You are on page 1of 44

Atatürk’ün Özel Yaşamı

(Uydurmalar / Saldırılar-Yanıtlar)
İsmet Görgülü
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yapılan Saldırıların Nedeni

* Atatürk milliyetçiliğine dayalı, laik,


demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak veya bölmek
isteyenlerin önündeki en büyük engel
Atatürk’tür.
* Öncelikle Atatürk’ün kendisidir.
* O’nun Türk ulusunun gönlünde yaşamasıdır,
O’na bağlılığıdır.
* Atatürk faktörü varoldukça hiçbir güç
Türkiye’yi bölemeyecek veya bir İslam devleti
kuramayacaktır.
* Bu sebeple, amaçları ülkenin batması olan
hainler ve onlara göz yumanlar öncelikli
hedeflerini Atatürk faktörünü yıkmak olarak
görürler.
* İzledikleri metodoloji ise; öncelikle
İslamiyet’i saptırarak demokrasi ve laikliğin
Allah’a karşı gelmek olduğunu göstermek,
* Müteakiben demokrasi ve laikliği Atatürk’ün
getirdiğini vurgulamak,
* Ayrıca O’nun hain, namussuz ve İslamiyet
düşmanı olduğunu söyleyerek mümkün
olduğunca çok kişiyi kandırmaktır.
İftiraların Kaynağı

* Yapılan saldırıların en önemli kaynaklarından


biri Rıza Nur’dur.
* Rıza Nur tıp doktorudur. Birinci ve İkinci
Meclis’lerde iki dönem milletvekilliği
yapmıştır.
* Lozan Konferansı’na İsmet İnönü
mahiyetinde katılmıştır.
* Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 14 ciltlik “Türk
Tarihi” isimli bir eser yazmıştır.
* Eylül 1926’da hastalığı münasebetiyle
Fransa’ya yerleşir ve kendisine milletvekili
maaşı ödenmeye devam edilir.
* Atatürk 1927 yılında Nutuk’u okur ve
yayımlar.
* Nutuk’ta bu kişinin, Balkan Savaşı sırasında
vatana ihanet ettiğini, Arnavutları isyana
teşvik ettiğini açıklar.
* Rıza Nur 1928 yılında Nutuk’u okur ve “Hayat
ve Hatıratım” isimli anılarını yazmaya başlar.
* Eser tamamen Nutuk’a cevap şeklindedir ve
orada geçen olayları ters yüz ederek
anlatmaktadır.
* Anılarını 1935 yılında, British Museum’a 1960
yılına kadar yayımlanmamak kaydıyla
gönderir. Diğer bir ifade ile olay tanıklarının
ölmesini bekler.
* Anılarında Atatürk’ü kötüler ve bir nevi
intikam alır.
* Kurtuluş Savaşı’nın kendisinin sayesinde
kazanıldığını iddia eder.
* Lozan’ı yapan, saltanatı kaldıran ve
devrimlerin fikir babası olarak kendisini
gösterir.
* Kendi anılarından Rıza Nur’un kişilik yapısını
çıkaran doktorların ifadeleri şöyledir.
* Ağır bir ruhsal bozukluk, homoseksüel eğilim,
narsisizm, paranoid reaksiyon, vs.
* Kendi anlatımlarında yazdıkları ise şöyledir.
* Gençliğinde tecavüze uğrar, bir harbiyeliye
aşık olur ve kadın olmak ister, “kadını erkekle
eşit saymak hatadır”, “kadın çocuk
makinasıdır”, “Arnavutları isyana teşvikim
iftihar sebebidir” der, vs.
Annesi ve Babasına Yönelik Saldırılar
* Zübeyde Hanım bir kişiyle beraber
yaşıyormuş. O kişi ölünce babalık davası
açmış.
* Kişinin yakınları ölen kişinin, Zübeyde
Hanım’ı genelevden iki yaşında oğlu ile birlikte
odalık aldığını söylemişler.
* Mahkeme geneleve sormuş ve genelevin
yanıtına göre Zübeyde Hanım 19 Haziran
1881’de oğlu ile beraber geneleve girmiş ve 11
Nisan 1882’de ölen kişi tarafından çıkarılmış.
* Diğer bir ifade ile babası belli değilmiş.
Annesi ve Babasına Yönelik
Saldırılara Yanıtlar
* Zübeyde Hanım, Ali Rıza Efendi ile 1871
yılında 14 yaşında iken evlenmiştir.
* Sözde mahkeme kararı 1882 yılında
alınmıştır. Ancak bu tarihte Zübeyde Hanım
hala Ali Rıza Efendi ile evlidir ve dört çocuk
(Fatma, Ahmet, Ömer, Mustafa) sahibidir.
* Ali Rıza Efendi 1893 yılında vefat etmiştir.
Diğer bir ifade ile başka birine babalık davası
açtığı anda Zübeyde Hanım hâlâ Ali Rıza
Efendi ile evlidir. Böyle bir dava açması
mümkün değildir.
* Ayrıca, Osmanlı’da devletten müsaadeli,
ruhsatlı ve meşru genelev yoktur.
* Dolayısıyla mahkemenin genelev ile resmi
olarak yazışması mantıklı değildir.
Soyuna Yönelik Saldırılar

