzisyenlerle çal›flmay› düflünür müsü- s›l kullanaca¤›m›z› ö¤renmemiz gerekiyor. Bir ara-
nüz? ya gelip insan olma kimli¤imizi geri istemeliyiz.
Her türlü iflbirli¤ine a盤›m. ‹stanbul’un Marvin Zor ama, imkâns›z de¤il.
Gaye’iyle veya Bob Dylan’›yla veya Whitney Hous- Müzi¤iniz ‘68 kufla¤›n›n millî marfllar›ndand›.
ton’›yla çal›flmak isterim tabii. Eminim ki vard›r o Sonra caza yöneldiniz, bugünse baflka bir güzer-
insanlar, bana onlar›n CD’lerini verin. Ben ta- gâhtas›n›z. Caza dönmeyi ya da yeni keflifler pe-
mamlay›c›y›m; rekabetle, nispet yapmakla iflim fline düflmeyi düflünüyor musunuz? Bununla ba¤-
olmaz benim, ben arabulucuyum. lant›l› ikinci soru da flu: Gitar›n›za sad›k m›s›n›z?
Sizi etkileyen müzisyenler kimler? Caz müzisyenleri için, John Coltrane, Miles Da-
Öncelikle babam... Ben Meksika’da büyüdüm, vis, Wayne Shorter ve Herbie Hancock gibileri
ama Avrupa müzi¤i dinleyerek büyüdüm. Ergenli- için, geçerli olan durum flu: Biz devasa bir gölde-
¤imde ise blues dinlemeye bafllad›m. San Fran- yiz, rock’n’roll’cular ise yüzme havuzunda. (gülü-
cisco’ya ilk geldi¤imde B.B. King’den çok etkilen- yor) Cazla iflimin bitti¤ini söyleyemem, çünkü caz
dim. Ayn› zamanda Martin Luther King’den, Mal- sek biçimidir. Birisine güvenmiyorsan›z, onu sev- dedi¤imiz fley bir umman. ‹çtenlikle sayg› duydu-
colm X’den ve Rahibe Theresa’dan da... Müzikte miyorsunuz demektir. O çocuklar Michael Jack- ¤um ve bütünüyle kavramaya muktedir olmad›-
de, sosyal hayatta da ayn› çizgiden esinlendim. son’› biliyordu, ölümü kalplerini s›zlatm›flt›. Micha- ¤›m bir alan. Çok zeki bir müzik türü. Gitar›ma
Müzikal esin kaynaklar›m uzun bir liste: John Col- el Jackson’la, yapt›¤› ifllerle özdeflleflmifllerdi. sad›k m›y›m? Arada s›rada ihanet etti¤im oluyor.
trane, Miles Davis, Bob Marley, Jimi Hendrix, Ma- Michael Jackson sadece mükemmel bir dansç› (gülüyor) Hay›r, gitar›ma sad›¤›m. Belli bir gitar›m
halia Jackson, Bob Dylan... Onlar ölümsüz insan- ve flark›yazar› de¤ildi. Dünyay› sa¤altmak istiyor- yok, herhangi bir gitar› al›p çalabilirim. Bat›l itikat-
lar. Bugün ünlü olan birçok müzisyeni yar›n hat›r- du. Hepimiz dünyay› sa¤altmak istiyoruz. Çok lar›m ya da tak›nt›lar›m yoktur. Tek bir enstrüma-
lamayaca¤›z, ama Bob Dylan hat›rlanacak, Bob hastal›kl› bir dünya bu, içinde çok fazla korku var. na ba¤›ml› de¤ilim. Bugün birçok müzisyen bilgi-
Marley, Coltrane, Miles da hat›rlanacak. Çünkü Bu ‹stanbul’a ikinci gelifliniz. 1990’a k›yasla iz- sayarlarla müzik yapabilece¤ini düflünüyor. Ama
onlar ebedîdir. Gözlerinizi kapay›p bir notaya bas- lenimleriniz nas›l? o müzik de¤il, bir tür hava kirlili¤i. Teknolojiyi ba¤-
t›¤›n›zda ebediyet yaklafl›r, zaman kaybolur. Bir ‹stanbul’da olmaktan çok mutluyum. Tahran’a, r›ma bas›yorum, eski kafal› de¤ilim. Ama müzi-
müzisyen için geçmiflin ac›lar›n›n ve gelece¤in Pakistan’a, Kudüs’e de gitmek istiyorum. Hava- ¤in, müzisyenli¤in k›staslar› var. Bu k›staslar in-
korkular›n›n olmad›¤› bir yere gitmek önemlidir. na’da da çalmak istiyorum. “Santana in Hava- sanlar›n tüylerini diken diken edebilmek, onlar›
Bir vorteks yaratmak, insanlar›n kendi ›fl›klar›n› na”, kula¤a güzel geliyor bir kere. (gülüyor) Dalai a¤latabilmek, kalbinizin kanatlar› varm›fl gibi his-
hissetmeleri, müzi¤in ve müzisyenin varolufl se- Lama’y›, Desmond Tutu’yu ve spiritüel güçleri settirebilmek, ayaklar›n› yerden kesebilmek...
bebi budur. Herkesin içinde bir Allah, bir ‹sa var- olan kad›nlar› ve erkekleri Havana konserime da- E¤lence dünyas›yla, show business’la hakiki mü-
d›r; onlar yukar›larda bir yerlerde de¤il, içimizde. vet etmek istiyorum. Ömrümün geri kalan bölü- zik aras›nda çok önemli bir fark var. Ben hakiki
Müzik, insan denen varl›¤›n kutsal oldu¤unu ve münde elimden geldi¤ince dünyada de¤iflimler bir müzisyenim. Benim için sadece süreklilik var,
mucizeler yaratabilece¤ini hissettirir bize. gerçeklefltirilmesine vesile olmak istiyorum. Sa- sevdi¤im fleylerin süreklili¤i. Benim bir rengim
Michael Jackson’›n ölümüne nas›l bir reaksiyon dece müzikle de¤il, kazand›¤›m paray› geri vere- yok, bir bayra¤›m yok. Ben su gibi olan müzi¤e
gösterdiniz? Onunla ilgili hat›ralar›n›z neler? rek, e¤itime katk›da bulunarak. ABD’de en az pa- odaklan›yorum, suda bütün renkler vard›r, ama
Bir albümünde (“Invincible”, 2001) birlikte flark› ra e¤itime harcan›yor, her fleye çok para harcan›- renksizdir, berrakt›r.
‹27
MÜN‹H HATIRALARI: BRUCE SPRINGSTEEN KONSER‹NDEYD‹K
124. say›m›zdan malûmunuz, Bruce Springsteen ne zaman Avrupa turnesine ç›ksa, gazeteci-yazar dostumuz Ahmet Tulgar’›n deplasman
ruhu kabar›yor, bir traveling fan, bir gezgin hayran olarak vuruyor kendini yollara. Ricam›z› k›rmad›, avarelik hat›ralar›n› Roll’a anlatt›...
www.bgst.org
RUHUN KARA GECES‹: DAVID LYNCH, DANGER MOUSE VE SPARKLEHORSE
En son “Inland Empire” filminde müzik ifline bir ucundan bulaflan David Lynch, flimdilerde iki ayr› müzik projesiyle arz-› endam ediyor.
Arkadafl› Dave Jarequi’nin vefat› üzerine, vaktiyle birlikte çal›flt›klar› flark›lar› “Fox Bat Strategy –A Tribute To Dave Jarequi” ad› alt›nda
yay›nlayan Lynch, flimdi de Danger Mouse ve Sparklehorse’un albümüne foto¤raflar›yla katk›da bulunmufl, yetmemifl, iki flark›da da güzel
sesiyle kendilerine efllik etmifl. Plak flirketiyle bozuflan üçlü, albümleri “Dark Night Of The Soul”u foto¤raflardan oluflan bir kitap ve içini
internetten indirdikten sonra doldurabilece¤imiz bofl bir CD ile piyasaya sürdü. Spin, EW, Guardian ve Sight & Sound’dan naklen.
BeLaL› H‹KaYeLeR
“Dark Night Of The Soul”da seni cezbeden fley
neydi?
m›z cinsten olmufl...
Önce flark›lar›n altyap›lar›n› haz›rlay›p daha sonra
Foto¤raflar henüz çekmedi¤in filmlerden birer
sahne gibi duruyorlar...
David Lynch: Bazen kap›dan içeri birisi girer, farkl› insanlara üzerine flark› söylemeleri için da- Do¤rudur. Her flark›n›n kendine has bir anlat›s›,
olaylar birbirini takip eder ve baflka türlü varola- n›flmak çok modern bir konsept ve gelecekte hikâyesi var. Bir s›ra resme bakt›¤›n›z vakit, bir
mayacak fleyler varolurlar. Beni cezbeden fley bu mükemmel ifllere yol açabilir. hikâyenin ortaya ç›kt›¤›n› görüverirsiniz. ‹nsanlar
oldu. fiark› söylemek senin için nas›l bir deneyimdi? bu foto¤raflara bak›p flark›lar› dinlerken ak›llar›n-
Proje nas›l bafllad›? Heyecan vericiydi. Yeni müzikler üzerinde çal›fl›- da bir sahne yahut koca bir sekans belirebilir.
Danger Mouse, Sparklehorse’la birlikte bir al- yorum. Müzisyen de¤ilim, ama müzik yap›yorum. 3D bir makineyle çal›flmak nas›ld›?
büm üzerine çal›flt›klar›n› söyledi ve benim bu ifl Bu ifle sadece kimi deneysel sesler yaratabilmek Her vas›ta sizle farkl› bir dille konuflur. Ama önce
için foto¤raf çekip çekemeyece¤imi sordu. Gü- için bafllad›m ve ifl buraya kadar geldi. Müzik onun dünyas›na girip, görüp hissetmeniz gerekir.
zel bir konsept oldu¤unu düflünüp kabul ettim. dünyas›nda olmay› seviyorum; müzisyenlerin bir- Sonras›nda 3D’de ifle yarayacak fikirler gelip sizi
Gitmek üzereyken flakayla kar›fl›k “bana flark› birleriyle olan iliflkisi, birbirlerine olan hakiki ba¤l›- bulmaya bafllar.
söyleteceksiniz sanm›flt›m” Bir seferinde “Fikirler bal›k gibidir; sab›r ve iyi
dedim. Gülece¤ini düflünür- Somut bir temeli olan, ama yer yer soyutlamalara bir olta gerektirir. fiayet büyük bal›klar yakala-
ken, bir parçada flark› söyle- baflvuran öyküleri seviyorum. Hayat da böyle bir fley mak istiyorsan›z, daha derinlere inmeniz gere-
memi önerdi. Albümdeki bü- de¤il mi? Müzik de varolan en soyut fleylerden birisi. kir” demifltin. Bu projeyle büyük bir bal›k yaka-
tün flark›lar›n vokalsiz hallerini lad›m diyebilir misin?
dinletti ve aralar›ndan bir tanesi öne ç›kt›. l›klar› sihirli bir fley. ‹yi bal›klar yakalad›m diyebilirim. Danger Mouse
“Dark Night Of The Soul” o parça. Her flark›ya efllik edecek üç-dört tane foto¤raf ve Sparklehorse’la beraber flark› söylemek ve fo-
Daha önce Danger Mouse’u duymufl muydun? haz›rlad›n. Bu süreci anlat›r m›s›n? to¤raf çekmek gibi çok güzel deneyimler.
Gnarls Barkley’i duymufltum. Yapt›¤› müzi¤i de Yaln›zca oturup flark›lar› dinledim ve resimler Filmlerine bak›nca rahats›z karakterlerle gerçek
duydu¤uma eminim, ama bilinçli bir flekilde otu- kendili¤inden geldiler. Bana kalan, oturup bunlar› bir empati kurabilmifl gibi duruyorsun...
rup dinlememifltim. Danger Mouse yaln›zca müzi- k⤛da geçirmekten ibaretti. Sonras›ndaysa Dan- Rahats›z karakterleri, farkl› insanî hallerini seviyo-
¤in de¤il, müzi¤i bugün dünyaya duyurabilmemiz ger Mouse, ben ve ekiplerimiz film çekimininkine rum. Ama ifle bafllarkenki nihaî amac›m, bunlar›
için gereken her fleyin hakk›n› verebilen modern benzer bir-iki gün tertip ettik. Bu kez farkl› olarak yans›tan hikâyeleri anlatmak olmuyor. Daha ziya-
bir hipster. film yerine foto¤raflar çektik. Çok güzel iki gün de kimi fikirler bir anda ortaya ç›k›veriyorlar ve si-
Albümün haz›rlan›fl serüveni de pek al›flmad›¤›- geçirdim. neman›n neler yapabilece¤ini sonradan kestiriyor-
sunuz, ya da resmin veya müzi¤in.
David Lynch
Karanl›k düfllere garkolan David Lynch stereoti-
pi sana saçma geliyor mu?
Hay›r, tam olarak de¤il. Her insan birbirinden
farkl›d›r. Ben baz› fleylere âfl›k olurken, di¤er in-
sanlar baflka fleylere âfl›k olabilirler. Mant›k d›fl›
belal› hikâyeleri, bunlarla iç içe geçen karakterleri
seviyorum. Bunlar› hikâye ederken de pek ac›
çekti¤im söylenemez, tersine mutluyum. ‹flleri-
min tamam›na bakt›¤›n›zda, baz›lar›n›n pekâlâ ay-
d›nl›k oldu¤unu görebilirsiniz. Somut bir temeli
olan, ama yer yer soyutlamalara baflvuran öykü-
leri seviyorum. Hayat da böyle bir fley de¤il mi?
Müzik de varolan en soyut fleylerden birisi. Sine-
ma büyülü bir dil, müzi¤i içinde tutabilirken en az
onun kadar soyut bir hale dönüflebiliyor.
“Dark Night Of The Soul” di¤er ifllerin gibi banli-
yö hayat›na, kapal› kap›lar ard›na saplant›l› bir
bak›fl›n esteti¤ini bar›nd›r›yor...
K›smen. Ama burada belirleyici olan etken daha
çok müzi¤in kendisiydi. Danger Mouse ve Spark-
lehorse’a sorarsan›z, öfke ve intikama dair bir te-
madan söz edebilirler. Her insan bu parçalar› din-
ledi¤inde ak›llar›na baz› yeni fleyler gelecektir.
Klasik Amerikan yaflant›s›na dair karakterleri
altüst edip yeniden üretti¤in gibi yorumlar hak-
k›nda ne düflünüyorsun?
Hiçbir fleyi altüst etmeye çal›flm›yorum. Birçok
insan sanat›n politik bir fley oldu¤unu düflünüyor
ve buna göre hareket ediyor. Bu foto¤raflarda ise
30‹
“DARK NIGHT OF THE SOUL”UN YARATICILARI
sadece müzi¤in sebep oldu¤u kimi fikirler var, rumun kendisi. ‹nsanlar›n özgür olmad›¤› durum-
ben de bu fikirleri tercüme etmekten baflka bir lar bir istisna olarak alg›lanmal›.
fley yapmad›m. Vefat eden arkadafl›n Dave Jarequi’yle beraber
“Mulholland Drive”dan (2001) beri Avrupal› ya- vaktiyle kaydetti¤iniz albümü bir tribute olarak
p›m firmalar›yla çal›fl›yorsun. Neden? yay›nlad›n. Bize ondan bahseder misin?
Amerikan stüdyolar› çok iyiler, yapt›klar› iflin hak- Dave bir flark›c› de¤ildi. Çok iyi bir gitaristti. Bir
k›n› veriyorlar. Fakat bak›fl aç›lar›n›n pek do¤ru gün bana ait baz› flark› sözlerini söylemesini ri-
olmad›¤›na inan›yorum. Bir iflin temelinde para ca ettim. Sonras›nda ise önsezim do¤ru ç›kt›;
varsa, orada üzüntü ve kalp a¤r›s›ndan baflka flark›lar› cümleleyifli mükemmeldi, puslu sesine
bir fley bulamazs›n›z. Özellikle Fransa’da, benim de hayran kald›m. Onu çok fazla düflünüyo-
kafama uyan, bambaflka bir yaklafl›m var. rum. Keflke bu albümdeki yedi parçadan çok
Çeviren: V. Can Yaz›c›
ÇÜKÜ KaLKm›fi
hayat› tan›d›¤›n›, çünkü bir fleyler
yaflad›¤›n› ve bunlar›n belli bir flekil-
de oldu¤unu düflünüyor ve hep ayn›
flekilde olaca¤›n› san›yor. Halbuki il-
lâ böyle olmuyor. Çocuklu¤umdan
oYUncaK aY›
beri asl›nda tam mânâs›yla de¤ifl-
medim, ana çekirdek aynen duru-
yor, ama evriliyorsun. Hatta kötüye
gidebiliyorsun... Çocukken hayat
hakk›nda daha zekice teoriler gelifl-
tirebilirsin, ama yetiflkin olup da on-
Albümün ad›n›n “Further Compli- diye düflünüyor. Halbuki öyle bir de belli bir pratik ediniyorsun. Rock lar› hayata geçirme aflamas›na gel-
cations” olmas›n›n özel bir anlam› fley olmuyor asla. Her fley daha da gençler taraf›ndan çal›n›p söylene- di¤inde, her fley çöküveriyor. Çünkü
var m›? komplike bir hal al›yor. Herkes için cek bir müzik, hayat› keflfetmenin hayat bizi tavizler vermeye zorluyor.
Jarvis Cocker: Öncelikle ses olarak geçerli bir durum bu, dolay›s›yla ah heyecan›na, coflkusuna dair. Uma- Gerçeklik bu, baflkalar›yla birlikte
hofluma gidiyor. “Further complica- vah edip kendine ac›man›n âlemi r›m hâlâ yeni fleyler keflfedebilirim yafl›yoruz ve onlarla bir uyum tuttur-
tions” bir hastane deyifli esas›nda. yok. Benim çok sevdi¤im bir deyifl ve de bunu daha önce katetti¤im mak gerekiyor.
Bat›k t›rna¤›n için gidersin de “bafl- “further complications”. Ayr›ca, bu mesafeyi görmezden gelmeden be- “Further Complications”›n ilk solo
ka komplikasyonlar ç›kt›” derler ve benim ikinci solo albümüm, yani ye- ceririm. Yirmi yafl›ndaym›fl›m da ha- albümüne (“Jarvis”, 2006) k›yasla
baca¤›n› keserler ya... A¤›r anlam ni komplikasyonlar ç›kar›yorum. Al- yat›mda ilk defa seksi keflfediyor- daha spontan bir havas› var.
yükü olan bir isim istemiyordum, büm yapmak bafll› bafl›na bir me- muflum gibi yapamam –inand›r›c› Evet, çok do¤açlama var. “Jarvis”i
alayc› bir fley olsun istiyordum. ‹n- sele de¤il, ama dünyayla ve insan- da olmaz zaten. Yafl ald›kça haya- dört-befl y›la yay›lan bir dönemde,
san gençken, ileride bir yafla gele- larla iliflkin zamanla daha basit ha- t›n nas›l de¤iflti¤ini, evrildi¤ini anla- Paris’e yerleflti¤imde yazm›flt›m.
cek ve hayat›n anlam›n› kavrayacak le gelmiyor. Benim yafl›ma geldi¤in- tabilmek lâz›m. Ço¤u zaman, insan Sonra o albümün turnesine ç›kt›m
ve grupla kurdu¤um iliflki çok hoflu-
ma gitti. Grup üyelerini de yazma
sürecine dahil etmenin iflleri hem
h›zland›raca¤›n›, hem de çok daha
e¤lenceli k›laca¤›n› düflündüm. Ka-
famda birkaç öneriyle stüdyoya geli-
yordum, bunlar bazen çok ham,
mu¤lak fikirler oluyordu, sadece bir-
iki akor mesela, sonra grubun bu
fikri nas›l gelifltirdi¤ini izlemek çok
ilgimi çekiyordu. Kay›tlar› eve getiri-
yordum, içlerinden sevdi¤im parça-
lar› seçip onlar› bafl› sonu olan flar-
k›lar haline getirmeye çal›fl›yordum.
