You are on page 1of 6

3 SALAK, 1 ADAM

31 mart sabahı da her gün olduğu üzere bir yandan “Adrianne! Adrianne uyansana kızım ya, geç
kalıyorum yine senin yüzünden!” diye bağırarak ev arkadaşımı uyandırmaya çalışıyor bir yandan da
yine alışılagelmiş bir şekilde bok götüren dairemizde üstümü giyinmek için debeleniyordum. Her
normal insan gibi sabahları nefesini götünden alan ve sinir küpüne dönüşen Adrianne sonunda
uyandığındaysa ben hala götümü başımı toparlayamamıştım; çünkü liseli kızlardan tut büyük
şirketlerin CEO’larına kadar tüm kadınların yaşadığı ortak bir krizi yaşıyordum: giyecek hiçbir şeyim
yoktu!

“Tamam lan, kalktık. Yine evin içinde ucuz fahişeler gibi külotla mı dolaşıyosun be?”

“Napsaydım? Çıplak gezeyim bundan sonra istersen. Hahah ayrıca o kibarlık ne kızım? Duyan da tüm
gece başkasıyla sikiş sokuş konuştuk sanar!”

İtiraf etmeliyim ki, Adrianne ve ben tüm erkeklerin korkulu rüyası sayılabilecek hatunlardandık. Her
ne kadar güzel yurdumda kadınların yüzde 78’i –küsuratlı atayım ki götümden salladığım belli
olmasın- hala bakire olduğunu iddia edip birbirlerine anlattıkları en erotik hikaye biraz yiyişme –ki o
kadınlar asla bu kelimeyi kullanmayıp öpüşme, sevişme hadi bilemedin en fazla seks derken bile
kızarmış gibi yaparlar—ve bolca romantizm içerirken biz beraber olduğumuz adamları birbirimize tüm
detaylarıyla göğsümüzü kabartarak anlatır, daha sonraysa mekan, boy, performans, süre, pozisyon
gibi partnerlerimizi bütün kriterlerleriyle ele aldığımız bir puan tablosu çıkarırdık. Biraz kısa bir etek
giydi diye tecavüze uğrayan, memeleri çıkmaya başladığından itibaren hayattaki yegane emelinin
kızlık zarını korumak ve kendisini gerdek gecesine saklamak olduğu öğretilen, sevişmek istemenin
azgınlık, hele hele bunu eyleme geçirip sevişmeninse düpedüz orospuluk olduğuyla beyni yıkanan
yurdum kadını adına bu şekilde, başka erkeklerin mahremini taciz ederek bir tür intikam aldığımızı mı
düşünüyorduk, yoksa yalnızca terbiyesiz birer orospu muyduk bilinmez. Ama o gecelerde hiçbir xxx
internet sitesinde bile rastlayamayacağınız kadar fazla fantezimizi tüm çıplaklığıyla konuşmak
hikayelerde yaşadığımız orgazmlardan bile daha güçlü hissedilir, gizli bir zevk veriyordu. Üstelik, tüm
bu anlattıklarımızda herhangi bir sapıklık olmadığını anlayacak kadar olgunduk; zaten gariptir ama bu
kadar kavga etmemize rağmen hala aynı evi paylaşıyor olmamızın sırrı da bu erotik hikayelerde
gizliydi.

“Ne bileyim ya, daha yeni kalktım zaten kancık karı; çok istiyorsan bundan sonra ‘azgın orospular gibi
donla dolaşma evde’ diyeyim.” Adrianne’ın biz tüm bunları konuşurken büyük bir ustalık ve hızla
üstünü giyinmiş olması, ve benimse hala götümde bir külotla ağzıma bir şeyler tıkmaya çalışıyor
olmam özellikle Türk erkeğinin senelerdir kafasını kurcalayan bir soruya yanıt teşkil ediyordu: Neden
Avrupalı kadın ne kadar olgun olursa olsun bir lolitayken; Türk kadını otuz beşinden sonra koca
popolu, mature pornolarından fırlamış şişman teyzelere benzemeye başlıyor? Neyse ki otuzbeş
yaşıma gelmeme daha çok olduğu ve hala çıtır kategorisinde sayılabileceğimden bu konu üzerinde
çok düşünerek işe biraz daha geç kalmam gerekmedi ve sonunda evden dışarı çıkabildik.