* Mustafa Kemal Türk değilmiş.


* Yahudi dönmesi, Sırp, Bulgar, Makedonmuş.
Soyuna Yönelik Saldırılara Yanıtlar

* Zübeyde Hanım’ın soyu yörüktür. Fatih


Sultan Mehmet döneminde Karamanoğlu
Beyliği’nin yıkılmasından sonra (1466),
Balkanlar’da fethedilen yerlerin
Türkleştirilmesi için göç ettirilen ailelerdendir.
* Aile, Vodina sancağının Sarıgöl nahiyesine
yerleştirilmiştir ve sonra Selanik’e göç
etmiştir.
* Konya bölgesinden geldikleri için
“Konyarlar” ismi ile resmi kayıtlara geçmiş ve
anılmışlardır.
* Ali Rıza Efendi’nin soyu, Aydın/Söke’den
gelerek Manastır vilayetine yerleştirilen,
“Kocacık Yörükleri”ndendir.
* Aile, sonra Selanik’e göç etmiştir.
* Manastır’da yerleştikleri yere “Kocacık”
denmiştir.
Sofrasına ve İçkisine Yönelik
Saldırılar
* Sarhoşmuş, ayyaşmış, sabaha kadar
içermiş, körkütük sarhoş olurmuş.
* Sofrası zevk ve sefa alemiymiş. Ülkeyi
sofradan idare edermiş.
* Geceyi içki ve fuhuş aleminde, gündüzü
uyuyarak geçirirmiş.
Sofrasına ve İçkisine Yönelik
Saldırılara Yanıtlar
* Atatürk alkol kullanırdı. Rakıyı tercih ederdi.
Baş mezesi leblebi, beyaz peynir ve kavundu.
* Ancak günlüklerde ve anılarda aşağıdaki
ifadeler vardır.
* Ciddi işler konuşulduğunda kahveden başka
bir şey içmezdi. Buhranlı zamanlarda O’nun
için sofra-içki yoktu.
* Korkunç derecede iradesi vardı.
Sarhoşluktan hoşlanmazdı.
* Atatürk’ün akşam sofraları ünlüdür. Birçok
günlük ve anı defterinde aşağıdaki ifadeler
vardır.
* Atatürk’ün sofrası bir yemek, içki, eğlence
sofrası değil bir nevi akademi, dershane idi.
Sofranın karşısında bir karatahta bulunurdu.
* Sofranın dağılması, görüşülen konunun
önemine göre idi. Bazen sabahlanırdı.
* Tek eğlence alaturka saz getirip onu
dinlemekti. Çoğu zaman gelen sanatçılar bir
köşede unutulup geri dönmüşlerdir.
* Atatürk sofrasına herkesi bir maksatla davet
ederdi. Oraya davet şeref sayılırdı.
* Atatürk bilmediklerini sofralarda bilenlerden
öğrenirdi. Bakanlar, milletvekilleri hep o
tebeşirli karatahtaya kalkmışlardır.
* Sofra bir idare yeri değil, dostları ile sohbet
ve danışma yeri idi.
* Aynı zamanda bir imtihan yeri idi. Bir
vazifede kullanacağı kişileri söylemeden,
hissettirmeden burada yoklardı.
* Atatürk çalışmalarında; zaman, mekân ve
imkân kavramlarıyla ilgili değildi. Başladığı bir
işi bitirmeden rahat edemezdi.
* Az uyurdu. Uykuda geçirdiği zamana acırdı.
* Nutuk’u hazırlarken 20-30 saat aralıksız
çalıştığı olmuştur. Beraber çalıştığı arkadaşları
yorgunluktan baygınlık geçirirken kendisi
çalışmaya devam etmiştir.
Cinsel Yaşamına Yönelik Saldırılar