Dolay›s›yla da, evet, yap›l›fl tarz› iti-
bariyle çok spontan oldu. “Jarvis”i
de seviyorum, ama baflkalar›yla be-
32‹
tercihimi punk’tan yana yapm›flt›m. yorum; ihtiyarlam›fl ve göbeklenmifl
Grupla çal›flmak özledi¤in bir fley bir halde bir araya gelmek rahats›z
miydi? edici olur.
San›r›m evet... Hayat›n özü bu, öyle Pulp “Different Class” albümüyle
de¤il mi? Karfl›l›kl› iliflki. Medeniyet 1996’da platin plak kazanm›flt›.
böyle bir fley: Neyi, kimin yapt›¤›n› Sen de grubun lideri olarak müzik
tam olarak söyleyemezsin. ‹nsanlar bas›n›n›n gözdesiydin o y›llarda.
yan yana, bir arada yafl›yorlar ve Evet, çok revaçtayd›m. Genç okurla-
birbirlerine sayg› duymal›lar. Dünya- r›n›z bilmeyebilir, benim manfletlere
y› yaratan da bu, yaratan›n flu ya ç›kmam 1996’da Brit Awards’da
da bu kifli oldu¤unu söyleyebilmek Michael Jackson’› protesto etmem-
mümkün de¤il. Böyle düflünmek le oldu. O eylem beni magazin flöh-
hofluma gidiyor. reti haline getirdi. Hayal ötesi bir
Albümün yap›mc›l›¤›n› Steve Albi- durumdu, bir gecede Britanya’da
ni’nin üstlenmesi nas›l oldu? herkesin tan›d›¤› bir sima oluver-
Tamamen tesadüf eseri. Chica- dim. Sheffield’da utangaç bir o¤lan-
go’da bir festivalde çalm›flt›k, Steve ken flöhret olma fantezileri kuruyor-
Albini’nin stüdyosu da orada. Grup- dum. Ama bütün peri masallar›n-
tan bir arkadafl gidip onu görmeyi dan bildi¤imiz gibi, amac›n›za ulaflt›-
önerdi, çünkü kaydetmemiz gere- ¤›n›za onu asl›nda istemedi¤inizi
ken fleyler vard›. Kabul ettim, tek- farkediyorsunuz. Benim de¤erler
nik konular› benden çok daha iyi bi- sistemimde magazin flöhretine yer
liyorlar zaten. Bunun üzerine, gidip yoktu. Onunla bafla ç›kmak beni
onun mekân›nda iki-üç ifl kaydettik, uzun süre çok u¤raflt›rd›.
çal›flma tarz›n› çok sevdim, rahat Yine de flöhretin hofluna giden
yaklafl›m›, salopet giyifli, iskambil yanlar› vard› herhalde.
oynay›fl tarz› hofluma gitti. Çok zeki rup seyretmediler. Günün baz› saat- yorum. Manchester’da Fall’dan Pulp’›n popüler olmas› hofluma gidi-
bir adam, gazetecilik okumufl. ‹yi lerinde herkes enstrüman›n› kap›p Marc Riley’le bir radyo program› yordu elbette. Ama Brit Awards ola-
bir yazar, bir sürü güzel makale yaz- gelebiliyordu ve hep birlikte çal›yor- yapt›k, program› onunla beraber y› istemedi¤im bir boyuta soktu be-
m›fl. Ço¤u zaman, stüdyoda olmak duk. Dinleyicileri dahil etmenin bir- sundum. Marc, Fiery Furnaces’›n ni. Çünkü, “Jarvis ödül gecesinde
baya¤› s›k›c› olabiliyor, ama Ste- çok yolu var. Galerie Chappe’a ön- yeni single’›n› çald›, onlar› çok sevi- flahane bir flark› söyledi” denmiyor-
ve’le öyle olmad›. ceden gitmiflli¤im vard›. Yerleflim yorum mesela. Sonra, Let’s Wrest- du, “Jarvis bir skandala imza att›”
Teknik konulara pek merakl› de¤il- düzenini, yapt›klar› iflleri be¤eniyor- le ad›nda bir grup var, turnede ön deniyordu. 15 y›ld›r müzik yap›yor-
sin galiba... dum. Aç›l›fltan bir gün önce, bütün grubumuz olmalar›n› istiyoruz; onlar› dum ve 15 saniyede dünyan›n dört
‹flin o k›sm› pek ilgimi çekmiyor alet edevat›m›z› tafl›d›¤›m›zda mal- çok be¤eniyorum. Bir de White De- bir yan›nda meflhur olmufltum. On-
do¤rusu. Gitarlara hâkimim, neyin zemeler s›¤mayacak diye endifleye nim var, bir flark›lar›n› dinledim, çok ca y›l›n eme¤i, yazd›¤›m o kadar
daha iyi sound verdi¤ini anlayabili- kap›lm›flt›m. Her fley alt alta, üst güzel. Yeni fleyler keflfetmeye bay›- flark› kaale al›nmad›, ama o protes-
yorum elbette. Ama flark›lar› yapa- üste y›¤›n halindeydi. Bir de “ya l›yorum. Günümüzde internetti, to beni manfletlere ç›kard› ve hep o
n›n enstrümanlar de¤il, insanlar ol- kimse gelmezse” diye korkuyordum bloglard›, yeni gruplara ulaflmak olayla an›l›r oldum.
du¤unu düflünüyorum. Tabii ki alet- tabii. Ama sonuçta, çok iyi geçti. için bir y›¤›n yol var, ama bence yi- “Pulp’ta kavga gürültü yaflama-
lerin büyük katk›s› var, ama flark›la- Her fley do¤al bir ak›flla seyretti. ‹lk ne de insan en iyi arkadafllar› arac›- d›k” dedin, yine de baz› sorunlar›-
r› onlar yazm›yor. gün pek bir kalabal›k yoktu, ama l›¤›yla yeni fleyler keflfediyor. Tan›- n›z vard› ki, grubu la¤vettiniz. Ney-
Bu albümü yaparken e¤lenmifl ol- gelenler efllerine dostlar›na söyle- mad›¤›n birinin yazd›¤› birkaç cüm- di o sorunlar?
mal›s›n›z... mifl, ertesi gün daha çok kifli geldi. leye bak›p birisini sevip sevmeyece- Michael Jackson sendromu diye
Evet, homurdana homurdana yap- Hakikaten çok iyi geçti. Baflka fle- ¤ini bilemezsin ki. özetlenebilir. Pulp’› çocuk denecek
mad›k. Bence en e¤lenceli albü- hirlerde de bu tür denemeler yapa- fiu s›ralar eski gruplar›n yeniden yaflta kurmufltum ve bir miktar flöh-
müm bu. fiark›lar› kaydetmeden ön- biliriz diye umuyorum.
ce dinleyici karfl›s›nda canl› çalm›fl Sanat galerisinde müzik s›rad›fl› fiark› söylemek, dinleyicilerle neredeyse cinsel iliflki kurmak
olmam›z da önemli rol oynad›. Yani bir durum... gibi bir fley. Mecazen de¤il de, gerçekten içlerine girsem
flark›lar› sadece bu albümü yapmak Evet. Zaten tam da bunun olup ol- hayal k›r›kl›¤› yaratabilirim. Ama flark›yla girince güzel oluyor.
için yazmad›k. fiark›lar önceden ya- mayaca¤›n› merak ediyordum. Yap-
z›lm›fl, hayat bulmufllard›. Albümü mac›k m› kaçacak, do¤al olacak bir araya gelmesi gibi bir moda ret kazanm›flt›k. Bu arzu etti¤im bir
s›rf bu flark›lar›n bir izi kals›n diye m›, ilgi görecek mi? Ressamlar›n ve var... fleydi. Fakat sonradan tan›nm›fl bir
kaydettik. Albüm yapmak hâlâ mü- görsel sanatç›lar›n büyük bir cüret- Evet, Blur de Glastonbury’ye kat›l›- grup olmak nahofl bir hale dönüfltü.
zik üretiminde en üst aflama olarak le, hatta utanmazl›kla müzikten na- yor. Sözü nereye getirmek istedi¤ini Bir grupta olmak karmafl›k arzular
görülüyor. “Yeni albümünüz ne za- s›l istifade ettiklerini düflünsenize, anl›yorum. Laf› doland›rmadan ce- yarat›yor. Müzik yapmak, kendini ifa-
man ç›kacak?” diye sorup duruyor- Andy Warhol’un ipek üzerine yapt›¤› vap vereyim. Hay›r, Pulp’› yeniden de etmek çok önemli bir yer tutuyor,
lar. Halbuki art›k kimse albüm sat›n Elvis resimleri mesela. Bu tür fley- bir araya getirmek gibi bir niyetim ama ayn› zamanda insanlar›n hay-
alm›yor galiba. Dolay›s›yla, flark›lar› ler galerilere tak›lan insanlara hitap yok. Hiçbir zaman da bu söz konu- ranl›¤›n› kazanmak istiyorsun, çükü-
dinleyici karfl›s›nda canl› çalman›n ediyor, çünkü müzi¤i minör bir sa- su olmad›. Henüz kimse bize yeteri nü emdirmek istiyorsun. Bunlara
çok daha önemli oldu¤unu düflün- nat olarak görüyorlar; popüler bir kadar para teklif etmedi! (gülüyor) ulafl›nca bir mânâs› kalm›yor. Hatta
düm. Galerie Chappe projesi de sanat oldu¤u için herhalde. Halbuki Bu arada flunu da söyleyeyim, o durumdan kurtulmak istiyorsun.
böyle do¤du. müzik apayr› bir sanat dal›, güzel Pulp’ta biz gerçek mânâda bir kav- Önceliklerinde ne gibi de¤ifliklikler
Nas›l geliflti o proje? sanatlardan biri. ga gürültü yaflamad›k. Blur’de Da- oldu?
‹nsanlara s›radan bir flekilde yeni Müzik dünyas›nda olup bitenleri mon Albarn’la Graham Coxon y›llar- Ça¤›m›z›n önde gelen efsanesi,
bir albüm sunmaktansa, onlara “bir yak›ndan takip ediyor musun? ca küs kald›lar. Bizde öyle bir du- “meflhur olursan her fley iyi olur”.
hafta boyunca flu galeride olaca¤›z, Londra’da oturdu¤um zamanlar rum olmad›, dolay›s›yla bir araya Günümüz müzisyenlerinin temel
bizi görmeye gelin” demenin daha olup bitenden çok daha fazla ha- gelmemiz teorik olarak imkâns›z saiki bu efsane. “Müzik yetene¤im
ilginç olaca¤›n› düflündük. Her halü- berdard›m tabii. O zamanlar yap›lan de¤il. Pulp’la birlikte geçirdi¤im dö- var, bu yetenekle insanlar›n hayat-
kârda prova yapmam›z gerekiyordu, her fleye tak›l›rd›m. Ama flimdi de nemle gurur duyuyorum, hayat›m›n lar›n› zenginlefltirece¤im” demiyor-
biz de süreci izlemeleri için insanla- izlemeye çal›fl›yorum. (yapmac›k bir yirmi y›l› geçti o grupla. ‹nsanlar›n sun. “Ünlü olaca¤›m, herkes ben-
r› davet ettik. ‹nsanlar›n kat›l›m› bi- edayla) Müzik benim hayat›m! Kon- zihninde yer etmifl olan güzel duy- den bahsedecek, dergilere kapak
zim için çok önemliydi. Sadece du- serlere gidiyorum, gruplar› seyredi- guyu korumak daha iyi diye düflünü- olaca¤›m, büyük sanatç› oldu¤um
‹33
söylenecek” filan diyorsun. Ben de lemifltin. Fikrini niye de¤ifltirdin? gün Paris’te dolafl›rken zihnimde lar› ciddi bir ruhsal sorunum oldu-
öyle diyordum, utangaç bir çocuk- Müzi¤i b›rakmad›¤›m için özür dile- yank›land›: “Aaaaaan-ge-la!” Hem ¤unu düflünüyor, ama insan ruhun-
tum ve ünlü olunca utangaçl›¤›m rim. Yalan söylemifltim. (gülüyor) ses olarak uyuyordu, hem de pek da benim hofluma giden, hayranl›k
kalmayacak san›yordum. Bunun ipe Asl›nda flark› yazmaya yeni yeni fl›k bir isim de¤ildi, hele rock’n’roll duydu¤um fley bu: Hayatta olmak-
sapa gelmez bir düflünce oldu¤unu bafllad›m. San›yorum bir ketlenme bir isim hiç de¤ildi. Biraz Deborah’a tan, varolmaktan, gerçeklikten
anlamam epey zaman ald›. Lou Re- yafl›yordum. Art›k emekliye ayr›ld›¤›- benziyor, “a” ile biten kad›n adlar›- uzaklaflabilme, kendini oyalayabil-
ed’in dedi¤i gibi, “illüzyon yaratmak- m›, her fleyi b›rakt›¤›m› düflünme na bir ilgim var anlafl›lan... Her ney- me kapasitesi. Ayakkab›lar, giysiler,
ta çok özgürüz.” ‹nsano¤lu kendisi- cesareti gösterince, san›yorum bu, se, o ismi bulmufl olmaktan hofl- hatta sonuçta müzik bile gerçekli¤e
ne sürekli illüzyonlar yarat›yor. içimdeki kilidi çözdü ve mucizevî bir nuttum. Sonra, Sheffield’da grupla göre lüks fleyler. Bunlar belki fuzulî,
Pulp döneminde ekranlarda çok flekilde flark›lar sökün etti. bir araya geldik, flark›n›n provas›n› bofl, hafif fleyler, ama insanl›¤›n en
s›k görünüyordun, hatta talk-show “Further Complications”da dikkat yapt›k. Sözleri söyledim, bitti, bak- iyi yanlar›, çünkü daha çekici baflka
programlar› bile yapt›n. Egemen çeken flark›lardan birinin ad› “Dis- t›m klavyecimiz Simon bana bir tu- bir fley yok.
kültüre baflkald›ran bir sanatç› için co Song”. Diskodan, diskonun haf bak›yor. “Neyin var?” diye sor- “Fucking Song”un sözleri, seninle
bu bir tutars›zl›k de¤il mi? kitsch yan›ndan çok etkilenmifl gi- dum. “Niçin k›z arkadafl›mla ilgili yatmaya muvaffak olamayan bir
O günlerde s›k s›k televizyonda gö- bisin... sözler yazd›n?” dedi. Me¤er k›z ar- hayran›n› m› anlat›yor?
ründü¤üm do¤ru. Çünkü o günlerde Diskoya bay›l›yorum. Çok uzun za- kadafl›n›n ad› Angela’ym›fl; üstelik fiark› söylemek, dinleyicilerle nere-
“Brit-pop savafllar›” vard› ve ba¤›m- mand›r hiç disko flark›s› yapmam›fl- de k›z hamileydi. Simon k›z› arakla- deyse cinsel iliflki kurmak gibi bir
s›z sanatç›lar›n da söyleyecek sözü- t›m ve bir tane yapmak geldi içim- maya çal›flt›¤›m› sanm›fl. ‹smin ta- fley. ‹nsanlar›n kulaklar›na giriyor-
nün oldu¤unu göstermek önemliydi. den. “Disco Song” bir disko parodi- mamen tesadüf eseri ortaya ç›kt›¤›- sun, yani bir bak›ma onlar›n beden-
Art›k öyle bir savafl yok. Söz konu- si de¤il, samimi bir disko flark›s›. n› ona izah etmek zorunda kald›m. lerine duhul oluyorsun. ‹nsanlar›n
su dönemde underground kültürü bedenlerine girmek hofluma gidiyor.
kaale al›nm›yordu. Mesela Robert Müzi¤in en güzel taraf›, herkesin yapabilmesidir. Michael Bu onlar için de iyi bir fley, meca-
Smith televizyona ç›k›p bir fleyler Jackson’a protestomun bafll›ca sebeplerinden biri de buydu. zen de¤il de, gerçekten içlerine gir-
eveleyip geveledi¤inde “Hadi Rob, Bir müzisyenin mesih rolüne soyunmas› sanat›n ruhuna ayk›r›. sem hayal k›r›kl›¤› yaratabilirim.
ba¤›ms›zlara destek ver, saflar› s›k- Ama flark›yla girince güzel oluyor.
laflt›r” diye ba¤›r›yorduk. Dolay›s›yla fiark›n›n hikâyesi diskotekte geçiyor Bir flark›da “I never said I was de- Albüme ad›n› veren “Further
o günlerde televizyona ç›kmay› gö- –diskotekte geçen bir filmi canl› ya- ep” (Hiçbir zaman derin biri oldu- Complications” biyografik bir flark›
rev addediyordum. Art›k o arzuyu y›nda seyrediyormuflsun gibi. fiark›- ¤umu söylemedim) diyorsun. Haki- m›?
duymuyorum, çünkü tamamen fark- n›n sonunda, u¤ultu gibi bir gürültü katen böyle mi düflünüyorsun? Benim hayat›m› anlat›yor, do¤umu-
l› bir ortamday›z. Anaak›mla müca- var, bunun avangard bir disko oldu- Belki yüzeysel olabilirim, ama çok mun öncesinden bafllayarak. Çok
dele etme fikri kayboldu. ¤unu söyleyebiliriz. Çok memnu- derin bir flekilde. Bazen kafam›n net hat›rl›yorum, üç hafta geç do¤-
“Brit-pop savafllar›”n› kim kazand›? num o flark›dan. çal›flma flekli, zihnimi kurcalayan mufltum. ‹çeride rahat›m yerinde ol-
Kimse kazanmad›. Ama heyecanl› Bir flark›n›n ad› da “Angela”; ger- fleyler, olmad›k, bofl fleylere harca- du¤u için herhalde.
bir dönemdi, çünkü underground çekten varolan birisi mi? yabildi¤im delice zaman beni de ra- Bu seneki South by Southwest
kültürün ciddiye al›naca¤›n› düflünü- O flark›n›n ad› bafl›ma bela oldu! hats›z ediyor. Mesela, geçenlerde festivalinde pop flark›lar›n›n sözleri
yorduk. Naif bir flekilde bir kültür fiark›da anlatt›¤›m k›zla asl›nda ta- içine su doldurdu¤un tahta bir kufl üzerine bir konferans verdin. fiark›
devrimi olaca¤›na ve yeni bir ütopya n›flm›yoruz. Avustralya’da bir resto- ald›m, tam kitsch bir biblo. Çocuk- söylemekle yetinmek yerine böyle
yarataca¤›m›za inan›yordum. Ama randa garson olarak çal›fl›yordu. ‹s- lu¤umdan beri görmedi¤im türde bir bir konuflma yapman›n sebebi ney-
öyle olmad›. Müzik de genel karak- mini hiçbir zaman ö¤renemedim. fley, flimdi o¤lumun odas›nda bafl di?
teri itibariyle tats›z tuzsuzdu. fiark›y› yazarken, riff “Duuuuuf-duh- köflede duruyor. Dün, k›r›ld› san- Her fley bir yana, bir fikri bir saatlik
‹lk solo albümünün ertesinde mü- duh” diye ç›kt›, dolay›s›yla üç heceli d›m, feci can›m s›k›ld›, yirmi dakika bir süre içinde tutarl› bir flekilde ifa-
zikten elini ete¤ini çekece¤ini söy- bir isim bulmak zorundayd›m. Bir onu tamir etmeye u¤raflt›m... Baz›- de edip edemeyece¤imi görmek is-
34‹
bir zaman “flimdi insanlar›n
hayat›n› kurtaracak bir flark›
yazay›m” diye piyanonun bafl›-
na oturmufl de¤ilim. Öyle yap-
t›¤›nda ortaya boktan bir fle-
yin ç›kaca¤›na hiç flüphem
yok. Müzi¤in en güzel tara-
f›, onu herkesin yapabilme-
sidir. fiu Michael Jackson
hadisesinin, yapt›¤›m protes-
tonun bafll›ca sebeplerinden
biri de buydu zaten. Bir mü-
zisyenin mesih rolüne soyun-
mas› sanat›n ruhuna ayk›r›.