“Hatun, sen bu eteği giymişsin de ufak bir frikik versen götün başın gözükecek, yok yere sapık
pezevenklere mastürbasyon malzemesi vermiş olacaksın farkındasın değil mi?”

Adrianne neredeyse 8 yıldır Türkiye’de yaşıyor olmasına rağmen halen ufacık bir çıplaklığın,
seksapelin bile azdırıcı olarak görüldüğü, türbanlı kızlar kamu alanlarındaki yasağa karşı kendilerini
savunduğunda “insan hakları”ndan bahsedilebilirken kısa bir etek giymiş ya da biraz göğüs çatalı
gözükmüş bir kadının kudurmuş köpeklere benzeyen tacizci piçlerin sikmeli sokmalı, emmeli gömmeli
laf atmalarına göz yummak zorunda olduğu yerli kültürümüze hala adapte olamamıştı. Bunda sanırım
benim de payım büyüktü; zira zorunda kalmadıkça genelde gay barlarda takılıyor, böylece
“homoseksüellerin heteroseksüel erkeklerden çok daha eğlenceli olduğu” bahanesiyle kendimizi
etraftaki hayvanların fantezilerini süslemekten sakınmış oluyorduk. Ve yine belki bu yüzden Adrianne
hiçbir zaman bu ülkede hergün kaç travestinin –fahişelik yapıyor olsun, olmasın—öldürüldüğünü,
eşcinsellerin barlardan kovulduğunu bilmiyordu. Asıl ironi şuradaydı ki ben bir GLBTT (Gey, Lezbiyen,
Biseksüel, Travesti, Transeksüel) derneğinde gönüllü olarak çalışıyordum; eh Adrianne da gayet iyi
Türkçe biliyor olduğuna göre tüm bu gerçeklerden bir haber olmasını tek bir şeyle açıklayabiliyordum:
bu kadar kısa bir sürede tam bir Türk’e dönüşmeyi ve etraftaki kötülüklere karşı gözünü kulağını
kapatmayı bir şekilde –üstelik benim hiçbir katkım olmadan—öğrenebilmişti. Oysa ki oldum olası çok
milliyetçi bir insan olmadığımdan olsa gerek ona karşı tek “klasik Türk” yaklaşımım buraya ilk
geldiğinde Türkçe öğretirken ilk olarak küfürleri öğretmiş olmamdı

Bu çok gerekli (!) bilgilendirmeyi yaparken ise nasıl İngilizcede “penis”, “dick” ve “cock” aynı gibi ama
farklı nüanslara sahip argo terimlerse Türkçede de aynı sıkıntıyı “çük” “sik” ve “yarak” konusunda
yaşadığımızı ilk o zaman fark etmiş ve erkeklerin hayatımızı ne kadar zorlaştırdığını bir kere daha
anlamıştım; halbuki söz konusu kadın organı olunca her şey ne kadar kolaydı; vagina zaten neredeyse
bizde de aynı şekilde kullanılırken pussy içinse amcık kelimesini yeterli görmüştüm. Adrianne’ın küfür
ve argo konusunda yeterli eğitimi aldığını zannediyordum; ta ki o zamanki erkek arkadaşım bir süre
bizde kalmaya başlayıncaya kadar.

