Professional Documents
Culture Documents
Ali Kıncal ∗
1. Japon Gelişmesinin Kökleri
1
Edo yönetimi biraz da bu gelişmelerden ürkerek, kendisini Batı’dan koruma
güdüsüyle, 250 yıl kadar sürecek katı bir izolasyon/içe kapanma politikasını
uygulamaya koydu. Dış ticaret durduruldu. Ülkeye giriş ve çıkış kapatıldı: Hatta
yurtdışındaki Japonların bile yeniden Japonya’ya dönmesine izin verilmedi.
Misyonerlik kesinlikle yasaklandı, Hıristiyan olmuş Japonlara belli bir müddet
verilerek derhal bir Japon Budist ya da Şintoist tapınağına kendilerini kaydettirmeleri
yani Hıristiyanlıktan vazgeçmeleri istendi. Avrupalı misyonerler ise ya ülkeden atıldı
ya da Şogun’un samurayları tarafından öldürüldü.
2
Smith’e göre, derebeyliklerin kırsal ve kentsel ekonomilerinde yerel bir birikim
oluşmuş ve ortaya bir köylü girişimci sınıfı çıkmıştır. Gelecekte de Japon
ekonomisini bu girişimci sınıfı şekillendirecektir. Tokugawa toplumu Japonya’nın
ileride çağdaş bir ekonomi olabilmesi için gerekli güçlü beşeri sermayeyi
sağlamıştır. 3
1853 yılında Amerikalı amiral Matthew Perry, ABD adına ticarî imtiyazlar
(kapitülasyonlar) almak üzere bir donanma ile Tokyo limanına yanaştı. Şogun,
anlaşma imzalamaya hiç istekli olmasa da, sonunda Perry’nin Tokyo’daki Uraga
kasabasını topa tutmakla tehdit etmesi nedeniyle masaya oturmak zorunda kaldı.
Neticede Amerikalı amiralin istediği anlaşma imzalandı (1858). Yüzyıllardır halka
karşı gayet katı davranan Edo yönetiminin yabancıların karşısında boyun eğmesi ve
adeta “kâğıttan kaplan” haline gelmesi halkın sabrını fazlasıyla taşırmıştı. Hatta
anlaşma yapıldıktan sekiz gün sonra Şogun’un ölmesi, yabancılara boyun eğen
Şogun’un tanrılar tarafından cezalandırıldığı şeklinde yorumlandı. 5 Amerikalılarla
3
Esenbel, a.g.e., s.20-21.
4
Ahmet Cihan, Japonya’da Eğitim Kültür ve Modernleşme, Özgü Yayınları, İstanbul, 2006, s.16.
5
İbrahim Okur, Japonya: Bir Yükselişin Kısa Hikayesi, Okursoy Kitapları, İstanbul, 2009, s.17.
3
yapılan anlaşmayı ulusal şeref ve onurun ayaklar altına alınması olarak gören genç
samurayların başlattığı milliyetçi hareket, derebeylerin (daimyo) desteğini alarak
Şogun yönetimini devirdi. 6 1868 yılında da genç imparator Meiji’nin lideri olduğu
yeni bir yönetim kuruldu. Böylece İmparator yeniden dünyevî gücünü eline almış ve
Japonya’nın en önemli devirlerinden biri başlamış oldu.
6
Esenbel, a.g.e., s.18
7
Kazuhiro Yoshida, “Skills and Technological Development in the Early Stage of Industrialization –
Implications from Japanese Experiences in the Meiji Era”, Journal of International Cooperation in
Education, Hiroshima University, Cilt: 13, Sayı: 2, Hiroshima, 2010, s.34.
8
İlber Ortaylı, Avrupa ve Biz, Turhan Kitapevi Yayınları, Ankara, 2007, s.201.