Tanr›yla k›rm›z› telefon ba¤-
lant›s› olan üstün insanlar de-
¤iliz ki biz. Herkesin içinde va-
rolan bir fleye, bir noktaya do-
kunuyoruz, hepsi bu. O yüz-
den birilerinin gelip “flark›lar›n
hayat›m› kurtard›” demesi be-
ni tedirgin ediyor. Çünkü bunu
söyleyen insanlardan hiçbir
fark›m yok asl›nda.
Geçmiflte, “bu müzi¤i 40 ya-
fl›na geldi¤imde yapamam”
KenD‹M eTT‹m
yapmaya bafllad›m. ‹stanbul Erkek
Lisesi’ndeydim, bir grup kurduk, ad›
Seth’ti, “karanl›klar prensi” demek.
Grup büyüdü serpildi, hatta bir al-
büm bile yapt›k, ama yay›nlanmad›.
O s›ralarda Hey dergisinin yar›flma-
KEND‹m BOZDUm
s›na kat›lm›flt›k. O kadar çok kat›-
l›m olmufltu ve flark›lar o kadar be-
¤enilmiflti ki ‹lhan ‹rem, Güven Er-
kin Erkal’la birlikte yar›flmadan top-
lad›¤› flark›lardan “De¤iflim Rüzgâr-
lar›” diye bir albüm yapt›. Biz de
vard›k o albümde, Teoman’›n solisti
oldu¤u Mirage grubu da vard›. Evde
duruyor, künyede acayip isimler
var. (gülüyor)
Grubu nas›l kurmufltunuz?
Lisede ilk müzik grubu kuruldu¤un-
da ben de dahil olmak istemifltim,
fakat almam›fllard›. Çünkü di¤er
grup elemanlar› heavy metal dinli-
yordu, bense daha çok Alphaville’e,
Duran Duran’a tak›l›yordum, New
wave dinliyordum. Klavyeci olmak
istedim, “heavy metal’de klavye
yok, kusura bakma” dediler. (gülü-
yor) Sonra müzik odas›nda ne yap›-
yorlar diye bakt›m, bir de gördüm ki
dördü de davulcu, befler dakika
arayla davul çal›yorlar. (gülüyor) O
gruptan sonra Alpay (fialt) ve
36‹
ce MFÖ dinliyorduk. MFÖ’yle ilgili noktas› “Eflk›ya”d›r. Türk sinemas›- liteyi çok düflürüyor, son dönemde- rindeki “Heartbeat”i ve “Mo fii Bi
bir hikâyem var: Manajans’›n ses n›n önemli yönetmenlerinden Tol- ki filmleri görsel olarak çok be¤en- Hat Aito”yu da koymak istiyorum.
stüdyosunda çal›flmaya bafllad›ktan gay Ziyal yard›mc› yönetmendi, on- sek de bir taraf› hep eksik kal›yor. “Mo fii Bi Hat Aito” bir Süryani ila-
bir süre sonra reklam müzi¤i yap- dan çok fley ö¤rendim. “Eflk›ya”dan Biz bile “Anlat ‹stanbul”un müzikleri hisiymifl. Nas›l karar verdin onu
maya bafllad›m, Ford için bir jingle sonra reklam sektöründe çal›flma- için Gökhan K›rdar’a befl gün ver- düzenlemeye?
yapt›m, keflke Mazhar Fuat Özkan ya bafllad›m. O gün bugündür rek- mifltik, korkunç bir fley. Ama ben Kalan Müzik “Süryaniler” diye bir
söylese, dedim. Ajanstakiler olur lam filmi çekiyorum, araya “Anlat “Barda”n›n müzikleri için rahat ça- toplama albüm ç›karm›flt›. Ka-
dedi, MFÖ de kabul etti. Fakat kork- ‹stanbul” ve “B›çak S›rt›” girdi. l›flt›m, bir ay›m vard›. lan’dan ç›kan albümleri çok be¤eni-
tum ve Hakan Kurflun’u arad›m: Manavizyon’dayken seslendirme Türk sinemas›nda iyi bir müzik ve yorum. Bu ilahiye de o albümde
“Elim aya¤›m titriyor, sen kaydeder yapmaya gelen bir sürü ünlü isimle film buluflmas› var m›? rastlad›m, tek bir kad›n sesiydi, ev-
misin?” (gülüyor) de çal›flt›n, de¤il mi? Cahit Berkay’›n tüm film müzikleri de kendi kendime bir düzenle yap-
Sözlerini yazd›¤›n “Ben Yapt›m” Mesela ‹fl Bankas›’n›n 70. y›l gece- bence inan›lmaz. O günün imkânla- t›m. ‹lahiyi de bir Süryani arkadafl›-
flark›s›nda “kendim ettim, kendim si için Safiye Ayla ve Timur Selçuk r›yla, popüler analog synthesizer’lar› ma çevirttim, dini bir flark› asl›nda.
bozdum” diyorsun. Müzikle bu ka- bir ay stüdyoya kapan›p müzik yap- kullanarak içimize iflleyen müzikler Kad›n›n yorumu çok etkileyici, ama
dar hemhal olmuflken sinema oku- m›flt›. Atilla Özdemiro¤lu, Aflk›n Ar- yapm›fl. Keza Melih Kibar’›n bütün kim oldu¤unu bulamad›k, çok eski
mak için New York’a gitmeye na- sunan ve Muazzez Abac›’yla da ça- “Hababam S›n›f›” serisi için yapt›¤› bir kay›t.
s›l karar verdin? l›flm›flt›k. Atilla Abi her fleyi konufl- müzikler muhteflem. Bu aralar ne dinliyorsun?
Reklamc›l›¤a bafllad›¤›m dönem bu larak yapar, kenarda oturup dinle- Hem müzi¤ini hem de yönetmenli- Nik Bartsch dinliyorum, ‹sviçreli bir
iflin müthifl zamanlar›yd›, Manaviz- yince ders gibi oluyor zaten... Ya- ¤ini yapaca¤›n bir film tasarl›yor cazc›, müzi¤ini “zen funk” olarak ta-
yon’daki ses stüdyosunda ifle girdi- vuz Turgul “Gölge Oyunu”nun mü- musun? n›ml›yor. Uzun zamandan beri beni
¤imde Manajans’ta Yavuz Turgul ziklerini Erkan O¤ur’un yapmas›n› Evet, çekmecede duran iki-üç proje heyecanlad›ran tek isim, acayip, 32
kreatif direktördü, Egemen Berköz, istemiflti. Biz Erkan O¤ur’la üç flar-
Necati Tosuner metin yazar›yd›. ‹fl k› kaydettik, sonra onlar “Bir Ömür- Klip çekmeyi sevmiyorum, ama “Dut A¤ac›”ndaki flark›lar
görüflmesinde ne çald›¤›m› sordu- lük Misafir” albümüne girdi. Benim için tek bir hikâyeden oluflan on klip çekece¤im, birdenbire
lar, klavye, deyince, “buradaki or- de o dönemde ilk ciddi kayd›md›. on tane klibi olacak albümün, arkas› yar›n gibi.
kestrada genel müdür Jeffi Medina fiark›lar “Gölge Oyunu”nda kullan›l-
da klavye çal›yor, davulcumuz yok, mad›, ama zaman geçti ve “Eflk›- var. Yapabilece¤ime inan›rsam mü- saatlik jam session’lar› var. ‹sviç-
sen davul çal” dediler. Ben de öyle- ya” için Erkan O¤ur ve Yavuz Turgul zik yapar›m, ama bir yarat›c›n›n da- re’de pazartesi günleri bir barda ça-
ce davulculu¤a bafllad›m. (gülüyor) tekrar bir araya geldiler... Onno ha iflin içine girmesi art› bir de¤er l›yor, ben de atlay›p dinlemeye git-
Yo¤un çal›fl›yorduk, devaml› film Tunç o zamanlar bir rap jingle’› yap- katar. Tercihim müzikleri baflkas›na tim. Rezervasyon için mail at›nca
üretiliyordu. Dijitale geçilince iflim m›flt›, vokal için o s›ralar radyoda yapt›rmak. cevap bizzat kendinden geldi. Ona
azald›, o zaman kamera odas›na çal›flan Mustafa Sandal gelmiflti... Kerim Çapl›’y› kaybetti¤imizde Mevlevi müzikleri götürdüm, ayr›ca
gittim, haz›r plato, ›fl›k, kamera da Sevsek de sevmesek de reklam, Roll’un 124. say›s›nda seninle de Erkan O¤ur’un “Telvin”ini, Quartet
vard›. K›sa film çekmeye bafllad›m. popüler müzi¤i ve popüler sinemay› konuflmufltuk. Bir Kerim Çapl› filmi Muartet’i ve Mercan Dede’yi hediye
‹lk k›sa filmim “Makinist”i Emek si- yak›ndan takip eder ve ilk ad›mlar› projesinden bahsetmifltin. ettim... Yak›nlarda Gren’i al›p be-
nemas›n›n makine dairesinde çek- atar. Çekmecede duruyor. Onunla çal›fl- ¤endim. S›f›r Kilometre’yi be¤eni-
tim. Arkas›ndan “Hasret” ve “Çev- Sinemayla müzi¤in buluflmas›n›n m›fl müzisyenlerden ve ailesinden rim, zaten onlar›n isim babas›y›m.
re”yi çektim, onlarla ’94 senesinde doruk noktas› nedir sence? bilgi toplad›m, ama süreç ölmesiyle Albüme klip çekmeyecek misin?
‹FSAK’tan ödül ald›m. “Koza” filmiy- Zihnime çak›l›p kalan Steven So- kesintiye u¤rad›. Hikâyeyle ilgili son Klip çekmeyi sevmiyorum, arkadafl-
le Nuri Bilge Ceylan büyük ödülü al- derbergh’in “Kafka” filminin müzik- büyük üzüntüm annesi opera sa- lar›m Özge F›flk›n ve Melis Danifl-
m›flt›, ben de özendirme ödülünü leri. Bu kadar uyumlu bir durumun natç›s› Azra Gün’ün konuflmaktan mend’in grubu Üçnoktabir için çek-
yakaland›¤› ender filmlerden biri. vazgeçmesi. fiimdi Chicago’da olan mifltim yine de. Kültür Üniversi-
K›LavUzUmUz YavUz
Garaj’›n 1994 y›l›nda kuruldu¤unu söylüyorsu- insanlar Garage diye tan›yor, Fethi’yi ikna ettik, nu kald›rm›flt› havaya. Sonra bir bakt›m, Büyüka-
nuz, ama ilk albümünü ç›karan bu grup y›llar Band’i att›k, Garage’› da Garaj yapt›k. Çok mutlu- da’da kahve içiyor. Ama tan›flmak Bodrum’da na-
içinde farkl› unsurlarla beslenip baflkalaflm›fl yuz flu an ismimizden. (gülüyor) sip oldu. Fethi’yle Deneyevi’ndeki her kay›ttan
sanki. Nas›l kurguluyorsunuz Garaj tarihini? Ersoy Ada: Cover çalarak ‹stanbul’un belli bafll› sonra 11 vapuruna binip Büyükada’ya dönerdik,
Burak Güngörmüfl: Garage Band’den dolay› o ka- barlar›ndan d›flar› ç›kam›yorsunuz. Kendinden 2006’dan 2009’a, üç y›l öyle geçti.
dar geriye gidiyoruz. Hepimiz Garage Band’de çal- üretmedikten, kendinden vermedikten sonra gru- Herkes müzik yapmaya at›lm›fl, kimse okulu bi-
d›k zaman zaman. Ersoy’la (Ada) Günefl Devrim bun ömrü de belli oluyor. Alef’in iflleri de gayet tirememifl gibi bir durum mu vard› o çevrede?
Demirci 1994’te kuruyor grubu. 2000’de ben, güzel ifllerdi, ben de heveslenmifltim, ama haya- Nas›l y›llard›?
Garaj’›n flu anki gitarc›s› Berk (Ar›han) ve davul- t›m belirsizdi. Fethi çok birlefltirici oldu gerçekten. Ersoy: Fethi bitirmiflti galiba, ama sekiz-dokuz se-
cusu Ergin (Özler) Alef’i kurduk, kay›tlar yapmaya Albümde de yedi flark›s› var, ayn› zamanda pro- ne sürdü ö¤rencili¤i. Ö¤renci miydi, turist miydi,
bafllad›k. O dönemde Ersoy’un da Alef’e kat›lma- düktörümüz, ama flark›lar› çok daha eskiye daya- belli de¤ildi zaten. Yavuz çabuk b›rakt›, biz de öy-
s›n› istemifltik, fakat Ersoy Garaj’la hem hafta- n›yor.
sonlar› Mojo’da ç›k›yordu, hem Okan Bayülgen’in Eskiden beri tan›fl›yor mu- Garage’› dinlemifl insan say›s› çoktur. Bir tane de olsa
program›nda müzik yap›yordu. Biz onu beklerken sunuz Fethi Taner’le? kendi flark›m›z› çalabiliyorduk barda. ‹ster kendi flark›n›
o bizi Garaj’a davet etti bu sefer. Önce Berk, Ersoy: Tabii, okul zamanla- çal, ister baflkas›n›nkini, müzik üretiyor olmak güzel fley.
sonra ben Garaj’a girmifl olduk. Bir taraftan da r›ndan, ‘88’den beri. Topla-
Alef’le kendi flark›lar›m›z› yapmaya devam ediyor- ma Adamlar’la yapt›¤› “‹fl Dönüflü ‹stanbul Ken- le, sa¤da solda çalmaktan bitiremedik. fiimdi De-
duk. 2007’de Fethi (Taner) dedi ki, “gelin, bütün tinde” (1993) albümünde Günefl Devrim Demirci niz’le (Arcak) beraber afla döndük, ciddi ö¤renci-
bu iflleri birlefltirelim”. de çalm›flt›, Yavuz Çetin, Gültekin Kaçar... Hep lik yap›yoruz, s›navlara giriyoruz. (gülüyor)
Garage Band ve Alef’in yan›na, Fethi Taner de bizim Marmara Müzik Ö¤retmenli¤i tayfas›. Fethi Okul d›fl›ndaki âlem daha m› çekici geliyordu?
üçüncü unsur yani... de oradand›. Ersoy: Sevdi¤imiz flark›lar› çal›p söylemek hoflu-
Burak: Aynen öyle. Fethi öyle deyince, Alef’in ad› Burak: Bu adamlarla müzik yapmak istiyordum muza gidiyordu, sonra bundan para da kazanabi-
Ersoy’un soyad›yla birleflti, Alef Ada oldu. Sonra ben, onlar› tan›madan önce. Ersoy’u sahnede lece¤imizi anlad›k. Güneyde bir tak›m yerlerde
bakt›k, garip bir ad, Fethi dedi ki Tataygumba ko- gördüm ilk defa, ama Fethi’yi fanzinlerden hat›rl›- hem çal›p söyleyece¤iz, hem tatil yapaca¤›z, bir
yal›m, ayn› adl› flark›m›za ithafen, o da içimize yorum. Güven Erkin Erkal’›n ç›kard›¤› bir fanzinde de üstüne para alaca¤›z, yeme de yan›nda yat!
sinmedi. Dedik ki madem senelerdir bizi tan›yan foto¤raf›n› görmüfltüm ilk, bir konserde yumru¤u- Ö¤rencilikten çok daha yukar›da bir durum gibi
38‹
geliyordu bize bu. Devams›zl›k dibe vurdu tabii, rak sürdürdü hayat›n›? Bir fleyi be¤enmiyorsa, bunu insan›n surat›na çok
tek tek gümledik hepimiz. (gülüyor) Ersoy: Çünkü neyi seviyorsan onu çal denince, sert bir flekilde söyleyebilecek rahatl›kta bir
Burak: Ben o zaman daha yokum tabii. (gülüyor) iflin içine Bülent Ortaçgil, Fikret K›z›lok, Mazhar adam. Çal›flt›¤› insanlar saymakla bitmez. Unka-
Kent FM’de “Kap›lar ve Köprüler” diye bir prog- Fuat Özkan’›n flark›lar› kar›flabiliyordu. Dinledi¤i- pan›’nda Sezen Aksu’nun yeni kaseti için büro-
ram vard›, Yavuz’un flark›lar›n› ilk defa orada duy- miz flark›lar, çald›¤›m›z ve dolay›s›yla para kazan- nun önünde insanlar›n kuyru¤a girdi¤ini hat›rl›yo-
mufltum. Fethi’den, Hakan’dan bahsedildi¤ini de d›¤›m›z ifller oldu, öyle de gitti. ‹fli biraz büyüte- rum. Ben tezgâhtar olarak bafllad›m ifle, Karaköy
hat›rl›yorum. 1994 ya da 1995’ti, Mojo yeni aç›l- lim, davul da olsun deyince, baflka flark›lar da altgeçidinde bir plakç›da. Elimin alt›nda 3 bin ta-
m›flt› o dönem, gitti¤imizde sahnede gördü¤üm girdi. Bizden de bir fleyler olsun deyince de, o ne CD vard›, sürekli de¤ifliyordu bunlar, hep mü-
ilk insan Ersoy oldu. ciddiyete bürünemiyorduk. Çok soytar› tak›l›yor- zik dinliyordum. Ama plak flirketimiz var diye de
Ersoy: Benim çevremde iyi müzisyenler oldu hep. duk, bize biraz a¤›r geliyordu o mesele. ‹lk baflta bir albüm yapamad›k y›llarca. Babamdan çok ret
Fethi, Yavuz... Onlar›n flark›lar›n› dinletirdim Gara- sevimli bir gruptuk, daha çok turistlere hitap edi- ald›m “bu olmaz, götür bunu” diye. Müzisyenler-
ge Band’deki arkadafllar›ma, belki onlar›n da için- yorduk. ‹stanbul’a gelince ifl biraz daha karanl›k- den b›km›fl, “sen bu ifle girme” dedi hep. Bar›fl
den flark› yazmak geçerdi, ama hantald›lar. Ben laflt›, sarhofllaflmaya bafllad›. 2000’lerden sonra Manço’yu da çok iyi tan›rd›, Erkin (Koray) abiyi
yazay›m desem, benim iflim de¤ilmifl gibi düflü- Alef’le evde kay›tlar yapmak filan çok hofluma de. Arkadaflt› hepsiyle. Benim hikâyemi çok ço-
nürdüm. Fethi’nin flark›lar›n› yavafl yavafl Gara- gitti, beni güzellefltiriyordu o çal›flmalar. Onlar cuksu, çok özenti buluyordu. Onun o¤lu olmak
ge’›n repertuar›na dahil etmek istedik, ama iki kendi bestelerini yapan çocuklard›, ama tercih zor, çok zor. (gülüyor)
flark›s›n› yapabildik sadece. Dört flark› yapabil- edilmifl olmak da gönül okflay›c› bir fley. Evde ne dinlenirdi sen küçükken?
sek, belki fleklimiz daha önce belirginleflebilirdi. Burak: Mojo’da çalarken dans etmek isteyen in- Burak: Komflumuza gidip müzik dinliyordum ben.