Haydar –ki hiç adının çağrıştırdıklarıyla müsemma olmayıp sarışın, ufak tefek çıtır bir herifti—o sıra
işsiz olduğundan biz iki zavallı dışarıda sürünürken bütün gün evde yayıldıkça yayılır, günümüz
teenlerini aratmayacak kadar uzun saatlerini internet başında geçirirdi. Bizimki birkaç hafta bu şekilde
resmen eve kamp kurduktan sonra sonunda kendi evini tuttu; taşındığı gün bilgisayarı, çantası, birkaç
kişisel eşyası gibi daha sonra gelip kolayca alabileceği eşyalarını da bizde bıraktı. Adrianne da tam o
gün eve geliyor ve benim yüz yıllık kastırdıkça kastıran bilgisayarımın yerine Haydar’ınkini kullanmaya
karar veriyor; ve olay orada kopuyor! Adamın pornocu çıktığına mı yanayım yoksa Adrianne’a tüm o
adult sitelerdeki terminolojiyi tek tek öğretmek ve hali hazırda yararlı hiçbir şeye çalışmayan beynimi
bir kere daha siktirboktan şeyler için çalıştıracağıma mı bilemedim haliyle. Hepsini geçtim bir de ben
öğretilmiş Türk misafirperverliğimle “rezil olduk elin kızına” diye düşünürken bir baktım bizim kaltak
oturmuş “artık nasıl heyecanlandıysa pervert herif bir sürü şeyi de yanlış yazmış; esbian ne ya
hahah!” diye gülüyor. Rahatlık da bir yere kadar diye düşünüp bilgisayarı kaptığım gibi dayandım
benim herifin kapısına; hayır bir de GERÇEKTEN azgın herif öyle bildiğimiz masum kinky şeyler aratmış
olsa belki üstümde azdırıcı bir etkisi bile olabilirdi; ama iş öyle değil. Ensest pornosundan tut da
swinger parti görüntülerine kadar ne kadar fetiş varsa hepsi adamın fucktube geçmişinde önümde
duruyor; o an adeta açık oturuma çıkmış bir politikacı edasıyla elimde “belge”lerimle kapısına
dayanabilirdim ama bu cenabet heriften bir an önce kurtulmak istediğimden olsa gerek apar topar
çıkmıştım evden.

“Bebeğim hoş geldin, a-aa bilgisayarımı mı getirdin?” diye yüzsüzce açınca kapıyı halen “baldız”ının
erişmiş olduğu gizli dosyalarına bakmadığımı düşünecek kadar saf olduğunu anlamış oldum.
“Ya, bilgisayarını getirdim. Ben de diyorum neden sen bu eve geldiğinden beri her elimi attığım şeyi
bok ediyorum. Bil bakalım bilgisayarında tesadüfen ne buldum cünup pezevenk?” diye bir giriş
cümlesinin ardından tam filmlere layık bağırmalı çağırmalı, tabak çanak kırmalı, ateşli bir kavganın
içine girmemiz bir oldu- diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Haydar zannetiğimden de büyük bir yavşak çıkarak “Ooof bebeğim hadi be, bari sen bu kadar
büyütme bu olayı. Gören de sanki PKK’ya üye olduğumu öğrendiğini falan sanacak. Hani ne oldu
senin o şehvetli özgür kız triplerine?” diye kavga adına içimde kalan bir gramlık hevesimi de
kursağıma dizdi.

Evet, benim oldukça naughty davranmaktan çekinmediğim homemade birkaç video denememiz,
herhangi bir tarikata üye olacak olsam kesinlikle nudist olacağım şeklindeki birkaç talihsiz geyik
açıklamam olmuş olabilirdi. Ama yoo dostum yoo, bu benim bile kaldıramayacağım bir şeydi. Her
şeyden önce sıkıntı şuradaydı: herif domal dedi domaldık –ki kalçalarıma bayılırdı- tabiri caizse her
türlü cock sucking olayına bile girdik; yani güzide toplumumuzun “amaann o da erkeğini elinde
tutmayı bilseydi” şeklindeki tepkilerine dair her türlü geciktirici önlemi aldık; benim ağırıma giden
tüm bunlara rağmen adam gitmiş cinsel hayatı çiftleşmekten ibaret gören, kadınlarla iletişimi “hello,
do you sex?” “show me boobs” dan ileriye gidemeyen adamlar gibi utanmadan analcum falan
aratmıştı. Yatakta ne kadar orospu olursan ol bir hayvanla berabersen asla tatmine
ulaştıramayacağını o gün anlamıştım.