* Eşcinsel imiş.
* Latife Hanım ile bu yüzden ayrılmış.
* Başkalarının eşlerine sarkıntılık edermiş.
Cinsel Yaşamına Yönelik Saldırılara
Yanıtlar
* Atatürk öncelikle bir insandır. Tabii ki sevmiş
ve sevilmiştir. Sevdiklerine mektup, şiir ve
şarkılar yazmış ve bunları günlüklerinde
açıkça ifade etmiştir.
* Eşcinselliğine yönelik Rıza Nur’un
iftiralarından başka hiçbir belge ve kanıt
bulunmamaktadır.
* Yakınları hiçbir evli kadınla ilişkisi olmadığını
belirtmektedir.
* Ayrıca hiçbir ilişkisini Köşk’e taşımadığı,
saati saatine tutulan Nöbet Defteri’nden
anlaşılmaktadır.
* Bu defterde bazen “Büyük Bayan”a
gittiğinden bahsedilmektedir. Ancak bu bayan
kardeşi Makbule Boysan (Atadan)’dır.
* Atatürk’ün evliliği yaklaşık 2,5 sene sürmüş
ve 5 Ağustos 1925 ayrılmışlardır.
* Tüm yakınlarının belirtiklerine göre ayrılmayı
Mustafa Kemal istemiştir. Latife Hanım son
ana kadar umudunu kaybetmemiş ve tekrar
beraber olabilmek için her türlü yakını araya
koymaya çalışmıştır.
* Ayrıldıktan sonra bir daha evlenmemiş ve
Atatürk’e bağlılığını sürdürmüştür.
Dini İnancına Yönelik Saldırılar

* Mustafa Kemal dinsizmiş, kâfirmiş.


* Laiklik adı altında din düşmanlığı yapmış.
* “Devletin dini olmaz” diyene Müslüman
denemezmiş.
Dini İnancına Yönelik Saldırılara
Yanıtlar
* Öncelikle herkesin dini kendinedir ve hiç
kimseye kimseyi yargılamak düşmez.
* Atatürk söylevlerinde şunu açıkça
belirtmiştir. “İslam’la birlikte insanlık, dünya
yaşamını düzenlemede yararı, zararı kendine
ait olmak üzere serbest kılınmıştır.”
* Kur’an’da bunu belirten sayısız ifade
bulunmaktadır.
* Atatürk ayrıca şunları da belirtmiştir.
* “Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir
ve ancak bundan dolayıdır ki, son din
olmuştur”, “Din, Allah’la kul arasındaki bir
bağdır”, “Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz
eşitiz ve dinimizin gereklerini eşit olarak
öğrenmeye mecburuz”, “Bizim dinimiz için
herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Hangi
şey ki akla, mantığa, toplum çıkarlarına
uygundur, biliniz ki o dinimize de uygundur”.
* Atatürk İslam dinine şu hizmetleri yapmıştır.
* Kur’anı’ı ilk kez Türkçe’ye çevirtmiş,
bastırmış ve ücretsiz olarak dağıtmıştır.
* Kur’an’ın bilimsel tefsirini yaptırmış,
bastırmış ve ücretsiz olarak dağıtmıştır.
* Bazı hadislerin çevirisini yaptırmış ve
dağıtmıştır.
* Hutbeleri ve ezanı Türkçe’leştirmiştir.
* Din görevlisi ihtiyacını karşılamak için imam-
hatip okulları açtırmıştır.
Para İle İlgili Saldırılar

* Zengin olma hırslısı imiş.