Burak: Bir de, Fethi parçalar›n›n kendi istedi¤i gi- sanlar vard› karfl›m›zda. O talebe uygun flark›lar Evde müzik setimiz yoktu bizim. Çok sevdi¤im
bi çal›nmas›n› istiyordu. Albüme de “prodüktör seçmek durumunda da kald›k o dönem, ama yü- Serdar abime gidip onun plaklar›n› dinlerdim. On-
ben olaca¤›m, parçalar› ben düzenleyece¤im, si- zümüzü k›zartacak bir fley de yapmad›k. da ilk dinledi¤im, yak›ndan gördü¤üm ilk plak,
zin flark›lar›n›za da kar›flaca¤›m” diyerek bafllad› Ersoy: Eski akustik flark›lar y›llar içinde azald› ta- Pink Floyd’un “Ummagumma”s›yd›. Babam eve
zaten. O kadar çok insanla çal›flt›k ki bu süreçte, bii, ama “bu flark›n›n bu barda ne ifli var” dedir- müzik nam›na hiçbir fley sokmad›, ben büyüdük-
ama insanlar de¤ifltikçe flark›lar kötülefliyordu. tecek, bilenini sevindirecek flark›lar› da çalmaya çe bir fleyler almaya bafllad›m ancak. Ama as›l
Ersoy: Ama Okan Bayülgen’le, Mojo’yla bir kitle çal›flt›k hep. müzik ma¤azas› bana çok faydal› oldu. Babam
de oluflmufl oldu, insanlar flark›lar›n özünde gü- Burak: Ben 2003’te bafllad›m Garage Band’e, o eve hiç ifl getirmezdi yani, ama çok geç geldi¤i,
zel flark›lar oldu¤unu hissettiler. O kitlenin deste- günden itibaren “Bebek”, yani albümdeki “Kofl günlerce stüdyoda kald›¤› zamanlar oluyordu. Be-
¤i, bunlar›n üzerine gitmemizi de sa¤lad›. Sonuç- Baflkalar›na” da hep çal›nd›. Fethi’nin flark›s›. Y›l- nim onda müzikle ilgili gördü¤üm tek fley bir sinir
ta bir çevrenin eseri Garaj. Bu albümde Ya- lar içinde dinleyicileri de olufltu. Grupta pek çok harbiydi. Y›llar geçtikçe kendi be¤enilerimi olufl-
vuz’un, Hakan Özer’in flark›lar› da olabilirdi, onla- insan de¤iflti, bunun da s›k›nt›s›n› çektik. ‹nsan- turdum ama. Bas çalmam›n nedeni Lemmy Kil-
r›n flark›lar› da bizim hep yan›bafl›m›zda olan, sof- larla derinlemesine bir iliflki kurmak istiyorduk, mister’dir mesela, ona bak›p “böyle bir adam ol-
rada paylafl›lan flark›lard›r. Yavuz Çetin kaya gibi bu de¤iflimler de bize zaman kaybettirdi. mal›y›m” demifltim. Çok kendine özgü bir insan.
bir örnek adamd› o zamanlar. Çok da etkileyiciy- Alef’teyken flark›lar› kim söylüyordu? Hürmetler yani. (gülüyor)
di. Arkadafl›yd›k ama, hayran›yd›k ayn› zamanda. Burak: Berk. Çok iyi flark› söyler, her enstrüman› Baban ne dedi albüme?
Kiflili¤i, müzisyenli¤i, tarz›, tavr›... Repertuar›m›z›n çalar, çok iyi kaydeder. Grubuzumun parlayan y›l- Burak: ‹lk defa içinde oldu¤um bir fleyi be¤endi.
yar›s›, Yavuz’un dikkat çekti¤i flark›lard›. d›z›d›r kendisi. Alex gibi yani. Ya da Delgado diye- (gülüyor) Alef’i ilk dinledi¤inde “ben bunu hayat-
Burak: Ben eskiden bir soul grubunda, Night Tra- lim. (gülüyor) Ergin de öyle, ad› üstünde, müzis- ta basmam, bunlar çok Anglo-Sakson” demiflti.
in’de çal›yordum. Yavuz da bizi izlemeye geldi¤i yenli¤i de, insanl›¤› da ergindir. Vertigo krizleri ge- Bu sefer kayd›, flark›lar› çok be¤endi. Özellikle de
zaman sahneye ç›kar, bir soul müzisyeni gibi ça- çiriyordu bir dönem, bekledik aram›za dönmesini. “Ben Bir Adam›m”›n ayaklar›n›n Türkiye co¤rafya-
lar, inerdi. Harika bir flark›c›yd› ayr›ca. Müzikten Bir insanla müzik yapmak,
her yönüyle anlar, anlat›r, paylafl›rd›. Sabahlara onunla sadece müzik yap- Yavuz Çetin kaya gibi bir örnek adamd›. Arkadafl›yd›k ama,
kadar yorulmadan flark› dinlerdi, s›rf o flark›lar›n mak demek de¤il çünkü. hayran›yd›k ayn› zamanda. Kiflili¤i, müzisyenli¤i, tavr›...
hat›r›na. Sana tutup Jim Croce flark›lar› çalard› Bir dünya paylafl›yorsun bir Repertuar›m›z›n yar›s›, onun dikkat çekti¤i flark›lard›.
mesela. Neil Young dersin, “nas›ld›, nas›ld›” diye defa. Grup arkadafll›¤› evli-
diye oturup külliyat› ç›kart›rd› gitar›yla. fiimdi o¤lu lik gibidir derler, bence ötesinde de bir fley. Sah- s›na de¤mesini çok sevdi. “Kar›nca Karar›nca”y›
Yavuzcan arkadafl›m›z, onunla beraber çal›yoruz nedeyken uçurumdan afla¤› düfltü¤ün zaman se- da çok be¤endi, flark›n›n insana umut verdi¤ini
ara s›ra. Fethi’yle, Hakan’la, Ersoy’la bulufltu¤u- ni tutacak insan o grup arkadafl›nd›r. söyledi. Di¤er flark›lar için de “Pink Floyd gibi ol-
muzda hep aram›zda gibi hâlâ Yavuz. Bir de çok Alef niye evde kendi flark›lar›yla hafl›r neflir ol- mufl” dedi. (gülüyor) Be¤enmese, Fono Mü-
iyi niyetliydi. Beni Night Train’de izleyince “bir caz mak varken bir bar grubuna, Garage Band’e gir- zik’ten albümün ç›kmas› mümkün de¤ildi.
bas›n olsa ne güzel olur” dedi, bir hafta sonra di yavafl yavafl? Dandadadan nas›l ç›km›flt›?
’63 model bas› gördüm, ald›m. “fiimdi ne ala- Burak: ‹llâ barda çalmak de¤il de, müzi¤imizi Burak: Onlar› izlesin diye babam› Babylon’a da-
y›m” dedim. “fiöyle ‘70’lerden kalma bir Mars- ulaflt›rmak iste¤i vard› hepimizde. Önemli olan vet ettim, geldi, “bu çocuklar gerçekten güzel ça-
hall bas amplisi bulsan” dedi, bir hafta sonra evde kay›t yapmak de¤il, bunlar› paylaflabilmek. l›yor” dedi. Ama Dandadadan’da ben de bir ku-
karfl›ma ç›kt›. “Peki flimdi” dedim, dedi ki “al bir Bugün Ersoy’u, Garage’› dinlemifl insan say›s› mar oynad›m. “Bu grubun prodüktörü ben olaca-
cak, çal, salak!” (gülüyor) çoktur. Bize de insanlarla buluflma imkân› sa¤la- ¤›m, albüm de buradan ç›kacak” dedim, asker-
Myspace sayfan›zda, etkilendi¤iniz gruplar› sa- d› Garage, bu da k›ymetli bir fley benim için. Bir den gelmiflim, beni özlemifl, “tamam” dedi. (gü-
yarken Beatles, Bob Dylan diye bafllay›p bütün tane de olsa kendi flark›m›z› çalabilmek, beni lüyor) Fono Müzik yüzünden öyle zorluklar da ya-
bir rock tarihini tar›yorsunuz, ama siyah müzis- orada tutuyordu aç›kças›. Ben 1990’da müzi¤e flad›m ki. 2002’de demomuzu yapm›fl›z mesela,
yenleri, soul ve funk’› da es geçmemiflsiniz... bafllad›m, ilk yapt›¤›m fley kendi flark›lar›m› yaz- Fono akl›mdan bile geçmiyor, EMI’a gittik, bir
Burak: Sly and The Family Stone, James Brown, makt›. Cover çalman›n keyfine Ersoy’la, Night bakt›k, babam genel müdürle içerde toplant› ha-
Otis Redding... Birbirimize çekti¤imiz, dinletti¤i- Train’le vard›m. ‹ster kendi flark›n› çal, ister bafl- lindeymifl me¤er. Prodüktörle konufluyoruz, “ba-
miz albümler. Y›llard›r güzel bir müzik al›flverifli kas›n›nkini, müzik üretiyor olmak güzel bir fley. ban niye basm›yor, siz basm›yorsan›z biz niye ba-
de var aram›zda. Müzi¤imizde siyah müzisyenle- Sen zaten müzi¤in içine do¤muflsun, de¤il mi? sal›m” dedi. Buyur iflte. (gülüyor)
rin bariz bir etkisini gösteremem belki ama, bizi Baban Sezen Aksu’lar›n, Erol Evgin’lerin, Adnan Albüm Alef flark›lar›yla bafll›yor, alt› flark› Fethi
etkilediklerini de düflünüyoruz. Onlarla da büyü- fienses’lerin, Zerrin Özer’lerin gelip geçti¤i y›lla- Taner gidiyor, yine Alef’le ya da Alef - Fethi Ta-
dük sonuçta. O y›llara bak›nca, Bob Dylan’dan r›n müzik firmas› Fono’nun sahibi Ahmet Gün- ner ortakl›¤›yla bitiyor gibi...
Caetano Veloso’ya, büyük bir aile görüyorum. görmüfl... Burak: “Ayin” diyoruz biz Fethi’yle yazd›¤›m›z iki
Son zamanlarda Captain Beefheart’a kafay› tak- Burak: Evet, müzi¤e do¤dum gibi bir durum var. flark›ya, öyle bir havalar› var. Deniz’in (Arcak) do-
t›m, tüylerim diken diken oluyor dinlerken. Delilik- Babam Türkiye’nin en eski prodüktörlerinden biri. ¤açlama yapt›¤› “K›z›flma” da öyle. “Tepeden T›r-
le dahilik aras›nda hakikaten çok ince bir s›n›r Unkapan›’ndan önce, ‘60’larda plak firmalar› Do- na¤a” benim yazd›¤›m bir flark›yd›, Fethi naif bul-
var, bunu anl›yorum onu dinlerken. ¤ubank’tayken bafllam›fl bu ifle. Babam hem du¤u taraflar›n› de¤ifltirdi, sözlere de müdahale
Çevresinde kendi müziklerini yapan insanlar var- avantaj hem büyük bir dezavantaj oldu benim etti. Yavuz için yazd›¤›m bir flark› var mesela,
ken, Garage Band niye hep bir cover grubu ola- için. Çok sert birisidir, ayn› zamanda komiktir de. “Uyan”d› önce ad›, sonra “Kimi Zaman” oldu.
‹39
Soldan sa¤a: Ersoy Ada, grubun fahrî üyesi klavyeci ‹dil Özkan, Ergin Özler, Burak Güngörmüfl, Berk Ar›han
mesi çok normal” dedi¤im oldu. (gülüyor) Bu
flark›lar›n bir araya gelebilmesinde arac› olabil-
mek, beni en çok sevindiren fley.
Burak: “M›fl gibi” davranmaktansa, neyse onu
ortaya ç›kartmakt› bizim hedefimiz. Fethi de bü-
yük bir boyut katt› olaya. “Kar›nca Karar›nca”y› o
kadar insanî buldu ki, biraz yabanîlefltirmesi ge-
rekiyordu sanki, gidip sonuna garip, beklenme-
dik, saykodelik bir bölüm yapt›. K›z arkadafl›m-
dan ayr›ld›ktan sonra yazd›¤›m bir flark› vard›,
“hadi yollayal›m art›k flu götü pembe flark›lar›n›”
dedi. Halbuki benim için yüre¤imden kopan flar-
k›lar onlar. (gülüyor) O naif buldu¤u fleyleri elin-
de sat›rla düzeltti. Tepeden t›rna¤a ar›nmaktan
tepeden t›rna¤a delirmeye gittik biz kay›tlar bo-
yunca. fiehrin üstümüzdeki nevrotik etkileri kor-
kunç çünkü.
Y›llarca Beyo¤lu gecelerine katk›da bulunmufl-
sunuz, siz de flikâyet etmeyin...
Burak: Ben hiç öyle görmüyorum kendimi. Barda
iflim bittikten sonra nas›l evime giderim, nas›l he-
men uyurum, bunun derdindeyim.
Yok muydu groupie’leriniz?
Burak: Vard› bir zamanlar herhalde. (gülüyor)
Ersoy: Öyle bir dönem var tabii can›m. Ben bir
dönem gündüzü görmez hale geldim. Sabaha
Orada geçen “korkunun ecele faydas› yok” sözü- d›rd›, “bildik fleyler d›fl›nda neler çal›yorsun” diye ba¤lanan gecelerde gündüzü görüyordum ancak.
nü “tövbenin ecele faydas› yok” diye de¤ifltirelim görebilmek için. Bizi hep s›n›rlara do¤ru sürükle- Burak: ‹stanbul, benzeri az olan çok büyük bir
diye Fethi’nin korkunç bir bask›s› oldu, öyle de- yen bir insan oldu Fethi. flehir. Gecenin 12’sinde böyle bir yerde sahneye
¤ifltirdik. Yani tam anlam›yla masif bir prodüktör- Ersoy: Sonuç olarak, kirli akor ar›yor asl›nda, öy- ç›k›yorsun ve bilemiyorsun karfl›na kimin ç›kaca-
lük yapt› bize. Ergin’in stüdyocu olmas›ndan da le söyleyeyim. Kirli akor, pus, hiçbir fleyin yerli ye- ¤›n›. Her çal›fl›m›z bir macerayd› yani. Sarhofllu-
çok faydaland›k bu arada, onun elini öpmek iste- rinde ve net olmamas›... Ben kiflilik olarak al›fl›- ¤un içinde olmaktansa, zihni berrak insanlar için
rim her defas›nda. Taylan Özdemir’in de öyle. On- ¤›m Fethi’ye. Sa¤›n› solunu, kroflesini tahmin bir albüm yapmak gerekti¤ine karar verdik en so-
lar Fethi’yle çal›flman›n ne oldu¤unu da bilen in- ederim, ald›¤›m darbeden ötürü fazla a¤lamam, nunda. Ben y›llarca kand›rmaya çal›flt›m Ersoy’u
sanlar. Fethi “bir yere getirdik, burada kals›n” de- y›llar içinde bunu ö¤rendim. Tatl›-sertli¤in sertli¤i- Garage’dan ayr›lmas›, art›k cover söylememesi
mez, kendi kafas›ndaki ve evrensel düzeyde ka- ni bazen fazla kaç›r›r. Bazen çok komiktir, üç sa- için. O da bu iflin sahnede yap›laca¤›n›, sahne
bul edilebilir bir hale getirene kadar iki y›l›m›z niyede net cevaplar verebilir. nerede veriliyorsa orada ç›kmak gerekti¤ini söylü-
geçti. Fethi’nin böyle zor be¤enmesi, belki de al- Burak: Fethi iflleri birlefltirmeyi teklif etti¤i za- yordu.
bümümüzü baflar›l› olabilecek bir noktaya çekti. man, tek flart›m›z fluydu: Bizim etimizi budumuzu Ersoy: Sahne, sigara izmariti gibi. Gene gecenin
Onun da elini öpmek benim için farzd›r. (gülüyor) biliyorsun, olamayaca¤›m›z fleyleri isteme, mev- sonu, gene bir fley bitmifl, orada beklemifl, sab-
“‹fl Dönüflü ‹stanbul Kentinde” ç›kt›¤›nda yak›n cudun içinden bir hamur yap... En güzel taraf› ilgi- retmifl, cesur bir hatun kifli varsa var, yoksa ge-
çevrede nas›l karfl›lanm›flt›? siydi, sürekli notlar ald›, çal›flt›. Bizim iç dünyam›- ne yaln›zs›n... Ama bizden kalacak olan bu al-
Ersoy: Fethi hep bildi¤ini okuyan bir adam oldu¤u za girdi, ama asla kendi dünyas›ndan da taviz büm art›k. Hayat›mda hep plans›z fleyler zevk
için, o dönemde ne moda, ne yap›lsa satar, hiç vermedi. Sert ama konuflulabilir bir insan, komik verdi bana, ama flimdi istedi¤im bir fleyi b›rak-
düflünmemiflti. “Nas›l yani” deyip durdu¤um, ak- de bir yandan. Fethi’yle çal›flana kadar ben hiç mak istemiyorsam plan da yapmam gerekti¤ini
l›m›n almad›¤› fleyler de var o albümde, bay›ld›- bir prodüktörle çal›flmam›flt›m. hissediyorum. Yoksa plan, insan› gerçekten tehli-
¤›m fleyler de var. Fethi’nin arkas›nda duran kim- ‹nsanlar neler çekiyormufl babandan, gördün keli bir hale de getirebiliyor.
se olmam›flt›. Belki de bu albümde, arkada du- mü? Garaj, ‹stanbul cover gruplar› aras›nda kendi
ran ve meselenin ad›n› koyan bir insan olarak da- Burak: Vallahi ben hiç onunla çal›flamam, biliyo- müzi¤ini üretebilmifl az say›da gruptan biri oldu.
ha rahat. Kendi albümü s›rf kendisiyle ve sevgili rum onu. (gülüyor) Babam
arkadafllar›yla ilgili, onlar aras›nda olup biten bir iflin hep ticarî olarak bafla- Fethi Taner “flark›y› bir yere getirdik, burada kals›n”
fleydi, ki o arkadafllar da dahi derecesinde güzel r›l› olmas›n› bekleyen bir in- demez. Kendi kafas›ndaki hale getirene kadar iki y›l›m›z
enstrümantalist insanlard›. san, bense zevkine, keyfi- geçti. Bizi hep s›n›rlara do¤ru sürükleyen bir insan oldu.
O albümün üzerinden 15 seneyi aflk›n zaman ne müzik yapmay› istiyo-
geçti. O günden bugüne ne yapar Fethi Taner? rum. Babam›n arkadafllar› da benim babam›n ye- Gece hayat› ve bar performans› yetiyor mu in-
Burak: Adada oturur, roman yazar. Heykelle u¤ra- tifltirdi¤i bir insan olmad›¤›m› hemen anl›yorlar. sanlara acaba?
fl›r ara ara. Fethi’nin dünyas›n› tan›mak lâz›m, Ama ona hak verdi¤im bir nokta var: Bir müzik Ersoy: Hem de nas›l. Senelerce uyuyabilirsin öy-
tam anlam›yla nev-i flahs›na münhas›r bir kiflilik. güzelse herkes taraf›ndan seviliyor; müzi¤i yap- le. Alt› senemin hesab›n› veremiyorum ben. Gün-
Konuflan bir kitap gibidir ayn› zamanda. “Ne yap›- mak zor olabilir ama, anlamak zor de¤il. ler birbirine o kadar benzemifl ki. Harikal›klar› ay-
yorsun adada” diye sorars›n, “duruyorum” der, Ersoy: Ben de bu albümü hem gençten insanla- n›, berbatl›klar› ayn›, ayn› da ayn›. Tamam, güney-
öyle bir adamd›r. (gülüyor) Bir de, Fethi’nin yazd›- r›n almas›n›, hem annemin babam›n da dinleme- de çald›k diyorum, sonra ‹stanbul’a, Mojo’ya gel-
¤› flark› bir türlü bitmez. “Kofl Baflkalar›na”, sini istemifltim, yegâne hedefim buydu. dik, ilk bafllar› hat›rl›yorum, sonra ne yapt›¤›m›
2007’de stüdyoda bitti ancak. O zamana kadar Senin albümde bir tane, dört dizelik bir flark›n bilmiyorum. Çok güzel y›llard› belki, ama daha
sözleri, yorumu o kadar de¤ifliklikler geçirdi ki. var. Arkadafllar›n›n flark›lar›n› benimseyerek, anlaml› geçirmek isterdim otuzlu yafllar›m›.