Ben yine Leyla gibi Adrianne’le eski anılarımıza dalmış ve gün içinde onu bu kadar çok düşündüğüm
için tercihlerimi sorgular hale gelmişken telefonun sesiyle irkildim.

Telefonun arayan kısmına baktığımda ekranda beliren “mom” yazısıyla zaten sıcaktan beynim
amcıklanmak üzereyken beni bekleyen daha büyük tehlikeler olduğunu fark ettim. Adrianne’la her
konuşmamızda neden kızın mükemmel bir şekilde Türkçe bilmesine rağmen aramızda İngilizce
konuştuğumuza bir türlü anlam veremeyen iş arkadaşlarımın “İngiltere’nin köpeğiyim ondan İngilizce
konuşuyorum diyorsun ha?” diye benimle dalga geçmelerinin bir diğer nedeni de telefon
rehberimdeki isimlerin kayıt biçimleriydi. Oysa Adrianne’le konuşmalarımızın büyük bir kısmının
İngilizce geçmesinin iki nedeni vardı:

1) Adrianne Lust gibi akıllara türlü cinsel çağrışımı getiren adına rağmen, hala birbirimize o
akşam gideceğimiz bir randevudan bahsettiğimizde bile “cık cık cık”larla karşılanacak kadar
beyinsiz insanlarla dolu bir işyerinde çalışıyordu.
2) Mekanın adını kimsenin müstehcen bulmamasına da bir açıklama getirebilecek şekilde,
çalışanların da işletmecilerin de hiçbirinin İngilizce bilmemesinden mütevellit bu şekilde
konuşmamızın çok daha esrarlı bir hava katıp işyerindeki yerini sağlamlaştıracağını
düşünüyordu.

Şu yukarıdaki iki maddeye bakarak Adrianne’ın bir nevi showgirl olduğunu o yüzden gizemli ve
seksi bir profil oluşturması gerektiğini düşünenlere hemen bir hayal kırıklığı yaşatayım o zaman:
bizim kız Türkiye’ye güya resimlerine ilham verir diye türünün son örneği olan bohem ebeveynleri
tarafından gönderilip sonra sanatı manatı bir kenara bırakıp boktan bir kafede garsonluğa
başlamıştı. Bu da neden bir türlü kiramızı ödeyemeyip doğru düzgün bir temizlikçi tutamadığımızı
açıklıyordu.
Tüm bu açıklamaların arasında annemle olan telefon konuşmamı onun dediği tek bir şeye bile
dikkat etmeden sadece “tamam”, “olur”larla geçiştirmiş olmanın cezasını akşam çekeceğimden
henüz haberdar değildim ki bu sefer de beni kendime getiren öküz iş arkadaşımın böğürtüsü oldu:

“Kızım bi baksana artık şu telefonuna ya sabahtan beri kerhane telefonu gibi susmak bilmedi a.q!”

Bu sefer ekranda gözüken Adrianne’ın adıydı, ki kafenin en yoğun saatlerinde aramasından kesinlikle
bir sorun olduğunu anlamıştım.

“Naber bitch?”

“Kötü; dinle. Dün gece sana bahsettiğim asshole dumped me.”

“Oha ne sik girmiş, daha dün bir bugün iki?”

“Komik gelecek ama gerçek: cuz i’m not a virgin! Crap; nefret ediyorum abi bu ne ya?”