4
kurmuş, firmaları kâr etmeye başlayacak seviyeye getirene kadar yönetmiş, sonra da
küçük bedellerle Şoğunluğu deviren Meiji yanlısı samuray ailelerine satmıştır. 9
Böylece eski Şogunluk derebeyleri ve samuraylarından mürekkep yeni bir girişimci
sınıfı doğmuştur. Bu sanayi devleri, büyük aile şirketleri yapısındaydı ve zaibatsu
diye adlandırılıyorlardı. Bugün yakından bildiğimiz Mitsubishi, Mitsui, Kawasaki
gibi şirketler işte bu girişimci sınıfının ürünüdürler.
9
Zekai Özdemir, “Japon Kalkınması ve Piyasa Özgürlüğünün Sonu”, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F.
Dergisi, Cilt: 20, Sayı: 1, İstanbul, 2005, s.100.
10
Yoshida, a.g.e., s.35-36.
5
imparatorluk üniversitesi 6 fakültesiyle 1886’ta Tokyo’da açıldı. 11 Japonya
Tokugawa devrinden beri sürekli yatırım yaptığı eğitimli nüfusu sayesinde ithal ettiği
teknolojileri süratle kullanabilme ve içselleştirebilme yeteneğine sahip olmuştur. Edo
devrinden miras kalan geleneksel eğitimli nüfus nasıl Meiji döneminde ülkeyi
endüstrileşme ve gelişmeye yolunda ilerlettiyse, Meiji döneminde eğitilen nüfus da
ileride Japonya’yı 2. Dünya Savaşı’nın yıkımından normalleşmeye giden yola
sokacaktır.
11
Cihan, a.g.e., s.18-19.
12
Esenbel, a.g.e., s.12.
13
Fukunari Kimura, “Japan’s Model of Economic Development: Relevant and Nonrelevant Elements
for Developing Economies”, Research Paper No. 2009/22, United Nations University, Tokyo, 2009,
s.1.
6
1.3. İkinci Dünya Savaşı ve Amerikan İşgali Dönemi (1941-1952)
14
Okur, a.g.e., s.44-45.
15
Masahiro Takada, “Japan’s Economic Miracle: Underlying Factors and Strategies for the Growth”,
http://www.lehigh.edu/~rfw1/courses/1999/spring/ir163/Papers/pdf/mat5.pdf (12 Mayıs 2011), s.4.
7
çetrefillisi işsizlikti. Kalabalık Japon ordusu terhis edildiği için 7,6 milyon eski asker
ve askerî üretimde çalışan 4 milyon kişi bir anda işsizler ordusuna katıldı. Ayrıca
Japon sömürgelerinde yaşayan 1,5 milyon insan Japonya’ya dönmeye zorlanmıştı.
Toplamda 13,1 milyon insan işsizdi. Japon ekonomisi, sanayisini kaybettiğinden ve
büyük yiyecek sıkıntısı içinde olduğundan tarım ekonomisine dönmek zorunda kaldı.
Enflasyon çok yüksekti ve Japon ekonomisinin ana enerji kaynağı artık kaybettiği
sömürgelerindeki kömür madenleri olduğundan enerji kıtlığı da çekiliyordu. 16
Toplamda 2,8 milyon insan ölmüş, millî gelirin %25’i kadar maddî kayıp olmuş ve
sanayi üretimi, savaş öncesi sanayi üretiminin %10’u seviyesine kadar düşmüştü. 17
16
Takada, a.g.e., s.5-6.
17
Shigeru T. Otsubo, Post-war Development of the Japanese Economy Ders Notu, Nagoya
Üniversitesi, Nagoya, 2007, s.4.
18
Ohno, a.g.e., s.155.
19
Takada, a.g.e., s.7.
8
2. Japon Gelişmesinin Faktörleri
9
sanayilere kaymıştır. 22 Neo-liberal tavsiyelerin aksine Japonya’nın korumacı ve
müdahaleci bir politika güttüğü açıktır. İşadamları ithalattan özellikle caydırılmıştır;
ancak ülkede muadilinin üretilmesi zor olan birtakım birincil ihtiyaç malları,
hammaddeler ve Japonların uluslararası alanda rekabet etmeyi zaten ummadığı bazı
ürünler için düşük gümrük vergisi uygulanmıştır. 23 Tabii korumacılık sonsuza dek
sürecek bir politika değildir. Japonya nihayetinde firmalarının hazır olduğuna
inanmış, 1970’lerin başındaki liberalizasyon hareketleriyle dışa açılmış ve
uluslararası rekabette yerini almıştır.