Bu albümde de her fleye Fethi karar verdi, hangi kendine uydurarak okuyabildin mi? Bu albüm o anlam› kazand›rmad› m›?
flark›lar›n hangi s›ralamayla girece¤ine kadar. Ersoy: Tabii, zaten bildi¤im flark›lard›. Ama kendi- Burak: Elbette. Ama biz bu ifle 2000’de bafl-
Söylefli: Merve Erol
Ama onun mükemmeliyetçi tavr› bizim çok iflimi- mi hep elefltirdim kay›tlar boyunca. Kendini dinle- lad›k, dokuz y›ld›r u¤rafl›yoruz. Bu özveri an-
ze yarad›. Ben mesela caz bas çal›yorum, ’63 yip be¤enmezsin, herkesin bafl›na gelir bu. A¤z›- cak bir fleye dönüflebilmifl, ac› taraf› o. Türki-
model gitar›mdan hayatta vazgeçmem. Bu gitar- n›n tembelliklerini farkediyorsun, “benim e’lerim ye’nin sorgulamas› gereken bir fley bu, sade-
dan baz› register’lar, Fethi’nin istedi¤i befl telli öyle miymifl, imkân› yok can›m” falan diyorsun... ce bizim için geçerli de¤il çünkü. Proje baz›n-
bas sesleri gelmedi. Gitar›m› de¤ifltirmek yerine Y›llar›n› sahnede geçirmene ra¤men... da kalan o kadar çok albüm olmufl ki. Her gö-
si-mi-la-re seçene¤ine döndüm. Berk’in gitar çal›- Ersoy: “Bunu mu yapt›k y›llarca” diyordum kendi- nülde bir aslan yat›yor, o aslanlara hakikaten
fl›na da çok etkisi olmufltur, saatlerce gitar çal- mi kay›tlarda dinleyince. “fiu adam›n beni sevme- çok sayg› duyuyorum.
40‹
[ [ Lityum
Y›llard›r sahnelerde piflen Lityum’un ilk stüdyo albümü “Sahnede” raflarda yerini ald›. Aflk aray›fl›n›, aldatmay›, aldat›lmay›, iliflkilerin türlü
çeflitli hallerini 12 flark›da, bir “genç bak›fl”la nakleden grubun sound’unda, yar›n öbür gün bir festivale ç›ksalar, hiçbir grubun alt›nda
ezilmeyecekleri bir cila, Anadolu flehirlerinden, ‹stanbul sokaklar›ndan eflit oranda ilham alm›fl sakin ve güvenli bir söyleyifl var...
inan›yoruz. “Lityum sahnede dinlenir” diye bir su var. Romantik aflk mutlulu¤u de¤il, mutluluk Çok renkli biri Y›ld›z Tilbe. Tam rocker. Kimse-
mottomuz var. isteniyor. Bir kad›ndan, bir erkekten, kendinden... nin alt›na girmeyen, ba¤›ms›z bir rocker.
Bora: Sahnede soludu¤umuz hava biraz daha Furkan: Kimseyi fastfood yaflad›¤› için elefltirmi- Furkan: Kokainden tutukland›¤›nda, hat›rl›yor
a¤›r sanki. Sahneden sonra oksijen solumuyo- yoruz, ama bazen komik olabilen fleyler ç›kabili- musunuz, “Kalbim duraks›z hayk›r›fllarda” di-
rum da, farkl›, daha a¤›r bir gaz soluyorum gibi yor, o zaman üzülüyorsun. Hiçbirimizin yapmad›¤› ye ba¤›ra ba¤›ra söylemiflti kameralara.
geliyor. De¤iflik bir kafas› var. fleyler de de¤il ayr›ca. Ama baz› fleyler deforme Aycan: Sahteli¤i olmayan bir insan. Öyle biri
Burak: Afl›k oldu¤unuzda hissetti¤iniz türden bir oldu mu anlam›n› yitiriyor. Birinin “aflk” derken Türkiye’ye lâz›md›.
44‹
KONSER
46‹
BiENAL
FESTiVAL
6. Karaburun fienli¤i
8-15 A¤ustos’ta Ege’nin misler kokulu Karaburun’u yitik zaman›n
peflinde konser, panel ve bir dizi etkinli¤e evsahipli¤i yapacak. Geçen
y›l imece usûlü kotar›lan Türk-Yunan dostluk gecesi, bu defa flenlikten
ayr› olarak dört gün sürecek. K›r›ka’n›n da aralar›nda yer alaca¤› konuk-
lar 6-9 A¤ustos aras›nda yar›madan›n köy ve merkezlerinde turluyor
olacak. Konser program›nda fiifledeki Sinek ve Soner Olgun da var.
Timoni
Galatasaray’dan Tünel’e ilerlerken, 4. Türkiye Jonglörlük Festivali
sa¤ kolda, Suriye Pasaj› no:348’de Antalya - Tekirova’daki Sundance Camp
yeni bir mekân, tan›d›k yüzler... As- 5-11 Ekim’de bir kez daha jonglörlük
maalt› ve Arasta zamanlar›ndan festivaline evsahipli¤i yap›yor. Top, poi,
müdavimi oldu¤umuz Semra-Gül- labut, yoyo ve holalup gibi oyuncaklarla,
flen ikilisinden içi küçük, kendi so- her yafl ve her seviyeden jonglörle tan›fl-
ka¤a taflan, hesapl› ve leziz mutfa- mak isteyenler, yurtd›fl›ndan ve yurtiçin-
¤›yla geç saatlere dek misafir olu- den modern sokak sanatç›lar›yla yap›lacak atölyelere, atefl gösterileri-
nas›, kalender sofralar›n adresi Ti- ne merakl›lar Akdeniz’in tad›n› baflka türlü ç›karacak. Detayl› bilgi ve ön
moni’de dans, muhabbet g›rla... kay›t için adres: www.j-fest.com
‹47
K›RaaTHane
K›RaaTHane
ROLL K‹TAPLI⁄I
‹49
VIEUX FARKA TOURÉ MOBY
JUST JACK
yor. ‹lk albümü “You Kingdom You”yu bu sene ç›- Ad›n› 19. yüzy›l›n Macar besteci ve piyanisti,
MIIKE SNOW karan Fires Of Rome’un da solisti. fiöhret aç›s›n- zaman›n›n bir tür rock star’› olan Franz Liszt ve
Miike Snow dan daha “düflük” bir profil çiziyor yani –nas›l çiz- 1975 tarihli ayn› adl› filmden alan c›v›l c›v›l bir par-
(Downtown) mesin, Bloodshy & Avant’›n hükümet taraf›ndan ça bu. Albümün geri kalan›na da iyi referans olu-
52‹
Sevdi¤inizi öldürecek gibi olma duygusunu, onu kendi- Bir kentten geriye kalan, yar› Arka kapa¤›m›z için sözlük: Savm: Oruç • Efdal:
nize, yaln›z kendinize saklama, bütün yasalara ra¤men, yar›ya sarhofl bir flairin üzerinde ‹yi • Fevt etmek: Yitirmek, elden ç›karmak •
bütün ahlâkî bask›lara ra¤men onu alma, kaç›rma iste¤ini gezdirdi¤i kay›ts›z bak›fllard›r. Zinhar: Sak›n • Kaza: Vaktinde tutulmayan oru-
duydunuz mu? Hiç bu iste¤i duydunuz mu? der. AMIN MAALOUF, Semerkant cun daha sonra yerine getirilmesi
Hiçbir zaman, dersiniz.
Size bakar, tekrarlar: Ölüler ne tuhaf oluyor. Ne var ki, toplumdan önce var olan bu özgürlüklerin siyasi iktidar taraf›ndan aç›klanmas›,
MARGUERITA DURAS, Ölüm Hastal›¤› özgürlüklerin bu iktidar taraf›ndan yap›ld›¤› anlam›na gelmez. ‹LHAN AKIN, Kamu Hukuku
eski tutkular› ve yumuflak hisleri için yalvaran da ranl›k ve mutsuz konular› gündelik konular gibi ele
BILL CALLAHAN ve en sonunda tanr›y›, inanc› bir kenara b›rak›p al›yor. Söyleyiflindeki sakinlik, herhangi bir telafl›
Sometimes I Wish We Were An Eagle bir yalanda huzuru arayan da Bill Callahan, bazen ve endifleyi bertaraf ediyor. Bu havada elbette
(Drag City) kartal olmam›z› isteyen... Dokuz flark›l›k albümün bestelerin ve düzenlemelerin etkisi büyük: Kendin-
Önce Smog’u parantez içine kapatan Bill Calla- tam ortas›na ise, gönül tellerini uzun uzun titreten den emin ilerleyen bateri, gitar, piyano, keman,
han, çok geçmeden Smog defterini tamamen ka- bir serzeniflle “Too Many Birds” oturuyor: “Keflke nefesliler sanki bir pazar akflamüstü bir araya
patt› ve kendi ismini yazar oldu albümlerinin ka- baflka bir kalp at›fl› için kendi kalbini durdurabil- gelmifller, çay›rda çimende tak›l›yorlar. Daha albü-
paklar›na. Kapanan defterle yeni bir hikâyeye bafl- seydin.” Bütününe nüfuz etmifl sorgulama, yitme mün kapa¤›ndan sizi saran güneflli bir k›r havas›,
lamad›, düflünülenin aksine. Ayn› öykünün yeni bir ve yitirme, yaln›zl›k ve beki yafll›l›k gibi mevzulara müzi¤ine beraberinde gelen. Bir süredir Calla-
bölümünü dinliyoruz iki albümdür. Neredeyse bir ra¤men “Sometimes I Wish We Were An Eagle” han’›n etraf›nda dolaflan ku¤ular, kartallar, çok
önceki kuflaktan say›labilecek flark›c›/flark›yazar›, huzurlu bir albüm. T›rnak içerisine al›nm›fl olgun- fazla kufllar, atlar... Bu sefer geri dönmemek üze-
geçen y›llar boyunca birikenleri yeni bir ruh haliyle luk burda karfl›m›za ç›k›yor; Bill Callahan bu ka- re k›ra yerleflmifl gibi duruyor. Bu k›vam› tuttur-
anlat›yor. Smog serüveni boyunca, albümden al- mak için masa bafl›nda iyi bir ekiple çal›flm›fl:
büme, kendisinin depresyondan mizaha, tek piya- Okkervil River ve Shearwater’›n kaptan› Jonathan
nodan sert rock’a, bir kad›ndan bambaflka bir ka- Meiburg, ayn› sulardan Brian Beattie, eskilerden
d›na, oradan belki yolun sonu olan yaln›zl›¤a geçi- 90 Day Men ve taze gözdelerden St. Vincent’la el
fline flahit oldu¤umuz Bill Callahan, kendi ad› al- uzatan John Congleton. Kapak notlar›nda aç›kça
t›nda daha dengeli ve bir anlamda huzurlu gözükü- yap›mc›larla kafas›n› bulan Bill Callahan, bir önce-
yor. K›saca “olgunluk” da denebilecek bu dingin ki, bu sefer balinal› albümde beraber çal›flt›¤› Ro-
hava, yeni albüm “Sometimes I Wish We Were An yal Trux neferi Neil Hagerty’le elde etti¤ine göre is-
Eagle”›n hemen bafl›nda, “Jim Cain”de iffla olu- te¤idi¤ine çok daha yak›n duruyor. Farkl› kiflilerle
yor: Kapkaranl›ktan ayd›nl›¤a, sonra tekrar karanl›- birçok albüm yapm›fl, hayat›ndan kimler gelmifl
¤a geçip s›radan fleylerin peflinde koflan, anlat- kimler geçmifl, arkas›ndan öncesinden ne gibi
maya bafllad›¤› hikâyenin sonunu bilmeyen ve flark›lar b›rak›p bir sonraki kufla¤a el vermifl bir
olur da ifller kötü gider, geri dönmezse, yapt›¤› iyi flark›c›/flark›yazar›n›n yeni albümünün kolay kolay
fleylerin hat›rlanmas›n› isteyen... Sonra gece kal- “en iyisi” oldu¤u söylenemez belki ama, bu riske
k›p hat›rat›n› kurcalamaya kalkan ve anlams›z fley- de¤er. Nisan ay›ndan bu yana, neredeyse aral›k-
ler yazan adam olarak sahne al›yor “Eid Ma Clack s›z döndürdü¤ümüz bu albüm için son kan› birçok
Shaw”’da. Ayn› minvalde, arkadafl›na onu ne ka- kifli için de ayn› olaca¤a benziyor: Dört ay veya
dar sevdi¤ini söyleyen de, eski iliflkilerini sorgula- dört y›l ve hatta k›rk y›l daha dönse belki CD
y›p ordakileri yeni görmeye bafllad›¤›n› anlatan da, bozulur, yenisini almak gerekir... Tolga Ya¤l›
54‹
Gönül K›v›lc›m “Edebiyat›n Büyüsü” Gövde sürekli yafllan›r, ölüme haz›rlan›r. “YARIM EKMEK sen tuttun: Ne cami ne de k›flla
bafll›kl› bir edebiyat atölyesi düzenliyor. Bu noktada hiçbir zaman kuram› erteleme ARASI BAL-MUZ “Do¤al ak›fl›na b›rakal›m aflk›” Kendi duvar›ma ifledim ben,
Atölyeye kat›lmak isteyenler öneremez. Ölüm ve zaman daima bir YAPILIR” dedin O da m› suç yani?
yard›mlaflma içindedir. Zaman yavafltan (Kuledibi’nde bir ve aflk b›rakt› seni do¤all›kla.
gonul.k@superonline.com adresine mesaj Abdestsizim ikisinin aras›nda
al›rken, ölüm çarçabuk bitirir iflini. büfede duyuru)
gönderebilir, ayr›ca flu siteden ayr›nt›l› MEHMET YAfiIN Sa¤›m solum sobe!..
JOHN BERGER, Ve Yüzlerimiz, Kalbim,
bilgi alabilirler: www.gonulkivilcim.com Foto¤raflar Kadar K›sa Ömürlü Sana güçlü bir zay›fl›¤›m var. YILDIZ T‹LBE CAN YÜCEL
‹55
O N B E fi fi A R K I
Moody Blues Nights In White Satin Mika We Are Golden (Calvin Harris Radio Edit)
Grubun ‘67 tarihli albümü “Days of Future Passed”den... Albümde 7 dakika (Mika’n›n ayn› adl› yeni albümünden)
olarak yer alan flark› 3 ve 4 dakikal›k iki k›sa versiyonuyla ‘67 ve ‘72’de listeler- http://hypem.com
de yükseldi. ‹spanyolcas› (“Noches de Seda”), bizzat grup taraf›ndan seslendi-
rildi. “Casino”, “En el aire”, “Böse Zellen”, “Stealth”, “Deuce Bigalow: Euro- The Rumble Strips London
pean Gigolo”, “American Dreamz” filmlerinde çal›nd›. Eric Burdon and War, (Mark Ronson’un prodüktörlü¤ünde yeni albümden)
Gerry & The Pacemakers, Dalida, Alain Bashung, Giorgio Moroder, Elkie Bro- www.myspace.com/rumblestripsuk
oks, Sandra, Nancy Sinatra, Mario Frangoulis, Diane di Stasio, Damien Saez,
Midnight Movies, God is an Astronaut taraf›ndan cover’land›. Shadows, Handsome Hank Video Killed The Radio Star
Franck Pourcel, James Last orkestralar›nca enstrümantal kaydedildi. G. Hughes, (Buggles gitmifl bluegrass gelmifl)
C. Smith & J. Frusciante versiyonu “Stealth” filminde çal›nd›... “Nights in Whi- http://hypem.com
te Satin”, Amerika’da kurulu “rock lunapark›”ndaki korku trenine ismini verdi.
‹kinci ihtimal neydi grup ismi ola- hayatta arkadafll›k etmezdim. (gü- bümdeki “Senden Daha Güzel” ve ha kadar birileriyle gitar çalabilirim,
bafl taraf› ‹ 08’de
rak? lüyor) “Bu Aflk Beni Yorar” da eskidir. ama flark› söylemem.
Kaan: Bir sürü ihtimal vard›. fiimdi Seattle’daki Mad Madame kayd› “Tövbe” birinciyle ikinci albüm ara- Halbuki seni dinleyen do¤ufltan
unutuldu gitti. “La La La”n›n yer ald›¤› “Today’s s›nda ç›km›flt›. “Of” da bizle sekiz flark›c›ym›fls›n san›r. Peki ne oldu
Batuhan: O bahse hiç girmeyelim. Special” toplamas›ndaki di¤er senedir seyahat eden bir parça. da mikrofonu önünde buldun?
Hardcore isimler vard›, içlerinde en gruplar› takip edebildin mi? ‹çlerin- ‹lk demoda “Köprüalt›” yok muy- Kaan: “La La La”y› yapt›¤›m›z Ya-
yumufla¤› Duman’d›. (gülüyor) de bir yerlere gelebilmifl bir grup du? Onu ne zaman yapt›n? kup (Trana) liseden arkadafl›md›.
Ari: Hepsi ayn› kap›ya ç›k›yordu, o var m› sizden baflka? Kaan: O albümdeki di¤er parçalar Fly diye grubumuz vard›. Ben bas,
kadar›n› söyleyelim. (gülüyor) Kaan: O albümü dinledi¤imde uzun gibi Amerika’dayken yapm›flt›m. Na- Ari de gitar çal›yordu. Bir akflam Or-
NR1’e gitmenizin sebebi Murat yaflayacak bir grup ç›kaca¤›n› tah- karat› Amerika’da bitmiflti, sonra taköy’de Bahane’de bira mira içer-
Akad m›yd›? Onunla muhabbetiniz min etmedim. “La La La”y› Seatt- sözleri burada tamamlad›m. ken, kafalar belli bir noktaya gelin-
eskiye mi dayan›yor? le’da yerel radyoda çald›klar›n› ha- Eski Galata köprüsünü mü düflün- ce, bir anda sahnede Tesla filan
Kaan: Hay›r. Demolar› yapt›ktan t›rl›yorum. ‹ki akustik gitarla, iptidaî müfltün? çal›p söylemeye bafllad›k. Bar sahi-
sonra Nino Varon’un önerisiyle Mu- bir kay›tt›, ama albümde dinlenecek Kaan: Evet, iflin içinde o da var. bi “gelin, burada ç›k›n” dedi.
rat Akad’a gittik. Nino abi bizden tek flark› oydu galiba. Oradaki atmosferi fazla yaflama- Bunun bir bafl› olmal›. Evde kendi
çok umutluydu, demolar› çok be- Nino Varon, “Eski Köprünün Alt›n- d›m, yafllar o zaman baya¤› gençti kendine söylemiyor muydun?
¤endi ve Murat’a dinletti. fiansl›y- da” albümünü be¤endi mi? çünkü. Kemanc›’da, flurda burda bi- Kaan: 16 yafl›mdayken, odamda
d›k, kap› kap› plak flirketlerini do- Kaan: Stüdyoya da gelmiflti, hatta ra içmiflli¤imiz var, ama köprüalt› söylemiflimdir. Dandik stüdyolarda
laflmam›za gerek kalmad›. Teoman “Köprüalt›”n› dinledi¤i zaman elin- çocu¤uyuz diyemeyiz, oran›n kültü- da, aram›zda bir solist yoksa, mik-
ve Athena da NR1’deydi. Murat deki bozuk paralar› yere f›rlatt›, “ol- rüne tam dahil de¤ildik. rofona geçmiflimdir herhalde. Evde
Akad’›n aç›k fikirli bir insan olaca¤›- maz böyle fley” diye ba¤›rd›. Çok Ari: Benim çocukken bal›k tutmufl- bizimkilere flark› söyledi¤imi hiç bil-
n› zaten tahmin ediyorduk. sevmiflti. lu¤um bile var, eski köprünün alt›n- mem. D›fladönük insanlardan biri
Nino Varon’la nas›l bir iliflkiniz var? NR1’e götürdü¤ünüz demolarda ne da! (gülüyor) olmad›m. Müzik özel bir fley olarak
Kaan: Annemin ve babam›n Büyü- vard›? Kaan: Köprü yand›ktan sonra Ke- odada benimle kald›.
kada’dan çocukluk arkadafl›. Resim Kaan: Ari’nin evinde, elektronik or- manc› S›raselviler’de tekrar aç›ld›- Okulda falan?
yapar, yelken yapar, sanatç› ruhlu tamda, davullar› bilgisayarda yaza- ¤›nda ilk çalanlardan biriyiz Mad Kaan: Yok yok, öyle koro, tiyatro fa-
bir insand›r. Acayip muhabbetli bir rak kaydedilmifl befl-alt› flark›m›z Madame olarak. Sal›-pazar çalard›k. lan, o kollar› hiç kullanmad›k.
abimizdir. ‹ki cümlesinden biri espri- vard›. “Yaln›zl›k Paylafl›lmaz”, “Dö- Demin Cengiz senin farkl› vokal Ari: Bizim okuldaki müzik hocas› bu
dir, bir inceliktir. Jenerasyon olarak nek”, “Da¤lar Ba¤lar”, “Bebek”... anlay›fl›ndan söz etti. fiark› söyle- sesi fark etse Kaan’› kap›dan ko-
Beatles döneminin insanlar›. Müzi- Bir de “Elleri Ellerime”. fiimdi ters meye nas›l bafllad›n? vard› zaten.