“Hahah kızım sen hala alışamamışsın sanırım bizim buralara da; yani iki gün önce aklı nerdeymiş o
zaman?”

Alışamadığını söylesem de işin aslı Adrianne’ın Türk kültürüne iyiden iyiye adapte olduğunun en
büyük göstergesi hepimiz gibi büyük bir ustalıkla Türkçe ve İngilizceyi karıştırarak yine de anlaşılır
cümleler kurabiliyor olmasıydı.

Konunun telefonda konuşulamayacak kadar uzun ve önemli olduğuna kanaat getirince ikimiz de işten
erken çıkıp evde plan yapmaya karar verdik. Ben gittiğimde Adrianne daha önce görmediğim bir
ergen moduna girmiş, benim eski 90’lar koleksiyonumdan bulduğu bir CD’de “animal instinct”
dinliyordu. Bir süre yaklaşık bir şişe kadar votkanın eşliğinde onu avuttuktan sonra sarsılıp kendine
gelmesi gerektiğini; üç gündür tanıdığı adama aşık olamayacağını söyledikten sonra bizim için gecenin
asıl eğlencesini planlamaya başlamıştım.

Gittiğimiz müşteri portföyü oldukça geniş olan barlardan birinde tanıştığım eskort şirketi sahibi bir
kadın vardı. Aylar önce tanıştığımız zaman “yani gerçi sizin adam bulmakta hiç zorluk yaşadığınızı
sanmıyorum ama; biraz eğlenmek istersiniz belki” diye kartını bırakmıştı ama şimdiye kadar gerçekten
de hiç ihtiyacımız olmadığı ve aslında Türkiye gibi bir ülkede sevişmek için genç bir kadının para
vermesinin oldukça boş bir masraf olduğunu düşündüğümden bir kere olsun kartın üstündeki internet
sitesine bile girmemiştim; ama bugün Adrianne’ın kafasını dağıtmak için bu adımı atmalıydım.

Kısa bir süre sonra bu fikrin cazipliği karşısında yenik düşen Adrianne’la ilk paralı seks deneyimimizi
yaşamak için resmen adam seçmeye başlamıştık. Sitedeki adamların hepsi adlarını “hot guy1982”,
“firefighter4u” gibi abaza chat odalarında görmeye alışık olduğumuz kıro nicklerle gizliyor olsalar da
gerçekten sokakta görebileceğimiz herhangi bir adamdan çok daha yakışıklı olduklarını inkar
edemiyorduk. Çoğu büyük ihtimalle öğrenciliğin yanında ek gelir olarak jigololuk yapıyordu; üstelik
müşterin çok yaşlı ya da çirkin olmadıkça bir erkek için oldukça eğlenceli bir iş olduğu konusunda fikir
birliğine varmıştık.

Tabi sitedeki tek içerik adamların nickleri ve yüzleri değildi; penis boylarından tut da isteyenler için
seks dışında hizmetler de sunduklarından ilgi alanlarına kadar pek çok bilgiye ulaşabiliyorduk. Bir nevi
online alışveriş yani.
“Abi bunlar bence büyütücü haplardan falan kullanıyordur; hepsininki mi 20-22 santim olur anacım?
Analar neler doğuruyor?” dememle beraber Adrianne’ın acı gerçeği yüzüme vurması bir oldu.

“Of sanki senin boyutla çok işin oluyor! Hep demiyor musun nasıl olursa olsun orgazm olamıyorum bir
türlü diye? Boşver sana bamya da gelse sonuç aynı olacak nasılsa.”

Yine Türk kadınının bahsetmekten çekindiği klasik bir sorunuyla karşı karşıyaydık; toplumun dayattığı
baskıların bir nebze olsun bilinçaltıma işlemiş olmasından mı yoksa gerçekten şimdiye kadar beni
tatmine ulaştıracak hiçbir adamla karşılaşmamış olmamdan mıdır bilinemez, herhangi bir boşalma
sorunu yaşamasam ve hatta seks sırasında son derece zevk alsam da o beynini uçuran, kendinden
geçiren tepe noktasına bir türlü ulaşamıyordum işte.