22
Ayşe Meral Uzun, “Savaş Sonrası Japonya’da Sanayi Politikası: MITI Ne Kadar Başarılıydı?”,
Sosyal Bilimler Dergisi, Cumhuriyet Üniversitesi İ.İ.B.F., Sayı: 4, Sivas, 2010, s.65-66.
23
Kimura, a.g.e., s.13.
24
Hüsnü Erkan ve diğerleri, Türkiye İçin Bilgi Bazlı Sürdürülebilir Sanayileşme Stratejisi,
EGİAD, İzmir, 2007, s.32.
10
Cihazı (1980-2000), Süper Bilgisayar Projesi (1980-91), Beşinci Nesil Bilgisayar
Sistemleri Projesi (1982-93) gibi pek çok proje sayılabilir. 25
25
Glenn R. Fong, “Follower at the Frontier: International Competition and Japanese Industrial
Policy”, International Studies Quarterly, Cilt: 42, Sayı:1, 1998, s.340.
26
Uzun, a.g.e., s.67.
11
bilgilerini paylaştıkları için çok pahalı ve zahmetli bir uğraş olan AR-GE altından
daha kolay kalkılabilir hale gelmektedir. AR-GE’de ilerleyen firmalar daha gelişmiş
ve katma değeri yüksek ürünler piyasaya sürebilmekte ve uluslararası alanda rekabet
güçlerini arttırmaktadırlar. Henüz işe yeni başlayan firmalar ise pazarlama, yönetim
gibi konularda danışmanlık sağlayan teknoparklara başvururlar ki bu tip
teknoparklara “iş inkübatörü” ya da “kuluçka merkezi” de denmektedir. Teknopark
kurulumunda usta olan MITI, bugün Avustralya’daki teknoparkların kurulmasına da
öncülük etmektedir.
27
Ohno, a.g.e., s.171.
12
çalışanın aldığı eğitimden çok şirket içinde kıdem ve güven kazanmasına bağlıdır.
İşçi, hizmet akdini birebir pazarlık usulü ile yapar. Çalışanlar ile şirket; güven,
bağlılık ve utanma duygusu temelinde bir ilişkiye sahiptir ve bir aile gibidir. İşçi
pozisyonuna uyum sağlayamaz ve kendisinden istenen performansı gösteremezse,
işten çıkarılmaz, şirket işçiye yeni bir pozisyon veya iş bulur. İstifalar da pek sık
yaşanmaz; zira işten çıkan kişi, işletme ile arasındaki sadakat ve ömür boyu istihdam
borçlarının üstlenildiği akdi bozmuş olur ve toplum tarafından dışlanır. Hatta diğer
şirketler de istifa etmiş çalışana pek güvenmezler, kendi işletmelerine de sadakat
duymayacağını düşünürler. Japonya’da insanların isimlerinden önce çalıştıkları
şirketin adını söylemesi de bu türden ilişkinin bir yansıması olsa gerektir. Ömür boyu
istihdamın esnek istihdama göre işveren açısından dezavantajları çok gibi
görünebilir. Ancak Japon işletmeleri Batı’daki anlamıyla rasyonellik ve kısa dönemli
kâr güdüsü ile hareket etmezler. Japon firmalarının büyüme stratejileri uzun
vadelidir: Uzun vadeli teknolojik hedefler ve AR-GE çalışmaları için, örgütsel
hafızanın korunması için ömür boyu istihdam önemlidir. 28 Yukarıda bahsedilen
ücretlendirme, sözleşme yapma tarzı, yaşam boyu istihdam garantisi vs. hiçbiri yasal
zorunluluk değildir ancak sosyal birer norm olarak kabul edilirler. Dolayısıyla
bunlara uymamanın cezası devlet tarafından değil toplum tarafından verilir.