¤e rock’la bafllam›fllar. Nino abi her köfle oldu de¤il mi? (gülüyor) Son Kaan: 16-17 yafl›mdan önce hiç Batuhan: Lisede olay flüttü. ‹yi flüt
tür müzikte prodüktörlük yapt›. ‹llâ albümdeki “Elleri Ellerime”, çok flark› söylemedim ben. O yafllarda çalan iyi flark›c› olur zannedilirdi.
rock’tan de¤il, iyi müzikten anlayan beklemifl, y›llanm›fl bir flark›d›r. bir gruba dahil oldu¤umda, bir müd- Kaan: Y›llar›m›z› blokflüte verdik.
biri. Seattle’da yapt›¤›m›z ilk kay›tla- Niye bu kadar bekledi? det bas gitar, sonra gitar çald›m. (gülüyor)
r› hep ona dinletirdim. Kaan: ‹lk demo hali, küçük bir Solistlik hissiyat›m yoktu. Hiçbir za- ‹lk ne zaman gitar›n oldu?
Ari: Nino abi benim babamla da ço- drum machine’de yaz›lm›flt›. Entere- man flark›lar flak›may› düflünme- Kaan: 14-15 yafl›mda art›k rock
cukluk arkadafl›d›r, rahmetli efli de sand›, dum t›m t›m dum t›m t›m bir dim. Bugün bile hiçbir ortamda gita- dinlemeye bafllam›flt›m. Evde dede-
annemin iyi arkadafl›yd›. havas› vard›, Beck’in “Odelay”deki r› elime al›p flark› söylemem. Ara- min acayip küçük bir mandolini var-
Kaan: Ari ve benim annelerimiz de parçalar›n› and›r›yordu. Canl›da o m›zda flark› bakarken söylerim, d›, evde d›n d›n d›n d›n yap›yordum,
arkadaflt›. Ayn› okulda okuduk. havay› bir türlü oturtamad›k. Cen- ama keyfe gelip de, hadi içiyoruz, herhalde biraz uzatt›m ki, babam
Ama ben Ari’yle 17 yafl›ndan sonra giz’le y›llar sonra bafl›na oturduk, hep beraber flark› söylüyoruz de- bir gün gelirken Elvis gitar alm›fl. Bi-
müzik sayesinde samimi oldum. eline süpürgeleri al›nca, hemen ko- mem. Sahilde flark› söyleme mode- len abilerle ufak ufak çalmaya bafl-
Ari: Müzik olmasa zaten seninle nuyu süpürdü. (gülüyor) Yeni al- li bende hiç olmad›. Sahilde saba- lad›m. Sonra kaliteli bir Yamaha
akustik ald›m. Sonra da 18 yafl›m-
da Amerika’da yaflayan halamdan
ORTAKÖY’DE KAFALAR BELL‹ B‹R NOKTAYA GEL‹NCE, B‹R ANDA TESLA FALAN SÖYLEMEYE siyah-beyaz sol Fender Strat iste-
BAfiLADIK. BAR SAH‹B‹ “GEL‹N, BURADA SAHNEYE ÇIKIN” DED‹. fiARKICILIK ÖYLE BAfiLADI. dim, herhalde sadeli¤i hofluma git-
miflti, yirmi seneyi geçti, hâlâ o gi-
tarla çal›yorum.
DAVULUN SES‹ O y›llara geri döndü¤ünde bugünkü
Duman albüm ve konserlerinden aflina oldu¤umuz Cengiz durumuna bak›p flafl›r›yor musun?
Baysal, art›k grubun tam zamanl› davulcusu. Bilgi Üniver-
sitesi’nde dersler veren Baysal’›n “Y›ld›zlar›n Üstünde” ve Kaan: Daha dün gibi geliyor bakt›-
“Candy and Milkshake” adlar›nda iki albümü bulunuyor. ¤›m zaman. Dolu dolu geçti. Kendi-
Di¤er “dördüncü” Alen Konako¤lu ise, flu s›ralar davulu-
nu, haz›rl›klar›n› sürdürdü¤ü kendi albümü için dövüyor.
mize çizdi¤imiz yol tuttu. Bugün çok
sevenimiz var, ama patlayaca¤›z,
ünlü olaca¤›z diye ç›kmad›k yola.
Yavafl yavafl yol ald›k, bu bize yetti
de artt› bile. fiöhret ikinci planda
kal›yor. Esas yo¤urt müzik, geri ka-
lan› kayma¤›. Fanlardan gördü¤ü-
müz sevgi inan›lmaz. Gözlerinden
okuyorsun, insan› çok flafl›rt›yor.
Mesela “Dibine Kadar” klibindekiler
gerçek fanlar. Otobüslerle götürdük
onlar›. Kilyos’ta, tafl oca¤›nda çek-
tik klibi. Konser gibiydi, birebir çal›p
söyledik.
Yeni albüme geçmeden önce Ame-
rika an›lar›n›z› dinleyelim. ‹kisi
Memphis’teki Beale Street Festi-
vali olmak üzere, 2008’de
Amerika’da befl konser verdiniz.
Kaan: Memphis’teki festivalde her
‹57
sene bir ülkeyi onurland›r›yorlarm›fl, kes birbirine gösteriyordu, biz de aristokrat tipler. Bizim stüdyonun Kaan: Asl›nda aflç›ym›fl. Kendi bul-
o sene de Türkiye’yi seçmifller. Or- görmüfl olduk. Martin Luther sahibi Paddy Dunning ayn› zaman- du¤u bir sosla tan›n›yor. Gençli¤in-
ganizasyonun içindeki insanlar bizi King’in öldürüldü¤ü binay› gezecek- da Dublin’de büyük bir stüdyo de müzik yapm›fl, bu sos iflinden
tercih etmifl. Üç günlük büyük bir tik, vaktimiz olmad›... Biz konuk kompleksinin sahibi, ayr›ca bir kon- çok zengin olunca, paray› bast›r›p
festivaldi. Haz›r bu adamlar› getir- grup oldu¤umuz için, “Sun Studi- ser salonu var, bir nevi rock mafya- flimdi albüm yapmak istiyor. Yan›n-
miflken iki kere çald›ral›m dediler. o’da kay›t yapmak isterseniz, buy- s›. (gülüyor) Çok tatl› bir insand›. daki tipler de, ‘80’lerde punk yap-
Seyirciler aras›nda bizi tan›yan hiç run” dediler. Elvis Presley’in, Batuhan: U2 ile o kadar samimiler m›fl akranlar›. Melodik punk tarz›
yoktu, Türklerin say›s› sekizi-onu Johnny Cash’in stüdyosu. Çok bü- ki, bir partide Bono’ya “ne berbat flark›lar çal›fl›yorlard›. Lloyd gitar ça-
geçmiyordu. Amerikal›lar ikinci par- yük de¤il, ama müthifl bir yer. El- albüm bu” diye giydirmifller... l›yordu, Morrissey havalar›nda Va-
çadan itibaren sahneye yaklaflmaya vis’in söyledi¤i mikrofon orada du- Paddy’nin ayr›ca bir okulu var, ses lery isminde bir de solist vard›. Bu
bafllad›lar, baya¤› kalabal›k oldu. ruyor, müze gibi... Bütün aletler es- teknisyeni yetifltiriyor. Bizim albümü solist Guinness ailesindenmifl, ken-
Ertesi gün Memphis’in d›fl›nda bir ki. Orada eski stil live bir kay›t al- kaydeden çocuk da o okuldan ç›k- dini müzi¤e vermifl, ailenin yüz ka-
gitar shop’a gittik, orada çal›flan d›k, “Sor Bana Piflman m›y›m”› çal- mayd›. Paddy’nin kar›s› Claire o ka- ras› diye anlat›l›yordu. (gülüyor)
çocuk me¤er bizi seyretmifl, yan›m›- d›k. Rüya gibiydi. dar tatl› bir kad›nd› ki, sabahlara Batuhan: Ses teknisyenimiz James
za geldi, çok net bir biçimde “I’m “Duman l” ve “Duman ll”yi ‹rlan- kadar partilere tak›l›yor, ama ö¤le Durkin, Rock’n Coke’a s›rf bizi gör-
fan” dedi. Ne çabuk! (gülüyor) da’da, Grouse Lodge stüdyosunda yeme¤imizi kendi elleriyle önümüze mek için geldi. Onunla çok iyi an-
Neler çald›n›z?
Kaan: “Koklayacakt›m”la girdik,
“Köprüalt›”, “Laz›m”, “Seni Kendi-
KR‹Z OLMASAYDI DA MEMLEKET GÜLLÜK GÜL‹STANLIK DE⁄‹LD‹. GEL‹R Efi‹TS‹ZL‹⁄‹NE
me Saklad›m”, “Öyle Yürekten” fa- BAKINCA, KÖKTEN HALLED‹LMES‹ GEREKEN B‹R SORUN OLDU⁄U GÖRÜLÜYOR.
lan çald›k.
Asl›nda Memphis’te sizi seyret- kaydettiniz. Nereden icap etti? getiriyordu. laflt›k. Canl› kay›t istedi¤imizi, ger-
mek isterdik. Çünkü buradaki kon- Kaan: Yurtd›fl›nda, eskiden beri Kaan: Hepsi bizi çok sevdi ve müzi- çek zamanl› çalmay› sevdi¤imizi
serlerde Kaan art›k neredeyse hiç rock çal›n›p kaydedilen, bu kültürle ¤e de bir flekilde girdiler. söyledik, hemen eski stil, herkesin
flark› söylemiyor. Her fleyi seyirci- yo¤rulmufl bir ortam düflünüyorduk. Batuhan: Özellikle miksleri evin ayn› anda çalaca¤› bir ortam haz›r-
ye b›rak›yor. Bir sürü stüdyo ihtimali aras›nda içinde yüksek sesle dinlemeye bafl- lad› bize.
Kaan: (gülüyor) Son konserlere bir bunu çok sevdik. Dublin’e bir bu- lad›¤›m›z zaman, odalardaki herkes Kaan: James ikinci hafta yavafl ya-
gel. Söylüyorum. Yeni parçalar› söy- çuk saat uzakl›kta bir da¤bafl›. Yol- yan›m›za gelip çok be¤endi¤ini söy- vafl Türkçeyi sökmeye bafllad›... Ne
lemesi keyifli oluyor. da otlayan inekleri görüyorsun, ka- lüyordu. konuflursak a¤z›m›za bak›yor, elin-
Memphis’te baflka neler yapt›n›z? y›t yaparken pencerenin önünden Ari: Paddy, “Elleri Ellerime”ye takt›. de k⤛t-kalemle Türkçe sözcükleri
Festivaldeki di¤er gruplar› seyretti- atlar geçiyor. ‘70’lerde, ‘80’lerde Gidiyor, geliyor, “allahaflk›na, flunu yaz›yor, bize “tamam” filan diye ce-
niz mi? revaçta olan, büyük rock gruplar›n›n bir daha koyun” diyor. vap veriyor... Vokal kay›tlar› yap›l›r-
Kaan: Santana’ya uzun uzun bak- girdi¤i devasa bir stüdyo. Sahibi, bu Batuhan: Biz oradayken stüdyoya ken yürüme sesimi, sigara-içki içme
t›k, Lou Reed’i, Black Crowes’u, tip stüdyolar›n art›k tek tek kapan- Loyd Grossman diye bir adam›n sesimi de kaydetmifl. “Dibine Ka-
Jerry Lee Lewis’i seyrettik. Çad›r d›¤›n› söyledi. grubu geldi. Prodüktörü 75 yafl›nda, dar’›n önüne flu sesleri de koyal›m”
sahnesinde Memphis’in eski blu- Ari: Orada 65 gün geçirdik. fiato gi- Geoffrey Haslam ad›nda eski bir dedi, boflver dedik, fazla tiyatro ol-
es’cular›na tak›ld›k. Backstage’de bi, flömineli mömineli, gotik bir çift- kurt. Velvet Underground’un, mas›n!
bizim yan oday› Aretha Franklin kul- lik evinde kald›k. MC5’›n efsanevî albümlerinin pro- Asl›nda bu albümdeki flark›larda
lan›yordu, kraliçe gibi geldi geçti. U2’nun otelini gördünüz mü Dub- düktörlü¤ünü yapm›fl bir adam. epey tiyatro havas› var. “Sor Bana
Filmlerde gördü¤ümüz atmosferi bi- lin’de? “Sarhofl”ta kendinden geçti, dans- Piflman m›y›m” sanki bir müzikal-
rebir yaflad›k. Konserler Mississip- Kaan: fiehrin ortas›nda koca bir lara filan bafllad›. Tutturdu, flunu ‹n- den f›rlam›fl gibi... Bollywood hava-
pi’nin kenar›na kurulu bir parktayd›. otel. Otele bizim stüdyonun sahibi- gilizce yap›n diye... s›nda bir klip bile çekilebilir!
Jeff Buckley’nin bo¤uldu¤u yeri her- nin eflinin babas› da ortak. Tam Bu Loyd Grossman kimmifl? Kaan: ‹lk yola ç›kt›¤›m›zda düz rock
58‹
bir parçayd›, sonra stüdyoda orala- kullanarak kendine ç›kar sa¤layan- ter. Sanatç› ruhlu çocuklar, demek sokaktas›n.
ra kadar gitti. Parçan›n bize verdi¤i lar› protesto etti¤imi de herkes bili- ki ilham› böyle alm›fllar. Hiç de¤ilse Cengiz: ‹letiflim kopuklu¤u son had-
havayla, aram›zda espriler yapmaya yor olmal› bence. Anlamazl›ktan m› belden afla¤› vurmuyorlar. dinde. “Rezil”in bahsetti¤i problem-
bafllad›k: Sanki elimizde mumlar, geliyorlar acaba? Sadece o sat›r› Batuhan: Daha ne yaps›nlar ya? den en fazla ma¤dur olanlar dindar
flark›y› dansederek söylüyoruz. Bi- mail’lerle ve cep telefonlar›yla in- Sahneye sarhofl ç›kmay› neden bu insanlar. En fazla istismar edilenler
raz Azeri durumlar› ya da çayda ç›ra sanlar birbirine yolluyor. O sat›r› gö- kadar olay haline getirmifller aca- de onlar. Asl›nda bu flark›, bir aç›-
gibi. (gülüyor) renler, flark›n›n gerisini de öyle sa- ba? dan bakarsan›z, dindar insanlar›n
Ari: Cengiz’in sepeti de¤iflik ritmler- n›yor. Halbuki parçada bu iflin felse- Kaan: Sonuçta orada konser vere- yan›nda duran bir flark›.
le dolu. Onlardan bir avuç at›nca, fesiyle, inançla alâkal› bir fley yok. bilecek kadar kendimizdeyiz. Kendi- ‹nternette Arapça sitelerde de is-
bütün grup oradan yürüyor... Sosyal bir yaraya de¤iniyor, dini is- ni kaybettiren sarhoflluk da vard›r, minize rastlad›k.
Kaan: “‹yi de Bana Ne” de entere- tismar edenlerden bahsediyor. Kut- ayakta bile duramazs›n, sanat›n› ic- Kaan: “Rezil” yüzünden, öyle mi?
san bir hava bence. Bafl›ndaki o sall›kla ba¤daflt›rmaya gerek yok. ra etmen zorlafl›r. Biz çok güzel Hay›r, Arap ülkelerinde de sizi se-
dada dada dada dada bap bap bö- Dinî duygular› istismar edenleri za- dengeliyoruz. ‹çmeyene zorla içirdi- venler var, sitelerde klipleriniz gös-
lümleri, bana çok absürd geliyor. ten karfl›ma al›yorum, benim laf›m ¤imiz yok... Rap’te çok söz yazmak teriliyor.
Askere gitmeden önce kafamda dö- onlara. gerekti¤i için bofl bulduklar› her ye- Kaan: Ben de “Rezil” yüzünden bü-
nüp duruyordu. Askerdeyken flunu Sizin dindar hayranlar›n›z da var. re bu konuyu da s›k›flt›rm›fllar her- tün Arap yar›madas› üstümüze geli-
unutmayay›m, gelifltireyim diye ken- Mesela konserlerinizde türbanl›lar› halde. Asl›nda kendileri de yeri gel- yor zannettim. (gülüyor) Zaten ben-
di kendime çal›yordum. Bölükte da görüyoruz. di¤inde rak›-bal›k yap›yorlard›r belki. ce bu flark›dan onlar hiç al›nmaz.
Nakfli ad›nda Roman bir kemanc›- Kaan: Tabii ki olacak. Müzi¤imizi (gülüyor) Herhalde bu rap’çi kar- Çünkü Arapça anadilleri. Bizim için
m›z vard›. Kendi tabiriyle, “bala ba- insanlar›, kültürleri birlefltirmek için defllerimiz de en az bizim kadar bu Arapça uzak ve o yüzden de kutsal
la bala bala bap bap” bölümlerine yap›yoruz. Trabzon’dan bir din ho- ülkeyi seven çocuklard›r. Ama bir kabul ediliyor.
keman›yla öyle bir kat›ld› ki, iyice cas› geçen gün menejerimizi ara- flekilde farkl› taraflarday›z. Sevdi¤iniz Arap sanatç›lar var m›?
acayip noktalara gitti flark›. m›fl. Çünkü o malûm mesajlar ona ‹dil Biret konserindeki olaylara ba- Kaan: Fransa’daki Araplardan kuru-
Sözler nas›l olufltu? da gitmifl. Adam merak edip albü- k›p “bizim de bafl›m›za gelebilir” lu Orchestre National de Barbès’i
Kaan: Sosyal içerikli bir fleyler yaza- mü dinlemifl. ‹nsanlar›n nas›l bu diye düflündünüz mü? Cengiz dinletti. Acayip bir enerji...
y›m istedim. “Alt›nlar›m›z› çald›lar / kadar yanl›fl anlayabildiklerini anla- Kaan: Geldi zaten. Antalya’ya kon- Keflke Arap ülkelerinden ça¤›rsalar
Topraklar›m›z› verdiler / Ülkeyi çok- yamam›fl. sere gidecektik, baz› dernekler ken- da gitsek, müzi¤imiz onlara çok ya-
tan satt›lar / ‹yi de bana ne...” So- Ari: Ayeti de¤ifltirdi¤imiz söyleniyor, di aralar›nda örgütlenmifller, “gel- k›n gelir. M›s›rl› Ahmet’i al›r, gideriz.
nunu punk’a ba¤lad›k. Bazen stüd- halbuki de¤ifltirmedik, sadece iki mesinler” demifller. Demokratik Aç›khava’da bir kere M›s›rl› Ah-
yoda manyakl›k yapal›m diyoruz, kelime kulland›k. aç›dan her çeflit protestoya aç›k ol- met’le çald›k, acayip kopufllar oldu.
sonra o manyakl›klar öylece kal›yor. Din istismar›n›n Türkiye için temel mak lâz›m. Neticede Antalya’ya git- Alaçat› Babylon’da da ‹lhan Erfla-
(gülüyor) Ama zaten punk isteyen
bir flark›, sözleri itibariyle. Ülke ça-
p›nda bir h›rs›zl›k durumu yok mu
ÜLKE ÇAPINDA B‹R HIRSIZLIK DURUMU YOK MU YAN‹? HERKES B‹R fiEYLER GÖTÜRÜYOR.
yani? IMF, Dünya Bankas› olsun, “‹Y‹ DE BANA NE” DERKEN, HERKES‹N SORUMLULU⁄UNA DA‹R B‹R TERS DOLMUfi VAR.