* Mal edinme hırslısı imiş.
* Devletin parasını keyfi ve zevk-sefa
âlemlerinde harcamış.
* Hint müslümanların gönderdikleri yardım
parasını zimmetine geçirmiş.
Para İle İlgili Saldırılara Yanıtlar
* Atatürk 1927 yılında çiftlik gelirlerini CHP’ye
bırakmış, 1937 yılında ise tüm mal varlığını
hazineye yani milletine bağışlamıştır. Ayrıca
özel bir yasa ile mirasçılarının pay alma
haklarını ortadan kaldırır.
* Bunun üzerine BMM kendisine bir teşekkür
telgrafı geçer.
* Atatürk’ün cevabı şu şekildedir. “Yapılan bir
vazifedir”.
* Para ve mal edinme hırslısı olan bir kişi için
bu davranış pek mantıklı değildir.
* “Kişinin aynası işidir” sözünden hareketle
yine Atatürk’ün para ile ilgili yaptıklarına ve
icraatlarına bakmak uygundur.
* Üzerinde para taşımazdı. Şahsı ile ilgili
yapılan harcama dökümlerini bile detaylı
incelemezdi.
* İstanbul’da kalınan zamanlarda aldığı maaşı
masrafları karşılamaya yetmez, borçlanılırdı.
* Ankara’ya döndüklerinde kemer sıkıp
borçlarını öderdi.
* Yardım paralarından artanlarla iklim ve ürün
yönünden farklı bölgelerde çiftlikler alır ve
yeni Türkiye’ye modern çiftçiliği öğretir.
* Makineli tarımı başlatır. İmalathaneler,
fabrikalar, bahçeler, bağlar, parklar yaptırır.
* Ankara’da birkaç satış mağazası açılır.
Müteakiben İstanbul’da da iki satış mağazası
açılır.
* Ankara’nın çevresinde büyük bir orman
geliştirilmesine başlanır.
* Atatürk’ün maaşı, ödeneği ve emekli
aylığından başka geliri yoktur.
* Emekli aylığını hiç harcamaz ve İş
Bankası’nda bulunan bir hesapta biriktirir.
* 9.000 TL. maaş almaktadır. Bu paranın 2.000
TL.sini (sonradan 3.000 TL.sini) İsmet
İnönü’ye, 1.100 TL.sini ise başka altı kişiye
aylık yardım olarak verir.
* Kalan para ile Köşk’ün (çalışanların ve
konukların yemekleri de dahil) masrafları
ödenir.
* Seyahatlerinde sadece tren veya vapur ister,
harcırah almaz maiyetine de aldırmaz. Tüm
masrafları kendisi karşılar.
* Atatürk öldüğünde toplam 73.020 TL. birikimi
vardır. Bunu da vasiyetinde CHP’ye bırakır.
* Aylık ortalama geliri 10.000 TL. kabul edilirse
yaklaşık 7 aylık birikimi bulunmaktadır.
* Atatürk ayrıca “Mücevherler” isimli bir defter
tutmuştur. Defterin dökümü şu şekildedir.
* Kravat iğnesi.
* 10 adet kol düğmesi.
* 1 adet kol, 2 adet cep saati.
* 3 adet saat zinciri.
* 4 adet köstek.
* İstiklal Madalyası.
Ölümüne ve Cenazesine Yönelik
Saldırılar
* Ölümü çok içki içmesindenmiş.
* Ölüm saati uydurmadır aslında 02.00
civarında ölmüş.
* Cenaze namazı kılınsın istememiş ve
kılınmamış.
Ölümüne ve Cenazesine Yönelik
Saldırılara Yanıtlar
* Atatürk öldükten sonra otopsi yapılmaya
gerek görülmemiş ve (alkolle bağlantılı)
sirozdan öldüğü rapor edilmiştir.
* Oysa tıp uzmanları günümüzde bile biyopsi,