Keiretsu, bir grup Japon şirketinin -ki bu şirketler genelde orta ve küçük
ölçeklidir- bir banka etrafında toplanarak bir “şirket ağı” oluşturmasıdır. Bu şirketler
kredilerini etrafında toplandıkları finansal kurumdan alırlar. Güven ve birbirini
kollama yine merkez değerlerdir: Bu güven ilişkisini pekiştirmek için de keiretsu
içindeki şirketler birbirlerinin hisselerini satın alırlar. 29 Şirket ağlarının üyeleri her
daim birbirlerini korur. Mesela 1974’te petrol krizi yüzünden Mazda batma
tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında, Mazda’nın üyesi olduğu keiretsu’nun ana
bankası Sumitomo Trust harekete geçerek şirketin yedi direktörünü azletmiş,
Mazda’ya yeni üretim tekniklerini benimsetmiş, keiretsu’nun diğer üye şirketleri de
otomobil alımlarını Mazda’ya yönlendirmiştir. Neticede şirket, üyesi olduğu ağ
28
Ünsal Sığrı, “Japonların Kültürel Özellikleri Bağlamında; Yönetsel, Ekonomik ve Sosyal
Süreçlerinin Analizi”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:5, Sayı:9, İstanbul,
s.32-33.
29
İbrahim Öztürk, “Japon Ekonomisinin Son Krizi: Kalkınmacılık İdeolojisi Dönüm Noktasında”,
Çağdaş Japonya’ya Türkiye’den Bakışlar, Simurg Yayınları, İstanbul, 1999, s.107.
13
tarafından batmaktan kurtarılmıştır. Aynı dönemde ABD’de Chrysler sarsıntıya
girmiş ve şirketi kurtarmak için Japonya’daki gibi bir ağ desteği olmadığından,
kurtarma operasyonu hükümet tarafından yapılmıştır. Bir şirket mal alması
gerekiyorsa malı, şirket ağı içindeki başka bir şirketten almaya özen gösterir. Ki bu
anlayış, Amerikan-Japon ilişkilerinde başlıca rahatsızlıklardan biri olmuştur. ABD
firmaları çoğu kez, Japon firmalarından daha düşük fiyat verdikleri halde Japon
müşterilerinin yine diğer Japon firmalarını tercih etmesine anlam verememektedir.
Ağ içindeki güven temelli bu ilişki tarzının radikal bir yansıması da keiretsu içindeki
şirketlerinin bilgi paylaşmadaki cömertliğidir. Japonya’da ana şirketler, etkinlik
düzeyini arttırma adına sık sık birlikte çalıştıkları taşeron firmanın her unsurunu
ayrıntılı olarak incelemek isterler. Taşeron da bilgilerin kötüye kullanılmayacağı
konusunda güven duyduğu için bunu kabul eder. 30
Japon toplumu eğitime hep ayrı bir önem vermiştir, öyle ki Tokugawa
devrinde dahi %50’lere dayanan okur-yazarlık oranı, o dönemde dünyanın başka bir
yerinde pek görülemeyecek türden bir başarıydı. Tokugawa döneminde geleneksel
eğitimle yaratılan toplumsal birikim, beşerî sermaye, Meiji dönemindeki sanayileşme
ve modernleşmede önemli rol oynamıştı. Meiji dönemindeki beşerî sermaye ise
ülkeyi başarılı bir biçimde endüstri toplumu haline getirmişti. 2. Dünya Savaşı
sonrası Japonya’nın çabuk toparlanıp, bir ekonomik süper güç haline gelmesi ve bilgi
toplumuna geçişi tamamlayabilmesi de benzer sebeplere dayanır. Rebelo’ya göre
fizikî sermaye/beşerî sermaye oranı düştüğü zaman, yani beşerî sermaye arttığında,
büyüme hızlanmaktadır. Nitekim Almanya ve Japonya’nın fizikî sermayesi savaşta
30
Muammer Zerenler, Rıfat İraz, “Japon Yönetim Anlayışı ve Şirket Ağları (Keiretsu) Analizi”,
Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2006, s.771-772.