politikac›lar›n götürdükleri olsun, za-
ten kim götürmüyor ki, herkes bir bir tehlike oldu¤unu mu düflünü- tik, çok güzel bir konser oldu, flark›- hin’le çalm›flt›n›z.
fleyler götürüyor. “‹yi de bana ne” yorsunuz? lar› hep bir a¤›zdan söyledik. Kaan: New York’a gitti¤imizde onun
derken, herkesin sorumluluk sahibi Kaan: Türkiye tarihinin her döne- “Rezil”i konserlerde çalmaya çeki- bar› Nublu’ya da u¤ram›flt›k. Gitar-
olmas› gerekti¤ine dair bir ters dol- minde süregelen bir durum, ama niyor musunuz art›k? lar arabadayd›, ald›k, takt›k aletleri.
mufl var. bu son dönemlerde daha fazlalaflt›- Kaan: Birçok konserde çald›k, ama 45 dakika tek bir parçaya kapt›rd›k.
fiark›da “hiç düflünmeden kardefli- ¤›n› düflündü¤üm için bu flark›y› Antalya’da çalmad›k mesela. Kar- Çok güzel bir elektrik ç›kt›. Sonra
ni bo¤azlayanlar”dan da bahsedi- yazd›m. En basit örne¤i Deniz Fene- fl›ndaki seni anlayamam›flsa, onu bizimle ayn› dönem ‹lhan Alaçat›’da
yorsun. ri olay›, de¤il mi? Asl›nda en temel daha da kudurtman›n âlemi yok. Bir çalaca¤› için, beraber tak›lmam›z
Kaan: Kürt sorununa bak›nca, kar- meselenin ekonomi oldu¤unu düflü- olaym›fl gibi kullan›p daha da üstü- konufluldu. Provas›z, s›f›rdan girdik.
defl kardefli bo¤azlam›yor mu? He- nüyorum. Eskisinden çok daha faz- ne gidelim diye düflünmeyiz. “Re- “Bu Akflam” o akflam nas›l regga-
pimiz ayn› gemideyiz, ama gemi ba- la aç insan var bu ülkede. Toplum zil”, di¤er parçalar›m›z gibi bir par- e’ye döndü?
t›yor... Mesela son dönemdeki bence delirme noktas›nda. Herkes ça. Çok da keyif alarak çal›yoruz, Kaan: Daha önce baflka konserler-
TRT’nin Kürt televizyonu iyi bir hare- krizden bahsediyor, evet ama, kriz içinde davul solosu var, uzun bir gi- de de reggae boyutuna çekiyorduk
ket. Milletin birbirini bo¤azlamas›n› olmasayd› da memleket güllük gü- tar solosu var. flark›y›. ‹lhan’la daha genifl bir aç›-
kökten halledemez, göstermelik ka- listanl›k de¤ildi. Gelir eflitsizli¤ine Sizi bu flark›dan dolay› özür dile- l›m yapt›k.
l›r, ama baflka konular halledilirse, bak›nca, kökten halledilmesi gere- meye zorlasalar? Cengiz: O parçan›n esas hissiyat›
belki o zaman o televizyonun keyfi- ken bir sorun oldu¤u görülüyor. Kaan: Hay›r, ben yanl›fl ve kötü bir shuffle’d›r. Eski püskü bir blues ba-
ni ç›karabilirler. Çoktan olmas› gere- Kamuflaj ve Nicoa isminde iki fley yapt›¤›ma inanm›yorum ki. r›nda çal›yormufluz gibi Chicago
kirdi, yine de bir ilerlemedir. Kaç rap’çi “Duman Diss” diye bir flark› Ülkede ciddi bir dindarlar ve laikler shuffle odakl›d›r.
sene oldu ki Ahmet Kaya olay› olal›, yaz›p internete koymufl. Sizi pro- çat›flmas› olufltu. Bir taraf nas›l Kaan: fiark›y› kaydettikten sonra,
flimdi fikirler bir anda de¤ifliverdi... testo ediyorlar. “ya Allah” diyorsa, di¤erleri de ay- s›rf keyfimize Stewart Copeland sti-
“Rezil”e ne diyorsun? O flark› niye Kaan: Dinlemedik, bilmiyorum. Böy- n› tonlamayla “ya Atatürk” diyebi- linde tak›l›p alternatif bir versiyon
bafl›n›za bu kadar ifl açt›? le sanatsal yoldan protesto edilsin, liyor. yapm›flt›k. Bilinçalt›m›za oradan ifl-
Kaan: Onu da sen söyle. (gülüyor) karfl›l›kl› at›fl›ls›n, bay›l›r›z. Kaan: Sunî bir flekilde yarat›lm›fl lemifl olabilir.
Anlafl›lamad›k. Onun cevab› “Dibine Ayn› rap’çilerin “Üflüyorum Muhsin kutuplar bunlar. Bunu görelim, uyu- Cengiz: Evet, ska-funk gibiydi.
Kadar”›n ilk k›talar›nda sakl›. (Yaz- Reis”, “Türkan Saylan Diss” gibi mayal›m diyoruz flark›lar›m›zla... Ska-punk m›, ska-funk m›?
d›m çizdim hayal ettim / Sazla söz- parçalar› da var. “Ya darbe ya fleriat” gibi gösterili- Kaan: Punk demedi, funk dedi.
den ibarettim / Arkam› döndüm Kaan: Tamam, mesaj al›nd›. (gülü- yor foto¤raf. Bunun baflka bir yolu Punk demez o. (gülüyor)
emanet ettim / Anlayamad›n ya.) yor) yokmufl gibi lanse edildi¤i için, in- Ari: P’leri söyleyemez. (gülüyor)
“Rezil”, yazarken gayet normal bir (Parçay› beraber dinliyoruz... Söz- sanlar çabuk gaza gelip çok uç nok- Yeni albümdeki flark›lardan hangi-
flark› gibi geldi. Dinle ve inançla lerde suçlama niyetine Darwin, talara gidiyorlar her iki tarafta da. si reggae’ye uyar?
dalga geçti¤imi söylüyorlar, ama öy- Marx, siyonizm, masonluk, içki, Batuhan: Gaza bu kadar kolay gel- Kaan: Asl›nda yap›lsa hepsi uyar.
le bir hissiyatla asla yaklaflmad›¤›m uyuflturucu, sulu kan, fleytan, ate- menin sebebi, iflsizlik sorununa ta- Bir Duman reggae tribute albüm
için bu olacaklar› tahmin edemez- izm gibi bir sürü laf geçiyor.) mamen boflverilmesi. Rekor düzey- yap›lsa nas›l olur?
dim. “Lem yelid” sözcü¤ünün ‹hlas Kaan: ‹lham vermifliz. Sonuçta on- de iflsizlik var, bu kadar insan ney- Kaan: Onu da biz yapal›m. (gülü-
suresindeki bir ayette geçti¤ini her- lar da müzikle, sanatla u¤rafl›yorlar, le ilgilenecek? Ya o tarafa geçecek, yor)
kes biliyor. fiark›da, dinî simgeleri kelimeleri k›v›rmak da bir hüner is- ya bu tarafa. Cebinde paran yok ve Peki Duman arabesk tribute?
‹59
‹59
Kaan: O da uyar. Olmuflken, A yüzü ce ayr›nt›lar var ki, her dinleyiflte cak nefesi kalmad›. Sadece bir ne- ruz. Nakarat, parçan›n en can al›c›
arabesk, B yüzü reggae tribute ol- yeni bir oyuncak keflfediyor insan. fes verip rahatlama sesi aynen kal- noktas›d›r. Dönen, tekrarlanan bir
sun. (gülüyor) Kaan: Kendimize haz›rlad›¤›m›z kü- d›. Normalde canl› kay›tta flark›lar› temad›r, flark›n›n patlama an›d›r.
fiark›lar›n›z› sizinkinden farkl› tarz- çük tuzaklar›m›z var, tak›ld›¤›m›z ba- grupla beraber söylerim, ama esas Cengiz: Bu teze tek ters düflen par-
larda yorumlayanlar var m›? z› nüanslar oluyor, onlar sonradan vokalleri sonradan kaydederim. Bu ça “Yalan”. Ama bir kontrast yarat-
Kaan: Birkaç sene evvel “Bu Ak- dinleyici taraf›ndan da alg›lanabili- albümde canl› kay›ttan da vokaller t›¤› için yine parl›yor. Aç›larak de¤il,
flam”› rap yapm›fllard›. yor. Mesela “Rezil”in davul track’i, b›rakt›k. Mesela “Elleri Ellerime” kapanarak parl›yor. A’s› türkü gibi
Bir kad›n flark›c›dan Duman flark›- bir kez çal›nan›n bir daha çal›nma- bafltan afla¤› öyle. Nida tipi sesleri yüksekten okunan, nakaratta “e
s› dinlediniz mi hiç? d›¤› bir caz track’i. de orijinalden b›rakt›k. onun ad›na da yalan derler” derken
Batuhan: Göcek’te bir barda bir ab- Cengiz: Rock’ta parçalar kendini “Elleri Ellerime”de mutlak sessiz- kapanan bir parça.
ladan dinledim, “Bebek”i söylüyor- tekrar eden ritmik yap›larla götürü- likler var. Senin gitarda hiç yapmad›¤›n fley-
du, çok da güzel söylüyordu. lür. Ama “Rezil”de, ritmin aksanlar›- Kaan: ‹rlanda’da Paddy dinlerken ler yapt›¤›n oldu mu bu albümde?
Bulutsuzluk Özlemi’nin 20. y›l kon- n› çalan, ama devaml› emprovize “ne oldu, parça bitti mi” diye flafl›r›- Batuhan: “Tövbe” ve “Kümbela”n›n
serinde Nejat Yavaflo¤ullar› sizi bir flekilde o aksanlar etraf›nda dö- yordu, sonradan en sevdi¤i parça o solosu tamamen do¤açlama... Ken-
onore etti, “Duman flark›lar›nda nen bir ritmik hat var. Kendini tek- oldu. ‹lk demomuzda da drum mac- di gitar tonumun d›fl›na çok az ç›k›-
mânâ ve ruh var” dedi. rar etmese de parçan›n iskeletini hine’in üstündeki bir zille parçay› yorum. ‹lk albümden beri ayn› se-
Kaan: Sa¤olsun, güzel günlerdi, belirtiyor devaml›. Bu caz fikrini pfsssst diye sessizli¤e b›rak›yor- tup’› kullan›yorum, ayn› gitar, ayn›
stüdyoya da gittik, “Uçtu Uçtu”yu enerji olarak rock stiline uyarlay›p duk. Canl›da süpürge kurtard› bizi. Peavey ampli. Stüdyoya, sahnede
prova ettik beraber. Gençli¤imizden estetik olarak güzel bir fley ç›karabi- Cengiz: F›rça çal›m› caz davulcusu- kulland›¤›m gitarla giriyorum. ‘72 y›-
kalan parçalardand›, “Uçtu Uçtu” lir miyiz diye düflündük. nun yapt›¤› bir fleydir, o stili kullan- l›na ait bir Fender Telecaster, be-
bir türlü uçmad› beynimizden. (gü- Kaan: “Dibine Kadar”›n ikinci k›tas›- d›k. Bazen ipe sapa gelmez fikirler nim elime ‘93’te geldi...
lüyor) n› “anlayamad›n ya” diye bitirmem deniyoruz, ses dengesi olarak par- Cengiz’e soral›m: Biz seni cazc› bi-
Duman flark›lar› temelde çok basit gerekiyor, ama tek nefeste bütün çaya oturuyorsa kullan›yoruz. liyoruz. Rock seni ne kadar ilgilen-
flark›lar, ama içlerinde o kadar in- k›tay› söyleyince, o kelimenin ç›ka- Kaan: Nakaratlara çok dikkat ediyo- diriyor?
Cengiz: Müzi¤e bafllang›c›m klasik
rock’tur, Deep Purple, Rainbow...
“REZ‹L”DE D‹N‹ S‹MGELER‹ KULLANARAK KEND‹NE ÇIKAR SA⁄LAYANLARI PROTESTO Kaan: Türkiye’de nedense Deep
ETT‹⁄‹M‹ HERKES B‹L‹YOR OLMALI BENCE... ANLAMAZLIKTAN MI GEL‹YORLAR ACABA? Purple’c›l›k yay›lm›flt›r. Ben Led
Zeppelin’ciyim: Onlarda Arap müzi¤i
de var, eski blues da...
Cengiz: Cazc›l›k, çald›¤›n›z enstrü-
man›n do¤as›yla ilgili. Enstrüman›-
n›z üstünde daha derine gittikçe,
eski ustalara bak›p caza var›yorsu-
nuz. Beni davul, caza yönlendirdi.
Los Angeles’ta ne yap›yordun,
okuyor muydun?
Cengiz: Evet, gitti¤im okulda güzel
bir big band vard›. Müzik okulu se-
çerken bir davulcu iyi big band ne-
rede diye bakar. Büyük bir grubu
s›rt›n›zda tafl›may› ö¤rendi¤iniz yer,
big band’dir.
Büyük grup derken Duman’› m›
kastediyorsun?
Cengiz: (gülüyor) Hay›r, say› olarak
büyüklü¤ü kastediyorum.
Ari: Cengiz istese bizi tek koluyla
kald›r›r. (gülüyor)
Batuhan: Cengiz’in “Candy & Milk-
shake”i benim favori albümüm. Ka-
an da arabada hep onu dinliyor.
Kendini bu çeteye tam mânâs›yla
girmifl hissediyor musun?
Cengiz: Ruhen öyle hissediyorum.
‹pe sapa gelmez fikirleri denemek-
ten bahsettim demin. Rock’u, po-
pu, flark› müzi¤ini geçelim, caz gibi
tarzlarda bile çok k›s›tland›¤›n›z or-
tamlar oluyor. Oysa Duman’›n orta-
m›, akl›mda fikir olarak ne varsa hiç
çekinmeden ortaya atabilece¤im ve
kimsenin bana deli gözüyle bakma-
yaca¤› bir ortam. Hem sanatsal,
hem arkadafll›k olarak mutluyum.
Son zamanlarda birlikte tak›ld›¤›-
n›z bir film, kitap falan var m›?
Ari: “Zeitgeist” var. Yeni dünya dü-
zeniyle, 11 Eylül’le ve komplo teori-
leriyle ilgili bir belgesel film. George
Bush’un dedesine, hatta mitolojiye
kadar iniyor.
Kaan: Emir Kusturica’n›n
60‹
“Maradona”s›n› seyrettik. Bir yönet-
men harikas›. Adam futbolla Mara- N‹NO VARON’UN GÖZÜNDEN KAAN TANGÖZE VE DUMAN
dona’n›n solculu¤unu, Amerikan po-
litikalar›n›n yanl›fll›¤›n›, ‹ngiltere-Ar-
jantin maç›n› harmanlam›fl. Orta sa-
hadan sekiz kifliyi çal›mlay›p att›¤›
DoKUnUncA DoKUnDURUYoR
meflhur gol vard›r. ‹lk adam› çal›m- Nino Varon: Kaan, Büyükada’da bizim en iyi arkadafllar›- baflar›l› oldular. “Köprüalt›” kolay yaz›lacak bir flark› de-
lad›¤›n› gösteriyor, film 15-20 daki- m›z›n o¤ludur. Kaan ve o¤lum Richie beraber büyüdüler. ¤ildir.
ka gidiyor, sonra ikinci adam› çal›m- Yakup da, Ari de arkadafllar›m›n o¤ullar›. Hepsinin baba- Kaan, baz› flark›lar›nda “dikkatli ol” nasihat›n› ilk ben-
s›yla top oynad›m. Enteresan çocuklar. Para getiren mü- den duyar. “O¤lum ne yapt›n” diyorum, “abi, biraz do-
l›yor, bir 10 dakika daha. Bütün
zi¤e de¤il, biraz felsefeye dönükler, idealistler. kunduk” diyor. Çocu¤a bir fley dokununca o da dokun-
filmi o golle ba¤lam›fl. Marado-
Kaan deyince ben “La La La” flark›s›n› düflünürüm. Seatt- duruyor. Dokundurmas› da lâz›m yani, de¤il mi? Sanatç›-
na’n›n kiliseleri var, oradaki evlilik-
le’da Kaan ve Yakup, Mad Madame olarak yapt›klar› bir n›n bir tavr› olmal›. “Dönek”, “Rezil” gibi flark›lar kal›c›
leri gösteriyor. Damad›n eliyle gol olacakt›r. Ben siyaset yap›lan flark›lar› asla ç›kartmad›m.
kayd› oradaki bir “new talents” plak flirketine yollam›fl-
atmas› lâz›m evlenmeden önce. lar. O kayd› ben de dinledim. Dört flark›l›k bir kasetti, Benim için müzik aflkt›r. Suya sabuna dokunmama ka-
(gülüyor) Maradona için bestelen- hatta flark›lardan birinin ismi çok galizdi. (gülüyor) O ka- rakterinde bir adam›m, yumufla¤›m. fiark›n›n ismine bak:
mifl bir de marfl var. Sahnede ken- sette, Türkiye’nin enternasyonal listelere sokabilece¤i bir “Dönek”! Gruba buldu¤u isme bak: Duman! Hay ben
di söylüyor. Filmin sonunda Manu flark› vard›: “La La La”. Kaan’›n bu proje için babas›ndan senin kafana... (gülüyor)
Chao da flark› söylüyor, bir duvar di- 650 dolarl›k bir iste¤i oldu. Babas› “ne yapay›m” diye Kaan çok faça bir çocuktur. Her zaman sakindi, flimdi bir
binde... bana sorunca “vereceksin o¤lum, çünkü canavar sahnede. Solakt›r, güzel resim
“Manas› Yok” flark›n›z filmlerde burada ‘La La La’ diye bir flark› var” de- verir, yüzü enteresand›r. Biraz donuktur
kullan›l›yor. dim. 650 dolar› yollatt›m. 1350 flark› kerata ama, bir-iki filmde oynarsa, bir
Kaan: Ferhan fiensoy çok sevdi¤i- aras›ndan ilk 10’a kalm›fllar... dünya adam› yarat›l›r bu veletten. Bence
miz bir kifli. Onun oynad›¤› “Par- Kaan’›n çizdi¤i resimleri biliyor musun? Türk hükümetinin Kaan’dan bir dünya
don” filmine verdik. “Pandoran›n Kurtulufl’taki dairesinde bana flark›lar›n› artisti yaratmas› gerekirdi. Ama sound
Kutusu”nun da çok flahs›na mün- dinletirken gösterdi resimlerini. Renkli bu mu olurdu, grupla m›, yoksa tek ba-
has›r bir film olaca¤› söylendi bize. resimler yapm›fl, bir tak›m insanlar çiz- fl›na m› olurdu, bilmiyorum. Bunun bir
O filmde de “Manas› Yok”u söyle- mifl. Tam sanatç› çocuk, do¤ufltan f›rla- laboratuar›n›n yap›lmas› lâz›md›. Bana
mifller, ama daha seyredemedik. ma. Ben orada “I Shot the Sheriff” gibi sorarsan, bir flark›da Carlos Santana’y›,
Keflke seyretseydiniz. Dumanc›y›m flark›lar gördüm, o flark›lardaki hitleri bir flark›da Eric Clapton’› koyard›m. Böy-
diyen birinin kendini bulabilece¤i gördüm. le bir albümü 1 milyon dolara yapabilir-
Prodüktörlükte Nilüfer, Tanju Okan ve dik. Rock enternasyonaldir. Bizim çok
bir film.
Kayahan benim özel sanatç›lar›m oldu. Nejat Yavaflo¤ul- kar›fl›k müzik karakterimizden ç›km›fl bir rock’u herhalde
Kaan: O zaman kesin seyredece-
lar› “Kütürdet” flark›s›n› getirince, “Türkiye’de bu man- bütün dünya al›rd›.