Her şeye rağmen ne de olsa bu gece daha çok Adrianne’ın moralini yerine getirmek amaçlıydı; bu
yüzden benim cinsel sorunlarım üzerinde fazlaca durmadan ikimizin de ortak beğendiği birini
sonunda seçebilmiştik. Evet, hem piyasaya yabancılığımızdan, hem de ay sonu olmasının getirdiği
züğürtlükten dolayı paramız sadece BİR adama yetebilmişti ama daha önce birbirimizin eski
fuckbuddy’leriyle yatmış olduğumuzdan bunu çok da dert etmiyorduk. Zamanında son 5 liralarımızı
birleştirip 1 dürüm döner söylediğimiz gibi maaşımızdan kalan son 200 liraları birleştirip evlere servis
erkeğimizin siparişini vermiştik işte. Sevgili aşk oyuncağımız “TakeYourPantyOff” gibi komiğin de
ötesinde ve gramatik olarak hatalı bir nicke sahip olmanın yanı sıra esmer, uzun boylu, yeşil gözlü ve
21 santimlik bir penise sahip, 34 yaşında ama çıtır görünümlü bir herifti. Açıkcası kendisi hakkında
diğer detayları okumaya bile tenezzül etmemiştik.

Online olarak “sipariş”imizi vermemiz ve benim araya kişisel bağlantılarımı sokarak eskort şirketinin
sahibi kadını aramama rağmen yaklaşık 1.5 saat geçmiş ve adam hala kapımızı çalmamıştı. Parasını
bile ödemiş olduğumuz bir adam tarafından ekilmek mi yoksa aslında buna hiç muhtaç olmamamıza
rağmen bu kadar çaresiz bir duruma düşmüş olmamız mı daha acınası diye düşünürken sonunda kapı
çaldı.

Gelenin aylardır kirasını aksatmadan geç yatırdığımız ev sahibimiz, ya da bizi gecelikle yakalamanın
hiç hoşuna gitmeyeceği meraklı üst komşumuz olması ihtimaline karşı kapı deliğine doğru
koştuğumdaysa yaşadığım şok sanırım hayatım boyunca atlatamayacağım türdendi.
“TakeYourPantyOff” kapımızdaydı kapımızda olmasına ama yanında gereğinden fazla süslenmiş
annemin ne aradığını çok merak ediyordum.

“Hayatım? Bizi böyle mi karşılıyorsun ama? Çok ayıp! O kadar gündüzden aradım, üstelik erkek
arkadaşım çok önemli bir iş toplantısını ekip geldi seninle tanışmaya”

Aradan geçen saatler boyunca zamanı geri alıp annemle yaptığımız telefon konuşmasını tümüyle
dinlemiş olmayı o kadar isterdim ki! Elbette yaklaşık 20 sene önce babamdan ayrılmış olan ve bu
arada 2 koca daha eskitmiş olan annemin anlattıkları arasından “biraz genç….ama çok başarılı….keşke
erkek kardeşi olsa sana göre…” gibi birkaç cümleyi hatırlıyordum; ama bir türlü Adrianne’la
yaşadığımız şoku önleyebilmek adına annemin bu akşam “Fatih”le- ki evet adı buymuş- bize gelecek
olduğu bilgisini dinleyememiştim.

Sırat köprüsünde geçse daha kolay geçecek olan birkaç saatin sonunda annemi Fatih’le ilgili uyarıp
uyarmamak konusunda tereddüt etsem de her 21. yüzyıl oportunist genç kadını gibi yapmam
gerekeni yapıp çenemi kapattım ve:
“Anne” dedim “Bana 400 lira versene, çok boş bir yatırım yaptım bugün.”

You might also like