14
büyük ölçüde yok olmasına rağmen, beşerî sermaye daha az zarar gördüğü için bu iki
ülke beşerî sermayeleri sayesinde hızla büyüyerek savaşın tahribatını hızla sildiler. 31
31
Yalçın Acar, İktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, Dora Basım Yayın, 5. baskı, İstanbul, 2008,
s.128.
32
Füsun Akarsu, “Japonya’da Eğitim Sistemi”, Çağdaş Japonya’ya Türkiye’den Bakışlar, Simurg
Yayınları, İstanbul, 1999, s.206.
33
Akarsu, a.g.e., s.207.
34
Ersan Öz, Tarık Vural, “Ekonomisi ve Vergi Sistemiyle Japonya”, Maliye Dergisi, Sayı:149,
Ankara, 2005, s.106.
15
Japonların millî dini Şintoizm’dir. Şintoizm’e göre aile bir dindir ve aile
ocağı tapınaktır. Bu bakımdan birlik ve beraberlik içinde çalışmak en büyük
ibadettir. Tembellik ise doğaya saygısızlıktır. 35 Bu anlayışı Batı’daki, çalışmayı
ibadet olarak gören Protestan çalışma ahlâkına bir muadil olarak göstermek
mümkündür.
Japon kültürünün örgütsel bağlılık, itaat, güven ve utanma duygusu gibi pek
çok unsuru ülkede farklı bir tip toplum ve farklı bir tip kapitalizm doğmasına neden
olmuştur. Veblen’e göre, Japonya “teknolojisi modern fakat sosyal kontrol kurumları
feodal bir ulustur.” Serf ve samuray kültüründen gelen homojenlik, ailecilik,
paternalizm ile karakterize edilen destekçi “Japon kapitalizmi”, bireyciliğin hâkim
olduğu Batı tipi kapitalizmden gerçekten de çok farklıdır. 36
SONUÇ
2. Dünya Savaşı’ndan sonra tam bir yıkım içinde olan ülke kısa bir sürede
toparlanıp yeniden sanayileşmiş, uyguladığı bilgi ve teknoloji tabanlı politikalarla
toplumunu yeniden şekillendirmiş ve bilgi çağında Batı’ya yeniden yetişebilmiştir.
Japonya’nın başarısı ve eğitime verilen büyük önem arasındaki paralellik, beşerî
sermaye bazlı olan içsel (endojen) büyüme teorilerini haklı çıkarır derecededir.
Japonların kolektivist kültürü ve buna bağlı olarak geliştirdiği sui generis kapitalist
sistem, işletme yönetim sistemi, toplumun ithal teknolojiyi adapte etme ve
içselleştirme yeteneği, şirket ağları da Japon başarısının ardındaki önemli
faktörlerdir.
35
Zerenler ve İraz, a.g.e., s.761.
36
Özdemir, a.g.e., s.97.
16
Kaynakça:
ERKAN, Hüsnü ve Yaşar Uysal, Canan Erkan, Mevlüt Çetinkaya, Selim Şanlısoy,
N. Erkin Başer, Kerim Eser Afşar, Üzeyir Aydın. Türkiye İçin Bilgi Bazlı
Sürdürülebilir Sanayileşme Stratejisi, EGİAD, İzmir, 2007.
17
OKUR, İbrahim. Japonya: Bir Yükselişin Kısa Hikayesi, Okursoy Kitapları,
İstanbul, 2009.
UZUN, Ayşe Meral. “Savaş Sonrası Japonya’da Sanayi Politikası: MITI Ne Kadar
Başarılıydı?”, Sosyal Bilimler Dergisi, Cumhuriyet Üniversitesi İ.İ.B.F.,
Sayı: 4, Sivas, 2010, ss. 63-72.
18
YOSHIDA, Kazuhiro. “Skills and Technological Development in the Early Stage of
Industrialization – Implications from Japanese Experiences in the Meiji Era”,
Journal of International Cooperation in Education, Hiroshima University,
Cilt: 13, Sayı: 2, Hiroshima, 2010, ss.31-47.
19