¤iz, kaçar› yok.
ya¤a plak yap›lmayacak da kime yap›lacak” dedim. (gü- Duman’›n konserine de gittim, o olay› da gördüm. ‹ki
Yönetmen Yeflim Ustao¤lu, flark›- kere gittim, yetti bana! (gülüyor) Bir konserde babas› ve
lüyor) Kaz›m Koyuncu’nun fark›na çok geç vard›m, bu da
daki “gaflet” sözcü¤ünü altyaz› benim ay›b›m... ‘90’lar›n sonu benim plakç›l›k dönemi- annesiyle oturuyordum. Kalkt›m aya¤a, “bu Kaan’›n ba-
için ‹ngilizceye çevirmekte ne ka- min ölü zaman›yd›. Murat Akad’› Show Radyo’dan tan›- bas›, bu da annesi” dedim, gençler onlar› alk›fllamaya
dar zorland›klar›n› anlatt›. yordum. Ona “Duman ileride çok büyük olay olacak” bafllad›. Anne-babas› o¤ullar›n› seyrederken heyecandan
Kaan: Almanya’ya turneye gitmifltik, dedim. Fakat müthifl bir kontratla çocuklar›n elinden her ölüyorlar, salyalar›n› topluyoruz. (gülüyor) Kaan’›n bü-
orada Almanya do¤umlu, organizas- fleylerini ald›lar. K›zm›yorum, demek ki bu iflin de kaderi yükannesi de çok enteresan kad›nd›r, bir fenomendir. 80
yon yapan bir boksör kardeflimiz böyleymifl. yafl›nda kad›n Beyo¤lu’nda, Mephisto’ya gidip Duman’›n
vard›. “Gaflet nedir abi?” diye üstü- Duman’›n sound’u hiç al›flt›¤›m bir sound de¤il. Ben ilk CD’sini istemifl. Manzaraya bakar m›s›n? (gülüyor)
müze geldi. Onda anlams›z bir keli- rock’ta Foreigner’c›y›m, Doobie Brothers’ç›y›m. Lisan›m›z Sonraki sahneleri ben ekledim: CD ma¤azas›na giren
me olarak t›nl›yor, ama gene de da rock’a pek yak›flm›yor, ama Duman gibi yak›flt›ranlar yafll› kad›n› gören kollar› dövmeli tezgâhtar “teyzeci¤im,
flark›y› çok seviyor. kazan›yor. Kaan’›n tiflörtünü ç›karmas›ndan, yak›fl›kl› ol- burada tuvaletimiz yok” deyip kap›y› gösteriyor, “hay›r
Türkçeye özel bir düflkünlü¤ün ol- mas›ndan, güzel 盤l›k atmas›ndan dolay› de¤il, rock’u evlad›m, ben Duman CD’si istiyorum” deyince tezgâhtar
du¤unu düflünüyor musun? Türkçe söyleyenler içinde en ciddisi olduklar›ndan dolay› düflüp bay›l›yor. (gülüyor)
Kaan: Türkçe sevgisi bizde full!
(gülüyor)
Türkçenin en vurucu hali hangi ya-
zarda veya hangi eserde yat›yor KEfiKE ARAP ÜLKELER‹NDEN ÇA⁄IRSALAR DA G‹TSEK, B‹Z‹M MÜZ‹⁄‹M‹Z ONLARA ÇOK YAKIN
sence? GEL‹R. MISIRLI AHMET’‹ ALIR, G‹DER‹Z. B‹R KERE ONUNLA ÇALDIK, ACAY‹P KOPUfiLAR OLDU.
Kaan: Nâz›m Hikmet. Nokta. Ma-
dem “en” dedin!.. 20-21 yafl›nday- Ari: Vay, Ahmet Özhan ha! (gülü- onu? Demek öyle bir etki b›rakm›fl Kaan: Fikir çok iyi. Bu “Billie Jean”
d›m, buradan Amerika’ya bütün cilt- yor) Ben çocuklu¤umdan bir flark› ki bende. de öyle bir parçaym›fl ki, her fleye
lerini götürmüfltüm. Baflka bir yaza- hat›rlam›yorum. Evde “bu çocuk Rock’n Coke konserinde “Her fieyi uyuyormufl. Biz de bir tek biz uydur-
ra (Yakup Kadri) cevap verdi¤i bir müzi¤e kabiliyetli” dedikleri ben de- Yak”›n içinde “Billie Jean”i yorum- duk sand›k. (gülüyor) Bizim ‹rlan-
fliir vard›r. Tam bir diss. (gülüyor) ¤ildim, kardeflimdi. laman›z herkes için çok flafl›rt›c› da’daki stüdyoda Michael Jackson
“K›v›r kuyruk kalemini kalbine sok, Cengiz: “Neden saçlar›n beyazlan- oldu. da kay›tlar yapm›fl. Ben dört-befl
bir akrep gibi intihar et” diyor so- m›fl arkadafl”. Kaan: “Her fieyi Yak”›n içine genel- gün flatoda, Michael Jackson’›n
Söylefli: Derya Bengi - Çi¤dem Öztürk
nunda. Kaan: Valla benden de bir fley ç›k- likle “Another Brick In The Wall” ya odas›nda kald›m, ayn› yast›¤a
Ayn› soruyu size de soral›m. m›yor, “Bir mumdur, iki mumdur” da Moby’nin kulland›¤› eski bir blu- bafl koyduk. (gülüyor)
Batuhan: Ben Yaflar Kemal derim. olabilir mi acaba? Ya da “Dom es’u kat›yorduk. Konser öncesi Batuhan: Birkaç gün orada kay›t
Ari: Çetin Altan diyebilirim. dom Kurflunu”? stüdyoda tak›l›rken, “Billie Jean”i yapm›fl. Bizzat kendisi davul çal-
Cengiz: ‹hsan Oktay Anar romanlar› Batuhan: “Dom Dom Kurflunu”nu m›r›ldanmaya bafllad›k, iki-üç kere m›fl. O kay›tlar daha gün yüzüne
o kadar sofistike gözüken bir dil cover olarak çal›flmay› epey zaman- üstünden geçtik, oldu. Öyle içimiz- ç›kmad›. Orada bir keyboard’u
içinde bile çok rahat ak›p gidiyor. d›r düflünüyoruz. den geldi. Michael Jackson’› hepi- duruyordu, ama çok dandik bir
Bir tek “Suskunlar”da biraz zorlan- Kaan: Yaln›z “Dom Dom Kurflunu” miz çok severiz. keyboard’du, sanki gazeteden
d›m do¤rusu, tasvir ifllerine çok de- de¤il, Afl›k Mahzuni’nin daha ne MTV Mash Up DJ’leri “Smells Like ç›km›fl gibi. (gülüyor)
rin girdi¤i için herhalde. parçalar› var ki, ortal›¤› da¤›t›r. Bir Teen Spirit”le “Billie Jean”i üst Ari: Odada tütsüleri de vard›.
Herkesin bir çocukluk flark›s› var- parçada flöyle diyor: “Dakikamda üste bindirip kaydettiler, dinlediniz Kaan her gün bir tane yak›yor-
d›r, sizinkiler ne? bin y›l gizli gizli.” mi? du.
Batuhan: “Yaln›z benim için bak ye- Ari: “Dakikam içinde y›l gizli gizli”. (“Smells Like Billie Jean”i dinleti- Kaan: Michael b›rakm›fl, sa¤ol-
flil yeflil”. Kaan: (gülüyor) Ben bin mi yapt›m yoruz) sun. (gülüyor)
‹61
ansiklopedi
f‹
en önemli üç büyük atraksiyonundan biri se- ikonografik karelerinden birini çekti. ‹ki çocu-
çilmesine ra¤men bugün yerini Monsters of ¤un göründü¤ü “Cennet Bahçesine Yürüyüfl”
Rock gezisine b›rakm›fl bulunuyor. (A Walk To Paradise Garden) adl› foto¤raf› da-
ha sonradan “The Family Of Man” foto-dene-
mesinin bir parças› olacakt›.
FREESTYLE MUSIC PARK
s‹
1955’te kült foto¤raf ajans› Magnum’a kat›l-
ABD’de, Güney Karolina eyaletinin Myrtle Be- d›. Editörlerin çok kez idare etmekte zorland›-
ach kasabas›nda 55 dönümlük araziye kuru- ¤› Smith “bafl belas›” lâkab›yla an›l›yordu. An-
lan rock temal› lunapark. 2008 nisan›nda ün- cak yaratt›¤› binlerce intim ve derin görsellik,
lü kafe zincirinin sahipleri taraf›ndan Hard dökümanter serilerinde yeni standartlar› bi-
Rock Park ad›yla aç›ld›. fiaflaal› aç›l›fl töreni- SMITH, WILLIAM EUGENE çimlendiriyordu. Lâkin görsellerinin pek az› ya-
ne damga vuran konser için Moody Blues ve 1918 Wichita -
y›na ç›k›yordu, çünkü editoryal seçkinin gerek-
Eagles gruplar› yeniden bir araya geldi. Parkta Kansas do¤umlu
leriyle vicdan› ters düflüyor ve uzlaflmaz bir
bu iki grubun da ad›n› tafl›yan özel e¤lence bi- Smith, ilk foto¤raf-
tav›rla foto¤raflar›n mutlak kontrolünün elinde
rimleri oluflturulmufltu. Ancak genifl reklam lar›n› 15 yafl›nda
olmas›n› diliyordu.
ve promosyon kampanyas›na ra¤men dev te- yerel gazeteler için
çekti. 1936’da Bir kasaba doktorunu anlatt›¤› “Country Doc-
sis beklenen ilgiyi görmedi, alt› ayda iflas tor” (1948), II. Dünya Savafl› sonras› ‹span-
edip el de¤ifltirdi. 2009 may›s›nda Freestyle Wichita’daki Notre Dame üniversitesinde fo-
to¤raf ö¤renimine hak kazand›ktan bir sene yollar›n yaflay›fl›na e¤ildi¤i “Spanish Village”,
Music Park ad›yla yeniden aç›ld›.
sonra, bursu yakt›, flehri terkedip New York’a ABD’de ›rkç›l›¤›n gemi az›ya ald›¤› dönemde
FMP’yi öteki lunaparklardan ay›ran en önemli
göçtü. E¤itimini New York Foto¤raf Enstitü- “Siyah” (1951), Afrika’da yerli halk için yap-
özellik, e¤lence birimlerinin tamam›n›n rock
sü’nde sürdürdü. 1937’de Newsweek’te ça- t›klar›ndan dolay› Nobel Bar›fl Ödülü’nü alan
tarihindeki temalardan esinlenerek haz›rlan-
l›flmaya bafllad›. Orta format foto¤raf makina- Frans›z doktor Albert Schweitzer’i konu alan
mas›. Bilinen lunapark birimlerinin konsepte
lar›n› kullanmay› reddetti¤i için ifline son veril- “Man of Mercy” foto-röportajlar› ile Ameri-
di, serbest çal›flmaya bafllad›. ‹natç› tabiat› ka’da bir sanayi flehri olan Pittsburg’un dönü-
ve aksi mükemmeliyetçili¤i yüzünden muhafa- flümüne ve Japonya’da endüstriyel at›klar ne-
zakâr bas›nla kan› uyuflmad›. 1939’da Life deniyle sakinlerinin civa zehirlenmesine ma-
dergisine bafllad›. Dergideki kadrolu pozisyo- ruz kald›¤› Minimata kasabas›na dair unutul-
nu k›sa sürse de, ömrü boyunca dergide fo- maz çal›flmalar, Smith’i 20. yüzy›l›n foto¤rafç›
to¤raflar› yay›nland›, ama hep sürtüflmeli, s›- duayenlerinden biri yapt›.
k›nt›l› bir iliflki içinde yürüdü ifller. Foto¤rafç›lar›n büyük röportajlar üretti¤i, bel-
II. Dünya Savafl›’nda cephede muhabirlik ya- gesel foto¤rafta foto-jurnalist gelene¤in olufl-
pan Smith, Amerikal›lar›n Japon adalar›na ta- mas›nda etkin olan 1940 ve ‘50’lerde foto¤-
arruzunu takip etti. Guam, Saipan, Okinawa raf tarihinin birçok ikon ân›na imza atan
ve Filipinler’de savafl›n yüzünü belgelerken, Smith, tasvirlerinde kurdu¤u estetik dille sos-
tekni¤i de olgunlaflt›. Ancak savafltan sahne- yal bilincin infla sürecinde de rol oynad›.
lerin canland›r›ld›¤› bir törende yan›bafl›nda Vurguyu kuvvetlendirmek ad›na konturlar› be-
bomba patlad›. Sakatland›, a¤›r yaralar›n iki lirginlefltiren düzenlemeler, yüksek kontrast,
sene ac›s›n› çekmek zorunda kald›. iki negatifin birlefltirilmesiyle yap›lan bask›lar,
uygun biçimde düzenlendi¤i park›n içinde ayr›- Aile yan›nda geçen nekahat döneminde en bölgesel koyuluk/aç›kl›k dengeleri Smith’in
ca bir de 10 bin kiflilik anfi-tiyatro bulunuyor.
Joe Henry’nin “Blood From Stars” albümünün kapa¤› (sol üsste)
62‹
“Francisco Cardoso’nun Portresi”, Amadeo de Souza-Cardoso, 1912
c‹
bizatihi karanl›k odas›nda uzun saatler harca-
yarak uygulad›¤› tekniklerden. Bir kart bask›c›-
s› olarak yetkin bir zanaatkârd›. Kimilerince
kendine zarar veren bir idealizm u¤runa kari-
yerini ve kendini harcad›. Kendi sözleriyle
”müflfik bir kinik”, “etraftaki en olumlu foto¤- CEVAP: 1
rafç›lardan biri”ydi: “Foto¤raf›n kendisinin dü- Behey!
rüst, gerçekli¤i gösteren bir medya oldu¤u yo- Kara boynuz gibi kafll›
lundaki efsaneyi k›rmak isterdim. ‹nsanlar dü- mukaddes Apis bafll› adam;
rüsttür, ama medyalar ve teknikler de¤il. Ba- Behey!
s›n foto¤rafç›s›n›n kiflisel yaklafl›m›ndan bafl- Kara maça bey!
ka bir yaklafl›m› olamaz ve tamamen objektif Sen fliirin asîl kamusuyla konufluyorsun,
layca kap›verdi¤i ‘64 model Fender Strato- ben asaletten anlamam.
olmas› gibi bir durum mümkün de¤ildir.”
caster’›n› –çoktan elden ç›karm›fl olmas›na fiapka ç›karmam konufltu¤un dile,
Arizona Üniversitesi’nde hocal›k yapmak üze-
ra¤men– unutam›yor... düflman›y›m asaletin
re Tuscon’a döndükten bir sene sonra, 59
1967 y›l›nda Odeon firmas›n›n Türkiye’de ya- kelimelerde bile.
yafl›nda felce karfl› koyamad›. Senelerdir al-
y›nlayaca¤› plaklar› seçme ifline bafllam›fl. Behey!
kol ve uyuflturucu sorunlar› yafl›yordu. Banka
Hey’deki “Nino’nun Seçtikleri” sayfas› zaten Kara maça bey!
hesab›nda 18 dolar› vard›. “Gerçe¤in taraf›n-
bu iflin uzant›s›. “Tam bir Shadows’cuydum. Ben bilirim
day›m, bedeli a¤›rd›r ama, buna de¤er” diyen
Beatles’›n albümünü benim önüme koyduk- bu tehevvür, bu flikâyaaat niçin?
Smith’in ad›, foto¤rafta dürüstlü¤ün eflanlam›
lar›nda, dinlemeden karar vermifltim ‘asla bir Bilirim beni uykumda bo¤mak için
oldu. Arflivi ve hat›rat› Tuscon, Arizona’daki
fley olamazlar’ diye”. Dostlar›ndan deli dam- bekliyorsun geceyi.
Yarat›c› Foto¤raf Merkezi’nde bulunuyor.
gas› yeme pahas›na Steppenwolf, Three Dog Ben ki bileklerimde tel kelepçeyi
Night, T-Rex, Pink Floyd’un “Meddle”› gibi de- bir alt›n bilezik gibi tafl›m›fl›m,
¤erli plaklar› Türkiye’de yay›nlam›fl. ben ki ilmikleri sabunlu iplere bak›p
STEELY DAN “Plakç›l›kta bizim dönemimiz çakall›k döne- k›ll› kal›n ensemi kafl›m›fl›m,
mi de¤ildi, artistlere sayg› dönemiydi. Münir tehdidine pabuç
Nurettin Bey gelece¤i zaman patronum bana b›rak›r m›y›m hiç?
‘Nino, yar›n Münir Bey’i senin karfl›laman› is- (...)
Steely Dan’in “The Royal Scam” albümünün kapa¤›
v‹
ramis Pekkan, Juanito, Selçuk Alagöz,Timur homurdanarak dolafl besili bir domuz gibi.
Selçuk ve Kayahan çal›flt›¤› di¤er isimler... Meydan senin...
1975’te Melike Demira¤’›n yorumlad›¤› “Arka- mi dersin?
dafl” flark›s›nda ve Erol Pekcan’›n “Jazz Se- Hata edersin,
mai” pla¤›nda da prodüktör olarak eme¤i var.
VARON, N‹NO bizde o göz var m› baksana!!
Bir dönem alt› bine varan plak koleksiyonuyla Ben içirmek için sana
‘70’li y›llarda pop müzi¤in en önemli prodük-
Türkiye’nin en büyük perakende plak ma¤aza- kendi kara kan›n›
törlerinden biri olan Nino Varon’la Duman ve
s› olan Osmanbey’deki Nova Müzik Center’› bir atefl çemberle çevirdim dört yan›n›!
Kaan Tangöze hakk›nda görüfltük, ama kendi
kurmufl olmakla övünüyor. Sa¤a git
hayat›ndan ilginç anekdotlar› da zevkle dinle-
Nino Varon bugün hâlâ Büyükada’da, müzik- yok geçit,
dik. Hey dergisinde, ’70’lerin bafl›nda tam
le, resimle ve denizle iç içe yafl›yor. Kendi sola git yok,
sayfa yay›nlanan “Nino’nun Seçtikleri” bafll›k-
bestelerini yorumlad›¤› “‹tiraf” (2000) ve “Ni- ileri
l› plak ilan› sayfas›n› hat›rlatt›¤›m›zda, “bugü-
novari” (2007) isimli iki albümü bulunuyor. geri
ne kadar yapt›¤›m en ak›ll› fleydir. Kendimi
oynad›¤›m tek olayd›. Fakat biraz mant›ks›z- yok
d›. Nino ismi koskoca, Beatles ismi küçücük! K›v›r kuyruk kalemini kalbine sok
Olmazd› ki. Bugün onun ay›b›n› yafl›yorum” bir akrep gibi intihar et...
dedi ve kahkahay› patlatt›. Nâz›m Hikmet
1944 do¤umlu Nino Varon, 1957’de gitar (Nâz›m Hikmet, 1929’da Resimli Ay dergisinde “Put-
çalmaya bafllam›fl, 1959’da sahneye ç›km›fl, lar› Y›k›yoruz” kampanyas›n› bafllatm›fl, hedef tahtas›-
üstelik efsanevî Apafllar üyeleriyle ve Cem na ilk olarak Abdülhak Hamit’i koymufltu. Yakup
Karaca’yla (yani “Resimdeki Gözyafllar›” eki- Kadri de, Türk Yurdu dergisinde bir yaz›yla ve ‹kdam
gazetesinde bir söylefliyle kampanyay› sertçe elefltir-
biyle) birlikte... Babas› bir dönem Fender gi- miflti. Bunun üzerine Nâz›m Hikmet yukar›daki cevab›
tarlar›n›n Türkiye mümessili oldu¤u için, ko- kaleme alm›fl, iki fliirle “cevap”lar›na devam etmiflti.)
‹63
“Adem ve Havva”, Tamara de Lempicka, 1932
Bektafliye sormufllar: • Ç›ksa bir dilber-i ahu • Olsa savm-u ramazan • Dilber-i ahu mu efdal • Yoksa savm-u ramazan?
Bektafli cevap vermifl: • F›rsat› fevt etme zinhar • Sür sefas›n dilberin • Olur kazas› savmun • Olmaz kazas› dilberin.