bazı tahliller veya otopsi yapmadan sirozun
sebebinin söyleyemeyeceklerini ifade
etmektedir.
* Atatürk’e biyopsi, bu tahliller veya otopsi
yapılmamıştır. Yani alkol bağlantılı siroz tanısı
sadece tıbbi bir sanıdır.
* Sirozun dört sebebi olabilir.
* Daha önce geçirilen sıtma. Atatürk iki defa
sıtma geçirmiştir.
* Hepatit virüsleri. Atatürk birçok diş tedavisi
geçirmiştir. O günkü koşullarda kapabilir.
* Dengesiz beslenme. 12 yıl savaşta kalmış ve
sonrasında da düzenli beslenmemiştir.
* İçki. Gündüz içmez, akşam içkili sofra var ise
bir küçük rakının yarısını içmiştir.
* Ayrıca yabancı doktorların raporlarında,
muayenelerden ve tahlillerden elde edilen
bulgulara dayanarak Atatürk’te bulunan
sirozun alkol bağlantılı siroz olamayacağı
belirtilmiştir.
* Ancak ölümünden sonraki rapora Türk
doktorlar tarafından alkolle bağlantılı siroz
yazılmıştır.
* Atatürk’ün 09.05’te ölmediğini kanıtlayan
hiçbir belge bulunmamaktadır.
* 01 Ekim-10 Kasım 1938 arasında iki ayrı son
nöbet defteri tutulmuştur. Birinci deftere
sağlık durumu dakika dakika işlenmiştir.
* Buna göre o gece yarısı bile tedavisine
devam edilmiş en son 08.30’da serum
verilmiştir. 09.00’da nabız 130, soluk alıp
verme 34 olarak kayıt edilmiştir.
* Atatürk son iki gününü komada geçirir. Bu
zaman zarfında hiç yalnız (heyet bulunmakta)
kalmamıştır.
* Dolayısı ile bu zaman zarfında cenaze
namazımı kılmayın gibi bir istekte bulunacak
durumda değildir.
* Cenaze namazı 19 Kasım 1938 saat 08.10’da
Dolmabahçe sarayının büyük salonunda
kılınmıştır. 1’inci Or.K.Org.Fahrettin Altay’ın
da hazır bulunduğu namazı kıldıran
Ord.Prof.Şerafettin Yaltkaya’dır.
* Atatürk, 11 Kasım 1930 öğleden önce 10
doktorun kontrolünde ve Prof.Dr.M.Lütfü Aksu
nezaretinde tahnit edilmiştir.
* Tahnit edilen tabut 9 Kasım 1953’de 10 kişilik
bir heyet huzurunda açılır.
* Gül ağacından tabutun içinde madeni bir
sanduka bulunmaktaydı. İçi muhafaza
solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı doluydu.
Talaşın içinde cesedin sarılı bulunduğu
muşamba, daha sonra beyaz kefen içinde
parafinli sargılarla sarılmış olan ceset
bulunmaktaydı. Ceset bozulmamıştır.
Ey Okuyucu

* Yapılan saldırılarla aynı zamanda


Cumhuriyet tarihi değiştirilmeye çalışılmakta
ve Türk kimliğinden uzaklaştırma politikası
güdülmektedir.
* Diğer bir ifade ile bu saldırılar aynı zamanda
Türk ulusuna, Türk yurduna ve Türk devletine
yapılmaktadır.
* Dolayısı ile bu saldırılar bütünlüğümüze,
rejimimize, ulusal kimliğimize, güvenliğimize
ve geleceğimize yapılan saldırılardır.
* Bu nedenle sorumluluk duygusu taşıyan tüm
vatandaşlarımızın bu saldırılarla elinden
geldiğince mücadele etmesi gerekmektedir.

You might also like